Gadir Sayfası
KÜMEYL DUASI
Hz.Alinin Kümeyl Bin Ziyad adlı ashabına
öğrettiği, ona ve tüm müminlere sık sık
okumalarını tavsiye ettiği meşhur duası
Allah'ım! senin her şeyi
kaplayan rahmetin hakkına; kendisiyle her şeye üstün geldiğin,
karşısında her şeyin boyun eğdiği gücün
hakkına; her şeye galip geldiğin ceberutun hakkına; önünde
hiç bir şeyin duramadığı izzetin hakkına; her
şeyi dolduran azametin hakkına; her şeye üstün gelen saltanatın
hakkına; her şeyin fani olmasından sonra baki kalacak yüzün hakkına;
her şeyin temellerini dolduran isimlerin hakkına; her şeyi ihata
eden ilmin hakkına ve her şeyi aydınlatan cemalinin nuru
hakkına senden niyaz ederim.
Ey Nur, ey Kuddus, ey evvellerin evveli
ve ey ahirlerin ahiri! Allah'ım! Benim ismet perdesini yırtan
günahlarımı affet. Allah'ım! Bedbahtlıklara yol açan
günahlarımı affet. Allah'ım! Nimetleri değiştiren
günahlarımı affet.
Allah'ım! Duanın icabetini
önleyen günahlarımı affet.
Allah'ım! Belanın inmesine
sebep olan günahlarımı affet.
Allah'ım! işlediğim bütün
günahları ve yaptığım bütün hataları affet.
Allah'ım! Ben sana zikrinle
yaklaşmak istiyorum, ve seninle senden şefaat diliyorum; ve
cömertliğin hakkına beni kendine yaklaştırmanı ve
şükrünü eda etmeyi bana nasip kılmanı ve zikrini bana ilham etmeni
istiyorum.
Allah'ım! Huzu, huşu ve zelil
olmuş bir dille, senden (hatalarıma) göz yummanı, bana
merhametli davranmanı, beni verdiğine razı, kanaatkar ve her
durumda mütevazı kılmanı diliyorum.
Allah'ım! İhtiyaç ve
yoksulluğu şiddetli olan, ve hacetini zorluklar anında
kapına getirene, katında bulunanlara büyük rağbeti olan kimsenin
yalvarışı gibi sana yalvarırım.
Allah'ım! saltanatın büyük ve
mekanın yücedir, tedbirin gizlidir; emrin açık; kahrın galip ve
kudretin her yerde caridir; ve senin hükümetinden kaçmak imkansızdır.
Allah'ım! Senden başka
günahlarımı affedecek; kabahatlerimi öretecek; kötü amelimi iyiye
çevirecek birini bulamam.
Senden başka ilah yoktur;
münezzehsin; sana hamdederim.
Ben kendime zulmettim ve cahilliğim
yüzünden itaatsizlik yaptım, ve
eskiden beri sürekli bana lütuf ve ihsanında bulunduğun için kendimi
güvende hissettim (ve korkmadan sana karşı geldim)
Allah'ım! Mevlam! Nice
kötülüklerimin üzerini örttün; nice belaları benden geri çevirdin; nice
hatalardan beni korudun ; hoşa gitmeyen şeyleri
uzaklaştırdın; layık olmadığım nice güzel
övgüleri benim hakkımda yadın.
Allah'ım! Belam büyümüş,
halimin kötülüğü haddi aşmış; amellerim beni aciz
bırakmış, (heva ve heves) zincirlerim beni çökertmiş, uzun
arzularım beni menfaatimden alıkoyup hapsetmiş, ve dünya beni
boş şeylerle aldatmış; ve sürekli kötülüklere çeken nefsim,
cinayeti ve müsamahakarlığımla beni aldatmış.
Ey Seyyidim! İzzetinin hakkına
senden istiyorum ki; amelimin kötülüğü, duamın kabulünü önlemesin ve
bildiğin gizli sırlarımı açarak beni rezil etme; gizlice
işlediğim kötü amelim ve davranışım, sürekli
ihmalkarlığım ve cahilliğim, nefsani isteklerim ve
gafletimin çokluğu yüzünden, beni cezalandırmada acele etme.
Allah'ım! İzzetin hakkına
her durumda bana karşı merhametli ve bütün işlerimde rauf ol.
Mabudum, Rabbim! senden başka kimin
var ki, ondan, kötü durumumu gidermesini ve bu halime bakmasını
dileyeyim.
Mabudum, Mevlam! sen bana hükmettin;
bense o hükümlerin hususunda nefsime uydum; bu konuda düşmanım
(şeytan)'ın (günahları) tezyin etmesinden korkmadım;
böylece beni istediği gibi aldattı ve alınyazısı da bu
işte ona yardımcı oldu; işte bu başıma
gelenlerden dolayı bazı sınırlarını aştım;
ve bazı emirlerine karşı çıktım; bütün bunlarda sana
hamdetmek benim vazifemdir.
(Amellerim dolayısıyla)
Hakkımda yürütülen kaza ve kaderin; ve beni yakalayan hüküm ve
imtihanın karşısında gösterecek hiçbir mazeret ve bahanem
yoktur.
Ey Rabbim! Kendimi ihmal edip
işlediğim kusurlardan sonra; özür dileyerek, pişman ve
perişanlık içerisinde affını ve mağfiretini ümit
ederek, tövbe edip tekrar (sana) yöneldim ve günahımı ikrar ve
(suçluluğumu) itiraf ederek senin huzuruna geldim.
İşlediğim günahlardan
kaçacak bir mekan ve zor durumlarda sığınacak bir yer
bulamıyorum; mazeretimi kabul edip beni sonsuz rahmetine dahil etmenden
başka ümidim yok; o halde mazeretimi kabul eyle ey Allah'ım ve
perişanlığımın şiddetine acı (heva ve heves)
zincirlerinden kurtar beni.
