el-Hasâis
Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb en-Nesâî
(Tercüme ve Şerhi)
Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)

İÇİNDEKİLER

TAKDİM...15

ÖNSÖZ.....15

MÜ'MİNLERİN EMÎRİ ALİ B. EBÎTÂLİB'İN NAMAZI / İSLÂMI...21

AÇIKLAMALAR..29

a. İslâm'ı ilk Kabul Eden Sahâbî Hz. Ali'dir..29

I.  "İslâm'ı İlk Kabul Eden Hz. Ali'dir" Diyenlerin Delilleri:...30

II.  "İslâm'ı İlk Kabul Eden Hz. Ebûbekr'dir" Diyenlerin Delilleri:.40

III.  "İslâm'ı İlk Kabul Eden Hz. Hatîce Annemizdir" Diyenlerin Delilleri:.... 47

IV. "İslâm'ı İlk Kabul Eden Hz. Zeyd'dir" Diyenler ve Delilleri:....51

b. Allah'm Rasûlü İle Birlikte İlk Namaz Kılan Kişi Hz. Ali'dir.....52

c.  En Büyük "Sıddîq" Hz. Ali'dir....52

"Sıddîq" Lâkabı Hz. Ebûbekr'e Aittir, Diyenlerin Delilleri:..53

d. Bu Ümmetin "Fârûq"u Hz. Ali'dir..56

"Fârûq" Lâkabı Hz. Ömer'e Aittir, Diyenlerin Delilleri:....57

e. Hz. Ali Allah'm Rasûlü'nün Kardeşidir..58

ALİ B. EBÎTÂLİB'İN ALLAli (C) KATINDAKI DEĞERİ....59

AÇIKLAMALAR..73

a. Hz. Ali, Allah ve Rasûlü'nü Seven ve Allah ve Rasûlü Tarafmdan Sevilen Büyük Bir Şahsiyettir...73

b. Hz. Ali Korkusuz ve Gözü Pek Bir Yiğittir..75

c. Hz. Ali, Peyğamber (s.a.a)'in Yanında, Mûsâ (a.s) Yanında Hârûn'un Makamma Sahiptir; Ancak Ne Mar Ki, Peygamber Değildir...77

d. Hz. Ali Bu Ümmetin Velîsidir....77

e. Hz. Ali Peyğamber (s.a.a)'in Ehl-i Beyti'ndendir..78

Ehl-i Beyt Kimdir?...78

I. Görüşün Delilleri:...78

II. İkinci Görüşün Delilleri:...80

III. Üçüncü Görüşün Delilleri:..82

Ehl-i Beyt'ten Olanların Ma'sûm Olduklarına Dair Belli Başlı Hadisler:..89

f. Hz. Ali, Allah ve Rasûlü'nün En Çok Sevdiği Sahâbîdir...92

g. Hz. Ali'yi Seven; Allah da Sever, Onu Sevmeyeni Allah da Sevmez. .....92

h. Hz. Ali'ye Söven ve Sövdürenlerden Birisi de Muâviye'dir.92

I. Hadislerde Birtakim Mucizelere De Yer Veriliyor...92

İMAli ALİ'YE AİT ON FAZİLET...94

AÇIKLAMALAR..97

a. Imam Ali Allah ve Rasûlü'nü Seven, Allah'm Mahcup Etmeyeceği Bir İnsandır.97

b. Allah'ın Rasûlü Ebûbekr'i Hacc Emirliğinden Azledip Yerine Ali'yi Gönderdi.....97

c. İmam Ali Dünya ve Ahirette Rasûlullâh'in Velisidir....97

d. Hz. Hatîce'den Sonra İlk İman Eden Hz. Ali'dir..98

e. Hz. Ali Ehl-i Beyt'i Oluşturan Fertlerdendir..98

f. Hz. Ali Rasûlullâh'm Yoluna Canını Feda Edecek Kadar İnançlı ve Yüreklidir.....98

g. Hz. Ali, Allah'm Rasûlü Yanında Mûsâ Yanında Hârûn'un Makamma Sahiptir; Ancak Peygamber Değildir.98

h. Hz. Ali Allah'm Rasûlü'nden Sonra Bütün Mü'minlerin Velîsidir. ...99

i. Allah'm Rasûlü Mescidin Turn Kapilarmi Kapatip YalmzAlininkini AçıkBıraktı.99

j. Hz. Ali Bütün Mü'minlerin Mevlâsıdır....99

 

"FERAC" HADİSLERİ..101

AÇIKLAMALAR...104

a.  Hadisler Hz. Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in Ma'sûm Olduklarma Delildir. 104

b.  "Ferec" Duasi Ehl-i Beyt Camiasında Meşhur Bir Duadir.105

ALİ'NIN KALBI  İMAN VE HİDÂYET NURUYLA DOLUDUR....107

AÇIKLAMALAR..

a. Hz. Ali'nin Kalbini Allah Hidayet Etmiştir..112

b. Hz. Ali'nin Dili Sadece Doğruyu Söyler...113

c. Hadisler Hz. Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in Ma'sûm Olduklanna Delildir. 113

d. Hz. Ali, Ümmet İçin Allah'm Rasûlü'nden Sonra En Yetkili Kişidir....114

e. Davalarda İki Tarafı Dinlemeden Karar Vermek Caiz Değildir. 114

"SEDD-İ EBVÂB" HADİSLERİ...117

AÇIKLAMALAR...121

a. Allah'in Rasûlü (s.a.a) Alininki Dışında, Mescid-i NebevTnin Bütün Kapilanni Kapatmıştır..125

b. Allah'in Rasûlü (s.a.a) Bunu All ah'in Emriyle Yapmıştır..125

c. Bu Husus, Ali'nin Başka Yolu Olmadığından Kaynaklanmıyor. 126

d. Hz. Ali'ye Cünübken Bile Mescide Girebilme Izni Verilmiştir...727

e. Bu Hadisler, "Menzile" Hadisleriyle Çok Yakından İlgilidir...128

"Ebûbekrin ki dışında mescidin turn kapilanni / deliklerini kapatin!" rivâyeti, şu sahâbîler vasıtasıyla Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) isnad ediliyor:...129

DEĞERLENDİRME:.129

"MENZİLE" HADİSLERİ.....135

AÇIKLAMALAR...143

a. Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) Sonra İmâmet Hakkı Hz. Ali'nindir.. 147

b.  "Menzile" Hadisleri Imam Ali'nin Ma'sûm Olduğuna Delildir...159

c. Sahâbenin En Üstünü Imam Ali'dir.....159

İMAli ALİ ALLAli'IN PEYGAliBERİNİN KARDEŞİDİR.161

AÇIKLAMALAR...163

a. imam Ali (a.s) Allah 'in Rasûlü'nün (s.a.a) Velisidir..166

b. Imam Ali (a.s) Allah 'in Rasûlü 'nün (s.a.a) Vârisidir..166

c. Imam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Kardeşidir...167

KardeşlikAkdi(MuâhâtOlayı):..167

d. Hz. Ali, Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) Verdigi Ahidden Asla Dönmemiştir.177

e. Hadislerde Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Mucizesine Yer Veriliyor.. 178
İMAli ALİ ALLAli'IN RASÛLÜ'NÜN BİR PARÇASI, SAFIYYI VE EMÎNİDİR ...179

AÇIKLAMALAR...184

a. Imam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Bir Parçasıdır.184

b. imam Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)'den Sonra Bütün Mü'minlerin Velisidir.....187

c. Teyze, Anne Mesabesindedir..187

d. Imam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Safiyyidir....187

e. İmam Ali (a.s) All ah'in Rasûlü'nün (s.a.a) Emînidir..187

"HACC EMİRLİĞİ" HADİSLERİ......191

AÇIKLAMALAR...195

a. Imam Ali Allah'in Rasûlü'nün (s.a.a) Bir Parçası, Canı Mesabesindedir.....201
b. Allah ve Rasûlü Adına Tebliğe Yetkili Yeğâne Merci Ehl-i Beyt'tir. ...201

 

Ehl-i Beyt'e Düşman Olanlardan Hadis Alınmaz!..204

c. İmam Ali, Allah'in Rasûlü (s.a.a) Dışında Kimsenin Emir ve Komutası Altına Girmemiştir..205

d. Ebûbekr, Ali Kendisine Ulaştıktan Sonra Derhal Geri Dönmüştür. ...207

e. Ebûbekr'in "Hacc Emirliği" Görevinden Alınıp Yerine Ali'nin Atanması "Vahiy" Sonucu Olmuştur...222

f.  Görev Değişimi Hz. Ali'nin İmâmetine İşarettir.222

"SEQALEYN" HADİSİ..224

AÇIKLAMALAR...225

"Seqaleyn" Hadisini Rivâyet Eden Sahâbîler:.225

a. Allah'm Rasûlü (s.a.a) Bize İki Emanet Bırakıyor: Kitab ve Ehl-i Beyt..229

"Allah'ın Kitabi ve Benim Sünnetim!" Rivâyeti...231

b.  Ümmetin Kurtuluşu "Seqaleyn"e Tâbi Olmakla Mümkündür...235

"Yetmiş Üç Fırka ..." Hadisi..236

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir..." Hadisi...239

c. Allah'm Rasûlü (s.a.a) "Kur'ân" ve "Ehl-i Beyt" Hakkında Ümmetini Uyanyor!....242

Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e Haksızlık Yapılacağını Haber Veren Hadisler:..243

d. Kur'ân İle Ehl-i Beyt Daima Beraberdir..247

"Ömer Benimle, Ben de Ömer'le Beraberim. Benden Sonra Hak, Ömer Nereye Gitse Yanında Olacaktır!"....250

e. "Seqaleyn Hadisi" Ehl-i Beyt'in Pâk ve Ma'sûm Olduklarına Delildir.

f. Ali'nin Dostu Allah'm Dostu, Ali'nin Düşmanı Allah'm Düşmanı Sayılır.....251

g. Imam Ali Bütün Mü'minlerin Velîsidir.252

"ĞADÎR-HUMM" HADİSİ..253

AÇIKLAMALAR...257

a.  "Ğadîr-Humm" Hadisini Nakleden Sahâbîler....258

b.  "Ğadîr-Humm" Hadisinin Sihhat Durumu..268

I. "Sahih" Olduğunu Söyleyenler:....268

II. "Mütevâtir" Olduğunu Söyleyenler:....270

III. "Ğadîr-Humm" Hadisini İnkar Teşebbüsleri...271

İbn Hazm İle İbn Teymiyye Hakkında Birkaç Söz..273

c.  "Ğadîr-Humm" İle Alâkalı Ayetler...278

I. Mâide Sûresinin 67. Ayeti:...278

II. Meâric Sûresinin İlk Ayetleri..279

III. Mâide Sûresinin 3. Ayeti....279

d.Hadislerde "Ğadîr-Humm" Kavramı...281

e. "Ğadîr-Humm" Hadisinden Çıkan Hükümler....282

a. Ali'den Şikâyetçi Olmak Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Gazabını Muciptir.

b. Allah, Ali'nin Dostuna Dost, Düşmanına Da Düşmandır..283

c. Allah'ın Peygamberinden Sonra İmâmet ve Velâyet Hakkı Ali'ye Aittir.

I. Arap Dilinde "Mevlâ" ve "Velî" Kavramları:...283

II. Maksadın "İmâmet" Olduğunu Tayin Eden Karineler:...286

III. "Ğadîr-Humm" Hadislerinden "İmâmet" ve "Hilâfet" Anlamını Çıkaranlardan Bazıları:...294

d. İmam Ali'nin Her Konuda Tercih Edilme Hakkı Vardır......298

"ALİ BENDEN SONRA BÜTÜN MÜ'MİNLERİN VELÎSIDIR" HADISI..302

AÇIKLAMALAR...303

a. Imam Ali Bir Başkasının Emir ve Komutasına Hiçbir Zaman Girmemiştir...304

b. Imam Ali'den Şikâyetçi Olmak Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Gazabını Muciptir.....304

c. Ehl-i Beyt'in Ganimette Özel Hissesi Vardır..305

d. Hz. Peygamberden (s.a.a) Sonra Velâyet ve İmâmet Hakkı Imam Ali'ye Aittir....307

"ALİ'YESÖVEN BANA SÖVMÜŞ OLUR" HADİSİ..312

AÇIKLAMALAR...313

a. Ali'yi ve Ehl-i Beyt'i Sevmek Farzdir....319

b. Ali'ye söven Peygamberimize (s.a.a) sövmüş olur...323

İmam Ali'yle Arası Açık Olanlar:.....324

c. Hadisler İmam Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in Ma'sûm Olduklanna Delildir. ...340

d. Hz. Ali İle Arası İyi Olmayandan Hadis Alınmaz..341

"MUVÂLÂT" HADİSLERİ....343

AÇIKLAMALAR...347

a. Ali'yi Sevmek, Ona Dost Ve Destek Olmak Farz, Ona Düşman Olmak, Ondan Nefret Etmek ve Onu Yalnız Bırakmak Haramdır.....350

b. Hadisler Imam Ali'nin Masumiyetine Delildir...350

"ALİ'Yİ SADECE MÜ'MİNLER SEVER"352

AÇIKLAMALAR...353

a. Ali'yi Sevmek İmana, Ondan Nefret Etmek İse Nifaka Alâmettir.354

b. Nifak Alâmetlerinden Birisi de İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e Düşman Olmaktır....355

c. Hadisimiz, İmam Ali'nin Gerçek Bir "Fârûq" Olduğuna Delildir... 356

d. Ali ve Ehl-i Beyt İle Arası İyi Olmayandan Hadis Alınmaz.....356

HZ. ALİ'NİN HZ. ÎSÂ'YA BENZER BİR YÖNÜ.360

AÇIKLAMALAR...360

İMAli ALİ'NİN HZ. PEYGAliBER'E YAKINLIĞI.364

AÇIKLAMALAR...373

a. İmam Ali Hz. Peyğambere Herkesten Daha Yakın ve Herkesten Daha Bağlıydı.....373

b. Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) İlk İman Eden Kişi İmam Ali'dir...375

c. Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) En Çok Sevdiği Kişi Hz. Ali İdi.....375

