Peygamber
(s.a.v) ve Ehl-i Beyt (a.s) Gülistan’ından
Bir Demet Gül
Yazar
Üstad Seyyid Kemal Fakih İmani
ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍíãö
(íÇ ÃíøõåÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ
ÇóØíÚõæÇ Çááå æÃØíÚæÇ ÇáÑøóÓæáõ æóÇõæáí ÇáÇúãÑö ãöäúßõãú)
ÓæÑÉ ÇáäÓÇÁ 4 Ü ÇáÇíÉ 59
“Ey iman edenler, Allah’a, resule ve sizden olan emir
sahiplerine itaat edin.”
(Nisa/59)
Yazar, bu
kitapta yer alan hadisleri yukarıdaki ayet-i kerime’ye istinat ederek bir
araya toplamıştır.
İçindekiler
Allah’ı
Tanıma, Allah’ın
Azameti ve Lütfü
Allah'a
İman ve Rızayetini Elde Etmek
Ehl-i
Beyt (a.s)’ın Şiileri ve Sıfatları
İlim
ve İlim Öğretmenin Fazileti
Müminlerin
Yüzsuyunun Korunması
İyiliği
Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak
İlahi Rahmetin ve Güzel Ahlakın
Anahtarı Evliliktir.
Mihir
Ne Kadar Az Olursa O Kadar
İyidir.
İman
ve Doğruluk Gölgesinde Evlilik
Alış-Verişlerde
Sahtekarlık Etmek
Fani
Dünya ve Helak Edici
Cazibesi
Beklenilen
Mehdi (a.s) ve Adaletin
Hakimiyeti
Ömrü
Nasıl Yaşamak Gerektiği Hususunda
Gazap
ve Kötü Ahlakın Afetleri
Tüm ümmet Resulullah’tan sonra Hz. Ali ve diğer Ehl-i Beyt imamlarına tabi olmakla yükümlüdür. Nitekim
Resulullah da “Ali’nin şiası kurtulanların ta kendileridir.”
diye buyurmuştur. Ayrıca Allah-u Teala da şura suresinin 23.
ayetinde Resulullah’ın adına;
“(De ki) sizden tebliğime
karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim ancak
yakınlara sevgidir.” diye buyurmuştur. Yani Resulullah 23
yıllık boyunca çektiği zahmet ve çabalara
karşılık sadece Ehl-i Beyt’ini sevmeyi istemektedir. Dolayısıyla
Ehl-i Beyt’i sevmek bir meslek değil, dini bir görevdir.
Resulullah Gadir-i Hum’da ise şöyle buyurmuştur: “Ey
insanlar sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakıyorum.
Bu iki paha biçilmez şey Allah’ın kitabı ve Ehl-i Beyt’imdir.”
Bütün bu bilgiler ışığında anlıyoruz ki
Resulullah’dan sonra Ehl-i Beyt’i sevmek ve Kur’an’ın gerçek müfessirleri
olan bu nurlu insanlara tabi olmak dini bir yükümlülüktür.
Dolayısıyla bazılarının, “Ehl-i Beyt’i sevmek bir meslektir. Herkes bir mesleği seçebilir.
Şia özellikle Ehl-i Beyt’i sevmeyi meslek edinmiştir. Ehl-i
Sünnet ile aynı bir mesleği seçmiştir.” demesi
doğru bir düşünce değildir. Her müslüman Resulullah’ı ve
Ehl-i Beyt’ini sevmek zorundadır. Resulullah risaleti
karşılığında bizlerden sadece bunu istemiştir.
Hz. Ali’yi sevmeyen bir insana Muaviye ve Yezid’i sevmek kalır. Zira her
ikisini sevdiğini iddia etmek, nur ile zulmeti sevmek gibi saçma bir
iddiadır. Bu hem şer’i, hem de akli açıdan doğru bir inanç
değildir.
Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt kelimesi üç yerde
kullanılmıştır.
1-Hz. Musa (a.s)’ın kıssasında...
Hz. Musa (a.s) bebek iken Allah’ın emri üzere annesi
tarafından bir sandık içerisine bırakılıp Nil nehrine
atılmış ve Firavun ailesi tarafından Kur’an’ın
ifadesiyle kendilerine bir düşman ve üzüntü kaynağı olsun diye
sudan alınmıştı. Bu küçük çocuk hiç bir kadının
sütünü emmeyince Firavun ailesi şaşırıp
kalmışlardı. O sırada Hz. Musa (a.s)’ın kız
kardeşi gelerek onlara: “...Ben sizin adınıza onun
bakımını üstlenecek ve onun hayrını isteyecek bir
Ehl-i Beyt’i (ev halkını) size tanıtayım mı?”
demişti.”
Bunun üzerine çocuk annesine iade edilmişti. Bunu Kur’an-ı
Kerim şöyle açıklıyor:
“Böylece onu, annesinin gözü aydın
olsun, üzülmesin, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin
diye, ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler.”[1] Bu ayet-i
kerime’de, Hz. Musa (a.s)’ın kızkardeşinin, Ehl-i Beyt
tabirinden neyi kasdettiğine açıklık getirecek herhangi bir
açıklama yoktur. Acaba söz konusu beyt (ev) ile bir
yakınlığı olan bütün şahısları mı,
yoksa bazılarını mı, veya yalnızca soy
yakınlığı olanları mı, yoksa hem soy
yakınlığını hem de evlenme yoluyla meydana gelen
yakınlığı içeren bir anlamı mı, veya bunlar ile
birlikte “vela” (kölelik) ve terbiye yönünden bu evle ilgisi olan
şahısları mı veya bütün bunlardan daha geniş bir
anlamı mı kasdetmiştir bu belli değildir.
Ayrıca burada görüldüğü gibi zaten “Ehl-i Beyt” kelimesi
Arapça metinde harf-i tarif olan “elif-lam” takısı
olmaksızın, nekire (belirsiz) olarak zikr olunmuştur.
2-Hz. İbrahim (a.s)’ın kıssasında...
Melekler Hz. İbrahim’in hanımına Hz. İshak ve ondan
sonra da Hz. Yakub’un müjdesini verince şaşırmıştı.
Melekler de ona şöyle demişlerdi: “Allah'ın rahmeti ve
bereketleri siz Ehl-i Beyt’in (ev halkının) üzerine olmuşken,
nasıl Allah'ın işine şaşarsın? O, övülmeye
layıktır, yücelerin yücesidir”[2]
Bu ayet Hz. İbrahim’in zevcesinin de onun Ehl-i Beyt’inden
olduğunu bildirmektedir. Çünkü ayette bizzat ona hitap
edilmiştir. Elbette bu, “Ehl-i Beyt” kelimesinin her yerde hatta
maksadı belirtecek herhangi bir alametin bulunmadığı, yani
mutlak olarak kullanıldığı yerlerde de zevce kelimesini
kapsadığına delil teşkil edemez.
3-Tathir ayeti
“Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü
pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” [3]
Şüphe yok ki Peygamber (s.a.v) Kur’an-ı Kerim’in
anlamını, işaret ve maksadını herkesten daha iyi bilmektedir.
Açıklama ve beyana ihtiyaç duyulan bu tür ayetler
karşısında da Peygamber (s.a.v) yegane merci ve
sığınak konumundadır.
Peygamber (s.a.v) aylarca ve özellikle de vefatı yaklaştığı
sıralarda tathir ayetinde geçen Ehl-i Beyt’ten maksadın, Ashab-ı
Kisa (yani Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) olduğunu ve
bu ayet gereğince onların günahlardan uzak olduklarını
açıklayıp önemle vurgu yapmıştır.. Gerçekten
mezkur ayette geçen Ehl-i Beyt’ten[4]
maksadın Ashab-ı Kisa olduğuna dair bir çok hadis vardır.
Bu hadisler Ehl-i Sünnet kitaplarında da mütevatirdir. Allame
Tabatabai’nin de dediği gibi bu hususta yetmişten fazla hadis nakledilmiştir.
Hatta bu konuda Ehl-i Sünnet kaynaklarından nakledilen hadisler Şia
yoluyla nakledilen hadislerden çok daha fazladır.
Bu hadisleri Ehl-i Sünnet alimleri; Ümmü Seleme, Ayşe, Ebu
Said-i Hudri, Saad b. Vakkas, Vaile b. Eska, Ebul Hemra, İbn-i Abbas,
Peygamber’in kölesi Sevban, Abdullah b. Cafer, Hz. Ali ve Hz. İmam
Hasan’dan kırka yakın yolla nakletmişlerdir.
Peygamber (s.a.v)’in mübarek ömrünün son aylarında namaza
gittiği her vakit Hz. Fatıma (a.s)’ın kapısına
gelerek, “Ey Ehl-i Beyt, namaza!” diye seslenmesi ve ardından tathir
ayetini okuması da konuya apaçık bir örnek teşkil
etmektedir.
Peygamber (s.a.v), Ehl-i Beyt’in ilk imamı olan Hz. Ali
(a.s)’ın hakkında şu veciz ve ebedi ifadeyi kullanmıştır:
“Ey Ali sen hem dünyada efendi ve büyüksün hem de ahirette... Seni seven beni
sevmiştir, sana buğz eden de bana buğz etmiştir. Senin
dostun Allah’ın dostudur. Allah senin gazabınla gazab eder. Sana
buğz edene eyvahlar olsun.”
Hakeza şöyle buyurmuştur: “Ali’nin muhabbeti iman,
buğzu ise nifaktır.”
Hakeza şöyle buyurmuştur: “Biliniz ki her kim Ehl-i
Beyt’in sevgisi ile ölürse şehit olarak ölmüştür. Biliniz
ki her kim Ehl-i Beyt’in muhabbeti ile ölürse
bağışlanmış olarak ölmüştür. Biliniz ki
Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse, tövbe etmiş olarak
ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in muhabbeti ile ölürse
imanı kamil bir mümin olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Al-i
Muhammed’in muhabbeti ile ölürse ölüm meleği onu cennet ile
müjdeler.”[5]
Şafii de Ehl-i Beyt sevgisi ile şu ebedi şiiri
söylemiştir:
“Ey Resulullah’ın Ehl-i Beyt’i, sizi sevmek
Allah tarafından Kur’an’da farz
kılınmıştır
Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki
Size salavat göndermeyenin namazı batıldır.”
Ferazdak adlı meşhur şair de “Mimiyye” kasidesinde
şöyle diyor:
“Öyle bir topluluk ki onları sevmek iman onlara
düşmanlık ise küfürdür.
Onlara yaklaşmak da kurtuluş vesilesidir
Eğer takva ehlini sayarlarsa onlardır önderleri
Eğer “Yeryüzünün en hayırlıları kimdir?” denirse
Onlardır (Ehl-i Beyt’tir) diye cevap verilir.”
Bütün bunlardan da anlaşıldığı üzere Ehl-i
Beyt’i sevmek, hakikatte Peygamber’i sevmektir ve Peygamber’i sevmek de
hakikatte Allah’ı sevmektir. Allah bizler Kur’an ve Ehl-i Beyt yolundan
ayırmasın ve onların sevgisi üzere kılsın.
Kadri ÇELİK
ÞÇáó Çááå ÊóÚÇáì:
ÝóÓúÆóáõæÇ Çóåóáó
ÇáÐøößúÑö Çöäú ßõäúÊõãú áÇÊóÚúáóãõæäó
ÓæÑÉ
ÇáäÍá ÂíÉ: 43 æÓæÑÉ ÇáÇäÈíÇÁ ÂíÉ: 7
“Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.”
(Enbiya/7 ve Nahl/43)
Bu ayet-i
kerime Müslümanlara karşılaştıkları sorunlar
hususunda hak ve batılı ayırt etmeleri için ümmetin bilginlerine
ve fikir ehline müracaat etmelerini emretmektedir. Zira Allah onlara ilim
öğrettikten sonra kendilerini bu iş için seçmiş, onlar da
Kur’an’ın tevilini bilen, ilimde derinleşmiş kimselerdir.
Bu ayet Ehl-i
Beyt (a.s)’ı tanıtmak
için nazil olmuştur. Ehl-i Beyt şunlardır: Muhammed, Ali,
Fatıma, Hasan, Hüseyin... Bunlar Al-i Aba (Abanın altına toplananlar)
diye de bilinmektedir. Peygamber (s.a.v)’den sonra da İmam Hüseyin
(a.s)’ın soyundan gelen dokuz imam da Ehl-i Beyt’tendir. Resulullah
(s.a.v) çeşitli münasebetlerde onları tanıtmış,
“hidayet İmamları, karanlığın
ışıkları, zikir ehli ve ilimde derinleşenler” diye adlandırmıştır.
Allah-u Teala kitap ilmini de kendilerine de öğretmiştir.
Bu rivayetler
Peygamber (s.a.v) döneminden beri Şiiler nezdinde mütevatirdir.
Nitekim bazı Ehl-i Sünnet alimleri ve müfessirleri de Ehl-i Beyt
hakkında inen ayetleri açıkça itiraf etmişlerdir. Örnek
olarak şu kaynakları sıralayabiliriz:
1-İmam
Salebi, Büyük Tefsir’inde, ilgili ayetin (Nahl/43 ve Enbiya/7) tefsirinde.
2-Tefsir-i
İbn-i Kesir, c.2, s.591
3-Tefsir-i
Taberi, c.14, s.75,
4-Ruh’ul Meani
diye bilinen Tefsir-i Alusi, c.14, s.134
5-Tefsir-i
Kurtubi, c.11, s.272,
6-Şevahid’ut-Tenzil
diye meşhur olan Tefsir-i Hakim, c.1, s.334,
7-İhkak’ul-Hak
diye bilinen Tefsir-i Şusteri c.3, s.482,
8-Yenabi’ul-Mevedde,
Kunduzi Hanefi s.119,
* * *
Dolayısıyla
hayatın önemli ve kader tayin edici hususlarında taharet ve
ismet hanedanı olan Ehl-i Beyt’e tevessül etmeliyiz. Zira Ehl-i Beyt’in
tüm boyutları, özellikle de sözleri, hayatımıza
ışık tutacak bir konumdadır. Nitekim İmam Hadi (a.s)
şöyle buyurmuştur:
ßóáÇãõßõãú äõæÑñ æóÃóãúÑõßõãú ÑõÔÏñ æóæóÕíøóÊõßõãú ÇáÊøóÞæì.
ãä
áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå æÇáÊåÐíÈ æÚíæä ÃÎÈÇÑ ÇáÑÖÇ
“Kelamınız
nur, emriniz rüşd/kemal ve vasiyetiniz takvadır.”
Men La
Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib, Ziyaret-i Camia
ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
Dünyevi ve
uhrevi, maddi ve manevi sorunlarımızın halli de Ehl-i Beyt
vasıtasıyla mümkündür. Nitekim şöyle buyurulmuştur: “
Èößõãú ÃóÎúÑóÌóäóÇ Çááåõ ãöäó ÇáÐøõáøö æóÝóÑøóÌó ÚóäøÇ ÛóãóÑÇÊö ÇáßõÑæÈö
æÃó äúÞóÐóäÇ ãöäú ÔóÝÇÌõÑõÝö ÇáúåóáóßÇÊö æóãöäó ÇáäøÇÑö.
“Allah bizi
sizinle kurtardı, hüzün tozlarını giderdi; ateşten ve
yokluk uçurumunun kenarından kurtardı.”
ÈöãõæÇáÇÊößõãú ÚóáøóãóäóÇ Çááåõ ãóÚÇáöãó ÏíäöäÇ æóÃó ÕúáóÍó ãÇ ßÇäó
ÝóÓóÏó ãöäú ÏõäúíÇäÇ
“Allah
sevginiz sebebiyle dinimizin işaretlerini bizlere öğretti ve
dünyamızdaki bozuklukları islah etti.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib
ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
* * *
Eğer
Ehl-i Beyt’e uymayı terk edecek olursak şüphesiz ki büyük bir
uçuruma yuvarlanmış olacak ve karanlığa
gömüleceğiz. Nitekim Peygamber (s.a.v) de şöyle
buyurmuştur:
ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóËóáõ Ãóåúáö ÈóíúÊöí ßóãóËóáö ÓóÝíäóÉö äõæÍ ãóäú ÑóßóÈóåÇ ÝóÞóÏú äóÌì
æóãóäú ÊóÎóáøóÝó ÚóäúåÇ ÝóÞóÏú åóáóßó.
“Ehl-i Beyt’imin misali Nuh’un gemisi
misalidir. Ona binen şüphesiz kurtulur. Ondan çekinen ise şüphesiz
helak olur.”
İbn-i Kuteybe, Abdurrahman Suyuti (İtkan’da) Hafız
Taberani (İbn-i Mağazeli)
Harezmi ve bir çok Ehl-i Sünnet alimleri
beyan etmişlerdir.
O halde Kur’an ve Ehl-i Beyt’in hayatımızda bir
örnek, baş ödev, öğretmen ve kılavuz
olmasından daha mutluluk ve kıvanç verici şey ne olabilir!
* * *
Nitekim
Resulullah (s.a.v) de şöyle buyurmuştur:
íõæÔóßõ Çóäú Çõ ÏúÚì ÝóÇõÌíÈõ¡ Çöäøí ÊÇÑößñ Ýöíßõãú ÇáËøóÞóáóíúäö
ßöÊÇÈó Çááåö æóÚöÊúÑóÊí¡ ßöÊÇÈõ Çááåö ÍóÈúáñ ãóãúÏõæÏñ ãöäó ÇáÓøóãÇÁ Çöáóì
ÇáÇúóÑúÖö æóÚöÊúÑóÊí Ãóåúáõ ÈóíúÊí æóÇöäøó ÇááøØíÝó ÇáúÎóÈíÑó ÇóÎúÈóÑóäí
Çó äøóåõãÇ áóäú íóÝúÊóÑöÞÇ ÍóÊøì íóÑöÏÇ Úóáóíøó ÇáúÍóæúÖó ÝóÇäúÙõÑõæÇ
ÈöãÇÐÇ ÊóÎúáõÝõæäí æóÝí ÍóÏíË ÂÎóÑ: áóäú ÊóÖöáøõæÇ ãÇ Çöä ÊóãóÓøóßúÊõãú ÈöåöãÇ.
“Yakında
davet edilecek ve de icabet edeceğim, şüphesiz ki sizlere iki
değerli şey bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve
itretim... Allah’ın kitabı gökten yer yüzüne sarkıtılmış
bir iptir, itretim ise Ehl-i Beyt’imdir. Latif ve Habir olan Allah bana haber
verdi ki bu ikisi havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden
ayrılmazlar. O halde benim içinize bıraktığım bu iki
şeye (benim yerime) nasıl davrandığınıza
dikkatle bakın.” (Başka bir hadiste ise şöyle
buyurmuştur:) “Onlara sarıldığınız müddetçe asla
sapmazsınız.”
Bu hadis yirmiden fazla sahabiden
ve yaklaşık 187 raviden nakledilmiştir. Lütfen şu
kaynaklara müracaat ediniz: Sahih-i Müslim, c.2, s. 238, Müsned-i Ahmed b.
Hanbel c. 5, s. 181-182, Sahih-i Tirmizi, c.2, s. 220... Nefehat’ul-Erhar fi
Hulaset-i Abakat’il-Envar, c. 1, s. 199-210
Bu yüzden bir
dünya dolusu iftihar, muhabbet ve ihlas ile biz de şöyle diyoruz:
“Resulullah’ın
Allah’ın emri ile kurucusu olduğu bir mezhebin takipçisi
olduğumuz için iftihar ediyoruz. Bütün kayıtlardan/şartlardan
azade olan Emir’el Müminin Ali bin Ebi Talib de insanları bütün
zincirlerden ve köleliklerden kurtarmak için
çalışmıştır. Kur’andan sonra maddi ve manevi
hayatın en büyük ihtiyaçlarına cevap veren, insanı en yüce
kurtuluşa erdiren, manevi ve siyasi hükümleri insana yol gösteren
Nehc’ul Belağa kitabı da bizim masum İmam’dan (Hz.
Ali’den)’dır. Biz Hz. Ali’den, Allah’ın kudretiyle hayatta olan ve
işlere nezaret eden Hz. Mehdi’ye kadar bütün masum imamların bizim
imamlarımız olduğu için de iftihar ediyoruz.
Yücelen Kur’an
(dua) diye de adlandırılan hayat verici duaların da masum
imamlarımızdan olduğu hasebiyle iftihar ediyoruz. Hakeza
imamların Şabaniye duası, Hüseyin Bin Ali (a.s)’ın Arefe
Duası, Al-i Muhammed’in Zebur’u diye adlandırılan Sahife-i
Seccadiye ve Allah’ın Hz. Zehra-i Merziyye’ye ettiği ilhamlardan
oluşan Sahife-i Fatımıye de bizdendir.
Biz İmam
Bakır’ul Ulum’un tarihin en büyük şahsiyeti olduğundan
dolayı iftihar ediyoruz. Allah-u Teala, Resulullah (s.a.v) ve masum
imamlar dışında hiç kimse onun makamını derk
etmemiş ve de derk edemeyecektir.
Biz mezhebimiz
“Caferi Mezhebi” olduğundan dolayı iftihar ediyoruz. Sonsuz bir
okyanus olan fıkhımız da İmam Cafer-i Sadık’ın
eserlerinden sadece biridir. Biz bütün imamlarla ve onlara uymakla iftihar
ediyoruz.
Biz
imamlarımızın (a.s), İslam’ın yücelmesi yolunda
çalıştığı, adil bir devlet teşkilinin sadece
boyutlarından biri olduğu Kur’an-ı Kerim’i uygulama yolunda
hapis ve sürgünlerde yaşadığı ve zamanlarının
tağuti/küfür düzenlerini yıkma yolunda şehit oldukları sebebiyle
de iftihar ediyoruz.”
Ey mümin ve
mümine kardeşler! Bugün sizin de bildiğiniz gibi dünya küçük bir
köy haline gelmiştir. Bilgi patlaması ve devrimi
çağında yaşıyoruz. Zamanımızın
sığınaksız ve bitkin insanı adaletsizlikler ve
eşitliksizler çölünde susuzluktan ölmektedir. An be an fesat bataklıklarına
gömülmektedir.
İnsana
saadet ve özgürlük vadeden umut tacirleri, kendilerinin
yarattığı ahlaki değerlerin iflas ettiğini büyük
şaşkınlık içinde seyretmektedirler. İnsan ve
insanlığın bitişini seyretmeden başka da ellerinden
bir şey gelmemektedir. Ama gerçekten yolun sonu ve bitişi midir?
Büyük bir dehşet içinde şöyle demek gerekir: İnsanlık
kendi ilahi fıtratlarına dönmez ve geçmişini ve
geleceğin ışığı/aydınlatıcı
kılmazsa, evet gerçekten bu yolun sonudur... İslam hayatın en
iyi reçetesi olarak her zamandan daha kurtarıcı bir şekilde
ellerini bu boğulmak üzere olan insana uzatmış, bu çölde
susamış insanı kendi marifet ve bilgisiyle suvarmak
istemektedir. Vahyin sonsuz atmosferinde yankılanan ve içinde hiçbir hata
olmayan Ehl-i Beyt’in faziletleri ve hadislerinin nurunu, insanın bütün
maddi ve manevi hayatının üzerine salmış,
karanlıklarda bu yeşil/ilahi yolu aydınlatmış ve bu
uzun yolu kendisine açıkça göstermiştir.
Ey aziz dost
bir mektebi tanımanın en iyi yolu, onun temel kaynaklarını
incelemek; alim ve önderlerinin sözlerini doğru bir şekilde
derk etmektir. Bu yolla o mektebin dünya, yaratıklar ve tüm konulardaki
anlayışı/düşüncesi kolayca anlaşılır ve bir
değerlendirmesi yapılır. Bu esas üzere biz Nur’ul-Kur’an
adında büyük bir Kur’an tefsirini İngilizce olarak
hazırlayıp bastırdık. Elhamdülillah bir çok ülkelerde büyük
bir ilgi ve teveccüh kazandı. Öyle ki dört yıl içinde
beş baskı yaptı.
Şu anda
bir yandan bu tefsirin altıncı cildini yayınlarken, bir yandan
da insan yetiştiren mektebin
önderleri olan Peygamber ve Ehl-i Beyt’in sözlerinden oluşan bu
kitabı da bir gül destesi olarak hazırladık. Bu kitabı
sürekli en özgü/halis ve iyi yolu arayan kimselere takdim ediyoruz.
Sürekli güzel kokan ve taze olan bu temiz gülleri derin bir koklayarak İmam
Rıza (a.s)’ın şu sözünü de derk etmenizi ümit ediyoruz:
ÑóÍöãó Çááåõ ÚóÈúÏÇð ÇóÍúíÇ ÇóãúÑóäóÇ ÝóÞõáúÊõ áóåõ: æóßóíúÝó íõÍúíí
ÃóãúÑóßõãú ÞÇáó: íóÊóÚóáøóãõ ÚõáõæãóäÇ æóíõÚóáøöãõåóÇ ÇáäøóÇÓó ÝóÇöäøóåõãú áóæõ
ÚóáöãõæÇ ãóÍóÇÓöäó ßóáÇóãöäóÇ áÇóÊøóÈóÚõæäóÇ.
ÈÍÇÑ
ÇáÇäæÇÑ Ì 2 Õ 30 / ãÚÇäí ÇáÇÎÈÇÑÕ 18 / æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ Ì 92 Õ 27
“İmam
Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur “İşimizi/emrinizi
ihya edene Allah rahmet etsin.” “Emriniz/İşiniz nasıl ihya
edilir.” diye sorulunca da şöyle buyurdu: “İlmimizi
öğrenir ve insanlara öğretir. Zira insanlar
sözlerimizin güzelliğini bilecek olurlarsa şüphesiz bize tabi
olurlar.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 30;
Mean’il-Ahbar, s. 18
Vesail’uş-Şia, c. 92; s. 27
Değerli
Ehl-i Beyt’in bu gülden güzel sözlerini okumak ve duymak suretiyle Allah’ın
alim insanlara hüccetini tamamlamasını ve gençlerin bu risalet
hanedanına uymakla her türlü dini, fikri, akidevi, ahlaki, içtimai, iktisadi,
siyasi ve kültürel sapıklıklardan korunmasını ümid ederiz.
İnşaallah bu vesile ile gençlerimiz etkin bir şahsiyet sayesinde
bütün dünyada İslam ve müslümanlara hizmet eder, bu ilahi yolda
çalışır.
Son olarak...
ÇóáÓøóáÇãõ Úóáì ãóÍÇáøö ãóÚúÑöÝóÉö Çááåö æóãóÓÇßöäö ÈóÑóßóÉö Çááåö
æóãóÚÇÏöäö ÍößúãóÉö Çááåö æóÍóÝóÙóÉö ÓöÑö Çááåö æóÍóãóáóÉö ßöÊÇÈö Çááåö
æóÇóæúÕöíÇÁö äóÈöíøö Çááåö æóÐõ Ñøö íøóÉö ÑóÓõæáö Çááåö Õóáøóì Çááåõ
Úóáóíúåö æóÂáöåö æóÑóÍúãóÉõ Çááåö æóÈóÑóßÇÊõåú.
ãä
áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå æÇáÊåÐíÈ æÚíæä ÇÎÈÇÑ ÇáÑÖÇ
“Selam olsun
Allah’ı tanıma mahalline, Allah’ın bereket meskenlerine,
Allah’ın hikmet madenlerine, Allah’ın sırlarının
koruyucularına Allah’ın kitabını yüklenenlere,
Nebiyyullah’ın vasilerine ve Resulullah’ın zürriyetine...
(Allah’ın rahmeti ve bereketi O’na ve zürriyetine olsun)”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib
ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
æóÇáÓøóáÇãõ Úóáì ãóäö
ÇÊøóÈóÚó ÇáúåõÏì.
“Hidayete tabi
olanlara selam olsun.”
Üstad
Seyyid Kemal Fakih İmani
Isfahan-İran
ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍíã
ö
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1 Ü ÞÇá ÑóÓæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå
æÂáå æÓáã:
ÇóíøõåóÇ ÇáäøÇÓõ Çöäøóåõ áÇ äóÈöíøó ÈóÚúÏí æóáÇ Ãõ ãøÉó ÈóÚúÏóßõãú
ÇóáÇ ÝóÇÚúÈõÏæõÇ ÑóÈøóßõãú æóÕóáøõæÇ ÎóãúÓóßõãú æóÕõæãõæÇ ÔóåúÑóßõãú æóÍõÌøõæÇ
ÈóíúÊó ÑóÈøößõãú æóÇóÏøõæÇ ÒóßÇÉó ÇóãúæÇáößõãú ØíÈóÉð ÈöåÇ ÇóäúÝõÓõßõãú
æóÇóØíÚõæÇ æõáÇÉó ÇóãúÑößõãú ÊóÏúÎõáõæÇ ÌóäøóÉó ÑóÈøößõãú .
ÇáÎÕÇá 322
1-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu:“Ey insanlar, şüphesiz ki benden sonra nebi ve sizden sonra da bir
ümmet yoktur. Bilin ve uyanık olun ki sadece Rabbinize ibadet edin,
beş vakit namazlarınızı kılın, Ramazan
aylarınızda oruç tutun, Rabbinizin evini hacc edin, nefis
temizliği içinde mallarınızın zekatını verin ve
Rabbinizin cennetine girmek için emir sahiplerinize itaat edin.”
(el-Hisal, s.
322)
2- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ
Úáíå ÇáÓøáÇã :
ØõæÈì áöãóäú ÃóÎúáóÕó áöáøåö Úóãóáóåõ æóÚöáúãóåõ æóÍõÈøóåõ æóÈõÛúÖóåõ
æóÃóÎúÐóåõ æóÊóÑúßóåõ æóßóáÇãóåõ æóÕóãúÊóåõ æóÝöÚúáóåõ æóÞóæúáóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 77/289
2-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ameli, ilmi, sevgisi, gazabı, alışı,
terk edişi, konuşması,
susması, davranışları ve sözleri Allah’a halis/özgü
olanlara ne mutlu!”
(Bihar’ul-Envar,
c. 77, s. 289)
* * *
3- ãä ÎØÈÉ ÝÇØãÉ ÇáÒåÑÇÁ ÚáíåÇ ÇáÓáÇã
ÝóÌóÚóáó Çááåõ ÇáÅíãÇäó ÊóØúåíÑðÇ áóßõã ãöäó ÇáÔøóÑßö¡
æóÇáÕøóáæÉó ÊóäúÒöíåðÇ áóßõãú Úóäö ÇáúßöÈúÑ¡ æÇáÒøóßÇÉó ÊóÒúßíóÉð áöáäøóÝúÓö¡
æóäöãÇÁð Ýöí ÇáÑøóÒúÞö¡ æÇáÕøóíÇãó ÊóËúÈöíÊðÇ áöáúÅöÎúáÇÕö¡ æáúÍóÌøó ÊóÔíöíúÏðÇ
áöáÏøóíäö¡ æóÇáúÚóÏúáó ÊóäúÓíÞÇð áöáúÞõáõæÈö¡ æóØÇÚóÊóäÇ äöÙÇãÇð áöáúãöáøóÉö¡
æó ÇöãÇãóÊóäÇ ÇóãÇäÇð ãöäó ÇáÝõÑúÞóÉö¡ æÇáúÌöåÇÏó ÚÒðÇ áöáúÅöÓáÇãö¡ æóÇáÕøóÈúÑó
ãóÚõæäÉð Úóáóí ÇÓúÊöíÌÇÈö ÇáÃóÌúÑö¡ æÇáÃóãÑó ÈöÇ áúãóÚúÑæõÝö ãóÕúáóÍóÉð
áöáúÚÇãøóÉö¡ æóÈöÑøó ÇáúæÇáöÏóíúäö æöÞÇíóÉð ãöäó ÇáÓøóÎóØö¡ æóÕöáóÉó
ÇáúÃóÑúÍÇãö ãöäúãÇÉð áöáúÚóÏóÏö¡ æóÇáÞöÕÇÕó ÍöÞúäðÇ áöáúÏóøãÇÁö¡ æóÇáæÝÇÁó
ÈÇáäÐÑ ÊÚÑíÖðÇ áöáúãÛÝöÑóÉö¡ æóÊóæúÝöíóÉó ÇáúãóßÇÆíáó æóÇáãóæÇÒíä ÊóÛúííÑÇð
áöáúÈóÎúÓö¡ æóÇáäøóåíö Úóäú ÔõÑúÈö ÇáÎóãúÑö ÊóäúÒöíåÇð Úóäö ÇáøÑóÌúÓö¡
æóÇÌúÊöäÇÈö ÇáÞóÐúÝö ÍöÌÇÈðÇ Úóäö ÇááøóÚúäóÉö æó ÊóÑúßó ÇáÓóøÑÞóÉö ÅíúÌÇÈÇð áöáÚöÝøóÉ
æó ÍóÑøóãó Çááøóåõ ÇáÔøóÑúßó ÅÎúáÇÕÇð áóåõ ÈöÇ áÑøõÈõæÈíøÉ. ÝÇÊøóÞõæ Çááøóåó
ÍÞøó ÊõÞÇÊå æáÇ ÊóãõæÊõäøó ÅáÇøó æó ÇóäúÊõãú ãõÓúáöãõæäó æóÇØíÚæÇ Çááøóåó
ÝöíúãÇ ÇóãóÑóßõãú Èöåö æäóåÇßõãú Úóäåõ¡ ÝóÇöäøóåõ «ÇöäøóãÇ íóÎúÔóí Çááøóåó ãöäú
ÚöÈÇÏöåö ÇáÚõáóãÇÁõ»
3- (Hz. Fatıma (a.s) Medine’de, Mescid’un-Nebi’de
okuduğu hutbeden bir bölüm:)
“Allah imanı
şirkten temizlenmek, namazı kibirden arınmak, zekatı nefsi
tezkiye etmek ve rızkı arttırmak, orucu ihlası sabit
kılmak, haccı dini güçlendirmek, adaleti kalpleri birbirine
bağlamak, itaatimizi dinin düzenini
sağlamak, imametimizi tefrika ve dağılmayı önlemek,
cihadı İslam’ın izzetini yüceltmek, sabrı hakkın
mükafatını elde etmek, iyiliği emretmeyi umumun
maslahatını korumak, anne babaya iyiliği Allah’ın gazabını
önlemek, sıla-i rahimde bulunmayı müminler topluluğunu
arttırmak, kısası, nefisleri/kanları korumak, ahde
vefayı mağfirete erişmek, tartıda doğru olmayı
kıtlıkla/yoklukla savaşmak, şarabı yasaklamayı
kötülüklerden uzak kalmak, iftira ve yakışık olmayan
isnatlardan kaçınmayı Allah’ın lanetinden korunmak ve
hırsızlık etmemeyi iffetli olmak için bir sebep
kılmıştır. Hakeza Allah şirki de hakkın
rububiyeti ve kullukta ihlaslı olmak için haram
kılmıştır.
O halde Allah’tan gereği gibi sakının ve sadece
Müslümanlar olarak ölün. Allah’a emir ve yasakları hususunda itaat
edin: “Şüphesiz ki Allah’tan sadece alim kulları korkar.”
(Bu hutbe Şii ve Ehl-i Sünnet
alimlerinin bir çok senet zinciri ile naklettikleri meşhur hutbelerden
biridir. İbn-i Ebi’l-Hadid Nehc’ül-Belağa şerhinde bu hutbenin
bütün senet zincirini nakletmiştir ki yeri olmadığından
burada zikrinden sarf-ı nazar ettik.)
* * *
4- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÓøóÜÌøÇÏõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ÇóáúÍóãúÏõ áöáøåö æóÇáúÍóãúÏõ ÍóÞøõåõ ßóãÇ íóÓúÊóÍöÞøõåõ ÍóãúÏÇð ßËíÑÇð æóÇóÚõæÐõ
Èöåö ãöäú ÔóÑøö äóÝúÓöí Çöäøó ÇáäøóÝúÓó áÇóãøÇÑóÉñ ÈöÇáÓøõæóÁö ÇöáÇø ãÇ ÑóÍöãó
ÑóÈøí.
æó ÃóÚõæÐõ Èöåö ãöäú ÔóÑøö ÇáÔøóíúØÇäö ÇáøóÐí íóÒíÏõäí ÐóäúÈÇð Çöáì
ÐóäúÈí æóÇóÍúÊóÑöÒõ Èöåö ãöäú ßõáøö ÌóÈøÇÑ ÝÇÌöÑ æóÓõáúØÇä ÌÂÆöÑ æóÚóÏõæøò
ÞÇåöÑ.
ÇóÇááøåõãøó ÇÌúÚóáúäí ãóäú ÌõäúÏößó ÝóÇöäøó ÌõäúÏóßó åõãõ ÇáúÛÇáöÈõæäó
æóÇÌúÚóáúäí ãöäú ÌöÒúÈößó ÝóÇöäøó ÍöÒúÈóßó åõãõ ÇáúãõÝúáöÍõæäó æóÇÌúÚóáúäí ãöäú
ÇóæúáöíÇÆößó ÝóÇöäøó ÇóæúáöíÂÆóßó áÇ ÎóæúÝñ Úóáóíúåöãú æóáÇåõãú íóÍúÒóäõæäó.
Çóááøåõãøó ÇóÕúáöÍú áí Ïíäí ÝóÇöäøóåõ ÚóÕúãóÉõ ÇóãúÑí æóÇóÕúáöÍú áí ÂÎöÑóÊí
ÝóÇöäøóåÇ ÏÇÑõ ãóÞóÑøí æóÇöáóíúåÇ ãöäú ãõÌÇæóÑóÉö ÇááøöÆÇãö ãóÝóÑøí æóÇÌúÚóáö
ÇáúÍóíÇÉó ÒöíÇÏóÉð áí Ýí ßõáøö ÎóíúÑ æóÇáúæóÝÇÉó ÑÇÍóÉð áì ãöäú ßõáøö ÔóÑøò
Çóááøåõãøó Õóáøö Úóáì ãõÍóãøóÏ ÎÇÊóãö ÇáäøóÈöíøíäó æóÊóãÇãö ÚöÏøóÉö
ÇáúãõÑúÓóáíäó æóÚóáì Çáöåö ÇáØøóíøöÈíäó ÇáØøÇåöÑíäó æóÇóÕúÍÇÈöåö
ÇáúãõäúÊóÌóÈíäó æóåóÈú áì ËóáÇËÇð áÇ ÊóÏóÚú áì ÐóäúÈÇð ÇöáÇø ÛóÝóÑúÊóåõ æóáÇ
ÛóãøóÇ ÇöáÇø ÇóÐúåóÈúÊóåõ æóáÇ ÚóÏõæøÇð ÇöáÇø ÏóÝóÚúÊóåõ ÈöÈöÓúãö Çááåö ÎóíúÑö
ÇáÇúóÓúãÇÁö ÈöÓúãö Çááåö ÑóÈøö ÇáÇúóÑúÖö æóÇáÓøóãÇÁö....
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 90/187
æãáÍÞÇÊ ÇáÕÍíÝÉ ÇáÓÌÇÏíÉ: 572
4-İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hamd Allah’a mahsustur; Allah’a özgü sayısız
hamd O’na mahsustur. Nefsimin şerrinden ona sığınırım.
Şüphesiz ki Allah’ın rahmet ettiği dışında bütün
nefisler kötülüğü emreder.
Sürekli
günahlarımı artıran şeytanın, her zalim sultanın
ve kahir düşmanın şerrinden de Allah’a
sığınırım.
Allah’ım
beni kendi ordundan kıl. Şüphesiz ki üstün gelenler senin ordundur.
Allah’ım beni kendi hizbinden kıl şüphesiz ki kurtuluşa
erenler senin hizbindir. Allah’ım beni dostlarımdan kıl.
Şüphesiz ki dostlarına korku yoktur ve onlar asla üzülmezler.
Allah’ım
dinimi islah et; şüphesiz ki din işimin ismeti (beni dizginleyen)’dir.
Allah’ım ahiretimi de islah et; şüphesiz ki ahiret, benim sonunda
karar kılacağım yurt ve kötüler ile oturmaktan kendisine
sığındığım yerdir. Allah’ım dünya
hayatını benim için her hayırda/iyilikte bir artış
vesilesi kıl ve ölümü her kötülükten kurtuluş için bir
rahatlık vesilesi kıl.
Allah’ım
Peygamberlerin sonuncusu ve bütün elçilerinin tamamlayıcısı
olan Muhammed’e, Tahir ve Tayyib Ehl-i Beyt’ine ve seçkin ashabına rahmet
gönder. Allah’ım bana şu üç hacetimi kabul et:
Bağışlamadığın hiçbir günah, gidermediğin
hiçbir hüzün/gam ve benden def etmediğin hiçbir düşmanım
olmasın; isimlerin en iyisi Allah ismi ile, göklerin ve yerin rabbi
Allah’ın ismi ile...”
Bihar’ul-Envar, c. 90, s. 187
Mulhakat’us-Sahifet’is-Seccadiye/572
* * *
5- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ
Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÚöÙóãõ ÇáúÎÇáöÞö ÚöäúÏóßó íõÕóÛøöÑõ ÇáúãóÎúáõæÞó Ýí Úóíúäößó.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ: ÇáßáãÇÊ
ÇáÞÕÇÑ 129
5-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Eğer Allah’ın azametini derk
edecek olursan, bütün yaratıklar gözünde küçülür/değersiz hale
gelir.”
(Nehc’ül-Belağa,
el-Kelimat’ul-Kısar, 129)
* * *
6 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ÇóáúÞóáúÈõ ÍóÑóãõ Çááåö ÝóáÇ ÊõÓúßöäú ÍóÑóãó Çááåö ÛóíúÑó Çááåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 70/25
6-İmam Sadık
(a.s)şöyle buyurmuştur: “Kalp Allah’ın haremidir,
Allah’ın hareminde Allah’tan başkasında yer vermeyin.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 70, s. 25)
* * *
7 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ÔíÚóÊõäÇ ÇáøóÐíäó ÇöÐÇ ÎóáóæÇ ÐóßóÑõæÇ Çááåó ßóËíÑÇð .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 93/162
7-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şiilerimiz halvetlerde/yalnız
kaldıklarında Allah’ı çok zikredenlerdir.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 93, s. 162)
* * *
8 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ æóÇááåö ãÇ ÃóÑÇÏó Çááåõ ÊóÚÇáì ãöäó ÇáäøÇÓó ÇöáÇøó ÎóÕúáóÊóíúäö: Ãóäú
íõÞöÑøõæÇ áóåõ ÈöÇáäøóÚóãö ÝóíóÒíÏóåõãú æóÈöÇáÐøõäõæÈö ÝóíóÛúÝöÑóåÇ áóåõãú .
ÇáßÇÝí / 2/426
8-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah’a and olsun ki Allah kullarından
sadece şu iki hasleti irade etmiştir: Nimetlerini ikrar etmeyi ki
böylece onlara nimetlerini arttırır ve günahlarını
itiraf etmeyi ki bu vesileyle de onların günahlarını affeder.”
(Kafi, c. 2,
s. 426)
* * *
9 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
Åäøó Çááåó Ìóáøó ÐößúÑõåõ ãÇ ÎóáóÞó ÇáÚöÈÇÏó ÇöáÇø áöíóÚúÑöÝõæåõ ÝóÇöÐÇ
ÚóÑóÝõæåõ ÚóÈóÏõæåõ¡ ÝöÇÐÇ ÚóÈóÏõæåõ ÇöÓúÊóÛúäóæúÇ ÈöÚöÈÇÏóÊöåö Úóäú ÚöÈóÇÏóÉö
ãÇ ÓöæÇåõ.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ/ 2/180
9-İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ki zikri yüce olan Allah kullarını
kendisini tanısınlar diye yaratmıştır, kulları
O’nu tanıyınca, ona ibadet ederler ve ona ibadet edince de O’ndan
gayrisine ibadetten müstağni/ihtiyaçsız olurlar.”
(Sefinet’ul-Bihar,
c. 2, s. 180)
* * *
10 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ Úóáöíõ Èúäõ ÇáúÍõÓóíúäö
Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ íõåúáóßõ ãõÄúãöäñ Èóíúäó ËóáÇËö ÎöÕÇá: ÔóåÇÏóÉõ Çóäú áÇ Çöáåó ÇöáÇø
Çááåõ æóÍúÏóåõ áÇ ÔóÑíß áóåõ¡ æóÔóÝÇÚóÉõ ÑóÓõæáö Çááåö¡ æóÓöÚóÉõ ÑóÍúãóÉö Çááå.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ/ 517
10-İmam Ali b. Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin kul şu üç sıfat sebebiyle helak olmaktan kurtulur:
Allah’tan başka ilah, yoktur, tektir ve ortağı yoktur diye
yaptığı şahadet, Resulullah’ın şefaati ve
Allah’ın rahmetinin genişliği...”
(Sefinet’ul-Bihar,
s. 517)
11 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áóíóúÓó ãöäøì ãóäö ÇÓúÊóÎóÝøó ÈöÕóáÇÊöåö¡ áÇ íóÑöÏõ Úóáóíøó ÇáúÍóæúÖó áÇ
æóááåö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå/ 1 /
206
11-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar vallahi benden değildir ve havuzda
asla yanıma gelmeyecektir.” (Yani ümmetin iyileri Peygamberin lütuf ve
merhametine mazhar olunca o bundan nasiplenmez ve Peygamberin ümmetinden
sayılmaz.)
(Men La
Yehzuruh’ul-Fakih, c. 1, s. 206)
* * *
12 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú ßÇäó Úóáì ÈÇÈö ÃóÍóÏößõãú äóåúÑñ ÝóÇÛúÊóÓóáó ãöäúåõ ßõáøó íóæúã ÎóãúÓó
ãóÑøÇÊ åóáú ßÇäó íóÈúÞì Úóáì ÌóÓóÏöåö ãöäó ÇáúÏøóÑóäö ÔóíúÁñ ÅöäøóãÇ ãóËóáõ
ÇáÕøóáÇÉö ãóËóáõ ÇáäøóåúÑö ÇáøóÐì íõäúÞì
ßõáøóãÇ Õóáøì ÕóáÇÉð ßÇäó ßóÝøÇÑóÉð áöÐöäõæÈöåö ÅáÇø ÐóäúÈñ ÃóÎúÑóÌóåõ ãöäó
ÇáÇúíãÇäö ãõÞíãñ Úóáóíúåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 82/236
12-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Sizden birinin kapısından bir
nehir geçse ve her gün beş defa o nehirde yıkansa, bedeninde hiçbir
pislik kalır mı? Şüphesiz ki namazın misali işte bu
temizleyen nehir misalidir. Namaz, kendisini imandan çıkaran günahlar
dışında namazı kılan insanın tüm günahlarına
kefarettir.
(Bihar’ul-Envar,
c. 82, s. 236)
* * *
13 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
æóÕóáÇÉõ ÝóÑöíÖóÉ ÊóÚúÏöáõ ÚöäúÏó Çááåö Ãó ÇáúÝó ÍöÌøóÉ æóÃó áúÝó
ÚõãúÑóÉ ãóÈúÑõæÑÇÊ ãõÊóÞóÜÈøöáÇÊ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 99/14
13-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Farz namaz Allah katında bin hac ve bin makbul/iyi
umreye denktir.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 99, s. 14)
* * *
14 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áÇ ÊõÖóíøöÚõæÇ ÕóáæÇÊóßõãú¡ ÝóÇöäøó ãóäú ÖóíøóÚó ÕóáÇÊóåõ ÍõÔöÑó ãóÚó
ÞÇÑõæäó æåÇãÇäó æóßÇäó ÍóÞøÇð Úóáóì Çááåö Ãäú íõÏúÎöáóåõ ÇáäøÇÑ ãóÚó
ÇáúãõäÇÝöÞííäó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 83/14
14-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Namazlarınızı zayi etmeyiniz. Şüphesiz
ki namazını zayi edenler Karun ve Haman ile haşr olur. Allah da
onu münafıklar ile birlikte bir hak olarak ateşe atar.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 83, s. 14)
* * *
15 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇöÐÇ ÕóáøóíúÊó ÕóáÇÉð ÝóÕóáøö ÕóáÇÉó ãõæóÏøÚ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 69/408
15-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Namazı kılarken, son namazını kılan
kimse gibi ol.” (Tam bir kalp huzuruyla namaz kıl; idam hükmünün
infazından önce namaz kılan kimse gibi ol.)
(Bihar’ul-Envar,
c. 69, s. 408)
* * *
16 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú íóÚúáóãõ ÇáúãõÕóáøöí ãÇ íóÛúÔÇåõ ãöäó ÇáÑøóÍúãóÉö áóãÇ ÑóÝóÚó ÑóÃúÓóåõ
ãöäó ÇáÓøõÌõæÏö.
ÊÕäíÝ
ÛÑÑ ÇáÍßã / 175
16-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur:
“Eğer namaz kılan kimse kendisini çepe-çevre saran ilahi
rahmetten haberdar olsaydı, asla başını secdeden
kaldırmazdı.”
(Tesnif-u
Gurer’il-Hikem, s. 175)
* * *
17 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãóæøóáõ ãÇ íõÍÇÓóÈõ Èöåö ÇáúÚóÈúÏõ ÇóáÕøóáÇÉõ ÝóÇöäú ÞõÈöáóÊú ÞõÈöáó ãÇ
ÓöæÇåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 7/267
17-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kulun hesaba çekildiği ilk şey
namazdır. Namazı kabul görürse gayrisi her şey kabul
görür.” (Aksi takdirde diğer amellerinin kendisine hiçbir
faydası olmayacaktır.)
(Bihar’ul-Envar,
c. 7, s. 267)
* * *
18 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Çöäøó ÔóÝÇÚóÊóäÇ áóäú ÊóäÇáó ãõÓúÊóÎöÝøÇð ÈöÇáÕøóáÇÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 82/236
18-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar şüphesiz ki
asla şefaatimize nail olamazlar.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 82, s. 136)
* * *
19 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ãõÍóãøóÏñ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÚóÔúÑñ ãóäú áóÞöíó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåäøó ÏóÎóáó ÇáúÌóäøóÉó: ÔóåÇÏóÉõ
Ãäú áÇ Çöáåó ÇöáÇøó Çááåõ æóÃó äøó ãõÍóãøóÏÇð ÑóÓõæáõ Çááåö æóÇáÇúöÞúÑÇÑõ
ÈöãÇ ÌÇÁó ãöäú ÚöäúÏö Çááåö ÚóÒøó æóÌóáøó¡ æóÇöÞÇãõ ÇáÕøóáÇÉö¡ æóÇíÊÇÁõ
ÇáÒøóßÇÉö æóÕóæúãõ ÔóåúÑö ÑóãóÖÇäó¡ æóÍöÌøõ ÇáúÈóíúÊö¡ æóÇáúæöáÇíóÉõ
áÇóæúáöíÇÁö Çááåö¡ æóÇáúÈóÑÇÆóÉõ ãöäú ÃóÚúÏÇÁö Çááåö¡ æóÇöÌúÊöäÇÈõ ßõáøö
ãõÓúßöÑ.
