![]() |
İMAM SADIK (A.S)’IN YAŞANTISIYLA İLGİLİ HADİS VE RİVAYETLER |
![]() |
İmam sadık (a.s)’a: “İşlerini ne üzere bina ettin?” dediklerinde buyurdular ki:
“Dört şey üzere bina ettim:
1- Amelimi, benden başka kimsenin yapmayacağını öğrendim; bundan dolayı gayret ettim.
2- Allah Teala’nın benden haberdar olduğunu öğrendin; bundan dolayı hayâ ettim.
3- Rızkımı, başkasının yemeyeceğini öğrendim; bundan dolayı mutmain (rahat) oldum.
4- İşimin sonunun ölüm olduğunu öğrendim; bundan dolayı onun için hazırlandım.”[1]
İmam Sadık (a.s) musibet anında şöyle buyuruyorlardı:
“Hamd Allah’a ki, musibeti dinimde karar kılmadı; hamd Allah’a ki, isteseydi musibeti bundan daha büyük kılardı; o iş üzere hamd Allah’a ki, olmasını istedi, o da oluverdi.”[2]
Davud-i Rıkkî diyor ki:
“Ben İmam Sadık (a.s)’dan, duasında genellikle beş kişinin yani Resulullah, Emir’ul-Müminin Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin aleyhim’us- selam’ın hakkı hürmetine Allah’a ısrar ettiğini ve O’nu çağırdığını duyuyordum.”[3]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İnsanlar Allah’a üç şekilde ibadet ederler: Bir grup Allah’a, O’nun sevabına rağbetten dolayı ibadet eder; bu haris insanların ibadetidir. Bir grup Allah’a, cehennem ateşinin korkusundan dolayı ibadet eder; bu da kölelerin ibadetidir. Ama ben Allah’a, sevgiden dolayı ibadet ederim; işte bu kerim insanların ibadetidir.”[4]
(Malikiyye mezhebinin imamı olan) Malik, İmam Cafer Sadık (a.s) hakkında şöyle diyor:
“...Ben bir müddet İmam Cafer Sadık (a.s)’ın yanına gidiyordum; onu üç halet dışında görmedim: Ya namaz kılıyordu ya susmuştu veya Kur’ân okuyor ve kendisini ilgilendirmeyen bir şey hakkında konuşmuyordu. İmam Sadık (a.s), Allah’tan korkan alim ve kullardan idi.”[5]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Ben soğuk su içip de İmam Hüseyin (a.s)’ı hatırlamadığım olmamıştır.”[6]
(İmam Sadık (a.s)’ın yaranlarından olan) Sudeyr-i Sayrefî, uzun bir hadiste diyor ki:
İmam Sadık (a.s), Hz. Mehdi (a.s)’la ilgili şöyle buyuruyordu:
“Ey benim efendim, senin gaybetin uykumu kaçırmış, yatağımı daraltmış ve kalbimin rahatlığını elimden alıvermiştir.”[7]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Halebî şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s)’dan: “Acaba yolculukta soğuk ve hastalıktan korktuğum zaman, gecenin ilk saatlerinde gece ve vitir namazlarını kılabilir miyim?” diye sorduğumda İmam (a.s) buyurdular ki:
“Gecenin ilk saatlerinde bu namazları kılmanın sakıncası yoktur; ben de böyle yapıyorum.”[8]
Ravi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın iki sert (yumuşak olmayan) elbisesi vardı ve evinde o iki elbiseyle namaz kılıyordu. Allah’tan bir hâcet dilemek (dua etmek) istediğinde o iki elbiseyi giyiyordu.”[9]
Ravi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın, önemli bir hâceti (dileği) olduğunda, namaz ve rükusuz secdeye kapanarak yedi defa: “Ya erham’er- rahimin” (Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!) dedikten sonra hâcetini Allah’tan istiyordu.”[10]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Muaviye bin Ammar şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s)’ın, içerisinde Kerbela toprağı olan ipekten sarı bir torbası vardı. Namaz vakti olduğunda, o toprağı seccadesine döker ve onun üzerine secde ederdi.”[11]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Cemil şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s), Kâbe’nin bütün köşelerine dokunarak (onlara elini sürerek) ziyaret ederdi.”[12]
