Gadir Sayfası

 

 

Ana Sayfa

Makaleler

 

                                                KİSA HADİSİ VE ÂL-İ ABÂ

 

Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Allah'ın salat ve selamı O’nun hak üzere gönderdiği son peygamber ve insanı-ı kamil Hz. Muhammed-i Mustafa (s.a.a)’e ve onun mutahhar Ehl-i Beyt’ine olsun.

Elinizdeki naçiz eserde, Tathir Ayeti” hakkında ulaşan sahih hadis ve rivayetleri  özen ve itinayla derlemeye çalıştım. Bu sahih hadis ve rivayetleri Ehl-i Sünneti,n en muteber kaynak ve eserleri olan Sahihler,  Müsnedler ve Tefsirlerden aldım.

Bu husustaki rivayetler  “Hadis-i Kesa”diye tanınırlar. Zira Tathir Ayeti nazil olduğu sırada Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a)  söz konusu ayette “Ehl-i Beyt”olarak tanıtılan şahısları  “Kisa” denilen yünden örülme bir çeşit aba veya cübbenin altına toplayarak ayette geçen Ehl-i Beyt’in  kimler olduğunu bilfiil belirlemişti.

Ayette “Ehl-i Beyt” diye geçen bu mübarek zatların birçok kaynak ve rivayette “Ashab-ı Kisa” veya Al-ı Aba” olarak isimlendirilmiş olmasının nedeni de budur işte. Yani, Mezkur ayetin nüzulü sırsında  beş kişiden ibaret olan “Ehl-i Beyt” bir kisanın altında toplanmışlardır; ve bu sırada tathir ayeti nazıl olmuştur.

Hadisenin başlangıcı:

Hz. Peygamber-i Ekrem’in rahmetin inişine dikkati

“Hakim” “Müstedereku’s-Sahiheyn” adlı tanınmış eserinde Cafer bin Ebi Talb’in oğlu Abdullah’tan rivayetle şöyle nakletmektedir: “Allah Resulü, Allah’ın rahmetinin inişini  gördüğünde şöyle buyurdular: “Çağırın; Safiye; “Kimi çağıralım ey Allah’ın Resulü!” deyince “Benim Ehl-i Beyt’imi; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn’i çağırın! Buyurdular. Onlar geldiğinde Peygamber-i Ekrem kendi “Kisa”sını onların üzerine örttü ve daha sonra mübarek ellerini göğe kaldırarak şöyle buyurdular: “Allahım! Onlar benim soyum ve evlatlarımdır Allah ım! Muhammed ve onun soyna selam gönder!” İşte bu sırada Allah Teala  şu ayeti nazil buyurdular: “Gerçekten Allah, siz Ehl-i Beyt’ten kiri (günah ve her türlü çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”

Hakim bu hadisin senedinin  sahih olduğunu kabul etmiştir.

Kisâ’nın Çeşidi

a) Ayşe’nin rivayetine göre:

Müslim “Sahih”inde, Hakim “Müstedrek”inde, Beyhaki “Es-sünenü’l Kubra”sında ve Taberi, İbni Kesir ve Suyuti tefsirlerinde Ayşe’den şöyle nakletmektedirler (metin “Sahih-i Müslim”e aittir.) “Ayşe şöyle dedi:

” Bir gün Allah Resulü (s.a.a) dışarı çıktı ve sırtında siyah keçi kılından örülme, desenli bir aba vardı. Önce  Hasan geldi, onu abasının altına aldılar, ondan sonra da Hüseyin geldi, onu da abasının altına aldı; daha sonra Fatıma geldi ve abanın altına girdi ve daha sonra Ali geldi, onu da diğerleriyle birlikte abanın altına aldı  ve şöyle buyurdu “Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (her türlü günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”

b) Ümmü Seleme’nin (r.a) rivayetine göre:

Taberi ve Kurtubi Tuthir Ayeti’nin tefsiri hakkında Ümmü Seleme’den (r.a) şöyle rivayet ederler:

“Tathir Ayeti indiğindeResulullah (s.a.a) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn’i (a.s) çağırarak onları Hayber Kisası’nın altına alarak...”

Yine Ümmü Seleme’den (r.a) gelen bir diğer rivayette de “... Onları abasıyla örterek...” şeklinde geçer.

Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Ehl-i Beyt’i ve Kisa’nın altına girmeleri.

a- Ebu Seleme’nin oğlu Ömer’in rivayeti:

Taberi ve İbn-i Kesir’in tanınmış tefsirlerinde, Sahih-i Tirmizi’de ve Tahavi’nin Müşkil’ül Asar’ında Ebu Seleme’nin oğlu Ömer’den şöyle rivayet edilir Taberi’deki metinden naklen-:

“Tathir Ayeti Ümmü Seleme’nin (r.a) evinde Hz. Resulullah’a (s.a.a) nazil oldu, Hazresullah  Hz. Ali (a.s), Hasan, Hüseyin ve Fatıma’yı (s.a) çağırarak Fatıma,Hasan ve Hüseyn’i önüne oturttu ve Hz. Ali’ye de arkasında oturmasını buyurarak bir aba ile hepsinin üzerini örttü ve şöyle buyurdu:

“Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir. Allah’ım, her türlü kötülük, pislik, hata ve günahı bunlardan uzaklaştır ve bunları tertemiz kıl”

B- Aska oğlu Vasile, ve Ümmü Selemenin, rivayetinde ise şöyle geçer:

“Hz. Resulullah (s.a.a) Ali’ile Fatıma’yı önüne ve Hasan’ile Hüseyn’i de dizlerine oturtarak Ümmü Seleme hadisini buyurdular.”

Yine Hakim’in Müstedrek’I ve Hesemi’nin Mecme’ul Zevaid’inde bu hadis Vasile’den nakledilir ve Hakim “Şeyheyn şartıyla bu hadis sahihtir.” der.

Taberi, İbn-i Kesir ve Suyuti’nin tefsirlerinde ve Beyhaki’nin es-Sünen’ül- Kubra’sında ve Ahmed’in Müsned’inde aynı hadis bizzat Ümmü Seleme’den (r.a) nakledilir.

Ehl-i Beyt’in Toplandığı Yer

a) Ebu Said-i Hudri,nin rivayeti

Suyuti,ed- Dürr’ül-Mensur da Ebu Said-i Hudri’den şöyle rivayet eder:

“Ümmü Seleme’nin sırası olduğu bir gün Cebrail Hz. Muhammed’e (s.a.a) nazil olarak;

“Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kiri ve pisliği gidermek ister....” ayetini indırdi”

Ebu Said der ki: “Hz. Peygamber Ali,Fatıma,Hasan ve Husey’i (a.s) çağırıp onları yanına oturttuktan sonra üzerlerine bir parça örterek “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir. Bunları her türlü kir ve pislikten temizleyerek mutahhar kıl”. buyurdu. Bu sırada Ümmü Seleme de (r.a)  hicap içinde (örtülü olarak) oradaydı; Peygamber’e, “Ya Resulellah, ben de bunlardan mıyım?” diye sordu. Hz. Resulullah (s.a.a): “Hayır!“Sen hayır üzeresin ve iyi bir konumun var.buyurdular!!

b) Ümmü Seleme’nin (r.a) rivayetine göre:

Tathir Ayeti’nin tefsirinde, İbn-i Kesir, Suyuti,  Beyhaki, Hatib-i Bağdadi ve  Tahavi, şöyle rivayet edilmiştir, hadis (İbn-i Kesir’dendir): Ümmü Seleme’den (r.a)şöyle rivayet etmişlerdir:

“Tathir” ayeti “benim evimde nazil oldu; Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Ali (a.s) da benim evimdeydiler. Allah Resulü onları giydikleri Kisâ ile örttüler ve sonra şöyle buyurdular: “Allah’ım bunlar benim Ehl-i Beytimdir, onlardan kötülüğü gider ve onları ter temiz kıl!”

