Bilindiği gibi Ehl-i Beyt Mektebi mensupları arasında, Ehl-i Beyt'in, özellikle de İmam Hüseyn (a.s)'ın uğradığı musibetleri anmak için çeşitli münasebetlerde yas merasimleri düzenlenmektedir. Bu merasimlerde Ehl-i Beyt'in başına gelen müsibetler dile getirilir, onların faziletleri, hedefleri ve mazlumiyetleri anlatılır, ağıtlar okunur ve onların mazlumiyetine ağlanır. Fakat bu arada İslam düşmanları ve müslümanların birlik ve beraberliğine karşı olan ecnebi güçleri tarafından bir takım amaçlarla bazı sorular ortaya atılmıştır. Bazı gafil müslümanlar ve her sözü körü körüne kabul eden cahil insanlar da böyle bir şeyin meşru olup olmadığı hakkında şüpheye düşmüşlerdir. Amaçları, Ehl-i Beyt mektebi mensuplarını bu vesileyle bidat olan bir işe giriştiklerini ve İslam ve "Sünnet-i Nebeviyyede" böyle bir şeyin bulunmadığını, hatta bundan nehyedildiğini iddia ederek birtakım saf müslümanların zihinlerini bulandırmaktır. Bu şüpheye geniş cevap verebilmek, bu merasimlerin asıl felsefe ve nedenlerini açıklamak ve bunun meşruiyet delillerini ortaya çıkarabilmek için müstakil bir kitap yazmak gerekir. Biz ise bu makalede mezkur konuyu sadece Resulullah'ın sünnetine uygun olup olmama açısından değerlendirip bunun bid'at değil tamamen Nebevi Sünnet'e uygun olduğunu ispatlamak için hadis ve siyer kitaplarından (Ehl-i sünnet kitapları başta olmak üzere), Resulullah'ın bu konudaki bizzat kendi siret ve davranışlarını dile getiren hadislerden sadece bir kaçını kaynaklarıyla birlikte aktarmaya çalışıp kararı okuyucuya bırakacağız. Hadisleri naklettikten sonra da onlardan elde edilen sonuçları birkaç maddede kısaca sıralamaya çalışacağız, inşaallah.
Hafız Ahmet bin Hüseyin Beyhaki, Esma bint-i Ümeys'den şöyle naklediyor:
"Ben Hz. Fatıma (a.s)'nın oğulları Hasan ve Hüseyin'in ebesiydim. Hasan dünyaya geldiğinde... (Hz. Hasan'ın doğumu ile ilgili birkaç sözü dile getirdikten sonra devamında şunları söylüyor:) Hüseyin dünyaya geldiğinde Resulullah (s.a.a) yanıma gelerek "Ey Esma, çocuğumu bana getir" diye buyurdu. Ben Hüseyin'i beyaz bir kundağa sararak Resulullah'a (s.a.a) verdim. Resul-i Ekrem (s.a.a) onun sağ kulağına ezan; sol kulağına ikamet okuduktan sonra Hüseyn'i bana verdi ve ağlamağa başladı. (Esma diyor ki:) Resulullah'a: "Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ın Resulü, ağlamanızın sebebi nedir?" diye sorduğumda alemlere rahmet olarak gönderilen peygamber "Bu çocuğuma (ağlıyorum)" diye cevap verdi. "Bu çocuk dünyaya daha yeni geldi" diyen Esma'ya Hz. Peygamber "Ey Esma, Bu yavrumu zalim bir grup öldürecektir. Allah-u Teala (c.c) benim şefaatimi onlara nasib etmesin" diye cevap verdi." Daha sonra; "Ey Esma, bunu Fatıma'ya söyleme, çünkü o daha yeni doğum yapmıştır. (Bu haberi duymaya hazırlıklı değildir.) buyurdu." Bu hadisi Hafız Ebu'l-Müayyid Harezmi "Maktelü'l-Hüseyn adlı kitabının 1.cildinin 87 ve 88. sayfalarında kendi senediyle Hafız Beyhaki'den nakletmiştir. Yine Hafız Muhibbiddin Taberi "Zehairü'l Ukba" adlı kitabının 119. sayfasında bu hadisi İmam Rıza (a.s)'nın müsnedinden nakletmiştir.
