GADİR SAYFASI
Hz. Peygamber (saa)'in Kendisi ve Hz. Ali (as) Hakkındaki Nadir
ve Esrarengiz Bir Hutbesi
Şeyh
Muhammed bin Cafer el-Meşhedi, "Ma İttefeke Fihi Minel Ahbar fi Feza-il
Eimmetil Athar aleyhimusselam"
kitabında, Abdullah İbn Abbas ve Abdurrahman İbn Avf şöyle nakletmektedir:
“Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem mescitte oturduğu bir
gün, Cebrail’i Emin nazil oldu ve şöyle arz etti: “Ey Allah’ın Resulü
sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem! Aliyyul Ala sana selam gönderiyor ve
okumanı istiyor. Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu: “Ne
okuyayım?” Cebrail arz etti: “Hicir Suresi 45’ten 48’e kadar olan ayetleri oku:
“Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerde ve ırmak başlarındadır. Esenlikle emîn
olarak girin cennetlere. Gönüllerindeki kîni, hasedi, tâ kökünden söküp attık
onların, kardeşlerdir, birbirlerine karşı tahtlar üstünde otururlar. Orada ne
bir yorgunluk duyarlar, ne de oradan çıkarılırlar.” (Hicr Suresi 45-48).
Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem şöyle buyurdu: “Ey
Cebrail! Allah’ın tahtların üzerinde kardeş edip, karşılıklı oturtacağı
kimlerdir?” Cebrail arz etti: “Onlar senin seçilmiş ashabındır. Onlar öyle
kimselerdir ki verdikleri ahitlere vefâ ederler. Allah-u Teâlâ, dünyada onlar
arasında kardeşlik ahdi okumanı istiyor. Keza, Allah-u Teâlâ, gökyüzünde onlar
arasında kardeşlik ahdi okumuştur. Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve
sellem şöyle buyurdu: “Ama ben onları tanımıyorum.” Cebrail arz etti: “Ben
sizin önünüzde havada duracağım. Karşınıza gelen her kimsenin mu’min mi yoksa
kâfir olduğunu söyleyeceğim. Siz de mu’min olan kimseleri mu’min kimselerle;
kâfirleri ise kendileri gibi olanlarla kardeş ilan eder, akitlerini okursunuz.
Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu:
“Ey
Cebrail, senin dediğin gibi yapacağım.” Sonra Hazreti Resûlûllâh sallallahu
aleyhi ve âlihi ve sellem kalktı ve mu’min kimseleri mu’minlerle; münafık
kimseleri de münafıklarla kardeşlik ahdini okuyarak kardeş etti. Bu sırada
münafıklardan feryat ve itiraz sesleri yükselmeye başladı ve şöyle arz ettiler:
“Ey Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem! Bu yaptığınızda ne
gibi bir sır vardır? Neden bizleri birbirimize karıştırıp aramızda kardeşlik ahdi
okumadınız. Siz, istediğiniz kimseleri yine sizin seçtiğiniz kimselerle kardeş
ilan ettiniz. Allah-u Teâlâ, onların niyetinden elbetteki haberdardı. Bunun
üzerine “Allah, iyiyi kötüden ayırmak için mu’minleri sizin üzerinizde
bulunduğunuz bu durumda bırakmayacaktır. Size gaybı da bildirecek değildir.
Fakat Allah, peygamberlerden dilediğini seçer. Allah'a ve peygamberlerine iman
edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız size büyük bir mükâfat
vardır.” (Ali İmran Süresi 179) ayetini nazil etti.
Hazreti
Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem bu ayeti, itiraz eden
kimselerin yüzlerine okuduğunda hemen seslerini kestiler. Resûlûllâh sallallahu
aleyhi ve âlihi ve sellem ashabı arasında kardeşlik akdini tekrar okudu.
Böylece bütün ashabının içindeki mu’minleri mu’minlerle; münafıkları da
münafıklarla kardeş etti. Bir müddet zaman geçti. Hazreti Resûlûllâh sallallahu
aleyhi ve âlihi ve sellem, İmam Ali aleyhisselâm’a teveccüh etti. İmam Ali
aleyhisselâm’ın bir kenarda oturmuş, mübarek dizini sinesine doğru çekmiş ve
gözlerinden yaşlar akıttığını gördü. Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve
sellem şöyle
buyurdu:
“Ya
Ebel Hasan aleyhisselâm! Niçin ağlıyorsun? Allah gözlerini ağlar koymasın.”
İmam
Ali aleyhisselâm buyurdu: “Kendi halime ağlıyorum.”
Hazreti
Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu: “Neden?” İmam Ali
aleyhisselâm buyurdu: “Ey Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem!
Siz, her mu’min ayağa kalktığında şimdi beni
kaldırıp
onunla kardeş eder diye, sabırsızlıkla ve heyecanla bekliyordum. Lakin siz her
birinde başka bir mu’mini kaldırıp kardeş ilan ediyordunuz. Ben de kendi
kendime bu insanlarla kardeş olmaya hakkım olmadığını düşünmeye başlamıştım.
Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu: “Hayır, senden
hiçbir zaman yüz çevirmedim, seni asla unutmadım. Lakin Allah-u Teâlâ, seni bu
mu’minlerin hiçbiriyle kardeş etmek istemedi. Havada duran, Cebrail’dir. Hangi
mu’mini seninle kardeş etmek için kaldırdıysam Cebrail, seni kaldırmamamı ve bu
işi ertelememi söyledi. Ben de senin gibi düşünüyor ve bu
durumdan
rahatsız ve hüzünlüydüm. Bu sırada Cebrail arz etti: “Ey Allah’ın Resulü
sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem! Aliyyul Âlâ sana selam göndermekte ve
şöyle buyurmaktadır: “Bu olaydan mahzun olduğunu biliyorum. Sakın hüzünlenme ki
İmam Ali aleyhisselâm’ı senin için seçip ayırdım. Onu, seninle kardeş ilan edip
akdinizi gökyüzünde okudum. Sonra Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi
ve sellem yerinden kalktı ve şu hutbeyi buyurdu:
Ey
insanlar! Ben Allah’ın kulu, peygamberi, hücceti, resulü, seçilmişi ve
beğenilmiş habibiyim.
Ben,
Allah’ın size göndermiş olduğu hüccetiyim. Her kim bana ihanet ederse Allah’a
ihanet etmiştir. Allah-u Teâlâ, beni iftiharlarla ve kerametlerle mukaddem
etmiştir. Beni seçerek geçmiş kavimlerin büyüklerinin içerisinden imtiyazlı
karar kılmıştır. Henüz hiç kimse yokken ben, Allah’ın emanetiydim (ben vardım).
Allah’ın
hazinesi benim.
Büyük
şefaat sahibi benim.
Kevser
havuzunun ve sancağın sahibi benim.
Dolu
ıslak kabın sahibi benim.
Delillerin,
faziletlerin, ayetlerin ve mucizelerin sahibi benim.
Kıyamet
gününün sahibi, Allah’a tapanların en büyüğü, beğenilmiş makamın sahibi,
dürülmüş bayrakla Kevser Havuzunun yanına gidilen benim.