Rabbim! Bedenimin zayıf, derimin
ince ve kemiklerimin hassas oluşuna acı.
Ey yaratılışımı
gerçekleştirip beni yad eden, beni terbiye edip iyilik ve rızık
veren; bağışının başlangıcı ve bana
yaptığın geçmiş iyiliklerin hürmetine beni affeyle.
Ey Mabudum, Ey Seyyidim ve Rabbim!
Vahdaniyetine inandıktan; marifetin bütün kalbimi doldurduktan; dilim zikrinle
meşgul olduktan, muhabbetin içime işledikten, Rububiyet makamına
boyun eğerek sadakatle (günahlarımı) itiraf edip,
doğrulukla (sana) dua ettikten sonra, beni cehennem ateşiyle azap
etmen görülüp (inanılacak) şeye mi?
Böyle bir şey senden uzaktır;
sen kendi yetiştirdiğin birisini zayi etmezsin;
yakınlaştırdığın birisini kendinden
uzaklaştırmazsın, barındırdığın
birisini kovmazsın, veya kendisine merhamet ettiğin kimseyi belalara
teslim etmezsin. Sen bütün bunlardan yücesin.
Keşke bir bilseydim, Ey Seyyidim,
Mabudum ve Mevlam! Azametin karşısında secdeye düşen
yüzlere; sadakatle vahdaniyetine şahadet eden ve medh ile sana şükür
eden dillere; ilahlığını gerçekten itiraf eden kalplere,
senin marifetinle dolup taşan ve böylece huşuyla eğilen
batınlara cehennem ateşini musallat eder misin? Ve itaat etmek üzere
ibadet yerlerine koşan ve günahını itiraf ettiği halde
senden mağfiret dileyen uzuvları (azaba duçar eder misin?)
Senin hakkında böyle
düşünülemez; senin fazl-u keremin bize böyle
tanıtılmamıştır. ey Kerem Sahibi, Ey Rabb!
Dünyanın azıcık bela ve
cezası ve ondaki zorluklar karşısında benim
tahammülsüzlüğümü sen biliyorsun; halbuki dünyadaki bela ve
zorlukların devamı az, tahammülü kolay ve süresi kısadır; o
halde nasıl tahammül edeyim ahiretteki belaya; orada meydana gelecek büyük
zorluk ve acılara?
Halbu ki o belanın müddeti uzun ve
süreklidir ve ehline bir hafifletme de olmaz.
Çünkü bu azap ancak, senin intikam ve
gazabından kaynaklanır.
Bu ise göklerin ve yerin
dayanamayacağı bir şey.
Ey Seyyidim! O zaman senin güçsüz,
zelil, hakir, muhtaç ve biçare bir kulun olan ben nasıl dayanabilirim.
Ey Mabudum, Rabbim, Seyydim ve ey
Mevlam! Hangi şeyden dolayı sana şikayette bulunayım ve
hangisi için ağlayıp sızlayayım? Azabın elem ve
şiddetine mi? Yoksa belanın devamı ve süresinin uzunluğuna
mı?
Eğer
bana ceza çektirmek için düşmanların yanında yer verirsen, ve
bela ehliyle beni bir araya toplarsan, beni dostların ve velilerinden
ayırırsan, Ey Mabudum, Ey Seyyidim, Mevlam ve Rabbim! azabına
tahammül edebilecek olsam bile, senin ayrılığına nasıl
dayanabilirim?
Diyelim ki ateşinin hararetine
dayandım, ama keremine nazar etmekten mahrum olmama nasıl sabredeyim?
Yahut affını ümit ettiğim
halde ateşe nasıl gireyim.
İzzetin hakkına ey Seyyidim ve
Mevlam, sadakatle yemin ediyorum ki:
Eğer konuşmama izin verirsen,
cehennem ehli arasında, ümitliler gibi sürekli dergahına yönelip
inlerim; medet dileyenler gibi feryat edip yardım dilerim senden; ve bir
şeyini kaybedenler gibi ağlayıp sızlarım sana; ve seni
çağırıp "Neredesin Ey Müminlerin Velisi!" der dururum.
Ey
ariflerin en yüce arzusu! Ey dileyenlerin imdadına yetişen! Ey
sadık kalplerin dostu! Ve ye alemlerin ilahı! (Neredesin)?
Ey Mabudum! Münezzehsin sen. Ve ben sana
hamt ediyorum.
Olacak şey mi, sana karşı gelmesi yüzünden cehennemde tutulan, ve günahından ötürü onun azabını tadan, ve onun tabakaları arasında, işlediği suç ve cinayetten dolayı hapsedilen Müslüman bir kulunun sesini duyasın da affetmeyesin, oysa o kul, rahmetine göz diken biri gibi inlemekte, ve tevhit ehlinin diliyle seni çağırmakta, ve rububiyet makamını vasıta ederek sana el açmada.
Ey Mevlam! O, senin önceden
yaptığın merhametini umduğu halde, nasıl azapta
kalabilir? Ya da senin ihsan ve merhametini ümit ettiği halde ateş
nasıl onu incitebilir? Yahut Sen onun sesini işittiğin ve yerini
gördüğün halde ateş nasıl onu yakabilir ? Ya da, sen onun zaaf
ve göçsüzlüğünü bildiğin halde cehennemin alevleri onu nasıl
kuşatabilir? Ya da sen onun sadakat ve doğruluğunu bildiğin
halde, cehennemin tabakaları arasında nasıl kalır? Yahut,
o, seni "Ey Rabbim" diye çağırırken, cehennemin azap
melekleri nasıl ona eziyet edebilir? Ya da cehennemden kurtulmak için
senin lütuf ve keremini dilediği halde onu nasıl orada bırakırsın?