ÇáÎÕÇá / 432
19-İmam Muhammed Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah her kimi şu on sıfata sahip
olduğu bir halde mülakat ederse, şüphesiz ki o kimse cennete girer:
Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in
Allah’ın resulü olduğuna şahadet; Allah azze ve celle’nin indinden
gelen her şeyi ikrar etmek; namaz kılmak; zekat vermek; Ramazan
ayında oruç tutmak; Allah’ın evi Kabe’yi hacc etmek; Allah’ın
dostlarına dost olmak, Allah’ın düşmanlarından beri olmak
ve sarhoş edici her türlü şeyden sakınmak.”
(el-Hisal, s.
432)
* * *
20 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÕøóáÇÉõ ÞõÑúÈÇäõ ßõáøö ÊöÞöíø ¡ æóÇáúÍóÌøõ ÌöåÇÏõ ßõáøö ÖóÚíÝ¡ æóáößõáøö
ÔóíÁ ÒóßÇÉñ æóÒóßÇÉõ ÇáúÈóÏóäö
ÇóáÕøöíÇãõ¡ æóÌöåóÇÏõ ÇáúãóÑÃóÉö ÍõÓúäõ ÇáÊøóÈóÚøõáö.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ¡ ÇáßáãÇÊ
ÇáÞÕÇÑ/ 136
20-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Namaz her takvalı insanın Allah’a
yakınlaşma vesilesidir, hac her zayıf insanın
cihadıdır (zira hac eşinden ve çocuklarından uzak kalmak,
soğukluk, sıcaklık ve korku gibi bir takım
meşakkatlere katlanmak demektir) Her şeyin bir zekatı
vardır, bedenin zekatı ise oruçtur, kadının cihadı ise
eşi ile iyi geçinmesi ve ona itaat etmesidir.”
(Nehc’ül-Belağa,
el-Kelimat’ul-Kısar/136)
* * *
21 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãÇ ãöäú áóíúáóÉ ÇöáÇø æóãóáóßõ ÇáúãóæúÊö íõäÇÏì íÇ Çóåúáó ÇáúÞõÈõæÑö áöãóäú
ÊóÛúÈöØõæäó Çáúíóæúãó æóÞóÏú ÚÇíóäúÊõãú åóæúáó ÇáúãõØøóáóÚö¡ ÝóíóÞõæáõ
ÇáúãóæúÊì ÇöäøóãÇ äóÛúÈöØõ ÇáúãõÄúãöäíäó Ýí ãóÓÇÌöÏöåöãú áÇöó äøóåõãú
íõÕóáøõæäó æóáÇ äõÕóáøí¡ æóíõÄúÊõæäó ÇáÒøóßÇÉó æóáÇ äõÒóßøí¡
æóíóÕõæãõæäó ÔóåúÑó ÑóãóÖÇäó æóáÇ äóÕõæãõ¡ æóíóÊóÕóÏøóÞõæäó ÈöãÇ ÝóÖóáó Úóäú
ÚöíóÇáöåöãú æóäóÍúäõ áÇ äóÊóÕóÏøóÞ...
ÇÑÔÇÏ ÇáÞáæÈ/ 53
21-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Her gece ölüm meleği şöyle nida eder: “Ey kabir sakinleri, bugün ahiretin durumunu
gördüğünüz halde kime imreniyorsunuz”
Ölüler
cevap olarak şöyle der: “Şüphesiz ki biz camilerde namaz
kılan müminlere imreniyoruz. Zira onlar namaz kılıyorlar biz ise
namaz kılamıyoruz; onlar zekat veriyorlar, biz ise zekat veremiyoruz;
onlar Ramazan ayında oruç tutuyorlar, biz ise oruç tutamıyoruz; onlar
ailesinin geçiminden arta kalanı sadaka veriyorlar, biz ise sadaka
veremiyoruz. Onlar Allah’ı çok zikrediyorlar, biz ise zikredemiyoruz.
Dünyada kaybettiklerimizden dolayı eyvahlar olsun bize.”
(İrşad’ul-Kulub, s. 53)
* * *
22 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÓóãöÚúÊõ ãõäÇÏíÇð íõäÇÏí ÚöäúÏó ÍóÖúÑóÉö ßõáøö ÕóáÇÉ¡ ÝóíóÞõæáõ íÇ Èóäì
ÂÏóãó ! ÞõæãõæÇ ÝóÇóØúÝóÄõæÇ Úóäúßõãú ãÇ ÃóæúÞóÏúÊõãõæåõ Úóáì
Ãó äúÝõÓößõãú.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá/ 3/102
22-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Her namaz kıldığım zaman şöyle
bir ses işitiyorum: “Ey insanoğulları kalkınız,
kendinizi ellerinizle nefsinize yaktığınız ateşi namaz
kılarak söndürün.”
(Müstedrek’ül-Vesail
c. 3, s. 102)
23 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÍÇÝöÙõæÇ Úóáóì ÇáÕøóáóæÇÊö¡ ÝóÇöäøó Çááåó ÊóÈÇÑóßó æóÊóÚóÇáì ÇöÐÇ ßÇäó
íóæúãõ ÇáÞöíÇãöÉð íóÃÊì ÈöÇáúÚóÈúÏö¡ ÝóÃóæøáõ ÔóíÁ íóÓúÃó áõåõ Úóäúåõ ÇáÕøóáÇÉõ¡
ÝóÇöäú ÌÇÁó ÈöåÇ ÊÇãøóÉð¡ æóÇöáÇø ÒõÎøó Ýöì ÇáäøÇÑö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 82/202
23-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Namazlara dikkat
edin, şüphesiz Allah tebarek ve teala kıyamet günü kul getirilince
kendisine ilk önce namazı sorar. Eğer kul namazını tam
eda etmişse (kurtuluşa erenlerden olacaktır); aksi takdirde
ateşe atılacaktır.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 82, s. 202)
* * *
24 Ü Úóäú ÃÈì ÈóÕíÑ¡ ÞÇáó
ÏóÎóáúÊõ Úóáì Çõãøö ÍóãíÏóÉó ÇõÚóÒøöíåÇ ÈöÃóÈì ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã
ÝóÈóßóÊú æóÈóßóíúÊõ áöÈõßÇÆöåÇ Ëõãøó ÞÇáóÊú: íÇ ÃóÈÇ ãõÍóãøóÏ áóæú ÑóÃóíúÊó
ÃóÈÇ ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÚöäúÏó ÇáúãóæúÊö áóÑóÃóíúÊó ÚóÌóÈÇð¡ ÝóÊóÍó
Úóíúäóíúåö Ëõãøó ÞÇáó ÇöÌúãóÚõæÇ ßõáøó ãóäú Èóíúäì æóÈóíúäóåõ ÞóÑÇÈóÉñ¡ ÞÇáóÊú:
ÝóãÇ ÊóÑóßúäÇ ÃóÍóÏÇð ÇöáÇø ÌóãóÚúäÇåõ ÝóäóÙóÑó Çöáóíúåöãú Ëõãøó ÞÇáó: Çöäøó
ÔóÝÇÚóÊóäÇ áÇ ÊóäÇáõ ãõÓúÊóÎöÝøÇð ÈöÇáÕøóáÇÉö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ/ 4/26
24-Ebu Basir
şöyle diyor: (İmam Sadık (a.s)’ın şahadeti için
baş sağlığı dilemek üzere) Ümmü Hamide’nin (Musa
b. Cafer (a.s)’ın annesinin) huzuruna vardım. Ümmü Hamide
ağladı, ben de ardından ağlamaya başladım, daha
sonra şöyle dedi: “Ey Eba Muhammed, Eba Abdillah (a.s)’ı
(İmam Sadık’ı) ölüm anında görmüş
olsaydın, ilginç bir şey görmüş olurdun. İmam Sadık
(a.s) gözlerini açtı ve, “Aramızda akrabalık olan herkesi
toplayın.” dedi. Ümmü Hamide daha sonra şöyle dedi: “Bunun
üzerine biz de ilgili herkesi oraya topladık. İmam (a.s) oradakilere
baktı, sonra şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki namazı hafife alanlar şefaatimize nail
olamaz.”
(Vesail’uş-Şia,
c. 4, s. 26)
* * *
25 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇóáúÚöÈÇÏóÉõ ãóÚó Ãóßúáö ÇáúÍóÑÇãö ßóÇáúÈöäÇÁö Úóáóì ÇáÑøóãúáö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 84/258
25-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Haram yiyecek ile birlikte olan ibadet, çakıl
taşları üzerinde yapılmış (hiç sağlam olmayan)
binaya benzer.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 84, s. 258)
* * *
26 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÔóÑóÝõ ÇáúãõÄúãöäö ÞöíÇãõåõ ÈöÇáúáøóíúáö æóÚöÒøõåõ ÇöÓÊÛúäÇÄõåõ Úóäö
ÇáäøÇÓö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 77/20
26-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Müminin şerefi gece (ibadet için) kıyam etmesidir.
Müminin izzeti ise insanlardan müstağni/ihtiyaçsız
olmasıdır.
(Bihar’ul-Envar,
c.77, s. 20)
* * *
27 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ßóËõÑó Ýí áóíúáöåö äóæúãõåõ ÝÇÊóåõ ãöäó ÇáúÚóãóáö ãÇ áÇ íóÓúÊóÏúÑößõåõ
Ýì íóæúãöåö.
ÛÑÑ ÇáÍßã/ 289
27-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Geceleyin fazla uyuyan gündüz elde edemeyeceği
bir ameli (yani gece namazını) elden kaçırır.”
(Gurer’ul-Hikem,
s. 289)
* * *
28 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã ÝíãÇ äÇÌóì Çááåõ
ÚóÒøóæóÌóáøó Èöå ãõæÓóì Èúäö ÚöãúÑÇäó
Úáíå ÇáÓøáÇã: íóÇÈúäó ÚöãúÑÇäó ßóÐóÈó ãóäú ÒóÚóãó Ãó äøóåõ
íõÍöÈøõäöí ÝóÇöÐÇ Ìóäøóåõ Çááøóíúáõ äÇãó Úóäøí.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 13/329
28-İmam
Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah-u Teala Hz. Musa (a.s)’a
şöyle hitap etti: “Ey İmranoğlu! Gece boyu benden gaflet
edip uyudukları halde beni sevdiğini iddia edenler yalan
söylüyor. (Dost, dostla konuşmaktan lezzet almaz mı?”
(Bihar’ul Envar, c.13, s.329)
* * *
29 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ ÊóÏóÚú ÞöíÇãó Çááøóíúáö ÝóÇöäøó ÇáúãóÛúÈõæäó ãóäú ÍõÑöãó ÞöíÇãó
Çááøóíúáö .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 83/127
29-İmam Sadık(a.s) şöyle buyurmaktadır:
“Gece namazını asla terk etme! Gerçek zarara uğramış
kimse, gece namazından mahrum kalan kimsedir.
(Bihar’ul Envar, c.83, s.127)
* * *
30 Ü Úóäú ÃóÈöí ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå
ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞóÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö áöÌóÈúÑóÆíáó
ÚöÙúäöí ÝóÞÇáó: íÇ ãóÍóãøóÏõ ÚöÔú ãÇ ÔöÆúÊó
ÝóÇöäøóßó ãóíøöÊñ¡ æóÃóÍúÈöÈö ãÇ ÔöÆúÊó ÝóÇöäøóßó ãõÝÇÑöÞõåõ¡ æóÇöÚúãóáú ãÇ
ÔöÆúÊó ÝóÇöäøóßó ãõáÇÞöíåö¡ ÔóÑóÝõ Çáãõæúãöäö ÕóáÇÊõåõ ÈöÇáúáøóíúáö¡ æóÚöÒøõåõ
ßóÝøõåõ Úóäú Ãó ÚúÑÇÖö ÇáäøÇÓö.
ÇáÎÕÇá / 72
30-Ebi Abdillah
(İmam Sadık-a.s-), şöyle buyurmaktadır: “Resulullah
(s.a.v) Cebrail’e “bana öğüt ver” diye buyurdu. Bunun üzerine Cebrail
şöyle dedi: “Ey Muhammed istediğin kadar yaşa, ama
şüphesiz ki sonunda öleceksin. İstediğin kadar sev,
şüphesiz ki sonunda ayrılacaksın. İstediğin şeyi
yap şüphesiz ki sonunda onu (karşılığını)
göreceksin. Müminin şerefi gece namazıdır. İzzeti ise
insanların ırz ve yüz suyundan sarf-ı nazar etmesidir.”
(el-Hisal/72)
* * *
31 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ËóáÇËóÉñ åõäø ÝóÎúÑõ ÇáúãõÄãöäö æóÒóíúäõåõ Ýí ÇáÏøõäúíÇ æóÇáÇÎöÑÉö:
ÇóáÕøóáÇÉõ Ýí ÂÎÑö Çááøóíúáö¡ æó íóÃúÓõåõ ãöãøÇ Ýí Ãó íúÏí ÇáäøÇÓ¡
æóæöáÇ íóÉõ ÇáÇöãÇãö ãöäú Âáö ãõÍóãøóÏ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 75 / 107
31-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Şu üç şey müminin dünya ve ahirette ziyneti ve övünç
kaynağıdır: Gecenin sonunda kıldığı teheccüd
namazı, insanların elinde olan şeylere ümit
bağlamaması ve Al-i Muhammed’den (Ehl-i Beyt’ten) olan imamın
velayet sevgisi.”
(Bihar’ul Envar, c.75, s.107)
* * *
32-ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÌóæÇÏõ Úáíå
ÇáÓøáÇã:
ãóäú æóËöÞó ÈöÇááåö ÃÑÇåõ ÇáÓøõÑæõÑó æóãóäú Êóæóßøóáó Úóáóì Çááåö ßóÝÇåõ
ÇáÇõãõæÑó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 79
32-“İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her
kim Allah’a güvenirse Allah ona sevinç ve mutluluk verir ve her kim de Allah’a
tevekkül ederse Allah ona işlerinde kifayet eder/yeter.
(Bihar’ul Envar, c.78, s.79)
Allah’a
İman ve Rızayetini
33 -ÞÇáó ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã ÍóÏøóËóäí ÃóÈí Úóäú ÃóÈöíå Úáíå
ÇáÓøáÇã:
Ãäøó ÑóÌõáÇð ãöäú Ãóåúáö ÇáúßõæÝóÉö ßóÊóÈó Çöáì ÃóÈí ÇáúÍõÓóíúäö Èöäú
Úóáöíø Úáíå ÇáÓøáÇã íÇ ÓóíúÏöí
ÃóÎúÈöÑúäí ÈöÎóíúÑö ÇáÏøõ äúíÇ æÇáÇÎöÑóÉö ÝóßóÊóÈó ÕóáóæÇÊõ Çááåö Úóáóíúåö
ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍöíãö¡ ÃóãøÇ ÈóÚúÏõ ÝóÇöäøó ãÖä ØóáóÈó ÑöÖóì Çááå ÈÓÎØ
ÇáäÇÓ ßÝÇåõ Çááåõ ÇõãæÑ ÇáäÇÓ æãóäú ØóáóÈó ÑöÖóì ÇáäøÇÓö ÈöÓóÎóØö Çááåö
æóßóáóåó Çááåõ Çöáì ÇáäøÇÓö æóÇáÓøóáÇãõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 208
33-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
Babam bana babasından şöyle buyurduğunu nakletti: Kufe ehlinden
bir adam, babam Hz. Hüseyin bin Ali (a.s)’a şöyle yazdı: “Ey
efendim, bana dünya ve ahiret hayrını/iyiliğini haber ver.”
Bunun üzerine babam (a.s) şöyle yazdı: “Rahman ve rahim olan
Allah’ın adıyla, şüphesiz ki her kim Allah’ın
rızasını insanların gazabından üstün tutarsa, Allah
da insanlarla ilişkilerinde kendisine kifayet eder/yeter. Her kim de
insanların rızayetini Allah’ın gazabına tercih ederse,
Allah da onu insanlara havale eder... ve’s-Selam”
(Bihar’ul Envar, c.71, s.208)
* * *
34 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÓøóÜÌøÇÏõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú Úóãöáó ÈöãÇ ÇöÝúÊóÑóÖó Çááåõ Úóáóíúåö Ýóåõæó ãöäú ÎóíúÑö ÇáäøÇÓö.
ÇáßÇÝí / 2 /81
34-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her
kim Allah’ın kendine farz kıldığı şeylerle amel
ederse, o insanların en hayırlısıdır.”
(el-Kafi c.2,s.81)
* * *
35 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÃóÍóÈøó áöáøåö æóÃóÈúÛóÖó áöáøåö æóÃóÚúØì áöáøåö Ýóåõæó ãöãøóä ßóãõáó
ÇíãóÇäõåõ .
ÇáßÇÝí / 2 /124
35-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Her kim Allah için sever Allah için buğz eder ve Allah için ihsanda
bulunursa o kimse imanı kemale erişenlerdendir.”
(el-Kafi c.2,s.124)
* * *
36 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍóÓóäõ
ÇáúÚóÓúßóÑíøõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÎöÕúáóÊÇäö áóíúÓó ÝóæúÞóåõãÇ ÔóíÁñ: ÇóáÇúíãÇäõ ÈöÇááåö¡ æóäóÝúÚõ
ÇáÇöúÎúæÇäö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 17/218
36-İmam Hasan el-Askeri (a.s) şöyle
buyurmuştur: “şu iki hasletin üstünde hiçbir şey yoktur:
“Allah’a iman ve Müslüman kardeşlerini faydalandırmak.”
(Bihar’ul Envar c.17, s.217)
* * *
37 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇóßúËóÑõ ãÇ íõÏúÎöáõ ÇáäøÇÓó ÇáúÌóäøóÉó ÊóÞúæóì Çááåö æóÍõÓúäõ ÇáÎõáúÞö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71/373
37-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İnsanların cennete girmesine en çok sebep olan şey, Allah’dan
sakınması ve güzel ahlaklı olmasıdır.”
Bihar’ul Envar, c.71, s.373
* * *
38 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇöÐÇ åóãóãúÊó ÈöÃóãúÑ ÝóÊóÏóÈøóÑú ÚÇÞöÈóÊóåõ¡ ÝÇöäú íóßõ ÎóíúÑÇð æóÑõÔúÏÇð
ÝóÇÊøóÈöÚúåõ¡ æóÇöäú íóßõ ÛóíøÇð ÝóÏóÚÉõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77 /130
38-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir
işi yapmaya himmet edersen önce akıbetini düşün. Eğer
hayırlıysa ve sonunda başarı ve ilerlemeni
sağlayacaksa onu takip et. Yok
eğer fasit ve bozuk bir şey ise, onu terk et.”
Bihar’ul Envar, c.77, s.130
* * *
39 Ü ÓõÆöáó ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÊóÝúÓíÑö ÇáÊøóÞúæì¡ ÝóÞÇáó:
Ãóäú áÇ íóÝúÞõÏóßó ÍóíúËõ ÇóãóÑóßó æóáÇó íóÑÇßó ÍóíúËõ äóåÇßó.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 678
39-İmam Sadık (a.s)’a takvanın anlamı
sorulunca şöyle buyurmuştur: “(Takva Allah’ın) seni,
emrettiği işlerde kaybetmemesi ve nehy ettiği işlerde ise
görmemesidir.” (Yani, Allah’ın emrettiğini yapmak, nehy
ettiğinden sakınmaktır.)
Sefinet’ül
Bihar, s.2, s.678
* * *
40 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇöÓúÊóÍí ãöä Çááåö ßóãÇ ÊóÓúÊóÍí ãöäó ÇáÑøóÌõáö ÇáÕøÇáöÍö ãöäú Þóæúãößó.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 8 / 466
ÑÞã 10027
40-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kavminden (yakınlarından) salih bir insandan
utandığın gibi Allah’tan utan.”
(Müstedrek’ül
Vesail, c.8, s.466, 10027.hadis)
* * *
41 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
äöÚúãó ÕÇÑöÝõ ÇáÔøóåóæÇÊö ÛóÖøõ ÇáÇúÈúÕÇÑö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 321
41-Emir’el Müminin Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Gözlerini önüne dikmek
(kapamak) şehvetlerden/günahlardan en güzel koruyucudur.”
(Gurer’ul
Hikem/321)
* * *
42 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã ááúÍóÓóäö æóÇáúÍõÓóíúäö ÚóáóíúåöãÇ ÇáÓøóáÇãõ
áóãøÇ ÖóÑóÈóåõ ÇÈúäõ ãõáÌóã áóÚóäóåõ Çááåõ :
ÃõæÕöíßõãÇ ÈöÊóÞúæóì Çááåö¡ æóÃó áÇøó ÊóÈúÛöíóÇ ÇáÏøõäúíóÇ æóÅäú
ÈóÛóÊúßõãÇ¡ æóáÇó ÊóÃúÓóÝÇ Úóáì ÔóíÁ ãöäúåÇ Òõæöíó ÚóäúßõãÇ¡ æóÞõæáÇ ÈöÇáÍóÞøö¡
æóÇÚúãóáÇ áöáÇúóÌúÑö¡ æóßõæäÇ áöáÙøÇáöãö ÎóÕúãóÇ¡ æóáöáúãóÙúáõæã ÚóæúäÇð.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ ÑÞã /
47
42-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem (Allah
ona lanet etsin) tarafından kılıçla yaralanınca oğlu
Hasan ve Hüseyin (a.s)’a şöyle buyurdu: “Size Allah’tan
korkmanızı ve her ne kadar dünya sizi istese de dünyayı
istememenizi, dünya sizden bir şey aldığında buna
üzülmemenizi, hak üzere konuşmanızı, (ahirette
alacağınız) mükafat için amel etmenizi, zalime düşman ve
mazluma ise yardımcı olmanızı tavsiye ediyorum.”
(Nehc’ül Belağa 47. Mektup)
* * *
43 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóÅäøöí ÃõæúÕöíßó ÈöÊóÞúæóì Çááåö Ü Ãóíú Èõäóíøó Ü æóáõÒõæãö ÃóãúÑöåö¡
æóÚöãÇÑóÉö ÞóáúÈößó ÈöÐößúÑöåö¡ æóÇáÇúöÚúÊöÕÇãö ÈöÍóÈúáöåö. æóÃóíøõ ÓóÈóÈ
Ãó æúËóÞõ ãöäú ÓóÈóÈ Èóíúäóßó æóÈóíúäó Çááåö Åöäú ÃóäúÊó ÃóÎóÐúÊó Èöåö !
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ ÑÞã /
31
43-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ey oğlum sizlere Allah’tan
sakınmanızı, emrini gerekli görmenizi, zikriyle kalbinizi
abad/bayındır kılmanızı (muhabbet ve aşk
ocağı olan kalp ilahi aşk nuruyla daha iyi nurlanır ve
Allah’tan gayrisine teveccüh etmez.) ve ipine sarılmanızı
vasiyet ediyorum. Eğer sarılacak olursan Allah ile kendi arandaki
sebepten/vesileden daha sağlam hangi sebep/vesile olabilir.!
(Nehc’ül
Belağa 31. Mektup)
* * *
44 Ü Úóäú ÃóÈí ÇõÓÇãóÉó ÞÇáó: ÓóãöÚúÊõ ÃóÈÇ ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã íóÞõæáõ: Úóáóíúßó ÈöÊóÞúæóì
Çááå¡ æóÇáúæóÑóÚö¡ æóÇáÇúöÌúÊöåÇÏö¡ æóÕöÏúÞö ÇáúÍóÏíËö¡ æóÃóÏÇÁö ÇáÇúóãÇäóÉö¡
æóÍõÓúäö ÇáúÎõáõÞö¡ æóÍõÓúäö ÇáúÌöæÇÑö¡ æóßõæäõæÇ ÏõÚÇÉð Çöáì ÃóäúÝõÓößõãú
ÈöÛóíúÑö Ãó áúÓöäóÊößõãú¡ æóßõæäõæÇ ÒóíúäÇð¡ æóáÇ ÊóßõæäõæÇ ÔóíúäÇð¡
æóÚóáóíúßõãú ÈöØõæáö ÇáÑøõßõæÚö æóÇáÓøõÌõæÏö¡ ÝóÇöäøó ÃóÍóÏóßõãú ÇöÐÇ ØÇáó
ÇáÑøõßõæÚó æóÇáÓøõÌõæÏó¡ åóÊóÝó ÇöÈúáöíÓõ ãöäú ÎóáúÝöåö æóÞÇáó: íÇ æóíúáóåõ¡
ÃóØÇÚó æóÚóÕóíúÊõ¡ æóÓóÌóÏó æóÃóÈóíúÊõ.
ÇáßÇÝí / 2/77
44-Ebi Usame
şöyle diyor: “Eba Abdillah (a.s)’ın (İmam
Sadık’ın) şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’tan
kork, ver’a /takva sahibi ol, ibadetlerde gayretli davran, doğru
konuş emanete riayet et, güzel ahlaklı ol ve komşularına
iyi davran. İnsanları kendinize, dillerinizden gayrisiyle
(amellerinizle) davet edin. Bize süs olun, bize utanç kaynağı
olmayın, rüku ve secdeleriniz uzun olsun, şüphesiz ki sizden birinin
rüku ve secdeleri uzarsa şeytan arkalarından şöyle feryat
eder: “Eyvahlar olsun bana; bu itaat etti, ben ise isyan ettim, o secde etti,
ben ise secde etmekten sakındım.”
(el-Kafi, c.2, s.77)
* * *
45 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã: æóÌóÏúäÇ Ýí
ßöÊÇÈö Úóáíøö Èäö ÇáúÍõÓóíúäö Úáíå
ÇáÓøáÇã: (ÇóáÇ Çöäøó ÃóæúáíÇÁó Çááåö áÇ ÎóæúÝñ Úóáóíúåöãú æóáÇ åõãú
íóÍúÒóäõæäó) ÇöÐÇ Ãó ÏøõæÇ ÝóÑÇÆöÖó Çááåö æÃóÎóÐõæÇ Óõäóäó ÑóÓõæáö Çááåö
Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö æóÊóæóÑøóÚõæÇ Úóäú ãóÍÇÑöãö Çááåö æóÒóåöÏõæÇ Ýí
ÚóÇÌáö ÒóåúÑóÉö ÇáÏøõäíÇ æóÑóÛöÈõæÇ ÝöíãÇ ÚöäúÏó Çááåö æóÇßúÊóÓóÈõæÇ ÇáØøóíøöÈó
ãöäú ÑöÒúÞö Çááåö áöæóÌúåö Çááåö áÇ íõÑíÏõæäó Èöåö ÇáÊøóÝÇÎõÑó æÇáÊøóßóÇËõÑó
Ëõãøó ÃóäúÝöÞõæÇ ÝöíãÇ íóáúÒóãõåõãú ãöäú ÍõÞõæÞ æÇÌöÈóÉ ÝóÇæõáÆößó ÇáøóÐíäó
ÈÇÑóßó Çááåõ áóåõãú ÇßúÊóÓóÈõæÇ æóíõËÇÈõæäó Úóáì ãóÇ ÞóÏøóãõæÇ áÇöÎöÑóÊöåöãú.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 69 / 277
45-İmam Bakır
(a.s) Ali bin Hüseyin (a.s)’ın kitabından naklen
şöyle buyurmuştur: “Uyanık olun, şüphesiz ki
Allah’ın dostlarına korku yoktur ve onlar asla üzülmezler,
(Allah’ın dostluğu ise) Allah’ın farz
kıldığı şeyleri eda etmek, Resulullah (s.a.v)’in sünnetine
sarılmak, Allah’ın haramlarından kaçınmak, dünyanın
güzelliklerinden uzak durmak, Allah nezdinde olanlara rağbet etmek,
Allah’ın temiz rızıklarını sadece Allah için elde
etmek, bu mallarla başkalarına karşı övünmemek ve elde
ettiği malları Allah’ın farz kıldığı
yerlerde infak etmekle mümkündür. Allah bu dostlarının elde ettiklerine
hayır ve bereket vermiş, ahiretleri için önceden
gönderdikleri (ibadet ve infakları) sebebiyle mükafat taktir
etmiştir.”
(Bihar’ul Envar, c.69,s.277)
* * *
46 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Çöäøó ÇáäøóÇÓó ãöäú ÚóåúÏö ÂÏóãó Åáì íóæúãöäÇ åÐÇ ãöËúáõ ÃóÓúäÇäö
ÇáúãõÔúØö¡ áÇ ÝóÖúáó áöáúÚóÑöÈíø Úóáóì ÇáúÚóÌóãóíøö æóáÇ ááÇöÍúãóÑö Úóáóì
ÇáÇúóÓúæóÏö ÅöáÇø ÈöÇáÊøóÞúæóì .
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 89
46-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ki insanlar Hz. Adem (a.s)’dan günümüze bir
tarağın dişleri gibi eşittir. Arabın, Arap olmayana ve
kızılın siyaha takva dışında bir üstünlüğü
yoktur.”
(Müstedrek’ül Vesail, c.12, s.89)
* * *
47 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Çöäøó Þóáíáó ÇáúÚóãóáö ãóÚó ÇáÊøóÞúæì ÎóíúÑñ ãöäú ßóËöíÑö ÇáúÚóãóáö ÈöáÇ
ÊóÞúæì.
ÇáßÇÝí / 2 / 76
47-İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: Takva ile birlikte olan az amel, takvasız olan çok
amelden daha hayırlıdır.
(el-Kafi,
c.2, s.76)
48 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ßõáøõ ÏõÚÇÁ íõÏúÚóì Çááåõ ÚóÒøó æóÌóáøó Èöåö ãóÍúÌõæÈñ Úóäö ÇáÓøóãÇÁö ÍóÊì
íõÕóáøí Úóáì ãõÍóãøóÏ æóÂáö ãõÍóãøóÏ.
ÇáßÇÝí / 2 / 493
48-İmam
Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a yapılan bütün
dualar Muhammed ve Al-i Muhammed’e salavat gönderilmedikçe göklere
örtülüdür/yükselmez.”
(el-Kafi, c.2, s.493)
* * *
49 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
íóÊóãóäøì ÇáúãõÄúãöäõ Ãó äøóåõ áóãú íõÓúÊóÌóÈú áóåõ ÏóÚúæóÉñ Ýí
ÇáÏøõäúíÇ ãöãøÇ íóÑì ãöäú ÍõÓúäö ÇáËøóæÇÈö.
ÇáßÇÝí / 2 / 491
49-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Mümin insan (ahirette dünyadaki çektiği sıkıntılar
karşılığında) kendisine verilen güzel mükafatları
görünce dünyadaki hiç bir duasının müstecab olmamasını temenni eder.”
(Zira duası müstecab olunca o belalardan kurtulmuş,
dolayısıyla da sıkıntılara katlanma sevabından mahrum
kalmıştır.)
(el-Kafi c.2,s.492)
* * *
50 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇóÍóÈøõ ÇáÇÚúãÇáö Çöáì Çááåö ÚóÒøó æóÌáøó Ýöí ÇáÇóÑúÖö ÇáÏøõÚÇÁõ æÃóÝúÖóáõ
ÇáúÚöÈÇÏóÉö ÇáúÚóÝÇÝõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 93 / 295
50-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye yeryüzünde en
sevimli gelen amel duadır. İbadetlerin en üstünü ise iffettir.”
(Bihar’ul Envar, s.93, s.295)
* * *
51Ü Úóäú ÃóÈí ÈóÕíÑ æóãõÍãøóÏö Èúäö ãõÓúáã Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááå Úáíå ÇáÓøáÇã
ÞóÇáó: ÍóÏøóËóäí ÃóÈí Úóäú ÌóÏøí Úóäú ÂÈÇÆöåö Ãó äøó ÇóãíÑó ÇáúãõÄãöäíäó Úáíå
ÇáÓøáÇã ÞóÇáó ÝöíãÇ Úóáøóãó ÃóÕúÍÇÈóåõ¡ ÊõÝúÊóÍõ ÃóÈúæÇÈõ ÇáÓøóãÇÁö Ýí ÎóãúÓóÉö
ãóæÇÞíÊó: ÚöäúÏó äõÒõæáö ÇáúÛóíúËö¡ æóÚöäúÏó ÇáÒøóÍúÝö¡ æóÚöäúÏó ÇáÇóÐÇäö¡
æóÚöäúÏó ÞöÑÇÁóÉö ÇáúÞõÑúÂäö æóãóÚó ÒóæÇáö ÇáÔøóãúÓö¡ æóÚöäúÏó ØõáõæÚö
ÇáúÝóÌúÑö.
ÇáÎÕÇá / 302
51-Ebu Basir ve Muhammed bin Müslim’den naklen Ebi
Abdillah (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Babam babasından, o da babalarından Emir’el Müminin İmam Ali
(a.s)’ın ashabına şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: “Göklerin kapısı şu beş vakitte
açılır: yağmur yağarken, düşmanla
savaşırken, ezan okunurken, Kur’an okunurken, öğlen vakti
ve güneş doğarken.”
(el-Hisal/302)
* * *
52Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇöÛúÊóäöãõæÇ ÇáÏøõÚÇÁó ÚöäúÏó ÎóãúÓóÉö ãóæÇØöäó: ÚöäúÏó ÞöÑÇÁóÉö ÇáúÞõÑÂäö¡
æóÚöäúÏó ÇáÇÐÇäö¡ æóÚöäúÏó äõÒõæá ÇáÛóíúËö¡ æóÚöäúÏó ÇöáúÊöÞÇÁö ÇáÕøóÜÝøóíúäö
áöáÔøóåÇÏóÉö¡ æóÚöäúÏó ÏóÚúæóÉö ÇáúãóÙúáõæãö ÝóÇöäøóåÇ áóíúÓó áóåÇ ÍöÌÇÈñ Ïæõäó
ÇáúÚóÑúÔö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 93 / 343
52-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Şu beş vakitte dua etmeyi ganimet bilin: Kur’an okunurken, ezan
okunurken, yağmur yağarken, şahadet için düşmanla
karşılaşırken ve mazlum insan dua ederken. Zira arş
ile mazlumun duası arasında hiçbir perde yoktur.
(Bihar’ul Envar, c.93, s.343)
* * *
53 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáúÍõÓóíúäõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Çáóáøåõãøó Åöäøóßó Ãó ÞúÑóÈõ ãóäú ÏõÚöíó¡ æóÃó ÓúÑóÚõ ãóä ÃóÌÇÈó¡
æóÃóßúÑóãõ ãóäú ÚóÝÇ¡ æóÃóæúÓóÚõ ãóäú Ãó ÚúØì¡ æóÃó ÓúãóÚõ ãóä
ÓõÆöáó¡ íÇ ÑóÍúãäó ÇáÏøõäúíÇ æóÇáÇÎöÑóÉö æóÑóÍíãóåõãÇ.
ÏÚÇÁ ÚÑÝÉ
53-İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allahım sen çağrılanların en
yakınısın, icabet edenlerin en hızlısısın,
affedenlerin en kerimisin, ihsan edenlerin en genişisin, istenilenlerin
en çok duyanısın, ey dünya ve ahiretin rahman ve rahimi.”
(Arafe Duası)
* * *
54 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÇõÚúØöíó ÃóÑúÈóÚÇð áóãú íõÍúÑóãú ÃóÑúÈóÚÇð: ãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÏøõÚÇÁö áóãú
íõÍúÑóãö ÇáÇÌÇÈóÉó¡ æóãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÊøóæúÈóÉó áóãú íõÍúÑóãö ÇáúÞóÈõæáó¡
æóãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑó áóãú íõÍúÑóãö ÇáúãóÛúÝöÑóÉó¡ æóãóäú ÇõÚúØöíó
ÇáÔøõßúÑó áóãú íõÍúÑóãö ÇáÒøöíÇÏóÉó.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ¡ ÇáßáãÇÊ
ÇáÞÕÇÑ / 135
54-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kendisine dört şey verilen, dört şeyden mahrum olmaz:
Kendisine dua verilen, icabetten mahrum; kendisine tövbe verilen, kabulden
mahrum olmaz; kendisine istiğfar verilen mağfiretten mahrum olmaz ve
kendisine şükür verilen, (nimetlerinin) artışından mahrum
olmaz.”
(Nehc’ul
Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/135)
(Seyyid Razi -Allah’ın rahmeti
üzerine olsun- şöyle diyor: “Bu dört konunun şahidi
Allah’ın kitabında da mevcuttur; ama dua hakkında bir ayette şöyle buyuruluyor: “..Bana dua edin, duanızı kabul edeyim...”[6]
İstiğfar hakkında ise bir ayette şöyle buyuruluyor: “Kim bir kötülük yapar, yahut nefsine
zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok
yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır.”[7]
Şükür hakkında ise bir ayette şöyle buyurulmaktadır: “Hatırlayın ki Rabbiniz size:
Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi)
artıracağım...diye bildirmişti.”[8]
Tövbe hakkında ise şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kabul edeceği tövbe,
ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin
tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabule der;
Allah her şeyi bilendir, hikmet
sahibidir.” [9]
* * *
55 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå
ÇáÓøáÇã Ýí ÑóÓÇáóÉ ØóæöíáóÉ:
æÇóááåöõ ãõÕóíøöÑñ ÏõÚÇÁó ÇáúãõÄúãöäíäó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö áóåõãú ÚóãóáÇó
íóÒöíÏõåõãú Ýí ÇáúÌóäøóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 216
55-Ebi Abdillah, (İmam Sadık) -a.s- Şiilere
yazdığı uzun bir mektubunda şöyle buyurmuştur:
“Allah kıyamet günü Müminlerin duasını da onların iyi
işlerinden sayar ve bu bahaneyle cennette kendilerine daha üstün bir
mükafat verir.”
(Bihar’ul Envar, c.78, s.216)
* * *
56 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ÏóÇæõæÇ ãóÑúÖÇßõãú ÈöÇáÕøóÏóÞöÉö æóÇÏúÝóÚõæÇ ÃóÈúæÇÈó ÇáúÈóáÇÁö
ÈöÇáÏøõÚÇÁö.
ÇáÊåÐíÈ / 4 / 112
56-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin ve bela
kapılarını dua ile kendinizden uzaklaştırın.”
(et-Tehzib, c.4, s.112)
* * *
57 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Óóáú ÍÇÌóÊóßó æÇóáöÍøó Ýí ÇáØøóáóÈö ÝóÇöäøó Çááåó íõÍöÈøõ ÇöáúÍÇÍó ÇáúãõáöÍøöíäó
ãöäú ÚöÈÇÏöåö ÇáúãõÄúãöäíäó.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 7 / 60
57-İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan hacetini ısrarla dile; çünkü Allah mümin
kullarından ısrarla dilekte bulunanları sever.”
(Vesail’üş-Şia,
c.7, s.60)
* * *
58 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Úóáóíúßõãú ÈöÇáÏøõÚÇÁö ÝóÇöäøóßõãú áÇ ÊõÞóÑøóÈõæäó ÈöãöËúáöåö.
ÇáßÇÝí / 2 / 467
58-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Dua etmekten gaflet etmeyin; zira hiçbir şey dua gibi sizi Allah’a
yakın kılmaz.”
(el-Kafi, c.2, s.467)
* * *
59Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ñõ ÈøóãÇ ÓóÃó áúÊó ÇáÔøóíÁó Ýóáóãú ÊõÚúØóåõ æóÇõÚúØíÊó ÎóíúÑÇð
ãöäúåõ.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 185
59-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “bir çok defa Allah’tan bir şey
istersin de sana o şeyi vermez, ondan daha hayırlısını
ihsan eder.”
(Gurer’ul-Hikem/185)
60Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóËóáõ Ãóåúáö ÈóíúÊí Ýí Çõ ãøóÊí ãóËóáõ ÓóÝöíäóÉö äõæÍ ãóäú ÑóßöÈóåÇ äóÌÇ
æóãóäú ÑóÛöÈó ÚóäúåÇ åóáóß...
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 27 / 113
60-Resulullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim arasında Ehl-i
Beyt’imin misali, Nuh'un gemisi misalidir. Ona binen kurtulur, ondan yüz
çeviren ise helak olur.”
(Bihar’ul Envar c.27, s.113)
* * *
61 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
Çöäøó ÍóÏíËóäóÇ íõÍúíí ÇáúÞõáõæÈó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2/144
61-İmam Bakır
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki biz Ehl-i Beyt’in
sözleri kalpleri ihya eder.”
(Bihar’ul-Envar,
c.2, s.144)
* * *
62 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Òó íøöäõæÇ ãóÌÇáöÓóßõãú ÈöÐößúÑö Úóáöíøö Èúäö ÃóÈí ØÇáöÈ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 38 / 199
62-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Meclislerinizi Ali bin Ebi Talib’in zikriyle süslendirin.”
(Bihar’ul Envar, c.38, s.199)
* * *
63 Ü Ýí ÇößúãÇáö ÇáÏøíäö Ýí
ÍóÏíË Úóäú ÌÇÈöÑö ÇáúÌõÚúÝí Úóäú ÌÇÈöÑö Èúäö ÚóÈúÏö Çááåö ÇáÇó äúÕÇÑöíø
ÞóÇáó: ÞõáúÊõ íÇ ÑóÓõæáó Çááåö ÚóÑóÝúäÇ Çááåó æóÑóÓõæáóåõ¡ Ýóãóäú ÃõæáõæÇ
ÇáÇãúÑö ÇáøóÐíäö ÞóÑóäó Çááåõ ØÇÚóÊóåõãú ÈöØÇÚóÊößó¿
ÝóÞÇáó Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã åõãú
ÎõáóÝÇÆí íÇ ÌÇÈöÑõ¡ æóÃóÆöãøóÉõ ÇáúãõÓúáöãíäó ãöäú ÈóÚúÏí
Ãó æøó áõåõãú Úóáíøõ Èúäõ ÃÈí ØÇáöÈ¡ Ëõãøó ÇáúÍóÓóäõ æóÇáúÍõÓóíäõ¡
Ëõãøó Úóáöíøõ Èúäõ ÇáúÍõÓóíúäö¡ Ëõãøó ãõÍóãøóÏõ Èúäõ Úóáöíøò ÇáúãóÚúÑõæÝõ Ýí
ÇáÊøóæúÑÇÉö ÈöÇáúÈÇÞöÑö¡ æÓóÊõÏúÑößõåõ íÇ ÌÇÈöÑõ¡ ÝóÇöÐÇ áóÞóíúÊóåõ ÝóÇÞúÑóÃúåõ
ãöäøöí ÇáÓøóáÇãó¡ Ëõãøó ÇáÕøÇÏöÞõ ÌóÚúÝóÑõ Èúäõ ãõÍóãøóÏ¡ Ëõãøó ãõæÓóì Èúäõ
ÌóÚúÝóÑ¡ Ëõãøó Úóáöíøõ Èúäõ ãõæÓì¡ Ëõãøó ãõÍóãøóÏõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó Úóáíøõ
Èúäõ ãõÍóãøóÏ¡ Ëõãøó ÇáúÍóÓóäõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó ãõÍóãøóÏõ Èúäõ Úóáöíøò¡
Ëõãøó Úóáöíøõ Èäõ ãõÍóãøóÏ¡ Ëõãøó ÇáúÍóÓóäõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó Óóãííøö
æóßóäííøö ÍõÌøóÉõ Çááåö Ýí ÃóÑúÖöåö¡ æóÈóÞöíøóÊõåõ Ýí ÚöÈÇÏöåö ÇöÈúäõ ÇáúÍóÓóäö
Èúä Úóáöíøò¡ ÐÇßó ÇáøóÐí íóÝúÊóÍõ Çááåõ ÊóÚÇáì ÐößúÑóåõ Úóáì íóÏóíúåö ãóÔóÇÑöÞó
ÇáÇÑúÖö æóãóÛÇÑöÈóåÇ¡ ÐóÇßó ÇáøóÐí íóÛíÈõ Úóäú ÔöíÚóÊöåö æóÃó æáöíÇÆöåö
ÛóíúÈóÉð áÇ íóËúÈõÊõ ÝöíåÇ Úóáóì ÇáúÞóæúáö ÈöÅãÇãóÊöåö ÅáÇø ãóäö ÇãúÊóÍóäó
Çááåõ ÞóáúÈóåõ áöáÇíãÇäö ÞóÇáó ÌÇÈöÑñ¡ ÝóÞõáúÊõ áóåõ: íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Ýóåóáú
íóÞóÚõ áöÔíÚóÊöåö ÇáÇäúÊöÝÇÚõ Èöåö Ýí ÛóíúÈóÊöåö¡ ÝóÞÇáó Åí æóÇáøóÐí ÈóÚóËóäí
ÈöÇáäøõÈõæøóÉö Çöäøóåõãú íóÓúÊóÖíÄõæäó ÈöäõæÑöåö æóíóäúÊóÝöÚõæäó ÈöæöáÇíóÊöåö
Ýí ÛóíúÈóÊöåö ßóÅäúÊöÝÇÚö ÇáäøÇÓö ÈöÇáÔøóãúÓö æóÇöäú ÊóÌóáøóÜáóåÇ ÓóÍÇÈñ.
ÇßãÇá ÇáøÏíä / 1 / 253
63-İkmal’ud-Din’de
Cabir’ul-Cufi’den nakledilen bir rivayette, Cabir bin Abdullah-i Ensari
şöyle diyor “Allah azze ve celle Peygamberine, “Ey iman edenler, Allah’a Resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat
edin.” ayetini nazil buyurunca Resulullah’a şöyle arz ettim: “Ey
Allah’ın Resulü ben Allah’ı ve Resulünü tanıdım; ama
Allah’ın, itaatini sana itaatle yan yana zikrettiği bu emir sahipleri
kimlerdir?” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ey Cabir
onlar benim halifelerim ve benden sonra Müslümanların
imamlarıdır. Onların ilki Ali bin Ebi Talib’dir, sonra da Hasan
ve Hüseyin’dir. Sonra da Tevrat’ta Bakır diye bilinen ve senin
çağına erişeceğin Muhammed bin Ali’dir. Ey Cabir, onu
görecek olursan ona selamımı ilet. Daha sonra Cafer bin
Muhammed, ondan sonra Musa bin Cafer, ondan sonra Ali bin Musa, ondan sonra
Muhammed bin Ali, ondan sonra Ali bin Muhammed, ondan sonra, Hasan bin Ali, ondan
sonra da benim adımı ve künyemi taşıyan Allah’ın
yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki Bakiyye’si olan Hasan bin
Ali’nin oğlu (Hz. Mehdi) olacaktır. Allah yeryüzünün doğusu ve
batısını onunla fethedecektir. O Şiilerinden ve
dostlarından gaybete çekilecektir. Allah’ın kalbini imanla
denediği kimseler dışında hiç kimse onun imametine inanma
noktasında sabit (imanlı) kalmayacaktır.”
Cabir şöyle dedi: Bunun üzerine ben de Peygamber’e
şunu sordum: “Ey Resulullah gaybet halinde de Şiilerine bir
faydası olacak mı?” Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Beni nübuvvet ile gönderene andolsun ki Şiileri
bulutların kapladığı güneşten istifade eden insanlar
gibi onun nuruyla nurlanacak ve gaybet zamanında bile velayetinden
faydalanacaklardır.”
(İkmal’ud-Din, c.1, s. 253)
* * *
64 Ü ÞóÇáó ãÇáößõ Èúäõ
Ãó äóÓ Úóäú ÝóÖúáö ÇáÇúöãÇãö ÇáÕøÇÏöÞö
Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóÇ ÑóÃóÊú Úóíúäñ æóáÇ ÓóãöÚóÊú ÇõÐõäñ æóáÇ ÎóØóÑó Úóáì ÞóáúÈö ÈóÔóÑ
ÃóÝúÖóáõ ãöäú ÌóÚúÝóÑ ÇáÕøÇÏöÞö ÝóÖúáÇð æóÚöáúãÇð æóÚöÈÇÏóÉ æóæóÑóÚÇð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 47 / 28
64-Malik b. Enes İmam Sadık (a.s)’ın fazileti hakkında
şöyle diyor: “Hiç bir göz, hiç bir kulak ve hiç bir kalp İmam
Cafer’us-Sadık (a.s)’dan fazilet, ilim, ibadet ve takva
açısından daha üstününü görmemiş, duymamış ve
tanımamıştır.”
(Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 28)
* * *
65- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáúÍõÓóíúäõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóáóÚóãúÑí ãóÇ ÇáÇöãÇãõ ÅáÇø ÇáúÍÇßöãõ ÈöÇáúßöÊÇÈö¡ ÇóáúÞÇÆöãõ ÈöÇáúÞöÓØö¡
ÇáÏøóÇÆöäõ ÈöÏíäö ÇáúÍóÞøö¡ ÇáÍÇÈöÓõ äóÝúÓóåõ Úóáì ÐÇÊö Çááåö.
ÇáÇÑÔÇÏ / 204
65-İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Canıma and olsun ki İmam sadece Allah’ın
hükmüne göre hüküm veren, adaleti uygulayan, ilahi hak dine inanan ve
Allah yolunda ve ilahi hudutlarda nefsini dizginleyen kimsedir.”
(İrşad/204)
66Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÃóÏøöÈõæÇ Ãó æúáÇÏóßõãú Úóáì ËóáÇË: ÍõÈøõ äóÈöíøößõãú æóÍõÈøõ
Ãó åúáö ÈóíúÊöåö æóÚóáì ÞöÑÇÁóÉö ÇáúÞõÑÂäö.
ÇáÌÇãÚ ÇáÕÛíÑ / 1 / 14
66-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Çocuklarınızı üç şey üzere
terbiye edin: Peygamberinizin sevgisi, Ehl-i Beyt’inin sevgisi ve Kur’an-ı
Kerim’i kıraat etmek üzere...”
(ec-Cami’us-Sağir, c. 1, s. 14)
* * *
67 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ãóäú áóãú íóÞúÏöÑú Úóáì ÕóáóÊöäÇ ÝóáúíóÕöáú ÕÇáöÍí ãóæÇáöíäÇ æóãóäú áóãú íóÞúÏöÑú
Úóáì ÒöíÇÑóÊöäÇ ÝóáúíóÒõÑú ÕÇáöÍí ãóæÇáöíäÇ íõßúÊóÈú áóåõ ËóæÇÈõ ÒöíÇÑóÊöäÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 354
67- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bizim hakkımızda ihsan ve iyilik edemeyenler bizim salih
dostlarımıza iyilik etsinler. Bizi ziyaret edip göremeyenler
salih şiileri ziyaret edip görsünler. Böylece kendilerine bizi
ziyaret etmenin sevabı yazılır.”
(Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 354)
* * *
68 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ãõÍóãøóÏñ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÃóÝúÖóáõ ãÇ íóÊóÞóÑøóÈõ Èöåö ÇáúÚöÈÇÏõ Çöáì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ØÇÚóÉõ Çááåö
æóØÇÚóÉõ ÑóÓõæáöåö æóØÇÚóÉõ Çõæáí ÇáÇãúÑö ÞóÇáó ÃóÈõæ ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã: ÍõÈøõäÇ ÇöíãÇäñ æóÈõÛúÖõäÇ
ßõÝúÑñ.
ÇáßÇÝí / 1 / 187
68-İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanları Allah azze ve celle’ye
yaklaştıran en üstün şey Allah’a itaat, resule itaat ve emir
sahiplerine itaattir.” (Daha sonra İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurdu:) “Bizim sevgimiz iman ve bize buğz etmek ise küfürdür.”