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a)en çoksevdiği kişilerin; erkeklerden Ebûbekr, kadınlardan ise Âişe" olduğuna dair rivayetler:..376

d. Hz. Peygamberin Yanısıra Ilk Put Kırma Şerefi Imam Ali'ye Aittir....380

e. Abdullah b. Ömer İle Hz. Âişe Annemizin İmam Ali İle Arası İyi Değildi...380

f. Osman b. Affân hakkmda birkaçsöz..381

g. Namazda Öksürmek ve "Sübhânallâh!" Demek..385

İMAli ALİ'NİN FÂTIMA EZ-ZEHRÂ İLE EVLİLİĞİ VE ZİFAFI.....388

AÇIKLAMALAR...391

a. Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Kızı Fâtıma İle Evlenme Fazilet ve Şerefine Imam Ali Nail Olmuştur....393

b. Imam Ali Allah 'in Rasûlü 'nün (s.a.a) Kardeşidir..394

c. Hadislerimiz, Kız Istemek ve Zifaf lie Alâkalı Birtakım Âdâba da Yer Veriyor...394

FÂTIMA CENNETLİK KADINLARIN HANIMEFENDİSİDİR....396

AÇIKLAMALAR...399

 

 

a. Hz. Fâtıma ez-Zehm (a.s) Cennetlik KadinIann Hammefendisidir....401

b. imam Hasan He Imam Hüseyin (a.s) Cennetlik Gençlerin Efendileridir..402

HZ. FÂTIMA  ALLAli'IN RASÛLÜ'NÜN BİR PARÇASIDIR.403

AÇIKLAMALAR...404

a. Hz. Fâtıma'yı Üzen Allah ve Rasûlü'nü de Üzer...405

b. Hadisler Hz. Fâtıma'nın Ma'sûmiyetine Delildir..407

c. Hz. Fâtıma'nm Üzerine Bir Başka Kadını Nikâh Altına Almak Caiz Değildir..408

HASAN İLE HÜSEYİN VE FAZİLETLERİ.409

AÇIKLAMALAR...411

a. Hz. Hasan He Hz. Hüseyin Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Oğulları Mesabesindedir.....414

b. Allah'in Rasûlü (s.a.a) Hasan ile Hüseyin'i Çok Severdi..414

c. Hz. Hasan He Hz. Hiiseyin Cennetlik Gençlerin Efendileridir....415

d. Imam Hasan He Imam Hiiseyin'e Kin ve Nefret Duyanlar Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) Karşısma Alır...415

İMAli ALİ'NİN BAZI HUSÛSİYETLERİ..417

AÇIKLAMALAR...420

a. Imam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Yanmda Kızı Fâtıma'dan Daha Degerlidir.....421

b. imam Ali (a.s) Nübüvvet Dışında Turn Faziletleri Şahsmda Toplamıştır....421

c. Allah (c) Bu Ommetin Bir Yükünü Imam Ali (a.s) Sayesinde Hafifletmiştir.422

d. Cenaze Yıkayanlar Gusül Abdesti Almalıdır.423

Ebû Tâlib Hakkında Birkaç Söz..424

İNSANLARIN EN BEDBAliTI.429

AÇIKLAMALAR...430

a. İbn Mülcem İnsanlarm En Bedbahtıdır...431

b. "Ebû Türâb" İmam Ali'nin Künyelerindendir.433

İMAli ALİ'NİN ALLAli'IN RASÛLÜ YANINDAKİ DEĞERİ...435

AÇIKLAMALAR...437

a. Allah'm Rasûlü (s.a.a) En Son Hz. Ali lie Birlikteydi.....437

b. Imam Ali Kur'ân'm Te'vili İçin Savaşacaktır.440

"AZGIN ÇETE" HADİSLERİ....447

AÇIKLAMALAR...450

Hz. Ammâr'ın Faziletiyle İlgili Bazı Ayet ve Hadisler.452

I. Ayetler:....452

II. Hadisler:.453

Sahâbeden Bazılarının Hz. Âmmâr Hakkında Sözleri:..455

a. Hz. Ammâr Allah ve Rasûlü'nün Çok Sevdiği Cennetlik Bir Sahâbîdir...455

b. Hz. Ammâr Büyük Bir Kahramandir...456

c. Hz. Ammâr Hak He Batılı Ayıran Bir Ayıraçtır...457

d. Hz. Ammâr'i Karşısına Alan, Allah'ı Karşısına Almış Olur....457

e. Muâviye ve "Azgm Çete"si Cehennemliktir...458

Ebul-Ğâdiye el-Cühenî Hakkında:....462

HÂRİCÎLERLE İLGİLİ HADİSLER...465

AÇIKLAMALAR...481

a. Hâricîler Kâfirdir..491

b. Hâricîlerle Savaşmak Farzdır.493

c. Hariciler Kıt Akıllı, Ahmak İnsanlardır....497

d. Hâricîlerin Endişeleri Tamamen Yersizdir.....498

e. Hadisler Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Mucizesine ve Imam Ali'nin Kerametine Delildir...500

Hâricîlerden Hadis Alınmaz!....501

İmam Ali (a.s) ve Demokrasi..503

SONSÖZ.....506

BİBLİYOGRAFYA....508

DURUMUNDAN BAliSEDİLEN RÂVÎLER...514

 


 

Hazirlayan: Abdulkadir ÇUHACIOĞLU
Yayinevi Kevser Telif Hakkı Saklıdır.

KEVSER SÛRESİ

Rahman, Rahim Allah'm Adiyla

"Şüphesiz biz, sana Kevser'i verdik.

Şu hâlde Rabbin için namaz kıl ve tekbir

alırken, namazda ellerini boğazına kadar kaldır.

Doğrusu asıl soyu kesik olan, sana kin duyandir."

Kevser Yayınları

Horhor cad. No: 78/3 Fatih - İst. Tel: 534 35 28 / Fax: 631 36 01

www.kevsernet.com







 



---------------------------------------------------------------------

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....15

TAKDIM

Şüphesiz Islam dininin temel özellik ve niteliklerini anlamak için Kur'ân-ı Kerim'in yanında sünnet-i sahih-i Nebevî önemli yer tutmaktadır. Kur'ân-ı Kerim, yüce yaratıcının kelâmı olması hase-biyle hiç kuşku ve şüphe götürmeyecek derecede hücciyet (delil) özelliğine sahiptir. Hücciyeti kesin olan bu kitap, Hz. Resulullah'a (s.a.a) Allah'm elçisi ve emini olmasi hasebiyle de itaati farz kil-mış, onun emirlerini almamizi ve yasaklarından kaçınmamızı dinî bir vecibe olarak belirtmiştir.

Bu nedenle Allah Resulü'nün sözleri Islâm'ı doğru anlama ve yaşamakta yol gösterici, güzel bir üsve ve örnektir. Ancak herke-sin bildiği gibi, Resulullah'tan sonra uzun bir sure hadis nakletme, çeşitli nedenlerle yasaklandı ve sonraki nesillere hadislerin tümü yaygın biçimde intikal etmedi. Gerçi Resulullah'ın (s.a.a) bir kısım sahabesi bu yasağa uymadı ama, büyük bir bölümü yasağa uya-rak Resul'ün değerli sözlerinin sonraki nesillere ulaşmasına engel oldular. Hadis nakli serbest olunca, hayatta olan sahabe babadan oğla/dosttan dosta anlatılan hadisleri açıkça anlatmaya başladı-larsa da, bu dönemde iktidarda olan Emevîsoyu ve saraydan bes-lenen hadis ravileri tarafından da uydurma ve mevzu hadisler ya-yılmaya çalışıldı. Öyle ki birçok Islâm âlimi, uydurma hadislerin sayısının sahihlerin birkaç kat fazlası olduğu görüşündedirler.

Böyle bir ahlâk ve iman erozyonu karşısında ister Ehlibeyt, isterse güvenilir ve adil sahabî tarafından uydurma hadisleri ayık-lama çabaları başlatılmış ve sahih sünnetin ümmete ulaşmasına gayret sarf edilmiştir. Özellikle Kur'ân'da övülen ve Resulullah'ın (s.a.a) göz nurları olan Ehlibeyt'i, kimi zaman bizzat fizikîyok ediş-lerle (Kerbelâ olayı gibi), kimi zaman Peygamber minberinde la'n ederek, kimi zaman da onların düşmanlarını öven hadisler uydlira rak Islâm toplumuna tamamen unutturma çabalarına karşı gay-retli çalışmalara tanık olmaktayız.

16..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hz. Resulullah'ı (s.a.a) seven, onun izinde yürümeyi, insanlığın kurtuluş ve refahı yönünde çalışmayı, ilmî çalışmaların insaf ve ta-rafsızlıkla yapılmasını ilke edinen, hatta bu yolda cam pahasına çalışan ister Ehlisünnet, ister Ehlibeyt âlimleri, her asır ve bölgede bulunmuştur. Ve biz bu tür şahsiyetlere özlem duymakta ve eşsiz çalışmalarından dolayı onları şükranla anmaktayız.

Ehlibeyt'e tarih boyunca yapılan haksızlık ve zulümlere gönlü rıza göstermeyen Islâm âlimleri, her fırsatta Ehlibeyt'e iade-i hak noktasmda kitaplar yazmakta ve ümmet adına özür dilemektedir-ler. Nebevî ilim şehrinin kapısı ve faziletleri hakkmda kimsenin şüphesi olmayan Imam Ali'nin (a.s) namı ve şanının silinmeye ça-lışıldığı bir dönemde, cam pahasma hakikatlerin er meydamna ati-lan Islam âlimlerinden biri olan Imam Neseî, el-Hasais adh eseriy-le hakikatlerin unutulmamasına önemli katkıda bulunmuştur.

Bu değerli eseri Türkçe'ye çevirip şerh etmekte yorucu bir çalışma yapan değerli kardeşimiz Abdulkadir ÇUHACIOĞLU'na, ayrıca eser üzerinde göstermiş olduğu kontrol çalışmalarından ötürü Kadir AKARAS hocamiza ve eserin basımında maddî katkıda bulunan Isa GÜNEŞ hocamiza teşekkür eder, bu çalışmaların Yaratıcı katmda ibadet olarak kabul edilmesini niyaz ederiz.

Bu çalışmamn, Islam ümmetinin birlik ve beraberliğine vesile olmasında ve ümmetin iki kardeş ekolü olan Ehlibeyt ve Ehlisünnet toplumlanmn birbirini sağlıklı bir şekilde sağlam kaynaklar-dan tammasma katkıda bulunacağından hiç kuşkumuz yoktur. Amaç, ihtilâf yaratmak değil; ihtilâfları tanımak ve yakınlaşmayı sağlamaktır. Çünkü insan, bilmediğinin düşmamdır.

Islâm ümmetinin kardeşlik ve birlik ilkesiyle yeniden turn dünyaya ilim ve irfan güneşinin doğacağı günün arzusuyla...

KEVSER

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....15

ÖNSÖZ

Ehl-i Beyt'ten her tür pisliği gideren ve onlan tertemiz yapan Allah'a sonsuz hamd ve senâ, bizlere Kur'ân ile Ehl-i Beyt'i emanet eden Peygamber Efendimiz Ebul-Qasim Muhammed b. Abdillâh'a, onun ilmini bizlere taşıyan temiz ve ma'sum Ehl-i Beyti'ne, seçkin ashabma ve onlarin yolunu izleyen bütün insanlara sonsuz salât veselâm olsun!

Mü'minlerin Emîri İmam Ali b. Ebî Tâlib'in Peygamber (s.a.a) Efendimizin ashâbının en önde gelenlerinden olduğunda hemen hiç kimsenin kuşkusu yok! Çocukluğundan itibaren Allah'm Pey-gamberi (s.a.a)'in terbiyesiyle yetişen, Islâm'ı ilk kabul ederek amcasimn oğlunu bu yüce davada yalnız bırakmayan ve desteğini hiçbir vakit eksik etmeyen, hayati boyunca Allah ve Rasûlü'nü hiç üzmemiş olan bir yüce şahsiyeti övgü mahiyetinde elbette birçok ayet ve hadis vardir. Zaten bu gayet doğal bir sonuçtur.

Hanbelî Mezhebinin üstadı Ahmed b. Hanbel'in "Ali b. Ebî Tâlib'in faziletini konu edinen sahih hadisler, sahâbeden hiçbiri hakkında vârid olmamıştır." dediği malum.1 Gerçekten de öyle; sade-ce Ehlisünnet kardeşlerimizin hadis külliyatını adalet ölçüsü içinde tarayanlar, Imam Ali'nin faziletlerine dair hadislerin, diğer sahâbîler hakkında vârid olan hadislerden kat kat fazla ve daha sahih olduklarim görürler. Şu an elinizde bulunan bu çalışma, Hz.

1- Hâkim (III, 107), el-Harzemî (el-Menaqib: 33-34) vb. rivâyet ediyor. Ayr. bk. İbn Hacer, el-İsâbe: II, 507; es-Süyûtî(el-Hulefâ'da)

Ehl-i Beyt mektebine karşı özel düşmanlığıyla bilinen İbn Teymiyye, Ahmed b. Hanbel'in bu sözü söylemiş olmasına ihtimal veremiyor ve "Ahmed böyle bir söz söylememiştir! Hatta Ahmed bu 'yalan'a benzer sözü söylemeyecek kadar yüceü!" diyerek bu sözün uydurma olduğuna işaret ediyor. (bk. el-Minhâc: IV, 99)

Oysa bu söz Ahmed'den sahih isnadlarla rivâyet ediliyor. Örneğin Hâkim'in isnadı gayet sahih. Dolayısıyla ibn Teymiyye'nin burada hislerine kapıldığı iyice açık!

16..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Imam'ın faziletlerini konu edinen böylesi en çarpıcı hadisleri ihtiva ediyor.

I. Yazar Hakkında Kısa Bilgi:

Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb en-Nesâî. Daha çok "en-Nesâî" memleket ismiyle tanınan yazarımız, aslen Horasan bölgesinin yerleşim birimlerinden "Nesâ"lı.* Yaklaşık h. 215 yıllarında doğdu. 0 günün geleneğine uyarak, hadis almak ve dinlemek için çeşitli Islam beldelerini dolaştı. Quteybe b. Saîd, Ishaq b. Râheveyh, Ibrâhîm b. Saîd el-Cevherî gibi pek çok hadis aliminden ders aldi. Zamanimn büyük bir bölümünü Mısır'da, talebelerine ders vererek ve eserler yazarak geçirdi. en-Nesâî h. 303 yılında Fi-listin'de vefat etti.

en-Nesâî, Ehlisünnet kardeşlerimizin çok değer verdiği bir hadisçi. Kendisinin gayet siqa ve güvenilir bir hadisçi olduğunda kimsenin en ufak kuşkusu yok. Hadis alanında çok dikkatli; hatta bazı durumlarda Buhârî ile Müslim'den bile daha sıkı olduğu belir-tiliyor. "el-Müctebâ" adlı eseriyle, Ehlisünnet'in gözünde apayrı bir yeri olan "Kütüb-ü Sitte" arasında yerini almış durumda.1

Eserleri: Yazarımız en-Nesâî'nin kaleme aldığı eserlerin ta-mamı hadis dalıyla ilgili. Pek çok eser kaleme almış bu alanda. En ünlüleri beş tane:

1. es-Sünen'ül-Kübrâ 2

2. el-Müctebâ 3

3. Amel'ül-Yevm vel-Leyle 4

* "Horasân" şu an Iran Islam Cumhuriyeti'nin kuzey-doğusuyla Türkmenis-tan'ın batı kesimlerini kapsayan geniş bir bölgenin adı. "Nesâ" şimdiki coğrafi dağılıma göre Türkmenistan'ın batısında, İran İslâm Cumhuriyeti sınırına çok ya-kın bir yer.

