Ali
İrfan
VELAYET
Yayın
No: 18
Çocuk
Serİsİ: 2 ADANA/ Ağustos 2005
Alevi'den
Gercek Oyküler
ALİ İRFAN
DİZGİ
- MİZANPAJ
Erdal
AKPUR 0532.5618018 KAPAK: VELAYET BASKı: İMAJ OFSET
Cemal
Gürsel Cad. No: 34/A Tlf.: 0322.3634259 ADANA
ISBN
975-9080-01-X
İrtibat:
VELAYET Yayıncılık
Havuzlubahçe
Mah. Bahçelievler Cad. 41/A (Anafartalar Lisesi Karşısı) Seyhan
/ ADANA TU.: 0322.3598204
GSM:
0535.6686220
e-mail:
velayet@hotmaiL.com
SUNU
Manevi
duyguların, ilahi ve insani değerlerin gün be gün zayıflamaya
yüz tuttuğu toplumumuzda; özellikle geleceğimiz, ülkemizin
yarınlarının garantisi çocuklarımız, yeni
umutlarimız gençlerimizin asli gerçeklerinden, manevi duygularından,
ilahi ve insani değerlerinden koparılması, ülkemiz ve yüce
inançlarımıza en korkunç yok edici bir dar bedir.
Bu
darbenin, insanlarımıza uygulanmak istenilen bu kötü oyunun önünü almak;
ancak ülke ve insanlarımızın bütünlüğünü, birliğini
koruma ve manevi duygularımızın, ilahi, insani
değerlerimizin geliştirilmesi, sahiplenilmesiyle gerçekleşir.
Ülkemizin toplumsal
yapısını oluşturan en güzel, yüce
nakışIarından biri olan Alevilerin inanç temellerini
oluşturan gerçek, ilmi, saptırmalardan korunmuş tarihi, ahlaki,
dini bilgileri insanlarımıza, özellikle de
yarınlarımızın garantisi, yeni neslimiz, pırl
pırl, saf, temiz çocuklarımıza sunmak bizler için kutsal bir
sorumluluktur.
Bu
ugurda öncelikle, özlerinden, asli degerlerinden koparılmaya
çalışılan; yogun sinsi oyunlarla yüzyüze olan Alevi toplumunun
asli temellerini; Alevinin Alevi" adıyla anılmasının
köklerini, kaynaklarını; en dogru, asli bilgilerle gözler önüne sermeye
çalışacagız.
* * *
Daha önce
yayınlamış olduğumuz serimizin 1. Kitapçıgı
bizleri şaşırtacak kadar yoğun bir ilgi gördü ve birçok
değerli kardeşimiz, bu serinin mutlaka devam etmesi ve kısa
aralıklarla sürdürülmesi konusunda önerilerde bulundu.
Ümit
ettiğimiz gibi çocuklar kadar gençler ve büyüklerinde çok yoğun
ilgisiyle karşılaştık bu bizi çok memnun etti.
Kur'an
ve Ehl-i Beyt öğretisi çerçevesinde serimizin 2.
Kitapçığını da sizlere sunmaktan mutluluk duyuyoruz.
Yüce
Yaratıcı yardımcımız, insanlık önderi
Peygamberimiz ve onun Pak Ehl-i Beyt'i yoldaşımız olsun.
Ali İRFAN
Öykülerimiz
2-
Peygamberin
Kizinin Kabri Nerede ?
Alemlere
rahmet, tüm insanların hidayet edicisi, yeryüzü ve gökyüzünün nuru
Allahlın son peygamberi; Allahlın kendisine verdiği görev
doğrultusunda Hz. isaının öğretisinden sapmış
Hıristiyan toplumlara Allahlın kendisiyle tamamlayıp gönderdiği
korunmuş en son öğr.etileri tebliğ ediyordu.
Bu
toplumlardan biri de Arabistan bölgesinde yaşayan "Necran"
Hıristiyanlarıydı.
Rahmet
Peygamberi, onlara islam'a yönelmeleri hususunda bir mesaj gönderdi. Mesajın
içeriği özetle şöyle idi:
Allah'ın
adıyla. Allah'ın Resulü Muhammed'den Necran din alimlerine ..
ibrahim,
ismail, ishak ve Yakub'un Rabbine hamd ve sena ediyor; sizleri, kullara ibadet
etmek yerine Allaha ibadet etmeye ve kullara olan velayetten Allah'ın
velayetine davet ediyorum ...
