Peygamber (s.a.v) ve Ehl-i Beyt (a.s) Gülistan’ından

 

 

Bir Demet Gül

 

Yazar

 Üstad Seyyid Kemal Fakih İmani

 

 

 

 

 

ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍíãö

 

 

(íÇ ÃíøõåÇ ÇáøóÐöíäó ÂãóäõæÇ ÇóØíÚõæÇ Çááå æÃØíÚæÇ ÇáÑøóÓæáõ æóÇõæáí ÇáÇúãÑö ãöäúßõãú)

ÓæÑÉ ÇáäÓÇÁ 4 Ü ÇáÇíÉ 59

“Ey iman edenler, Allah’a, resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.”

(Nisa/59)

 

 

 

 

 

Yazar, bu kitapta yer alan hadisleri yukarıdaki ayet-i kerime’ye istinat ederek bir araya toplamıştır.


 

 

 

 

 

İçindekiler

 

Çeviren’in Notu. 3

Önsöz. 3

Allah’ı Tanıma, Allah’ın Azameti ve Lütfü. 3

Namaz ve Etkileri 3

Teheccüd Namazı 3

Allah'a İman ve Rızayetini Elde Etmek. 3

Takva ve Gerekliliği 3

Dua. 3

Ehl-i Beyt 3

Ehl-i Beyt (a.s)’ın Sevgisi 3

Övülmüş-Güzel Sıfatlar 3

Ehl-i Beyt (a.s)’ın Şiileri ve Sıfatları 3

İlim ve Değeri 3

İlim Öğrenmenin Fazileti 3

İlim ve İlim Öğretmenin Fazileti 3

Alimlerin Fazileti ve Önemi 3

Tövbe. 3

Müminlerin Yüzsuyunun Korunması 3

Adaletsizlik ve Zulüm.. 3

Müslüman Kardeşinin Hakları 3

Selam.. 3

İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak. 3

Dil ve Afetleri 3

Gıybet ve İnsanları Ayıplamak. 3

Yalancılık. 3

Dost ve Arkadaşlık. 3

Kötü Arkadaş. 3

İnsanlara Hizmet Etmek. 3

Borç Vermek. 3

Muhtaçlara Yardım.. 3

İnfak. 3

Sıla-i Rahim.. 3

Anne ve Babaya İyilik Etmek. 3

Çocukların Hakkı 3

Süt Emzirme. 3

Evlilik Büyük Bir İbadettir 3

Evliliğe Teşvik. 3

İlahi Rahmetin ve Güzel Ahlakın Anahtarı Evliliktir. 3

Evlilikte Acele Etmek. 3

Şer’i Evliliğe Yardımcı Olmak. 3

Kadın ve Mihriyesi 3

Mihir Ne Kadar Az Olursa O Kadar İyidir. 3

İman ve Doğruluk Gölgesinde Evlilik. 3

Evlilikte Erkeğin Niyeti 3

Geçimini Temin Etmek. 3

Eşine Saygı Göstermek. 3

Kadın ve Eşini Hoşnut Etmesi 3

İyi Kadının Özellikleri 3

Boşanma ve Neticeleri 3

Harama Bakmaktan Sakınmak. 3

Kadının Süslenmesi 3

Zina ve Zararlı Etkileri 3

İslam’da Sağlık Meselesi 3

Toplumsal İlişkiler ve Kazanç. 3

Alış-Verişlerde Sahtekarlık Etmek. 3

Şehvet 3

Dünya Malına Tamah Etmek. 3

Fani Dünya ve Helak Edici Cazibesi 3

Gafil İnsanlar 3

Öldürücü Hırs ve Arzular 3

Kibir Ve Gurur 3

Tasarruflu/İktisatlı Olmak. 3

Meşveret/Danışma. 3

İş ve Tembellik. 3

Şehid ve Şahadet 3

Beklenilen Mehdi (a.s) ve Adaletin Hakimiyeti 3

Ahir Zamanda İslam Ümmeti 3

Ömrü Nasıl Yaşamak Gerektiği Hususunda. 3

Dinde Araştırma. 3

İyi Ahlak ve Güzel Faydaları 3

Gazap ve Kötü Ahlakın Afetleri 3

Mağfiret/Bağışlanma Talebi 3

Cemaat Namazı 3

Kitabın Bitiş Duası 3



 

 

 

Çeviren’in Notu

 

 

Tüm ümmet Resulullah’tan sonra Hz. Ali ve diğer Ehl-i Beyt  imamlarına tabi olmakla yükümlüdür. Nite­kim Resulullah da “Ali’nin şiası kurtulanların ta kendi­leridir.” diye buyurmuştur. Ayrıca Allah-u Teala da şura suresinin 23. ayetinde Resulullah’ın adına;

“(De ki) sizden tebliğime karşılık bir ücret is­temiyorum, istediğim ancak yakınlara sevgidir.” diye buyurmuştur. Yani Resulullah 23 yıllık boyunca çektiği zahmet ve çabalara karşılık sadece Ehl-i Beyt’ini sevmeyi istemektedir. Dolayısıyla Ehl-i Beyt’i sevmek bir meslek değil, dini bir görevdir.

Resulullah Gadir-i Hum’da ise şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakı­yorum. Bu iki paha biçilmez şey Allah’ın kitabı ve Ehl-i Beyt’imdir.”

Bütün bu bilgiler ışığında anlıyoruz ki Resulullah’dan sonra Ehl-i Beyt’i sevmek ve Kur’an’ın gerçek müfes­sirleri olan bu nurlu insanlara tabi olmak dini bir yü­kümlülüktür.

Dolayısıyla bazılarının, “Ehl-i Beyt’i sevmek bir meslek­tir. Herkes bir mesleği seçebilir. Şia özellikle Ehl-i Beyt’i sev­meyi meslek edinmiştir. Ehl-i Sünnet ile aynı bir mesleği seçmiş­tir.” demesi doğru bir düşünce değildir. Her müslüman Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’ini sevmek zorundadır. Resulullah risaleti karşılığında bizlerden sadece bunu istemiştir. Hz. Ali’yi sevmeyen bir insana Muaviye ve Yezid’i sevmek kalır. Zira her ikisini sevdiğini iddia et­mek, nur ile zulmeti sevmek gibi saçma bir iddiadır. Bu hem şer’i, hem de akli açıdan doğru bir inanç değildir.

Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt kelimesi üç yerde kullanılmıştır.

1-Hz. Musa (a.s)’ın kıssasında...

Hz. Musa (a.s) bebek iken Allah’ın emri üzere annesi tarafından bir sandık içerisine bırakılıp Nil nehrine atılmış ve Firavun ailesi tarafından Kur’an’ın ifadesiyle kendilerine bir düşman ve üzüntü kaynağı olsun diye sudan alınmıştı. Bu küçük çocuk hiç bir kadının sütünü emmeyince Firavun ailesi şaşırıp kalmışlardı. O sırada Hz. Musa (a.s)’ın kız kardeşi gelerek onlara: “...Ben si­zin adınıza onun bakımını üstlenecek ve onun hayrını isteyecek bir Ehl-i Beyt’i (ev halkını) size tanıtayım mı?” demişti.”

Bunun üzerine çocuk annesine iade edilmişti. Bunu Kur’an-ı Kerim şöyle açıklıyor:

“Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, Allah'ın verdiği sözün gerçek oldu­ğunu bilsin diye, ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler.”[1] Bu ayet-i kerime’de, Hz. Musa (a.s)’ın kızkardeşinin, Ehl-i Beyt tabirinden neyi kasdettiğine açıklık getirecek herhangi bir açıklama yoktur. Acaba söz konusu beyt (ev) ile bir yakınlığı olan bütün şahıs­ları mı, yoksa bazılarını mı, veya yalnızca soy yakınlığı olanları mı, yoksa hem soy yakınlığını hem de evlenme yoluyla meydana gelen yakınlığı içeren bir anlamı mı, veya bunlar ile birlikte “vela” (kölelik) ve terbiye yö­nünden bu evle ilgisi olan şahısları mı veya bütün bun­lardan daha geniş bir anlamı mı kasdetmiştir bu belli değildir.

Ayrıca burada görüldüğü gibi zaten “Ehl-i Beyt” ke­limesi Arapça metinde harf-i tarif olan “elif-lam” takısı olmaksızın, nekire (belirsiz) olarak zikr olunmuştur.

2-Hz. İbrahim (a.s)’ın kıssasında...

Melekler Hz. İbrahim’in hanımına Hz. İshak ve on­dan sonra da Hz. Yakub’un müjdesini verince şaşır­mıştı. Melekler de ona şöyle demişlerdi: “Allah'ın rahmeti ve bereketleri siz Ehl-i Beyt’in (ev halkı­nın) üzerine olmuşken, nasıl Allah'ın işine şaşar­sın? O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir”[2]

Bu ayet Hz. İbrahim’in zevcesinin de onun Ehl-i Beyt’inden olduğunu bildirmektedir. Çünkü ayette biz­zat ona hitap edilmiştir. Elbette bu, “Ehl-i Beyt” keli­mesinin her yerde hatta maksadı belirtecek herhangi bir alametin bulunmadığı, yani mutlak olarak kullanıldığı yerlerde de zevce kelimesini kapsadığına delil teşkil edemez.

3-Tathir ayeti

“Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” [3]

Şüphe yok ki Peygamber (s.a.v) Kur’an-ı Kerim’in anlamını, işaret ve maksadını herkesten daha iyi bil­mektedir. Açıklama ve beyana ihtiyaç duyulan bu tür ayetler karşısında da Peygamber (s.a.v) yegane merci ve sığınak konumundadır.

Peygamber (s.a.v) aylarca ve özellikle de vefatı yak­laştığı sıralarda tathir ayetinde geçen Ehl-i Beyt’ten maksadın, Ashab-ı Kisa (yani Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) olduğunu ve bu ayet gereğince onların günahlardan uzak olduklarını açıklayıp önemle vurgu yapmıştır.. Gerçekten mezkur ayette geçen Ehl-i Beyt’ten[4] maksadın Ashab-ı Kisa olduğuna dair bir çok hadis vardır. Bu hadisler Ehl-i Sünnet kitaplarında da mütevatirdir. Allame Tabatabai’nin de dediği gibi bu hususta yetmişten fazla hadis nakledilmiştir. Hatta bu konuda Ehl-i Sünnet kaynaklarından nakledilen hadis­ler Şia yoluyla nakledilen hadislerden çok daha fazladır.

Bu hadisleri Ehl-i Sünnet alimleri; Ümmü Seleme, Ayşe, Ebu Said-i Hudri, Saad b. Vakkas, Vaile b. Eska, Ebul Hemra, İbn-i Abbas, Peygamber’in kölesi Sevban, Abdullah b. Cafer, Hz. Ali ve Hz. İmam Hasan’dan kırka yakın yolla nakletmişlerdir.

Peygamber (s.a.v)’in mübarek ömrünün son ayla­rında namaza gittiği her vakit Hz. Fatıma (a.s)’ın kapı­sına gelerek, “Ey Ehl-i Beyt, namaza!” diye seslenmesi ve ardından tathir ayetini okuması da konuya apaçık bir örnek teşkil etmektedir.

Peygamber (s.a.v), Ehl-i Beyt’in ilk imamı olan Hz. Ali (a.s)’ın hakkında şu veciz ve ebedi ifadeyi kullan­mıştır: “Ey Ali sen hem dünyada efendi ve büyüksün hem de ahirette... Seni seven beni sevmiştir, sana buğz eden de bana buğz etmiştir. Senin dostun Allah’ın dostudur. Allah senin gazabınla gazab eder. Sana buğz edene eyvahlar olsun.”

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Ali’nin muhabbeti iman, buğzu ise nifaktır.”

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse şehit olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in muhabbeti ile ölürse bağışlanmış olarak ölmüştür. Biliniz ki Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse, tövbe etmiş olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in muhabbeti ile ölürse imanı kamil bir mü­min olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Al-i Muhammed’in muhabbeti ile ölürse ölüm meleği onu cennet ile müjdeler.”[5]

Şafii de Ehl-i Beyt sevgisi ile şu ebedi şiiri söylemiş­tir:

“Ey Resulullah’ın Ehl-i Beyt’i, sizi sevmek

Allah tarafından Kur’an’da farz kılınmıştır

Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki

Size salavat göndermeyenin namazı batıldır.”

Ferazdak adlı meşhur şair de “Mimiyye” kasidesinde şöyle diyor:

“Öyle bir topluluk ki onları sevmek iman onlara düşmanlık ise küfürdür.

Onlara yaklaşmak da kurtuluş vesilesidir

Eğer takva ehlini sayarlarsa onlardır önderleri

Eğer “Yeryüzünün en hayırlıları kimdir?” denirse

Onlardır (Ehl-i Beyt’tir) diye cevap verilir.”

Bütün bunlardan da anlaşıldığı üzere Ehl-i Beyt’i sevmek, hakikatte Peygamber’i sevmektir ve Peygam­ber’i sevmek de hakikatte Allah’ı sevmektir. Allah bizler Kur’an ve Ehl-i Beyt yolundan ayırmasın ve onların sevgisi üzere kılsın.

Kadri ÇELİK

 

 

 

 


 

 

 


 

 

 

Önsöz

 

 

ÞÇáó Çááå ÊóÚÇáì:

ÝóÓúÆóáõæÇ Çóåóáó ÇáÐøößúÑö Çöäú ßõäúÊõãú áÇÊóÚúáóãõæäó

ÓæÑÉ ÇáäÍá ÂíÉ: 43 æÓæÑÉ ÇáÇäÈíÇÁ ÂíÉ: 7

“Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.”

(Enbiya/7 ve Nahl/43)

Bu ayet-i kerime Müslümanlara karşılaştıkları sorun­lar hususunda hak ve batılı ayırt etmeleri için ümmetin bilginlerine ve fikir ehline müracaat etmelerini emret­mektedir. Zira Allah onlara ilim öğrettikten sonra ken­dilerini bu iş için seçmiş, onlar da Kur’an’ın tevilini bi­len, ilimde derinleşmiş kimselerdir.

Bu ayet Ehl-i Beyt (a.s)’ı tanıtmak için nazil olmuş­tur. Ehl-i Beyt şunlardır: Muhammed, Ali, Fatıma, Ha­san, Hüseyin... Bunlar Al-i Aba (Abanın altına topla­nanlar) diye de bilinmektedir. Peygamber (s.a.v)’den sonra da İmam Hüseyin (a.s)’ın soyundan gelen dokuz imam da Ehl-i Beyt’tendir. Resulullah (s.a.v) çeşitli mü­nasebetlerde onları tanıtmış, “hidayet İmamları, karan­lığın ışıkları, zikir ehli ve ilimde derinleşenler” diye ad­landırmıştır. Allah-u Teala kitap ilmini de kendilerine de öğretmiştir.

Bu rivayetler Peygamber (s.a.v) döneminden beri Şi­iler nezdinde mütevatirdir. Nitekim bazı Ehl-i Sünnet alimleri ve müfessirleri de Ehl-i Beyt hakkında inen ayetleri açıkça itiraf etmişlerdir. Örnek olarak şu kay­nakları sıralayabiliriz:

1-İmam Salebi, Büyük Tefsir’inde, ilgili ayetin (Nahl/43 ve Enbiya/7) tefsirinde.

2-Tefsir-i İbn-i Kesir, c.2, s.591

3-Tefsir-i Taberi, c.14, s.75,

4-Ruh’ul Meani diye bilinen Tefsir-i Alusi, c.14, s.134

5-Tefsir-i Kurtubi, c.11, s.272,

6-Şevahid’ut-Tenzil diye meşhur olan Tefsir-i Hakim, c.1, s.334,

7-İhkak’ul-Hak diye bilinen Tefsir-i Şusteri c.3, s.482,

8-Yenabi’ul-Mevedde, Kunduzi Hanefi s.119,

 

* * *

 

Dolayısıyla hayatın önemli ve kader tayin edici hu­suslarında taharet ve ismet hanedanı olan Ehl-i Beyt’e tevessül etmeliyiz. Zira Ehl-i Beyt’in tüm boyutları, özellikle de sözleri, hayatımıza ışık tutacak bir konum­dadır. Nitekim İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur:

ßóáÇãõßõãú äõæÑñ æóÃóãúÑõßõãú ÑõÔÏñ æóæóÕíøóÊõßõãú ÇáÊøóÞæì.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå æÇáÊåÐíÈ æÚíæä ÃÎÈÇÑ ÇáÑÖÇ

“Kelamınız nur, emriniz rüşd/kemal ve vasiyetiniz takvadır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib, Ziyaret-i Camia  ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

Dünyevi ve uhrevi, maddi ve manevi sorunlarımızın halli de Ehl-i Beyt vasıtasıyla mümkündür. Nitekim şöyle buyurulmuştur: “

Èößõãú ÃóÎúÑóÌóäóÇ Çááåõ ãöäó ÇáÐøõáøö æóÝóÑøóÌó ÚóäøÇ ÛóãóÑÇÊö ÇáßõÑæÈö æÃó  äúÞóÐóäÇ ãöäú ÔóÝÇÌõÑõÝö ÇáúåóáóßÇÊö æóãöäó ÇáäøÇÑö.

“Allah bizi sizinle kurtardı, hüzün tozlarını giderdi; ateşten ve yokluk uçurumunun kenarından kurtardı.”

ÈöãõæÇáÇÊößõãú ÚóáøóãóäóÇ Çááåõ ãóÚÇáöãó ÏíäöäÇ æóÃó ÕúáóÍó ãÇ ßÇäó ÝóÓóÏó ãöäú ÏõäúíÇäÇ

“Allah sevginiz sebebiyle dinimizin işaretlerini biz­lere öğretti ve dünyamızdaki bozuklukları islah etti.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

 

* * *

Eğer Ehl-i Beyt’e uymayı terk edecek olursak şüphe­siz ki büyük bir uçuruma yuvarlanmış olacak ve karan­lığa gömüleceğiz. Nitekim Peygamber (s.a.v) de şöyle buyurmuştur:

ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóËóáõ Ãóåúáö ÈóíúÊöí ßóãóËóáö ÓóÝíäóÉö äõæÍ ãóäú ÑóßóÈóåÇ ÝóÞóÏú äóÌì æóãóäú ÊóÎóáøóÝó ÚóäúåÇ ÝóÞóÏú åóáóßó.

 “Ehl-i Beyt’imin misali Nuh’un gemisi misalidir. Ona binen şüphesiz kurtulur. Ondan çekinen ise şüp­hesiz helak olur.”

İbn-i Kuteybe, Abdurrahman Suyuti (İtkan’da) Hafız Taberani  (İbn-i Mağazeli) Harezmi ve  bir çok Ehl-i Sünnet alimleri beyan etmişlerdir.

O halde Kur’an ve Ehl-i Beyt’in hayatımızda bir örnek, baş ödev, öğretmen ve kılavuz olmasından daha mut­luluk ve kıvanç verici şey ne olabilir!

 

* * *

 

Nitekim Resulullah (s.a.v) de şöyle buyurmuştur:

íõæÔóßõ Çóäú Çõ ÏúÚì ÝóÇõÌíÈõ¡ Çöäøí ÊÇÑößñ Ýöíßõãú ÇáËøóÞóáóíúäö ßöÊÇÈó Çááåö æóÚöÊúÑóÊí¡ ßöÊÇÈõ Çááåö ÍóÈúáñ ãóãúÏõæÏñ ãöäó ÇáÓøóãÇÁ Çöáóì ÇáÇúóÑúÖö æóÚöÊúÑóÊí Ãóåúáõ ÈóíúÊí æóÇöäøó ÇááøØíÝó ÇáúÎóÈíÑó ÇóÎúÈóÑóäí Çó äøóåõãÇ áóäú íóÝúÊóÑöÞÇ ÍóÊøì íóÑöÏÇ Úóáóíøó ÇáúÍóæúÖó ÝóÇäúÙõÑõæÇ ÈöãÇÐÇ ÊóÎúáõÝõæäí æóÝí ÍóÏíË ÂÎóÑ: áóäú ÊóÖöáøõæÇ ãÇ Çöä ÊóãóÓøóßúÊõãú ÈöåöãÇ.

“Yakında davet edilecek ve de icabet edeceğim, şüp­hesiz ki sizlere iki değerli şey bırakıyorum: Allah’ın ki­tabı ve itretim... Allah’ın kitabı gökten yer yüzüne sar­kıtılmış bir iptir, itretim ise Ehl-i Beyt’imdir. Latif ve Habir olan Allah bana haber verdi ki bu ikisi havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar. O halde benim içinize bıraktığım bu iki şeye (benim ye­rime) nasıl davrandığınıza dikkatle bakın.” (Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:) “Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız.”

Bu hadis yirmiden fazla sahabiden ve yaklaşık 187 raviden nakledil­miştir. Lütfen şu kaynaklara müracaat ediniz: Sahih-i Müslim, c.2, s. 238, Müsned-i Ahmed b. Hanbel c. 5, s. 181-182, Sahih-i Tirmizi, c.2, s. 220... Nefehat’ul-Erhar fi Hulaset-i Abakat’il-Envar, c. 1, s. 199-210

Bu yüzden bir dünya dolusu iftihar, muhabbet ve ihlas ile biz de şöyle diyoruz:

“Resulullah’ın Allah’ın emri ile kurucusu olduğu bir mezhebin takipçisi olduğumuz için iftihar ediyoruz. Bütün kayıtlardan/şartlardan azade olan Emir’el Mü­minin Ali bin Ebi Talib de insanları bütün zincirlerden ve köleliklerden kurtarmak için çalışmıştır. Kur’andan sonra maddi ve manevi hayatın en büyük ihtiyaçlarına cevap veren, insanı en yüce kurtuluşa erdiren, manevi ve siyasi hükümleri insana yol gösteren Nehc’ul Belağa kitabı da bizim masum İmam’dan (Hz. Ali’den)’dır. Biz Hz. Ali’den, Allah’ın kudretiyle hayatta olan ve işlere nezaret eden Hz. Mehdi’ye kadar bütün masum imam­ların bizim imamlarımız olduğu için de iftihar ediyoruz.

Yücelen Kur’an (dua) diye de adlandırılan hayat ve­rici duaların da masum imamlarımızdan olduğu hase­biyle iftihar ediyoruz. Hakeza imamların Şabaniye du­ası, Hüseyin Bin Ali (a.s)’ın Arefe Duası, Al-i Muhammed’in Zebur’u diye adlandırılan Sahife-i Seccadiye ve Allah’ın Hz. Zehra-i Merziyye’ye ettiği il­hamlardan oluşan Sahife-i Fatımıye de bizdendir.

Biz İmam Bakır’ul Ulum’un tarihin en büyük şahsi­yeti olduğundan dolayı iftihar ediyoruz. Allah-u Teala, Resulullah (s.a.v) ve masum imamlar dışında hiç kimse onun makamını derk etmemiş ve de derk edemeyecek­tir.

Biz mezhebimiz “Caferi Mezhebi” olduğundan do­layı iftihar ediyoruz. Sonsuz bir okyanus olan fıkhımız da İmam Cafer-i Sadık’ın eserlerinden sadece biridir. Biz bütün imamlarla ve onlara uymakla iftihar ediyoruz.

Biz imamlarımızın (a.s), İslam’ın yücelmesi yolunda çalıştığı, adil bir devlet teşkilinin sadece boyutlarından biri olduğu Kur’an-ı Kerim’i uygulama yolunda hapis ve sürgünlerde yaşadığı ve zamanlarının tağuti/küfür düzenlerini yıkma yolunda şehit oldukları sebebiyle de iftihar ediyoruz.”

Ey mümin ve mümine kardeşler! Bugün sizin de bil­diğiniz gibi dünya küçük bir köy haline gelmiştir. Bilgi patlaması ve devrimi çağında yaşıyoruz. Zamanımızın sığınaksız ve bitkin insanı adaletsizlikler ve eşitliksizler çölünde susuzluktan ölmektedir.  An be an fesat batak­lıklarına gömülmektedir.

İnsana saadet ve özgürlük vadeden umut tacirleri, kendilerinin yarattığı ahlaki değerlerin iflas ettiğini bü­yük şaşkınlık içinde seyretmektedirler. İnsan ve insanlı­ğın bitişini seyretmeden başka da ellerinden bir şey gelmemektedir. Ama gerçekten yolun sonu ve bitişi midir? Büyük bir dehşet içinde şöyle demek gerekir: İn­sanlık kendi ilahi fıtratlarına dönmez ve geçmişini ve geleceğin ışığı/aydınlatıcı kılmazsa, evet gerçekten bu yolun sonudur... İslam hayatın en iyi reçetesi olarak her zamandan daha kurtarıcı bir şekilde ellerini bu boğul­mak üzere olan insana uzatmış, bu çölde susamış insanı kendi marifet ve bilgisiyle suvarmak istemektedir. Vahyin sonsuz atmosferinde yankılanan ve içinde hiç­bir hata olmayan Ehl-i Beyt’in faziletleri ve hadislerinin nurunu, insanın bütün maddi ve manevi hayatının üze­rine salmış, karanlıklarda bu yeşil/ilahi yolu aydınlatmış ve bu uzun yolu kendisine açıkça göstermiştir.

Ey aziz dost bir mektebi tanımanın en iyi yolu, onun temel kaynaklarını incelemek; alim ve önderlerinin sözlerini doğru bir şekilde derk etmektir. Bu yolla o mektebin dünya, yaratıklar ve tüm konulardaki anla­yışı/düşüncesi kolayca anlaşılır ve bir değerlendirmesi yapılır. Bu esas üzere biz Nur’ul-Kur’an adında büyük bir Kur’an tefsirini İngilizce olarak hazırlayıp bastırdık. Elhamdülillah bir çok ülkelerde büyük bir ilgi ve te­veccüh kazandı. Öyle ki dört yıl içinde beş baskı yaptı.

Şu anda bir yandan bu tefsirin altıncı cildini yayın­larken, bir yandan da  insan yetiştiren mektebin önder­leri olan Peygamber ve Ehl-i Beyt’in sözlerinden oluşan bu kitabı da bir gül destesi olarak hazırladık. Bu kitabı sürekli en özgü/halis ve iyi yolu arayan kimselere tak­dim ediyoruz. Sürekli güzel kokan ve taze olan bu te­miz gülleri derin bir koklayarak İmam Rıza (a.s)’ın şu sözünü de derk etmenizi ümit ediyoruz:

ÑóÍöãó Çááåõ ÚóÈúÏÇð ÇóÍúíÇ ÇóãúÑóäóÇ ÝóÞõáúÊõ áóåõ: æóßóíúÝó íõÍúíí ÃóãúÑóßõãú ÞÇáó: íóÊóÚóáøóãõ ÚõáõæãóäÇ æóíõÚóáøöãõåóÇ ÇáäøóÇÓó ÝóÇöäøóåõãú áóæõ ÚóáöãõæÇ ãóÍóÇÓöäó ßóáÇóãöäóÇ áÇóÊøóÈóÚõæäóÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ Ì 2 Õ 30 / ãÚÇäí ÇáÇÎÈÇÑÕ 18 / æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ Ì 92 Õ 27

“İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur “İşi­mizi/emrinizi ihya edene Allah rahmet etsin.” “Emri­niz/İşiniz nasıl ihya edilir.” diye sorulunca da şöyle bu­yurdu: “İlmimizi öğrenir ve insanlara öğretir. Zira in­sanlar sözlerimizin güzelliğini bilecek olurlarsa şüphesiz bize tabi olurlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 30; Mean’il-Ahbar, s. 18

 Vesail’uş-Şia, c. 92; s. 27

Değerli Ehl-i Beyt’in bu gülden güzel sözlerini oku­mak ve duymak suretiyle Allah’ın alim insanlara hücce­tini tamamlamasını ve gençlerin bu risalet hanedanına uymakla her türlü dini, fikri, akidevi, ahlaki, içtimai, ik­tisadi, siyasi ve kültürel sapıklıklardan korunmasını ümid ederiz. İnşaallah bu vesile ile gençlerimiz etkin bir şahsiyet sayesinde bütün dünyada İslam ve müslümanlara hizmet eder, bu ilahi yolda çalışır.

Son olarak...

ÇóáÓøóáÇãõ Úóáì ãóÍÇáøö ãóÚúÑöÝóÉö Çááåö æóãóÓÇßöäö ÈóÑóßóÉö Çááåö æóãóÚÇÏöäö ÍößúãóÉö Çááåö æóÍóÝóÙóÉö ÓöÑö Çááåö æóÍóãóáóÉö ßöÊÇÈö Çááåö æóÇóæúÕöíÇÁö äóÈöíøö Çááåö æóÐõ Ñøö íøóÉö ÑóÓõæáö Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö æóÑóÍúãóÉõ Çááåö æóÈóÑóßÇÊõåú.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå æÇáÊåÐíÈ æÚíæä ÇÎÈÇÑ ÇáÑÖÇ

“Selam olsun Allah’ı tanıma mahalline, Allah’ın be­reket meskenlerine, Allah’ın hikmet madenlerine, Al­lah’ın sırlarının koruyucularına Allah’ın kitabını yükle­nenlere, Nebiyyullah’ın vasilerine ve Resulullah’ın zür­riyetine... (Allah’ın rahmeti ve bereketi O’na ve zürriye­tine olsun)”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

æóÇáÓøóáÇãõ Úóáì ãóäö ÇÊøóÈóÚó ÇáúåõÏì.

“Hidayete tabi olanlara selam olsun.”

Üstad Seyyid Kemal Fakih İmani

Isfahan-İran


 

 

 

 

 

ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍíã

ö

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

 

 

Allah’ı Tanıma,

Allah’ın Azameti ve Lütfü

 

 

1 Ü ÞÇá ÑóÓæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇóíøõåóÇ ÇáäøÇÓõ Çöäøóåõ áÇ äóÈöíøó ÈóÚúÏí æóáÇ Ãõ ãøÉó ÈóÚúÏóßõãú ÇóáÇ ÝóÇÚúÈõÏæõÇ ÑóÈøóßõãú æóÕóáøõæÇ ÎóãúÓóßõãú æóÕõæãõæÇ ÔóåúÑóßõãú æóÍõÌøõæÇ ÈóíúÊó ÑóÈøößõãú æóÇóÏøõæÇ ÒóßÇÉó ÇóãúæÇáößõãú ØíÈóÉð ÈöåÇ ÇóäúÝõÓõßõãú æóÇóØíÚõæÇ æõáÇÉó ÇóãúÑößõãú ÊóÏúÎõáõæÇ ÌóäøóÉó ÑóÈøößõãú .

ÇáÎÕÇá 322

1-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:“Ey insanlar, şüphesiz ki benden sonra nebi ve sizden sonra da bir ümmet yoktur. Bilin ve uyanık olun ki sadece Rabbinize ibadet edin, beş vakit namazlarınızı kılın, Ramazan aylarınızda oruç tutun, Rabbinizin evini hacc edin, nefis temizliği içinde mallarınızın zekatını verin ve Rabbinizin cennetine girmek için emir sahiple­rinize itaat edin.”

(el-Hisal, s. 322)

 

2- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ØõæÈì áöãóäú ÃóÎúáóÕó áöáøåö Úóãóáóåõ æóÚöáúãóåõ æóÍõÈøóåõ æóÈõÛúÖóåõ æóÃóÎúÐóåõ æóÊóÑúßóåõ æóßóáÇãóåõ æóÕóãúÊóåõ æóÝöÚúáóåõ æóÞóæúáóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 77/289

2-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuş­tur: “Ameli, ilmi, sevgisi, gazabı, alışı, terk edişi,  ko­nuşması, susması, davranışları ve sözleri Allah’a ha­lis/özgü olanlara ne mutlu!”

(Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 289)

 

* * *

 

3- ãä ÎØÈÉ ÝÇØãÉ ÇáÒåÑÇÁ ÚáíåÇ ÇáÓáÇã

 ÝóÌóÚóáó Çááåõ ÇáÅíãÇäó ÊóØúåíÑðÇ áóßõã ãöäó ÇáÔøóÑßö¡ æóÇáÕøóáæÉó ÊóäúÒöíåðÇ áóßõãú Úóäö ÇáúßöÈúÑ¡ æÇáÒøóßÇÉó ÊóÒúßíóÉð áöáäøóÝúÓö¡ æóäöãÇÁð Ýöí ÇáÑøóÒúÞö¡ æÇáÕøóíÇãó ÊóËúÈöíÊðÇ áöáúÅöÎúáÇÕö¡ æáúÍóÌøó ÊóÔíöíúÏðÇ áöáÏøóíäö¡ æóÇáúÚóÏúáó ÊóäúÓíÞÇð áöáúÞõáõæÈö¡ æóØÇÚóÊóäÇ äöÙÇãÇð áöáúãöáøóÉö¡ æó ÇöãÇãóÊóäÇ ÇóãÇäÇð ãöäó ÇáÝõÑúÞóÉö¡ æÇáúÌöåÇÏó ÚÒðÇ áöáúÅöÓáÇãö¡ æóÇáÕøóÈúÑó ãóÚõæäÉð Úóáóí ÇÓúÊöíÌÇÈö ÇáÃóÌúÑö¡ æÇáÃóãÑó ÈöÇ áúãóÚúÑæõÝö ãóÕúáóÍóÉð áöáúÚÇãøóÉö¡ æóÈöÑøó ÇáúæÇáöÏóíúäö æöÞÇíóÉð ãöäó ÇáÓøóÎóØö¡ æóÕöáóÉó ÇáúÃóÑúÍÇãö ãöäúãÇÉð áöáúÚóÏóÏö¡ æóÇáÞöÕÇÕó ÍöÞúäðÇ áöáúÏóøãÇÁö¡ æóÇáæÝÇÁó ÈÇáäÐÑ ÊÚÑíÖðÇ áöáúãÛÝöÑóÉö¡ æóÊóæúÝöíóÉó ÇáúãóßÇÆíáó æóÇáãóæÇÒíä ÊóÛúííÑÇð áöáúÈóÎúÓö¡ æóÇáäøóåíö Úóäú ÔõÑúÈö ÇáÎóãúÑö ÊóäúÒöíåÇð Úóäö ÇáøÑóÌúÓö¡ æóÇÌúÊöäÇÈö ÇáÞóÐúÝö ÍöÌÇÈðÇ Úóäö ÇááøóÚúäóÉö æó ÊóÑúßó ÇáÓóøÑÞóÉö ÅíúÌÇÈÇð áöáÚöÝøóÉ æó ÍóÑøóãó Çááøóåõ ÇáÔøóÑúßó ÅÎúáÇÕÇð áóåõ ÈöÇ áÑøõÈõæÈíøÉ. ÝÇÊøóÞõæ Çááøóåó ÍÞøó ÊõÞÇÊå æáÇ ÊóãõæÊõäøó ÅáÇøó æó ÇóäúÊõãú ãõÓúáöãõæäó æóÇØíÚæÇ Çááøóåó ÝöíúãÇ ÇóãóÑóßõãú Èöåö æäóåÇßõãú Úóäåõ¡ ÝóÇöäøóåõ «ÇöäøóãÇ íóÎúÔóí Çááøóåó ãöäú ÚöÈÇÏöåö ÇáÚõáóãÇÁõ»

3- (Hz. Fatıma (a.s) Medine’de, Mescid’un-Nebi’de okuduğu hutbeden bir bölüm:)

“Allah imanı şirkten temizlenmek, namazı kibirden arınmak, zekatı nefsi tezkiye etmek ve rızkı arttırmak, orucu ihlası sabit kılmak, haccı dini güçlendirmek, ada­leti kalpleri birbirine bağlamak, itaatimizi  dinin düze­nini sağlamak, imametimizi tefrika ve dağılmayı önle­mek, cihadı İslam’ın izzetini yüceltmek, sabrı hakkın mükafatını elde etmek, iyiliği emretmeyi umumun maslahatını korumak, anne babaya iyiliği Allah’ın gaza­bını önlemek, sıla-i rahimde bulunmayı müminler top­luluğunu arttırmak, kısası, nefisleri/kanları korumak, ahde vefayı mağfirete erişmek, tartıda doğru olmayı kıt­lıkla/yoklukla savaşmak, şarabı yasaklamayı kötülükler­den uzak kalmak, iftira ve yakışık olmayan isnatlardan kaçınmayı Allah’ın lanetinden korunmak ve hırsızlık etmemeyi iffetli olmak için bir sebep kılmıştır. Hakeza Allah şirki de hakkın rububiyeti ve kullukta ihlaslı ol­mak için haram kılmıştır.

O halde Allah’tan gereği gibi sakının ve sadece Müslümanlar olarak ölün. Allah’a emir ve yasakları hu­susunda itaat edin: “Şüphesiz ki Allah’tan sadece alim kulları korkar.”

(Bu hutbe Şii ve Ehl-i Sünnet alimlerinin bir çok senet zinciri ile naklettikleri meşhur hutbelerden biridir. İbn-i Ebi’l-Hadid Nehc’ül-Belağa şerhinde bu hutbenin bütün senet zincirini nakletmiştir ki yeri olmadığından burada zikrinden sarf-ı nazar ettik.)

 

* * *

 

4- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÓøóÜÌøÇÏõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇóáúÍóãúÏõ áöáøåö æóÇáúÍóãúÏõ ÍóÞøõåõ ßóãÇ íóÓúÊóÍöÞøõåõ ÍóãúÏÇð ßËíÑÇð æóÇóÚõæÐõ Èöåö ãöäú ÔóÑøö äóÝúÓöí Çöäøó ÇáäøóÝúÓó áÇóãøÇÑóÉñ ÈöÇáÓøõæóÁö ÇöáÇø ãÇ ÑóÍöãó ÑóÈøí.

æó ÃóÚõæÐõ Èöåö ãöäú ÔóÑøö ÇáÔøóíúØÇäö ÇáøóÐí íóÒíÏõäí ÐóäúÈÇð Çöáì ÐóäúÈí æóÇóÍúÊóÑöÒõ Èöåö ãöäú ßõáøö ÌóÈøÇÑ ÝÇÌöÑ æóÓõáúØÇä ÌÂÆöÑ æóÚóÏõæøò ÞÇåöÑ.

ÇóÇááøåõãøó ÇÌúÚóáúäí ãóäú ÌõäúÏößó ÝóÇöäøó ÌõäúÏóßó åõãõ ÇáúÛÇáöÈõæäó æóÇÌúÚóáúäí ãöäú ÌöÒúÈößó ÝóÇöäøó ÍöÒúÈóßó åõãõ ÇáúãõÝúáöÍõæäó æóÇÌúÚóáúäí ãöäú ÇóæúáöíÇÆößó ÝóÇöäøó ÇóæúáöíÂÆóßó áÇ ÎóæúÝñ Úóáóíúåöãú æóáÇåõãú íóÍúÒóäõæäó.

Çóááøåõãøó ÇóÕúáöÍú áí Ïíäí ÝóÇöäøóåõ ÚóÕúãóÉõ ÇóãúÑí æóÇóÕúáöÍú áí ÂÎöÑóÊí ÝóÇöäøóåÇ ÏÇÑõ ãóÞóÑøí æóÇöáóíúåÇ ãöäú ãõÌÇæóÑóÉö ÇááøöÆÇãö ãóÝóÑøí æóÇÌúÚóáö ÇáúÍóíÇÉó ÒöíÇÏóÉð áí Ýí ßõáøö ÎóíúÑ æóÇáúæóÝÇÉó ÑÇÍóÉð áì ãöäú ßõáøö ÔóÑøò Çóááøåõãøó Õóáøö Úóáì ãõÍóãøóÏ ÎÇÊóãö ÇáäøóÈöíøíäó æóÊóãÇãö ÚöÏøóÉö ÇáúãõÑúÓóáíäó æóÚóáì Çáöåö ÇáØøóíøöÈíäó ÇáØøÇåöÑíäó æóÇóÕúÍÇÈöåö ÇáúãõäúÊóÌóÈíäó æóåóÈú áì ËóáÇËÇð áÇ ÊóÏóÚú áì ÐóäúÈÇð ÇöáÇø ÛóÝóÑúÊóåõ æóáÇ ÛóãøóÇ ÇöáÇø ÇóÐúåóÈúÊóåõ æóáÇ ÚóÏõæøÇð ÇöáÇø ÏóÝóÚúÊóåõ ÈöÈöÓúãö Çááåö ÎóíúÑö ÇáÇúóÓúãÇÁö ÈöÓúãö Çááåö ÑóÈøö ÇáÇúóÑúÖö æóÇáÓøóãÇÁö....

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 90/187 æãáÍÞÇÊ ÇáÕÍíÝÉ ÇáÓÌÇÏíÉ: 572

4-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hamd Allah’a mahsustur; Allah’a özgü sayısız hamd O’na mahsustur. Nefsimin şerrinden ona sığını­rım. Şüphesiz ki Allah’ın rahmet ettiği dışında bütün nefisler kötülüğü emreder.

Sürekli günahlarımı artıran şeytanın, her zalim sulta­nın ve kahir düşmanın şerrinden de Allah’a sığınırım.

Allah’ım beni kendi ordundan kıl. Şüphesiz ki üstün gelenler senin ordundur. Allah’ım beni kendi hizbinden kıl şüphesiz ki kurtuluşa erenler senin hizbindir. Al­lah’ım beni dostlarımdan kıl. Şüphesiz ki dostlarına korku yoktur ve onlar asla üzülmezler.

Allah’ım dinimi islah et; şüphesiz ki din işimin ismeti (beni dizginleyen)’dir. Allah’ım ahiretimi de islah et; şüphesiz ki ahiret, benim sonunda karar kılacağım yurt ve kötüler ile oturmaktan kendisine sığındığım yerdir. Allah’ım dünya hayatını benim için her hayırda/iyilikte bir artış vesilesi kıl ve ölümü her kötülükten kurtuluş için bir rahatlık vesilesi kıl.

Allah’ım Peygamberlerin sonuncusu ve bütün elçile­rinin tamamlayıcısı olan Muhammed’e, Tahir ve Tayyib Ehl-i Beyt’ine ve seçkin ashabına rahmet gönder. Al­lah’ım bana şu üç hacetimi kabul et: Bağışlamadığın hiçbir günah, gidermediğin hiçbir hüzün/gam ve ben­den def etmediğin hiçbir düşmanım olmasın; isimlerin en iyisi Allah ismi ile, göklerin ve yerin rabbi Allah’ın ismi ile...”

Bihar’ul-Envar, c. 90, s. 187

Mulhakat’us-Sahifet’is-Seccadiye/572

 

* * *

 

5- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÚöÙóãõ ÇáúÎÇáöÞö ÚöäúÏóßó íõÕóÛøöÑõ ÇáúãóÎúáõæÞó Ýí Úóíúäößó.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ: ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ 129

5-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Eğer Allah’ın azametini derk edecek olursan, bütün yaratıklar gözünde küçülür/değersiz hale gelir.”

(Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar, 129)

 

* * *

 

6 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇóáúÞóáúÈõ ÍóÑóãõ Çááåö ÝóáÇ ÊõÓúßöäú ÍóÑóãó Çááåö ÛóíúÑó Çááåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 70/25

6-İmam Sadık (a.s)şöyle buyurmuştur: “Kalp Al­lah’ın haremidir, Allah’ın hareminde Allah’tan başka­sında yer vermeyin.”

(Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 25)

 

* * *

 

7 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÔíÚóÊõäÇ ÇáøóÐíäó ÇöÐÇ ÎóáóæÇ ÐóßóÑõæÇ Çááåó ßóËíÑÇð .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 93/162

7-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah’ı çok zikreden­lerdir.”

(Bihar’ul-Envar, c. 93, s. 162)

 

* * *

 

8 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ æóÇááåö ãÇ ÃóÑÇÏó Çááåõ ÊóÚÇáì ãöäó ÇáäøÇÓó ÇöáÇøó ÎóÕúáóÊóíúäö: Ãóäú íõÞöÑøõæÇ áóåõ ÈöÇáäøóÚóãö ÝóíóÒíÏóåõãú æóÈöÇáÐøõäõæÈö ÝóíóÛúÝöÑóåÇ áóåõãú .

ÇáßÇÝí / 2/426

8-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a and olsun ki Allah kullarından sadece şu iki hasleti irade etmiştir: Nimetlerini ikrar etmeyi ki böylece onlara ni­metlerini arttırır ve günahlarını itiraf etmeyi ki bu vesi­leyle de onların günahlarını affeder.”

(Kafi, c. 2, s. 426)

 

* * *

 

9 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åäøó Çááåó Ìóáøó ÐößúÑõåõ ãÇ ÎóáóÞó ÇáÚöÈÇÏó ÇöáÇø áöíóÚúÑöÝõæåõ ÝóÇöÐÇ ÚóÑóÝõæåõ ÚóÈóÏõæåõ¡ ÝöÇÐÇ ÚóÈóÏõæåõ ÇöÓúÊóÛúäóæúÇ ÈöÚöÈÇÏóÊöåö Úóäú ÚöÈóÇÏóÉö ãÇ ÓöæÇåõ.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ/ 2/180

9-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki zikri yüce olan Allah kullarını kendisini tanısınlar diye yaratmıştır, kulları O’nu tanıyınca, ona ibadet ederler ve ona ibadet edince de O’ndan gayrisine iba­detten müstağni/ihtiyaçsız olurlar.”

(Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 180)

 

* * *

10 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ Úóáöíõ Èúäõ ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ íõåúáóßõ ãõÄúãöäñ Èóíúäó ËóáÇËö ÎöÕÇá: ÔóåÇÏóÉõ Çóäú áÇ Çöáåó ÇöáÇø Çááåõ æóÍúÏóåõ áÇ ÔóÑíß áóåõ¡ æóÔóÝÇÚóÉõ ÑóÓõæáö Çááåö¡ æóÓöÚóÉõ ÑóÍúãóÉö Çááå.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ/ 517

10-İmam Ali b. Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin kul şu üç sıfat sebebiyle helak olmaktan kur­tulur: Allah’tan başka ilah, yoktur, tektir ve ortağı yok­tur diye yaptığı şahadet, Resulullah’ın şefaati ve Allah’ın rahmetinin genişliği...”

(Sefinet’ul-Bihar, s. 517)

 

 


 

 

 

Namaz ve Etkileri

 

11 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áóíóúÓó ãöäøì ãóäö ÇÓúÊóÎóÝøó ÈöÕóáÇÊöåö¡ áÇ íóÑöÏõ Úóáóíøó ÇáúÍóæúÖó áÇ æóááåö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå/ 1 / 206

11-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar vallahi benden değildir ve havuzda asla yanıma gelmeyecektir.” (Yani ümmetin iyileri Peygamberin lü­tuf ve merhametine mazhar olunca o bundan nasip­lenmez ve Peygamberin ümmetinden sayılmaz.)

(Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 1, s. 206)

 

* * *

 

12 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú ßÇäó Úóáì ÈÇÈö ÃóÍóÏößõãú äóåúÑñ ÝóÇÛúÊóÓóáó ãöäúåõ ßõáøó íóæúã ÎóãúÓó ãóÑøÇÊ åóáú ßÇäó íóÈúÞì Úóáì ÌóÓóÏöåö ãöäó ÇáúÏøóÑóäö ÔóíúÁñ ÅöäøóãÇ ãóËóáõ ÇáÕøóáÇÉö ãóËóáõ ÇáäøóåúÑö ÇáøóÐì  íõäúÞì ßõáøóãÇ Õóáøì ÕóáÇÉð ßÇäó ßóÝøÇÑóÉð áöÐöäõæÈöåö ÅáÇø ÐóäúÈñ ÃóÎúÑóÌóåõ ãöäó ÇáÇúíãÇäö ãõÞíãñ Úóáóíúåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 82/236

12-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizden bi­rinin kapısından bir nehir geçse ve her gün beş defa o nehirde yıkansa, bedeninde hiçbir pislik kalır mı? Şüp­hesiz ki namazın misali işte bu temizleyen nehir misali­dir. Namaz, kendisini imandan çıkaran günahlar dışında namazı kılan insanın tüm günahlarına kefarettir.

(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 236)

 

* * *

 

13 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

æóÕóáÇÉõ ÝóÑöíÖóÉ ÊóÚúÏöáõ ÚöäúÏó Çááåö Ãó ÇáúÝó ÍöÌøóÉ æóÃó áúÝó ÚõãúÑóÉ ãóÈúÑõæÑÇÊ ãõÊóÞóÜÈøöáÇÊ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 99/14

13-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Farz namaz Al­lah katında bin hac ve bin makbul/iyi umreye denktir.”

(Bihar’ul-Envar, c. 99, s. 14)

 

* * *

 

14 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áÇ ÊõÖóíøöÚõæÇ ÕóáæÇÊóßõãú¡ ÝóÇöäøó ãóäú ÖóíøóÚó ÕóáÇÊóåõ ÍõÔöÑó ãóÚó ÞÇÑõæäó æåÇãÇäó æóßÇäó ÍóÞøÇð Úóáóì Çááåö Ãäú íõÏúÎöáóåõ ÇáäøÇÑ ãóÚó ÇáúãõäÇÝöÞííäó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 83/14

14-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazlarınızı zayi etmeyiniz. Şüphesiz ki namazını zayi edenler Ka­run ve Haman ile haşr olur. Allah da onu münafıklar ile birlikte bir hak olarak ateşe atar.”

(Bihar’ul-Envar, c. 83, s. 14)

 

* * *

 

15 Ü ÞÇá ÇáäøóÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇöÐÇ ÕóáøóíúÊó ÕóáÇÉð ÝóÕóáøö ÕóáÇÉó ãõæóÏøÚ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 69/408

15-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazı kılarken, son namazını kılan kimse gibi ol.” (Tam bir kalp huzuruyla namaz kıl; idam hükmünün infazından önce namaz kılan kimse gibi ol.)

(Bihar’ul-Envar, c. 69, s. 408)

 

* * *

 

16 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú íóÚúáóãõ ÇáúãõÕóáøöí ãÇ íóÛúÔÇåõ ãöäó ÇáÑøóÍúãóÉö áóãÇ ÑóÝóÚó ÑóÃúÓóåõ ãöäó ÇáÓøõÌõæÏö.

ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 175

16-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur:  “Eğer namaz kılan kimse kendisini çepe-çevre saran ilahi rahmetten haberdar olsaydı, asla başını sec­deden kaldırmazdı.”

(Tesnif-u Gurer’il-Hikem, s. 175)

 

* * *

 

17 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãóæøóáõ ãÇ íõÍÇÓóÈõ Èöåö ÇáúÚóÈúÏõ ÇóáÕøóáÇÉõ ÝóÇöäú ÞõÈöáóÊú ÞõÈöáó ãÇ ÓöæÇåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 7/267

17-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kulun he­saba çekildiği ilk şey namazdır. Namazı kabul görürse gayrisi her şey kabul görür.” (Aksi takdirde diğer amel­lerinin kendisine hiçbir faydası olmayacaktır.)

(Bihar’ul-Envar, c. 7, s. 267)

 

* * *

 

18 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çöäøó ÔóÝÇÚóÊóäÇ áóäú ÊóäÇáó ãõÓúÊóÎöÝøÇð ÈöÇáÕøóáÇÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 82/236

18-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar şüphesiz ki asla şefaatimize nail olamaz­lar.”

