Metin Gülbol
KIYAMET
ALÂMETLERİ
1- Kummî kendi tefsirinde babasından, o,
Süleyman b. Müs-lim el-Haşşab'dan, o Abdullah b. Cerih el-Mekki'den,
o Ata b. Ebi Ri-yah'dan, o da Abdullah b. Abbas'tan şöyle rivayet eder:
Resulullah efendimizle (s.a.a) birlikte Veda Haccını yerine
getiriyorduk. O sırada Resulullah (s.a.a) Kâbe'nin kapısına
tutundu ve yüzünü bize çevirerek şöyle buyurdu: "Size kıyametin
işaretlerini haber vereyim mi?" O sırada onun en
yakınında Selman (r.a) bulunuyordu, dedi ki: "Evet, haber ver ya
Resulullah."
Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Kıyametin işaretlerinden biri namazın ortadan
kalkması, şehevî arzuların peşine düşülmesi, tutkulara
yönelik eğilimlerin artması, mala büyük değer verilmesi, dinin
satılarak karşılığında dünyalık
şeylerin alınmasıdır. Bu şartlar ortaya
çıktığında, gördüğü kötülükleri değiştirme
gücünü kendinde bulamamanın verdiği ıstırapla müminin
yüreği ve içi, suda tuzun erimesi gibi erir."
Selman hayretle sordu: "Bu da mı olacak
ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki, ey Selman! Bü-tün bunlar olacak ve bu sırada
onları zorba emirler, fasık vezirler, zalim bilginler ve hain eminler
yönetecektir."
Selman sordu: "Bunlar da
mı olacak ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı
elinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki, ey Selman, bütün bunlar olacak. Bu
sırada münker (kötü) maruf (iyi) olacak, maruf da münker olacak, haine
güvenilecek, güvenilen kimse ihanet edecek, yalan söyleyenler tasdik edilecek
ve doğru söyleyenler de yalanlanacaklardır."
Selman, "Bütün bunlar
olacak mı ya Resulallah?" diye sordu. Buyurdu ki: "Evet,
canımı elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün
bunlar olacak ve bu sırada kadınlar yönetici olacak, cariyelere
danışılacak, çocuklar minberlere oturacak, yalan bir beceri gibi
algılanacak, zekât bir kayıp, Müslümanların
beytülmalını talan etmek bir ganimet gibi görülecektir. Kişi
anne ve babasına eziyet edecek, buna karşın arkadaşına
iyilik edecektir. Ve kuyruklu yıldız doğacaktır."
Selman dedi ki: "Bunlar
da mı olacak ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı
elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o
sırada kadın kocasının ticaret ortağı olacak,
yağmur normal mevsiminde yağmayacak, sıcak mevsimlerde
yağacak, cömert insanlar olabildiğince sert ve kaba olacaklar, zor
duruma düşen yoksul insan küçümsenecektir. Bu sırada
çarşılar birbirlerine yakın olacaktır. Biri:
'Hiçbirşey satamadım' diyecek, bir başkası: 'Hiç kâr
et-medim' diyecektir. Bundan dolayı Allah'ı suçlar gibi
konuşacaklardır."
Selman, "Bunlar da mı olacak ya
Resulallah?" diye sordu. Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde
bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacaktır ve
bu sırada başlarına bir kavim musallat olacaktır ki konuşacak
olsalar, boyunlarını vuracaklar; susacak olsalar, her şeylerini
mubah sayacaklar, mallarına el koyacak,
saygınlıklarını çiğneyecekler. Kanlarını
dökecek, yüreklerine korku salacak-lar. O sırada müminleri korkak, ürkek,
pısırık ve çekingen görürsün."
Selman, "Bunlar da mı olacak ya
Resulallah?" diye sordu. Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde
bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o
sırada bir şey doğudan ve bir şey de batıdan
getirilecek ve bunlar ümmetimi etkileyip yönlendirecektir. Vay ümmetimin
zayıflarına, onların elinden neler çekecekler, neler?! O
zalimlerin de Allah'ın azabından dolayı vay hâllerine! Bunlar
küçüklere acımayacak, büyüklere saygı göstermeyeceklerdir. Hiçbir
kusuru bağışlamayacaklardır. Onlarla ilgili haberler hep
çirkin ve ağza alınmayacak cinstendir. Bedenleri insan bedeni, ama
kalpleri şeytan kalbi olacaktır."