Sen münezzehsin, hakkında bunlar
düşünülemez; senin fazlınla ilgili tanıtılan bunlar
değildir; ve bunlar senin müvehhit insanlara yaptığın ihsan
ve iyiliklere benzeyen şeyler de değildir.
Ben şüphesiz biliyorum ki,
eğer inkarcılarını azabına hükmetmeseydin ve
düşmanlarını ebedi azaba duçar etmeyi
kararlaştırmasaydın, ateşi tamamıyla soğuk ve
selamet ederdin; ve onda hiç kimse yer almazdı.
Ama sen, isimleri mukaddes olan!
Cehennemi, insanların ve cinlerin kafirleriyle doldurmaya, ve
düşmanları orada ebedi olarak tutmaya yemin etmişsin.
Ve sen, (ey) medhi yüce olan! Evvelden
beri söylemiş ve sürekli olarak nimet verip kerem ve ihsanda
bulunmuşsun: buyurmuşsun ki: ""Mümin olan bir kimse,
fasık olan kimseyle bir olur mu? Hayır, onlar aynı
olmazlar."
Mabudum, Seyyidim! takdir ettiğin
kudret hakkına, ve hükmedip kesinlik kazandırdığın
kaza ve kaderine ki, kime takdir etsen galip gelirsin, bu gecede ve bu saatte
benim işlediğim bütün suçları ve günahları, ve
gizlediğim bütün kötülükleri affet; yaptıktan sonra üzerini
örttüğüm veya açığa çıkardığım, gizleyip
veya aşikar ettiğim cahilliklerimi, ve amelleri yazmakla görevli
melekleri kaydetmelerine emrettiğin kötülüklerimi affet! Öyle melekler ki,
benim yaptığım amelleri zaptedip korumakla görevlendirdiğin
uzuvlarımla birlikte onları da bana gözetleyici yaptın; ve
kendin de bunların ardından gözetleyicim oldun ve onlara gizli kalan
şeylere şahit oldun, rahmetinle gizledin ve fazlınla onları
örttün ve indirdiğin her hayırdan ve gönderdiğin her ihsandan,
yaydığın her iyilikten yahut dağıttığın
her rızktan, affettiğin günahlardan veya kapattığın
hatalardan nasibimi arttırmanı diliyorum.
Ey Rabbim, ey Rabbim, Ey Rabbim!
Ey Mabudum, ey Seyyidim, ey Mevlam ve ey
benim Sahibim!
Ey varlığımı elinde
tutan!
Ey zorluk ve çaresizliğimi bilen!
Ey fakirlik ve yoksulluğumdan
haberdar olan!
Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!
Hakkın, kudsiyetin, en yüce
sıfatın ve ismin hürmetine senden dileğin şudur: Gece ve
gündüzden oluşan vakitlerimi zikrinle canlandır, ve beni kendi
hizmetinde tut, ve amellerimi kendi indinde kabul buyur; öylesine ki,
artık bütün amellerim ve zikirlerim tek zikir şekline dönüşsün,
ve bütün hallerim senin hizmetinde geçsin.
Ey Seyyidim, ey güvenip
dayandığım ve ey kendisine hallerimi sunduğum (Allah)!
Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!
Uzuvlarımı hizmetin için
güçlendir; sana yönelmemde kalbime güç ve sebat ver; senden korkmada ve
hizmetini sürdürmede bana öylesine bir ciddiyet ver ki, sana kulluktaki
yarış meydanlarında sana doğru koşayım, ve bu
yolda mücadele verenler arasında yer alıp hızla sana doğru
geleyim, ve sana gönül verenler arasında senin
yakınlığına meyil edeyim, ve ihlaslılar gibi sana
yakınlaşayım, ve senden yakin ehlinin korktuğu gibi
korkayım, ve indinde müminlerle bir araya geleyim.
Allah'ım! Bana kötülük yapmak
isteyeni cezalandır; bana tuzak kuran kimseye tuzak kur, ve beni,
yanında en iyi pay alan, ve sana göre en yakın makama sahip olan, ve
sana hususi yakınlığı olan kullarından eyle, Gerçekten
bunlara erişmek, ancak senin lütuf ve kereminle olur.
Cömertliğin hakkına bana
cömert davran ve yüceliğin hakkına teveccüh eyle bana.
Rahmetin hakkına koru beni ve
dilimi zikrine alıştır, ve kalbimi, kendi muhabbetine
bağlı kıl, ve dualarımı iyi bir şekilde kabul
etmekle beni minnettar eyle; yanılgılarımdan geç ve hatalarımı
affet; muhakkak ki sen, kullarının sana ibadet etmelerine hükmettin;
sana dua etmelerini emredip, kabul etmeyi taahhüt ettin; o halde ey Rabbim!
Yüzümü sana çevirdim ve ellerimi sana açtım; izzetin hakkına
duamı kabul eyle ve arzularıma ulaştır; fazlın ve
kereminden ümidimi kesme; beni insan ve cinlerden oluşan
düşmanlarımdan koru. Ey çabuk razı olan! Duadan başka bir
şeye sahip değilim, affet beni; muhakkak ki sen her istediğini
yaparsın.
Ey ismi deva, zikri şifa ve itaati
zenginlik olan! Sermayesi ümit ve silahı ağlamak olan bana merhamet
eyle.
Ey nimetleri tamamlayıp yayan, ey
zorlukları defeden! Ey karanlıklarda dehşete
kapılanların nuru! Ey öğretilmeden bilen! Muhammed ve Ehli
Beytine salavat gönder, ve bana da sana yakışan şekilde muamele
et.