(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 136)

 

* * *

 

19 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ãõÍóãøóÏñ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÚóÔúÑñ ãóäú áóÞöíó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåäøó ÏóÎóáó ÇáúÌóäøóÉó: ÔóåÇÏóÉõ Ãäú áÇ Çöáåó ÇöáÇøó Çááåõ æóÃó äøó ãõÍóãøóÏÇð ÑóÓõæáõ Çááåö æóÇáÇúöÞúÑÇÑõ ÈöãÇ ÌÇÁó ãöäú ÚöäúÏö Çááåö ÚóÒøó æóÌóáøó¡ æóÇöÞÇãõ ÇáÕøóáÇÉö¡ æóÇíÊÇÁõ ÇáÒøóßÇÉö æóÕóæúãõ ÔóåúÑö ÑóãóÖÇäó¡ æóÍöÌøõ ÇáúÈóíúÊö¡ æóÇáúæöáÇíóÉõ áÇóæúáöíÇÁö Çááåö¡ æóÇáúÈóÑÇÆóÉõ ãöäú ÃóÚúÏÇÁö Çááåö¡ æóÇöÌúÊöäÇÈõ ßõáøö ãõÓúßöÑ.

ÇáÎÕÇá / 432

19-İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah her kimi şu on sıfata sahip olduğu bir halde mülakat ederse, şüphesiz ki o kimse cennete girer: Al­lah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şahadet; Allah azze ve celle’nin indin­den gelen her şeyi ikrar etmek; namaz kılmak; zekat vermek; Ramazan ayında oruç tutmak; Allah’ın evi Kabe’yi hacc etmek; Allah’ın dostlarına dost olmak, Allah’ın düşmanlarından beri olmak ve sarhoş edici her türlü şeyden sakınmak.”

(el-Hisal, s. 432)

 

* * *

 

20 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÕøóáÇÉõ ÞõÑúÈÇäõ ßõáøö ÊöÞöíø ¡ æóÇáúÍóÌøõ ÌöåÇÏõ ßõáøö ÖóÚíÝ¡ æóáößõáøö ÔóíÁ  ÒóßÇÉñ æóÒóßÇÉõ ÇáúÈóÏóäö ÇóáÕøöíÇãõ¡ æóÌöåóÇÏõ ÇáúãóÑÃóÉö ÍõÓúäõ ÇáÊøóÈóÚøõáö.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ¡ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ/ 136

20-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Namaz her takvalı insanın Allah’a yakınlaşma vesilesidir, hac her zayıf insanın cihadıdır (zira hac eşinden ve çocuklarından uzak kalmak, soğukluk, sı­caklık ve korku gibi bir takım meşakkatlere katlanmak demektir) Her şeyin bir zekatı vardır, bedenin zekatı ise oruçtur, kadının cihadı ise eşi ile iyi geçinmesi ve ona itaat etmesidir.”

(Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/136)

 

* * *

 

21 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãÇ ãöäú áóíúáóÉ ÇöáÇø æóãóáóßõ ÇáúãóæúÊö íõäÇÏì íÇ Çóåúáó ÇáúÞõÈõæÑö áöãóäú ÊóÛúÈöØõæäó Çáúíóæúãó æóÞóÏú ÚÇíóäúÊõãú åóæúáó ÇáúãõØøóáóÚö¡ ÝóíóÞõæáõ ÇáúãóæúÊì ÇöäøóãÇ äóÛúÈöØõ ÇáúãõÄúãöäíäó Ýí ãóÓÇÌöÏöåöãú áÇöó äøóåõãú íõÕóáøõæäó æóáÇ  äõÕóáøí¡ æóíõÄúÊõæäó ÇáÒøóßÇÉó æóáÇ äõÒóßøí¡ æóíóÕõæãõæäó ÔóåúÑó ÑóãóÖÇäó æóáÇ äóÕõæãõ¡ æóíóÊóÕóÏøóÞõæäó ÈöãÇ ÝóÖóáó Úóäú ÚöíóÇáöåöãú æóäóÍúäõ áÇ äóÊóÕóÏøóÞ...

ÇÑÔÇÏ ÇáÞáæÈ/ 53

21-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her gece ölüm meleği şöyle nida eder: “Ey kabir sakinleri, bugün ahiretin durumunu gördüğünüz halde kime imreniyor­sunuz”

Ölüler cevap olarak şöyle der: “Şüphesiz ki biz ca­milerde namaz kılan müminlere imreniyoruz. Zira onlar namaz kılıyorlar biz ise namaz kılamıyoruz; onlar zekat veriyorlar, biz ise zekat veremiyoruz; onlar Ramazan ayında oruç tutuyorlar, biz ise oruç tutamıyoruz; onlar ailesinin geçiminden arta kalanı sadaka veriyorlar, biz ise sadaka veremiyoruz. Onlar Allah’ı çok zikrediyorlar, biz ise zikredemiyoruz. Dünyada kaybettiklerimizden dolayı eyvahlar olsun bize.”

(İrşad’ul-Kulub, s. 53)

 

* * *

 

22 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÓóãöÚúÊõ ãõäÇÏíÇð íõäÇÏí ÚöäúÏó ÍóÖúÑóÉö ßõáøö ÕóáÇÉ¡ ÝóíóÞõæáõ íÇ Èóäì ÂÏóãó  ! ÞõæãõæÇ ÝóÇóØúÝóÄõæÇ Úóäúßõãú ãÇ ÃóæúÞóÏúÊõãõæåõ Úóáì Ãó äúÝõÓößõãú.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá/ 3/102

22-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her namaz kıldığım zaman şöyle bir ses işitiyorum: “Ey insanoğul­ları kalkınız, kendinizi ellerinizle nefsinize yaktığınız ateşi namaz kılarak söndürün.”

(Müstedrek’ül-Vesail c. 3, s. 102)

 

23 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÍÇÝöÙõæÇ Úóáóì ÇáÕøóáóæÇÊö¡ ÝóÇöäøó Çááåó ÊóÈÇÑóßó æóÊóÚóÇáì ÇöÐÇ ßÇäó íóæúãõ ÇáÞöíÇãöÉð íóÃÊì ÈöÇáúÚóÈúÏö¡ ÝóÃóæøáõ ÔóíÁ íóÓúÃó áõåõ Úóäúåõ ÇáÕøóáÇÉõ¡ ÝóÇöäú ÌÇÁó ÈöåÇ ÊÇãøóÉð¡ æóÇöáÇø ÒõÎøó Ýöì ÇáäøÇÑö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 82/202

23-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:  “Namaz­lara dikkat edin, şüphesiz Allah tebarek ve teala kıyamet günü kul getirilince kendisine ilk önce namazı sorar. Eğer kul namazını tam eda etmişse (kurtuluşa erenler­den olacaktır); aksi takdirde ateşe atılacaktır.”

(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 202)

 

* * *

 

24 Ü Úóäú ÃÈì ÈóÕíÑ¡ ÞÇáó ÏóÎóáúÊõ Úóáì Çõãøö ÍóãíÏóÉó ÇõÚóÒøöíåÇ ÈöÃóÈì ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÝóÈóßóÊú æóÈóßóíúÊõ áöÈõßÇÆöåÇ Ëõãøó ÞÇáóÊú: íÇ ÃóÈÇ ãõÍóãøóÏ áóæú ÑóÃóíúÊó ÃóÈÇ ÚóÈúÏö Çááåö Úáíå ÇáÓøáÇã ÚöäúÏó ÇáúãóæúÊö áóÑóÃóíúÊó ÚóÌóÈÇð¡ ÝóÊóÍó Úóíúäóíúåö Ëõãøó ÞÇáó ÇöÌúãóÚõæÇ ßõáøó ãóäú Èóíúäì æóÈóíúäóåõ ÞóÑÇÈóÉñ¡ ÞÇáóÊú: ÝóãÇ ÊóÑóßúäÇ ÃóÍóÏÇð ÇöáÇø ÌóãóÚúäÇåõ ÝóäóÙóÑó Çöáóíúåöãú Ëõãøó ÞÇáó: Çöäøó ÔóÝÇÚóÊóäÇ áÇ ÊóäÇáõ ãõÓúÊóÎöÝøÇð ÈöÇáÕøóáÇÉö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ/ 4/26

24-Ebu Basir şöyle diyor: (İmam Sadık (a.s)’ın şaha­deti için baş sağlığı dilemek üzere) Ümmü Hamide’nin (Musa b. Cafer (a.s)’ın annesinin) huzuruna vardım. Ümmü Hamide ağladı, ben de ardından ağlamaya baş­ladım, daha sonra şöyle dedi: “Ey Eba Muhammed, Eba Abdillah (a.s)’ı (İmam Sadık’ı) ölüm anında gör­müş olsaydın, ilginç bir şey görmüş olurdun. İmam Sa­dık (a.s) gözlerini açtı ve, “Aramızda akrabalık olan herkesi toplayın.” dedi. Ümmü Hamide daha sonra şöyle dedi: “Bunun üzerine biz de ilgili herkesi oraya topladık. İmam (a.s) oradakilere baktı, sonra şöyle bu­yurdu: “Şüphesiz ki namazı hafife alanlar şefaatimize nail olamaz.”

(Vesail’uş-Şia, c. 4, s. 26)

 

* * *

 

25 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇóáúÚöÈÇÏóÉõ ãóÚó Ãóßúáö ÇáúÍóÑÇãö ßóÇáúÈöäÇÁö Úóáóì ÇáÑøóãúáö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 84/258

25-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Haram yi­yecek ile birlikte olan ibadet, çakıl taşları üzerinde ya­pılmış (hiç sağlam olmayan) binaya benzer.”

(Bihar’ul-Envar, c. 84, s. 258)

 

* * *

 


 

 

 

Teheccüd Namazı

 

 

26 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÔóÑóÝõ ÇáúãõÄúãöäö ÞöíÇãõåõ ÈöÇáúáøóíúáö æóÚöÒøõåõ ÇöÓÊÛúäÇÄõåõ Úóäö ÇáäøÇÓö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 77/20

26-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müminin şerefi gece (ibadet için) kıyam etmesidir. Müminin iz­zeti ise insanlardan müstağni/ihtiyaçsız olmasıdır.

(Bihar’ul-Envar, c.77, s. 20)

 

* * *

 

27 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ßóËõÑó Ýí áóíúáöåö äóæúãõåõ ÝÇÊóåõ ãöäó ÇáúÚóãóáö ãÇ áÇ íóÓúÊóÏúÑößõåõ Ýì íóæúãöåö.

ÛÑÑ ÇáÍßã/ 289

27-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Geceleyin fazla uyuyan gündüz elde edemeye­ceği bir ameli (yani gece namazını) elden kaçırır.”

(Gurer’ul-Hikem, s. 289)

* * *

 

28 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÝíãÇ äÇÌóì Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Èöå ãõæÓóì Èúäö ÚöãúÑÇäó  Úáíå ÇáÓøáÇã: íóÇÈúäó ÚöãúÑÇäó ßóÐóÈó ãóäú ÒóÚóãó Ãó äøóåõ íõÍöÈøõäöí ÝóÇöÐÇ Ìóäøóåõ Çááøóíúáõ äÇãó Úóäøí.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 13/329

28-İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah-u Teala Hz. Musa (a.s)’a şöyle hitap etti: “Ey İmranoğlu! Gece boyu benden gaflet edip uyudukları halde beni sevdi­ğini iddia edenler yalan söylüyor. (Dost, dostla konuş­maktan lezzet almaz mı?”

(Bihar’ul Envar, c.13, s.329)

 

* * *

 

29 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ ÊóÏóÚú ÞöíÇãó Çááøóíúáö ÝóÇöäøó ÇáúãóÛúÈõæäó ãóäú ÍõÑöãó ÞöíÇãó Çááøóíúáö .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 83/127

29-İmam Sadık(a.s) şöyle buyurmaktadır: “Gece namazını asla terk etme! Gerçek zarara uğramış kimse, gece namazından mahrum kalan kimsedir.

(Bihar’ul Envar, c.83, s.127)

 

* * *

30 Ü Úóäú ÃóÈöí ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞóÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö áöÌóÈúÑóÆíáó ÚöÙúäöí ÝóÞÇáó:  íÇ ãóÍóãøóÏõ ÚöÔú ãÇ ÔöÆúÊó ÝóÇöäøóßó ãóíøöÊñ¡ æóÃóÍúÈöÈö ãÇ ÔöÆúÊó ÝóÇöäøóßó ãõÝÇÑöÞõåõ¡ æóÇöÚúãóáú ãÇ ÔöÆúÊó ÝóÇöäøóßó ãõáÇÞöíåö¡ ÔóÑóÝõ Çáãõæúãöäö ÕóáÇÊõåõ ÈöÇáúáøóíúáö¡ æóÚöÒøõåõ ßóÝøõåõ Úóäú Ãó ÚúÑÇÖö ÇáäøÇÓö.

ÇáÎÕÇá / 72

30-Ebi Abdillah (İmam Sadık-a.s-), şöyle buyur­maktadır: “Resulullah (s.a.v) Cebrail’e “bana öğüt ver” diye buyurdu. Bunun üzerine Cebrail şöyle dedi: “Ey Muhammed istediğin kadar yaşa, ama şüphesiz ki so­nunda öleceksin. İstediğin kadar sev, şüphesiz ki so­nunda ayrılacaksın. İstediğin şeyi yap şüphesiz ki so­nunda onu (karşılığını) göreceksin. Müminin şerefi gece namazıdır. İzzeti ise insanların ırz ve yüz suyundan sarf-ı nazar etmesidir.”

(el-Hisal/72)

 

* * *

 

31 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ËóáÇËóÉñ åõäø ÝóÎúÑõ ÇáúãõÄãöäö æóÒóíúäõåõ Ýí ÇáÏøõäúíÇ æóÇáÇÎöÑÉö: ÇóáÕøóáÇÉõ Ýí ÂÎÑö Çááøóíúáö¡ æó íóÃúÓõåõ ãöãøÇ Ýí Ãó íúÏí ÇáäøÇÓ¡ æóæöáÇ íóÉõ ÇáÇöãÇãö ãöäú Âáö ãõÍóãøóÏ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 75 / 107

31-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu üç şey müminin dünya ve ahirette ziyneti ve övünç kaynağıdır: Gecenin sonunda kıldığı teheccüd namazı, insanların elinde olan şeylere ümit bağlamaması ve Al-i Muhammed’den (Ehl-i Beyt’ten) olan imamın velayet sevgisi.”

(Bihar’ul Envar, c.75, s.107)

 

* * *

 

32-ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÌóæÇÏõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú æóËöÞó ÈöÇááåö ÃÑÇåõ ÇáÓøõÑæõÑó æóãóäú Êóæóßøóáó Úóáóì Çááåö ßóÝÇåõ ÇáÇõãõæÑó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 79

32-“İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a güvenirse Allah ona sevinç ve mutluluk verir ve her kim de Allah’a tevekkül ederse Allah ona işlerinde kifayet eder/yeter.

(Bihar’ul Envar, c.78, s.79)


 

 

 

 

 

 

 

Allaha İman ve Rızayetini

Elde Etmek

 

33 -ÞÇáó ÇáÕøÇÏöÞõ Úáíå ÇáÓøáÇã ÍóÏøóËóäí ÃóÈí Úóäú ÃóÈöíå  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãäøó ÑóÌõáÇð ãöäú Ãóåúáö ÇáúßõæÝóÉö ßóÊóÈó Çöáì ÃóÈí ÇáúÍõÓóíúäö Èöäú Úóáöíø  Úáíå ÇáÓøáÇã íÇ ÓóíúÏöí ÃóÎúÈöÑúäí ÈöÎóíúÑö ÇáÏøõ äúíÇ æÇáÇÎöÑóÉö ÝóßóÊóÈó ÕóáóæÇÊõ Çááåö Úóáóíúåö ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍöíãö¡ ÃóãøÇ ÈóÚúÏõ ÝóÇöäøó ãÖä ØóáóÈó ÑöÖóì Çááå ÈÓÎØ ÇáäÇÓ ßÝÇåõ Çááåõ ÇõãæÑ ÇáäÇÓ æãóäú ØóáóÈó ÑöÖóì ÇáäøÇÓö ÈöÓóÎóØö Çááåö æóßóáóåó Çááåõ Çöáì ÇáäøÇÓö æóÇáÓøóáÇãõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 208

33-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Babam bana babasından şöyle buyurduğunu nakletti: Kufe eh­linden bir adam, babam Hz. Hüseyin bin Ali (a.s)’a şöyle yazdı: “Ey efendim, bana dünya ve ahiret hay­rını/iyiliğini haber ver.” Bunun üzerine babam (a.s) şöyle yazdı: “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla, şüphesiz ki her kim Allah’ın rızasını insanların gazabın­dan üstün tutarsa, Allah da insanlarla ilişkilerinde ken­disine kifayet eder/yeter. Her kim de insanların rızayetini Allah’ın gazabına tercih ederse, Allah da onu insanlara havale eder... ve’s-Selam”

(Bihar’ul Envar, c.71, s.208)

* * *

34 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÓøóÜÌøÇÏõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú Úóãöáó ÈöãÇ ÇöÝúÊóÑóÖó Çááåõ Úóáóíúåö Ýóåõæó ãöäú ÎóíúÑö ÇáäøÇÓö.

ÇáßÇÝí / 2 /81

34-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’ın kendine farz kıldığı şeylerle amel ederse, o in­sanların en hayırlısıdır.”

(el-Kafi c.2,s.81)

* * *

35 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÃóÍóÈøó áöáøåö æóÃóÈúÛóÖó áöáøåö æóÃóÚúØì áöáøåö Ýóåõæó ãöãøóä ßóãõáó ÇíãóÇäõåõ .

ÇáßÇÝí / 2 /124

35-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah için sever Allah için buğz eder ve Allah için ih­sanda bulunursa o kimse imanı kemale erişenlerden­dir.” 

(el-Kafi c.2,s.124)

* * *

36 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍóÓóäõ ÇáúÚóÓúßóÑíøõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÎöÕúáóÊÇäö áóíúÓó ÝóæúÞóåõãÇ ÔóíÁñ: ÇóáÇúíãÇäõ ÈöÇááåö¡ æóäóÝúÚõ ÇáÇöúÎúæÇäö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 17/218

36-İmam Hasan el-Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: “şu iki hasletin üstünde hiçbir şey yoktur: “Allah’a iman ve Müslüman kardeşlerini faydalandırmak.”

(Bihar’ul Envar c.17, s.217)

 

* * *

 

 

 

 

 

 

Takva ve Gerekliliği

 

 

37 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇóßúËóÑõ ãÇ íõÏúÎöáõ ÇáäøÇÓó ÇáúÌóäøóÉó ÊóÞúæóì Çááåö æóÍõÓúäõ ÇáÎõáúÞö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71/373

37-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanların cennete girmesine en çok sebep olan şey, Allah’dan sa­kınması ve güzel ahlaklı olmasıdır.” 

Bihar’ul Envar, c.71, s.373

 

* * *

 

38 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇöÐÇ åóãóãúÊó ÈöÃóãúÑ ÝóÊóÏóÈøóÑú ÚÇÞöÈóÊóåõ¡ ÝÇöäú íóßõ ÎóíúÑÇð æóÑõÔúÏÇð ÝóÇÊøóÈöÚúåõ¡ æóÇöäú íóßõ ÛóíøÇð ÝóÏóÚÉõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77 /130

38-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir işi yapmaya himmet edersen önce akıbetini düşün. Eğer hayırlıysa ve sonunda başarı ve ilerlemeni sağlayacaksa  onu takip et. Yok eğer fasit ve bozuk bir şey ise, onu terk et.”

Bihar’ul Envar, c.77, s.130

 

* * *

 

39 Ü ÓõÆöáó ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÊóÝúÓíÑö ÇáÊøóÞúæì¡ ÝóÞÇáó:

Ãóäú áÇ íóÝúÞõÏóßó ÍóíúËõ ÇóãóÑóßó æóáÇó íóÑÇßó ÍóíúËõ äóåÇßó.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 678

39-İmam Sadık (a.s)’a takvanın anlamı sorulunca şöyle buyurmuştur: “(Takva Allah’ın) seni, emrettiği iş­lerde kaybetmemesi ve nehy ettiği işlerde ise görmeme­sidir.” (Yani, Allah’ın emrettiğini yapmak, nehy ettiğin­den sakınmaktır.)

Sefinet’ül Bihar, s.2, s.678

 

* * *

 

40 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇöÓúÊóÍí ãöä Çááåö ßóãÇ ÊóÓúÊóÍí ãöäó ÇáÑøóÌõáö ÇáÕøÇáöÍö ãöäú Þóæúãößó.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 8 / 466 ÑÞã 10027

40-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kavmin­den (yakınlarından) salih bir insandan utandığın gibi Allah’tan utan.”

(Müstedrek’ül Vesail, c.8, s.466, 10027.hadis)

 

 

* * *

 

41 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

äöÚúãó ÕÇÑöÝõ ÇáÔøóåóæÇÊö ÛóÖøõ ÇáÇúÈúÕÇÑö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 321

41-Emir’el Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gözlerini önüne dikmek (kapamak) şehvetler­den/günahlardan en güzel koruyucudur.”

(Gurer’ul Hikem/321)

 

* * *

 

42 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã  ááúÍóÓóäö æóÇáúÍõÓóíúäö ÚóáóíúåöãÇ ÇáÓøóáÇãõ áóãøÇ ÖóÑóÈóåõ ÇÈúäõ ãõáÌóã áóÚóäóåõ Çááåõ :

ÃõæÕöíßõãÇ ÈöÊóÞúæóì Çááåö¡ æóÃó áÇøó ÊóÈúÛöíóÇ ÇáÏøõäúíóÇ æóÅäú ÈóÛóÊúßõãÇ¡ æóáÇó ÊóÃúÓóÝÇ Úóáì ÔóíÁ ãöäúåÇ Òõæöíó ÚóäúßõãÇ¡ æóÞõæáÇ ÈöÇáÍóÞøö¡ æóÇÚúãóáÇ áöáÇúóÌúÑö¡ æóßõæäÇ áöáÙøÇáöãö ÎóÕúãóÇ¡ æóáöáúãóÙúáõæã ÚóæúäÇð.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ ÑÞã / 47

42-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem (Allah ona lanet etsin) tarafından kılıçla yaralanınca oğlu Hasan ve Hüseyin (a.s)’a şöyle buyurdu: “Size Al­lah’tan korkmanızı ve her ne kadar dünya sizi istese de dünyayı istememenizi, dünya sizden bir şey aldığında buna üzülmemenizi, hak üzere konuşmanızı, (ahirette alacağınız) mükafat için amel etmenizi, zalime düşman ve mazluma ise yardımcı olmanızı tavsiye ediyorum.”

(Nehc’ül Belağa  47. Mektup)

 

* * *

 

43 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóÅäøöí ÃõæúÕöíßó ÈöÊóÞúæóì Çááåö Ü Ãóíú Èõäóíøó Ü æóáõÒõæãö ÃóãúÑöåö¡ æóÚöãÇÑóÉö ÞóáúÈößó ÈöÐößúÑöåö¡ æóÇáÇúöÚúÊöÕÇãö ÈöÍóÈúáöåö. æóÃóíøõ ÓóÈóÈ Ãó æúËóÞõ ãöäú ÓóÈóÈ Èóíúäóßó æóÈóíúäó Çááåö Åöäú ÃóäúÊó ÃóÎóÐúÊó Èöåö !

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ ÑÞã / 31

43-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ey oğlum sizlere Allah’tan sakınmanızı, em­rini gerekli görmenizi, zikriyle kalbinizi abad/bayındır kılmanızı (muhabbet ve aşk ocağı olan kalp ilahi aşk nuruyla daha iyi nurlanır ve Allah’tan gayrisine tevec­cüh etmez.) ve ipine sarılmanızı vasiyet ediyorum. Eğer sarılacak olursan Allah ile kendi arandaki sebep­ten/vesileden daha sağlam hangi sebep/vesile olabilir.!

(Nehc’ül Belağa 31. Mektup)

 

* * *

 

44 Ü Úóäú ÃóÈí ÇõÓÇãóÉó ÞÇáó: ÓóãöÚúÊõ ÃóÈÇ ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã íóÞõæáõ: Úóáóíúßó ÈöÊóÞúæóì Çááå¡ æóÇáúæóÑóÚö¡ æóÇáÇúöÌúÊöåÇÏö¡ æóÕöÏúÞö ÇáúÍóÏíËö¡ æóÃóÏÇÁö ÇáÇúóãÇäóÉö¡ æóÍõÓúäö ÇáúÎõáõÞö¡ æóÍõÓúäö ÇáúÌöæÇÑö¡ æóßõæäõæÇ ÏõÚÇÉð Çöáì ÃóäúÝõÓößõãú ÈöÛóíúÑö Ãó áúÓöäóÊößõãú¡ æóßõæäõæÇ ÒóíúäÇð¡ æóáÇ ÊóßõæäõæÇ ÔóíúäÇð¡ æóÚóáóíúßõãú ÈöØõæáö ÇáÑøõßõæÚö æóÇáÓøõÌõæÏö¡ ÝóÇöäøó ÃóÍóÏóßõãú ÇöÐÇ ØÇáó ÇáÑøõßõæÚó æóÇáÓøõÌõæÏó¡ åóÊóÝó ÇöÈúáöíÓõ ãöäú ÎóáúÝöåö æóÞÇáó: íÇ æóíúáóåõ¡ ÃóØÇÚó æóÚóÕóíúÊõ¡ æóÓóÌóÏó æóÃóÈóíúÊõ.

ÇáßÇÝí / 2/77

44-Ebi Usame şöyle diyor: “Eba Abdillah (a.s)’ın (İmam Sadık’ın) şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’tan kork, ver’a /takva sahibi ol, ibadetlerde gayretli davran, doğru konuş emanete riayet et, güzel ahlaklı ol ve kom­şularına iyi davran. İnsanları kendinize, dillerinizden gayrisiyle (amellerinizle) davet edin. Bize süs olun, bize utanç kaynağı olmayın, rüku ve secdeleriniz uzun olsun, şüphesiz ki sizden birinin rüku ve secdeleri uzarsa şey­tan arkalarından şöyle feryat eder: “Eyvahlar olsun bana; bu itaat etti, ben ise isyan ettim, o secde etti, ben ise secde etmekten sakındım.”

(el-Kafi, c.2, s.77)

 

* * *

 

45 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã: æóÌóÏúäÇ Ýí ßöÊÇÈö Úóáíøö Èäö ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã: (ÇóáÇ Çöäøó ÃóæúáíÇÁó Çááåö áÇ ÎóæúÝñ Úóáóíúåöãú æóáÇ åõãú íóÍúÒóäõæäó) ÇöÐÇ Ãó ÏøõæÇ ÝóÑÇÆöÖó Çááåö æÃóÎóÐõæÇ Óõäóäó ÑóÓõæáö Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö æóÊóæóÑøóÚõæÇ Úóäú ãóÍÇÑöãö Çááåö æóÒóåöÏõæÇ Ýí ÚóÇÌáö ÒóåúÑóÉö ÇáÏøõäíÇ æóÑóÛöÈõæÇ ÝöíãÇ ÚöäúÏó Çááåö æóÇßúÊóÓóÈõæÇ ÇáØøóíøöÈó ãöäú ÑöÒúÞö Çááåö áöæóÌúåö Çááåö áÇ íõÑíÏõæäó Èöåö ÇáÊøóÝÇÎõÑó æÇáÊøóßóÇËõÑó Ëõãøó ÃóäúÝöÞõæÇ ÝöíãÇ íóáúÒóãõåõãú ãöäú ÍõÞõæÞ æÇÌöÈóÉ ÝóÇæõáÆößó ÇáøóÐíäó ÈÇÑóßó Çááåõ áóåõãú ÇßúÊóÓóÈõæÇ æóíõËÇÈõæäó Úóáì ãóÇ ÞóÏøóãõæÇ áÇöÎöÑóÊöåöãú.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 69 / 277

45-İmam Bakır  (a.s) Ali bin Hüseyin (a.s)’ın kita­bından naklen şöyle buyurmuştur: “Uyanık olun, şüp­hesiz ki Allah’ın dostlarına korku yoktur ve onlar asla üzülmezler, (Allah’ın dostluğu ise) Allah’ın farz kıldığı şeyleri eda etmek, Resulullah (s.a.v)’in sünnetine sarıl­mak, Allah’ın haramlarından kaçınmak, dünyanın gü­zelliklerinden uzak durmak, Allah nezdinde olanlara rağbet etmek, Allah’ın temiz rızıklarını sadece Allah için elde etmek, bu mallarla başkalarına karşı övünmemek ve elde ettiği malları Allah’ın farz kıldığı yerlerde infak etmekle mümkündür. Allah bu dostlarının elde ettikle­rine hayır ve bereket vermiş, ahiretleri için önceden gönderdikleri (ibadet ve infakları) sebebiyle mükafat taktir etmiştir.”

(Bihar’ul Envar, c.69,s.277)

 

* * *

 

46 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Çöäøó ÇáäøóÇÓó ãöäú ÚóåúÏö ÂÏóãó Åáì íóæúãöäÇ åÐÇ ãöËúáõ ÃóÓúäÇäö ÇáúãõÔúØö¡ áÇ ÝóÖúáó áöáúÚóÑöÈíø Úóáóì ÇáúÚóÌóãóíøö æóáÇ ááÇöÍúãóÑö Úóáóì ÇáÇúóÓúæóÏö ÅöáÇø ÈöÇáÊøóÞúæóì .

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 89

46-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki insanlar Hz. Adem (a.s)’dan günümüze bir tarağın dişleri gibi eşittir. Arabın, Arap olmayana ve kızılın si­yaha takva dışında bir üstünlüğü yoktur.”

(Müstedrek’ül Vesail, c.12, s.89)

 

* * *

 

47 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çöäøó Þóáíáó ÇáúÚóãóáö ãóÚó ÇáÊøóÞúæì ÎóíúÑñ ãöäú ßóËöíÑö ÇáúÚóãóáö ÈöáÇ ÊóÞúæì.

ÇáßÇÝí / 2 / 76

47-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Takva ile birlikte olan az amel, takvasız olan çok amelden daha hayırlıdır.

(el-Kafi, c.2, s.76)

 

 


 

 

 

 

Dua

 

48 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ßõáøõ ÏõÚÇÁ íõÏúÚóì Çááåõ ÚóÒøó æóÌóáøó Èöåö ãóÍúÌõæÈñ Úóäö ÇáÓøóãÇÁö ÍóÊì íõÕóáøí Úóáì ãõÍóãøóÏ æóÂáö ãõÍóãøóÏ.

ÇáßÇÝí / 2 / 493

48-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ya­pılan bütün dualar Muhammed ve Al-i Muhammed’e salavat gönderilmedikçe göklere örtülüdür/yükselmez.”

(el-Kafi, c.2, s.493)

 

* * *

 

49 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

íóÊóãóäøì ÇáúãõÄúãöäõ Ãó äøóåõ áóãú íõÓúÊóÌóÈú áóåõ ÏóÚúæóÉñ Ýí ÇáÏøõäúíÇ ãöãøÇ íóÑì ãöäú ÍõÓúäö ÇáËøóæÇÈö.

ÇáßÇÝí / 2 / 491

49-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin in­san (ahirette dünyadaki çektiği sıkıntılar karşılığında) kendisine verilen güzel mükafatları görünce dünyadaki hiç bir duasının  müstecab olmamasını temenni eder.” (Zira duası müstecab olunca o belalardan kurtulmuş, dolayısıyla da sıkıntılara katlanma sevabından mahrum kalmıştır.)

(el-Kafi c.2,s.492)

 

* * *

50 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇóÍóÈøõ ÇáÇÚúãÇáö Çöáì Çááåö ÚóÒøó æóÌáøó Ýöí ÇáÇóÑúÖö ÇáÏøõÚÇÁõ æÃóÝúÖóáõ ÇáúÚöÈÇÏóÉö ÇáúÚóÝÇÝõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ/ 93 / 295

50-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Allah azze ve celle’ye yeryüzünde en sevimli gelen amel duadır. İbadetlerin en üstünü ise if­fettir.”

(Bihar’ul Envar, s.93, s.295)

 

* * *

51Ü Úóäú ÃóÈí ÈóÕíÑ æóãõÍãøóÏö Èúäö ãõÓúáã Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááå Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó: ÍóÏøóËóäí ÃóÈí Úóäú ÌóÏøí Úóäú ÂÈÇÆöåö Ãó äøó ÇóãíÑó ÇáúãõÄãöäíäó Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó ÝöíãÇ Úóáøóãó ÃóÕúÍÇÈóåõ¡ ÊõÝúÊóÍõ ÃóÈúæÇÈõ ÇáÓøóãÇÁö Ýí ÎóãúÓóÉö ãóæÇÞíÊó: ÚöäúÏó äõÒõæáö ÇáúÛóíúËö¡ æóÚöäúÏó ÇáÒøóÍúÝö¡ æóÚöäúÏó ÇáÇóÐÇäö¡ æóÚöäúÏó ÞöÑÇÁóÉö ÇáúÞõÑúÂäö æóãóÚó ÒóæÇáö ÇáÔøóãúÓö¡ æóÚöäúÏó ØõáõæÚö ÇáúÝóÌúÑö.

ÇáÎÕÇá / 302

51-Ebu Basir ve Muhammed bin Müslim’den naklen Ebi Abdillah  (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet et­mektedir: “Babam babasından, o da babalarından Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)’ın ashabına şöyle bu­yurduğunu nakletmiştir: “Göklerin kapısı şu beş vakitte açılır: yağmur yağarken, düşmanla savaşırken, ezan okunurken, Kur’an okunurken, öğlen vakti ve güneş doğarken.”

(el-Hisal/302)

 

* * *

 

52Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇöÛúÊóäöãõæÇ ÇáÏøõÚÇÁó ÚöäúÏó ÎóãúÓóÉö ãóæÇØöäó: ÚöäúÏó ÞöÑÇÁóÉö ÇáúÞõÑÂäö¡ æóÚöäúÏó ÇáÇÐÇäö¡ æóÚöäúÏó äõÒõæá ÇáÛóíúËö¡ æóÚöäúÏó ÇöáúÊöÞÇÁö ÇáÕøóÜÝøóíúäö áöáÔøóåÇÏóÉö¡ æóÚöäúÏó ÏóÚúæóÉö ÇáúãóÙúáõæãö ÝóÇöäøóåÇ áóíúÓó áóåÇ ÍöÌÇÈñ Ïæõäó ÇáúÚóÑúÔö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 93 / 343

52-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şu beş vakitte dua etmeyi ganimet bilin: Kur’an okunurken, ezan okunurken, yağmur yağarken, şahadet için düşmanla karşılaşırken ve mazlum insan dua ederken. Zira arş ile mazlumun duası arasında hiç­bir perde yoktur.

(Bihar’ul Envar, c.93, s.343)

 

* * *

 

53 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çáóáøåõãøó Åöäøóßó Ãó ÞúÑóÈõ ãóäú ÏõÚöíó¡ æóÃó ÓúÑóÚõ ãóä ÃóÌÇÈó¡ æóÃóßúÑóãõ ãóäú ÚóÝÇ¡ æóÃóæúÓóÚõ ãóäú Ãó ÚúØì¡ æóÃó ÓúãóÚõ ãóä ÓõÆöáó¡ íÇ ÑóÍúãäó ÇáÏøõäúíÇ æóÇáÇÎöÑóÉö æóÑóÍíãóåõãÇ.

ÏÚÇÁ ÚÑÝÉ

53-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allahım sen çağrılanların en yakınısın, icabet edenlerin en hızlı­sısın, affedenlerin en kerimisin, ihsan edenlerin en geni­şisin, istenilenlerin en çok duyanısın, ey dünya ve ahiretin rahman ve rahimi.”

(Arafe Duası)

 

* * *

 

54 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÇõÚúØöíó ÃóÑúÈóÚÇð áóãú íõÍúÑóãú ÃóÑúÈóÚÇð: ãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÏøõÚÇÁö áóãú íõÍúÑóãö ÇáÇÌÇÈóÉó¡ æóãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÊøóæúÈóÉó áóãú íõÍúÑóãö ÇáúÞóÈõæáó¡ æóãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑó áóãú íõÍúÑóãö ÇáúãóÛúÝöÑóÉó¡ æóãóäú ÇõÚúØöíó ÇáÔøõßúÑó áóãú íõÍúÑóãö ÇáÒøöíÇÏóÉó.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ¡ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 135

54-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kendisine dört şey verilen, dört şeyden mah­rum olmaz: Kendisine dua verilen, icabetten mahrum; kendisine tövbe verilen, kabulden mahrum olmaz; ken­disine istiğfar verilen mağfiretten mahrum olmaz ve kendisine şükür verilen, (nimetlerinin) artışından mah­rum olmaz.”

(Nehc’ul Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/135)

(Seyyid Razi -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle diyor: “Bu dört konunun şahidi Allah’ın kitabında da mevcuttur; ama dua hakkında  bir ayette şöyle buyuruluyor: “..Bana dua edin, duanızı kabul ede­yim...”[6] İstiğfar hakkında ise bir ayette şöyle buyuruluyor: “Kim bir kötülük yapar, yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır.”[7] Şükür hak­kında ise bir ayette şöyle buyurulmaktadır: “Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (ni­metimi) artıracağım...diye bildirmişti.”[8] Tövbe hakkında ise şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini ka­bule der; Allah her şeyi bilendir,  hikmet sahibidir.” [9]

 

* * *

 

55 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã Ýí ÑóÓÇáóÉ ØóæöíáóÉ:

æÇóááåöõ ãõÕóíøöÑñ ÏõÚÇÁó ÇáúãõÄúãöäíäó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö áóåõãú ÚóãóáÇó íóÒöíÏõåõãú Ýí ÇáúÌóäøóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 216

55-Ebi Abdillah, (İmam Sadık) -a.s- Şiilere yazdığı uzun bir mektubunda şöyle buyurmuştur: “Allah kıya­met günü Müminlerin duasını da onların iyi işlerinden sayar ve bu bahaneyle cennette kendilerine daha üstün bir mükafat verir.”

(Bihar’ul Envar, c.78, s.216)

 

* * *

 

56 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÏóÇæõæÇ ãóÑúÖÇßõãú ÈöÇáÕøóÏóÞöÉö æóÇÏúÝóÚõæÇ ÃóÈúæÇÈó ÇáúÈóáÇÁö ÈöÇáÏøõÚÇÁö.

ÇáÊåÐíÈ / 4 / 112

56-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hastaları­nızı sadaka ile tedavi edin ve bela kapılarını dua ile ken­dinizden uzaklaştırın.”

(et-Tehzib, c.4, s.112)

* * *

 

57 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Óóáú ÍÇÌóÊóßó æÇóáöÍøó Ýí ÇáØøóáóÈö ÝóÇöäøó Çááåó íõÍöÈøõ ÇöáúÍÇÍó ÇáúãõáöÍøöíäó ãöäú ÚöÈÇÏöåö ÇáúãõÄúãöäíäó.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 7 / 60

57-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan hacetini ısrarla dile; çünkü Allah mümin kullarından ıs­rarla dilekte bulunanları sever.”

(Vesail’üş-Şia, c.7, s.60)

* * *

58 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Úóáóíúßõãú ÈöÇáÏøõÚÇÁö ÝóÇöäøóßõãú áÇ ÊõÞóÑøóÈõæäó ÈöãöËúáöåö.

ÇáßÇÝí / 2 / 467

58-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dua et­mekten gaflet etmeyin; zira hiçbir şey dua gibi sizi Al­lah’a yakın kılmaz.”

(el-Kafi, c.2, s.467)

* * *

59Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ñõ ÈøóãÇ ÓóÃó áúÊó ÇáÔøóíÁó Ýóáóãú ÊõÚúØóåõ æóÇõÚúØíÊó ÎóíúÑÇð ãöäúåõ.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 185

59-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “bir çok defa Allah’tan bir şey istersin de sana o şeyi vermez, ondan daha hayırlısını ihsan eder.”

(Gurer’ul-Hikem/185)

 


 

 

 

Ehl-i Beyt

 

60Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóËóáõ Ãóåúáö ÈóíúÊí Ýí Çõ ãøóÊí ãóËóáõ ÓóÝöíäóÉö äõæÍ ãóäú ÑóßöÈóåÇ äóÌÇ æóãóäú ÑóÛöÈó ÚóäúåÇ åóáóß...

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 27 / 113

60-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim arasında Ehl-i Beyt’imin misali, Nuh'un gemisi misali­dir. Ona binen kurtulur, ondan yüz çeviren ise helak olur.”

(Bihar’ul Envar c.27, s.113)

 

* * *

 

61 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çöäøó ÍóÏíËóäóÇ íõÍúíí ÇáúÞõáõæÈó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2/144

61-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki biz Ehl-i Beyt’in sözleri kalpleri ihya eder.”

(Bihar’ul-Envar, c.2, s.144)

 

* * *

 

62 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Òó íøöäõæÇ ãóÌÇáöÓóßõãú ÈöÐößúÑö Úóáöíøö Èúäö ÃóÈí ØÇáöÈ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 38 / 199

62-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meclisleri­nizi Ali bin Ebi Talib’in zikriyle süslendirin.”

(Bihar’ul Envar, c.38, s.199)

* * *

 

63 Ü Ýí ÇößúãÇáö ÇáÏøíäö Ýí ÍóÏíË Úóäú ÌÇÈöÑö ÇáúÌõÚúÝí Úóäú ÌÇÈöÑö Èúäö ÚóÈúÏö Çááåö ÇáÇó äúÕÇÑöíø ÞóÇáó: ÞõáúÊõ íÇ ÑóÓõæáó Çááåö ÚóÑóÝúäÇ Çááåó æóÑóÓõæáóåõ¡ Ýóãóäú ÃõæáõæÇ ÇáÇãúÑö ÇáøóÐíäö ÞóÑóäó Çááåõ ØÇÚóÊóåõãú ÈöØÇÚóÊößó¿

ÝóÞÇáó  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã åõãú ÎõáóÝÇÆí íÇ ÌÇÈöÑõ¡ æóÃóÆöãøóÉõ ÇáúãõÓúáöãíäó ãöäú ÈóÚúÏí Ãó æøó áõåõãú Úóáíøõ Èúäõ ÃÈí ØÇáöÈ¡ Ëõãøó ÇáúÍóÓóäõ æóÇáúÍõÓóíäõ¡ Ëõãøó Úóáöíøõ Èúäõ ÇáúÍõÓóíúäö¡ Ëõãøó ãõÍóãøóÏõ Èúäõ Úóáöíøò ÇáúãóÚúÑõæÝõ Ýí ÇáÊøóæúÑÇÉö ÈöÇáúÈÇÞöÑö¡ æÓóÊõÏúÑößõåõ íÇ ÌÇÈöÑõ¡ ÝóÇöÐÇ áóÞóíúÊóåõ ÝóÇÞúÑóÃúåõ ãöäøöí ÇáÓøóáÇãó¡ Ëõãøó ÇáÕøÇÏöÞõ ÌóÚúÝóÑõ Èúäõ ãõÍóãøóÏ¡ Ëõãøó ãõæÓóì Èúäõ ÌóÚúÝóÑ¡ Ëõãøó Úóáöíøõ Èúäõ ãõæÓì¡ Ëõãøó ãõÍóãøóÏõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó Úóáíøõ Èúäõ ãõÍóãøóÏ¡ Ëõãøó ÇáúÍóÓóäõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó ãõÍóãøóÏõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó Úóáöíøõ Èäõ ãõÍóãøóÏ¡ Ëõãøó ÇáúÍóÓóäõ Èúäõ Úóáöíøò¡ Ëõãøó Óóãííøö æóßóäííøö ÍõÌøóÉõ Çááåö Ýí ÃóÑúÖöåö¡ æóÈóÞöíøóÊõåõ Ýí ÚöÈÇÏöåö ÇöÈúäõ ÇáúÍóÓóäö Èúä Úóáöíøò¡ ÐÇßó ÇáøóÐí íóÝúÊóÍõ Çááåõ ÊóÚÇáì ÐößúÑóåõ Úóáì íóÏóíúåö ãóÔóÇÑöÞó ÇáÇÑúÖö æóãóÛÇÑöÈóåÇ¡ ÐóÇßó ÇáøóÐí íóÛíÈõ Úóäú ÔöíÚóÊöåö æóÃó æáöíÇÆöåö ÛóíúÈóÉð áÇ íóËúÈõÊõ ÝöíåÇ Úóáóì ÇáúÞóæúáö ÈöÅãÇãóÊöåö ÅáÇø ãóäö ÇãúÊóÍóäó Çááåõ ÞóáúÈóåõ áöáÇíãÇäö ÞóÇáó ÌÇÈöÑñ¡ ÝóÞõáúÊõ áóåõ: íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Ýóåóáú íóÞóÚõ áöÔíÚóÊöåö ÇáÇäúÊöÝÇÚõ Èöåö Ýí ÛóíúÈóÊöåö¡ ÝóÞÇáó Åí æóÇáøóÐí ÈóÚóËóäí ÈöÇáäøõÈõæøóÉö Çöäøóåõãú íóÓúÊóÖíÄõæäó ÈöäõæÑöåö æóíóäúÊóÝöÚõæäó ÈöæöáÇíóÊöåö Ýí ÛóíúÈóÊöåö ßóÅäúÊöÝÇÚö ÇáäøÇÓö ÈöÇáÔøóãúÓö æóÇöäú ÊóÌóáøóÜáóåÇ ÓóÍÇÈñ.

ÇßãÇá ÇáøÏíä / 1 / 253

63-İkmal’ud-Din’de Cabir’ul-Cufi’den nakledilen bir rivayette, Cabir bin Abdullah-i Ensari şöyle diyor “Allah azze ve celle Peygamberine, “Ey iman edenler, Allah’a Resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” ayetini nazil buyurunca Resulullah’a şöyle arz ettim: “Ey Allah’ın Resulü ben Allah’ı ve Resulünü tanıdım; ama Allah’ın, itaatini sana itaatle yan yana zikrettiği bu emir sahipleri kimlerdir?” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle bu­yurdu: “Ey Cabir onlar benim halifelerim ve benden sonra Müslümanların imamlarıdır. Onların ilki Ali bin Ebi Talib’dir, sonra da Hasan ve Hüseyin’dir. Sonra da Tevrat’ta Bakır diye bilinen ve senin çağına erişeceğin Muhammed bin Ali’dir. Ey Cabir, onu görecek olursan ona selamımı ilet. Daha sonra Cafer bin Muhammed, ondan sonra Musa bin Cafer, ondan sonra Ali bin Musa, ondan sonra Muhammed bin Ali, ondan sonra Ali bin Muhammed, ondan sonra, Hasan bin Ali, on­dan sonra da benim adımı ve künyemi taşıyan Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki Bakiyye’si olan Hasan bin Ali’nin oğlu (Hz. Mehdi) olacaktır. Al­lah yeryüzünün doğusu ve batısını onunla fethedecek­tir. O Şiilerinden ve dostlarından gaybete çekilecektir. Allah’ın kalbini imanla denediği kimseler dışında hiç kimse onun imametine inanma noktasında sabit (imanlı) kalmayacaktır.”

Cabir şöyle dedi: Bunun üzerine ben de Peygamber’e şunu sordum: “Ey Resulullah gaybet halinde de Şiile­rine bir faydası olacak mı?” Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beni nübuvvet ile gönderene andolsun ki Şiileri bulutların kapladığı güneşten istifade eden insanlar gibi onun nuruyla nurlanacak ve gaybet zamanında bile velayetinden faydalanacaklardır.”

(İkmal’ud-Din, c.1, s. 253)

* * *

 

64 Ü ÞóÇáó ãÇáößõ Èúäõ Ãó äóÓ Úóäú ÝóÖúáö ÇáÇúöãÇãö ÇáÕøÇÏöÞö  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóÇ ÑóÃóÊú Úóíúäñ æóáÇ ÓóãöÚóÊú ÇõÐõäñ æóáÇ ÎóØóÑó Úóáì ÞóáúÈö ÈóÔóÑ ÃóÝúÖóáõ ãöäú ÌóÚúÝóÑ ÇáÕøÇÏöÞö ÝóÖúáÇð æóÚöáúãÇð æóÚöÈÇÏóÉ æóæóÑóÚÇð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 47 / 28

64-Malik b. Enes İmam Sadık (a.s)’ın fazileti hak­kında şöyle diyor: “Hiç bir göz, hiç bir kulak ve hiç bir kalp İmam Cafer’us-Sadık (a.s)’dan fazilet, ilim, ibadet ve takva açısından daha üstününü görmemiş, duymamış ve tanımamıştır.”

(Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 28)

* * *

 

65- ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóáóÚóãúÑí ãóÇ ÇáÇöãÇãõ ÅáÇø ÇáúÍÇßöãõ ÈöÇáúßöÊÇÈö¡ ÇóáúÞÇÆöãõ ÈöÇáúÞöÓØö¡ ÇáÏøóÇÆöäõ ÈöÏíäö ÇáúÍóÞøö¡ ÇáÍÇÈöÓõ äóÝúÓóåõ Úóáì ÐÇÊö Çááåö.

ÇáÇÑÔÇÏ / 204

65-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Canıma and olsun ki İmam sadece Allah’ın hükmüne göre hü­küm veren, adaleti uygulayan, ilahi hak dine inanan ve Allah yolunda ve ilahi hudutlarda nefsini dizginleyen kimsedir.”

(İrşad/204)

 

 

Ehl-i Beyt (a.s)’ın Sevgisi

 

66Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÃóÏøöÈõæÇ Ãó æúáÇÏóßõãú Úóáì ËóáÇË: ÍõÈøõ äóÈöíøößõãú æóÍõÈøõ Ãó åúáö ÈóíúÊöåö æóÚóáì ÞöÑÇÁóÉö ÇáúÞõÑÂäö.

ÇáÌÇãÚ ÇáÕÛíÑ / 1 / 14

66-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocukları­nızı üç şey üzere terbiye edin: Peygamberinizin sevgisi, Ehl-i Beyt’inin sevgisi ve Kur’an-ı Kerim’i kıraat etmek üzere...”

(ec-Cami’us-Sağir, c. 1, s. 14)

 

* * *

67 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú áóãú íóÞúÏöÑú Úóáì ÕóáóÊöäÇ ÝóáúíóÕöáú ÕÇáöÍí ãóæÇáöíäÇ æóãóäú áóãú íóÞúÏöÑú Úóáì ÒöíÇÑóÊöäÇ ÝóáúíóÒõÑú ÕÇáöÍí ãóæÇáöíäÇ íõßúÊóÈú áóåõ ËóæÇÈõ ÒöíÇÑóÊöäÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 354

67- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizim hakkımızda ihsan ve iyilik edemeyenler bizim salih dostlarımıza iyilik etsinler. Bizi ziyaret edip göreme­yenler salih şiileri ziyaret edip görsünler. Böylece ken­dilerine bizi ziyaret etmenin sevabı yazılır.”

(Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 354)

 

* * *

 

68 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ãõÍóãøóÏñ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÃóÝúÖóáõ ãÇ íóÊóÞóÑøóÈõ Èöåö ÇáúÚöÈÇÏõ Çöáì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ØÇÚóÉõ Çááåö æóØÇÚóÉõ ÑóÓõæáöåö æóØÇÚóÉõ Çõæáí ÇáÇãúÑö ÞóÇáó ÃóÈõæ ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã: ÍõÈøõäÇ ÇöíãÇäñ æóÈõÛúÖõäÇ ßõÝúÑñ.

ÇáßÇÝí / 1 / 187

68-İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanları Allah azze ve celle’ye yaklaştıran en üstün şey Allah’a itaat, resule itaat ve emir sahiplerine itaat­tir.” (Daha sonra İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:) “Bi­zim sevgimiz iman ve bize buğz etmek ise küfürdür.”

(el-Kafi, c. 1, s. 187)

 

* * *

 

69 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çöäøó ÝóæúÞó ßõáøö ÚöÈÇÏóÉ ÚöÈÇÏóÉð æóÍõÈøõäÇ Ãó åúáó ÇáúÈóíúÊö Ãó ÝúÖóáõ ÚöÈÇÏóÉ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 37 / 91

69-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her iba­detin üstünde bir ibadet vardır, biz Ehl-i Beyt’in sevgisi ise ibadetlerin en üstünüdür.”