Hakim Nişaburi "Müstedrekü's-Sahihayn" adlı kitabının cilt 3, sayfa 176'da Haris'in kızı Ümmü'l Fazl'dan şöyle rivayet etmektedir:
Ümmü fazl Resulullah'ın yanına gelerek "Ey Allah'ın Resulü, dün kötü bir rüya gördüm" dedi. Peygamber ne gördüğünü sorunca Ümmü Fazl "Çok kötü bir rüya gördüm Güya senin bedeninden bir parça kesilip benim eteğime bırakılıyordu." diye anlattığında Resulullah (s.a.a): "Çok iyi bir rüya görmüşşün. İnşaallah kızım Fatıma yakında bir oğlan çocuğu dünyaya getirecek ve o çocuk da senin eteğinde büyüyecek (sen onun dadısı olacaksın)" Böyle de oldu. Hz Fatıma Hüseyin'i dünyaya getirdi ve onun dadılık iftiharını bana verdiler. Bir gün Hüseyin'i Resulullah'ın yanına götürdüm ve onun kucağına verdim. Hz. Peygamberin, yüzünü diğer tarafa çevirerek ağladığını gürdüm. "Ya Resulullah, annem babam sana feda olsun. Size ne oldu? (Niçin ağlıyorsunuz?) diye sorduğumda şöyle buyurdu: "Cebrail şimdi yanıma gelerek ümmetimin bu çocuğumu öldüreceğini bana haber verdi. Cebrail'e "Bu çocuğumu mu (öldürecekler)?" diye sorduğumda cevaben "Evet" dedi. Daha sonra Cebrail Hüseyn'in katligahından kan renkli olan bir avuç toprak bana getirdi."
Bu hadis Beyhaki'nin "Delail-ün Nübüvvet" ve İbn-i Asakir'in "Tarih-uş Şam" adlı kitaplarında da başka senetlerle nakledilmiştir.
Harezmi "Maktel-ül Hüseyn" adlı kitabının cilt: 1, sayfa: 158-159'da bu hadisi "Müstedrek-üs Sahihayn"den naklettikten sonra kitabının 162. sayfasında şu hadisi Ümm-ül Fazl'dan rivayet ediyor:
"Ben Hüseyn'i Rasulullah'ın nezdine getirdiğimde onu benden alıp ağlamaya koyuldu ve bana onun ölümünden haber verdi." Ümm-ül Fazl devamında şunları ekledi: "Cebrail bir grup meleklerle kanatlarını açmış bir halde Rasulullah'ın yanına gelip hepsi Hz. Hüseyin'in müsibetine ağladılar. Cebrail (a.s) Hüseyin'in şehit düşeceği topraktan bir avuç getirmişti ki ondan misk kokusu geliyordu. Bu toprağı Peygamber'e verdiğinde "Ey Allah'ın Habibi, bu oğlun Hüseyin'in üzerinde şehit düşeceği topraktandır. Allah'ın rahmetinden uzak düşen bir grup Kerbela denen bir yerde oğlunu şehit edeceklerdir." dedi. Hz. Peygamber de "Ey benim dostum Cebrail, benim ve kızım Fatıma'nın oğlunu katleden ümmet acaba kurtuluşa erer mi?" diye sordu. Cebrail "Hayır, Allah onları (bu işlerinden sonra) ihtilafa düşürecek ve ömür boyu kalp ve dilleri arasında ayrılık bırakacaktır" dedi. Bu hadis aşağıdaki kaynaklardan tahriç edilmiştir:
1- el Füsul-ul Mühimme, s. 154.
2- es-Savaik-ul Muhrika, s. 115, başka bir baskıda, s.190.
3-
el-Hasais-ul Kübra c.2, s.125.
4-
Kenz-ül Ummal c.6 s. 223. Galiba bu, İslam tarihinde Hüseyin için Rasulullah'ın
evinde ilk tutulan yas töreniydi. Dünya o güne kadar daha yeni doğmuş bir
çocuğa (Hz. Fatıma'nın oğlu Hz. Hüseyin hariç) ağlanıldığına şahit olmamıştı.
Böyle bir durumda olması gereken sevinç yerine üzüntü görülüyor; göz aydınlığı
yerine ölüm haberi veriliyor ve öleceği yerin toprağı hediye getiriliyordu. Hz.
Hüseyin'in doğum günü, Allah indinde başka bir özellik taşıyordu. Allah bu günü
Resulullah'a (s.a.a) ve O'nun tertemiz Ehl-i Beyt'ine hüzünlü ve musibetli bir
gün kılmıştır.