Ben,
takvalıların en büyüğü ve mursel peygamberlerin sonuncusuyum.
Metin
(sağlam) sözlerin sahibi benim.
Kıyamet
günü nurdan minbere oturacak olan benim.
Kıyamet
gününün irşadı benim.
Menşur
benim.
Mahşûr
benim.
Güzel
benim.
İsrafil’in
suruyla mezarından ilk kalkacak olan benim.
Büyüklük
tacının sahibi benim.
Celal
tacını giyinen benim.
Tevrat’ta,
İncil’de Zebur’da ve tüm kitaplarda zikredilen peygamber benim.
Gözetleyenlerin,
övgülerin, takvaların, maksatların ve Allah'ın ilminin sahibi benim.
Korkutan
ve Allah tarafından haber getiren benim.
Allah'ın
emriyle emreden benim.
Allah'tan
gelen sadık vaat benim.
Sefirlerin
sırdaşı benim.
Güzellerin
imamı benim.
Kâfirleri
yok eden ve facirlerden intikam alan benim.
Alametlerin
ve nişanelerinin sahibi benim.
Miraç
Gecesi mükerrem (değerli) kılınan benim.
Rafi-ul
A’lâ benim.
Sidret-ul
Müntehada Rabbiyle münacat eden benim.
Güzel
söz söyleyen benim.
Hayırsever
ve fayda veren benim.
Fettah
(Fetheden) benim.
Cennet
kapılarını açan benim.
Allah’ın
rızayetini saran benim.
Cennetin
kapısını ilk döven (çalan) ve onun ilk meyvesini yiyen ve onun nurlarından ilk
alan benim.
Beliğ
konuşmaya kudreti olan benim.
Sır
perdelerini kaldıran benim.
Kerim
Fatime’nin evladı benim.
Kureyşten
olan benim.
İlk
faydalar benim.
Salimlik
(sağlamlık, eksiksizlik)’ten faydalananların ilki benim.
Süt
veren annelerin evladı benim.
Kasım
ve Kasım’ın babası benim.
Âlim,
hâkim ve hekim benim.
Câsim
(ulu, azamet sahibi) benim.
Kerametlerin
kaynadığı çeşme benim.
Haşim’in
evladı benim.
Hamd
şeybesinin evladı benim.
Bayrak,
övgü, sevinç ve sîna benim.
Allah’a
hamd ile çalışanın evladı benim.
Hürmetine
Ebabil kuşlarının gökyüzünden indiği ve fil ordusunu nabut ettiği kimse benim.
Zemzem
ve Safa benim.
Ordu
ve sancak benim.
Olağan
üstü Meser ve Nuha bendendir.
Şiirler
ve rubailer benim içindir. Yakınlaşma ve uzaklaşmaktan maksat benim.
Tuba
ağacı ve Sidret-ul Munteha benim.
En
büyük vesile benim.
Parlayan
hidayet kapısı benim.
Allah’ın
tüm mahlûkatına hücceti benim.
Her
zaman galip gelen benim.
Sonu
gelmeyen bağışların sahibi benim.
Sonsuz
mükâfatların sahibi benim.
Yüz
döndürülecek olan benim.
Şaşkınlık
ve Şaşırılacak olan benim.
Kitapların
nazil olduğu benim.
Mihriban,
sevilen benim.
Esirgeyen
ve çok merhametli olan benim.
Şevkatli,
esirgeyici ve müşvik olan benim.
Dost,
arkadaş benim.
Faziletle
mahsus kılınan benim.
Vesileyle
vade verilen benim.
Doğan
ışığın ve nurun babası benim.
Burak’ın
üzerinde taşınan benim.
Afaklar
üzerine hak ile seçilen benim.
Peygamberlerin
bayrağı benim.
Vasileri
korkutan benim.
Zayıfları
kurtaran benim.
İlk
şefaat eden benim.
Doğru
konuşan benim.
Kırmızı
devenin sahibi benim.
Kalkanın
ve miğferin sahibi benim.
En
keskin kılıcın sahibi benim.
Faziletli,
Kamil ve Hedeflenen benim.
Doğru
söz söyleyen benim.
Hak
üzerine seçilen benim.
Haber
ulaştıran benim.
İmam
benim.
Sıratın
sahibi benim.
Son
benim.
Allah’ın
hükümlerine muhalefet edenler üzerine çekilmiş kılıcı benim.
Kıyamet
günü davet eden benim.
Yakınlaşan
ve Yakınlaştırılan benim.
İsmail’in
kelamı benim.
Nazil
olanların sahibi benim.
Apaçık
hidayetçi benim.
Şahit
benim. Abit benim.
Hedef/Maksat
benim.
Hayır
(iyilik) üzerine vade verilen benim.
Ümmetin
selametini vadeden benim.
İtretim
için Kerametle müjdeleyici benim.
Davetiyle
kurtarıcı olan benim.
Burhan
ve delillerin sahibi benim.
İmamların
imamı benim.
İmamların
ismeti benim.
Niğmet'i
def eden benim.
Nimete
müjdeleyen benim.
Rıza
denizleri benim.
En
büyük dağ benim.
İffetin
sığındığı yer (mağara) benim.
Makam
ve menzilet bana yüz dönmüş ve cennet benim etrafıma ihate edilmiştir.
Güzelliklerin
sahibi benim.
Şaşırılacak
şeylerin sahibi benim.
Ağırlık
benim.
İki
kez kurban edilenin evladı benim.
İman
anayolu benim.
Aman
yolu benim.
Apaçık
burhan, delil benim.
Mûid
İbn Adnan’ın evladı benim.
Şeytanın
hasret sebebi benim.
Mürsel
peygamberden dünyaya gelen benim.
Kavmimin
içerisinde emin diye tanınan benim.
Apaçık
Kur’an'ın (Kuranı mubin) annesi benim.
Taha,
Yasin, Tin ve Zeytin benim.
Evvellerde
(geçmişlerin arasında), geçmiş suhuflarda, kadim ümmetlerde, geçmiş devirlerde
ve asırlarda adı Ahmet olan benim.
Göklerde
ve yerlerde Muhammed diye anılan benim.
Kevser’in,
dirilişin ve toplanışın sahibi benim.
Mahşer
gününde kabul edilen benim.
Sevilen
(habip) ve (necip) güzel ahlak sahibi benim.
Seçilmiş
sevgili benim. Musib (doğru olup asla yanılmayan) benim.
Muzzemmil
ve Muddessir benim.
Korkutan
benim.
Bütün
mahlûkatın sümbülünde ortak olan benim.
Bütün
peygamberlerden faziletli olan ve bütün peygamberleri faziletli kılan benim.
Allah’ın,
şefaatiyle mahlûkata müjde verdiği ve itaatini herkese emrettiği kimse benim.
Allah,
benim risaletim için insanlardan tastik almıştır. Yüzü ak olanların rehberi ve onları
Naim cennetlerine doğru sevk eden benim.
Bütün
peygamberlerden; değer yönünden daha faziletli olan, mertebe ve rütbe yönünden
yüce azamet sahibi, haber yönünden en aşikâr olan, makam ve menzilet yönünden
en üstte duran benim.