(Bihar’ul-Envar, c 27, s. 91)

 

* * *

 


 

 

Övülmüş-Güzel Sıfatlar

 

70 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇóáÇ Çõ äúÈøöÆõßõãú ÈöÇáúãõÄúãöäö¿ ãóäö ÇÆúÊóãóäóåõ ÇáúãõÄúãöäõæäó Úóáì ÃóäúÝõÓöåöãú æóÃó ãúæÇáöåöãú¡ ÃáÇ Çõ äóÈøöÆõßõãú ÈöÇáúãõÓúáöãö¿ ãóäú Óóáöãó ÇáúãõÓúáöãõæäó ãöäú áöÓÇäöå æóíóÏöå... æÇáúãõÄúãöäõ ÍóÑÇãñ Úóáóì ÇáúãÄúãöäö Ãóäú íóÙúáöãóåõ Ãóæú íóÎúÐõáóåõ Ãóæú íóÛúÊÇÈóåõ Ãóæú íóÏúÝóÚóåõ ÏóÝúÚóÉð.

ÇáßÇÝí / 2 / 235

70-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Size mü­mini haber vereyim mi? Mümin, müminlerin nefisleri ve malları hususunda  kendisinden emanda oldukları kimsedir. Size müslümanın kim olduğunu ha­ber vere­yim mi? Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emanda oldukları kimsedir. Muhacir ise kötü­lükleri ke­nara itip Allah’ın haramlarını terk eden kimse­dir. Mü­minin mümine zulüm etmesi, onu yardımsız bı­rakması, gıybetini etmesi veya onu kendinden uzaklaş­tır­ması/kovması haramdır.”

(el-Kafi, c. 2, s. 235)

 

* * *

 

71 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ íóäúÈóÛí áöáúãõÄúãöäö Ãóäú íóÌúáöÓó ãóÌúáöÓÇð íõÚúÕóì Çááåõ Ýöíåö æóáÇ íóÞúÏöÑõ Úóáì ÊóÛúííÑöåö.

ÇáßÇÝí / 2 / 374

71-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Değiştir­meye gücü yetmediği halde Allah’a isyan edilen bir toplantıya katılması mümine yakışmaz.”

(el-Kafi, c. 2, s. 374)

 

* * *

 

72 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÕóÏóÞó áöÓÇäõåõ Òóßì Úóãóáõåõ¡ æóãóäú ÍóÓõäóÊú äöíøóÊõåõ ÒÇÏó Çááåõ Ýí ÑöÒúÞöåö æóãóäú ÍóÓõäó ÈöÑøõåõ ÈöÃó åúáöåö ÒÇÏó Çááåõ Ýí ÚõãúÑöåö.

ÇáÎÕÇá / 1 / 88

72-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sözü doğru olanın ameli temiz olur, niyeti iyi olanın Allah rızkını arttırır. Ehline iyi davrananın Allah ömrünü uzatır.”

(el-Hisal, c. 1, s. 88)

 

* * *

 

73 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÌÇÁó ÑóÌõáñ Çöáóì ÇáäøóÈöíøö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö ÝóÞÇáó: Úóáøöãúäí ÚóãóáÇð íõÍöÈøõäíó Çááåõ ÊóÚÇáì Úóáóíúåö æóíõÍöÈøõäíó ÇáúãóÎáõæÞõæäó æóíõËÑöí Çááåõ ãÇáí æóíõÕöÍøõ ÈóÏäí æóíõØíáõ ÚõãúÑí æóíóÍúÔõÑõäí ãóÚóß¡ ÞóÇáó: åÐöåö ÓöÊøõ ÎöÕÇá ÊóÍÊÇÌõ Çöáì ÓöÊö ÎöÕÇá: ÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãóäú íõÍöÈøóß Çááåõ ÝóÎöÝúåõ æóÇöÊøóÞöåö¡ æÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Çóä íõÍöÈøóßó ÇáúãóÎúáõæÞõæäó ÝóÇóÍúÓöäú Çöáóíúåöãú æóÇöÑúÝöÖú ãÇ Ýí ÃíúÏöíåöãú¡ æÇöÐÇ ÃÑóÏúÊó Ãóäú íõËúÑöíó Çááåõ ãÇáóßó ÝóÒóßøöåö¡ æÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãóäú íõÕöÍøó Çááåõ ÈóÏóäóßó ÝóÃóßúËöÑ ãöäó ÇáÕøóÏóÞóÉö¡ æóÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãóäú íõØíáó Çááåõ ÚõãúÑóßó ÝóÕöáú Ðóæí ÃóÑúÍÇãößó¡ æóÇöÐÇ ÃóÑóÏúÊó Ãä íóÍúÔõÑóß Çááåõ ãóÚí ÝóÇóØöáö ÇáÓøõÌõæÏó Èóíúäó íóÏíö Çááåö ÇáúæÇÍöÏö ÇáÞóåøÇÑö.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 1 / 599

73-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Adamın birisi Resulullah (s.a.v)’in yanına gele­rek şöyle dedi: “Bana, (yaptığım takdirde) Allah ve kul­larının beni seveceği, Allah’ın malımı çoğaltacağı, bede­nimi salim/sağlıklı kılacağı, ömrümü uzatacağı ve beni seninle haşr edeceği bir ameli öğret.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bu dediğin amelin altı hasleti vardır ki bu altı haslet de diğer altı haslete muhtaçtır: Allah’ın seni sevmesini istiyorsan ondan kork ve sakın, insanların seni sevmesini istiyorsan, on­lara iyilik et ve ellerinde olan şeyleri kendilerine ver. (onlardan alma) Allah’ın malını çoğaltmasını istiyorsan zekat ver, Allah’ın bedenini sağlıklı istiyorsan çok sa­daka ver, Allah’ın ömrünü uzatmasını istiyorsan, sıla-i rahimde bulun. Allah’ın seni benimle haşr etmesini isti­yorsan Vahid ve Kahhar olan Allah karşısında uzun secdelerde bulun.”

(Sefinet’ul-Bihar, c. 1, s. 599)

 

* * *

 

74 Ü Úóäö ÇáúÍÇÑöËö Èúäö ÇáÏøöáúåÇËö ãóæúáóì ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó ÓóãöÚúÊõ Ãó ÈóÇ ÇáúÍóÓóäö  Úáíå ÇáÓøáÇã íóÞõæáõ áÇ íóßõæäõ ÇáúãõÄúãöäõ ãõÄúãöäÇð ÍóÊøì íóßõæäó Ýöíåö ËóáÇËõ ÎöÕÇá: ÓõäøóÉñ ãöäú ÑóÈøöåö¡ æóÓõäøóÉñ ãöäú äóÈíøöå¡¡ æÓõäøóÉñ ãä æóáöíøöåö¡ ÝóÇáÓøõäøóÉõ ãöäú ÑóÈøöåö: ßöÊúãÇäõ ÓöÑøöåö  ÞóÇáó Çááåõ ÚóÒøó æóÌóáøó (ÚÇáöãõ ÇáúÛóíúÈö ÝóáÇ íõÙúåöÑõ Úóáì ÛóíúÈöåö ÇóÍóÏÇð ÇöáÇø ãóäú ÇÑúÊóÖóì ãöäú ÑóÓõæá) æóÇóãøóÇ ÇáÓøõäøóÉõ ãöäú äóÈöíøöåö: ÝóãõÏÇÑÇÉõ ÇáäøÇÓö ÝóÇöäøó Çááåó ÚóÒøó æóÌóáøó ÇóãóÑó äóÈöíøóåõ ÈöãõÏÇÑÇÉö ÇáäøÇÓ ÝóÞÇáó: (ÎõÐö ÇáúÚóÝúæó æóÃúãõÑú ÈöÇáúÚõÑúÝö æóÃÚúÑöÖú Úóäö ÇáÌÇåöáíäó) æóÇóãøóÇ ÇáÓøõäøóÉõ ãöäú æóáöíøöåö: ÝóÇáÕøóÈúÑõ Ýí ÇáúÈóÃÓÇÁö æóÇáÖøóÑÇÁö ÝóÇöäøó Çááåó ÚóÒøó æóÌóáøó íóÞõæáõ (æóÇáÕøÇÈöÑöíäó Ýí ÇáúÈóÃÓÇÁö æóÇáúÖóÑøÇÁö)

Úíæä ÃÎÈÇÑ ÇáÑÖÇ / 1 / 256

74-Haris b. ed-Dilhas, İmam Rıza (a.s)’ın şöyle bu­yurduğunu nakletmektedir: “Mümin şu üç sıfata sahip olmadıkça asla mümin olamaz: Rabbinden bir sünnet Peygamberinden bir sünnet ve velisinden/imamından bir sünnet üzere... Rabbinden bir sünneti, Allah’ın sırla­rını gizlemesidir. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyur­muştur: “Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kim­seyi muttali kılmaz. Ancak peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır”[10] Peygamberinden bir sünneti insanlarla iyi geçinmektir. Şüphesiz Allah azze ve celle Peygamberine insanlar ile iyi geçinmeyi emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme.”[11] İmam ve velisin­den bir sünnet ise fakirlik ve hastalık durumlarında sab­retmesidir. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Lakin iyilik...zorda, darda ve savaş alanında sabreden­lerdir.”[12]

 (Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c. 1, s. 256)

 

* * *

 

75 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÌóæÇÏõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÃóáúãõÄúãöäõ íóÍúÊóÇÌõ Çöáì ËóáÇËö ÎöÕÇá: ÊóæúÝöíÞñ ãöäó Çááåö¡ æóæÇÚöÙñ ãöäú äóÝúÓöåö¡ æóÞóÈõæáñ ãöãøóäú íóäúÕóÍõåõ.

ãäÊåì ÇáÇãÇá/ 2 / 554

75-İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin insan şu üç haslete muhtaçtır: Allah’tan bir tevfik/başarı, kendinden bir vaazcı/öğütçü ve kendi­sine nasihat edenlerin nasihatını kabul etmek...”

Munteh’el-Amal c.2 s.554

 

* * *

 

76 Ü Þöíáó áóÚóáöíøö Èúäö ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã ßóíúÝó ÃóÕúÈóÍúÊó íóÇÈúäó ÑóÓõæáö Çááåö¿ ÞóÇáó: ÃóÕúÈóÍúÊõ ãóØúáõæÈÇð ÈöËóãÇäö ÎöÕÇá: Ãóááåõ ÊóÚÇáì íóØúáõÈõäí ÈöÇáúÝóÑÇÆöÖö¡ æóÇáäøóÈöíøõ Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáåö ÈöÇáÓøõäøóÉö æóÇáúÚöíÇáõ ÈöÇáúÞõæÊö¡ æóÇáäøóÝúÓõ ÈöÇáúÔøóåúæóÉö¡ æóÇáÔøóíúØóÇäõ ÈöÇáúãóÚúÕöíóÉö æóÇáúÍóÇÝöÙÇäö ÈöÕöÏúÞö ÇáúÚóãóáö¡ æóãóáóßõ ÇáúãóæúÊö ÈöÇáÑøõæÍö¡ æóÇáúÞóÈúÑõ ÈöÇáúÌóÓóÏö¡ ÝóÇóäÇ Èóíúäó åÐöåö ÇáúÎöÕÇáö ãóØúáõæÈñ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 15

76-İmam Ali b. Hüseyin’e, nasıl sabahladın, Ey İbn-i Resulillah?” diye sorulunca şöyle buyurdu: “Benden şu yedi sıfat taleb edilir bir halde sabahladım: Allah-u Teala benden farzları taleb etti, Peygamber (s.a.v) sün­netini taleb etti, ailem rızık ve yiyecek taleb etti, nefsim şehveti taleb etti, şeytan günahları taleb etti, amellerin koruyucusu olan iki melek amelin doğruluğu taleb etti, ölüm meleği ruhu taleb etti, kabir bedenimi taleb etti ve ben, benden istenilen bu yedi sıfat arasında kalmış bir halde sabahladım.

(Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 15)

 

* * *

 

77 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çöäøó ÇáúãõÄúãöäó ãóäú íóÎÇÝõåõ ßõáøõ ÔóíÁ æóÐáößó Ãó äøóåõ ÚóÒíÒñ Ýí Ïíäö Çááåö æáÇ íóÎÇÝõ ãöäú ÔóìúÁ æóåõæó ÚóáÇãóÉõ ßõáøö ãõÄúãöä.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 67 / 305

77-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki her şey müminden korkar, zira mümin Allah’ın di­ninde aziz ve güçlüdür, aynı zamanda mümin hiç bir şeyden korkmaz. Bu her müminin göstergesidir.”

(Bihar’ul-Envar, c. 67, s. 305)

 

* * *

 

 

 

 

 

 

Ehl-i Beyt (a.s)’ın Şiileri

ve Sıfatları

 

78 Ü Úóäú ÌÇÈöÑ Úóäú ÃóÈöí ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó¡ ÞóÇáó áí: íÇ ÌÇÈöÑõ ÃóíóßúÊóÝí ãóäú íóäúÊóÍöáõ ÇáÊøóÔóíøõÚó Ãóäú íóÞõæáó ÈöÍõÈøöäÇ Ãóåúáó ÇáúÈóíúÊö ÝóæóÇááåö ãÇ ÔöÚóÊõäÇ ÇöáÇø ãóäú ÇÊøóÞóì Çááåó æÃóØÇÚóåõ¡ æóãÇ ßÇäõæÇ íõÚúÑóÝõæäó íÇ ÌÇÈöÑõ ÇöáÇø ÈöÇáÊøóæÇÖõÚö æóÇáÊøóÎóÔøõÚö æóÇáÇúãóÇäóÉö¡ æóßóËúÑóÉö ÐößúÑö Çááåö æóÇáÕøóæúãö æóÇáÕøóáÇÉö æóÇáúÈöÑøö ÈöÇáúæÇáöÏóíúäö æóÇáÊøóÚÇåõÏö áöáúÌíÑÇäö   ãöäó ÇáúÝõÞóÑÇÁö æóÃóåúá ÇáúãóÓúßóäóÉö æóÇáúÛÇÑöãíäó æóÇáÇúó íúÊóÇãö æóÕöÏúÞö ÇáúÍóÏíËö æóÊöáÇæóÉö ÇáúÞõÑúÂäö æóßóÝö ÇáÇúó  áúÓõäö Úóäö ÇáäøÇÓö ÇöáÇø ãöäú ÎóíúÑ¡ æóßÇäõæÇ ÃõãóäÇÁó ÚóÔÇÆöÑöåöãú Ýí ÇáÇúÔíÇÁö... ÇáÍÏíË

ÇáßÇÝí / 2 / 74

78-Cabir, Ebi Cafer (a.s)’ın (İmam Bakır (a.s)’ın) kendisine şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Ey Cabir, Şii olduğunu söylemek için sadece biz Ehl-i Beyt’e sevgisi olduğunu söylemek yeterli midir? Allah’a yemin olsun ki Şiilerimiz sadece Allah’tan korkanlar ve Allah’a itaat edenlerdir. Ey Cabir, şüphesiz ki onlar (Şi­ilerimiz) sadece tevazu, huşu, emanetdarlık, Allah’ı çok zikretmek, oruç tutmak, namaz kılmak, anne babasına iyilikte bulunmak; fakir komşularına, miskinlere, borç­lulara ve yetimlere yardımcı olmak, doğru konuşmak, Kur’an okumak, insanlar hakkında hayırlı şeyler ko­nuşma dışında diline sahip olma ve bütün işlerde ya­kınlarının emini olmakla tanınırlar...”

(Kafi, c. 2, s. 74)

 

* * *

 

79 Ü ÞóÇá ÍóÏøóËóäÇ ÓõáóíúãÇäõ Èúäõ ãóåúÑÇäó ÞÇáó ÏóÎóáúÊõ Úóáóì ÇáÕøÇÏöÞö ÌóÚúÝóÑö Èúäö ãõÍóãøóÏ   Úáíå ÇáÓøáÇã æóÚöäúÏóåõ äóÝóÑñ ãöäó ÇáÔøíÚóÉö¡ ÝóÓóãöÚúÊõåõ æóåõæó íóÞõæáõ: ãóÚÇÔöÑó ÇáÔøíÚóÉö¡ ßõæäõæÇ áóäÇ ÒóíúäÇð æóáÇ ÊóßõæäõæÇ ÚóáíúäÇ ÔóíúäÇð¡ ÞõæáõæÇ áöáäøÇÓö ÍõÓúäÇð¡ æóÇÍúÝóÙõæÇ Ãó áúÓöäóÊóßõãú æóßõÝøõæåÇ Úóäó ÇáúÝõÖõæáö æóÞóÈíÍö ÇáúÞóæúáö.

ÇáÇãÇáí / 400

79-Süleyman bin. Mehran şöyle diyor: “Hz. İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vardığımda yanında bulunan bir grup Şiiye şöyle dediğini işittim: “Ey Şiiler, bizim ziy­netimiz olun, utanç kaynağımız olmayın. Halka iyi şey­ler söyleyin, dillerinizi koruyun, fazla konuşmaktan ve kötü söz söylemekten alı-koyun

(El-Emali/400)

 

* * *

 

80 Ü Úóäú ÚóÈúÏö Çááåö Èúäö ÈõßóíúÑ Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó: ÇöäøÇ áóäõÍöÈøõ ãóäú ßÇäó ÚÇÞöáÇð ÝóåöãÇð ÝóÞíåÇð ÍóáíãÇð ãõÏÇÑöíÇð ÕóÈõæÑÇð ÕóÏõæÞÇð æóÝöíøÇð¡ Çöäøó Çááåó ÚóÒøó æóÌóáøó ÎóÕøó ÇáÇäúÈöíÇÁó  Úáíå ÇáÓøáÇã ÈöãóßÇÑöãö ÇáÇÎúáÇÞö¡ Ýóãóäú ßÇäóÊú Ýíåö ÝóáúíóÍúãóÏö Çááåó Úóáì Ðáößó æóãóäú áóãú Êóßõäú Ýíåö ÝóáúíóÊóÖóÑøóÚú Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóáúíóÓúÃó áúåõ ÇöíøÇåÇ¡ ÞóÇáó ÞõáúÊõ ÌõÚöáúÊõ ÝöÏÇßó æóãÇ åõäøó ¿

ÞÇáó: åõäøó ÇáúæóÑóÚõ¡ æóÇáúÞóäÇÚóÉõ¡ æóÇáúÕóÈúÑõ¡ æóÇáÔøõßúÑõ¡ æóÇáúÍöáúãõ¡ æóÇáúÍóíÇÁõ¡ æóÇáÓøóÎÇÁõ¡ æóÇáÔøóÌÇÚóÉõ¡ æóÇáúÛöíÑóÉõ æóÇáúÈöÑøõ¡ æóÕöÏúÞõ ÇáúÍóÏíËö¡ æóÇóÏÇÁõ ÇáÇãóÇäóÉö.

ÇáßÇÝí / 2 / 56

80-Abdullah bin. Bukeyr, Ebi Abdillah (İmam Sa­dık) (a.s)’ın şöyle buyurduğunu naklediyor: “Biz şüphe­siz ki  akıllı, anlayışlı, fakih, halim, halkı idare eden, sa­bırlı, doğru ve vefalı olan kimseleri severiz.”

Şüphesiz ki Allah azze ve celle Peygamberleri ahlaki güzelliklere özgü kılmıştır. Her kim bu ahlaki güzellik­lere sahip olursa Allah onu över. Bu ahlaki özelliklere sahip olmayanlar da Allah’a yalvarıp yakarmalı ve Al­lah’tan ahlaki güzellikleri dilemelidir.

“Fedan olayım ahlaki güzellikler nedir?” diye so­runca da, Ebi Abdillah (a.s) şöyle buyurdu: “Vera (Al­lah’tan sakınma), kanaat, sabır, şükür, hilim, haya, cö­mertlik, cesaret, gayret, iyilik etmek, doğru sözlülük ve emanete riayet etmek.”

(El-Kafi, c.2, s.56)

 

* * *

 

81 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ßóÇäó áöáøåö ãõØíÚóÇð Ýóåõæó áóäÇ æóáöíøñ æóãóäú ßÇäó áöáøåö ÚÇÕíøÇð Ýóåõæó áóäÇ ÚóÏõæøñ.

ÇáßÇÝí / 2 / 75

81-İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim Al­lah’ın emrine itaat ederse bizim velimiz ve dostumuz­dur. Her kim de Allah’ın emirlerine isyan ederse bizim (Ehl-i Beyt’in) düşmanımızdır.”

(El-Kafi, c.2, s.75)

 

* * *

 

82 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áÇ ÊóäúÙõÑú Çöáì ÕöÛóÑö ÇáúÎóØíÆóÉö æóáßöäö ÇõäúÙõÑú Çöáì ãóäú ÚóÕóíúÊó.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 11 / 330 æÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77/79

82-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:  “Günahın küçüklüğüne bakma, lakin kime isyan ettiğine bak.”

Müstedrek’ül-Vesail, c.11, s.330;

Bihar’ul-Envar, c.77, s.79

 

* * *

 

83 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÃóÑÇÏó ãöäúßõãú Ãóäú íóÚúáóãó ßóíúÝó ãóäúÒöáóÊõåõ ÚöäúÏó Çááåö ÝóáúíóäúÙõÑú ßóíúÝó ãóäúÒöáóÉõ Çááåö ãöäúåõ ÚöäúÏó ÇáÐøõ äõæÈö¡ ßóÐóáößó ãóäúÒöáóÊõåõ ÚöäúÏó Çááåö ÊóÈÇÑóßó æóÊóÚÇáì.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 70 / 18

83-Emir’el Müminin Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Siz­den her kim Allah’ın nezdindeki değerini/makamını bilmek istiyorsa, günah işlediği zaman Allah’ın kendi nezdindeki değerine/makamına bakmalıdır.” (Günah işleyen insan Allah’a bir değer/makam vermediği için, Allah da günahkar insana bir değer/makam vermez.)

Bihar’ul-Envar, c.70, s.18

 

* * *

84 Ü  ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãó ãóÇ ÊóÚúáóãõæäó Ãäøó ÃÚúãÇáóßõãú ÊõÚúÑóÖõ Úóáóíúåö ÝóÇöÐÇ ÑóÃì ÝöíåÇ ãóÚúÕöíóÉð ÓÇÁóåõ Ðáößó ÝóáÇ ÊóÓõæÄõæÇ ÑóÓõæáó Çááåö æóÓõÑøõæåõ.

ÇáßÇÝí / 1/219

84-İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Amel defte­rinizin Resulullah (s.a.v)’e takdim edildiğini bilmiyor musunuz? Peygamber amel defterinizde bir günah gö­rünce üzülür. O halde (günah işleyerek) Peygamber (s.a.v)’i üzmeyin. (Güzel amellerinizle) Peygamber (s.a.v)’i sevindirin.”

el-Kafi, c. 1, s. 219

 

* * *

 

85 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÞöáøóÉõ ÇáúÚóÝúæ ÃóÞúÈóÍõ ÇáúÚõíõæÈö æóÇáÊøóÓóÑøõÚõ Çöáóì ÇáÇäúÊöÞÇãö ÃóÚúÙóãõ ÇáÐøõ äõæÈö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 235

85-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “En çirkin ayıp az af etmek hataları görmektir. En büyük günah ise intikam almada acele davranmak­tır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 235

* * *

 

86 Ü Úóäö ÇáÇó ÕúÈóÛö Èúäö äóÈÇÊóÉó Úóäú Úóáöíøò  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇá: ÞóÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö¡ ÇöÐÇ ÛóÖöÈó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Úóáì Ãõ ãøóÉ æóáóãú íóäúÒöáú ÈöåóÇ ÇáúÚóÐÇÈõ ÛóáóÊú ÃóÓúÚÇÑõåÇ¡ æóÞõÕõÑóÊú ÃóÚúãÇÑõåÇ¡ æóáóãú ÊóÑúÈÍú ÊõÌøÇÑõåÇ æóáóãú ÊóÒúßõ ËöãÇÑõåÇ¡ æóáóãú ÊóÛúÒõÑú Ãó äúåÇÑõåÇ¡ æóÍõÈöÓó ÚóäúåÇ ÃóãúØÇÑõåÇ¡ æõÓõáøöØó ÚóáóíúåÇ ÔöÑÇÑõåÇ.

ÇáÎÕÇá / 2 / 360

86-Esbag b. Nebate Hz. Ali’den naklen Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu aktarmaktadır: “Allah azze ve celle bir ümmete gazab eder de herhangi bir azap nazil olmazsa o toplumda enflasyon yükselir, ömürleri kısalır tüccarları kar etmez, meyveleri temiz ve bol ol­maz, nehirleri dolup taşmaz, yağmurları kesilir ve ken­dilerine kötü kimseler hakim olur.

el-Hisal, c. 2, s. 360

 

* * *

 

87Ü Úóäú ÃóÈí ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇáó æóÌóÏúäÇ Ýí ßöÊÇÈö Úóáöíøò  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞóÇá: ÞóÇáó ÑõÓõæáõ Çááå Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö¡ ÇöÐÇ ÙóåóÑó ÇáÒøöäöÇ ßóËõÑó ãóæúÊõ ÇáúÝõÌúÃóÉö¡ æóÇöÐÇ ØõÝøöÝó ÇáúãößúíÇáõ Ãó ÎóÐóåõãú Çááåõ ÈöÇáÓøöäíäó æÇáäøóÞúÕö¡ æóÇöÐÇ ãóäóÚõæÇ ÇáÒøóßÇÉó ãóäóÚóÊö ÇáÇÑúÖõ ÈóÑóßÇÊöåÇ ãöäó ÇáÒøóÑúÚö æóÇáËøöãÇÑö æóÇáúãóÚÇÏöäö ßõáøöåÇ¡ æóÇöÐÇ ÌÇÑõæÇ Ýí ÇáÇÍúßÇãö ÊóÚÇæóäõæÇ Úóáóì ÇáÙøõáúãö æóÇáúÚõÏúæÇäö¡ æóÇöÐÇ äóÞóÖõæÇ ÇáúÚõåõæÏó ÓóáøóØó Çááåõ Úóáóíúåöãú ÚóÏõæøó åõãú¡ æóÇöÐÇ ÞóØóÚõæÇ ÇáÇÑúÍÇãó ÌõÚöáóÊö ÇáÇãúæÇáõ Ýí ÃóíúÏöí ÇáÇÔúÑÇÑö¡ æÇöÐÇ áóãú íóÃúãõÑõæÇ ÈöãóÚúÑõæÝ æóáóãú íóäúåóæúÇ Úóäú ãõäúßóÑ æóáóãú íóÊøóÈöÚõæÇ ÇáÇÎúíÇÑó ãöäú Ãóåúáö ÈóíúÊí ÓóáøóØó Çááåõ Úóáóíúåöãú ÔöÑÇÑóåõãú ÝóíóÏúÚõæÇ ÚöäúÏó Ðóáößó ÎöíÇÑõåõãú ÝóáÇ íõÓúÊóÌÇÈõ áóåõãú.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 630

87-Ebi Cafer -İmam Bakır- (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ali (a.s)’ın kitabında, Resulullah (s.a.v)’in şöyle bu­yurmuş olduğunu gördüm: “Bir toplumda zina ortaya çıkarsa aniden ölümler (sekteler) artar, tartılarda hile­karlık yapılırsa hayat pahalılığına ve mal kıtlığına düçar olurlar, zekat vermezlerse yeryüzü ekin, meyve ve ma­deni zenginliklerinden onları mahrum kılar, Allah’ın hükümlerinde zulme baş vururlarsa zulüm ve tecavüze katkıda bulunmuş olurlar. Söz ve anlaşmalarını boz­duklarında da Allah onlara düşmanlarını musallat eder, sıla-i rahimde bulunmazlarsa malları kötü kimselerin elinde kalır, iyiliği emretmez ve kötülükten sakındır­mazlar ise ve biz Ehl-i Beyt’in iyilerine uymazlarsa Al­lah onlara kötü insanları musallat eder, bu takdirde de onları kendi hallerine bırakır ve dualarını asla kabul et­mez.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 630

 

* * *

 

88 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãÇ ÌóÝøóÊö ÇáÏøõãõæÚõ ÇöáÇø áöÞóÓúæóÉö ÇáúÞõáõæÈö æóãÇ ÞóÓóÊö ÇáúÞõáõæÈõ ÇöáÇø áößóËúÑöÉó ÇáÐøõ äõæÈö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 70 / 55

88-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur:”Göz yaşları sadece kalpler katılaştığı için kurur (akmaz olur) ve kalpler de sadece çok günahtan dolayı katılaşır.”

Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 55

 

* * *

 

89 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì áöÏÇæõÏó  Úáíå ÇáÓøáÇã:

íÇ ÏóÇæõÏõ! ÈóÔøöÑö ÇáúãõÐúäöÈíäó ÈöÓöÚóÉö ÑóÍúãóÊíó ÇáúãõØúáóÞóÉö ÇáøóÊí æóÓöÚóÊú ßõáøó ÔóìúÁ áóÆöáÇø íóÞúäóØõæÇ ãöäú ÑóÍúãóÊí æóÃóäúÐöÑö ÇáÕøöÜÏøöíÞöíäó ÈöÓóØúæóÉö ÛóÖóÈí áöÆóáÇø íóÛúÊóÑøõæÇ ÈöØÇÚóÊöåöãú áÇöäøó ÇáÇúÛúÊöÑÇÑó ãõæÌöÈõ ÇáúÚõÌúÈö æóÇáúÚõÌúÈõ Ãó ÔóÏøõ ÇáÐøõ äõæÈö.

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 59

89-Allah-u Teala Davud (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Ey Davud günahkarları bütün varlık alemini kapsayan geniş rahmetim ile müjdele rahmetimden asla ümitlerini kesmesinler, doğruları da gazabımın büyüklüğü ile uyar ki itaatleri ile gururlanmasınlar, zira gurur insanın ken­dini beğenmesine yol açar, insanın kendisini beğenmesi de en büyük günahtır.”

el-İsna Aşeriye, s. 59

 

* * *

 

 

 

 


 

 

 

İlim ve Değeri

 

90 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇóáúÚÇáöãõ æóÇáúãõÊóÚóáøöãõ ÔóÑöíßÇäö Ýí ÇáÇÌúÑö æóáÇ ÎóíúÑó Ýí ÓÇÆöÑö ÇáäøÇÓö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 2

90-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Alim ve ilim talipleri (üstad ve öğrencileri) mükafat ve ecirde ortaktırlar. Diğer insanlarda ise hayır yoktur.

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 2

 

* * *

 

91 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÃóÝúÊóì ÇáäøÇÓó ÈöÛóíúÑö Úöáúã ßÇäó ãÇ íõÝúÓöÏõåõ ãöäó ÇáÏøöíäö Ãó ßúËóÑó ãöãøÇ íõÕúáöÍõåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 121

91-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İlmi ol­maksızın fetva verenlerin dinde açtığı bozukluklar, et­tiği islahlardan daha çoktur.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 121

 

* * *

 

92 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÞöíãóÉõ ßõáøö ÇãúÑöÆ ãÇ íõÍúÓöäõåõ.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 482

92-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Her şahsın değeri övdüğü şeye bağlıdır. (Her sanatçının değeri bildiği sanata bağlıdır, doktorun de­ğeri sağlığın önemine denktir, öğretmen ve alimin de­ğeri toplumun hidayet ve eğitiminin önemine denktir.)

Nehc’ül-Belağa, 482. Hutbe

 

* * *

 

93 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÃóáúÚöáúãõ æóÏíÚóÉõ Çááåö Ýí ÃóÑúÖöåö¡ æóÇáúÚõáóãÇÁõ ÃõãóäÇÄåõ Úóáóíúåö¡ Ýóãóäó Úóãöáó ÈöÚöáúãöåö Ãó Ïøì ÇóãÇäóÊóåõ...

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 36

93-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İlim Al­lah’ın yeryüzündeki emanetidir. Alimler ise Allah’ın yeryüzündeki güvendiği emin kimselerdir. Her kim il­miyle amel ederse gerçekte Allah’ın emanetine riayet etmiştir.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 36

 

* * *

 

94 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÊóÚóáøóãõæÇ ÇáúÚöáúãó ÝóÇöäøó ÊóÚóáøõãóåõ ÍóÓóäóÉñ æóØóáóÈóåõ ÚöÈÇÏóÉñ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 189

94-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim öğre­nin; zira ilim öğrenmek iyiliktir. İlim taleb etmek ise ibadettir.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 189

 

* * *

 

95 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÔøóÇÎöÕõ Ýí ØóáóÈö ÇáúÚöáúãö ßóÇáúãõÌÇåöÏö Ýí ÓóÈíáö Çááå.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 179

95-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İlim tahsilinde gayret edenler Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 1 s. 179

 

* * *

 

96 Ü  ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóÇäúÙõÑõæÇ Úöáúãóßõãú åÐÇ Úóãøóäú ÊóÃúÎõÐõæäóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 92

96-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlminizi kimden aldığınıza dikkat edin.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 92

 

* * *

 

97 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇõØúáõÈõæÇ ÇáúÚöáúãó æóÊóÒóíøóäõæÇ ãóÚóåõ ÈöÇáúÍöáúãö æóÇáúæóÞÇÑö æóÊóæÇÖóÚõæÇ áöãóäú ÊõÚóáøöãõæäóåõ ÇáúÚöáúãó.

ÇáßÇÝí / 1 / 36

97-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: İlim taleb edin ve ilimle birlikte hilim ve vakarla süslenin. Size ilim öğreten kimselere karşı mütevazi olun.”

el-Kafi, c. 1, s. 36

* * *

 

98 Ü  ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÊóÚóáøóãó ÇáúÚöáúãó æóÚóãöáó Èöåö æóÊóÚóáøóãó áöáøåö ÏõÚöíó Ýí ãóáóßõæÊö ÇáÓøóãæÇÊö ÚóÙöíãÇð.

ÇáßÇÝí / 1 / 35

98-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim öğre­nen, bu ilmiyle amel eden ve Allah için başkalarına ilim öğreten kimse göklerin melekutunda büyük olarak anı­lır.

el-Kafi, c. 1, s. 35

* * *

 

99 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÎóíúÑñ ÇáÏøõ äúíÇ æóÇáÇÎöÑóÉö ãóÚó ÇáúÚöáúãö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 204

99-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dünya ve ahiret hayrı, ilim iledir.” 

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 204

 

* * *

 

 

 

İlim Öğrenmenin Fazileti

 

100 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ØóáóÈó ÇáúÚöáúãó Ýóåõæó ßóÇáÕøÇÆöãö äóåÇÑóåõ ÇáúÞÇÆöãö áóíúáóåõ æóÇöäøó ÈÇÈÇð ãöäó ÇáúÚöáúãö íóÊóÚóáøóãõåõ ÇáÑøó Ìõáõ ÎóíúÑñ áóåõ ãöäú Ãóäú íóßõæäó áóåõ ÃóÈõæ ÞõÈóíúÓ ÐóåóÈÇð ÝóÃó äúÝóÞóåõ Ýí ÓóÈíáö Çááåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 184

100-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İlim taleb eden kimse gündüzleri oruç tutan, geceleri ise ibadet eden kimse gibidir. İlmin bir babını öğrenen kimse için bu ilim Ebu Kubays dağı kadar altını olup da Allah yolunda infak etmesinden daha hayırlıdır.

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 184

 

* * *

 

101 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ Òóíúäõ ÇáúÚÇÈöÏöíäó  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú íóÚúáóãõ ÇáäøÇÓõ ãÇ Ýí ØóáóÈö ÇáúÚöáúãö áóØóáóÈõæåõ æóáóæú ÈöÓóÝúßö ÇáúãõåóÌö æóÎóæúÖö ÇáúáõÌóÌö.

ÇáßÇÝí / 1 / 35

101-İmam Zeyn’ül-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar ilim talebinin değerini bilmiş olsalardı deniz seferlerine ve ölüm tehlikesine bile aldırmadan ilim taleb ederdi”

Kafi, c. 1, s. 35

* * *

 

102 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ íõÏúÑóßõ ÇáúÚöáúãõ ÈöÑÇÍóÉö ÇáúÌöÓúãö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 348

102-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İlim, cisim/beden rahatlığı ile tahsil edile­mez.”

Gurer’ul-Hikem, s. 348

 

* * *

 

103 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇöÍúÊóÝöÙõæÇ ÈößõÊõÈößõãú ÝóÇöäøóßõãú ÓóæúÝó ÊóÍúÊÇÌõæäó ÇöáóíúåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 3 / 152

103-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yazdıkla­rınızı koruyun; zira yakında bu yazdıklarınıza muhtaç olacaksınız.”

Bihar’ul-Envar, c. 3, s. 152

 

* * *

 

104 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ßóãÇáó ÇáÏøíäö ØóáóÈõ ÇáúÚöáúãö æóÇáúÚóãóáõ Èöåö¡ ÃóáÇ æóÅöäøó ØóáóÈó ÇáúÚóáúãö Ãó æúÌóÈõ Úóáóíúßõãú ãöäú ØóáóÈö ÇáúãóÇáö.

ÇáßÇÝí / 1 / 30

104-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Şüphesiz ki dinin kemali ilim taleb etmek ve bu ilmi ile amel etmektir. Bilin ki hiç şüphe yok, ilim taleb etmek sizler için mal taleb etmekten daha farzdır.”

el-Kafi, c. 1, s. 30

 

* * *

 

105 Ü  ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇáúÍóÓóäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Úóáøöãö ÇáäøÇÓó Úöáúãóßó æóÊóÚóáøóãú Úöáúãó ÛóíúÑößó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 111

105-İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlmini insanlara da öğret ve başkalarından da ilim öğren”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 111

 

* * *

 

106 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÝóÖúáõ ÇáúÚöáúãö Ãó ÍóÈøõ Çöáóì Çááåö ãöäú ÝóÖúáö ÇáúÚöÈÇÏóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 167

106-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah için ilmin üstünlüğü ibadetin üstünlüğünden daha sevimli­dir.”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 167

 

* * *

 


 

 


 

 

 

İlim ve İlim Öğretmenin Fazileti

 

107 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÓõÆöáó Úóäú Úöáúã íóÚúáóãõåõ ÝóßóÊóãóåõ Ãõ  áúÌöãó ÈöáöÌÇã ãöäó ÇáäøÇÑ.

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 11

107-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendisinden bildiği bir şey sorulur da onu gizler ise, ağ­zına ateşten bir gem vurulur.” (Zira onlar şaşkınlığa dü­şen insanların derdine çare olabilir ve onlara yol göste­rerek hayatlarının akışını değiştirebilirler; dolayısıyla sessiz kalmaları büyük bir günahtır.”

el-İsna Aşeriye, s. 11

 

* * *

 

108 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Çó  áúÞõÑÂäõ ãóÃú ÏóÈóÉõ Çááåö ÝóÊóÚóáøóãõæÇ ãóÃúÏóÈóÊóåõ ãóÇ ÇÓúÊóØóÚúÊõãú.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 92 / 19

108-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kur’an Allah’ın okuludur, Allah’ın okulundan gücünüz yetti­ğince ilim öğrenin.”

Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 19

 

* * *

 

109 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó ãöãøÇ íóáÍóÞõ ÇáúãõÄúãöäó ãöäú Úóãóáöåö æóÍóÓóäóÇÊöåö ÈóÚúÏó ãóæúÊöåö: ÚöáúãÇð Úóáøóãóåó æóäóÔóÑóåõ¡ æóæóáóÏÇð ÕóÇáöÍÇð ÊóÑóßóåõ¡ æóãõÕúÍóÝÇð æóÑøóËóåõ.

Óää ÇÈä ãÇÌÉ / 1 / 88

109-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki mümine öldükten sonra ulaşacak amel ve iyilikleri; öğrettiği ve yaydığı ilmi, geride bıraktığı salih evladı ve miras bıraktığı kitaplarıdır.

Sünen-i İbn-i Mace, s. 1, s. 88

 

* * *

 

110 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÑóÍöãó Çááåõ ÚóÈúÏÇð ÃÍúíì Ãó ãúÑóäóÇ ÝóÞõáúÊõ áóåõ ÝóßóíúÝó íõÍúíí ÃóãúÑóßõãú¿ ÞÇáó Úáíå ÇáÓøáÇã íóÊóÚóáøóãõ ÚõáõæãóäÇ æóíõÚóáøöãõåóÇ ÇáäøÇÓó ÝóÇöäøó ÇáäøÇÓó áóæú ÚóáöãõæÇ ãóÍÇÓöäó ßóáÇãöäÇ áÇóÊøóÈóÚõæäÇ.

ãÚÇäí ÇáÇÎÈÇÑ / 180

110-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “İşi­mizi/emrinizi ihya edene Allah rahmet etsin.”

“Emriniz/İşiniz nasıl ihya edilir.” diye sorulunca da şöyle buyurdu: “İlmimizi öğrenir ve insanlara öğretir. Zira insanlar sözlerimizin güzelliğini bilecek olurlarsa, şüphesiz bize tabi olurlar.”

Meani’ul-Ahbar, s. 180

 

* * *

 

 

 

Alimlerin Fazileti ve Önemi

 

 

111 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÕöäúÝÇäö ãöäú Ãõ ãøóÊí ÅÐÇ ÕóáóÍÇ ÕóáóÍóÊú Ãõ ãøóÊí æóÅÐÇ ÝóÓóÏÇ ÝóÓóÏóÊú Ãõ ãøóÊí¡ Þíáó íÇ ÑóÓõæáó Çááåö æóãóäú åõãÇ¿ ÞÇáó: Ãó áúÝõÞóåÇÁõ æÇáÇõãóÑÇÁõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 49

111-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timden iki grup islah olursa ümmetim de islah olur ve bozulursa ümmetim de bozulur.” Kendisine, “Ey Resulullah! Onlar kimdir?” diye sorunca da, “Alimler ve emirlerdir.” diye buyurdu.

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 49

 

* * *

 

112 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇöÐÇ ÌóáóÓúÊó Çöáì ÚÇáöã Ýóßõäú Úóáì Ãäú ÊóÓúãóÚó ÃóÍúÑóÕó ãöäúßó Úóáì Ãóäú ÊóÞõæáó æóÊóÚóáøóãú ÍõÓúäó ÇáÇÓúÊöãÇÚö ßóãÇ ÊóÊóÚóáøóãõ ÍõÓúäó ÇáúÞóæúáö æóáÇ ÊóÞúØóÚú Úóáì ÃóÍóÏ ÍóÏíËóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 222

112-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir alimin yanına oturunca konuşmaktan çok onu dinleme gayreti içinde ol, güzel konuşmayı öğrendiğin gibi, güzel din­lemeyi de öğren ve hiç kimsenin sözünü kesme”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 222

 

* * *

113 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íÇ Úóáöíøõ Êóãóäøì ÌóÈúÑóÆíáõ Ãóäú íóßõæäó ãöäú Èóäí ÂÏóãó ÈöÓóÈúÚö ÎóÕÇá: æóåöíó ÇáÕøóáÇÉõ Ýí ÇáÌóãÇÚóÉö¡ æóãõÌÇáóÓóÉõ ÇáúÚõáóãÇÁö¡ æóÇáÕøõáúÍõ Èóíúäó ÇáÇËúäíäö æóÅßúÑÇãõ ÇáúíóÊöíãö¡ æóÚöíÇÏóÉõ ÇáúãóÑöíÖö¡ æóÊóÔúííÚõ ÇáúÌöäóÇÒóÉö¡ æóÓóÞúíõ ÇáúãÇÁö Ýí ÇáúÍóÌøö¡ ÝóÇÍúÑöÕú Úóáì Ðáößó.

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 245

113-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali şu yedi sıfat sebebiyle Cebrail de insan oğlundan olmayı temenni etti.

1-Cemaat ile namaz kılmak

2-Alimler ile oturmak

3-İki kişinin arasını islah etmek

4-Yetimlere ikram etmek

5-Hastayı ziyaret etmek 6-Cenazeyi teşyi etmek

7-Hac mevsiminde hacılara su vermek.

O halde sen de bunları elde etme gayreti içinde olan.”

el-İsna Aşeriye, s. 245

 

* * *

 

114 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ßóáÇãó ÇáúÍõßóãÇÁö ÅÐÇ ßÇäó ÕæÇÈÇð ßÇäó ÏóæÇÁð¡ æóÅÐÇ ßÇäó ÎóØóÃð ßÇäó ÏÇÁð.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 265

114-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hikmet sahiplerinin sözleri doğru olursa ilaç gibidir. Hata olursa hastalık gibidir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/265

 

* * *

 

115 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÚóÓúßóÑíøõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÚõáóãÇÁõ ÔíÚóÊöäÇ ãõÑÇÈöØõæäó Ýí ÇáËøóÛúÑö Ýóãóäö ÇäúÊóÕóÈö áöÐáößó ãöäú ÔíÚóÊöäÇ ßÇäó ÃÝúÖóáó ãöãøóä ÌóÇåóÏó ÇáÑøõæãó... áÇ äøóåõ íóÏúÝóÚõ Úóäú Ãó ÏúíÇäö ãõÍöÈøíäÇ.

ÇáÇÍÊÌÇÌ / 2 / 155

115-İmam Hasan el-Askeri şöyle buyurmuştur: “Şii­lerimizin alimleri İslam sınırlarının koruyucularıdır. Bu yüzden Şiilerimizden her kim bu görevi üstlenirse ma­kamı Rum ordusuyla cihad eden kimseden daha üstün­dür. Zira bu kimse dostlarımızın ve takipçilerimizin inanç sınırlarını korumaktadır.”

el-İhticac, c. 2, s. 155

 

* * *

 

116 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÃáÇ Åöäøó ÇáÝóÞíåó ãóäú Ãó ÝÇÖó Úóáóì ÇáäøÇÓö ÎóíúÑóåõ æÃó äÞóÐóåõãú  ãöäú Ãó ÚúÏÇÆöåöãú æóæóÝøóÑó Úóáóíúåöãú äöÚóãó ÌóäÇäö Çááåö æóÍóÕøóáó áóåõãú ÑöÖúæÇäó Çááå ÊóÚÇáì.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 5

116-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz fakih kimse halka hayrı dokunan, onları düş­manlarından kurtaran, onlara Allah’ın cennet nimetle­rini arttıran ve (onları hidayet ederek) ilahi rızayete ulaştıran kimsedir.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 5

 

* * *

 

117 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

... ÝóÇöäøó ÇáúÚÇáöãó Ãó ÚúÙóãõ ÃÌúÑÇð ãöäó ÇáÕøÇÆöãö ÇáúÞÇÆöãö ÇáãõÌÇåöÏö Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÝóÇöÐÇ ãÇÊó ÇáúÚÇáöãõ Ëõáöãó Ýí ÇáÇÓúáÇãö ËõáúãóÉð áÇ íóÓõÏøõ åÇ ÇöáÇø ÎóáóÝñ ãöäúåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 43

117- Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şüphesiz ki alim kimse; oruç tutan, namaz kı­lan ve Allah yolunda cihad eden kimsenin mükafatın­dan daha büyük mükafata sahiptir. Bir alim öldüğü za­man kendisinden yerine geçen biri olmadıkça İslam’da doldurulması mümkün olmayan bir gedik açılır.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 43

 

* * *

 

118 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

åóáóßó ÎõÒøÇäõ ÇáÇãúæÇáö æóåõãú ÃóÍúíÇÁñ¡ æóÇáúÚõáóãÇÁõ ÈÇÞõæäó ãÇ ÈóÞíó ÇáÏøóåúÑõ¡ Ãó ÚúíÇäóõåõãú ãóÝúÞõæÏóÉñ¡ æóÃó ãúËÇáõåõãú Ýí ÇáúÞõáõæÈö ãóæúÌõæÏóÉñ.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 147

118-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Mal biriktirenler, yaşadıkları halde helak ol­muşlardır. (Hiçbir faydalı etkileri yoktur) Ama alimler dünya baki kaldıkça onlar da baki kalırlar. (İnsanlar bunların varlığından istifade ederler.)  Bedenleri topra­ğın altında yok olsa da kalplerdeki emsalleri/varlıkları var olacaktır.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/147

 

* * *

 

119 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ãóÌÇÑöíó ÇáÇõãõæÑó ÇáÇÍúßÇãö Úóáì Ãó íúÏí ÇáúÚõáóãÇÁö ÈöÇááåö¡ ÇáÇõãóäÇÁö Úóáì ÍóáÇáöåö æóÍóÑÇãöåö...

ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 172

119-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüp­hesiz ki işlerin mecrası ve hükümlerin icrası ilahi alimle­rin elinde olmalıdır. Onlar Allah’ın helal ve haramları­nın eminleridirler.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 172

 

* * *

 

120 Ü  ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÞóÇáó ÇáúÍóæÇÑöíøõæäó áöÚíÓóì  Úáíå ÇáÓøáÇã: íÇ ÑõæÍó Çááåö ãóäú äõÌÇáöÓõ¿ ÞóÇáó: ãóäú íõÐóßøöÑõßõãõ Çááåö ÑõÄúíóÊõåõ æóíóÒíÏõ Ýí Úöáúãößõãú ãóäúØöÞõåõ æóíõÑóÛøöÈõßõãú Ýí ÇáÇÎöÑóÉö Úóãóáõåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 203

120-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Havariler Hz. İsa (a.s)’a şöyle dediler: Ey Ruhullah, kimler ile oturup kalkalım/dost olalım? Hz. İsa (a.s) şöyle cevap verdi: Gördüğünüzde sizlere Allah’ı hatırlatan, sözleri ilminizi arttıran ve amelleri, sizleri ahirete sevk eden kimseler ile oturup kalkın.”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 203

 

* * *

 

121 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ íóÔúÛóáóäøóßó Úóäö ÇáúÚóãóáö áöáÇÎöÑóÉö ÔõÛúáñ ÝóÇöäøó ÇáúãõÏøóÉó ÞóÕíÑóÉñ.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 335

121-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hiç bir iş seni ahiretten alı koymasın (her za­man ahireti düşünün); zira fırsatlar oldukça kısadır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 335

 

* * *

 

122 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÈóÇÚó ÂÎöÑóÊóåõ ÈöÏõ äúíÇåõ ÎóÓöÑóåõãÇ.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 274

122-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ahiretini dünyaya satan kimse, her ikisini de kaybetmiş sayılır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 274

 

* * *

 

123 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ Úóáöíøõ Èäõ ãõÍóãøóÏ ÇáúåÇÏí  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãõ ÐúßõÑú ãóÕúÑóÚóßó Èóíúäó íóÏóí Ãó åúáößó ÝóáÇ ØóÈíÈñ íóãúäóÚõßó æóáÇ ÍóÈíÈñ íäÝÚßó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 370

123-İmam Ali b. Muhammed el-Hadi şöyle buyur­muştur: “Ehlinin karşısında öleceğin anı hatırla, o an ölümü senden def edecek ne bir doktor bulunur ve ne de sana fayda verebilecek bir dost.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 370

* * *

 


 

 

 


 

 

 

Tövbe

 

124 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó Ãó ßúËóÑó ÕöíÇÍö Ãó åúáö ÇáäøÇÑö ãöäó ÇáÊøóÓúæíÝö.

ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ

124-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehen­nem ehlinin feryat ve inlemesi daha çok tövbeyi ertele­dikleri içindir.”

el-Müheccet’ül-Beyza

 

* * *

 

125 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÊøóÇÆöÈõ ãöäó ÇáÐøóäúÈö ßóãóäú áÇ ÐóäúÈó áóåõ.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 74

125-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Günahtan tövbe eden kimse, günah işlememiş gibidir.

