Kerbela Kokulu Çocuklar İçin
PEYGAMBERİN GÜLÜMSEMESİ
Öykü Kitabı
 

1- HZ. PEYGAMBER (S.A.A)’İN GÜLÜMSEMESİ

2- SIRAYA RİAYET EDİN

3- RESULULLAH (S.A.A)’İN AĞLAMASI

4- KÖR YANINDA KENDİNİZİ KORUMAK!

5- KÖTÜ AHLAKLILIK KABİR AZABINA SEBEP OLUR

6- BEREKETLİ ON İKİ DİRHEM

7- YA RESULELLAH! BANA TAVSİYE ET!  
   8- YETİMLER İÇİN AĞLAMAK

9- DOSTLARLA BARIŞ İÇİNDE OLMAK

10-ÇABA VEYA ZENGİN OLMAK YOLU

 

Orjinal Adı: Dastanha-i Bihar’ul-Envar
Derleyen: Mahmud NASIRİ
Çeviren: Fahrettin ALTAN
Çocuklar için uyarlayan: Feride DEMİR
Resimlendirme: Muhammed H.İPEK & Feride DEMİR
Programlama: Muhammed H.İPEK
©Tüm Hakları www.IslamKutuphanesi.com ve www.CocukKutuphanesi.com'a aittir.
"Peygamberin Gülümsemesi" Ekim / 2007

 

 


 

 

1-   HZ. PEYGAMBER (S.A.A)’İN GÜLÜMSEMESİ
 

MelekBir gün Hz. Peygamber (s.a.a) gülümseyerek göğe bakıyordu, bir adam Hazretin gülümsemesinin sebebini sorunca Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: “Evet göğe bakıyordum, iki melek, kendi yerinde ibadetle meşgul olan mümin bir kulun gece gündüz yaptığı ibadetlerinin sevabını yazmaları için yeryüzüne indiler, fakat onu, hasta olduğundan dolayı ibadet ettiği yerde bulamayınca göğe çıkıp Allah’a (c.c) şöyle söylediler: “Ey Rabbimiz! Biz o iyi kulun ibadetini yazmak için her zamanki gibi onun ibadet ettiği yere gittik, fakat onu orada bulamadık, hasta olup yataklara düşmüş.”

Allah (c.c), o meleklerin cevabında şöyle buyurdu: “O mümin kul, hasta yatağında olduğu sürece, her gün ibadet ettiği yerde olduğu zaman ki gibi ona sevap yazın. Hasta yatağında olduğu sürece onun hayır işlerinin ödülü bana aittir; onun ödülünü ben vereceğim.”[1][1]

 

 

2- SIRAYA RİAYET EDİN

 

  Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Bir gün Resulullah (s.a.a) dinlenmekte idi. Oğlu İmam Hasan su istedi. Resulullah (s.a.a) de bir kaba biraz süt sağıp onu Hasan’a (a.s) verdi. Hüseyin (a.s) bu durumu görünce sütü almak için yerinden kalktı. Ama Resulullah (s.a.a) ona mani olup sütü Hasan’a verdi. Bu durumu görünce şöyle dedim: “Ya Resulullah! Hasan’ı daha çok mu seviyorsun” Resulullah cevap verdi: “Hayır öyle değildir. Benim Hasan’ı savunmamın sebebi, öncelik onun hakkı olduğu içindir. Çünkü O, daha önce su istemişti, sıraya uymak gerekir.”[2][2]

 

  

3- RESULULLAH (S.A.A)’İN AĞLAMASI

 

Resulullah (s.a.a) bir gece hanımı Ümmü Seleme’nin evinde idi. Gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allah’a yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmü Seleme, Resulullah (s.a.a)’ı yatağında görmeyince kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.a) evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allah’a şöyle yalvarıp yakarıyor:

“Allah’ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların bana gülme vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme.

Allah’ım!Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme.

Allah’ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her beladan koru.”

Ümmü Seleme Resulullah (s.a.a)’in bu durumunu görünce ağlayarak kendi yerine döndü. Resulullah (s.a.a) Ümmü Seleme’nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sordu.

Ümmü Seleme şöyle dedi:

“Ya Resulullah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza rağmen Allah’tan böyle korkuyorsunuz, Allah’tan bir an bile sizi kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!”

Resulullah (s.a.a) onun sözüne karşılık şöyle dedi:

“Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi makamıma güveneyim! Oysa ki Allah (c.c), Hz. Yunus’u[3][3] bir an kendi haline bıraktı ve onun başına gelmemesi gereken şey geldi!”[4][4]

 

 

4- KÖR YANINDA KENDİNİZİ KORUMAK!

