ABA
HADİSİNDE EHLİ BEYT
Şeyh Abdullah Behrani, kendi senediyle sahabenin büyüklerinden olan Cabir İbn-i Abdullah-i Ensarîden şöyle rivayet etmiştir: "Rahman ve Rahim Allahın adıyla. Resulullahın (s.a.a) kızı Fatımanın (s.a) şöyle buyurduğunu duydum:
"Bir gün babam Resulullah (s.a.a) benim evime geldi ve: Es-selamu aleyki ya Fatıma (sana selam olsun ey Fatıma). dedi. Ben: Aleykes-selam dedim. (Babam Resulullah): Vücudumda bir bitkinlik hissediyorum dedi. Ben: Allah seni bitkinliğe karşı korusun dedim. Sonra: Kızım, Yemen malı olan abâyı getir ve benim üzerime ört dedi. Ve ben o abâyı getirip üzerine çektim. Bu sırada onun yüzünün dolunay gibi parladığını gördüm.
Biraz geçmeden oğlum Hasan da geldi ve: Es-selamu aleyki ya ümmah (yani sana selam olsun ey annem). dedi ve ben: Aleyke-s selam ey benim gözümün nuru ve kalbimin meyvesi dedim. O: Anne! Ben burada bir güzel koku hissediyorum; bu koku ceddim Resulullahın (s.a.a) kokusuna benziyor dedi. Evet, ceddin kisânın (abânın) altındadır dedim. Hasan abâya doğru giderek: Es-selamu aleyke ya ceddah. Ey Resulullah, benim de abânın altına girip senin yanında bulunmama izin verir misin? dedi. Peygamber (s.a.a): Aleyke-s selam ey benim çocuğum ve havuzumun sahibi, evet izin veriyorum dedi. Hasan da Peygamber (s.a.a) ile birlikte abânın altına girdi.
Az geçmeden oğlum Hüseyin içeri girdi ve: Es-selamu aleyki ya ümmah (ey anne). dedi. Ve ben: Aleyke-s selam ey benim oğlum ve güzümün nuru ve gönlümün meyvesi dedim. Hüseyin: Anne, ben burada bir güzel koku hissediyorum; ceddim Resulullahın kokusuna benziyor dedi.Evet, dedim, ceddin ve kardeşin abânın altında bulunuyorlar dedim. Hüseyin abâya doğru yaklaşarak: Es-selamu aleyke ya ceddah, Es-selamu aleyke ya menihterahullah (sana selam olsun ey büyük babam, sana selam olsun ey Allahın seçkin kıldığı kimse). Benim de sizinle beraber abânın altına girmeme izin verir misiniz? dedi. Peygamber (s.a.a): Aleykes-selam ey evladım, ümmetimin şefaatcısı, evet izin verdim. diyerek karşılık verdi. Hüseyin de kisânın altına girdi.
Bu esnada Ebu-l Hasan Ali İbn-i Ebu Talib (a.s) geldi. Ve: Es-selamu aleyki ya binte Resulullah dedi. (Yani, sana selam olsun ey Resulullahın kızı.) Ben de: Aleykes-selam ya Ebe-l Hasan ve ya Emir-el Müminin diye cevap verdim. Sonra: Ben burada güzel bir koku hissediyorum; bu koku amcam oğlu ve kardeşim Resulullahın kokusuna benziyor dedi. Evet dedim. Peygamber, çocuklarınla birlikte kisânın altındalar. Ali de abâya doğru ilerleyip: Es-selamu aleyke ya Resulullah. Benim de sizinle birlikte kisânın altına girmeme müsaade eder misiniz? dedi. Resulullah (s.a.a): Ve aleykes-selam ya Ali ve ya vasiyyi ve halifetî ve sahib-e livaî. (Yani, sana da selam olsun ey benim kardeşim ve ey benim vasim ve halifem ve bayraktarım.) Sana da izin verdim. buyurdu.