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 74

 

* * *

 

126 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ßóãú ãöäú ãõÓóæøöÝ ÈöÇáúÚóãóáö ÍóÊøì åóÌóãó Úóáóíúåö ÇáÇÌóáõ.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 240

126-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur:  “Nice insan (tövbe ve salih) amel etmeyi bu­gün ve yarına erteler de, ansızın ölüm kendilerini yaka­lar.”

Gurer’ul-Hikem, s. 240

 

* * *

 

127 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íÇ Úóáöíøõ ØõæÈì áöÕõæÑóÉ äóÙóÑó Çááåõ  ÇöáóíúåÇ ÊóÈúßí Úóáì ÐóäúÈ áóãú íóØøóáöÚú Úóáì Ðáößó ÇáÐøó äúÈö ÃóÍóÏñ ÛóíÑõ Çááåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77 / 63

127-Resulullah (s.a.v),  Ali (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Ya Ali, Allah’tan başka hiç kimsenin haberinin olma­dığı bir günahına ağlarken Allah’ın kendisine nazar et­tiği kimseye ne mutlu!” (Rivayetlerde de yer aldığı üzere insan  günahını hiç kimseye söylememeli, herkesten gizlemeli,  yalnızca Allah’ın huzurunda itiraf ve tövbe etmelidir.)

Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 63

 

* * *

 

128 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åäøó Çááå ÊóÈÇÑóßó æóÊóÚÇáì íõäúÒöáõ ãóáóßÇð Çöáìó ÇáÓøóãÇÁö ÇáÏøõ äúíÇ ßõáøó áóíúáóÉ Ýí ÇáËøõáúËö ÇáÇÎíÑö æóáóíúáóÉö ÇáúÌõãõÚóÉö Ýí Ãó æøóáú Çáúáøóíúáö ÝóíóÃúãõÑõåõ ÝóíõäÇÏöí: åóáú ãóäú ÓÇÆöá ÝóÇõÚúØöíóåõ¿ åóáú ãöäú ÊÇÆöÈ ÝóÃó ÊõæÈó Úóáóíúåö¿ åóáú ãöäú ãõÓúÊóÛúÝöÑ ÝóÃÛúÝöÑó áóåõ¿

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 3 / 314

128-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah-u tebarek ve teala her gece, gecenin üçte birinin son çey­reğinde ve Cuma geceleri ise gecenin ilk saatinde bir meleği dünya semasına indirir ve ona yüksek sesle şöyle feryat etmesini emreder: “Acaba ihtiyaç sahibi kimse yok mu hacetini gidereyim? Acaba tövbe eden kimse yok mu tövbesini kabul edeyim? Acaba istiğfar eden kimse yok mu kendisine mağfiret edeyim? (Cuma ge­celerinin uykusu “hasret uykusu” olarak adlandırılmış­tır. Çünkü kıyamet günü insanlar Cuma gecesi uyuduk­ları için üzülür, pişmanlık ve hasret duyarlar.)

Bihar’ul-Envar, c. 3, s. 314

 

* * *

129 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãó ÛúáöÞõæÇ Ãó ÈúæÇÈó ÇáúãóÚúÕöíóÉö ÈöÇáÇÓúÊöÚÇÐóÉö æóÇÝúÊóÍõæÇ Ãó ÈúæÇÈó ÇáØøÇÚóÉö ÈöÇáÊøóÓúãöíóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 92 / 216

129-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Günahla­rın kapısını, kovulmuş şeytandan Allah’a sığınarak ka­patın, ve itaatin kapısını ise bismillah ile açın.”

Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 216

 



 

 

 

Müminlerin Yüzsuyunun

Korunması

 

130 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

íóÌöÈõ áöáúãõÄúãöäö Úóáóì ÇáúãõÄúãöäö Ãóäú íóÓúÊõÑó Úóáóíúåö ÓóÈúÚíäó ßóÈíÑÉð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 301

130-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin insana, mümin kardeşini yetmiş kere bir günahı işlerken görse dahi o günahı örtmesi/başkalarından gizlemesi farzdır. (Yüzsuyunu dökerek ve gururunu inciterek gü­nahını ifşa etmemesi gerekir.)

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 301

 

* * *

 

131 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇöÞúÈóáú ÚõÐúÑó ÃóÎíßó æóÅöä áóãú íóßõäú áóåõ ÚõÐúÑñ ÝóÇáúÊóãöÓú áóåõ ÚõÐúÑÇð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 165

131-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “(Hata yapan) Müslüman kardeşinin özrünü kabul et, eğer özrü yoksa da sen onun için özür bul.” (İnsanların hatalarını mazur görmeye çalış!)

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 165

 

* * *

 

132 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãó ÞúÈóÍõ ÇáúÛóÐúÑö ÇöÐÇÚóÉõ ÇáÓøöÑøö .

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 305 ÑÞã 14155

132-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hıyanetin/ihanetin en çirkini (Müslüman ki­şinin) sırrını ifşa etmektir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 305, 14155. Hadis

 

* * *

 

 

133 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

äõÕúÍõßó Èóíúäó ÇáúãóáÇö ÊóÞúÑíÚñ.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 322

133-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hatalı insana başkalarının yanında nasihat et­mek, gerçekte onu ezmek/şahsiyetini zedelemek gibi­dir.” (Kimsenin olmadığı yerde nasihat etmek gerekir.)

Gurer’ul-Hikem/322

 

* * *

 

134 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãöäú Ãó ÍóÈøö ÇáÇÚúãÇáö Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÇöÏúÎÇáõ ÇáÓøõÑõæÑö Úóáóì Çáúãõæúãöäö ¡ ÇöÔúÈÇÚõ ÌõæÚóÊöåö Ãóæú ÊóäúÝíÓõ ßóÑúÈóÊöåö Ãóæú ÞóÖÇÁö Ïóíúäöåö.

ÇáßÇÝí / 2 / 192

134-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle katında en sevimli amel mümin kardeşini sevindirmektir: (Örneğin) Açlığını gidermek (onu do­yurmak), sıkıntısını gidermek veya borcunu öde­mek...(suretiyle mümin kardeşini sevindirmek Allah’ın en çok sevdiği şeydir.)

Kafi, c. 2, s. 192

 

* * *

 

135 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇöÕúáÇÍõ ÐÇÊö ÇáúÈóíúäö Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÚÇãøöÉö ÇáÕøóáÇÉö æóÇáÕøóæúã.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 43

135-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İki kişiyi arasını bulmanın sevabı, bir kimsenin bütün ömrü bo­yunca kıldığı namaz ve tuttuğu orucun sevabından daha üstündür.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 43

 

* * *

 

136 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú Ùóäøó Èößó ÎóíúÑÇð ÝóÕóÏøöÞú Ùóäøóåõ .

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 511

136-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bir kimsenin sana karşı olan hayırlı zannını doğrula/boşuna çıkarma.”

Nehc’ül-Belağa/511

* * *

137 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáÏøÇáøõ Úóáóì ÇáúÎóíúÑö ßóÝÇÚöáöåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 96 / 119

137-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse diğerlerine iyilik yapma hususunda öncülük (örnek teş­kil) ederse, o iyiliği kendisi yapmış gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 119

 

* * *

138 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááå  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:

ÓöÊøõ ÎöÕÇá íóäúÊóÝöÚõ ÈöåóÇ ÇáúãõÄúãöäõ ÈóÚúÏó ãóæúÊöåö: æóáóÏñ ÕÇáöÍñ íóÓúÊóÛúÝöÑõ áóåõ¡ æóãõÕúÍóÝñ íõÞúÑóÁõ Ýöíåö¡ æóÞóáíÈñ íóÍúÝöÑõåõ¡ æóÛóÑÓñ íóÛúÑöÓõåõ¡ æÕóÏóÞóÉõ ãÇÁ íõÌúÑíå¡ æÓõäøóÉñ ÍóÓóäóÉñ íõÄÎóÐõ ÈöåÇ ÈóÚúÏóåõ.

ÇáÎÕÇá / 323

138-Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin kişi öldükten sonra da şu altı şeyden fayda/istifade gö­rür: “Kendisi için Allah’tan bağışlanma dileyen salih bir evlat, (kendisi için) tilavet edilen Kur’an, halkın fayda­lanması için açtığı kuyu, yeryüzüne diktiği ağaç, sadaka-i cariye niyetiyle yaptırdığı çeşme ve kendinden sonra in­sanların amel ettiği iyi bir sünnet (uygulama)”

el-Hisal, s. 323

* * *

139 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áóæúáÇ Ãóäú Ãó ÔõÞøó Úóáì Çõ ãøóÊí áÇóãóÑúÊõåõãú ÈöÇáÓøöæÇßö ãóÚó ßõáøö ÕóáÇÉ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 126

139-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eğer ümmetim için zorluk çıkarmaktan çekinmeseydim, her namazla birlikte dişlerini fırçalamayı farz kılardım.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 126


 

 

 

Adaletsizlik ve Zulüm

 

140 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇöÐÇ ßÇäó íóæúãõ ÇáúÞöíÇãóÉö äÇÏì ãõäÇÏ: Ãó íúäó ÇáÙøóáóãóÉõ æó Ãó ÚúæÇäõåõãú æóãóäú áÇÞó áóåõãú ÏóæÇÉð Ãæú ÑóÈóØó áóåõãú ßöíÓÇð Ãóæú ãóÏøó áóåõãú ãóÏøóÉó Þóáóã ÝóÇÍúÔõÑõæåõãú ãóÚóåõãú .

ËæÇÈ ÇáÇÚãÇá / 903

140-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde bir münadi (nida edici) şöyle nida eder: “Ey zulüm edenler ve onların yardakçıları,  neredesiniz? Onlara hokka kalem hazırlayanlar, bir torbanın ağzını sağlam kapatanlar ve ya kendilerine mürekkep temin edenler kimdir? Hepsini birlikte haşr edin.”

Sevab’ul-E’mal, s. 903

 

* * *

 

141 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

æóÇááåö áóæú Ãõ ÚúØíÊõ ÇáÇóÞÇáöíãó ÇáÓøóÈúÚóÉó ÈöãÇ ÊóÍúÊó ÃóÝúáÇßöåÇ Úóáì Çóäú Ãó ÚúÕöíó Çááåó Ýí äóãúáóÉ Ãó ÓúáõÈõåÇ ÌõáúÈó ÔóÚíÑóÉ ãÇ ÝóÚóáúÊõåõ.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 347

141-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Vallahi, karıncanın ağzın­daki arpanın kabu­ğunu alarak Allah’a isyan etmem için bana yedi iklim ve bunun altındakiler verilse, gene de kabul etmem.”

Nehc’ül-Belağa, 347

 

* * *

 

142 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÙøõáúãõ ËóáÇËóÉñ: Ùõáúãñ íóÛúÝöÑõåõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó æóÙõáúãñ áÇ íÛúÝöÑõåõ¡ æóÙõáúãñ áÇ íóÏóÚóåõ Çááå¡ ÝóÃó ãøÇ ÇáÙøõáúãõ ÇáøóÐí áÇ íóÛúÝöÑõåõ ÝóÇáÔøöÑúßõ ÈöÇááåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóÇó ãøóÇ ÇáÙøõáúãõ ÇáøóÐí íóÛúÝöÑõåõ Çááåõ ÝóÙõáúãõ ÇáÑøóÌõáö äóÝúÓóåõ ÝöíãÇ Èóíúäóåõ æóÈóíúäó Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó¡ æó Ãó ãøÇ ÇáÙøõáúãõ ÇáøóÐí áÇ íóÏóÚõåõ ÝóÇáãõÏÇíóäóÉö Èóíúäó ÇáúÚöÈÇÏö.

ÇáßÇÝí 2/330

142-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zulüm üç çeşittir: bir zulüm vardır ki Allah azze ve celle affeder, bir zulüm vardır ki Allah affetmez ve başka bir zulüm de vardır ki Allah ona göz yummaz. Allah’ın bağışla­madığı zulüm, Allah azze ve celle’ye şirk koşmaktır, Allah’ın bağışladığı zulüm ise kişinin kendisiyle Allah azze ve celle arasında kendi nefsine zulmetmesidir. Al­lah’ın göz yummadığı zulüm ise insanların birbiri hak­kında (kul hakkı hususunda) işlediği zulümdür.”

el-Kafi, c. 2, s. 330

 

* * *

 

143 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÙøõáúãõ íõÒøöáõ ÇáúÞóÏóãö æóíóÓúáõÈõ ÇáäøöÚóãó æóíõåúáößõ ÇáÇõãóãó.

ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 456

143-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Zulüm adımları kaydırır, nimetleri ortadan yok eder ve ümmetleri helak eder.”

Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 456

 

* * *

 

144 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóíúÓó ÔóìúÁñ ÃóÏúÚì Åáì ÊóÛúííÑö äöÚúãóÉö Çááåö æóÊóÚúÌíáö äóÞóãóÊöåö ãöäú ÅöÞóÇãóÉ Úóáì Ùõáúã¡ ÝóÅäøó Çááåó ÓóãíÚñ ÏóÚúæóÉó ÇáúãõÖØóåóÏíäó æóåõæó áöáÙøÇáöãíäó ÈöÇáúãöÑÕÇÏö.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ / 53

144-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Allah’ın nimetini değiştiren, azabının çabuk gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Allah, zulme ve işkenceye maruz ka­lanların feryadını duyandır, zalimlerin azabını da hazır­lamıştır.”

Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup

 

* * *

 


 

 

 


 

 

 

Müslüman Kardeşinin Hakları

 

14۵ Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÃóÍúÒóäó ãõÄúãöäÇð Ëõãøó ÃÚúØóÇåõ ÇáÏøõäíÇ áóãú íóßõäú Ðáößó ßÝøÇÑóÊóåõ æóáóãú íõÄÌóÑú ÚóáóíúåË.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 150

145-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Mümin kardeşini üzer, sonra da (kendisini affetmesi için) bütün dünyayı kendisine verecek olsa bu kendisi için kefaret olmaz ve bu ihsanından dolayı asla mükafat görmez.” (Dolayısıyla önce tövbe etmeli ve üzdüğü Müslüman kardeşini kendisinden razı etmelidir.)

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 150

 

* * *

 

146 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãöäú ÃóæúÌóÈö ÍóÞøö ÃóÎíßó ÃóáÇø ÊóßúÊõãóåõ ÔóíúÆÇð íóäúÝóÚóåõ áÇ ãöäú ÏõäúíÇåõ æóáÇ ãöäú ÂÎöÑóÊåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 75

146-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Müslü­man kardeşinin senin üzerindeki en çok farz olan hak­larından biri de dünya ve ahiret menfaatinin olduğu bir şeyi kendisinden gizlememendir.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 75

 

* * *

 

147- ÞÇáÊ ÝÇØãÉ ÚáíåÇ ÇáÓáÇãÇ

ÇáÌÇÑõ Ëã ÇáÏÇÑ

ßÔÝ ÇáÛãå¡ Ì 2¡ Õ 25

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ¡ Ì 43¡ Õ 82

147- Hz. Hasan (a.s), annesi Fatıma (a.s)’ı sürekli komşuları ve diğerleri hakkında dua ederken gördü­ğünde, “Anneciğim, neden kendine dua etmiyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s) şöyle bu­yurdu: “Önce komşu, sonra ev.”

Keşf’ul-Gumme, c. 2, s. 25

Bihar’ul-Enver, c. 43, s. 82

 

* * *

 

148 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍóÓóäõ Èúäõ Úóáöíøò  Úáíå ÇáÓøáÇã:

                          ÕÇÍöÈö ÇáäøÇÓó ãöËóáó ãÇ ÊõÍöÈøõ Ãóäú íõÕÇÍöÈõæßó Èöåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 116

148-İmam Hasan b. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Başkalarına karşı, kendine nasıl davranılmasını sevi­yorsan öyle davran.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 116

 

* * *

 

149 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÑóÍöãó Çááåõ ÇöãúÑóÁð ÃóÍúíÇ ÍóÞøÇð æó ÃóãÇÊó ÈÇØöáÇð æóÏóÍóÖó ÇáúÌóæúÑó æóÃóÞÇãó ÇáúÚóÏúáó.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 181

149-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Allah, hakkı ihya edip batılı yok öldürene; zulmü reddedip adaleti ikame edene rahmet etsin.”

Gurer’ul-Hikem, s. 181

 

* * *

 

150 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãó Ñú ÈóÚóÉñ ãöäú ÃóÎúáÇÞö ÇáÇäúÈöíÇÁö Úóáóíúåöãú ÇáÓøóáÇãõ: ÇáúÈöÑøõ¡ æóÇáÓøóÎÇÁõ¡ æÇáÕøóÈúÑõ Úóáóì ÇáäøÇÆöÈóÉö¡ æóÇáúÞöíÇãõ ÈöÍóÞøö ÇáúãõÄúãöäö.

ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 277

150-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu dört şey Peygamberler (a.s)’ın ahlakındandır: İyilik, cömert­lik, zorluklar karşısında sabır ve Müminin hakkını al­mak için kıyam etmek.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 277

 

* * *

 

151 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅöäøóãóÇ ÚöãóÇÏõ ÇáÏøíäö¡ æóÌöãÇÚõ ÇáúãõÓúáöãíäó¡ æóÇáúÚõÏøóÉõ áöáÇóÚúÏÇÁö¡ ÇáúÚÇãøóÉõ ãöäó ÇáÇõ ãøóÉö¡ Ýóáúíóßõäú ÕöÛúæõßó áóåõãú¡ æóãóíúáõßó ãóÚóåõãú .

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ / 53 / 429

151-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Dinin direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmanlara karşı duran, ümmetin çoğunluğu olan halkı sevmeli ve onlara meyletmelisin.”

Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup

 

* * *

 

152 Ü  ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãÇ ÚõÈöÏó Çááåõ ÈöÔóíÁ Ãó ÝúÖóáó ãöäú ÃóÏÇÁö ÍóÞøö ÇáúãõÄãöäö.

ÇáßÇÝí / 2 / 170

152-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Mümin insanın hakkını eda etmekten daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiştir.”

el-Kafi, c. 2, s. 170

 

* * *

 

153 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÂÐì ãõÄúãöäÇð ÝóÞóÏú ÂÐÇäí.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 67 / 72

153-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir Mü­mine eziyet eden şüphesiz ki bana eziyet etmiştir.”

Bihar’ul-Envar, c. 67, s. 72

 

* * *

 

154 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäö ÇöÞúÊóØóÚó ãÇáó ãõÄúãöä ÛóÕúÈÇð ÈöÛóíÑö ÍóÞøò áóãú íóÒóáö Çááåõ ãõÚúÑöÖÇð Úóäúåõ¡ ãÇÞöÊÇð áÇÚúãÇáöåö ÇáøóÊí íóÚúãóáõåÇ ãöäó ÇáúÈöÑøö æÇáúÎóíúÑö áÇ íõËúÈöÊõåÇ Ýí ÍóÓóäÇÊöåö ÍÊøì íóÊõæÈó æóíóÑõÏøó ÇáúãóÇáó ÇáøóÐí ÃóÎóÐóåõ Çöáì ÕÇÍöÈöåö.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 17 / 89

154-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir mü­minin malını haksız yere gasp eden kimseden tövbe etmedikçe ve aldığı malı sahibine geri vermedikçe Allah asla razı olmaz, iyi ve hayır işlerini asla kabul etmez ve iyiliklerinden saymaz.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 17, s. 89

 

* * *

 

 


 

 

 


 

 

 

Selam

 

155 Ü Úóäö ÇáäøóÈíóø  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÞÇá:

ÇöÐÇ ÊóáÇÞóíúÊõãú ÝóÊóáÇóÞõæÇ ÈöÇáÊøóÓúáöíã æóÇáÊøóÕÇÝõÍö¡ æóÇöÐÇ ÊóÝóÑøóÞúÊõãú ÝóÊóÝóÑøóÞõæÇ ÈöÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 4

155-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Birbirinizle karşılaştığınız zaman selam verip tokalaşın ve ayrıl­dığınızda da birbirinize mağfiret dileyerek ayrılın.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 4

 

* * *

 

156 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ Èä Úáíø  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áöáÓøóáÇãö ÓóÈúÚõæäó ÍóÓóäóÉð ÊöÓúÚñ æóÓöÊøõæäó áöáúãõÈúÊóÏí æóæÇÍöÏóÉñ áöáÑøÇÏöú .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 120

156-İmam Hüseyin bin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Selam vermenin yetmiş sevabı vardır; atmış dokuz se­vabı selam verene, bir sevabı da selama karşılık verene aittir.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 120

 

* * *

 

157 Ü Úóäú ÃóÈöí ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÌóãóÚó ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö Èóäí ÚóÈúÏö ÇáúãõØøóáöÈö ÝóÞÇáó íÇ Èóäí ÚóÈúÏö ÇáúãõØøóáöÈö ÃóÝúÔõæÇ ÇáÓøóáÇãó æóÕöáõæÇ ÇáÇÑúÍÇãó æóÊóåóÌøóÏõæÇ æóÇáäøóÇÓõ äöíøÇãñ æóÃó ØúÚöãõæÇ ÇáØøóÚÇãó æó ÃóØíÈõæÇ ÇáßóáÇãó ÊóÏúÎõáõæÇ ÇáúÌóäøóÉó ÈöÓóáÇã.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 69 / 393

157-Eba Abdillah (İmam Sadık) -a.s- şöyle buyur­muştur: “Resulullah (s.a.v), Abdulmuttalib oğullarını toplayarak şöyle dedi: “Ey Abdulmuttalib oğulları se­lamı yayın, yakınlarınızı ziyaret edin, insanlar uykuda iken gece namazı kılın, yemek ihsan edin ve güzel söz­ler söyleyin ki esenlikle cennete giresiniz.”

Bihar’ul-Envar, c. 69, s. 393

 

* * *

 

158 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÇáúÈÇÏöíÁõ ÈöÇáÓøóáÇãö Ãó æúáóì ÈöÇááåö æóÑóÓõæáöåö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 12 / 55

158-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlk selam veren kimse Allah ve Resulü nezdinde daha evladır./değerlidir.”

Vesail’uş-Şia, c. 12, s. 55

 

* * *

 

 

 

 

İyiliği Emretmek ve Kötülükten

Sakındırmak

 

159 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì:

æóáúÊóßõäú ãöäúßõãú Ãõ ãøóÉñ íóÏúÚõæäó Çöáì ÇáúÎóíúÑö æóíóÃúãõÑõæäó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóíóäúåóæúäó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóÃõæ áÆößó åõãõ ÇáúãõÝúáöÍõæäó.

ÓæÑÉ Âá ÚãÑÇä ÑÞã 3 ÂíÉ 104

159-“Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Sizden; iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve kötülükten men eden bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erişenler yalnız onlardır.”

Al-i İmran/104

 

* * *

 

160 Ü  ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:-

ÅÐÇ Ãõ ãøóÊí ÊóæóßóáóÊö ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö ÝóáÊóÃú Ðóäú ÈöæöÞÇÚ ãöäó Çááåö ÊóÚÇáì.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 92

160-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­tim iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak husu­sunda gevşek davranıp bu önemli işi birbirine havale ettiklerinde Allah-u Teala’ya karşı savaş ilan etmiş olurlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 92

 

* * *

 

161 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÊóÑóßó ÇöäúßÇÑó ÇáúãõäúßóÑö ÈöÞóáúÈöåö æóáöÓÇäöåö æó íóÏöåö Ýóåõæó ãóíøöÊñ Èóíúäó ÇáÇÍúíÇÁö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 94

161-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim kalbi, dili ve eliyle kötülükten sakın­dırmayı terk ederse diriler arasında ölü gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 94

 

* * *

 

162 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áóÑóÏøõ ÇáúãõÄúãöäö ÍóÑÇãÇð íóÚúÏöáõ ÚöäúÏó Çááåö ÓóÈúÚíäó ÍöÌóÉð ãóÈúÑõæÑÉñ.

ãÓÊÏÑß æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 11 / 278

162-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir Mü­mini haramdan alı-koymak Allah nezdinde makbul olan yetmiş hacca denktir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 11, s. 276

 

* * *

 

163 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

æóÃóãõÑú ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö Êóßõäú ãöäú Ãó åúáöåö¡ æóÃóäúßöÑö ÇáúãõäúßóÑó ÈöíóÏößó æóáöÓóÇäößó¡ æó ÈÇíöäú ãóäú ÝóÚóáóåõ ÈöÌõåúÏößó¡ æóÌóÇåöÏú Ýí Çááåö ÍóÞøó ÌöåÇÏöåö¡ æóáÇ ÊóÃúÎõÐúßó Ýí Çááåö áóæúãóÉõ áÇÆöã æóÎõÖö ÇáúÛóãóÑÇÊö áöáúÍóÞøö ÍóíúËõ ßÇäó.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 392 ÇáÑÓÇáÉ 31

163-Emir’el-Müminini İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Marufu emret ve ona uyanlardan ol, münkeri elinle ve dilinle gider. Münkeri isteyenlerden tüm ça­banla uzaklaş ve sakın. Allah yolunda hakkıyla cihad et. Hiçbir kınayıcının kınaması, seni onun yolundan alı­koymasın. Nerede olursan ol, hak yolunda güçlülükle­rin en şiddetlilerine korkusuzca atıl.”

Nehc’ül-Belağa, 31. Mektup

 

* * *

 

164 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö ÓóÈíáõ ÇáÇäúÈöíÇÁö¡ æóãóäúåÇÌõ ÇáÕøõáóÍÇÁö¡ ÝóÑöíÖóÉñ ÚóÙíãóÉñ ÈöåÇ ÊõÞÇãõ ÇáúÝóÑÇÆöÖõ¡ æóÊõÃúãóäõ ÇáúãóÐÇåöÈõ æóÊõÍóáøõ ÇáúãóßÇÓöÈõ æóÊõÑóÏøõ ÇáúãóÙÇáöãõ æóÊõÚúãóÑõ ÇáÇÑúÖõ.

ÇáßÇÝí/ 5 / 56

164-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak Peygam­berlerin yolu ve salihlerin metodudur. Bütün farzların kendisiyle ikame edildiği büyük bir farzdır. Diğer inançlar onunla emniyete erer, kazanç ve işler onunla helal olarak gerçekleşir, zulümler ortadan kalkar ve yer­yüzü düzene girer.”

el-Kafi, c. 5, s. 56

 

* * *

 

165 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÞöæÇãõ ÇáÔøóÑíÚóÉö¡ ÇáÇãúÑõ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíõ Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóÇöÞÇãóÉõ ÇáÍõÏõæÏö.

ÛÑÑ Çáßßã / 236

165-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Dinin kıvamı/dayanağı iyiliği emretmek, kö­tülükten sakındırmak ve ilahi hadleri uygulamaktır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 236

 

* * *

 

166 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÑóÃì ãõäúßóÑÇð ÝóáúíõäúßöÑúåõ ÈöíóÏöåö Çöäö ÇÓúÊóØÇÚó¡ ÝóÇöäú áóãú íóÓúÊóØöÚú ÝóÈöáöÓÇäöåö¡ ÝóÇöäú áóãú íóÓúÊóØöÚú ÝóÈöÞóáúÈöåö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 135

166-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kötülük görürse, eliyle o kötülüğü nehy etsin. Gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle nehy etsin.”

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 135

 

* * *

 

167 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÃóãóÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóäóåì Úóäö ÇáúãõäúßóÑö Ýóåõæó ÎóáöíÝóÉõ Çááåö Ýí ÇáÇÑúÖö æóÎóáöíÝóÉõ ÑóÓõæáöåö.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 179

167-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim iyi­liği emreder ve kötülükten sakındırırsa Allah’ın ve re­sulünün yer yüzündeki halifesidir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 179

 

* * *

 

168 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áÇ ÊóÒóÇáõ Ãõ ãøóÊí ÈöÎóíúÑ ãÇ ÃóãóÑõæÇ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóäóåóæÇ Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóÊóÚÇæóäõæÇ Úóáóì ÇáúÈöÑøö æóÇáúÊøóÞúæì ÝóÇöÐÇ áóãú íóÝúÚóáõæÇ Ðáößó äõÒöÚóÊú ãöäúåõãú ÇáúÈóÑóßÇÊõ.

ÇáÊåÐíÈ / 6 / 181

168-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir üm­met iyiliği emredip kötülükten sakındırdıkça; iyilik ve takvada yardımlaştıkça sürekli hayırlar/iyilikler içinde yaşar. Aksi takdirde böyle davranmadığı müddetçe on­lardan tüm ilahi bereketler alınır.”

et-Tehzib, c. 6, s. 181

 

* * *

 

169 Ü ãöäú æóÕöíøóÉö ÇáÇãÇãö ÃóãíÑö ÇáúãõÄúãöäíäó Úóáöíøò  Úáíå ÇáÓøáÇã áöáúÍóÓóäö æóÇáúÍõÓóíúäö ÚóáóíúåöãóÇ ÇáÓøóáÇãõ áóãøÇ ÖóÑóÈóåõ ÇöÈúäõ ãõáúÌóã áóÚóäóåõ Çááåõ :

æóÇááåó Çááåó Ýí ÇáúÌöåÇÏö ÈöÃãúæÇáößõãú æóÃó äúÝõÓößõãú æóÃó áúÓöäóÊößõãú Ýí ÓóÈíáö Çááåö... áÇ ÊóÊúÑößõæÇ ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö Ýóíõæáøì Úóáóíúßõãú ÔöÑÇÑõßõãú Ëõãøó ÊóÏúÚõæäó ÝóáÇ íõÓúÊóÌÇÈõ áóßõãú.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 422 ÇáÑÓÇáÉ 47

169- Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem (Allah’ın laneti üzerine olsun) tarafından ağır yarala­nınca oğlu Hasan ve Hüseyin (a.s)’a şöyle vasiyet et­miştir: “Allah için mallarınızla, canlarınızla ve dilleri­nizle Allah yolunda cihad edin... İyiliği emredip kötü­lükten men etmeyi terk etmeyin. Aksini yaptığınız tak­dirde başınıza kötüleriniz geçer ve sonra, yaptığınız du­alar da kabul olmaz.”

Nehc’ül-Belağa 47. Mektup

 

* * *

 

170 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇóáÇó ãúÑõ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö Ãó ÝúÖóáõ Ãó ÚúãÇáö ÇáúÎóáúÞö.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 185

170-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İyiliği emretmek insanların en üstün ameli­dir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c.12, s. 185

 

* * *

 

171 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

æóãÇ Ãó ÚúãÇáõ ÇáÈöÑøö ßõáøõåÇ æóÇáúÌöåÇÏõ Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÚöäúÏó ÇáÇãúÑö ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåí Úóäö ÇáúãõäúßóÑö ÇöáÇø ßóäóÝúËóÉ Ýí ÈóÍúÑ áõÌøöíøò.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 89

171-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bütün hayırlı amellerin ve hatta Allah yolunda cihadın bile, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevinin kar­şısındaki konumu; ağızdaki tükürüğün, dalgalı denizler karşısındaki konumu gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 89

 

* * *

 

172 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÃæúÍóì Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Çöáì ÔõÚóíúÈ ÇáäøóÈíø  Úáíå ÇáÓøáÇã: Åöäøí ãõÚóÐøöÈñ ãöäú Þóæúãößó ãÇÆóÉó Ãó áúÝ¡ Ãó ÑúÈóÚíäó Ãó áúÝÇð ãöäú ÔöÑÇÑöåöãú æóÓöÊøöíäó Ãó áúÝÇð ãöäú ÎöíÇÑöåöãú. ÝóÞÇáó íÇ ÑóÈøö¡ åÄáÇÁö ÇáÇÔúÑÇÑõ¡ ÝóãÇ ÈÇáõ ÇáÇÎúíÇÑö¿ ÝóÃú æúÍì Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Çöáóíúåö: ÏÇåóäõæÇ Ãó åúáó ÇáúãóÚÇÕí æóáóãú íóÛúÖöÈõæÇ áöÛóÖóÈí.

ÇáßÇÝí / 5 / 56

172-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle Şuayb Peygamber (a.s)’a şöyle vahiy etti: “Ben Şüphesiz ki senin kavminden yüz bin kişiyi azaba düçar kılacağım. Bu yüz bin kişiden kırk bin kişisi kö­tüler, altmış bin kişisi ise iyilerdir.” Bunun üzerine Şuayb Peygamber (a.s) şöyle buyurdu: “Ya Rabbi! Kö­tüler azaba layıktır, ama iyiler neden bu azaba düçar olacak?” Allah azze ve celle ona şöyle vahiy etti: “Zira onlar da kötülerle uzlaştılar ve ben gazaplandığım halde onlar gazaplanmadılar.” (Onlar günah işlediğinde hiçbir şey demediler, iyiliği emredip kötülükten sakındırmadı­lar.) 

el-Kafi, c. 5, s. 56

 

* * *

 

173 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóÃú ãõÑõæÇ ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇäúåóæÇú Úóäö ÇáúãõäúßóÑö æóÇÚúáóãõæÇ Ãó äøó ÇáÇãúÑó ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåíó Úóäö ÇáúãõäúßóÑö áóäú íõÞóÑøöÈÇ Ãó ÌóáÇð æóáóäú íóÞúØóÚÇ ÑöÒúÞÇð.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 120

173-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İyiliği emredin, kötülükten sakındırın ve bilin ki iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, ne eceli yaklaştırır ve ne de rızkı keser.”

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 120

 

* * *

 

174 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

æóíúáñ áöÞóæúã íõÏíäõæäó Çááåó ÈöÇáÇãúÑö ÈöÇáúãóÚúÑõæÝö æóÇáäøóåúíö Úóäö ÇáúãõäúßóÑö.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 181

174-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak suretiyle Allah’ın dinini savunmayan kavme eyvahlar olsun.”

Müstedrek’ül-Vesail c. 12, s. 181

 

* * *

 

 

 

 


 

 

 

Dil ve Afetleri

 

175 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÝóÊúäóÉõ ÇáöáøÓÇäö Ãó ÔóÏøõ ãöäú ÖóÑúÈö ÇáÓøóíúÝö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 286

175-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilin çı­kardığı fitne, kılıcın vurduğu darbeden daha şiddetli­dir.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 286

* * *

 

176 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãÇ ãöäú ÔóìúÁ ÃóÍóÞøó ÈöØõæáö ÇáÓøöÌúäö ãöäó ÇáöáøÓÇäö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 277

176-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir şey dil kadar uzun süre hapsedilmeye müstahak değil­dir.” (Zira insanın işlediği günahların çoğu dil vasıta­sıyla gerçekleşmektedir: gıybet, iftira, yalan, alay ve dille yaralama gibi.)

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 277

 

* * *

 

177 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóßøöÑú Ëõãøó Êóßóáøóãú ÊóÓúáóãú ãöäó ÇáÒøóáóáö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 228

177-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Önce düşün, sonra konuş ki sürçmelerden korunasın.”

Gurer’ul-Hikem, s. 228

 

* * *

 

178 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

åóáÇßõ ÇáúãóÑúÁö Ýí ËóáÇË: Ýí ÞóÈúÞóÈöåö æóÐóÈúÐóÈöåö æóáóÞúáóÞöåö.

æÞÇíÚ ÇáÇíÇã / 297

178-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanla­rın helak olması şu üç şeyledir: karın (mide), şehvet ve dil.” 

Vekayi’ul-Eyyam, s. 297

* * *

 

179 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇó íõÓúáóãõ Ãó ÍóÏñ ãöäó ÇáÐøõ äõæÈö ÍóÊøì íóÎúÒõäó áöÓÇäóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 178

179-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dilini ko­rumadıkça hiç kimse günahtan korunmuş olamaz.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 178

 

 

 

 

 

Gıybet ve İnsanları Ayıplamak

 

 

180 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáúÛíÈóÉõ Ãó ÓúÑóÚõ Ýí Ïíäö ÇáÑøóÌõáö ÇáúãõÓúáöãö ãöäó ÇáÇßöáóÉö Ýí ÌóæúÝöåö.

ÇáßÇÝí / 2 / 257

180-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gıybet etmenin Müslüman insanın dinini yok etme hususun­daki etkisi; insanın, içindeki cüzzam hastalığından (öl­mesinden) daha etkilidir.”

el-Kafi, c. 2, s. 257

 

* * *

 

181 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÓøóÇãöÚõ áöáúÛíÈóÉö ßóÇáúãõÛúÊÇÈö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 307

181-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Gıybete kulak veren kimse de gıybet eden kimse gibidir.”

Gurer’ul-Hikem, s. 307

 

* * *

 

182 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóÑúßõ ÇáúÛíÈóÉö Ãó ÍóÈøõ Çöáóì Çááåö ÚóÒøó æóÌóáøó ãöäú ÚóÔúÑóÉ ÂáÇÝö ÑóßúÚóÉ ÊóØóæøõÚÇð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 261

182-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gıybeti terk etmek Allah azze ve celle için kılınan on bin rekat müstahap namazdan daha sevimli ve değerlidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 261

 

* * *

 

183 Ü ÞóÇáó ÚóÈúÏõ ÇáúãõÄúãöäö ÇáÇäúÕÇÑöíøö: ÏóÎóáúÊõ Úóáóì ÇáÇãÇãö ÃóÈöí ÇáúÍóÓóäö ãõæÓóì Èúäö ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã æóÚöäúÏóåõ ãõÍóãøóÏõ Èúäõ ÚóÈúÏö Çááåö ÇáúÌóÚúÝóÑöí ÝóÊóÈóÓøóãúÊõ Çöáóíúåö ÝóÞÇáó Ãó ÊõÍöÈøõåõ¿ ÝóÞõáúÊõ: äóÚãú æóãÇ Ãó ÍúÈóÈúÊõåõ ÅáÇø áóßõãú¡ ÝÞÇáó åõæó Ãó Îõæßó æóÇáúãõÄúãöäõ Ãó ÎõæÇ ÇáúãõÄúãöäö áÇõ ãøöåö æóÃóÈöíåö æóÇöäú áóãú íóáöÏúåõ Ãó Èõæåõ¡ ãóáúÚõæäñ ãóäö ÇÊøóåóãó Ãó ÎóÇåõ ¡ ãóáúÚõæäñ ãóäú ÛóÔøó ÃóÎÇõ  ¡ ãóáúÚõæäñ ãóäú áóãú íóäúÕóÍú ÃóÎÇåõ¡ ãóáúÚõæäñ ãóäö ÇÛúÊÇÈó ÃóÎÇåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 262

183- Abd’ul-Mu’min’il-Ensari şöyle buyuruyor: “Muhammed bin Abdillah’il-Caferi’nin de yanında bulunduğu bir sırada İmam Ebi’l Hasan Musa bin Ca­fer (a.s)’ın yanına vardım. Ben ona bakıp tebessüm edince İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Onu seviyor mu­sun?” Ben, “Evet, onu sizin için seviyorum.” deyince de şöyle buyurdu: “O senin kardeşindir. Her ne kadar babaları bir olmasa da mümin müminin kardeşidir. Kardeşini itham eden kimse melundur. Kardeşini kan­dıran kimse melundur. Kardeşine nasihat etmeyen kimse melundur. Kardeşinin gıybetini yapan kimse melundur.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 262

 

* * *

 

184 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÔóÑøõ ÇáäøÇÓö ãóäú ßÇäó ãõÊóÊóÈøöÚÇð áöÚõíõæÈö ÇáäøÇÓö ÚóãöíÇð Úóäú ãóÚÇíöÈöåö.

ØÑÇÆÝ ÇáÍßã / 176

184-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsanların en kötüsü kendisinin ayıplarını görmeyen ve sürekli insanların ayıplarını araştıran kim­sedir.”

Teraif’ul-Hikem, s. 176

 

* * *

 

185 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ãõæÓóì Èúäö ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóáúÚõæäñ ãóäö ÇÛúÊóÇÈó Ãó ÎÇåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 232

185-İmam Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kardeşinin gıybetini eden kimse melundur.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 232

 

* * *

 

 


 

 

 


 

 

 

Yalancılık

 

 

186 Ü Úóäú Ãó äóÓö Èúäö ãÇáöß ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö  ÊóÞóÈøóáõæÇ áöí ÈöÓöÊøò Ãó ÊóÞóÈøóáõ áóßõãú ÈöÇáúÌóäøóÉö;

ÅöÐÇ ÍóÏøóËúÊõãú ÝáÇ ÊóßúÐöÈõæÇ¡ æóÅÐÇ æóÚóÏúÊõãú ÝóáÇ ÊõÎúáöÝõæÇ¡ æóÅÐÇ ÇÆúÊõãöäúÊõãú ÝóáÇ ÊóÎõæäõæÇ¡ æóÛõÖøõæÇ Ãó ÈúÕÇÑóßõãú¡ æóÇÍúÝóÙõæÇ ÝõÑõæÌóßõãú¡ æóßõÝøõæÇ ÃóíúÏöíóßõãú æó ÃóáúÓöäóÊóßõãú .

ÇáÎÕÇá / 321

186-Enes b. Malik şöyle diyor: “Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Benden altı şeyi kabul edin, ben de size cenneti kabul edeyim (cenneti garantileyeyim):

1-Konuştuğunuz zaman yalan söylemeyin.

2-Söz verdiğiniz zaman sözünüzden caymayın.

3-Güvenildiğiniz zaman ihanet etmeyin.

4-Gözlerinizi (günahlara ve haramlara) kapayın.

5-Avret mahallinizi (ırzınızı) koruyun.

6-El ve dillerinizi haramlardan koruyun.”

el-Hisal, s. 321

 

* * *

 

187 Ü ÞÇáó Ãó Èõæ ãõÍóãøóÏ ÇáúÚóÓúßóÑöíøõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÌõÚöáóÊö ÇáúÎóÈÇÆöËõ Ýí ÈóíúÊ æóÌõÚöáó ãöÝúÊÇÍõåõ ÇáúßöÐúÈó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 72 / 263

187-Ebu Muhammed’il-Askeri (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bütün kötülükler bir evde karar kılınmıştır. Bu evin (kötülüklere girişin) anahtarı ise yalandır.”

Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 263

 

* * *

 

188 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÓóÌøóÇÏ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅÊøóÞõæÇ ÇáúßöÐúÈó¡ ÇáÕøóÛíÑó ãöäúåõ æóÇáúßóÈöíÑö Ýí ßõáøö ÌöÏøò æóåóÒúá¡ ÝÅöäøó ÇáÑøóÌõáó ÅÐÇ ßóÐöÈó Ýí ÇáÕøóÛíÑö ÅöÌúÊóÑóÃó Úóáóì ÇáúßóÈöíÑö.

ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 201

188-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Küçük ve ya büyük ciddi veya şaka (her türlü) yalandan sakı­nın. Zira insan oğlu küçük yalan atacak olursa büyük yalan atmaya da cesaret bulur.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 201

 

* * *

 

189 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóÇ ÑóÃóÊúåõ ÚóíúäÇßó Ýóåõæó ÇáúÍóÞøõ æóãÇ ÓóãöÚóÊåõ Ãõ ÐõäÇßó ÝóÇóßúËóÑõåõ ÈöÇØöáñ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 196

189-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Gözlerinin gördüğü haktır, kulaklarının duy­duğu çoğu şey ise batıldır.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 196

 

* * *

 

190 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó Çááåó ÊóÚÇáì ÌóÚóáó áöáÔøóÑøö Ãó ÞúÝÇáÇð æóÌóÚóáó ãóÝóÇÊíÍó Êöáúßó ÇáÇÞúÝÇáö ÇáÔøóÑÇÈó¡ æóÇáúßöÐúÈõ ÔóÑøñ ãöäó ÇáÔøóÑÇÈö.

ÇáßÇÝí/ 2 / 339

190-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah azze ve celle kötülük ve şer için bir takım kilit­ler karar kılmıştır. Şarabı ise bu kilitlerin anahtarı olarak taktir etmiştir. Yalan ise şaraptan daha kötüdür.”

el-Kafi, c. 2, s. 339

 

* * *

 

191 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ Úóáöíøõ Èäõ ãõæÓóì ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Úóáóíúßõãú ÈöÇáÕøöÏúÞö æóÅíøÇßõãú æóÇáúßöÐúÈó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 347

191-İmam Ali b. Musa er-Rıza (a.s) şöyle buyur­muştur: “Doğru sözlü olunuz ve yalan söylemekten sa­kınınız.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 347

 

* * *



 

 

Dost ve Arkadaşlık

 

 

192 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáúãóÑúÁõ Úóáì Ïíäö Îóáíáöåö ÝóáúíóäúÙõÑú ÃóÍóÏõßõãú ãóäú íõÎÇáöáõ.

ÈÍÇáÇ ÃäæÇÑ / 74 / 192

192-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsan dostunun dini üzeredir. O halde kiminle dost olduğu­nuza bakınız.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 192

 

* * *

 

193 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÇöÕúÍóÈú ãóäú ÊóÊóÒóíøóäõ Èöåö æóáÇ ÊóÕúÍóÈú ãóäú íóÊóÒóíøóäõ Èößó .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 267

193-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sana süs/ziynet olacak kimse ile arkadaş ol; seninle süslene­cek/ziynetlenecek kimseyle arkadaş olma.”

Bihar’ul-Envar, s. 76, s. 267

 

* * *

 

 

194 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÃóÍóÈøõ ÅöÎúæÇäí Åöáóíøó ãóäú ÃóåúÏì ÚõíõæÈöí Åöáóíøó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 282

194-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bana en sevimli olan kardeşim, bana ayıplarımı hediye eden/bağışlayan kardeşimdir.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 282

 

* * *

 

195 Ü Úóäú ÌóÚúÝóÑ Èúäö ãóÍóãøóÏ Úóäú ÃóÈíåö Úóäú ÌóÏøöåö Úóáóíúåöãõ ÇáÓøóáÇãõ ÞÇáó: ÞÇáó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã Åöäøó áöáúãóÑúÁö ÇáúãõÓúáöãö ËóáÇËóÉó ÃóÎöáÇøÁ  ; ÝóÎóáíáñ íóÞæáõ Ãó äÇ ãóÚóßó ÍóíøÇð æóãóíøöÊÇð æóåõæó Úóãóáõåõ¡ æóÎóáíáñ íóÞõæáõ áóåõ Ãó äÇ ãóÚóßó Çöáì ÈÇÈö ÞóÈúÑößó Ëõãøó ÃõÎóáøöíßó æóåõæ æóáóÏõåõ  ¡ æóÎóáíáñ íóÞõæáõ áóåõ ÃóäÇ ãóÚóßó Çöáì Ãóäú ÊóãõæÊó æóåõæó ãÇáõåõ ÝóÅÐÇ ãÇÊó ÕÇÑó áöáúæÇÑöËö.

ÇáÎÕÇá / 1 / 114

195-Cafer bin. Muhammed babasından, o da dede­sinden Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)’ın şöyle buyur­duğunu nakletmiştir: “Şüphesiz ki Müslüman insanın üç tür dostu vardır: Bir dostu ona şöyle der: “Ben ha­yatta iken de, öldükten sonra da seninleyim.” Bu mü­minin amelleridir. Bir dostu da ona şöyle der: “Ben mezara kadar seninleyim, daha sonra seni terk edece­ğim.” Bu da müminin çocuklarıdır. Başka bir dostu da ona şöyle der: “Ben ölünceye kadar seninleyim.” Bu da müminin malıdır. Zira insan ölünce tüm malları varisle­rinin olur.”

el-Hisal, s. 1, s. 114

* * *

 

196 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Úóáóíúßó ÈöÇÎúæÇäö ÇáÕøöÏúÞö ÝóÃóßúËöÑú ãöäú ÇößúÊöÓÇÈöåöãú ÝóÅöäøóåõãú ÚõÏøóÉñ ÚöäúÏó ÇáÑøóÎÇÁö æÌõäøóÉñ ÚöäúÏó ÇáúÈóáÇÁö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 187

196-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Doğru arkadaşlar edinmeye bak, onlardan bir şeyler (marifet­ler) elde etmeye çalış. Zira onlar bolluk zamanında destekçilerin, bela zamanında da sığınağındır.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 187

* * *

 

197 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÓóÌøóÇÏ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóÌÇáöÓõ ÇáÕøÇáöÍíäó ÏÇÚöíÉñ Çöáóì ÇáÕøóáÇÍö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 141

197-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Salih­lerle oturup kalkmak insanı salah ve doğruluklara davet eder.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 141

* * *

 

198 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÓóÌøóÇÏ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åö íøÇßõãú æóÕõÍúÈóÉó ÇáúÚÇÕíäó æóãóÚõæäóÉó ÇáÙøÇáöãíäó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 151

198-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “İsyankar insanlarla arkadaş ve zalimlere yardımcı olmayın.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 151

 

* * *


 

 

 


 

 

 

Kötü Arkadaş

 

199 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú ÞóÚóÏóÚöäúÏó ÓóÈøÇÈ áÇó æúáöíÇÁö Çááåö ÝóÞóÏú ÚóÕóì Çááåó ÊóÚÇáì.

ÇáßÇÝí / 2 / 379

199-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın velilerini kötüleyen kimselerle oturup kalkan şüphesiz ki Allah azze  ve celle’ye isyan etmiştir.”

el-Kafi, c. 2, s. 379

 

* * *

 

200 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

áóæ Ãó äøóßõãú ÅÐÇ ÈóáóÛóßõãú Úóäö ÇáÑøóÌõáö ÔóìúÁñ ÊóãóÔøóíúÊõãú Åáóíúåö ÝóÞõáúÊõãú íÇ åÐÇ Åö ãøÇ Ãó äø ÊóÚúÊóÒöáóäÇ æóÊóÌúÊóäöÈóäÇ æÅö ãøÇ Ãó äø ÊóßõÝøó Úóäú åÐÇ ÝóÅäú ÝóÚóá æóÅáÇøó ÝóÇÌúÊóäöÈõæåõ.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 16 / 146

200-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Keşke dostlarınızın bir günah ve kötülüğünü duyduğunuzda yanına gidip kendisine şöyle deseydiniz: “Ey falan ya bu günahtan el çek ya da bizden uzak dur.” Bunun üzerine sözlerinizi dinlerse (ne al’a), aksi taktirde ondan uzakla­şın.”

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 146

 

* * *

 

201 Ü Úóäú ãõÍóãøóÏ Èúäö ãõÓúáöã Úóäö ÇáÕøóÇÏöÞö Úóäú Ãó Èíåö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó áí ÃóÈí Úóáöíøñ Èúäõ ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã íÇ Èõäóíøó ÇäúÙõÑú ÎóãúÓóÉð ÝóáÇ ÊõÕÇÍöÈúåõãú æóáÇ ÊõÍÇÏöËúåõãú æóáÇ ÊõÑÇÝöÞúåõãú Ýí ØóÑíÞ¡ ÝóÞõáúÊõ íÇ Ãó ÈóÊö ãóäú åõãú ÚóÑøöÝúäíåöãú .

ÞÇáó: ÅöíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáúßóÐøÇÈö ÝóÅäøóåõ ÈöãóäúÒöáóÉö ÇáÓøóÑÇÈö¡ íõÞóÑøöÈõ áóßó ÇáúÈóÚíÏó æóíõÈøÚöÏõ áóßó ÇáúÞóÑíÈó¡ æóÅíøÇßó æóãõÕóÇÍóÈöÉó ÇáúÝÇÓöÞö ÝÅäøóåõ ÈÇíöÚõßó ÈöÃó ßúáóÉ Ãóæú Ãó Þóáøó ãöäú Ðáößó æóÅöíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáúÈóÎöíáö ÝóÅäøóåõ íóÎúÐõáõßó Ýí ãóÇáöåö ÃóÍúæóÌó ãÇ Êóßõæäõ Åöáóíúåö æóÅöíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáÇÍúãóÞö ÝóÅäøóåõ íõÑíÏõ Ãóäú íóäúÝóÚóßó ÝóíóÖõÑøõßó¡ æóÅíøÇßó æóãõÕÇÍóÈóÉó ÇáúÞÇØöÚö áöÑóÍúãöåö ÝóÇöäøí æóÌóÏúÊõåõ ãóáúÚõæäÇð Ýí ßöÊÇÈö Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó Ýí ËóáÇËóÉö ãóæÇÖöÚó.