Selman, "Bunlar da mı olacak ya
Resulallah?" diye sordu. Resulul-lah buyurdu ki: "Evet,
canımı elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün
bunlar olacak ve o sırada erkekler erkeklerle, kadınlar da
kadınlarla ilişkiye gireceklerdir. Kızlar ailelerinin evinde
kıskanılıp korunulduğu gibi erkek çocuklar da
kıskanılıp korunulacak-lar. Erkekler kendilerini kadınlara,
kadınlar da kendilerini erkeklere benzetecekler. Kadınlar
eğerlere bineceklerdir. Ümmetimden onlara Allah'ın lâneti
olsun."
Selman, "Bunlar da mı olacak ya
Resulallah?" diye sordu. Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde
bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman bütün bunlar olacak ve o
sırada mescitler tıpkı Kilise ve Havralar gibi
yaldızlanacak. Mushaflar süslenecek, minareler uzun olacak, saflar
kalabalık, ama kalpler birbirlerine karşı nefretle dolu olacak,
dilleri farklı şeylerden söz edecektir."
Selman, "Bunlar da mı olacak ya
Resulallah?" diye sordu. Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde
bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o
sırada ümmetimin erkekleri altın takılarla süsleneceklerdir.
İpek ve ibrişim giysiler giyinecek, kaplan derisini alış
veriş metaı hâline getireceklerdir."
Selman dedi ki: "Bunlar da mı olacak, ya
Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde bulunduran
Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada faiz
çok yaygın olacak, gıybetle ve rüş-vetle iş görülecektir.
Dinin değeri düşecek, buna karşılık dünyanın değeri
yükselecektir."
Selman dedi ki: "Bunlar da mı olacak ya
Resulullah?" Buyurdu ki: Evet, canımı elinde bulunduran Allah'a
yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada
boşanmalar çoğalacak, Allah'ın koyduğu hiçbir
sınır, hiçbir hukuk gözetilemeyecektir. Tabi, bütün bunların
Allah'a bir zararı olamayacaktır."
Selman dedi ki: "Bunlar da mı olacak, ya
Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde bulunduran
Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada
şarkıcı cariyeler ve çalgı aletleri ortaya çıkacak,
ümmetimi, en kötü ve en şerli fertleri yöneteceklerdir."
Selman, "Bunlar da mı olacak, ya
Resulallah?" diye sordu. Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde
bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada
ümmetimin zenginleri gezip dolaşma amacıyla, orta hâlli olanları
ticaret amacıyla, yoksulları da gösteriş ve desinler için hacca
gideceklerdir. Bu sırada bazı topluluklar, Allah'tan
başkası için Kur'ân öğrenecek, Kur'ân'ı bir müzik melodisi,
bir çalgı gibi algılayacaklar. Diğer bazı topluluklar,
Allah'tan başkası için fıkıh öğreneceklerdir. O
sırada zinadan peydahlanan çocuklar çoğalacaktır. Kur'ân'ı
teğanniyle okuyacaklar ve dünya için birbiriyle çekişecekler."
Selman, "Bunlar da mı olacak, ya Resulallah?"
diye sordu. Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde bulunduran Allah'a
yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada haramlar
çiğnenecek, bol günahlar kazanılacak ve kötüler iyilere musallat
olacaklardır. Yalan her tarafı kaplayacak, inatçılık
insanların tipik bir davranışı hâline gelecek, yoksulluk
baş alıp gidecektir. İnsanlar giysilerle birbirlerine
karşı övüneceklerdir. Üzerlerine yağmur mevsimi
dışında yağmur yağacaktır. Vakit geçirmek
amacıyla tavla, satranç gibi oyunlar oynamayı ve müzik dinlemeyi
hoş karşılayacaklardır. Marufu emretmeyi ve münke-ri
nehyetmeyi hoş karşılamayacaklardır. Öyle ki, o dönemde bir
mümin, toplumun en zelil kimsesi hâline gelecektir. Hafızlar ve zahitler
birbirlerini kınayacaklar, fakat her iki grup da göklerin melekûtunda
'pisler ve necisler' olarak anılacaklardır."
Selman dedi ki: "Bunlar da mı olacak, ya
Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde bulunduran
Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada zengin
yoksul düşmekten başka bir şeyden korkmayacaktır. Öyle ki,
bir dilenci, iki cuma arası el açıp dilenecek, ama bu süre içinde
kimse avucuna bir şey koymayacaktır."