Allah'ın rahmeti, Peygamberine ve
onun soyundan gelen mübarek İmamlara olsun. ve Allah'ın sonsuz
selamı onların üzerine olsun.
( Abbas el-Kummi Mefatihül
Cinan S.106-112)
دُعَاء
كُميل بن زياد
(رحمه الله)
وهُو
من الدّعوات
المعروفة ،
قال العلامة المجلسي
(رحمه الله) :
انّه أفضل الادعية
وهُو دُعاء
خضر (عليه
السلام) وقد
علّمه أمير المؤمنين
(عليه السلام)كميلاً،
وهُو من خواصّ
أصحابه ويدعى
به في ليلة
النّصف مِن
شعبان وليلة
الجمعة ويجدي
في كفاية شرّ الاعداء،
وفي فتح باب
الرّزق، وفي
غفران
الذّنوب، وقد
رواه الشّيخ
والسيّد
كلاهما (قدس سرهما) وأنا
أرويه عن كتاب
مصباح
المتهجّد،
وهو هذا الدّعاء
:
اَللّـهُمَّ
اِنّي
أَسْأَلُكَ
بِرَحْمَتِكَ
الَّتي
وَسِعَتْ
كُلَّ شَيْء،
وَبِقُوَّتِكَ
الَّتي
قَهَرْتَ
بِها كُلَّ
شَيْء،
وَخَضَعَ
لَها كُلُّ
شَيء، وَذَلَّ
لَها كُلُّ
شَيء،
وَبِجَبَرُوتِكَ
الَّتي
غَلَبْتَ بِها
كُلَّ شَيء،
وَبِعِزَّتِكَ
الَّتي لا يَقُومُ
لَها شَيءٌ،
وَبِعَظَمَتِكَ
الَّتي مَلاََتْ
كُلَّ شَيء،
وَبِسُلْطانِكَ
الَّذي عَلا كُلَّ
شَيء،
وَبِوَجْهِكَ
الْباقي
بَعْدَ فَناءِ
كُلِّ شَيء،
وَبِأَسْمائِكَ
الَّتي مَلاََتْ
اَرْكانَ
كُلِّ شَيء،
وَبِعِلْمِكَ
الَّذي اَحاطَ
بِكُلِّ
شَيء،
وَبِنُورِ
وَجْهِكَ
الَّذي اَضاءَ
لَهُ كُلُّ
شيء، يا نُورُ
يا قُدُّوسُ،
يا اَوَّلَ
الاَْوَّلِينَ
وَيا آخِرَ الاْخِرينَ،
اَللّهُمَّ
اغْفِرْ لِي
الذُّنُوبَ
الَّتي
تَهْتِكُ الْعِصَمَ،
اَللّـهُمَّ
اغْفِـرْ لِي
الذُّنُوبَ
الَّتي
تُنْزِلُ
النِّقَمَ،
اَللّهُمَّ
اغْفِرْ لِي
الذُّنُوبَ
الَّتي
تُغَيِّـرُ
النِّعَمَ،
اَللّـهُمَّ
اغْفِرْ لي
الذُّنُوبَ
الَّتي تَحْبِسُ
الدُّعاءَ،
اَللّـهُمَّ
اغْفِرْ لِي
الذُّنُوبَ
الَّتي
تُنْزِلُ
الْبَلاءَ،
اَللّهُمَّ
اغْفِرْ لي
كُلَّ ذَنْب اَذْنَبْتُهُ،
وَكُلَّ خَطيئَة
اَخْطَأتُها، اَللّهُمَّ اِنّي اَتَقَرَّبُ
اِلَيْكَ
بِذِكْرِكَ،
وَاَسْتَشْفِعُ
بِكَ اِلى
نَفْسِكَ،
وَأَسْأَلُكَ
بِجُودِكَ اَنْ
تُدْنِيَني
مِنْ
قُرْبِكَ،
وَاَنْ
تُوزِعَني
شُكْرَكَ،
وَاَنْ
تُلْهِمَني
ذِكْرَكَ،
اَللّهُمَّ اِنّي
أَسْأَلُكَ
سُؤالَ خاضِع مُتَذَلِّل
خاشِع اَنْ
تُسامِحَني
وَتَرْحَمَني
وَتَجْعَلَني
بِقِسْمِكَ
راضِياً
قانِعاً وَفي
جَميعِ الاَْحْوالِ
مُتَواضِعاً،
اَللّهُمَّ
وَأَسْأَلُكَ
سُؤالَ مَنِ
اشْتَدَّتْ
فاقَتُهُ،
وَاَنْزَلَ
بِكَ عِنْدَ
الشَّدائِدِ
حاجَتَهُ، وَعَظُمَ
فيما
عِنْدَكَ
رَغْبَتُهُ،
اَللّـهُمَّ
عَظُمَ
سُلْطانُكَ
وَعَلا
مَكانُكَ
وَخَفِي
مَكْرُكَ
وَظَهَرَ اَمْرُكَ
وَغَلَبَ
قَهْرُكَ
وَجَرَتْ
قُدْرَتُكَ وَلا
يُمْكِنُ
الْفِرارُ
مِنْ
حُكُومَتِكَ،
اَللّهُمَّ
لا اَجِدُ
لِذُنُوبي
غافِراً،
وَلا
لِقَبائِحي
ساتِراً،
وَلا لِشَيء
مِنْ عَمَلِي