Hakim de Müstedrek’inde Ümmü Seleme’den (r.a). şöyle rivayet eder: “Bu ayet benim evimde nazil oldu.”

Ve Sahih-i Tirmizi, de Hz. Fatıma’nın (s.a) Fazileti’ bölümünde,keza  “Riyaz’un Nazire” ve “Tehzib’ut Tehzib”de bu rivayet şöyle geçmektedir: “Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:

“Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’im ve öz soyumdurlar; özümdürler, bunları her türlü kir ve pislikten temizleyerek mutahhar kıl! ”

Ahmed’in Müsned’inde Ümmü Seleme’den (r.a) şöyle rivayet edilir:

“Ben başımı kapıdan içeriye uzattım ve dedim ki:

“Ya Resulullah! Ben de onarlardan mıyım?” Resulullah  benim soruma cevaben iki kez şöyle buyurdular: “Sen doğru yol üzeresin.”

Hakim’in Müstedrek’inde geçen rivayet ise şöyledir:

“Ya Resulellah! Ben de sizin Ehl-i Beyt’inizden değil miyim?” Hz. Peygamber (s.a.a) “Sen hayır üzeresin” buyurdular, “ama benim Ehl-i Beyt’im bunlardır. Allah’ım, benim Ehl-i Beyt’im ve soyum en liyakatli olanlardır.”

Tathir Ayeti Nazil Olduğunda Evde Kimler Vardı?

Suyuti ve Müşkil-ül- Asar tefsirinde Ümmü Seleme’den şöyle nakledilir (lafz Suyuti’ye aittir “Peygamber’e Tathir Ayeti nazil olduğunda benim evimde yedi kişi vardı: Cebrail, Mikail, Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin (a.s) ve ben de evin kapsında bekliyordum.

Allah Resulüne dedim ki: “Ben de sizin Ehl-i Beyt’inizden miyim?” Bana cevaben iki kez şöyle tekrarladı: “Senin akıbetin hayır üzeredir. Sen Peygamber’in hanımlarındansın (Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden değilsin).”

Tathir Ayetinin Nüzulünde Ehl-i Beyt Nasıl Bir Durumdaydı?

Taberi Tefsir’inde Ebu Said-i Hudri ve Ümmü Seleme’den şöyle nakletmektedir: “Tathir Aayeti Ümmü Seleme’nin evinde nazil oldu. Ümmü Seleme: “Ben kapıda oturmuşturm.”dedi.”

Yine Taberi, Tefsirinde Ümmü Selem’den şöyle rivayet ediyor.

“Ehl-i Beyt Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) yanında sofranın kenarında oturmuşlardı. Allah Resulü (s.a.a) onları sırtlarındaki bir kisa ile örttü ve sonra şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir, onlardan her türlü kötülüğü gider ve onları tertemiz kıl!” Daha sonra herkesin sofrada oturduğu bir sırada Tathir Ayeti nazil oldu. Ümmü Selemede ki: “Hz. Peygamberse: “Ey Allah’ın Resulü! Ben de Ehl-i Beyt’ten miyim?” diye sordum, “Ama Allah’a andolsun ki Hz. Peygamber bu imtiyazı bana vermediler ve beni de Ehl-i Beyt’ten saymadılar,sadece,: “Sen hayır üzeresin.”buyurdular.”

Ayette Geçen Kelimelerin Açıklaması:

Rağıb-ı İsfahani değerli kitabı “Müfredat,ul Kur’an” da “reved” maddesinde şöyle diyor:  “Ne zaman “Eradellah Allah irade etti (istedi) denirse, “Allah böyle hükmetti”anlamına gelir” .

Yine “rics” veya “recs” maddesinde şöyle demektedir: “Rics”  pis bir işe değerler ve “rics” dört şekildedir,  Ya tabiatta olan pis bir şeydir (ceset gibi) ; veya akıl yönünden pis bir şeydir (kumar gibi); veya şeriat açısından pis bir şeydir (şirk gibi); veya tüm bu yönlerden pis bir şeydir.”

Nitekim, Kur’an’da Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pislik ricslerdir. Öyleyse bunlardan kaçının umulur ki kurtuluşa erersiniz.”

Yine Kur’an’da şöyle geçmektedir: “Öyleyse iğrenç bir pislikrics olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.”

Yine Kur’an’da şöyle geçmektedir: “Ölü eti, dökülen kan, ve domuz eti ki bunlar gerçekten pis rics) tir”

Yine aziz Allah mü’minlerin münafıklardan sakınmaları konusunda şöyle buyurmaktadır: “Artık siz onlara sırt çevirin, onlar gerçekten pistirler.”

Allah Teala’nın Nuh kavmine sözleri ise şöyle “(Hud:) Andolsun, dedi, Rabbinizden üzerinize iğrenç biz azap ve gazap gerekli kılındı.”

Fakat bu ayette geçen “Tathir” kelimesi Âl-i İmran’ın 42. ayetindeki gibidir: “Hani melekler de: “Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı. “demişti.”

Tathir Ayeti’nin Hadislerdeki Tefsiri

Suyuti İbn-i Abbas’danşöyle nakleder: Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah Teala yaratıklarını ikiye ayırdı ve beni en iyileri kıldı. Nitekim kabileleri ailelere ayırdı ve beni en iyi aileden kıldı. Bu nedenlerdir ki, Rabbü’lalemin : “Ey Ehl-i Beyt, ben sizi her türlü kir ve pislikten arındırmayı diliyorum.” buyurdu. Binaenaleyh ben ve Ehl-i Beyt’im her nevi günahtan temizlenmişizdir.”

Zahhak’ın hadisinde Mezahim’in oğlundan naklen Suyuti Tefsirinde şöyle geçer: Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdular: “Biz Allah Teala’nın tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt’iz. Biz Nübüvvet ağacı ve risalet mekanındanız. Orası meleklerin gidip geldiği yerdir. Biz rahmet evindeniz, biz ilim yuvasındanız.”

Taberi, Tefsiri’nde ve Zehair’ül-Ukbası’nda Ebu Said Hudri’den şöyle nakledilir: Hz. Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: “Tathir Ayeti şu beş kişi hakkında nazil oldu: Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma (s.a)”

Müşkil-ül Asar’da Ümmü Seleme’den şöyle nakledilir: “Bu ayet Hz. Resulullah (s.a.a) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma (s.a) hakkında nazil oldu.”