Selman dedi ki: "Bunlar da mı olacak, ya
Resulallah?" Buyurdu ki: "Evet, canımı elinde bulunduran
Allah'a yemin ederim ki, ey Selman, bütün bunlar olacak ve o sırada
'Ruveybiza' konuşacaktır." Selman dedi ki: "Anam babam sana
kurban olsun, ya Resulallah, 'Ruveybiza' nedir?" Buyurdu ki: "
Halkın geneli hakkında, o güne kadar konuşmayan bir kimse
konuşacaktır. Fakat ondan sonra fazla yaşamayacaklardır.
Çok geçmeden yeryüzünden korkunç bir ses duyulacak. Her topluluk o sesin kendi
bölgelerinden geldiğini düşünecektir. İnsanlar Allah'ın
dilediği bir süre kadar bekledikten ve kafaları üzerine yere
geldikten sonra yeryüzü gizlediği madenleri dışarı
atacaktır. Yani, altın ve gümüşü." -Peygamberimiz o
sırada sütunlara eliyle işaret ederek;- "Bunlar gibi."
dedi, "Ama o gün ne altın, ne de gümüş fayda verecektir.
İşte 'Onun belirtileri geldi.' ayetinin anlamı budur."
Ali bin İbrahim el-Kummi
Tefsir-ul Kummi C.2, S.303-307
Allame Tabatabai el-Mizan
Fi Tefsirül Kuran C.5, S.396
2- Muhammed b. Yahya'dan, o Ahmed b. Muhammed'den,
o bazı arkadaşlarından, yine Ali b. İbrahim,
babasından, o İbn-i Ebi Umeyr'den, bunların tümü, Muhammed b.
Ebi Ham-za'dan, o da Hamran'dan şöyle rivayet eder: İmam Cafer
Sadık (a.s), -yanında
Abbasi halifelerinden ve Şiîlerin onların yanındaki olumsuz
durumlarından söz edildiği bir sırada- şöyle buyurdu:
"Halife Ebu Caf-er Mansur'la beraber yürüyordum. O bir kafileyle beraber
atına binmişti, arkasında ve önünde atlılar vardı.
Bense bir eşeğe binmiş ve yanında yol alıyordum. Bana
dedi ki: Ey Ebu Abdullah! Allah'ın bize verdiği güçten, bizim için
açtığı üstünlük ve onur kapılarından dolayı
sevinmen, hilâfet için senin ve Ehlibeyti'nin bizden daha lâyık
olduğunu söylememen, dolayısıyla bizi kendin ve diğer
insanların aleyhine tahrik etmemen gerekir."
"Dedim ki: 'Kim benim adıma bu sözleri
sana ulaştırmışsa, yalan söylemiştir.' Dedi ki: 'Yemin
eder misin?' Dedim ki: 'İnsanlar büyücüler gibidirler. Senin kalbini bana
karşı çelmek istiyorlar. Onları dinleyerek buna imkân verme.
Çünkü biz sana, senin bize olan ihtiyacından daha fazla muhtacız.'
Bana dedi ki: 'Hatırlıyor musun, bir gün sana; 'Bizim mülkümüz olacak
mıdır?' diye sormuştum, sen de; 'Evet, uzun, geniş ve zorlu
bir hakimiyetiniz olacak. Size mühlet verilecek ve dünyanız geniş
tutulacak. Ta ki bizden birimizin dokunulmaz olan kanını haksız
yere, haram beldede ve haram ayda dökünceye kadar.' demiştin. Baktım
ki, sözlerimi unutmamış, dedim ki: 'Umarım yüce Allah, seni
bundan uzak tutar. Çünkü özellikle seni anmamıştım. O, rivayet
ettiğim bir hadisti. Bakarsın, senin ailenden bir başkası
bu işi üstlenir.' Bunun üzerine halife sustu."
"Evime döndüğümde dostlarımızdan
biri geldi ve şöyle dedi: Sana kurban olayım, seni Ebu Cafer'in
kafilesinde gördüm. Sen bir eşeğe bin-miştin, o da ata
binmişti. Yukarıdan, seninle konuşuyordu, sen de ondan
aşağıdaydın. Bu manzara karşısında kendi
kendime dedim ki: 'Şu Allah'ın insanlar için görevlendirdiği
hüccettir, bu hususta uyulması gereken emir sahibidir. Bu da
zorbalıkla muamele eden biridir. Peygamberin evlâtlarını
öldürüyor, Allah'ın sevmeyeceği şekilde yer yüzünde kan döküyor.