Sonra ben abâya doğru geldim ve: Es-selamu aleyke ya ebetah, ya Resulullah (yani, sana selam olsun ey babam, ey Allahın Resulü), acaba benim de sizinle birlikte abânın altında olmama izin verir misiniz? dedim. Resulullah (s.a.a): Ve aleykis-selam ya bintî veya bizatî ve ezintu leki (yani, sana da selam olsun, ey benim kızım ve ey benim vücudumun bir parçası, sana da izin verdim) diyerek cevap verdi.
Ben de abânın altına girdim. Hepimiz abânın altına toplandığımızda babam Resulullah (s.a.a) abânın iki yanından tutup sağ eliyle göğe taraf işaret ederek dedi ki:
"Ey Allahım bunlar benim Ehl-i Beytim ve benim özel yakınlarımdır. Bunların eti benim etimdendir ve kanları benim kanımdandır; bunları inciten şey, beni de incitir ve bunları üzen beni de üzer. Ben bunlarla savaşanlarla savaşırım ve bunlarla sulh içinde olanlarla sulh içindeyim; bunların düşmanlarına düşmanım ve bunları sevenleri severim; bunlar hakikaten bendendirler ve ben de bunlardanım; Allahım, kendi rahmet ve bereketini, ihsan ve bağışını bana ve bunlara indir ve bunlardan her türlü pisliği gider ve bunları tertemiz kıl."
Allah (azze ve celle) buyurdu ki: "Ey benim meleklerim ve ey göklerde bulunanlar, bina edilmiş gökyüzünü ve döşenmiş yeryüzünü ve aydınlatan ay ve ışık saçan güneşi, dönen her feleki (gezegeni), akan denizi ve dolaşan gemiyi,sadece kisânın altında olan bu beş kişinin muhabbeti için yarattım.
Cebrail-i Emin: Ya Rabbî, abânın altında bulunanlar kimlerdir? diye sordu.
Allah (azze ve celle): Onlar, Peygamberin Ehl-i Beyti ve risaletin madenidirler; onlar, Fatıma ve babası ve kocası ve çocuklarıdır buyurdu.
Cebrail: Ya Rab, yere inip onların altıncısı olmama izin verir misi? dedi.
Allah (Teala): Evet izin verdim dedi.
Bu vakit Cebrail-i Emin de yere indi ve:
Es-selamu aleyke ya Resulullah (selam olsun sana ey Allahın Resulü), yücelerin en yücesi olan Yüce Allah sana selam gönderiyor, güzel tebrik ve ikramını sana sunuyor ve sana buyuruyor ki:
İzzet ve celalime andolsun, ben bina edilmiş gökyüzünü ve döşenmiş yeryüzünü ve aydınlatan ayı ve ışık saçan güneşi ve dönen her feleki (gezegeni) ve akan her denizi ve dolaşan her gemiyi sadece sizin hatırınız, sizin muhabbetiniz için yarattım.
Allah Teala benim de sizinle birlikte olmam için izin verdi. Ya Resulullah, sen de izin veriyor musun? dedi.
Resulullah şöyle buyurdu: Ve aleykes-selam ya emine vahyillah, innehu naam kat ezintu lek (yani sana da selam olsun ey Allahın vahyinin emini, evet sana izin verdim.
Bunun üzerine Cebrail de bizimle birlikte abânın altına girdi ve babama dedi ki: "Allah size şöyle vahyetmiştir: Gerçekten Allah istiyor ki , siz Ehl-i Beytten her türlü pisliği gidersin ve sizleri tertemiz kılsın.
Bu sırada Ali: Ya Resulullah, bizim bu abânın altında oturmamızın Allah indindeki fazileti nedir? diye sordu.
Peygamber şöyle buyurdu: Beni hak olarak peygamberlikle gönderen ve insanların kurtarıcısı olarak beni risaleti için seçen Allaha andolsun ki, bizim bu haberimiz (böylece kisânın altında toplanmamızla ilgili olay), yeryüzünde içerisinde takipçilerimizden ve dostlarımızdan bir topluluğun bulunduğu herhangi bir toplantıda söylenecek olursa, onlar dağılıncaya kadar mutlaka onlara rahmet iner ve melekler onların etrafını sarar ve onlara Allahtan bağış dilerler.