Daha önce aktardığımız rivayette ayetin nasıl ve niçin indiği de bizzat Hz. Resulullah’tan (s.a.a) nakledilmiştir.

Sahih-i Müslüm’de sahabi Zeyd bin Erkam’dan Hz. Resulullah’ın (s.a.a)  Ehl-i Beyt’inin kimler olduğu ve Peygamber (s.a.a) hanımlarının da Ehl-i Beyt’e mensup olup olmadığı sorulduğunda onun şöyle cevap verdiği geçer: “Hayır! Hak Teala’ya andolsun ki hayır! Kadın belli bir süre kocasıyla kalır ve kocası onu boşayacak olursa ailesinin yanına döner. Halbuki Peygamber’in Ehl-i Beyt’i onun bizzat kendi ailesi ve birini dereceden akrabalarıydı., Onlar sadakanın kendilerine haram kılındığı “yakınlar”dır.

Heysemi Mecma’-uz Zevaid’de Ebu Said Hudri’den şöyle nakleder: “Ehl-i Beyt, Allah Teala’nın her türlü kötülük ve çirkinliği kendilerinden uzaklaştırmış olduğu kimselerdir.”

Hudri bunu söyledikten sora söz konusu kimseleri parmaklarıyla sayarak, “onlar beş kişidir:” dedi, “Hz. Resulullah (s.a.a), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s).”

Taberi Tefsiri’nde Tathir Ayetinin tefsiri hakkında Kutade’den naklen şöyle geçer: “Onlar, Allah Teala’nın kendilerinden her türlü kötülük ve pisliği uzaklaştırmış olduğu kimselerdir. Allah Teala, Ehl-i Beyt’i kendi rahmetine almıştır.”

Yine Taberi Tefsiri’nde Tathir Ayetinin tefsiri hakkında şöyle geçer: “Allah Teala siz Ehl-i Beyt’i kötülükten, çirkin ve yanlış işlerden ve günahtan temiz kılmayı dilemiştir; Allah Teala günahkarlarda görülen her nevi çirkinlik ve kötülükten sizleri temizlemiş ve mutahhar kılmıştır.”

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) Bu Ayetin Nüzulündan Sonra Ne Yaptı?

Mecma-uz Zevaid’de Ebu Bürze’den şöyle nakledilir: “Tam on yedi ay Hz. Resulullah’ın (s.a.a) arkasında namaz kıldım. Namaz için mescide gittiğimde şuna şahid olyordum Hz. Resulullah Hz. Fatıma’nın (s.a.a) kapısına gelir ve “Namaz vakti oldu!” diye seslenerek Tathir Ayetini okur ve “Ey Ehl-i Beyt, Allah Teala sizden her nevi kötülük ve pisliği temizlemeyi ve sizi muthhar kılmayı diler!” buyururlardı.

Suyuti tefsirinde  İbn-i Abbas’dan şöyle nakledilir: “Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a) her namaz vaktinde Hz. Ali bin Ebi Talib’in kapısının önüne gelir ve şöyle buyururlardı (ki ben bu olaya dokuz ay şahit oldum): “Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi siz Ehl-i Beyt’e olsun! Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister” Hz. Resulullah bu ameli (s.a.a) her gün beş kez tekrarlardı.”

Sahihi Tirmizi, Müsned-i Ahmet, Müsned-i Tayalisi, Mustedrek’üs- Sahiheyn, Üsd’ül- Gabe vb. önemli hadis kaynaklarında ve Taberi, İbn-i Kesir ve Suyuti’nin Tefsirlerinde Enes bin Malik’ten şöyle naklederler:  “Allah Resulü (s.a.a) altı ay her gün namaz vaktinde Hz. Fatıma’nın (s.a) kapısının önünden geçer ve şöyle buyururlardı: “Namaz vaktidir, ey benim Ehl-i Beyt’im!” ve Tathir Ayetini okurlardı”.

İstiab, Üsd’ül- Gabe, Mecma-uz- Zevaid, Müşkil-ül- Asar, Taberi, İbn-i Kesir ve Suyuti Eb’il Hamra’dan şöyle naklederler: “Hz. Resulullah (s.a.a) sekiz ay boyunca sabah namazına gittiklerinde Hz. Fatıma-i Zehra’nın kapsına gelirler ve ellerini kapının iki tarafına koyup şöyle buyururlardı. Namaz! Namaz!  Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmk ister.”

Diğer rivayetlerde altı ay, yedi ay, sekiz ay, dokuz ay boyunca Hz. Resul’ullahin (s.a.a) bu olayı tekrarladığı nakledilir.

Mecma-uz-Zevaid ve Suyuti’nin Tefsiri’nde Ebu Said Hudri’den bazı kelime farklılıklarıyla şöyle rivayet edilir: Hz. Resulullah (s.a.a) kırk gün boyunca her sabah Hz. Fatıma’nın (s.a) kapısına gelip şöyle buyurdular: “Ey Allah Resulü’nün Ehl-i Beyt’i, Allah’ın selam, rahmet ve bereketleri sizin üzerinize olsun, haydi namaza!  Allah size rahmet! etsin  Hiç şüphesiz, Allah Teala sizden her nevi kötülük ve çirkinliği gidermeyi ve sizi tertemiz kılmayı diledi. -Allah’ın Peygamberi ve Resulü olan- ben, size düşman olan düşmanım, size dost olanla dostum!”

Ehl-i Beyt (S.A) Hakkında Tathir Ayetinin Öne Sürülmesi

a- Hasan bin Ali (a.s):

Hakim, Müstedrek’üs-Sahihayn’de “Hasan bin Ali’nin (a.s) Faziletleri” babında şöyle rivayet eder:

“Hasan bin Ali (a.s), değerli babası Hz. Ali’nin (a.s) şahadetinden hemen sonra minbere çıkıp okuduğu hutbede şöyle buyurdular: “Ben, Allah Teala’nın (c.c) kendisinden her türlü kötülük ve çirkinliği giderip tertemiz kılmış olduğu Ehl-i Beyt’tenim!”

Mecme’uz-Zevaid’ ile- İbni Kesir’in Tefsiri’nde  şöyle geçer -biz burada Mecma’uz-Zevaid’den naklediyoruz-: Hz. İmam Hasan bin Ali (a.s), sevgili babası Hz. Ali’nin (a.s) şahadeti üzerine Müslümanların halifesi olarak seçildi ve ona biat edildi. Halife olduğu bu sırada cemaata namaz kıldırırken ansızın cemaatin arasından fırlayan bir adam, Hz. İmam Hasan’a (a.s) saldırarak elindeki hançerle o hazreti bacağından yaraladı ve İmam Hasan  (a.s) bu yara nedeniyle birkaç ay rahatsızlık geçirdi. İyileştikten sonra minbere çıkarak okuduğu bir hutbede şöyle buyurdu:

“Ey Iraklılar! Bizim hakkımızda Allah’tan korkun! Takvalı olun, çekinin, biz sizin emiriniz  ve misafiriniziz. Bizim, hakkımızda Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Allah siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kiri ve pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister!” Ayetteki “Ehl-i Beyt”biziz işte.  buyurduğu Ehl-i  şüphesiz, bu ayet bizim hakkımızda inmiştir.”