1-  Yâqût el-Hamevî, Mu'cem'ül-Büldân: V, 282; es-Süyûtî, el-Hâşiye alel-Müctebâ: I, 3-6; el-Münâvî, Feyd'ul-Qadîr: I, 25; Nâşir, 15-18

2- Yazarın hadis Me ilgili en kapsamlı eseri. Filistin'in Ramle kentinde te'lif etti.

3- Yukardaki eserinin bir özeti durumunda. Şu an basılı durumda. "Kütüb-ü Sitte" arasında yer alan "Sünen-i Nesâî" işte bu eserdir.

4- Günlük dua ve bazi zikirleri konu alan hadisleri topladığı küçük bir eserdir. Basılıdır.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....17

4. Kitâb'ud-Duafâ vel-Metrûkîn 1

5. Hasâis-u Emîr'il-Mü'minîn Ali b. EbîTâlib: Kısaca "el-Hasâis" olarak biliniyor. Imam Ali'nin fazilet ve menkibelerini konu edinen hadisleri toparladığı çok değerli bir eser. Şu elinizdeki çalışma, iş-te bu eserin açıklamalı bir biçimde Türkçe'ye çevirisidir.

el-Hasâis, yazarımız en-Nesâî'nin en ilginç ve en çarpıcı eseri. Bu yüzden de başına gelmedik kalmamış! Rivâyete göre yazarımız bu eseri kaleme aldiktan sonra, bir ara Şam'a uğruyor. Şam özel-likle o günlerde Ehl-i Beyt düşmanlarının cirit attığı, Muâviye ve Yezîd dost-larının yuvalandığı bir yer. Şamlılar yazarımızı sıkıştırı-yorlar; "Bize Muâviye'nin faziletlerine dair hadis okuü!" diyorlar. en-Nesâî "Muâ-vive basa-bas kurtarmava razı değil mi ki: bir de faziletinden bahsedelim!?" deyince hep birden üzerine saldırıyor-lar. Orada en-Nesâî'yi çok feci bir biçimde dövüyorlar ve hayalarmi tekmeliyorlar! Bu dayağın etkisiyle rahatsızlanan yazarımız, Filis-tin'in Ramie kentine kaldırılıyor ve orada vefat ediyor.2

en-Nesâî bununla da kurtulamiyor. Kaleme aldığı el-Hasâis do-layısıyla, sonradan "şiîlikle" suçlanıyor! Onu şiîlikle suçlayanların başında Harranlı Ibn Teymiyye var!3 Maksat belli: Rivâyet ettiği hadislerden kuşku duyulmasını sağlamak, okuyucuların kalplerine şüphe sokmak!

Oysa onun hadis ile ilgili eserlerini, kimlerden hadis aldığını bi-len bir insan, ahmak bile olsa bu yargıya varamaz! Ilerde 88-89 nolu hadislerimizin açıklamalarında ve kitabımızın son tarafında yer alan, Imam Ali'ye düşmanlığıyla tanınan râvîlerin isim listesine bakarsanız, durumun hiç de öyle olmadığını siz de görürsünüz.

Ibn Hacer el-Asqalânî ve benzerlerinin "İçindeki hadislerin çoğunun isnadı ceyyid = güzel ve sağlam." dediği4 el-Hasâis, Ebû İshâq el-Huveynîtarafından neşredilmiş; Beyrut'ta 1407 h./ 1987 m. yılında "Dâr'ul-Kitâb el-Arabî" yayınları arasında çıkmış durum-da.

1- Zayıf ve metruk râvîlerden bahseden küçük bir eser. Basılıdır.

2- el-Hamevî, V, 282; el-Münâvî, I, 25; Kâtip Çelebi, Keşf'uz-Zunûn: I, 706; Nâşir, 18

3- el-Minhâc: IV, 99 4-el-İsâbe:ll,508

18..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

II. Bu Çalışmada Takip Ettiğimiz Usûl:

Yazarımız en-Nesâî'nin "el-Hasâis" adlı eserini okuyucuların istifadesine sunarken başlıca şu çalışmaları yaptık:

a.  Hadisleri anlaşılır bir dil ile Türkçe'ye çevirmeye çalıştık. Bu arada elimizden geldiğince metne bağlı kaldık.

b.  "Hadisin Tahrîci" başlığı altında, o hadisin geçtiği diğer temel hadis kaynaklarına yer verdik. "Hadisin Durumu'nda ise hadisin sıhhat durumunu ele aldık. Râvilerinin güvenilir olup olmadık-larını inceledik. Bu arada Nâşir'in ve daha başkalarının hatalı de-ğerlendirmelerine de değindik, varsa itirazları cevaplandırdık.

c.  "AÇIKLAMALAR" bölümünde o hadis yada hadis grubu hak-kında daha detaylı bilgi verdik. Aynı mahiyette başka sahâbîlerden gelen hadisler varsa onlara da -tahricleri ve durum-larıyla birlikte- yer verdik.

d. Ardından konuyla ilgili bütün hadislerden çıkan hükümlere geçtik. Hadislerden hangi hususlar anlaşılıyor yahut anlaşılması gerekiyorsa onları gündeme getirdik. İlgili açıklamalar yaptık.

e.  Bu arada İmam Ali'yi kıskanmanın sonucu uydurulan aksi yönde (alternatif) rivâyetler varsa onlara da yer verdik ve durumla-nm ortaya koyduk.

f.  Bütün bu çalışmalarımızı "Ehlisünnet kardeşlerimizin temel aldığı hadis, tarih, tefsir ve usûl kaynaklan "na dayandırmaya a-zami gayret gösterdik. Değerlendirmelerimizin hemen tamamı Eh-lisünnet alimlerinin en yaygin ölçü ve kriterlerine dayandinldi. Ha-dislerin durumu, râvîlerin siqa olup olmadiklarim ele ahrken hep onlarin ölçülerini dikkate aldik. Bu arada onlarin ölçülerini, yine onlarin kabul etmek zorunda kaldiklari temel değerler karşısında dinlemediğimiz oldu. Tabîî ki bunu gelişigüzel yapmadık; gerekçe-sini de, yine Ehlisiinnet alimlerinin temel kaynaklanna dayanmak suretiyle, hemen ilave ettik. Tartışmalı konularda her iki tarafm delillerini olduğu gibi ortaya koyup aklî ve naklî deliller ışığında tercihimizi yaptik.

III. Bazi Kisaltmalar ve Karşılıkları:

(a.s)/ (a)....aleyhis-selâm

a.mlf.....aynı müellif

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....19

ayr...aynca

bk....bak

(c)...Celle Celâlüh

f..fedâil

(k.v.)....Kerramallâhü Vecheh

md./mad...madde

Müellif....Yazarımız en-Nesâî

Nâşir....el-Hasâis'i neşreden Ebû Ishaq el-Huveynî

(r)...Radıyallâhü anh / anhâ vs.

(s.a.a)...Sallallâhü aleyhi ve âlihî ve Sellem

tef...tefsir

Bu çalışmamız esnasında elimizden gelen gayreti sarfederek konuyla alâkalı her tür ihtiyaca cevap vermeye özen gösterdik. El-bette bu hiç hata etmediğimiz anlamına gelmiyor. Insanız ve hata yapabiliriz. Ama bilinçli olarak hata yapmaktan Allah'a (c) sığını-rız.

Burada, kaleme aldığı bu güzel ve güzîde eser dolayısıyla Mü-ellifimize teşekkür ve tebriklerimizi sunuyor ve okuyucularımdan şunu istirham ediyorum: Hiçbir konuda aceleci ve peşin hükümlü olmayın. Beni anlayarak okuyun ve sürekli sağlama yapın. Ilginizi çeken konularda gösterdiğim kaynaklara mutlaka başvurun. Da-ima kendi aklınızla karar verin; kararınıza başkalarını karıştırma-yın.... Ve beni her konuda içtenlikle arayın! Lehte yada aleyhte ama yapıcı ve candan her tür eleştirinizden beni mahrum etme-yin. akadir05@hotmail.com elektronik adresime e-mail atmanızı ve bundan büyük bir haz duyacağımı bilmenizi istiyorum.

Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a Mahsustur!

Abdulkadir Çuhacıoğlu

Ocak - 2002

Amasya

20..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....21

MU'MINLERIN EMIRI ALI B. EBI TALIB'IN NAMAZI

/ İSLÂMI

1. Ali (k.v.) şöyle buyuruyor: "Allah'm Rasûlü (s.a.a) ile birlikte ilk namaz kilan benim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Seleme b. Küheyl'den itibaren de-ğişik yollardan Ebû Hanîfe (el-Müsned: h. n. 368), Ebû Dâvûd et-Tayâ-lisî (İbn Ebil-Hadîd, Şerh-u Nehc'il-Belâğa: XIII, 229), Ibn Sad (et-Tabaqât: III, 21), İbn EbîŞeybe (el-Musannef: 9131. ve 10558. htm); Ahmed (el-Müsned: I, 141), Hâkim (el-Müstedrek: III, 112), Ibn Ebî Âsım, Bezzâr, Hatîb el-Bağdadî, el-Harzemî (el-Menâqib: 57), Ibn'ül-Esîr (el-Üsd: III, 283) ve Ibn Meğâzilî rivâyet ediyor. (Nâ-şir, 20)

Hadisin Durumu: Hadisimizi Imam Ali'den (a.s) Habbe b. Cü-veyn el-Uranî kanalıyla Seleme b. Küheyl... rivâyet ediyor. Habbe dışında, seneddeki tüm râvîler gayet siqa ve Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Dolayısıyla senedin bu kısmı üzerinde durma-mıza gerek yok. Gelelim Habbe'ye:

Habbe el-Uranî Kûfeli olup tâbiînin büyüklerinden ve önde ge-lenlerinden. Üstelik Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin (a.s) çok yakın dostlarından. Kendisini Ahmed b. Abdillâh el-lclî, Ahmed b. Hanbel ve Sâlih Cezera güvenilir sayıyor. Bunlardan da once, Seleme b. Kü-heyl -ki hadisimizi Habbe'den bize ulaştıran ve siqa ve güvenilir olduğunda kuşku olmayan bir râvîdir- üstadı Habbe'yi öven sözler söyleyerek, onun siqa bir râvî olduğuna işaret etmiş bulunuyor. Ibn Adiy: "0nun münker olacak hiçbir hadisini görmedim." diyor. Hâfız el-Hey-semî de bu zatı siqa saymakta. Şu hâlde Habbe el-Uranî de siqa ve güvenilir bir râvî.

Buna karşın, Habbe'yi "zayıf" sayanlar elbette yok değil! Yahyâ b. Maîn, Ebû lshâq el-Cüzcânîve Ibn Hıbbân bunlardan. Bu ve benzerleri-nin eleştirilerine bakıldığında şu üç hususun dikkate alındığı görülür:

.. el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

a.  Ali dostu olması: İbn Hıbbân ve ez-Zehebî, özellikle de el-Cüzcânî bunlardan. Bunlar Habbe'yi sırf Ali dostu olduğu için "Şiî-lik" ile suçlayarak zayıf göstermeye çalışmışlar! Zaten Ali'nin dostu olmak, Ehl-i Beyt gemisine binmiş bulunmak, İmam Ali'nin fazi-letlerini açığa vurmak... bir kısım hadisçilere göre -her nedense!-affedilmez bir suç!* Hâlbuki bu durum bir râvîyi çürütmek için ye-terli bir neden değildir. Buhârî ile Müslim'in râvîleri arasında bu türden pekçok râvîvar.

ez-Zehebî'nin şu sözüne birlikte kulak verelim: "Şiî olan bütün râvîlerin hadisleri reddedilecek olursa, Peygamber'e (s.a.a) ait pekçok hadis elden gider! Bu ise apaçık bir kayıptır."1

el-Cüzcânî, asıl adıyla Ebû İshâq İbrâhîm b. Ya'qub ise zaten Ali ve Ehl-i Beyt düşmanlığıyla tanınmış bir hadisçi.2 Rasûlullâh'ın (s.a.a) ilerde gelecek hadisleri gereği "münafık" ve "Allah ve Rasûlü'ne düş-man" sayılan böyle bir adamm Habbe gibi tertemiz bir şahsiyeti karalayan sözlerini kaldırıp atmaktan başka yapıla-cak bir şey yok!

b.  "Sıffîn muharabesinde Ali'nin yaninda Bedr'e katılmış 80 kadar sahâbî vardı." demiş olması: Şamlı ez-Zehebî'nin bu söze çok içerlediği, "batıl ve muhal bir durum!" diyerek râvîmiz Habbe'yi zayıf göstermeye çalıştığı görülüyor.3 Şamlı ez-Zehebî, her-halde Muâ-viye'nin yaninda bu kadar değerli ve ünlü sahâbînin yokluğunu görmekten pek rahatsız olmuş gibi!

Habbe'nin sözüne gelince; bunda batıl ve muhal olacak bir durum göremiyoruz biz: Birincisi, bu söz çokluktan kinaye olarak söy-lenmiş olabilir. Ki bu da doğrudur; çünkü Sıffîn muharabesinde İmam Ali'nin saflannda, Bedr'e katılmış pekçok sahâbînin bulun-

* Aynı hadisçilerin, Emevîlerin çanağından beslenen hadis râvîlerini "siqa" ve "güvenilir" saymaları cidden ibret vericidir.

