Ender Dağ
çocuk terbİYESİ - (AğZI bozukluk)
İnsan çocukken ister istemez bazı
kötü alışkanlıklar edinir. Bu kötü
alışkanlıklardan biri de ağzı bozukluktur.
Çevresinden, okuduğu okuldan, edindiği arkadaşlardan ya da
büyüklerinden ister istemez duyduğu kötü sözleri kendiside telaffuz etmeye
başlar. Bazıları büyüdüklerinde bu sözleri bir daha
ağızlarına almazken ne yazık ki bazı kişiler bu
kötü alışkanlığı devam ettirmektedir. Ağzı
bozuk olan kişiler, küçükken
edindikleri bu alışkanlığı terk edemez, ister istemez ağızlarına gelen
her şeyi söylerler. Küfreder, çirkin sözler
söyler, bağırıp çağırır. Lanet eder,
başkalarına laf atar, dokunaklı sözler söyler, azarlar, çirkin
söz ve tabirlerle insanlara hakaret eder, kaş ve göz hareketleriyle
insanların taklidini yapar, sert çıkışır,
başkalarıyla alay eder. Ağzı bozukluk, eline, beline, diline
hakim ol diyen alevi inancında haram ve büyük günahlardan biridir.
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: "Allah
Teâla, cenneti; ağzı bozuk olan, küfreden,
hayasız, kaygısız, başkaları hakkında
söylediği söze ve kendi hakkında söylenen şeye dikkat etmeyen
kimseye haram kılmıştır." (1)
İmam Sadık (a.s) da buyuruyor ki: "Küfretmek,
çirkin sözler söylemek ve her şey dil uzatmak nifak ve
imansızlığın belirtilerindendir."(2)
Allah Teâla Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyuruyor: "Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle
alay eden her kişinin vay haline." (3)
Ağzı bozuk kişiler, akılsız ve düşük kimselerdir.
Bu çirkin alışkanlık nedeniyle doğru dürüst dostlar
edinemez, daha çok düşman edinirler. Halkın tepkisini alır ve
insanlar onlarla konuşmaktan çekinirler.
Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "İnsanların
en kötüsü, halkın, ağzı bozukluğundan korktuğu ve
kendileriyle bir arada oturmaktan çekindiği kimsedir."(4)
İmam Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmektedir:
"İnsanlar, her kimin
dilinden korkarsa o kimse cehenneme gidecektir."(5)
Yine Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilir: "Mümin
dokunaklı söz söylemez, lanet etmez, küfretmez ve ağzı-bozukluk
etmez." (6)
Çocuk
yaşlarda başlayan bu kötü alışkanlıkta ana ve
babanın faktörü büyüktür. Ardından çevre ve arkadaşlar
gelmektedir. Burada ebeveyne düşen görev şüphesiz ilk başta
çocuklarının önünde olabildiğince kötü söz söylemekten
sakınmaları ve çocuklarını edep ve ahlak çerçevesinde
yetiştirmeye özen göstermeleridir. Ardından çocuklarının
kimlerle dostluk kurduklarına dikkat etmeleri gerekmektedir.
Ana ve babanın, çocuklarının terbiyeleri
için gayret sarf etmeleri aslında o kadar zor bir iş değildir.
Çocuklar, anne ve babalarından ilgi beklerler. eğer ebeveynler çocuklarına yeteri
kadar ilgi gösterirlerse, çocukları
da onların sözlerini dinleyip onların edep ve ahlakıyla
yetişirler. İmam Seccad (a.s) da şöyle buyuruyor: "Çocuğunun
hakkı; ister iyi olsun, ister kötü, senden dünyaya geldiğini ve sana
nispeti olduğunu göz önünde bulundurman ve onun terbiyesi ile vazifeli
olduğunu bilmendir. Allah'ı tanımada ona kılavuz olmalı
ve Allah'a itaat etme hususunda ona yardımcı olmalısın.
Senin çocuğuna karşı davranışın, ona, iyilikte
bulunduğu takdirde mükâfatlandırılacağına ve kötülükte
bulunduğunda da azaplandırılacağına bilinci olan bir
şahısın davranışı gibi olmalıdır."(7)
Anne
ve babanın çocukları ile ilgilenip,
daima onlara öğüt vermeleri gerekmektedir. Ama eğer ebeveyn
çocuklarına yeterli ilgiyi vermezse,
bu çocuklar çevrelerindeki başka insanları örnek alırlar.