İmam Hasan (a.s) bu konuda öyle bir konuşma yaptı ki, camide bulunan cemaat ağlamaya başladı.

Bu hadisi Taberani’nin de naklettiği ve “Bu hadisin ravilerinin tamamı güvenilir  dirler.” dediği belirtilmiştir.

b- Ümü Seleme’nin (r.a) Rivayeti

Müşkül’ül Asar’da  Umra Hemdani’den naklen şöyle geçer:

“Ümmü Seleme’nin (r.a) yanına varıp selam verdim. Kendini tanıtalı  “Ey Ümmü’ül- mü’minin,”dedim,”bu günlerde öldürülen o adamdan -Hz. İmam Ali bin Ebu Talib’den- söz et biraz; halkın kimi onu sevmekte, kimi de düşmanlık beslemekte,” Bunun üzerine Ümmü seleme (r.a) “Sen onu sevenlerden misin, yoksa düşmanlarından mısın?” diye sordu. “Ne dostuyum, ne de düşmanı.” deyince Ümmü Seleme Tathir Ayetinin nasıl indiğini anlatmaya başladı ve Allah Teala’nın “Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kiri ve pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister” ayetini nazil buyurduğu sırada evde Hz. Cebrail’le Allah Resulü (s.a.a), Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s), ve Hz. Hasan ve Hüseyin (a.s)’dan başka kimsenin bulunmadığını söyleyerek şöyle dedi: “Bu nedenle, Hz. Resulullah’a ey Allah’ın Resulü, ben de Ehl-i Beytten miyim?” diye sordum. Hazreti “Sen hayırlı bir gidişat üzeresin.” buyurdular. Bu sırada Pegamber’in “Evet, sen de Ehl-i Beyt’tensin” demesini ne kadar isterdim, bu benim için güneşin üzerine doğduğu ve battığı her şeyden daha değerli olurdu.”

c- Sa’d bin Ebi Vakkas’ın Rivayet:         

Nesai’nin Hasais’inde Sa’d bin Ebi Vakkas’ın oğlu Amir’den şöyle rivayet olunur:

“Muaviye, Sa’d’e “Sen Ebu Turab’a- Hz. Ali’yie- niçin sebbetmiyorsun  neden ona küfretmiyorsun?” diye sorulnca Sa’d şöyle cevap verdi: “Hz. Resulullah’tan (s.a.a) onun hakkında duyduğum üç fazilet ve erdem vardır ki benim Ali’ye küfretmemi imkansız kılıyor. Bu üç erdemden birinin bende olmasını, kızıl tüylü değerli develerim olmasına tercik ederdim doğrusu! Tebuk Seferinde Hz. Resulullah (s.a.a) onu Medine’de kendi vekili olarak bırakınca Ali (a.s) “Ya Resulullah, beni kadınlarla çocukların başında mı bırakıyorsun?-Oysa ben de Allah yolunda cihad etmek isterim.” -dedi Peygamber de, “Ya Ali” Harun Musa’ya  göre nasıldıysa, sen de bana göre öyle olmak istemez misin? Sadece şu farkla ki, benden sonra peygamberlik yoktur.”diye buyurdu.

Yine Hayber savaşında bulunduğumuz günlerde Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu bizzat duydum: “yarın sancağı öyle birine vereceğim ki o, Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu severler.” Herkes, bu muazzam hadisin muhatabı olmak için can atmaya başlamış ve içten içe; “Ben olabilir miyim acaba?!” diye arzu eder olmuştu. Resulullah  (s.a.a) hepimizin gözü önünde Ali’yi (a.s) çağırttı, Ali geldi; o sırada gözleri ağrıyordu, rahatsızdı. Hz. Resulullah (s.a.a) mübarek tükürüklerini Ali’nin (a.s) gözlerine sürer sürmez Ali (a.s) iyileştir ve Peygamber, sancağı Ali’nin (a.s) eline verdi. Keza “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden her türlü kiri ve noksanı gidermek ve sizi tertemiz ve kusursuz kılmak ister.” ayeti nazil olduğu sonrada Allah Resulü (s.a.a) Ali (a.s),Fatıma (s.a.), Hasan ve Hüseyn’i (a.s) çağırttırıp onları yanına alarak; “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beytimdir.” buyurdu.”

Yine bu ayetin tefsiri hususunda İbn-i Cerir Taberi, İbn-i Kesir,  Hakim ve Tahavi’nin -burada Tabieri’den iktibasla- şöyle naklederler: “Ayetin nüzulü sırasında Hz. Resulullah (s.a.a) Ali, Fatıma Hasan ve Hüseyn’i (a.s) çağırttırarak onları kendi örtüsünün altına alıp “Bunlar benim Ehl-i Beytimdirler” buyurdu.”

d- İbn-i Abbas’ın Rivayeti

1- Taberi ve İbn-i Esir Tarihlerinde şöyle geçer -biz Taberi’den aktarıyoruz- : Ömer, İbn-i Abbas’la konuşurken; “Heyhat! Vallahi siz Haşim oğulları’nın kalbi haset, kıskançlık, kin ve nefretle doludur, kininiz bitmiyor, tükenmiyor hiç!” dedi.

Bunun üzerine İbn-i Abbas Ömer’e; “Sakin ol ya halife hazretleri!” diye cevap verdi; Allah Teala’nın her türlü kir ve çirkinlikten arındırmış olduğu bir aileyi kıskançlık ve kindarlıkla suçlamaya çalışma boşuna! Hz. Resulullah’ın (s.a.a) mübarek kalbinin de Haşim oğulların’dan olduğu unutmuş gibisin!”

2- İmam Hanbel’in Müsned’i,yle ile Nesai’nin Hasais’i,  Muhibuddin Taberi’nin er-Riyaz’unNazire’sinde ve Heysemi’nin Mecmauz’ Zevaid’inde şöyle geçer -biz Müsned-i Ahmed’den aktarıyoruz- : “Ömer ve Meymun’un oğlundan şöyle nakledilir: “İbni Abbas’la birlikte oturmuş konuşuyorduk, bu sırada dokuz kişi içeriye girdi;  İbn-i Abbas’la özel görüşmek istediklerini söylediler. İbni Abbas, “Dışarıya çıkalım.” dedi. (Ravi, o sırada İbn i Abbas’ın gözlerinin henüz kör olmadığını da belirtmektedir). Konuşamaya baladılar, ne söylediklerini biz anlamıyorduk. Biraz sonra İbn-i Abbas elbisesini silkeleyerek içeri girdi ve “Yuh olsun şu millete!” dedi, “Tam on üstün özelliği olan büyük bir insana hakaretler yağdırıyorlar!” (Ve sözlerinin sonunda şöyle dedi:) “Hz. Resulullah (s.a.a) elbisesini Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn’in (a.s) üzerlerine çekip, “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden her nevi çirkinlik ve kötülüğü gidermeyi ve sizi tertemiz -mutahhar- kılmayı irade etmiştir” buyurdu.”

e- Aska oğlu Vasıla’nın Rivayeti

Taberi Tefsiri, Müsned-i Ahmed ve Müstedrik-i Hakim’de Tathir ayetinin tefsirinde  -ki bu hadisin Şeyhyn’in şartıyla sahih olduğunu da belirtirler- ve yine Sünen-i Beyhaki’de, Tehavi’nin Müşkil’ül Asar’ında ve Heysemi’nin Mecma’-uz-zevaid hadisin sözleri Taberi’den alınmıştır- Ebu Ammar’dan şöyle rivayet edilir: Aska oğlu Vasıla’nın yanında oturmuştuk; oradakiler Hz. Ali’yi (a.s) kötülemeye başladılar, olnar kalkıp giderken Vasıla bana; “Sen kal.” dedi, “Burada kötülenen o adam hakkında sana söyleyeceklerim var! Hz. Resulullah’ın (s.a.a) yanında bulunduğum bir sırada Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin içerdiler girdiler,  Hz. Resulullah (s.a.a) kendi kisasını onların üzerine çekerek; “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beytimdir” buyurdu. “Onlardan her nevi kötülük ve çirkinliği gider ve onları tertemiz ve arınmış kıl!”