Ümmetlerin
en değerlisi benimdir.
Rahmetin
en çok indiği, benim ümmetimdir. Ümmetine en çok rahmet eden benim.
Ümmetini
koruyup kollayan benim.
Onların
zimmetini üzerine alan benim.
Ümmeti
(kir ve günahlardan) temizleyip pak eden benim.
İçinizde
Allah’ı kendisine dost edip yaklaştıran yoktur. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın ilmi
sizde tahakkuk bulmuştur. Onun nimetleri sizin yanınızdadır. Kardeşlerinizden
ayrılmayın. Mezhebinizden rücu etmeyin (dönmeyin). Allah-u Teâlâ, sizin için en
doğru ve en güzel olanı bir arada toplamıştır. Allah-u Teâlâ, size yüce
ihsanlarda bulunmuş ve size benimle lütufta bulunmuştur. Beni, tezekkür edip
uyarmam için sona saklamış, zuhurumu geciktirmiştir.
Bilin! İmam Ali aleyhisselâm hususi
(özel) marifete (tanımaya) en layık ve uygun olandır. Onun soyu benim
soyumdandır. Onun yolu benim yolumdandır. Onun sünnetleri benim sünnetlerimin
aynısıdır. Öyleyse Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm benim kardeşim ve amcamın
oğludur. Bana risalet ve hikmet, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a ismet ve
ilim verilmiştir. Bana davet ve Kuran, Emir-el Mu’minin Ali aleyhisselâm’a
vesayet ve burhan verilmiştir. Bana kılıç ve deve; Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’a havuz ve bayrak verilmiştir. Bana secde ve büyük şefaat vaadi,
Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a cennet ve cehennemi bölme vaadi
verilmiştir. Bana heybet ve vakar, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a şeref ve
iftihar verilmiştir. Bana büyüklük, celâlet, üstünlük, Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’a kemal, akıl ve liyakat verilmiştir. Bana risalet ve kevserin
müjdesi, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a Sırat-ul Mustekim’in müjdesi
verilmiştir. Benim için Hazreti Hatice selamullahi aleyha, onun için kadınların
efendisi Hazreti Fatımatuz Zehra selamullahi aleyha eş olarak seçilmiştir. Ben,
havada açılmış halının üzerinde taşındığımda, Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’ın kelamını gökyüzünde işittim. Ben, Sidret-ul Münteha’ya
çağrıldığımda, Refik-i Alâ’da Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’dan soruldum.
Ben, korkutmak için gönderildim, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm pehlivanlık
ve kılıçla gönderildi. Ben, cennetin en üstün makamlarıyla müjdelendim.
Allah'tan, her nerede olursam olayım, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’ın da
benimle beraber olmasını istedim. Ben, kıyamet günü beğenilmiş makamla
müjdelendim, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm hamd bayrağıyla müjdelendi. Ben,
mucizelerle ve nişanelerle seçilip nusretle üstün kılındım, Emir-el Mu’minun
Ali aleyhisselâm zaferle gönderildi. Bana rızvan, Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’a ğufran (bağışlanma) eta edildi. Bana görüşte keskinlik, Emir-el
Mu’minun Ali aleyhisselâm’a cesaret ve zafer eta edildi. Ben risalette, Emir-el
Mu’minun Ali aleyhisselâm, muminlerin emiri olmada öne geçti. Bana fütüvvet ve
galibiyet meydanlarda, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a fütüvvet ve
galibiyet kemingahlarda (tuzaklarda) verilmiş. Ben peygamberlerin, Emir-el
Mu’minun Ali aleyhisselâm vasilerin sonuncusudur. Ben, ümmetin peygamberi,
Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm davetimi ulaştırandır. Kardeşim Musa
aleyhisselâm asayla geldi ve hakikat olan şey, zahirde cilve etti.
Sihirbazların sunduklarını yutan onun asasıydı. Ben, hilecileri ve kâfirleri
ikiye bölen Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’ın güçlü kılıcıyla geldim. Ben
hidayet, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm takva kapısıdır. Allah’ın
taraftarları benim taraftarlarım, benim taraftarım Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’ın taraftarıdır. Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm İsmail
aleyhisselâm’ın evlatlarından seçilendir. İmam Ali aleyhisselâm, Hazreti
İbrahim aleyhisselâm’ın davetinde öne geçen ve putlara tapmaktan uzak durandır.
Allah’ın peymanında sağlam kalan ve müşriklerin putlarını kıran odur. Allah’ın
evinden sitem ve zulmü kaldırıp temizleyen odur. Hazreti İbrahim aleyhisselâm
peygamberlerin seçilmişidir.
Ben, İbrahim ve İsmail’in seçilmişiyim.
Allah-u Teâlâ, bizi kötü işlerden pak ve münezzeh kılmıştır. Ben ve Emir-el
Mu’minun Ali aleyhisselâm bir topraktan yoğrulduk. Ben ve Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm mu’minlerin sulplerinde karar kılındık. Ben, Allah’ın hüccetiyim;
Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm benim hüccetimdir. O, benim kalbimde olanları
söylemekte ve benim dilimden haber vermektedir. Karanlıklar, onu yanlışa
saptıramaz. Dini hiç bir afet ve belalara yenik düşmez. Bana müşküllerin
bilgisi, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a karışıklıkların ve zorlukların
bilgisi eta edildi. Ben, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’ın babasının
Mihriban eteğinde, Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm benim mihriban eteğimde
gelişip büyüdü. Henüz hiç kimse getirmeden cennet ve ğufran ona eta edilmiştir.
O, benim kılıcımla vurup, benim ceddime iftihar etmekte ve benim arzumla hamle
etmektedir. O, güçlü ve korkusuz aslan, mihriban bir kardeş ve amcaoğlu, âlim,
hakem, sabırlı, hiçbir şeyin kendisini, Allah’ı anmaktan alıkoymadığı kimsedir.
O, her zaman fikir ve düşüncede olandır. En keskin görüşün ve dikkatin sahibi
ve en yüce makamda olan odur. En güzel haber ve vâkar ve zikri en çok olan odur.