Ali: O halde Allaha andolsun ki, biz saadete kavuştuk ve Kâbenin Rabbine and olsun ki, bizim takipçilerimiz de mutluluğa kavuştular.
Tekrar Peygamber: Ey Ali, beni hak üzere peygamber olarak gönderen ve insanların kurtarıcısı olarak risaleti için beni seçen Allaha andolsun ki, bizim bu haberimiz bizim takipçilerimizden bir topluluğun bulunduğu herhangi bir mecliste söylenirse ve onların içerisinde müşkülü olan birisi olursa onun müşkülünü Allah mutlaka giderir; onların içerisinde gamlı biri olursa Allah onun gamını bertaraf eder ve onların içerisinde bir ihtiyacı olan olursa Allah onun ihtiyacını giderir dedi.
Bunu duyunca, Ali: O zaman Allaha andolsun ki, biz mutluluk ve saadete kavuştuk ve Kâbenin Rabbine andosun ki bizim takipçilerimiz de dünya ve ahirette mutluluk ve saadete kavuştular dedi."
1. Abdullah el-Behrani Avâlimül Ulûm vel-Meârif C.11, S.635-642
2. Allame Turayhi, Müntehab-ül Kebir S.359 Lübnan Bas.
3. Fahrettin et-Turayhi (Ö.1085) el-Müntehab Fi Cemil Merâsi vel-Hutab C.2, S.253-255 1.Bas.eş-Şerif er-Radıy Menşuratı.
4. Şeyh Keni Nûr-ul Afâk S.4 Tahran baskısı.
5. El-Meraşi Et-Tüsteri Şerh-i İhkak-ul Hakk ve İzhâkul Bâtıl c.2, s.555-557
6. Şeyh Abbas Kummi Mefâtihül Cinân S.382-384
7. Eş-Şeyh eş-Şerifi Kelimâtil İmamil Hüseyin S.51-53
8. Seyyid Murtada Hüseyni Hz.Fatımanın Faziletleri S.140-153
9. Eş-Şeyh Muhammed Fadıl el-Mesudi Esrârül Fatimiyye S.183-184
10. El-Hâc Hüseyn eş-Şâkiri Mines Siyret Hadrat Fatima Aleyhesselâm S.40-47 H.1420 1. Bas.
11. Hüseyn eş-Şâkiri Men Hüve İmam Zemânek S. 93-99 H.1418 1. Bas.
[
عَنْ
فاطِمَةَ
الزَّهْراءِ
عَلَيْها السَّلامُ
بِنْتِ
رَسُولِ الله
صَلّى الله عَلَيْهِ
وَآلِهِ قال:
سَمِعْتُ
فاطِمَةَ أَنَّها
قالَتْ:
دَخَلَ
عَلَيَّ
أَبِي
رَسُولُ الله
فِي بَعْضِ
الأيام،
فَقَالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكِ يافاطِمَةُ،
فَقُلْتُ:
عَلَيْكَ
السَّلامُ،
قالَ: إِنِّي
أَجِدُ فِي
بَدَنِي
ضَعْفاً،
فَقُلْتُ
لَهُ:
أُعِيذُكَ
بِالله ياأَبَتاهُ
مِنَ
الضَّعْفِ !
فَقالَ: يافاطِمَةُ،
ائتِينِي
بِالكِساء
اليَمانِي
فَغَطِّينِي
بِهِ،
فَأَتَيْتُهُ
بِالكِساءِ
اليَمانِي
فَغَطَّيْتُهُ
بِهِ
وَصِرْتُ
أَنْظُرُ
إِلَيْهِ
وَإِذا
وَجْهُهُ يَتَلاْلاُ
كَأَنَّهُ
البَدْرُ فِي
لَيْلَةِ
تَمامِهِ
وَكَمالِهِ.