Ama o ata biniyor, sen ise eşeğe biniyorsun! İçime bir
kuşku düştü. Öyle ki dinimden ve canımdan yana endişeye
düştüm."
"Ona dedim ki: 'Eğer etrafımdaki,
önümdeki, arkamdaki, sağımdaki ve solumdaki melekleri görseydin, onun
içinde bulunduğu durumu küçümserdin.' Bunun üzerine bana şu
karşılığı verdi: "İşte şimdi,
kalbim huzura kavuştu."
"Sonra adam dedi ki: 'Bunlar daha ne zamana
kadar saltanat sürdürecekler veya ne zaman bunlardan yana rahata
kavuşacağız?' Dedim ki: 'Her şeyin bir süresinin
olduğunu bilmiyor musun?' Dedi ki: 'Biliyorum.' Dedim ki: Bu işin
zamanı geldiğinde, bir göz açıp kapama anı kadar çabuk
olacağını bilmek sana bir fayda verir mi? Eğer onların
Al- lah katındaki hâllerinin nasıl olduğunu bilseydin, onlara
karşı daha bü- yük bir nefret beslerdin. Sen ve yeryüzündeki bütün
insanlar, onları böylesine büyük bir vebalın altına sokmaya
çalışsaydı, yine de buna güç yetiremezdiniz. Şeytan senin
metanetini bozup kararsızlığa düşürmesin. Onur ve üstünlük
Allah'ın, Resulünün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu
bilmezler."
"Bilmez misin ki, bizim egemenliğimizi
bekleyen, gördüğü eziyetlere ve korkulara karşı sabreden kimse,
yarın bizimle beraber olacaktır? Bu nedenle sen, hakkın
öldüğünü, hak ehlinin yok olduğunu, zulmün tüm şehirleri
sardığını gördüğünde, Kur'ân'ın eskidiğini,
Kur'-ân'da olmayan asılsız şeylerin uydurulduğunu, Kur'ân
yorumlarında he- va ve hevesin esas alındığını;
dinin tıpkı bir kabın tersyüz edildiği gibi, tersyüz
edildiğini; batıl taraftarlarının hak ehline üstünlük
sağladıklarını; kötülüğün açık olduğunu;
kimsenin kötülükten menedilmediğini ve kötülük işleyenlerin mazur
görüldüğünü; fasıklığın her yanı
kapladığını; erkeklerin erkeklerle, kadınların da
kadınlarla (cinsel anlamda) yetindiğini; müminin suskun
olduğunu, sözlerinin kabul görmediğini; buna karşın
fasıkın yalan söylediği hâlde, yalanına ve iftirasına
itiraz edilmediğini; küçüğün büyüğü küçümsediğini;
akrabalık bağlarının koptuğunu; günahlarıyla
övünen kimselere gülünüp geçildiğini, sözlerine karşı
çıkılmadığını; kadınların verdiği
şeyi oğlanların verdiğini; kadınların
kadınlarla evlendiğini; övgünün arttığını;
erkeklerin, malı Allah'a kulluk
sunma maksadı dışında infak ettiğini, bundan menedil-
mediklerini ve kimsenin onların ellerinden
tutmadığını; insanların Allah yolunda çabalayan bir
mümini bu hâlde gördüklerinde Allah'a
sığındıklarını; komşunun komşusuna
eziyet ettiğini ve bundan menedil- mediğini; kâfirin müminlerin
içinde bulundukları duruma sevindiğini; yeryüzünü kaplayan bozgunculuktan
hoşnut olduğunu; içkinin açıktan içildiğini, Allah'tan
korkmayan insanların içki sofralarında bir araya geldiklerini; marufu
emretmenin çok cılız olduğunu; fasıkın, Allah'ın
sevmediği işleri yapmakta güçlü olduğunu, bundan dolayı
övüldüğünü; mücize ve keramet sahibi insanların tahkir edildiklerini,
onları sevenlerin horlandıklarını; hayır yolunun terk
edildiğini, buna karşılık kötülük yolunun izlendiğini;
Allah'ın evinin işlevsiz olduğunu, insanlara onu terk
etmelerinin emredildiğini; kişinin yapmadığını
dediğini; erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla cinsel
ilişkiye girmeyi arzuladıklarını; erkeğin
makatını, kadının da cinsel organını
kullandırarak geçimini sağladığını;