Ebu-l
Müeyyid Harezmi "Maktel-ül Hüseyn" kitabının 163. sayfasında şöyle
naklediyor: "Hz. Hüseyin doğumundan bir yıl geçtikten sonra on iki melek
Rasulullah'a nazil olup şöyle dediler: "Kabil'in, Habil'in başına
getirdiği şeyin aynısı oğlun Hüseyin'in başına gelecek; Habil'e verilen sevabın
aynısı Hüseyin'e verilecek; Kabil'e verilen azabın aynısı da Hüseyin'in
katiline verilecektir" devamla şöyle diyor: "Gökteki bütün melekler
Resulullah'a nazil olarak baş sağlığı diliyorlar, Hüseyin'in şehit düşeceği
toprağı ona gösteriyorlardı. Resulullah da şöyle dua ediyordu: "Allah'ım
Hüseyin'e yardımda bulunmayanları zelil et, onu öldürenleri öldür ve onları
dileklerinden mahrum kıl."
Hüseyin'in
doğumunun II.yıldönümünde Resulullah (s.a.a) bir yolculuğa çıkmıştı. Bu
yolculuğa bir süre devam ettikten sonra birden bire durarak ağlar bir gözle
istirca ayetini "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" okudu. Sebebini
soranlara "Cebrail bana Fırat nehrinin kenarında bulunan Kerbela adlı
yerde oğlum Hüseyin'in öleceğinden haber verdi" diye cevap verdi. "Pekiyi,
onu kim öldürecektir" sorusuna cevaben Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Yezid denen bir şahıs (onu öldürecektir). Orada bedeninin defnedildiğini,
başının da armağana götürüldüğünü gürüyorum. Allah'a andolsun ki Allah oğlum
Hüseyin'in başını görüp de sevineni nifaka düçar eder ve kalbiyle dilini
ihtilafa düşürür."
Resulullah
bu yolculuğundan döndükten sonra üzgün bir halde minbere giderek içlerinde
Hasan ve Hüseyin'in de bulunduğu bir topluluğa hitaben şunları söyledi:
"Allah'ım, ben senin kulun ve peygamberin Muhammed'im ve bu iki çocuk da
benim temiz itretimden ve neslimin seçilmişlerindendirler. Ey Rabbim, Cebrail
bana oğlum Hüseyin'in yardımcısız kalıp öleceğinden haber verdi. O'nun ölümünü
benim için mübarek et, onu şehitlerin efendisi kıl."
Ebu-l
Müeyyid devamında şunları naklediyor: "Camide bulunan halk bu sözleri
duyunca ağlamaya başladı. Bunu gören Resulullah (s.a.a) onlara:
"Ağlıyorsunuz da yardımcı olmuyorsunuz" diye hitapta bulundu ve şöyle
dua etti: "Allah'ım sen kendin onun velisi ve yardımcısı ol".
4.
Hadis
Ebu-l
Kasım Taberani "El-Mu'cem-ül Kebir." adlı kitabında Ebu Ümame'den
Resulullah'ın kendi zevcelerine Hüseyin'i ağlatmamaları hususunda tenbihte
bulunmuş olduğunu naklediyor. Ravi şöyle rivayet ediyor:
Resulullah'ın
Ümmü Seleme'nin evinde olduğu bir gün Cebrail O'na nazil oldu. Peygamber Ümmü
Seleme'den hiç kimsenin içeriye girmemesini istedi. Bu esnada Hüseyin (a.s)
geldi ve Resulullah'ı (s.a.a) odada gördüğünde içeriye girmek istedi. Ümmü
Seleme peygamber torununu kucağına olarak kendi sözleriyle içeriye girmesine
mani olmak istedi, fakat Hüseyin'in şiddetli ağlamasını gördüğünde onu bıraktı
ve Hüseyin peygamber'in olduğu odaya girerek, kucağına oturdu.
Cebrail
Resul-i Ekrem'e "Senin ümmetin bu çocuğunu öldürecektir" diye
arzettiğinde peygamber (s.a.a) "Bana iman ettikleri halde mi O'nu
öldürecekler?" diye sorduğunda Cebrail "Evet, onu öldürecekler"
dedi. Daha sonra bir avuç toprağı Resulullah'a göstererek Hüseyn'in ölüm
yerinden haber verdi. Hz. peygamber Hüseyn'i bağrına basarak hüzünlü bir halde
dışarıya çıktı. Peygamberin bu halini gören ve Resulullah'ın çocuğu içeriye
bırakmasına kızdığını zanneden Ümmü Seleme "Ya Resulullah, senin yoluna
feda olayım. Gerçi siz kimseyi içeriye almamamı istemiştiniz, ama sizin bizden
bu çocuğu ağlatmamamızı istediğinizden dolayı onu içeriye aldım" dedi.
Hz.
Peygamber onun cevabını vermeden ashabının yanına giderek "Benim ümmetim
bu çocuğumu öldürecektir" diye buyurdu. Ashabın içerisinde bulunan
Ebubekir ve Ömer "Ya Resulellah iman sahibi olduğu halde mi onu
öldürecekler?" diye sorduklarında Hz. Peygamber Hüseyin'in şehit düşeceği
toprağı onlara göstererek "Evet, bu toprakta onun üzerinde şehit edileceği
topraktır" diye buyurdu.