ÇáßÇÝí / 2 /641

201-Muhammed bin Müslim, İmam Sadık (a.s)’dan, o da babası İmam Muhammed Bakır (a.s)’den şöyle nakletmektedir: “Babam Hz. Ali bin Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey oğlum şu beş kişiyle asla arkadaş olma, onlarla konuşma ve yoldaşlık etme.” Ben, “Ey babacığım onlar kimlerdir?” diye sorunca da, şöyle bu­yurdu:

“1-Yalancılarla arkadaş olmaktan sakın. Şüphesiz ki yalancı kimse bir serap gibidir. Sana uzağı yakın göste­rir, yakını da uzak gösterir.

2-Fasıklarla arkadaş olmaktan sakın, şüphesiz ki fasık seni bir lokmaya hatta daha azına hiç çekinmeden satar.

3-Cimri kimselerle de arkadaş olma. Şüphesiz ki cimri de ihtiyacın olduğu zaman senden malını esirger.

4-Ahmak insanlarla da arkadaş olma, zira ahmak sana yardım etmek istese de zarar verir. 

5-Sıla-ı Rahim etmeyen kimse ile de arkadaş olma, zira ben onun Kur’an da üç yerde melun olduğunu gördüm.”

el-Kafi, c. 2, s. 641

 

* * *

 

202 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

íÇ ßõãóíúáõ! Þõáö ÇáúÍóÞøó Úóáì ßõáøö ÍÇá æóæÇÏøö ÇáúãõÊøóÞíäó¡ æóÇåúÌõÑö ÇáúÝÇÓöÞíäó¡ æóÌÇäöÈö ÇáúãõäÇÝöÞíäó æóáÇ ÊõÕÇÍöÈö ÇáúÎÇÆäíäó.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 12 / 197

202-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ey Kumeyl her halinde hakkı söyle, muttaki insanları sev, fasıklardan uzak dur, münafıklardan ayrıl ve hain insanlarla asla arkadaş olma.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 197

 

* * *

 



 

 

 

İnsanlara Hizmet Etmek

 

203 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÝóÑøóÌó Úóäú ÃóÎíåö ßõÑúÈóÉð ãöäú ßõÑóÈö ÇáÏøõäúíÇ ÝóÑøóÌó Çááåõ Úóäúåõ ßõÑúÈóÉð ãöäú ßõÑóÈö íóæúãö ÇáúÞöíÇãóÉö.

ÔåÇÈ ÇáÇÎÈÇÑ / 194

203-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Karde­şinden dünyalık bir hüznü/sıkıntıyı gideren kimseyi, Allah da kıyamet gününün hüznünden kurtarır.”

Şehab’ul-Ahbar, s. 194

 

* * *

 

204 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ÍæÇÆöÌó ÇáäøÇÓö Åáóíúßõãú ãöäú äöÚóãö Çááåö Úóáóíúßõãú¡ ÝóáÇ ÊóãöáøõæÇ ÇáäøóÚóãó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 318

204-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “İn­sanların sana muhtaç olması Allah’ın sana bir ihsanıdır. O halde Allah’ın nimetlerinden usanmayın (muhtaç in­sanlara yardımcı olun).”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 318

 

* * *

 

205 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ íõßóáøöÝ Ãó ÍóÏõßõãú ÃóÎóÇåõ ÇáØøóáóÈó ÅÐÇ ÚóÑóÝó ÍÇÌóÊóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 166

205-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Sizden biri, Müslüman kardeşinin ihtiyacı ol­duğunu teşhis ettiğinde onu ihtiyacı hususunda zorluğa düşürmesin.” (hemen ihtiyacını karşılasın ve onu ihtiya­cını dile getirmek zorunda bırakmasın.)

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 166

 

* * *

 

206 Ü Úóäö ÇáÕøÇÏöÞö Úóäú ÂÈÇÆöåö  Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÑóÓõæáö Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÞÇáó ãóäú ÃóØúÚóãó ãõÄúãöäÇð ãöäú ÌõæÚ Ãó ØúÚóãóåõ Çááåõ ãöäú ËöãÇÑö ÇáúÌóäøóÉö æóãóä ßóÓÇåõ ãöäú ÚõÑìð ßóÓÇåõ Çááåõ ãöäú ÅöÓúÊóÈúÑóÞ æóÍóÑíÑ¡ æóãóäú ÓóÞÇåõ ÔóÑúÈóÉð ãä ÚóØóÔ ÓóÞÇåõ Çááåõ ãöäó ÇáÑøóÍíÞö ÇáúãóÎúÊõæãö¡ æóãóäú Ãó ÚÇäóåõ Ãæ ßóÔóÝó ßõÑúÈóÊóåõ Ãó Ùóáøóåõ Çááåõ Ýí Ùöáøö ÚóÑúÔöåö íóæúãó áÇ Ùöáøó ÅáÇø Ùöáøõåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 382

206-İmam Sadık (a.s) babalarından, onlar da Resulullah (s.a.v)’den şöyle nakletmektedirler: “Her kim aç bir mümini doyuracak olursa Allah azze ve celle onu cennet meyveleriyle doyurur. Her kim çıplak bir mü­mini giyindirirse, Allah da ona (cennette) ince ipek elbi­seler giyindirir. Susuz bir mümini suvaran kimseyi de Allah mühürlü halis bir içkiyle suvarır. Hakeza her kim mümin kardeşine yardım eder veya bir sıkıntısını gide­rirse Allah da hiç bir gölgenin olmadığı günde onu arşı­nın gölgesinde gölgelendirir.

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 382

 

 

* * *

 

207 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

                          ÇáúÎóáúÞõ  ÚöíÇáõ Çááåö ÝóÃóÍóÈøõ ÇáúÎóáúÞö Åáóì Çááåö ãóä äóÝóÚó ÚöíÇáó Çááåö æóÃó ÏúÎóáó Úóáì Ãóåúáö ÈóíúÊ ÓõÑõæÑÇð.

ÇáßÇÝí / 2 / 164

207-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar Allah’ın ehl-u iyalidir (rızkını yiyenlerdir) Allah’a en se­vimli kimse Allah’ın ehl-u iyaline yararı dokunanlar ve ev halkını sevindirenlerdir.”

el-Kafi, c. 2, s. 164

 

* * *

 

208 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÃóÚÇäó ãõÄúãöäÇó äóÝøóÓó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Úóäúåõ ËóáÇËÇð æóÓóÈúÚíäó ßõÑúÈóÉð¡ æÇÍöÏóÉð Ýí ÇáÏøõ äúíÇ æóËöäúÊóíúäö æóÓóÈúÚíäó ßõÑúÈóÉð ÚöäúÏó ßõÑóÈöåö ÇáúÚõÙúãì¡ ÞÇáó: ÍóíúËõ íóÊóÔÇÛóáõ ÇáäøÇÓõ ÈöÃó äúÝõÓöåöãú.

ÇáßÇÝí / 2 / 199

208-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Bir mü­mine yardım edenin, Allah azze ve celle de yetmiş üç sıkıntısını giderir. Birini dünyada ve diğer yetmiş iki sı­kıntısını da “büyük sıkıntı” (hesap) zamanında giderir. (sonra da şöyle buyurdu: “İnsanların kendi nefisleriyle meşgul olduğu zaman…” (Yani kıyamette herkesin kendi amelleriyle uğraştığı zaman)

el-Kafi, c. 2, s. 199

 

* * *

 


 

 

 

Borç Vermek

 

 

 

209 Ü  ÞÇáó ÇáäøóÈíøó  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÔóßÇ Åöáíåö ÃóÎõæåõ ÇáúãõÓúáöãõ Ýóáóãú íõÞúÑöÖúåõ ÍóÑøóãó Çááåõ Úóáóíúåö ÇáúÌóäøóÉó íóæúãó íóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäíäó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 369

209-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslü­man kardeşi kendine halini şikayet eder (borç isterse) de ona borç vermezse, kıyamet gününde Allah iyilere mükafat verdiğinde cenneti kendisine haram kılar.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 329

 

 * * *

 

210 Ü ÞÇáó ÇáäøóÈíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäö ÇÍúÊÇÌó Åöáóíúåö ÃóÎõæåõ ÇáúãõÓúáöãõ Ýí ÞóÑúÖ Ýóáóãú íõÞúÑöÖúåõ ÍóÑøóã Çááåõ Úóáóíúåö ÇáúÌóäøóÉó íóæãó íóÌúÒöí ÇáúãõÍúÓöäíäó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 367

210-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslüman kardeşi bir borç için kendine muhtaç olur da borç vermezse Allah iyileri mükafatlandırdığı kıyamet günü ona cenneti haram kılar.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 367

 

* * *

 


 

 

 

Muhtaçlara Yardım

 

211 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÓÇÆöáõæÇ ÇáúÚõáóãÇÁó¡ æóÎÇØõÈõæÇ ÇáúÍõßóãÇÁó¡ æóÌÇáöÓõæÇ ÇáúÝõÞóÑÇÁó .

ÊÍÝ ÇáÚÞæá / 34

211-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Alimlere sorunuz, hikmet sahipleriyle muaşerette bulununuz ve fakirlerle oturup kalkınız.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 34

* * *

 

212- ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÓóÈóÈõ ÒóæÇáö ÇáúíóÓÇÑö ãóäúÚõ ÇáúãõÍúÊÇÌö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 4 / 190

212-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Mal ve mülkün yok olmasının sebebi muhtaç insanları mahrum kılmaktır.”

Gurer’ul-Hikem, c. 4, s. 190

* * *

 

213 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Úóäö ÇáäøóÈöíøö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Úóäö Çááåö ÊóÚÇáì Ýí áóíúáóÉö ÇáúãöÚúÑÇÌö: íÇ Ãó ÍúãóÏ ãóÍóÈøóÊí ãóÍóÈøóÉõ ÇáúÝõÞóÑÇÁö¡ ÝóÃó Ïúäö ÇáúÝõÞóÑÇÁó æóÞóÑøöÈú ãóÌúáöÓóåõãú ãöäúßó Ãõ Ïúäößó æ...

ÇáÍíÇÉ / 2 / 51

213-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Peygamberden nakledildiği üzere Allah-u Teala miraç gecesi kendisine şöyle buyurmuştur: “Ey Ahmed! Benim muhabbet ve sevgim fakir insanları sevmektir. O halde fakirleri kendine yakın kıl, kendi ya­kınına oturt ki ben de sana yakın olayım.”

el-Hayat, c. 2, s. 51

* * *

 

214 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú Ãó ØúÚóãó ãõÄúãöäÇð ÍóÊøì íóÔúÈöÚóåõ áóãú íóÏúÑö ÃóÍóÏñ ãöäú ÎóáúÞö Çááå ãÇáóåõ ãöäó ÇáÇÌúÑö Ýí ÇáÇÎöÑóÉó áÇ ãóáóßñ ãõÞóÑøóÈñ æóáÇ äóÈöíøñ ãõÑúÓóáñ ÇöáÇø Çááåõ ÑóÈøõ ÇáúÚÇáóãíäó. Ëõãøó ÞÇáó: ãóäú ãõæÌöÈÇÊö ÇáúãóÛúÝöÑóÉö ÅöØúÚÇãõ ÇáúãõÓúáöãö ÇáÓøóÛúÈÇäö Ëõãøó ÊóáÇ Þóæúáó Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó: Ãæú ÅöØúÚÇãñ Ýí íóæúã Ðí ãóÓúÛóÈóÉ íóÊóíãÇð ÐÇ ãóÞúÑóÈóÉ Ãóæú ãöÓúßöíäÇð ÐÇ ãóÊúÑóÈóÉ.

ÇáßÇÝí / 2 / 201

214-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümine doyasıya yedirirse Allah’ın hiç bir kulu onun ahirette elde edeceği mükafatını bilemez; ne mukarreb/yakınlaştırılmış bir melek ve ne de gönde­rilmiş bir nebi… (Mükafatını sadece) alemlerin rabbi olan Allah bilir.  (Daha sonra şöyle buyurdu:) “Mağfiret ve ilahi gufranın nedenlerinden biri de aç bir Müslümanı doyurmaktır.” (Daha sonra da İmam (a.s), Allah azze ve celle’nin şu ayetini tilavet buyurdu:) “Ya­hut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut top­rağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.”[13]

el-Kafi, c. 2, s. 201

* * *

 

215 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÅöÐÇ ÎóÑóÌóÊö ÇáÕøóÏóÞóÉõ ãöäú íóÏö ÕÇÍöÈöåÇ ÊóÊóßóáøóãõ ÈöÎóãúÓö ßóáöãÇÊ Ãó æøóáõåÇ ßõäúÊõ ÝÇäíÇð ÝóÃó ËúÈóÊøóäí æóßõäúÊõ ÕóÛíÑÇð ÝóßóÜÈøóÑúÊóäí æóßõäúÊõ ÚóÏõæøÇð ÝóÃó ÍúÈóÈúÊóäí æóßõäúÊó ÊóÍúÑõÓõäí æóÇáÇäó Ãó äóÇ ÃóÍúÑõÓõßó Åöáì íóæãö ÇáúÞöíÇãóÉö.

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 223

215-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadaka sahibinin elinden çıkınca kendisine şu beş sözü söyler: Ben fani idim beni sabit (baki) kıldın; küçük idim, bü­yüttün, düşman idim, dost kıldın; şimdiye kadar hep sen beni korudun, şimdiden kıyamete kadar da ben seni koruyacağım.”

el-İsna Aşeriye, s. 223

* * *

216 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÓóÑøó ãõÄúãöäÇó ÝóÈöÇááåö ÈóÏóÃó æóÈöÇáäøóÈöí Ëóäøì æóÈöäÇ ËóáøóËó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 314

216-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümini sevindirirse evvela Allah’ı, ikinci olarak Re­sul-i Ekrem’i, üçüncü olarak da bizi (Ehl-i Beyt’i) se­vindirmiştir.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 314

* * *

 

217 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó Çááåó ÓõÈúÍóÇäóåõ ÝóÑóÖó Ýí Ãó ãúæÇáö ÇáÇÛúäöíÇÁö Ãó ÞúæÇÊó ÇáúÝõÞóÑÇÁö ÝóãÇ ÌÇÚó ÝóÞíÑñ ÅáÇø ÈöãÇ ãóäóÚó Ûóäíøñ.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÕÝÍÉ 478 ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 320

217-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şüphesiz ki münezzeh olan Allah fakirlerin yiyeceğini zenginlerin malında karar kılmıştır. Bir fakir acıkırsa, mutlaka bir zenginin onun bu hakkını engelle­diğindendir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/320 s. 478

* * *

218 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãó íøõãÇ ãõÄúãöä ÍóÈóÓó ãõÄúãöäÇð Úóäú ãÇáöåö æóåõæó íóÍúÊÇÌõ Çöáóíúåö áóãú íóÐõÞú æÇááåö ãöäú ØóÚÇãö ÇáúÌóäøóÉö æóáÇ íóÔúÑóÈõ ãöäó ÇáÑøóÍíÞö ÇáúãóÎúÊõæãö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 314

218-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim ihtiyacı olduğu halde bir mümini malından alı-koyarsa Allah ona cennet yiyeceklerini tattırmaz ve ona mü­hürlenmiş halis şarap içirmez.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 314

 

* * *

 

 

İnfak

 

219 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áÇ ÊóÒÇáõ Ãõ ãøóÊí ÈöÎóíúÑ ãÇ áóãú íóÊóÎóÇæóäõæÇ¡ æóÃó ÏøóæõÇ ÇáÇóãÇäóÉó¡ æóÂÊóæõÇ ÇáÒøóßÇÉó¡ æóÅöÐÇ áóãú íóÝúÚóáõæÇ Ðáößó Ãõ ÈúÊõáõæÇ ÈöÇáúÞóÍúØö æóÇáÓøöäíäó.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 6 / 13

219-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Ümmetim birbirine doğru oldukça, emanetlere riayet ettikçe ve zekatını verdikçe hayır ve iyilik üzere olurlar. Ama böyle yapmazlarsa (bu görevlerini eda etmezlerse) kıtlık ve darlık içine düşerler.”

Vesail’uş-Şia, c. 6, s. 13

 

* * *

 

220 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

íóÇÈúäó ÂÏóãó¡ ßõäú æóÕöíøó äóÝúÓößó Ýí ãÇáößó æóÇÚúãóáú Ýíåö ãÇ ÊõÄúËöÑõ Çóä íõÚúãóáõ Ýíåö ãöäú ÈóÚúÏößó.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 512 ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 254

220-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ey Ademoğlu, malın hususunda kendi nefsi­nin vasisi ol. Kendinden sonra malın hususunda ne ya­pılmasını istiyorsan, (şimdi) kendin yap.

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/254

 

 

 

 

221 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóÕóÏøóÞõæÇ æóÏÇæõæÇ ãóÑúÖÇßõãú ÈöÇáÕøóÏóÞóÉö¡ ÝóÅäøó ÇáÕøóÏóÞóÉó ÊóÏúÝóÚõ Úóäö ÇáÇÚúÑÇÖö æÇáÇãúÑÇÖö æóåöíó ÒöíÇÏóÉñ Ýí Ãó ÚúãÇÑößõãú æóÍóÓóäÇÊößõãú.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 6 / 371

221-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadaka verin, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin, şüphesiz ki, sadaka belaları ve hastalıkları (insandan) def eder. Sa­daka ömürlerinizin uzamasına ve iyiliklerinizi artışına neden olur.”

Kenz’ul-Ummal, c. 6, s. 371

 

* * *

 

222 Ü Ñõæöí Úóäö ÇáäøóÈöíøö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÞÇáó:

áóãøÇ Ãõ ÓúÑöíó Èöí Åöáóì ÇáÓøóãÇÁö ÑóÃó íúÊõ Úóáì ÈÇÈö ÇáúÌóäøóÉö ËóáÇËóÉó Ãó ÓúØõÑ¡ ÇáÓøóØúÑõ ÇáÇæøáõ  ¡ ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍöíãö Ãó äóÇ Çááåõ áÇ Çöáåó ÅáÇø Ãó äóÇ ÓóÈóÞóÊú ÑóÍúãóÊí ÛóÖóÈí æóÇáÓøóØúÑõ ÇáËÇäí¡ ÈöÓúãö Çááåö ÇáÑøóÍúãäö ÇáÑøóÍöíãö ÇáÕøóÏóÞóÉõ ÈöÚóÔóÑóÉ¡ æóÇáúÞóÑúÖõ ÈöËóãÇäöíÉó ÚóÔÑ¡ æóÕöáóÉõ ÇáÇÑúÍÇãö ÈöËáÇËíäó æóÇáÓøóØúÑõ ÇáËÇáöËõ¡ ãóä ÚóÑóÝó ÞóÏúÑí æóÑõÈõæÈöíøóÊí ÝóáÇ íóÊøóåöãúäí Ýí ÇáÑøÒúÞö.

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 85

222-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: (Miraç ge­cesi) Göklere götürüldüğümde cennetin kapısında üç satır yazı müşahede ettim: Birinci satırda şöyle yazılıydı: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.... Ben Al­lah’ım; benden başka ilah yoktur. Rahmetin gazabımı geçmiştir.

İkinci satırda ise şöyle yazılıydı: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.... (Mükafat olarak) Sadaka on kat, borç vermek on sekiz kat ve sıla-ı rahimde bulunmak ise otuz kattır.

Üçüncü satırda ise şöyle yazılıydı: Benim kad­rimi/azametimi ve rububiyetimi tanıyanlar beni rızık verme hususunda itham etmemelidirler.”

el-İsna Aşeriye, s. 85

 

* * *

 

223 Ü Úóäú ØÇæõæÓö Èúäö ÇáúíóãÇäö ÞÇáó ÓóãöÚúÊõ Úóáöíøó Èúäó ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã íóÞõæáõ: ÚóáÇãÇÊõ ÇáúãõÄúãöäö ÎóãúÓñ ¡ ÞõáúÊõ: æóãÇåõäøó íóÇÈúäó ÑóÓõæáö Çááåö¿ ÞÇáó: ÇáúæóÑóÚõ Ýí ÇáúÎóáúæóÉö¡ æóÇáÕøóÏóÞóÉõ Ýí ÇáúÞöáøóÉö¡ æóÇáÕøóÈúÑõ ÚöäúÏó ÇáúãõÕíÈóÉö¡ æóÇáúÍöáúãõ ÚöäúÏó ÇáúÛóÖóÈö¡ æóÇáÕøöÏúÞõ ÚöäúÏó ÇáúÎóæúÝö.

ÇáÎÕÇá / 127

223-Tavus b. Yemani, Ali b. Hüseyin (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Müminin alameti beş şeydir.” Ben, “Bu beş şey nedir, ey İbn-i Resulillah?” diye sorunca da şöyle buyurdu: “Kimsenin olmadığı halvet yerlerde Allah’tan korkmak, darlıkta sadaka ver­mek, günahlar karşısında sabretmek, gazaplandığında hilim sahibi olmak ve korku anında bile doğruyu söy­lemek.”

el-Hisal, s. 127

 

* * *

 


 

 


 

 

 

Sıla-i Rahim

 

224 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÓóÑøóåõ Ãóäú íõÈúÓóØó áóåõ Ýí ÑöÒúÞöåö æóíõäúÓóÃó áóåõ Ýí Ãó Ìóáöåö ÝóáúíóÕöáú ÑóÍöãóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 89

224-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim rızkının genişlemesini ve ecelinin gecikmesini istiyorsa sıla-i rahimde bulunmalıdır. (Onlara başvurmalı, ihti­yaçlarını gidermeye çalışmalıdır.)”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 89

 

* * *

 

225 Ü ÞÇá ÇáÇãÇãõ Úóáöíøõ Èäõ ãõæÓóì ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

áÇ íóÌúÊóãöÚõ ÇáúãÇáõ ÇöáÇø ÈöÎöÕÇá ÎóãúÓ: ÈöÈõÎúá ÔóÏíÏ æóÃó ãóá Øóæíá æóÍöÑúÕ ÛÇáöÈ æóÞóØöíÚóÉö ÇáÑøóÍöãö æóÅ íËÇÑö ÇáÏøõ äúíÇ Úóáóì ÇáÇÎöÑóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 73 / 138

225-Ali b. Musa er-Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mal sadece şu beş haslet sayesinde toplanır: aşırı bir cimrilik, uzun emel, insana galebe çalan hırs, sıla-i ra­himde bulunmamak, ve dünyayı ahirete tercih et­mek.”(Yani bir insan cimri, haris, uzun emellere sahip, akrabalarını terk eden ve ahiretini dünyaya satan kimse olmadıkça asla zengin olamaz.) 

Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 138

 

* * *

 

226 Ü ÞÇáó Ãó ÈõæÇ ÌóÚúÝóÑ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÕöáóÉõ ÇáÇÑúÍÇãö ÊõÒóßøöí ÇáÇÚúãÇáó æóÊõäúãöí ÇáÇãúæÇáó æóÊóÏúÝóÚõ ÇáúÈóáúæì æóÊõíóÓøöÑõ ÇáúÍöÓÇÈó æóÊõäúÓöÆõ Ýí ÇáÇÌóáö.

ÇáßÇÝí / 2 / 150

226-Ebu Cafer’il-Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sıla-i rahimde bulunmak amelleri temizler, dünya ma­lını artırır, belaları def eder, insanın hesap vermesini kolaylaştırır ve ömrü uzatır.”

el-Kafi, c. 2, s. 150

 

* * *

 

227 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ËóáÇËóÉñ áÇ íóÏúÎõáõæä ÇáúÌóäøóÉó: ãõÏúãöäõ ÎóãúÑ æóãõÏúãöäõ ÓöÍúÑ æóÞÇØöÚõ ÑóÍöã.

ÇáÎÕÇá / 179

227-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç kişi asla cennete giremez: Şarap içen kimse, sihir yapan kimse ve sıla-i rahimde bulunmayı kesen kimse.”

el-Hisal, s. 179

 

* * *

 

 

 

 

 

Anne ve Babaya İyilik Etmek

 

228 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÑöÖóì Çááåö Ýí ÑöÖóì ÇáúæÇáöÏóíúäö æóÓóÎóØõåõ Ýí ÓóÎóØöåöãÇ.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 15 / 176

228-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rızası anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın gazabı da anne ve babanın gazabındadır.”

Müstedrek’ül-Vesail c. 15, s. 176

 

* * *

 

229 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãó ÝúÖóáõ ÇáÇÚúãÇáö: ÇáÕøóáÇÉõ áöæóÞúÊöåÇ æóÈöÑøõ ÇáúæÇáöÏóíúäö æóÇáúÌöåÇÏõ Ýí ÓóÈöíáö Çááåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 85

229-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Amellerin en faziletlisi namazı vaktinde kılmak, anne ve babaya iyilik etmek ve Allah yolunda cihad etmektir.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 85

 

* * *

 

230 Ü Úóäö ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:

ãóäú ÃóÍóÈøó Ãóäú íõÎóÝøöÝó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó  Úóäúåõ ÓóßóÑÇÊö ÇáúãóæúÊö Ýóáúíóßõäú áöÞóÑÇÈóÊöåö æóÕõæáÇð æóÈöæÇáöÏóíúåö ÈÇÑøÇð ÝóÅÐÇ ßÇä ßÐáößó åóæøóäó Çááåõ Úóáóíúåö ÓóßóÑÇÊö ÇáúãæúÊö æóáóãú íõÕöÈúåõ Ýí ÍóíÇÊöåö ÝóÞúÑñ Ãó ÈÏÇð.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 553

230-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah azze ve celle’nin ölümü kendisine kolaylaştırma­sını istiyorsa sıla-i rahimde bulunmalı ve anne ve baba­sına iyilik etmelidir. Bunu yaptığı taktirde Allah kendi­sine ölüm anını kolaylaştırır ve hayatı boyunca asla fa­kirlik görmez.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 553

 

* * *

 

231 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú äóÙóÑó Åöáì Ãó Èóæóíúåö äóÙóÑó ãÇÞöÊ æóåõãÇ ÙÇáöãÇäö áóåõ áóãú íóÞúÈóáö Çááåõ áóåõ ÕóáÇÉð.

ÇáßÇÝí / 2 / 349

231-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Anne ve babasına, kendisine her ne kadar zulüm de etmiş olsa­lar, gazap gözüyle bakan kimsenin (tevbe etmezse) Al­lah asla namazını kabul etmez.”

el-Kafi, c. 2, s. 349

 

* * *

 

232 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÈóÑøõæÇ ÂÈÇÁóßõãú íóÈóÑøóßõãú Ãó ÈúäÇÁõßõãú æóÚöÝøõæÇ Úóäú äöÓÇÁö ÇáäøÇÓö ÊóÚöÝøó äöÓÇÄõßõãú.

ÇáßÇÝí / 5 / 554

232-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Babaları­nıza iyilik edin ki çocuklarınız da sizlere iyilik etsin. İn­sanların eşlerine karşı iffetli olun ki, eşleriniz de iffetli kalsın.”

el-Kafi, c. 5, s. 554

* * *

 

233 Ü Úóäú ÃóÈöí ÚóÈúÏö Çááå  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÌÇÁð ÑóÌõáñ æóÓÃó áó ÇáäøóÈöíøó  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Úóäú ÈöÑøö ÇáúæÇáöÏóíúäö ÝóÞÇáó: ÅÈúÑöÑú Ãõ ãøóßó ÅÈúÑöÑú Ãõ ãøóßó ÅöÈúÑöÑú Ãõ ãøóßó¡ ÅöÈúÑöÑú ÃóÈÇßó ÅÈúÑöÑú ÃóÈÇßó ÅöÈúÑöÑú Ãó ÈÇßó¡ æóÈóÏóÃó ÈÇáÇõ ãøö ÞóÈúáö ÇáÇÈö.

ÇáßÇÝí 2 / 162

233-Ebi Abdillah (İmam Sadık) (a.s) şöyle buyur­muştur: “Adamın biri bir gün Peygamberin huzuruna vararak kendisine anne ve babaya iyilik etmeyi sordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “An­nene iyilik et, annene iyilik et, annene iyilik et…Babana iyilik et, babana iyilik et, babana iyilik et…” Peygamber burada anneyi babadan önce zikretmiştir.”

el-Kafi, c. 2, s. 162

 

* * *

 

 


 

 


 

 

 

Çocukların Hakkı

 

234Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íÇ Úóáöíõ áóÚóäó Çááåõ æÇáöÏóíúäö ÍóãóáÇ æóáóÏóåõãÇ Úóáì ÚõÞõæÞöåöãÇ.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 290

234-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ya Ali (kötü davranışlarıyla) çocuklarının asi olmasına sebep olan anne ve babaya Allah lanet etsin.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 290

 

* * *

 

 235Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ ÊóÌúÚóáóäøó Ãó ßúËóÑó ÔõÛúáößó ÈöÃó åúáößó æóæóáúÏößó ÝóÅäú íóßõäú Ãó åúáõßó æóæóáóÏõß Ãó æúáöíÇÁó Çááåö ÝóÇöäøó Çááåó áÇ íõÖíÚõ Ãó æúáöíÇÁóåõ æóÅöäú íóßõæäõæÇ Ãó ÚúÏÇÁó Çááåö ÝóãÇ åóãøõßó æóÔõÛúáõßó ÈöÃóÚúÏÇÁö Çááå ¿

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 536 / 352

235-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İşlerinin çoğunu eşine ve çocuklarına ayırma. Zira ehlin ve çocukların Allah'ın dostu ise Allah onları zayi etmez; yok eğer Allah'ın düşmanı ise o halde, ne­den Allah'ın düşmanlarına üzülüyor ve çalışıyorsun?”

Nehc’ül-Belağa/352

 

* * *

 

236 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÈÇÏöÑõæÇ Ãó æúáÇÏóßõãú ÈöÇáúÍóÏöíËó¡ ÞóÈúáó Ãóäú íóÓúÈöÞóßõãú Åöáóíúåöãõ ÇáúãõÑúÌöÆóÉõ.

ÇáßÇÝí / 6 / 47

236-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mürcie (Sapık inançlı kimseler), çocuklarınızı yoldan çıkarma­dan siz çocuklarınıza hadis (ve İslami ilimler) öğretin.”

el-Kafi c, 6, s. 47

 

* * *

 

237 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÈöÑøõ ÇáÑøóÌõáö ÈöæóáóÏöåö ÈöÑøõåõ ÈöæÇáöÏóíúåö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 483

237-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanın evladına iyilik etmesi, anne ve babasına iyilik etmesi gi­bidir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c.3, s. 483

 

* * *

 

238 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

æóÍóÞøõ ÇáæóáóÏö Úóáóì ÇáúæÇáöÏö Ãóäú íõÍúÓøöäó ÅöÓúãóåõ æóíõÍóÓøöäó Ãó ÏóÈóåõ æóíõÚóáøöãóåõ ÇáúÞõÑúÂäó.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 456 ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 399

238-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Çocuğun baba üzerindeki hakkı; ona güzel isim seçmesi, güzel terbiye etmesi ve ona Kur’an öğ­retmesidir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/399

 

* * *

 

239 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÚóáøöãõæÇ ÃóæúáÇÏóßõãú ÇáÓøóÈÇÍóÉó æóÇáÑøöãÇíóÉó.

ÇáßÇÝí / 6 / 47

239-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocukla­rınıza yüzmeyi ve ok atmayı öğretin.”

el-Kafi, c. 6, s. 47

 

* * *

 

240 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÚóáøöãõæÇ Ãó æúáÇÏóßõãú ÇáÕøóáÇÉö ÅöÐÇ ÈóáóÛõæÇ ÓóÈúÚÇð¡ æóÇÖúÑöÈõæåõãú ÚóáóíúåÇ ÅÐÇ ÈóáóÛõæÇ ÚóÔúÑÇð¡ æóÝóÑøöÞõæÇ Èóíúäóåõãú Ýí ÇáúãóÖÇÌöÚú.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 45330

240-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocukla­rınız yedi yaşında eriştiklerinde onlara namazı öğretin. On yaşına eriştiklerinde (eğer namaz kılmazlarsa) na­maz için onları tenbih edin ve yataklarını ayırın.”

Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 45330

 

* * *

241 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÓóÌøóÇÏ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

æóÃó ãøÇ ÍóÞøõ æóáóÏößó ÝóÅöäú ÊóÚúáóãú Ãó äøóåõ ãöäúßó æóãõÖÇÝñ Åöáóíúßó Ýí ÚÇÌöáö ÇáÏøõ äúíÇ ÈöÎóíúÑöåö æóÔóÑøöåö æóÃó äøóßó ãóÓúÄæáñ ÚóãøÇ æóáøóíúÊóåõ ãöäú ÍõÓúäö ÇáÇÏóÈö æÇáÏøóáÇáóÉö Úóáì ÑóÈøöåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóÇáúãóÚõæäóÉö áóåõ Úóáì ØÇÚóÊöåö ÝóÇÚúãóáú Ýí ÃóãúÑöåö Úóãóáó ãóäú íóÚúáóãõ Ãó äøóåõ ãõËÇÈñ Úóáóì ÇáÇÍúÓÇäö Åöáóíúåö ãõÚÇÞóÈñ Úóáóì ÇáÇÓÇÁóÉö Åáóíúåö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 2 / 622

241-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocu­ğunun senin üzerindeki hakkı onun senden vücuda gel­diğini ve bu dünyada onun iyilik ve kötülüğünü sana is­nat ettiklerini bilmendir. Şüphesiz ki sen onu güzel ter­biye etmek, Rabbi azze ve celle’ye hidayet etmek ve ona Allah’a itaat noktasında yardımcı olmakla sorumlusun. Çocuğun hakkında ona iyilik ettiği taktirde mükafat gö­receğini, kötülük ettiği taktirde ise cezalandırılacağını bilen kimse gibi davran."

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 2, s. 622

* * *

242 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó ßúÑöãõæÇ ÃóæúáÇÏóßõãú æóÃó ÍúÓöäõæÇ ÃÏÇÈóåõãú íõÛúÝóÑú áóßõãú.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 95

242-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlatları­nıza ikram edin ve en güzel şekilde  terbiye edin ki size de mağfiret edilsin.”

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 95

 

* * *

 

 

 

 

Süt Emzirme

 

243 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Èóáì áöáúãÑÃÉö ãóÇ Èóíúäó ÍóãúáöåÇ Çöáì æóÖúÚöåÇ Åöáì ÞöØÇãöåÇ ãöäó ÇáÇÌúÑö ßóÇáúãõÑÇÈöØö Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÝóÅäú åóáóßóÊú ÝíãÇ Èóíúäó Ðáößó ßÇäó áóåÇ ãöËúáõ ãóäúÒöáóÉö ÇáÔøóåíÏö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÝÞåì / 3 / 561

243-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evet, hamile olduktan sonra doğuruncaya kadar ve hatta süt vermesi bitinceye kadar kadın için  (bütün bu süre bo­yunca elde edeceği mükafat) Allah yolunda sınırlarda nöbet tutan mücahit (bir kimsenin elde ettiği mükafat) kadardır. Eğer bu dönemde vefat edecek olursa kendi­sine şehitlerin makamına benzer bir makam verilir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 561

 

 

* * *

 

244 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãÇ ãöäú áóÈóä ÑóÖöÚó Èöåö ÇáÕøóÈöíøõ ÃÚúÙóãó ÈóÑóßóÉð Úóáúíúåö ãöäú áóÈóäö Ãõ ãøöåö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 452

244-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Çocuğun emdiği hiç bir süt annesinden em­diği süt kadar bereketli değildir.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 452

 

* * *

 

245 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÅÐÇ ÍóãóáÊö ÇáúãóÑÃÉõ ßÇäóÊú ÈöãóäúÒöáóÉö ÇáÕøÇÆöãö ÇáÞÇÆöãö ÇáúãõÌÇåöÏö ÈöäóÝúÓöåö æóãÇáöåö Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÝÇöÐÇ æóÖóÚóÊú ßÇäó áóåÇ ãöäó ÇáÇÌúÑö ãÇ áÇ ÊóÏúÑöí ãÇ åõæó áöÚöÙóãöåö ÝóÇöÐÇ ÃóÑúÖóÚóÊú ßÇäó áóåÇ Èößøõáøö ãóÕøóÉ ßóÚöÏúá ÚöÊúÞö ãõÍóÑøóÑ ãöäú æõáúÏö ÅÓúãÇÚöíáó¡ ÝóÅÐÇ ÝóÑóÛóÊú ãöäú ÑöÖÇÚöåö ÖóÑóÈó ãóáßñ Úóáì ÌóäúÈöåÇ æóÞÇáó¡ ÅöÓúÊóÅäöÝí ÇáúÚóãóáó ÝóÞóÏú ÛõÝöÑó áóßö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 106

245-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hamile olan kadın; oruç tutan, geceleri namaz kılan, Allah yo­lunda canı ve malıyla cihad eden mücahit kimse gibidir. Doğurunca Allah katında hiç kimsenin bilemeyeceği kadar büyük mükafat elde eder. Çocuğuna süt verdi­ğinde ise bebeğin her emmesine karşılık kendisine, Hz. İsmail’in evlatlarından birini azad etme  sevabı verilir. Süt verme dönemi bitince de  bir melek kendisine (müjde vermek için) dokunur ve şöyle der: “Ameline baştan (sıfırdan) başla, şüphesiz ki sen bağışlan­dın/mağfiret edildin.”

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 106

 

* * *

 

246 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áóíúÓó áöáúÕóÈöíøö áóÈóäñ ÎóíúÑñ ãöäú áóÈóäö Ãó ãøöåö.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá ÈÇÈ 48

246-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuk için anne sütünden daha hayırlı bir süt yoktur.”

Müstedrek’ül-Vesail, 48. Bab

 

* * *

 

 

 



 

 

 

Evlilik Büyük Bir İbadettir

 

 

247 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áóÑóßúÚóÊÇäö íõÕóáøöíåöãÇ ãõÊóÒóæøöÌñ Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÑóÌõá ÚóÒóÈ íóÞõæãõ áóíúáóåõ æóíóÕõæãõ äóåÇÑóåõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 384

247-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evli in­sanın kıldığı iki rekat namaz, geceyi ibadetle geçiren ve gündüzleri de oruç tutan bekar insanın (ibadetinden) daha hayırlıdır.”

Men la Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384

 

 

* * *

 

248 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáúãõÊóÒóæøöÌõ ÇáäøÇÆöãõ ÃÝúÖóáõ ÚöäúÏó Çááåö ãöäó ÇáÕøÇÆöãö ÇáÞÇÆöãö ÇáúÚóÒóÈö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 103 / 221

248-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Uyuyan evli kimse Allah nezdinde geceleri ibadet eden gün­düzleri ise oruç tutan bekardan daha üstündür.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

* * *

 

249 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÎöíÇÑõ Ãõ ãøóÊí ÇáúãõÊóÃó åøöáõæäó æóÔöÑÇÑõ Ãõ ãøóÊí ÇáúÚõÒøÇÈõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221

249-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timin iyileri evliler, kötüleri ise bekarlardır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

 

* * *

 

250 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÌÇÁó ÑóÌõáñ Åöáì ÃóÈí¡ ÝóÞÇáó  Úáíå ÇáÓøáÇã áóåõ åóáú áóßó ÒóæúÌóÉñ ÞÇáó áÇ¡ ÞÇá áÇ ÃõÍöÈøõ Ãó äøó áöíó ÇáÏøõ äúíÇ æóãóÇ ÝöíåÇ æóÃó äøí ÃóÈíÊõ áóíúáóÉð æóáóíúÓó áí ÒóæúÌóÉñ¡ ÞÇáó: Ëõãøó ÞÇáó Åöäøó ÑóßúÚóÊóíúäö íõÕóáøöíåöãÇ ÑóÌõáñ ãõÊóÒóæøöÌñ Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÑóÌõá íóÞõæãõ áóíúáóåõ æóíóÕõæãõ äóåÇÑóåõ¡ ÃóÚúÒóÈó Ëõãøó ÃóÚúØÇåõ ÃóÈí ÓóÈúÚóÉó ÏóäÇäöíÑó ÞÇáó ÊóÒóæøóÌú ÈöåÐöåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 217

250-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Adamın biri babamın yanına geldi. Babam kendisine, “eşin var mı?” diye sordu. Adam, “hayır” dedi. Bunun üzerine babam şöyle dedi: “Ben dünya ve içindeki her şey be­nim olsa da bir tek gece eşsiz kalmayı istemem.” (Ba­bam daha sonra şöyle dedi:) “Evli adamın kıldığı iki re­kat namaz; geceleri ibadet eden, gündüzleri ise oruç tutan bekar kimsenin ibadetinden daha üstündür.” Ba­bam daha sonra kendisine yedi dinar vererek şöyle bu­yurdu: “Git bununla evlen.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 217

* * *


 

 

 


 

 

 

Evliliğe Teşvik

 

 

251 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÃóÍúÑóÒó äöÕúÝó Ïíäöåö¡ æóÝí ÍóÏöíË: ÝóáúíóÊøóÞö Çááåó Ýí ÇáäøöÕúÝö ÇáÇÎóÑö Ãóæö ÇáúÈÇÞöí.

ÇáßÇÝí / 5 / 328

251-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlenen kimse dininin yarısını korumuş olur. (Başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur:) “Geri kalan yarısı hususunda da Allah’tan korkmalıdır.”

el-Kafi, c. 5, s. 328

 

* * *

 

252 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó ßúËóÑõ Ãó åúáö ÇáäøÇÑö ÇáúÚõÒøÇÈõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 384

252-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehen­nem ehlinin çoğu bekarlardır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384

 

* * *

 

253 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÑöÐÇáõ ãóæúÊÇßõãú ÇáúÚõÒøÇÈõ.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 239

253-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “En kötü ölüleriniz bekarlardır.”

et-Tehzib, c. 7, s. 239

 

* * *

 

254 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÓóÑøóåõ Ãóäú íóáúÞóì Çááåó ØÇåöÑÇð ãõØóåøóÑÇð ÝóáúíóáúÞóåõ ÈöÒóæúÌóÉ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 385

254-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a temiz ve tahir olarak (günahsız bir şekilde) ka­vuşmak istiyorsa evlenmelidir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385

 

* * *

 

255 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóÒóæøóÌú æóÅáÇø ÝóÃó äúÊó ãöäú ÅÎæÇäö ÇáÔøóíÇØíäö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221

255-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlen, aksi takdirde Hıristiyan ruhbanlarından (Başka bir riva­yette ise, “Şeytanın kardeşlerinden”) olursun.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

 

 

 

İlahi Rahmetin ve Güzel Ahlakın

Anahtarı Evliliktir.

 

256 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íõÝúÊóÍõ ÃóÈúæÇÈõ ÇáÓøóãÇÁö ÈöÇáÑøóÍúãóÉö Ýí ÃóÑúÈóÚóÉö ãóæÇÖöÚó¡ ÚöäúÏó äõÒõæáö ÇáúãóØóÑö æóÚöäúÏó äóÙóÑö ÇáúæóáóÏö Ýí æóÌúåö ÇáúæÇáöÏóíúäö æóÚöäúÏó ÝóÊÍö ÈÇÈö ÇáúßóÚúÈóÉö æóÚöäúÏó ÇáäøößÇÍö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221

256-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Göklerin rahmet kapısı dört yerde açılır: Yağmur yağarken, ço­cuk anne ve babasının yüzüne bakarken, Kabe kapısı açılırken ve nikah kıyılırken.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

* * *

 

257 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÒóæøöÌõæÇ Ãó íÇãÇßõãú ÝóÅäøó Çááåó íõÍóÓøöäõ áóåõãú Ýí Ãó ÎúáÇÞöåöãú æóíõæóÓøöÚõ áóåõãú Ýí Ãó ÑúÒÇÞöåöãú æóíóÒöíÏõåõãú Ýí ãõÑõæøÇÊöåöãú.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 222

257-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bekar çocuklarınızı evlendirin, zira bu vesile ile Allah ahlakla­rını güzelleştirir, rızıklarını genişletir ve haysiyetle­rini/mürüvvetlerini çoğaltır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 222

* * *

 

258 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóÒóæøóÌõæÇ æóÒóæøöÌõæÇ ÃóáÇ Ýóãöäú ÍóÙøö ÅöãúÑöÆ   ãõÓúáöã ÅöäúÝÇÞõ ÞöíãóÉö Ãó íøöãóÉ.

ÇáßÇÝí / 5 / 328

258-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlenin ve bekarlarınızı evlendirin. Zira evlilik çağına eren kız­larını ve kız kardeşlerini kolayca evlendirip, düzene koyması, her Müslüman erkeğin en büyük mutluluğu­dur.”

el-Kafi, c. 5, s. 328

* * *

 

259 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

æóãÇ ãöäú ÔóìúÁ Ãó ÍóÈøó Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú ÈóíúÊ íõÚúãóÑõ Ýí ÇáÇÓáÇãö ÈöÇáäøößÇÍö¡ æóãÇ ãöäú ÔóíÁ ÃÈúÛóÖó Åöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú ÈíúÊ íóÎúÑóÈõ  Ýí ÇáÇÓúáÇãö ÈÇáÝõÑúÞóÉö íóÚúäí ÇáØøóáÇÞó.

2ÇáßÇÝí / 5 / 328

259-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye İslam’da nikah ile kurulan evden daha sevimli hiçbir şey yoktur. Allah azze ve celle’nin en çok  buğz ettiği şey ise, İslam’da ayrılık, yani talak ile dağılan evdir.”

el-Kafi, c. 5, s. 328

 

* * *


 

 

 

 

 

Evlilikte Acele Etmek

 

 

 

260 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó ÇáÇÈúßÇÑó ÈöãóäúÒöáóÉö ÇáËøóãóÑö Úóáóì ÇáÔøóÌóÑö ÅÐÇ ÃÏúÑóßó ËóãóÑõåõ Ýóáóãú íõÌúÊóäó Ãó ÝúÓóÏóÊúåõ ÇáÔøóãúÓõ æóäóËóÑóÊúåõ ÇáÑøöíÇÍõ æóßóÐáößó ÇáÇÈúßÇÑõ ÅÐÇ Ãó ÏúÑóßúäó ãÇ íõÏúÑößõ ÇáäøöÓÇÁó ÝóáóíúÓó áóåõäøó ÏóæÇÁñ ÅáÇø ÇáúÈõÚõæáóÉõ æóÇöáÇø áóãú íõÄúãóäú Úóáóíúåöäøó ÇáúÝóÓÇÏõ áÇöó  äøóÜåõäøó ÈóÔóÑñ.

ÇáßÇÝí / 5 / 337

260-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bekar kızlar, ağaçtaki meyveler gibidir. Meyveler yetişir de toplamazlarsa, güneş bozar ve rüzgar dağıtır. Bekar kızlar da işte böyledir; kadınların derk ettiğini derk et­tikleri zaman artık onları evlendirmekten başka bir çare/ilaç yoktur. Aksi takdirde fesada düşmeyecekle­rinden emin olunamaz. Zira şüphesiz onlar da insandır. (beşeri iç güdülere sahiptir.)”

el-Kafi, c. 5, s. 337

 

* * *

 

261 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãÇ ãöäú ÔÇÈøò ÊóÒóæøóÌó Ýí ÍóÏÇËóÉö Óöäøöåö ÅáÇø ÚóÌøó ÔóíúØÇäõåõ íÇæóíúáóåõ¡ íÇæóíúáóåõ ÚóÕóãó ãöäøí ËõáúËóíú Ïöíäöåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221

261-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Gençliği­nin başında evlenen genç kimse için şeytan şöyle feryat eder: Eyvahlar olsun bana, eyvahlar olsun bana, dininin üçte ikisini benden korudu.”

Bihar’ul-Envar c. 103, s. 221

 

* * *

 

262 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íÇ ãóÚúÔóÑó ÇáÔøóÈÇÈö ãóä ÇöÓúÊóØÇÚó ãöäúßõãú ÇáúÈÇåó ÝóáúíóÊóÒóæøóÌú ÝóÇöäøóåõ ÃóÛóÖøõ áöáúÈóÕóÑö æóÃó ÍúÕóäõ áöáúÝóÑúÌö.

ãÓÊÏÑß æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 / 153

262-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey genç­ler, evlenmeye gücü yetenleriniz evlensin. Zira evlilik gözlerinizi (günahlar peşinde koşmaya) kapar ve ırzınızı korur.”

Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 153

 

* * *

263 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøóåõ äóåì Úóäö ÇáÊøóÈóÊøõáö æóäóåì ÇáäøöÓÇÁó Ãóäú íóÊóÈóÊøóáúäó æóíóÞúØóÚúäó Ãó äúÝõÓóåõäøó ãöäó ÇáÇÒúæóÇÌö.

ãÓÊÏÑß æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 / 248

263-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Peygamber (erkekler için) dünyayı terk edip evlilikten kaçınmayı nehy etmiş ve kadınları da nefislerini evlilik­ten alıkoymaktan sakındırmıştır.”

Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 248

 

* * *



 

 

 

Şer’i Evliliğe Yardımcı Olmak

 

 

 

264 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú Úóãöáó Ýí ÊóÒúæíÌö ÍóáÇá ÍóÊøì íóÌúãóÚó Çááåõ ÈóíúäóåõãÇ ÒóæøóÌóåõ Çááåõ ãöäó ÇáúÍõæÑö ÇáúÚöíäö æóßÇäó áóåõ Èößõáøö ÎõØúæóÉ ÎóØÇåÇ æóßóáöãóÉ Êóßóáøóãó ÈöåÇ ÚöÈÇÏóÉõ ÓóäóÉ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 221

264-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah bir araya getirsin diye (mümin ve mümine kulun) helal ev­liliği için çalışan kimseyi, Allah da cennette Hur’ul-Ayn ile evlendirir. Bu yolda attığı her adım ve konuştuğu her kelime için kendisine bir senelik ibadet sevabını verir.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

* * *

 

265 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãó ÝúÖóáõ ÇáÔøóÜÝóÇÚÇÊö Ãó äú ÊóÔúÝóÚó Èóíúäó ÅËúäóíúäö Ýí äößÇÍ ÍóÊøì íóÌúãóÚó Çááåõ ÈóíúäóåõãÇ.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 415 æÇáßÇÝí / 5 / 331

265-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şefaatlerin en üstünü Allah bir araya getirsin diye iki kişi arasında (evlilik konusunda) şefaat etmen­dir.”

et-Tehzib, c. 7, s. 415 ve el-Kafi, c. 5, s. 331

 

* * *

 

266 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ËóáÇËóÉñ íóÓúÊóÙöáøõæäó ÈöÙöáøö ÚóÑúÔö Çááåö íóæúãó áÇ Ööáøó ÇöáÇø Ùöáøõåõ ÑóÌõáñ ÒóæøóÌó ÃÎÇåõ ÇáúãõÓúáöãó Ãó æú Ãó ÎúÏóãóåõ Ãóæú ßóÊóãó áóåõ ÓöÑøÇð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 356

266-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlahi rahmet gölgesinden başka hiç bir gölgenin olmadığı günde şu üç kişi Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenir­ler: Müslüman kardeşini evlendiren, ona hizmet eden ve sırrını gizleyen kimse.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 356

 

* * *

 

267 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú ÒóæøóÌó ÚóÒóÈÇð ßÇäó ãöãøóäú íóäúÙõÑõ Çááåõ Åöáóíúåö íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 404

267-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir bekarı evlendiren kimse, Allah’ın kıyamette kendisine (rahmet gözüyle) bakacağı kimselerdendir.”

et-Tehzib, c. 7, s. 404

 

* * *

268 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó áöáøåö ÖöáÇøð ÊóÍúÊó íóÏöåö íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö áÇ íóÓúÊóÙöáøõ ÊóÍúÊóåõ ÅáÇø äóÈöíøñ Ãó æú æóÕöíøõ äóÈöíøò Ãó æú ãõÄúãöäñ Ãó ÚúÊóÞó ÚóÈúÏÇð ãõÄúãöäÇð Ãó æú ãõÄúãöäñ ÞóÖÇ ãóÛúÑóãó ãõÄúãöä Ãó æú ãõÄúãöäñ ßóÝøó ÃóíúãóÉó ãõÄúãöä.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 74 / 356

268-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphe­siz ki kıyamet günü Allah-u Teala’nın elinin altında bir gölge vardır ki altında Peygamber, Peygamberin vasisi, mümin bir kulu azad eden mümin, mümin bir kulun borcunu ödeyen mümin veya mümin bir kulun evlili­ğini üstlenen mümin dışında hiç kimse gölgelenemez.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 256

 

* * *

 

269 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

æóãóäú Úóãöáó Ýí ÊóÒúæíÌ Èóíúäó ãõÄúãöäóíúäó ÍóÊøì íóÌúãóÚó ÈóíúäóåõãÇ ÒóæøóÌóåõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó Ãó áúÝó ÅöãúÑóÃóÉ ãöäó ÇáúÍõæÑö ÇáúÚöíäö ßõáøó ÅöãúÑóÃóÉ Ýí ÞóÕúÑ ãöäú ÏõÑøò íÇÞõæÊ.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 46

269-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir araya gelsinler diye iki müminin evliliği hususunda çalışan kimseyi Allah azze ve celle, her biri inci ve yakuttan köşkler içinde bulunan bin Hur’ul-Ayn ile evlendirir.”