فَما كانَتْ
إِلاّ ساعَةً
وَإِذا
بِوَلَدِيَ
الحَسَنِ
عَلَيْهِ
السَّلامُ
قَدْ
أَقْبَلَ وَقالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكِ يا
أُمَّاهُ
فَقُلْتُ:
وَعَلَيْكَ
السَّلامُ ياقُرَّةَ
عَيْنِي
وَثَمَرَةَ
فُؤادِي،
فَقالَ: يا أُمَّاهُ
إِنِّي أَشُمُّ
عِنْدَكِ
رائِحَةً
طيِّبَةً
كَأَنَّها
رائِحَةُ
جَدِّي
رَسُولِ الله
صَلّى الله
عَلَيْهِ
وَآلِهِ،
فَقُلْتُ:
نَعَمْ، إِنَّ
جَدَّكَ
تَحْتَ
الكِساءِ،
فَأَقْبَلَ الحَسَنُ
نَحْوَ
الكِساءِ
وَقالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكَ ياجَدَّاهُ
يارَسُولَ
اللهِ،
أَتَأْذَنَ
لِي أَنْ
أَدْخُلَ
مَعَكَ
تَحْتَ
الكِساءِ ؟ فَقالَ:
وَعَلَيْكَ
السَّلامُ ياوَلَدِي
وَياصاحِبَ
حَوْضِي،
قَدْ
أَذِنْتُ
لَكَ،
فَدَخَلَ مَعَهُ
تَحْتَ
الكِساءِ.
فَما كانَتْ
إِلاّ ساعَةً
وَإِذا
بِوَلَدِيَ
الحُسَيْنِ
عَلَيْهِ
السَّلامُ
قَدْ
أَقْبَلَ
وَقالَ: السَّلامُ
عَلَيْكِ يا اُمَّاهُ،
فَقُلْتُ:
وَعَلَيْكَ
السَّلامُ ياقُرَّةَ
عَيْنِي
وَثَمَرَةَ
فُؤادِي،
فَقالَ لِي: يا
اُمَّاهُ
إِنِّي
أَشُمُّ
عِنْدَكِ
رائِحَةً
طيِّبَةً
كَأَنَّها
رائِحَةُ
جَدِّي
رَسُولِ اللهِ،
فَقُلْتُ:
نَعَمْ،
إِنَّ
جَدَّكَ
وَأَخاكَ
تَحْتَ
الكِساءِ، فَدَنى
الحُسَيْنُ
نَحْوَ
الكِساءِ
وَقالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكَ ياجَدّاهُ،
السَّلامُ
عَلَيْكَ يامَنْ
اخْتارَهُ
الله
أَتَأْذَنُ
لِي أَنْ
أَكُونَ
مَعَكُما
تَحْتَ
الكِساءِ ؟
فَقالَ: وعَلَيْكَ
السَّلامُ يا وَلَدِي
وَيا شافِعَ
أُمَّتِي،
قَدْ
أَذِنْتُ
لَكَ، فَدَخَلَ
مَعَهُما
تَحْتَ
الكِساءِ.
فَأَقْبَلَ
عِنْدَ ذلِكَ أَبُو
الحَسَنِ
عَلِيُّ بْنِ
أَبِي طالِبٍ وَقالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكِ يابِنْتَ
رَسُولِ
اللهِ،
فَقُلْتُ:
وَعَلَيْكَ
السَّلامُ يا
أَبا
الحَسَنِ
وَيا أَمِيرَ
المُؤْمِنِينَ
فَقالَ: يافاطِمَةُ
إِنِّي
أَشُمُّ عِنْدَكِ
رائِحَةً
طَيِّبَةً
كَأَنَّها
رائِحَةُ
أَخِي
وَابْنِ
عَمِّي
رَسُولِ
اللهِ، فَقُلْتُ:
نَعَمْ، ها
هُوَ مَعَ
وَلَدَيْكَ تَحْتَ
الكِساءِ ،
فَأَقْبَلَ
عَلِيُّ نَحْوَ
الكِساءِ
وَقالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكَ يارَسُولَ
الله
أَتَأْذَنَ
لِي أَنْ
أَكُونَ
مَعَكُمْ تَحْتَ
الكِساءِ؟
قالَ :
وعَلَيْكَ
السَّلامُ ياأَخِي
وَوَصِيِّي
وَخَلِيفَتِي
وَصاحِبَ
لِوائِي قَدْ
أَذِنْتُ
لَكَ
فَدَخَلَ
عَلِيُّ تَحْتَ
الكِساءِ.