Bu
rivayeti Hafız Haysemi aynen "el,Mecma" kitabının cilt 9 sayfa
189'nda Taberani'den nakletmiştir.
5.
Hadis
Ebu-l
Kasım Taberani "El-Mu'cem-ül Kebir" adlı kitabının Hüseyin (a.s)'ın
hayatı faslında Ümmü Seleme'den şöyle naklediyor:
"Hasan
ve Hüseyin benim evimde Resulullah'ın karşısında oynadıkları bir gün Cebrail
(a.s) nazil oldu. Eliyle Hüseyin'i işaret ederek; "Ey Muhammed, ümmetin bu
çocuğunu öldürecektir." dedi. Ümmü Seleme diyor ki: "Bu sırada
peygamber ağlamaya başladı ve Hüseyin'i bağrına basarak bana hitaben şunu
söyledi: "Bu toprak senin yanında emanet kalsın" daha sonra peygamber
toprağı kokladığında "Bu toprak bela ve musibet kokuyor" dedi. Ümmü
Seleme devamla şunu söylüyor: "Resulullah bana "Ümmü Seleme bu toprak
kan rengini aldığında bil ki Hüseyin o toprak üzerinde şehit olmuştur"
diye buyurdu."
Ravi
diyor ki: "Ümmü Seleme o toprağı bir cam kasenin içine koyarak onu her gün
yoklardı ve şöyle dedi: "Ey toprak, senin kan rengini aldığın gün çok
büyük bir gündür."
Bu
hadisi İbn-i Asakir "Tarih-üş Şam" da ve Hafız Kenci
"Kifaye" kitabının 279. sayfasında nakletmiştir. Yine "Zehair-ul
Ukba"da 147. sayfa; "Mecma-üz Zevaid'de Cilt 9, Sayfa 189; El
Hasais-ul-Kubra'da Cilt 2, sayfa 125'de naklolunmuştur.
6.
Hadis
İmam
Ahmed kendi Müsned'inin c.3, sayfa 242'de Sabit'ten, o da Enes b. Malik'den
naklediyor:
Yağmur
meleği Peygamber'in yanına gelebilmek için Allah'tan izin istedi. Allah Teâla
izin verdi. Peygamberin bu melekle konuştuğu süre zarfında Ümmü Selemeden
kimsenin içeriye girmemesi için dikkatli olmasını istedi. Ümmü Seleme diyor ki:
"Bu sırada (Resulullah'ın yağmur meleğiyle kanuştuğu anda) Hüseyin içeriye
girdi ve peygamber'in yanına gitmek istedi. Ben onun bu isteğine engel olmak
için çaba harcarken o elimden kendisini kurtararak Resul-ü Ekrem'in bulunduğu
odaya girdi ve Resulullah'ın üzerine çıkarak oynamaya başladı. Melek
peygamber'e O'nu seviyor musun?" diye sorduğunda Hz. Muhammed
"Evet" diye cevap verdi. Yağmur meleği arzetti: "Bil ki senin
ümmetin O'nu katledecektir" Daha sonra "O'nun öldürüleceği yeri
bilmek istersen sana göstereyim" dedi ve (eliyle bir yere işaret ederek)
kırmızı renkte bir çamur (toprak) getirdi. Ümmü Seleme o toprağı aldı ve kendi
elbisesinin köşesinde bir yere bıraktı.
Ahmet,
Sabit'in şöyle söylediği rivayet olunuyor diyor: "Biz toprağın alındığı
yerin Kerbela olduğunu anladık" bu hadisi başka bir ibareyle Ebu Ya'la
kendi müsnedinde Ebu Nuaym "ed-Delail" kitabının Cilt 3, sayfa:
202'de başka bir senetle nakletmiştir. Yine Taberani "el-Mu'cemu'l-Kebir"
adlı kitabının Hz Hüseyin'in hayatı faslında ibn-i Meğazili "Menakıb"
kitabında ve İbn-i Asakir de "Tarih-üş Şam" kitabında bu hadisi iki
senetle nakletmişlerdir. Bu hadisi Muhubbiddin Taberi de "Zehair-ül
Ukba" kitabının sayfa 146-147' sinde İbn-i Hacer-i Askalani de
"Es-Savaik-ul Muhrika" adlı kitabının sayfa 115'nde Bağavi'nin
"Mu'cem"inde rivayet etmektedirler.