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 46

 

* * *

 


 

 

 


 

 

 

Kadın ve Mihriyesi

 

 

270 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ôõæãõ ÇáúãóÑúÃóÉö ÛóáÇÁõ ãóåúÑöåÇ æóÓõæÁõ ÎõáúÞöåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 58 / 321

270-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının uğursuzluğu mihrinin çokluğu ve ahlakının kötülüğü­dür.”

Bihar’ul-Envar, c. 58, s. 321

* * *

 

271 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ Ãó Èõæ ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáÓøõÑøÇÞõ ËóáÇËóÉñ: ãÇäöÚõ ÇáÒøóßÇÉö æóãõÓúÊóÍöáøõ ãõåõæÑö ÇáäøöÓÇÁö æóßóÐáößó ãóäö ÇÓúÊóÏÇäó æóáóãú íóäúæö ÞóÖÇÁóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 96 / 12

271-İmam Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hırsızlar üç gruptur: Zekatı engelleyenler, kadınların mihirlerini (yemeyi) helal sayanlar ve ödeme niyetinde olmaksızın borçlananlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 12

* * *

 

272 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Åöäøó ãöäú ÈóÑóßóÉö ÇáúãóÑúÃóÉö ÞöáøóÉó ãóåúÑöåÇ æóãöäú ÔõæãöåÇ ßóËúÑóÉö ãóåúÑöåÇ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 387

272-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mihrinin azlığı kadının bereketindendir; mihrinin çokluğu ise onun uğursuzluğundandır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 387

 

* * *

 

273 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ ÊõÛÇáõæÇ ÈöãõåõæÑö ÇáäøöÓÇÁö ÝóÊóßõæäó ÚóÏÇæóÉð.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 253

273-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kadınların mihrini yüksek tutmayın; zira bu düşmanlığa sebep olur.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 253

* * *

 

274 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãó ÞúÏóÑõ ÇáÐøõ äõæÈö ËóáÇËóÉñ: ÞóÊúáõ ÇáúÈóåöíãóÉö æóÍóÈúÓõ ãóåúÑö ÇáúãóÑÃóÉö æóãóäúÚõ ÇáÇÌöíÑö ÃóÌúÑóåõ .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 64 / 268

274-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Günahla­rın en kötüsü şu üç günahtır: “Haksız öldürmek, kadı­nın mihrine el koymak ve işçinin ücretini vermemek.”

Bihar’ul-Envar, c. 64, s. 268

 

 

 

 

 

Mihir Ne Kadar Az Olursa

O Kadar İyidir

 

 

275 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó ÚúÙóãõ ÇáäøößÇÍö ÈóÑóßóÉð Ãó íúÓóÑõåõ ãóÄõæäóÉð.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 299

275-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki giderleri en az olan nikah, bereketi en büyük nikah­tır.”

Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 299

 

* * *

 

276 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó ÝúÖóáõ äöÓÇÁö Ãõ ãøóÊí Ãó ÕúÈóÍõåõäøó æóÌúåÇð æóÃó Þóáøõåõäøó ãóåúÑÇð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103  / 236

276-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timin kadınlarından en üstünü yüzü güzel, mihirleri en az olanlardır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 236

 

* * *

 

277 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóÒóæøóÌú æóáóæú ÈöÎÇÊóã ãä ÍóÏíÏ.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 321

277-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlen; demirden bir yüzük ile de olsa.”

Kenz’ul-Ummal c. 16, s. 321

 

* * *

 

278 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú Ãó ÚúØì Ýí ÕóÏÇÞ ãöáÇó ßóÝøöåö ÓóæíÞÇð Ãóæú ÊóãúÑÇð ÝóÞóÏö ÇÓúÊóÍóáøó.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 16 / 321

278-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir avuç bulgur veya hurmayı mihir olarak veren kimseye (razı olduğu takdirde kadının) nikahı helal ve sahihtir.”

Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 321

 

* * *

 

279 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÒóæøóÌó ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÚóáöíøÇð  Úáíå ÇáÓøáÇã ÝÇØöãóÉó (Ó) Úóáì ÏöÑöÚö ÍóØóãöíøóÉ ÊõÓÇæí ËóáÇËíäó ÏöÑúåóãÇð.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 21 / 251

379-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Resulullah (s.a.v), Ali’yi üç dirhem değerindeki zırh karşılığında Fatıma (a.s) ile evlendirdi.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 251

 

 

 

 

 

 

İman ve Doğruluk Gölgesinde

 Evlilik

 

 

 

280 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÅöÐÇ ÌÇÁóßõãú ãóäú ÊóÑúÖóæúäó ÎõáúÞóåõ æóÏíäóåõ ÝóÒóæøöÌõæåõ¡ ÞÇáó ÞõáúÊõ íÇ ÑóÓõæáó Çááåö æóÅöäú ßÇäó Ïó äøöíÇð Ýí äóÓóÈöåö¡ ÞÇáó: ÅÐÇ ÌÇÁóßõãú ãóäú ÊóÑúÖóæúäó ÎõáúÞóåõ æóÏíäóåõ ÝóÒóæøöÌõæåõ Åöäøóßõãú ÅöáÇø ÊóÝúÚóáõæåõ Êóßõäú ÝöÊúäóÉñ Ýí ÇáÇÑúÖö æóÝóÓÇÏñ ßóÈíÑñ.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 394

280-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu evlendirin.” Ya Resulullah (s.a.v) soyu düşük olsa da mı? diye sorulunca da Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu ev­lendirin. Eğer (ahlakı ve dini güzel olduğu halde soyu veya benzeri sebeplerden dolayı kendisine kızı vermez ve gerekeni) yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.”

et-Tehzib, c. 7, s. 394

 

* * *

 

281 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÌóæÇÏõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú ÎóØóÈó Åöáóíúßõãú ÝóÑóÖíÊõãú Ïíäóåõ æóÃó ãÇäóÊóåõ (ßÇÆöäÇð ãóäú ßÇäó) ÝóÒóæøöÌõæåõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 393

281-İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin­den ve emanetdarlığından razı olduğunuz birisi sizinle evlenmek isterse onunla evlenin.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 393

 

 

* * *

 

 

282 Ü ÌÇÁó ÑóÌõáñ Åöáóì ÇáÇãÇãö ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÝÞÇáó Åöäøó áí ÅöÈúäóÉð Ýóãóäú ÊóÑì Ãó äú Ãõ ÒóæøöÌóåÇ áóåõ¡ ÞÇá:

ÒóæøöÌúåÇ ãöãøóä íóÊøóÞí Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó ÝóÅäú Ãó ÍóÈøóåÇ Ãó ßúÑóãóåÇ æóÅöäú Ãó ÈúÛóÖóåÇ áóãú íóÙúáöãúåÇ.

ÇáãÓÊØÑÝ / 2 / 218

282-Adamın biri İmam Hüseyin (a.s)’ın yanına gele­rek şöyle dedi: “Benim bir kızım var, onu kiminle ev­lendirmemi istersin?” İmam Hüseyin (a.s) şöyle bu­yurdu: “Allah azze ve celle’den sakınan kimse ile evlen­dir. (zira bu şahıs) onu severse kendisine ikram eder, buğz ederse asla zulüm etmez.”

el-Müstetref, c. 2, s. 218

 

* * *

 

283 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÒóæøóÌó ßóÑöíãóÊóåõ ãöäú ÝÇÓöÞ ÝóÞóÏú ÞóØóÚó ÑóÍöãóåÇ.

ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ / 3 / 94

283-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kızını fasık biri ile evlendiren şüphesiz ki onunla sıla-i rahimini (yakınlığını) kesmiştir.”

el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 94

 

 

* * *



 

 

 

Evlilikte Erkeğin Niyeti

 

284 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅãúÑóÃóÉð áÇ íóÊóÒóæøó ÌõåÇ ÅáÇø áöÌóãÇáöåÇ áóãú íóÑó ÝöíåÇ ãÇ íõÍöÈøõ æóãóäú ÊóÒóæøóÌóåÇ áöãÇáöåÇ áÇ íóÊóÒóæøóÌõåÇ ÅáÇø áóåõ æóßóáóåõ Çááåõ Çöáóíúåö¡ ÝóÚóáóíúßõãú ÈöÐÇÊö ÇáÏøöíäö.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 399

284-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir ka­dınla sadece yüzünün güzelliği için evlenen kimse (din ve ahlakını göz önünde bulundurmayan kimse) şüphe­siz ki onda sevdiği şeyi bulamaz. Her kim de bir kadınla malı için evlenirse Allah da onu o malıyla baş başa bı­rakır. O halde siz dindar olanlarını seçiniz.” (Zira bütün hayır ve saadet onun varlığında gizlidir.)

et-Tehzib, c. 7, s. 399

 

* * *

 

285 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅãúÑóÃóÉð íõÑöíÏõ ãóÇáóåÇ Ãó áúÌóÃó åõ Çááåõ Åöáì Ðáößó ÇáãÇáö.

ÇáßÇÝí / 5 / 333

285-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla malı için evlenirse Allah onu o malıyla baş başa bırakır. (Yani zorluklar karşısında ilahi inayet ve lütuftan mahrum bırakır.)

el-Kafi, c. 5, s. 333

 

* * *

 

286 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅöãúÑóÃóÉð áöãÇáöåÇ æóßóáóåõ Çááåõ Çöáóíúåö æóãóäú ÊóÒóæøóÌóåÇ áöÌóãÇáöåÇ ÑóÃì ÝíåÇ ãÇ íóßúÑóåõ æóãóäú ÊóÒóæøóÌóåÇ áöÏíäöåÇ ÌóãóÚó Çááåõ áóåõ Ðáößó.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 399

286-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla malı için evlenire Allah onu o malına havale eder. Her kim bir kadınla güzelliği için evlenirse onda istemediği şeyleri görür. Her kim de bir kadınla dini için evlenirse Allah bütün o güzellikleri kendisi için bir araya toplar.”

et-Tehzib, c. 7, s. 399

 

* * *

 

287 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÊóÒóæøóÌó ÅöãúÑóÃóÉð áöÌóãÇáöåÇ ÌóÚóáó Çááåõ ÌóãÇáóåÇ æóÈÇáÇð Úóáóíúåö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 53

287-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla güzelliği için evlenirse Allah o kadının gü­zelliğini kendisi için bir günah ve azab sebebi kılar.”

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 53

 

* * *

 

288 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÓóÌøóÇÏ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÊóÒóæøóÌó áöáøåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóáöÕöáóÉö ÇáÑøóÍöãö ÊóæøóÌóåó Çááåõ ÈöÊÇÌö Çáúãõáúßö æóÇáúßÑÇãóÉö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 385

288-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle ve sıla-ı rahim için evlenen kimseye Allah mülk ve keramet tacını giydirir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385

 

* * *

 

289 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áÇ ÊóäúßöÍö ÇáúãóÑÃóÉó áöÌóãÇáöåÇ ÝóáóÚáøó ÌóãÇáóåÇ íõÑÏöíåÇ æóáÇ áöãÇáöåÇ ÝóáóÚóáø ãÇáåÇ íõØúÛíåÇ æóàäúßóÍö ÇáúãóÑÃóÉó áöÏíäöåÇ.

ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ / 3 / 85

289-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın­larla güzelliği için evlenmeyin. Zira güzelliği iffetsizli­ğine neden olabilir. Kadınlarla malı için de evlenmeyin, zira malı da tuğyan ve isyanına neden olabilir. Kadınla dini için evlenen kimseye, Allah bütün bu güzellikleri bir araya toplar.”

el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 85

 

* * *


 

 

 


 

 

 

Geçimini Temin Etmek

 

 

290 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóáúÚõæäñ ãóáúÚõæäñ  ãóäú íõÖóíøöÚõ ãóäú íóÚõæáõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 168

290-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Melun­dur,  ailesini zayi eden/muhtaç bırakan kimse melun­dur.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakir, c. 3, s. 168

 

* * *

 

291 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÕóÈóÑó Úóáì ÎõáúÞö ÅãúÑÃóÉ ÓóíøöÆóÉö ÇáúÎõáúÞö æóÇÍúÊóÓóÈó Ýí Ðáößó ÇáÇÌúÑó ÃÚúØÇåõ Çááåõ ËóæÇÈó ÇáÔøÇßöÑíäó.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 / 16

291-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim hanımının kötü ahlakına sabrederse (küstahlığı sebe­biyle ona kızmaz onu dövmez, kötü laf etmez, iyi ge­çindirir ve ayni ile mukabelede bulunmazsa) sabır mü­kafatını Allah’tan dilemelidir. Allah-u Teala şükredenle­rin sevabını mutlaka verecektir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 16

 

* * *

 

292 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÇáúßÇÏøõ Úóáì ÚöíÇáöåö ßÇáúãõÌÇåöÏö Ýí ÓóÈíáö Çááåö.

ÇáßÇÝí / 5 / 88 æãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 168

292-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ailesinin geçimi için çalışan kimse Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.”

el-Kafi, c. 5, s. 88

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168

 

* * *

 

293 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ßóÝì ÈöÇáúãóÑúÁö ÅöËúãÇð Ãóäú íõÖóíøöÚó ãóäú íóÚõæáõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå /  3 / 168

293-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkek için ailesini zayi etmesi/nafakasız terk etmesi kendisine günah olarak yeter.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168

 

* * *

 

 

294 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãöäú ÓóÚÇÏóÉö ÇáúãóÑúÁö Ãó äú íóßõæäó ÇáúÞóíøöãó Úóáì ÚöíÇáöåö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå /  3 / 168

294-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ailesinin sorumluğunu üstlenmek erkeğin saadet ve mutluluğun­dandır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168

 

* * *

 

295 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì :

æóãöäú ÂíÇÊöåö Ãóäú ÎóáóÞó áóßõãú ãöäú Ãó äúÝõÓößõãú Ãó ÒúæÇÌÇð áöÊóÓúßõäõæÇ ÅöáóíúåÇ æóÌóÚóáó Èóíúäóßõãú ãóæóÏøóÉð æóÑóÍúãóÉð Åöäøó Ýí Ðáößó áÇíÇÊ áöÞóæã íóÊóÝóßøóÑõæäó.

ÓæÑÉ ÇáÑæã / 30 / 21

295-Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının bel­gelerindendir. Bunlarda, düşünen kavim için dersler  vardır.”

Rum Suresi/21

 

* * *

 

296 Ü Ýí ÈöÍÇÑö ÇáÇäúæÇÑö Úóäö ÇáäøóÈíøö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :

ÌÇÁóÊú ÇãúÑóÃõÉõ ÚõËúãÇäó Èäö ãóÙúÚõæä Åöáì ÈóíúÊ Ãõãøö ÓóáóãóÉó ÝóÞÇáóÊú áóåÇ: áöãó ÚóØøóáúÊö äóÝúÓóßö ãöäó ÇáØøíÈö æÇáÕøóÈúÛö æÇáúÎóÖÇÈö æóÛóíúÑöåö¿ ÝóÞÇáóÊ: áÇ äøó ÚõËúãÇäó Èäó ãóÙúÚõæä ÒóæúÌöí ãÇ ÞóÑøó Èóäí ãõÐú ßóÐÇ æóßóÐÇ¡ ÞÇáóÊú Ãõ ãøõ ÓóáóãóÉó: æóáöãó ÐÇ¿ ÞÇáóÊú: áÇó äøóåõ ÞóÏú ÍóÑøóãó Úóáì äóÝúÓöåö ÇáäøöÓÇÁó æóÊóÑóåøóÈó¡ ÝóÃóÎúÈóÑóÊú Ãõ ãøõ ÓóáóãóÉó ÑóÓõæáó Çááå  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÈöÐÇáößó æóÎóÑóÌó Çöáì Ãó ÕúÍÇÈöåö æÞÇáó:

Ãó ÊóÑúÛóÈõæäó Úóäö ÇáäøöÓÇÁö  ¡ Åöäøí ÂÊöí ÇáäøöÓÇÁó æÃõ ÝúØöÑõ ÈöÇáäøóåÇÑö æó Ãó äÇãõ Çááøóíúáó¡ Ýóãóäú ÑóÛöÈó Úóäú ÓõäøóÊí ÝóáóíúÓó ãöäøí.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 93 / 73

296-Bihar’ul-Envar kitabında Peygamberden şöyle nakledilmiştir: Osman b. Maz’un’un eşi Ümmü Se­leme’nin evine geldi. Ümmü Seleme kendisine, “Neden güzel koku sürünmüyor, süslenmiyor, kına ve benzeri şey kullanmıyorsun?” diye sordu. O şöyle dedi: Şüphe­siz ki eşim Osman b. Maz’un falan günden beri bana hiç yaklaşmamıştır. Ümmü Seleme, “Neden?” diye sordu. O şöyle dedi: “O kendine kadını haram kılmış ve kenara çekilmiştir.” Bunun üzerine Ümmü Seleme Resulullah (s.a.v)’e bunu haber verdi. Resulullah (s.a.v) ise hemen ashabını toplayarak onlara şöyle buyurdu:

“Kadınlardan yüz mü çeviriyorsunuz, şüphesiz ki ben kadınların yanına gidiyorum, gündüzleri yemek yi­yorum, geceleri uyuyorum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse şüphesiz ki benden değildir.”

Bihar’ul-Envar, c. 93, s. 73

 

 

* * *

 

 

 

297 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

óãóäú ÊóÑóßó ÇáÊøóÒúæöíÌó ãóÎÇÝóÉó ÇáúÚóíúáóÉö ÝóÞóÏú ÃóÓÇÁó ÇáÙøóäøó ÈöÇááåö ÚóÒøóæóÌóáøó.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 3 / 385

297-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim ge­çim korkusu ile evlilikten kaçınırsa Allah azze ve celle’ye kötü zanda bulunmuştur. (Allah’ı kullarına rızık vermekten aciz kabul etmiştir.)

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385

 

* * *

 

298 Ü Úóäö ÇáÇãÇãö ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇá: Åöäøó ÅãúÑÃóÉð ÓóÃóáóÊú Ãó ÈÇ ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÝóÞÇáóÊú: Ãó ÕúáóÍóßó Çááåõ Åöäøí  ãõÊóÈóÊøöáóÉñ¡ ÝÞÇáó áóåÇ: æóãóÇ ÇáÊøóÈóÊøõáõ ÚöäúÏóßö¿ ÞÇáóÊ: áÇ ÃõÑíÏõ ÇáÊøóÒúæöíÌó Ãó ÈóÏÇð¡ ÞÇáó: æóáöãó¿ ÞÇáóÊú: Ãó áúÊóãöÓõ Ýí Ðáößó ÇáúÝóÖúáó¡ ÝÞÇáó  Úáíå ÇáÓøáÇã: ÅöäúÕóÑöÝí¡ Ýóáóæú ßÇäó Ýí Ðáößó ÝóÖúáñ áóßÇäÊú ÝÇØöãóÉõ ÕóáóæÇÊõ Çááåö ÚóáóíúåÇ Ãó ÍóÞøó Èöåö ãöäúßö¡ ÅöäøóÜåõ áóíúÓó Ãó ÍóÏñ íóÓúÈöÞõåÇ Åáóì ÇáúÝóÖúáö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 219

298-Abdussamed b. Beşir, İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kadının biri Ebu Cafer -İmam Sadık- (a.s)’a şöyle dedi: “Allah sana iyilik versin, şüphesiz ki ben dünyayı terk etmiş bir kadınım.” İmam (a.s) kendisine şöyle dedi: “Dünyayı terk etmekten maksadın nedir?” Kadın, “Asla evlenmek istemiyo­rum.”dedi. İmam (a.s), “Neden?” diye sordu. Kadın, “Büyük bir fazilete erişmek istiyorum.”dedi. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Git, eğer bu iş üs­tün bir şey olsaydı şüphesiz ki Fatıma (a.s) sana bundan daha evla ve müstahaktı. Zira kadınlardan hiç kimse ondan daha üstün olamamıştır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 219

 

* * *

 

299 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö Úóáóíúåö ÇáÓøóáÇãõ ÞÇáó: Åöäøó ËóáÇËó äöÓúæóÉ ÃóÊóíúäó ÑóÓõæáó Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝÞÇáóÊ: ÅÍúÏÇåõäøó: Åöäøó ÒóæúÌí áÇ íÃúßõáõ ÇááøóÍúãó¡ æÞÇáóÊö ÇáÇõÎúÑì: Åöäøó ÒóæúÌí áÇ íóÔóãøõ ÇáØøöíÈó¡ æóÞÇáóÊö ÇáÇõÎÑì: Åöäøó ÒóæúÌí áÇ íóÞúÑóÈõ ÇáäøöÓÇÁó¡ ÝóÎóÑóÌó ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã íóÌõÑøõ ÑöÏÇÁóåõ ÍóÊøì ÕóÚöÏó ÇáúãöäúÈóÑó ÝóÍóãóÏó Çááåó æóàËúäì Úóáóíåö Ëõãøó ÞÇáó  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã : ãÇ ÈÇáõ Ãó ÞúæÇã ãöäú Ãó ÕúÍÇÈí áÇ íÃú ßõáõæä ÇááøóÍúãó¡ æáÇ íóÔóãøõæäó ÇáØøöÈó æáÇ íÃú Êõæäó ÇáäøöÓÇÁ.

ÇáßÇÝí / 5 / 496

299-Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Üç ka­dın Peygamber (s.a.v)’in yanına gelerek konuştular. Bi­risi şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim et yemiyor.” Diğeri ise şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim asla kadınlara (bana) yak­laşmıyor.” Diğeri de şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim asla güzel koku sürünmüyor.” Peygamber abasını yerden sürükler bir halde (kızarak) minbere çıktı. Allah’a hamd-u sena ettikten sonra şöyle buyurdu: “Ashabım­dan bir gruba ne olmuş ki et yemiyor, güzel koku sü­rünmüyor ve kadınlara yaklaşmıyor.”

el-Kafi, c. 5, s. 496

 

* * *

 

300 Ü  Úóäö ÇáÇãÇãó ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã: ÞÇá: ÌÇÁóÊú ÅöãúÑÃóÉõ ÚõËúãÇäó Èäö ãóÙúÚõæä Åáóì ÇáäøóÈöíøö   Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝóÞÇáóÊú íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Åöäøó ÚõËúãÇäó íóÕõæãõ ÇáäøóåÇÑó æóíóÞõæãõ Çáøóíúáó ÝóÎóÑÌó ÑóÓõæáõ Çááåö   Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ãõÛúÖöÈÇð íóÍúãöáõ äóÚúáóíúåö ÍÊøì ÌÇÁó Åáì ÚõËúãÇäó ÝóæóÌóÏåõ íõÕóáøöí ÝóÇäúÕóÑóÝó ÚõËúãÇäõ Ííäó ÑÃì ÑóÓõæáõ Çááå  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝóÞÇáó áå:

íÇ ÚõËãÇä áóãú íõÑúÓöáäí Çááåõ ÊóÚÇáì ÈöÇáÑøó åúÈÇäöíøóÉö æóáßöäú ÈóÚóËöäí ÈöÇáÍóäóíÝöíøóÉö ÇáÓøóåúáóÉö ÇáÓøóãúÍóÉö¡ ÃÕõæãõ æóÃõ Õóáøöí æóÇóáúãöÓõ Ãó åúáí Ýóãóäú Ãó ÍóÈøó ÝöØúÑóÊí ÝóáúíóÓúÊóäúøó ÈöÓõäøóÊí æóÅöäøó ãöäú ÓõäøóÊí ÇáäøößÇÍó.

ÇáßÇÝí / 5 / 494

300-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Osman b. Maz’un’un eşi Peygamber (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: “Ya Resulullah şüphesiz ki Osman gündüzleri oruç tutuyor ve geceleri de ibadet ediyor.” Bunun üzerine Peygamber kızarak çıktı. Öyle ki ayakkabılarını elinde taşıyordu. Sonunda Osman’ı namaz kılarken gördü. Osman Peygamber (s.a.v)’i görünce döndü. Peygamber kendisine şöyle buyurdu: Ey Osman, Allah beni ruhbaniyet ile göndermemiştir. Beni hanif/adil, kolay ve fıtrat ile uyumlu bir din üzere gönderdi. Ben de oruç tutuyorum, namaz kılıyorum, ehlimle muaşeret ediyo­rum. O halde her kim benim fıtrat ve dinimi severse, benim sünnetime uymalıdır. Sünnetimden biri de şüp­hesiz ki nikahtır/evliliktir.

el-Kafi, c. 5, s. 494

 

* * *

 


 

 

 

Eşine Saygı Göstermek

 

301 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

æóíúáñ áÇöãúÑóÃóÉ Ãó ÛúÖóÈóÊú ÒóæúÌóåÇ æóØõæÈì áÇöãúÑóÃÉ ÑóÖöíó ÚóäúåÇ ÒóæúÌõåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 8 / 310

301-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eşi ken­disine gazab eden kadına eyvahlar olsun. Eşi kendisin­den razı olan kadına ne mutlu.”

Bihar’ul-Envar, c. 8, s. 310

 

* * *

 

302 ÜÞÇáóÊú ÝÇØöãÉõ ÚóáóíúåÇ ÇáÓøóáÇãõ:

ÎöíÇÑõßõãú Çóáúíóäúßõãú ãóäÇßöÈóå æó ÇóßúÑóãóåõãú áöäöÓóÇÆöåöãú

ÏáÇÆá ÇáãÇãå Úä ÇÈä ÇáÍÓíä ãÍãÏ Èä åÇÑæä

302-Hz. Fatıma (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizin en iyileriniz/hayırlı olanlarınız insanlara karşı en iyi/yumuşak davrananlarınızdır. En değerli olanlarınız ise eşlerine karşı en merhametli ve bağışlayıcı olanları­nızdır.”

Delail’ul-İmame/İbn’il-Huseyn Muhammed b. Harun

 

* * *

 

303 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ßÇäóÊú áóåõ ÅöãúÑóÃóÊóÇäö Ýóáóãú íóÚúÏöáú ÈóíúäóåõãÇ Ýí ÇáúÞóÓúãö ãöäú äóÝúÓöåö æóãÇáöåö ÌÇÁó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö ãóÛúáõæáÇð ãÇÆöáÇð ÔöÞøõåõ ÍóÊøì íóÏúÎõáó ÇáäøÇÑó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 7 / 214

303-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: İki eşi ol­duğu halde nefsi ve malı hususunda adalete riayet et­meyen kimse kıyamet günü bedeninin yarısı zincire vu­rulmuş ve diğer yarısı da doğrulmamış bir halde cehen­nem ateşine girer.”

Bihar’ul-Envar, c. 7, s. 214

 

* * *

 

304 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäö ÇöÊøóÎóÐó ÅöãúÑóÃóÉð ÝóáúíõßúÑöãúåÇ¡ ÝóÅöäøóãÇ ÅöãúÑóÃÉõ ÃóÍóÏößõãú áõÚúÈóÉñ¡ Ýóãóäö ÇÊøóÎóÐóåÇ ÝóáÇ íõÖóíøöÚúåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 224

304-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kadın ile evlenen ona ikram etmelidir. Eşleriniz birer oyuncak (insana huzur veren bir şey) gibidir. Onu alan zayi et­memelidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 224

 

* * *

305 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóÏÇÑõæåõäøó ßöáøö ÍÇá æóÃó ÍúÓöäõæÇ áóåõäøó ÇáúãóÞÇáó áóÚóáøóåõäøó íõÍúÓöäøó ÇáúÝöÚÇáó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 223

305-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “(Her ne kadar kadınlar görevlerini yapmasa da) onlarla her durumda geçinmeye çalışın ve onlara güzel sözler söyleyin. Umulur ki kendilerini düzeltir, işlerini güzelleştirirler.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 223

 

* * *

 

306 Ü Úóäú ãõæÓóì Èúäö ÌóÚúÝóÑ¡ Úóäú ÂÈÇÆöåö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã¡ ßõáøóãÇ ÇöÒúÏÇÏó ÇáúÚóÈúÏõ ÇíãÇäÇð ÅÒÏÇÏó ÍõÈøÇð áöáäøöÓÇÁö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 228

306-Musa b. Cafer babalarından Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “İnsanın imanı art­tıkça kadınlar hakkındaki sevgisi ve duygusu da artar.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 228

 

* * *

 

307 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÍõÈøöÈó Åöáíøó ãöäó ÇáÏøõ äúíÇ ËóáÇËñ: ÇáäøöÓÇÁõ æÇáØøöíÈõ¡ æóÞõÜÑøóÉõ Úóíúäí Ýí ÇáÕøóáÇÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 76 / 141 æ ÇáÎÕÇá / 1 / 183

307-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dünya­dan bana sadece kadın ve güzel koku sevdirildi; ama gözümün nuru namazdadır.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 141 ve el-Hisal, c. 1, s. 183

 

* * *

 

308 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÔóÑøõ ÇáäøÇÓö ÇáúãõÖóíøöÞõ Úóáì Ãó åúáöåö.

äæÑ ÇáÇÈÕÇÑ ááÔÈáäÌí

308-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsanların en kötüsü (maddi açıdan) ailesini darlıkta koyandır.”

Nur’ul-Ebsar Lil-Şeblenci

 

* * *

 


 

 

 

Kadın ve Eşini Hoşnut Etmesi

 

 

309 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ ÔóÝíÚó áöáúãóÑúÃÉö ÇóäúÌóÍõ ÚöäúÏó ÑóÈøöåÇ ãöäú ÑöÖÇ ÒóæúÌöåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 81 / 345

309-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Rabbi nezdinde kadınlar için en üstün şefaatçi, sadece eşinin rızayetidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 81, s. 345

 

* * *

 

310 Ü Ñóæì Ãó ÈõæÇ ÇáúÍóÓóäö ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú  ÇóãíÑó ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÎóíÑõ äöÓÇÆößõãú ÇáúÎóãúÓõ Þíáó íÇ ÇóãíÑó ÇáúãõÄãöäíäó æóãóÇ ÇáúÎóãúÓõ ÞÇáó ÇáúåóíøöäóÉõ ÇááøóÜíøöäóÉõ ÇáãõæÇÊöíóÉõ ÇáøóÊí ÅÐÇ ÛóÖöÈó ÒóæúÌõåÇ áóãú ÊóßúÊóÍöáú ÈöÛõãúÖ ÍóÊøì íóÑúÖì æóÇöÐÇ ÛÇÈó ÚóäúåÇ ÒóæúÌõåÇ ÍóÝöÙóÊúåõ Ýí ÛóíúÈóÊöåö ÝóÊöáúßó ÚÇãöáñ ãöäú ÚõãøÇáö Çááåö æÚÇãöáõ Çááåö áÇ íóÎíÈõ.

ÇáßÇÝí / 5 / 324

310-Ebu’l Hasan er-Rıza (a.s) Emir’el-Müminin Ali (a.s)’dan şöyle rivayet etmiştir: “Kadınlarınızın en iyisi beş kişidir.” Kendisine, “O beş kişi kimlerdir ey Emir’el-Müminin?” diye sorulunca da şöyle buyurdu:

1-Eşine karşı mütevazi ve tekebbürsüz veya masraf­sız olan.

2-Yumuşak ahlaklı olan

3-Eşi ile uyumlu ve tüm işlerinde kendisine yardımcı olan

4-Eşini kızgın ve bitkin gördüğünde onu razı etme­den asla gözlerine uyku girmeyen

5-Eşi yanından ayrılınca gıyabında (malını, yüzsu­yunu, çocuklarını ve iffetini) koruyan… (Daha sonra şöyle buyurdu:) “Bu kimseler Allah’ın işçilerinden bir işçi sayılır ve şüphesiz ki Allah’ın işçisi olanlar asla ümitsiz olmaz, isteklerine nail olurlar.”

el-Kafi, c. 5, s. 324

 

* * *

 

311 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Ãó íøõãÇ ÅöãúÑóÃó É ÈÇÊóÊú æóÒóæúÌõåÇ ÚóáóíúåÇ ÓÇÎöØñ Ýí ÍóÞøò áóãú ÊõÞúÈóáú ãöäúåÇ ÕóáÇÉñ ÍóÊøì íóÑúÖì ÚóäúåÇ.

ÇáßÇÝí / 5 / 507

311-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eşi haklı olarak kendisine gazab ettiği halde geceyi geçiren kadı­nın, eşi kendisinden razı olmadıkça asla namazı kabul olmaz.”

el-Kafi, c. 5, s. 507

 

* * *

 

312 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÍóÞøõ ÇáÑøóÌõáö Úóáóì ÇáúãóÑúÃóÉö¡ ÅöäÇÑóÉõ ÇáÓøöÑÇÌö æóÅöÕúáÇÍõ ÇáØøÚÇãö æóÃóäú ÊóÓúÊóÞúÈöáóåõ ÚóäúÏó ÈÇÈö ÈóíúÊöåÇ ÝóÊóÑóÍøóÈó Èöåö æóÃó äú áÇ ÊóãúäóÚóåõ äóÝúÓóåÇ ÅáÇø ãöäú ÚöáøóÉ.

ãßÇÑã ÇáÇÎáÇÞ / 2 / 246

312-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Erkeği kadın üzerindeki hakkı kandili (ışığı) yakması, yemek hazırlaması, kapının eşiğine kadar kendisini güzel sözler ile uğurlaması ve özrü olmadıkça nefsini eşinden sa­kınmamasıdır.

Mekarim’ul-Ahlak, c. 2, s. 246

 

* * *

 

313 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

áÇ ÊõÄóÏøöí ÇáúãóÑúÃóÉõ ÍóÞøó Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÍÊøì ÊõÄóÏøöí ÍóÞøó ÒóæúÌöåÇ.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 14 / 257

313-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın eşinin hakkını eda etmedikçe asla Allah’ın hakkını eda edemez.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 14, s. 257

 

* * *

 

314 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÌÇÁóÊú ÅãúÑóÃÉñ Åöáì ÇáäøöÈöíøö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝóÞÇáóÊú íÇ ÑóÓõæáó Çááåö ãÇ ÍóÞøõ ÇáÒøóæúÌö Úóáóì ÇáúãóÑúÃóÉö¿ ÝóÞÇáó: Ãóäú ÊõØöíÚóåõ æóáÇ ÊóÚúÕöíåõ .

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 10 / 527

314-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Kadının biri Nebi (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: Ya Resulullah, er­keğin kadın üzerindeki hakkı nedir?” Resulullah şöyle buyurdu: “Ona itaat etmen ve isyan etmemendir.”

Vesail’uş-Şia, c. 10, s. 527

* * *

 


 

 

 

İyi Kadının Özellikleri

 

 

315 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãÇãöäú  ÇöãúÑÃóÉ ÊóÓúÞí ÒóæúÌóåÇ ÔóÑúÈóÉð ãöäú ãÇÁ ÅáÇø ßÇäó ÎóíúÑÇð áóåÇ ãöäú ÚöÈÇÏóÉö ÓóäóÉö ÕöíÇãö äóåÇÑöåÇ æóÞöíÇãö áóíúáóåÇ.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20 / 172

335-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının eşine (bir bardak) su içirmesi kendisi için gündüzleri oruç, geceleri ise ibadet edilen bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır.”

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 172

 

* * *

 

316 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

... æóÚóáóíúåÇ Ãó äú ÊóØöíÈó ÈóÃó ØúíóÈö ØöíÈöåÇ æóÊóáúÈóÓó ÈöÃó ÍúÓóäö ËöíÇÈöåÇ æóÊóÒó íøóäó ÈöÇóÍúÓóäö ÒíäóÊöåÇ æóÊóÚúÑöÖó äóÝúÓóåÇ Úóáóíúåö ÛõÏúæóÉð æóÚóÔöíøóÉð.

ÇáßÇÝí / 5 / 508

316-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının (eşi için) en güzel kokular sürmesi, en güzel elbiseler gi­yinmesi, en güzel süsler ile süslenmesi ve gece gündüz nefsini eşine takdim etmesi kadının görevi­dir/hakkıdır.”

el-Kafi, c. 5, s. 508

 

* * *

 

317 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÌöåÇÏõ ÇáúãóÑúÃóÉö ÍõÓúäõ ÇáÊøóÈóÚøõáö.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ¡ ÇáßáãÇÊ ÇáÞÕÇÑ / 494

317-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle  buyur­muştur: “Kadının cihadı eşine iyi eşlik etmesidir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/494

 

* * *

 

318 Ü Úóäú ÃóÈí ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã¡ ÞÇáó Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó ÅöÐÇ ÃÑóÏúÊõ Ãó äú Ãó ÌúãóÚó áöáúãõÓúáöãö ÎóíúÑó ÇáÏøõ äúíÇ æóÇáÇÎöÑóÉö¡ ÌóÚóáúÊõ áóåõ ÞóáúÈÇð ÎÇÔöÚÇð¡ æóáöÓÇäÇð ÐÇßöÑÇð¡ æóÌóÓóÏÇð Úóáóì ÇáúÈóáÇÁö ÕÇÈöÑÇð¡ æóÒóæúÌóÉð ãõÄúãöäóÉð ÊóÓõÑøõåõ ÅÐÇ äóÙóÑó ÅöáóíúåóÇ æóÊóÍúÝóÙõåõ ÅÐÇ ÛÇÈó ÚóäúåÇ Ýí äóÝúÓöåÇ æóãÇáöåö.

ÇáßÇÝí / 5 / 327

318-Ebi Cafer (a.s), Resulullah (s.a.v)’in şöyle bu­yurduğunu nakletmiştir: “Allah azze ve celle şöyle bu­yurmuştur: “Bir Müslüman için dünya ve ahiret hayrını bir araya toplamak istediğimde kendisi için huşu dolu bir kalp, çok zikreden bir dil, belalara sabreden bir be­den, baktığında kendisini sevindirecek ve kendisi olma­dığında/gıyabında malını ve nefsini koruyacak mümin bir eş karar kılarım/nasip ederim.”

el-Kafi, c. 5, s. 327

 

* * *

 

319Ü ÞÇáóÊú ÝÇØãÉ ÚóáóíúåÇ ÇáÓøáÇã:

ÑõæÍöíó áöÑæÍßó ÇáÝöÏÇÁ. æóäóÝúÓí áöäóÝúÓößó ÇáæöÞÇ¡ íÇ ÇÈÇ ÇáÍóÓóäú! Çöäú ßõäúÊó Ýí ÎíÑò ßõäúÊõ ãóÚóßó æóÇöäú ßõäúÊó Ýí ÔóÑøò ßõäúÊõ ãóÚóßú

319-Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ruhum ruhuna feda olsun ve nefsim seni belalardan korumaya kalkan olsun ey Ebe’l-Hasan! (Hz. Ali); Eğer sen hayır ve iyilikte olursan, ben de seninle beraber olurum ve eğer sen zorluk ve belalarda olursan, yine de seninle be­raber olurum.”

 

* * *

 

320 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ãóáúÚõæäóÉñ ãóáúÚõæäóÉñ  ÅöãúÑóÃÉñ ÊõÄúÐí ÒóæúÌóåÇ æóÊóÛõãøõåõ  ¡ æóÓóÚöíÏóÉñ ÓóÚíÏóÉñ ÅãúÑÃÉñ ÊõßúÑöãõ ÒóæúÌóåÇ æóáÇ ÊõÄúÐöíåö æóÊõØöíÚõåõ Ýí ÌóãöíÚö Ãó ÍúæÇáöåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 252

320-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Melun­dur, mel’undur; eşine eziyet eden ve üzen kadın mel’undur. Ne mutlu, ne mutlu; eşine ikram eden, ona eziyet etmeyen ve tüm durumlarda kendisine itaat eden kadına ne mutlu!”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 252

 

* * *

 

321 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó ãöäú ÎóíúÑö äöÓÇÆößõãú ÇáúæóáõæÏó ÇáúæóÏõæÏó ÇáÓøóÊíÑÉó ÇáúÚóÝíÝóÉó ÇáúÚóÒöíÒóÉó Ýí Ãó åúáöåÇ ÇáÐøóáíáóÉó ãóÚó ÈóÚúáöåÇ ÇáúãõÊóÈóÑøöÌóÉó ãöäú ÒóæúÌöåÇ ÇáúÍóÕÇäó Úóäú ÛóíúÑöåö ÇáøóÊí ÊóÓúãóÚõ Þóæúáóåõ æóÊõØíÚõ Ãó ãúÑóåõ æóÇöÐÇ ÎóáÇÈöåÇ ÈóÐóáóÊú áóåõ ãÇ ÃóÑÇÏó ãöäúåÇ¡ æóáóãú ÊóÈóÐøóáú ßóÊóÈóÐøõáö ÇáÑøóÌõáö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 5 / 18 / 367  æÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 235

321-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki en iyi kadınlarınız; çok doğurgan, çok se­vimli/muhabbetli, sırları saklayan, iffetli, eşi karşısında mütevazi, ehli (yakınları) karşısında izzetli, süslerini ve güzelliklerini eşine açan, gayrisinden gizleyen, eşinin sözlerini güzel dinleyen, emirlerine itaat eden, yalnız kaldığında kendisinden istediğini veren, sürekli eşi için süslenen ve erkekler gibi süssüz/sade olmayanlardır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 5, s. 18, 367

ve Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 235

 

* * *

 

 

 

322 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãöäú ÓóÚÇÏóÉö ÇáúãóÑúÁö ÇáúãõÓúáöãö ÇáÒøóæúÌóÉõ ÇáÕøÇáöÍóÉõ æóÇáúãóÓúßóäõ ÇáúæÇÓöÚõ æóÇáúãõÑóßóÈõ ÇáúåóäíÁõ æóÇáúæóáóÏõ ÇáÕøÇáöÍõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 98

322-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslü­man erkeğin saadeti şu dört şeye sahip olmadadır:

1-Saliha kadın

2-Geniş bir ev

3-(Kendisini hedefine rahat ve hızlı bir şekilde ulaştı­ran) İyi bir binek

4-(Ahlak ve amelleri iyi olan) Salih bir evlat

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 98

 

* * *

 

323 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÌöåÇÏõ ÇáúãóÑúÃÉö ÍõÓúäõ ÇáÊøóÈóÚøõáö æóÃó ÚúÙóãõ ÇáäøÇÓö ÍóÞøÇð ÚóáóíúåÇ ÒóæúÌõåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 256

323-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının cihadı eşine iyi eşlik etmesidir. Kadının üzerinde en çok/büyük hakkı olan kimse de eşidir.” 

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 256

 

* * *

 



 

 

 

Boşanma ve Neticeleri

 

324 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì:

æÅÐÇ ØóáøóÞúÊõãõ ÇáäøöÓÂÁó ÝóÈóáóÛúäó Ãó Ìóáóåõäøó ÝóÃóãúÓößõæåõäøó ÈöãóÚúÑõæÝ Ãóæú ÓóÑøöÍõæåõäøó ÈöãóÚúÑõæÝ æáÇ ÊõãúÓößõæåõäøó ÖöÑÇÑÇð áöÊóÚúÊóÏõæÇ æóãóäú íóÝúÚóáú Ðöáößó ÝóÞóÏú Ùóáóãó äóÝúÓóåõ æóáÇ ÊóÊøóÎöÐõæÇ ÂíÇÊö Çááåö åõÒõæÇð æóÇÐúßõÑõæÇ äöÚúãóÉó Çááå Úóáóíúßõãú æóãóÇ Ãó äúÒóáó Úóáóíúßõãú ãöäó ÇáúßöÊÇÈö æóÇáúÍößúãóÉö íóÚöÙõßõãú Èöåö æó Ç ÊøóÞõæÇ Çááåó æóÇÚúáóãõæÇ Ãó äøó Çááåó Èößõáøö ÔóíÁ Úóáöíãñ.

ÓæÑÉ ÇáÈÞÑÉ / 2 / 231

324-Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları güzel­likle tutun, ya da güzellikle bırakın, haklarına tecavüz etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; böyle yapan şüphesiz kendisine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın; Allah'ın üzerinize olan ni­metini,  öğüt vermek üzere size indirdiği Kitab ve hik­meti anın, Allah'tan sakının, Allah'ın her şeyi bildiğini bilin.”

Bakara Suresi/231. ayet

 

* * *

 

325 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóÒóæøóÌõæÇ æóáÇ ÊõØóáøöÞõæÇ ÝóÇöäøó ÇáØøóáÇÞó íóåúÊóÒøõ ãöäúåõ ÇáúÚóÑúÔõ.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 22 / 9

325-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlenin, boşanmayın, zira Allah’ın arşı boşanmadan dolayı tit­rer.”

Vesail’uş-Şia, c. 22, s. 9

 

* * *

 

326 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

Åöäøó Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó íõÍöÈøõ ÇáúÈóíúÊó ÇáøóÐí Ýöíåö ÇáúÚõÑÓõ æóíõÈúÛöÖõ ÇáúÈóíúÊó ÇáøóÐí Ýöíåö ÇáØøóáÇÞõ æóãÇ ãöäú ÔóíÁ Ãó ÈúÛóÖó Åáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäó ÇáØøóáÇÞö.

ÇáßÇÝí / 6 / 54

326-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah azze ve celle içinde evlilik olan evi sever. Ha­keza içinde boşanmanın gerçekleştiği evden ise nefret eder.”

el-Kafi, c. 6, s. 54

 

* * *

 

327 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó Çááå ÚóÒøóæóÌóáøó íõÈúÛöÖõ Ãó æú íóáúÚóäõ ßõáøó ÐóæøÇÞ ãöäó ÇáÑøöÌÇáö æóßõáøó ÐóæøÇÞóÉ ãöäó  ÇáäøöÓÇÁö.

ÇáßÇÝí / 6 / 54

327-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki Allah azze ve celle evlilik veya boşanmadan maksadı, sadece tat almak/şehvetini tatmin etmek olan kadın ve erkekten buğz eder, (veya onlara) lanet eder.”

el-Kafi, c. 6, s. 54

 

* * *

 

328 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú Óóáöãó ãöäú äöÓÇÁö Ãõ ãøóÊí ãöäú Ãó ÑúÈóÚö ÎöÕÇá ÝóáóåóÇ ÇáúÌóäøóÉõ ¡ ÅÐÇ ÍóÝöÙóÊú ãÇ Èóíúäó ÑöÌúáóíúåÇ æóÃó ØÇÚóÊú ÒóæúÌóåÇ æóÕóáøóÊú ÎóãúÓóåÇ æóÕÇãóÊú ÔóåúÑóåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 104 / 107

328-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şu dört haslete sahip olan ümmetimin kadınları şüphesiz ki cennete girer: Namusunu korur, eşine itaat eder, beş vakit namazını kılar ve Ramazan ayında oruç tutarsa...”

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 107

 

* * *



 

 

 

Harama Bakmaktan Sakınmak

 

 

 

329 Ü ÞÇáó Çááåõ ÊóÚÇáì:

Þõáú áöáúãõÄúãöäíäó íóÛõÖøõæÇ ãöäú ÃÈúÕÇÑöåöãú æóíóÍúÝóÙõæÇ ÝõÑõæÌóåõãú Ðáößó ÃÒúßì áóåõãú Åöäøó Çááåó ÎóÈíÑñ ÈöãÇ íóÕúäóÚõæäó.

ÓæÑÉ ÇáäæÑ ÇáÑÞã 24 ÇáÇíÉ 30

329-Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Mümin er­keklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevir­sinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu, onların arın­masını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır.”

Nur Suresi 30. ayet

 

* * *

 

330 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÇáäøóÙóÑõ Óóåúãñ ãöäú ÓöåÇãö ÅÈúáöíÓó ãóÓúãõæãñ ãóäú ÊóÑóßóåÇ áöáøåö ÚóÒøóæóÌóáøó áÇ áöÛóíúÑöåö Ãó ÚúÞóÈóåõ Çááåõ ÅöíãÇäÇð íóÌöÏõ ØóÚúãóåõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 / 18

330-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Meşru olmayan bakış iblisin zehirli oklarından biridir. Her kim Allah azze ve celle için –başkası için değil- haram ba­kıştan kaçınırsa Allah da kendisine tadına varacağı bir iman verir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 18

 

 

* * *

 

331 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÝóÒöäóì ÇáúÚóíúäóíúäö ÇáäøóÙóÑõ¡ æóÒöäóì ÇáúÝóãö ÇáúÞõÈúáóÉõ¡ æóÒöäóì ÇáúíóÏóíúäö ÇááøóãúÓõ ÕóÏøóÞó ÇáúÝóÑÌõ Ðöáößó Ãó ãú ßóÐøóÈó.

ÇáßÇÝí / 5 / 559

331-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gözlerin zinası haram bakışlardır. Ağzın zinası haram öpüşme­dir. Ellerin zinası haram dokunmadır; cinsel ilişki vaki olsun veya olmasın… (Yani her ne kadar cinsel ilişkide bulunmasa da bu haram işlerden birini yapan kimse bu organlarıyla zina etmiş sayılır ve de azap görecektir. Zira bu davranışları da onun iffetsizliğini ortaya koy­maktadır.)”

el-Kafi, c. 5, s. 559

 

 

* * *

 

 

 

 

332 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóÚóä ÑóÓõæáõ Çááåö Õóáøóì Çááå Úóáóíúåö æóÂáöåö æóÓóáøóãó ÑóÌõáÇð íóäúÙõÑõ Çöáì ÝóÑúÌö ÅöãúÑóÃóÉ áÇ ÊóÍöáøõ áóåõ¡ æóÑóÌõáÇð ÎÇäó ÃóÎÇåõ Ýí ÅöãúÑóÃóÊöåö¡ æóÑóÌõáÇð íóÍúÊÇÌõ ÇáäøÇÓõ Åáì äóÝúÚöåö ÝóÓóÃó áóåõãõ ÇáÑøõÔúæóÉó.