1- ez-Zehebî, I, 5 "Ebân b. Tağlib" mad. ayr. bk. es-Süyûtî, İtmâm'üd-Dirâye: 55

2- bk. ez-Zehebî, I, 75-76; Yâqût el-Hamevî, Mu'cem'ul-Büldân: II, 183; İbn Hacer, et-Tehzîb: 1,179, et-Taqrîb: I, 61; el-Kettânî, er-Risâlet'ül-Müstetrafe: 147

el-Cüzcânî'nin Ali ve Ehl-i Beyt düşmanlığını merak edip görmek isteyenler onun "Ahvâl'ür-Ricâl" adlı yapıtına, Şamlı ez-Zehebî'nin dört ciltlik "el-Mîzân"ı ile karşılaştırarak bakabilirler.

3- bk. el-Mîzân: I, 450, Telhîs'ul-Müstedrek: III, 112

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....23

duğu bir gerçek.1 Şu hâlde bundan huylanmaya hiç gerek yok! İ-kincisi, Habbe'yi bu görüşünde yalnız bırakmayanlar da var!2 De-mek, bundan dolayi da Habbe'ye yüklenmek doğru değil.

c. Hâfızasımn güçlü olmadığı: Özellikle Müellifimiz bu kanaat-te. Ibn Hacer de "sadûq (sözü-özü dosdoğru) birisi; ancak bazı ha-taları var." diyerek Müellifimize katıldığını ifade ediyor.

Bu da bir râvîyi kaldırıp atmak için yeterli bir neden değil. Buhârî ile Müslim'in râvîleri arasında böylesi nice râvîler var. Hem bu anormal bir durum da değil. Nihayetinde o da bir insan ve bazi hatalan olabilir. Ancak bu demek değildir ki bütün hadislerinde hata yapar! Eğer böyle düşünürsek, o zaman elimizde kaç tane râvî kalır!?

Burada önemli olan Habbe'nin doğru sözlü olup olmadığı ve söz konusu hadisimizde hata yapıp yapmadığıdır. Doğru sözlü ol-duğu su götürmez bir gerçek. Hadisimizde hata yapmadığı da ma-lum; çünkü konuyia ilgili pekçok hadis zaten Habbe'yi açıkça des-teklemekte.

Söz buraya kadar varmışken, Şamlı ez-Zehebî'nin Habbe el-Uranî ile ilgili kayda değer tutumuna değinmeden geçmek yakışık almaz: Habbe'yi kale alınmayacak nedenlerle zayıf göstermeye çalışan ez-Zehebî'nin, Hâkim'in el-Müstedrek'inde geçen ve râvîmiz Habbe kanaliyla gelen bir başka hadisi Hâkim ile biriikte "sahih" sayması3 bu râvînin aslında siqa ve saduq bir râvî olduğu-nu göstermiyor mu!?

Kısacası, Habbe el-Uranî siqa bir râvîdir4 ve aleyhindeki sözle-rin hiçbir değeri yoktur. Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahihtir.

2. Zeyd b. Erqam diyor ki:

1-  Hâkim, el-Müstedrek: III, 104; İbn Abdilberr, el-İstîâb: II, 478; el-Halebî, es-Sîra: II, 78; el-Emînî, el-Ğadîr: IX, 362-368

2-  Örneğin Hakem b. Uteybe gibi gayet siqa ve güvenilir hadisçiler de bu kanaatte. (bk. Hâkim, III, 104) Ünlü İslam tarihçisi Ya'qûbî de Sıffin savaşında İmam Ali'nin saflarında 70 Bedrli, 700 Rıdvân biatlı ve bunlara ilaveten 400 kadar da muhâcir ve ensârdan sahâbî bulunduğunu söylemektedir. (bk. et-Târîh: II, 188)

3- bk. el-Müstedrek: III, 391

4- ez-Zehebî, el-Mîzân: I, 450; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 373, et-Tehzîb: I, 489, et-Taqrîb: 1,151; el-Heysemî, Mecma'uz-Zevâid: IX, 103; el-Emînî, el-Ğadîr: I, 24

24..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte ilk namaz kılan Ali'dir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Şu'be b. Haccâc'tan itibaren deği-şik yollardan Ibn Sad (III, 21), Ibn Ebî Şeybe (9131. htm), Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Ahmed (IV, 368, 371), Tirmizî (menaqib, 20), Müellifimiz (3-4 nolu hadisler), Taberânî, et-Taberî (et-Târîh: I, 537), Hâkim (III, 136), İbn Abdilberr (el-İstîâb: III, 32), İbn Ebî Â-sım, Belâzürî, Ibn Meğâzilî, el-Harzemî (s. 56) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 22)

Hadisin Durumu: Hadisimizi Zeyd'den alan Ebû Hamze Talha b. Yezîd dışında tüm râvîler kütüb-ü sitte* râvîlerinden. Ebû Hamze ise Buhârî'nin ve dört sünenin râvîlerinden. Hepsi de gayet sika ve güvenilir. Dolayısıyla hadisimizin isnadı Buhârî'nin şartlarına göre sahih. Zaten Tirmizî, Hâkim ve hatta ez-Zehebî, hadisimizin sıhhat-li olduğunu çok önceden ifade etmişler.

3. Zeyd b. Erqam diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanısıra Islâm'ı kabul edenlerin ilki Alib. EbîTâlib'tir."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 2 nolu hadisimiz ile aynı.

4. Zeyd b. Erqam diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte ilk namaz kilan Ali b. Ebî Tâlib'tir."

Müellif diyor ki: "Bir başka yerde ise "Allah'm Rasûlü'-nün (s.a.a) yanısıra Islâm'ı ilk kabul eden kişi Ali b. EbîTâlib'tir." diyor."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 2 nolu hadisimizin tahrici ile aym. Ancak bu hadisimizin senedinde aslinda olmayan hatalardan biri var: 0 da Abdullah b. Idrîs'in Amr b. Mürra'dan doğrudan rivâyette bulunuyor olması; ki bu doğru değil. Doğrusu: [...Abdullah b. Idrîs Şu'be b. Haccâc'tan, o da Amr b. Mürra'dan...] şeklinde olmalı. Bu durumda, râvîlerinin hepsi gayet sika. Dolayısıyla, hadisimiz yine Buhâ-rTnin şartlarına göre sahih bir hadis.

5. Afîf el-Kindî anlatıyor:

* Ehlisünnet dünyasınca genel kabul gören alti hadis kitabma verilen isim. Bunlar Buhârî, Muslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâîve İbn Mâce'nin kitaplarıdır.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....25

"Câhiliyye döneminde, aileme elbise ve güzel koku almak için Mekke'ye gelmiştim. Tacir Abbâs b. Abdilmuttalib'in yanma var-dım. Ka'beyi seyretmek için yanma oturmuşken, gökte güneş hal-ka olup yiikseldi ve gitti. Derken bir genç gelip gözlerini göğe dikti; sonra kalkıp ka'beye yöneldi. Çok geçmeden bir çocuk gelip onun sağına durdu. Biraz sonra da bir kadm geldi ve arkalanna durdu. Genç rukûya varınca çocuk ile kadm da rukuya vardi... Bunun iize-rine Abbâs'la aramızda şu konuşma geçti:

— Ey Abbâs, bu ne büyük şey?!

— Evet, büyük şey. Şu gencin kim olduğunu biliyor musun?

— Hayır!

—  0 Abdullâh'ın oğlu Muhammed'dir. Pekiyi şu çocuğu tanıyor musun?; o da kardeşimin oğlu Ali'dir. Ya şu kadını ta-nıyor musun?; o ise Huveylid'in kızı Hatîce'dir, Muhamme-d'in eşidir.

Kardeşimin oğlu Muhammed'in bana haber verdiğine göre, onun Rabbı göğün ve yerin Rabbıymış; kendisine yaşamakta ol-duğu bu dini emretmiş...

Allah'a yemin olsun ki, bütün yeryüzünde, şu üç kişi dışında bu dine mensup bir başkası yok."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Saîd b. Huseym kanalıyla Ibn Sa'd (VIII, 17-18), et-Taberî (Tarih: I, 538), Ebû Ya'lâ, İbn Abdilberr (III, 164-165), İbn'ül-Esîr (el-Üsd: III, 257), İbn Hacer (el-İsâbe: II, 487), Ibn Ebil-Hadîd (XIII, 226), Uqayli. Ibn Adiy vb. rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedinde baskı hatası var: [Ebû Yahyâ b. Afîf], [İbn Yahyâ b. Afîf] şeklinde olmalı. İbn Yahyâ ise meç-hul birisi. Râvîleri tanıtan kitaplarda adına yer verilmiyor. Bu durumda hadisimizin isnadı zayıf sayılır!

Ancak senedin [... Esed b. Abdillâh Yahyâ b. Afîf'den, o da babası Afîf'den] şeklinde olması da muhtemel ve kanımızca bu daha doğru. Çünkü birincisi, Taberî ve Ibn Ebil-Hadîd bu şekilde rivâyet ediyor hadisimizi. Ikincisi, ez-Zehebî ile Ibn Hacer [Yahyâ b. Afîf]'den söz ederken "Kendisinden Esed b. Abdillâh rivâyette bu-lunmuştur." diyorlar.1 Üçüncüsü ise, İbn Hacer "et-Tehzîb" ve "et-

1- ez-Zehebî, IV, 396; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 225, VI, 160

26..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Taqrîb" adlı eserlerinde İbn Yahyâ diye birine yer vermiyor. Şayet Müellifimizin senedinde böyle birisi bulunsaydı, Ibn Hacer ona mutlaka yer verirdi.*

Buna göre, hadisin isnadının yine zayıf, ama hasen olmaya yakın olduğu söylenebilir. Zira râvîlerden Muhammed b. Ubeyd el-Kûfî ile Saîd b. Huseym zaten sika. Esed ile üstadı Yahyâ'ya gelin-ce:

Buhârî her ikisini de zayıf sayıyor. Ama Ibn Hıbbân ikisi için de "siqa" diyor. Esed'i Saîd b. Huseym de siqa sayıyor. Ibn Hacer ise "hâfıza zayıflığı'nı dikkate almışa benziyor, Yahyâ için de "makbul bir râvf' diyor.1

Kaldı ki aynı hadis, Afîf el-Kindî'den oğlu Iyâs kanalıyla da rivâyet edilmekte.2 Bu hadis için Hâkim "İsnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor. el-Heysemî "Râvîleri siqa" diyor. İbn Abdilberr'in "Bu cid-den hasen bir hadis" hükmüne Ibn Hacer de aynen katılıyor.3

Dolayısıyla, hadisimiz bu isnadıyla en azından hasendir, sahih olduğu bile söylenebilir.

Afîf el-Kindî'den gelen bu hadis, Abdullah b. Mes'ûd'dan da benzer lafızlarla, hem de sahih senedle rivâyet ediliyor.4

6. Ali (r) şöyle diyor:

"Ben Allah'ın kulu, Rasûlü'nün kardeşiyim. En büyük sıd-dîq benim! Benim dışımda kim bu iddialarda bulunursa ya-lancıdır! İnsanlardan yedi yıl önce iman ettim ben."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Minhâl b. Amr'dan itibaren değişik yollardan İbn EbîŞeybe (9131. htm), İbn Mâce (muqaddime, 120), et-Taberî(l, 537), Hâkim (III, 111-112), İbn EbîÂsım, Ebû Nuaym

* Çünkü İbn Hacer'in söz konusu eserleri, müellifimizin bu eseri dahil, kütüb-ü sittenin ve daha nice hadis kitabının tüm râvîlerini kapsıyor. söz konusu eserleri

1-ez-Zehebî, 1,206, IV,396; İbn Hacer,et-Tehzîb: I, 225-226, VI, 160, et-Taqrîb: 1,75, II, 362; Nâşir, 28

2- bk. İbn İshâq, es-Sîra: 119; Ahmed: I, 209-210; Buhârî, el-Kebîr: IV/I, 74-75; Taberî, I, 538; Hâkim: III, 183; İbn Abdilberr, III, 32-33,163-164; İbn Adiy vb.

3-  Hâkim: III, 183; Nâşir: 29; İbn Abdilberr, III, 163; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 487

4- el-Harzemî, 56; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 225-226; el-Emînî, el-Ğadîr: VII, 280

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....27

vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, el-Gadîr: II, 314; Nâşir, 29)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedi Abbâd b. Abdillâh el-Esedî'ye kadar sahih. Tüm râvîleri siqa. Özellikle Hâkim'in senedi Buhârî'nin şartlarına göre sahih bir sened. Dolayısıyla buraya kadar hiçbir sorun yok. Gelelim Abbâd'a:

Hadisimizi Imam Ali'den (a.s) rivâyet eden Abbâd, Buhârî ile onun üstadı Ali b. el-Medînî tarafından zayıf sayılan bir râvî. Ibn'ül-Cevzî, İbn Teymiyye ve Şamlı ez-Zehebî ise "Bu Ali'ye iftiradır!", "batıl, uydurma bir hadis!" diyerek1 Abbâd'ı neredeyse yalancılıkla suçluyorlar! Oysa onu Ibn Hıbbân siqa sayıyor. Hâkim hadis için "Bu-hârî ile Müslim'in şartlarına göre sahihtir.", Hâfız Heysemî de "Hadisin isnadı sahih, râvîleri siqadir."2 diyor.

Burada dikkate alınması gereken iki önemli husus var: Birin-cisi, Abbâd'ı zayıf sayanlar bunun için ele avuca gelir bir sebep gösteremiyor! Araştıranlar bilir ki, Ehlisünnet hadisçilerine göre de sebebi belirtilmeyen cerh (aleyhte eleştiri) bir değer ifade etmez.3 Evet, Ab-bâd'ın suçu (!) var ve o da birilerini fazlasıyla rahatsız e-den hadisleri gizlememiş olması!

Ikincisi ise, kanımızca buradaki Abbâd'ın, Abdullah b. Zübeyr'in oğlu olan Abbâd ile aynı kişi olduğudur! Her iki ismin de sonunda "el-Esedî" nisbet isminin bulunması bunu gösterir. Kısa-cası râvîmiz Ab-bâd b. Abdillâh el-Esedî ile Abbâd b. Abdillâh b. Zübeyr el-Esedî'nin aynı kişi olması kuvvetle muhtemeldir. (Allah bilir.)

1- İbn Teymiyye, el-Minhâc: IV, 119; ez-Zehebî, II, 368, Telhîs'ul-Müstedrek: III, 112; Nâşir, 29-30

2-   ez-Zehebî, II, 368; el-Heysemî, Mecma'uz-Zevâid'den naklen İbn Mâce'nin Süneninde bulunan not.