Ravi diyor ki:
İmam Sadık (a.s), Mültezem’e (Hacer’ul- Esved’le Ka’be’nin kapısı arasındaki duvara) ulaştığında dostlarına (veya kölelerine): “Burada Rabbime günahlarımı itiraf etmem için benden uzaklaşın; burası öyle bir mekandır ki, günahlarını Rabbine ikrar edip de Allah’tan mağfiret dileyen her kulu Allah Teala bağışlamaktadır” buyurdular.”[13]
(İmam Sadık (a.s)’ın yaranlarından olan) Abdurrahman bin Haccaç şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s), gecenin son saatlerinde (Allah’la münacat etmek için) kalktığında, ev halkının duyması için sesini yükselterek şöyle dua ederdi: “Allah’ım, (kıyametin) kahredici korkusuna karşı bana yardımcı ol; kabrin darlığını bana genişlet; ölümden önceki ve sonraki hayırlarla beni rızklandır.” [14]
Ravi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s), Resulullah (s.a.a)’i andığı zaman şöyle derdi: “Babam, anam, canım, kabilem ve âilem ona feda olsun.”[15]
Ravi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s) oruç tuttuğunda, güzel koku kullanarak şöyle buyuruyordu:
“Güzel koku, oruç tutanın hediyesidir.”[16]
Ravi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s) oruç tuttuğunda, hoş kokulu her çeşit bitki ve gül koklamaktan kaçınıyordu. Bunun sebebini sorduğumda şöyle buyurdular: “Orucumu (herhangi) bir lezzetle karıştırmak istemiyorum.”[17]
İmam sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Ben Ramazan ayında yolculuğa çıktığım zaman, ölmeyecek kadar gıda (güç verecek çok az bir miktar) dışında bir şey yemem ve doyasıya su içmem.”[18]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Hişam bin Salim diyor ki:
“İmam Sadık (a.s), gecenin bir vaktinde, içerisinde ekmek, et ve para olan torbasını omzuna alarak Medine halkının muhtaç kesimine doğru gidip torbanın içerisindeki gıda maddeleri ve paraları onların arasında taksim ediyordu; onlar ise İmam (a.s)’ı tanımıyorlardı. İmam (a.s) vefat ettiğinde artık o bağışlar kesilince, onları getirenin İmam Sadık (a.s) olduğunu anlamış oldular.”[19]
(Hadis ravilerinden olan) Hiyac bin Bestam şöyle diyor:
“Cafer bin Muhammed (İmam Sadık -a.s-), âilesine bir şey kalmayacak derecede halka bağışta bulunuyordu.”[20]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Ben bazı arazilerimde terleyinceye kadar çalışıyorum, oysa benim yerime çalışacak ve beni çalışmaktan müstağni edecek fertler vardır; çalışmamın sebebi, Allah Teala’nın, benim helal rızk arayarak çaba sarf ettiğimi bilmesi ve görmesi içindir.”[21]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Gıyas bin İbrahim şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s), birbiriyle kavga eden bir grup cemaatın yanından geçerken durup üç defa yüksek sesle: “Allah’tan korkun” diye buyuruyordu.”[22]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Hafs bin Buhturî şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s), ok atışı ve at biniciliğine hazır oluyordu.”[23]
Ravi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s), çocuklara Ramazan ayında günün bir kısmını oruç tutmalarını emrediyordu; açlık ve susuzluğun onlara galip olduğunu görünce, oruçlarını açmalarını tavsiye ederdi.”[24]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Allah’a and olsun ki biz, ancak kendimize emrettiğimiz şeyi size emrediyoruz. Öyleyse çalışıp çabalayın ve gayret edin.”[25]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Ben düşmanın ihtiyacını, onu reddedip de benden müstağni olabilmesi (artık bana ihtiyacı olmaması) korkusundan dolayı koşarak karşılıyorum.”[26]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Benden, hakkı söylememi istiyorlar! Allah’a and olsun ki, ölünceye dek sürekli hakkı söyleyeceğim.”[27]