O, öyle bir kahraman ve savaşçıdır ki asla meydanlarda savaşmakta tembellik
etmez ve yorulmaz. Savaşın en şiddetli anlarında canından vazgeçip, benden asla
el çekmeyendir. Hiçbir mekânda çökertilemeyendir. Pak, hoşnut, cömert, dost,
yüce, layık iradenin sahibi odur. O, hakemlikte insanlar arasında Hazreti
Nuh’a, hilim ve ağır başlılıkta Hud’a, azim ve iradede Salih’e, ilim ve bilgide
Hazreti İbrahim’e, sabırda İsmail’e, yardımda İshak’a, musibet ve belalarda Yakub’a,
yalanlanmakta Yusuf aleyhisselâm’a, Zuhdte Hazreti Musa aleyhisselâm’a,
ilerlemekte ise İsa aleyhisselâm’a benzemektedir. O, Allah'ın kendisine verdiği
nimetlerden dolayı, kıskanılan ve Allah’ın dininde inat edilendir. O, dünyaya
zahitlikte Musa aleyhisselâm’a, gelişip büyümede İsa aleyhisselâm’a,
yaratılışta ise bana benzer. O, âfet ve hadiselerde güzel davranan, zorluk ve
belalarda mihriban olandır. O, belaları ortadan kaldıran ve münafıkların
düşmanıdır. O, her hayra muvaffak, her şerden ayrı olandır. O, melekutî kalbin
ve semavi aklın sahibi, Kuds'un ve Allah'ın sevgilisidir. O, savaşlarda hiçbir
zaman yorulmayan pehlivandır. O güçsüzleşmeyen kudret sahibidir. O, benim
damarlarımda yetişmiş, benim ahlâkımdan beslenmiş ve benim kılıçlarımla
savaşmıştır. Onun düşmanı, benim düşmanımdır. Onun dostu benim dostumdur. Onun
seçtiği benim seçtiğimdir. O, benim ümmetimin gölge edeni, ismetin ve hikmetin
terazisidir. Onu mu’minden ve temiz olanlardan başkası sevmez. Ona bedbaht
münafıktan başkası düşman olmaz. O, Allah’ın dergâhında dost, beğenilmiş ve
ahlaklı, ilahinin melekûtlarında ise büyüktür. Allah katında her zaman doğruyu
ve hakkı söyleyendir. Hak, her zaman onunladır ve ondan asla ayrılmaz.
Mu’minler, onu anarak şâd olurlar. Münafıklar onu anarken gamlanırlar.
Zulmedenler ona düşmanlık edecek ve günahkâr fasıklar, ona karşı
kinbesleyecekler. Sapıtmışlar ona kötü davranacaktır.
Onun başlangıcı benden olup, sonu da bana
doğrudur. Onun cennetteki mekânı, benim mekânımdır. Bakışı yüce, yüz döndürüşü
korkunç, yaratılışta kandil gibi nuranidir. Dergâhında titreyişin olmadığı,
elbiseleri pak, hareketleri temiz olandır. O, birçok bereketin ve hayrın
sahibidir. O, yüksek derecelere doğru yükseliş, herkesin indiği vakitte
yücelere yükselendir. O, temiz olan ve terbiyet olan ve örtülmüş yüce ve güzel ahlakın
sahibidir. O, terazinin karar noktasıdır. O, terbiyeli, iş bilen, öne geçen ve
düşmanı parçalayan aslan gibidir. O, çok vuran, çok galebe eden, çok bağışlayan
ve (küfrü ve kâfiri ortadan) kaldırandır. O, içinizde İslam’ı kabul edişte en
önde olandır. O, benim gizli sırlarımın sahibi, aşikâr ilmimin zuhur mekânıdır.
O, belli ve kat-i/kesin olan emirdir. O, kudret ve geniş pazı sahibidir. O,
zırhı savaşta ortaya çıkarandır. O, akıllı ve (her amelin) ölçüm noktasıdır.
Yüce soyun ve büyüklüğün sahibi odur. Allah’ın katında en yüce makam ve
menzilette olan odur. O, öne düşen aslanları zafere ulaştırandır. O, en büyük
savaşçı, pehlivan ve yüce cesaret sahibidir. Allah-u Teâlâ, onun vasıtasıyla
düşmanlarının kalbine korku salmaktadır. Allah-u Teâlâ bana, onun kalbine
hiçbir zaman korkunun girmediğini vahyetmiştir. Hatta korku, onun ne fikrinde
ne de zikrinde kendine bir yer edinmiştir. Allah-u Teâlâ, onu benim toprağımdan
var etti. Kızımı onunla evlendirdi. Onu, benim sünnetime eşit ve yoluma denk
etti. Onun vasıtasıyla hüccetimi aşikâr, mülkümü aydın etti. O, benim ümmetimin
imtihan vasıtasıdır. O, canıyla bana yardım etti. (Müşriklerin beni öldürmek
istedikleri o) gece benim yatağımda uyudu. Gündüz aşikâr bir şekilde Zeyneb’i
Mekke’den Medine’ye getirdi. O, düşmanlarımın benden zorla aldıklarını, bana
geri getirendir. Ben, onun annesi Fatıma’nın evinde, Esed’in kızının evinde
büyüyüp geliştim. Ben, onun çok muhabbetli eteğinde; Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm da benim evimde, benim kucağımda büyüyüp gelişti. Onun terbiyesi
bana verildi. Hazreti Hatice selamullahi aleyha, o henüz süt emmeden
kendisinden ahit alınmıştır. Kendisinden sürekli hüküm ve emirler sudur eder.
Fena (yokluk) âleminde onunla biriz. Onu sevenler, ümmetlerin en sadetlisidir.
O, benim bayrağımın ve ilmimin sahibidir. Onun bir puta baş eğip tapındığı
hiçbir zaman görülmemiştir. Ben her nerede olduysam, Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm da orada vardı. O, davet edilmeksizin iman getirendir. Risaletimi
beyan ettiğim ilk öğle vaktinde, benimle birlikte öğle namazı kılan odur. Benim
nurumdan istediği kadar alan odur. Onun makam ve menzilesi en yüce ve en büyük
makam ve menzilelerin de üzerindedir. O, pak ve güzel mu’minlerin sulplerinde,
her daim pak; iffetli ve namuslu annelerin rahimlerinde, benim yanımda hazır
olandır. Bizim ismimiz, Allah’ın hicaplarını yırtandır. Öyleyse Emir-el
Mu’minun Ali aleyhisselâm, Abdulmuttalib ölünceye kadar sulplerde benim
kardeşimdir. O, Allah’ın dergâhında benimle sohbet edendir. Cennetin odalarında
benimle birlikte olacak olandır.
Allah’ım! Her kim Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’ı severse, sende onu sev; her kim ona düşmanlık ederse, sende ona
düşman ol. Allah’ım! Onu ilimle seçip temizledin. Onun sevgisini yeryüzü ve
gökyüzü sakinlerinin kalbine yerleştirdin. Takvayı ve hayâyı onunla
birleştirdin. Korkuyu ve zilleti onlardan uzaklaştırdın. Sen onun vilâyetini
yerlerde ve göklerde yaşayan herkese vacip ettin. Öyleyse her kim, Emir-el
Mu’minun Ali aleyhisselâm’ı severse hakikatte beni sevmiş; her kim ona düşman olursa
hakikatte bana düşman olmuştur. Her kim bana düşman olursa hakikatte Allah’a
düşman olmuştur. Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm, benim ilmimin hazinesi,
hilmimin kapısı, himmetimin doğduğu yer, hayatımda ve vefatımdan sonra hüznümü
bertaraf edendir. Yaşantımda muğlisim odur. Vefatımda bana gusül verip
kefenleyecek odur. Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm, vefatımdan sonra beşerin
içerisinde bana namaz kıldıran ve beni kabre koyan kimsedir. O, her zorlukta
beni savundu. Kem gözlerin ve hilekârların hilelerini benden uzaklaştırdı.