Üsd’ül- Gabe’de Abdullah oğlu Şeddad’tan şöyle rivayet edilir: “Hz. İmam Hüseyn’in (a.s) kesik başını getirdiklerinde bir Şamlı Hz. İmam Hüseyin’le babasına (a.s) lanette bulundu. Bu sırada orada bulunan Aska oğlu Vasıla yerinden kalkarak;”Allah'a yenin ederim ki Hz. Resulullah’tan “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizleri her nevi kötülük ve çirkinlikten uzak tutup tertemiz kılmayı diledi!” ayetini  duyduğum günden beridir Ali, Fatıma, Hasan, ve Hüseyn’i daima sevmişimdir ben!” dedi.

Ümmü Seleme’nin Rivayeti

Müsned-i Ahmed, Taberi Tefsiri ve Müşkil’ül- Asar’da Şehr bin Huşeb’denşöyle rivayet edilir -ki biz burada Ahmed’in Müsned’inden aktarıyoruz- : “İmam Hüseyin bin Ali’nin şahadet haberini aldığı ve Iraklıların o hazreti lanetlediğini duyduğu zaman Ümm’ül- müminin Ümmü Seleme’nin  şöyle dediğini duydum: Hüseyn’i (a.s) öldürdüler! Allah onları öldürsün! Hüseyn’e (a.s) kalleşlikte bulundular ve onu horladılar! Allah onlara lanet etsin! Allah Resulü’nden (s.a) bizzat şöyle duydum (...Ümmü Seleme sözlerinin devamında şöyle buyur du:) “Hz. Resulullah (s.a.a) Hayber kisasını hepsinin üzerine çekerek “Ya Rabbi!” buyurdu, “Bunlar Ehl-i Beytimdir benim! Her nevi kötülük ve çirkinliği onlardan uzaklaştır ve onları tertemiz ve mutahhar kıl!”

Hz. İmam Hüseyn’in (a.s) oğlu İmam Seccad dan da(a.s)  şöyle rivayet olunur:

“(Taber-i, İbni Kesir ve Suyurti, Tefsirlerinde Tathir Ayetinin tefsiri kısmında bu hadiseyi aktarmaktadırlar:)

“Hüseyin oğlu Ali (a.s) bir Şamlıya; “Sen Ahzab Suresindeki “Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her nevi kötülük, kusur ve çirkinliği giderip sizi tertemiz kılmayı diledi” ayetini okumadın mı hiç?!” diye sordu.

Şamlı Müslüman; “Yoksa, siz onlardan mısınız?!” diye karşılık verince İmam Seccad  (a.s) “Evet!” buyurdular”.

Bu haberin tamamı Harezmi’nin Maktel’inde şöyle geçer: “İmam Seccad  (a.s) Ehl-i Beyt’in Kerbela’dan getirilen diğer esirleriyle birlikte Şam şehrinin esirler pazarına götürüldü. Bu sırada onları seyretmeye gelen Şamlı bir Müslüman.;“Sizleri öldürüp helak eden ve Allah’ın kullarını sizin elinizden kurtararak mü’minlerin emirini (Yezid’i) size galip kılan Yüce Allah’a şükürler olsun!” diye bağrınca, İmam Seccad (a.s) bu yaşlı adama bakarak:

-“Ey ihtiyar adam, sen Kur’an okudun mu hiç?!” diye sordu. Yaşlı adam; “Elbette okudum!” diye atılınca İmam Seccad (a.s) şöyle buyurdular:

-“De ki yaptığım elçilik vazifesine karşılık, yakınlarımı sevmekten başka bir karşılık istemiyorum sizden” ayetini de okudun mu?

-Okudum!

-Ey Peygamber, yakınlarına hakkını ver.”ve “Bilin ki ganimet olarak ele geçirdiğiniz şeylerin beşte biri muhakkak Allah’ın, Resulü’nün, yakınlarının, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur.”. ayetlerini de okudun mu?

-Evet, okudum!

-Allah'a andolsun ki bu ayetler de geçen “Ehl-i Beyt”biziz!Bu ayetlerde geçen“Yakınlar” biziz! ,

-Bu ayetler bizim hakkımızda inmiştir!

Yaşlı adam neye uğradığını şaşırmıştı:

-Allah aşkına, siz Hz. Resulullah (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’i misiniz yani?!

-Evet! Ceddimiz Hz. Resulullah (s.a.a)’in hakkı için, yemin ederim ki o Ehl-i Beyt biziz !

Bunu duyan yaşlı adam, İmam (a.s)’a gösterdiği saygısızlıktan utanarak sustu. Bir süre öylece durduktan sonra ellerini göğe kaldırarak şöyle yakardı:

-Ya Rabbi! Bu aileye düşmanlık beslemiş olduğum için tövbe ediyorum, Hz. Muhammed (s.a.a)’in soyuna düşmanlık eden insanlar ve cinlerden teberri ediyor ve onlardan uzak ve beri olduğumu duyuruyorum!

Kisa hadisi konusunda bu kadarın yeterli olacağını sanıyoruz. Zira hakikati Kur’an’da arayan ve Kur’an’ın tefsirini de Hz. Resulullah’tan (s.a.a) olan kimse için bu kadar elbette ki kafidir. .

Bu Rivayetlerin Hulasası

Buraya kadar  hadisler ve  rivayetlerle  aktarmaya çalıştığımız “Kisa Hadis inin kissası” özetle şöyledir:

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) Ümmü Seleme (r.a)’nın sırası olduğu bir gün onun evindeyken vahyin gelmesi üzere; “Çağırın! Hemen söyleyin gelsinler!’” buyurdu. Kimi çağıracaklarını sorunca; “Ehl-i Beyt’imi, Ali’yle Fatıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyin’i çağrın hemen!” buyurdu. Hz. Resulullah (s.a.a) Hayber örmesi siyah kıldan örülmüş kisasını onların üzerine çekerek; “Allah’ım! Bunlar benim soyum, Ehl-i Bey’timdir” buyurdu, “Ya Rabbi, Muhammed’e ve soyuna salat et!” Bu sırada Allah Teala şu ayeti nazil buyurdu: “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden her nevi kiri ve çirkinliği giderip sizi tertemiz, mutahhar kılmayı diler!”