 

Ümmü Seleme şöyle diyor:

Peygamber (s.a.a)’in yanında idik. Meymune isminde olan hanımlarından birisi de orada idi. Bu esnada kör olan İbn-i Ümmü Mektum Resulullah’ın huzuruna geldi. Resulullah (s.a.a) bana ve Meymune’ye; “İbn-i Ümmü Mektum’un karşısında kendinizi koruyun.”

Ya Resulullah o kör değil midir, kapalı olmamızın ne anlamı vardır? dediğimizde de şöyle dedi:

“Siz de mi körsünüz? Siz onu görmüyor musunuz?”[5][5]

 

 

5- KÖTÜ AHLAKLILIK KABİR AZABINA SEBEP OLUR

 

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:

“Sa’d bin Muaz’ın ölüm haberini Resulullah (s.a.a)’e verdiklerinde, Hazret kalkıp yanındakilerle birlikte onun evine gittiler. Resulullah’ın emri ile Sa’d’a gusül verdiler. Gusül ve kefenleme işleminden sonra onu bir tabuta bırakıp defnetmek için kabristana götürdüler.

Cenazeyi götürürken Resulullah (s.a.a) yalın ayak ve hırkasız hareket ediyordu, kabrin yakınına ulaşana dek bazen tabutun sağ bazen de sol tarafını tutuyordu. Resulullah (s.a.a)’in bizzat kendisi kabrin içine girip cenazeyi kabre bıraktı; taş, tuğla ve diğer şeylerin getirilmesini emretti. Daha sonra elleriyle cenazenin üzerini kapatıp onun üzerine toprak döktüler.

Bu esnada Sa’d’ın annesi kabrin kenarına gelerek şöyle dedi: “Ey Sa’d ! Cennet sana kutlu olsun.”

Resulullah (s.a.a) bu sözü ondan duyar duymaz şöyle buyurdular: “Ey Sa’d’ın annesi !Sus! Allah adına bu kadar kesin konuşma. Şimdi Sa’d kabir azabı çekmektedir ve bundan dolayı eziyet görür.”

Daha sonra kabristandan (mezarlıktan) geri döndüler. Hz. Peygamber’le birlikte olan halk şöyle dediler: “Ya Resulullah! Sa’d için yaptığın işleri şimdiye kadar hiç kimse hakkında yapmamışsınız. Ayak yalın, hırkasız onun cenazesine katıldınız; tabutun bazen sağ bazen de sol tarafından tutuyordunuz !”

Resulullah (s.a.a) onların cevabında şöyle buyurdular:

“Melekler de ayakkabısız idiler; ben de onlara uydum, elim Cebrail’in elinde olduğundan dolayı o tabutun neresinden tutuyorduysa ben de o tarafından tutuyordum.”

Halk bu sözleri duyunca şöyle dediler:

“Ya Resulullah ! Sa’dın cenazesine namaz kıldınız, mübarek ellerinizle onu kabre bıraktınız, kabri kendi elinizle düzelttiniz, yine de kabir Sa’d’ı sıktı mı diyorsunuz?”

Resulullah (s.a.a) cevaben: “Evet, kabir azabını çekti. Çünkü o, evinde kötü ahlaklı idi, kabir azabı bundan dolayı idi.”[6][6]

 

 

6- BEREKETLİ ON İKİ DİRHEM

 

          Hz Ali (a.s), Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) tarafından O’na bir gömlek almak için Pazara gitmekle görevlendi. Hz. Ali (a.s) da pazara gidip on iki dirheme bir gömlek alarak eve döndü.

Resulullah (s.a.a)- “Bu gömleği kaça aldın?”

Hz. Ali- “On iki dirheme.”

Resulullah (s.a.a) - “Bu gömleği öyle sevmiyorum, bundan daha ucuzunu istiyorum. Acaba satıcı bunu geri alırmı?”dedi

Hz. Ali (a.s) şöyle diyor: Gömleği alıp çarşıya döndüm, Peygamber’in isteğini satıcıya ilettim, satıcı da kabul etti. Parayı alıp Peygamber (s.a.a)’in yanına döndüm. Bir gömlek almak için Resulullah (s.a.a) ile birlikte Pazara doğru hareket ettik. Yolun yarısında Resulullah (s.a.a)’in gözü, ağlayan bir kadına ilişti. Resulullah (s.a.a) onun yanına gidip; “Neden ağlıyorsun?” diye sordu. Kadın şöyle dedi. “Ev sahibi bana dört dirhem verdi, bir şeyler almak için beni çarşıya gönderdi. Fakat ben parayı nasıl kaybettiğimi bilemiyorum, şimdi eve dönmekten korkuyorum.”