Düşmanlarımın hile ve tuzaklarının karşısında, canıyla durarak, beni muhafaza
etti. Emir-el Mu’minun Ali
aleyhisselâm’a kıskanç kimseden başkası zarar vermez. Onun
faziletlerini, münafıktanbaşkası inkâr etmez.Hazreti Resûlûllâh sallallahu
aleyhi ve âlihi ve sellem sonra gökyüzüne doğru baktı ve şöyle buyurdu:
“Allah’ım! Beni, yanında en üstün olanla birleştirdin. Senin seçtiğin, benim
için akraba ve dost, hem dünyada hem de ahrette en iradeli, en vefalı ve en
yakın oldu." Sonra yüzünü Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’a doğru
dönerek şöyle buyurdu: “Ya Ali aleyhisselâm! Yakınıma gel. İnsanlar kendilerine
denk olan kimselerle kardeş oldu. Allah-u Teâlâ’da seni, benimle kardeş ilan
etti. Çünkü sen, seçilmişlerin seçilmişi, akibeti güzel olanların en güzelisin.
En bedbaht insanlar senin sebebine bedbaht olmuşlardır. Sen, ailemin içerisinde
benim halifem, faziletlerimi taşıyan ve insanların benden sonra iktida edip
bağlandığısın. Yakına gel ey kardeşim! Bu sırada Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm,
Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in yanına geldi ve
onunla kucaklaştı. Hazreti Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem,
Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm’ı sinesine yasladı ve şöyle buyurdu: “Ya Ebel
Hasan! Allah-u Teâlâ, sizi, benim nurumdan var etti. Benim sır ve batınımı,
senin sır ve batının; benim ruhumu, senin ruhun karar kıldı. Allah-u Teâlâ ve
bütün sıddıklar buna şahittir. Arşı taşıyanlar ve hilim sahipleri ruhlarımızın
birleşmesine şahittir. Çünkü sen ve ben bir nurdandık. Allah-u Teâlâ Kur'an-ı
Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “O sudan, insanı yarattı, sonra nesep ve sebep
karar kıldı.” (Furkan 54. Ayet). Rabbin her zaman buna kudret sahibidir. Ya
Ali aleyhisselâm! Senin için bu kadarı yeterlidir ki Allah-u Teâlâ, senden haberdardır.
Benim içinde bu kadarı yeterlidir ki sen de benden haberdarsın. Ben senin
makamını biliyorum. Seninle oturan, senin yakının ve seninle bir olan benim.
Her şey bir gün aslına döndüğünde Emir-el Mu’minun Ali aleyhisselâm da Hazreti
Resûlûllâh sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’e geri dönecektir.
Kaynaklar:
http://gadir.free.fr - https://www.facebook.com/metinzeyfa
1-
İbn-i Cebir "Nehc-ul İman" kitabı S.413-424
2-
Şeyh Muhammed bin Cafer el-Meşhedi, "Ma İttefeke Fihi Minel Ahbar fi
Feza-il Eimmetil Athar aleyhimusselam" kitabı
3-
Ahmed el-Müstanbat "el-Katra fî Menâkib'un Nebî vel-Itra" kitabı C.2,
S.217-226
4-
Saîd Ebu Meâş "El-Erba'iyn Fî Hubbi Emîr'ül Müminîn" kitabı C.6,
S.72-80
5-
Saîd Ebu Meâş "Ali Emîr'ül Müminîn Nefs'ür Rasûlul Emîn" kitabı C.1,
S.68-76
6-
Seyyid Veli bin Nimetullah el-Hüseyni er-Radavi el-Hâiri "Dürer el-Metâlib
ve Gurer el-Menâkib Fî Fedâilü Ali bin Ebi Tâlib" kitabı S.317-323, Hadis
No: 176
روا
الشيخ الفقيه
محمد بن جعفر
المشهدي رحمه الله
في كتابه
الموسوم
بكتاب ( ما
اتفق فيه من الأخبار
في فضل الأئمة
الأطهار )
حديثا أسنده إلى
عبد الله بن
العباس وعبد
الرحمن بن عوف
الزهري ، قال :
قالا : كان
النبي صلى
الله عليه وآله
جالسا في
مسجده إذ هبط
الأمين جبريل
عليه السلام ،
فقال : يا محمد
العلي الأعلى
يقرؤك السلام
ويقول لك إقرأ
.
قال : وما
أقرأ ؟ قال :
اقرأ: (إِنَّ
الْمُتَّقِينَ
فِي جَنَّاتٍ
وَعُيُونٍ *
ادْخُلُوهَا
بِسَلَامٍ
آمِنِينَ *
وَنَزَعْنَا
مَا فِي
صُدُورِهِم
مِّنْ غِلٍّ
إِخْوَانًا
عَلَىٰ سُرُرٍ
مُّتَقَابِلِينَ
* لَا
يَمَسُّهُمْ
فِيهَا
نَصَبٌ وَمَا
هُم مِّنْهَا
بِمُخْرَجِينَ
)(الحجر: ٤٨ - ٤٥).
فقال : يا
جبريل فما
هؤلاء القوم
الذين جعلهم الله
إخوانا على
سرر متقابلين
؟ فقال :
أصحابك
المنتخبون
الذين وفوا
بعهدك ولم
ينقضوا عهدك ،
ألا وإن الله
يأمرك أن
تؤاخي بينهم
في الأرض كما
واخى الله بينهم
في السماء .
فقال
النبي : صلى
الله عليه
وآله : إني لا
أعرفهم .
فقال له
جبريل : ها أنا
قائم بازائك
في الهواء ،
فإذا أقمت
رجلا مؤمنا
قلت لك : فلان
مؤمن ، أقمه
فواخ بينهما ،
فإذا أقمت
كافرا قلت لك :
فلان كافر ، أقمه
فواخ بينهما .
فقال
النبي ( ص ) : أفعل
ذلك يا جبريل .
وقام
النبي صلى
الله عليه
وآله فواخى
بين المؤمن
والمؤمن
والمنافق
والمنافق ،
فضج المنافقون
وقالوا : يا
محمد أيش كان
في هذا ، قد
كان من سبيلك
أن تدعنا
مختلفين ولا
تجعلنا
إخوانا مفترقين
.
فعلم
الله ما قالوا
، فأنزل الله
على نبيه: ﴿مَّا كَانَ
اللَّـهُ
لِيَذَرَ
الْمُؤْمِنِينَ
عَلَىٰ مَا
أَنتُمْ
عَلَيْهِ
حَتَّىٰ
يَمِيزَ
الْخَبِيثَ
مِنَ
الطَّيِّبِ﴾(سورة آل
عمران : 179).
فتلاه
النبي عليه
السلام عليهم
، فسكت القوم .
وأقبل
النبي صلى
الله عليه
وآله ، فواخى بينهم
إلى أن فرغ
منهم ، فحانت
منه التفاتة ،
فنظر إلى علي
بن أبي طالب
جالسا ناحية
وهو يرفع نفسه
مرة ويتقاصر
مرة والدموع
تنحدر على خدية
، فقال له
النبي : مم
بكاؤك يا أبا
الحسن ؟ لا أبكى
الله عينك .
فقال
عليه السلام :
بكائي على
نفسي .