Bir
başka hadiste Ümmü Seleme'den şöyle naklolunmuştur: "Hüseyin'in şehadete
erdiği gece şu sözleri (şiir halinde) söyleyen birisinden duydum:
Ey
cahillikleri yüzünden Hüseyin'i katledenler, zelil olmak ve azaba düçar olmakla
müjdelenin, sizler lanetlenmişsiniz Davud'un oğlu (Süleyman)'nın diliyle ve
(yine lanetlenmişsiniz) Musa ve İncil sahibi (İsa)'nin diliyle. Ümmü Seleme
diyor ki: "Bunları duyduğumda ağlamaya başladım ve cam kasenin
içindeki toprağın kan rengine dönüştüğünü gördüm" Resulullah'ın Ümmü
Seleme'nin evinde ağladığını anlatan diğer kaynaklar şunlardır:
1-
Zehair-ül Ukba, s. 147.
2-
Fusul-ül Mühimme, S. 154.
3-
Sirat-üs - Seviyy, s.94.
4-
Cevheret-ül Kelam, s.117.
5-
Mecma-üz Zevaid c.9, s.118-119
6-
Kenz-ül Ummal, C.6, s.223.
7-
Müstedrek-üs Sahihayn c.4, s.398.
8-
el-Müsannef, c: 12.
7. Hadis
Hafız
Cemaleddin Zerendi "Nezm-üd Dürer" adlı kitabının 215. sayfasında
Hilal b. Hubab'dan naklen şöyle rivayet ediyor.
"Cebrail
Peygamber'in nezdinde olduğu zaman Hasan ve Hüseyin Resulullah'ın yanına
gelerek hazretin mübarek sırtına atlıyarak onunla oynuyorlardı. Resul-i Ekrem
anneleri Fatıma'ya "Niçin bunları bir şeyle meşgul etmiyorsun? dediğinde
Hz. Fatıma (a.s) onları aldı, ama çok geçmeden çocuklar annelerinin elinden
kaçarak Hz. Peygamber'in yanına gelerek onunla yeniden oynamaya başladılar.
Resulullah (s.a.a) onları kucağına aldı ve dizleri üzerine oturttu. Cebrail
arzetti: Ey Allah'ın Resulü, yavrularınızı çok sevdiğinizi görüyorum."
Peygamber Cebrail'e: "Elbette ki çok severim" onlar yaşantımın iki
güzel (fesleğen) gülleridir" diye cevap verdi. Cebrail Hüseyin'e işaret
ederek şöyle dedi: "Bil ki ümmetin bu oğlunu şehit edecektir." Daha
sonra kanatlarıyla uçarak elinde biraz toprak getirdi ve Resulullah'a hitaben:
"Yavrun bu toprağın üzerinde öldürülecektir." Hz. Muhammed bu
toprağın adını sorduğunda Cebrail adının Kerbela olduğunu söyledi.
Hilal b.
Hübab devamla şunları söylüyor:
Hüseyin
müsibetlere uğrayacağı ve düşmanları tarafından sarılacağı yere vardığında
yakın bölgelerde yaşayan birisini Hz. Hüseyin'in yanına getirdiler. Hz. Hüseyin
o şahıstan bu yerin ismini sorduğunda Kerbela cevabını aldı. Hüseyn (a.s):
"Allah'ın Resulü'nün buyruğu doğrudur. Burası bela ve hüzün yeridir."
diye buyurdu. Daha sonra ashabına şöyle buyurdu: "İnin artık, sefer
yükümüzü indireceğimiz ve kanlarımızın döküleceği yer burasıdır."
8. Hadis
İbn-i
Sa'd "Tabakat-ul Kubra" kitabında Aişe'den şöyle naklediyor:
"Resulullah'ın bir gün uyuduğu sırada Hüseyin içeriye girdi ve Resul-ü
Ekrem'e doğru yürümeye başladı. Ben O'nu Resulullah'tan uzaklaştırıp işimin
başına döndükten sonra Hüseyin tekrar iki alem serverinin yanına yaklaştı. Hz.
Muhammed ağlar bir şekilde uyandı. "Niçin ağlıyorsunuz?" diye
sorduğumda "Cebrail Hüseyin'in şehit düşeceği yerin toğrağını gösterdi. Allah'ın
gazabı onun kanını dökenlere çok şiddetlidir" diye buyurdu. Daha sonra
Resulullah elini açtığında (ince kum) toprağı gördüm" Resulullah bana hitaben
buyurdu:
"Ey
Aişe, varlığım elinde olan Allah'a andolsun ki bu olay beni çok üzüyor. Benden
sonra Hüseyin'i ümmetimden hangisi öldürecektir."