3- Hanefîler, Hanbelîler, İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Muslim, Ebû Dâvûd ve daha pekçokları bu kanaatte. Hatîb el-Bağdâdî, Abdülazîz el-Buhârî ve İbn Hümâm gibi dikkatli usûlcüler, fıkıh ve hadis alimlerinin çoğunun bu görüş-te olduğunu belirtiyorlar.

bk. Ebû Ya'lâ, el-Udde: III, 931; el-Bâcî, el-İhkâm: 306; el-Ğazzâlî, el-Müstas-fâ: I, 162; el-Âmidî, el-İhkâm: II, 316 vd; Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye: 179; İbn Hâ-cib, el-Muhtasar: II, 65; İbn Qudame, er-Ravda: I, 295; es-Serahsî, el-Usûl: II, 9; Abdülazîz el-Buhârî, Keşf'ül-Esrâr: III, 788 vd; Sadruşşerî'a, et-Tavdîh: II, 450; İbn Hümâm, et-Tahrîr: II, 258 vd; İbn Abdişşekûr, el-Müsellem: II, 151 vd; es-Süyûtî, et-Tedrîb: I, 305; Emîr es-San'ânî, Usûl'ül-Fıqh: 118

28..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Söz konusu râvî ise Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Kendisini, Müellifimizin yanısıra herkes siqa sayıyor.1 Hâkim'in "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" demesi de bu yüzden değil mü?

Ancak Hâkim, Minhâl b. Amr adlı râvînin sadece Buhârî'nin râ-vîlerinden olduğunu sanarak apaçık bir hata yapıyor. Minhâl de Ehl-i Beyt düşmanı el-Cüzcânî dışında herkesin siqa saydığı bir râvî.2 Dolayısıyla Hâkim'in "Buhârî'nin şartlarına göre sahih bir hadis" demesi gerekiyordu.

Özetle, Hadisimiz, ez-Zehebî, İbn Teymiyye ve İbn'ül-Cevzî gibi-leri hoşlanmasa da, hem sened, hem de metin bakımından sahih. Özellikle metninde gerçeklere aykırı hiçbir şey yok. *

7. Ali (r) diyor ki:

"Peygamberimizden sonra, Allah'a benim dışımda (benden önce) ibadet eden kimseyi tanımıyorum. Bu ümmetten hiçbir kimse Allah'a ibadet etmezken, ben dokuz yıl ibadette bulun-dum!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Müellifimiz dışında bir başkasının rivâyet edip etmediği malum değil.

Hadisin Durumu: Hadisimizin tüm râvîleri siqa ve güvenilir. Ib-n'ül-Cevzî, İbn Teymiyye, İbn Kesîr ve Nâşir'in, râvîlerden Eclah b. Abdillâh el-Kindîyi bahane ederek hadisimizi zayıf hatta yalan saymaları3 anormal bir şey değil! Zaten özellikle Şamlı Ibn Ke-sîr'den bundan başkası beklenemez!

Eclah, tabîî ki Ibn Sa'd, Ebû Hâtim, Müellif, Yahyâ el-Qattân ve el-Cüzcânî gibileri tarafından zayıf sayılmış. Fakat Yahyâ b. Maîn, Ahmed el-lclî, Ibn Adiy vb. siqa ve saduq olduğunu söylüyorlar. El-Münâvî'nin nakline göre Zeynüddin el-lrâqî: "Hadis tenkidcilerinin çoğunluğu Eclah'ı siqa saymıştır." diyor. Ibn Hacer de "saduq bir

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 63-64, et-Taqrîb: I, 374; es-Süyûtî, el-İs'âf: 21

2- ez-Zehebî, IV, 192; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 529-531, et-Taqrîb: II, 283

* Evet, birilerinin "gerçek" sandığı şeylere aykırı pekçok şeyin bulunduğunu inkar etmiyoruz.

3- İbn Teymiyye, el-Minhâc: IV, 120; İbn Kesîr, el-Bidâye: VII, 334, 365; el-Halebî, I, 311; Nâşir, 31

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....29

râ-vf' hükmünü veriyor.1

Zayıf diyenlerin gerekçesi, birincisi, Müellifimiz ile Ebû Hâtim'e göre hâfızasının çok sağlam olmadığı, ikincisi ise, daha başkaları-na göre "Şiî" yani Ali taraftarı olması. Bu türden nedenlerle bir râvînin ve rivâyet ettiği hadisin zayıf sayılamayacağını daha önce gördük. Birinci gerekçeye dayanarak bir hadis zayıf değil, en azın-dan hasen sayılır.

Kısacası, Eclah el-Kindî siqa ve saduq bir râvî. Onun eleştiriye maruz kalan sadece bir yönü var: 0 da -Hâkim'in de ifadesiyle-mezhebinin farklı olması!2 Ki bu da önemli değil. Zira Buhârî ile Müslim'in râvîleri arasında nice şiî, hâricî, qaderî, mürciîvb. râvîler var. Hem Eclah Ali'nin tarafmda yer almayacakti da kimin tarafmda yer alacakti!

Dolayısıyla hadisimiz zayıf değil, bilâkis sahih bir hadistir.

A Ç I K L A M A L A R

Yukarda tahricini ve durumunu verdiğimiz hadisler pekçok konuda bizlere ışık tutuyor ve bizleri aydmlatiyor. Dikkatlice takip edildiğinde görülür ki, bugüne kadar -bazı çevrelerde- hala bilinen ve tarih boyunca tekrarlanan bir takım bilgiler, söz konusu hadis-lerle yerle bir olmakta! Zaten bazilarimn huzursuzlanıp sancılan-masi da bundan ileri geliyor.

Şimdi hadislerden çıkan hükümlere bir göz atalım:

a. İslâm'ı ilk Kabul Eden Sahâbî Hz. Ali'dir.

Sahâbe içerisinde Islâm'ı ilk kabul eden kişinin kim olduğu konusundaki tartışmalar çok eskilere uzanır. Ta sahâbe devrine kadar inen bu tartışmalar, yan etkileriyle birlikte asirlarca devam etmiştir. Bu konuda başlıca şu görüşler var:

*  Islâm'ı ilk kabul eden Imam Ali'dir (a.s).

*  Islâm'ı ilk kabul eden Hz. Ebubekr'dir.

*  Islâm'ı ilk kabul eden Hz. Hatîce annemizdir.

1- İbn Sa'd, VI, 350; ez-Zehebî, I, 79, IV, 388; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 183, et-Taqrîb: I, 62, 381; el-Münâvî, Feyd'ul-Qadîr: IV, 357

2- el-Müstedrek: IV, 96

30..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

* Islâm'ı ilk kabul eden Hz. Zeyd'dir.

Islam dünyasında, bunlardan özellikle ilk ikisi etrafında kutup-laşmaların olduğu malum. Şimdi bu görüşlerin sahiplerine ve delillerine bakalım:

I. "Islâm'ı Ilk Kabul Eden Hz. Ali'dir" Diyenlerin Delilleii:

1.  Selmân-ı Fârisî hadisi: Peygamber (s.a.a) Efendimiz şöyle buyuruyor: "(Cennette) havuzun başında bana ilk varacak olanimz, İslâm'ı ilk kabul edeniniz, Ali b. EbîTâlib'tir."1

2.  Ma'qil b. Yesâr hadisi: Allah'm Rasûlü (s.a.a) kızı Fâtıma'yı Ali ile evlendirirken şöyle buyurdu: "Ey Fâtımaî Seni ashâbımdan İslâm'ı ilk kabul eden, en çok Him ve hilim sahibi olan birisiyle ev-lendiriyorum."2

3. Ebû Zerr el-Gıfârî hadisi: Ebû Zerr dedi ki: Yakında karışıklık çıkacak! Allah'tan korkun da üstad Ali b. Ebî Tâlib'ten ayrılmayın, ona tabi olun. Çünkü Allah'm Rasûlü (s.a.a) bir gün Ali'nin elini tu-tarak şöyle buyurdu: "Bana iman eden ilk kişi sensin, kıyamet ğü-nü benimle el sıkışacak ilk kişi de sen olacaksm. Sen en büyük siddtqsm ve bu iimmetin firuqusun. Mü'minlerin önderisin, mal-miilk ise zalimlerin önderiî Sen benim kardeşim ve vezirimsin; benden sonrakilerin de en hayırlısısın." 3

1- Hâkim, III, 136; Hatîb el-Bağdâdî, İbn Meğâzilî, Harzemî (s. 52) vb. rivâyet ediyor. Ayr. bk. İbn Abdilberr, III, 27-28; el-Halebî, I, 303; Zeyni Dahlân, es-Sîra: I, 175.

Hâkim'in senedinde Seyf b. Muhammed var. 0 da çok zayıf bir râvî. (ez-Zehebî, II, 256-257; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 467-468, et-Taqrîb: I, 330) Dolayı-sıyla bu isnad zayıf. Ancak İbn Abdilberr hadisimizi Haneş b. Mu'temir dışında tüm râvîleri siqa olan bir senedle rivâyet ediyor. Haneş ise Ebû Dâvûd, Ahmed el-lclî, Ebû Hâtim, İbn Adiy, Hâkim, Zehebî ve İbn Hacer'in siqa ve saduq saydık-ları, buna karşılık Müellifimizin "hâfızası kuvvetli değil!" dediği bir râvî. (Hâkim, IV, 93, 229-230; ez-Zehebî, I, 619; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 38-39, et-Taqrîb: I, 204)

Şu hâlde, hadisimiz en azından hasen, hatta sahihtir.

2- Ahmed: V, 26; İbn Ebî Şeybe, 9131. htm, İbn Ebil-Hadîd, XIII, 227; İbn Abdilberr, III, 36; el-Halebî, I, 303; Dahlân, 1,175

Hadisimizin tüm râvîleri sıka; dolayısıyla isnadı sahihtir. Bu konuda daha başka sahâbîlerden rivâyet edilen benzer hadisler için bk. el-Harzemî, 106,112; İbn'ül-Esîr, V, 364; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 227-228

3- Taberânî, Bezzâr vb. rivâyet ediyor. bk. İbn Ebil-Hadîd, XIII, 228; el-Mü-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....31

4. Abdullah b. Abbâs hadisi: Diyor ki: Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) Ali'nin elini tutarak şöyle buyurduğunu işittim: "Bu bana iman e-den ilk kişidir, kıyamet günü benimle el sıkışanların ilki de bu ola-cak! Bu, ümmetimin hak He batılı birbirinden ayiracak faruqudur. Mü'minlerin önderidir; mal-mülk ise zalimlerin önderi! Bu en bü-yük siddtqtir, bana açılan kapımdır. Benden sonra da halîfemdir."

1

5.  Ebû Leylâ el-Gıfârî hadisi: Tıpkı Ebû Zerr el-Ğıfârî'nin hadisi gibi.2

6.  Hz. Âişe hadisi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Kardeşi-mi kendi haline bırak; o İslâm'a ğirenlerin ilki, ölümüm esnasında

nâvî, II, 313; İbn Hamze, el-Beyân: III, 21-22; İbn Arrâq, et-Tenzih: I, 352-353; es-Süyûtî, et-Tedrîb: II, 226; el-Emînî, II, 313, III, 187

İbn'ül-Cevzî, İbn Teymiyye vb. seneddeki Abbâd b. Ya'qub Me Muhammed b. Ubeydillah b. Ebî Râfi'i bahane ederek bu hadisi zayıf hatta uydurma sayma teşebbüsünde bulunuyorlar! (el-Minhâc: IV, 120) Oysa Abbâd, evet şiîdir ama siqa ve saduq bir râvî olduğu da malum. Üstelik Buhârî'nin râvîlerinden. (ez-Zehebî, II, 379; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 70-71, et-Taqrîb: I, 376)

Muhammed ise genelde zayıf sayılıyor; ama bunun için kayda değer bir neden gösteren yok! Buna karşılık İbn Hıbbân siqa sayıyor. Aslında Muhammed'i zayıf sayanlar, onun rivâyetlerinden -ki birisi de bu- rahatsız oldukları için bu yargıya varmışlar! Rical kitaplarında bu türden, sadece rivâyet ettiği hadis-lerden kurtulmak için zayıf sayılan râvîler çok! Kısacası râvîmizin doğruluğuna kimse bir şey diyemiyor. (ez-Zehebî, III, 635; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 192, et-Taqrîb: II, 196; İbn Arrâq, I, 353)

Şu hâlde hadisimizin isnadı en azından hasendir. Nitekim aynı râvî kanalıy-la gelen bir hadis için el-Heysemî: "İsnadı hasen" diyor. (el-Münâvî, I, 399)

1- el-Uqaylî rivâyet ediyor. bk. İbn Arrâq, I, 353; ez-Zehebî, II, 3, 417; el-Ğı-mârî, el-İbtihâc: 160

Ulema bu hadisten de pek hoşlanmışa benzemiyor! Senedindeki Abdullah b. Dâhir dolayısıyla zayıf sayıyorlar. Sebep, Abdullâh'ın Ehl-i Beyt gemisine bin-mis olması; yoksa ahlaksız, yalancı birisi olması değil! Bu yüzden İbn Hacer, Sâ-lih Cezera'nın Abdullah hakkında "saduq bir râvî" demesi karşısında insafa ge-lip onu suçlayamıyor. Ama bu hadisi reddetmeye peşinen kararlı olduğu için "A-fet her hâlde bir başkasından!" diyerek (bk. İbn Arrâq, I, 353) suçlamaya râvî arıyor!

2-  Hadisi Ebû Ahmed, İbn Mende vb. rivâyet ediyor. bk. İbn Abdilberr, IV, 170; İbn'ül-Esîr, V, 85; ez-Zehebî, 1,188; İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 171

İshâq b. Bişr el-Kâhili dışında tüm râvîleri sika. İshâq'ı herkes zayıf sayıyor; ama hiçbirisi ele avuca gelir bir gerekçe gösteremiyor! (ez-Zehebî, I, 186-188) Suçu her hâlde Ehl-i Beyt'e yakınlığı olmalı!

32..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

yanımda bulunacak olanlarm sonuncusudur. Kıyamet ğünü bana kavuşacak ilk kişi de o olacaktır."1

Bunlar Peygamber (s.a.a) Efendimize ait hadisler.2 Şimdi gele-lim İmam Ali'nin (a.s) kendi sözlerine:

1-1 nolu hadisimize bakın.

2- 6 nolu hadisimize bakın.

3- 7 nolu hadisimize bakın.