قال
النبي صلى
الله عليه
وآله : ولم ذاك
يا أبا الحسن
؟ فقال : لأنك
يا رسول الله كلما أقمت
رجلا من
المؤمنين قلت
: إنك ستقيمني
إليه وتواخي
بيني وبينه ،
فتعدل عني إلى
غيري ، فقلت
في نفسي : لا
أصلح لمؤاخاة
رجل من المؤمنين
.
فقال
النبي صلى
الله عليه
وآله : ما عدلت
عنك ، ولكن
وجدت الله
يعدل بي عنك ،
فهذا جبرئيل
عليه السلام
قائم في
الهواء كلما
أقمت رجلا من
المؤمنين
وأردت أن
أقيمك يقول
جبريل : أقعد
عليا ، أقعد
عليا ، وأخره
في هذا المكان
ولا تقدمه .
فظننت
في نفسي ما
ظننت في نفسك
، فغمني ذلك
وأقلقني
وساءني
وأحزنني ،
فهبط علي
جبريل عليه السلام
وقال : يا محمد
العلي الأعلى
يقرؤك السلام
ويقول لك : قد
علمت عزل علي
، فلا يغمك
ذلك ، فإنما
خبأته لك ،
وقرنته بك ،
وآخيت بينك
وبينه في
السماء
والأرض .
ثم
قام النبي صلى
الله عليه
وآله وقال : (
أيها الناس
أنا عبد الله
، أنا نبي
الله ، أنا
حجة الله ، أنا
صفي الله ،
أنا نجي الله
، أنا حبيب
الله ، أنا
المحجة إلى
الله ، من
خانني فقد خان
الله ) .
( قد
مني الله في
المفاخر
والماثر ،
وآثرني في المفاخر
، وأفردني في
النظائر ، فما
من أحد إلا
وأنا وديعة
عنده ، وأنا
وديعة الله ،
أنا كنز الله
، أنا صاحب
الشفاعة الكبرى
، أنا صاحب
الكوثر
واللوى ، أنا
صاحب الكأس
الأوفى ، أنا
ذو الدلائل
والفضائل
والآيات والمعجزات
.
أنا
السيد المسؤل
في المشهود ،
والمقام المحمود
، والحوض
المورود ،
واللواء
المعقود .
أنا
بشارة النفس ،
وخاتم
المرسلين ، ذو
القول المبين
.
أنا
راكب المنبر
يومالدين أنا
أول محبور ،
وأول منشور ،
وأول محشور ،
وأول مبرور ،
وأول من
يدعى من
القبور إذا
نفخ في الصور ) .
( أنا
تاج البهاء
المستور .
أنا
المرسل
المذكور في
التوراة
والإنجيل والزبور
وكل كتاب
مسطور .
أنا
صاحب الشاهد
والمحامد
والمزاهد
والمقاصد
وعلم الله .
أنا
المنذر
المبلغ عن
الله .
أنا
الآمر بأمر
الله .
أنا
ذو الوعد
الصادق عن
الله .
أنا
نجي السفرة ،
أنا إمام
البررة ، أنا
مبيد الكفرة ،
أنا المنتقم
من الفجرة ،
أنا ذو الشامة
والعلامة ) .
( أنا
المكرم ليلة
الأسرى ، أنا
الرفيع
الأعلى ، أنا
المناجي عند
سدرة المنتهى
، أنا الذي
دنى فتدلى ،
فكان قاب
قوسين أو أدنى
) .
( أنا
السفاح ، أنا
الرباح ، أنا
النفاح ، أنا
الفتاح ، أنا
الذي يفتح
أبواب الجنان
، أنا المحفوف
بالرضوان ،
أنا أول قارع
أبوابها ، أنا
المتفكه
بثمارها ، أنا
المحبو
بأنوارها ،
أنا الصقال ،
أنا الهتاك ) .
( أنا
ابن الفواطم
من قريش
الأكارم ، أنا
أول الفوائد
من سليم ، أنا
ابن المرضعات
، أنا القسم
وأبو القاسم ،
أنا العالم ،
وأنا الحليم
الحاكم ، وأنا
الحاسم ، وأنا
ينبوع
المكارم ، أنا
ابن هاشم .
أنا
ابن شيبة
الحمد
واللواء ،
والفخر
والمجد والسناء
، والجد جدي
بالحمد ، وما
كان له بطير
أبابيل ،
وأهلك الله
جند الفيل ) .
( أنا
لي الزمزم
والصفا ، أنا
لي العصابة
واللوا ،
أنالي المآثر
والنهى ، أنا
لي المشاعر والصفا
، ولي من
الآخرة
الزلفى ، ولي
شجرة طوبى وسدرة
المنتهى ، ولي
الوسيلة
الكبرى ، أنا
باب مطالع
الهدى ، أنا
حجة على جميع
الورى ) .
( أنا
الغلاب ، أنا
الوهاب ، أنا
الوثاب ، أنا
على من أدبر
وتولى ، أنا العجب
والعجاب ، أنا
المنزل عليه
الكتاب ، أنا
العطوف ، أنا
الرؤوف ، أنا
الشفيق
الرفيق ، أنا
المخصوص
بالفضيلة ،
أنا الموعود
بالوسيلة ،
أنا أبو النور
والإشراق ،
أنا المحول
على البراق ،
أنا المبعوث
بالحق إلى الآفاق
) .
( أنا
علم الأنبياء
، أنا منذر
الأوصياء ،
أنا منقذ
الضعفاء ، أنا
أول شافع ،
أنا أول صادق
ناطق ، أنا ذو
الجمل الأحمر
، أنا صاحب
الدرع والمغفر
، أنا ذو
القضيب
الأبتر ، أنا
الفاضل ، أنا
الكامل ، أنا
المنازل ، أنا
قائل الصدق ،
وأنا المبعوث
بالحق ، أنا
الحمام ، أنا
الامام ، أنا
السمام ، أنا
الخاتم ، أنا
الضرغام على
من خالف
الأحكام ) .
( أنا
داعية الساعة
، أنا اقتربت
، أنا الآزفة ،
أنا كلام
اسماعيل ، أنا
صاحب التنزيل
، أنا واضح
الهدى ، أنا
الشاهد ، أنا
العابد ، أنا
ذو المقاصد ،
أنا بالخير
واعد ) .
( أنا
الموعود
بالسلامة
لأمتي ، أنا
المبشر بالكرامة
لعترتي ، أنا
المنقذ
بدعوتي ، أنا
المفلج بحجتي
، أنا إمام
الأئمة ، أنا
عصمة الأمة ،
أنا دافع
النقمة ، أنا
المبشر
بالنعمة ) .
( أنا
بحر الرضى ،
وطود النهى ،
وكهف العفاف ،
وجهت لي
الزلفى ، وحفت
لي الجنة ،
أنا ظله
السكينة ) .
( أنا
من الذبيحين
المفتدين
بالتحف من
بحبوحة الشرف
، أنا جادة
الإيمان ،
وطريق الأمان
، وواضح
البرهان .
أنا
ابن معد بن
عدنان ، أنا
حسرة الشيطان
) .
(
ولدني تسعة من
المرسلين ،
فسميت في قومي
الأمين .
أنا
أم
القرآنالمبين
.