kadınların da tıpkı erkekler gibi kendi aralarında
toplantılar düzenlediklerini; Abbasoğulları arasında
eş cinselliğin yayıldığını; bir
kadının kocası için kına sürünmesi ve taranması gibi,
boya sürünüp tarandıklarını; erkeklerin cinsel arzuları
için mal harcadıklarını; erkeğe rağbet
edildiğini, erkeklerin onu elde etmek için rekabet ettiklerini, onu
kıskandıklarını; mal sahibinin müminden daha üstün ve
izzetli görüldüğünü; faizin yaygın ve kimsenin faiz esaslı
muamele yapmaktan dolayı ayıplanmadığını;
kadınların zina etmekle övündüklerini; kadının
kocasını erkeklerle cinsel ilişkiye girmeye
hazırladığını; insanlar arasında en çok
saygı gören ve en iyi olarak nitelendirilen evin, kadınların
fuhuş yapmalarına yardımcı olan ev olduğunu; müminin
mahzun, horlanmış, ezik olduğunu; bidatların ve
zinanın yaygın olduğunu; insanların yalan
şahitliği alışkanlık hâline getirdiklerini;
haramların helâlleştirildiğini, helâllerin
haramlaştırıldığını; dinî meselelerin
kişisel görüşle çözüldüğünü, Kur'ân'ın ve hükümlerinin
işlevsiz kılındığını; geceleri kimsenin
Allah'a isyan etmekten çekinmediğini; müminin kötülüğü ancak kalbiyle
inkâr edebildiğini; büyük servetlerin Allah'ı gazaplandıracak
alanlarda harcandığını; yöneticilerin küfür ehline
yakın durduklarını, hayır ehlinden
uzaklaştıklarını; yöneticilerin hükmederken rüşvet aldıklarını;
yöneticiliğin malı ve gücü çok olan kimselerin elinde olduğunu;
birbirlerinin mahremi olan erkek ve kadınların birbirleriyle yetinip
evlendiklerini; adamın bir töhmetten ve bir zandan dolayı
öldürüldüğünü; erkeğin oğlanla aşk yapmak için
canını ve malını feda etmekten çekinmediğini;
erkeğin kadınlarla ilişki kurmaktan dolayı
ayıplandığını; erkeğin karısının
fuhuş yaparak kazandığı malı yediğini ve üstelik
bundan haberinin olduğunu, onun bu işini bizzat kendisinin
yönettiğini; kadının kocasına baskı
yaptığını, onun istemediği şeyleri
yaptığını, kocasının nafakasını
verdiğini; adamın, karısını ve cariyesini kiraya
verdiğini ve çok kötü yiyecek ve içeceklere razı olduğunu; Allah
adına yalan yeminlerin çokça edildiğini; kumarın serbest
olduğunu; içkinin açıktan satıldığını ve hiç
kimsenin buna engel olmadığını; kadınların
kendilerini küfür ehline peşkeş çektiklerini; eğlence yerlerinin
serbest olduğunu, kimsenin kimseyi oralardan menetmediğini, kimsenin
buna cesaret edemediğini; onurlu insanların iktidara gelmelerinden
korkulan kimselerce aşağılandıklarını;
yöneticilerin en yakın kimselerin, biz Ehlibeyt'e sövmekle övünen kimseler
olduğunu; bizi sevenlere zulüm yapıldığını;
şahitliklerinin kabul edilmediğini; insanların yalan söylemek
hususunda birbirleriyle yarıştıklarını; insanlara
Kur'ân'ı dinlemenin ağır geldiğini, buna karşın batıl
sözler dinlemekten hoşlandıklarını; komşunun
komşuya dilinden çekindiği için iyilikte bulunduğunu; ilâhî
hadlerin geçersiz kılındıklarını, insanların bu
hususta keyiflerine göre hareket ettiklerini; mescitlerin süslendiklerini;
insanlar arasında en doğru sözlü olarak bilinen insanın
yalancı ve müfteri kimseler olduklarını; kötülüğün ve söz
taşımanın açığa çıktığını;
fuhşun yayıldığını; gıybetin zevk veren bir
uğraş gibi algılandığını ve insanların
bunu birbirlerine müjdelercesine aktardıklarını; insanların
Allah rızasının dışındaki bir amaçtan dolayı