Resulullah
(s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "Babanın, çocuğuna
verebileceği en iyi şey, edep
ve terbiyedir."(8) Babanın, çocuğunun terbiyesindeki rolü büyüktür
ve bu nedenle büyük çaba sarf etmek zorundadır. Eğer baba bu konuda
yeterli çabayı sarf etmezse çocuğu istenilen edep ve ahlak seviyesine
gelemez. Yine Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilir: "Çocuk
itaatsizlikten dolayı nasıl anne ve babasını incitiyorsa,
anne ve baba da kendi vazifelerini yerine getirmedikleri taktirde
çocuklarını incitmiş olurlar"(9). Hem çocuğun hem
de ebeveynin incinmemesi için çocuklara gerekli ilginin gösterilmesi
gerekmektedir. Yani ebeveynler olarak üstümüze düşen görevi yerine
getirmek zorundayız.
Bu konuyla ilgili
Toplumda Birçok kişiden duyduğum genel yakınmalarda Onlara
sözlerimizi geçiremiyoruz, bizi
dinlemiyorlar olmuştur. Ergenlik yaşına gelmiş olan
bir gence edep ve ahlakı öğretmek için bence biraz geç
kalınmıştır.
Bir gerçek varsa bu da gençler daha çocukken onlara gerekli
edep ve ahlak aşılanıp,
onlara gereken ilgi gösterilirse, onlar büyüdüklerinde istenilen düzeyde bir
olgunluğa sahip olurlar.
Çocuğunuz kötü bir söz söylediğini
duyduğunuzda onun yüzüne gülmeyin, zira gülmeniz onun söylediği sözü
beğendiğiniz anlamına gelir. Dayakla ya da bağırmakla
da onun bu hareketlerinin önünü almaya kalkmayın; çünkü bu yöntem genelde
aksi sonuçlar doğurur. Tatlı dille konuyu onlara açın ve
söyleyin ki: Küfretmek, çirkin bir iştir, iyi bir çocuk asla küfretmez.
Ben senin küfretmeni sevmiyorum. Allah da küfretmeyi sevmez ve küfreden
insanları cezalandırır, senin bu kötü sözleri terbiyesiz
çocuklardan öğrenmiş olduğunu biliyorum ama bir daha bunu
tekrarlama şeklinde sözlerle çocuğun davranışlarında
etkili olabilirsiniz.
Anne ve babaların,
çocuklarına karşı en büyük görevi onları güzel
ahlaklı, şefkatli, insan sever, hayırsever, özgür, cesur, adalet
sever, bilgili, dürüst, şerefli, imanlı, vazifesini bilir,
sağlıklı, çalışkan ve okur-yazar olarak
yetiştirmeleridir. Böyle yetiştirilen
bir evlat hem dünyada saadete kavuşmuş olur, hem de ahirette.
Çocuk büyütmek sadece onun temel ihtiyaçlarını karşılamakla
olmaz. Bunun yanında ona gerekli edep ve ahlakı vermekle olur.
Eğer gerekli edep ve ahlakı çocuklarımıza veremezsek iyi
bir evlat yerine kötü bir evlat yetiştirmiş oluruz. Hz. Ali (a.s)
şöyle buyuruyor: "Kötü evlat, insanın en büyük
musibetlerindendir."(10). Yine Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki: "Kötü
evlat, anne ve babanın şerefini yok eder ve geriye kalanları
rezil eder."(11). Bu musibeti kimse yaşamak
istemiyorsa ve çocuğu yüzünden toplumda kötü bir şekilde anılmak
istemiyorsa onlara gerekli ilgiyi göstersin, çocuklarımızı
iyi bir edep ve ahlakla yetiştirmek için onlara küçük yaşta
yanlışla doğruyu öğretelim ve onlarla ilgilenelim.
Sevgi ve saygılarımla...
(1) Usul-u Kâfi, c.2, s.323.
(3)
Hümeze, 1.
(4) Usul-u Kâfi, c.2, s.325.
(5) Usul-u Kâfi, c.2, s.327.
(6) Muhaccet-ul Beyza, c.3, s.127.
(7) Mekarim-ul Ahlak, s.484.
(8) Mecma-uz Zevaid, c.8, s.159.
(9) Bihar-ul Envar, c.104, s.93.
(10) Gurer-ul Hikem, s. 180.
(11) Gurer-ul Hikem, s.780.