Bu ayet nazil olurken Hz. Resulullah (s.a.a)’in Ehl-i Beyt (a.s)’i o hazretin etrafında, kisa altında oturmuşlardı. Hazret, ayetin nüzulünden sonra “Allahım benim Ehl-i Beyt’im bunlardır; nevi kötülük ve çirkinliği onlardan uzak tut ve onları te rtemiz ve mutahhar kıl!” buyurdu,

O sırada orada bulunan Ümmü Seleme (r.a) bu olayı şöyle anlatır:

“Ben kapının önünde oturmuştum, içeride 7 kişi vardı: Hz. Resulullah (s.a.a), Hz. Cebrail, Hz. Mikail (a.s), Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (a.s). Başımı içeriye doğru uzatıp; “Ya Resulellah! Ben de sizin Ehl-i Beyt’inizden değil miyim?” diye sordum, vallahi hazret olumlu cevap vermedi ama; “Sen hayır üzeresin, sen hayırlı bir gidişattasın, sen Peygamber’in eşlerindensin!” buyurdu.

Bir diğer rivayette de Ümmü Seleme’nin; “Ben Ehl-i Beyt’ten değil miyim?” diye sorduğu ve hazret-i Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) “Sen hayırlı bir yoldasın, benim Ehl-i Beytimse sadece bunlardır! Allahım! Benim Ehl-i Beyt’im daha liyakatlidir!” buyurduğu geçer.

Bu hadisede de görüldüğü üzere, Hz. Resulullah (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin kimler olduğu çok net bir şekilde açıklamış ve şu veya bu şekilde ailesinden sayılan her ferdin buradaki “Ehl-i Beyt’in kapsamına girmediğini ve ayet-i kerimede buyurulan Ehl-i Beyt’in sadece Peygaber’in o hazretin kendisiyle Hz. Ali, Hz. Fatıma ve Hz. Hasan ile Hüseyin (a.s)  olduğunu bilhassa vurgulamış ve defalarca tekrarlamak suretiyle bunun unutulmaması gerktiğini hatırlatmak istemiştir. Resulullah’ın, Tathir Ayeti hakkındaki bu fiili ve  sözlü    açıklamaları hiçbir şüpheye yer  bırakmamakta ve“Ben ve Ehl-i Beyt’im, her nevi günahtan beri ve temiziz.” buyruğuyla kendinin ve Ehl-i Beyt’inin masum olduklarını vurgulamaktadır.

Dahası, Hz. Resulullah (s.a.a) bunu defalarca camide ve cemaatin huzurunda, açklamıştır. Müslümanların huzurunda uzun bir süre, her namaz vakti Hz. Ali ve Hz. Fatıma (a.s)’ın kapısına gelip; “Ey Aehl-I Beytllah Resulü’nün Ehl-i Beyt’i, Allah'ın selam, rahmet ve bereketleri  üzerinize olsun! Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her nevi kiri, kötülük ve çirkinliği gidermeyi ve sizi tertemiz kılmayı diledi” buyuruyordu.

Aynı olay,  “Sabah namazlarında Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Ali (a.s)’ın evinin kapsına gelir ve mübarek ellerini kapının iki yanına koyarak hafifçe içeriye doğru eğilip...” şeklinde başlayan ve yukarıdaki naklin aynısıyla noktalanan bir diğer rivayette de geçmektedir.   Sahabenin bir kısmı, Hz. Resulullah (s.a.a)’in bu ameli ay 6 ay sürekli tekrarladığını söyler;  kimi sahabieler de bu süreyi 7,   8  veya 9 ay olarak belritmişler. Bu ihtilafın sebebini şöyle açıklamak mümkündür: Her sahabi, kendi gördüğü ve bizzat dikkat edip şahit bulunduğu süreyi nakletmiş olsa gerek.

Hz. Resulullah (s.a.a)’ın ayette geçen “Ehl-i Beyt” in kimler olduğunu vurgulamaya ve bu isimler üzerinde zerrece bir ipham ve belirsizliğe yer bırakmamaya yönelik ilginç tavrı,  Kur’an’daki “... Sana  Zikr’i (Kur’an’ı) indirdik ki insanlara kendileri için indirileni açıklayasın, tefekkür edip iyice düşünsünler diye.” buyruğunu eksiksiz olarak yerine getirebilmek ve daha sonra öne sürülebilecek hiçbir bahane ve özre yer  bırakmamak içindir. Tathir Ayetinin bu beş kişi hakkında olduğu o zamanlar hemen herkesin kabul ettiği bir konu idi, Bunun Ehl-I Beyt İmamlar ve diğerlerinin bu konuda çoğu zaman Tathir Ayetinin delil olarak göstermelerinden anlamak mümkündür. Örneğin;

İmam Hasan (a.s) babalarının vefatlarından sonra bir hutbelerinde şöyle buyurmaktadırlar: “Ben Allah’ın,kendilerinden kötülüğü  uzaklaştırdığı ve tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt’tenim.”

Yine Hz. İmam Hasan (a.s) yaralandıktan sonra şöyle buyurmuşlardır: “Biz Allah Teala’nın: “Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden her türlü kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” buyurduğu Ehl-i Beyt’teniz.”

Hz. Ali’nin (a.s) şahadetinden sonra Umre, Ümmü Seleme (r.a) ’dan Hz. Ali (a.s) hakkında sorduğunda Ümmü Seleme (r.a) bu ayeti telavet  ettiler. Sa’d bin Ebi Vakkas da, Muaviye’ kendisinden Hz. Ali (a.s)’a küfür etmesini istediğinde İmam’ın faziletine bu ayetle istidlal etmişler.

Yine İbn-i Vakkas, Hz. İmam Ali (a.s)’a küfr eden bir grubun  karşısında Hz. Ali (a.s)’ın on faziletini sayarken bunlardan birinin Tathir Ayeti olduğunu blirtmiştir.

Allah Resulü’nün sahabilerinden olan Vasile, İmam Ali (a.s)’e küfr edenleri reddetmek için Tathir Ayeti’ni şahit ve delil olarak getirmek işlrridir.

Ümmü Seleme’ye İmam Hüseyn (a.s) ’in şahadet haberi verildiğinde ve Irak ehlinin ona lanetettiğini duyduğunda Tathir Ayeti’nin nüzulü olayını anlatarak ayeti  tilavet etmiş ve İmam’ın katillerini ve Irak ahalisini lanetlemiştir.

Yine Ümmü Seleme ( r.a) ’in rivayetine benzer bir başka rivayette Vasile aynı savunmayı yapar.

Hz.Ali bin Hüseyin Zeynelabidin (a.s) Yezid’e örgüler yağdırıp  Ehl-i Beyt’e küfreden bir Şamlıya Tathir Ayetini okumuştur.



 



1- Kisa, rida veya aba; Hz. Resulullah’ın (s.a.a) dönemi Arap yarım adası’nda Arapların  elbiseleirnin üzerinden giydikleri çok geniş ve kalınca bir   giysinin adıdır.