الْقَبيحِ
بِالْحَسَنِ
مُبَدِّلاً
غَيْرَكَ لا
اِلـهَ إلاّ اَنْتَ
سُبْحانَكَ
وَبِحَمْدِكَ
ظَلَمْتُ
نَفْسي،
وَتَجَرَّأْتُ
بِجَهْلي
وَسَكَنْتُ اِلى
قَديمِ
ذِكْرِكَ لي
وَمَنِّكَ
عَلَيَّ، اَللّهُمَّ
مَوْلاي كَمْ
مِنْ قَبيح
سَتَرْتَهُ
وَكَمْ مِنْ
فادِح مِنَ
الْبَلاءِ اَقَلْتَهُ
(اَمَلْتَهُ)
وَكَمْ مِنْ عِثار
وَقَيْتَهُ،
وَكَمْ مِنْ
مَكْرُوه
دَفَعْتَهُ،
وَكَمْ مِنْ
ثَناء جَميل
لَسْتُ اَهْلاً
لَهُ
نَشَرْتَهُ،
اَللّهُمَّ
عَظُمَ بَلائي
وَاَفْرَطَ
بي سُوءُ
حالي،
وَقَصُرَتْ
(قَصَّرَتْ)
بي اَعْمالي
وَقَعَدَتْ
بي اَغْلالى،
وَحَبَسَني
عَنْ نَفْعي
بُعْدُ اَمَلي
(آمالي)،
وَخَدَعَتْنِي
الدُّنْيا
بِغُرُورِها،
وَنَفْسي
بِجِنايَتِها
(بِخِيانَتِها)
وَمِطالي
يا سَيِّدي
فَأَسْأَلُكَ
بِعِزَّتِكَ اَنْ لا
يَحْجُبَ
عَنْكَ
دُعائي سُوءُ
عَمَلي وَفِعالي،
وَلا
تَفْضَحْني
بِخَفِي مَا
اطَّلَعْتَ
عَلَيْهِ
مِنْ سِرّى،
وَلا
تُعاجِلْني بِالْعُقُوبَةِ
عَلى ما
عَمِلْتُهُ
في خَلَواتي
مِنْ سُوءِ
فِعْلي
وَإساءَتي
وَدَوامِ
تَفْريطي
وَجَهالَتي
وَكَثْرَةِ
شَهَواتي
وَغَفْلَتي،
وَكُنِ
اللّهُمَّ
بِعِزَّتِكَ
لي في كُلِّ الاَْحْوالِ
(فِي الاَْحْوالِ
كُلِّها) رَؤوفاً
وَعَلَي في
جَميعِ الاُْمُورِ
عَطُوفاً
اِلـهي
وَرَبّي مَنْ
لي غَيْرُكَ أَسْأَلُهُ
كَشْفَ ضُرّي
وَالنَّظَرَ
في اَمْري،
اِلهي
وَمَوْلاي اَجْرَيْتَ
عَلَي
حُكْماً
اِتَّبَعْتُ
فيهِ هَوى
نَفْسي
وَلَمْ
اَحْتَرِسْ
فيهِ مِنْ
تَزْيينِ عَدُوّي،
فَغَرَّني
بِما اَهْوى
وَاَسْعَدَهُ
عَلى ذلِكَ
الْقَضاءُ
فَتَجاوَزْتُ
بِما جَرى
عَلَي مِنْ
ذلِكَ بَعْضَ
حُدُودِكَ،
وَخالَفْتُ
بَعْضَ اَوامِرِكَ
فَلَكَ
الْحَمْدُ
(اَلْحُجَّةُ)
عَلي في جَميعِ
ذلِكَ وَلا
حُجَّةَ لي
فيما جَرى
عَلَيَّ فيهِ
قَضاؤُكَ
وَاَلْزَمَني
حُكْمُكَ وَبَلاؤُكَ،
وَقَدْ اَتَيْتُكَ
يا اِلـهي
بَعْدَ
تَقْصيري وَاِسْرافي
عَلى نَفْسي
مُعْتَذِراً
نادِماً
مُنْكَسِراً
مُسْتَقيلاً
مُسْتَغْفِراً
مُنيباً مُقِرّاً
مُذْعِناً
مُعْتَرِفاً
لا اَجِدُ
مَفَرّاً
مِمّا كانَ
مِنّي وَلا
مَفْزَعاً اَتَوَجَّهُ
اِلَيْهِ
في اَمْري
غَيْرَ
قَبُولِكَ
عُذْري وَاِدْخالِكَ
اِيّايَ
في سَعَة
(مِنْ)
رَحْمَتِكَ
اَللّـهُمَّ
(اِلـهي)
فَاقْبَلْ
عُذْري
وَارْحَمْ
شِدَّةَ ضُرّي
وَفُكَّني
مِنْ شَدِّ
وَثاقي، يا
رَبِّ
ارْحَمْ
ضَعْفَ
بَدَني
وَرِقَّةَ
جِلْدي وَدِقَّةَ
عَظْمي، يا
مَنْ بَدَأَ
خَلْقي وَذِكْري
وَتَرْبِيَتي
وَبِرّى وَتَغْذِيَتي
هَبْني
لاِبـْتِداءِ
كَرَمِكَ
وَسالِفِ
بِرِّكَ بي يا
اِلـهي
وَسَيِّدي
وَرَبّي، اَتُراكَ
مُعَذِّبي
بِنارِكَ
بَعْدَ
تَوْحيدِكَ
وَبَعْدَ مَا
انْطَوى
عَلَيْهِ
قَلْبي مِنْ مَعْرِفَتِكَ
وَلَهِجَ
بِهِ لِساني
مِنْ ذِكْرِكَ،
وَاعْتَقَدَهُ
ضَميري مِنْ