4.  "Hiçbir insan Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile namaz kılmazken, ben onunla birlikte üç yıl namaz kıldım!" 3

5.  "Bu ümmetten Allah'a ibadet eden hiç kimse yokken, ben beş yıl ibadette bulundum!"4

6. "Bu ümmetten hiç kimse ibadet etmezken, ben Allah'ın Ra-sûlü (s.a.a) ile birlikte yedi yıl ibadette bulundum!" 5

Mü'minlerin Emîri Imam Ali'ye ait bu rivâyetlerde "üç yıl", "beş yıl", "yedi yıl" ve hatta "dokuz yıl" gibi görünürde birbirini tutmayan rakamlar var. Ya burada râvîlerin hâfızasından veya istinsahtan kaynaklanan hatalar var, yada her birinin diğerleriyle çelişmeyen bir açıklaması var. Bu farklılıklar râvîlerden veya istinsahtan kaynaklanmı-yorsa, araları şöyle bulunabilir:

"üç yıl"dan maksat, vahyin ilk başladığı günden, davetin açık-

1- el-Uqaylî Mûsâ b. Qâsım el-Kûfî kanalıyla rivâyet ediyor. bk. İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 402^103; ez-Zehebî, IV, 217; İbn Arrâq, I, 396

Mûsâ dışında tüm râvîleri siqa. Mûsâ ise Buhârî'nin hoşlanmadığı bir râvî! (ez-Zehebî, IV, 217) 0 hoşlanmasın; biz onun Mûsâ'dan niye hoşlanmadığını pekâlâ biliyoruz!

2- Bunların dışında Ebû Eyyûb el-Ensârî, Muâz b. Cebel, Abu Saîd el-Hudrî, Câbir el-Ensârî vb. sahâbîlerden gelen rivâyetler için bknz. İbn Ebil-Hadîd, XIII, 225, 227, 228, 230; el-Emînî, III, 220-221

3-Ahmed rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, III, 223

4- İbn Abdilberr, III, 31; el-Halebî, I, 306

5- Hâkim, III, 112 = Şamlı ez-Zehebî, senedde bulunan Eclah ile Şuayb b. Saf-vân dolayısıyla hadisimizi zayif saymakta! Oysa Eclah'm siqa ve saduq birisi olduğunu kitabımızın 7. hadisinin durumunda gördük. Şuayb'a gelince; o da Ahmed ile İbn Hıbbân tarafından siqa sayilan makbul bir râvî. Üstelik Müslim'in râvîlerinden. (ez-Zehebî, II, 276; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 503-504, et-Taqrîb: I, 339) Dolayısıyla hadisimizin isnadı zayıf değil, en azından hasendir, hatta sa-hihtir.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....33

ça ifa edildiği ana kadar geçen sure olmah. Bu siirenin toplam 3 yıl olduğu malum.1

"beş yıl"dan maksat ta, ilk vahiyden hemen sonra vahyin ke-sintiye uğradığı 2 yıllık2 fetret vaktiyle, yukardaki 3 yilhk gizli da-vetin toplami olabilir.

"yedi yıl" ise, Peygamberimizin (s.a.a) Mekke dönemi şayet 13 yıl sürmüşse3, davetin açıktan yapılmaya başlandığı andan, na-mazın herkese farz kılındığı Mirac olayina kadar geçen 7 yıl olma-lı. Çünkü Mirac en kuvvetli görüşe göre hicretten 1 yil once vuku bulmuştur.4 Baştaki 5 yılı çıkarırsanız geriye 7 yil kalir.

"dokuz yıl"a gelince, bunun farklı noktalama ve okuyuştan kaynaklandığını söylemek mümkün. Çünkü Arapça'da "yedi" ra-kamıyla "dokuz" rakamının noktasız yazımları hemen hemen ay-nıdır. Dolayısıyla noktalamada hata yapılmış olabilir. (Allah bilir.)

Burada şu uyarıyı yapmakta fayda var: Vahyin başlangıcından Mirac'a kadar geçen süre içinde, müslümanlar namazla sorumlu değillerdi. Görevleri, bütün sahte tanrıları, tâğûtları reddedip, yal-nız Allah'ın otorite ve rububiyyetini kabul etmek idi. Durum böyle olunca, Imam Ali'nin (a.s) Peygamber Efendimizin (s.a.a) yanısıra yıllarca namaz kılmış olması garipsenmemeli. Küçüklüğünden iti-baren amcasının oğlunun terbiyesiyle yetişen bir Ali'ye bu çok gö-rülmemeli! Zaten kitaplarımızda, o ikisinin gizlice, beraberce namaz kıldıklarına dair pekçok rivâyet var.

Konuyla ilgili rivâyetlerin arasını bulmak varken, Şamlı ez-Zehe-bî'nin, Imam Ali'den (a.s) gelen altıncı hadis hakkında: "Bu batıl / asılsızdır! Çünkü Peygamber'e (s.a.a) ilk vahiy geldikten sonra, biri diğerinden birkaç saat önce yada sonra, Hatîce, Ebûbekr ve Bilâl de Ali ile birlikte iman ettiler!!!"5

1- İbn Sa'd, I, 199, 216; et-Taberî, I, 541, 543; el-Halebî, I, 319; Dahlân, I, 192

2- el-Emînî, III, 241 Hatta ulemanın çoğu bu sürenin 3 yıl olduğu kanaatin-de. bk. Davudoğlu, Muslim Şerhi: II, 86

3- bk. İbn Sa'd, I, 225; Buhârî: menaqib, 87; Muslim: fedâil, 116-118; et-Taberî, I, 572-573; Hâkim, II, 243, III, 2

4- İbn Sa'd, I, 213-214; el-Halebî, I, 405; Dahlân, I, 290 5-Telhîs'ul-Müstedrek: III, 112

34..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Sanki onlar kuyruk olup İslâm'a girerlerken yanlarındaymış gibi kesin bir dil kullanan ez-Zehebî, -aynı zamanda tarihçi olma-sına rağmen- ya tarih bilmiyor; ya da taassup gözlerini öylesine perdelemiş ki, ağzından çıkanı kulağı duymuyor!

Sormak lazım kendisine: Ey ez-Zehebî, Hatîce ile Ebûbekr şöy-le dursun, o saatte Bilâl'in ne işi var orada!? Bilâl Islâm'ı kabul et-tiği günlerde işkencelere maruz kalmadı mı? Ve bütün bunlar da-vetin açıktan yapıldığı günlerde olmadı mı?

ez-Zehebî bütün bu soruları görmezlikten gelebilir; o, ne de ol-sa Şamlıdır!

7.  "Allahım! Senin Peygamberin dışında, bu ümmetten sana benden önce ibadette bulunan bir kul tanımıyorum."

Sonra şöyle devam etti: "Hiç kuşkusuz, ben, insanlar namaza başlamadan önce namaz kıldım!"1

8.  Osman b. Affân'ın halîfe seçildiği gün, Imam ile onlar ara-sında şu konuşma geçti:

İmam: İçinizde tevhidi benden önce kabul eden var mı!? Onlar: Hayır!

İmam: Pekiyi, içinizde benim dışımda iki kıbleye doğru namaz kılmış birisi var mı!?

Onlar: Hayır!...2

9.  "En büyük sıddîq benim! Ebûbekr'den önce iman ettim, on-dan önce İslâm'ı yaşadım."3

10.  "En büyük siddiq benim, ilk faruq da benim! İslâm'ı Ebû-bekr'den önce kabul ettim, namazi da ondan önce kıldım."4

11. Hz. Imam Sıffîn günü herkesi etrafına toplayarak şöyle bu-yurdu: "Biliyor musunuz! Allah (c) kitabinda once iman edeni geride kalandan üstün tutuyor. Bu ümmet içerisinde, Allah ve

1- Ahmed, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî rivâyet ediyor. el-Heysemî "isnadı hasendir" diyor. bk. el-Emînî, III, 222

2- el-Harzemî (s. 314), Uqaylî vb. rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, 1,159-161

3- Uqaylî, İbn Eyyûb vb. rivâyet ediyor. İbn Ebil-Hadîd, XIII, 228; el-Emînî, II, 314

4- İbn Quteybe, el-Meârif: 167; İbn Ebil-Hadîd, I, 30, IV, 122

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....35

Rasûlü'ne benden önce koşan hiçbir fert yok!" Bunun iizerine ora-dakiler: "Evet, biliyoruz." dediler.1

Bunlar da Imam'dan bize ulaşanlar.2 Şimdi de sahâbe ve tâbi-înden olanların sözlerine bir göz atalım:

1. Zeyd b. Erqam: 2, 3 ve 4 nolu hadislerimize bakimz.

2. Afîf el-Kindî: 5 nolu hadisimize bakm.

3. Abdullah b. Mes'ûd: 5 nolu hadisimizin durumuna bknz.

4.  Bürayde el-Eslemî: "Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) Pazartesi gü-nü peygamberlik verildi, Ali ise Sail günü namaza durdu."3

5.  Enes b. Malik: "Allah'in Rasûlü (s.a.a) Pazartesi günü pey-gamber oldu, Ali de Sail günü Islâm'ı kabul etti."4

6. Abdullah b. Abbâs: 23. hadisimize bk. Aynca diyor ki: "Namaz kilan ilk kisi Ali'dir."5

"İslâm'ı kabul eden ilk kişi Ali'dir."6

"Ali'de, bir başkasında bulunmayan dört özellik var: a)Arap ol-sun olmasm, Peygamber (s.a.a) ile birlikte namaz kilanlann ilkidir. b) Bütün savaşlarda Rasûlullâh'ın (s.a.a) sancağı onun elindeydi.

1- Süleym b. Qays el-Hilâlî rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, 1,195-196 ayr. bk. Sent Radıy, Nehc'ül-Belâğa: 68 ve 127 nolu hutbeler = İbn Ebil-Hadîd, VI, 127, VIM, 263)

2- Aynca bk. el-Emînî, III, 222-224

3- Hâkim, III, 112 ile İbn Ebî Âsım rivâyet ediyor. Hâkim "Isnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

4-Tirmizî: menaqib, 20; Hâkim, III, 112; İbn Abdilberr, III, 32 Senedindeki Ali b. Âbis ile Muslim b. Keysân el-Mülâî dolayısıyla hadisimizi zayıf saymak isteyenler çıkabilir. Ancak tercüme-i halleri incelendiğinde görülür ki, her ikisi de adil ve doğru sözlü. Sadece hâfızaları pek kuvvetli değil. (ez-Zehebî, III, 134-135, IV, 106-107; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 206, V, 412, et-Taqrîb:ll,45)

Bu rahatsızlığın nedenleri arasında rivâyet ettikleri hadisler de var! Oysa Hâkim'in Muslim kanalıyla gelen bir hadis için "sahihtir" demesi, Şamlı Zehebî'nin de onaylaması (bk. el-Müstedrek: III, 391), bu râvîler kanalıyla gelen hadisimizin aslında zayıf olmadığını gösteriyor. Şu hâlde hadisimiz, diğer rivâ-yetlerle de desteklendiğine göre, en azından hasendir.

5-  Tirmizî: menaqib, 20; et-Taberî, I, 537; İbn'ül-Esîr, el-Üsd: III, 283; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 224 = İsnadı sahihtir.

6- İbn Abdilberr, III, 31 = İsnadı hasendir.

36..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

c) Uhud'da Rasûlullâh'ın (s.a.a) yanında sebat etti. d) Rasûlullâh'ı (s.a.a) yıkayıp kabrine koyan da odur."1

7. Selmân-ı Fârisî: "Bu ümmetten Peygamberimizle havuz ba-şında buluşacak ilk kişi, Islâm'ı ilk kabul eden Ali'dir."2

8.  Câbir b. Abdillâh el-Ensârî: "Peygamber (s.a.a)e Pazartesi günü nübüvvet verildi, Salı günü Ali namaza durdu."3

9. Sa'd b. Ebî Vaqqas: Bir gün Ali'ye (a.s) söven birisine şöyle hitap etti:

"Ey adam! Neden Ali'ye sövüyorsun; Islâm'ı ilk kabul eden o değil mü? Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte ilk namaz kılan o değil mü? Insanlardan dünyaya en değer vermeyen o değil mü? Insan-lar arasında en fazla ilim sahibi yine o değil mi!?"4

10. Amr b. Abese es-Sülemî: Kısaca anlatmak gerekirse, Amr, Islâm'a davetin henüz gizli yapıldığı ilk zamanlarda Mekke'ye uğ-radığında Peygamber (s.a.a) ile karşılaşıyor ve aralarında bir dizi konuşma geçiyor. Bir yerde:

Amr: "Şu an sana tabi olan kim var?" Nebiy (s.a.a): "Bir hür, bir de köle!" ...5

1- Hâkim, III, 111; İbn Abdilberr, III, 27; el-Harzemî, 58 İsnadı hasen bir ha-dis.

2- İbn Ebî Şeybe (9131. htm), Taberânî, İbn Abdilberr (III, 27) ve İbn'ül-Esîr (Üsd'ül-Ğâbe: III, 284) rivayet ediyor. el-Heysemî: "Râvîleri siqa" diyor. Dolayısıy-la hadisimizin isnadı sahihtir. (el-Emînî, III, 227)

3-  et-Taberî, I, 537; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 229 Senedinde Abdullah b. Mu-hammed b. Aqîl var. Hâfızası biraz zayıf ancak sadûq bir râvî. (ez-Zehebî, II, 484; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 245-247, et-Taqrîb: I, 420 ) Bu tür râvîlerin hadisi hasen sayılır. ez-Zehebî de onun kanalıyla Hz. Câbir'den gelen Gadîr-Humm Hadisi hakkında "Bu hasen bir hadis" diyerek (Ğadîr-Humm hadislerine bakınız.) aynı şeyi ifade etmiş durumda. 0 hâlde hadisimizin isnadı hasendir.

4-  Hâkim, III, 499-500 Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahihtir." diyor, Şamlı ez-Zehebîde aynen onaylıyor.

5- İbn Sa'd, IV, 215-216, VII, 403; Ahmed: IV, 111, 113; Muslim: müsâfirîn, 294; Nesâî: mevâqît, 40; İbn Mâce: iqamet, 182; et-Taberî, I, 539-540; Hâkim, 1,163-165, III, 65-66, 285, 617; İbn Abdilberr, II, 248, 499; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 217

Hadise tamamen önyargısız baktığımızda "hür" ile "köle"den kasdın Ali ile Zeyd olduğunu rahatlıkla çıkarırız. Zaten ünlü tarihçi el-Ya'qûbî (II, 23-24) de öyle anlamış. Bundan Hatîce annemizin tamamen dışlandığı anlaşılmamalı;

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....37

11.  Ebû Râfi' el-Qıbtî: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Pazartesi günü sabah vakitleri namaza başladı. 0 gün akşam Hatîce, ertesi gün de Ali namaza durdu."1

Hadisin içinde Hatîce annemize yer verilmesi hatadir. Yukar-da geçen Bürayde, Enes ve Câbir hadislerinde böyle bir şey olma-dığı gibi, Imam Ali'den2 ve hatta Ebû Râfi'den gelen diğer bir rivâ-yette3 de böyle bir şey yok. Ki doğrusu da bu.