İbn-i Sa’d-i Ezudi diyor ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın bize en çok tavsiye ettiği şey, iyilik ve sıla-i rahimdi.”[28]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Eğer Hz. Ali (a.s)’ı kılıçla vurarak onu öldüren şahıs, beni kendi emini bilerek benden nasihat ve istişare etmeyi ister ve ben de bunu kabul etmeğe hazır olursam, mutlaka emaneti ona eda ederim (bu konuda onu gözetirim).”[29]
(Ehl-i Sünnetin Malikiyye fırkasının imamı olan) Malik şöyle diyor: “Ben Cafer bin Muhammed’i (İmam Sadık’ı) sürekli olarak çok mizah ve tebessüm ederken görüyordum.”[30]
(Hadis ravilerinden olan) Ebu Hadice şöyle diyor:
“İmam Sadık (a.s) köleler gibi (tevazu ile) oturuyor, elini yere koyuyor ve üç parmağıyla da yemek yiyordu.”[31]
İmam Sadık (a.s) bana, tesliyet ve başın sağ olsun demek için (İmam (a.s)’ın yaranlarından olan) Mufazzal’ın yanına giderek ona şöyle dememi emretti:
“Biz, İsmail’in (İmam’ın oğlu) ölümüyle karşılaştık, ama sabrettik; sen de bizim sabrettiğimiz gibi sabret; biz bir şeyi, Allah da başka bir şeyi isterse, biz Allah’ın emrine teslim oluruz.”[32]
Hafs bin Gıyas diyor ki:
İmam Sadık (a.s) bana şöyle buyurdular:
“Ey Hafs! Dünya menzileti (makamı) benim yanımda bir leş gibidir; mecbur olduğum takdirde ondan yararlanırım ancak.”[33]
(İmam Sadık (a.s)’ın yaranlarından olan) Mufazzal diyor ki:
İmam Sadık (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum:
“Her yemek yediğimde, başka bir insanın da benimle o yemekte ortak olmasını arzu ediyorum.”[34]
İmam Kâzım (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın secdegahı (secde ettiği yer), onun güzel kokusuyla tanınıyordu.”[35]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Muaviye bin Ammar diyor ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın, koyu bir kına yaktığını gördüm.”[36]
İmam Kâzım (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın mescitte bir tarağı vardı; namazı kılıp bitirdikten sonra onunla sakalını tarardı.”[37]
(İmam Sadık (a.s)’ın ashabından olan) Abd’ul- A’la diyor ki:
“İmam Sadık (a.s)’la birlikte yemek yerken İmam (a.s) cariyesine: “Ey cariye! Bizim meşhur yemeğimizi getir” diye buyurdular. Derken cariye, içerisinde sirke ve zeytin yağı olan çanağı getirdi; biz de ondan yedik.”[38]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Kesinlikle yemeğin hazmı bana ağır gelmemiştir; çünkü ben hiçbir zaman “Bismillah” demeden yemeğe başlamadım ve “el-hamdulillah” demeden de yemekten ayrılmadım.”[39]
(İmam Sadık (a.s)’ın yaranlarından olan) Hammad bin Osman diyor ki:
“İmam Sadık (a.s)’ın, evinin kapısı önünde kıbleye doğru oturduğunu gördüm.”[40]
1- Kur’ân-ı Kerim.
2- Kâfî, Kuleyni, Dar’ul- Kutub’il- İslamiyye, Tahran, H. Ş. 1363.
3- Keşf’ul- Ğumme, İrbilî, Dar’ul- Ezva’, Beyrut, Bîta.
4- Vesail’uş- Şia, Hürr-i Amilî, Dar-u İhya’ut- Turas, Beyrut, h. k.1411.
5- Bihar’ul- Envar, Meclisî, Dar’ul- Kutub’ul- İslamiyye, Tahran, h. k. 1398.
6- Tuhaf’ul- Ukul, İbn-i Şu’be, Tuba Yayın Ebi, İstanbul, M. 1996.
7- Kurb’ul- Esnad, Himyerî, Müesseset’ul- Âl’ul- Beyt, Kum, h. k. 1413.
8- Men Lâ Yahzuruh’ul- Fakih, Saduk, Müesseset’un- Neşr’il- İslamî, Kum, h. k. 1411.
9- Mişkat’ul- Envar, Tabersî, Müesseset’ul- A’lemî, Beyrut, h. k.1411.
10- Tezkiret’ul- Havass, İbn-i Cevzî, Müesseset’ul- Ehl’ul- Beyt, Beyrut, h. k. 1401.