ثُمَّ
أَتَيْتُ
نَحْوَ الكِساءِ
وَقُلْتُ:
السَّلامُ
عَلَيْكَ ياأَبَتاُه
يارَسُولَ
الله
أَتَأْذَنُ
لِي أَنْ
أَكُونَ
مَعَكُمْ
تَحْتَ
الكِساءِ ؟
قالَ :
وَعَلَيْكِ
السَّلامُ يابِنْتِي
وَيابِضْعَتِي
قَدْ
أَذِنْتُ
لَكِ
فَدَخَلَتُ
تَحْتَ الكِساءِ،
فَلَمّا
اكْتَمَلْنا
جَمِيعاً تَحْتَ
الكِساءِ
أَخَذَ أَبِي
رَسُولَ الله
بِطَرَفَي
الكِساءِ
وَأَوْمَأَ
بِيَدِهِ اليُمْنى
إِلى السَّماء
وَقالَ:
اللّهُمَّ
إِنَّ
هؤُلاءِ أَهْلُ
بَيْتِي وَخاصَّتِي وَحامَّتِي
لَحْمُهُمْ
لَحْمِي
وَدَمُهُمْ
دَمِي يُؤْلِمُنِي
مايُؤْلِمُهُمْ
وَيَحْزُنُنِي
مايَحْزُنُهُمْ،
أَنا حَرْبٌ
لِمَنْ
حارَبَهُمْ
وَسِلْمٌ لِمَنْ
سالَمَهُمْ
وَعَدُوُّ
لِمَنْ عاداهُمْ
وَمُحِبُّ
لِمَنْ
أَحَبَّهُمْ،
إِنَّهُمْ
مِنِّي
وَأَنا
مِنْهُمْ
فَاجْعَلْ
صَلَواتِكَ وَبَرَكاتِكَ
وَرَحْمَتَكَ
وَغُفْرانَكَ
وَرِضْوانَكَ
عَلَيَّ
وَعَلَيْهِمْ،
وَأذْهِبْ
عَنْهُمْ
الرِّجْسَ
وَطَهِّرْهُمْ
تَطْهِيراً.
فَقالَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ:
(يامَلائِكَتِي
وَياسُكَّانَ
سَماواتِي،
إِنِّي ما
خَلَقْتُ
سَّماء مَبْنِيَّةً
وَلا أَرْضا مَدْحِيَّةً
وَلا قَمَراً
مُنِيراً
وَلا شَمْساً
مُضِيئَةً
وَلا فَلَكا
يَدُورُ وَلا
بَحْراً يَجْرِي
وَلا فُلْكا
يَسْرِي
إِلاّ فِي
مَحَبَّةِ
هؤُلاءِ
الخَمْسَةِ
الَّذِينَ
هُمْ تَحْتَ
الكِساءِ).
فَقالَ
الأمِينُ
جبْرائِيلَ: يارَبِّ
وَمَنْ
تَحْتَ
الكِساءِ ؟
فَقالَ عَزَّوَجَلَ:
هُمْ أَهْلُ
بَيْتِ
النُّبُوَّةِ
وَمَعْدِنُ
الرِّسالَةِ،
هُمْ:
فاطِمَةُ
وَأَبُوها
وَبَعْلُها
وَبَنُوها.
فَقالَ
جَبْرائِيلُ: يارَبِّ
أَتَأْذَنُ
لِي أَنْ
أَهْبِطَ
إِلى الاَرْضِ
لاَكُوَنَ
مَعَهُمْ
سادِساً ؟
فَقالَ
اللّهُ:
نَعَمْ، قَدْ
أَذِنْتُ
لَكَ،
فَهَبَطَ الاَمِينُ
جَبْرائِيلُ
وَقالَ:
السَّلامُ
عَلَيْكَ يارَسُولَ
اللهِ، العَلِيُّ
الاَعْلى
يُقْرِؤكَ
السَّلامُ
وَيَخُصُّكَ
بِالتَّحِيَّةِ
وَالاِكْرامِ
وَيَقُولَ
لَكَ:
وَعِزَّتِي
وَجَلالِي
إِنِّي ماخَلَقْتُ
سَّماء
مَبْنِيَّةً
وَلا أَرْضا مَدْحِيَّةً
وَلا قَمَراً
مُنِيراً
وَلا شَمْساً
مُضِيئَةً
وَلا فَلَكا
يَدُورُ وَلا
بَحْراً يَجْرِي
وَلا فُلْكا
يَسْرِي
إِلاّ لاَجْلِكُمْ
وَمَحَبَّتِكُمْ.