(el-Kafi, c. 1, s. 187)
* * *
69 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Çöäøó ÝóæúÞó ßõáøö ÚöÈÇÏóÉ ÚöÈÇÏóÉð æóÍõÈøõäÇ Ãó åúáó ÇáúÈóíúÊö
Ãó ÝúÖóáõ ÚöÈÇÏóÉ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 37 / 91
69-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Her ibadetin üstünde bir ibadet vardır, biz Ehl-i Beyt’in sevgisi ise
ibadetlerin en üstünüdür.”
(Bihar’ul-Envar, c 27, s. 91)
* * *
70 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇóáÇ Çõ äúÈøöÆõßõãú ÈöÇáúãõÄúãöäö¿ ãóäö ÇÆúÊóãóäóåõ ÇáúãõÄúãöäõæäó
Úóáì ÃóäúÝõÓöåöãú æóÃó ãúæÇáöåöãú¡ ÃáÇ Çõ äóÈøöÆõßõãú ÈöÇáúãõÓúáöãö¿
ãóäú Óóáöãó ÇáúãõÓúáöãõæäó ãöäú áöÓÇäöå æóíóÏöå... æÇáúãõÄúãöäõ ÍóÑÇãñ Úóáóì
ÇáúãÄúãöäö Ãóäú íóÙúáöãóåõ Ãóæú íóÎúÐõáóåõ Ãóæú íóÛúÊÇÈóåõ Ãóæú íóÏúÝóÚóåõ
ÏóÝúÚóÉð.
ÇáßÇÝí / 2 / 235
70-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Size mümini
haber vereyim mi? Mümin, müminlerin nefisleri ve malları hususunda kendisinden emanda oldukları kimsedir. Size
müslümanın kim olduğunu haber vereyim mi? Müslüman,
Müslümanların elinden ve dilinden emanda oldukları kimsedir. Muhacir
ise kötülükleri kenara itip Allah’ın haramlarını terk
eden kimsedir. Müminin mümine zulüm etmesi, onu yardımsız bırakması,
gıybetini etmesi veya onu kendinden uzaklaştırması/kovması
haramdır.”
(el-Kafi, c. 2, s. 235)
* * *
71 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã
:
áÇ íóäúÈóÛí áöáúãõÄúãöäö Ãóäú íóÌúáöÓó ãóÌúáöÓÇð íõÚúÕóì Çááåõ Ýöíåö æóáÇ
íóÞúÏöÑõ Úóáì ÊóÛúííÑöåö.
ÇáßÇÝí / 2 / 374
71-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Değiştirmeye gücü yetmediği halde Allah’a isyan edilen bir
toplantıya katılması mümine yakışmaz.”
(el-Kafi, c. 2, s. 374)
* * *
72 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÕóÏóÞó áöÓÇäõåõ Òóßì Úóãóáõåõ¡ æóãóäú ÍóÓõäóÊú äöíøóÊõåõ ÒÇÏó Çááåõ Ýí
ÑöÒúÞöåö æóãóäú ÍóÓõäó ÈöÑøõåõ ÈöÃó åúáöåö ÒÇÏó Çááåõ Ýí ÚõãúÑöåö.
ÇáÎÕÇá / 1 / 88
72-İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sözü doğru olanın ameli temiz olur, niyeti
iyi olanın Allah rızkını arttırır. Ehline iyi
davrananın Allah ömrünü uzatır.”
(el-Hisal,
c. 1, s. 88)
* * *
73 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÌÇÁó ÑóÌõáñ Çöáóì ÇáäøóÈöíøö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö ÝóÞÇáó:
Úóáøöãúäí ÚóãóáÇð íõÍöÈøõäíó Çááåõ ÊóÚÇáì Úóáóíúåö æóíõÍöÈøõäíó ÇáúãóÎáõæÞõæäó
æóíõËÑöí Çááåõ ãÇáí æóíõÕöÍøõ ÈóÏäí æóíõØíáõ ÚõãúÑí æóíóÍúÔõÑõäí ãóÚóß¡ ÞóÇáó:
åÐöåö ÓöÊøõ ÎöÕÇá ÊóÍÊÇÌõ Çöáì ÓöÊö ÎöÕÇá: ÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãóäú íõÍöÈøóß Çááåõ
ÝóÎöÝúåõ æóÇöÊøóÞöåö¡ æÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Çóä íõÍöÈøóßó ÇáúãóÎúáõæÞõæäó ÝóÇóÍúÓöäú
Çöáóíúåöãú æóÇöÑúÝöÖú ãÇ Ýí ÃíúÏöíåöãú¡ æÇöÐÇ ÃÑóÏúÊó Ãóäú íõËúÑöíó Çááåõ
ãÇáóßó ÝóÒóßøöåö¡ æÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãóäú íõÕöÍøó Çááåõ ÈóÏóäóßó ÝóÃóßúËöÑ ãöäó
ÇáÕøóÏóÞóÉö¡ æóÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãóäú íõØíáó Çááåõ ÚõãúÑóßó ÝóÕöáú Ðóæí ÃóÑúÍÇãößó¡
æóÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãä íóÍúÔõÑóß Çááåõ ãóÚí ÝóÇóØöáö ÇáÓøõÌõæÏó Èóíúäó íóÏíö Çááåö
ÇáúæÇÍöÏö ÇáÞóåøÇÑö.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 1 / 599
73-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın birisi Resulullah (s.a.v)’in yanına gelerek
şöyle dedi: “Bana, (yaptığım takdirde) Allah ve kullarının
beni seveceği, Allah’ın malımı çoğaltacağı,
bedenimi salim/sağlıklı kılacağı, ömrümü
uzatacağı ve beni seninle haşr edeceği bir ameli
öğret.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bu
dediğin amelin altı hasleti vardır ki bu altı haslet de
diğer altı haslete muhtaçtır: Allah’ın seni sevmesini
istiyorsan ondan kork ve sakın, insanların seni sevmesini istiyorsan,
onlara iyilik et ve ellerinde olan şeyleri kendilerine ver. (onlardan
alma) Allah’ın malını çoğaltmasını istiyorsan
zekat ver, Allah’ın bedenini sağlıklı istiyorsan çok sadaka
ver, Allah’ın ömrünü uzatmasını istiyorsan, sıla-i
rahimde bulun. Allah’ın seni benimle haşr etmesini istiyorsan Vahid
ve Kahhar olan Allah karşısında uzun secdelerde bulun.”
(Sefinet’ul-Bihar,
c. 1, s. 599)
* * *
74 Ü Úóäö ÇáúÍÇÑöËö Èúäö
ÇáÏøöáúåÇËö ãóæúáóì ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã
ÞóÇáó ÓóãöÚúÊõ Ãó ÈóÇ ÇáúÍóÓóäö Úáíå
ÇáÓøáÇã íóÞõæáõ áÇ íóßõæäõ ÇáúãõÄúãöäõ ãõÄúãöäÇð ÍóÊøì íóßõæäó Ýöíåö ËóáÇËõ
ÎöÕÇá: ÓõäøóÉñ ãöäú ÑóÈøöåö¡ æóÓõäøóÉñ ãöäú äóÈíøöå¡¡ æÓõäøóÉñ ãä æóáöíøöåö¡
ÝóÇáÓøõäøóÉõ ãöäú ÑóÈøöåö: ßöÊúãÇäõ ÓöÑøöåö
ÞóÇáó Çááåõ ÚóÒøó æóÌóáøó (ÚÇáöãõ ÇáúÛóíúÈö ÝóáÇ íõÙúåöÑõ Úóáì ÛóíúÈöåö
ÇóÍóÏÇð ÇöáÇø ãóäú ÇÑúÊóÖóì ãöäú ÑóÓõæá) æóÇóãøóÇ ÇáÓøõäøóÉõ ãöäú äóÈöíøöåö:
ÝóãõÏÇÑÇÉõ ÇáäøÇÓö ÝóÇöäøó Çááåó ÚóÒøó æóÌóáøó ÇóãóÑó äóÈöíøóåõ ÈöãõÏÇÑÇÉö
ÇáäøÇÓ ÝóÞÇáó: (ÎõÐö ÇáúÚóÝúæó æóÃúãõÑú ÈöÇáúÚõÑúÝö æóÃÚúÑöÖú Úóäö ÇáÌÇåöáíäó)
æóÇóãøóÇ ÇáÓøõäøóÉõ ãöäú æóáöíøöåö: ÝóÇáÕøóÈúÑõ Ýí ÇáúÈóÃÓÇÁö æóÇáÖøóÑÇÁö
ÝóÇöäøó Çááåó ÚóÒøó æóÌóáøó íóÞõæáõ (æóÇáÕøÇÈöÑöíäó Ýí ÇáúÈóÃÓÇÁö æóÇáúÖóÑøÇÁö)
Úíæä ÃÎÈÇÑ ÇáÑÖÇ / 1 / 256
74-Haris b.
ed-Dilhas, İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu
nakletmektedir: “Mümin şu üç sıfata sahip olmadıkça asla mümin
olamaz: Rabbinden bir sünnet Peygamberinden bir sünnet ve
velisinden/imamından bir sünnet üzere... Rabbinden bir sünneti,
Allah’ın sırlarını gizlemesidir. Nitekim Allah-u Teala
şöyle buyurmuştur: “Görülmeyeni
bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kılmaz. Ancak
peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır”[10]
Peygamberinden bir sünneti insanlarla iyi geçinmektir. Şüphesiz
Allah azze ve celle Peygamberine insanlar ile iyi geçinmeyi emretmiş ve
şöyle buyurmuştur: “Sen
af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere
aldırış etme.”[11]
İmam ve velisinden bir sünnet ise fakirlik ve hastalık
durumlarında sabretmesidir. Nitekim Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Lakin
iyilik...zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir.”[12]
(Uyun-u
Ahbar’ir-Rıza, c. 1, s. 256)
* * *
75 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÌóæÇÏõ Úáíå
ÇáÓøáÇã:
ÃóáúãõÄúãöäõ íóÍúÊóÇÌõ Çöáì ËóáÇËö ÎöÕÇá: ÊóæúÝöíÞñ ãöäó Çááåö¡ æóæÇÚöÙñ
ãöäú äóÝúÓöåö¡ æóÞóÈõæáñ ãöãøóäú íóäúÕóÍõåõ.
ãäÊåì ÇáÇãÇá/ 2 / 554
75-İmam Cevad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin insan şu üç haslete muhtaçtır: Allah’tan bir
tevfik/başarı, kendinden bir vaazcı/öğütçü ve kendisine
nasihat edenlerin nasihatını kabul etmek...”
Munteh’el-Amal c.2 s.554
* * *
76 Ü Þöíáó áóÚóáöíøö Èúäö ÇáúÍõÓóíúäö Úáíå ÇáÓøáÇã ßóíúÝó ÃóÕúÈóÍúÊó íóÇÈúäó
ÑóÓõæáö Çááåö¿ ÞóÇáó: ÃóÕúÈóÍúÊõ ãóØúáõæÈÇð ÈöËóãÇäö ÎöÕÇá: Ãóááåõ ÊóÚÇáì
íóØúáõÈõäí ÈöÇáúÝóÑÇÆöÖö¡ æóÇáäøóÈöíøõ Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáåö
ÈöÇáÓøõäøóÉö æóÇáúÚöíÇáõ ÈöÇáúÞõæÊö¡ æóÇáäøóÝúÓõ ÈöÇáúÔøóåúæóÉö¡ æóÇáÔøóíúØóÇäõ
ÈöÇáúãóÚúÕöíóÉö æóÇáúÍóÇÝöÙÇäö ÈöÕöÏúÞö ÇáúÚóãóáö¡ æóãóáóßõ ÇáúãóæúÊö
ÈöÇáÑøõæÍö¡ æóÇáúÞóÈúÑõ ÈöÇáúÌóÓóÏö¡ ÝóÇóäÇ Èóíúäó åÐöåö ÇáúÎöÕÇáö ãóØúáõæÈñ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 15
76-İmam Ali b. Hüseyin’e, nasıl
sabahladın, Ey İbn-i Resulillah?” diye sorulunca şöyle
buyurdu: “Benden şu yedi sıfat taleb edilir bir halde
sabahladım: Allah-u Teala benden farzları taleb etti, Peygamber
(s.a.v) sünnetini taleb etti, ailem rızık ve yiyecek taleb etti,
nefsim şehveti taleb etti, şeytan günahları taleb etti,
amellerin koruyucusu olan iki melek amelin doğruluğu taleb etti,
ölüm meleği ruhu taleb etti, kabir bedenimi taleb etti ve ben, benden
istenilen bu yedi sıfat arasında kalmış bir halde
sabahladım.
(Bihar’ul-Envar,
c. 76, s. 15)
* * *
77 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Çöäøó ÇáúãõÄúãöäó ãóäú íóÎÇÝõåõ ßõáøõ ÔóíÁ æóÐáößó Ãó äøóåõ ÚóÒíÒñ Ýí
Ïíäö Çááåö æáÇ íóÎÇÝõ ãöäú ÔóìúÁ æóåõæó ÚóáÇãóÉõ ßõáøö ãõÄúãöä.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 67 / 305
77-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki her şey müminden
korkar, zira mümin Allah’ın dininde aziz ve güçlüdür, aynı zamanda
mümin hiç bir şeyden korkmaz. Bu her müminin göstergesidir.”
(Bihar’ul-Envar,
c. 67, s. 305)
* * *
78 Ü Úóäú ÌÇÈöÑ Úóäú ÃóÈöí
ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó¡ ÞóÇáó áí: íÇ
ÌÇÈöÑõ ÃóíóßúÊóÝí ãóäú íóäúÊóÍöáõ ÇáÊøóÔóíøõÚó Ãóäú íóÞõæáó ÈöÍõÈøöäÇ Ãóåúáó
ÇáúÈóíúÊö ÝóæóÇááåö ãÇ ÔöÚóÊõäÇ ÇöáÇø ãóäú ÇÊøóÞóì Çááåó æÃóØÇÚóåõ¡ æóãÇ ßÇäõæÇ
íõÚúÑóÝõæäó íÇ ÌÇÈöÑõ ÇöáÇø ÈöÇáÊøóæÇÖõÚö æóÇáÊøóÎóÔøõÚö æóÇáÇúãóÇäóÉö¡
æóßóËúÑóÉö ÐößúÑö Çááåö æóÇáÕøóæúãö æóÇáÕøóáÇÉö æóÇáúÈöÑøö ÈöÇáúæÇáöÏóíúäö
æóÇáÊøóÚÇåõÏö áöáúÌíÑÇäö ãöäó
ÇáúÝõÞóÑÇÁö æóÃóåúá ÇáúãóÓúßóäóÉö æóÇáúÛÇÑöãíäó æóÇáÇúó íúÊóÇãö æóÕöÏúÞö
ÇáúÍóÏíËö æóÊöáÇæóÉö ÇáúÞõÑúÂäö æóßóÝö ÇáÇúó áúÓõäö Úóäö ÇáäøÇÓö
ÇöáÇø ãöäú ÎóíúÑ¡ æóßÇäõæÇ ÃõãóäÇÁó ÚóÔÇÆöÑöåöãú Ýí ÇáÇúÔíÇÁö... ÇáÍÏíË
ÇáßÇÝí / 2 / 74
78-Cabir, Ebi
Cafer (a.s)’ın (İmam Bakır (a.s)’ın) kendisine
şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Ey Cabir, Şii
olduğunu söylemek için sadece biz Ehl-i Beyt’e sevgisi olduğunu
söylemek yeterli midir? Allah’a yemin olsun ki Şiilerimiz sadece
Allah’tan korkanlar ve Allah’a itaat edenlerdir. Ey Cabir, şüphesiz ki
onlar (Şiilerimiz) sadece tevazu, huşu, emanetdarlık,
Allah’ı çok zikretmek, oruç tutmak, namaz kılmak, anne babasına
iyilikte bulunmak; fakir komşularına, miskinlere, borçlulara ve
yetimlere yardımcı olmak, doğru konuşmak, Kur’an okumak,
insanlar hakkında hayırlı şeyler konuşma
dışında diline sahip olma ve bütün işlerde yakınlarının
emini olmakla tanınırlar...”
(Kafi, c. 2,
s. 74)
* * *
79 Ü ÞóÇá ÍóÏøóËóäÇ
ÓõáóíúãÇäõ Èúäõ ãóåúÑÇäó ÞÇáó ÏóÎóáúÊõ Úóáóì ÇáÕøÇÏöÞö ÌóÚúÝóÑö Èúäö
ãõÍóãøóÏ Úáíå ÇáÓøáÇã æóÚöäúÏóåõ äóÝóÑñ ãöäó ÇáÔøíÚóÉö¡
ÝóÓóãöÚúÊõåõ æóåõæó íóÞõæáõ: ãóÚÇÔöÑó ÇáÔøíÚóÉö¡ ßõæäõæÇ áóäÇ ÒóíúäÇð æóáÇ
ÊóßõæäõæÇ ÚóáíúäÇ ÔóíúäÇð¡ ÞõæáõæÇ áöáäøÇÓö ÍõÓúäÇð¡ æóÇÍúÝóÙõæÇ
Ãó áúÓöäóÊóßõãú æóßõÝøõæåÇ Úóäó ÇáúÝõÖõæáö æóÞóÈíÍö ÇáúÞóæúáö.
ÇáÇãÇáí / 400
79-Süleyman bin. Mehran şöyle
diyor: “Hz. İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna
vardığımda yanında bulunan bir grup Şiiye
şöyle dediğini işittim: “Ey Şiiler, bizim ziynetimiz
olun, utanç kaynağımız olmayın. Halka iyi şeyler
söyleyin, dillerinizi koruyun, fazla konuşmaktan ve kötü
söz söylemekten alı-koyun
(El-Emali/400)
* * *
80 Ü Úóäú ÚóÈúÏö Çááåö Èúäö ÈõßóíúÑ Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó: ÇöäøÇ áóäõÍöÈøõ ãóäú ßÇäó
ÚÇÞöáÇð ÝóåöãÇð ÝóÞíåÇð ÍóáíãÇð ãõÏÇÑöíÇð ÕóÈõæÑÇð ÕóÏõæÞÇð æóÝöíøÇð¡ Çöäøó
Çááåó ÚóÒøó æóÌóáøó ÎóÕøó ÇáÇäúÈöíÇÁó
Úáíå ÇáÓøáÇã ÈöãóßÇÑöãö ÇáÇÎúáÇÞö¡ Ýóãóäú ßÇäóÊú Ýíåö ÝóáúíóÍúãóÏö Çááåó
Úóáì Ðáößó æóãóäú áóãú Êóßõäú Ýíåö ÝóáúíóÊóÖóÑøóÚú Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó
æóáúíóÓúÃó áúåõ ÇöíøÇåÇ¡ ÞóÇáó ÞõáúÊõ ÌõÚöáúÊõ ÝöÏÇßó æóãÇ åõäøó ¿
ÞÇáó: åõäøó ÇáúæóÑóÚõ¡ æóÇáúÞóäÇÚóÉõ¡ æóÇáúÕóÈúÑõ¡ æóÇáÔøõßúÑõ¡
æóÇáúÍöáúãõ¡ æóÇáúÍóíÇÁõ¡ æóÇáÓøóÎÇÁõ¡ æóÇáÔøóÌÇÚóÉõ¡ æóÇáúÛöíÑóÉõ æóÇáúÈöÑøõ¡
æóÕöÏúÞõ ÇáúÍóÏíËö¡ æóÇóÏÇÁõ ÇáÇãóÇäóÉö.
ÇáßÇÝí / 2 / 56
80-Abdullah
bin. Bukeyr, Ebi Abdillah (İmam Sadık) (a.s)’ın şöyle
buyurduğunu naklediyor: “Biz şüphesiz ki akıllı, anlayışlı,
fakih, halim, halkı idare eden, sabırlı, doğru ve
vefalı olan kimseleri severiz.”
Şüphesiz
ki Allah azze ve celle Peygamberleri ahlaki güzelliklere özgü
kılmıştır. Her kim bu ahlaki güzelliklere sahip olursa
Allah onu över. Bu ahlaki özelliklere sahip olmayanlar da Allah’a
yalvarıp yakarmalı ve Allah’tan ahlaki güzellikleri dilemelidir.
“Fedan
olayım ahlaki güzellikler nedir?” diye sorunca da, Ebi Abdillah (a.s)
şöyle buyurdu: “Vera (Allah’tan sakınma), kanaat, sabır,
şükür, hilim, haya, cömertlik, cesaret, gayret, iyilik etmek,
doğru sözlülük ve emanete riayet etmek.”
(El-Kafi, c.2, s.56)
* * *
81 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ãóäú ßóÇäó áöáøåö ãõØíÚóÇð Ýóåõæó áóäÇ æóáöíøñ æóãóäú ßÇäó áöáøåö ÚÇÕíøÇð
Ýóåõæó áóäÇ ÚóÏõæøñ.
ÇáßÇÝí / 2 / 75
81-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyuruyor: “Her kim Allah’ın emrine itaat ederse bizim
velimiz ve dostumuzdur. Her kim de Allah’ın emirlerine isyan ederse bizim
(Ehl-i Beyt’in) düşmanımızdır.”
(El-Kafi, c.2, s.75)
* * *
82 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áÇ ÊóäúÙõÑú Çöáì ÕöÛóÑö ÇáúÎóØíÆóÉö æóáßöäö ÇõäúÙõÑú Çöáì ãóäú ÚóÕóíúÊó.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 11 / 330 æÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77/79
82-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur:
“Günahın küçüklüğüne bakma, lakin kime isyan ettiğine
bak.”
Müstedrek’ül-Vesail, c.11, s.330;
Bihar’ul-Envar, c.77, s.79
* * *
83 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÃóÑÇÏó ãöäúßõãú Ãóäú íóÚúáóãó ßóíúÝó ãóäúÒöáóÊõåõ ÚöäúÏó Çááåö
ÝóáúíóäúÙõÑú ßóíúÝó ãóäúÒöáóÉõ Çááåö ãöäúåõ ÚöäúÏó ÇáÐøõ äõæÈö¡ ßóÐóáößó
ãóäúÒöáóÊõåõ ÚöäúÏó Çááåö ÊóÈÇÑóßó æóÊóÚÇáì.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 70 / 18
83-Emir’el Müminin Ali (a.s)
şöyle buyuruyor: “Sizden her kim Allah’ın nezdindeki
değerini/makamını bilmek istiyorsa, günah işlediği
zaman Allah’ın kendi nezdindeki değerine/makamına
bakmalıdır.” (Günah işleyen insan Allah’a bir değer/makam
vermediği için, Allah da günahkar insana bir değer/makam vermez.)
Bihar’ul-Envar, c.70, s.18
* * *
84 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãó ãóÇ ÊóÚúáóãõæäó Ãäøó ÃÚúãÇáóßõãú ÊõÚúÑóÖõ Úóáóíúåö ÝóÇöÐÇ ÑóÃì
ÝöíåÇ ãóÚúÕöíóÉð ÓÇÁóåõ Ðáößó ÝóáÇ ÊóÓõæÄõæÇ ÑóÓõæáó Çááåö æóÓõÑøõæåõ.
ÇáßÇÝí / 1/219
84-İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Amel
defterinizin Resulullah (s.a.v)’e takdim edildiğini bilmiyor musunuz? Peygamber
amel defterinizde bir günah görünce üzülür. O halde (günah işleyerek)
Peygamber (s.a.v)’i üzmeyin. (Güzel amellerinizle) Peygamber (s.a.v)’i
sevindirin.”
el-Kafi,
c. 1, s. 219
* * *
85 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÞöáøóÉõ ÇáúÚóÝúæ ÃóÞúÈóÍõ ÇáúÚõíõæÈö æóÇáÊøóÓóÑøõÚõ Çöáóì ÇáÇäúÊöÞÇãö
ÃóÚúÙóãõ ÇáÐøõ äõæÈö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 235
85-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “En çirkin ayıp az af etmek
hataları görmektir. En büyük günah ise intikam almada acele davranmaktır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 235
* * *
86 Ü Úóäö ÇáÇó ÕúÈóÛö
Èúäö äóÈÇÊóÉó Úóäú Úóáöíøò Úáíå ÇáÓøáÇã
ÞóÇá: ÞóÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö¡ ÇöÐÇ ÛóÖöÈó Çááåõ
ÚóÒøóæóÌóáøó Úóáì Ãõ ãøóÉ æóáóãú íóäúÒöáú ÈöåóÇ ÇáúÚóÐÇÈõ ÛóáóÊú
ÃóÓúÚÇÑõåÇ¡ æóÞõÕõÑóÊú ÃóÚúãÇÑõåÇ¡ æóáóãú ÊóÑúÈÍú ÊõÌøÇÑõåÇ æóáóãú ÊóÒúßõ
ËöãÇÑõåÇ¡ æóáóãú ÊóÛúÒõÑú Ãó äúåÇÑõåÇ¡ æóÍõÈöÓó ÚóäúåÇ ÃóãúØÇÑõåÇ¡
æõÓõáøöØó ÚóáóíúåÇ ÔöÑÇÑõåÇ.
ÇáÎÕÇá / 2 / 360
86-Esbag b. Nebate Hz.
Ali’den naklen Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu
aktarmaktadır: “Allah azze ve celle bir ümmete gazab eder de herhangi bir
azap nazil olmazsa o toplumda enflasyon yükselir, ömürleri
kısalır tüccarları kar etmez, meyveleri temiz ve bol olmaz,
nehirleri dolup taşmaz, yağmurları kesilir ve kendilerine
kötü kimseler hakim olur.
el-Hisal, c. 2, s. 360
* * *
87Ü Úóäú ÃóÈí ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó æóÌóÏúäÇ Ýí ßöÊÇÈö
Úóáöíøò Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇá: ÞóÇáó ÑõÓõæáõ
Çááå Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö¡ ÇöÐÇ ÙóåóÑó ÇáÒøöäöÇ ßóËõÑó ãóæúÊõ
ÇáúÝõÌúÃóÉö¡ æóÇöÐÇ ØõÝøöÝó ÇáúãößúíÇáõ Ãó ÎóÐóåõãú Çááåõ ÈöÇáÓøöäíäó
æÇáäøóÞúÕö¡ æóÇöÐÇ ãóäóÚõæÇ ÇáÒøóßÇÉó ãóäóÚóÊö ÇáÇÑúÖõ ÈóÑóßÇÊöåÇ ãöäó
ÇáÒøóÑúÚö æóÇáËøöãÇÑö æóÇáúãóÚÇÏöäö ßõáøöåÇ¡ æóÇöÐÇ ÌÇÑõæÇ Ýí ÇáÇÍúßÇãö
ÊóÚÇæóäõæÇ Úóáóì ÇáÙøõáúãö æóÇáúÚõÏúæÇäö¡ æóÇöÐÇ äóÞóÖõæÇ ÇáúÚõåõæÏó ÓóáøóØó
Çááåõ Úóáóíúåöãú ÚóÏõæøó åõãú¡ æóÇöÐÇ ÞóØóÚõæÇ ÇáÇÑúÍÇãó ÌõÚöáóÊö
ÇáÇãúæÇáõ Ýí ÃóíúÏöí ÇáÇÔúÑÇÑö¡ æÇöÐÇ áóãú íóÃúãõÑõæÇ ÈöãóÚúÑõæÝ æóáóãú
íóäúåóæúÇ Úóäú ãõäúßóÑ æóáóãú íóÊøóÈöÚõæÇ ÇáÇÎúíÇÑó ãöäú Ãóåúáö ÈóíúÊí ÓóáøóØó
Çááåõ Úóáóíúåöãú ÔöÑÇÑóåõãú ÝóíóÏúÚõæÇ ÚöäúÏó Ðóáößó ÎöíÇÑõåõãú ÝóáÇ íõÓúÊóÌÇÈõ
áóåõãú.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 630
87-Ebi Cafer
-İmam Bakır- (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ali
(a.s)’ın kitabında, Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurmuş
olduğunu gördüm: “Bir toplumda zina ortaya çıkarsa aniden
ölümler (sekteler) artar, tartılarda hilekarlık
yapılırsa hayat pahalılığına ve mal
kıtlığına düçar olurlar, zekat vermezlerse yeryüzü ekin,
meyve ve madeni zenginliklerinden onları mahrum kılar, Allah’ın
hükümlerinde zulme baş vururlarsa zulüm ve tecavüze katkıda
bulunmuş olurlar. Söz ve anlaşmalarını bozduklarında
da Allah onlara düşmanlarını musallat eder, sıla-i rahimde
bulunmazlarsa malları kötü kimselerin elinde kalır, iyiliği
emretmez ve kötülükten sakındırmazlar ise ve biz Ehl-i Beyt’in
iyilerine uymazlarsa Allah onlara kötü insanları musallat eder, bu
takdirde de onları kendi hallerine bırakır ve
dualarını asla kabul etmez.”
Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 630
* * *
88 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãÇ ÌóÝøóÊö ÇáÏøõãõæÚõ ÇöáÇø áöÞóÓúæóÉö ÇáúÞõáõæÈö æóãÇ ÞóÓóÊö ÇáúÞõáõæÈõ
ÇöáÇø áößóËúÑöÉó ÇáÐøõ äõæÈö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 70 / 55
88-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur:”Göz yaşları sadece kalpler
katılaştığı için kurur (akmaz olur) ve kalpler de
sadece çok günahtan dolayı katılaşır.”
Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 55
* * *
89 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì áöÏÇæõÏó Úáíå
ÇáÓøáÇã:
íÇ ÏóÇæõÏõ! ÈóÔøöÑö ÇáúãõÐúäöÈíäó ÈöÓöÚóÉö ÑóÍúãóÊíó ÇáúãõØúáóÞóÉö ÇáøóÊí
æóÓöÚóÊú ßõáøó ÔóìúÁ áóÆöáÇø íóÞúäóØõæÇ ãöäú ÑóÍúãóÊí æóÃóäúÐöÑö
ÇáÕøöÜÏøöíÞöíäó ÈöÓóØúæóÉö ÛóÖóÈí áöÆóáÇø íóÛúÊóÑøõæÇ ÈöØÇÚóÊöåöãú áÇöäøó
ÇáÇúÛúÊöÑÇÑó ãõæÌöÈõ ÇáúÚõÌúÈö æóÇáúÚõÌúÈõ Ãó ÔóÏøõ ÇáÐøõ äõæÈö.
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 59
89-Allah-u Teala Davud (a.s)’a
şöyle buyurmuştur: “Ey Davud günahkarları bütün varlık
alemini kapsayan geniş rahmetim ile müjdele rahmetimden asla ümitlerini
kesmesinler, doğruları da gazabımın büyüklüğü ile uyar
ki itaatleri ile gururlanmasınlar, zira gurur insanın kendini
beğenmesine yol açar, insanın kendisini beğenmesi de en büyük
günahtır.”
el-İsna Aşeriye, s. 59
* * *
90 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇóáúÚÇáöãõ æóÇáúãõÊóÚóáøöãõ ÔóÑöíßÇäö Ýí ÇáÇÌúÑö æóáÇ ÎóíúÑó Ýí ÓÇÆöÑö
ÇáäøÇÓö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 2
90-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: Alim ve ilim talipleri (üstad ve öğrencileri)
mükafat ve ecirde ortaktırlar. Diğer insanlarda ise hayır
yoktur.
Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 2
* * *
91 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÃóÝúÊóì ÇáäøÇÓó ÈöÛóíúÑö Úöáúã ßÇäó ãÇ íõÝúÓöÏõåõ ãöäó ÇáÏøöíäö
Ãó ßúËóÑó ãöãøÇ íõÕúáöÍõåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 121
91-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “İlmi olmaksızın fetva verenlerin dinde
açtığı bozukluklar, ettiği islahlardan daha
çoktur.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 121
* * *
92 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÞöíãóÉõ ßõáøö ÇãúÑöÆ ãÇ íõÍúÓöäõåõ.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 482
92-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: Her şahsın değeri
övdüğü şeye bağlıdır. (Her sanatçının
değeri bildiği sanata bağlıdır, doktorun değeri
sağlığın önemine denktir, öğretmen ve alimin
değeri toplumun hidayet ve eğitiminin önemine denktir.)
Nehc’ül-Belağa, 482. Hutbe
* * *
93 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÃóáúÚöáúãõ æóÏíÚóÉõ Çááåö Ýí ÃóÑúÖöåö¡ æóÇáúÚõáóãÇÁõ ÃõãóäÇÄåõ Úóáóíúåö¡
Ýóãóäó Úóãöáó ÈöÚöáúãöåö Ãó Ïøì ÇóãÇäóÊóåõ...
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 36
93-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “İlim Allah’ın yeryüzündeki emanetidir. Alimler
ise Allah’ın yeryüzündeki güvendiği emin kimselerdir. Her kim ilmiyle
amel ederse gerçekte Allah’ın emanetine riayet etmiştir.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 36
* * *
94 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ÊóÚóáøóãõæÇ ÇáúÚöáúãó ÝóÇöäøó ÊóÚóáøõãóåõ ÍóÓóäóÉñ æóØóáóÈóåõ ÚöÈÇÏóÉñ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 189
94-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlim öğrenin; zira ilim
öğrenmek iyiliktir. İlim taleb etmek ise ibadettir.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 189
* * *
95 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÔøóÇÎöÕõ Ýí ØóáóÈö ÇáúÚöáúãö ßóÇáúãõÌÇåöÏö Ýí ÓóÈíáö Çááå.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 179
95-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlim tahsilinde gayret edenler Allah
yolunda cihad eden kimse gibidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 1 s. 179
* * *
96 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóÇäúÙõÑõæÇ Úöáúãóßõãú åÐÇ Úóãøóäú ÊóÃúÎõÐõæäóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 92
96-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlminizi kimden
aldığınıza dikkat edin.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 92
* * *
97 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
ÇõØúáõÈõæÇ ÇáúÚöáúãó æóÊóÒóíøóäõæÇ ãóÚóåõ ÈöÇáúÍöáúãö æóÇáúæóÞÇÑö
æóÊóæÇÖóÚõæÇ áöãóäú ÊõÚóáøöãõæäóåõ ÇáúÚöáúãó.
ÇáßÇÝí / 1 / 36
97-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: İlim taleb edin ve ilimle birlikte hilim
ve vakarla süslenin. Size ilim öğreten kimselere karşı
mütevazi olun.”
el-Kafi, c. 1, s. 36
* * *
98 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÊóÚóáøóãó ÇáúÚöáúãó æóÚóãöáó Èöåö æóÊóÚóáøóãó áöáøåö ÏõÚöíó Ýí
ãóáóßõæÊö ÇáÓøóãæÇÊö ÚóÙöíãÇð.
ÇáßÇÝí / 1 / 35
98-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlim öğrenen, bu ilmiyle
amel eden ve Allah için başkalarına ilim öğreten kimse
göklerin melekutunda büyük olarak anılır.
el-Kafi, c. 1, s. 35
* * *
99 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÎóíúÑñ ÇáÏøõ äúíÇ æóÇáÇÎöÑóÉö ãóÚó ÇáúÚöáúãö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 204
99-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ve ahiret hayrı, ilim iledir.”
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 204
* * *
100 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ØóáóÈó ÇáúÚöáúãó Ýóåõæó ßóÇáÕøÇÆöãö äóåÇÑóåõ ÇáúÞÇÆöãö áóíúáóåõ
æóÇöäøó ÈÇÈÇð ãöäó ÇáúÚöáúãö íóÊóÚóáøóãõåõ ÇáÑøó Ìõáõ ÎóíúÑñ áóåõ ãöäú Ãóäú
íóßõæäó áóåõ ÃóÈõæ ÞõÈóíúÓ ÐóåóÈÇð ÝóÃó äúÝóÞóåõ Ýí ÓóÈíáö Çááåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 184
100-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “İlim taleb eden kimse gündüzleri oruç tutan, geceleri
ise ibadet eden kimse gibidir. İlmin bir babını
öğrenen kimse için bu ilim Ebu Kubays dağı kadar
altını olup da Allah yolunda infak etmesinden daha
hayırlıdır.
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 184
* * *
101 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ Òóíúäõ ÇáúÚÇÈöÏöíäó
Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú íóÚúáóãõ ÇáäøÇÓõ ãÇ Ýí ØóáóÈö ÇáúÚöáúãö áóØóáóÈõæåõ æóáóæú ÈöÓóÝúßö
ÇáúãõåóÌö æóÎóæúÖö ÇáúáõÌóÌö.
ÇáßÇÝí / 1 / 35
101-İmam Zeyn’ül-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İnsanlar ilim talebinin değerini
bilmiş olsalardı deniz seferlerine ve ölüm tehlikesine bile
aldırmadan ilim taleb ederdi”
Kafi, c. 1, s. 35
* * *
102 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ íõÏúÑóßõ ÇáúÚöáúãõ ÈöÑÇÍóÉö ÇáúÌöÓúãö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 348
102-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlim, cisim/beden
rahatlığı ile tahsil edilemez.”
Gurer’ul-Hikem, s. 348
* * *
103 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇöÍúÊóÝöÙõæÇ ÈößõÊõÈößõãú ÝóÇöäøóßõãú ÓóæúÝó ÊóÍúÊÇÌõæäó ÇöáóíúåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 3 / 152
103-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Yazdıklarınızı koruyun;
zira yakında bu yazdıklarınıza muhtaç
olacaksınız.”
Bihar’ul-Envar, c. 3, s. 152
* * *
104 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ßóãÇáó ÇáÏøíäö ØóáóÈõ ÇáúÚöáúãö æóÇáúÚóãóáõ Èöåö¡ ÃóáÇ æóÅöäøó ØóáóÈó
ÇáúÚóáúãö Ãó æúÌóÈõ Úóáóíúßõãú ãöäú ØóáóÈö ÇáúãóÇáö.
ÇáßÇÝí / 1 / 30
104-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki dinin kemali ilim taleb
etmek ve bu ilmi ile amel etmektir. Bilin ki hiç şüphe yok, ilim taleb
etmek sizler için mal taleb etmekten daha farzdır.”
el-Kafi, c. 1, s. 30
* * *
105 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍóÓóäõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Úóáøöãö ÇáäøÇÓó Úöáúãóßó æóÊóÚóáøóãú Úöáúãó ÛóíúÑößó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 111
105-İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlmini insanlara da öğret ve
başkalarından da ilim öğren”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 111
* * *
106 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÝóÖúáõ ÇáúÚöáúãö Ãó ÍóÈøõ Çöáóì Çááåö ãöäú ÝóÖúáö ÇáúÚöÈÇÏóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 167
106-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Allah için ilmin üstünlüğü ibadetin üstünlüğünden
daha sevimlidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 167
* * *
107 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÓõÆöáó Úóäú Úöáúã íóÚúáóãõåõ ÝóßóÊóãóåõ Ãõ áúÌöãó ÈöáöÌÇã
ãöäó ÇáäøÇÑ.
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 11
107-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Her kim kendisinden bildiği bir şey sorulur da onu
gizler ise, ağzına ateşten bir gem vurulur.” (Zira onlar
şaşkınlığa düşen insanların derdine çare
olabilir ve onlara yol göstererek hayatlarının
akışını değiştirebilirler; dolayısıyla
sessiz kalmaları büyük bir günahtır.”
el-İsna Aşeriye, s. 11
* * *
108 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Çó áúÞõÑÂäõ ãóÃú ÏóÈóÉõ Çááåö ÝóÊóÚóáøóãõæÇ ãóÃúÏóÈóÊóåõ
ãóÇ ÇÓúÊóØóÚúÊõãú.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 92 / 19
108-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Kur’an Allah’ın okuludur, Allah’ın okulundan
gücünüz yettiğince ilim öğrenin.”
Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 19
* * *
109 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó ãöãøÇ íóáÍóÞõ ÇáúãõÄúãöäó ãöäú Úóãóáöåö æóÍóÓóäóÇÊöåö ÈóÚúÏó
ãóæúÊöåö: ÚöáúãÇð Úóáøóãóåó æóäóÔóÑóåõ¡ æóæóáóÏÇð ÕóÇáöÍÇð ÊóÑóßóåõ¡
æóãõÕúÍóÝÇð æóÑøóËóåõ.
Óää ÇÈä ãÇÌÉ / 1 / 88
109-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: Şüphesiz ki mümine öldükten sonra ulaşacak
amel ve iyilikleri; öğrettiği ve yaydığı ilmi,
geride bıraktığı salih evladı ve miras
bıraktığı kitaplarıdır.
Sünen-i İbn-i Mace, s. 1, s. 88
* * *
110 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÑóÍöãó Çááåõ ÚóÈúÏÇð ÃÍúíì Ãó ãúÑóäóÇ ÝóÞõáúÊõ áóåõ ÝóßóíúÝó íõÍúíí ÃóãúÑóßõãú¿
ÞÇáó Úáíå ÇáÓøáÇã íóÊóÚóáøóãõ ÚõáõæãóäÇ æóíõÚóáøöãõåóÇ ÇáäøÇÓó ÝóÇöäøó ÇáäøÇÓó
áóæú ÚóáöãõæÇ ãóÍÇÓöäó ßóáÇãöäÇ áÇóÊøóÈóÚõæäÇ.
ãÚÇäí ÇáÇÎÈÇÑ / 180
110-İmam Rıza (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İşimizi/emrinizi ihya edene Allah
rahmet etsin.”
“Emriniz/İşiniz nasıl ihya
edilir.” diye sorulunca da şöyle buyurdu: “İlmimizi
öğrenir ve insanlara öğretir. Zira insanlar
sözlerimizin güzelliğini bilecek olurlarsa, şüphesiz bize tabi
olurlar.”
Meani’ul-Ahbar, s. 180
* * *
111 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÕöäúÝÇäö ãöäú Ãõ ãøóÊí ÅÐÇ ÕóáóÍÇ ÕóáóÍóÊú Ãõ ãøóÊí æóÅÐÇ ÝóÓóÏÇ
ÝóÓóÏóÊú Ãõ ãøóÊí¡ Þíáó íÇ ÑóÓõæáó Çááåö æóãóäú åõãÇ¿ ÞÇáó:
Ãó áúÝõÞóåÇÁõ æÇáÇõãóÑÇÁõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 49
111-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Ümmetimden iki grup islah olursa ümmetim de islah olur
ve bozulursa ümmetim de bozulur.” Kendisine, “Ey Resulullah! Onlar kimdir?”
diye sorunca da, “Alimler ve emirlerdir.” diye buyurdu.
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 49
* * *
112 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇöÐÇ ÌóáóÓúÊó Çöáì ÚÇáöã Ýóßõäú Úóáì Ãäú ÊóÓúãóÚó ÃóÍúÑóÕó ãöäúßó Úóáì Ãóäú
ÊóÞõæáó æóÊóÚóáøóãú ÍõÓúäó ÇáÇÓúÊöãÇÚö ßóãÇ ÊóÊóÚóáøóãõ ÍõÓúäó ÇáúÞóæúáö æóáÇ
ÊóÞúØóÚú Úóáì ÃóÍóÏ ÍóÏíËóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 222
112-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bir alimin yanına oturunca konuşmaktan çok onu dinleme gayreti
içinde ol, güzel konuşmayı öğrendiğin gibi, güzel dinlemeyi
de öğren ve hiç kimsenin sözünü kesme”
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 222
* * *
113 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íÇ Úóáöíøõ Êóãóäøì ÌóÈúÑóÆíáõ Ãóäú íóßõæäó ãöäú Èóäí ÂÏóãó ÈöÓóÈúÚö ÎóÕÇá:
æóåöíó ÇáÕøóáÇÉõ Ýí ÇáÌóãÇÚóÉö¡ æóãõÌÇáóÓóÉõ ÇáúÚõáóãÇÁö¡ æóÇáÕøõáúÍõ Èóíúäó
ÇáÇËúäíäö æóÅßúÑÇãõ ÇáúíóÊöíãö¡ æóÚöíÇÏóÉõ ÇáúãóÑöíÖö¡ æóÊóÔúííÚõ ÇáúÌöäóÇÒóÉö¡
æóÓóÞúíõ ÇáúãÇÁö Ýí ÇáúÍóÌøö¡ ÝóÇÍúÑöÕú Úóáì Ðáößó.
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 245
113-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Ey Ali şu yedi sıfat sebebiyle Cebrail de insan
oğlundan olmayı temenni etti.
1-Cemaat ile namaz kılmak
2-Alimler ile
oturmak
3-İki kişinin
arasını islah etmek
4-Yetimlere
ikram etmek
5-Hastayı
ziyaret etmek 6-Cenazeyi teşyi etmek
7-Hac
mevsiminde hacılara su vermek.
O halde sen de
bunları elde etme gayreti içinde olan.”
el-İsna Aşeriye, s. 245
* * *
114 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó
Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ßóáÇãó ÇáúÍõßóãÇÁö ÅÐÇ ßÇäó ÕæÇÈÇð ßÇäó ÏóæÇÁð¡ æóÅÐÇ ßÇäó ÎóØóÃð
ßÇäó ÏÇÁð.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ
/ 265
114-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Hikmet sahiplerinin sözleri doğru
olursa ilaç gibidir. Hata olursa hastalık gibidir.”
Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/265
* * *
115 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÚóÓúßóÑíøõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÚõáóãÇÁõ ÔíÚóÊöäÇ ãõÑÇÈöØõæäó Ýí ÇáËøóÛúÑö Ýóãóäö ÇäúÊóÕóÈö áöÐáößó ãöäú
ÔíÚóÊöäÇ ßÇäó ÃÝúÖóáó ãöãøóä ÌóÇåóÏó ÇáÑøõæãó... áÇ äøóåõ íóÏúÝóÚõ Úóäú
Ãó ÏúíÇäö ãõÍöÈøíäÇ.
ÇáÇÍÊÌÇÌ / 2 / 155
115-İmam Hasan el-Askeri
şöyle buyurmuştur: “Şiilerimizin alimleri İslam
sınırlarının koruyucularıdır. Bu yüzden
Şiilerimizden her kim bu görevi üstlenirse makamı Rum ordusuyla
cihad eden kimseden daha üstündür. Zira bu kimse dostlarımızın
ve takipçilerimizin inanç sınırlarını korumaktadır.”
el-İhticac, c. 2, s. 155
* * *
116 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÃáÇ Åöäøó ÇáÝóÞíåó ãóäú Ãó ÝÇÖó Úóáóì ÇáäøÇÓö ÎóíúÑóåõ
æÃó äÞóÐóåõãú ãöäú Ãó ÚúÏÇÆöåöãú
æóæóÝøóÑó Úóáóíúåöãú äöÚóãó ÌóäÇäö Çááåö æóÍóÕøóáó áóåõãú ÑöÖúæÇäó Çááå ÊóÚÇáì.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 5
116-İmam Rıza (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz fakih kimse halka
hayrı dokunan, onları düşmanlarından kurtaran, onlara
Allah’ın cennet nimetlerini arttıran ve (onları hidayet ederek)
ilahi rızayete ulaştıran kimsedir.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 5
* * *
117 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
... ÝóÇöäøó ÇáúÚÇáöãó Ãó ÚúÙóãõ
ÃÌúÑÇð ãöäó ÇáÕøÇÆöãö ÇáúÞÇÆöãö ÇáãõÌÇåöÏö Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÝóÇöÐÇ ãÇÊó
ÇáúÚÇáöãõ Ëõáöãó Ýí ÇáÇÓúáÇãö ËõáúãóÉð áÇ íóÓõÏøõ åÇ ÇöáÇø ÎóáóÝñ ãöäúåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 43
117- Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki alim kimse; oruç tutan,
namaz kılan ve Allah yolunda cihad eden kimsenin mükafatından daha
büyük mükafata sahiptir. Bir alim öldüğü zaman kendisinden yerine
geçen biri olmadıkça İslam’da doldurulması mümkün olmayan bir
gedik açılır.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 43
* * *
118 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
åóáóßó ÎõÒøÇäõ ÇáÇãúæÇáö æóåõãú ÃóÍúíÇÁñ¡ æóÇáúÚõáóãÇÁõ ÈÇÞõæäó ãÇ ÈóÞíó
ÇáÏøóåúÑõ¡ Ãó ÚúíÇäóõåõãú ãóÝúÞõæÏóÉñ¡ æóÃó ãúËÇáõåõãú Ýí ÇáúÞõáõæÈö
ãóæúÌõæÏóÉñ.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ
/ 147
118-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Mal biriktirenler,
yaşadıkları halde helak olmuşlardır. (Hiçbir
faydalı etkileri yoktur) Ama alimler dünya baki kaldıkça onlar da
baki kalırlar. (İnsanlar bunların varlığından
istifade ederler.) Bedenleri toprağın
altında yok olsa da kalplerdeki emsalleri/varlıkları var
olacaktır.”
Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/147
* * *
119 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÍõÓóíúäõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ãóÌÇÑöíó ÇáÇõãõæÑó ÇáÇÍúßÇãö Úóáì Ãó íúÏí ÇáúÚõáóãÇÁö
ÈöÇááåö¡ ÇáÇõãóäÇÁö Úóáì ÍóáÇáöåö æóÍóÑÇãöåö...
ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 172
119-İmam Hüseyin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki işlerin mecrası
ve hükümlerin icrası ilahi alimlerin elinde olmalıdır. Onlar
Allah’ın helal ve haramlarının eminleridirler.”
Tuhef’ul-Ukul, s. 172
* * *
120 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÞóÇáó ÇáúÍóæÇÑöíøõæäó áöÚíÓóì Úáíå
ÇáÓøáÇã: íÇ ÑõæÍó Çááåö ãóäú äõÌÇáöÓõ¿ ÞóÇáó: ãóäú íõÐóßøöÑõßõãõ Çááåö
ÑõÄúíóÊõåõ æóíóÒíÏõ Ýí Úöáúãößõãú ãóäúØöÞõåõ æóíõÑóÛøöÈõßõãú Ýí ÇáÇÎöÑóÉö
Úóãóáõåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 203
120-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Havariler Hz. İsa (a.s)’a şöyle dediler: Ey Ruhullah, kimler
ile oturup kalkalım/dost olalım? Hz. İsa (a.s) şöyle
cevap verdi: Gördüğünüzde sizlere Allah’ı hatırlatan,
sözleri ilminizi arttıran ve amelleri, sizleri ahirete sevk eden
kimseler ile oturup kalkın.”
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 203
* * *
121 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ íóÔúÛóáóäøóßó Úóäö ÇáúÚóãóáö áöáÇÎöÑóÉö ÔõÛúáñ ÝóÇöäøó ÇáúãõÏøóÉó
ÞóÕíÑóÉñ.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 335
121-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Hiç bir iş seni ahiretten alı
koymasın (her zaman ahireti düşünün); zira fırsatlar oldukça
kısadır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 335
* * *
122 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÈóÇÚó ÂÎöÑóÊóåõ ÈöÏõ äúíÇåõ ÎóÓöÑóåõãÇ.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 274
122-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ahiretini dünyaya satan kimse, her ikisini
de kaybetmiş sayılır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 274
* * *
123 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ Úóáöíøõ Èäõ
ãõÍóãøóÏ ÇáúåÇÏí Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãõ ÐúßõÑú ãóÕúÑóÚóßó Èóíúäó íóÏóí Ãó åúáößó ÝóáÇ ØóÈíÈñ
íóãúäóÚõßó æóáÇ ÍóÈíÈñ íäÝÚßó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 370
123-İmam Ali b. Muhammed el-Hadi
şöyle buyurmuştur: “Ehlinin karşısında
öleceğin anı hatırla, o an ölümü senden def edecek ne
bir doktor bulunur ve ne de sana fayda verebilecek bir dost.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 370
* * *
124 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó Ãó ßúËóÑó ÕöíÇÍö Ãó åúáö ÇáäøÇÑö ãöäó ÇáÊøóÓúæíÝö.
ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ
124-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Cehennem ehlinin feryat ve inlemesi daha çok tövbeyi
erteledikleri içindir.”
el-Müheccet’ül-Beyza
* * *
125 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÊøóÇÆöÈõ ãöäó ÇáÐøóäúÈö ßóãóäú áÇ ÐóäúÈó áóåõ.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 74
125-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: Günahtan tövbe eden kimse, günah
işlememiş gibidir.
Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 74
* * *
126 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ßóãú ãöäú ãõÓóæøöÝ ÈöÇáúÚóãóáö ÍóÊøì åóÌóãó Úóáóíúåö ÇáÇÌóáõ.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 240
126-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur:
“Nice insan (tövbe ve salih) amel etmeyi bugün ve yarına
erteler de, ansızın ölüm kendilerini yakalar.”
Gurer’ul-Hikem, s. 240
* * *
127 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íÇ Úóáöíøõ ØõæÈì áöÕõæÑóÉ äóÙóÑó Çááåõ
ÇöáóíúåÇ ÊóÈúßí Úóáì ÐóäúÈ áóãú íóØøóáöÚú Úóáì Ðáößó ÇáÐøó äúÈö
ÃóÍóÏñ ÛóíÑõ Çááåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77 / 63
127-Resulullah (s.a.v), Ali (a.s)’a şöyle buyurmuştur:
“Ya Ali, Allah’tan başka hiç kimsenin haberinin olmadığı
bir günahına ağlarken Allah’ın kendisine nazar ettiği
kimseye ne mutlu!” (Rivayetlerde de yer aldığı üzere insan günahını hiç kimseye
söylememeli, herkesten gizlemeli,
yalnızca Allah’ın huzurunda itiraf ve tövbe etmelidir.)
Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 63
* * *
128 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åäøó Çááå ÊóÈÇÑóßó æóÊóÚÇáì íõäúÒöáõ ãóáóßÇð Çöáìó ÇáÓøóãÇÁö
ÇáÏøõ äúíÇ ßõáøó áóíúáóÉ Ýí ÇáËøõáúËö ÇáÇÎíÑö æóáóíúáóÉö ÇáúÌõãõÚóÉö Ýí
Ãó æøóáú Çáúáøóíúáö ÝóíóÃúãõÑõåõ ÝóíõäÇÏöí: åóáú ãóäú ÓÇÆöá ÝóÇõÚúØöíóåõ¿
åóáú ãöäú ÊÇÆöÈ ÝóÃó ÊõæÈó Úóáóíúåö¿ åóáú ãöäú ãõÓúÊóÛúÝöÑ ÝóÃÛúÝöÑó áóåõ¿
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 3 / 314
128-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah-u tebarek ve teala her gece, gecenin
üçte birinin son çeyreğinde ve Cuma geceleri ise gecenin ilk saatinde bir
meleği dünya semasına indirir ve ona yüksek sesle şöyle
feryat etmesini emreder: “Acaba ihtiyaç sahibi kimse yok mu hacetini gidereyim?
Acaba tövbe eden kimse yok mu tövbesini kabul edeyim? Acaba
istiğfar eden kimse yok mu kendisine mağfiret edeyim? (Cuma gecelerinin
uykusu “hasret uykusu” olarak
adlandırılmıştır. Çünkü kıyamet günü
insanlar Cuma gecesi uyudukları için üzülür, pişmanlık ve
hasret duyarlar.)
Bihar’ul-Envar, c. 3, s. 314
* * *
129 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Ãó ÛúáöÞõæÇ Ãó ÈúæÇÈó ÇáúãóÚúÕöíóÉö ÈöÇáÇÓúÊöÚÇÐóÉö æóÇÝúÊóÍõæÇ
Ãó ÈúæÇÈó ÇáØøÇÚóÉö ÈöÇáÊøóÓúãöíóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 92 / 216
129-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Günahların kapısını,
kovulmuş şeytandan Allah’a sığınarak kapatın, ve
itaatin kapısını ise bismillah ile açın.”
Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 216
130 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
íóÌöÈõ áöáúãõÄúãöäö Úóáóì ÇáúãõÄúãöäö Ãóäú íóÓúÊõÑó Úóáóíúåö ÓóÈúÚíäó
ßóÈíÑÉð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 301
130-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Mümin insana, mümin kardeşini
yetmiş kere bir günahı işlerken görse dahi o günahı
örtmesi/başkalarından gizlemesi farzdır. (Yüzsuyunu
dökerek ve gururunu inciterek günahını ifşa etmemesi
gerekir.)
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 301
* * *
131 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇöÞúÈóáú ÚõÐúÑó ÃóÎíßó æóÅöä áóãú íóßõäú áóåõ ÚõÐúÑñ ÝóÇáúÊóãöÓú áóåõ
ÚõÐúÑÇð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 165
131-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “(Hata yapan) Müslüman kardeşinin
özrünü kabul et, eğer özrü yoksa da sen onun için özür
bul.” (İnsanların hatalarını mazur görmeye
çalış!)
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 165
* * *
132 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãó ÞúÈóÍõ ÇáúÛóÐúÑö ÇöÐÇÚóÉõ ÇáÓøöÑøö .
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 305
ÑÞã 14155
132-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Hıyanetin/ihanetin en çirkini
(Müslüman kişinin) sırrını ifşa etmektir.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 305, 14155. Hadis
* * *
133 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
äõÕúÍõßó Èóíúäó ÇáúãóáÇö ÊóÞúÑíÚñ.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 322
133-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Hatalı insana
başkalarının yanında nasihat etmek, gerçekte onu
ezmek/şahsiyetini zedelemek gibidir.” (Kimsenin olmadığı
yerde nasihat etmek gerekir.)
Gurer’ul-Hikem/322
* * *
134 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãöäú Ãó ÍóÈøö ÇáÇÚúãÇáö Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÇöÏúÎÇáõ ÇáÓøõÑõæÑö
Úóáóì Çáúãõæúãöäö ¡ ÇöÔúÈÇÚõ ÌõæÚóÊöåö Ãóæú ÊóäúÝíÓõ ßóÑúÈóÊöåö Ãóæú
ÞóÖÇÁö Ïóíúäöåö.
ÇáßÇÝí / 2 / 192
134-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle katında en sevimli
amel mümin kardeşini sevindirmektir: (Örneğin)
Açlığını gidermek (onu doyurmak),
sıkıntısını gidermek veya borcunu ödemek...(suretiyle
mümin kardeşini sevindirmek Allah’ın en çok sevdiği
şeydir.)
Kafi, c. 2, s. 192
* * *
135 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇöÕúáÇÍõ ÐÇÊö ÇáúÈóíúäö Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÚÇãøöÉö ÇáÕøóáÇÉö æóÇáÕøóæúã.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 43
135-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İki kişiyi arasını
bulmanın sevabı, bir kimsenin bütün ömrü boyunca
kıldığı namaz ve tuttuğu orucun sevabından daha
üstündür.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 43
* * *
136 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú Ùóäøó Èößó ÎóíúÑÇð ÝóÕóÏøöÞú Ùóäøóåõ .
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 511
136-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin sana karşı
olan hayırlı zannını doğrula/boşuna
çıkarma.”
Nehc’ül-Belağa/511
* * *
137 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáÏøÇáøõ Úóáóì ÇáúÎóíúÑö ßóÝÇÚöáöåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 96 / 119
137-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir kimse diğerlerine iyilik yapma
hususunda öncülük (örnek teşkil) ederse, o iyiliği kendisi
yapmış gibidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 119
* * *
138 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö
Çááå Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:
ÓöÊøõ ÎöÕÇá íóäúÊóÝöÚõ ÈöåóÇ ÇáúãõÄúãöäõ ÈóÚúÏó ãóæúÊöåö: æóáóÏñ ÕÇáöÍñ
íóÓúÊóÛúÝöÑõ áóåõ¡ æóãõÕúÍóÝñ íõÞúÑóÁõ Ýöíåö¡ æóÞóáíÈñ íóÍúÝöÑõåõ¡ æóÛóÑÓñ
íóÛúÑöÓõåõ¡ æÕóÏóÞóÉõ ãÇÁ íõÌúÑíå¡ æÓõäøóÉñ ÍóÓóäóÉñ íõÄÎóÐõ ÈöåÇ ÈóÚúÏóåõ.
ÇáÎÕÇá / 323
138-Eba Abdillah (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Mümin kişi öldükten sonra da
şu altı şeyden fayda/istifade görür: “Kendisi için
Allah’tan bağışlanma dileyen salih bir evlat, (kendisi için)
tilavet edilen Kur’an, halkın faydalanması için
açtığı kuyu, yeryüzüne diktiği ağaç, sadaka-i cariye
niyetiyle yaptırdığı çeşme ve kendinden sonra insanların
amel ettiği iyi bir sünnet (uygulama)”
el-Hisal, s. 323
* * *
139 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áóæúáÇ Ãóäú Ãó ÔõÞøó Úóáì Çõ ãøóÊí áÇóãóÑúÊõåõãú ÈöÇáÓøöæÇßö ãóÚó
ßõáøö ÕóáÇÉ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 126
139-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Eğer ümmetim için zorluk
çıkarmaktan çekinmeseydim, her namazla birlikte dişlerini
fırçalamayı farz kılardım.”
140 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇöÐÇ ßÇäó íóæúãõ ÇáúÞöíÇãóÉö äÇÏì ãõäÇÏ: Ãó íúäó ÇáÙøóáóãóÉõ
æó Ãó ÚúæÇäõåõãú æóãóäú áÇÞó áóåõãú ÏóæÇÉð Ãæú ÑóÈóØó áóåõãú ßöíÓÇð
Ãóæú ãóÏøó áóåõãú ãóÏøóÉó Þóáóã ÝóÇÍúÔõÑõæåõãú ãóÚóåõãú .
ËæÇÈ ÇáÇÚãÇá / 903
140-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde bir münadi (nida edici)
şöyle nida eder: “Ey zulüm edenler ve onların
yardakçıları, neredesiniz?
Onlara hokka kalem hazırlayanlar, bir torbanın ağzını
sağlam kapatanlar ve ya kendilerine mürekkep temin edenler kimdir? Hepsini
birlikte haşr edin.”
Sevab’ul-E’mal, s. 903
* * *
141 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
æóÇááåö áóæú Ãõ ÚúØíÊõ ÇáÇóÞÇáöíãó ÇáÓøóÈúÚóÉó ÈöãÇ ÊóÍúÊó ÃóÝúáÇßöåÇ
Úóáì Çóäú Ãó ÚúÕöíó Çááåó Ýí äóãúáóÉ Ãó ÓúáõÈõåÇ ÌõáúÈó ÔóÚíÑóÉ ãÇ
ÝóÚóáúÊõåõ.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 347
141-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Vallahi, karıncanın
ağzındaki arpanın kabuğunu alarak Allah’a isyan etmem
için bana yedi iklim ve bunun altındakiler verilse, gene de kabul etmem.”
Nehc’ül-Belağa, 347
* * *
142 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÙøõáúãõ ËóáÇËóÉñ: Ùõáúãñ íóÛúÝöÑõåõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó æóÙõáúãñ áÇ
íÛúÝöÑõåõ¡ æóÙõáúãñ áÇ íóÏóÚóåõ Çááå¡ ÝóÃó ãøÇ ÇáÙøõáúãõ ÇáøóÐí áÇ
íóÛúÝöÑõåõ ÝóÇáÔøöÑúßõ ÈöÇááåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóÇó ãøóÇ ÇáÙøõáúãõ ÇáøóÐí
íóÛúÝöÑõåõ Çááåõ ÝóÙõáúãõ ÇáÑøóÌõáö äóÝúÓóåõ ÝöíãÇ Èóíúäóåõ æóÈóíúäó Çááåö
ÚóÒøóæóÌóáøó¡ æó Ãó ãøÇ ÇáÙøõáúãõ ÇáøóÐí áÇ íóÏóÚõåõ ÝóÇáãõÏÇíóäóÉö
Èóíúäó ÇáúÚöÈÇÏö.
ÇáßÇÝí 2/330
142-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Zulüm üç çeşittir: bir zulüm
vardır ki Allah azze ve celle affeder, bir zulüm vardır ki Allah
affetmez ve başka bir zulüm de vardır ki Allah ona göz yummaz.
Allah’ın bağışlamadığı zulüm, Allah azze ve
celle’ye şirk koşmaktır, Allah’ın
bağışladığı zulüm ise kişinin kendisiyle
Allah azze ve celle arasında kendi nefsine zulmetmesidir. Allah’ın
göz yummadığı zulüm ise insanların birbiri hakkında
(kul hakkı hususunda) işlediği zulümdür.”
el-Kafi, c. 2, s. 330
* * *
143 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÙøõáúãõ íõÒøöáõ ÇáúÞóÏóãö æóíóÓúáõÈõ ÇáäøöÚóãó æóíõåúáößõ ÇáÇõãóãó.
ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 456
143-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Zulüm adımları
kaydırır, nimetleri ortadan yok eder ve ümmetleri helak eder.”
Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 456
* * *
144 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóíúÓó ÔóìúÁñ ÃóÏúÚì Åáì ÊóÛúííÑö äöÚúãóÉö Çááåö æóÊóÚúÌíáö äóÞóãóÊöåö ãöäú
ÅöÞóÇãóÉ Úóáì Ùõáúã¡ ÝóÅäøó Çááåó ÓóãíÚñ ÏóÚúæóÉó ÇáúãõÖØóåóÏíäó æóåõæó
áöáÙøÇáöãíäó ÈöÇáúãöÑÕÇÏö.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ / 53
144-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın nimetini
değiştiren, azabının çabuk gelmesine sebep olan şeyler
içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Allah, zulme ve işkenceye maruz kalanların
feryadını duyandır, zalimlerin azabını da hazırlamıştır.”
Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup
* * *
14۵ Ü
ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÃóÍúÒóäó ãõÄúãöäÇð Ëõãøó ÃÚúØóÇåõ ÇáÏøõäíÇ áóãú íóßõäú Ðáößó
ßÝøÇÑóÊóåõ æóáóãú íõÄÌóÑú ÚóáóíúåË.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 150
145-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim Mümin kardeşini üzer, sonra da
(kendisini affetmesi için) bütün dünyayı kendisine verecek olsa bu kendisi
için kefaret olmaz ve bu ihsanından dolayı asla mükafat görmez.”
(Dolayısıyla önce tövbe etmeli ve üzdüğü Müslüman
kardeşini kendisinden razı etmelidir.)
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 150
* * *
146 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãöäú ÃóæúÌóÈö ÍóÞøö ÃóÎíßó ÃóáÇø ÊóßúÊõãóåõ ÔóíúÆÇð íóäúÝóÚóåõ áÇ ãöäú
ÏõäúíÇåõ æóáÇ ãöäú ÂÎöÑóÊåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 75
146-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Müslüman kardeşinin senin üzerindeki
en çok farz olan haklarından biri de dünya ve ahiret menfaatinin
olduğu bir şeyi kendisinden gizlememendir.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 75
* * *
147- ÞÇáÊ ÝÇØãÉ ÚáíåÇ ÇáÓáÇãÇ
ÇáÌÇÑõ Ëã ÇáÏÇÑ
ßÔÝ ÇáÛãå¡ Ì 2¡ Õ 25
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ¡ Ì 43¡ Õ 82
147- Hz. Hasan
(a.s), annesi Fatıma (a.s)’ı sürekli komşuları ve
diğerleri hakkında dua ederken gördüğünde, “Anneciğim,
neden kendine dua etmiyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s)
şöyle buyurdu: “Önce komşu, sonra ev.”
Keşf’ul-Gumme, c. 2, s. 25
Bihar’ul-Enver, c. 43, s. 82
* * *
148 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍóÓóäõ
Èúäõ Úóáöíøò Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÕÇÍöÈö ÇáäøÇÓó ãöËóáó ãÇ ÊõÍöÈøõ Ãóäú íõÕÇÍöÈõæßó Èöåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 116
148-İmam Hasan b. Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Başkalarına karşı,
kendine nasıl davranılmasını seviyorsan öyle davran.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 116
* * *
149 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó
Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÑóÍöãó Çááåõ ÇöãúÑóÁð ÃóÍúíÇ ÍóÞøÇð æó ÃóãÇÊó ÈÇØöáÇð æóÏóÍóÖó
ÇáúÌóæúÑó æóÃóÞÇãó ÇáúÚóÏúáó.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 181
149-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah, hakkı ihya edip
batılı yok öldürene; zulmü reddedip adaleti ikame edene rahmet
etsin.”
Gurer’ul-Hikem, s. 181
* * *
150 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Ãó Ñú ÈóÚóÉñ ãöäú ÃóÎúáÇÞö ÇáÇäúÈöíÇÁö Úóáóíúåöãú ÇáÓøóáÇãõ:
ÇáúÈöÑøõ¡ æóÇáÓøóÎÇÁõ¡ æÇáÕøóÈúÑõ Úóáóì ÇáäøÇÆöÈóÉö¡ æóÇáúÞöíÇãõ ÈöÍóÞøö ÇáúãõÄúãöäö.
ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 277
150-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şu dört şey Peygamberler
(a.s)’ın ahlakındandır: İyilik, cömertlik, zorluklar
karşısında sabır ve Müminin hakkını almak için
kıyam etmek.”
Tuhef’ul-Ukul, s. 277
* * *
151 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅöäøóãóÇ ÚöãóÇÏõ ÇáÏøíäö¡ æóÌöãÇÚõ ÇáúãõÓúáöãíäó¡ æóÇáúÚõÏøóÉõ áöáÇóÚúÏÇÁö¡
ÇáúÚÇãøóÉõ ãöäó ÇáÇõ ãøóÉö¡ Ýóáúíóßõäú ÕöÛúæõßó áóåõãú¡ æóãóíúáõßó
ãóÚóåõãú .
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ / 53 /
429
151-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin direği olan, İslam
cemaatini oluşturan, düşmanlara karşı duran, ümmetin
çoğunluğu olan halkı sevmeli ve onlara meyletmelisin.”
Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup
* * *
152 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãÇ ÚõÈöÏó Çááåõ ÈöÔóíÁ Ãó ÝúÖóáó ãöäú ÃóÏÇÁö ÍóÞøö ÇáúãõÄãöäö.
ÇáßÇÝí / 2 / 170
152-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah Mümin insanın hakkını
eda etmekten daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiştir.”
el-Kafi, c. 2, s. 170
* * *
153 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÂÐì ãõÄúãöäÇð ÝóÞóÏú ÂÐÇäí.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 67 / 72
153-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir Mümine eziyet eden şüphesiz ki
bana eziyet etmiştir.”
Bihar’ul-Envar, c. 67, s. 72
* * *
154 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäö ÇöÞúÊóØóÚó ãÇáó ãõÄúãöä ÛóÕúÈÇð ÈöÛóíÑö ÍóÞøò áóãú íóÒóáö Çááåõ
ãõÚúÑöÖÇð Úóäúåõ¡ ãÇÞöÊÇð áÇÚúãÇáöåö ÇáøóÊí íóÚúãóáõåÇ ãöäó ÇáúÈöÑøö æÇáúÎóíúÑö
áÇ íõËúÈöÊõåÇ Ýí ÍóÓóäÇÊöåö ÍÊøì íóÊõæÈó æóíóÑõÏøó ÇáúãóÇáó ÇáøóÐí ÃóÎóÐóåõ Çöáì
ÕÇÍöÈöåö.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 17 / 89
154-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir müminin malını haksız
yere gasp eden kimseden tövbe etmedikçe ve aldığı malı
sahibine geri vermedikçe Allah asla razı olmaz, iyi ve hayır
işlerini asla kabul etmez ve iyiliklerinden saymaz.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 17, s. 89
* * *
155 Ü Úóäö ÇáäøóÈíóø Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÞÇá:
ÇöÐÇ ÊóáÇÞóíúÊõãú ÝóÊóáÇóÞõæÇ ÈöÇáÊøóÓúáöíã æóÇáÊøóÕÇÝõÍö¡ æóÇöÐÇ ÊóÝóÑøóÞúÊõãú ÝóÊóÝóÑøóÞõæÇ
ÈöÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 4
155-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Birbirinizle
karşılaştığınız zaman selam verip
tokalaşın ve ayrıldığınızda da birbirinize
mağfiret dileyerek ayrılın.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 4
* * *
156 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ
Èä Úáíø Úáíå ÇáÓøáÇã :
áöáÓøóáÇãö ÓóÈúÚõæäó ÍóÓóäóÉð ÊöÓúÚñ æóÓöÊøõæäó áöáúãõÈúÊóÏí æóæÇÍöÏóÉñ
áöáÑøÇÏöú .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 120
156-İmam Hüseyin bin Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Selam vermenin yetmiş sevabı
vardır; atmış dokuz sevabı selam verene, bir sevabı da
selama karşılık verene aittir.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 120
* * *
157 Ü Úóäú ÃóÈöí ÚóÈúÏö
Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÌóãóÚó ÑóÓõæáõ
Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö Èóäí ÚóÈúÏö ÇáúãõØøóáöÈö ÝóÞÇáó íÇ Èóäí
ÚóÈúÏö ÇáúãõØøóáöÈö ÃóÝúÔõæÇ ÇáÓøóáÇãó æóÕöáõæÇ ÇáÇÑúÍÇãó æóÊóåóÌøóÏõæÇ æóÇáäøóÇÓõ äöíøÇãñ æóÃó ØúÚöãõæÇ ÇáØøóÚÇãó æó ÃóØíÈõæÇ ÇáßóáÇãó
ÊóÏúÎõáõæÇ ÇáúÌóäøóÉó ÈöÓóáÇã.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 69 / 393
157-Eba Abdillah (İmam
Sadık) -a.s- şöyle buyurmuştur: “Resulullah (s.a.v),
Abdulmuttalib oğullarını toplayarak şöyle dedi: “Ey
Abdulmuttalib oğulları selamı yayın,
yakınlarınızı ziyaret edin, insanlar uykuda iken gece
namazı kılın, yemek ihsan edin ve güzel sözler
söyleyin ki esenlikle cennete giresiniz.”
Bihar’ul-Envar, c. 69, s. 393
* * *
158 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÇáúÈÇÏöíÁõ ÈöÇáÓøóáÇãö Ãó æúáóì ÈöÇááåö æóÑóÓõæáöåö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 12 / 55
158-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlk selam veren kimse Allah ve Resulü
nezdinde daha evladır./değerlidir.”
Vesail’uş-Şia, c. 12, s. 55
* * *
159 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì:
æóáúÊóßõäú ãöäúßõãú Ãõ ãøóÉñ íóÏúÚõæäó Çöáì ÇáúÎóíúÑö æóíóÃúãõÑõæäó
ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóíóäúåóæúäó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóÃõæ áÆößó åõãõ
ÇáúãõÝúáöÍõæäó.
ÓæÑÉ Âá ÚãÑÇä ÑÞã 3 ÂíÉ
104
159-“Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Sizden; iyiye
çağıran, doğruluğu emreden ve kötülükten men eden bir
cemaat olsun. İşte kurtuluşa erişenler yalnız
onlardır.”
Al-i İmran/104
* * *
160 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:-
ÅÐÇ Ãõ ãøóÊí ÊóæóßóáóÊö ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíó Úóäö
ÇáúãõäúßóÑö ÝóáÊóÃú Ðóäú ÈöæöÞÇÚ ãöäó Çááåö ÊóÚÇáì.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 92
160-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetim iyiliği emretmek ve
kötülükten sakındırmak hususunda gevşek davranıp bu
önemli işi birbirine havale ettiklerinde Allah-u Teala’ya
karşı savaş ilan etmiş olurlar.”
Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 92
* * *
161 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÊóÑóßó ÇöäúßÇÑó ÇáúãõäúßóÑö ÈöÞóáúÈöåö æóáöÓÇäöåö æó íóÏöåö
Ýóåõæó ãóíøöÊñ Èóíúäó ÇáÇÍúíÇÁö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 94
161-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim kalbi, dili ve eliyle
kötülükten sakındırmayı terk ederse diriler arasında
ölü gibidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 94
* * *
162 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áóÑóÏøõ ÇáúãõÄúãöäö ÍóÑÇãÇð íóÚúÏöáõ ÚöäúÏó Çááåö ÓóÈúÚíäó ÍöÌóÉð
ãóÈúÑõæÑÉñ.
ãÓÊÏÑß æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 11 /
278
162-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir Mümini haramdan alı-koymak Allah
nezdinde makbul olan yetmiş hacca denktir.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 11, s. 276
* * *
163 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
æóÃóãõÑú ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö Êóßõäú ãöäú Ãó åúáöåö¡ æóÃóäúßöÑö ÇáúãõäúßóÑó
ÈöíóÏößó æóáöÓóÇäößó¡ æó ÈÇíöäú ãóäú ÝóÚóáóåõ ÈöÌõåúÏößó¡ æóÌóÇåöÏú Ýí
Çááåö ÍóÞøó ÌöåÇÏöåö¡ æóáÇ ÊóÃúÎõÐúßó Ýí Çááåö áóæúãóÉõ áÇÆöã æóÎõÖö
ÇáúÛóãóÑÇÊö áöáúÍóÞøö ÍóíúËõ ßÇäó.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 392 ÇáÑÓÇáÉ
31
163-Emir’el-Müminini İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Marufu emret ve ona uyanlardan ol, münkeri
elinle ve dilinle gider. Münkeri isteyenlerden tüm çabanla uzaklaş ve
sakın. Allah yolunda hakkıyla cihad et. Hiçbir
kınayıcının kınaması, seni onun yolundan alıkoymasın.
Nerede olursan ol, hak yolunda güçlülüklerin en şiddetlilerine korkusuzca
atıl.”
Nehc’ül-Belağa, 31. Mektup
* * *
164 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö ÓóÈíáõ
ÇáÇäúÈöíÇÁö¡ æóãóäúåÇÌõ ÇáÕøõáóÍÇÁö¡ ÝóÑöíÖóÉñ ÚóÙíãóÉñ ÈöåÇ ÊõÞÇãõ
ÇáúÝóÑÇÆöÖõ¡ æóÊõÃúãóäõ ÇáúãóÐÇåöÈõ æóÊõÍóáøõ ÇáúãóßÇÓöÈõ æóÊõÑóÏøõ ÇáúãóÙÇáöãõ
æóÊõÚúãóÑõ ÇáÇÑúÖõ.
ÇáßÇÝí/ 5 / 56
164-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki iyiliği emretmek ve
kötülükten sakındırmak Peygamberlerin yolu ve salihlerin
metodudur. Bütün farzların kendisiyle ikame edildiği büyük bir
farzdır. Diğer inançlar onunla emniyete erer, kazanç ve işler
onunla helal olarak gerçekleşir, zulümler ortadan kalkar ve yeryüzü
düzene girer.”
el-Kafi, c. 5, s. 56
* * *
165 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÞöæÇãõ ÇáÔøóÑíÚóÉö¡ ÇáÇãúÑõ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíõ Úóäö ÇáúãõäúßóÑö
æóÇöÞÇãóÉõ ÇáÍõÏõæÏö.
ÛÑÑ Çáßßã / 236
165-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin
kıvamı/dayanağı iyiliği emretmek, kötülükten
sakındırmak ve ilahi hadleri uygulamaktır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 236
* * *
166 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÑóÃì ãõäúßóÑÇð ÝóáúíõäúßöÑúåõ ÈöíóÏöåö Çöäö ÇÓúÊóØÇÚó¡ ÝóÇöäú áóãú
íóÓúÊóØöÚú ÝóÈöáöÓÇäöåö¡ ÝóÇöäú áóãú íóÓúÊóØöÚú ÝóÈöÞóáúÈöåö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 135
166-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kötülük görürse,
eliyle o kötülüğü nehy etsin. Gücü yetmezse diliyle, ona da gücü
yetmezse kalbiyle nehy etsin.”
Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 135
* * *
167 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÃóãóÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóäóåì Úóäö ÇáúãõäúßóÑö Ýóåõæó ÎóáöíÝóÉõ Çááåö
Ýí ÇáÇÑúÖö æóÎóáöíÝóÉõ ÑóÓõæáöåö.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 179
167-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kim iyiliği emreder ve kötülükten
sakındırırsa Allah’ın ve resulünün yer yüzündeki
halifesidir.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 179
* * *
168 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áÇ ÊóÒóÇáõ Ãõ ãøóÊí ÈöÎóíúÑ ãÇ ÃóãóÑõæÇ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóäóåóæÇ Úóäö
ÇáúãõäúßóÑö æóÊóÚÇæóäõæÇ Úóáóì ÇáúÈöÑøö æóÇáúÊøóÞúæì ÝóÇöÐÇ áóãú íóÝúÚóáõæÇ
Ðáößó äõÒöÚóÊú ãöäúåõãú ÇáúÈóÑóßÇÊõ.
ÇáÊåÐíÈ / 6 / 181
168-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir ümmet iyiliği emredip
kötülükten sakındırdıkça; iyilik ve takvada
yardımlaştıkça sürekli hayırlar/iyilikler içinde
yaşar. Aksi takdirde böyle davranmadığı müddetçe onlardan
tüm ilahi bereketler alınır.”
et-Tehzib, c. 6, s. 181
* * *
169 Ü ãöäú æóÕöíøóÉö ÇáÇãÇãö
ÃóãíÑö ÇáúãõÄúãöäíäó Úóáöíøò Úáíå
ÇáÓøáÇã áöáúÍóÓóäö æóÇáúÍõÓóíúäö ÚóáóíúåöãóÇ ÇáÓøóáÇãõ áóãøÇ ÖóÑóÈóåõ ÇöÈúäõ ãõáúÌóã
áóÚóäóåõ Çááåõ :
æóÇááåó Çááåó Ýí ÇáúÌöåÇÏö ÈöÃãúæÇáößõãú æóÃó äúÝõÓößõãú
æóÃó áúÓöäóÊößõãú Ýí ÓóÈíáö Çááåö... áÇ ÊóÊúÑößõæÇ ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö
æóÇáäøóåíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö Ýóíõæáøì Úóáóíúßõãú ÔöÑÇÑõßõãú Ëõãøó ÊóÏúÚõæäó ÝóáÇ
íõÓúÊóÌÇÈõ áóßõãú.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 422 ÇáÑÓÇáÉ
47
169- Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s), İbn-i Mülcem (Allah’ın laneti üzerine olsun) tarafından
ağır yaralanınca oğlu Hasan ve Hüseyin (a.s)’a
şöyle vasiyet etmiştir: “Allah için mallarınızla,
canlarınızla ve dillerinizle Allah yolunda cihad edin...
İyiliği emredip kötülükten men etmeyi terk etmeyin. Aksini
yaptığınız takdirde başınıza
kötüleriniz geçer ve sonra, yaptığınız dualar da
kabul olmaz.”
Nehc’ül-Belağa 47. Mektup
* * *
170 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇóáÇó ãúÑõ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö Ãó ÝúÖóáõ Ãó ÚúãÇáö ÇáúÎóáúÞö.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 185
170-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İyiliği emretmek
insanların en üstün amelidir.”
Müstedrek’ül-Vesail, c.12, s. 185
* * *
171 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
æóãÇ Ãó ÚúãÇáõ ÇáÈöÑøö ßõáøõåÇ æóÇáúÌöåÇÏõ Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÚöäúÏó
ÇáÇãúÑö ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåí Úóäö ÇáúãõäúßóÑö ÇöáÇø ßóäóÝúËóÉ Ýí ÈóÍúÑ
áõÌøöíøò.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 89
171-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bütün hayırlı amellerin ve hatta
Allah yolunda cihadın bile, iyiliği emretme ve kötülükten
sakındırma görevinin karşısındaki konumu;
ağızdaki tükürüğün, dalgalı denizler
karşısındaki konumu gibidir.”
Bihar’ul-Envar,
c. 100, s. 89
* * *
172 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÃæúÍóì Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Çöáì ÔõÚóíúÈ ÇáäøóÈíø Úáíå ÇáÓøáÇã: Åöäøí ãõÚóÐøöÈñ ãöäú Þóæúãößó
ãÇÆóÉó Ãó áúÝ¡ Ãó ÑúÈóÚíäó Ãó áúÝÇð ãöäú ÔöÑÇÑöåöãú æóÓöÊøöíäó
Ãó áúÝÇð ãöäú ÎöíÇÑöåöãú. ÝóÞÇáó íÇ ÑóÈøö¡ åÄáÇÁö ÇáÇÔúÑÇÑõ¡ ÝóãÇ ÈÇáõ
ÇáÇÎúíÇÑö¿ ÝóÃú æúÍì Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Çöáóíúåö: ÏÇåóäõæÇ Ãó åúáó
ÇáúãóÚÇÕí æóáóãú íóÛúÖöÈõæÇ áöÛóÖóÈí.
ÇáßÇÝí / 5 / 56
172-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle Şuayb Peygamber
(a.s)’a şöyle vahiy etti: “Ben Şüphesiz ki senin kavminden yüz
bin kişiyi azaba düçar kılacağım. Bu yüz bin kişiden
kırk bin kişisi kötüler, altmış bin kişisi ise
iyilerdir.” Bunun üzerine Şuayb Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:
“Ya Rabbi! Kötüler azaba layıktır, ama iyiler neden bu azaba
düçar olacak?” Allah azze ve celle ona şöyle vahiy etti: “Zira onlar
da kötülerle uzlaştılar ve ben gazaplandığım
halde onlar gazaplanmadılar.” (Onlar günah işlediğinde hiçbir
şey demediler, iyiliği emredip kötülükten
sakındırmadılar.)
el-Kafi, c. 5, s. 56
* * *
173 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóÃú ãõÑõæÇ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇäúåóæÇú Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóÇÚúáóãõæÇ
Ãó äøó ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö áóäú íõÞóÑøöÈÇ
Ãó ÌóáÇð æóáóäú íóÞúØóÚÇ ÑöÒúÞÇð.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 120
173-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İyiliği emredin,
kötülükten sakındırın ve bilin ki iyiliği emretmek ve
kötülükten sakındırmak, ne eceli yaklaştırır ve
ne de rızkı keser.”
Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 120
* * *
174 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
æóíúáñ áöÞóæúã íõÏíäõæäó Çááåó ÈöÇáÇãúÑö ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíö Úóäö
ÇáúãõäúßóÑö.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 181
174-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İyiliği emretmek ve
kötülükten sakındırmak suretiyle Allah’ın dinini savunmayan
kavme eyvahlar olsun.”
Müstedrek’ül-Vesail c. 12, s. 181
* * *
175 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÝóÊúäóÉõ ÇáöáøÓÇäö Ãó ÔóÏøõ ãöäú ÖóÑúÈö ÇáÓøóíúÝö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 286
175-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Dilin çıkardığı fitne,
kılıcın vurduğu darbeden daha şiddetlidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 286
* * *
176 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãÇ ãöäú ÔóìúÁ ÃóÍóÞøó ÈöØõæáö ÇáÓøöÌúäö ãöäó ÇáöáøÓÇäö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 277
176-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Hiçbir şey dil kadar uzun süre
hapsedilmeye müstahak değildir.” (Zira insanın işlediği
günahların çoğu dil vasıtasıyla gerçekleşmektedir:
gıybet, iftira, yalan, alay ve dille yaralama gibi.)
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 277
* * *
177 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóßøöÑú Ëõãøó Êóßóáøóãú ÊóÓúáóãú ãöäó ÇáÒøóáóáö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 228
177-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Önce düşün, sonra
konuş ki sürçmelerden korunasın.”
Gurer’ul-Hikem, s. 228
* * *
178 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
åóáÇßõ ÇáúãóÑúÁö Ýí ËóáÇË: Ýí ÞóÈúÞóÈöåö æóÐóÈúÐóÈöåö æóáóÞúáóÞöåö.
æÞÇíÚ ÇáÇíÇã / 297
178-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İnsanların helak olması
şu üç şeyledir: karın (mide), şehvet ve dil.”
Vekayi’ul-Eyyam, s. 297
* * *
179 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇó íõÓúáóãõ Ãó ÍóÏñ ãöäó ÇáÐøõ äõæÈö ÍóÊøì íóÎúÒõäó áöÓÇäóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 178
179-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dilini korumadıkça hiç kimse günahtan
korunmuş olamaz.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 178
180 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúÛíÈóÉõ Ãó ÓúÑóÚõ Ýí Ïíäö ÇáÑøóÌõáö ÇáúãõÓúáöãö ãöäó ÇáÇßöáóÉö Ýí ÌóæúÝöåö.
ÇáßÇÝí / 2 / 257
180-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Gıybet etmenin Müslüman insanın
dinini yok etme hususundaki etkisi; insanın, içindeki cüzzam
hastalığından (ölmesinden) daha etkilidir.”
el-Kafi, c. 2, s. 257
* * *
181 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÓøóÇãöÚõ áöáúÛíÈóÉö ßóÇáúãõÛúÊÇÈö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 307
181-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Gıybete kulak veren kimse de
gıybet eden kimse gibidir.”
Gurer’ul-Hikem, s. 307
* * *
182 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóÑúßõ ÇáúÛíÈóÉö Ãó ÍóÈøõ Çöáóì Çááåö ÚóÒøó æóÌóáøó ãöäú ÚóÔúÑóÉ ÂáÇÝö
ÑóßúÚóÉ ÊóØóæøõÚÇð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 261
182-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Gıybeti terk etmek Allah azze ve celle
için kılınan on bin rekat müstahap namazdan daha sevimli ve
değerlidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 261
* * *
183 Ü ÞóÇáó ÚóÈúÏõ ÇáúãõÄúãöäö
ÇáÇäúÕÇÑöíøö: ÏóÎóáúÊõ Úóáóì ÇáÇãÇãö ÃóÈöí ÇáúÍóÓóäö ãõæÓóì Èúäö ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã æóÚöäúÏóåõ ãõÍóãøóÏõ Èúäõ ÚóÈúÏö
Çááåö ÇáúÌóÚúÝóÑöí ÝóÊóÈóÓøóãúÊõ Çöáóíúåö ÝóÞÇáó Ãó ÊõÍöÈøõåõ¿ ÝóÞõáúÊõ:
äóÚãú æóãÇ Ãó ÍúÈóÈúÊõåõ ÅáÇø áóßõãú¡ ÝÞÇáó åõæó Ãó Îõæßó
æóÇáúãõÄúãöäõ Ãó ÎõæÇ ÇáúãõÄúãöäö áÇõ ãøöåö æóÃóÈöíåö æóÇöäú áóãú
íóáöÏúåõ Ãó Èõæåõ¡ ãóáúÚõæäñ ãóäö ÇÊøóåóãó Ãó ÎóÇåõ ¡ ãóáúÚõæäñ
ãóäú ÛóÔøó ÃóÎÇõ ¡ ãóáúÚõæäñ ãóäú áóãú íóäúÕóÍú ÃóÎÇåõ¡ ãóáúÚõæäñ
ãóäö ÇÛúÊÇÈó ÃóÎÇåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 262
183- Abd’ul-Mu’min’il-Ensari
şöyle buyuruyor: “Muhammed bin Abdillah’il-Caferi’nin de yanında
bulunduğu bir sırada İmam Ebi’l Hasan Musa bin Cafer
(a.s)’ın yanına vardım. Ben ona bakıp tebessüm edince
İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Onu seviyor musun?” Ben, “Evet, onu
sizin için seviyorum.” deyince de şöyle buyurdu: “O senin
kardeşindir. Her ne kadar babaları bir olmasa da mümin müminin
kardeşidir. Kardeşini itham eden kimse melundur. Kardeşini kandıran
kimse melundur. Kardeşine nasihat etmeyen kimse melundur. Kardeşinin
gıybetini yapan kimse melundur.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 262
* * *
184 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÔóÑøõ ÇáäøÇÓö ãóäú ßÇäó ãõÊóÊóÈøöÚÇð áöÚõíõæÈö ÇáäøÇÓö ÚóãöíÇð Úóäú
ãóÚÇíöÈöåö.
ØÑÇÆÝ ÇáÍßã / 176
184-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanların en kötüsü
kendisinin ayıplarını görmeyen ve sürekli insanların
ayıplarını araştıran kimsedir.”
Teraif’ul-Hikem, s. 176
* * *
185 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ãõæÓóì Èúäö
ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóáúÚõæäñ ãóäö ÇÛúÊóÇÈó Ãó ÎÇåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 232
185-İmam Musa b. Cafer (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kardeşinin gıybetini eden kimse
melundur.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 232
* * *
186 Ü Úóäú Ãó äóÓö Èúäö
ãÇáöß ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö ÊóÞóÈøóáõæÇ áöí ÈöÓöÊøò Ãó ÊóÞóÈøóáõ
áóßõãú ÈöÇáúÌóäøóÉö;
ÅöÐÇ ÍóÏøóËúÊõãú ÝáÇ ÊóßúÐöÈõæÇ¡ æóÅÐÇ æóÚóÏúÊõãú ÝóáÇ ÊõÎúáöÝõæÇ¡ æóÅÐÇ
ÇÆúÊõãöäúÊõãú ÝóáÇ ÊóÎõæäõæÇ¡ æóÛõÖøõæÇ Ãó ÈúÕÇÑóßõãú¡ æóÇÍúÝóÙõæÇ
ÝõÑõæÌóßõãú¡ æóßõÝøõæÇ ÃóíúÏöíóßõãú æó ÃóáúÓöäóÊóßõãú .
ÇáÎÕÇá / 321
186-Enes b. Malik şöyle
diyor: “Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Benden altı şeyi
kabul edin, ben de size cenneti kabul edeyim (cenneti garantileyeyim):
1-Konuştuğunuz zaman yalan
söylemeyin.
2-Söz
verdiğiniz zaman sözünüzden caymayın.
3-Güvenildiğiniz
zaman ihanet etmeyin.
4-Gözlerinizi
(günahlara ve haramlara) kapayın.
5-Avret
mahallinizi (ırzınızı) koruyun.
6-El
ve dillerinizi haramlardan koruyun.”
el-Hisal, s. 321
* * *
187 Ü ÞÇáó Ãó Èõæ
ãõÍóãøóÏ ÇáúÚóÓúßóÑöíøõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÌõÚöáóÊö ÇáúÎóÈÇÆöËõ Ýí ÈóíúÊ æóÌõÚöáó ãöÝúÊÇÍõåõ ÇáúßöÐúÈó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 72 / 263
187-Ebu Muhammed’il-Askeri (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bütün kötülükler bir evde karar
kılınmıştır. Bu evin (kötülüklere girişin)
anahtarı ise yalandır.”
Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 263
* * *
188 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÓóÌøóÇÏ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅÊøóÞõæÇ ÇáúßöÐúÈó¡ ÇáÕøóÛíÑó ãöäúåõ æóÇáúßóÈöíÑö Ýí ßõáøö ÌöÏøò æóåóÒúá¡
ÝÅöäøó ÇáÑøóÌõáó ÅÐÇ ßóÐöÈó Ýí ÇáÕøóÛíÑö ÅöÌúÊóÑóÃó Úóáóì ÇáúßóÈöíÑö.
ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 201
188-İmam Seccad (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Küçük ve ya büyük ciddi veya şaka (her
türlü) yalandan sakının. Zira insan oğlu küçük yalan atacak
olursa büyük yalan atmaya da cesaret bulur.”
Tuhef’ul-Ukul, s. 201
* * *
189 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóÇ ÑóÃóÊúåõ ÚóíúäÇßó Ýóåõæó ÇáúÍóÞøõ æóãÇ ÓóãöÚóÊåõ Ãõ ÐõäÇßó
ÝóÇóßúËóÑõåõ ÈöÇØöáñ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 196
189-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Gözlerinin gördüğü
haktır, kulaklarının duyduğu çoğu şey ise
batıldır.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 196
* * *
190 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó Çááåó ÊóÚÇáì ÌóÚóáó áöáÔøóÑøö Ãó ÞúÝÇáÇð æóÌóÚóáó ãóÝóÇÊíÍó
Êöáúßó ÇáÇÞúÝÇáö ÇáÔøóÑÇÈó¡ æóÇáúßöÐúÈõ ÔóÑøñ ãöäó ÇáÔøóÑÇÈö.
ÇáßÇÝí/ 2 / 339
190-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah azze ve celle
kötülük ve şer için bir takım kilitler karar
kılmıştır. Şarabı ise bu kilitlerin anahtarı
olarak taktir etmiştir. Yalan ise şaraptan daha kötüdür.”
el-Kafi, c. 2, s. 339
* * *
191 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ Úóáöíøõ Èäõ
ãõæÓóì ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Úóáóíúßõãú ÈöÇáÕøöÏúÞö æóÅíøÇßõãú æóÇáúßöÐúÈó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 347
191-İmam Ali b. Musa
er-Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Doğru sözlü
olunuz ve yalan söylemekten sakınınız.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 347
* * *
192 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúãóÑúÁõ Úóáì Ïíäö Îóáíáöåö ÝóáúíóäúÙõÑú ÃóÍóÏõßõãú ãóäú íõÎÇáöáõ.
ÈÍÇáÇ ÃäæÇÑ / 74 / 192
192-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İnsan dostunun dini üzeredir. O halde
kiminle dost olduğunuza bakınız.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 192
* * *
193 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÇöÕúÍóÈú ãóäú ÊóÊóÒóíøóäõ Èöåö æóáÇ ÊóÕúÍóÈú ãóäú íóÊóÒóíøóäõ Èößó .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 267
193-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Sana süs/ziynet olacak kimse ile arkadaş
ol; seninle süslenecek/ziynetlenecek kimseyle arkadaş olma.”
Bihar’ul-Envar, s. 76, s. 267
* * *
194 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÃóÍóÈøõ ÅöÎúæÇäí Åöáóíøó ãóäú ÃóåúÏì ÚõíõæÈöí Åöáóíøó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 282
194-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bana en sevimli olan kardeşim, bana
ayıplarımı hediye eden/bağışlayan
kardeşimdir.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 282
* * *
195 Ü Úóäú ÌóÚúÝóÑ Èúäö
ãóÍóãøóÏ Úóäú ÃóÈíåö Úóäú ÌóÏøöåö Úóáóíúåöãõ ÇáÓøóáÇãõ ÞÇáó: ÞÇáó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã Åöäøó áöáúãóÑúÁö ÇáúãõÓúáöãö
ËóáÇËóÉó ÃóÎöáÇøÁ ; ÝóÎóáíáñ íóÞæáõ Ãó äÇ ãóÚóßó ÍóíøÇð
æóãóíøöÊÇð æóåõæó Úóãóáõåõ¡ æóÎóáíáñ íóÞõæáõ áóåõ Ãó äÇ ãóÚóßó Çöáì ÈÇÈö
ÞóÈúÑößó Ëõãøó ÃõÎóáøöíßó æóåõæ æóáóÏõåõ ¡ æóÎóáíáñ íóÞõæáõ áóåõ ÃóäÇ
ãóÚóßó Çöáì Ãóäú ÊóãõæÊó æóåõæó ãÇáõåõ ÝóÅÐÇ ãÇÊó ÕÇÑó áöáúæÇÑöËö.
ÇáÎÕÇá / 1 / 114
195-Cafer bin. Muhammed
babasından, o da dedesinden Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)’ın
şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Şüphesiz ki Müslüman
insanın üç tür dostu vardır: Bir dostu ona şöyle der: “Ben
hayatta iken de, öldükten sonra da seninleyim.” Bu müminin amelleridir.
Bir dostu da ona şöyle der: “Ben mezara kadar seninleyim, daha sonra
seni terk edeceğim.” Bu da müminin çocuklarıdır. Başka bir
dostu da ona şöyle der: “Ben ölünceye kadar seninleyim.” Bu da
müminin malıdır. Zira insan ölünce tüm malları varislerinin
olur.”
el-Hisal, s. 1, s. 114
* * *
196 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Úóáóíúßó ÈöÇÎúæÇäö ÇáÕøöÏúÞö ÝóÃóßúËöÑú ãöäú ÇößúÊöÓÇÈöåöãú ÝóÅöäøóåõãú
ÚõÏøóÉñ ÚöäúÏó ÇáÑøóÎÇÁö æÌõäøóÉñ ÚöäúÏó ÇáúÈóáÇÁö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 187
196-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Doğru arkadaşlar edinmeye bak,
onlardan bir şeyler (marifetler) elde etmeye çalış. Zira onlar
bolluk zamanında destekçilerin, bela zamanında da
sığınağındır.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 187
* * *
197 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÓóÌøóÇÏ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóÌÇáöÓõ ÇáÕøÇáöÍíäó ÏÇÚöíÉñ Çöáóì ÇáÕøóáÇÍö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 141
197-İmam Seccad (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Salihlerle oturup kalkmak insanı salah
ve doğruluklara davet eder.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 141
* * *
198 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÓóÌøóÇÏ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åö íøÇßõãú æóÕõÍúÈóÉó ÇáúÚÇÕíäó æóãóÚõæäóÉó ÇáÙøÇáöãíäó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 151
198-İmam Seccad (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İsyankar insanlarla arkadaş ve
zalimlere yardımcı olmayın.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 151
* * *
199 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóäú ÞóÚóÏóÚöäúÏó ÓóÈøÇÈ áÇó æúáöíÇÁö Çááåö ÝóÞóÏú ÚóÕóì Çááåó ÊóÚÇáì.
ÇáßÇÝí / 2 / 379
199-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah’ın velilerini kötüleyen
kimselerle oturup kalkan şüphesiz ki Allah azze ve celle’ye isyan etmiştir.”
el-Kafi, c. 2, s. 379
* * *
200 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã:
áóæ Ãó äøóßõãú ÅÐÇ ÈóáóÛóßõãú Úóäö ÇáÑøóÌõáö ÔóìúÁñ ÊóãóÔøóíúÊõãú Åáóíúåö
ÝóÞõáúÊõãú íÇ åÐÇ Åö ãøÇ Ãó äø ÊóÚúÊóÒöáóäÇ æóÊóÌúÊóäöÈóäÇ
æÅö ãøÇ Ãó äø ÊóßõÝøó Úóäú åÐÇ ÝóÅäú ÝóÚóá æóÅáÇøó ÝóÇÌúÊóäöÈõæåõ.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 146
200-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Keşke dostlarınızın bir
günah ve kötülüğünü duyduğunuzda yanına gidip kendisine
şöyle deseydiniz: “Ey falan ya bu günahtan el çek ya da bizden uzak
dur.” Bunun üzerine sözlerinizi dinlerse (ne al’a), aksi taktirde ondan
uzaklaşın.”
Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 146
* * *
201 Ü Úóäú ãõÍóãøóÏ Èúäö ãõÓúáöã Úóäö ÇáÕøóÇÏöÞö Úóäú Ãó Èíåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó áí ÃóÈí Úóáöíøñ Èúäõ
ÇáúÍõÓóíúäö Úáíå ÇáÓøáÇã íÇ Èõäóíøó
ÇäúÙõÑú ÎóãúÓóÉð ÝóáÇ ÊõÕÇÍöÈúåõãú æóáÇ ÊõÍÇÏöËúåõãú æóáÇ ÊõÑÇÝöÞúåõãú Ýí
ØóÑíÞ¡ ÝóÞõáúÊõ íÇ Ãó ÈóÊö ãóäú åõãú ÚóÑøöÝúäíåöãú .