ÇáßÇÝí / 5 / 559

332-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendi­sine helal olmayan kadının avret mahalline bakan er­keğe Resulullah lanet etmiştir. Hakeza din kardeşinin eşine ihanet eden ve faydalanmak açısından kendisine muhtaç olduklarında insanlardan rüşvet isteyen kimseye de lanet etmiştir.”

el-Kafi, c. 5, s. 559

 

* * *



 

 

 

Kadının Süslenmesi

 

 

333 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Þóæáõ ÇáÑøóÌõáö áöáúãóÑúÃóÉö Åöäøí ÃõÍöÈøõßö áÇ íóÐúåóÈõ ãöäú ÞóáúÈöåÇ Ãó ÈóÏÇð.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 / 10

333-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin kadına, “seni seviyorum” demesi asla kalbinden çık­maz.”

Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 10

* * *

 

334 Ü ÓõÆöáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäö ÇáúÞóÑÇãöáö ÇáÊøöí ÊóÖóÚõåÇ ÇáäøöÓÇÁõ Ýí ÑõÄõÓöåöäøó íóÕöáúäóåõ ÈöÔõÚõæÑöåöäøó ÝóÞÇáó :

áÇ ÈÃúÓó Úóáì ÇáúãóÑúÃóÉö ÈöãÇ ÊóÒóíøóäóÊú Èöåö  áöÒóæúÌöåÇ.

ÇáßÇÝí / 5 / 119

334-İmam Bakır (a.s)’a kadınların başlarına takıp saçlarını tutturdukları tokanın hükmü sorulunca şöyle buyurdu: “Kadının eşi için güzel tokalar ile süslenmesi­nin sakıncası yoktur.”

el-Kafi, c. 5, s. 119

* * *

 

335 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

äóåì ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Ãó äú ÊóÊóÒó íøóäó áöÛóíúÑö ÒóæúÌöåÇ ÝóÇöäú ÝóÚóáóÊú ßÇäó ÍóÞøÇð Úáì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó Ãó äú íõÍúÑöÞóåÇ ÈöÇáäøÇÑõ.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 / 6

335-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Resulullah (s.a.v) kadının eşinden gayrisi için süslenmesini yasaklamıştır. Eşinden gayrisi için süslen­diği takdirde Allah azze ve celle’nin onu ateşi ile yak­ması bir haktır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 6

 

* * *

 

336 Ü Úóäú ÃóÈí ÚóÈúÏö Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã  ÞÇáó:

ßõáøõ ãóäú ÅÔúÊóÏøó áóäÇ ÍõÈøÇð ÅöÔúÊóÏøó áöáúäøöÓÇÁö ÍõÈøÇð.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 14 / 11

336-Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizi (Ehl-i Beyt’i) en çok sevenler, kadınları en çok seven­lerdir.”

Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 11

 

* * *

 

337 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :

ÎóíúÑõ äöÓÇÆößõãú ÇáúÚóÝöíÝóÉõ ÇáúÛóáöãóÉõ .

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 20  / 30

337-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadınlarınızın en hayırlısı iffetli olanlar, eşi için (başkası için değil) süslenip itaat edenlerdir.” 

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 30

 

* * *

 

 

 

 



 

 

 

Zina ve Zararlı Etkileri

 

 

338 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóßúÊõæÈñ Ýí ÇáÊøóæúÑÇÉö: Ãó äóÇ Çááåõ ÞÇÊöáõ ÇáúÞÇÊöáíäó æóãõÝóÞøöÑõ ÇáÒøÇäíäó.

ÇáßÇÝí / 5 / 554

338-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Tevrat’ta şöyle yazılmıştır: Ben Allah’ım, insanları öldüreni öldü­rür ve zina edenleri darmadağın ederim.”

el-Kafi c, 5, s. 554

 

* * *

 

339 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

áöáÒøÇäí ÓöÊøõ ÎöÕÇá: ËóáÇËñ Ýí ÇáÏøõ äúíÇ æóËóáÇËñ Ýí ÇáÇÎöÑóÉö¡ Ãó ãøóÇ ÇáøóÊí Ýí ÇáÏøõ äúíÇ ÝóíóÐúåóÈõ ÈöäõæÑö ÇáúæóÌúåö æóíõæÑöËõ ÇáúÝóÞúÑó æóíõÚóÌøöáõ ÇáúÝóäÇÁó æóÃó ãøóÇ ÇáøÊí Ýí ÇáÇÎöÑóÉö ÝóÓóÎóØõ ÇáÑøóÈøö æóÓõæÁõ ÇáúÍöÓÇÈö æóÇáúÎõáõæÏõ Ýí ÇáäøÇÑö.

ÇáßÇÝí / 5 / 541

339-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zina eden kimsenin üçü dünyada, üçü de ahirette olmak üzere altı sıfatı vardır: Dünyada olan üç sıfat; yüzündeki nurunu (nuraniyetini) gidermesi, kendisini fakir kılması ve ömrünü kısaltmasıdır. Ahirette olan üç sıfat ise; Al­lah’ın gazabı, hesabının kötü oluşu ve cehennemde te­melli kalışıdır.”

el-Kafi, c. 5, s. 641

 

* * *

 

340 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó íøõåÇ ÇáäøÇÓõ áÇ ÊóÒúäõæÇ ÝóÊóÒúäíó äöÓÇÁõßõãú¡ ßóãÇ ÊÖÏöíäõ ÊõÏÇäõ.

ÇáßÇÝí / 5 / 554

340-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey İn­sanlar, zina etmeyin; aksi takdirde eşleriniz de zina eder. Yaptığın her işin aynısı sana da yapılır.”

el-Kafi, c. 5, s. 554

 

* * *

 

341 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

æóãóäö ÇöáúÊóÒóãó ÅöãúÑóÃóÉð ÍóÑÇãÇð ÞõÑöäó Ýí ÓöáúÓöáóÉ ãöäú äÇÑ ãóÚó ÔíúØÇä ÝóíõÞúÐóÝÇäö Ýí ÇáäøÇÑö.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 / 14

341-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kendi­sine haram olan bir kadını yaklaşan kimse, şeytan ile birlikte ateşten zincire vurulur ve cehenneme atılır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 14

 

 

* * *

 

 

342 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ßõáøõ ãÇ Ãó äúÒóáó Èöåö ÇáÑøóÌõáõ ãÇÁóåõ Ýí åÐÇ æóÔöÈúåöåö Ýóåõæó Òöäì.

ÇáßÇÝí / 5 / 541

342-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin, bu ve benzeri yollar ile (haram yollar ile) boşalması da zina sayılır.”

el-Kafi c. 5, s. 541

 

* * *

 

343 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

... ãóáúÚõæäñ ãóáúÚõæäñ  ãóäú äóßóÍó ÈóåöíãóÉð.

ÇáßÇÝí / 2 / 270

343-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hayvan­lar ile cinsel ilişkide bulunan mel’undur, mel’undur.

el-Kafi, c. 2, s. 270

 

* * *

 

344 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÓöÍÇÞõ ÇáäøöÓÇÁö Èóíúäóåõäøó Òöäì.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 5 / 316

344-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kadınların birlikte yatması da (lezbiyencilik ve sevicilikleri de) zi­nadır.”

Kenz’ul-Ummal c. 5, s. 316

 

* * *

 


 

 

 


 

 

 

İslam’da Sağlık Meselesi

 

 

345 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ËóáÇËóÉñ íõÍöÈøóåóÇ Çááå: ÞöáøóÉõ ÇáßóáÇãö æóÞöáøóÉõ ÇáúãóäÇãö æóÞöáøóÉõ ÇáØøóÚÇãö¡ ËóáÇËóÉ íõÈúÛöÖõåÇ Çááåõ: ßóËúÑóÉõ ÇáúßóáÇãö æóßóËúÑóÉõ ÇáúãóäÇãö æóßóËúÑóÉõ ÇáØøóÚÇãö.

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 92

345-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah şu üç şeyi sever: Az konuşmayı, az uyumayı ve az ye­meyi… Şu üç şeyden de Allah buğz eder: Çok konuş­maktan, çok uyumaktan ve çok yemekten…”

el-İsna Aşeriye, s. 92

 

* * *

 

346 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÊóäóÙøóÝõæÇ Èößõáøö ãóÇ ÇÓúÊóØóÚúÊõãú¡ ÝóÇöäøó Çááåó ÊóÚÇáì Èóäóì ÇáÇÓúáÇãó Úóáóì ÇáäøóÙÇÝóÉö¡ æóáóäú íóÏúÎõáó ÇáúÌóäøóÉó ÅáÇø ßõáøõ äóÙöíÝ.

ßäÒ ÇáÚãÇá / 20062

346-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gücünüz yettiğince temiz olun, şüphesiz ki Allah-u Teala İslam’ı temizlik üzere bina etmiştir. Temiz olmayanlar cennete de giremez.”

Kenz’ul-Ummal, 20062

 

* * *

 

347 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅÏúãÇäõ ÇáÔøóÈóÚö íõæÑöËõ Ãó äæÇÚó ÇáúæóÌóÚö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 359

347-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Çok yemek bir çok hastalıklara neden olur.”

Gurer’ul-Hikem, s. 359

 

* * *

 

348 Ü Úóäö ÇáúÍóÓóäö Èúäö Ìóåúã ÞÇáó: ÞÇáó Ãó Èõæ ÇáúÍóÓóäö ãõæÓóì Èúäõ ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã: ÎóãúÓñ ãöäó ÇáÓøõäóäö Ýí ÇáÑøóÃÓö æóÎóãúÓñ Ýí ÇáúÌóÓóÏö: ÝóàãøóÇ ÇáøóÊí Ýí ÇáÑøóÃúÓö: ÝóÇáÓøöæÇßõ¡ æóÃó ÎúÐõ ÇáÔøÇÑöÈö¡ æóÝóÑúÞõ ÇáÔøóÚúÑö¡ æóÇáúãóÖúãóÖóÉõ æóÇáÇÓúÊöäúÔÇÞõ¡ æóÃó ãøÇ ÇáøóÊí Ýí ÇáúÌóÓóÏö¡ ÝóÇáúÎöÊÇäõ¡ æóÍóáúÞõ ÇáúÚÇäóÉö¡ æóäóÊúÝõ ÇáÇÈúØóíúäö¡ æóÊóÞúáöíãõ ÇáÇÙúÝÇÑö¡ æóÇáÇÓúÊöäúÌÇÁõ.

ÇáÎÕÇá / 125

348-Hasan b. Cehm şöyle diyor: Ebu’l-Hasan Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur: Sünnetlerden beş şey insanların başında, beş şey de bedenlerindedir: Başında olan beş şey: Dişlerini fırçalamak, bıyıklarını kısaltmak, saçlarını ayırmak, mazmaza ve istinşak etmek (ağzına ve burnuna su çekmek)… Bedenlerde olan sünnetler ise; sünnet olmak, avret mahallindeki kılları traş etmek, koltuk altındaki kılları traş etmek, tırnaklarını kesmek ve istinca etmek (yani küçük veya büyük abdest aldı­ğında temizlenmek.)”

el-Hisal, s. 125

* * *

 

349 Ü ÞÇáó ÇáÇúöãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã áöáúÍóÓöäö  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÃóáÇ ÃõÚóáøöãóßó ÃúÑúÈóÚó ÎöÕÇá ÊóÓúÊóÛúäí ÈöãÇ Úóäö ÇáØøöÈøö¿ ÞÇáó: Èóáì¡ ÞÇáó: áÇ ÊóÌúáöÓú Úóáóì ÇáØøóÚÇãö ÅáÇø æóÃó äúÊó ÌÇÆöÚñ æóáÇ ÊóÞõãú Úóäö ÇáØøóÚÇãö ÅáÇø æóÃó äÊó ÊóÔÊóåöíåö æóÌóæøöÏ ÇáúãóÖúÛó æóÅÐÇ äöãúÊó ÝóÇÚúÑóÖú äóÝúÓóßó Úóáóì ÇáúÎóáÇÁö ÝóÇöÐÇ ÇÓúÊóÚúãóáúÊó åóÐÇ ÅöÓúÊóÛúäóíúÊó Úóäö ÇáØøöÈøö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 24 / 245

349-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s), İmam Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Seni doktora muhtaç etme­yecek dört hasleti sana öğreteyim mi?” İmam Hasan (a.s), “Evet, öğret” diyince de Hz. Ali (a.s) şöyle bu­yurdu: “

1-Acıkmadıkça yemeğin başına oturma,

2-Henüz yemek için iştahın olduğu halde sofradan kalk

3-Ağzındaki lokmayı iyi çiğne

4-Yatarken tuvalet ihtiyacını gider.

 Bunları yapacak olursan şüphesiz ki doktora muhtaç olmaktan kurtulursun.”

Vesail’uş-Şia, c. 24, s. 245

 

* * *

 


 

 


 

 

 

Toplumsal İlişkiler ve Kazanç

 

 

350 Ü  ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó íøõãÇ ÑóÌõá ÇÔúÊóÑì ØóÚÇãÇð ÝóßóÈóÓóåõ Ãó ÑúÈóÚíäó ÕóÈÇÍÇð íõÑöíÏõ Èöåö ÛöáÇÁó ÇáúãõÓúáöãíäó Ëõãøó ÈÇÚóåõ ÝóÊóÕóÏøóÞó ÈöËóãóäöåö áóãú íóßõäú ßóÝøÇÑÉð áöãÇ ÕóäóÚó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 89

350-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Herhangi birisi pazardan bir yiyecek alır, kırk gün onu evinde saklar, Müslümanların pazarında kıymeti artınca da onu satar (sonra da bu vurgunculuk günahından arınmak için) bütün değerince sadaka verecek olursa, yine de bu yaptığı günahın kefareti olamaz.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 89

 

* * *

351 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäö ÇÊøóÌóÑó ÈöÛóíúÑö ÝöÞúå ÝóÞóÏ ÇöÑúÊóØóãó Ýí ÇáÑøöÈÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 93

351-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Fıkhı olmaksızın ticarete atılan kimse mutlaka faize düşer.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 93

* * *

352 Ü Úóäú ÃóãíÑ ÇáúãõÄúãöäíäó Úóáöíøò  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã: ãóäú ÈÇÚó æóÇÔúÊóÑì ÝóáúíóÌúÊóäöÈú ÎóãúÓó ÎöÕÇá æóÅáÇø ÝóáÇ íóÈöíÚóäøó æóáÇ íóÔúÊóÑöíóäøó: ÇáÑøöÈÇ¡ æóÇáúÍóáúÝõ¡ æßöÊúãÇäõ ÇáúÚóíúÈö¡ æóÇáúãóÏúÍõ ÇöÐÇ ÈÇÚó¡ æÇáÐøóãõ ÅÐÇ ÇÔúÊóÑì.

ÇáÎÕÇá / 1 / 286

352-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Alış veriş yapan insan şu beş sıfattan uzak durmalıdır, aksi tak­dirde bir şey alıp satmamalıdır. (Bu beş şey şunlardır:) Faiz, yemin içmek, malın aybını saklamak, satınca öv­mek ve alınca yermek.”

el-Hisal, c. 1, s. 286

* * *

 

353 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ØóáóÈó ÇáÑøöÒúÞó Ýí ÇáÏøõ äúíÇ ÅÓúÊöÚúÝÇÝÇð Úóäö ÇáäøÇÓö æóÊóæúÓöíÚÇð Úóáì Ãó åúáöåö æóÊóÚóØøõÝÇð Úóáì ÌÇÑöåö áóÞöíó Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö æóæóÌúåõåõ ãöËúáõ ÇáúÞóãóÑö áóíúáóÉó ÇáúÈóÏúÑö.

ÇáßÇÝí / 5 / 78

353-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünyada rızkı; insanlara muhtaç olmamak, ailesini genişlikte tutmak ve komşularına ihsanda bulunmak için taleb eden kimse kıyamet günü yüzü ayın on dördü gibi par­lak ve nurani olduğu bir şekilde Allah azze  ve celle’yi mülakat eder.

el-Kafi, c. 5, s. 78

 

 

 

 

Alış-Verişlerde Sahtekarlık Etmek

 

354 Ü  ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :

ãóäú ÈÇÊó æóÝöí ÞóáúÈöåö ÛöÔøñ áÇöÎíåö ÇáúãõÓúáöãö ÈÇÊó Ýí ÓóÎóØö Çááåö æó Ãó ÕúÈóÍó ßóÐáößó ÍóÊøì íóÊõæÈó.

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 318

354-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müs­lüman kardeşine karşı kalbinde bir hile düşündüğü halde geceler ve sabahlarsa tövbe edinceye kadar Al­lah’ın gazabında olur.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 318

* * *

 

355 Ü  ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :

æóãóäú ÛóÔøó ÃóÎÇåõ ÇáúãõÓúáöãó äóÒóÚó Çááåõ ÈóÑóßóÉó ÑóÒúÞöåö æóÃó ÝúÓóÏó Úóáóíúåö ãóÚíÔóÊóåõ æóæóßóáóåõ Åöáì äóÝúÓöåö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 17 / 283

355-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Her kim Müs­lüman kardeşine karşı bir hile düşünürse, Allah rızkının bereketini alır, geçimini bozar ve onu kendi nefsiyle baş başa bırakır.”

Vesail’uş-Şia, c. 17, s. 283

 

* * *

 

356 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

äóåóì ÇáäøóÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Ãäú íõÔÇÈó ÇááøóÈóäõ ÈöÇáãÇÁö áöáúÈóíúÚö.

ÇáÊåÐíÈ / 7 / 13

356-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Peygam­ber (s.a.v) süte su katıp satmayı yasaklamıştır.”

et-Tehzib, c. 7, s. 13

* * *

 

357 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã:

áóíúÓó ãöäøÇ ãóäú ÛóÔøóäÇ.

ÝÑæÚ ÇáßÇÝí / 5 / 160 / Í 1

357-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizlere hile ve sahtekarlık yapan kimse bizden değildir.”

Furu’ul-Kafi, c. 5, s. 160, 1

* * *

 

358 Ü  ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã :

ãóäú ÛóÔøó ãõÓúáöãÇð Ýí ÔöÑÇÁ Ãæú ÈóíúÚ ÝóáóíúÓó ãöäøÇ æóíõÍúÔóÑõ íóæúãó ÇáÞöíÇãóÉö ãóÚó ÇáíóåõæÏö áÇöäøóåõãú Ãó ÛóÔøõ ÇáúÎóáÞö áöáúãõÓúáöãíäó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 103 / 80

358-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Alış-verişle­rinde müslümanları aldatan kimse bizden değildir. Allah kıyamet gününde onu Yahudiler ile haşr eder. Zira Ya­hudiler müslümanları en çok aldatan kimselerdir.”

Bihar’ul-Envar, c.103, s. 80

* * *


 

 

 

Şehvet

 

359 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ËóáÇËñ ÃóÎÇÝõåõäøó Úóáì Ãõ ãøóÊí ãöäú ÈóÚúÏí: ÇáÖøóáÇáóÉõ ÈóÚúÏó ÇáúãóÚúÑöÝóÉö æãõÖóáÇøÊõ ÇáúÝöÊóäö æóÔóåæóÉõ ÇáúÈóØúäö æóÇáúÝóÑúÌö.

ÇáßÇÝí / 2 / 79

359-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kendim­den sonra ümmetim hakkında şu üç şeyden korkuyo­rum: Marifetten sonra dalalet (yani anne babası Müs­lüman ve yaşadığı yer islami bir çevre olduğu halde inanç, ahlak veya amellerinde doğru yoldan sapmak), saptırıcı fitneler (yani dünyada olan olaylar karşısında sabredememeleri ve tevhidin yücelerinden şehvetperestliğin uçurumuna yuvarlanmaları) ve şehvet (cinsel içgüdüler)”

el-Kafi, c. 2, s. 79

 

* * *

 

360 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãÇ ãöäú ÚöÈÇÏóÉ Ãó ÝúÖóáõ ÚöäúÏó Çááåö ãöäú ÚöÝøóÉö ÈóØúä æóÝóÑúÌ.

ÇáßÇÝí / 2 / 80

360-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah nezdinde en üstün ibadet; karın (mide) ve cinsel or­ganların iffetidir.”

el-Kafi c. 2, s. 80

 

* * *

 

361 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÚóÑóÖóÊú áóåõ ÝóÇÍöÔóÉñ Ãó æú ÔóåúæóÉñ ÝÇÌúÊóäóÈóåÇ ãöäú ãóÎÇÝóÉö Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÍóÑøóãó Çááåõ Úóáóíúåö ÇáäøÇÑó æóÂãóäóåõ ãöäó ÇáúÝóÒóÚö ÇáÇßúÈóÑö...

ãßÇÑã ÇáÇÎáÇÞ / 429

361-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim günah ve şehvetini tatmin imkanı olduğu halde sadece Allah azze ve celle’den koktuğu sebebiyle sakınırsa Al­lah ona cehennemi haram kılar ve onu (kıyamet gü­nünde) büyük korkudan emanda kılar.”

Mekarim’ul-Ahlak, 429

 

* * *

 

362 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú æõÞöíó ÔóÑøõ ÞóÈúÞóÈöåö æóÐóÈúÐóÈöåö æóáóÞúáóÞöåö æõÞöíó.

ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ

362-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim karnının, dilinin ve cinsel organının şerrinden emanda olursa (adeta bütün günahlardan) korunmuş olur.”

el-Müheccet’ül-Beyza

 

* * *

 

363 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÃõÐúßõÑõÇ ÇäúÞöØÇÚó ÇáúáøóÜÐøóÇÊö æóÈóÞÇÁó ÇáÊøóÈöÚÇÊö.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ / 553

363-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “(Günah esnasında) lezzetlerin geçiciliğini ve azabın ebediliğini düşünün.”

Nehc’ül-Belağa, 553

 

* * *

 

364 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÞóÈøóáó ÛõáÇãÇð ãöäú ÔóåúæóÉ ÇóáúÌóãóåõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó ÈöáöÌÇã ãöäú äÇÑ.

ÇáßÇÝí / 5 / 548

364-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim şehvet üzere bir çocuğu öperse Allah azze ve celle ceza gününde ağzına ateşten bir gem vurur.”

el-Kafi, c. 5, s. 548

 

* * *

 

365 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãóíøõ ÇáÇÌúÊöåÇÏö Ãó ÝúÖóáõ ãöäú ÚöÝøóÉö ÈóØúä æóÝúÑúÌ.

ÇáßÇÝí / 2 / 79

365-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir cihad karın (mide) ve cinsel organın iffetinden daha üstün değildir.”

el-Kafi, c.2, s. 79

 

* * *

 

 


 

 

 

Dünya Malına Tamah Etmek

 

 

366 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäö ÇÓúÊóæì íóæúãÇåõ Ýóåõæó ãóÛúÈõæäñ .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 173

366-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İki günü bir olan (ilerlemeyen kimse) ziyandadır.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 173

 

* * *

 

367 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóËóáõ ÇáÏøõ äúíÇ ãóËóáõ ãÇÁö ÇáúÈóÍúÑö ßõáøóãÇ ÔóÑöÈó ãöäúåõ ÇáúÚóØúÔÇäõ ÅÒúÏÇÏó ÚóØóÔÇð  ÍÊøóì íóÞúÊõáóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 311

367-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya­nın misali, deniz suyunun misalidir. Susuz kimse ne ka­dar içerse içsin, onu öldürünceye dek sürekli susuzlu­ğunu arttırır.”

 Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 311

 

* * *

 

368 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ Úóáíøõ Èúäõ ãõÍóãøóÏ ÇáúåÇÏöí  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇóáäøÇÓõ Ýí ÇáÏøõ äúíÇ ÈöÇáÇãúæÇáö æóÝí ÇáÇÎöÑóÉö ÈöÇáÇÚúãÇáö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ 78 / 368

368-İmam Ali b. Muhammed el-Hadi (a.s) şöyle bu­yurmuştur: “İnsanlar dünyada mallarıyla, ahirette ise amelleri iledir. (Yani dünyevi makamlar mal ile uhrevi makamlar ise ameller ile elde edilir.)”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 378

 

* * *

 

369 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

åóáÇßõ äöÓÇÁõ Ãõ ãøóÊí Ýí ÇáÇúó  ãúÑóíúäö ÇáÐøóåóÈö æóÇáËøöíÇÈö ÇáÑøöÞÇÞö æóåóáÇßõ ÑöÌÇáö Ãõ ãøóÊí Ýí ÊóÑúßö ÇáúÚöáúãö æóÌóãúÚö ÇáúãÇáö.

ãÌãæÚÉ æÑøÇã

369-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timin kadınlarının helak ve yok oluşu altın ve (yabancı erkeklerin karşısında giydikleri) ince elbisedendir. Üm­metimin erkeklerinin helak ve yok oluşu ise ilmi terk edip mal toplamalarındandır.

Mecmua-i Verram

 

* * *

 

 

 

 

 

Fani Dünya

ve Helak Edici Cazibesi

 

 

 

370 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

... ÅöÐÇ Íõãöáó ÇáúãóíøöÊõ Úóáì äóÚúÔöåö ÑóÝúÑóÝó ÑõæÍõåõ ÝóæúÞó ÇáäøóÚúÔö æóåõæó íõäÇÏí: íÇ Ãó åúáí æóíÇ æõ áúÏí áÇ ÊóáúÚóÈóäøó Èößõãõ ÇáÏøõ äúíÇ ßóãÇ áóÚöÈóÊú Èí ÝóÌóãóÚúÊõ ÇáúãÇáó ãöäú Íöáøöåö æóÛóíúÑö Íöáøöåö Ëõãøó ÎóáøóÝúÊõåõ áöÛóíúÑí ÝóÇáãóåúäóÃõ áóåõ æÇáÊøóÈöÚóÉõ Úóáíøó ÝóÇÍúÐóÑõæÇ ãöËóáó ãÇ Íóáøó Èí.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 6 / 161

370-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Ölü, defin edilmek için omuzlarda taşındığında ruhu cesedinin üstünde durur ve şöyle nida eder: “Ey ehlim, ey ço­cuklarım, dünya beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın, malın helalinden ve haramından topladım, sonra başka­sına bıraktım. Şimdi ise lezzeti başkalarına, azabı ise bana kalmıştır. O halde başıma gelenlerden sakının.”

Bihar’ul-Envar, c. 6, s. 161

 

* * *

 

371 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú ÑóÃóì ÇáúÚóÈúÏõ Ãó Ìóáóåõ æóÓõÑúÚóÊóåõ Åöáóíúåö áÇ ÈúÛóÖó ÇáÇãóáó æóØóáóÈó ÇáÏøõ äúíÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 73 / 166

371-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsan ecelini ve süratle gelişini görecek ol­saydı arzularından ve dünyayı taleb etmekten nefret ederdi.”

Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 166

 

* * *

 

372 Ü  ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóËóáõ ÇáÏøõäúíÇ ãóËóáõ ÇáúÍóíøóÉö ãóÓøõåÇ áóíøöäñ æóÝöí ÌóæúÝöåÇ ÇáÓøóãøõ ÇáúÞÇÊöáõ íóÍúÐóÑõåóÇ ÇáÑøöÌÇáõ ÐóæõæÇ ÇáÚõÞõæáö æóíóåúæí ÅáóíúåÇ ÇáÕøöÈúíÇäõ ÈóÃó íúÏöíåöãú .

ÇáßÇÝí / 2 / 315

372-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya­nın misali, yılan misalidir. Dokunuşu/derisi yumuşak, içi ise öldürücü zehirdir. Akıl sahibi insanlar ondan ka­çar, çocuklar ise onu yakalamak isterler.”

el-Kafi, c. 2, s. 315

* * *

 

373 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÍõÈøõ ÇáÏøõ äúíÇ ÑóÃúÓõ ßõáøö ÎóØöíÆóÉ.

ÇáßÇÝí / 2 / 315

373-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya sevgisi, bütün günahların başıdır.”

el-Kafi, c. 2, s. 315

 

 

 

 

 

Gafil İnsanlar

 

 

 

374 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÍõÓóíúäõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ÇáäøÇÓó ÚóÈíÏõ ÇáÏøõ äúíÇ æóÇáÏøöíäõ áóÚöÞñ Úóáì Ãó áúÓöäóÊöåöãú íóÍõæØõæäóåõ ãÇ ÏóÑøóÊú ãóÚÇíöÔõåõãú ÝóÇöÐÇ ãõÍøöÕõæÇ ÈöÇáÈóáÇÁö Þóáøó ÇáÏøóíøÇäõæäó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 117

374-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüp­hesiz ki insanlar dünyanın kuludur. Dinleri sadece laf­tadır, maişetleri/geçimleri temin edildiği müddetçe di­nin etrafında dönerler. Belalar ile imtihan edildikleri takdirde ise dindar olanları azalır.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 117

 

* * *

 

375 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúãõÌúÊóÈì  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÚóÌöÈúÊõ áöãóäú íóÊóÝóßøóÑõ Ýí ãàßõæáöåö ßóíúÝó áÇ íóÊóÝóßøóÑÝí ãóÚúÞõæáöåö¡ ÝóíõÌóäøöÈõ ÈóØúäóåõ ãÇ íõÄúÐöíåö æó íõæÏöÚõ ÕóÏúÑóåõ ãÇ íõÑúÏöíåö .

ÓÝíäÉ ÇáÈÍÇÑ / 2 / 84

375-İmam Mücteba şöyle buyurmuştur: “Yiyeceğini düşündüğü halde, ruhi/fikri yönlerini düşünmeyen kimseye şaşarım. Zira o kendisine eziyet eden yiyecek­lerden karnını/midesini koruduğu halde, göğ­sünü/kalbini kendisini helak edecek şeylere açar.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 84

 

* * *

 


 

 

Öldürücü Hırs ve Arzular

 

 

376 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ÇáúÈõÎúáó æóÇáúÌõÈúäó æÇáúÍöÑúÕó ÛóÑÇÆöÒó ÔóÊøì íóÌúãóÚõåÇ ÓõæÁõ ÇáÙøóäøö ÈöÇááåö.

äåÌ ÇáÈáÇÛÉ ÇáÑÓÇáÉ / 53

376-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şüphesiz ki cimrilik, hırs ve korkaklık, farklı/dağınık iç güdülerdir ki hepsi Allah’a kötü zanda bulunma hususunda birleşir.”

Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup

 

* * *

 

377 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú Ãó äøó áÇöÈúäö ÂÏóãó æÇÏöíóíúäö íóÓíáÇäö ÐóåóÈÇð æóÝöÖøóÉð áÇóÈúÊóÛì Å áóíúåöãÇ ËÇáöËÇð.

ãä áÇ íÍÖÑå ÇáÝÞíå / 4 / 418

377-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Adem oğlu için altın ve gümüş dolusu iki nehir aksa yine de üçüncüsünü ister.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 418

 

* * *

 

378 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÊóÚóáøóÞó ÞóáúÈõåõ ÈöÇáÏøõ äúíÇ ÊóÚóáøóÞó ÞóáúÈõåõ ÈöËóáÇËö ÎöÕÇá: åóãøñ áÇ íóÝúäì æóÃó ãóáñ áÇ íõÏúÑóßõ æóÑóÌÇÁñ áÇ íóäÇáõ.

ÇáßÇÝí / 2 / 320

378-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kalbi dünyaya bağlanan kimse üç şeye bağlanmış olur: Bit­meyen bir hüzün, ulaşamayacağı arzular ve kavuşama­yacağı ümitler.”

el-Kafi c. 2, s. 320

 

* * *

 

379 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ßóãú ãöäú ÔóÞöíøò ÍóÖóÑóåõ Ãó Ìóáõåõ æóåõæó ãõÌøöÏñ Ýí ÇáØøóáóÈö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 240

379-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bir çok kötü insan eceli geldiği halde (dünya malını) taleb etmek ile uğraşır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 240

 

* * *

 

 

 

 

Kibir Ve Gurur

 

 

380 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ ÊóÓúÊóÈúÏøó ÈöÑÃúíößó Ýóãóäö ÇÓúÊóÈóÏøó ÈöÑóÃúíöåö åóáóßó.

ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 443

380-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Kendi başına hareket etme, şüphesiz ki kendi başına hareket eden helak olur.”

Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 443

 

* * *

 

381 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ßÇäó ÚöäúÏó äóÝúÓöåö ÚóÙíãÇð ßÇäó ÚöäúÏó Çááåö ÍóÞíÑÇð.

ÊÕäíÝ ÛÑÑ ÇáÍßã / 308

381-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim kendini büyük görürse Allah nezdinde küçük sayılır.”

Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 308

 

* * *

 

382 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãó åúáóßó ÇáäøÇÓó ÅËúäÇäö: ÎóæúÝõ ÇáúÝóÞúÑö æóØóáóÈõ ÇáúÝóÎúÑö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 72 / 39

382-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsanlar iki şeyden helak olmuşlardır: “Fakir­lik korkusu ve üstünlük taslama isteği”

Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 39

 

* * *

 

383 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅöíøÇßó æóÇáÇÚúÌÇÈó æóÍõÈøó ÇáÇØúÑÇÁö ÝóÇöäøó Ðöáößó ãöäú ÃóæúËóÞö ÝõÑóÕö ÇáÔøóíúØÇäö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 298

383-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kendini beğenmekten/zahiri güzelliklerine güvenmekten ve kendini övmede aşırı gitmekten sakın. Zira bu şeytanın en sağlam/güvenilir fırsatlarından bi­ridir.”

Gurer’ul-Hikem, s. 298

 

* * *

 

384 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áÇ íóÏúÎõáõ ÇáúÌóäøóÉó ãóäú Ýí ÞóáúÈöåö ãöËúÞÇáõ ÐóÑøóÉ ãöäú ßöÈúÑ.

ÇáßÇÝí / 2 / 310

384-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kalbinde bir zerre kibir bulunan kimse asla cennete giremez.”

el-Kafi, c. 2, s. 310

 

 

 

 

Tasarruflu/İktisatlı Olmak

 

385 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÖóãöäúÊõ áöãóäö ÇÞúÊóÕóÏó Ãó äú áÇ íóÝúÊóÞöÑó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 346

385-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İkti­satlı/tasarruflu olan kimsenin fakir olmayacağına ben kefilim.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 347

 

* * *

 

386 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÑóÃúÓõ ÇáÓøöíÇÓóÉö ÅÓúÊöÚúãÇáõ ÇáÑøöÝúÞö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 182

386-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Siyasetin başı yumuşaklık ve uyum içinde ol­maktır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 182

 

* * *

 

387 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãÇ ÝóæúÞó ÇáßóÝÇÝö ÃöÓúÑÇÝñ .

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 15 / 271

387-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İhtiyaçtan fazlası israftır.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 15, s. 271

 

* * *

 

388 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúßÇÙöãõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú Ãó äøó ÇáäøÇÓó ÞóÕóÏõæÇ Ýí ÇáúãóØúÚóãö áÇóÓúÊóÞÇãóÊú Ãó ÈúÏÇäõåõãú.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 66 / 334

388-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer in­sanlar yiyeceklerinde iktisatlı olsalardı sağlam/güçlü bedenlere sahip olurlardı.”

Bihar’ul-Envar, c. 66, s. 334

* * *

389 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãÇ ãöäú Ãó ÍóÏ íóãõÑøõ ÈöãóÞúÈóÑóÉ ÅáÇø æóÃó åúáõ ÇáúãóÞúÈóÑóÉö íõäÇÏõæäó: íÇ ÛóÇÝöáõ! áóæú ÚóáöãúÊó ãÇ ÚóáöãúäÇ áóÐÇÈó áóÍúãõßó Úóáì ÌóÓóÏößó.

ÇÑÔÇÏ ÇáÞáæÈ

389-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mezar­lıktan geçen herkese mezardakiler şöyle seslenir: Ey gafil! Bizim bildiğimiz şeyi sen de bilseydin, bedenin­deki bütün etler erirdi.”

İrşad’ul-Kulub

 

 

Meşveret/Danışma

 

390 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÅÐÇ ßÇäó Ãõ ãóÑÇÄõßõãú ÎöíÇÑóßõãú æóÃó ÛúäöíÇÄßõãú ÓóãóÍÇÆóßõãú æóÃó ãúÑõßõãú ÔõæÑì Èóíúäóßõãú ÝóÙóåóÑó ÇáÇÑúÖö ÎóíúÑñ áóßõãú ãöäú ÈóØúäöåÇ¡ æóÅÐÇ ßÇäó Ãõ ãóÑÇÄõßõãú ÔöÑÇÑóßõãú æóÃó ÛúäöíÇÄõßõãú ÈõÎóáÇÆóßõãú æóáóãú Êóßõäú Ãó ãúÑõßõãú ÔõæÑì Èóíúäóßõãú ÝóÈóØúäõ ÇáÇÑúÖö ÎóíúÑñ áóßõãú ãöäú ÙóåúÑöåÇ.

ãäåÌ ÇáÕÇÏÞíä / 2 / 373

390-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman yöneticileriniz, iyileriniz; zenginleriniz, en cö­mertleriniz; İşleriniz, ise kendi aranızda şura ile olursa yeryüzü içindeki bütün güzellikleri sizin için ortaya çı­karır. Ama eğer yöneticileriniz, en kötüleriniz; zenginle­riniz, en cimrileriniz ve işleriniz de kendi aranızda şura ile olmazsa yerin altı sizler için yerin üzerinden daha hayırlı olur.” 

Minhac’us-Sadikin, c. 2, s. 373

 

* * *

 

391 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÔóÇæóÑó Ðóæöíó ÇáúÚõÞõæáö ÇöÓúÊóÖóÇÁó ÈöÃó äúæÇÑö ÇáúÚõÞõæáö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 336

391-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim akıl sahipleriyle meşveret ederse akıllarının ışığından aydınlanır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 336

 

* * *

 

392 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÔóÇæóÑó Ðóæöíó ÇáÇáúÈÇÈö Ïóáøó Úóáóì ÇáÑøóÔÇÏö¡ æóäÇáó ÇáäøõÕõÍó ãöãøóäú ÞóÈöáóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 105

392-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim akıl sahipleriyle meşveret ederse (bu meşveret onun) rüşt ve kemaline delalet eder ve (meş­veret için) kabul ettiği kimseler vasıtasıyla bir nasihata/hayra erişir.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 105

 

* * *

 

393 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãÇ ÔóÞì ÚóÈúÏñ ÞóØøõ ÈöãóÔúæóÑóÉ æóãÇ ÓóÚóÏó ÈöÇÓúÊöÛúäÇÁ ÈóÑóÃúí.

äåÌ ÇáÝÕÇÍÉ / 533

393-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meşveret eden kimse asla mutsuz/şaki olmaz. Kendi başına ha­reket eden kimse ise asla mutlu olamaz.”

Nehc’ül-Fesahe 533

 

* * *

 

 

 

 

İş ve Tembellik

 

 

 

394 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáúÚöÈóÇÏóÉõ ÓóÈúÚõæäó ÌõÒúÁÇð Ãó ÝúÖóáõåÇ ØóáóÈõ ÇáúÍóáÇáö.

ÇáÊåÐíÈ / 6 / 324

394-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İbadet yetmiş cüzdür. En üstünü ise helalinden kazanç sağla­maktır.”

et-Tehzib, c. 6, s. 324

 

* * *

 

395 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

åóíúåóÇÊó ãöäú äóíúáö ÇáÓøóÚÇÏóÉö ÇáÓøõßõæäõ Åöáóì ÇáúåóæÇäöí æÇáÈöØÇáóÉö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 197

395-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Heyhat! Heyhat! İşsizlik ve tembelliğe alışmış kimseler nasıl saadete erişebilir?”

Gurer’ul-Hikem, s. 197

 

* * *

 

396 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅöíøÇßó æóÇáúßóÓóáó æóÇáÖøóÌóÑó ÝóÅäøóåõãÇ ãöÝúÊÇÍõ ßõáøö ÔóÑøò.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 175

396-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Tembellik ve tahammülsüzlükten uzak dur, zira bunlar bütün kö­tülüklerin anahtarıdır.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 175

 

* * *

397 Ü Ñóæì Ãó äóÓõ Èúäõ ãÇáöß Ãó äøó ÑóÓõæáó Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã áóãøóÇ Ãó ÞúÈóáó ãöäú ÛóÒúæóÉö ÊóÈõæß ÇöÓúÊóÞúÈóáóåõ ÓóÚúÏõ ÇáÇäúÕÇÑöíøö ÝóÕÇÝóÍóåõ ÇáäøöÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Ëõãøó ÞÇáó áóåõ: ãÇ åÐóÇ ÇáøóÐí Ãó ßúÊóÈó íóÏóíúßó¿ ÞÇáó: íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Ãó ÖúÑöÈõ ÈöÇáúãóÑøö æóÇáúãöÓúÍÇÉö ÝóÃó äúÝóÞõåõ Úóáì ÚöíÇáí ÝóÞóÈøóáó íóÏóåõ ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã æÞÇáó: åÐöåö íóÏñ áÇ ÊóãóÓøõåóÇ ÇáäøÇÑõ.

ÇÓÏ ÇáÛÇÈÉ / 2 / 269

397-Enes bin Malik şöyle rivayet etmektedir: “Resulullah (s.a.v) Tebük gazvesinden dönünce Sa’d’ul Ensari onu karşıladı. Peygamber (s.a.v) kendisiyle to­kalaştıktan sonra ona şöyle buyurdu: “Elindeki bu na­sırlar neden oluştu?” Sa’d şöyle cevap verdi: “Ya Resulullah ben, evimin geçimini kazanmak için ip ve kürekle çalışıyorum.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) elini öptü ve şöyle buyurdu: “Bu el asla cehennem ate­şini görmeyecek eldir.” 

Üsdü’l-Gabe, c. 2, s. 269

 

 

 

 

Şehid ve Şahadet

 

398 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÝóæÞó ßõáøö ÈöÑøò ÈöÑøñ ÍóÊøì íõÞúÊóáó ÇáÑøóÌõáõ Ýí ÓóÈíáö Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÝóáóíúÓó ÝóæúÞóåõ ÈöÑøñ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 100 / 10

398-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her iyili­ğin üstünde bir iyilik vardır. Ancak kul Allah azze ve celle yolunda şehit olunca (onun bu şahadetinden) daha üstün bir iyilik yoktur.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 10

 

* * *

 

399 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÞõÊöáó Ýí ÓóÈíáö Çááåö áóãú íõÚóÑøö Ýúåõ Çááåõ ÔóíÆÇð ãöäú ÓóíøöÆÇÊöåö.

ÇáßÇÝí / 5 / 54

399-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda öldürülen kimseye Allah hiç bir kötülüğünü göstermez.”

el-Kafi, c. 5, s. 54

 

* * *

 

400 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

... æóÇáøóÐí äóÝúÓöí ÈöíóÏöåö áóæú Ãó äøó Ãó åúáó ÇáÓøóãæÇÊö æóÇáÇÑúÖö ÅÌúÊóãóÚõæÇ Úóáì ÞóÊúáö ãõÄúãöä Ãó æú ÑóÖõæÇ Èöåö áÇóÏúÎóáóåõãõ Çááåõ Ýí ÇáäøÇÑ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 149

400-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Nefsim elinde olan Allah’a and olsun ki bütün göklerin ve yerin ehli bir müminin katlinde birleşse veya onun katlinden razı olsa Allah hepsini cehennem ateşine atar.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 149

 

* * *

 

401 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóÇãöäú ÞóØúÑóÉ Ãó ÍóÈøõ Åöáóì Çááå ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú ÞóØúÑóÉö Ïóã Ýí ÓóÈíáö Çááåö.

æÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 15 / 14

401-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye, Allah yolunda dökülen kan damlasın­dan daha sevimli hiç bir damla yoktur.”

Vesail’uş-Şia, c. 15, s. 14

 

* * *


 

 

 

Beklenilen Mehdi (a.s)

ve Adaletin Hakimiyeti

 

402 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáúãóåúÏöíøõ ãöäú ÚöÊúÑóÊöí ãöäú æõáúÏö ÝÇØöãóÉó.

Óää ÃÈí ÏÇæÏ / 4 / 107

402-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mehdi (a.s) benim itretimden ve Fatıma (a.s)’ın evlatlarından­dır.” 

Sünen-i Ebi Davud, c. 4, s. 107

 

* * *

 

403 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ØõæÈì áöãóäú Ãó ÏúÑóßó ÞÇÆöãó Ãó åúáó ÈóíúÊí æóåõæó ãõÞúÊóÏ Èöåö ÞóÈúáó ÞöíÇãöåö¡ íóÊóæó áøóì æóáöíøöåö æóíóÊóÈóÑøóÃõ ãöäú ÚóÏõæøöåö æóíóÊóæó áøöì ÇáÇ ÆöãøóÉó ÇáúåÇÏíóÉ ãöäú ÞóÈúáöå¡ Ãæ áÆößó ÑõÝóÞÇÆí æóÐóæõæÇ æõÏøí æóãóæóÏøóÊí æóÃó ßúÑóãõ Ãõ ãøóÊí Úóáóíøó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 129

403-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imden Kaim’i (Hz. Mehdi’yi) gören ve kıyamından önce kendisine uyan, dostuna dost olan, düşmanından uzaklaşan ve ondan önceki hidayet imamlarının velaye­tini kabul eden kimseye ne mutlu! Onlar benim dostla­rım, sevgi duyduğum ve ilgi gösterdiğim kimselerdir. Onlar benim için ümmetimin en değerli insanlarıdır.” 

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 129

 

* * *

 

404 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íóÈúÚóËõ Çááåõ ÑóÌõáÇð ãöäú ÚöÊúÑóÊí ãöäú Ãó åúáö ÈóíúÊí ÝóíóãúáÇõ Èöåö ÇáÇÑúÖó ÞöÓúØÇð ßóãÇ ãõáöÆóÊú ÙõáúãÇð æóÌóæúÑÇð.

ÇáãÕäÝ  / 11 / 371

404-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah itretimden ve Ehl-i Beyt’imden birini gönderir. O yer­yüzü zulümle dolduktan sonra, yeryüzünü adaletle dol­durur.”

el-Müsennef, c. 11, s. 371

* * *

 

405 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ãÇÊó æóáóãú íóÚúÑöÝú ÅãÇãó ÒóãÇäöåö ãÇÊó ãíÊóÉð ÌÇåöáöíøóÉð.

ãÓäÏ ÇÍãÏ Èä ÍäÈá/ 2 / 83 æ / 3 / 446 æ / 4 / 96¡

ÕÍíÍ ÇáÈÎÇÑí / 5 / 13 æÕÍíÍ ãÓáã / 6 / 21 ÇáÑÞã 1849

æ 25 ãÕÏÑÇð ÂÎÑ ãä ãÕÇÏÑ ÚáãÇÁ ÇáÚÇãøÉ

405-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim ölür de zamanının İmamını (şu anda Hz. Mehdi’yi) ta­nımazsa cahiliye üzere ölmüş gibidir.”

Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c.2, s.83; c.3,s.446 ve c.4, s.96

Sahih-i Buhari c.5,s.13; Sahih-i Müslim c.6, s.21, 1849. Hadis ve Ehl-i Sünnet alimlerinin yazdığı 25 kaynak eserden naklen.

 

406 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú ÞóÏú ÞÇãó ÞÇÆöãõäÇ áÇóäúÒóáóÊö ÇáÓøóãÇÁõ ÞóØúÑóåÇ¡ æóáÇó ÎúÑóÌóÊö ÇáÇÑúÖö äóÈÇÊóåÇ¡ æóáóÐóåóÈóÊö ÇáÔøóÍúäÇÁõ ãöäú ÞõáõæÈö ÇáúÚöÈÇÏö æóÅÕúØóáóÍóÊö ÇáÓøöÈÇÚõ æóÇáúÈóåÇÆöãõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 316

406-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Eğer Kaim’imiz (Hz. Mehdi) kıyam edecek olursa gök yağmurunu nazil buyurur, yer yüzü bitkile­rini yeşertir. Kulların kalbinden kin ve düşmanlık silinir, yırtıcı ve evcil hayvanlar birbirlerinden korkmazlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 316

 

* * *

 

407 Ü Úóäú ÃóÈöí ÇáúÌÇÑõæÏö ÞÇáó: ÞõáúÊõ áÇÈöí ÌóÚúÝóÑ  Úáíå ÇáÓøáÇã: íóÇÈúäó ÑóÓõæáö Çááåö åóáú ÊóÚúÑöÝõ ãóæóÏøóÊí áóßõãú æóÇäúÞöØÇÚí Åáóíúßõãú æóãõæÇáÇÊí ÅíøÇßõãú¿ ÝÞÇáó: äóÚóãú

ÝóÞõáúÊõ: ÝóÇöäøí Ãó ÓúÃóáóßó ãóÓúÃó áóÉð ÊõÌíÈõäí ÝíåÇ ÝóÇöäøí ãóßúÝõæÝõ ÇáÈóÕóÑö Þóáöíáõ ÇáúãóÔúíö æóáÇ Ãó ÓúÊóØöíÚõ ÒöíÇÑóÊóßõãú ßõáøó Ííä ÞÇáó: åÇÊö ÍÇÌóÊóßó¡ ÞõáúÊõ: Ãó ÎúÈöÑúäí ÈöÏíäößó ÇáÐøí ÊóÏíäõ Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåö Ãó äúÊó æóÃó åúáõ ÈóíúÊößó  áÇöóÏíäó Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåö¡ ÞÇáó:

Åöäú ßõäúÊó Ãó ÞúÕóÑúÊó ÇáúÎõØúÈóÉó ÝóÞóÏú Ãó ÚúÙóãúÊó ÇáúãóÓúÃó áóÉó¡ æÇááåö áÇõ ÚúØöíóäøóßó Ïöíäí æóÏíäó ÂÈÇÆöíó ÇáøóÐí äóÏíäõ Çááåó ÚóÒøóæóÌóáøó Èöåö: ÔóåÇÏóÉó Ãóäú áÇ Åáåó ÅáÇø Çááå¡ æóÃó äøó ãõÍóãøóÏÇð ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã¡ æóÇáÇÞúÑÇÑó ÈöãÇ ÌÇÁó Èöåö ãöäú ÚöäúÏö Çááåö¡ æóÇáúæóáÇíóÉó áöæóáøöíäÇ æóÇáúÈóÑÇÁóÉð ãöäú ÚóÏõæøöäÇ¡ æóÇáÊøóÓúáíãó áÇöãúÑöäÇ¡ æóÇäúÊöÙÇÑó ÞÇÆöãöäÇ¡ æÇáÇöÌúÊöåÇÏó æóÇáúæóÑóÚó.