hacca gitmek ve cihada katılmak istediklerini; iktidar sahibinin kâfirin
hatırı için mümini ezdiğini; harabenin bayırdan daha
revaçta olduğunu; insanın geçimini, eksik tartıp ölçmekle temin
ettiğini; kan dökmenin önemsenmediğini; kişinin dünyevî amaçlar
için liderlik peşinde olduğunu; başkaları kendisinden
korksunlar ve meselelerini ona götürsünler diye sivri dilli biri olarak
bilinmeye çabaladığını; namazın önemsenmediğini;
büyük bir servete sahip olan kimselerin buna sahip oldukları günden beri
zekâtını vermediklerini; ölünün mezarından
çıkarılıp eziyet edildiğini ve kefeninin
satıldığını; toplumsal çalkantıların
çoğaldığını; adamın akşam çakırkeyif,
sabahları da sarhoş olduğunu, insanların durumuna
aldırış etmediğini; insanların hayvanlarla
ilişkiye girdiklerini; hayvanların birbirlerini
parçaladıklarını; insanların mescitlerine gidip
döndüklerinde üzerlerinde giysilerinin bulunmadığını; insanların
kalplerinin katılaştığını, gözlerinin
donduğunu; Allah'ı anmanın kendilerine ağır
geldiğini; haram yemenin yaygın bir alışkanlık hâline
geldiğini; insanların haram yeme hususunda birbirleriyle
yarıştıklarını; namaz kılanın insanların
görmesi için namaz kıldığını; fakihin dinî bir amaç
gütmeden, dünya ve liderlik için fıkıhla ilgilendiğini;
insanların galip gelenin yanında yer aldıklarını;
helâlin peşinde olanın yerildiğini,
ayıplandığını, buna karşılık
haramın peşinde olanın övüldüğünü,
sayıldığını; Haremeyn'de (Mescid-i Haram ve Mescid-i
Nebi'- de) Allah'ın sevmediği işlerin
yapıldığını ve kimsenin buna engel
olmadığını, oralarda çirkin işlerin
yapılmaması için çaba gösterecek kim- senin
bulunmadığını; Haremeyn'de alenen çalgı
çalındığını; bir adamın hak bir şey
söylerken, marufu emredip münkeri yasaklamaya çalışırken birinin
kalkıp ona öğüt verdiğini ve ona acıyan bir edayla, 'Bunlar
sana kalmamış!' dediğini; insanların birbirlerine bakarak
kötü kimseleri önder edindiklerini; hayır yolunun boş, kimse
tarafından izlenmediğini; cenazeyle alay edildiğini, ama kimsenin
buna karşı çıkmadığını; her geçen yıl
bidat ve kötülüklerin arttığını; halkın ve meclislerin
sadece zenginlere tâbi olduklarını; yoksullara alay edilerek bir
şeyler verildiğini ve Allah rızasının
dışındaki bir amaç güdülerek yoksullara yardım
edildiğini; göklerdeki ayetlerden kimsenin ürkmediğini;
insanların tıpkı hayvanlar gibi alenen çiftleştiklerini;
insanların tepkisinden korktukları için kimsenin bir kötülüğe
karşı çıkamadığını; kişinin Allah
rızasının dışındaki bir amaç uğruna çokça
mal harcayabildiğini, ama Allah rızası için en ufak bir
harcamada bulunmaktan dahi kaçındığını; anne ve babaya
kötü davranmanın normal bir davranış hâline geldiğini; anne
ve babaların horlandıklarını; anne ve babaların
çocuklarının yanında insanların en kötüsü hâline geldiklerini;
evladın anne ve babasına iftira etmekten
hoşlandığını; kadınların iktidara
geldiklerini, her şeye egemen olduklarını ve onların
keyiflerine göre hareket edildiğini; adamın oğlunun
babasına iftira attığını; anne ve babasına
bedduada et- tiğini ve ölmelerinden dolayı sevindiğini,
kişinin bir günü büyük bir günah işlemeden veya ölçü ve
tartıyı eksik ölçüp tartmadan veya zina etmeden ya da içki içmeden
geçirdiğinde buna üzüldüğünü, teessüf ettiğini; iktidar
sahiplerinin yiyecekleri stokladıklarını; akrabaların