أنا
طه ويس والتين
والزيتون ،
أنا أحمد في
الأولين ، وفي
صحف الماضين
، وفي الأمم
المتقدمين ،
وفي القرون السالفين
.
أنا
محمد في
السماوات
والأرضين ) .
( أنا
صاحب الكوثر
في المجمع
والمصدر ، أنا
المجاب في
المحشر ، أنا
الحبيب
النجيب ، أنا
المصيب ، أنا
المزمل ، أنا
المدثر ، أنا
المذكر ، أنا
الذي ساهمني
في ظهر آدم
الورى وفضلتهم
والنبيون
ففضلتهم
أجمعين ) .
( أنا
الذي بشرهم
الله بشفاعتي
، وأمرهم
بطاعتي ، وأخذ
عليهم العهد
بتصديق
رسالتي .
أنا
قائد الغر
المحجلين ) .
( أنا
أفضل النبيين
قدرا ،
وأعظمهم خطرا
، وأوضحهم
خيرا ،
وأعلاهم مستقرا
، وأكرمهم أمة
، وأجزلهم
رحمة ،
وأفضلهم ذمة ،
وأزكاهم لمة ) .
( وما
فيكم أحد إلا
وقد قرن
بقرينة ووصل
بحدينه ،
لتحقيق علم
الله تعالى
فيكم ومواهبه
لديكم ، لم
يعدل بكم عن
حد جناب
إخوانكم وعن
أعمال أشكالكم
، فقد خار
الله لكم ولهم
.
وقد
أحسن الله
ولطف بي إذ
أخرني كي
أذكركم شيئا ،
ألا وإن عليا
حقيق بمعرفته
مخصوص به ،
حسبه حسبي ،
ونسبه نسبي ،
وسنته متعلق
بسنتي ، فعلي
أخي وابن عمي ) .
(
أوتيت
الرسالة
والحكمة
وأوتي علي
العلم والعصمة
، وأوتيت
الدعوة
والقرآن
وأوتي علي الوصية
والبرهان ،
وأوتيت
القضيب
والناقة وأوتي
علي الحوض
واللواء ،
وأوعدت
بالنجدة والشفاعة
العظمى وجعل
علي قسيم
الجنة واللظى
، وأعطيت
الهيبة
والوقار
وأعطي علي
الشرف والفخار
، ووهب لي
السماحة
والبهاء ووهب
لعلي البراعة
والحجى ، بشرت
بالرسالة
والكوثر وبشر
علي بشبير
وشبر ، وأوتيت
المثانيوالقرآن
العظيم وأوتي
علي الصراط
المستقيم ،
خصصت بخديجة
الكبرى وخص
علي بزوجته
فاطمة
الزهراء خيرة
النساء ، حملت
على الرفرف في
الهواء وسمعت
كلام من في السماء
لوصت عند سدرة
المنتهى ،
سئلت عن علي
في الرفيع
الأعلى ،
أرسلت
بالنذارة
والخوف وأعطي
علي الندارة
والسيف ، بشرت
بأعلى الجنان
، طلبت أن لا
يفارقني علي
حيث كنت وكان ) .
( وعدت
بالمقام
المحمود في
اليوم
المشهود ووعد
علي بلواء
الحمد في
اليوم
الموعود ،
وبعثت بالآيات
وعلي إحدى
المعجزات ،
وفضلت بالنصر
وفضل علي
بالقهر ، حبيب
بالرضوان
وحبي علي
بالغفران ،
وهب لي حدة
النظر ووهب
لعلي البأس
والظفر ) .
( أنا
سابق
المرسلين علي
صالح
المؤمنين ،
سطوت في
المشاهدة سطى
علي في
المراصد ، أنا
خاتم النبيين
علي خاتم
الوصيين ، أنا
نبي أمتي علي
مبلغ دعوتي ،
بعث أخي موسى
بالعصا يتلقف
ما يأفكون
وبعثت بالسيف
وفي كف علي
يقسم ما
يمكرون ، أنا
باب الهدى علي
باب التقى ،
حرب الله حربي
وحربي حرب علي
) .
( علي
صفوة اسماعيل
بعدي ، سبقت
له دعوة الخليل
وجنب عبادة
الأصنام
والتماثيل ،
ثبت على عهد
رب العالمين
وكسر أصنام
المشركين
وأحرج بذلك
الظالمين ،
ابراهيم صفوة
الله
والمرسلين ) .
( أنا
وعلي صفوة
ابراهيم
واسماعيل ،
خصنا الله
بالتفضيل ،
وطهرنا
بالنتزيه عن
فعل الخطائين
.
عجنت
أنا وعلي من
طين ، وسكنت
أنا وعلي في
ظهور
المؤمنين ) .
( أنا
حجة الله علي
حجتي ، ينطق
على جناني
ويخاطب على
لساني ، لا تشتبه عليه
ظلمة في
الظلمات ولا
يبلى في دينه
بآفة من
الآفات ، وهب
لي علم
المشكلات وهب
لعلي علم
المعضلات ،
ربيت في حجر
أبي علي وربي
علي في حضني
ومهدي وحجري ،
ونشأ في صدري
، وسبق الناس
كلهم إلى أمري
) .
( فرح
بالرضوان ،
وحبى
بالغفران ،
وأوعد بالجنان
من قبل أن
يؤمن إنسان .
يضرب
بحدي ، ويفخر
بجدي ، ويسطي
بسعدي ) .
( صارم
جرئ عالم حاكم
صابر صائم ،
لا تشغله الدنيا
عن الذكر ولا
ينقطع عند
المصائب .
دائم
الفكر ، حديد
النظر ، عظيم
الخطر ، علي الخبر
، صبور وقور
ذكور .
شجاع
إذا فلت
الأبطال ، وهب
نفسه في يوم
النزال في
سورة القتال ،
ما انخذل قط
عني ولا وقف
بمحال ) .
( غني ،
تقي ، نقي ،
رضي ، سخي ،
ولي ، وفي ،
زكي ، سني ،
مضي ) .
( علي
أشبه الناس
إذا قضى بنوح
حكما ، وبهود
حلما ، وبصالح
عزما ،
وبإبراهيم
علما ،
وبإسماعيل
صبرا ،
وباسحاق رزءا
، وبيعقوب
مصابا ، وبيوسف
تكذيبا
محسودا ) .
( علي
مواهب الله ، معاند
في دين الله ،
أشبه شئ
بالكليم هدى ،
وبعيسى بن
مريم رشدا ،
وبي خلقا
وخلقا ) .
( جميل
من الطوارق ،
نظيف من
البوائق ،
جدام البوارق
، عدو المنافق
، لكل خير
موافق ، ولكل
شر مفارق ) .
(
ملكوتي القلب
، سماوي اللب
، قدسي الصحة
، يحب الرب ،
مناجز مبارز ،
غير فشل ولا
عاجز ) .
( نبت
في أعراقي ،
وغذي بأخلاقي
، وبارز بأسياقي
، عدوه عدوي ، وصفيه صفيي ) .
(
سرادق الأمة ،
وباب الحكمة ،
وميزان
العصمة .