Hıristiyan
din alimleri bu mesajdan çok rahatsız oldular. Yüksek düzey din
alimlerinden olusan bir heyet ve bir grupu Necran halki,
..
kibirli
ve öfkeli bir halde Peygamber Efendimizin huzuruna geldiler.
Hıristiyan
alimleri Allahresulü'ne bir çok sorular sordular ve tartışmaya kalkıştılar.
O yüce
hidayet edici, sabirla ve mütevazi bir sekilde onlarin tüm sorularina bir bir
cevap verdi.
Onlar ise hala kibirli ve öfkeli tavirlarini
sürdürmekte Allah resulü ile tartismaktaydilar.
Necran Hiristiyanlarin din alimlerinin
önde geleni olan Ebu Harise , öfke ve kibirle Peygamber Efendimizden
sordu:
Ey Muhammed! Mesih hakkinda görüsün nedir?
Peygamber Efendimiz su cevabi verdi.
-Isa Mesih, Allahin Resulü
ve kuludur.
Bu cevabi alan Hiristiyan din aliminin öfkesi
artti,
tartismasini daha da
alevlendirdi.
İşte
bu sırada Mübarek Kitabımız Kuran-ı Kerimin Âl-i imran
Suresinin 61. Ayeti indi.
Iste bu sirada
Mübarek .
Bu ayette
Yüce Allah, kulu ve Resulü Hazreti Muhammed (s.a.a)'e şöyle buyurdu:
-Sana
gelen ilimden sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de
ki: "Gelin, oğullarımız. ve
oğullarınızı, kadınlarimızi ve
kadınlaranızi, nefislerimizi ve nefislerinizi
çağıralım, sonra lanet Beşe Sim; Allah'in lanetinin
yalancıların üzerine olmasını dileyelim."
Konu,
Allah ve Resullerini doğru tanımak ve iman etmektir.
Öyleyse,
bu lanetleşmeye Allah'ı ve Resullerini en doğru tanıyan,
eksiksiz iman eden kimselerin gitmesi lazım idi.
Her iki tarafta kendilerinin
haklı olduğunu iddia ediyordu ve her iki taraf Allahla yalvaracak
diğer tarafa Allahın lanet etmesini dileyecekti.
Öyleyse, bu lanetleşmeye Allahlın en sevdiği, Allaha en yakın, Allahlın dua ve beddualarını kabul edeceği kimselerin gitmesi gerekli idi.
Herkes
çok merak ediyordu; Peygamber Efendimiz Allahın emrettiği bu lanetleşmeye
kimlerle gidecekti?
Allahın son resulü o yüce, ilahi insan kucağına imam
Hüseyini
almış, imam Hasan'in elinden tutmuş, hemen arkasında da
imam Ali ve Hazreti Fatıma olmak üzere geldiler. Her
biri nurtimsaliydi
...
Oğullarımız:
Sadece, imam Hasan ve imam Hüseyin!
Kadınlarımız: Sadece, Hazreti
Fatıma!
Nefislerimiz: Sadece, imam Ali
ve Peygamberimiz!
Onlardı,
Allah'ın sevgilileri, Allah'ın en yakınları, Allah'ın
ahdine erişenler
Onlardı,
Allah'ın Kuranı Kerim'de her türlü kirden, günahtan uzak
tuttuğunu bildirdiği; Peygamberin pak Ehl-i Beyt'i .
Elbette Yüce Allah, bu seçkin
kullarının hem dua hem de beddualarını kabul
buyuracaktı.
Onların
şefaat istedikleri için şefaat, lanet istedikleri için lanet
indirecekti.
Peygamber Efendimiz ya.
nındakilere buyurdu:
Ben dua ettikçe sizler
"Amin" deyiniz.
Orada bulunan Necran
Hiristiyanlarin en önde gelen din büyügü heycanla:
Ey
Hırıstiyan
cemaatı!