mallarının batıl yolda harcandığını, onlarla
kumar oynandığını, içki içildiğini, içkiyle tedavi
yapıldığını, hastalara içki içmelerinin tavsiye edildiğini,
onunla şifa bulacakları sanıldığını;
insanların marufu emretme ve münkeri yasaklama görevini terk etme, bunu
bir görev olarak yerine getirmeye yanaşmama hususunda eşit hâle
geldiklerini; münafıkların ve nifak ehlinin rüzgarının
estiğini, hak ehlinin rüzgarınınsa depreşmediğini;
ezan okumanın ve namaz kılmanın ücret
karşılığı yapıldığını; mescitlerin
Allah'tan korkmayanlar tarafından doldurulduğunu; bunların
oralarda gıybet etmek, hakkın taraftarlarının etini yemek
ve birbirlerine şarap içmelerini anlatmak için bir araya geldiklerini;
sarhoş kimsenin ne dediğini anlamayacak durumda olduğu hâlde insanlara
namaz kıldırdığını; sarhoş olduğu için
kınanmadığını, tam tersine sarhoş olduğunda
saygı gördüğünü, sakınıldığını,
korkulduğunu, kendi hâline bırakıldığını,
herhangi bir cezaya çarptırılmadığını,
sarhoşluğunun bir mazeret kabul edildiğini; yetimlerin
mallarını yiyenlerin salih insanlar olarak övüldüklerini;
yargıçların Allah'ın emrettiğinin aksine yargılamada
bulunduklarını; yöneticilerin bir çıkar beklentisi yüzünden
hainleri güvenilir adamlar olarak yanlarında tuttuklarını;
yöneticilerin mirası günah ehline, Allah'a karşı gelmekte
cüretkâr davranan kimselere verdiklerini ve bunların mirası
diledikleri gibi harcamalarına göz yumduklarını; minberlerden
insanlara takva emredildiğini, buna karşın takvayı
emredenlerin dediklerini yapmadıklarını; namazı vaktinde
kıl- manın önemsenmediğini; sadakanın aracılar
vasıtasıyla verildiğini ve bu hususta Allah'ın
rızası yerine insanların hoşnutluğunun esas
alındığını; insanların bütün dertlerinin mideleri
ve cinsel organları olduğunu; ne yediklerine ve kiminle ilişkiye
girdiklerine bakmadıklarını; dünyanın böyle insanlara
yöneldiğini; hakkın belirtilerinin silinmeye yüz tut- tuğunu
gördüğün zaman, oldukça dikkatli ol, ihtiyatlı davran ve yüce
Allah'tan kurtuluş dile. Bil ki, o insanlar yüce Allah'ın korkunç
gazabının kapsamı içindedirler ve Allah, dilediği bir
şeyden dolayı onlara mühlet vermektedir."
"Sürekli olarak kendini kontrol et. Yüce
Allah'ın, onların durumundan farklı bir durumda seni görmesi
için çalış. Eğer sen onların arasındayken
Allah'ın azabı onların üzerine inecek olursa, bir an önce
Allah'ın rahmetine kavuşmuş olursun; yok eğer, onlara azap
iner de sen bekletilirsen, onların Allah'a karşı
takındıkları cüretkâr tutumun cezasının kapsamının
dışında tutulmuş olursun. Bil ki, yüce Allah iyi
insanların ecrini zayi etmez. Allah'ın rahmeti iyi insanlara
yakındır."
Kaynaklar:
1. el-Küleyni Ravdatül Kafi c.8,
s.36-42
2. Allame Meclisi Biharül Envâr C.25, S.254-260
3.
Mevla Muhammed Salih
el-Mazendrani Şerh-i Usulül Kâfi C.11, S.315-318
4. Allame Tabatabai el-Mizan Fi Tefsirül Kuran C.5, S.396-400
5. Eş-Şeyh Ali el-Yezdi el-Hairi İlzamün Nasib fi
İsbatül Hüccetül Gaib C.2, S.123-127
6. el-Hür el-Amili
Vesailüş Şia C.16, S.275-280, Hadis No: 21554
7. eş-Şeyh Ali
el-Kurani el-Amili Mucem Ahadisül Mehdi C.3, S.410-415, Hadis No: 966
8. Bakır Şerif
el-Kureşi Hayat el-İmam el-Mehdi Aleyhisselam S.258-262
9. Es-Seyyid Ali el-Hüseyni
es-Sadr el-İmam el-Muntazar Min Viladetihi ila Düvletihi S.322-327
10. Beşaretül İslam
S.125-130