حُبِّكَ،
وَبَعْدَ
صِدْقِ
اعْتِرافي
وَدُعائي
خاضِعاً لِرُبُوبِيَّتِكَ،
هَيْهاتَ اَنْتَ
اَكْرَمُ
مِنْ اَنْ
تُضَيِّعَ
مَنْ
رَبَّيْتَهُ اَوْ
تُبْعِدَ
(تُبَعِّدَ)
مَنْ اَدْنَيْتَهُ
اَوْ
تُشَرِّدَ
مَنْ اوَيْتَهُ
اَوْ
تُسَلِّمَ اِلَى
الْبَلاءِ مَنْ
كَفَيْتَهُ
وَرَحِمْتَهُ،
وَلَيْتَ شِعْرى
يا سَيِّدي
وَاِلـهي
وَمَوْلايَ اَتُسَلِّطُ
النّارَ عَلى
وُجُوه
خَرَّتْ
لِعَظَمَتِكَ
ساجِدَةً،
وَعَلى
اَلْسُن
نَطَقَتْ
بِتَوْحيدِكَ
صادِقَةً،
وَبِشُكْرِكَ
مادِحَةً،
وَعَلى
قُلُوب
اعْتَرَفَتْ بِاِلهِيَّتِكَ
مُحَقِّقَةً،
وَعَلى
ضَمائِرَ
حَوَتْ مِنَ
الْعِلْمِ
بِكَ حَتّى
صارَتْ
خاشِعَةً،
وَعَلى جَوارِحَ
سَعَتْ اِلى
اَوْطانِ
تَعَبُّدِكَ طائِعَةً وَاَشارَتْ
بِاسْتِغْفارِكَ
مُذْعِنَةً،
ما هكَذَا الظَّنُّ
بِكَ وَلا
اُخْبِرْنا
بِفَضْلِكَ عَنْكَ
يا كَريمُ يا
رَبِّ وَاَنْتَ
تَعْلَمُ
ضَعْفي عَنْ
قَليل مِنْ
بَلاءِ الدُّنْيا
وَعُقُوباتِها
وَما يَجْري
فيها مِنَ الْمَكارِهِ
عَلى اَهْلِها،
عَلى اَنَّ
ذلِكَ بَلاءٌ
وَمَكْرُوهٌ
قَليلٌ
مَكْثُهُ،
يَسيرٌ
بَقاؤُهُ،
قَصيرٌ
مُدَّتُهُ
فَكَيْفَ
احْتِمالي
لِبَلاءِ الاْخِرَةِ
وَجَليلِ
(حُلُولِ) وُقُوعِ
الْمَكارِهِ
فيها وَهُوَ
بَلاءٌ
تَطُولُ
مُدَّتُهُ
وَيَدُومُ
مَقامُهُ
وَلا
يُخَفَّفُ
عَنْ اَهْلِهِ
لاَِنَّهُ
لا يَكُونُ
إلاّ عَنْ
غَضَبِكَ
وَاْنتِقامِكَ
وَسَخَطِكَ،
وَهذا ما لا
تَقُومُ لَهُ
السَّمـاواتُ
وَالاَْرْضُ
يا سَيِّدِي
فَكَيْفَ لي
(بي) وَاَنَا
عَبْدُكَ
الضَّعيـفُ
الـذَّليـلُ
الْحَقيـرُ
الْمِسْكيـنُ
الْمُسْتَكينُ،
يا اِلهي
وَرَبّي
وَسَيِّدِي
وَمَوْلايَ لاَِيِّ الاُْمُورِ
اِلَيْكَ
اَشْكُو
وَلِما
مِنْها اَضِجُّ
وَاَبْكي لاَِليمِ
الْعَذابِ
وَشِدَّتِهِ،
اَمْ
لِطُولِ
الْبَلاءِ
وَمُدَّتِهِ،
فَلَئِنْ
صَيَّرْتَنى لِلْعُقُوباتِ
مَعَ اَعْدائِكَ
وَجَمَعْتَ
بَيْني
وَبَيْنَ اَهْلِ
بَلائِكَ
وَفَرَّقْتَ
بَيْني
وَبَيْنَ اَحِبّائِكَ
وَاَوْليائِكَ،
فَهَبْني يا اِلـهى وَسَيِّدِي
وَمَوْلايَ
وَرَبّي
صَبَرْتُ عَلى
عَذابِكَ
فَكَيْفَ
اَصْبِرُ
عَلى فِراقِكَ،
وَهَبْني (يا
اِلـهي)
صَبَرْتُ
عَلى حَرِّ
نارِكَ فَكَيْفَ
اَصْبِرُ
عَنِ
النَّظَرِ اِلى
كَرامَتِكَ اَمْ
كَيْفَ
اَسْكُنُ فِي
النّارِ
وَرَجائي عَفْوُكَ
فَبِعِزَّتِكَ
يا سَيِّدى
وَمَوْلايَ
اُقْسِمُ
صادِقاً
لَئِنْ تَرَكْتَني
ناطِقاً لاَِضِجَّنَّ
اِلَيْكَ
بَيْنَ اَهْلِها
ضَجيجَ الاْمِلينَ
(الاْلِمينَ)
وَلاََصْرُخَنَّ
اِلَيْكَ
صُراخَ
الْمَسْتَصْرِخينَ،
وَلاََبْكِيَنَّ
عَلَيْكَ
بُكاءَ
الْفاقِدينَ،
وَلاَُنادِيَنَّكَ
اَيْنَ
كُنْتَ يا
وَلِيَّ
الْمُؤْمِنينَ،
يا غايَةَ
آمالِ
الْعارِفينَ،
يا غِياثَ
الْمُسْتَغيثينَ،
يا حَبيبَ
قُلُوبِ
الصّادِقينَ،
وَيا اِلهَ