2- Hakim İmam-ul Mühaddisin Ebu  Nişaburlu Abdullah Muhammed, Nişaburlu Abdullah'ın oğludur. Ö. 405 H.K). Hakim, Ehl-i Sünnet alimlerine  büyük hadis alimlerine verilen lâkaptır. Bu değerlendirmeye göre ilk makam muhaddistir, onu hafız, hüccet ve hâkim makamları izler. Daha fazla bilgi için bkz: El- Muhtasar Fi İl-m'ul Ricâl'il Eser, s.71.

3- Abdullah, Cafer-i Tayyar'ın oğludur. Annesi  Umeys-i Has'amiyye'nin kızı Esmadır. Habeşe hicretinde o diyarda dünyaya geldi. Hz. Resulullah  (s.a.a)’i görmüş, H.K 80'den sonra vefat etmiştir. Bkz: Üsd'ül- Gabe, 3/33.

- Hakim'in Müstedrek‘üs- Sahihayn'i c.3, s.147-148.

-Ahzab, 33.

- Hakim'in Müstedrek‘üs- Sahihayn'i c.3, s.147-148.

- EbuBekir kızı Ayşe. Hz. Resulullah (s.a.a)-sav- Medine'ye hicretlerinden 18 ay sonra onunla evlendi. Hicretin 57, 58 veya 59. yılında vefat ettiği yazılmıştır. Cenaze namazını Ebu Hureyre kıldırmış, Baki Mezarlığına defnedilmiştir. Bkz: “İslam Tarihinde Ayşe'nin Rolü,” Allame Seyyid Murtaza Askeri.

8- Ayşe'nin rivayeti şu şahıslarca nakledilmiştir: Sahih-i Müslim'de, “Ehl-i Beyt'in Faziletleri” babında, c;7 s:130; Beyhaki'nin ea- Sünen ül-  Kubrâ'sında "Peygamberin –(saa)- Ehl-i Beyt'i kimlerdir?" babında, c.2, s:149, Taberi Tefsiri'nde Tathir ayetinin Tefsiri’nde, c.2, s.5; ve İbn-i Kesir tefsirinde 3/485 ve Suyuti'nin ed- Dürr'ül- Mensur'unda, 5/198-199.

- Ümmü Seleme'nin adı Hind'dir. Kureyşli  Ebu Ümeyye el-Mahzumi’nin kızıdır. Abdulesed oğlu Ebu Seleme (ilk kocası) Uhud'da aldığı bir yara nedeniyle şehid olduktan sonra Hz. Resulullah (-saa)- onunla evlendi. Ümmü Seleme (-ra-) Hz. İmam Hüseyn'in (as) şehadetinden sonra H. 61'de beka dünyasına göçtü. Bkz: Üsd'ül Gabe ve: Tehzib'utTehzib.

- Bu rivayeti Taberi Ebu Said'den, o da Ümmü Seleme'den nakleder. Bkz: Tefsir-i. Taberi,  c.22, s.6.

- Taberi. Tef’siri 22/6, Şehr bin Huşeb'in Ümmü Seleme'den nakliyle. İbn-i Kesir de Tefsiri’nin 3/485'inde buna değinir.

- Bu Ömer,  Kureylşli Ebui Seleme el-Mahzumi’nin oğlu ve Hz. Resulullah'ın (saa) oğulluğudur; annesi Ümmü Seleme'dir. Habeşe'de dünyaya gelmiş, Sıffin savaşında Hz. Ali'nin (a.s) safında  Muaviye'ye karşı savaşmıştır. Hz. Ali(a.s) onu Bahreyn ve Fars illerine vali tayin etmiş, h. 83'te Medine'de vefat etmiştir. Bkz: Üsd'ül -Ğabe 4/79.

- Sahih-i  Tirmizi, 12/85; Taberi Tefsiri, ilgili ayetin tefsirinde, 22/7; İbn-i Kesir, 3/485; Müşkil'ül Âsar, 1/335

- Vâsile, Leysli Kâ'b oğlu Aska'nın oğludur. Tebuk Savaşı günlerinde Müslüman oldu. 3 yıl Hz. Peygamber’in (saa) hizmetinde olduğu söylenir.  H. 80'de Dimeşk veya Beytulmakds'te vefat etti. Bkz: Üsd'ül -Gabe, 5/77.

Müstedrek-‘üs- Sahihayn, 2/416 ve 3/147'de "Şeyhayn şartıyla rivayet sahihtir"der. Mecme'uz- Zevâid, 9/167 ve Tahavi'nin Müşkil'ül Âsar'I, 1/335

- Taberi Tefsiri, 22/6; İbn-i Kesir Tefsiri. 3/483; Suyuti,ed- Dürr'ül- Mensur, 5/198; Beyhaki Süneni, 2/15’2, Ahmed Müsned'I, 4/170.

- Yani bu hadis Buhari ve Müslim tarafından sahih kabul edilmiştir.

- Ebu Said Hudri de bu hadisi bizzat Ümmü Seleme'nin kendisinden nakletmiştir. Ebu Said, Sa'd bin Malik-i Ensâri-i Hazrec i-i Hudrî'dir. Hendek ve diğer savaşlara katıldı, H. 60 veya 70'den sonra ölmüştür. Bkz: Usd'ül- Gabe, 2/289.

- Ed Dürr'ı- Mensur Tefsir. 5/198.

- Sünen-i Beyhaki, 2/150; İbni Kesir, 3/483; Suyuti, 5/198. Hakim bu ayetin Ümmü Seleme'nin evinde nazil olduğunu yazar. Bkz. 2/416, Bağdad Tarihi, 9/126; Müşkil'ül -Âsar, 1/334.

- Tirmizi şöyle yazar: "Hz. Fatıma'nın (s.a.) faziletleri hakkında Ömer bin Ebi Seleme, Enes bin Malik, Ebu'l- Hamra, Ma'kal bin Yesâr ve  Ayşe'den pek çok rivayet vardır.

- Sahih-i. Tirmizi, Hz. Fatıma'nın (s.a.) faziletleri babı 13/248-249 ve Tehzib’ut Tehzib 2/297,  Hz. Hasan (s.a) için bkz: er Riyaz’un-Nazire,  2/248 (Hz. Ali (a.s.) eşi ve evlatları Ehl-i Beyt'ioluştururlar ).

- Müsned-i Ahmed ,6/292.

- Hakim'in Müstedrek'i ,2/416'da Ahzab Suresi'nin tefsirinde.

- Ed- Dürr'ül- Mensur, 5/198 ve Müşkil'ül Âsar, 1/233.

- Cami'ul- Beyan, Taberi, 22/7.

- a.g.e.

- Miade süresi /190.

- Hac suresi /30.

- En’am suresi /145.

- Tevbe suresi/95.

- A’raf suresi/ 71.

- Abdullah, Hz. Peygamber efendimizin (saa) amcası Abbas'ın oğludur, hicretten 3 yıl önce doğrdu, H. 68'de Taif'de vefat etti. Bkz: Usd'ül Gabe.

- ed-Dürr’ül- Mensur, Suyuti, 5/199.