Hz.
Peygamber'in Aişe'nin evinde bulunduğu zamanlar da Hüseyin'e ağladığı çeşitli
senetler ve metinlerle aşağıdaki kaynaklarda anlatılmaktadır.
1.
Mu'cem-ul Kebir: Hz. Hüseyin'in hayatıyla ilgili fasıl.
2-
Müsned-i Ahmet, c:6, s:294.
3-
Haysemi "el-Mecma" c.9, s:187'de.
4-
Sevaik-ul Muhrika, s:115. diğer bir basımda 190.
5-
Seyyid Mahmut Medeni, Sirat-üs Seviyyi'de.
6-
Tarih-uş Şam
7-
Dar-i Kutni "İlel-ül Hadis" c. 5'de.
8-
Maktel-ül Hüseyin c.1, s.159.
9-
Mecma-üz Zevaid c.9, s.187-188.
10- Süyuti "Hasais" c:2, s.125-126'da.
9. Hadis
Şerif Ebu-l Hüseyin Akiki "Ahbar-u Medine" adlı kitabında Hz. Ali'den şöyle rivayet ediyor.
Resulullah (s.a.a) bir gün bizleri görmek için eve gelmişti. Hazırladığımız yemeği ve Ümm-ü Eymen'in bize gönderdiği bir kâse süt ve bir kap hurmayı da yemek için ortaya bıraktık. Resulullah (s.a.a) yedi, biz de yedik. Daha sonra (yemekten sonra) ben Resul-ü Ekrem'in ellerini yıkadım. Hazret; ellerini başına yüzüne ve sakalına çektikten sonra kıble'ye doğru oturdu ve istediği duaları etti. Sonra (yağmur gibi) göz yaşı dökerek kendisini üç defa yere vurdu. Biz yaptığı bu işin sebebini sormaktan korkuyorduk. Bu esnada Hüseyin o Hazret'in sırtına çıktı ve Resulullah tekrar ağlamaya başladı. Hz. Hüseyin (a.s) bu durumu görünce: "Anam, babam sana feda olsun (ya Resulullah) ağlamanızın sebebi nedir? "Babacığım, şimdiye kadar sizde şahit olmadığım bir davranış gördüm" diye sorduğunda Resul-ü Ekrem ona hitaben şöyle buyurdu: "Evladım bugün sizleri ziyaret etmekten o kadar sevinçli oldum ki şimdiye kadar öylesine sevinçli olmamıştım, ama habibim Cebrail yanıma gelerek sizlerin ölümünüzü ve ölüm yerlerinizin dağınık olduğunu bana haber verdi; bu haber beni çok üzdü (etkiledi). Allah'tan sizin için hayır ve iyilik niyaz ederim."
Bu hadisi Seyyit Mahmud Şeyhani "Sirat-u Seviyy"de ve Harezmi "Maktel-ül İmam-is Sibt-iş Şehid" kitabında nakletmişlerdir.
10. Hadis
Ebu'l Kasım Taberani "El Mu'cem-ul Kebir" kitabında iki senetle "Muaz b. Cebel'den şöyle naklediyor:
Resulullah (s.a.a) rengi soluk bir şekilde bizlerin yanına geldi ve buyurdu ki:
"Ben geçmiş ve gelecek bütün insanların ilminin verildiği Muhammed'im. Aranızda olduğum müddetçe bana itaat edin; aranızdan göçtüğümde Allah'ın kitabına sarılın; helalini helal, haramını haram diye bilin. Böyle yaparsanız ölüm sizleri güleryüz ve rahatlıkla karşılar. Benden sonra fitneler karanlık gece parçaları gibi sizlere yüz çevirecektir. İlahi elçilerden (peygamberler ve imamlardan) bir kısmı gittiğinde diğer bir kısmı onların yerini alıyordu, ama bilahere durum değişerek nübüvvetin yerini saltanat aldı.
Allah'ın rahmeti, nübüvveti (ilahi mesajları) olduğu gibi alıp doğru ve sağlam bir şekilde yerine getirenin üzerine olsun.
Ey
Muaz, sor ve unutma!