وَقَدْ
أَذِنَ لِي
أَنْ أَدْخُلَ
مَعَكُمْ
فَهَلْ
تَأْذَنَ لِي يارَسُولَ
الله ؟ فَقالَ
رَسُولُ
اللهِ:
عَلَيْكَ
السَّلامُ ياأَمِينَ
وَحْيِ
اللهِ،
إِنَّهُ
نَعَمْ قَدْ
أَذِنْتُ
لَكَ
فَدَخَلَ
جَبرائِيلَ
مَعَنا تَحْتَ
الكِساءِ.
فَقالَ لاَبِي:
إِنَّ الله
قَدْ أَوْحى
إِلَيْكُمْ
يَقُولُ:
إِنَّما
يُرِيدُ الله
لِيُذْهِبَ
عَنْكُم
الرِّجْسَ
أَهْلَ
البَيْتِ
وَيُطَهِّرَكُمْ
تَطْهِيراً،
فَقالَ عَلِيُّ
لاَبِي: يارَسُولَ
اللهِ،
أَخْبِرْنِي مالِجُلُوسِنا
هذا تَحْتَ
الكِساءِ
مِنَ
الفَضْلِ
عِنْدَ الله ؟
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلّى الله
عَلَيْهِ
وَآلِهِ:
وَالَّذِي
بَعَثَنِي
بِالحَقِّ
نَبِيّا
وَاصْطَفانِي
بِالرِّسالَةِ
نَجِيّا ماذُكِرَ
خَبَرُنا هذا
فِي مَحْفَلٍ
مِنْ
مَحافِلِ أَهْلِ
الاَرْضِ
وَفِيهِ
جَمْعٌ مِنْ
شِيعَتِنا
وَمُحِبِّينا،
إِلاّ
وَنَزَلَتْ
عَلَيْهِمُ
الرَّحْمَةُ
وَحَفَّتْ
بِهِمُ
المَلائِكَةُ
وَاسْتَغْفَرَتْ
لَهُمْ إِلى أَنْ
يَتَفَرَّقُوا
! فَقالَ
عَلِيُّ
عَلَيْهِ
السَّلامُ:
إِذا وَالله
فُزْنا
وَفازَ شِيعَتُنا
وَرَبِّ
الكَعْبَةِ،
فَقالَ أَبِي
رَسُولُ الله
صَلّى الله
عَلَيْهِ
وَآلِهِ: ياعَلِيُّ
وَالَّذِي
بَعَثَنِي
بِالحَقِّ
نَبِيا وَاصْطَفانِي
بِالرِّسالَةِ
نَجِيّا ماذُكِرَ
خَبَرُنا هذا
فِي مَحْفَلٍ
مِنْ
مَحافِلِ أَهْلِ
الاَرْضِ
وَفِيهِ
جَمْعٌ مِنْ
شِيعَتِنا
وَمُحِبِّينا،
وَفِيهِمْ
مَهْمُومٌ
إِلاّ
وَفَرَّجَ
الله هَمَّهُ
وَلا
مَغْمُومٌ
إِلاّ وَكَشَفَ
الله غَمَّهُ
وَلا طالِبُ
حاجَةٍ إِلاّ وَقَضى
الله
حاجَتَهُ !
فَقالَ
عَلِيُّ
عَلَيْهِ
السَّلامُ:
إِذن وَالله
فُزْنا وَسُعِدْنا
وَكَذلِكَ
شِيعَتُنا
فازُوا وَسُعِدُوا
فِي
الدُّنْيا
وَالآخِرةِ
وَرَبِّ
الكَعْبَةِ]