Resulullah (s.a.a) on iki dirhemden dört dirhemi kadına verdi ve “İstediğin şeyleri al ve eve dön” diye buyurdular.

Resulullah (s.a.a) Allah’a şükredip pazara doğru hareket etti, pazardan dört dirheme bir gömlek alıp giydi. Eve döndüğünde, yol üzerinde bir çıplağı görünce gömleğini çıkarıp ona verdi. Kendisi tekrar çarşıya geri döndü, yine dört dirheme bir gömlek alıp giydi ve eve doğru hareket etti. Yolun yarısında yine aynı kadını üzüntülü ve şaşkın bir halde gördü. Bunun üzerine; “Neden evinize gitmedin?” diye sordu.

Kadın- Ya Resulullah, gecikmişim, beni dövmelerinden korkuyorum.

Resulullah- “Gel birlikte gidelim, evinizi bana göster ben affetmeleri için aracı olurum.”dedi.

Resulullah (s.a.a) o kadın ile birlikte yola koyuldu. Evlerine yetiştiklerinde kadın; “İşte bu bizim evdir” dedi.

Resulullah (s.a.a) kapının arkasından yüksek bir sesle; “Ey ev sahibi! Selam’un- aleykum” dedi. Bir cevap gelmedi. Tekrar ikinci kez selam verdi, yine bir cevap duyulmadı. Üçüncü kez bir daha selam verdiğinde, “Aleyke’s- selam ya Resulullah ve rahmetullahi ve berekatuh” diye cevap verdiler.

Resulullah (s.a.a), “Neden ilk defa cevap vermediniz? Acaba benim sesimi duymadınız mı?”diye sordu.

Ev Sahibi, "İlk defasında duyduk, senin olduğunu bile anladık."dedi.

Resulullah (s.a.a), “ Öyleyse neden geç cevap verdiniz?” diye sordu.

Ev sahibi, "Senin sesini bir kaç defa duymak istedik."dedi.

Resulullah (s.a.a)- “bu kadın gecikmiştir, onu cezalandırmamanız için size ricaya geldim.”dedi.

Ev sahibi, "Ya Resulullah! Sizin mübarek ayağınızın hürmetine bu kadın artık şimdiden özgürdür."dedi.

Daha sonra Resulullah (s.a.a) kendi kendisine şöyle dedi: “Allah’a şükür, ne de bereketli on iki dirhemdi! İki çıplağı örttü, bir köleyi ise özgür etti.”[7][7]

 

 

7- YA RESULELLAH! BANA TAVSİYE ET!

 

Hz. Ali (a.s) şöyle diyor:

Bir şahıs Resulullah (s.a.a)’in karşısına gelerek Hazretin kendisine nasihat etmesini istedi. Resulullah (s.a.a) ona şöyle nasihat ettiler:

“Benim sana nasihat şudur ki; parçalansan, ateşe atılıp yakılsan bile Allah’a eş koşma.

Annene ve babana eziyet etme; eğer dünyadan göçmeni bile emretseler öyle yap.

İhtiyacından fazla kalan malını dini kardeşinin ihtiyarına bırak.

Müslüman kardeşinle karşılaştığında açık yüzlü ol.

Halka ihanet etme.

Gördüğün her Müslüman’a selam ver.

İnsanları İslam’a doğru davet et.

Bil ki, her sorunu çözmenin (sıkıntısı olanın sıkıntısını gidermenin), Hz. Yakup’un oğullarından bir köleyi azat etmek kadar sevabı vardır.

Bil ki, şarap ve her sarhoş edici şey de haramdır.”[8][8]

 

 

8- YETİMLER İÇİN AĞLAMAK
 

Uhud savaşında İslam savaşçılarından çoğu şahadete erişti, Hz. Hamza da o savaşta şehit düştü, hatta Hz. Peygamber (s.a.a)’in şehit olduğu haberi bile yayıldı.

Savaş sona erdikten sonra, Medine kadınları Uhud’a doğru hareket edip Peygamber (s.a.a)’in yanına koştular; herkes kendi şehitlerini bırakıp, Peygamber’i sorup arıyorlardı.

Bu arada Cehş’in kızı Zeynep Peygamber (s.a.a) ile karşılaştı.

Hz. Peygamber, “Sabırlı ve tahammüllü ol!”dedi.

 Zeynep, " Niçin?"diye sordu.

Hz. Peygamber, “Kardeşin Abdullah’ın şahadetinden dolayı.”diye buyurdu.

Zeynep, "Şahadet onun için kutlu ve mübarek olsun!"dedi.

Hz. Peygamber, “Sabret!”dedi.

Zeynep- Ne için?