Muaz
diyor ki: "Resul-i Ekrem (s.a.a) onları (sultanları) birer birer saymaya
başladı. Beşinciye yetiştiğinde buyurdu: "o da Yezit'tir. Allah o'na uğur
ve bereket vermesin" sonra gözleri yaşardı ve şöyle devam etti Hüseyin'in
şehadetini bana haber verdiler ve onun türbetinden (şehit düştüğü topraktan)
bana getirip katilinin de kim olduğunu bana söylediler. Canım elinde olan
Allah'a andolsun ki Hüseyin aralarında öldürüldüğü halde onun öldürülmesini
önlemeye çalışmayan insanların Allah, göğüsleri ve kalpleri arasına ihtilaf
düşürür ve kötülerini onlara musallat eder ve onları tefrikaya düçar
eder." Sonra devamla şöyle buyurdu: "Ah! Ne de teessüf şeydir Al-i
muhammedin durumu! Ne kadar ağırdır iş başına getirilecek, azizlerine yetişecek
müsibet. Benim evladımı (Hüseyn'i) ve evlatlarını öldürecektir."
Bu
hadis "Tarih-u Şam" "Cami-i Kebir" ve Kenz-ül Ummal"
C:6'da da naklolunmuştur. Yine Harezmi bunu "Maktel-us - Sibt-i
Şehid" kıtabının 160-161. sayfasında Taberani'den nakletmektedir.
11.
Hadis
Ahmet
İbn-i Hanbel, kendi müsnedinde c.2, s.60-61'de Abdullah b. Neci'den o da
babasından şöyle naklediyor: "Hz Ali (a.s) ile Sıffin savaşına hareket
ediyorduk Neyneva denen yere vardığımızda Hz Ali şöyle seslendi: "Ey Eba
Abdillah, fırat nehri kenarında sabırlı ol. Ey Eba Abdillah, sabırlı ol."
Neci
diyor ki: "Meselenin ne olduğunu sorduğumda Ali (a.s) şöyle buyurdu:
"Bir gün Resulullah'ın yanına vardığımda onun ağladığını gördüm ve
"Ey Allah'ın peygamber'i sizi birisi kızdırdığından dolayı mı ağlıyor
sunuz?" diye sordum. O da şöyle buyurdu: "Hayır Cebrail sen gelmeden
biraz önce buradan gitti ve Hüseyin'in fırat nehrinin yanında şehit olacağı
haberini bana verdi." Peygamber bana şöyle buyurdu: Cebrail bana
"onun (Hüseyn'in) türbetini görmek ister misin?" dediğinde
"Evet" dedim. O da elini uzattı ve bana bir avuç toprak verdi. İşte
bu yüzden ağladım."
Bu
hadis az bir farkla ve muhtelif senetler ile diğer bir çok kaynaklarda da
nakledilmiştir. Biz sadece kaynaklardan bir kısmını zikretmekle yetiniyoruz.
1-
el Müsannef, c:12
2-
Tabakat-ı İbn-i Sa'd
3-
Müsned-i Ebu Ya'la
4-
el Mu'cem-ül Kebir C:1
5-
Tarih-uş Şam-ı İbn-i Kesir (el Bidayet-u ve'n Nihaye), C:8, S.119.
6-
Maktel-ül İmam-ıs Sibt-ış Şehid, C:1, S: 178.
7-
Zehair-ul Ukba, S.148.
8-
Cami-us Sağir, C:1, S:13.
9-
Sevaik-ul Muhrika, S.115.
Zikrettiğimiz
bu hadislerden bir çok sanuçlar elde edebiliriz ki burada onlardan bazılarına
değineceğiz:
1-
Her şeyden önce Resul-i Ekrem'in (s.a.a) vahiy vasıtasıyla ileride meydana
gelecek olaylardan özellikle de Ehl-i Beyt'inin uğrayacağı müsibetlerden
haberdar olmasıdır ki, bu bütün müslümanlar arasında kesinlik kazanan ve
kimsenin tereddüt etmeyeceği bir şeydir.
2-
Resul-i Ekrem'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine ve özellikle Hz. Hüseyin'e (a.s) karşı
büyük bir muhabbet, sevgi ve alaka beslediğini ve bu sevginin yakınlık
bağlarından ve akrabalık duygularından öte ilahi bir sevgi ve manevi bir alaka
olduğunu görüyoruz. Bu gerçeği o hazret muhtelif münasebetlerde defalarca daha
net ve açık bir şekilde ortaya koymuş ve Allah'ın emriyle bunu müslümanlara
ilan etmiş ve onlardan da Ehl-i Beyt'ine karşı aynı muamele ve davranışı
beklediğini ve peygamberliğinde müslümanların hidayeti için katlandığı onca
zorluklar ve çilelere karşılık olarak sadece Ehl-i Beyt'ini sevmelerini
istemiştir (Kur'an-ı Kerim, Şura suresi, ayet: 23)
Bir
hadisinde Hz. Ali, Hz. Fatıma Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e hitaben şöyle
buyurmuştur:
"Ben
size düşman olup savaşanlara düşmanım ve sizinle sulh içinde olup sizi
sevenleri severim" (Sünen-i Tirmizi Kitab-ül Menakıb, Müstedrek-üs
Sahihayn, c:3, s.14.