ÞÇáó: ÅöíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáúßóÐøÇÈö ÝóÅäøóåõ ÈöãóäúÒöáóÉö ÇáÓøóÑÇÈö¡
íõÞóÑøöÈõ áóßó ÇáúÈóÚíÏó æóíõÈøÚöÏõ áóßó ÇáúÞóÑíÈó¡ æóÅíøÇßó æóãõÕóÇÍóÈöÉó
ÇáúÝÇÓöÞö ÝÅäøóåõ ÈÇíöÚõßó ÈöÃó ßúáóÉ Ãóæú Ãó Þóáøó ãöäú Ðáößó
æóÅöíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáúÈóÎöíáö ÝóÅäøóåõ íóÎúÐõáõßó Ýí ãóÇáöåö ÃóÍúæóÌó ãÇ
Êóßõæäõ Åöáóíúåö æóÅöíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáÇÍúãóÞö ÝóÅäøóåõ íõÑíÏõ Ãóäú
íóäúÝóÚóßó ÝóíóÖõÑøõßó¡ æóÅíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáúÞÇØöÚö áöÑóÍúãöåö ÝóÇöäøí
æóÌóÏúÊõåõ ãóáúÚõæäÇð Ýí ßöÊÇÈö Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó Ýí ËóáÇËóÉö ãóæÇÖöÚó.
ÇáßÇÝí / 2 /641
201-Muhammed bin Müslim, İmam
Sadık (a.s)’dan, o da babası İmam Muhammed Bakır (a.s)’den
şöyle nakletmektedir: “Babam Hz. Ali bin Hüseyin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ey oğlum şu beş kişiyle
asla arkadaş olma, onlarla konuşma ve yoldaşlık etme.” Ben,
“Ey babacığım onlar kimlerdir?” diye sorunca da, şöyle
buyurdu:
“1-Yalancılarla arkadaş
olmaktan sakın. Şüphesiz ki yalancı kimse bir serap gibidir.
Sana uzağı yakın gösterir, yakını da uzak
gösterir.
2-Fasıklarla
arkadaş olmaktan sakın, şüphesiz ki fasık seni bir lokmaya
hatta daha azına hiç çekinmeden satar.
3-Cimri
kimselerle de arkadaş olma. Şüphesiz ki cimri de ihtiyacın
olduğu zaman senden malını esirger.
4-Ahmak
insanlarla da arkadaş olma, zira ahmak sana yardım etmek istese de
zarar verir.
5-Sıla-ı
Rahim etmeyen kimse ile de arkadaş olma, zira ben onun Kur’an da üç yerde
melun olduğunu gördüm.”
el-Kafi, c. 2, s. 641
* * *
202 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ
Úáíå ÇáÓøáÇã :
íÇ ßõãóíúáõ! Þõáö ÇáúÍóÞøó Úóáì ßõáøö ÍÇá æóæÇÏøö ÇáúãõÊøóÞíäó¡ æóÇåúÌõÑö
ÇáúÝÇÓöÞíäó¡ æóÌÇäöÈö ÇáúãõäÇÝöÞíäó æóáÇ ÊõÕÇÍöÈö ÇáúÎÇÆäíäó.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 197
202-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Kumeyl her halinde hakkı
söyle, muttaki insanları sev, fasıklardan uzak dur, münafıklardan
ayrıl ve hain insanlarla asla arkadaş olma.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 197
* * *
203 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÝóÑøóÌó Úóäú ÃóÎíåö ßõÑúÈóÉð ãöäú ßõÑóÈö ÇáÏøõäúíÇ ÝóÑøóÌó Çááåõ
Úóäúåõ ßõÑúÈóÉð ãöäú ßõÑóÈö íóæúãö ÇáúÞöíÇãóÉö.
ÔåÇÈ ÇáÇÎÈÇÑ / 194
203-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kardeşinden dünyalık bir
hüznü/sıkıntıyı gideren kimseyi, Allah da kıyamet
gününün hüznünden kurtarır.”
Şehab’ul-Ahbar, s. 194
* * *
204 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÍõÓóíúäõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ÍæÇÆöÌó ÇáäøÇÓö Åáóíúßõãú ãöäú äöÚóãö Çááåö Úóáóíúßõãú¡ ÝóáÇ
ÊóãöáøõæÇ ÇáäøóÚóãó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 318
204-İmam Hüseyin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İnsanların sana muhtaç
olması Allah’ın sana bir ihsanıdır. O halde Allah’ın
nimetlerinden usanmayın (muhtaç insanlara yardımcı olun).”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 318
* * *
205 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ íõßóáøöÝ Ãó ÍóÏõßõãú ÃóÎóÇåõ ÇáØøóáóÈó ÅÐÇ ÚóÑóÝó ÍÇÌóÊóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 166
205-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri, Müslüman kardeşinin
ihtiyacı olduğunu teşhis ettiğinde onu ihtiyacı
hususunda zorluğa düşürmesin.” (hemen ihtiyacını
karşılasın ve onu ihtiyacını dile getirmek zorunda
bırakmasın.)
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 166
* * *
206 Ü Úóäö ÇáÕøÇÏöÞö Úóäú
ÂÈÇÆöåö Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÑóÓõæáö
Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÞÇáó ãóäú
ÃóØúÚóãó ãõÄúãöäÇð ãöäú ÌõæÚ Ãó ØúÚóãóåõ Çááåõ ãöäú ËöãÇÑö ÇáúÌóäøóÉö æóãóä
ßóÓÇåõ ãöäú ÚõÑìð ßóÓÇåõ Çááåõ ãöäú ÅöÓúÊóÈúÑóÞ æóÍóÑíÑ¡ æóãóäú ÓóÞÇåõ ÔóÑúÈóÉð
ãä ÚóØóÔ ÓóÞÇåõ Çááåõ ãöäó ÇáÑøóÍíÞö ÇáúãóÎúÊõæãö¡ æóãóäú Ãó ÚÇäóåõ Ãæ
ßóÔóÝó ßõÑúÈóÊóåõ Ãó Ùóáøóåõ Çááåõ Ýí Ùöáøö ÚóÑúÔöåö íóæúãó áÇ Ùöáøó ÅáÇø
Ùöáøõåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 382
206-İmam
Sadık (a.s) babalarından, onlar da Resulullah (s.a.v)’den
şöyle nakletmektedirler: “Her kim aç bir mümini doyuracak olursa
Allah azze ve celle onu cennet meyveleriyle doyurur. Her kim çıplak bir mümini
giyindirirse, Allah da ona (cennette) ince ipek elbiseler giyindirir. Susuz
bir mümini suvaran kimseyi de Allah mühürlü halis bir içkiyle suvarır.
Hakeza her kim mümin kardeşine yardım eder veya bir
sıkıntısını giderirse Allah da hiç bir gölgenin
olmadığı günde onu arşının gölgesinde
gölgelendirir.
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 382
* * *
207 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúÎóáúÞõ ÚöíÇáõ Çááåö ÝóÃóÍóÈøõ
ÇáúÎóáúÞö Åáóì Çááåö ãóä
äóÝóÚó ÚöíÇáó Çááåö æóÃó ÏúÎóáó Úóáì Ãóåúáö ÈóíúÊ
ÓõÑõæÑÇð.
ÇáßÇÝí / 2 / 164
207-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İnsanlar Allah’ın ehl-u iyalidir
(rızkını yiyenlerdir) Allah’a en sevimli kimse Allah’ın
ehl-u iyaline yararı dokunanlar ve ev halkını sevindirenlerdir.”
el-Kafi, c. 2, s. 164
* * *
208 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÃóÚÇäó ãõÄúãöäÇó äóÝøóÓó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Úóäúåõ ËóáÇËÇð æóÓóÈúÚíäó
ßõÑúÈóÉð¡ æÇÍöÏóÉð Ýí ÇáÏøõ äúíÇ æóËöäúÊóíúäö æóÓóÈúÚíäó ßõÑúÈóÉð ÚöäúÏó
ßõÑóÈöåö ÇáúÚõÙúãì¡ ÞÇáó: ÍóíúËõ íóÊóÔÇÛóáõ ÇáäøÇÓõ ÈöÃó äúÝõÓöåöãú.
ÇáßÇÝí / 2 / 199
208-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: Bir mümine yardım edenin, Allah azze ve
celle de yetmiş üç sıkıntısını giderir. Birini
dünyada ve diğer yetmiş iki sıkıntısını da
“büyük sıkıntı” (hesap) zamanında giderir. (sonra da
şöyle buyurdu: “İnsanların kendi nefisleriyle meşgul
olduğu zaman…” (Yani kıyamette herkesin kendi amelleriyle
uğraştığı zaman)
el-Kafi, c. 2, s. 199
* * *
209 Ü ÞÇáó ÇáäøóÈíøó Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÔóßÇ Åöáíåö ÃóÎõæåõ ÇáúãõÓúáöãõ Ýóáóãú íõÞúÑöÖúåõ ÍóÑøóãó Çááåõ
Úóáóíúåö ÇáúÌóäøóÉó íóæúãó íóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäíäó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 369
209-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Müslüman kardeşi kendine halini şikayet
eder (borç isterse) de ona borç vermezse, kıyamet gününde Allah iyilere
mükafat verdiğinde cenneti kendisine haram kılar.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 329
* * *
210 Ü ÞÇáó ÇáäøóÈíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäö ÇÍúÊÇÌó Åöáóíúåö ÃóÎõæåõ ÇáúãõÓúáöãõ Ýí ÞóÑúÖ Ýóáóãú íõÞúÑöÖúåõ ÍóÑøóã
Çááåõ Úóáóíúåö ÇáúÌóäøóÉó íóæãó íóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäíäó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 367
210-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslüman kardeşi bir borç için
kendine muhtaç olur da borç vermezse Allah iyileri mükafatlandırdığı
kıyamet günü ona cenneti haram kılar.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 367
* * *
211 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÓÇÆöáõæÇ ÇáúÚõáóãÇÁó¡ æóÎÇØõÈõæÇ ÇáúÍõßóãÇÁó¡ æóÌÇáöÓõæÇ ÇáúÝõÞóÑÇÁó .
ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 34
211-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Alimlere sorunuz, hikmet sahipleriyle
muaşerette bulununuz ve fakirlerle oturup kalkınız.”
Tuhef’ul-Ukul, s. 34
* * *
212- ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÓóÈóÈõ ÒóæÇáö ÇáúíóÓÇÑö ãóäúÚõ ÇáúãõÍúÊÇÌö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 4 / 190
212-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Mal ve mülkün yok olmasının
sebebi muhtaç insanları mahrum kılmaktır.”
Gurer’ul-Hikem, c. 4, s. 190
* * *
213 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Úóäö ÇáäøóÈöíøö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå
æÓáã Úóäö Çááåö ÊóÚÇáì Ýí áóíúáóÉö ÇáúãöÚúÑÇÌö: íÇ Ãó ÍúãóÏ ãóÍóÈøóÊí
ãóÍóÈøóÉõ ÇáúÝõÞóÑÇÁö¡ ÝóÃó Ïúäö ÇáúÝõÞóÑÇÁó æóÞóÑøöÈú ãóÌúáöÓóåõãú ãöäúßó
Ãõ Ïúäößó æ...
ÇáÍíÇÉ / 2 / 51
213-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Peygamberden nakledildiği üzere
Allah-u Teala miraç gecesi kendisine şöyle buyurmuştur: “Ey
Ahmed! Benim muhabbet ve sevgim fakir insanları sevmektir. O halde
fakirleri kendine yakın kıl, kendi yakınına oturt ki ben
de sana yakın olayım.”
el-Hayat, c. 2, s. 51
* * *
214 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóäú Ãó ØúÚóãó ãõÄúãöäÇð ÍóÊøì íóÔúÈöÚóåõ áóãú íóÏúÑö ÃóÍóÏñ ãöäú
ÎóáúÞö Çááå ãÇáóåõ ãöäó ÇáÇÌúÑö Ýí ÇáÇÎöÑóÉó áÇ ãóáóßñ ãõÞóÑøóÈñ æóáÇ äóÈöíøñ
ãõÑúÓóáñ ÇöáÇø Çááåõ ÑóÈøõ ÇáúÚÇáóãíäó. Ëõãøó ÞÇáó: ãóäú ãõæÌöÈÇÊö
ÇáúãóÛúÝöÑóÉö ÅöØúÚÇãõ ÇáúãõÓúáöãö ÇáÓøóÛúÈÇäö Ëõãøó ÊóáÇ Þóæúáó Çááåö
ÚóÒøóæóÌóáøó: Ãæú ÅöØúÚÇãñ Ýí íóæúã Ðí ãóÓúÛóÈóÉ íóÊóíãÇð ÐÇ ãóÞúÑóÈóÉ Ãóæú
ãöÓúßöíäÇð ÐÇ ãóÊúÑóÈóÉ.
ÇáßÇÝí / 2 / 201
214-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümine doyasıya yedirirse
Allah’ın hiç bir kulu onun ahirette elde edeceği mükafatını
bilemez; ne mukarreb/yakınlaştırılmış bir melek
ve ne de gönderilmiş bir nebi… (Mükafatını sadece)
alemlerin rabbi olan Allah bilir. (Daha
sonra şöyle buyurdu:) “Mağfiret ve ilahi gufranın
nedenlerinden biri de aç bir Müslümanı doyurmaktır.” (Daha sonra da
İmam (a.s), Allah azze ve celle’nin şu ayetini tilavet buyurdu:) “Yahut, açlık gününde, yakını
olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu
doyurmaktır.”[13]
el-Kafi, c. 2, s. 201
* * *
215 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÅöÐÇ ÎóÑóÌóÊö ÇáÕøóÏóÞóÉõ ãöäú íóÏö ÕÇÍöÈöåÇ ÊóÊóßóáøóãõ ÈöÎóãúÓö ßóáöãÇÊ
Ãó æøóáõåÇ ßõäúÊõ ÝÇäíÇð ÝóÃó ËúÈóÊøóäí æóßõäúÊõ ÕóÛíÑÇð
ÝóßóÜÈøóÑúÊóäí æóßõäúÊõ ÚóÏõæøÇð ÝóÃó ÍúÈóÈúÊóäí æóßõäúÊó ÊóÍúÑõÓõäí
æóÇáÇäó Ãó äóÇ ÃóÍúÑõÓõßó Åöáì íóæãö ÇáúÞöíÇãóÉö.
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 223
215-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Sadaka sahibinin elinden çıkınca
kendisine şu beş sözü söyler: Ben fani idim beni sabit (baki)
kıldın; küçük idim, büyüttün, düşman idim, dost
kıldın; şimdiye kadar hep sen beni korudun, şimdiden
kıyamete kadar da ben seni koruyacağım.”
el-İsna Aşeriye, s. 223
* * *
216 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÓóÑøó ãõÄúãöäÇó ÝóÈöÇááåö ÈóÏóÃó æóÈöÇáäøóÈöí Ëóäøì æóÈöäÇ ËóáøóËó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 314
216-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümini sevindirirse evvela
Allah’ı, ikinci olarak Resul-i Ekrem’i, üçüncü olarak da bizi (Ehl-i
Beyt’i) sevindirmiştir.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 314
* * *
217 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó Çááåó ÓõÈúÍóÇäóåõ ÝóÑóÖó Ýí Ãó ãúæÇáö ÇáÇÛúäöíÇÁö Ãó ÞúæÇÊó
ÇáúÝõÞóÑÇÁö ÝóãÇ ÌÇÚó ÝóÞíÑñ ÅáÇø ÈöãÇ ãóäóÚó Ûóäíøñ.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÕÝÍÉ 478
ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 320
217-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki münezzeh olan Allah
fakirlerin yiyeceğini zenginlerin malında karar
kılmıştır. Bir fakir acıkırsa, mutlaka bir
zenginin onun bu hakkını engellediğindendir.”
Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/320
s. 478
* * *
218 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Ãó íøõãÇ ãõÄúãöä ÍóÈóÓó ãõÄúãöäÇð Úóäú ãÇáöåö æóåõæó íóÍúÊÇÌõ Çöáóíúåö
áóãú íóÐõÞú æÇááåö ãöäú ØóÚÇãö ÇáúÌóäøóÉö æóáÇ íóÔúÑóÈõ ãöäó ÇáÑøóÍíÞö
ÇáúãóÎúÊõæãö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 314
218-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim ihtiyacı olduğu halde bir
mümini malından alı-koyarsa Allah ona cennet yiyeceklerini
tattırmaz ve ona mühürlenmiş halis şarap içirmez.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 314
* * *
219 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áÇ ÊóÒÇáõ Ãõ ãøóÊí ÈöÎóíúÑ ãÇ áóãú íóÊóÎóÇæóäõæÇ¡ æóÃó ÏøóæõÇ
ÇáÇóãÇäóÉó¡ æóÂÊóæõÇ ÇáÒøóßÇÉó¡ æóÅöÐÇ áóãú
íóÝúÚóáõæÇ Ðáößó Ãõ ÈúÊõáõæÇ ÈöÇáúÞóÍúØö æóÇáÓøöäíäó.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 6 / 13
219-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: Ümmetim birbirine doğru oldukça,
emanetlere riayet ettikçe ve zekatını verdikçe hayır ve iyilik
üzere olurlar. Ama böyle yapmazlarsa (bu görevlerini eda etmezlerse)
kıtlık ve darlık içine düşerler.”
Vesail’uş-Şia, c. 6, s. 13
* * *
220 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
íóÇÈúäó ÂÏóãó¡ ßõäú æóÕöíøó äóÝúÓößó Ýí ãÇáößó æóÇÚúãóáú Ýíåö ãÇ ÊõÄúËöÑõ Çóä íõÚúãóáõ Ýíåö ãöäú
ÈóÚúÏößó.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 512 ÇáßáãÇÊ
ÇáÞÕÇÑ / 254
220-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Ademoğlu, malın
hususunda kendi nefsinin vasisi ol. Kendinden sonra malın hususunda ne yapılmasını
istiyorsan, (şimdi) kendin yap.
Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/254
221 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóÕóÏøóÞõæÇ æóÏÇæõæÇ ãóÑúÖÇßõãú ÈöÇáÕøóÏóÞóÉö¡ ÝóÅäøó ÇáÕøóÏóÞóÉó ÊóÏúÝóÚõ
Úóäö ÇáÇÚúÑÇÖö æÇáÇãúÑÇÖö æóåöíó ÒöíÇÏóÉñ Ýí Ãó ÚúãÇÑößõãú æóÍóÓóäÇÊößõãú.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 6 / 371
221-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Sadaka verin, hastalarınızı
sadaka ile tedavi edin, şüphesiz ki, sadaka belaları ve
hastalıkları (insandan) def eder. Sadaka ömürlerinizin
uzamasına ve iyiliklerinizi artışına neden olur.”
Kenz’ul-Ummal, c. 6, s. 371
* * *
222 Ü Ñõæöí Úóäö
ÇáäøóÈöíøö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã
ÞÇáó:
áóãøÇ Ãõ ÓúÑöíó Èöí Åöáóì ÇáÓøóãÇÁö ÑóÃó íúÊõ Úóáì ÈÇÈö
ÇáúÌóäøóÉö ËóáÇËóÉó Ãó ÓúØõÑ¡ ÇáÓøóØúÑõ ÇáÇæøáõ ¡ ÈöÓúãö Çááåö
ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍöíãö Ãó äóÇ Çááåõ áÇ Çöáåó ÅáÇø Ãó äóÇ ÓóÈóÞóÊú
ÑóÍúãóÊí ÛóÖóÈí æóÇáÓøóØúÑõ ÇáËÇäí¡ ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍöíãö
ÇáÕøóÏóÞóÉõ ÈöÚóÔóÑóÉ¡ æóÇáúÞóÑúÖõ ÈöËóãÇäöíÉó ÚóÔÑ¡ æóÕöáóÉõ ÇáÇÑúÍÇãö
ÈöËáÇËíäó æóÇáÓøóØúÑõ ÇáËÇáöËõ¡ ãóä ÚóÑóÝó ÞóÏúÑí æóÑõÈõæÈöíøóÊí ÝóáÇ
íóÊøóåöãúäí Ýí ÇáÑøÒúÞö.
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 85
222-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: (Miraç gecesi) Göklere
götürüldüğümde cennetin kapısında üç satır yazı
müşahede ettim: Birinci satırda şöyle
yazılıydı: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla....
Ben Allah’ım; benden başka ilah yoktur. Rahmetin gazabımı
geçmiştir.
İkinci
satırda ise şöyle yazılıydı: Rahman ve Rahim olan
Allah’ın adıyla.... (Mükafat olarak) Sadaka on kat, borç vermek on
sekiz kat ve sıla-ı rahimde bulunmak ise otuz kattır.
Üçüncü
satırda ise şöyle yazılıydı: Benim kadrimi/azametimi
ve rububiyetimi tanıyanlar beni rızık verme hususunda itham
etmemelidirler.”
el-İsna Aşeriye, s. 85
* * *
223 Ü Úóäú ØÇæõæÓö Èúäö
ÇáúíóãÇäö ÞÇáó ÓóãöÚúÊõ Úóáöíøó Èúäó ÇáúÍõÓóíúäö Úáíå ÇáÓøáÇã íóÞõæáõ: ÚóáÇãÇÊõ ÇáúãõÄúãöäö
ÎóãúÓñ ¡ ÞõáúÊõ: æóãÇåõäøó íóÇÈúäó ÑóÓõæáö Çááåö¿ ÞÇáó: ÇáúæóÑóÚõ Ýí ÇáúÎóáúæóÉö¡
æóÇáÕøóÏóÞóÉõ Ýí ÇáúÞöáøóÉö¡ æóÇáÕøóÈúÑõ ÚöäúÏó ÇáúãõÕíÈóÉö¡ æóÇáúÍöáúãõ ÚöäúÏó
ÇáúÛóÖóÈö¡ æóÇáÕøöÏúÞõ ÚöäúÏó ÇáúÎóæúÝö.
ÇáÎÕÇá / 127
223-Tavus
b. Yemani, Ali b. Hüseyin (a.s)’ın şöyle buyurduğunu
nakletmektedir: “Müminin alameti beş şeydir.” Ben, “Bu beş
şey nedir, ey İbn-i Resulillah?” diye sorunca da şöyle
buyurdu: “Kimsenin olmadığı halvet yerlerde Allah’tan korkmak,
darlıkta sadaka vermek, günahlar karşısında sabretmek,
gazaplandığında hilim sahibi olmak ve korku anında bile
doğruyu söylemek.”
el-Hisal, s. 127
* * *
224 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÓóÑøóåõ Ãóäú íõÈúÓóØó áóåõ Ýí ÑöÒúÞöåö æóíõäúÓóÃó áóåõ Ýí
Ãó Ìóáöåö ÝóáúíóÕöáú ÑóÍöãóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 89
224-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Her kim rızkının genişlemesini ve
ecelinin gecikmesini istiyorsa sıla-i rahimde bulunmalıdır.
(Onlara başvurmalı, ihtiyaçlarını gidermeye
çalışmalıdır.)”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 89
* * *
225 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ Úóáöíøõ Èäõ
ãõæÓóì ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã:
áÇ íóÌúÊóãöÚõ ÇáúãÇáõ ÇöáÇø ÈöÎöÕÇá ÎóãúÓ: ÈöÈõÎúá ÔóÏíÏ æóÃó ãóá
Øóæíá æóÍöÑúÕ ÛÇáöÈ æóÞóØöíÚóÉö ÇáÑøóÍöãö æóÅ íËÇÑö ÇáÏøõ äúíÇ Úóáóì
ÇáÇÎöÑóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 73 / 138
225-Ali b. Musa er-Rıza (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Mal sadece şu beş haslet sayesinde
toplanır: aşırı bir cimrilik, uzun emel, insana galebe
çalan hırs, sıla-i rahimde bulunmamak, ve dünyayı ahirete
tercih etmek.”(Yani bir insan cimri, haris, uzun emellere sahip,
akrabalarını terk eden ve ahiretini dünyaya satan kimse olmadıkça
asla zengin olamaz.)
Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 138
* * *
226 Ü ÞÇáó Ãó ÈõæÇ
ÌóÚúÝóÑ ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÕöáóÉõ ÇáÇÑúÍÇãö ÊõÒóßøöí ÇáÇÚúãÇáó æóÊõäúãöí ÇáÇãúæÇáó æóÊóÏúÝóÚõ
ÇáúÈóáúæì æóÊõíóÓøöÑõ ÇáúÍöÓÇÈó æóÊõäúÓöÆõ Ýí ÇáÇÌóáö.
ÇáßÇÝí / 2 / 150
226-Ebu Cafer’il-Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Sıla-i rahimde bulunmak amelleri
temizler, dünya malını artırır, belaları def eder,
insanın hesap vermesini kolaylaştırır ve ömrü
uzatır.”
el-Kafi, c. 2, s. 150
* * *
227 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ËóáÇËóÉñ áÇ íóÏúÎõáõæä ÇáúÌóäøóÉó: ãõÏúãöäõ ÎóãúÑ æóãõÏúãöäõ ÓöÍúÑ æóÞÇØöÚõ
ÑóÍöã.
ÇáÎÕÇá / 179
227-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Üç kişi asla cennete giremez: Şarap içen
kimse, sihir yapan kimse ve sıla-i rahimde bulunmayı kesen kimse.”
el-Hisal, s. 179
* * *
228 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÑöÖóì Çááåö Ýí ÑöÖóì ÇáúæÇáöÏóíúäö æóÓóÎóØõåõ Ýí ÓóÎóØöåöãÇ.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 15 / 176
228-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rızası anne ve
babanın rızasındadır. Allah’ın gazabı da anne ve
babanın gazabındadır.”
Müstedrek’ül-Vesail c. 15, s. 176
* * *
229 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Ãó ÝúÖóáõ ÇáÇÚúãÇáö: ÇáÕøóáÇÉõ áöæóÞúÊöåÇ æóÈöÑøõ ÇáúæÇáöÏóíúäö æóÇáúÌöåÇÏõ
Ýí ÓóÈöíáö Çááåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 85
229-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Amellerin en faziletlisi namazı
vaktinde kılmak, anne ve babaya iyilik etmek ve Allah yolunda cihad
etmektir.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 85
* * *
230 Ü Úóäö ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:
ãóäú ÃóÍóÈøó Ãóäú íõÎóÝøöÝó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Úóäúåõ ÓóßóÑÇÊö ÇáúãóæúÊö Ýóáúíóßõäú
áöÞóÑÇÈóÊöåö æóÕõæáÇð æóÈöæÇáöÏóíúåö ÈÇÑøÇð ÝóÅÐÇ ßÇä ßÐáößó åóæøóäó Çááåõ
Úóáóíúåö ÓóßóÑÇÊö ÇáúãæúÊö æóáóãú íõÕöÈúåõ Ýí ÍóíÇÊöåö ÝóÞúÑñ Ãó ÈÏÇð.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 553
230-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah azze ve celle’nin ölümü
kendisine kolaylaştırmasını istiyorsa sıla-i rahimde
bulunmalı ve anne ve babasına iyilik etmelidir. Bunu
yaptığı taktirde Allah kendisine ölüm anını
kolaylaştırır ve hayatı boyunca asla fakirlik
görmez.”
Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 553
* * *
231 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóäú äóÙóÑó Åöáì Ãó Èóæóíúåö äóÙóÑó ãÇÞöÊ æóåõãÇ ÙÇáöãÇäö áóåõ áóãú
íóÞúÈóáö Çááåõ áóåõ ÕóáÇÉð.
ÇáßÇÝí / 2 / 349
231-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Anne ve babasına, kendisine her ne
kadar zulüm de etmiş olsalar, gazap gözüyle bakan kimsenin (tevbe
etmezse) Allah asla namazını kabul etmez.”
el-Kafi, c. 2, s. 349
* * *
232 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÈóÑøõæÇ ÂÈÇÁóßõãú íóÈóÑøóßõãú Ãó ÈúäÇÁõßõãú æóÚöÝøõæÇ Úóäú äöÓÇÁö
ÇáäøÇÓö ÊóÚöÝøó äöÓÇÄõßõãú.
ÇáßÇÝí / 5 / 554
232-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Babalarınıza iyilik edin ki
çocuklarınız da sizlere iyilik etsin. İnsanların eşlerine
karşı iffetli olun ki, eşleriniz de iffetli kalsın.”
el-Kafi, c. 5, s. 554
* * *
233 Ü Úóäú ÃóÈöí ÚóÈúÏö Çááå Úáíå
ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÌÇÁð ÑóÌõáñ æóÓÃó áó ÇáäøóÈöíøó Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Úóäú ÈöÑøö
ÇáúæÇáöÏóíúäö ÝóÞÇáó: ÅÈúÑöÑú Ãõ ãøóßó ÅÈúÑöÑú Ãõ ãøóßó ÅöÈúÑöÑú
Ãõ ãøóßó¡ ÅöÈúÑöÑú ÃóÈÇßó ÅÈúÑöÑú ÃóÈÇßó ÅöÈúÑöÑú Ãó ÈÇßó¡ æóÈóÏóÃó
ÈÇáÇõ ãøö ÞóÈúáö ÇáÇÈö.
ÇáßÇÝí 2 / 162
233-Ebi Abdillah (İmam
Sadık) (a.s) şöyle buyurmuştur: “Adamın biri bir gün
Peygamberin huzuruna vararak kendisine anne ve babaya iyilik etmeyi sordu.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Annene iyilik et,
annene iyilik et, annene iyilik et…Babana iyilik et, babana iyilik et, babana
iyilik et…” Peygamber burada anneyi babadan önce zikretmiştir.”
el-Kafi, c. 2, s. 162
* * *
234Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íÇ Úóáöíõ áóÚóäó Çááåõ æÇáöÏóíúäö ÍóãóáÇ æóáóÏóåõãÇ Úóáì ÚõÞõæÞöåöãÇ.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 290
234-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ya Ali (kötü
davranışlarıyla) çocuklarının asi olmasına sebep
olan anne ve babaya Allah lanet etsin.”
Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 290
* * *
235Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ ÊóÌúÚóáóäøó Ãó ßúËóÑó ÔõÛúáößó ÈöÃó åúáößó æóæóáúÏößó ÝóÅäú
íóßõäú Ãó åúáõßó æóæóáóÏõß Ãó æúáöíÇÁó Çááåö ÝóÇöäøó Çááåó áÇ íõÖíÚõ
Ãó æúáöíÇÁóåõ æóÅöäú íóßõæäõæÇ Ãó ÚúÏÇÁó Çááåö ÝóãÇ åóãøõßó
æóÔõÛúáõßó ÈöÃóÚúÏÇÁö Çááå ¿
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 536 / 352
235-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İşlerinin çoğunu
eşine ve çocuklarına ayırma. Zira ehlin ve çocukların
Allah'ın dostu ise Allah onları zayi etmez; yok eğer
Allah'ın düşmanı ise o halde, neden Allah'ın
düşmanlarına üzülüyor ve çalışıyorsun?”
Nehc’ül-Belağa/352
* * *
236 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÈÇÏöÑõæÇ Ãó æúáÇÏóßõãú ÈöÇáúÍóÏöíËó¡ ÞóÈúáó Ãóäú íóÓúÈöÞóßõãú
Åöáóíúåöãõ ÇáúãõÑúÌöÆóÉõ.
ÇáßÇÝí / 6 / 47
236-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Mürcie (Sapık inançlı kimseler),
çocuklarınızı yoldan çıkarmadan siz
çocuklarınıza hadis (ve İslami ilimler) öğretin.”
el-Kafi c, 6, s. 47
* * *
237 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÈöÑøõ ÇáÑøóÌõáö ÈöæóáóÏöåö ÈöÑøõåõ ÈöæÇáöÏóíúåö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
483
237-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İnsanın evladına iyilik
etmesi, anne ve babasına iyilik etmesi gibidir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c.3, s. 483
* * *
238 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
æóÍóÞøõ ÇáæóáóÏö Úóáóì ÇáúæÇáöÏö Ãóäú íõÍúÓøöäó ÅöÓúãóåõ æóíõÍóÓøöäó
Ãó ÏóÈóåõ æóíõÚóáøöãóåõ ÇáúÞõÑúÂäó.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 456 ÇáßáãÇÊ
ÇáÞÕÇÑ / 399
238-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocuğun baba üzerindeki
hakkı; ona güzel isim seçmesi, güzel terbiye etmesi ve ona Kur’an
öğretmesidir.”
Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/399
* * *
239 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÚóáøöãõæÇ ÃóæúáÇÏóßõãú ÇáÓøóÈÇÍóÉó æóÇáÑøöãÇíóÉó.
ÇáßÇÝí / 6 / 47
239-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza yüzmeyi ve
ok atmayı öğretin.”
el-Kafi, c. 6, s. 47
* * *
240 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã:
ÚóáøöãõæÇ Ãó æúáÇÏóßõãú ÇáÕøóáÇÉö ÅöÐÇ ÈóáóÛõæÇ ÓóÈúÚÇð¡
æóÇÖúÑöÈõæåõãú ÚóáóíúåÇ ÅÐÇ ÈóáóÛõæÇ ÚóÔúÑÇð¡ æóÝóÑøöÞõæÇ Èóíúäóåõãú Ýí
ÇáúãóÖÇÌöÚú.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 45330
240-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınız yedi
yaşında eriştiklerinde onlara namazı öğretin. On
yaşına eriştiklerinde (eğer namaz kılmazlarsa) namaz
için onları tenbih edin ve yataklarını ayırın.”
Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 45330
* * *
241 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÓóÌøóÇÏ Úáíå ÇáÓøáÇã :
æóÃó ãøÇ ÍóÞøõ æóáóÏößó ÝóÅöäú ÊóÚúáóãú Ãó äøóåõ ãöäúßó æóãõÖÇÝñ
Åöáóíúßó Ýí ÚÇÌöáö ÇáÏøõ äúíÇ ÈöÎóíúÑöåö æóÔóÑøöåö æóÃó äøóßó
ãóÓúÄæáñ ÚóãøÇ æóáøóíúÊóåõ ãöäú ÍõÓúäö ÇáÇÏóÈö æÇáÏøóáÇáóÉö Úóáì ÑóÈøöåö
ÚóÒøóæóÌóáøó æóÇáúãóÚõæäóÉö áóåõ Úóáì ØÇÚóÊöåö ÝóÇÚúãóáú Ýí ÃóãúÑöåö Úóãóáó
ãóäú íóÚúáóãõ Ãó äøóåõ ãõËÇÈñ Úóáóì ÇáÇÍúÓÇäö Åöáóíúåö ãõÚÇÞóÈñ Úóáóì
ÇáÇÓÇÁóÉö Åáóíúåö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 2 /
622
241-İmam Seccad (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Çocuğunun senin üzerindeki
hakkı onun senden vücuda geldiğini ve bu dünyada onun iyilik ve
kötülüğünü sana isnat ettiklerini bilmendir. Şüphesiz ki sen
onu güzel terbiye etmek, Rabbi azze ve celle’ye hidayet etmek ve ona Allah’a
itaat noktasında yardımcı olmakla sorumlusun.
Çocuğun hakkında ona iyilik ettiği taktirde mükafat
göreceğini, kötülük ettiği taktirde ise
cezalandırılacağını bilen kimse gibi davran."
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 2, s. 622
* * *
242 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó ßúÑöãõæÇ ÃóæúáÇÏóßõãú æóÃó ÍúÓöäõæÇ ÃÏÇÈóåõãú íõÛúÝóÑú áóßõãú.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 95
242-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evlatlarınıza ikram edin ve en
güzel şekilde terbiye edin ki size
de mağfiret edilsin.”
Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 95
* * *
243 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Èóáì áöáúãÑÃÉö ãóÇ Èóíúäó ÍóãúáöåÇ Çöáì æóÖúÚöåÇ Åöáì ÞöØÇãöåÇ ãöäó ÇáÇÌúÑö
ßóÇáúãõÑÇÈöØö Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÝóÅäú åóáóßóÊú ÝíãÇ Èóíúäó Ðáößó ßÇäó áóåÇ ãöËúáõ
ãóäúÒöáóÉö ÇáÔøóåíÏö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÝÞåì / 3 /
561
243-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evet, hamile olduktan sonra doğuruncaya
kadar ve hatta süt vermesi bitinceye kadar kadın için (bütün bu süre boyunca elde edeceği
mükafat) Allah yolunda sınırlarda nöbet tutan mücahit (bir
kimsenin elde ettiği mükafat) kadardır. Eğer bu dönemde
vefat edecek olursa kendisine şehitlerin makamına benzer bir makam
verilir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 561
* * *
244 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãÇ ãöäú áóÈóä ÑóÖöÚó Èöåö ÇáÕøóÈöíøõ ÃÚúÙóãó ÈóÑóßóÉð Úóáúíúåö ãöäú áóÈóäö
Ãõ ãøöåö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 452
244-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocuğun emdiği hiç
bir süt annesinden emdiği süt kadar bereketli değildir.”
Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 452
* * *
245 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÅÐÇ ÍóãóáÊö ÇáúãóÑÃÉõ ßÇäóÊú ÈöãóäúÒöáóÉö ÇáÕøÇÆöãö ÇáÞÇÆöãö ÇáúãõÌÇåöÏö
ÈöäóÝúÓöåö æóãÇáöåö Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÝÇöÐÇ æóÖóÚóÊú ßÇäó áóåÇ ãöäó ÇáÇÌúÑö ãÇ áÇ
ÊóÏúÑöí ãÇ åõæó áöÚöÙóãöåö ÝóÇöÐÇ ÃóÑúÖóÚóÊú ßÇäó áóåÇ Èößøõáøö ãóÕøóÉ ßóÚöÏúá
ÚöÊúÞö ãõÍóÑøóÑ ãöäú æõáúÏö ÅÓúãÇÚöíáó¡ ÝóÅÐÇ ÝóÑóÛóÊú ãöäú ÑöÖÇÚöåö ÖóÑóÈó
ãóáßñ Úóáì ÌóäúÈöåÇ æóÞÇáó¡ ÅöÓúÊóÅäöÝí ÇáúÚóãóáó ÝóÞóÏú ÛõÝöÑó áóßö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 106
245-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Hamile olan kadın; oruç tutan, geceleri
namaz kılan, Allah yolunda canı ve malıyla cihad eden mücahit
kimse gibidir. Doğurunca Allah katında hiç kimsenin bilemeyeceği
kadar büyük mükafat elde eder. Çocuğuna süt verdiğinde ise
bebeğin her emmesine karşılık kendisine, Hz. İsmail’in
evlatlarından birini azad etme
sevabı verilir. Süt verme dönemi bitince de bir melek kendisine (müjde vermek için)
dokunur ve şöyle der: “Ameline baştan (sıfırdan)
başla, şüphesiz ki sen bağışlandın/mağfiret
edildin.”
Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 106
* * *
246 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áóíúÓó áöáúÕóÈöíøö áóÈóäñ ÎóíúÑñ ãöäú áóÈóäö Ãó ãøöåö.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá ÈÇÈ 48
246-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Çocuk için anne sütünden daha
hayırlı bir süt yoktur.”
Müstedrek’ül-Vesail, 48. Bab
* * *
247 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áóÑóßúÚóÊÇäö íõÕóáøöíåöãÇ ãõÊóÒóæøöÌñ Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÑóÌõá ÚóÒóÈ
íóÞõæãõ áóíúáóåõ æóíóÕõæãõ äóåÇÑóåõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
384
247-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evli insanın
kıldığı iki rekat namaz, geceyi ibadetle geçiren ve
gündüzleri de oruç tutan bekar insanın (ibadetinden) daha
hayırlıdır.”
Men la Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384
* * *
248 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúãõÊóÒóæøöÌõ ÇáäøÇÆöãõ ÃÝúÖóáõ ÚöäúÏó Çááåö ãöäó ÇáÕøÇÆöãö ÇáÞÇÆöãö
ÇáúÚóÒóÈö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 103 / 221
248-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Uyuyan evli kimse Allah nezdinde geceleri
ibadet eden gündüzleri ise oruç tutan bekardan daha üstündür.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221
* * *
249 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÎöíÇÑõ Ãõ ãøóÊí ÇáúãõÊóÃó åøöáõæäó æóÔöÑÇÑõ Ãõ ãøóÊí
ÇáúÚõÒøÇÈõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221
249-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin iyileri evliler, kötüleri
ise bekarlardır.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221
* * *
250 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÌÇÁó ÑóÌõáñ Åöáì ÃóÈí¡ ÝóÞÇáó Úáíå
ÇáÓøáÇã áóåõ åóáú áóßó ÒóæúÌóÉñ ÞÇáó áÇ¡ ÞÇá áÇ ÃõÍöÈøõ Ãó äøó áöíó
ÇáÏøõ äúíÇ æóãóÇ ÝöíåÇ æóÃó äøí ÃóÈíÊõ áóíúáóÉð æóáóíúÓó áí ÒóæúÌóÉñ¡
ÞÇáó: Ëõãøó ÞÇáó Åöäøó ÑóßúÚóÊóíúäö íõÕóáøöíåöãÇ ÑóÌõáñ ãõÊóÒóæøöÌñ
Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÑóÌõá íóÞõæãõ áóíúáóåõ æóíóÕõæãõ äóåÇÑóåõ¡ ÃóÚúÒóÈó Ëõãøó
ÃóÚúØÇåõ ÃóÈí ÓóÈúÚóÉó ÏóäÇäöíÑó ÞÇáó ÊóÒóæøóÌú ÈöåÐöåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 217
250-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: Adamın biri babamın yanına
geldi. Babam kendisine, “eşin var mı?” diye sordu. Adam, “hayır”
dedi. Bunun üzerine babam şöyle dedi: “Ben dünya ve içindeki her şey
benim olsa da bir tek gece eşsiz kalmayı istemem.” (Babam daha
sonra şöyle dedi:) “Evli adamın kıldığı iki
rekat namaz; geceleri ibadet eden, gündüzleri ise oruç tutan bekar kimsenin
ibadetinden daha üstündür.” Babam daha sonra kendisine yedi dinar vererek
şöyle buyurdu: “Git bununla evlen.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 217
* * *
251 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÃóÍúÑóÒó äöÕúÝó Ïíäöåö¡ æóÝí ÍóÏöíË: ÝóáúíóÊøóÞö Çááåó Ýí
ÇáäøöÕúÝö ÇáÇÎóÑö Ãóæö ÇáúÈÇÞöí.
ÇáßÇÝí / 5 / 328
251-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Evlenen kimse dininin yarısını korumuş
olur. (Başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur:) “Geri
kalan yarısı hususunda da Allah’tan korkmalıdır.”
el-Kafi, c. 5, s. 328
* * *
252 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó ßúËóÑõ Ãó åúáö ÇáäøÇÑö ÇáúÚõÒøÇÈõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
384
252-Resulullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehennem
ehlinin çoğu bekarlardır.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384
* * *
253 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÑöÐÇáõ ãóæúÊÇßõãú ÇáúÚõÒøÇÈõ.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 239
253-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “En kötü ölüleriniz
bekarlardır.”
et-Tehzib, c. 7, s. 239
* * *
254 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÓóÑøóåõ Ãóäú íóáúÞóì Çááåó ØÇåöÑÇð ãõØóåøóÑÇð ÝóáúíóáúÞóåõ ÈöÒóæúÌóÉ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
385
254-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a temiz ve tahir olarak
(günahsız bir şekilde) kavuşmak istiyorsa evlenmelidir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385
* * *
255 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóÒóæøóÌú æóÅáÇø ÝóÃó äúÊó ãöäú ÅÎæÇäö ÇáÔøóíÇØíäö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221
255-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evlen, aksi takdirde Hıristiyan ruhbanlarından
(Başka bir rivayette ise, “Şeytanın kardeşlerinden”)
olursun.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221
256 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íõÝúÊóÍõ ÃóÈúæÇÈõ ÇáÓøóãÇÁö ÈöÇáÑøóÍúãóÉö Ýí ÃóÑúÈóÚóÉö ãóæÇÖöÚó¡ ÚöäúÏó
äõÒõæáö ÇáúãóØóÑö æóÚöäúÏó äóÙóÑö ÇáúæóáóÏö Ýí æóÌúåö ÇáúæÇáöÏóíúäö æóÚöäúÏó
ÝóÊÍö ÈÇÈö ÇáúßóÚúÈóÉö æóÚöäúÏó ÇáäøößÇÍö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221
256-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Göklerin rahmet kapısı
dört yerde açılır: Yağmur yağarken, çocuk anne ve
babasının yüzüne bakarken, Kabe kapısı açılırken
ve nikah kıyılırken.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221
* * *
257 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÒóæøöÌõæÇ Ãó íÇãÇßõãú ÝóÅäøó Çááåó íõÍóÓøöäõ áóåõãú Ýí Ãó ÎúáÇÞöåöãú
æóíõæóÓøöÚõ áóåõãú Ýí Ãó ÑúÒÇÞöåöãú æóíóÒöíÏõåõãú Ýí ãõÑõæøÇÊöåöãú.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 222
257-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bekar çocuklarınızı
evlendirin, zira bu vesile ile Allah ahlaklarını güzelleştirir,
rızıklarını genişletir ve haysiyetlerini/mürüvvetlerini
çoğaltır.”
Bihar’ul-Envar,
c. 103, s. 222
* * *
258 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóÒóæøóÌõæÇ æóÒóæøöÌõæÇ ÃóáÇ Ýóãöäú ÍóÙøö ÅöãúÑöÆ ãõÓúáöã
ÅöäúÝÇÞõ ÞöíãóÉö Ãó íøöãóÉ.
ÇáßÇÝí / 5 / 328
258-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evlenin ve bekarlarınızı
evlendirin. Zira evlilik çağına eren kızlarını ve
kız kardeşlerini kolayca evlendirip, düzene koyması, her
Müslüman erkeğin en büyük mutluluğudur.”
el-Kafi, c. 5, s. 328
* * *
259 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
æóãÇ ãöäú ÔóìúÁ Ãó ÍóÈøó Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú ÈóíúÊ íõÚúãóÑõ
Ýí ÇáÇÓáÇãö ÈöÇáäøößÇÍö¡ æóãÇ ãöäú ÔóíÁ ÃÈúÛóÖó Åöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú
ÈíúÊ íóÎúÑóÈõ Ýí ÇáÇÓúáÇãö ÈÇáÝõÑúÞóÉö
íóÚúäí ÇáØøóáÇÞó.
2ÇáßÇÝí / 5 / 328
259-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye İslam’da nikah
ile kurulan evden daha sevimli hiçbir şey yoktur. Allah azze ve celle’nin
en çok buğz ettiği şey
ise, İslam’da ayrılık, yani talak ile dağılan evdir.”
el-Kafi, c. 5, s. 328
* * *
260 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó ÇáÇÈúßÇÑó ÈöãóäúÒöáóÉö ÇáËøóãóÑö Úóáóì ÇáÔøóÌóÑö ÅÐÇ ÃÏúÑóßó ËóãóÑõåõ
Ýóáóãú íõÌúÊóäó Ãó ÝúÓóÏóÊúåõ ÇáÔøóãúÓõ æóäóËóÑóÊúåõ ÇáÑøöíÇÍõ æóßóÐáößó
ÇáÇÈúßÇÑõ ÅÐÇ Ãó ÏúÑóßúäó ãÇ íõÏúÑößõ ÇáäøöÓÇÁó ÝóáóíúÓó áóåõäøó ÏóæÇÁñ
ÅáÇø ÇáúÈõÚõæáóÉõ æóÇöáÇø áóãú íõÄúãóäú Úóáóíúåöäøó ÇáúÝóÓÇÏõ
áÇöó äøóÜåõäøó ÈóÔóÑñ.
ÇáßÇÝí / 5 / 337
260-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bekar kızlar, ağaçtaki meyveler
gibidir. Meyveler yetişir de toplamazlarsa, güneş bozar ve rüzgar
dağıtır. Bekar kızlar da işte böyledir;
kadınların derk ettiğini derk ettikleri zaman artık
onları evlendirmekten başka bir çare/ilaç yoktur. Aksi takdirde
fesada düşmeyeceklerinden emin olunamaz. Zira şüphesiz onlar da
insandır. (beşeri iç güdülere sahiptir.)”
el-Kafi, c. 5, s. 337
* * *
261 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãÇ ãöäú ÔÇÈøò ÊóÒóæøóÌó Ýí ÍóÏÇËóÉö Óöäøöåö ÅáÇø ÚóÌøó ÔóíúØÇäõåõ
íÇæóíúáóåõ¡ íÇæóíúáóåõ ÚóÕóãó ãöäøí ËõáúËóíú Ïöíäöåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221
261-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: Gençliğinin başında evlenen
genç kimse için şeytan şöyle feryat eder: Eyvahlar olsun bana,
eyvahlar olsun bana, dininin üçte ikisini benden korudu.”
Bihar’ul-Envar c. 103, s. 221
* * *
262 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íÇ ãóÚúÔóÑó ÇáÔøóÈÇÈö ãóä ÇöÓúÊóØÇÚó ãöäúßõãú ÇáúÈÇåó ÝóáúíóÊóÒóæøóÌú ÝóÇöäøóåõ
ÃóÛóÖøõ áöáúÈóÕóÑö æóÃó ÍúÕóäõ áöáúÝóÑúÌö.
ãÓÊÏÑß æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 /
153
262-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ey gençler, evlenmeye gücü yetenleriniz
evlensin. Zira evlilik gözlerinizi (günahlar peşinde koşmaya)
kapar ve ırzınızı korur.”
Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s.
153
* * *
263 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøóåõ äóåì Úóäö ÇáÊøóÈóÊøõáö æóäóåì ÇáäøöÓÇÁó Ãóäú íóÊóÈóÊøóáúäó
æóíóÞúØóÚúäó Ãó äúÝõÓóåõäøó ãöäó ÇáÇÒúæóÇÌö.
ãÓÊÏÑß æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 /
248
263-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Peygamber (erkekler için)
dünyayı terk edip evlilikten kaçınmayı nehy etmiş ve
kadınları da nefislerini evlilikten alıkoymaktan
sakındırmıştır.”
Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s.