الْعالَمينَ،
اَفَتُراكَ
سُبْحانَكَ
يا اِلهى
وَبِحَمْدِكَ
تَسْمَعُ
فيها صَوْتَ
عَبْد مُسْلِم
سُجِنَ
(يُسْجَنُ)
فيها
بِمُخالَفَتِهِ،
وَذاقَ
طَعْمَ
عَذابِها
بِمَعْصِيَتِهِ
وَحُبِسَ
بَيْنَ اَطْباقِها
بِجُرْمِهِ
وَجَريرَتِهِ
وَهُوَ يَضِجُّ
اِلَيْكَ
ضَجيجَ
مُؤَمِّل
لِرَحْمَتِكَ،
وَيُناديكَ
بِلِسانِ اَهْلِ
تَوْحيدِكَ،
وَيَتَوَسَّلُ
اِلَيْكَ
بِرُبُوبِيَّتِكَ،
يا مَوْلايَ
فَكَيْفَ
يَبْقى فِي
الْعَذابِ
وَهُوَ
يَرْجُو ما
سَلَفَ مِنْ
حِلْمِكَ، اَمْ
كَيْفَ
تُؤْلِمُهُ
النّارُ
وَهُوَ
يَأْملُ
فَضْلَكَ
وَرَحْمَتَكَ
اَمْ
كَيْفَ
يُحْرِقُهُ
لَهيبُها وَاَنْتَ
تَسْمَعُ
صَوْتَهُ
وَتَرى
مَكانَه اَمْ
كَيْفَ يَشْتَمِلُ
عَلَيْهِ
زَفيرُها وَاَنْتَ
تَعْلَمُ
ضَعْفَهُ، اَمْ
كَيْفَ
يَتَقَلْقَلُ
بَيْنَ اَطْباقِها
وَاَنْتَ
تَعْلَمُ
صِدْقَهُ، اَمْ
كَيْفَ
تَزْجُرُهُ
زَبانِيَتُها
وَهُوَ
يُناديكَ يا
رَبَّهُ، اَمْ
كَيْفَ
يَرْجُو
فَضْلَكَ في
عِتْقِهِ
مِنْها
فَتَتْرُكُهُ
فيها
هَيْهاتَ ما
ذلِكَ الظَّنُ
بِكَ وَلاَ
الْمَعْرُوفُ
مِنْ فَضْلِكَ
وَلا
مُشْبِهٌ
لِما
عامَلْتَ
بِهِ الْمُوَحِّدينَ
مِنْ بِرِّكَ وَاِحْسانِكَ،
فَبِالْيَقينِ
اَقْطَعُ
لَوْ لا ما
حَكَمْتَ
بِهِ مِنْ تَعْذيبِ
جاحِديكَ،
وَقَضَيْتَ
بِهِ مِنْ اِخْلادِ
مُعانِدِيكَ
لَجَعَلْتَ
النّارَ
كُلَّها بَرْداً
وَسَلاماً
وَما كانَت لاَِحَد
فيها
مَقَرّاً
وَلا مُقاماً
لكِنَّكَ
تَقَدَّسَتْ اَسْماؤُكَ
اَقْسَمْتَ
اَنْ
تَمْلاََها
مِنَ
الْكافِرينَ
مِنَ
الْجِنَّةِ
وَالنّاسِ اَجْمَعينَ،
وَاَنْ
تُخَلِّدَ
فيهَا
الْمُعانِدينَ
وَاَنْتَ
جَلَّ
ثَناؤُكَ
قُلْتَ
مُبْتَدِئاً،
وَتَطَوَّلْتَ
بِالاًِنْعامِ
مُتَكَرِّماً
اَفَمَنْ
كانَ
مُؤْمِناً
كَمَنْ كانَ
فاسِقاً لا
يَسْتَوُونَ،
اِلهى وَسَيِّدى
فَأَسْأَلُكَ
بِالْقُدْرَةِ
الَّتى
قَدَّرْتَها،
وَبِالْقَضِيَّةِ
الَّتي حَتَمْتَها
وَحَكَمْتَها
وَغَلَبْتَ
مَنْ
عَلَيْهِ اَجْرَيْتَها
اَنْ
تَهَبَ لى
فى هذِهِ
اللَّيْلَةِ
وَفي هذِهِ
السّاعَةِ كُلَّ
جُرْم اَجْرَمْتُهُ،
وَكُلَّ
ذَنْب اَذْنَبْتُهُ،
وَكُلَّ
قَبِيح اَسْرَرْتُهُ،
وَكُلَّ
جَهْل
عَمِلْتُهُ،
كَتَمْتُهُ اَوْ اَعْلَنْتُهُ
اَخْفَيْتُهُ
اَوْ اَظْهَرْتُهُ،
وَكُلَّ
سَيِّئَة اَمَرْتَ
بِاِثْباتِهَا
الْكِرامَ
الْكاتِبينَ
الَّذينَ
وَكَّلْتَهُمْ
بِحِفْظِ ما
يَكُونُ
مِنّي
وَجَعَلْتَهُمْ
شُهُوداً
عَلَيَّ مَعَ
جَوارِحي، وَكُنْتَ
اَنْتَ
الرَّقيبَ
عَلَيَّ مِنْ
وَرائِهِمْ،
وَالشّاهِدَ
لِما خَفِيَ
عَنْهُمْ،
وَبِرَحْمَتِكَ
اَخْفَيْتَهُ،
وَبِفَضْلِكَ
سَتَرْتَهُ،
وَاَنْ تُوَفِّرَ
حَظّي مِنْ
كُلِّ خَيْر اَنْزَلْتَهُ
(تُنَزِّلُهُ)
اَوْ اِحْسان
فَضَّلْتَهُ اَوْ
بِرٍّ
نَشَرْتَهُ
(تَنْشُرُهُ) اَوْ
رِزْق
بَسَطْتَهُ
(تَبْسُطُهُ) اَوْ