Hasan
ve Hüseyin'in ellerinden tutarak şöyle buyurdu: "Her kim beni, bu ikisini
ve bu ikisinin anne ve babasını severse kıyamet günü benim derecemde benimle
birlikte olur." (Müsned-i Ahmet c.2, s.77, Sünen-i Tirmizi, Kitab-ül
Menakıb, Tarih-i Bağdat c.3, s.287) Resul-i Ekrem yine buyurmuşlardır ki:
"Hasan
ve Hüseyin benim dünyadan iki gülümdürler" (Sahih-i Buhari, Bab-u
Rahmet-il Veled ve Takbiluhu, Müsned-i Ahmet, c.2, s.85.) ve buyurmuştur:
"Bunlar
benim ve kızımın yavrularıdır; Ey Allah, ben bu ikisini (Hasan ve Hüseyin)
seviyorum; Sen de onları sev ve onları sevenleri de sev." (Sünen-i
Tirmizi, Kitab-ul Menakıb, Hasais-ün Nesai, S. 220).
Bu
zikrettiklerimiz bu konuda rivayet edilen yüzlerce hadisten küçük bir örnektir.
3-
Bu hadislerden elde edilen diğer bir netice ise şudur ki insanın kendisinin,
yakınlarının veya herhangi bir müslüman ve müminin başına gelen müsibetlere
ağlaması, hüzünlenmesi caiz hatta bir çok yerlerde müstehap ve nebevi bir
sünnettir. Zikrettiğimiz bu mütevatir hadislerin yanısıra diğer bir çok
hadisler ve tarihi parçalar da bunun açık delilleridir. Resulullah'ın amcası
Hz. Hamza'ya, amcası oğlu Cafer İbn-i Eb-u Talib oğlu İbrahimle ve... ağlayıp
yas tutmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki insan
karşılaştığı hiç bir müsibette ve zorlukta Allah'a rıza ve teslimiyet ruhunu
kaybetmemesi ve onun razı olduğu şeylere razı olmasıdır. Yoksa ağlamak
hüzünlenmek tabii ve fıtri bir şeydir ve Allah'ın insanlara verdiği bir
nimettir.
4-
Sözü geçen hadislerden elde edilen en mühim sonuç ise şudur ki bu geçen maddede
bahsini ettiğimiz konu açısından Hz. İmam Hüseyin (a.s) daha başka bir özellik
taşımaktadır. Zira o hazretin şehadetine ağlamanın, yas tutmanın ve o hazretin
kendi ve yaranının göreceği müsibetlerin hatıratını zinde tutma ve unutmamaya
çalışmanın tamamen ilahi bir şey olduğunu ve her şeyden önce Hak Teala'nın buna
teşvik ettiğini ve sonra da bunun defalarca tekrarlanarak nebevi bir sünnet
haline geldiğini ve aynı sünnetin Ehl-i Beyt (a.s) tarafından da takip
edildiğini görüyoruz. Öte yandan bütün bunların henüz bu büyük müsibetlerin
meydana gelmediği bir durumda olduğunu görüyoruz. Acaba o müsibetleri
Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s) gözleriyle görselerdi ne hale
kalırlardı? Bunun tasavvuru bile insana oldukça güç gelir.
İşte
Ehl-i Beyt (a.s) dostları da peygamberimizin ve Ehl-i Beyt'inin sünnetine
uyarak her yıl o hazrete yas merasimleri düzenlemekte ağlamakta ve ağıtlar
okumaktadırlar.
Elbetteki
bunların yanısıra bu merasimlerde özellikle Hz. Hüseyin ve yaranının hayatı
siresi ve bu ilahi kıyamdaki hedefleri ve bu kıyamdan müslümanların almaları
gereken dersler ve öğütler sık-sık anlatılmaktadır. Gerçi söz biraz uzadı ve
meselelerden haberdar olan kardeşlerimiz için bu açıklamalar yersizdir, fakat
habersiz olan özellikle de kendilerine bu konularda yanlış ve temelsiz bilgiler
aktarılan kardeşlerimiz için bu açıklamalar faydalı ve aydınlatıcı olur
inşaallah. Allah-u Teala (c.c) cümlemizi Resulullah'ın ve Ehl-i Beytinin
sünnetini takip etmekte muvaffak eylesin Amin.
İmam Hüseyn (a.s): Ümmet Yezid gibi bir yöteticiye
müplela olduğu zaman İslam'la vedalaşmak gerek. Maktel-il Harezmi, c.1, s.185) |