Aşağıdaki sahâbîler de aym kanaatteler:

12. Ebû Zerrel-Ğıfârî4

13. Habbâb b. Eret5

14. EbûSaîdel-Hudrî6

15. Ebû Eyyûb el-Ensârî7

16. Ya'lâ b. Mürra es-Seqafî8

17. Miqdad b. Amr9

18. Mâlik b. Huveyris1

çünkü Amr, Peygamber (s.a.a)'e ev halkının dışında kimlerin tabi olduğunu sormuş olabilir.

Durum bu kadar açıkken, çoğu hadisçilerin hadisimizin metninde tahrifler yaparak; "bir hür, bir de köle" kelimelerinin ardından "yani Ebûbekr ile Bilâl" demeleri, bazılarının da "bir hür, bir de köle" kelimelerini tamamen kaldırarak yerine "Ebûbekr ile Bilâl" koymaları, Allah'ın Peygamberi'nin emanetine ne öl-çüde sadık olduğumuzu gösteren çok acı ve ürpertici bir durum!!! (Yukardaki hadisleri bir tarayın lütfen.)

1- Hâkim, III, 182-183; İbn Ebî Hayseme ve Taberânî, el-Harzemî, 57 vb. ri-vâyet ediyor. bk. İbn Abdilberr, IV, 282-283; es-Süyûtî, II, 227; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 229 İsnadı zayıf bir hadis.

2- Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. bk. el-Heytemî, es-Savâiq: 120

3- Bezzâr rivâyet ediyor. bk. Nâşir, 25

Senedinde Muhammed b. Ubeydillâh b. Ebî Rafi' var. (Kendisi için sh. 31'e bk.) 0 yüzden hadisimizin isnadı hasendir.

4- İbn Abdilberr, III, 27; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 202

5- İbn Abdilberr, III, 27; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 202; es-Süyûtî, II, 226

6- İbn Abdilberr, III, 27; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 202; es-Süyûtî, II, 226

7- es-Süyûtî, II, 226

8- Uqaylî rivâyet ediyor. bk. Nâşir, 25

9- İbn Abdilberr, III, 27; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 202; es-Süyûtî, II, 226

38..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

19. Adiy b. Hâtem et-Tâî2

20. Huzeyfe b. Yemân 3

21. Ebû Mûsâ el-Eş'arî4

22. Abbâs b. Abdilmuttalib 5

23. Huzeyme b. Sâbit6

Tâbiînden "İslâm'ı ilk kabul eden Ali'dir" diyenler:

1. Muhammed b. Hanefiyye 7

2. Muhammed b. Ka'b el-Quradî8

3. Mücâhid b. Cebı 9

4. Hasen el-Basrî10

5. Mâlik b. Hâıis el-EşterXi

6. Âmir b. Şurahbîl eş-Şa'bî12

7. Muhammed b. Münkedir13

8. Ebû Hâzim Seleme b. Dinar14

9. Rabî'a b. EbîAbdirrahmân 1

I- İbn Adiy rivâyet ediyor. bk. Nâşir, 24-25 2-et-Taberî, III, 81; İbn Ebil-Hadîd, IV, 21; el-Emînî, III, 229

3-  İbn Ebil-Hadîd, XIII, 234 Senedinde Ebû Qatade el-Harrânî var. Saduq ama hâfıza yönünden zayıf bir râvî. (İbn Sa'd, VII, 486; ez-Zehebî, II, 517-519; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 277, et-Taqrîb: I, 429) Böyle râvîlerin rivâyetleri diğer sahih rivâyetlere ters düşmedikçe hasen sayılır. Dolayısıyla hadisin isnadi hasendir.

4- Hâkim, III, 465 "İsnadı sahih" diyor.

5- el-Harzemî, 40

6- el-Ya'qûbî, II, 179; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 231; es-Süyûtî, II, 226

7- İbn Abdilberr, III, 32

8- İbn Abdilberr, III, 29; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: III, 284 İsnadı hasendir.

9- İbn Sa'd, III, 21 ( el-Vâqıdî kanalıyla )

10- İbn Ebil-Hadîd, XIII, 231, 234; Taberânî rivayet ediyor. İsnadı sahihtir.

II- İbn Ebil-Hadîd, V, 190-191; el-Emînî, III, 229

12- İbn Ebil-Hadîd, XIII, 225, 235

13- et-Taberî, I, 538

14- et-Taberî, I, 538

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....39

lO.Muhammed el-Baqir (a.s)2

"Erkeklerden İslâm'ı ilk kabul eden Ali'dir" diyen tâbiîler:

1. Abdullah b. Bürayde 3

2. Qatade b. Diâme4

3. Abdullah b. Muhammed b. Aqîl 5

4. Muhammed b. İshâq b. Yesâr6

Bütün bu rivâyetler kat'iyyetle ortaya koyuyor ki bu konuda öncülük Mü'minlerin Emîri Imam Ali'ye (a.s) aittir. Bu kadar aşikar bir durum karşısında daha ne söylenebilir ki!

Hâkim en-Nîsâbûrî diyor ki: "Tarihçiler arasında, İslâm'ı ilk kabul edenin Ali b. Ebî Tâlib olduğu konusunda ihtilaf olduğunu bilmiyorum."7

Ibn Abdilberr de "Ebûbekr'in durumu hakkında doğru olan, onun Islâm'ı açıktan ilan edenlerin ilki olduğudur. Mücâhid ve daha başkaları bu kanaattedir."8 diyerek, erkeklerden Islâm'ı ilk kabul edenin Hz. Ali olduğuna genişçe yer veriyor ve bu konuda müsbet tavrını ortaya koyuyor.

1- et-Taberî, I, 538

2- İbn Ebil-Hadîd, XIII, 235

3-  İbn İshâq, es-Sîra: 119 "Erkeklerden İslâm'ı ilk kabul den Ali'dir. Sonra Ebû Zerr, Bürayde ve Ebu Zerr'in amcasimn oğlu islam'a girmiştir." İsnadı sa-hihtir.

Burada "Bürayde" admin da geçmesi apaçık hatadır. Çünkü Bürayde ensârdan-dır ve Medine'de, Bedr savasmdan az once islam'a girmiştir. Doğrusu "Zeyd" olabilir ve bu hatanin istinsahtan kaynaklanmış olması kuwetle muhte-meldir. Zira Arapça'da "Bürayde" ile "Zeyd" kelimelerinin noktasız yazımları birbi-rine çok yakındır.

4- ibn Abdilberr, 111,29

5- İbn Abdilberr, 111,29

6- "Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) ilk tabi olan Hatîce'dir. Erkeklerden Ali Hadî-ce'nin arkasmdan islam'a girmistir. Sonra Zeyd b. Hârise, daha sonra da Ebûbekr!" es-Sîra: 120; et-Taberî, I, 540; el-Harzemî, 51; es-Süyûtî, II, 227

7- Ma'rifetü Ulûm'il-Hadîs: 22

8- el-İstîâb: III, 29 Ayrıca bk. es-Süyûtî, II, 227

40..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

II. "Islâm'ı Ilk Kabul Eden Hz. Ebûbekr'dir" Diyenlerin Delilleıi:

Hemen itiraf edelim ki, bu konuda Allah'ın Rasûlü'nden geldi-ği iddia edilen herhangi bir hadis yok! Birileri bundan pek hoşlan-mayacak; ama n'apahm? Bunda bizim bir suçumuz yok. Hadis ki-taplanm, Ibn Sa'd, et-Taberî, Ibn Ishaq, Hâkim, Ibn Abdilberr, Ibn Ebil-Hadîd, es-Süyûtî vb. alimlerin kitaplanm ve daha nicelerini ta-ramama rağmen öyle bir şey bulamadım. Doğrusunu söylemek gerekirse: Yok ki bulunsun! Ancak bu konuda kendine yaslamlan, bir bakima Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) ait bir hadis var: 0 da daha önce sözü edilen Amr b. Abese hadisi.1

Amr b. Abese hadisi: Bu hadis "İslâm'ı ilk kabul eden Hz. Ebu-bekr'dir" diyenlerin en güçlü delili. Onlar hadiste geçen "bir hiir, bir de köle'den kasdın "Ebûbekr ile Bilâl" olduğunu belirten rivâ-yet(!)lere dayanıyorlar. Oysa durumun onların sandığı gibi olmadı-ğını daha önce görmüş; hür ile köleden kasdın Ali ile Zeyd olduğu-nu ispatlamıştık. Özellikle Afîf el-Kindî ile Ibn Mes'ûd hadisleri2 bunu ispatlayan en büyük delillerden.

Birincisi, "Ebûbekr ile Bilâl" isimlerinin geçtiği rivâyetlerin a-paçık tahrif olduğunu; bunları bazı kişilerin yorumları olduğunu orada gördük. Zaten bu türden rivâyetlere dikkat edersek "yani Ebûbekr ile Bilâl" ifadelerinin Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) ait olmadı-ğını; bilakis birilerinin yorumu olduğunu anlarız. Bunun temelinde Ehl-i Beyt'in reisi Imam Ali'ye olan düşmanlığın ve hazımsızlığın yattığı bir gerçek! Bu düşmanlığı ve hazımsızlığı, rivâyetlerle oyna-yarak gösterenler ise ya Süleym b. Âmir ve Damra b. Habîb gibi "Hıms"lı, Ebû Talha Nuaym b. Ziyâd ve Ebû Ammâr Şeddâd b. Abdillâh gibi "ŞarrT'lı râvîler, ya da bazı iş bitirici müelliflerdir! Söz-gelimi Tâifli siqa râvî-lerden Ya'lâ b. Atâ el-Âmirî'nin rivâyetinde bu tahrifler yok!3

İkincisi, Amr b. Abese hadisinin bu şekilde anlaşılması, yuka-rıdaki, Islâm'ı ilk kabul edenin Ali olduğuna dair pekçok sahih ri-vâyete ters düşüyor.

Üçüncüsü, Amr b. Abese'nin, "İslâm'ı ilk kabul edenlerin üçün-

1- 36. sh. bk.

2- 5 nolu hadisimize ve durumuna bk.

3- bk. İbn Ebil-Hadîd, XIII, 217

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....41

cüsü yada dördüncüsüyüm." dediği malum.1 0 hâlde böyle bir yo-rumu hadisimizin baş râvîsi Amr'ın kabul etmesi de mümkün de-ğil! Çünkü Ebûbekr ile Bilâl ilk iki kişi olunca, Amr da üçüncü yada dördüncü sırada Islâm'ı kabul edince Ali'yi nereye koyacağız!? Ya Hatîce annemizi, Zeyd b. Hârise'yi nereye yerleştireceğiz!? Birile-rinin hatırına ama tarihi gerçeklere rağmen "Siz şöyle geri durun; ön taraf tutuldu!" mu diyeceğiz? Allah aşkına, bütün bunlara ne hacet!

Dördüncüsü, tarihi gerçeklere aykırı. Birazdan kimlerin Ebu-bekr'den önce Islâm'ı kabul ettiğini görünce sizler de şaşırıp kala-caksimz.

Beşincisi, böyle bir yorum, Ehlisiinnet ulemasimn bizzat kendi görüşlerine de aykırı. Çünkü onlar, -birazdan da göreceğimiz gibi-Islâm'ı ilk kabul edenin Hz. Hatîce annemiz olduğu konusunda "it-tifak!"tan bahsediyorlar.

Kısacası bu konuda Amr b. Abese hadisine yaslanmalan mümkün değil! Gelelim "İslâm'ı ilk kabul eden Hz. Ebûbekr'dir!" dediği iddia edilen sahâbe ve tâbiînin isimlerine:

1. Hz. Ebûbekr: "Ben Islâm'ı kabul edenlerin ilki değil mi-yim!?"2

"Hilâfete ben daha müstehakım; namaz kılanların ilki ben de-ğil miyim!?"3

Birazdan da göreceğiniz gibi, bu tür rivâyetlere "kafaları kuma sokulu" olanların dışında kimse itibar etmez. Bunlar hem Ali (a.s)

1- İbn Sa'd, IV, 215; et-Taberî, I, 540; Hâkim, III, 617; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 6

2- Tirmizî'nin rivâyet ettiği söyleniyor. bk. es-Süyûtî, II, 226

3-  Ebû Hürayra'dan rivâyet ediliyor. bk. İbn Sa'd, III, 182; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 216. Rivâyetin Ebû Hürayra kaynaklı olması bile asılsızlığına delildir. 0nun-la ilgili hazır bir çalışmamız var: "Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra". Bu çalış-mayı okuyanlar görecektir ki, Ehlisünnet ulemasimn kabul ettiği değerlere ve tarihi gerçeklere göre de Ebû Hürayra'nın rivâyetlerine güvenilemez! Ama ne gariptir ki "sahâbenin tamamı adildirü" gibi Kur'ân'a, sünnete, akla ve sahâbe tarihine / yaşantılarına tamamen aykırı bir peşin hükmün kurbanı olmuşlar ve rivâyetlerine bol bol yer vermişlerdir.

Ayrıca Ebû Hürayra ile kendisinden rivâyette bulunan Saîd b. İyâs el-Cürayrî arasında sened kopukluğu var. Hadisin zayıflığına bu bile yeter.

42..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ile ilgili bir sürü rivâyete ters, hem de tarihi gerceklere aykırı!

"Seqîfe" toplantısını hatırlamaya çalışalım: Şayet Islâm'ı ilk kabul eden Ebûbekr ise neden bunu o gün söylemedi? Hilâfete herkesten daha layıksa, o gün neden Ömer ile Ebû Ubeyde'nin el-lerini tutarak: "Bunlardan birine biat edin!"1 dedi? Bunun bir man-tığı var mı sizce? Halîfe olunca da neden "Sizin en hayırlınız olma-dığım hâlde başınıza getirildim!"2 deme ihtiyacını hissetti?

Şu hâlde Hz. Ebûbekr'e izafe edilen o sözlerin aslı esası yok!