Öyle nurlu
çehverler görüyorum ki, Allaha and olsun, bunlar Allahtan bir dağı
bile yerinden söküp yok etmesini dileseler; Allah onların duası üzeri
o dağı yok eder. Sakın onlarla lanetleşmeyin. Aksi halde,
sadece sizler değil, yeryüzünde bütün Hıristiyanlar helak olur! Gerçekten de Muhammed bir peygamberdir Sizlere
peygamberiniz hakkında hak sözleri söyledi. Allaha yemin ederim ki,
peygamberle Ianetleşen bir milletin ne büyüğü yaşamıştır ne de
küçüğü büyümüştür. Bu yüzden böyle bir işe girişirseniz,
hepten yok olursunuz. Bu işten vazgeçin. Onunla barışın,
anlaşın
Daha sonra Hıristiyan topIuluğu ve din alımleri
Peygam ber Efendimizle barışıp anlaşarak oradan
ayrıldılar.
Onlar, O
yüce, ilahi nuriarın gerçeğini anlayabilmiş, onla- rın karşısında Hakka teslim
olmuşlardır.
Acaba bu Hıristiyan din
alimi ve toplumunun anladığıni; Müslüman din alimleri ve
toplumunun ne kadarı anlayabilmiştir? Ve ne kadar anlayabilmişerdir?
Sana gelen ilimden sonra, bu
hususta seninle kim tarfışacak olursa, de ki: Gelin, oğullarımızı
ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve
kadınlarınızı, nefislerimizi ve nefislerinizi
çağıralım, sonra lanetleşelim; Allahin lanetinin
yalancıların üzerine olmasını dileyelim."
Peygamber Efendimizin
biricik kızı, neslinin
devamını sağlayacak olan Hazreti Fatıma, görünüşü,
yürüyüşü ve konuşmasıyla tıpkı babasına
benziyordu.Yüreği sevgi, merhamet, fedakarlık doluydu.
Henüz küçük yaşta iken
değerli annesini kaybetti.Ev işlerini yapıyor babasına
yardımcı oluyordu.Evin dışında da babasının
çektiği eziyetlerden babasına teselli ve onun üzüntülerine ortak oluyordu.
Babası
biricik kızını çok seviyor, onu sık sak
bağrina basarak öpüp
kokluyor ve şöyle diyordu: 'Fatima benden bir parçadır; onu üzen beni üzer, onu
sevindiren, beni sevindirir" Ben Fatimada" cennetin kokusunu
aliyorum'
Yine
Peygamber Efendimiz kızı Fatıma için şunları
söylemiştir:"Fatımayı gazapIandıran, Allahi
gazaplandırır"; Fatımalyi razi eden, Allahı. razı eder" Babası, Fatımaya feda olsun!
fatıma, babasının annesidir"
Alemlere
rahmet Allahın en seçkin kulu, son peygamberin artık bu dünyadan
ayrilarak ebedi aleme göç etme vakti
gelmişti" Mübarek beden i yorgun düşmüş, hasta
yatağında uzanmıştı" Nurlu yüzü ayrılık
haberi verir gibiydi. Nemli gözleri Fatımaya dikilmişti; onun
baş ucuna gelmesini istedi.
Fatıma
babasının baş ucunda oturdu. Peygamber Efendimiz Ona bir
şeyler anlatıyordu; Fatımanın hüzünlü gözlerinden
yaşlar süzülüyordu. Peygamberin başucundan kalkıp odanın
bir köşesine
çekildi.
Fatımaının
hüzünlü gözlerinden akan yaşlar dinmek bil-
miyordu.
Fatımaının
o hüzünlü hali ve gözyaşlarının etkisinden mi yoksa yakın
gelecekte olacakları bilmesinden dolayı mı? Allahresulülnün
yüzünü derin bir hüzün kaplamıştı. Biricik kızının
tekrar başucuna gelmesini istedi ve yine Ona bir şeyler anlatmaya
başladı; Fatımanın göz- yaşları dinip yüzündeki
hüzün tebessürne dönüşmüştü.