ذَنْب
تَغْفِرُهُ اَوْ
خَطَأ
تَسْتُرُهُ،
يا رَبِّ يا
رَبِّ يا رَبِّ
يا اِلهي
وَسَيِّدي
وَمَوْلايَ
وَمالِكَ
رِقّى، يا
مَنْ
بِيَدِهِ ناصِيَتى
يا عَليماً بِضُرّى (بِفَقْرى) وَمَسْكَنَتى،
يا خَبيراً بِفَقْرى وَفاقَتى
يا رَبِّ يا
رَبِّ يا
رَبِّ
أَسْأَلُكَ
بِحَقِّكَ
وَقُدْسِكَ وَاَعْظَمِ
صِفاتِكَ وَاَسْمائِكَ
اَنْ
تَجْعَلَ اَوْقاتي
مِنَ (فِي)
اللَّيْلِ
وَالنَّهارِ
بِذِكْرِكَ
مَعْمُورَةً،
وَبِخِدْمَتِكَ
مَوْصُولَةً،
وَاَعْمالى
عِنْدَكَ
مَقْبُولَةً
حَتّى
تَكُونَ اَعْمالي
وَاَوْرادى
(وَاِرادَتي)
كُلُّها
وِرْداً
واحِداً وَحالى
فى
خِدْمَتِكَ
سَرْمَداً،
يا سَيِّدي يا
مَنْ عَلَيْهِ
مُعَوَّلي يا
مَنْ اِلَيْهِ
شَكَوْتُ اَحْوالي
يا رَبِّ يا
رَبِّ يا
رَبِّ، قَوِّ
عَلى خِدْمَتِكَ
جَوارِحى وَاشْدُدْ
عَلَى
الْعَزيمَةِ
جَوانِحي وَهَبْ
لِيَ
الْجِدَّ في
خَشْيَتِكَ،
وَالدَّوامَ
فِي
الاِْتِّصالِ
بِخِدْمَتِكَ،
حَتّى
اَسْرَحَ اِلَيْكَ
في مَيادينِ
السّابِقينَ وَاُسْرِعَ
اِلَيْكَ
فِي
الْبارِزينَ
(الْمُبادِرينَ)
وَاَشْتاقَ اِلى
قُرْبِكَ فِي
الْمُشْتاقينَ
وَاَدْنُوَ
مِنْكَ
دُنُوَّ
الُْمخْلِصينَ،
وَاَخافَكَ
مَخافَةَ
الْمُوقِنينَ،
وَاَجْتَمِعَ
فى
جِوارِكَ
مَعَ
الْمُؤْمِنينَ،
اَللّهُمَّ
وَمَنْ اَرادَني
بِسُوء
فَاَرِدْهُ
وَمَنْ
كادَني
فَكِدْهُ،
وَاجْعَلْني
مِنْ اَحْسَنِ
عَبيدِكَ
نَصيباً
عِنْدَكَ، وَاَقْرَبِهِمْ
مَنْزِلَةً
مِنْكَ،
وَاَخَصِّهِمْ
زُلْفَةً
لَدَيْكَ،
فَاِنَّهُ لا
يُنالُ ذلِكَ
إلاّ بِفَضْلِكَ،
وَجُدْ لي
بِجُودِكَ
وَاعْطِفْ
عَلَيَّ
بِمَجْدِكَ
وَاحْفَظْني
بِرَحْمَتِكَ،
وَاجْعَلْ لِسانى
بِذِكْرِكَ
لَهِجَاً
وَقَلْبي
بِحُبِّكَ مُتَيَّماً
وَمُنَّ
عَلَيَّ
بِحُسْنِ اِجابَتِكَ،
وَاَقِلْني
عَثْرَتي
وَاغْفِرْ
زَلَّتي،
فَاِنَّكَ
قَضَيْتَ عَلى
عِبادِكَ
بِعِبادَتِكَ،
وَاَمَرْتَهُمْ
بِدُعائِكَ،
وَضَمِنْتَ
لَهُمُ الاِْجابَةَ،
فَاِلَيْكَ
يا رَبِّ
نَصَبْتُ
وَجْهي
وَاِلَيْكَ
يا رَبِّ
مَدَدْتُ
يَدي،
فَبِعِزَّتِكَ
اسْتَجِبْ لي
دُعائي
وَبَلِّغْني
مُنايَ وَلا تَقْطَعْ
مِنْ
فَضْلِكَ
رَجائي،
وَاكْفِني شَرَّ
الْجِنِّ وَالاِْنْسِ
مِنْ اَعْدائي،
يا سَريعَ
الرِّضا
اِغْفِرْ
لِمَنْ لا يَمْلِكُ
إلاّ
الدُّعاءَ
فَاِنَّكَ
فَعّالٌ لِما
تَشاءُ، يا
مَنِ اسْمُهُ
دَواءٌ
وَذِكْرُهُ
شِفاءٌ
وَطاعَتُهُ
غِنىً،
اِرْحَمْ مَنْ
رَأْسُ مالِهِ
الرَّجاءُ
وَسِلاحُهُ
الْبُكاءُ،
يا سابِـغَ
النِّعَمِ،
يا دافِعَ
النِّقَمِ، يا
نُورَ
الْمُسْتَوْحِشينَ
فِي الظُّلَمِ،
يا عالِماً لا
يُعَلَّمُ،
صَلِّ عَلى
مُحَمَّد
وَآلِ
مُحَمَّد
وَافْعَلْ بي
ما اَنْتَ
اَهْلُهُ
وَصَلَّى
اللهُ عَلى
رَسُولِهِ وَالاَْئِمَّةِ
الْمَيامينَ
مِنْ آلِهِ (اَهْلِهِ)
وَسَلَّمَ
تَسْليماً
كَثيراً .