ÇáßÇÝí / 1 / 34

407-Ebi Carud şöyle diyor: “İma Bakır (a.s)’a şöyle dedim: “Ey İbn-i Resulullah size olan sevgimi bağlılı­ğımı ve dostluğumu biliyor musunuz?” İmam Bakır (a.s), “Evet” deyince de şöyle dedim: “O halde size bir soru sormak ve cevabınızı almak istiyorum. Şüphesiz ki benim gözlerim görmüyor, çok az yol yürüyebiliyorum ve sürekli sizleri ziyaret edemiyorum.” İmam Sadık (a.s), “İsteğini söyle” diye buyurunca da şöyle dedim: “Siz ve Ehl-i Beyt’inizin, kendisiyle Allah azze ve celle’ye ibadet ettiğiniz dini bana söyle, ben de o din vesilesiyle Allah azze ve celle’ye ibadet edeyim. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:

“Gerçi kısa bir söz söyledin, ama büyük bir soru sordun. Vallahi benim ve babaları­mın Allah azze ve celle’ye ibadet ettiği dini sana da söyleyeceğim. (O din şudur) Allah’tan başka ilah olma­dığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şaha­det etmek, Allah nezdinden nazil olan her şeyi ikrar etmek, velimizin velayetini kabul etmek, düşmanları­mızdan beri olmak, emrimize teslim olmak, Kaim’imizi beklemek (farz ve helal işlerde) çalışmak ve (günahlar­dan) sakınmak.”

el-Kafi, c. 1, s. 34

 

 

* * *

 

 

408 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

... ÅöÐÇ ÞÇãó ÞÇÆöãõäÇ æóÖóÚó íóÏóåõ Úóáì ÑõÄõÓö ÇáúÚöÈÇÏö ÝóÌóãóÚó Èöåö ÚõÞõæáóåõãú¡ æóßóãõáóÊú Èöåö Ãó ÍúáÇãõåõãú¡ Ëõãøó ãóÏøó Çááåõ Ýí Ãó ÈúÕÇÑöåöãú æóÃó ÓúãÇÚöåöãú ÍóÊøì áÇ íóßõæäó Èóíúäóåõãú æóÈóíúäó ÇáúÞÇÆöãö ÍöÌÇÈñ íõÑíÏõ Ãó äú íõßóáøöãóåõãú ÝóíóÓúãóÚõæäó¡ æóíóäúÙõÑõæäó Åáóíúåö æóåõæó Ýí ãóßÇäöåö !

íæã ÇáÎáÇÕ / 269

408-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kaim’imiz kıyam edince elini kulların başının üstüne koyar, böylece akıllarını bir araya toplar gelişimlerini kemale erdirir. Allah görüşlerini ve duyuşlarını güçlen­dirir. Öyle ki kendileriyle Kaim (Hz. Mehdi) arasında hiç bir örtü/engel kalmaz. Onlarla konuşmak istedi­ğinde duyarlar ve kendi mekanında olduğu halde onu görürler.”

Yevm’ul-Halas, s. 269

 

* * *

 

409 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Åöäøó ÇáúãõÄúãöäó Ýí ÒóãÇäö ÇáÞÇÆöãö¡ æóåõæó ÈöÇáúãóÔúÑöÞö¡ áóíóÑì Ãó ÎÇåõ ÇáøóÐí åõæó Ýí ÇáúãóÛúÑöÈö¡ æóßÐÇ ÇáøóÐí Ýí ÇáúãóÛúÑöÈö íóÑì Ãó ÎÇåõ ÇáøóÐí Ýí ÇáúãóÔúÑöÞö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 52 / 391

409-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Kaim (Hz. Mehdi) zamanında bir mümin doğuda olsa batıda olan kardeşi kendisini görür. Hakeza, batıda olsa, doğuda olan kardeşi kendisini görür.”

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 391

 

410 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

íóÞöÝõ Èóíúäó ÇáÑøõßúäö æóÇáúãóÞÇãö¡ ÝóíóÕúÑõÎõ ÕóÑúÎóÉð ÝóíóÞõæáõ: íÇ ãóÚÇÔöÑó äõÞóÈÇÆí¡ æóÃó åúáó ÎÇÕøóÊí¡ æóãóäú ÐóÎóÑóåõãú Çááåõ áöäõÕúÑóÊí ÞóÈúáó ÙõåõæÑí Úóáì æóÌúåö ÇáÇÑúÖö: ÅöÆÊõæäí ØÇÆöÚíäó! ÝóÊóÑöÏõ ÕóíúÍóÊõåõ Úóáóíúåöãú æóåõãú Ýí ãÍÇÑöíÈöåöãú æóÚóáì ÝõÑõÔöåöãú Ýí ÔóÑúÞö ÇáÇÑúÖö æóÛóÑúÈöåÇ¡ ÝóíóÓúãóÚõæäóåõ Ýí ÕóíúÍóÉ æÇÍöÏóÉ Ýí Ãõ Ðõæäö ßõáøö ÑóÌõá¡ ÝíóÌöíÆõæäó äóÍúæóåÇ¡ æóáÇ íóãúÖí áóåõãú ÅáÇø ßóáóãúÍóÉö ÈóÕóÑ ÍóÊøì íóßõæäõæÇ ßõÜáøõåõãú Èóíúäó íóÏóíúåö  Úáíå ÇáÓøáÇã Èóíúäó ÇáÑøõßúäö æóÇáúãóÞÇãö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 7

410-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “(Hz. Mehdi) Rükn ve Makam arasında durur, yüksek sesle şöyle seslenir: “Ey benim temsilcilerim, özel dostlarım, ey ben zuhur etmeden Allah’ın bana yardım etmesi için yeryüzünde hazırladığı kimseler, itaat ederek bana ge­lin.” Onlar yeryüzünün doğu veya batısında mihrap veya yataklarında olduğu halde İmam (a.s)’ın sesini işi­tirler. Bu bir tek ses onların hepsinin kulağına gider ve hepsi ona doğru hareket ederler. Çok geçmeden göz açıp kapatıncaya kadar hepsi huzuruna varırlar. Bu (azametli toplantı) Rükün ve Makam arasında (güneş doğmadan önce) gerçekleşecektir.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 7

* * *

 

411 Ü ÞÇáó ÇáúãõÝóÖøóáõ: ÓõÈúÍÇäó Çááåö¡ Ãó Ìóáøó åÐÇ ãöäú Úöáúã¡ ÞÇáó ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã: äóÚãú¡ íÇ   ãõÝóÖøóáõ ÝÃó áúÞöåö Åöáì ÔöíÚóÊöäÇ áöÆóáÇø íóÔõßøõæÇ Ýí ÇáÏøöíäö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 6

 

 

411-İmam Sadık (a.s), Mufazzal’a Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhuru hakkında bir şeyler söyledikten sonra şöyle bu­yurdu: “Ey Mufazzal Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili haberleri Şiilerimize de haber ver ki dinlerinde şekke düşmesin­ler.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 6

 

* * *

412 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ  ÇáúãóåúÏíøõ (ÚÌ):

Ãó äóÇ ÇáúãóåúÏíøõ æóÃó äóÇ ÞÇÆöãõ ÇáÒøóãÇäö¡ Ãó äóÇ ÇáøóÐí ÃóãúáÇõåÇ ÚóÏúáÇð ßóãÇ ãõáöÆóÊú ÌóæúÑÇð¡ Åöäøó ÇáÇÑúÖó áÇ ÊóÎúáõæÇ ãöäú ÍõÌøóÉ æóáÇ íóÈúÞì ÇáäøÇÓõ Ýí ÝóÊúÑóÉ æóåÐöåö Ãó ãÇäóÉñ áÇ ÊõÍóÏøóËõ ÈöåÇ ÅáÇø ÅÎúæÇäõßó ãöäú Ãóåúáö ÇáúÍóÞøö.

ßãÇá ÇáÏíä / 445

412-İmam Mehdi (a.f.) şöyle buyurmuştur: “Ben Mehdi’yim, ben zamanın Kaim’iyim, yeryüzü zulümle dolduktan sonra onu adaletle dolduracak olan benim. Şüphesiz ki yeryüzü hüccetsiz kalmaz. İnsanlar asla be­lirsizlik/şaşkınlık içinde bırakılmaz. Bunlar sana bir emanettir. Sadece hak ehli olan kardeşlerine söyle.”

Kemal’ud-Din, s. 445

 

* * *

 

413 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ  ÇáúãóåúÏíøõ (ÚÌ):

... Ãó ãøóÇ ÇáúÍóæÇÏöËõ ÇáúæÇÞöÚóÉõ ÝóÇÑúÌöÚõæÇ ÝöíåÇ Åöáì ÑõæÇÉö ÃÍÇÏöíËöäóÇ ÝóÅöäøóåõãú ÍõÌøóÊí Úóáóíúßõãú æó Ãó äóÇ ÍõÌøóÉõ Çááåö Úóáóíúåöãú.

ßãÇá ÇáÏíä / 484

413-İmam Mehdi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ama çağdaş meselelerde hadislerimizi rivayet edenlere müra­caat ediniz. Şüphesiz ki onlar benim sizlere olan hücce­timdir ve ben Allah’ın sizin üzerinize olan hüccetiyim.”

Kemal’ud-Din, s. 484

 

* * *

 

414 Ü ßóÊóÈó ÇáÇãÇãõ ÇáúãóåúÏíøõ (ÚÌ) Ýí ÑöÓÇáóÉ Åáóì ÇáÔøóíúÎ ÇáúãõÝíÏö (Ñå): ÝóÅäøÇ íõÍöíØõ ÚöáúãõäÇ ÈÃó äúÈÇÆößõãú æóáÇ íóÚúÒõÈõ ÚóäøÇ ÔóíÁñ ãöäú Ãó ÎúÈÇÑößõãú.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 175

414-İmam Mehdi (a.s) Şeyh Müfid’e yazdığı bir mektupta şöyle buyurmuştur: “Biz sizin haberlerinizi ve durumunuzu tümüyle biliyoruz. Sizlerle ilgili hiç bir şey bize gizli değildir.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 175

 

* * *

 

415 Ü æóßóÐáößó ßõÊöÈó Ýí åÐöåö ÇáÑøóÓÇáóÉö :

ÅäøóÇ ÛóíúÑõ ãõåúãáöíä áöãõÑÇÚÇÊößõãú æóáÇ äÇÓöíäó áöÐößúÑößõãú æóáóæúáÇ Ðáößó áóäóÒóáó Èößõãõ ÇáúáÇúæÇÁõ æóÇÕúØóáóãóßõãú ÇáÇÚúÏÇÁõ ÝóÇ ÊøóÞõæÇ Çááåó Ìóáøó ÌóáÇáõåõ...

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 53 / 175

415-Aynı mektupta şöyle yazılmıştır: “Biz sizi yö­netmede ve halinize riayet etmede ihmalkarlık etmeyiz. Zikrinizi/adınızı unutmayız. Aksi taktirde her taraftan belalar üzerinize iner ve düşmanlarınız sizi yok ederdi. O halde Allah’tan korkun.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 175

 

 

 

 

Ahir Zamanda İslam Ümmeti

 

416 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÓóíóÃúÊöí Úóáóì ÇáäøÇÓö ÒóãÇäñ áÇ íõßúÑöãõæäó ÇáÚõáóãÇÁó ÅáÇø ÈöËóæúÈ ÍóÓóä æóáÇ íóÓúãóÚõæäó ÇáúÞõÑúÂäó ÅáÇø ÈöÕóæúÊ ÍóÓóä æóáÇ íóÚúÈõÏõæäó Çááåó ÅáÇø Ýí ÔóåúÑö ÑóãóÖÇäó¡ áÇ ÍóíÇÁó áöäöÓÇÆöåöãú æóáÇ ÕóÈúÑó áöÝõÞóÑÇÆöåöãú¡ æóáÇ ÓóÎÇÁó áÇö ÛúäöíÇÆöåöãú áÇ íóÞúäóÚõæäó ÈöÇáÞóáöíáö¡ æóáÇ íóÔúÈóÚõæäó ÈöÇáúßóËöíÑö¡ åöãøóÊõåõãú ÈõØõæäõåõãú¡ æóÏöíäõåõãú ÏóÑÇåöãõåõãú¡ æóäöÓÇÄõåõãú ÞöÈúáóÊõåõãú¡ æóÈõíõæÊõåõãú ãóÓóÇÌöÏõåõãú íóÝöÑøõæäó ãöäó ÇáúÚõáóãÇÁö ßóãÇ ÊóÝöÑøõ ÇáúÛóäóãõ ãöäó ÇáÐøö ÆúÈö¡ ÝóÅÐÇ ßÇäó Ðáößó ÅÈúÊóáÇåõãõ Çááå ÈöËóáÇËö ÎöÕÇá: Ãó æøó áõåóÇ íóÑúÝóÚõ ÇáúÈóÑóßóÉó ãöäú Ãó ãúæÇáöåöãú æóÇáËøóÇäöíÉõ íõÓóáøöØ Çááåõ Úóáóíúåöãú ÓõáúØÇäÇð ÌÇÆöÑÇð æóÇáËøÇáöËóÉõ íóÎúÑõÌõæäó ãöäó ÇáÏøõ äúíÇ ÈöÛóíúÑö ÅöíãÇä.

æÞÇÆÚ ÇáÇíøÇã / 439

416-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki alimlere sadece güzel elbise­leri sebebiyle ikram edecekler, Kur’an’ı sadece güzel ses sebebiyle dinleyecekler ve Allah’a sadece Ramazan ayında ibadet edeceklerdir. Kadınlarının hayası kalma­yacak, fakirlerinin sabrı tükenecek, zenginleri cömertlik etmeyecek ve az ile yetinmeyecek, çok ile doymayacak­lardır. Bütün himmetleri/gayretleri karınları olacak, dinleri dinar ve kıbleleri kadın olacaktır. Evleri camileri olacak, alimlerinden koyunların kurtlardan kaçtığı gibi kaçacaklardır. Böyle oldukları zaman Allah da onları üç şeye müptela kılar: Evvela mallarından bereketi kaldırır, ikinci olarak onlara zalim sultanları musallat eder ve üçüncü olarak da dünyadan imansız olarak ayrılırlar.”

Vekayi’ul-Eyyam, s. 439

 

* * *

 

417 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íóÃú Êöí Úóáì Ãõ ãøóÊí ÒóãÇäñ íóßõæäõ Ãõ ãóÑÇÄõåõãú Úóáóì ÇáúÌóæúÑö æóÚõáóãÇÄõåõãú Úóáóì ÇáØøóãóÚö æóÞöáøóÉö ÇáúæóÑóÚö¡ æóÚõÈøÇÏõåõãú Úóáóì ÇáÑøöíÇÁö¡ æóÊõÌøÇÑõåõãú Úóáì Ãó ßúáö ÇáÑøöÈÇ æóßöÊúãÇäö ÇáúÚóíúÈö Ýí ÇáúÈóíúÚö æóÇáÔøöÑì¡ æóäöÓÇÄõåõãú Úóáì ÒöíäóÉö ÇáÏøõ äúíÇ ÝóÚöäúÏó Ðáößó íõÓóáøóØõ Úóáóíúåöãú ÔöÑÇÑõåõãú ÝóíÏúÚõæÇ ÎöíÇÑõåõãú ÝóáÇ íõÓúÊóÌÇÈõ áóåõãú .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 23 / 22

417-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­time öyle bir zaman gelecek ki yöneticileri zalim, alim­leri tamahkar ve takvasız olacaktır, ibadet edenleri riya­kar, tacirleri faizci, ayıpları gizlemeleri sadece alışverişte olacaktır. Kadınları dünya süsüne kapılacaklardır. O zaman kötüleri onlara musallat olur, iyileri dua eder de kendilerine icabet edilmez.” 

Bihar’ul-Envar, c. 23, s. 22

 

* * *

 

418 Ü ÞÇáó ÇáäøöÈöíøõ Õóáøóì Çááåõ Úóáóíúåö æóÂáöåö: ÓóíÃú Êöí ÒóãÇäñ Úóáì Ãõ ãøóÊí íõÍöÈøõæäó ÎóãúÓÇó æóíóäúÓóæúäó ÎóãúÓÇð: íõÍöÈøõæäó ÇáÏøõäúíÇ æóíóäúÓóæúäó ÇáÇÎöÑóÉó¡ æóíõÍöÈøõæäó ÇáúãÇáó æóíóäúÓóæúäó ÇáúÍöÓÇÈó¡ æóíõÍöÈøõæäó ÇáäøöÓÇÁó æóíóäúÓóæúäó ÇáúÍõæÑó¡ æóíõÍöÈøõæäó ÇáúÞõÕõæÑó æóíóäúÓóæúäó ÇáúÞõÈõæÑó¡ æóíõÍöÈøõæäó ÇáäøóÝúÓó æóíóäúÓóæúäó ÇáÑøóÈøó¡ ÃõæáÆßó ÈóÑöíÆõæäó ãöäøí æó Ãó äóÇ ÈóÑöíÁñ ãöäúåõãú .

ÇáÇËäí ÚÔÑíÉ / 202

418-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki beş şeyi sevecekler ve beş şeyi de unutacaklardır: Dünyayı sevecekler, ahireti unuta­caklar…Malı sevecekler, hesabı unutacaklar… Kadın­ları sevecekler, Hur’ul Ayn’ı unutacaklar…Sarayları se­vecekler, kabirleri unutacaklardır…Kendilerini seve­cekler Rablerini unutacaklardır. Onlar benden uzaktır ve ben de onlardan uzağım.”

el-İsna Aşeriye, s. 202

 

* * *



 

 

 

Ömrü Nasıl Yaşamak Gerektiği Husu­sunda

 

 

419 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

íÇ Ãó ÈÇ ÐóÑøò ÅÛúÊóäöãú ÎóãúÓÇó ÞóÈúáó ÎóãúÓ ÔóÈÇÈößó ÞóÈúáó åóÑóãößó æóÕöÍøóÊóßó ÞóÈúáó ÓõÞúãößó æóÛöäÇßó ÞóÈúáó ÝóÞúÑößó æóÝóÑÇÛóßó ÞóÈúáó ÔõÛúáößó æóÍíÇÊóßó ÞóÈúáó ãóæúÊößó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 77 / 77

419-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey Ebu Zer şu beş şeyi, beş şeyden önce ganimet bil: “Gençliği, yaşlılıktan önce; sağlığını, hastalığından önce; zenginli­ğini, fakirlikten önce; boş vaktini, meşguliyetinden önce ve hayatını ölümden önce…”

Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 77

 

* * *

420 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóíúÓó ÔóìúÁñ Ãó ÚóÒøó ãöäó ÇáúßöÈúÑíÊö ÇáÇ ÍúãóÑö ÅáÇø ãÇ ÈóÞöíó ãöäú ÚõãúÑö ÇáúãõÄúãöäö.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 257

420-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Simyadan daha değerli olan şey Müminin öm­ründen geri kalanıdır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 257

* * *

421 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅÐÇ ßÇäó íóæúãõ ÇáúÞöíÇãóÉö íóÞõæãõ ÚõäõÞñ ãöäó ÇáäøÇÓö ÝóíÃú Êõæäó ÈÇÈó ÇáúÌóäøóÉö ÝóíóÖúÑöÈõæäóåõ ÝóíõÞÇáõ áóåõãú: ãóäú Ãó äúÊõãú¿ ÝóíóÞõæáõæäó: äóÍúäõ Ãó åúáõ ÇáÕøóÈúÑö ÝóíõÞÇáõ áóåõãú: Úóáì ãÇ ÕóÈóÑúÊõãú¿ ÝóíóÞõæáõæä: ßõäøÇ äóÕúÈöÑõ Úóáì ØÇÚóÉö Çááåö æóäóÕúÈöÑõ Úóäú ãóÚÇÕöí Çááåö¡ ÝóíóÞõæáõ Çááåõ ÚóÒøóæóÌóáøó ÕóÏóÞõæÇ¡ ÇóÏúÎöáõæåõãõ ÇáúÌóäøóÉó æóåõæó Þóæúáõ Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÇöäøóãÇ íõæó Ýøóì ÇáÕøÇÈöÑõæäó Ãó ÌúÑóåõãú ÈöÛíúÑö ÍöÓÇÈ.

ÇáßÇÝí / 2 / 75

421-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca insanların bir kısmı kalkıp cennetin kapı­sına gelir ve kapıyı çalmaya başlarlar. Onlara, “Siz kim­siniz? denir. “Onlar, “Biz sabır ehliyiz” derler. Kendile­rine, “Neye sabrettiniz?” diye sorulur. Onlar, “Biz Al­lah’a itaat ve isyan hususunda sabrettik” derler. Allah azze ve celle şöyle der: “Doğru söylüyorlar, onları cen­nete koyun.” Bu da Allah azze ve celle’nin şu sözünün işaret buyurduğu şeydir: “Sabredenlere ecirleri, hesapsız olarak ödenir.

el-Kafi, c. 2, s. 75

 

* * *

422 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ØõæÈì áöãóäú ÞóÕõÑó Ãó ãóáõåõ æóÇÛúÊóäóãó ãõåóáóåõ.

ÛÑÑ ÇáÍßã / 206

422-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Emel ve arzuları kısa ve fırsatları ganimet bilen kimseye ne mutlu!”

Gurer’ul-Hikem, s. 206

 

* * *

 

 

 


 

 

 


 

 

 

 

Dinde Araştırma

 

 

 

 

423 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Çõ Ýøò áößõáøö ãõÓúáöã áÇ íóÌúÚóáõ Ýí ßõáøö ÌõãõÚóÉ íóæúãÇð íóÊóÝóÞøóåõ Ýíåö Ãó ãúÑó Ïíäöåö æóíóÓúÃó áõ Úóäú Ïíäöåö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 176

423-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Haftada bir gün dini hususunda araştırma yapmayan ve dini hakkında soru sormayan Müslüman ne de kötüdür.”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 176

 

* * *

 

424 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÊóÝóÞøóåó Ýí Ïöíäö Çááåö ßóÝÇåõ Çááåõ åóãøóåõ æóÑóÒóÞóåõ ãöäú ÍóíúËõ áÇ íóÍúÊóÓöÈõ.

ÇáãÍÌÉ ÇáÈíÖÇÁ / 1 / 15

424-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’ın dininde araştırmalarda bulunursa Allah da ha­yatını kendisine kolaylaştırır ve onu tahmin bile etme­diği yerlerden rızıklandırır.”

el-Müheccet’ül-Beyza, c.1, s. 15

 

 

* * *

 

425 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

áóæú ÃõÊöíÊõ ÈöÔÇÈøò ãöäú ÔóÈÇÈö ÇáÔøöíÚóÉö áÇ íóÊóÝóÞøóåõ áÇóÏøó ÈúÊõåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 1 / 214

425-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şii genç­lerden birinin dini öğrenme hususunda çaba içinde ol­madığını görürsem onu te’dib ederim/edeplendiririm."

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 214

 

* * *

 

426 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãó ÈúáöÛú ÔöÚóÊóäÇ Ãó äøóåõãú ÅÐÇ ÞóÇãõæÇ ÈöãóÇ Ãõ ãöÑõæÇ Ãó äøóåõãú åõãõ ÇáúÝÇÆöÒõæäó íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ /2 / 29

426-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şiilerime haber ver: Onlar iyiliği emrettikleri takdirde kıyamet günü kurtuluşa erenlerden olacaktır.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 29

 

 

* * *

 

427 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ãóäú ÍóÝöÙó ãöäú Ãõ ãøóÊí Ãó ÑúÈóÚíäó ÍóÏöíËÇð ãöãøÇ íóÍúÊÇÌõæäó Åáöíúåö ãöäú Ãó ãúÑö Ïíäöåöãú ÈóÚóËóåõ Çááåõ íóæúãó ÇáúÞöíÇãóÉö ÝóÞíåÇð ÚóÇáöãÇð.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 2 / 153

427-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timden her kim insanların dini hususunda ihtiyaç duya­cakları kırk hadis ezberlerse, Allah da onu kıyamet günü fakih ve alim olarak haşr eder.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 153

 

 

* * *

 

 


 

 

 


 

 

 

İyi Ahlak ve Güzel Faydaları

 

 

428 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó ÇáúÚóÈúÏó áóíõÏúÑößõ ÈöÍõÓúäö ÎõáúÞöåö ÏóÑóÌóÉó ÇáÕøÇÆöãö ÇáúÞÇÆöãö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 373

428-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki kul güzel ahlakı ile gündüzleri oruç tutan ve geceleri ibadet eden kimsenin makamına erişir.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 373

 

* * *

 

429 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã áÇÈäöåö ÇáÍóÓóäö  Úáíå ÇáÓøáÇã :

íÇ Èõäóíøó! áÇ Ûöäì Ãó ßúÈóÑõ ãöäó ÇáúÚóÞúáö¡ æóáÇ ÝóÞúÑó ãöËúáõ ÇáúÌóåúáö¡ æóáÇ æóÍúÔóÉó Ãó ÔóÏøõ ãöäó ÇáúÚõÌúÈö¡ æóáÇ ÚóíúÔó ÇáÐøõãöäú ÍõÓúäö ÇáÎõáúÞö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 78 / 111

329-Emir’el-Müminin Ali (a.s) oğlu Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: Ey oğlum! Zenginlik akıldan daha üstün değildir, fakirlik cehalet gibi değildir. Hiçbir vah­şet kendini beğenmekten daha şiddetli değildir. Hiçbir hayat güzel ahlaktan daha lezzetli değildir.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s.111

 

* * *

 

430 Ü ÑöæÇíÉñ Úóäö ÇáÇãÇãö ÇáúÍóÓóäö  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÍóÏøó ËóäóÇ ÇáúÍóÓóäõ Úóäö ÇáúÍóÓóäö Úóäö ÇáúÍóÓóäö  Úáíå ÇáÓøáÇã Åöäøó Ãó ÍúÓóäó ÇáúÍóÓóäö ÇáúÎõáúÞõ ÇáúÍóÓóäõ.

ÇáÎÕÇá / 29

430-İmam Hasan-i Mücteba (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki güzelliklerin en güzeli, güzel ahlaktır.”

el-Hisal, s. 29

 

* * *

 

431 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÍõÓúäõ ÇáúÎõáúÞö Ýí ËóáÇË: ÅÌúÊöäÇÈõ ÇáúãóÍÇÑöãö¡ æóØóáóÈõ ÇáúÍóáÇáö¡ æóÇáÊøóæó ÓøõÚõ Úóáóì ÇáúÚöíÇáö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 71 / 394

431-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Güzel ahlak şu üç şeydedir: Haramlardan sa­kınmak, helal rızık talep etmek ve ailesini darlığa sok­mamak.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 394

 

* * *

 

432 Ü ÍóÏøó ËóäóÇ Ãó Èõæ ÍóãúÒóÉö ÇáËøõãÇáí Úóäú Úóáöíøö Èúäö ÇáúÍõÓóíúäö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó: ÇáúÞóæúáõ ÇáúÍóÓóäõ íõËúÑöí ÇáúãÇáó æóíõäúãöí ÇáÑøöÒúÞó¡ æóíõäúÓöÃõ Ýí ÇáÇÌóáö¡ æóíõÍóÈøöÈõ Åöáì ÇáÇåúáö¡ æóíõÏúÎöáõ ÇáÌóäøóÉó.

ÇáÎÕÇá / 317

432-Ebu Hamza Somali, Ali b. Hüseyin (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Güzel söz malı çoğaltır, rızkı arttırır, ölümü erteler, insanı ailesi nezdinde se­vimli kılar ve cennete koyar.”

el-Hisal, s. 317

 

* * *

 

433 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ËóáÇËñ ãóäú Ãó Êóì Çááåó ÈöæÇÍöÏóÉò ãöäúåõäøó Ãó æúÌóÈó Çááåõ áóåõ ÇáúÌóäøóÉó: ÇáÇäúÝÇÞõ ãöäú ÅÞúÊÇÑ¡ æóÇáÈöÔúÑõ áöÌóãíÚö ÇáúÚÇáóãö æóÇáÇäúÕÇÝõ ãöäú äóÝúÓöåö.

ÇáßÇÝí / 2 / 103

433-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu üç şeyden birini Allah nezdine götüren kimseye Allah da cenneti farz kılar: Darlıkta olduğu halde infak etmek, bütün insanlar için güler yüzlü davranmak ve nefsi hu­susunda insaflı olmak. (Yani kendi zararına da olsa hakkı söylemek.)”

el-Kafi, c. 2, s. 103

* * *

 

434 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Ãó ßúËóÑõ ãÇ ÊóáöÌõ Èöåö Ãõ ãøóÊí ÇáúÌóäøóÉó ÊóÞúæóì Çááåö æóÍõÓúäõ ÇáúÎõáúÞö.

ÇáßÇÝí / 2 / 100

434-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timi en çok cennete koyan şey, Allah’tan sakınmak ve güzel ahlaktır.”

el-Kafi, c. 2, s. 100

 

* * *

 


 

 

Gazap ve Kötü Ahlakın Afetleri

 

435 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÇáúÛóÖóÈõ íõÝúÓöÏõ ÇáÇíãÇäó ßóãÇ íõÝúÓöÏõ ÇáúÎóáøõ ÇáúÚóÓóáó.

ÇáßÇÝí / 2 / 302

435-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sirke balı bozduğu gibi, gazab da imanı bozar.”

el-Kafi, c. 2, s. 302

* * *

436 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáúÛóÖóÈõ ãöÝúÊÇÍõ ßõáøö ÔóÑøò.

ÇáßÇÝí / 2 / 303

436-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gazab her kötülüğün anahtarıdır.”

el-Kafi, c. 2, s. 303

* * *

437 Ü Úóäö ÇáÑøóÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã Úóäú ÂÈÇÆöåö¡ Úóäú ÃãöíÑö ÇáúãõÄúãöäíäó  Úáíå ÇáÓøáÇã:

ÞÇáó ÑóÌõáñ áöáäøóÈöíøö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Úóáøöãúäí ÚóãóáÇð áÇ íõÍÇáõ Èóíúäóåõ æóÈóíúäó ÇáúÌóäøóÉö¡ ÞÇáó: áÇ ÊóÛúÖóÈú æóáÇ ÊóÓúÆóáö ÇáäøÇÓó ÔóíúÆÇð¡ æÅöÑúÖó áöáäøÇÓö ãÇ ÊóÑúÖì áöäóÝúÓößó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 75 / 27

437-İmam Rıza (a.s) babalarından, onlar da Emir’el-Müminin (a.s)’dan şöyle nakletmektedirler: “Adamın biri Peygamber (s.a.v)’e şöyle dedi: Bana öyle bir amel öğret ki cennet ile aramızda hiçbir engel kalmasın.” Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: “Asla gazab etme, insanlardan bir şey isteme ve kendi nefsin için istediğini insanlar için de iste.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 27

 

* * *

438 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ßóÝøó ÛóÖóÈóåõ ÓóÊóÑó Çááåõ ÚóæúÑóÊóåõ.

ÇáßÇÝí / 2 / 303

438-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim gazabını kontrol ederse, Allah da onun ayıplarını örter.”

el-Kafi, c. 2, s. 303

 

* * *

439 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáúÛóÖóÈõ ãóãúÍóÞóÉñ áöÞóáúÈö ÇáúÍóßöíãö¡ æóÞÇáó: ãóäú áóãú íóãúáößú ÛóÖóÈóåõ áóãú íóãúáößú ÚóÞúáóåõ .

ÇáßÇÝí/ 2 / 303

439-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gazap hikmet sahibi insanın kalbini öldürür.” (ve şöyle bu­yurdu:) “Her kim gazabına sahip olmazsa, aklına da sa­hip olamaz.”

el-Kafi, c. 2, s. 303

 

 

 

 

 

Mağfiret/Bağışlanma Talebi

 

440 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÊóÚóØøóÑõæÇ ÈöÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑö áÇ ÊóÝúÖóÍóäøóßõãú ÑóæÇíöÍõ ÇáÐøõ äæÈö .

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 6 / 22

440-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kendinize istiğfarın güzel kokusunu sürün ki günahların kötü kokusu sizi rezil etmesin.”

Bihar’ul-Envar, c. 6, s. 22

 

* * *

 

441 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇóãíÑõ ÇáúãõÄãöäíäó Úóáöíøñ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÇáúÍóãúÏõ áöáøåö Úóáì ßõáøö äóÚúãóÉ¡ æóÃó ÓúÆóáõ Çááåó ãöäú ßõáøö ÎóíúÑ æóÃó ÚõæÐõ ÈöÇááåö ãöäú ßõáøö ÔóÑøò¡ æóÃó ÓúÊóÛúÝöÑõ Çááåó ãöäú ßõáøö ÐóäúÈ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 94 / 242

441-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bütün nimetleri sebebiyle hamd Allah’a öz­güdür, Allah’tan her hayırlı işi dilerim, her kötülükten Allah’a sığınırım ve her günahtan dolayı Allah’a istiğ­farda bulunurum.”

Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 242

 

* * *

 

442 Ü Úóäú ÃóÈí ÌóÚúÝóÑ ãóÍóãøóÏö Èúäö Úóáíøò ÇáúÈÇÞöÑö  Úáíå ÇáÓøáÇã ÞÇáó:

ÓõÆöáó ÑóÓõæáõ Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã Úóäú ÎöíÇÑö ÇáúÚöÈÇÏö¡ ÝóÞÇáó: ÇáøóÐíäó ÅÐÇ Ãó ÍúÓóäõæÇ ÅÓúÊóÈúÔóÑõæÇ¡ æÅÐÇ Ãó ÓÇÄæÇ ÇöÓúÊóÛúÝóÑõæÇ¡ æÅÐÇ ÃõÚúØõæÇ ÔóßóÑõæÇ¡ æÅÐÇ Ãõ ÈúÊõáõæÇ ÕóÈóÑõæÇ¡ æÅÐÇ ÛóÖöÈõæÇ ÛóÝóÑõæÇ.

ÇáÎÕÇá / 317

442-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Resulullah (s.a.v)’e, “kulların en hayırlısı kimdir?” diye sorulunca Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Onlar iyilik edince sevinirler ve kötülük edince de istiğfarda bulunurlar, kendilerine ihsan edilince teşekkür ederler, belaya dü­şünce sabır ederler ve gazaplanınca da bağışlarlar.”

el-Hisal, s. 317

 

* * *

 

443 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÕøÇÏöÞõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅÐÇ ÃóßúËóÑó ÇáúÚóÈúÏõ ãöäó ÇáÇÓúÊöÛúÝÇÑö ÑóÝóÚóÊú ÕóÍöíÝóÊõåõ æóåöíó ÊóÊóáÇú áÇõ.

ãßÇÑã ÇáÇÎáÇÞ / 313

443-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kul Al­lah’a istiğfarda bulunmayı arttırınca amel defteri ışıl­dar/nur saçar bir halde göğe yükselir.”

Mekarim’ul-Ahlak, s. 313

 

* * *

 

 

 

 

Cemaat Namazı

 

 

444 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Åöäøó Çááåó íóÓúÊóÍúíí ãöäú ÚóÈúÏöåö ÅÐÇ Õóáøì Ýí ÌóãÇÚóÉ Ëõãøó ÓóÃó áóåõ ÍÇÌóÉð Ãó äú íóäúÕóÑöÝó ÍóÊøì íóÞúÖöíóåÇ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 4

444-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kul na­mazını cemaat ile kılar ve sonra da Allah’tan hacetini dilerse Allah hacetini gidermemekten haya eder.”

Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 4

 

* * *

 

445 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÝóÖúáõ ÇáÌóãÇÚóÉö Úóáóì ÇáúÝóÑúÏö Èößõáøö ÑóßúÚóÉ Ã áúÝÇ ÑóßúÚóÉ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 4  / 88 .. æóÓÇÆá ÇáÔíÚÉ / 8 / 290

445-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cemaat namazının yalnız kılınan namazdan üstünlüğü her re­kata karşılık (sevabının) iki bin rekat oluşudur.”

Bihar’ul-Envar, c. 4, s. 88, Vesail’uş-Şia, c. 8, s. 290

 

* * *

 

446 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

ÕóáÇÉõ ÇáÑøóÌõáö Ýí ÌóãÇÚóÉ ÎóíúÑñ ãöäú ÕóáÇÊöåö Ýí ÈóíúÊöåö Ãó ÑúÈóÚíäó ÓóäóÉð.

ãÓÊÏÑß ÇáæÓÇÆá / 6 / 446

446-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanın cemaat ile kıldığı bir namazı, kırk yıl evinde kıldığı na­mazdan daha hayırlıdır.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 6, s. 446

 

* * *

 

447 Ü ÞÇáó ÇáäøóÈöíøõ Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

æÃó ãøóÇ ÇáúÌóãÇÚóÉõ ÝóÅäøó ÕõÝõæÝó Ãó ãøóÊí Ýí ÇáÇÑúÖö ßóÕõÝõæÝö ÇáúãóáÇÆößóÉö Ýí ÇáÓøóãÇÁö¡ æóÇáÑøóßúÚóÉõ Ýí ÌóãÇÚóÉ Ãó ÑúÈóÚÉñ æóÚöÔúÑõæäó ÑóßúÚóÉð ßõáøõ ÑóßúÚóÉ Ãó ÍóÈõ Çöáóì Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó ãöäú ÚöÈÇÏóÉö Ãó ÑúÈóÚíäó ÓóäóÉð¡ æóÃó ãøóÇ íóæúãõ ÇáúÞöíÇãóÉö ÝóíóÌúãóÚõ Çááåõ Ýöíåö ÇáÇæøó áöíäó æóÇáÇÎöÑöíäó áöáúÍöÓÇÈö¡ ÝóãÇ ãöäú ãõÄúãöä ãóÔì Åöáì ÇáúÌõãõÚóÉö ÅáÇø ÎóÝøóÝó Çááåõ Úóáóíúåö ÚóÒøóæóÌóáøó ÃóåúæÇáó íóæúãö ÇáúÞöíÇãóÉö Ëõãøó íóÃãõÑõ Èöåö Åöáóì ÇáÌóäøóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 6

447-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cemaat nama­zına gelince… Şüphesiz ki ümmetimin yeryüzündeki safları meleklerin gökyüzündeki safları gibidir. Bir rekat cemaat namazı, her rekatı Allah nezdinde kırk yıl iba­detten daha sevimli olan yirmi dört rekata denktir. Al­lah kıyamet günü ilk ve son insanların hepsini hesap için topladığında Allah azze ve celle cemaat namazı için yürüyen her müminin kalbinden kıyamet gününün deh­şet ve ızdırabını hafifletir. Sonra da ona cennete girme­sini emreder.”

Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 6

 

* * *

 

448 Ü ÞÇáó ÑóÓõæáõ Çááåö Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã:

Ãó Êì ÑóÌõáñ ÇóÚúãì ÑóÓõæáó Çááåö  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÝÞÇáó: íÇ ÑóÓõæáó Çááåö Çöäøí ÖóÑöíÑõ ÇáúÈóÕóÑö æóÑõ ÈøóãÇ ÃÓúãóÚõ ÇáäøöÏÇÁó æóáÇ ÃóÌöÏõ ãóäú íóÞõæÏõäí Çöáóì ÇáúÌóãÇÚóÉö æóÇáÕøóáÇÉö ãóÚóßó¡ ÝóÞÇáó áóåõ ÇáäøóÈöíøõ  Õáøì Çááå Úáíå æÂáå æÓáã ÔõÏøó ãöäú ãóäúÒöáößó Çöáóì ÇáúãóÓúÌöÏö ÍóÈúáÇð æóÃõ ÍúÖõÑö ÇáúÌóãÇÚóÉó.

ÇáÊåÐíÈ / 3 / 266

448-(Gözleri görmeyen bir şahıs Resulullah (s.a.v)’in yanına gelerek şöyle dedi: “Ya Resulullah gözlerim görmüyor, ezan sesini duyunca elimden tutup beni ce­maate getirecek ve seninle namaz kılmamı sağlayacak kimsem yok. Ne yapmalıyım?” Bunun üzerine Pey­gamber (s.a.v) şöyle buyurdu:) “Evinden camiye bir ip uzat ve o ipin yardımıyla cemaate katıl.”  

et-Tehzib, c. 3, s. 266

 

* * *

 

449 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ãóäú ÊóÑóßó ÇáúÌóãÇÚóÉó ÑóÛúÈóÉð ÚóäúåÇ æóÚóäú ÌóãÇÚóÉö ÇáúãõÓúáöãíäó ãöäú ÛóíúÑö ÚöáøóÉ ÝóáÇ ÕóáÇÉó áóåõ.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 11

449-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cemaat namazını; rağbeti olmadığından veya hiçbir özrü ol­maksızın Müslümanların cemaatinden ayrı kalarak terk eden kimsenin namazı yoktur.”(Yani namazı kabul ol­maz.)

Bihar’ul-Envar, c. 44, s. 11

 

* * *

 

450 Ü  ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáÑøöÖÇ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

ÅöäøóãÇ ÌõÚöáóÊö ÇáúÌóãÇÚóÉõ Þöíáó áöÆóáÇø íóßõæäó ÇáÇÎúáÇÕõ æóÇáÊøóæúÍöíÏõ æóÇáÇÓúáÇãõ æóÇáúÚöÈÇÏóÉõ áöáøåö ÅáÇø ØÇåöÑÇð ãóÔúåõæÏÇð áÇöäøó Ýí ÅÙúåÇÑöåö ÍõÌøóÉð Úóáì Ãó åúáö ÇáúãóÔúÑöÞö æóÇáúãóÛúÑöÈö áöáøåö ÚóÒøóæóÌóáøó æóÍúÏóåõ æóáöíóßõæäó ÇáúãõäÇÝöÞõ æóÇáúãõÓúÊóÎöÝøõ ãõÄóÏøöíÇð áöãÇ Ãó ÞóÑøó Èöåö íõÙúåöÑõ ÇáÇÓúáÇãó æóÇáúãõÑÇÞóÈóÉó æóáöÊóßõæäó ÔóåÇÏÇÊõ ÇáäøÇÓö ÈöÇáÇÓúáÇãö ãöäú ÈóÚúÖöåöãú áöÈóÚúÖ ÌÇÆöÒóÉð ãõãúßöäóÉð ãóÚó ãóÇ Ýöíåö ãöäó ÇáúãõÓÇÚóÏóÉö Úóáóì ÇáúÈöÑøö æóÇáÊøóÞúæì æóÇáÑøóÌúÒö Úóäú ßóËöíÑ ãöäú ãóÚÇÕöí Çááåö ÚóÒøóæóÌóáøó.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 88 / 12

450-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki (İslam’da) cemaat namazı; ihlas, tevhit, İslam ve Allah’a ibadet, tertemiz, aşikar ve görünür olsun diye karar kı­lınmıştır. Zira bunun açığa çıkarılmasında yeryüzünün doğu ve batısındaki insanlar üzerinde Allah’ın bir hüc­ceti vardır. (Zira İslam’ın gerçekleri ortaya çıkar ve Al­lah’a tevhit üzere ibadet şirk ve küfür nur karşısındaki karanlıklar gibi dağılır ve ayakta tutunamaz.) İki yüzlü ve dini hükümleri hafife alan kimseler de Müslüman olduklarını izhar ettikleri için ister istemez cemaate ka­tılacak, ister istemez iddiaları üzere hareket edecekler­dir. (Böylece toplumdaki insanların amelleri tek düze olacak ve hiç kimse bir hükmü çiğnemeyecektir.) Ayrıca insanların birbiri hakkındaki şahadetleri doğru ve mümkün olacaktır. (Zira Müslümanlık veya diğer hu­suslarda şahadette bulunmak tanımaya bağlıdır. İnsan­ları tanımanın en iyi yolu ise cemaat namazıdır.) Ayrıca cemaat namazları iyilik ve takva üzere yardımlaşmaya sebep olacak ve Allah azze ve celle’ye karşı yapılan bir çok günahları engelleyecektir.”

Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 12

* * *


 

 

 

Kitabın Bitiş Duası

 

 

451 Ü ÞÇáó ÇáÇãÇãõ ÇáúÈÇÞöÑõ  Úáíå ÇáÓøáÇã :

Çááøåõãøó ÅäøÇ äóÑúÛóÈõ Çöáóíúßó Ýí ÏóæúáóÉ ßóÑöíãóÉ ÊõÚöÒøõ ÈöåÇ ÇáÇÓúáÇãó æóàåúáóåõ æóÊõÐøöáõ ÈöåóÇ ÇáäøöÝÇÞó æóÇóåúáóåõ æóÊóÌúÚóáõäóÇ ÝöíåÇ ãöäó ÇáÏøõÚÇÉö Çöáì ØÇÚóÊößó æóÇáúÞÇÏóÉö Çöáì ÓóÈíáößó æóÊóÑúÒõÞõäÇ ÈöåÇ ßóÑÇãóÉó ÇáÏøõ äúíÇ æÇáÇÎöÑóÉö.

ÈÍÇÑ ÇáÇäæÇÑ / 91 / 6

451-İmam Bakır (a.s) duasında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım, bizleri keramet (İslami azamet) sahibi bir devlette karar kılmanı dileriz. (Bu devlet şüphesiz ki Hz. Mehdi (a.s)’ın hak devletidir.) Bu kerim devlet sa­yesinde İslam ve ehline izzet bağışlar, nifak ve ehlini de rezil rüsva edersin. Bizleri o hak devlette sana itaate da­vet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden karar kıl. Bu vesile ile (İslam ve Kur’an’ı uygulayan Hz. Mehdi’nin kerim devleti sayesinde) bizlere dünya ve ahiretin izzet ve kerametini nasip eyle.”

Bihar’ul-Envar, c. 91, s. 6

 

* * *

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar

 

 

1-Kur’an-ı Kerim

2-Nehc’ül-Belağa, Emir’el-Müminin İmam Ali (A)’ın Seyyid Razi (r.a) vasıtasıyla toplanan hutbe, mektup ve sözleri

3-Sahife-i Seccadiye, İmam Seccad (A)’ın sözleri

4-Kemal’ud-Din, Şeyh Seduk

5-Bihar’ul-Envar, Muhammed Bakır Meclisi

6-Vesail’uş-Şia, Şeyh Hurr’il Amuli

7-et-Tehzib, Şeyh Tusi

8-Men La Yehzuruh’ul-Fakih, Şeyh Seduk

9-Mekarim’ul-Ahlak

10-Kenz’ul-Ummal, Şeyh Tebersi

11-Gurer’ul-Hikem

12-Şerh-u Gurer’ul-Hikem

13-Tesnif-u Gurer’ul-Hikem

14-Müstedrek’ül-Vesail, Allame Nuri

15-el-Müheccet’ül-Beyza, Feyz-i Kaşani

16-el-Hisal, Şeyh Seduk

17-el-İsna E’şeriye, Şeyh Hurr-i Amuli

18-Leal’il-Ahbar, Muhammed Nebi Tuyserkani

19-Sefinet’ul-Bihar, Şeyh Kumi

20-Müstedrek-i Sefinet’ul-Bihar, Şeyh Ensari

21-Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebil Hadid

22-Teraif’ul-Hikem, Mirza Ahmed Aştiyani

23-Mecmua-i Verram, Emir Verram-i Maliki

24-İrşad’ul-Kulup, Şeyh Deylemi

25-el-İrşad, Şeyh Müfid

26-Meani’ul-Ahbar, Şeyh Seduk

27-Vekayi’ul-Eyyam, Şeyh Abbas-i Kumi

28-Misbah’ul-Müteheccid, Şeyh Tusi

29-Sefat’uş-Şia, Şeyh Seduk

30-el-Emali, Şeyh Seduk

31-Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

32-Munteh’el-Amal, Şeyh Kumi

33-el-Hayat, Muhammed Rıza Hekimi

34-Tuhef’ul-Ukul, el-Behrani

35-el-İhticac, Şeyh Tebersi

36-Üsd’ül-Gabe, İbn-i Esir

37-Şehab-ul Ahbar, Kazi Kazayi

38-İkab’ul-A’mal, Şeyh Seduk

39-E’lam’ul-Vera, Şeyh Tebersi

40-el-İmam Mehdi İnde Ehl-i Sünne, Mehdi Fakih İmani

41-Yevm’ul-Helas, Kamil Süleyman

42-Sünen-i İbn-i Mace, İbn-i Mace Kazvini

43-Sünen-i Ebu Davud, Süleyman Secistani

44--el-Müssenef, Ebu Bekir Sen’ani

 



[1] Kasas/13

[2] Hud/73

[3] Ahzap/33

[4] Gerçi Ehl-i Beyt, kelime olarak “ev halkı” anlamındadır. Ama islami metinlerde ıstılah olarak islam Peygamberinin hanedanı için kullanılmaktadır ve bu kelimenin belirgin ve açık bir anlamı vardır. Ehl-i Beyt’in kimler olduğu İslam Peygamberinden nakledilen onlarca rivayette açıkça belirtilmiştir. Aşağıda örnek olarak zikrettiğimiz şu birkaç rivayette de Ehl-i Beyt’ten maksadın, her ne kadar bazıları Peygamber’in vefatından sonra doğmuş olsa da Ali (a.s), Fatıma (a.s.), Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s)’ın soyundan gelen imamlar olduğu açıkça belirtilmiştir:

1-Safiyye binti Şeybe Ayşe’den şöyle dediğini nakletmektedir: Bir gün Peygamber üzerinde bir rida (cübbe) olduğu halde evden çıktı. Bu esnada Hasan b. Ali geldi, Peygamber onu ridasının altına çağırdı. Sonra Hüseyin b. Ali geldi, Peygamber onu da ridasının altına çağırdı. Daha sonra Fatıma (a.s) geldi, Peygamber (s.a.v) onu da ridanın altına çağırdı. Sonra Ali (a.s) geldi, Peygamber (s.a.v) onu da ridasının altına çağırdı ve ardından da şu ayeti kıraat buyurdu:

ÅöäøóãóÇ íõÑöíÏõ Çááøóåõ áöíõÐúåöÈó Úóäßõãõ ÇáÑøöÌúÓó Ãóåúáó ÇáúÈóíúÊö æóíõØóåøöÑóßõãú ÊóØúåöíÑðÇ

“Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzap/33)

Sahih-i Müslim, 4/1884/2424

El-Müstedrek a’le’s-Sahiheyn, 3/159/4707

Tefsir-i Taberi, 12/22. Cüz/6

Es-Sünen’ül-Kübra, 2/212/2858

2-Amir b. Saad b. Ebi Vakkas babasından şöyle dediğini nakletmektedir: Peygambere vahiy nazil olunca Ali, Fatıma ve iki çocuğunu (Hz. Hasan ve Hüseyin’i) ridasının altına alarak şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.”

Sahih-i Müslim, 4/1871/32

Sünen-i Tirmizi, 5/ 225/2999

Müsned-i İbn-i Hanbel, 1/391/1608

El-Müstedrek ale’s-Sehiheyn, 3/163/4719

Sünen’ül-Kübra,7/101/12392

3-İsa b. Abdullah b. Malik, Ömer b. Hattab’dan şöyle dediğini nakletmektedir: Peygamber’den şöyle buyurduğunu duydum: “Ey İnsanlar ben çok geçmeden aranızdan ayrılacağım. Daha sonra siz kıyamette yanıma geleceksiniz... (Burada Peygamber Kur’an ve Ehl-i Beytinin hakkına riayet edilmesini tavsiye etmektedir.” Ömer b. Hattab daha sonra şöyle diyor: “Peygamber’e, “Ey Resulullah itretin/Ehl-i Beyt’in kimlerdir?” diye sordum, şöyle buyurdu: “Ehl-i Beyt’im Ali, Fatıma, çocukları ve Hüseyin’in soyundan dokuz iyi imam, onlar benim itretimdir, onlar benim kanımdan ve etimdendir.”

Kifayet’ul-Eser, s. 91

Tefsir’ul-Burhan, 1/9

4-İbn-i Abbas  óÇáÓøóãóÇÁ ÐóÇÊö ÇáúÈõÑõæÌ æ

“Burçlara sahip gökyüzüne...” (Büruc/1) ayeti hakkında Peygamberin şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Ben göğüm, burçlar da Ehl-i Beyt’imden ve itretimden olan imamlardır. Bu imamların ilki Ali, sonuncusu ise Mehdi’dir ve onlar (toplam) 12 kişidir.

Yenabi’ul-Mevedde 3/254/59

[5]Salebi, el-Kebir tefsiri, ilgili ayetin tefsirinde... Zemahşeri’nin el-Keşşaf tefsiri, Fahr’ur-Razi’nin el-Kebir tefsiri, c. 7, s. 405 ve İhkak’ul-Hak, c. 9, s. 486

[6]Gafir/60

[7] Nisa/110

[8] İbrahim/7

[9] Nisa/17

[10] Cin/26-27

[11] Maide/199

[12] Bakara/177

[13] Beled/14-16