Odada
bulunan herkes şaşırdı. Fatıma babasının
başucundan kalkmıştı, Peygamber Efendimiz biricik kizina
seslendi:
·Canım kızım,
Fatımacığıml Benim için Kuran oku"
Fatıma odanın bir köşesine
oturup Kuran okumaya başladı. Hazreti Ali Peygamber Efendimizin
ellerini tutup başını Peygamberin dizlerine
yaslamıştı.Allahresulünün
mana dolu gözleri derin bir huzurun haberini veriyordu.
Orada bulunanlar merakla
Hazreti Fatımanın birincisinde ağlamasına, ikincisinde
tebessümüne neden olan Peygamber Efendimizin sözlerini öğrenmek istediler.
Fatıma Ana onlara şu
cevabı verdi:
Aziz babam birincisinde:
"Ben
çok yakında aranızdan ayrılıp bu dünyayı terk edeceğim"
ikincisinde ise: "Canım kızım, ebedi alemde yanıma ilk
gelen sen olacaksın" buyurdular.
Fatıma
Ana, çok kısa bir ömür sürdü ama çok uzun, çok ağır çileler çekti;
çocukluk yıllarında, Allaha iman etmeyen, Allahresulüne
karşı çıkıp ona karşı savaşan ve zulmeden
zalimlerden; babasının vefatından sonra ise, vefasız
Müslümanlar ve cahil, nefsin esiri insanlardan çok çekti. Çok genç yaşta
bu dünyadan ayrılmasının nedeni de budur. o gün gelmişti!
Fatıma Ana için huzur, saadet, sevgili babasına kavuşma günü
idi. Ama müminlerin emiri imam Ali için, Cennet gençlerinin efendileri imam Hasan ve imam Hüseyin için, yeryüzünün en acı
ayrılıklarını, dertlerini gören Zeynep için nasil bir gündü
o gün?
Onlar için ayrılık acısı,
Allahresulünün vefatıyla
başlamıştı; ardından uzun birsüre
geçmemiştı ki, (O) gün gelmişti.
Hazreti Fatıma Zehra (s.a) nın yaninda bulunan Umeys kızi Esma diyor ki:
Hazreti
Zehra (s.a) çok rahatsızdı, hasta yataginda idi. Babasının
vefatından.kırk beş veya doksan beş gün geçmişti;
O gün, durumunu iyi gördüm, Allaha
sükür Peygamber kizi Fatima (s.a) Yerinden kalkip yikandi ve abdestini aldiktan sonra benden temiz elbiselerini
getirmemi istedi.
Ben
sevincten Rabbime sükürler ediyorum ama bu sevincim fazla uzun sürmedi.
Peygamber
kızının bana buyurduğu şu sözleri benim bütün
ümidlerimi ve sevincimi biranda yoketti.
-Esma ,
ben şimdi kıbleye doğru yatıyorum , benimle bir süre
konuşma , biraz zaman geçince bana seslen eğer sana cevab vermez isem
bil ki , ölüm anım yaklaşmıştır !
Uzun bir
süre geçmemişti ; Esma feryad ederek Müminlerin emirine doğru
koştu.
imam Ali
(a.s) bir anda, Fatıma Ananın baş ucunda gelirdi. Fatıma Zehra, onu'da mütevazi
bir hal ile sohbet etmekteydi. Fatıma Ananın sözleri, eşi imam
Alinin gözlerinden yaşlar halinde döküıüyordu
-Canım
Ali! Artık ömrüm sona eriyor. Ben dünyadan ayrılmak üzereyim. Canım Ali! Ben senin evinde, senin
yanında hep gayret ettim, çalıştım çabaladim... her zaman, her an sana itaat ettim;
hiçbir zaman
sana, emirlerine karşı çıkmadım, itaatsizlikte
bulunmadım
Müminlerin
Emiri, Fatıma Anaya sarıldı ve yaşlı gözle- riyle
Fatıma Ananın
mübarek başını pak sinesine yasladı.
Ey Peygamber kızı! Neden
bu kadar mütevazi sözler ediyorsun? Sen
öyle bir yüce makama sahipsin ki, sen öyle bir yüce insansın ki bu sözlere
gerek yoktur.
Müminlerin
Emiri ile Peygamber kızı arasındaki bağ, muhabbet o kadar
yüce idi ki; hiçbir şey ona erişmez, hiç kimse de onu anlatamaz.