248
* * *
264 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú Úóãöáó Ýí ÊóÒúæíÌö ÍóáÇá ÍóÊøì íóÌúãóÚó Çááåõ ÈóíúäóåõãÇ ÒóæøóÌóåõ
Çááåõ ãöäó ÇáúÍõæÑö ÇáúÚöíäö æóßÇäó áóåõ Èößõáøö ÎõØúæóÉ ÎóØÇåÇ æóßóáöãóÉ
Êóßóáøóãó ÈöåÇ ÚöÈÇÏóÉõ ÓóäóÉ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221
264-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah bir araya getirsin diye (mümin ve
mümine kulun) helal evliliği için çalışan kimseyi, Allah da
cennette Hur’ul-Ayn ile evlendirir. Bu yolda attığı her
adım ve konuştuğu her kelime için kendisine bir senelik ibadet
sevabını verir.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221
* * *
265 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãó ÝúÖóáõ ÇáÔøóÜÝóÇÚÇÊö Ãó äú ÊóÔúÝóÚó Èóíúäó ÅËúäóíúäö Ýí äößÇÍ
ÍóÊøì íóÌúãóÚó Çááåõ ÈóíúäóåõãÇ.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 415 æÇáßÇÝí
/ 5 / 331
265-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Şefaatlerin en üstünü Allah bir
araya getirsin diye iki kişi arasında (evlilik konusunda) şefaat
etmendir.”
et-Tehzib, c. 7, s. 415 ve el-Kafi, c. 5, s. 331
* * *
266 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ËóáÇËóÉñ íóÓúÊóÙöáøõæäó ÈöÙöáøö ÚóÑúÔö Çááåö íóæúãó áÇ Ööáøó ÇöáÇø Ùöáøõåõ
ÑóÌõáñ ÒóæøóÌó ÃÎÇåõ ÇáúãõÓúáöãó Ãó æú Ãó ÎúÏóãóåõ Ãóæú ßóÊóãó áóåõ
ÓöÑøÇð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 356
266-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İlahi rahmet gölgesinden
başka hiç bir gölgenin olmadığı günde şu üç
kişi Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenirler:
Müslüman kardeşini evlendiren, ona hizmet eden ve sırrını
gizleyen kimse.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 356
* * *
267 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóäú ÒóæøóÌó ÚóÒóÈÇð ßÇäó ãöãøóäú íóäúÙõÑõ Çááåõ Åöáóíúåö íóæúãó
ÇáúÞöíÇãóÉö.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 404
267-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bir bekarı evlendiren kimse,
Allah’ın kıyamette kendisine (rahmet gözüyle) bakacağı
kimselerdendir.”
et-Tehzib, c. 7, s. 404
* * *
268 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó áöáøåö ÖöáÇøð ÊóÍúÊó íóÏöåö íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö áÇ íóÓúÊóÙöáøõ
ÊóÍúÊóåõ ÅáÇø äóÈöíøñ Ãó æú æóÕöíøõ äóÈöíøò Ãó æú ãõÄúãöäñ
Ãó ÚúÊóÞó ÚóÈúÏÇð ãõÄúãöäÇð Ãó æú ãõÄúãöäñ ÞóÖÇ ãóÛúÑóãó ãõÄúãöä
Ãó æú ãõÄúãöäñ ßóÝøó ÃóíúãóÉó ãõÄúãöä.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 356
268-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki kıyamet günü Allah-u
Teala’nın elinin altında bir gölge vardır ki altında Peygamber,
Peygamberin vasisi, mümin bir kulu azad eden mümin, mümin bir kulun borcunu
ödeyen mümin veya mümin bir kulun evliliğini üstlenen mümin
dışında hiç kimse gölgelenemez.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 256
* * *
269 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã:
æóãóäú Úóãöáó Ýí ÊóÒúæíÌ Èóíúäó ãõÄúãöäóíúäó ÍóÊøì íóÌúãóÚó ÈóíúäóåõãÇ
ÒóæøóÌóåõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Ãó áúÝó ÅöãúÑóÃóÉ ãöäó ÇáúÍõæÑö ÇáúÚöíäö
ßõáøó ÅöãúÑóÃóÉ Ýí ÞóÕúÑ ãöäú ÏõÑøò íÇÞõæÊ.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 46
269-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir araya gelsinler diye iki müminin
evliliği hususunda çalışan kimseyi Allah azze ve celle, her biri
inci ve yakuttan köşkler içinde bulunan bin Hur’ul-Ayn ile
evlendirir.”
Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 46
* * *
270 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ôõæãõ ÇáúãóÑúÃóÉö ÛóáÇÁõ ãóåúÑöåÇ æóÓõæÁõ ÎõáúÞöåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 58 / 321
270-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kadının uğursuzluğu
mihrinin çokluğu ve ahlakının kötülüğüdür.”
Bihar’ul-Envar, c. 58, s. 321
* * *
271 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ Ãó Èõæ
ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáÓøõÑøÇÞõ ËóáÇËóÉñ: ãÇäöÚõ ÇáÒøóßÇÉö æóãõÓúÊóÍöáøõ ãõåõæÑö ÇáäøöÓÇÁö
æóßóÐáößó ãóäö ÇÓúÊóÏÇäó æóáóãú íóäúæö ÞóÖÇÁóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 96 / 12
271-İmam Eba Abdillah (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Hırsızlar üç gruptur: Zekatı
engelleyenler, kadınların mihirlerini (yemeyi) helal sayanlar ve
ödeme niyetinde olmaksızın borçlananlar.”
Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 12
* * *
272 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Åöäøó ãöäú ÈóÑóßóÉö ÇáúãóÑúÃóÉö ÞöáøóÉó ãóåúÑöåÇ æóãöäú ÔõæãöåÇ ßóËúÑóÉö
ãóåúÑöåÇ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
387
272-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Mihrinin azlığı
kadının bereketindendir; mihrinin çokluğu ise onun
uğursuzluğundandır.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 387
* * *
273 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ ÊõÛÇáõæÇ ÈöãõåõæÑö ÇáäøöÓÇÁö ÝóÊóßõæäó ÚóÏÇæóÉð.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 253
273-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Kadınların mihrini yüksek tutmayın;
zira bu düşmanlığa sebep olur.”
Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 253
* * *
274 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Ãó ÞúÏóÑõ ÇáÐøõ äõæÈö ËóáÇËóÉñ: ÞóÊúáõ ÇáúÈóåöíãóÉö æóÍóÈúÓõ
ãóåúÑö ÇáúãóÑÃóÉö æóãóäúÚõ ÇáÇÌöíÑö ÃóÌúÑóåõ .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 64 / 268
274-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Günahların en kötüsü şu üç
günahtır: “Haksız öldürmek, kadının mihrine el koymak
ve işçinin ücretini vermemek.”
Bihar’ul-Envar, c. 64, s. 268
275 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó ÚúÙóãõ ÇáäøößÇÍö ÈóÑóßóÉð Ãó íúÓóÑõåõ ãóÄõæäóÉð.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 299
275-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki giderleri en az olan nikah,
bereketi en büyük nikahtır.”
Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 299
* * *
276 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó ÝúÖóáõ äöÓÇÁö Ãõ ãøóÊí Ãó ÕúÈóÍõåõäøó æóÌúåÇð
æóÃó Þóáøõåõäøó ãóåúÑÇð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 236
276-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin kadınlarından en
üstünü yüzü güzel, mihirleri en az olanlardır.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 236
* * *
277 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóÒóæøóÌú æóáóæú ÈöÎÇÊóã ãä ÍóÏíÏ.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 321
277-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evlen; demirden bir yüzük ile de olsa.”
Kenz’ul-Ummal c. 16, s. 321
* * *
278 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú Ãó ÚúØì Ýí ÕóÏÇÞ ãöáÇó ßóÝøöåö ÓóæíÞÇð Ãóæú ÊóãúÑÇð ÝóÞóÏö
ÇÓúÊóÍóáøó.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 321
278-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Bir avuç bulgur veya hurmayı mihir olarak veren kimseye
(razı olduğu takdirde kadının) nikahı helal ve
sahihtir.”
Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 321
* * *
279 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã:
ÒóæøóÌó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå
æÂáå æÓáã ÚóáöíøÇð Úáíå ÇáÓøáÇã ÝÇØöãóÉó
(Ó) Úóáì ÏöÑöÚö ÍóØóãöíøóÉ ÊõÓÇæí ËóáÇËíäó ÏöÑúåóãÇð.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 251
379-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Resulullah (s.a.v), Ali’yi üç dirhem
değerindeki zırh karşılığında Fatıma
(a.s) ile evlendirdi.”
Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 251
280 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÅöÐÇ ÌÇÁóßõãú ãóäú ÊóÑúÖóæúäó ÎõáúÞóåõ æóÏíäóåõ ÝóÒóæøöÌõæåõ¡ ÞÇáó ÞõáúÊõ
íÇ ÑóÓõæáó Çááåö æóÅöäú ßÇäó Ïó äøöíÇð Ýí äóÓóÈöåö¡ ÞÇáó: ÅÐÇ ÌÇÁóßõãú
ãóäú ÊóÑúÖóæúäó ÎõáúÞóåõ æóÏíäóåõ ÝóÒóæøöÌõæåõ Åöäøóßõãú ÅöáÇø ÊóÝúÚóáõæåõ
Êóßõäú ÝöÊúäóÉñ Ýí ÇáÇÑúÖö æóÝóÓÇÏñ ßóÈíÑñ.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 394
280-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ahlakını ve dinini
beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse
(kızınızı verip) onu evlendirin.” Ya Resulullah (s.a.v)
soyu düşük olsa da mı? diye sorulunca da Peygamber (s.a.v)
şöyle buyurdu: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz
biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu evlendirin.
Eğer (ahlakı ve dini güzel olduğu halde soyu veya benzeri
sebeplerden dolayı kendisine kızı vermez ve gerekeni)
yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.”
et-Tehzib, c. 7, s. 394
* * *
281 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÌóæÇÏõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóäú ÎóØóÈó Åöáóíúßõãú ÝóÑóÖíÊõãú Ïíäóåõ æóÃó ãÇäóÊóåõ (ßÇÆöäÇð ãóäú
ßÇäó) ÝóÒóæøöÌõæåõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
393
281-İmam Cevad (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dininden ve
emanetdarlığından razı olduğunuz birisi sizinle
evlenmek isterse onunla evlenin.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 393
* * *
282 Ü ÌÇÁó ÑóÌõáñ Åöáóì
ÇáÇãÇãö ÇáúÍõÓóíúäö Úáíå ÇáÓøáÇã ÝÞÇáó
Åöäøó áí ÅöÈúäóÉð Ýóãóäú ÊóÑì Ãó äú Ãõ ÒóæøöÌóåÇ áóåõ¡ ÞÇá:
ÒóæøöÌúåÇ ãöãøóä íóÊøóÞí Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó ÝóÅäú Ãó ÍóÈøóåÇ
Ãó ßúÑóãóåÇ æóÅöäú Ãó ÈúÛóÖóåÇ áóãú íóÙúáöãúåÇ.
ÇáãÓÊØÑÝ / 2 / 218
282-Adamın biri İmam
Hüseyin (a.s)’ın yanına gelerek şöyle dedi: “Benim bir
kızım var, onu kiminle evlendirmemi istersin?” İmam Hüseyin
(a.s) şöyle buyurdu: “Allah azze ve celle’den sakınan kimse ile
evlendir. (zira bu şahıs) onu severse kendisine ikram eder,
buğz ederse asla zulüm etmez.”
el-Müstetref, c. 2, s. 218
* * *
283 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÒóæøóÌó ßóÑöíãóÊóåõ ãöäú ÝÇÓöÞ ÝóÞóÏú ÞóØóÚó ÑóÍöãóåÇ.
ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ / 3 / 94
283-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kızını fasık biri ile
evlendiren şüphesiz ki onunla sıla-i rahimini
(yakınlığını) kesmiştir.”
el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 94
* * *
284 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅãúÑóÃóÉð áÇ íóÊóÒóæøó ÌõåÇ ÅáÇø áöÌóãÇáöåÇ áóãú íóÑó
ÝöíåÇ ãÇ íõÍöÈøõ æóãóäú ÊóÒóæøóÌóåÇ áöãÇáöåÇ áÇ íóÊóÒóæøóÌõåÇ ÅáÇø áóåõ
æóßóáóåõ Çááåõ Çöáóíúåö¡ ÝóÚóáóíúßõãú ÈöÐÇÊö ÇáÏøöíäö.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 399
284-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Bir kadınla sadece yüzünün
güzelliği için evlenen kimse (din ve ahlakını göz
önünde bulundurmayan kimse) şüphesiz ki onda sevdiği şeyi
bulamaz. Her kim de bir kadınla malı için evlenirse Allah da onu o
malıyla baş başa bırakır. O halde siz dindar
olanlarını seçiniz.” (Zira bütün hayır ve saadet onun
varlığında gizlidir.)
et-Tehzib, c. 7, s. 399
* * *
285 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅãúÑóÃóÉð íõÑöíÏõ ãóÇáóåÇ Ãó áúÌóÃó åõ Çááåõ Åöáì
Ðáößó ÇáãÇáö.
ÇáßÇÝí / 5 / 333
285-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla malı için
evlenirse Allah onu o malıyla baş başa bırakır. (Yani
zorluklar karşısında ilahi inayet ve lütuftan mahrum bırakır.)
el-Kafi, c. 5, s. 333
* * *
286 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅöãúÑóÃóÉð áöãÇáöåÇ æóßóáóåõ Çááåõ Çöáóíúåö æóãóäú
ÊóÒóæøóÌóåÇ áöÌóãÇáöåÇ ÑóÃì ÝíåÇ ãÇ íóßúÑóåõ æóãóäú ÊóÒóæøóÌóåÇ áöÏíäöåÇ ÌóãóÚó
Çááåõ áóåõ Ðáößó.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 399
286-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla malı için
evlenire Allah onu o malına havale eder. Her kim bir kadınla
güzelliği için evlenirse onda istemediği şeyleri görür. Her
kim de bir kadınla dini için evlenirse Allah bütün o güzellikleri kendisi
için bir araya toplar.”
et-Tehzib, c. 7, s. 399
* * *
287 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅöãúÑóÃóÉð áöÌóãÇáöåÇ ÌóÚóáó Çááåõ ÌóãÇáóåÇ æóÈÇáÇð
Úóáóíúåö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 53
287-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla güzelliği için
evlenirse Allah o kadının güzelliğini kendisi için bir günah ve
azab sebebi kılar.”
Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 53
* * *
288 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÓóÌøóÇÏ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÊóÒóæøóÌó áöáøåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóáöÕöáóÉö ÇáÑøóÍöãö ÊóæøóÌóåó Çááåõ
ÈöÊÇÌö Çáúãõáúßö æóÇáúßÑÇãóÉö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
385
288-İmam Seccad (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle ve sıla-ı
rahim için evlenen kimseye Allah mülk ve keramet tacını giydirir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385
* * *
289 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áÇ ÊóäúßöÍö ÇáúãóÑÃóÉó áöÌóãÇáöåÇ ÝóáóÚáøó ÌóãÇáóåÇ íõÑÏöíåÇ æóáÇ áöãÇáöåÇ
ÝóáóÚóáø ãÇáåÇ íõØúÛíåÇ æóà äúßóÍö ÇáúãóÑÃóÉó áöÏíäöåÇ.
ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ / 3 / 85
289-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kadınlarla güzelliği için
evlenmeyin. Zira güzelliği iffetsizliğine neden olabilir.
Kadınlarla malı için de evlenmeyin, zira malı da tuğyan ve
isyanına neden olabilir. Kadınla dini için evlenen kimseye, Allah
bütün bu güzellikleri bir araya toplar.”
el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 85
* * *
290 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóáúÚõæäñ ãóáúÚõæäñ ãóäú íõÖóíøöÚõ
ãóäú íóÚõæáõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
168
290-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Melundur,
ailesini zayi eden/muhtaç bırakan kimse melundur.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakir, c. 3, s. 168
* * *
291 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÕóÈóÑó Úóáì ÎõáúÞö ÅãúÑÃóÉ ÓóíøöÆóÉö ÇáúÎõáúÞö æóÇÍúÊóÓóÈó Ýí Ðáößó
ÇáÇÌúÑó ÃÚúØÇåõ Çááåõ ËóæÇÈó ÇáÔøÇßöÑíäó.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 /
16
291-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim hanımının kötü
ahlakına sabrederse (küstahlığı sebebiyle ona kızmaz
onu dövmez, kötü laf etmez, iyi geçindirir ve ayni ile mukabelede
bulunmazsa) sabır mükafatını Allah’tan dilemelidir. Allah-u
Teala şükredenlerin sevabını mutlaka verecektir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 16
* * *
292 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÇáúßÇÏøõ Úóáì ÚöíÇáöåö ßÇáúãõÌÇåöÏö Ýí ÓóÈíáö Çááåö.
ÇáßÇÝí / 5 / 88 æãä áÇ
íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 168
292-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ailesinin geçimi için çalışan
kimse Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.”
el-Kafi, c. 5, s. 88
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168
* * *
293 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ßóÝì ÈöÇáúãóÑúÁö ÅöËúãÇð Ãóäú íõÖóíøöÚó ãóäú íóÚõæáõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 168
293-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Erkek için ailesini zayi
etmesi/nafakasız terk etmesi kendisine günah olarak yeter.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168
* * *
294 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãöäú ÓóÚÇÏóÉö ÇáúãóÑúÁö Ãó äú íóßõæäó ÇáúÞóíøöãó Úóáì ÚöíÇáöåö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 168
294-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ailesinin sorumluğunu üstlenmek
erkeğin saadet ve mutluluğundandır.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168
* * *
295 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì :
æóãöäú ÂíÇÊöåö Ãóäú ÎóáóÞó áóßõãú ãöäú Ãó äúÝõÓößõãú Ãó ÒúæÇÌÇð
áöÊóÓúßõäõæÇ ÅöáóíúåÇ æóÌóÚóáó Èóíúäóßõãú ãóæóÏøóÉð æóÑóÍúãóÉð Åöäøó Ýí Ðáößó
áÇíÇÊ áöÞóæã íóÊóÝóßøóÑõæäó.
ÓæÑÉ ÇáÑæã / 30 / 21
295-Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “İçinizden,
kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp;
aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun
varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen kavim
için dersler vardır.”
Rum Suresi/21
* * *
296 Ü Ýí ÈöÍÇÑö ÇáÇäúæÇÑö Úóäö
ÇáäøóÈíøö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :
ÌÇÁóÊú ÇãúÑóÃõÉõ ÚõËúãÇäó Èäö ãóÙúÚõæä Åöáì ÈóíúÊ Ãõãøö ÓóáóãóÉó ÝóÞÇáóÊú
áóåÇ: áöãó ÚóØøóáúÊö äóÝúÓóßö ãöäó ÇáØøíÈö æÇáÕøóÈúÛö æÇáúÎóÖÇÈö æóÛóíúÑöåö¿
ÝóÞÇáóÊ: áÇ äøó ÚõËúãÇäó Èäó ãóÙúÚõæä ÒóæúÌöí ãÇ ÞóÑøó Èóäí ãõÐú ßóÐÇ
æóßóÐÇ¡ ÞÇáóÊú Ãõ ãøõ ÓóáóãóÉó: æóáöãó ÐÇ¿ ÞÇáóÊú: áÇó äøóåõ ÞóÏú
ÍóÑøóãó Úóáì äóÝúÓöåö ÇáäøöÓÇÁó æóÊóÑóåøóÈó¡ ÝóÃóÎúÈóÑóÊú Ãõ ãøõ ÓóáóãóÉó
ÑóÓõæáó Çááå Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã
ÈöÐÇáößó æóÎóÑóÌó Çöáì Ãó ÕúÍÇÈöåö æÞÇáó:
Ãó ÊóÑúÛóÈõæäó Úóäö ÇáäøöÓÇÁö ¡ Åöäøí ÂÊöí ÇáäøöÓÇÁó
æÃõ ÝúØöÑõ ÈöÇáäøóåÇÑö æó Ãó äÇãõ Çááøóíúáó¡ Ýóãóäú ÑóÛöÈó Úóäú
ÓõäøóÊí ÝóáóíúÓó ãöäøí.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 93 / 73
296-Bihar’ul-Envar kitabında
Peygamberden şöyle nakledilmiştir: Osman b. Maz’un’un eşi
Ümmü Seleme’nin evine geldi. Ümmü Seleme kendisine, “Neden güzel
koku sürünmüyor, süslenmiyor, kına ve benzeri şey kullanmıyorsun?”
diye sordu. O şöyle dedi: Şüphesiz ki eşim Osman b. Maz’un
falan günden beri bana hiç yaklaşmamıştır. Ümmü
Seleme, “Neden?” diye sordu. O şöyle dedi: “O kendine
kadını haram kılmış ve kenara çekilmiştir.” Bunun
üzerine Ümmü Seleme Resulullah (s.a.v)’e bunu haber verdi. Resulullah
(s.a.v) ise hemen ashabını toplayarak onlara şöyle buyurdu:
“Kadınlardan yüz mü
çeviriyorsunuz, şüphesiz ki ben kadınların yanına
gidiyorum, gündüzleri yemek yiyorum, geceleri uyuyorum. Kim benim sünnetimden
yüz çevirirse şüphesiz ki benden değildir.”
Bihar’ul-Envar, c. 93, s. 73
* * *
297 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã:
óãóäú ÊóÑóßó ÇáÊøóÒúæöíÌó ãóÎÇÝóÉó ÇáúÚóíúáóÉö ÝóÞóÏú ÃóÓÇÁó ÇáÙøóäøó
ÈöÇááåö ÚóÒøóæóÌóáøó.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 /
385
297-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kim geçim korkusu ile evlilikten
kaçınırsa Allah azze ve celle’ye kötü zanda bulunmuştur.
(Allah’ı kullarına rızık vermekten aciz kabul
etmiştir.)
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385
* * *
298 Ü Úóäö ÇáÇãÇãö
ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇá: Åöäøó ÅãúÑÃóÉð
ÓóÃóáóÊú Ãó ÈÇ ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã
ÝóÞÇáóÊú: Ãó ÕúáóÍóßó Çááåõ Åöäøí
ãõÊóÈóÊøöáóÉñ¡ ÝÞÇáó áóåÇ: æóãóÇ ÇáÊøóÈóÊøõáõ ÚöäúÏóßö¿ ÞÇáóÊ: áÇ ÃõÑíÏõ
ÇáÊøóÒúæöíÌó Ãó ÈóÏÇð¡ ÞÇáó: æóáöãó¿ ÞÇáóÊú: Ãó áúÊóãöÓõ Ýí Ðáößó
ÇáúÝóÖúáó¡ ÝÞÇáó Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÅöäúÕóÑöÝí¡ Ýóáóæú ßÇäó Ýí Ðáößó ÝóÖúáñ áóßÇäÊú ÝÇØöãóÉõ ÕóáóæÇÊõ Çááåö
ÚóáóíúåÇ Ãó ÍóÞøó Èöåö ãöäúßö¡ ÅöäøóÜåõ áóíúÓó Ãó ÍóÏñ íóÓúÈöÞõåÇ
Åáóì ÇáúÝóÖúáö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 219
298-Abdussamed b. Beşir,
İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: “Kadının biri Ebu Cafer -İmam Sadık-
(a.s)’a şöyle dedi: “Allah sana iyilik versin, şüphesiz ki ben
dünyayı terk etmiş bir kadınım.” İmam (a.s) kendisine
şöyle dedi: “Dünyayı terk etmekten maksadın nedir?”
Kadın, “Asla evlenmek istemiyorum.”dedi. İmam (a.s), “Neden?” diye
sordu. Kadın, “Büyük bir fazilete erişmek istiyorum.”dedi. Bunun
üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Git, eğer bu iş üstün
bir şey olsaydı şüphesiz ki Fatıma (a.s) sana bundan daha
evla ve müstahaktı. Zira kadınlardan hiç kimse ondan daha üstün
olamamıştır.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 219
* * *
299 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö
Úóáóíúåö ÇáÓøóáÇãõ ÞÇáó: Åöäøó ËóáÇËó äöÓúæóÉ ÃóÊóíúäó ÑóÓõæáó Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝÞÇáóÊ: ÅÍúÏÇåõäøó:
Åöäøó ÒóæúÌí áÇ íÃúßõáõ ÇááøóÍúãó¡ æÞÇáóÊö ÇáÇõÎúÑì: Åöäøó ÒóæúÌí áÇ íóÔóãøõ
ÇáØøöíÈó¡ æóÞÇáóÊö ÇáÇõÎÑì: Åöäøó ÒóæúÌí áÇ íóÞúÑóÈõ ÇáäøöÓÇÁó¡ ÝóÎóÑóÌó
ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã
íóÌõÑøõ ÑöÏÇÁóåõ ÍóÊøì ÕóÚöÏó ÇáúãöäúÈóÑó ÝóÍóãóÏó Çááåó æóÃ Ëúäì Úóáóíåö
Ëõãøó ÞÇáó Õáøì Çááå Úáíå æÂáå
æÓáã : ãÇ ÈÇáõ Ãó ÞúæÇã ãöäú Ãó ÕúÍÇÈí áÇ íÃú ßõáõæä
ÇááøóÍúãó¡ æáÇ íóÔóãøõæäó ÇáØøöÈó æáÇ íÃú Êõæäó ÇáäøöÓÇÁ.
ÇáßÇÝí / 5 / 496
299-Eba
Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Üç kadın Peygamber
(s.a.v)’in yanına gelerek konuştular. Birisi şöyle dedi:
“Şüphesiz ki eşim et yemiyor.” Diğeri ise şöyle dedi:
“Şüphesiz ki eşim asla kadınlara (bana) yaklaşmıyor.”
Diğeri de şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim asla güzel
koku sürünmüyor.” Peygamber abasını yerden sürükler bir halde
(kızarak) minbere çıktı. Allah’a hamd-u sena ettikten sonra
şöyle buyurdu: “Ashabımdan bir gruba ne olmuş ki et
yemiyor, güzel koku sürünmüyor ve kadınlara yaklaşmıyor.”
el-Kafi, c. 5, s. 496
* * *
300 Ü Úóäö ÇáÇãÇãó ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã: ÞÇá: ÌÇÁóÊú ÅöãúÑÃóÉõ ÚõËúãÇäó
Èäö ãóÙúÚõæä Åáóì ÇáäøóÈöíøö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝóÞÇáóÊú íÇ
ÑóÓõæáó Çááåö Åöäøó ÚõËúãÇäó íóÕõæãõ ÇáäøóåÇÑó æóíóÞõæãõ Çáøóíúáó ÝóÎóÑÌó
ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ãõÛúÖöÈÇð íóÍúãöáõ
äóÚúáóíúåö ÍÊøì ÌÇÁó Åáì ÚõËúãÇäó ÝóæóÌóÏåõ íõÕóáøöí ÝóÇäúÕóÑóÝó ÚõËúãÇäõ Ííäó
ÑÃì ÑóÓõæáõ Çááå Õáøì Çááå Úáíå æÂáå
æÓáã ÝóÞÇáó áå:
íÇ ÚõËãÇä áóãú íõÑúÓöáäí Çááåõ ÊóÚÇáì ÈöÇáÑøó åúÈÇäöíøóÉö æóáßöäú
ÈóÚóËöäí ÈöÇáÍóäóíÝöíøóÉö ÇáÓøóåúáóÉö ÇáÓøóãúÍóÉö¡ ÃÕõæãõ æóÃõ Õóáøöí
æóÇóáúãöÓõ Ãó åúáí Ýóãóäú Ãó ÍóÈøó ÝöØúÑóÊí ÝóáúíóÓúÊóäúøó ÈöÓõäøóÊí
æóÅöäøó ãöäú ÓõäøóÊí ÇáäøößÇÍó.
ÇáßÇÝí / 5 / 494
300-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Osman b. Maz’un’un eşi Peygamber
(s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: “Ya Resulullah şüphesiz ki Osman gündüzleri
oruç tutuyor ve geceleri de ibadet ediyor.” Bunun üzerine Peygamber
kızarak çıktı. Öyle ki ayakkabılarını elinde
taşıyordu. Sonunda Osman’ı namaz kılarken gördü. Osman
Peygamber (s.a.v)’i görünce döndü. Peygamber kendisine
şöyle buyurdu: Ey Osman, Allah beni ruhbaniyet ile
göndermemiştir. Beni hanif/adil, kolay ve fıtrat ile uyumlu bir
din üzere gönderdi. Ben de oruç tutuyorum, namaz kılıyorum,
ehlimle muaşeret ediyorum. O halde her kim benim fıtrat ve dinimi
severse, benim sünnetime uymalıdır. Sünnetimden biri de şüphesiz
ki nikahtır/evliliktir.
el-Kafi, c. 5, s. 494
* * *
301 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
æóíúáñ áÇöãúÑóÃóÉ Ãó ÛúÖóÈóÊú ÒóæúÌóåÇ æóØõæÈì áÇöãúÑóÃÉ ÑóÖöíó ÚóäúåÇ
ÒóæúÌõåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 8 / 310
301-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Eşi kendisine gazab eden kadına
eyvahlar olsun. Eşi kendisinden razı olan kadına ne mutlu.”
Bihar’ul-Envar, c. 8, s. 310
* * *
302 ÜÞÇáóÊú ÝÇØöãÉõ ÚóáóíúåÇ ÇáÓøóáÇãõ:
ÎöíÇÑõßõãú Çóáúíóäúßõãú ãóäÇßöÈóå æó ÇóßúÑóãóåõãú áöäöÓóÇÆöåöãú
ÏáÇÆá ÇáãÇãå Úä ÇÈä ÇáÍÓíä ãÍãÏ Èä åÇÑæä
302-Hz. Fatıma (a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Sizin en iyileriniz/hayırlı olanlarınız insanlara
karşı en iyi/yumuşak davrananlarınızdır. En
değerli olanlarınız ise eşlerine karşı en
merhametli ve bağışlayıcı olanlarınızdır.”
Delail’ul-İmame/İbn’il-Huseyn
Muhammed b. Harun
* * *
303 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ßÇäóÊú áóåõ ÅöãúÑóÃóÊóÇäö Ýóáóãú íóÚúÏöáú ÈóíúäóåõãÇ Ýí ÇáúÞóÓúãö ãöäú
äóÝúÓöåö æóãÇáöåö ÌÇÁó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö ãóÛúáõæáÇð ãÇÆöáÇð ÔöÞøõåõ ÍóÊøì
íóÏúÎõáó ÇáäøÇÑó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 7 / 214
303-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: İki eşi olduğu halde nefsi ve
malı hususunda adalete riayet etmeyen kimse kıyamet günü bedeninin
yarısı zincire vurulmuş ve diğer yarısı da
doğrulmamış bir halde cehennem ateşine girer.”
Bihar’ul-Envar, c. 7, s. 214
* * *
304 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäö ÇöÊøóÎóÐó ÅöãúÑóÃóÉð ÝóáúíõßúÑöãúåÇ¡ ÝóÅöäøóãÇ ÅöãúÑóÃÉõ ÃóÍóÏößõãú
áõÚúÈóÉñ¡ Ýóãóäö ÇÊøóÎóÐóåÇ ÝóáÇ íõÖóíøöÚúåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 224
304-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bir kadın ile evlenen ona ikram
etmelidir. Eşleriniz birer oyuncak (insana huzur veren bir şey)
gibidir. Onu alan zayi etmemelidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 224
* * *
305 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóÏÇÑõæåõäøó ßöáøö ÍÇá æóÃó ÍúÓöäõæÇ áóåõäøó ÇáúãóÞÇáó áóÚóáøóåõäøó
íõÍúÓöäøó ÇáúÝöÚÇáó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 223
305-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “(Her ne kadar kadınlar
görevlerini yapmasa da) onlarla her durumda geçinmeye
çalışın ve onlara güzel sözler söyleyin. Umulur ki
kendilerini düzeltir, işlerini güzelleştirirler.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 223
* * *
306 Ü Úóäú ãõæÓóì Èúäö
ÌóÚúÝóÑ¡ Úóäú ÂÈÇÆöåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:
ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå
æÓáã¡ ßõáøóãÇ ÇöÒúÏÇÏó ÇáúÚóÈúÏõ ÇíãÇäÇð ÅÒÏÇÏó ÍõÈøÇð áöáäøöÓÇÁö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 228
306-Musa b. Cafer babalarından Resulullah
(s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “İnsanın
imanı arttıkça kadınlar hakkındaki sevgisi ve duygusu da
artar.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 228
* * *
307 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÍõÈøöÈó Åöáíøó ãöäó ÇáÏøõ äúíÇ ËóáÇËñ: ÇáäøöÓÇÁõ æÇáØøöíÈõ¡ æóÞõÜÑøóÉõ
Úóíúäí Ýí ÇáÕøóáÇÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 141 æ
ÇáÎÕÇá / 1 / 183
307-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Dünyadan bana sadece kadın ve güzel
koku sevdirildi; ama gözümün nuru namazdadır.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 141 ve el-Hisal, c. 1,
s. 183
* * *
308 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÔóÑøõ ÇáäøÇÓö ÇáúãõÖóíøöÞõ Úóáì Ãó åúáöåö.
äæÑ ÇáÇÈÕÇÑ ááÔÈáäÌí
308-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanların en kötüsü
(maddi açıdan) ailesini darlıkta koyandır.”
Nur’ul-Ebsar Lil-Şeblenci
* * *
309 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
áÇ ÔóÝíÚó áöáúãóÑúÃÉö ÇóäúÌóÍõ ÚöäúÏó ÑóÈøöåÇ ãöäú ÑöÖÇ ÒóæúÌöåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 81 / 345
309-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Rabbi nezdinde kadınlar için en üstün
şefaatçi, sadece eşinin rızayetidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 81, s. 345
* * *
310 Ü Ñóæì Ãó ÈõæÇ
ÇáúÍóÓóäö ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÇóãíÑó ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÎóíÑõ äöÓÇÆößõãú ÇáúÎóãúÓõ
Þíáó íÇ ÇóãíÑó ÇáúãõÄãöäíäó æóãóÇ ÇáúÎóãúÓõ ÞÇáó ÇáúåóíøöäóÉõ ÇááøóÜíøöäóÉõ
ÇáãõæÇÊöíóÉõ ÇáøóÊí ÅÐÇ ÛóÖöÈó ÒóæúÌõåÇ áóãú ÊóßúÊóÍöáú ÈöÛõãúÖ ÍóÊøì íóÑúÖì
æóÇöÐÇ ÛÇÈó ÚóäúåÇ ÒóæúÌõåÇ ÍóÝöÙóÊúåõ Ýí ÛóíúÈóÊöåö ÝóÊöáúßó ÚÇãöáñ ãöäú
ÚõãøÇáö Çááåö æÚÇãöáõ Çááåö áÇ íóÎíÈõ.
ÇáßÇÝí / 5 / 324
310-Ebu’l Hasan er-Rıza (a.s)
Emir’el-Müminin Ali (a.s)’dan şöyle rivayet etmiştir:
“Kadınlarınızın en iyisi beş kişidir.” Kendisine,
“O beş kişi kimlerdir ey Emir’el-Müminin?” diye sorulunca da
şöyle buyurdu:
1-Eşine karşı
mütevazi ve tekebbürsüz veya masrafsız olan.
2-Yumuşak
ahlaklı olan
3-Eşi
ile uyumlu ve tüm işlerinde kendisine yardımcı olan
4-Eşini
kızgın ve bitkin gördüğünde onu razı etmeden asla
gözlerine uyku girmeyen
5-Eşi
yanından ayrılınca gıyabında (malını, yüzsuyunu,
çocuklarını ve iffetini) koruyan… (Daha sonra şöyle
buyurdu:) “Bu kimseler Allah’ın işçilerinden bir işçi
sayılır ve şüphesiz ki Allah’ın işçisi olanlar asla
ümitsiz olmaz, isteklerine nail olurlar.”
el-Kafi, c. 5, s. 324
* * *
311 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Ãó íøõãÇ ÅöãúÑóÃó É ÈÇÊóÊú æóÒóæúÌõåÇ ÚóáóíúåÇ ÓÇÎöØñ Ýí ÍóÞøò
áóãú ÊõÞúÈóáú ãöäúåÇ ÕóáÇÉñ ÍóÊøì íóÑúÖì ÚóäúåÇ.
ÇáßÇÝí / 5 / 507
311-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Eşi haklı olarak kendisine gazab
ettiği halde geceyi geçiren kadının, eşi kendisinden
razı olmadıkça asla namazı kabul olmaz.”
el-Kafi, c. 5, s. 507
* * *
312 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÍóÞøõ ÇáÑøóÌõáö Úóáóì ÇáúãóÑúÃóÉö¡ ÅöäÇÑóÉõ ÇáÓøöÑÇÌö æóÅöÕúáÇÍõ ÇáØøÚÇãö æóÃóäú
ÊóÓúÊóÞúÈöáóåõ ÚóäúÏó ÈÇÈö ÈóíúÊöåÇ ÝóÊóÑóÍøóÈó Èöåö æóÃó äú áÇ ÊóãúäóÚóåõ
äóÝúÓóåÇ ÅáÇø ãöäú ÚöáøóÉ.
ãßÇÑã ÇáÇÎáÇÞ / 2 / 246
312-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Erkeği kadın üzerindeki hakkı
kandili (ışığı) yakması, yemek
hazırlaması, kapının eşiğine kadar kendisini
güzel sözler ile uğurlaması ve özrü olmadıkça nefsini
eşinden sakınmamasıdır.
Mekarim’ul-Ahlak, c. 2, s. 246
* * *
313 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
áÇ ÊõÄóÏøöí ÇáúãóÑúÃóÉõ ÍóÞøó Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÍÊøì ÊõÄóÏøöí ÍóÞøó
ÒóæúÌöåÇ.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 14 / 257
313-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kadın eşinin hakkını eda
etmedikçe asla Allah’ın hakkını eda edemez.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 14, s. 257
* * *
314 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÌÇÁóÊú ÅãúÑóÃÉñ Åöáì ÇáäøöÈöíøö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝóÞÇáóÊú íÇ ÑóÓõæáó Çááåö ãÇ ÍóÞøõ ÇáÒøóæúÌö Úóáóì
ÇáúãóÑúÃóÉö¿ ÝóÞÇáó: Ãóäú ÊõØöíÚóåõ æóáÇ ÊóÚúÕöíåõ .
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 10 / 527
314-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: Kadının biri Nebi (s.a.v)’e gelerek
şöyle dedi: Ya Resulullah, erkeğin kadın üzerindeki
hakkı nedir?” Resulullah şöyle buyurdu: “Ona itaat etmen ve
isyan etmemendir.”
Vesail’uş-Şia, c. 10, s. 527
* * *
315 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãÇãöäú ÇöãúÑÃóÉ ÊóÓúÞí ÒóæúÌóåÇ
ÔóÑúÈóÉð ãöäú ãÇÁ ÅáÇø ßÇäó ÎóíúÑÇð áóåÇ ãöäú ÚöÈÇÏóÉö ÓóäóÉö ÕöíÇãö äóåÇÑöåÇ
æóÞöíÇãö áóíúáóåÇ.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 172
335-Resulullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının eşine (bir
bardak) su içirmesi kendisi için gündüzleri oruç, geceleri ise ibadet edilen
bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır.”
Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 172
* * *
316 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
... æóÚóáóíúåÇ Ãó äú ÊóØöíÈó
ÈóÃó ØúíóÈö ØöíÈöåÇ æóÊóáúÈóÓó ÈöÃó ÍúÓóäö ËöíÇÈöåÇ æóÊóÒó íøóäó
ÈöÇóÍúÓóäö ÒíäóÊöåÇ æóÊóÚúÑöÖó äóÝúÓóåÇ Úóáóíúåö ÛõÏúæóÉð æóÚóÔöíøóÉð.
ÇáßÇÝí / 5 / 508
316-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kadının (eşi için) en güzel
kokular sürmesi, en güzel elbiseler giyinmesi, en güzel süsler ile süslenmesi
ve gece gündüz nefsini eşine takdim etmesi kadının görevidir/hakkıdır.”
el-Kafi, c. 5, s. 508
* * *
317 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÌöåÇÏõ ÇáúãóÑúÃóÉö ÍõÓúäõ ÇáÊøóÈóÚøõáö.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ¡ ÇáßáãÇÊ
ÇáÞÕÇÑ / 494
317-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kadının cihadı eşine iyi eşlik etmesidir.”
Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/494
* * *
318 Ü Úóäú ÃóÈí ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã¡ ÞÇáó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó ÅöÐÇ ÃÑóÏúÊõ Ãó äú Ãó ÌúãóÚó
áöáúãõÓúáöãö ÎóíúÑó ÇáÏøõ äúíÇ æóÇáÇÎöÑóÉö¡ ÌóÚóáúÊõ áóåõ ÞóáúÈÇð ÎÇÔöÚÇð¡
æóáöÓÇäÇð ÐÇßöÑÇð¡ æóÌóÓóÏÇð Úóáóì ÇáúÈóáÇÁö ÕÇÈöÑÇð¡ æóÒóæúÌóÉð ãõÄúãöäóÉð
ÊóÓõÑøõåõ ÅÐÇ äóÙóÑó ÅöáóíúåóÇ æóÊóÍúÝóÙõåõ ÅÐÇ ÛÇÈó ÚóäúåÇ Ýí äóÝúÓöåÇ
æóãÇáöåö.
ÇáßÇÝí / 5 / 327
318-Ebi Cafer (a.s), Resulullah
(s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Allah azze ve
celle şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman için dünya ve ahiret
hayrını bir araya toplamak istediğimde kendisi için huşu
dolu bir kalp, çok zikreden bir dil, belalara sabreden bir beden,
baktığında kendisini sevindirecek ve kendisi olmadığında/gıyabında
malını ve nefsini koruyacak mümin bir eş karar
kılarım/nasip ederim.”
el-Kafi, c. 5, s. 327
* * *
319Ü ÞÇáóÊú ÝÇØãÉ ÚóáóíúåÇ ÇáÓøáÇã:
ÑõæÍöíó áöÑæÍßó ÇáÝöÏÇÁ. æóäóÝúÓí áöäóÝúÓößó ÇáæöÞÇ¡ íÇ ÇÈÇ ÇáÍóÓóäú! Çöäú
ßõäúÊó Ýí ÎíÑò ßõäúÊõ ãóÚóßó æóÇöäú ßõäúÊó Ýí ÔóÑøò ßõäúÊõ ãóÚóßú
319-Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Ruhum ruhuna feda olsun ve nefsim seni belalardan korumaya kalkan olsun ey
Ebe’l-Hasan! (Hz. Ali); Eğer sen hayır ve iyilikte olursan, ben de
seninle beraber olurum ve eğer sen zorluk ve belalarda olursan, yine de
seninle beraber olurum.”
* * *
320 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ãóáúÚõæäóÉñ ãóáúÚõæäóÉñ ÅöãúÑóÃÉñ
ÊõÄúÐí ÒóæúÌóåÇ æóÊóÛõãøõåõ ¡ æóÓóÚöíÏóÉñ ÓóÚíÏóÉñ ÅãúÑÃÉñ ÊõßúÑöãõ
ÒóæúÌóåÇ æóáÇ ÊõÄúÐöíåö æóÊõØöíÚõåõ Ýí ÌóãöíÚö Ãó ÍúæÇáöåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 252
320-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Melundur, mel’undur; eşine eziyet eden
ve üzen kadın mel’undur. Ne mutlu, ne mutlu; eşine ikram eden, ona
eziyet etmeyen ve tüm durumlarda kendisine itaat eden kadına ne mutlu!”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 252
* * *
321 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó ãöäú ÎóíúÑö äöÓÇÆößõãú ÇáúæóáõæÏó ÇáúæóÏõæÏó ÇáÓøóÊíÑÉó ÇáúÚóÝíÝóÉó
ÇáúÚóÒöíÒóÉó Ýí Ãó åúáöåÇ ÇáÐøóáíáóÉó ãóÚó ÈóÚúáöåÇ ÇáúãõÊóÈóÑøöÌóÉó ãöäú
ÒóæúÌöåÇ ÇáúÍóÕÇäó Úóäú ÛóíúÑöåö ÇáøóÊí ÊóÓúãóÚõ Þóæúáóåõ æóÊõØíÚõ
Ãó ãúÑóåõ æóÇöÐÇ ÎóáÇÈöåÇ ÈóÐóáóÊú áóåõ ãÇ ÃóÑÇÏó ãöäúåÇ¡ æóáóãú ÊóÈóÐøóáú
ßóÊóÈóÐøõáö ÇáÑøóÌõáö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 5 /
18 / 367 æÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 235
321-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki en iyi
kadınlarınız; çok doğurgan, çok sevimli/muhabbetli,
sırları saklayan, iffetli, eşi karşısında
mütevazi, ehli (yakınları) karşısında izzetli,
süslerini ve güzelliklerini eşine açan, gayrisinden gizleyen, eşinin
sözlerini güzel dinleyen, emirlerine itaat eden, yalnız
kaldığında kendisinden istediğini veren, sürekli eşi
için süslenen ve erkekler gibi süssüz/sade olmayanlardır.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 5, s. 18, 367
ve Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 235
* * *
322 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãöäú ÓóÚÇÏóÉö ÇáúãóÑúÁö ÇáúãõÓúáöãö ÇáÒøóæúÌóÉõ ÇáÕøÇáöÍóÉõ æóÇáúãóÓúßóäõ
ÇáúæÇÓöÚõ æóÇáúãõÑóßóÈõ ÇáúåóäíÁõ æóÇáúæóáóÏõ ÇáÕøÇáöÍõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 98
322-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Müslüman erkeğin saadeti şu
dört şeye sahip olmadadır:
1-Saliha kadın
2-Geniş
bir ev
3-(Kendisini
hedefine rahat ve hızlı bir şekilde ulaştıran)
İyi bir binek
4-(Ahlak
ve amelleri iyi olan) Salih bir evlat
Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 98
* * *
323 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÌöåÇÏõ ÇáúãóÑúÃÉö ÍõÓúäõ ÇáÊøóÈóÚøõáö æóÃó ÚúÙóãõ ÇáäøÇÓö ÍóÞøÇð
ÚóáóíúåÇ ÒóæúÌõåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 256
323-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kadının cihadı eşine iyi
eşlik etmesidir. Kadının üzerinde en çok/büyük hakkı olan
kimse de eşidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 256
* * *
324 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì:
æÅÐÇ ØóáøóÞúÊõãõ ÇáäøöÓÂÁó ÝóÈóáóÛúäó Ãó Ìóáóåõäøó ÝóÃóãúÓößõæåõäøó
ÈöãóÚúÑõæÝ Ãóæú ÓóÑøöÍõæåõäøó ÈöãóÚúÑõæÝ æáÇ ÊõãúÓößõæåõäøó ÖöÑÇÑÇð áöÊóÚúÊóÏõæÇ
æóãóäú íóÝúÚóáú Ðöáößó ÝóÞóÏú Ùóáóãó äóÝúÓóåõ æóáÇ ÊóÊøóÎöÐõæÇ ÂíÇÊö Çááåö
åõÒõæÇð æóÇÐúßõÑõæÇ äöÚúãóÉó Çááå Úóáóíúßõãú æóãóÇ Ãó äúÒóáó Úóáóíúßõãú
ãöäó ÇáúßöÊÇÈö æóÇáúÍößúãóÉö íóÚöÙõßõãú Èöåö æó Ç ÊøóÞõæÇ Çááåó
æóÇÚúáóãõæÇ Ãó äøó Çááåó Èößõáøö ÔóíÁ Úóáöíãñ.
ÓæÑÉ ÇáÈÞÑÉ / 2 / 231
324-Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Kadınları
boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları
güzellikle tutun, ya da güzellikle bırakın, haklarına tecavüz
etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; böyle yapan
şüphesiz kendisine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya
almayın; Allah'ın üzerinize olan nimetini, öğüt vermek üzere size
indirdiği Kitab ve hikmeti anın, Allah'tan sakının,
Allah'ın her şeyi bildiğini bilin.”
Bakara Suresi/231. ayet
* * *
325 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóÒóæøóÌõæÇ æóáÇ ÊõØóáøöÞõæÇ ÝóÇöäøó ÇáØøóáÇÞó íóåúÊóÒøõ ãöäúåõ ÇáúÚóÑúÔõ.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 22 / 9
325-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Evlenin, boşanmayın, zira
Allah’ın arşı boşanmadan dolayı titrer.”
Vesail’uş-Şia, c. 22, s. 9
* * *
326 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
Åöäøó Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó íõÍöÈøõ ÇáúÈóíúÊó ÇáøóÐí Ýöíåö ÇáúÚõÑÓõ æóíõÈúÛöÖõ
ÇáúÈóíúÊó ÇáøóÐí Ýöíåö ÇáØøóáÇÞõ æóãÇ ãöäú ÔóíÁ Ãó ÈúÛóÖó Åáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó
ãöäó ÇáØøóáÇÞö.
ÇáßÇÝí / 6 / 54
326-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah azze ve celle içinde
evlilik olan evi sever. Hakeza içinde boşanmanın
gerçekleştiği evden ise nefret eder.”
el-Kafi, c. 6, s. 54
* * *
327 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó Çááå ÚóÒøóæóÌóáøó íõÈúÛöÖõ Ãó æú íóáúÚóäõ ßõáøó ÐóæøÇÞ ãöäó
ÇáÑøöÌÇáö æóßõáøó ÐóæøÇÞóÉ ãöäó
ÇáäøöÓÇÁö.
ÇáßÇÝí / 6 / 54
327-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki Allah azze ve celle evlilik
veya boşanmadan maksadı, sadece tat almak/şehvetini tatmin etmek
olan kadın ve erkekten buğz eder, (veya onlara) lanet eder.”
el-Kafi, c. 6, s. 54
* * *
328 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú Óóáöãó ãöäú äöÓÇÁö Ãõ ãøóÊí ãöäú Ãó ÑúÈóÚö ÎöÕÇá ÝóáóåóÇ
ÇáúÌóäøóÉõ ¡ ÅÐÇ ÍóÝöÙóÊú ãÇ Èóíúäó ÑöÌúáóíúåÇ æóÃó ØÇÚóÊú ÒóæúÌóåÇ
æóÕóáøóÊú ÎóãúÓóåÇ æóÕÇãóÊú ÔóåúÑóåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 107
328-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Şu dört haslete sahip olan
ümmetimin kadınları şüphesiz ki cennete girer: Namusunu korur,
eşine itaat eder, beş vakit namazını kılar ve Ramazan
ayında oruç tutarsa...”
Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 107
* * *
329 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì:
Þõáú áöáúãõÄúãöäíäó íóÛõÖøõæÇ ãöäú ÃÈúÕÇÑöåöãú æóíóÍúÝóÙõæÇ ÝõÑõæÌóåõãú
Ðáößó ÃÒúßì áóåõãú Åöäøó Çááåó ÎóÈíÑñ ÈöãÇ íóÕúäóÚõæäó.
ÓæÑÉ ÇáäæÑ ÇáÑÞã 24 ÇáÇíÉ
30
329-Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Mümin erkeklere
söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler,
mahrem yerlerini korusunlar. Bu, onların arınmasını daha
iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz
haberdardır.”
Nur Suresi 30. ayet
* * *
330 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÇáäøóÙóÑõ Óóåúãñ ãöäú ÓöåÇãö ÅÈúáöíÓó ãóÓúãõæãñ ãóäú ÊóÑóßóåÇ áöáøåö
ÚóÒøóæóÌóáøó áÇ áöÛóíúÑöåö Ãó ÚúÞóÈóåõ Çááåõ ÅöíãÇäÇð íóÌöÏõ ØóÚúãóåõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 /
18
330-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Meşru olmayan bakış iblisin
zehirli oklarından biridir. Her kim Allah azze ve celle için
–başkası için değil- haram bakıştan
kaçınırsa Allah da kendisine tadına varacağı bir iman
verir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 18
* * *
331 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÝóÒöäóì ÇáúÚóíúäóíúäö ÇáäøóÙóÑõ¡ æóÒöäóì ÇáúÝóãö ÇáúÞõÈúáóÉõ¡ æóÒöäóì ÇáúíóÏóíúäö
ÇááøóãúÓõ ÕóÏøóÞó ÇáúÝóÑÌõ Ðöáößó Ãó ãú ßóÐøóÈó.