- Ebu'l- Kasım veya Ebu Muhammed, ez Zehhak b. Mezahim Hilahi İbn-i Hacer, "Senetsiz pek çok rivayetleri olan doğru sözlü biridir ve beşinci tabakada yer alan bir ravidir" der. H. 100'de  ölmüştür. Bkz: Tehzib'ut Tehzib, 1/273.

- Dürr'ül- Mensur, Suyuti, 5/199

- Taberi Tefsiri. 22/5;  Zehair'ul- Ukbâ, Taberi, s. 24 ve Suyuti Tefsiri, 5/198.

- Müşkil'ül- Âsar, 1/332.

- Zeyd, Hazreç kabilesinden ve Ensar’dan Erkam'ın oğludur. Hz. Resulullah (saa) yaşının küçüklüğü sebebiyle Uhud savaşına katılmasına izin vermediyse de ondan sonraki savaşlara katılmıştır. Sıffin savaşında Hz. Ali'nin (a.s) yayınında  yer aldı. Hz. İmam Hüseyn'in (a.s) Kerbelâ'da şehadetinden sonra Zeyd Kufe'de öldü. Bkz: Üsd'ül- Gabe ,2/199.

- Sahih-i. Müslim, Hz. Ali'nin (as) faziletleri babı, 7/133.

- Heysemî'nin Mecma’uz-Zevaid', 9/165-167, Ehl-i Beyt'in faziletleri babı.

- Katade'de şu dört isim geçer: Sedusi, Rehavi, Kaysî, Ensâri. Dördü de güvenilirdir. Biyografileri için bkz: Tehzib’ut-Tehzib, 2/123.

- Taberi Tefsiri. 22/5 ve Ed- Dürr'ul Mensur, 5/199.

- Taberi Tefsiri, 22/5.

- Ebu Bürze Eslemi sahabiden sayılmıştır. H. 60 veya 64'te Kufe'de vefat etti. bkz: Üsd'ül Ğabe, 5/146.

- Bu rivayetteki "17 ay" tabiri yazarların hatası olsa gerektir, doğrusu 7 aydır.

- Mecma’uz-zzevaid, 9/169.

- ed-Dürr'ül- Mensur Tefsiri 5/199.

- Enes, Hazreçli ve Ensar’dan Malik'in oğludur, Hz. Peygamber-i Ekrem'e (–sav-) on yıl hizmette bulunduğu rivayet edilir, H. 90'dan sonra Basra'da öldüğü kayıtlıdır.

- Müstedrek-‘üs Sahihayn, 3/158'de , Müslim'in  şartıyla bu hadisi doğrular.Bkz:Üsd’ül –Gabe,5/521; Ahmed'in Müsnedi, 3/258, Taberi Tefsiri 22/5; İbn-i Kesir, 3/483;ed- Dürr'ül- Mensur, 5/199; Müsned-i Teyâlesi, 8/274'te Hz. Resulullah'ın (sav) bunu bir ay tekrarladığı geçer. Bkz: Sahih-i Tirmizi,' Ahzab Suresi'nin tefsirI, c.12, s:85; ve Kenz'ül- Ummal'ın 1. Baskısı, 7/103. Ebu'l- Hamrâ, Hz. Resulullah'ın (saa) azatlısıdır. Adının Hilal, babasının da Hâris olduğu, bir yerde de babasının adının Zafer olduğu geçer. Bkz: Üsd'ül Gabe, 5/174.

- İstiy'ab'da Ebu’l- Hamra rivayeti, 2/598 ve Taberi, İbn-i Kesir ve Suyuti'nin tefsirlerinde de geçer. Biyografisi için bkz: İsti'ab, 5/637;  Üsd'ül- Gâbe, 5/174;  Mecma’uz-Zevâid, 9/121 ve 168've  Müşkil'ül Âsar, s.338.

- Mecma’uz- Zvaid, 9/169; Suyuti Tefsiri, 5/199.

- Müstedreküs-S Sahihayn, Hasan bin Ali'nin (a.s) faziletleri babı, 3/172.

- Mecma’uz-Zevaid, Ehl-i Beyt'in faziletleri babı, 9/172; İbn-i Kesir 3/486.

- Hadisin bir kısmı nakledilmekle yetinilmiştir.

- Müşkil'ül- Âsar, 1/336.

- Sâ'd bin Ebi Vakkas oğlu Âmir'in naklettiği hadis bütün sahihler'de geçer. İbn-i Hacer şöyle yazar: “Âmir güvenilir ve 3. tabakadaki ravilerdendir, h. 104'te öldü, bk: Takrib'ettehzib 1/387.

57- Hasâis-i Nesai ,s.4.

- Taberi Tefsiri. 22/7; İbn-i Kesir 3/485; (Biz Taberi'den naklettik), Müstedrek-i Hakim, 3/167 ve Müşkil'ül Âsar, 1/336, 2/33 ve Taberi Tarihi, 5/31.

-Taber-i Tarihi,5/31

- Müsned-i Ahmed, 1/331 1. basım, incelenen 2. basımda 5/3062'de İbn-i Abbas Hz. Ali'nin (a.s) on faziletini sayar ki, Nesâi de bunları Hasâis'inde  s.11'de nakleder.Bkz: er Riyaz'un Nezire, 2/269 ve Meca’uz-. Zevaid, 9/119.

- Amr, Meymun Evdî'nin oğludur, tabiinden olup güvenilirdir; hadisleri Sahiheyn'de geçer; H. 74'te Kufe'de ölmüştür. Bkz: Tahzib’ut –Tehzib, 2/80.

- Ebu Ammar Şeddad, Demeşkli Abdullah Kureyşi'nin oğludur, güvenilirdir, 4.tabaka  ravilerindendir, hadisleri Sıhah'ta geçer. Bkz: Tehzib'uet- Tehzib, 1/347.

- 56- Müşkil'ül- Âsar,Tahâvi, 1/346; Taberi Tefsiri, 22/6; Müsned-i Ahmed, 4/107'teki nakilde "ona küfrettiler" ve "kendisine küfredilen o zat" ibareleri çıkarılmıştır; Mecma’uz Zevaid, 9/167;  Müstedrek-i Hakim, 2/416 ve 3/147 ve Sünen-i Beyhâki, 2/152.

- Üsd'ül- Gabe, 2/20'de Hz. İmam Hasan-ı Müçteba'nın (a.s) biyografisinde.

-Hadis'in tamamı Müsned-i Amed'in Müsned-i. Ümmü Seleme bölümünde geçer. Ayrıca, Şehr bin Huşeb Eş'ari Şâmî 3. Tabakada yer alan  güvenilir ravilerdendir, Sıhah'ta hadisleri geçer, Bkz: Tehzib’ut –Tehzib, 1/350. Hadisin tamamı için: Müsned-i Ahmed, 6/298'de;Taberi Tefsiri,. 22/6; Müskil'ül- Âsra, 1/335.

- Taberi Tefsiri, 22/7, İbn-i Kesir 3/486 vede- Dürr’ül-. Mensur, 5/199.

- Şûrâ Suresi, 23.

- İsrâ Suresi, 26.

- Enfâl Suresi, 41.

- Maktel-i Harezmi, 2/61, Necef basımı.

-Nahl Suresi, 44.