Fatıma Ana değerli
eşine şu vasiyette bulundu:
Canım
Ali! Beni gece gusl et, kefenle ve defn eyle; bana zulmedenlerin, beni
incitenlerin cenazemde bulunmalarını istemiyorum.
Allahresulü
(s.a.a)nün bir tek kızı vardı. Neden Peygamber Efendimizin tek
olan, bedenimin parçası dediği biricik kızı, gece defn
edilsin? Neden kabri gizli tutulsun? Hala bu gün bile kimse onun mübarek kabrinin
yerini bilmesin?
Müslümanların, ölen bir
müslümanın cenaze törenine çağrılması ve onların da
katilması islami olmakla beraber önemli insani bir görev olmasına
rağmen neden O yüce hanım birkaç kişi haricinde kimsenin
cenazesine gelmemesini, cenaze işlemlerinin gece
yapılmasını, mübarek bedenlerinin gece vakti gizlice
defnedilmesini ve kabirlerinin yerini kimsenin bilmemesini istedi?!
Bu
en azından, günümüze kadar süren tarih sürecinde tüm insanların zihninde bir
soru işareti olarak kalmıştır ve kalacaktır.
Aynı
zamanda bu, velayet sancaklari
olan Fatma Ananin bir siyasetidir. Bu soru işareti, tarihi ve tarihtekileri
daha doğru tanımak için, gerçeklerin üzerine örtülen
kapının açılmasını sağlayan bir anahtardır.
Akılli,
vicdan sahibi her Müslüman, her insan bu konuda düşünmeli; bu güne
ışık tutacak tarihi olayları en doğru bir
şekilde öğrenmeli ve bir değerlendirmede bulunmali.
Peygamber
Efendimızin biricik kızı, müminlerin Emiri imam AIi'nin
vefalı eşi, imam Hasan, imam Hüseyin ve ikinci Fatma Ana
diyebileceğimiz Zeyneb'in çilekeş annesi; Cennet
kadınlarının hanımefendisi Fatma Ana'yı çok iyi
tanımaliyız.
Peygamber Efendimizin nefsim dediği imam
Ali, Peygamberin bedeninin parçası; kendisinin vefalı, çilekeş
eşini kendi elleriyle yıkadı, gusl abdestini verdi, kefenledi ve
kendi elleriyle hazırladığı kabre koydu. Aynen Fatma Ana
nın vasiyet ettiği gibi.
Fatma Ana vasiyetinin bir
bölümünde de şöyle demişti:
Canım
Ali! Beni kabre koyup üzerimi toprakla
örttükten sonra, bir süre kabrimin kenarında kal, uzaklaşma; sana ihtiyacım
olacak.
Allahın
seçkin kulu, dertler
babası imam Ali, Fatma Ananın tüm vasiyetini eksiksiz, bir bir
yerine getirdi"
imam Ali,
Peygamberden sonra Fatımasını da kendi elleriyle kabre
koymuştu. Kabrin kenarında durdu mübarek gözlerinin yaşı kabrin topraklarına
düşüyordu.. Dünyanin tüm
dertleri yüce insan Alinin kalbine yığılmıştı ..
çoğu
zaman dertlerini kuyulara döken Ali şimdi derdini nereye döksün? Kiminle
dertleşsin? Nasıl teselli bulsun? Zehrasının derdiyle
yanan kalbini kime açsın?
Onun icin dert ortagi olsa olsa ancak
Allahresulü olabilirdi...
Yüzünü Peygamber
Efendimizin kutsal kabirlerinin bulundugu yöne cevirdi yüregindeki sizi
yüzünden okunuyor, didaklarindan dökülen sözcükler gözyaslari takip ediyordu.
Selam olsun sana Ey
Allahın resulü! Benim tarafımdan ve sana çok çabuk kavuşan,
senin yakınında toprağa verdiğim kızından sana
selam olsun! Ey
Allahın resulü! Fatımanın ayrıliğından dayanacak
gücüm kalmadı, sabrım tükendi,
Fatima,
benden bir parcadir
onu üzen beni üzer,
onu
sevindiren, beni sevindirir.
Ben Fatimadan cennetin kokusunu
alıyorum.