ÇáßÇÝí / 5 / 559
331-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Gözlerin zinası haram
bakışlardır. Ağzın zinası haram öpüşmedir.
Ellerin zinası haram dokunmadır; cinsel ilişki vaki olsun veya
olmasın… (Yani her ne kadar cinsel ilişkide bulunmasa da bu haram
işlerden birini yapan kimse bu organlarıyla zina etmiş
sayılır ve de azap görecektir. Zira bu
davranışları da onun iffetsizliğini ortaya koymaktadır.)”
el-Kafi, c. 5, s. 559
* * *
332 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóÚóä ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááå Úóáóíúåö æóÂáöåö æóÓóáøóãó ÑóÌõáÇð íóäúÙõÑõ
Çöáì ÝóÑúÌö ÅöãúÑóÃóÉ áÇ ÊóÍöáøõ áóåõ¡ æóÑóÌõáÇð ÎÇäó ÃóÎÇåõ Ýí ÅöãúÑóÃóÊöåö¡
æóÑóÌõáÇð íóÍúÊÇÌõ ÇáäøÇÓõ Åáì äóÝúÚöåö ÝóÓóÃó áóåõãõ ÇáÑøõÔúæóÉó.
ÇáßÇÝí / 5 / 559
332-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kendisine helal olmayan kadının
avret mahalline bakan erkeğe Resulullah lanet etmiştir. Hakeza din
kardeşinin eşine ihanet eden ve faydalanmak açısından
kendisine muhtaç olduklarında insanlardan rüşvet isteyen kimseye de
lanet etmiştir.”
el-Kafi, c. 5, s. 559
* * *
333 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Þóæáõ ÇáÑøóÌõáö áöáúãóÑúÃóÉö Åöäøí ÃõÍöÈøõßö áÇ íóÐúåóÈõ ãöäú ÞóáúÈöåÇ
Ãó ÈóÏÇð.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 / 10
333-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Erkeğin kadına, “seni seviyorum”
demesi asla kalbinden çıkmaz.”
Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 10
* * *
334 Ü ÓõÆöáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäö ÇáúÞóÑÇãöáö
ÇáÊøöí ÊóÖóÚõåÇ ÇáäøöÓÇÁõ Ýí ÑõÄõÓöåöäøó íóÕöáúäóåõ ÈöÔõÚõæÑöåöäøó ÝóÞÇáó :
áÇ ÈÃúÓó Úóáì ÇáúãóÑúÃóÉö ÈöãÇ ÊóÒóíøóäóÊú Èöåö áöÒóæúÌöåÇ.
ÇáßÇÝí / 5 / 119
334-İmam Bakır (a.s)’a
kadınların başlarına takıp saçlarını
tutturdukları tokanın hükmü sorulunca şöyle buyurdu:
“Kadının eşi için güzel tokalar ile süslenmesinin
sakıncası yoktur.”
el-Kafi, c. 5, s. 119
* * *
335 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
äóåì ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå
æÂáå æÓáã Ãó äú ÊóÊóÒó íøóäó áöÛóíúÑö ÒóæúÌöåÇ ÝóÇöäú ÝóÚóáóÊú ßÇäó ÍóÞøÇð
Úáì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó Ãó äú íõÍúÑöÞóåÇ ÈöÇáäøÇÑõ.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 / 6
335-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Resulullah (s.a.v) kadının
eşinden gayrisi için süslenmesini yasaklamıştır.
Eşinden gayrisi için süslendiği takdirde Allah azze ve celle’nin onu
ateşi ile yakması bir haktır.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 6
* * *
336 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö
Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:
ßõáøõ ãóäú ÅÔúÊóÏøó áóäÇ ÍõÈøÇð ÅöÔúÊóÏøó áöáúäøöÓÇÁö ÍõÈøÇð.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 / 11
336-Eba Abdillah (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bizi (Ehl-i Beyt’i) en çok sevenler,
kadınları en çok sevenlerdir.”
Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 11
* * *
337 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :
ÎóíúÑõ äöÓÇÆößõãú ÇáúÚóÝöíÝóÉõ ÇáúÛóáöãóÉõ .
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 30
337-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Kadınlarınızın en
hayırlısı iffetli olanlar, eşi için (başkası için
değil) süslenip itaat edenlerdir.”
Vesail’uş-Şia,
c. 20, s. 30
* * *
338 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóßúÊõæÈñ Ýí ÇáÊøóæúÑÇÉö: Ãó äóÇ Çááåõ ÞÇÊöáõ ÇáúÞÇÊöáíäó æóãõÝóÞøöÑõ
ÇáÒøÇäíäó.
ÇáßÇÝí / 5 / 554
338-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Tevrat’ta şöyle
yazılmıştır: Ben Allah’ım, insanları
öldüreni öldürür ve zina edenleri darmadağın ederim.”
el-Kafi c, 5, s. 554
* * *
339 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
áöáÒøÇäí ÓöÊøõ ÎöÕÇá: ËóáÇËñ Ýí ÇáÏøõ äúíÇ æóËóáÇËñ Ýí ÇáÇÎöÑóÉö¡
Ãó ãøóÇ ÇáøóÊí Ýí ÇáÏøõ äúíÇ ÝóíóÐúåóÈõ ÈöäõæÑö ÇáúæóÌúåö æóíõæÑöËõ ÇáúÝóÞúÑó
æóíõÚóÌøöáõ ÇáúÝóäÇÁó æóÃó ãøóÇ ÇáøÊí Ýí ÇáÇÎöÑóÉö ÝóÓóÎóØõ ÇáÑøóÈøö
æóÓõæÁõ ÇáúÍöÓÇÈö æóÇáúÎõáõæÏõ Ýí ÇáäøÇÑö.
ÇáßÇÝí / 5 / 541
339-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Zina eden kimsenin üçü dünyada, üçü de
ahirette olmak üzere altı sıfatı vardır: Dünyada olan üç
sıfat; yüzündeki nurunu (nuraniyetini) gidermesi, kendisini fakir
kılması ve ömrünü kısaltmasıdır. Ahirette olan üç
sıfat ise; Allah’ın gazabı, hesabının kötü
oluşu ve cehennemde temelli kalışıdır.”
el-Kafi, c. 5, s. 641
* * *
340 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó íøõåÇ ÇáäøÇÓõ áÇ ÊóÒúäõæÇ ÝóÊóÒúäíó äöÓÇÁõßõãú¡ ßóãÇ ÊÖÏöíäõ
ÊõÏÇäõ.
ÇáßÇÝí / 5 / 554
340-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Ey İnsanlar, zina etmeyin; aksi takdirde
eşleriniz de zina eder. Yaptığın her işin
aynısı sana da yapılır.”
el-Kafi, c. 5, s. 554
* * *
341 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
æóãóäö ÇöáúÊóÒóãó ÅöãúÑóÃóÉð ÍóÑÇãÇð ÞõÑöäó Ýí ÓöáúÓöáóÉ ãöäú äÇÑ ãóÚó
ÔíúØÇä ÝóíõÞúÐóÝÇäö Ýí ÇáäøÇÑö.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 /
14
341-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kendisine haram olan bir kadını
yaklaşan kimse, şeytan ile birlikte ateşten zincire vurulur ve
cehenneme atılır.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 14
* * *
342 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
ßõáøõ ãÇ Ãó äúÒóáó Èöåö ÇáÑøóÌõáõ ãÇÁóåõ Ýí åÐÇ æóÔöÈúåöåö Ýóåõæó
Òöäì.
ÇáßÇÝí / 5 / 541
342-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Erkeğin, bu ve benzeri yollar ile
(haram yollar ile) boşalması da zina sayılır.”
el-Kafi c. 5, s. 541
* * *
343 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
... ãóáúÚõæäñ ãóáúÚõæäñ ãóäú äóßóÍó ÈóåöíãóÉð.
ÇáßÇÝí / 2 / 270
343-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Hayvanlar ile cinsel ilişkide bulunan
mel’undur, mel’undur.
el-Kafi, c. 2, s. 270
* * *
344 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã:
ÓöÍÇÞõ ÇáäøöÓÇÁö Èóíúäóåõäøó Òöäì.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 5 / 316
344-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: Kadınların birlikte yatması da
(lezbiyencilik ve sevicilikleri de) zinadır.”
Kenz’ul-Ummal c. 5, s. 316
* * *
345 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ËóáÇËóÉñ íõÍöÈøóåóÇ Çááå: ÞöáøóÉõ ÇáßóáÇãö æóÞöáøóÉõ ÇáúãóäÇãö æóÞöáøóÉõ
ÇáØøóÚÇãö¡ ËóáÇËóÉ íõÈúÛöÖõåÇ Çááåõ: ßóËúÑóÉõ ÇáúßóáÇãö æóßóËúÑóÉõ ÇáúãóäÇãö
æóßóËúÑóÉõ ÇáØøóÚÇãö.
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 92
345-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah şu üç şeyi sever: Az
konuşmayı, az uyumayı ve az yemeyi… Şu üç şeyden de
Allah buğz eder: Çok konuşmaktan, çok uyumaktan ve çok
yemekten…”
el-İsna Aşeriye, s. 92
* * *
346 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÊóäóÙøóÝõæÇ Èößõáøö ãóÇ ÇÓúÊóØóÚúÊõãú¡ ÝóÇöäøó Çááåó ÊóÚÇáì Èóäóì ÇáÇÓúáÇãó
Úóáóì ÇáäøóÙÇÝóÉö¡ æóáóäú íóÏúÎõáó ÇáúÌóäøóÉó ÅáÇø ßõáøõ äóÙöíÝ.
ßäÒ ÇáÚãÇá / 20062
346-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Gücünüz yettiğince temiz olun,
şüphesiz ki Allah-u Teala İslam’ı temizlik üzere bina
etmiştir. Temiz olmayanlar cennete de giremez.”
Kenz’ul-Ummal, 20062
* * *
347 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅÏúãÇäõ ÇáÔøóÈóÚö íõæÑöËõ Ãó äæÇÚó ÇáúæóÌóÚö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 359
347-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Çok yemek bir çok
hastalıklara neden olur.”
Gurer’ul-Hikem, s. 359
* * *
348 Ü Úóäö ÇáúÍóÓóäö Èúäö
Ìóåúã ÞÇáó: ÞÇáó Ãó Èõæ ÇáúÍóÓóäö ãõæÓóì Èúäõ ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã: ÎóãúÓñ ãöäó ÇáÓøõäóäö Ýí
ÇáÑøóÃÓö æóÎóãúÓñ Ýí ÇáúÌóÓóÏö: Ýóà ãøóÇ ÇáøóÊí Ýí ÇáÑøóÃúÓö: ÝóÇáÓøöæÇßõ¡
æóÃó ÎúÐõ ÇáÔøÇÑöÈö¡ æóÝóÑúÞõ ÇáÔøóÚúÑö¡ æóÇáúãóÖúãóÖóÉõ æóÇáÇÓúÊöäúÔÇÞõ¡
æóÃó ãøÇ ÇáøóÊí Ýí ÇáúÌóÓóÏö¡ ÝóÇáúÎöÊÇäõ¡ æóÍóáúÞõ ÇáúÚÇäóÉö¡ æóäóÊúÝõ ÇáÇÈúØóíúäö¡
æóÊóÞúáöíãõ ÇáÇÙúÝÇÑö¡ æóÇáÇÓúÊöäúÌÇÁõ.
ÇáÎÕÇá / 125
348-Hasan b. Cehm şöyle
diyor: Ebu’l-Hasan Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur:
Sünnetlerden beş şey insanların başında, beş
şey de bedenlerindedir: Başında olan beş şey: Dişlerini
fırçalamak, bıyıklarını kısaltmak,
saçlarını ayırmak, mazmaza ve istinşak etmek
(ağzına ve burnuna su çekmek)… Bedenlerde olan sünnetler ise; sünnet
olmak, avret mahallindeki kılları traş etmek, koltuk
altındaki kılları traş etmek, tırnaklarını
kesmek ve istinca etmek (yani küçük veya büyük abdest aldığında
temizlenmek.)”
el-Hisal, s. 125
* * *
349 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã
áöáúÍóÓöäö Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÃóáÇ ÃõÚóáøöãóßó ÃúÑúÈóÚó ÎöÕÇá ÊóÓúÊóÛúäí ÈöãÇ Úóäö ÇáØøöÈøö¿ ÞÇáó: Èóáì¡ ÞÇáó:
áÇ ÊóÌúáöÓú Úóáóì ÇáØøóÚÇãö ÅáÇø æóÃó äúÊó ÌÇÆöÚñ æóáÇ ÊóÞõãú Úóäö
ÇáØøóÚÇãö ÅáÇø æóÃó äÊó ÊóÔÊóåöíåö æóÌóæøöÏ ÇáúãóÖúÛó æóÅÐÇ äöãúÊó
ÝóÇÚúÑóÖú äóÝúÓóßó Úóáóì ÇáúÎóáÇÁö ÝóÇöÐÇ ÇÓúÊóÚúãóáúÊó åóÐÇ ÅöÓúÊóÛúäóíúÊó
Úóäö ÇáØøöÈøö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 24 / 245
349-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s), İmam Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Seni doktora
muhtaç etmeyecek dört hasleti sana öğreteyim mi?” İmam
Hasan (a.s), “Evet, öğret” diyince de Hz. Ali (a.s) şöyle
buyurdu: “
1-Acıkmadıkça yemeğin
başına oturma,
2-Henüz
yemek için iştahın olduğu halde sofradan kalk
3-Ağzındaki
lokmayı iyi çiğne
4-Yatarken
tuvalet ihtiyacını gider.
Bunları yapacak olursan şüphesiz ki
doktora muhtaç olmaktan kurtulursun.”
Vesail’uş-Şia, c. 24, s. 245
* * *
350 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó íøõãÇ ÑóÌõá ÇÔúÊóÑì ØóÚÇãÇð ÝóßóÈóÓóåõ Ãó ÑúÈóÚíäó ÕóÈÇÍÇð
íõÑöíÏõ Èöåö ÛöáÇÁó ÇáúãõÓúáöãíäó Ëõãøó ÈÇÚóåõ ÝóÊóÕóÏøóÞó ÈöËóãóäöåö áóãú
íóßõäú ßóÝøÇÑÉð áöãÇ ÕóäóÚó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 89
350-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Herhangi birisi pazardan bir yiyecek
alır, kırk gün onu evinde saklar, Müslümanların pazarında
kıymeti artınca da onu satar (sonra da bu vurgunculuk günahından
arınmak için) bütün değerince sadaka verecek olursa, yine de bu
yaptığı günahın kefareti olamaz.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 89
* * *
351 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäö ÇÊøóÌóÑó ÈöÛóíúÑö ÝöÞúå ÝóÞóÏ ÇöÑúÊóØóãó Ýí ÇáÑøöÈÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 93
351-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Fıkhı olmaksızın
ticarete atılan kimse mutlaka faize düşer.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 93
* * *
352 Ü Úóäú ÃóãíÑ ÇáúãõÄúãöäíäó
Úóáöíøò Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ
Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã: ãóäú
ÈÇÚó æóÇÔúÊóÑì ÝóáúíóÌúÊóäöÈú ÎóãúÓó ÎöÕÇá æóÅáÇø ÝóáÇ íóÈöíÚóäøó æóáÇ
íóÔúÊóÑöíóäøó: ÇáÑøöÈÇ¡ æóÇáúÍóáúÝõ¡ æßöÊúãÇäõ ÇáúÚóíúÈö¡ æóÇáúãóÏúÍõ ÇöÐÇ
ÈÇÚó¡ æÇáÐøóãõ ÅÐÇ ÇÔúÊóÑì.
ÇáÎÕÇá / 1 / 286
352-Emir’el-Müminin
İmam Ali (a.s) Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: “Alış veriş yapan insan şu beş
sıfattan uzak durmalıdır, aksi takdirde bir şey alıp
satmamalıdır. (Bu beş şey şunlardır:) Faiz, yemin
içmek, malın aybını saklamak, satınca övmek ve
alınca yermek.”
el-Hisal, c. 1, s. 286
* * *
353 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ØóáóÈó ÇáÑøöÒúÞó Ýí ÇáÏøõ äúíÇ ÅÓúÊöÚúÝÇÝÇð Úóäö ÇáäøÇÓö
æóÊóæúÓöíÚÇð Úóáì Ãó åúáöåö æóÊóÚóØøõÝÇð Úóáì ÌÇÑöåö áóÞöíó Çááåó
ÚóÒøóæóÌóáøó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö æóæóÌúåõåõ ãöËúáõ ÇáúÞóãóÑö áóíúáóÉó ÇáúÈóÏúÑö.
ÇáßÇÝí / 5 / 78
353-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dünyada rızkı; insanlara muhtaç
olmamak, ailesini genişlikte tutmak ve komşularına ihsanda
bulunmak için taleb eden kimse kıyamet günü yüzü ayın on dördü
gibi parlak ve nurani olduğu bir şekilde Allah azze ve celle’yi mülakat eder.
el-Kafi, c. 5, s. 78
354 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :
ãóäú ÈÇÊó æóÝöí ÞóáúÈöåö ÛöÔøñ áÇöÎíåö ÇáúãõÓúáöãö ÈÇÊó Ýí ÓóÎóØö Çááåö
æó Ãó ÕúÈóÍó ßóÐáößó ÍóÊøì íóÊõæÈó.
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 318
354-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Müslüman kardeşine karşı kalbinde
bir hile düşündüğü halde geceler ve sabahlarsa tövbe edinceye
kadar Allah’ın gazabında olur.”
Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 318
* * *
355 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :
æóãóäú ÛóÔøó ÃóÎÇåõ ÇáúãõÓúáöãó äóÒóÚó Çááåõ ÈóÑóßóÉó ÑóÒúÞöåö
æóÃó ÝúÓóÏó Úóáóíúåö ãóÚíÔóÊóåõ æóæóßóáóåõ Åöáì äóÝúÓöåö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 17 / 283
355-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: Her kim Müslüman kardeşine karşı bir hile
düşünürse, Allah rızkının bereketini alır, geçimini
bozar ve onu kendi nefsiyle baş başa bırakır.”
Vesail’uş-Şia, c. 17, s. 283
* * *
356 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
äóåóì ÇáäøóÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå
æÓáã Ãäú íõÔÇÈó ÇááøóÈóäõ ÈöÇáãÇÁö áöáúÈóíúÚö.
ÇáÊåÐíÈ / 7 / 13
356-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Peygamber (s.a.v) süte su katıp
satmayı yasaklamıştır.”
et-Tehzib, c. 7, s. 13
* * *
357 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã:
áóíúÓó ãöäøÇ ãóäú ÛóÔøóäÇ.
ÝÑæÚ ÇáßÇÝí / 5 / 160 / Í
1
357-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bizlere hile ve sahtekarlık yapan kimse
bizden değildir.”
Furu’ul-Kafi, c. 5, s. 160, 1
* * *
358 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :
ãóäú ÛóÔøó ãõÓúáöãÇð Ýí ÔöÑÇÁ Ãæú ÈóíúÚ ÝóáóíúÓó ãöäøÇ æóíõÍúÔóÑõ íóæúãó
ÇáÞöíÇãóÉö ãóÚó ÇáíóåõæÏö áÇöäøóåõãú Ãó ÛóÔøõ ÇáúÎóáÞö áöáúãõÓúáöãíäó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 80
358-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Alış-verişlerinde müslümanları aldatan
kimse bizden değildir. Allah kıyamet gününde onu Yahudiler ile
haşr eder. Zira Yahudiler müslümanları en çok aldatan kimselerdir.”
Bihar’ul-Envar, c.103, s. 80
* * *
359 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ËóáÇËñ ÃóÎÇÝõåõäøó Úóáì Ãõ ãøóÊí ãöäú ÈóÚúÏí: ÇáÖøóáÇáóÉõ ÈóÚúÏó
ÇáúãóÚúÑöÝóÉö æãõÖóáÇøÊõ ÇáúÝöÊóäö æóÔóåæóÉõ ÇáúÈóØúäö æóÇáúÝóÑúÌö.
ÇáßÇÝí / 2 / 79
359-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Kendimden sonra ümmetim hakkında şu üç
şeyden korkuyorum: Marifetten sonra dalalet (yani anne babası Müslüman
ve yaşadığı yer islami bir çevre olduğu halde inanç,
ahlak veya amellerinde doğru yoldan sapmak), saptırıcı
fitneler (yani dünyada olan olaylar karşısında sabredememeleri
ve tevhidin yücelerinden şehvetperestliğin uçurumuna yuvarlanmaları)
ve şehvet (cinsel içgüdüler)”
el-Kafi, c. 2, s. 79
* * *
360 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãÇ ãöäú ÚöÈÇÏóÉ Ãó ÝúÖóáõ ÚöäúÏó Çááåö ãöäú ÚöÝøóÉö ÈóØúä æóÝóÑúÌ.
ÇáßÇÝí / 2 / 80
360-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah nezdinde en üstün ibadet; karın
(mide) ve cinsel organların iffetidir.”
el-Kafi c. 2, s. 80
* * *
361 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÚóÑóÖóÊú áóåõ ÝóÇÍöÔóÉñ Ãó æú ÔóåúæóÉñ ÝÇÌúÊóäóÈóåÇ ãöäú ãóÎÇÝóÉö
Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÍóÑøóãó Çááåõ Úóáóíúåö ÇáäøÇÑó æóÂãóäóåõ ãöäó ÇáúÝóÒóÚö
ÇáÇßúÈóÑö...
ãßÇÑã ÇáÇÎáÇÞ / 429
361-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim günah ve şehvetini tatmin
imkanı olduğu halde sadece Allah azze ve celle’den koktuğu
sebebiyle sakınırsa Allah ona cehennemi haram kılar ve onu
(kıyamet gününde) büyük korkudan emanda kılar.”
Mekarim’ul-Ahlak, 429
* * *
362 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú æõÞöíó ÔóÑøõ ÞóÈúÞóÈöåö æóÐóÈúÐóÈöåö æóáóÞúáóÞöåö æõÞöíó.
ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ
362-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim karnının, dilinin ve
cinsel organının şerrinden emanda olursa (adeta bütün
günahlardan) korunmuş olur.”
el-Müheccet’ül-Beyza
* * *
363 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÃõÐúßõÑõÇ ÇäúÞöØÇÚó ÇáúáøóÜÐøóÇÊö æóÈóÞÇÁó ÇáÊøóÈöÚÇÊö.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 553
363-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “(Günah esnasında) lezzetlerin
geçiciliğini ve azabın ebediliğini düşünün.”
Nehc’ül-Belağa, 553
* * *
364 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÞóÈøóáó ÛõáÇãÇð ãöäú ÔóåúæóÉ ÇóáúÌóãóåõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó ÈöáöÌÇã
ãöäú äÇÑ.
ÇáßÇÝí / 5 / 548
364-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim şehvet üzere bir çocuğu
öperse Allah azze ve celle ceza gününde ağzına ateşten bir
gem vurur.”
el-Kafi, c. 5, s. 548
* * *
365 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãóíøõ ÇáÇÌúÊöåÇÏö Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÚöÝøóÉö ÈóØúä æóÝúÑúÌ.
ÇáßÇÝí / 2 / 79
365-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Hiçbir cihad karın (mide) ve cinsel
organın iffetinden daha üstün değildir.”
el-Kafi, c.2, s. 79
366 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäö ÇÓúÊóæì íóæúãÇåõ Ýóåõæó ãóÛúÈõæäñ .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 173
366-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İki günü bir olan (ilerlemeyen kimse)
ziyandadır.”
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 173
* * *
367 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóËóáõ ÇáÏøõ äúíÇ ãóËóáõ ãÇÁö ÇáúÈóÍúÑö ßõáøóãÇ ÔóÑöÈó ãöäúåõ
ÇáúÚóØúÔÇäõ ÅÒúÏÇÏó ÚóØóÔÇð ÍÊøóì
íóÞúÊõáóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 311
367-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dünyanın misali, deniz suyunun
misalidir. Susuz kimse ne kadar içerse içsin, onu öldürünceye dek sürekli
susuzluğunu arttırır.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 311
* * *
368 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ Úóáíøõ Èúäõ
ãõÍóãøóÏ ÇáúåÇÏöí Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇóáäøÇÓõ Ýí ÇáÏøõ äúíÇ ÈöÇáÇãúæÇáö æóÝí ÇáÇÎöÑóÉö ÈöÇáÇÚúãÇáö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 78 / 368
368-İmam Ali b. Muhammed
el-Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar dünyada
mallarıyla, ahirette ise amelleri iledir. (Yani dünyevi makamlar mal ile
uhrevi makamlar ise ameller ile elde edilir.)”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 378
* * *
369 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
åóáÇßõ äöÓÇÁõ Ãõ ãøóÊí Ýí ÇáÇúó ãúÑóíúäö ÇáÐøóåóÈö
æóÇáËøöíÇÈö ÇáÑøöÞÇÞö æóåóáÇßõ ÑöÌÇáö Ãõ ãøóÊí Ýí ÊóÑúßö ÇáúÚöáúãö
æóÌóãúÚö ÇáúãÇáö.
ãÌãæÚÉ æÑøÇã
369-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin kadınlarının
helak ve yok oluşu altın ve (yabancı erkeklerin
karşısında giydikleri) ince elbisedendir. Ümmetimin
erkeklerinin helak ve yok oluşu ise ilmi terk edip mal
toplamalarındandır.
Mecmua-i Verram
* * *
370 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
... ÅöÐÇ Íõãöáó ÇáúãóíøöÊõ Úóáì
äóÚúÔöåö ÑóÝúÑóÝó ÑõæÍõåõ ÝóæúÞó ÇáäøóÚúÔö æóåõæó íõäÇÏí: íÇ Ãó åúáí æóíÇ
æõ áúÏí áÇ ÊóáúÚóÈóäøó Èößõãõ ÇáÏøõ äúíÇ ßóãÇ áóÚöÈóÊú Èí ÝóÌóãóÚúÊõ
ÇáúãÇáó ãöäú Íöáøöåö æóÛóíúÑö Íöáøöåö Ëõãøó ÎóáøóÝúÊõåõ áöÛóíúÑí ÝóÇáãóåúäóÃõ
áóåõ æÇáÊøóÈöÚóÉõ Úóáíøó ÝóÇÍúÐóÑõæÇ ãöËóáó ãÇ Íóáøó Èí.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 6 / 161
370-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: Ölü, defin edilmek için omuzlarda
taşındığında ruhu cesedinin üstünde durur ve
şöyle nida eder: “Ey ehlim, ey çocuklarım, dünya beni
aldattığı gibi sizi de aldatmasın, malın helalinden ve
haramından topladım, sonra başkasına bıraktım.
Şimdi ise lezzeti başkalarına, azabı ise bana
kalmıştır. O halde başıma gelenlerden
sakının.”
Bihar’ul-Envar, c. 6, s. 161
* * *
371 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú ÑóÃóì ÇáúÚóÈúÏõ Ãó Ìóáóåõ æóÓõÑúÚóÊóåõ Åöáóíúåö áÇ ÈúÛóÖó
ÇáÇãóáó æóØóáóÈó ÇáÏøõ äúíÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 73 / 166
371-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsan ecelini ve süratle
gelişini görecek olsaydı arzularından ve dünyayı
taleb etmekten nefret ederdi.”
Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 166
* * *
372 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóËóáõ ÇáÏøõäúíÇ ãóËóáõ ÇáúÍóíøóÉö ãóÓøõåÇ áóíøöäñ æóÝöí ÌóæúÝöåÇ ÇáÓøóãøõ
ÇáúÞÇÊöáõ íóÍúÐóÑõåóÇ ÇáÑøöÌÇáõ ÐóæõæÇ ÇáÚõÞõæáö æóíóåúæí ÅáóíúåÇ ÇáÕøöÈúíÇäõ
ÈóÃó íúÏöíåöãú .
ÇáßÇÝí / 2 / 315
372-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dünyanın misali, yılan misalidir.
Dokunuşu/derisi yumuşak, içi ise öldürücü zehirdir. Akıl
sahibi insanlar ondan kaçar, çocuklar ise onu yakalamak isterler.”
el-Kafi, c. 2, s. 315
* * *
373 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÍõÈøõ ÇáÏøõ äúíÇ ÑóÃúÓõ ßõáøö ÎóØöíÆóÉ.
ÇáßÇÝí / 2 / 315
373-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dünya sevgisi, bütün günahların
başıdır.”
el-Kafi, c. 2, s. 315
374 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÍõÓóíúäõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ÇáäøÇÓó ÚóÈíÏõ ÇáÏøõ äúíÇ æóÇáÏøöíäõ áóÚöÞñ Úóáì
Ãó áúÓöäóÊöåöãú íóÍõæØõæäóåõ ãÇ ÏóÑøóÊú ãóÚÇíöÔõåõãú ÝóÇöÐÇ ãõÍøöÕõæÇ
ÈöÇáÈóáÇÁö Þóáøó ÇáÏøóíøÇäõæäó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 117
374-İmam Hüseyin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki insanlar dünyanın
kuludur. Dinleri sadece laftadır, maişetleri/geçimleri temin
edildiği müddetçe dinin etrafında dönerler. Belalar ile imtihan
edildikleri takdirde ise dindar olanları azalır.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 117
* * *
375 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúãõÌúÊóÈì Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÚóÌöÈúÊõ áöãóäú íóÊóÝóßøóÑõ Ýí ãà ßõæáöåö ßóíúÝó áÇ íóÊóÝóßøóÑÝí
ãóÚúÞõæáöåö¡ ÝóíõÌóäøöÈõ ÈóØúäóåõ ãÇ íõÄúÐöíåö æó íõæÏöÚõ ÕóÏúÑóåõ ãÇ
íõÑúÏöíåö .
ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 84
375-İmam Mücteba
şöyle buyurmuştur: “Yiyeceğini düşündüğü halde,
ruhi/fikri yönlerini düşünmeyen kimseye şaşarım. Zira
o kendisine eziyet eden yiyeceklerden karnını/midesini koruduğu
halde, göğsünü/kalbini kendisini helak edecek şeylere açar.”
Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 84
* * *
376 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ
Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ÇáúÈõÎúáó æóÇáúÌõÈúäó æÇáúÍöÑúÕó ÛóÑÇÆöÒó ÔóÊøì íóÌúãóÚõåÇ ÓõæÁõ
ÇáÙøóäøö ÈöÇááåö.
äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ / 53
376-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki cimrilik, hırs
ve korkaklık, farklı/dağınık iç güdülerdir ki hepsi
Allah’a kötü zanda bulunma hususunda birleşir.”
Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup
* * *
377 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú Ãó äøó áÇöÈúäö ÂÏóãó æÇÏöíóíúäö íóÓíáÇäö ÐóåóÈÇð æóÝöÖøóÉð
áÇóÈúÊóÛì Å áóíúåöãÇ ËÇáöËÇð.
ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 /
418
377-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Adem oğlu için altın ve gümüş
dolusu iki nehir aksa yine de üçüncüsünü ister.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 418
* * *
378 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÊóÚóáøóÞó ÞóáúÈõåõ ÈöÇáÏøõ äúíÇ ÊóÚóáøóÞó ÞóáúÈõåõ ÈöËóáÇËö
ÎöÕÇá: åóãøñ áÇ íóÝúäì æóÃó ãóáñ áÇ íõÏúÑóßõ æóÑóÌÇÁñ áÇ íóäÇáõ.
ÇáßÇÝí / 2 / 320
378-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kalbi dünyaya bağlanan kimse üç
şeye bağlanmış olur: Bitmeyen bir hüzün,
ulaşamayacağı arzular ve kavuşamayacağı
ümitler.”
el-Kafi c. 2, s. 320
* * *
379 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ßóãú ãöäú ÔóÞöíøò ÍóÖóÑóåõ Ãó Ìóáõåõ æóåõæó ãõÌøöÏñ Ýí ÇáØøóáóÈö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 240
379-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir çok kötü insan eceli
geldiği halde (dünya malını) taleb etmek ile
uğraşır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 240
* * *
380 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ ÊóÓúÊóÈúÏøó ÈöÑÃúíößó Ýóãóäö ÇÓúÊóÈóÏøó ÈöÑóÃúíöåö åóáóßó.
ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 443
380-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: Kendi başına hareket etme,
şüphesiz ki kendi başına hareket eden helak olur.”
Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 443
* * *
381 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ßÇäó ÚöäúÏó äóÝúÓöåö ÚóÙíãÇð ßÇäó ÚöäúÏó Çááåö ÍóÞíÑÇð.
ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 308
381-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendini büyük görürse Allah
nezdinde küçük sayılır.”
Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 308
* * *
382 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãó åúáóßó ÇáäøÇÓó ÅËúäÇäö: ÎóæúÝõ ÇáúÝóÞúÑö æóØóáóÈõ ÇáúÝóÎúÑö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 72 / 39
382-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar iki şeyden helak
olmuşlardır: “Fakirlik korkusu ve üstünlük taslama isteği”
Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 39
* * *
383 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅöíøÇßó æóÇáÇÚúÌÇÈó æóÍõÈøó ÇáÇØúÑÇÁö ÝóÇöäøó Ðöáößó ãöäú ÃóæúËóÞö ÝõÑóÕö
ÇáÔøóíúØÇäö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 298
383-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendini beğenmekten/zahiri
güzelliklerine güvenmekten ve kendini övmede aşırı
gitmekten sakın. Zira bu şeytanın en sağlam/güvenilir
fırsatlarından biridir.”
Gurer’ul-Hikem, s. 298
* * *
384 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áÇ íóÏúÎõáõ ÇáúÌóäøóÉó ãóäú Ýí ÞóáúÈöåö ãöËúÞÇáõ ÐóÑøóÉ ãöäú ßöÈúÑ.
ÇáßÇÝí / 2 / 310
384-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kalbinde bir zerre kibir bulunan kimse asla
cennete giremez.”
el-Kafi, c. 2, s. 310
385 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÖóãöäúÊõ áöãóäö ÇÞúÊóÕóÏó Ãó äú áÇ íóÝúÊóÞöÑó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 346
385-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İktisatlı/tasarruflu olan
kimsenin fakir olmayacağına ben kefilim.”
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 347
* * *
386 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÑóÃúÓõ ÇáÓøöíÇÓóÉö ÅÓúÊöÚúãÇáõ ÇáÑøöÝúÞö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 182
386-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Siyasetin başı
yumuşaklık ve uyum içinde olmaktır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 182
* * *
387 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãÇ ÝóæúÞó ÇáßóÝÇÝö ÃöÓúÑÇÝñ .
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 15 / 271
387-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “İhtiyaçtan fazlası
israftır.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 15, s. 271
* * *
388 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúßÇÙöãõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú Ãó äøó ÇáäøÇÓó ÞóÕóÏõæÇ Ýí ÇáúãóØúÚóãö áÇóÓúÊóÞÇãóÊú
Ãó ÈúÏÇäõåõãú.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 66 / 334
388-İmam Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlar yiyeceklerinde
iktisatlı olsalardı sağlam/güçlü bedenlere sahip
olurlardı.”
Bihar’ul-Envar, c. 66, s. 334
* * *
389 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãÇ ãöäú Ãó ÍóÏ íóãõÑøõ ÈöãóÞúÈóÑóÉ ÅáÇø æóÃó åúáõ ÇáúãóÞúÈóÑóÉö
íõäÇÏõæäó: íÇ ÛóÇÝöáõ! áóæú ÚóáöãúÊó ãÇ ÚóáöãúäÇ áóÐÇÈó áóÍúãõßó Úóáì ÌóÓóÏößó.
ÇÑÔÇÏ ÇáÞáæÈ
389-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Mezarlıktan geçen herkese mezardakiler
şöyle seslenir: “Ey
gafil! Bizim bildiğimiz şeyi sen de bilseydin, bedenindeki bütün
etler erirdi.”
İrşad’ul-Kulub
390 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÅÐÇ ßÇäó Ãõ ãóÑÇÄõßõãú ÎöíÇÑóßõãú æóÃó ÛúäöíÇÄßõãú ÓóãóÍÇÆóßõãú
æóÃó ãúÑõßõãú ÔõæÑì Èóíúäóßõãú ÝóÙóåóÑó ÇáÇÑúÖö ÎóíúÑñ áóßõãú ãöäú
ÈóØúäöåÇ¡ æóÅÐÇ ßÇäó Ãõ ãóÑÇÄõßõãú ÔöÑÇÑóßõãú æóÃó ÛúäöíÇÄõßõãú
ÈõÎóáÇÆóßõãú æóáóãú Êóßõäú Ãó ãúÑõßõãú ÔõæÑì Èóíúäóßõãú ÝóÈóØúäõ ÇáÇÑúÖö
ÎóíúÑñ áóßõãú ãöäú ÙóåúÑöåÇ.
ãäåÌ ÇáÕÇÏÞíä / 2 / 373
390-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman yöneticileriniz,
iyileriniz; zenginleriniz, en cömertleriniz; İşleriniz, ise
kendi aranızda şura ile olursa yeryüzü içindeki bütün güzellikleri
sizin için ortaya çıkarır. Ama eğer yöneticileriniz, en
kötüleriniz; zenginleriniz, en cimrileriniz ve işleriniz de kendi
aranızda şura ile olmazsa yerin altı sizler için yerin üzerinden
daha hayırlı olur.”
Minhac’us-Sadikin, c. 2, s. 373
* * *
391 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÔóÇæóÑó Ðóæöíó ÇáúÚõÞõæáö ÇöÓúÊóÖóÇÁó ÈöÃó äúæÇÑö ÇáúÚõÞõæáö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 336
391-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim akıl sahipleriyle
meşveret ederse akıllarının
ışığından aydınlanır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 336
* * *
392 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÔóÇæóÑó Ðóæöíó ÇáÇáúÈÇÈö Ïóáøó Úóáóì ÇáÑøóÔÇÏö¡ æóäÇáó ÇáäøõÕõÍó
ãöãøóäú ÞóÈöáóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 105
392-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim akıl sahipleriyle
meşveret ederse (bu meşveret onun) rüşt ve kemaline delalet eder
ve (meşveret için) kabul ettiği kimseler vasıtasıyla bir
nasihata/hayra erişir.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 105
* * *
393 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãÇ ÔóÞì ÚóÈúÏñ ÞóØøõ ÈöãóÔúæóÑóÉ æóãÇ ÓóÚóÏó ÈöÇÓúÊöÛúäÇÁ ÈóÑóÃúí.
äåÌ ÇáÝÕÇÍÉ / 533
393-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Meşveret eden kimse asla
mutsuz/şaki olmaz. Kendi başına hareket eden kimse ise asla
mutlu olamaz.”
Nehc’ül-Fesahe 533
* * *
394 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúÚöÈóÇÏóÉõ ÓóÈúÚõæäó ÌõÒúÁÇð Ãó ÝúÖóáõåÇ ØóáóÈõ ÇáúÍóáÇáö.
ÇáÊåÐíÈ / 6 / 324
394-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İbadet yetmiş cüzdür. En üstünü
ise helalinden kazanç sağlamaktır.”
et-Tehzib, c. 6, s. 324
* * *
395 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
åóíúåóÇÊó ãöäú äóíúáö ÇáÓøóÚÇÏóÉö ÇáÓøõßõæäõ Åöáóì ÇáúåóæÇäöí æÇáÈöØÇáóÉö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 197
395-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Heyhat! Heyhat! İşsizlik ve
tembelliğe alışmış kimseler nasıl saadete
erişebilir?”
Gurer’ul-Hikem, s. 197
* * *
396 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅöíøÇßó æóÇáúßóÓóáó æóÇáÖøóÌóÑó ÝóÅäøóåõãÇ ãöÝúÊÇÍõ ßõáøö ÔóÑøò.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 175
396-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Tembellik ve tahammülsüzlükten uzak dur,
zira bunlar bütün kötülüklerin anahtarıdır.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 175
* * *
397 Ü Ñóæì Ãó äóÓõ Èúäõ
ãÇáöß Ãó äøó ÑóÓõæáó Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã áóãøóÇ Ãó ÞúÈóáó ãöäú ÛóÒúæóÉö ÊóÈõæß ÇöÓúÊóÞúÈóáóåõ
ÓóÚúÏõ ÇáÇäúÕÇÑöíøö ÝóÕÇÝóÍóåõ ÇáäøöÈöíøõ
Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Ëõãøó ÞÇáó áóåõ: ãÇ åÐóÇ ÇáøóÐí Ãó ßúÊóÈó
íóÏóíúßó¿ ÞÇáó: íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Ãó ÖúÑöÈõ ÈöÇáúãóÑøö æóÇáúãöÓúÍÇÉö
ÝóÃó äúÝóÞõåõ Úóáì ÚöíÇáí ÝóÞóÈøóáó íóÏóåõ ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã æÞÇáó: åÐöåö íóÏñ áÇ
ÊóãóÓøõåóÇ ÇáäøÇÑõ.
ÇÓÏ ÇáÛÇÈÉ / 2 / 269
397-Enes
bin Malik şöyle rivayet etmektedir: “Resulullah (s.a.v) Tebük
gazvesinden dönünce Sa’d’ul Ensari onu karşıladı. Peygamber
(s.a.v) kendisiyle tokalaştıktan sonra ona şöyle buyurdu:
“Elindeki bu nasırlar neden oluştu?” Sa’d şöyle cevap
verdi: “Ya Resulullah ben, evimin geçimini kazanmak için ip ve kürekle
çalışıyorum.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) elini öptü ve
şöyle buyurdu: “Bu el asla cehennem ateşini görmeyecek
eldir.”
Üsdü’l-Gabe, c. 2, s. 269
398 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÝóæÞó ßõáøö ÈöÑøò ÈöÑøñ ÍóÊøì íõÞúÊóáó ÇáÑøóÌõáõ Ýí ÓóÈíáö Çááåö
ÚóÒøóæóÌóáøó ÝóáóíúÓó ÝóæúÞóåõ ÈöÑøñ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 10
398-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her iyiliğin üstünde bir iyilik
vardır. Ancak kul Allah azze ve celle yolunda şehit olunca (onun bu
şahadetinden) daha üstün bir iyilik yoktur.”
Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 10
* * *
399 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÞõÊöáó Ýí ÓóÈíáö Çááåö áóãú íõÚóÑøö Ýúåõ Çááåõ ÔóíÆÇð ãöäú
ÓóíøöÆÇÊöåö.
ÇáßÇÝí / 5 / 54
399-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda öldürülen kimseye Allah
hiç bir kötülüğünü göstermez.”
el-Kafi, c. 5, s. 54
* * *
400 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
... æóÇáøóÐí äóÝúÓöí ÈöíóÏöåö áóæú
Ãó äøó Ãó åúáó ÇáÓøóãæÇÊö æóÇáÇÑúÖö ÅÌúÊóãóÚõæÇ Úóáì ÞóÊúáö ãõÄúãöä
Ãó æú ÑóÖõæÇ Èöåö áÇóÏúÎóáóåõãõ Çááåõ Ýí ÇáäøÇÑ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 149
400-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Nefsim elinde olan Allah’a and olsun ki
bütün göklerin ve yerin ehli bir müminin katlinde birleşse veya onun
katlinden razı olsa Allah hepsini cehennem ateşine atar.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 149
* * *
401 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóÇãöäú ÞóØúÑóÉ Ãó ÍóÈøõ Åöáóì Çááå ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú ÞóØúÑóÉö Ïóã Ýí
ÓóÈíáö Çááåö.
æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 15 / 14
401-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye, Allah yolunda
dökülen kan damlasından daha sevimli hiç bir damla yoktur.”
Vesail’uş-Şia, c. 15, s. 14
* * *
402 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúãóåúÏöíøõ ãöäú ÚöÊúÑóÊöí ãöäú æõáúÏö ÝÇØöãóÉó.
Óää ÃÈí ÏÇæÏ / 4 / 107
402-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Mehdi (a.s) benim itretimden ve Fatıma
(a.s)’ın evlatlarındandır.”
Sünen-i Ebi Davud, c. 4, s. 107
* * *
403 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ØõæÈì áöãóäú Ãó ÏúÑóßó ÞÇÆöãó Ãó åúáó ÈóíúÊí æóåõæó ãõÞúÊóÏ Èöåö
ÞóÈúáó ÞöíÇãöåö¡ íóÊóæó áøóì æóáöíøöåö æóíóÊóÈóÑøóÃõ ãöäú ÚóÏõæøöåö
æóíóÊóæó áøöì ÇáÇ ÆöãøóÉó ÇáúåÇÏíóÉ ãöäú ÞóÈúáöå¡ Ãæ áÆößó
ÑõÝóÞÇÆí æóÐóæõæÇ æõÏøí æóãóæóÏøóÊí æóÃó ßúÑóãõ Ãõ ãøóÊí Úóáóíøó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 129
403-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imden Kaim’i (Hz. Mehdi’yi) gören ve
kıyamından önce kendisine uyan, dostuna dost olan,
düşmanından uzaklaşan ve ondan önceki hidayet
imamlarının velayetini kabul eden kimseye ne mutlu! Onlar benim
dostlarım, sevgi duyduğum ve ilgi gösterdiğim kimselerdir.
Onlar benim için ümmetimin en değerli insanlarıdır.”
Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 129
* * *
404 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íóÈúÚóËõ Çááåõ ÑóÌõáÇð ãöäú ÚöÊúÑóÊí ãöäú Ãó åúáö ÈóíúÊí ÝóíóãúáÇõ
Èöåö ÇáÇÑúÖó ÞöÓúØÇð ßóãÇ ãõáöÆóÊú ÙõáúãÇð æóÌóæúÑÇð.
ÇáãÕäÝ / 11 / 371
404-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Allah itretimden ve Ehl-i Beyt’imden birini
gönderir. O yeryüzü zulümle dolduktan sonra, yeryüzünü adaletle doldurur.”
el-Müsennef, c. 11, s. 371
* * *
405 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ãÇÊó æóáóãú íóÚúÑöÝú ÅãÇãó ÒóãÇäöåö ãÇÊó ãíÊóÉð ÌÇåöáöíøóÉð.
ãÓäÏ ÇÍãÏ Èä ÍäÈá/ 2 / 83
æ / 3 / 446 æ / 4 / 96¡
ÕÍíÍ ÇáÈÎÇÑí / 5 / 13
æÕÍíÍ ãÓáã / 6 / 21 ÇáÑÞã 1849
æ 25 ãÕÏÑÇð ÂÎÑ ãä ãÕÇÏÑ
ÚáãÇÁ ÇáÚÇãøÉ
405-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim ölür de zamanının
İmamını (şu anda Hz. Mehdi’yi) tanımazsa cahiliye
üzere ölmüş gibidir.”
Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c.2, s.83; c.3,s.446 ve
c.4, s.96
Sahih-i Buhari c.5,s.13; Sahih-i Müslim c.6, s.21,
1849. Hadis ve Ehl-i Sünnet alimlerinin yazdığı 25 kaynak
eserden naklen.
406 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú ÞóÏú ÞÇãó ÞÇÆöãõäÇ áÇóäúÒóáóÊö ÇáÓøóãÇÁõ ÞóØúÑóåÇ¡ æóáÇó ÎúÑóÌóÊö
ÇáÇÑúÖö äóÈÇÊóåÇ¡ æóáóÐóåóÈóÊö ÇáÔøóÍúäÇÁõ ãöäú ÞõáõæÈö ÇáúÚöÈÇÏö æóÅÕúØóáóÍóÊö
ÇáÓøöÈÇÚõ æóÇáúÈóåÇÆöãõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 316
406-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Kaim’imiz (Hz. Mehdi)
kıyam edecek olursa gök yağmurunu nazil buyurur, yer yüzü
bitkilerini yeşertir. Kulların kalbinden kin ve düşmanlık
silinir, yırtıcı ve evcil hayvanlar birbirlerinden korkmazlar.”
Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 316
* * *
407 Ü Úóäú ÃóÈöí ÇáúÌÇÑõæÏö
ÞÇáó: ÞõáúÊõ áÇÈöí ÌóÚúÝóÑ Úáíå ÇáÓøáÇã:
íóÇÈúäó ÑóÓõæáö Çááåö åóáú ÊóÚúÑöÝõ ãóæóÏøóÊí áóßõãú æóÇäúÞöØÇÚí Åáóíúßõãú
æóãõæÇáÇÊí ÅíøÇßõãú¿ ÝÞÇáó: äóÚóãú
ÝóÞõáúÊõ: ÝóÇöäøí Ãó ÓúÃóáóßó ãóÓúÃó áóÉð ÊõÌíÈõäí ÝíåÇ ÝóÇöäøí
ãóßúÝõæÝõ ÇáÈóÕóÑö Þóáöíáõ ÇáúãóÔúíö æóáÇ Ãó ÓúÊóØöíÚõ ÒöíÇÑóÊóßõãú ßõáøó
Ííä ÞÇáó: åÇÊö ÍÇÌóÊóßó¡ ÞõáúÊõ: Ãó ÎúÈöÑúäí ÈöÏíäößó ÇáÐøí ÊóÏíäõ Çááåó
ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåö Ãó äúÊó æóÃó åúáõ ÈóíúÊößó áÇöóÏíäó Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåö¡ ÞÇáó:
Åöäú ßõäúÊó Ãó ÞúÕóÑúÊó ÇáúÎõØúÈóÉó ÝóÞóÏú Ãó ÚúÙóãúÊó
ÇáúãóÓúÃó áóÉó¡ æÇááåö áÇõ ÚúØöíóäøóßó Ïöíäí æóÏíäó ÂÈÇÆöíó ÇáøóÐí
äóÏíäõ Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåö: ÔóåÇÏóÉó Ãóäú áÇ Åáåó ÅáÇø Çááå¡ æóÃó äøó
ãõÍóãøóÏÇð ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå
æÂáå æÓáã¡ æóÇáÇÞúÑÇÑó ÈöãÇ ÌÇÁó Èöåö ãöäú ÚöäúÏö Çááåö¡ æóÇáúæóáÇíóÉó áöæóáøöíäÇ
æóÇáúÈóÑÇÁóÉð ãöäú ÚóÏõæøöäÇ¡ æóÇáÊøóÓúáíãó áÇöãúÑöäÇ¡ æóÇäúÊöÙÇÑó ÞÇÆöãöäÇ¡
æÇáÇöÌúÊöåÇÏó æóÇáúæóÑóÚó.
ÇáßÇÝí / 1 / 34
407-Ebi Carud şöyle diyor:
“İma Bakır (a.s)’a şöyle dedim: “Ey İbn-i Resulullah
size olan sevgimi bağlılığımı ve dostluğumu
biliyor musunuz?” İmam Bakır (a.s), “Evet” deyince de şöyle
dedim: “O halde size bir soru sormak ve cevabınızı almak
istiyorum. Şüphesiz ki benim gözlerim görmüyor, çok az yol
yürüyebiliyorum ve sürekli sizleri ziyaret edemiyorum.” İmam Sadık
(a.s), “İsteğini söyle” diye buyurunca da şöyle dedim:
“Siz ve Ehl-i Beyt’inizin, kendisiyle Allah azze ve celle’ye ibadet
ettiğiniz dini bana söyle, ben de o din vesilesiyle Allah azze ve
celle’ye ibadet edeyim. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:
“Gerçi kısa bir söz
söyledin, ama büyük bir soru sordun. Vallahi benim ve babalarımın
Allah azze ve celle’ye ibadet ettiği dini sana da söyleyeceğim.