لا
يحبه إلا مؤمن
تقي ، ولا
يبغضه إلا
منافق شقي ،
حبيب نجيب
وجيه عند الله
، معظم في
ملكوت الله ،
لم يزل عند
الله صادقا ،
وبسبيل الحق
ناطقا ، معه
رقة لا تزايله
) .
(
يستبشر بذكره
المؤمنون ،
ويسئ بذكره
المنافقون ،
ويمقته
القاسطون ،
ويبغضه
الفاسقون ، ويشنأه
المارقون ) .
( مني
مبدأه ، وإلي
منتهاه ، وفي
الفردوس مثواه
، وفي عليين
مأواه .
كريم
في طرقه ،
مهول في عطفه
، سريع في
خلقه ، معصوم
الجناب ، طاهر
الأثواب ) .
( نقي
الحركات ،
كثير البركات
، زائد
الحسنات ،
عالي الدرجات
في يوم الهبات
) .
( مهذب
، نجيب ، مجيب
، مطيب ، أديب
، مؤدب ، مستأسد
، مجرب ،
حيدرة ، قسورة
، ضراب ، غلاب
، وهاب ، وثاب ) .
(
أولكم سبقا ،
وأولكم خلقا ،
صاحب سري
المكتوم ،
وجهري
المعلوم ،
وأمري
المبروم ) .
( طويل
الباع ، عبل
الذراع ، كشاف
القناع في يوم
القراع ) .
( أريب
، لبيب ، حبيب
، نسيب ، من
ربه في
المنزلة قريب
) .
(
غضنفر ضرغام ،
ماجد هوام ،
مبارز قمقام ،
عذافر هشام ،
ليث همهام ) .
( به
أسكن الله
الرعب في قلوب
الظالمين ،
فأوحى إلي ،
أن الرعب لا يسكن لعلي
قلبا ولا
يمازج له لبا ) .
( خلقه
الله من طينتي
، وزوجه
بابنتي
وحرمتي ، وأقام
معي سنتي ،
وأوضح به حجتي
، وأنار به ملكي
، وهو المحنة
على أمتي ) .
(
واساني بنفسه
ليلة الرقد
على فراشي ،
وحمل ابنتي
رئيا جهرا ،
ورد ما أخذه
مني عدوي قهرا
) .
( ربيت
في بيت أمه
فاطمة بنت أسد
وحجرها وحضنها
، وربي علي في
بيتي وحضني
وحجري ، توليت
تربيته وتولت
خديجة كفالته
من غير رضاع
أرضعته ) .
(
تتابعت منه
الحكم ،
وتقارنت أنا
وهو في العدم .
محبه
أسعد الأمم ،
وهو صاحب لواي
والعلم ، ما
رؤي قط ساجدا
لصنم ، ما ثبت
لي مكان قدم
إلا ولعلي يد
وقدم ) .
( آمن
من غير دعوة
برسالتي ،
بعثت يوم
الاثنين ضحوة
وصلى علي في
يومه صلاة
الزوال ،
واستكمل من
نوري ما كمل
به الأنوار ،
قدره أعظم
الأقدار ) .
(
آنسني في ظهور
الآباء
الزاكيات ،
وقارنني في
الأوعية
الطاهرات ،
وكتب اسمه
واسمي على
السرادقات
وفي السماوات
.
فعلي
شقيقي من ظهر
عبد المطلب
إلى الممات ،
ومحدثي في
جوار الله
والغرفات ) .
(
اللهم وال من
والاه ، وعاد
من عاداه ) .
( خصه
الله بالعلم
والتقى ،
وحببه إلى أهل
الأرض والسما
، وجعل فيه الورع
والحيا ،
وجنبه الخوف
والردى ، وفرض
ولايته على
أهل
الأرضوالسماء
.
فمن
أحبه فقد
أحبني ، ومن
أبغضه فقد
أبغضني ، ومن
أبغضني فقد أبغضه الله ) .
( علي
خزانة علمي ،
ووعاء حكمي ،
ومنتهى همي ،
وكاشف غمي في
حياتي ،
ومغسلي بعد
مماتي ، ومونسي
في كل أوقاتي .
علي
غاسلي إذا
قبضت ، ومدرجي
في أكفاني إذا
تواريت .
علي
أول من يصلي
علي من البشر
، وممهدي في
لحدي إذا حضر .
علي
يكفيني في
الشدائد ،
ويحمل عني
الأوائد ، ويدافع
عني بروحه
المكائد ، لا
يؤذيني في علي
إلا حاسد ،
ولا يرد فضله
إلا شقي جاحد ) .
ثم
رفع طرفه إلى
السماء وقال : (
اللهم إنك
قرنتني بأحب
الخلق إليك ،
وأعزهم عندي ،
وأوفاهم
بذمتي ،
وأقربهم قرابة
إلي ، وأكرمهم
في الدنيا
والآخرة علي ) .
وقال
لعلي عليه
السلام : أدن
مني يا أبا
الحسن ، حبي
الناس
بالأشكال
والقرناء
وحباني ربي بك
لأنك صفوة
الأصفياء ، بك
يسعد من سعد
وبك يشقى من
شقي ، أنت
خليفتي في
أهلي ، وأنت
المشتمل
بفضلي
والمقتدى
بعدي ، أدن
مني يا أخي .
فدنا
المرتضى من
المصطفى ،
فأكب عليه
وضمه إلى صدره
، وقال له : يا
أبا الحسن إن
الله خلقك من أنواري
، لذلك وافق
سرك أسراري
وضميرك أضماري
، تطلع روحي
لروحك ، شهد
الله لذلك
والفائزون
والصابرون
وحملة العرش أجمعون
، يشهدون
بامتزاج
أرواحنا إذا
كنا من نور
واحد ، قال
الله تعالى: ﴿وَهُوَ
الَّذِي
خَلَقَ مِنَ
الْمَاءِ
بَشَرًا
فَجَعَلَهُ
نَسَبًا
وَصِهْرًا
وَكَانَ
رَبُّكَ
قَدِيرًا﴾
(سورة الفرقان
: 54).
كفاك
يا علي من
نفسك علم الله
فيك وكفاني
علمي فيك ، وكل قرين
ينصرف بقرينه
، وانصرف
النبي بعلي عليهما
السلام .
(ابن جبر
في نهج
الإيمان ص: 413-424 / الشيخ
الفقيه محمّد
بن جعفر
المشهدي في
"ما اتّفق فيه
من الأخبار في
فضل الأئمّة
الأطهار" احمد
المستنبط في
القطره من
بحار مناقب
النبي والعتره
ج: 2، ص: 217- 226 / سعيد
أبو معاش في
الأربعین في
حب أمیر
المؤمنین علي
بن أبي طالب
علیه السلام
ج: 6، ص: 72-80 و علي
امير
المومنين
عليه السلام
نفس الرسول
الأمين (ص) ج: 1، ص:
68-76 / السيد ولي
بن نعمة الله
الحسيني
الرضوي
الحائري في
درر المطالب و
غرر المناقب
في فضائل عليّ
بن أبي طالب (ع)
ص:317-323، ح: 176)