Hz. Peygamber, “Dayın Hamza’nın şahadetinden dolayı.”diye buyurdu.

Zeynep, "Biz hepimiz Allah’tanız ve hepimiz O’na doğru döneceğiz, şahadet makamı ona mübarek olsun!"dedi.

Resulullah (s.a.a) biraz durduktan sonra Zeyneb’e dönerek şöyle buyurdu: - “Sabırlı ol!”

Zeynep, "Şimdi niçin?"diye sordu.

Resulullah,“Eşin Mus’ab bin Umeyr’in şahadetinden dolayı.”diye buyurdu.

Zeynep, bu sözü duyunca yüksek bir sesle ağladı ve can yakıcı bir şekilde sızladı. Zeyneb’e; "Neden kocan için böyle ağlıyorsun?" diyenlere şöyle cevap verirdi: “Ağlamam kocam için değildir. Çünkü o Peygamber (s.a.a)’in yanında şahadet makamına erişmiştir. Benim ağlamam onun yetimleri içindir. Zira eğer çocuklar babalarını benden sorarlarsa onlara ne cevap vereyim?”[9][9]

 

 

9- DOSTLARLA BARIŞ İÇİNDE OLMAK

 

Ebu Hureyre şöyle diyor:

Resulullah (s.a.a) bir gün oturdukları yerde gülümsüyordu. Gülümsemesinin sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:

“Bana inananlardan iki kişi gelip Allah Teala’nın huzurunda duracaklar; onlardan biri diyecek ki: "Allah’ım! benim hakkımı ondan al!

Allah (c.c) buyuracak ki: “Kardeşinin hakkını ver!”

Borçlu adam: Allah’ım! Benim ona verecek param ve malım yoktur.”

Hak sahibi de diyecek ki: “Ey Rabbim! Öyleyse benim günahlarımdan alsın”

Sonra Resulullah (s.a.a)’in gözlerinde yaşlar boşanarak şöyle dedi:

“Kıyamet günü öyle bir gündür ki insanlar, günahlarının başka bir kimseye yüklenmesine ihtiyaç duyarlar.

Allah Teala hakkını isteyen kimseye şöyle buyurur: "Gözlerini çevir, cennete doğru bir bak, ne görüyorsun?" O zaman başını kaldırıp güzel nimetleri görünce hayretle; "Allah’ım! Bunlar kimin içindir?" diyecektir.

Allah Teala, “O hakkın değerini bana veren kimse içindir.”buyurur.

Hak sahibi, "O hakkın değerini kim sana ödeyebilir?"diye sorar.

Allah Teala, “Sen.”diye cevap verir.

Hak sahibi, "Ben nasıl ödeyebilirim?"diye sorar.

Allah Teala, “Ona hakkını bağışlamanla ”diye cevap verir.

Hak sahibi, "Allah’ım! hakkımı affettim."der. Daha sonra Allah Teala buyuracak ki: “Dini kardeşinin elini tut, birlikte cennete gidin !” Bu esnada Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: “İmanlı olun, birbirinizin arasını bulun!”[10][10]

 

 

10- ÇABA VEYA ZENGİN OLMAK YOLU

 

Bir adam bir şey istemek için Hz. Peygamber’in yanına gitti. Oraya ulaştığında Resulullah (s.a.a)’in şöyle dediğini duydu:

“Kim bizden bir şey isterse veririz, kim ihtiyaçsız olmaya çalışırsa Allah onu ihtiyaçsız kılar.”

Adamcağız Resulullah (s.a.a)’in bu sözünü duyunca Ondan bir şey istemeden yanından ayrıldılar. İkinci kez yine Resulullah’ın yanına gelip bir şey istemeden evine geri döndü.

Üçüncü kez yine Resulullah’tan aynı sözü duyunca bir şey istemeden evine geri döndü. Sonra komşusundan bir balta emanet alıp çöle çıktı, bir miktar odun toplayıp pazara götürerek bir buçuk kilo arpaya odunları sattı. Elde ettiği arpayı, ekmek yaparak ailesiyle birlikte yediler. Adam yılmadan bu işine devam etti, ilk önce bir balta satın aldı, daha sonra elde ettiği kazançtan iki genç deve ve bir köle aldı, böylece durumu düzelip zenginleşti.

 Daha sonra Resulullah’ın yanına giderek olayı Peygambere anlattı. Resulullah (s.a.a) onun sözünü dinledikten sonra şöyle dedi:

“Demedim mi kim bizden bir şey isterse ona veririz, ihtiyaçsız olmaya çalışırsa Allah onu ihtiyaçsız kılar?!”

 

----------------------------
eKitap: www.IslamKutuphanesi.com