(O din şudur) Allah’tan başka ilah olmadığına ve
Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahadet etmek, Allah
nezdinden nazil olan her şeyi ikrar etmek, velimizin velayetini kabul etmek,
düşmanlarımızdan beri olmak, emrimize teslim olmak, Kaim’imizi
beklemek (farz ve helal işlerde) çalışmak ve (günahlardan)
sakınmak.”
el-Kafi, c. 1, s. 34
* * *
408 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
... ÅöÐÇ ÞÇãó ÞÇÆöãõäÇ æóÖóÚó íóÏóåõ Úóáì ÑõÄõÓö ÇáúÚöÈÇÏö ÝóÌóãóÚó Èöåö
ÚõÞõæáóåõãú¡ æóßóãõáóÊú Èöåö Ãó ÍúáÇãõåõãú¡ Ëõãøó ãóÏøó Çááåõ Ýí
Ãó ÈúÕÇÑöåöãú æóÃó ÓúãÇÚöåöãú ÍóÊøì áÇ íóßõæäó Èóíúäóåõãú æóÈóíúäó
ÇáúÞÇÆöãö ÍöÌÇÈñ íõÑíÏõ Ãó äú íõßóáøöãóåõãú ÝóíóÓúãóÚõæäó¡ æóíóäúÙõÑõæäó
Åáóíúåö æóåõæó Ýí ãóßÇäöåö !
íæã ÇáÎáÇÕ / 269
408-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kaim’imiz kıyam edince elini
kulların başının üstüne koyar, böylece
akıllarını bir araya toplar gelişimlerini kemale erdirir.
Allah görüşlerini ve duyuşlarını güçlendirir.
Öyle ki kendileriyle Kaim (Hz. Mehdi) arasında hiç bir
örtü/engel kalmaz. Onlarla konuşmak istediğinde duyarlar ve
kendi mekanında olduğu halde onu görürler.”
Yevm’ul-Halas, s. 269
* * *
409 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Åöäøó ÇáúãõÄúãöäó Ýí ÒóãÇäö ÇáÞÇÆöãö¡ æóåõæó ÈöÇáúãóÔúÑöÞö¡ áóíóÑì
Ãó ÎÇåõ ÇáøóÐí åõæó Ýí ÇáúãóÛúÑöÈö¡ æóßÐÇ ÇáøóÐí Ýí ÇáúãóÛúÑöÈö íóÑì
Ãó ÎÇåõ ÇáøóÐí Ýí ÇáúãóÔúÑöÞö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 391
409-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Kaim (Hz. Mehdi)
zamanında bir mümin doğuda olsa batıda olan kardeşi
kendisini görür. Hakeza, batıda olsa, doğuda olan kardeşi
kendisini görür.”
Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 391
410 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå
ÇáÓøáÇã :
íóÞöÝõ Èóíúäó ÇáÑøõßúäö æóÇáúãóÞÇãö¡ ÝóíóÕúÑõÎõ ÕóÑúÎóÉð ÝóíóÞõæáõ: íÇ
ãóÚÇÔöÑó äõÞóÈÇÆí¡ æóÃó åúáó ÎÇÕøóÊí¡ æóãóäú ÐóÎóÑóåõãú Çááåõ áöäõÕúÑóÊí
ÞóÈúáó ÙõåõæÑí Úóáì æóÌúåö ÇáÇÑúÖö: ÅöÆÊõæäí ØÇÆöÚíäó! ÝóÊóÑöÏõ ÕóíúÍóÊõåõ
Úóáóíúåöãú æóåõãú Ýí ãÍÇÑöíÈöåöãú æóÚóáì ÝõÑõÔöåöãú Ýí ÔóÑúÞö ÇáÇÑúÖö æóÛóÑúÈöåÇ¡
ÝóíóÓúãóÚõæäóåõ Ýí ÕóíúÍóÉ æÇÍöÏóÉ Ýí Ãõ Ðõæäö ßõáøö ÑóÌõá¡ ÝíóÌöíÆõæäó
äóÍúæóåÇ¡ æóáÇ íóãúÖí áóåõãú ÅáÇø ßóáóãúÍóÉö ÈóÕóÑ ÍóÊøì íóßõæäõæÇ ßõÜáøõåõãú
Èóíúäó íóÏóíúåö Úáíå ÇáÓøáÇã Èóíúäó
ÇáÑøõßúäö æóÇáúãóÞÇãö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 7
410-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “(Hz. Mehdi) Rükn ve Makam arasında
durur, yüksek sesle şöyle seslenir: “Ey benim temsilcilerim,
özel dostlarım, ey ben zuhur etmeden Allah’ın bana yardım
etmesi için yeryüzünde hazırladığı kimseler, itaat ederek
bana gelin.” Onlar yeryüzünün doğu veya batısında mihrap veya
yataklarında olduğu halde İmam (a.s)’ın sesini işitirler.
Bu bir tek ses onların hepsinin kulağına gider ve hepsi ona
doğru hareket ederler. Çok geçmeden göz açıp
kapatıncaya kadar hepsi huzuruna varırlar. Bu (azametli toplantı)
Rükün ve Makam arasında (güneş doğmadan önce)
gerçekleşecektir.”
Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 7
* * *
411 Ü ÞÇáó ÇáúãõÝóÖøóáõ:
ÓõÈúÍÇäó Çááåö¡ Ãó Ìóáøó åÐÇ ãöäú Úöáúã¡ ÞÇáó ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã: äóÚãú¡
íÇ ãõÝóÖøóáõ ÝÃó áúÞöåö Åöáì ÔöíÚóÊöäÇ áöÆóáÇø íóÔõßøõæÇ
Ýí ÇáÏøöíäö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 6
411-İmam
Sadık (a.s), Mufazzal’a Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhuru hakkında bir
şeyler söyledikten sonra şöyle buyurdu: “Ey Mufazzal Hz.
Mehdi (a.s) ile ilgili haberleri Şiilerimize de haber ver ki dinlerinde
şekke düşmesinler.”
Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 6
* * *
412 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúãóåúÏíøõ (ÚÌ):
Ãó äóÇ ÇáúãóåúÏíøõ æóÃó äóÇ ÞÇÆöãõ ÇáÒøóãÇäö¡ Ãó äóÇ ÇáøóÐí
ÃóãúáÇõåÇ ÚóÏúáÇð ßóãÇ ãõáöÆóÊú ÌóæúÑÇð¡ Åöäøó ÇáÇÑúÖó áÇ ÊóÎúáõæÇ ãöäú ÍõÌøóÉ
æóáÇ íóÈúÞì ÇáäøÇÓõ Ýí ÝóÊúÑóÉ æóåÐöåö Ãó ãÇäóÉñ áÇ ÊõÍóÏøóËõ ÈöåÇ ÅáÇø
ÅÎúæÇäõßó ãöäú Ãóåúáö ÇáúÍóÞøö.
ßãÇá ÇáÏíä / 445
412-İmam Mehdi (a.f.)
şöyle buyurmuştur: “Ben Mehdi’yim, ben zamanın Kaim’iyim,
yeryüzü zulümle dolduktan sonra onu adaletle dolduracak olan benim.
Şüphesiz ki yeryüzü hüccetsiz kalmaz. İnsanlar asla belirsizlik/şaşkınlık
içinde bırakılmaz. Bunlar sana bir emanettir. Sadece hak ehli olan
kardeşlerine söyle.”
Kemal’ud-Din, s. 445
* * *
413 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúãóåúÏíøõ (ÚÌ):
... Ãó ãøóÇ ÇáúÍóæÇÏöËõ
ÇáúæÇÞöÚóÉõ ÝóÇÑúÌöÚõæÇ ÝöíåÇ Åöáì ÑõæÇÉö ÃÍÇÏöíËöäóÇ ÝóÅöäøóåõãú ÍõÌøóÊí
Úóáóíúßõãú æó Ãó äóÇ ÍõÌøóÉõ Çááåö Úóáóíúåöãú.
ßãÇá ÇáÏíä / 484
413-İmam Mehdi (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ama çağdaş meselelerde
hadislerimizi rivayet edenlere müracaat ediniz. Şüphesiz ki onlar benim
sizlere olan hüccetimdir ve ben Allah’ın sizin üzerinize olan
hüccetiyim.”
Kemal’ud-Din, s. 484
* * *
414 Ü ßóÊóÈó ÇáÇãÇãõ
ÇáúãóåúÏíøõ (ÚÌ) Ýí ÑöÓÇáóÉ Åáóì ÇáÔøóíúÎ ÇáúãõÝíÏö (Ñå): ÝóÅäøÇ íõÍöíØõ
ÚöáúãõäÇ ÈÃó äúÈÇÆößõãú æóáÇ íóÚúÒõÈõ ÚóäøÇ ÔóíÁñ ãöäú Ãó ÎúÈÇÑößõãú.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 175
414-İmam Mehdi (a.s) Şeyh
Müfid’e yazdığı bir mektupta şöyle buyurmuştur:
“Biz sizin haberlerinizi ve durumunuzu tümüyle biliyoruz. Sizlerle ilgili hiç
bir şey bize gizli değildir.”
Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 175
* * *
415 Ü æóßóÐáößó ßõÊöÈó Ýí
åÐöåö ÇáÑøóÓÇáóÉö :
ÅäøóÇ ÛóíúÑõ ãõåúãáöíä áöãõÑÇÚÇÊößõãú æóáÇ äÇÓöíäó áöÐößúÑößõãú æóáóæúáÇ
Ðáößó áóäóÒóáó Èößõãõ ÇáúáÇúæÇÁõ æóÇÕúØóáóãóßõãú ÇáÇÚúÏÇÁõ ÝóÇ ÊøóÞõæÇ
Çááåó Ìóáøó ÌóáÇáõåõ...
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 175
415-Aynı mektupta
şöyle yazılmıştır: “Biz sizi yönetmede ve
halinize riayet etmede ihmalkarlık etmeyiz.
Zikrinizi/adınızı unutmayız. Aksi taktirde her taraftan
belalar üzerinize iner ve düşmanlarınız sizi yok ederdi. O halde
Allah’tan korkun.”
Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 175
416 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÓóíóÃúÊöí Úóáóì ÇáäøÇÓö ÒóãÇäñ áÇ íõßúÑöãõæäó ÇáÚõáóãÇÁó ÅáÇø ÈöËóæúÈ ÍóÓóä
æóáÇ íóÓúãóÚõæäó ÇáúÞõÑúÂäó ÅáÇø ÈöÕóæúÊ ÍóÓóä æóáÇ íóÚúÈõÏõæäó Çááåó ÅáÇø Ýí
ÔóåúÑö ÑóãóÖÇäó¡ áÇ ÍóíÇÁó áöäöÓÇÆöåöãú æóáÇ ÕóÈúÑó áöÝõÞóÑÇÆöåöãú¡ æóáÇ ÓóÎÇÁó
áÇö ÛúäöíÇÆöåöãú áÇ íóÞúäóÚõæäó ÈöÇáÞóáöíáö¡ æóáÇ íóÔúÈóÚõæäó
ÈöÇáúßóËöíÑö¡ åöãøóÊõåõãú ÈõØõæäõåõãú¡ æóÏöíäõåõãú ÏóÑÇåöãõåõãú¡ æóäöÓÇÄõåõãú ÞöÈúáóÊõåõãú¡
æóÈõíõæÊõåõãú ãóÓóÇÌöÏõåõãú íóÝöÑøõæäó ãöäó ÇáúÚõáóãÇÁö ßóãÇ ÊóÝöÑøõ ÇáúÛóäóãõ
ãöäó ÇáÐøö ÆúÈö¡ ÝóÅÐÇ ßÇäó Ðáößó ÅÈúÊóáÇåõãõ Çááå ÈöËóáÇËö ÎöÕÇá:
Ãó æøó áõåóÇ íóÑúÝóÚõ ÇáúÈóÑóßóÉó ãöäú Ãó ãúæÇáöåöãú
æóÇáËøóÇäöíÉõ íõÓóáøöØ Çááåõ Úóáóíúåöãú ÓõáúØÇäÇð ÌÇÆöÑÇð æóÇáËøÇáöËóÉõ
íóÎúÑõÌõæäó ãöäó ÇáÏøõ äúíÇ ÈöÛóíúÑö ÅöíãÇä.
æÞÇÆÚ ÇáÇíøÇã / 439
416-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İnsanlara öyle bir zaman gelecek
ki alimlere sadece güzel elbiseleri sebebiyle ikram edecekler, Kur’an’ı sadece
güzel ses sebebiyle dinleyecekler ve Allah’a sadece Ramazan ayında ibadet
edeceklerdir. Kadınlarının hayası kalmayacak, fakirlerinin
sabrı tükenecek, zenginleri cömertlik etmeyecek ve az ile
yetinmeyecek, çok ile doymayacaklardır. Bütün himmetleri/gayretleri
karınları olacak, dinleri dinar ve kıbleleri kadın
olacaktır. Evleri camileri olacak, alimlerinden koyunların kurtlardan
kaçtığı gibi kaçacaklardır. Böyle oldukları zaman
Allah da onları üç şeye müptela kılar: Evvela mallarından
bereketi kaldırır, ikinci olarak onlara zalim sultanları
musallat eder ve üçüncü olarak da dünyadan imansız olarak
ayrılırlar.”
Vekayi’ul-Eyyam, s. 439
* * *
417 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íóÃú Êöí Úóáì Ãõ ãøóÊí ÒóãÇäñ íóßõæäõ Ãõ ãóÑÇÄõåõãú Úóáóì ÇáúÌóæúÑö
æóÚõáóãÇÄõåõãú Úóáóì ÇáØøóãóÚö æóÞöáøóÉö ÇáúæóÑóÚö¡ æóÚõÈøÇÏõåõãú Úóáóì
ÇáÑøöíÇÁö¡ æóÊõÌøÇÑõåõãú Úóáì Ãó ßúáö ÇáÑøöÈÇ æóßöÊúãÇäö ÇáúÚóíúÈö Ýí
ÇáúÈóíúÚö æóÇáÔøöÑì¡ æóäöÓÇÄõåõãú Úóáì ÒöíäóÉö ÇáÏøõ äúíÇ ÝóÚöäúÏó Ðáößó
íõÓóáøóØõ Úóáóíúåöãú ÔöÑÇÑõåõãú ÝóíÏúÚõæÇ ÎöíÇÑõåõãú ÝóáÇ íõÓúÊóÌÇÈõ áóåõãú .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 23 / 22
417-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetime öyle bir zaman gelecek
ki yöneticileri zalim, alimleri tamahkar ve takvasız olacaktır,
ibadet edenleri riyakar, tacirleri faizci, ayıpları gizlemeleri
sadece alışverişte olacaktır. Kadınları dünya
süsüne kapılacaklardır. O zaman kötüleri onlara musallat olur,
iyileri dua eder de kendilerine icabet edilmez.”
Bihar’ul-Envar, c. 23, s. 22
* * *
418 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ Õóáøóì
Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö: ÓóíÃú Êöí ÒóãÇäñ Úóáì Ãõ ãøóÊí íõÍöÈøõæäó
ÎóãúÓÇó æóíóäúÓóæúäó ÎóãúÓÇð: íõÍöÈøõæäó ÇáÏøõäúíÇ æóíóäúÓóæúäó ÇáÇÎöÑóÉó¡
æóíõÍöÈøõæäó ÇáúãÇáó æóíóäúÓóæúäó ÇáúÍöÓÇÈó¡ æóíõÍöÈøõæäó ÇáäøöÓÇÁó
æóíóäúÓóæúäó ÇáúÍõæÑó¡ æóíõÍöÈøõæäó ÇáúÞõÕõæÑó æóíóäúÓóæúäó ÇáúÞõÈõæÑó¡
æóíõÍöÈøõæäó ÇáäøóÝúÓó æóíóäúÓóæúäó ÇáÑøóÈøó¡ ÃõæáÆßó ÈóÑöíÆõæäó ãöäøí
æó Ãó äóÇ ÈóÑöíÁñ ãöäúåõãú .
ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 202
418-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki beş
şeyi sevecekler ve beş şeyi de unutacaklardır: Dünyayı
sevecekler, ahireti unutacaklar…Malı sevecekler, hesabı unutacaklar…
Kadınları sevecekler, Hur’ul Ayn’ı unutacaklar…Sarayları
sevecekler, kabirleri unutacaklardır…Kendilerini sevecekler Rablerini
unutacaklardır. Onlar benden uzaktır ve ben de onlardan
uzağım.”
el-İsna Aşeriye, s. 202
* * *
419 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
íÇ Ãó ÈÇ ÐóÑøò ÅÛúÊóäöãú ÎóãúÓÇó ÞóÈúáó ÎóãúÓ ÔóÈÇÈößó ÞóÈúáó åóÑóãößó
æóÕöÍøóÊóßó ÞóÈúáó ÓõÞúãößó æóÛöäÇßó ÞóÈúáó ÝóÞúÑößó æóÝóÑÇÛóßó ÞóÈúáó ÔõÛúáößó
æóÍíÇÊóßó ÞóÈúáó ãóæúÊößó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77 / 77
419-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ey Ebu Zer şu beş şeyi,
beş şeyden önce ganimet bil: “Gençliği,
yaşlılıktan önce; sağlığını,
hastalığından önce; zenginliğini, fakirlikten
önce; boş vaktini, meşguliyetinden önce ve
hayatını ölümden önce…”
Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 77
* * *
420 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóíúÓó ÔóìúÁñ Ãó ÚóÒøó ãöäó ÇáúßöÈúÑíÊö ÇáÇ ÍúãóÑö ÅáÇø ãÇ ÈóÞöíó
ãöäú ÚõãúÑö ÇáúãõÄúãöäö.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 257
420-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Simyadan daha değerli olan
şey Müminin ömründen geri kalanıdır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 257
* * *
421 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅÐÇ ßÇäó íóæúãõ ÇáúÞöíÇãóÉö íóÞõæãõ ÚõäõÞñ ãöäó ÇáäøÇÓö ÝóíÃú Êõæäó
ÈÇÈó ÇáúÌóäøóÉö ÝóíóÖúÑöÈõæäóåõ ÝóíõÞÇáõ áóåõãú: ãóäú Ãó äúÊõãú¿
ÝóíóÞõæáõæäó: äóÍúäõ Ãó åúáõ ÇáÕøóÈúÑö ÝóíõÞÇáõ áóåõãú: Úóáì ãÇ
ÕóÈóÑúÊõãú¿ ÝóíóÞõæáõæä: ßõäøÇ äóÕúÈöÑõ Úóáì ØÇÚóÉö Çááåö æóäóÕúÈöÑõ Úóäú
ãóÚÇÕöí Çááåö¡ ÝóíóÞõæáõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó ÕóÏóÞõæÇ¡ ÇóÏúÎöáõæåõãõ ÇáúÌóäøóÉó
æóåõæó Þóæúáõ Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÇöäøóãÇ íõæó Ýøóì ÇáÕøÇÈöÑõæäó
Ãó ÌúÑóåõãú ÈöÛíúÑö ÍöÓÇÈ.
ÇáßÇÝí / 2 / 75
421-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca insanların bir
kısmı kalkıp cennetin kapısına gelir ve
kapıyı çalmaya başlarlar. Onlara, “Siz kimsiniz? denir. “Onlar,
“Biz sabır ehliyiz” derler. Kendilerine, “Neye sabrettiniz?” diye
sorulur. Onlar, “Biz Allah’a itaat ve isyan hususunda sabrettik” derler. Allah
azze ve celle şöyle der: “Doğru söylüyorlar, onları
cennete koyun.” Bu da Allah azze ve celle’nin şu sözünün işaret
buyurduğu şeydir: “Sabredenlere
ecirleri, hesapsız olarak ödenir.”
el-Kafi, c. 2, s. 75
* * *
422 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ØõæÈì áöãóäú ÞóÕõÑó Ãó ãóáõåõ æóÇÛúÊóäóãó ãõåóáóåõ.
ÛÑÑ ÇáÍßã / 206
422-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: Emel ve arzuları kısa ve
fırsatları ganimet bilen kimseye ne mutlu!”
Gurer’ul-Hikem, s. 206
* * *
423 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Çõ Ýøò áößõáøö ãõÓúáöã áÇ íóÌúÚóáõ Ýí ßõáøö ÌõãõÚóÉ íóæúãÇð
íóÊóÝóÞøóåõ Ýíåö Ãó ãúÑó Ïíäöåö æóíóÓúÃó áõ Úóäú Ïíäöåö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 176
423-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Haftada bir gün dini hususunda
araştırma yapmayan ve dini hakkında soru sormayan Müslüman ne de
kötüdür.”
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 176
* * *
424 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÊóÝóÞøóåó Ýí Ïöíäö Çááåö ßóÝÇåõ Çááåõ åóãøóåõ æóÑóÒóÞóåõ ãöäú ÍóíúËõ
áÇ íóÍúÊóÓöÈõ.
ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ / 1 / 15
424-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’ın dininde
araştırmalarda bulunursa Allah da hayatını kendisine
kolaylaştırır ve onu tahmin bile etmediği yerlerden
rızıklandırır.”
el-Müheccet’ül-Beyza, c.1, s. 15
* * *
425 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
áóæú ÃõÊöíÊõ ÈöÔÇÈøò ãöäú ÔóÈÇÈö ÇáÔøöíÚóÉö áÇ íóÊóÝóÞøóåõ
áÇóÏøó ÈúÊõåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 214
425-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şii gençlerden birinin dini
öğrenme hususunda çaba içinde olmadığını
görürsem onu te’dib ederim/edeplendiririm."
Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 214
* * *
426 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãó ÈúáöÛú ÔöÚóÊóäÇ Ãó äøóåõãú ÅÐÇ ÞóÇãõæÇ ÈöãóÇ Ãõ ãöÑõæÇ
Ãó äøóåõãú åõãõ ÇáúÝÇÆöÒõæäó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ /2 / 29
426-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şiilerime haber ver: Onlar iyiliği
emrettikleri takdirde kıyamet günü kurtuluşa erenlerden
olacaktır.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 29
* * *
427 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ãóäú ÍóÝöÙó ãöäú Ãõ ãøóÊí Ãó ÑúÈóÚíäó ÍóÏöíËÇð ãöãøÇ íóÍúÊÇÌõæäó
Åáöíúåö ãöäú Ãó ãúÑö Ïíäöåöãú ÈóÚóËóåõ Çááåõ íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö ÝóÞíåÇð
ÚóÇáöãÇð.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 153
427-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden her kim insanların
dini hususunda ihtiyaç duyacakları kırk hadis ezberlerse, Allah da
onu kıyamet günü fakih ve alim olarak haşr eder.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 153
* * *
428 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó ÇáúÚóÈúÏó áóíõÏúÑößõ ÈöÍõÓúäö ÎõáúÞöåö ÏóÑóÌóÉó ÇáÕøÇÆöãö ÇáúÞÇÆöãö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 373
428-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki kul güzel ahlakı ile gündüzleri
oruç tutan ve geceleri ibadet eden kimsenin makamına erişir.”
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 373
* * *
429 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã
áÇÈäöåö ÇáÍóÓóäö Úáíå ÇáÓøáÇã :
íÇ Èõäóíøó! áÇ Ûöäì Ãó ßúÈóÑõ ãöäó ÇáúÚóÞúáö¡ æóáÇ ÝóÞúÑó ãöËúáõ
ÇáúÌóåúáö¡ æóáÇ æóÍúÔóÉó Ãó ÔóÏøõ ãöäó ÇáúÚõÌúÈö¡ æóáÇ ÚóíúÔó ÇáÐøõãöäú
ÍõÓúäö ÇáÎõáúÞö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 111
329-Emir’el-Müminin Ali (a.s)
oğlu Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: Ey oğlum!
Zenginlik akıldan daha üstün değildir, fakirlik cehalet gibi
değildir. Hiçbir vahşet kendini beğenmekten daha şiddetli
değildir. Hiçbir hayat güzel ahlaktan daha lezzetli değildir.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s.111
* * *
430 Ü ÑöæÇíÉñ Úóäö ÇáÇãÇãö
ÇáúÍóÓóäö Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÍóÏøó ËóäóÇ ÇáúÍóÓóäõ Úóäö ÇáúÍóÓóäö Úóäö ÇáúÍóÓóäö Úáíå ÇáÓøáÇã Åöäøó Ãó ÍúÓóäó ÇáúÍóÓóäö
ÇáúÎõáúÞõ ÇáúÍóÓóäõ.
ÇáÎÕÇá / 29
430-İmam Hasan-i Mücteba (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki güzelliklerin en güzeli,
güzel ahlaktır.”
el-Hisal, s. 29
* * *
431 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÍõÓúäõ ÇáúÎõáúÞö Ýí ËóáÇË: ÅÌúÊöäÇÈõ ÇáúãóÍÇÑöãö¡ æóØóáóÈõ ÇáúÍóáÇáö¡
æóÇáÊøóæó ÓøõÚõ Úóáóì ÇáúÚöíÇáö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 394
431-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Güzel ahlak şu üç şeydedir:
Haramlardan sakınmak, helal rızık talep etmek ve ailesini
darlığa sokmamak.”
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 394
* * *
432 Ü ÍóÏøó ËóäóÇ
Ãó Èõæ ÍóãúÒóÉö ÇáËøõãÇáí Úóäú Úóáöíøö Èúäö ÇáúÍõÓóíúäö Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÇáúÞóæúáõ ÇáúÍóÓóäõ íõËúÑöí
ÇáúãÇáó æóíõäúãöí ÇáÑøöÒúÞó¡ æóíõäúÓöÃõ Ýí ÇáÇÌóáö¡ æóíõÍóÈøöÈõ Åöáì ÇáÇåúáö¡
æóíõÏúÎöáõ ÇáÌóäøóÉó.
ÇáÎÕÇá / 317
432-Ebu Hamza Somali, Ali b. Hüseyin
(a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Güzel
söz malı çoğaltır, rızkı arttırır,
ölümü erteler, insanı ailesi nezdinde sevimli kılar ve cennete
koyar.”
el-Hisal, s. 317
* * *
433 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ËóáÇËñ ãóäú Ãó Êóì Çááåó ÈöæÇÍöÏóÉò ãöäúåõäøó Ãó æúÌóÈó Çááåõ áóåõ ÇáúÌóäøóÉó: ÇáÇäúÝÇÞõ ãöäú ÅÞúÊÇÑ¡ æóÇáÈöÔúÑõ
áöÌóãíÚö ÇáúÚÇáóãö æóÇáÇäúÕÇÝõ ãöäú äóÝúÓöåö.
ÇáßÇÝí / 2 / 103
433-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şu üç şeyden birini Allah nezdine
götüren kimseye Allah da cenneti farz kılar: Darlıkta
olduğu halde infak etmek, bütün insanlar için güler yüzlü davranmak ve
nefsi hususunda insaflı olmak. (Yani kendi zararına da olsa
hakkı söylemek.)”
el-Kafi, c. 2, s. 103
* * *
434 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ
Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã :
Ãó ßúËóÑõ ãÇ ÊóáöÌõ Èöåö Ãõ ãøóÊí ÇáúÌóäøóÉó ÊóÞúæóì Çááåö
æóÍõÓúäõ ÇáúÎõáúÞö.
ÇáßÇÝí / 2 / 100
434-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Ümmetimi en çok cennete koyan
şey, Allah’tan sakınmak ve güzel ahlaktır.”
el-Kafi, c. 2, s. 100
* * *
435 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÇáúÛóÖóÈõ íõÝúÓöÏõ ÇáÇíãÇäó ßóãÇ íõÝúÓöÏõ ÇáúÎóáøõ ÇáúÚóÓóáó.
ÇáßÇÝí / 2 / 302
435-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Sirke balı bozduğu gibi, gazab da
imanı bozar.”
el-Kafi, c. 2, s. 302
* * *
436 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáúÛóÖóÈõ ãöÝúÊÇÍõ ßõáøö ÔóÑøò.
ÇáßÇÝí / 2 / 303
436-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Gazab her kötülüğün
anahtarıdır.”
el-Kafi, c. 2, s. 303
* * *
437 Ü Úóäö ÇáÑøóÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÂÈÇÆöåö¡ Úóäú ÃãöíÑö
ÇáúãõÄúãöäíäó Úáíå ÇáÓøáÇã:
ÞÇáó ÑóÌõáñ áöáäøóÈöíøö Õáøì Çááå
Úáíå æÂáå æÓáã Úóáøöãúäí ÚóãóáÇð áÇ íõÍÇáõ Èóíúäóåõ æóÈóíúäó ÇáúÌóäøóÉö¡ ÞÇáó:
áÇ ÊóÛúÖóÈú æóáÇ ÊóÓúÆóáö ÇáäøÇÓó ÔóíúÆÇð¡ æÅöÑúÖó áöáäøÇÓö ãÇ ÊóÑúÖì
áöäóÝúÓößó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 27
437-İmam Rıza (a.s)
babalarından, onlar da Emir’el-Müminin (a.s)’dan şöyle
nakletmektedirler: “Adamın biri Peygamber (s.a.v)’e şöyle dedi:
Bana öyle bir amel öğret ki cennet ile aramızda hiçbir
engel kalmasın.” Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: “Asla
gazab etme, insanlardan bir şey isteme ve kendi nefsin için
istediğini insanlar için de iste.”
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 27
* * *
438 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ßóÝøó ÛóÖóÈóåõ ÓóÊóÑó Çááåõ ÚóæúÑóÊóåõ.
ÇáßÇÝí / 2 / 303
438-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim gazabını kontrol ederse,
Allah da onun ayıplarını örter.”
el-Kafi, c. 2, s. 303
* * *
439 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáúÛóÖóÈõ ãóãúÍóÞóÉñ áöÞóáúÈö ÇáúÍóßöíãö¡ æóÞÇáó: ãóäú áóãú íóãúáößú
ÛóÖóÈóåõ áóãú íóãúáößú ÚóÞúáóåõ .
ÇáßÇÝí/ 2 / 303
439-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Gazap hikmet sahibi insanın kalbini
öldürür.” (ve şöyle buyurdu:) “Her kim gazabına sahip
olmazsa, aklına da sahip olamaz.”
el-Kafi, c. 2, s. 303
440 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÊóÚóØøóÑõæÇ ÈöÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑö áÇ ÊóÝúÖóÍóäøóßõãú ÑóæÇíöÍõ ÇáÐøõ äæÈö .
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 6 / 22
440-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendinize istiğfarın güzel
kokusunu sürün ki günahların kötü kokusu sizi rezil etmesin.”
Bihar’ul-Envar, c. 6, s. 22
* * *
441 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ
ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÇáúÍóãúÏõ áöáøåö Úóáì ßõáøö äóÚúãóÉ¡ æóÃó ÓúÆóáõ Çááåó ãöäú ßõáøö
ÎóíúÑ æóÃó ÚõæÐõ ÈöÇááåö ãöäú ßõáøö ÔóÑøò¡ æóÃó ÓúÊóÛúÝöÑõ Çááåó ãöäú
ßõáøö ÐóäúÈ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 94 / 242
441-Emir’el-Müminin İmam Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: “Bütün nimetleri sebebiyle hamd
Allah’a özgüdür, Allah’tan her hayırlı işi dilerim, her
kötülükten Allah’a sığınırım ve her günahtan
dolayı Allah’a istiğfarda bulunurum.”
Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 242
* * *
442 Ü Úóäú ÃóÈí ÌóÚúÝóÑ
ãóÍóãøóÏö Èúäö Úóáíøò ÇáúÈÇÞöÑö Úáíå
ÇáÓøáÇã ÞÇáó:
ÓõÆöáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå
æÂáå æÓáã Úóäú ÎöíÇÑö ÇáúÚöÈÇÏö¡ ÝóÞÇáó: ÇáøóÐíäó ÅÐÇ Ãó ÍúÓóäõæÇ
ÅÓúÊóÈúÔóÑõæÇ¡ æÅÐÇ Ãó ÓÇÄæÇ ÇöÓúÊóÛúÝóÑõæÇ¡ æÅÐÇ ÃõÚúØõæÇ ÔóßóÑõæÇ¡ æÅÐÇ
Ãõ ÈúÊõáõæÇ ÕóÈóÑõæÇ¡ æÅÐÇ ÛóÖöÈõæÇ ÛóÝóÑõæÇ.
ÇáÎÕÇá / 317
442-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: Resulullah (s.a.v)’e, “kulların en
hayırlısı kimdir?” diye sorulunca Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: “Onlar iyilik edince sevinirler ve kötülük edince
de istiğfarda bulunurlar, kendilerine ihsan edilince teşekkür
ederler, belaya düşünce sabır ederler ve gazaplanınca da
bağışlarlar.”
el-Hisal, s. 317
* * *
443 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅÐÇ ÃóßúËóÑó ÇáúÚóÈúÏõ ãöäó ÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑö ÑóÝóÚóÊú ÕóÍöíÝóÊõåõ æóåöíó
ÊóÊóáÇú áÇõ.
ãßÇÑã ÇáÇÎáÇÞ / 313
443-İmam Sadık (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kul Allah’a istiğfarda bulunmayı
arttırınca amel defteri ışıldar/nur saçar bir halde
göğe yükselir.”
Mekarim’ul-Ahlak, s. 313
* * *
444 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Åöäøó Çááåó íóÓúÊóÍúíí ãöäú ÚóÈúÏöåö ÅÐÇ Õóáøì Ýí ÌóãÇÚóÉ Ëõãøó
ÓóÃó áóåõ ÍÇÌóÉð Ãó äú íóäúÕóÑöÝó ÍóÊøì íóÞúÖöíóåÇ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 4
444-Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Kul namazını cemaat ile kılar ve sonra da
Allah’tan hacetini dilerse Allah hacetini gidermemekten haya eder.”
Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 4
* * *
445 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÝóÖúáõ ÇáÌóãÇÚóÉö Úóáóì ÇáúÝóÑúÏö Èößõáøö ÑóßúÚóÉ Ã áúÝÇ ÑóßúÚóÉ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 4 / 88 .. æóÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 8 / 290
445-İmam Rıza (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Cemaat namazının yalnız
kılınan namazdan üstünlüğü her rekata karşılık
(sevabının) iki bin rekat oluşudur.”
Bihar’ul-Envar, c. 4, s. 88, Vesail’uş-Şia,
c. 8, s. 290
* * *
446 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
ÕóáÇÉõ ÇáÑøóÌõáö Ýí ÌóãÇÚóÉ ÎóíúÑñ ãöäú ÕóáÇÊöåö Ýí ÈóíúÊöåö
Ãó ÑúÈóÚíäó ÓóäóÉð.
ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 6 / 446
446-Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “İnsanın cemaat ile
kıldığı bir namazı, kırk yıl evinde
kıldığı namazdan daha hayırlıdır.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 6, s. 446
* * *
447 Ü ÞÇáó ÇáäøóÈöíøõ Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
æÃó ãøóÇ ÇáúÌóãÇÚóÉõ ÝóÅäøó ÕõÝõæÝó Ãó ãøóÊí Ýí ÇáÇÑúÖö ßóÕõÝõæÝö
ÇáúãóáÇÆößóÉö Ýí ÇáÓøóãÇÁö¡ æóÇáÑøóßúÚóÉõ Ýí ÌóãÇÚóÉ Ãó ÑúÈóÚÉñ
æóÚöÔúÑõæäó ÑóßúÚóÉð ßõáøõ ÑóßúÚóÉ Ãó ÍóÈõ Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú
ÚöÈÇÏóÉö Ãó ÑúÈóÚíäó ÓóäóÉð¡ æóÃó ãøóÇ íóæúãõ ÇáúÞöíÇãóÉö ÝóíóÌúãóÚõ
Çááåõ Ýöíåö ÇáÇæøó áöíäó æóÇáÇÎöÑöíäó áöáúÍöÓÇÈö¡ ÝóãÇ ãöäú ãõÄúãöä ãóÔì
Åöáì ÇáúÌõãõÚóÉö ÅáÇø ÎóÝøóÝó Çááåõ Úóáóíúåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÃóåúæÇáó íóæúãö
ÇáúÞöíÇãóÉö Ëõãøó íóÃãõÑõ Èöåö Åöáóì ÇáÌóäøóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 6
447-Nebi (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: “Cemaat namazına gelince… Şüphesiz ki ümmetimin
yeryüzündeki safları meleklerin gökyüzündeki safları gibidir.
Bir rekat cemaat namazı, her rekatı Allah nezdinde kırk yıl
ibadetten daha sevimli olan yirmi dört rekata denktir. Allah
kıyamet günü ilk ve son insanların hepsini hesap için
topladığında Allah azze ve celle cemaat namazı için yürüyen
her müminin kalbinden kıyamet gününün dehşet ve
ızdırabını hafifletir. Sonra da ona cennete girmesini
emreder.”
Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 6
* * *
448 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì
Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:
Ãó Êì ÑóÌõáñ ÇóÚúãì ÑóÓõæáó Çááåö
Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝÞÇáó: íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Çöäøí ÖóÑöíÑõ ÇáúÈóÕóÑö
æóÑõ ÈøóãÇ ÃÓúãóÚõ ÇáäøöÏÇÁó æóáÇ ÃóÌöÏõ ãóäú íóÞõæÏõäí Çöáóì ÇáúÌóãÇÚóÉö
æóÇáÕøóáÇÉö ãóÚóßó¡ ÝóÞÇáó áóåõ ÇáäøóÈöíøõ
Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÔõÏøó ãöäú ãóäúÒöáößó Çöáóì ÇáúãóÓúÌöÏö ÍóÈúáÇð
æóÃõ ÍúÖõÑö ÇáúÌóãÇÚóÉó.
ÇáÊåÐíÈ / 3 / 266
448-(Gözleri görmeyen bir
şahıs Resulullah (s.a.v)’in yanına gelerek şöyle dedi:
“Ya Resulullah gözlerim görmüyor, ezan sesini duyunca elimden tutup
beni cemaate getirecek ve seninle namaz kılmamı sağlayacak
kimsem yok. Ne yapmalıyım?” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v)
şöyle buyurdu:) “Evinden camiye bir ip uzat ve o ipin
yardımıyla cemaate katıl.”
et-Tehzib, c. 3, s. 266
* * *
449 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ãóäú ÊóÑóßó ÇáúÌóãÇÚóÉó ÑóÛúÈóÉð ÚóäúåÇ æóÚóäú ÌóãÇÚóÉö ÇáúãõÓúáöãíäó ãöäú
ÛóíúÑö ÚöáøóÉ ÝóáÇ ÕóáÇÉó áóåõ.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 11
449-İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Cemaat namazını; rağbeti
olmadığından veya hiçbir özrü olmaksızın
Müslümanların cemaatinden ayrı kalarak terk eden kimsenin namazı
yoktur.”(Yani namazı kabul olmaz.)
Bihar’ul-Envar, c. 44, s. 11
* * *
450 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ Úáíå ÇáÓøáÇã :
ÅöäøóãÇ ÌõÚöáóÊö ÇáúÌóãÇÚóÉõ Þöíáó áöÆóáÇø íóßõæäó ÇáÇÎúáÇÕõ æóÇáÊøóæúÍöíÏõ
æóÇáÇÓúáÇãõ æóÇáúÚöÈÇÏóÉõ áöáøåö ÅáÇø ØÇåöÑÇð ãóÔúåõæÏÇð áÇöäøó Ýí ÅÙúåÇÑöåö
ÍõÌøóÉð Úóáì Ãó åúáö ÇáúãóÔúÑöÞö æóÇáúãóÛúÑöÈö áöáøåö ÚóÒøóæóÌóáøó
æóÍúÏóåõ æóáöíóßõæäó ÇáúãõäÇÝöÞõ æóÇáúãõÓúÊóÎöÝøõ ãõÄóÏøöíÇð áöãÇ Ãó ÞóÑøó
Èöåö íõÙúåöÑõ ÇáÇÓúáÇãó æóÇáúãõÑÇÞóÈóÉó æóáöÊóßõæäó ÔóåÇÏÇÊõ ÇáäøÇÓö
ÈöÇáÇÓúáÇãö ãöäú ÈóÚúÖöåöãú áöÈóÚúÖ ÌÇÆöÒóÉð ãõãúßöäóÉð ãóÚó ãóÇ Ýöíåö ãöäó
ÇáúãõÓÇÚóÏóÉö Úóáóì ÇáúÈöÑøö æóÇáÊøóÞúæì æóÇáÑøóÌúÒö Úóäú ßóËöíÑ ãöäú ãóÚÇÕöí
Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 12
450-İmam Rıza (a.s)
şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki (İslam’da) cemaat
namazı; ihlas, tevhit, İslam ve Allah’a ibadet, tertemiz, aşikar
ve görünür olsun diye karar kılınmıştır. Zira
bunun açığa çıkarılmasında yeryüzünün doğu ve
batısındaki insanlar üzerinde Allah’ın bir hücceti vardır.
(Zira İslam’ın gerçekleri ortaya çıkar ve Allah’a tevhit üzere
ibadet şirk ve küfür nur karşısındaki karanlıklar gibi
dağılır ve ayakta tutunamaz.) İki yüzlü ve dini hükümleri
hafife alan kimseler de Müslüman olduklarını izhar ettikleri için ister
istemez cemaate katılacak, ister istemez iddiaları üzere hareket
edeceklerdir. (Böylece toplumdaki insanların amelleri tek düze
olacak ve hiç kimse bir hükmü çiğnemeyecektir.) Ayrıca
insanların birbiri hakkındaki şahadetleri doğru ve mümkün
olacaktır. (Zira Müslümanlık veya diğer hususlarda
şahadette bulunmak tanımaya bağlıdır. İnsanları
tanımanın en iyi yolu ise cemaat namazıdır.) Ayrıca
cemaat namazları iyilik ve takva üzere yardımlaşmaya sebep
olacak ve Allah azze ve celle’ye karşı yapılan bir çok günahları
engelleyecektir.”
Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 12
* * *
451 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ
ÇáúÈÇÞöÑõ Úáíå ÇáÓøáÇã :
Çááøåõãøó ÅäøÇ äóÑúÛóÈõ Çöáóíúßó Ýí ÏóæúáóÉ ßóÑöíãóÉ ÊõÚöÒøõ ÈöåÇ ÇáÇÓúáÇãó
æóà åúáóåõ æóÊõÐøöáõ ÈöåóÇ ÇáäøöÝÇÞó æóÇóåúáóåõ æóÊóÌúÚóáõäóÇ ÝöíåÇ ãöäó
ÇáÏøõÚÇÉö Çöáì ØÇÚóÊößó æóÇáúÞÇÏóÉö Çöáì ÓóÈíáößó æóÊóÑúÒõÞõäÇ ÈöåÇ ßóÑÇãóÉó
ÇáÏøõ äúíÇ æÇáÇÎöÑóÉö.
ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 91 / 6
451-İmam Bakır (a.s)
duasında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım, bizleri keramet
(İslami azamet) sahibi bir devlette karar kılmanı dileriz. (Bu
devlet şüphesiz ki Hz. Mehdi (a.s)’ın hak devletidir.) Bu kerim
devlet sayesinde İslam ve ehline izzet bağışlar, nifak ve
ehlini de rezil rüsva edersin. Bizleri o hak devlette sana itaate davet
edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden karar kıl. Bu vesile ile
(İslam ve Kur’an’ı uygulayan Hz. Mehdi’nin kerim devleti sayesinde)
bizlere dünya ve ahiretin izzet ve kerametini nasip eyle.”
Bihar’ul-Envar, c. 91, s. 6
* * *
1-Kur’an-ı
Kerim
2-Nehc’ül-Belağa,
Emir’el-Müminin İmam Ali (A)’ın Seyyid Razi (r.a)
vasıtasıyla toplanan hutbe, mektup ve sözleri
3-Sahife-i
Seccadiye, İmam Seccad (A)’ın sözleri
4-Kemal’ud-Din,
Şeyh Seduk
5-Bihar’ul-Envar,
Muhammed Bakır Meclisi
6-Vesail’uş-Şia,
Şeyh Hurr’il Amuli
7-et-Tehzib,
Şeyh Tusi
8-Men
La Yehzuruh’ul-Fakih, Şeyh Seduk
9-Mekarim’ul-Ahlak
10-Kenz’ul-Ummal,
Şeyh Tebersi
11-Gurer’ul-Hikem
12-Şerh-u
Gurer’ul-Hikem
13-Tesnif-u
Gurer’ul-Hikem
14-Müstedrek’ül-Vesail,
Allame Nuri
15-el-Müheccet’ül-Beyza,
Feyz-i Kaşani
16-el-Hisal,
Şeyh Seduk
17-el-İsna
E’şeriye, Şeyh Hurr-i Amuli
18-Leal’il-Ahbar,
Muhammed Nebi Tuyserkani
19-Sefinet’ul-Bihar,
Şeyh Kumi
20-Müstedrek-i
Sefinet’ul-Bihar, Şeyh Ensari
21-Şerh-i
Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebil Hadid
22-Teraif’ul-Hikem,
Mirza Ahmed Aştiyani
23-Mecmua-i
Verram, Emir Verram-i Maliki
24-İrşad’ul-Kulup,
Şeyh Deylemi
25-el-İrşad,
Şeyh Müfid
26-Meani’ul-Ahbar,
Şeyh Seduk
27-Vekayi’ul-Eyyam,
Şeyh Abbas-i Kumi
28-Misbah’ul-Müteheccid,
Şeyh Tusi
29-Sefat’uş-Şia,
Şeyh Seduk
30-el-Emali,
Şeyh Seduk
31-Uyun-u
Ahbar’ir-Rıza
32-Munteh’el-Amal,
Şeyh Kumi
33-el-Hayat,
Muhammed Rıza Hekimi
34-Tuhef’ul-Ukul,
el-Behrani
35-el-İhticac,
Şeyh Tebersi
36-Üsd’ül-Gabe,
İbn-i Esir
37-Şehab-ul
Ahbar, Kazi Kazayi
38-İkab’ul-A’mal,
Şeyh Seduk
39-E’lam’ul-Vera,
Şeyh Tebersi
40-el-İmam
Mehdi İnde Ehl-i Sünne, Mehdi Fakih İmani
41-Yevm’ul-Helas,
Kamil
Süleyman
42-Sünen-i
İbn-i Mace, İbn-i Mace Kazvini
43-Sünen-i
Ebu Davud, Süleyman Secistani
44--el-Müssenef,
Ebu Bekir Sen’ani
[1] Kasas/13
[2] Hud/73
[3] Ahzap/33
[4] Gerçi Ehl-i Beyt, kelime olarak “ev
halkı” anlamındadır. Ama islami metinlerde ıstılah
olarak islam Peygamberinin hanedanı için kullanılmaktadır ve bu
kelimenin belirgin ve açık bir anlamı vardır. Ehl-i Beyt’in
kimler olduğu İslam Peygamberinden nakledilen onlarca rivayette
açıkça belirtilmiştir. Aşağıda örnek olarak
zikrettiğimiz şu birkaç rivayette de Ehl-i Beyt’ten maksadın,
her ne kadar bazıları Peygamber’in vefatından sonra
doğmuş olsa da Ali (a.s), Fatıma (a.s.), Hasan (a.s) ve Hüseyin
(a.s)’ın soyundan gelen imamlar olduğu açıkça
belirtilmiştir:
1-Safiyye binti Şeybe
Ayşe’den şöyle dediğini nakletmektedir: Bir gün Peygamber
üzerinde bir rida (cübbe) olduğu halde evden çıktı. Bu esnada
Hasan b. Ali geldi, Peygamber onu ridasının altına
çağırdı. Sonra Hüseyin b. Ali geldi, Peygamber onu da
ridasının altına çağırdı. Daha sonra Fatıma
(a.s) geldi, Peygamber (s.a.v) onu da ridanın altına
çağırdı. Sonra Ali (a.s) geldi, Peygamber (s.a.v) onu da
ridasının altına çağırdı ve ardından da
şu ayeti kıraat buyurdu:
ÅöäøóãóÇ íõÑöíÏõ Çááøóåõ áöíõÐúåöÈó Úóäßõãõ ÇáÑøöÌúÓó Ãóåúáó ÇáúÈóíúÊö
æóíõØóåøöÑóßõãú ÊóØúåöíÑðÇ
“Ey
Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz
kılmak ister.” (Ahzap/33)
Sahih-i
Müslim, 4/1884/2424
El-Müstedrek
a’le’s-Sahiheyn, 3/159/4707
Tefsir-i
Taberi, 12/22. Cüz/6
Es-Sünen’ül-Kübra,
2/212/2858
2-Amir
b. Saad b. Ebi Vakkas babasından şöyle dediğini
nakletmektedir: Peygambere vahiy nazil olunca Ali, Fatıma ve iki
çocuğunu (Hz. Hasan ve Hüseyin’i) ridasının altına alarak
şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.”
Sahih-i
Müslim, 4/1871/32
Sünen-i
Tirmizi, 5/ 225/2999
Müsned-i
İbn-i Hanbel, 1/391/1608
El-Müstedrek
ale’s-Sehiheyn, 3/163/4719
Sünen’ül-Kübra,7/101/12392
3-İsa
b. Abdullah b. Malik, Ömer b. Hattab’dan şöyle dediğini
nakletmektedir: Peygamber’den şöyle buyurduğunu duydum: “Ey
İnsanlar ben çok geçmeden aranızdan ayrılacağım. Daha
sonra siz kıyamette yanıma geleceksiniz... (Burada Peygamber Kur’an ve
Ehl-i Beytinin hakkına riayet edilmesini tavsiye etmektedir.” Ömer b.
Hattab daha sonra şöyle diyor: “Peygamber’e, “Ey Resulullah
itretin/Ehl-i Beyt’in kimlerdir?” diye sordum, şöyle buyurdu: “Ehl-i
Beyt’im Ali, Fatıma, çocukları ve Hüseyin’in soyundan dokuz iyi imam,
onlar benim itretimdir, onlar benim kanımdan ve etimdendir.”
Kifayet’ul-Eser,
s. 91
Tefsir’ul-Burhan,
1/9
4-İbn-i
Abbas “óÇáÓøóãóÇÁ ÐóÇÊö ÇáúÈõÑõæÌ æ”
“Burçlara sahip gökyüzüne...” (Büruc/1)
ayeti hakkında Peygamberin şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
“Ben göğüm, burçlar da Ehl-i Beyt’imden ve itretimden olan
imamlardır. Bu imamların ilki Ali, sonuncusu ise Mehdi’dir ve onlar
(toplam) 12 kişidir.
Yenabi’ul-Mevedde 3/254/59
[5]Salebi, el-Kebir tefsiri, ilgili ayetin
tefsirinde... Zemahşeri’nin el-Keşşaf tefsiri, Fahr’ur-Razi’nin
el-Kebir tefsiri, c. 7, s. 405 ve İhkak’ul-Hak, c. 9, s. 486
[6]Gafir/60
[7] Nisa/110
[8] İbrahim/7
[9] Nisa/17
[10]
Cin/26-27
[11]
Maide/199
[12]
Bakara/177
[13] Beled/14-16