11- Deâim’ul- İslam, Kadı Nu’man, Dar’ul- Ezva’, Beyrut, h. k. 1411.
12- Mekarim’ul- Ahlak, Tabersî, Müesseset’ul-A’lemî, Beyrut, h. k. 1392.
13- Rîcal’ul- Keşşî, Tusî, Danişgah-i Meşhed, H. Ş. 1348.
14- Uyun-u Ahbar’ir- Rıza-a.s-, Saduk, Müesseset’ul- A’lemî, Beyrut, h. k. 1404.
[1] - Bihar, C. 78, S. 228, H. 100.
[2] - Kafi, S. 3, S. 262, H. 42; Tuhaf’ul- Ukul, S. 784, H. 182.
[3] - Vesail’uş- Şia, C. 4, S. 139, H. 1.
[4] - Vesail’uş- Şia, C. 1, S. 45, H. 2; Mişkat’ul- Envar, S. 128.
[5] - Bihar, C. 17, S. 32, H. 14.
[6] - Vesail’uş- Şia, C. 17, S. 216, H. 1.
[7] - İsbat’ul- Hudat, S. 6, S. 414. H. 162.
[8] - Kâfî, C. 3, S. 441, H. 10; Vesail’uş- Şia, C. 3, S. 183, H. 8.
[9] - Deâim’ul- İslam, C. 2, S. 159, H. 565.
[10] - Bihar, C. 95, S. 164, H. 18.
[11] - Vesail’uş- Şia, C. 3, S. 608, H. 3.
[12] - Kâfî, C. 4, S. 408, H. 9.
[13] - Kâfî, C. 4, S. 401, H. 4; Vesail’uş- Şia, C. 9, S. 424, H. 5.
[14] - Kâfi, C. 2, S. 538, H. 13; Bihar, C. 87, S. 192.
[15] - Tefsir’ul- Burhan, C. 1, S. 307, H. 4.
[16] - Kâfî , C. 4, S. 113, H. 3; Men Lâ Yahzuruh’ul- Fakih, C. 2, S. 112, H. 1872.
[17] - Fıkhî açıdan, güzel kokulu bitkileri koklamak mekruhtur ama, esans kullanmak müstahaptır. Binaenaleyh, bu rivayetle önceki rivayet arasında bir tezat yoktur. (Men Lâ Yahzuruh’ul- Fakih, C. 2, S. 114, H. 188; Vesail’uş- Şia, C. 7, S. 67, H. 15)
[18] - Vesail’uş- Şia, C. 7, S. 147, H. 5.
[19] - Kâfî, C. 4, S. 8, H. 1; Bihar, C. 47, S. 38, H. 47.
[20] - Bihar, C. 47, S. 33, H. 3; Keşf’ul- Ğumme, C. 2, S. 157.
[21] - Vesail’uş- Şia, C. 12, S. 23, H. 8.
[22] - Mişkat’ul- Envar, S. 55; Bihar, C. 100, S. 92, h.86.
[23] - Vesail’uş- Şia, C. 13, S. 348, H. 4.
[24] - Deâim’ul- İslam, C. 1, S. 194.
[25] - Vesail’uş- Şia, c.12, S. 12, H. 8.
[26] - Bihar, C. 78, S. 207, H. 64.
[27] - Rical-i Keşşi, S. 601, H. 1121.
[28] - Kurb’ul- Esnad, S. 43, H. 138.
[29] - Kâfî, C. 5, S. 133, H. 5.
[30] - Bihar, C. 17, S. 32, H. 14.
[31] - Kâfî, C. 6, S. 297, H. 6.
[32] - Mişkat’ul- Envar, S. 27.
[33] - Vesail’uş- Şia, C. 16, S. 312, H. 6.
[34] - Kâfî, C. 6, S. 353, H. 6.
[35] - Kâfî, C. 6, S. 511, H. 11.
[36] - Bihar, C. 47, S. 46, H. 65.
[37] - Bihar, C. 76, S. 116, h.2.
[38] - Bihar, C. 47, S. 41, H. 51.
[39] - Vesail’uş- Şia, C. 16, S. 586, H. 7.
[40] - Mişkat’ul- Envar, S. 206.