2. Hz. Ali (a.s): Ebûbekr'in vefatı üzerine başına gelerek şöy-le dediği rivâyet ediliyor:

"Allah rahmet etsin sana! Islâm'ı ilk kabul eden kişiydin!"3

3. Abdullah b. Abbâs: Kendisine Islâm'a girenlerin ilkinin kim olduğu sorulduğunda "Sen Hassân b. Sâbit'in şiirlerini duymadın mı!?" diyerek, Hassân'ın "Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) ilk tasdik ede-nin Ebûbekr olduğu"na dair bir beytini okuduğu rivâyet ediliyor.4

1- Abdullah b. Abbâs Me Hz. Âişe'den rivâyet ediliyor. bk. Buhârî: menaqib, 34, muharibin, 17; İbn Sa'd, II, 269; Ahmed: I, 56; et-Taberî, II, 243

2- İbn Sa'd, III, 182-183; et-Taberî, II, 237-238; İbn Ebil-Hadîd, VI, 20 İsnadı sa-hihtir. İbn Hazm bile bu rivâyetin sahih olduğunu söylüyor. bk. el-Fisal: IV, 133-134

3-  İbn Mâce "et-Tefsîr"inde, Ebû Zekeriyyâ "Tabaqâtü Ehl'il-Mavsıl / Mu-sul"unda rivâyet ediyor. bk. İbn Abdilberr, I, 69; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 218; İbn Ha-cer, el-İsâbe: I, 48 = Rivâyetin senedinde Ömer b. İbrâhîm el-Hâşimî var: İttifak-la çok zayıf, hatta hadis uydurduğu iddia edilen bir râvî. (ez-Zehebî, III, 179-180) Bu sözleri Ali'den nakleden sahâbî ise Üseyd b. Safvân! Sahâbe arasında bu i-simde birisine başka rivâyetlerde rastlamak mümkün değil. Yani Üseyd'in varlı-ğı sadece bu rivâyete dayanıyor. 0 hâlde hem bu rivâyeti, hem de Üseyd adlı bu hayali kişiyi uyduran Ömer b. İbrâhîm el-Hâşimî'dir.

4-  İbn Ebî Şeybe, 10556. htm; Hâkim, III, 64; et-Taberî, I, 539; İbn Abdilberr, II, 244; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 217 Hâkim'in senedinde Halil b. Zekeriyyâ var ki ittifakla yalancı birisi! (bk. ez-Zehebî, I, 667; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 102-103, et-Taqrîb: I, 224) İbn EbîŞeybe ile İbn Abdilberr'in isnadın-da aynı kişi gizlenip, onun yerine "bir şeyh / râvî" denmiş! et-Taberî'ninkinde Abdurrahman b. Mağrâ var ki zayıf sayılıyor. (ez-Zehebî, II, 592) Hepsinden öte, büyük oranda hâfıza zayıflığına sahip Mücâlid b. Saîd adlı bir râvî daha var senedde. Ahmed, İbn Ma'în, Yahyâ el-Qattân, Buhârî, Abdurrahman b. Mehdi -ki özellikle eş-Şa'bî'den yaptığı rivâyetleri kabul etmiyor ve bu rivâyet de ondan geliyor!-, Müellifimiz ve İbn Sa'd Mücâlid'i zayıf sayıyor. (İbn Sa'd, VI, 349; ez-Zehebî, III, 438; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 349)

Kısacası bu rivâyet tamamen zayıf ve çürük!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....43

Bu da başta Ibn Abbâs'tan sahih yollarla gelen rivâyetlere, sonra yukarda geçen bir sum hadise ve tarihi gerceklere aykiri. Imam Ali'nin yamsira Abdullah b. Abbâs'ın da bu işe karıştırılmış olması cidden hayret verici bir durum!

4.  Hassân b. Sâbit: Konuya ilişkin bir şiirinin olduğu sadece Abdullah b. Abbâs rivâyetiyle sabit. 0 da az yukarda geçti.

5. Esmâ bt. Ebîbekr1

6. Ebû Ervâ ed-Devsî2

7. İbrâhîm en-Neha'î3

8. Âmir b. Şurahbîl / Şerâhîl eş-Şa'bî4

9. Ebû Seleme b. Abdirrahmân b. Avf5

10. Talha b. Abdillâh et-Teymî el-Bekrî6

11. İbrâhîm b. Muhammed b. Talha et-Teymî7

1-  İbn Sa'd, III, 172 Senedinde el-Vâqıdî'nin dışında, Mûsâ b. Muhammed b. İbrâhîm el-Hârisi adlı çok zayıf bir râvî var. (ez-Zehebî, IV, 218; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 560-561, et-Taqrîb: II, 292) Dolayısıyla rivâyetin isnadı çok zayıf.

2- İbn Sa'd, III, 171 Ebû Ervâ, Osman b. Affân tarafını tutan bir sahâbî. (İbn Sa'd, IV, 341; İbn Abdilberr, IV, 10; İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 5) Ebû Hürayra'nın kabilesinden. Senedinde yine el-Vâqıdî'nin dışında, Sâlih b. Muhammed b. Zâi-de var: Çok zayıf birisi. Ayrıca Ebûbekr b. Abdillâh b. EbîSebra adlı birisi de var ki o da çok zayıf, hatta hadis uydurduğu bile söyleniyor. (Sırasıyla bk. ez-Zehebî, II, 299, IV, 497; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 533, VI, 294-295, et-Taqrîb: I, 346, II, 405) Dolayısıyla senedi tek kelimeyle berbat!

3-  İbn Ebî Şeybe, 10556. htm; İbn Sa'd, III, 171; Ahmed: IV, 371; Tirmizî: me-nâqıb, 20; et-Taberî, I, 540; İbn Abdilberr, II, 245; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 217 İsnadı Buhârîile Müslim'in şartlarına göre sahihtir.

4- es-Süyûtî, II, 225; Şerafuddîn, el-Murâcaât: 88 (38. sh. 9 nolu dipnotla krş.)

5- İbn Sa'd, III, 171 Senedinde el-Vâqıdî'nin dışında, el-Vâqıdî'nin üstadı Ab-dülmelik b. Süleymân var; meçhul birisi. Ebün-Nadr Sâlim b. Ebî Ümeyye Ebû-bekr'in kabilesinden! Ebû Seleme'nin kendisi ise Ehl-i Beyt'e karşı olumsuz yak-laşımıyla biliniyor! Böyle bir rivâyete güvenmek ise imkansız.

6- İbn Sa'd, III, 171 Senedindeki el-Vâqıdî'yi saymazsak, Mansûr b. Seleme dolayısıyla isnadı hasen denebilir. Ancak el-Vâqıdî ile birlikte bunu söylemek zor. Üstelik bütün râvîleri Ebûbekr'in kabilesinden!

7- İbn Sa'd, III, 171 Senedinde Mûsâ el-Hârisi var ki durumu az yukarda, bir önceki sayfada geçti. 0 hâlde isnadı çok zayıf!

.. el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"İslâm'ı ilk kabul eden Hz. Ebûbekr'dir" diyen, hepsini bir yer-de bir arada kolayhkla bulamayacağınız kişilerin isim listesi bun-dan ibaret. Bunlardan bir Ibrâhîm en-Neha'î'nin, bir de -şayet el-Vâqıdî'ye bir şey demezsek- Talha'nm isnadma guvenilebilir! Bunla-rm her ikisi de tâbiînden. Bunların dışında kalanların rivâyetleri ise tamamen çürük!

Evet, bu gerçekler bazılarını hakikaten üzebilir. Aşağıdakiler ise, samrim o bazilannin üzüntüsünü daha da artiracak!

Hz. Ebûbekr'den önce İslâm'ı kabul edenler:

Kaynaklan inceleyen bir araştırmacının, Hz. Ebubekr'den once pekçok kişinin Islâm'ı kabul ettiğini görmemesi mümkün değil! Bunun için önce bazı ilim adamlarının sözlerine bakalım:

Abdullah b. Bürayde: Kendisi tâbiînden ve Buhârî ile Müslim'in ortak çok siqa râvîlerinden.1 "İslâm'ı ilk kabul eden Imam Ali'dir" diyen Bürayde el-Eslemî'nin oğlu. Sözü daha önce geçti. *

Muhammed b. İshâq: Meşhur tarihçi. Siqa ve saduq birisi, iis-telik Müslim'in râvîlerinden.2 Sözü daha önce geçti. **

İbn Abdilberr: Mâlikî fukahasından. Aynı zamanda hadisçi ve tarihçi. Kendisinin gayet guvenilir ve eserlerinin kaynak oldugunda kimsenin kuşkusu yok.3

İbn Ebil-Hadîd: Mutezile ulemasimn "nassçı" ekolünün*** en ileri gelenlerinden. Genelde tarafsızlığıyla bilinen, yer yer taraflar arasmda insafhca hakemlikler yapan ender bulunur araştırmacı ve tarihçilerden. "Nehc'ül-Belâğa" üzerine yazdığı 20 ciltlik şerhiy-

1- İbn Sa'd, VII, 321; ez-Zehebî, II, 396; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 383 * 39. sh. 1 nolu dipnota bk.

2- İbn Sa'd, VII, 321; ez-Zehebî, III, 468; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 153 ** 39. sh. 4 nolu dipnota bk.

3- İbn Abdilberr (III, 29) İslâm'ı ilk kabul edenin Hz. Hatîce olduğunu söylü-yor.

*** Mu'tezile'nin başlıca iki ekolü var: "Nassçı" ve "Akılcı" ekol. Nassçı e-kol, adı üzerinde, nasslara birinci planda yer veren, ama bu arada aklı da hiçbir zaman ihmal etmeyen ekoldür. Akılcı ekol ise, aklı birinci plana alıp nassları i-kinci plana iten; akıllarının almadığı açık nassları bile daima te'vil eden ekol-dür. Qâdî Abdül-cebbâr, Ebül-Huseyn el-Basrî, Ebû Ca'fer el-İskâfî ve sözünü et-tiğimiz İbn Ebil-Hadîd birinci, Ebû Osman el-Câhız ile İbrâhîm en-Nazzâm ise i-kinci ekolün önde gelenlerinden.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....45

le ünlüdür ve bu eseri çok değerli tarih kaynakları arasmda yer a-In.

Ibn Ebil-Hadîd, mutezilenin aşırı akılcı kesiminin öncülerinden olan el-Câhız'ın "Ebûbekr'in Islâm'ı ilk kabul eden kişi olduğuna dair" sözlerini aktardıktan sonra şöyle devam ediyor:

"Biz şimdiye kadar böyle bir iddiada bulunan hiç kimseyi tammiyoruz! Kaldı ki hadisçilerin çoğu, Ebûbekr'in pekçok kişiden sonra Islâm'ı kabul ettiğini söylüyorlar. Ali b. Ebî Tâlib, kardeşi Ca'fer, Zeyd b. Hârise, Ebû Zerr el-Gıfârî, Amr b. Abese, Hâlid b. Saîd b. As ve Habbâb b. Eret bunlardan sadece bazıları. Sahih ri-vâyetler ve kuvvetli, sağlam deliller üzerinde düşünürsek, hepsi-nin, Islâm'ı ilk kabul eden kişinin Ali b. EbîTâlib olduğuna tanıklık ettiğini görürüz."1

Bu isimlere Zübeyr b. Avvâm ile Sa'd b. Ebî Vaqqas'i da kat-mak gerekiyor.

Gerçekten de Ebû Zerr el-Gıfârî2, Hâlid b. Saîd b. As3, Amr b. Abese4, Zübeyr b. Avvâm5, Sa'd b. Ebî Vaqqas6 ve Ebû Zerr'in bir amcasının oğlunun7 üçüncü yada dördüncü sırada Islâm'ı kabul ettiklerini belirten rivâyetler var. Yine Habbâb b. Eret8 ile Abdullah b. Mes'ûd'un9 da Islâm'a girenlerin altıncısı oldukları da gelen ri-vâyetler arasında. Hatta Zübeyr'in Imam Ali (a.s) ile aynı yılda Is-lâm'ı kabul ettikleri bile söyleniyor.10

Buna göre Ebûbekr'den önce İslâm'ı kabul edenler şunlar:

l-Şerh-u Nehc'il-Belâğa: XIII, 224

2- İbn Sa'd, IV, 224; et-Taberî, I, 541; Hâkim, III, 341; İbn Abdilberr, IV, 62; İbn'ül-Esîr, I, 343; el-Aynî, el-Umde: I, 234

3- İbn Sa'd, IV, 95; et-Taberî, I, 541; Hâkim, III, 248, 249; İbn Abdilberr, I, 399; İbn'ül-Esîr, II, 87; el-Aynî, el-Umde: XI, 106; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 406

4-  İbn Sa'd, IV, 215; et-Taberî, I, 541; İbn Abdilberr, II, 499; İbn'ül-Esîr, III, 389; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 6 (Ayrıca 36. sh. da bk.)

5- İbn Sa'd, III, 102; et-Taberî, I, 541; İbn'ül-Esîr, II, 209; el-Aynî, II, 112

6-  İbn Sa'd, III, 139; Buhârî: menaqib, 43, 90; Hâkim, III, 498; el-Aynî, I, 219

7- 39. sh. 1 nolu dipnota bk.

8- İbn EbîŞeybe, 10556. htm; Hâkim, III, 382; İbn'ül-Esîr, II, 103 9-Taberânî, Hâkim, III, 313; İbn'ül-Esîr, III, 74

10- İbn Abdilberr, I, 580; İbn'ül-Esîr, II,

46..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

1. Alib. EbîTâlib (a.s)

2. Hatîce annemiz

3. Zeyd b. Hârise

4. Ebû Zerr el-Gıfârî

5. Ebû Zerr'in bir amcasının oğlu

6. Ca'ferb. EbîTâlib

7. Amr b. Abese

8. Hâlicl b. Saîcl b. As

9. Habbâb b. Eret

10. Zübeyr b. Avvâm

11. Sa'd b. EbîVaqqâs

12. Abdullah b. Mes'ûd

Sa'd b. Ebî Vaqqas: Ibn Cerîr et-Taberî'nin Sa'd'dan yaptığı ri-vâyet ise daha bir ilginç! Bu rivâyete göre Muhammed b. Sa'd, ba-bası Sa'd'a "Sizlerden Islâm'ı ilk kabul eden Ebûbekr miydi?" so-rusunu yöneltiyor ve ondan şu cevabı alıyor: "Hayır! Ondan önce kuşkusuz 50'den fazla kişi İslâm'ı kabul etmisti!"1

jşte size tarihî gerçekler! Buna gore Hz. Ebûbekr, birinci sırada olmasını bir tarafa bırakın, en azından 12 kişiden sonra Islâm'ı kabul etmiş demektir.2

Bütün bu tarihi / ilmî gerçeklere rağmen, sadece Ibrâhîm en-Ne-ha'î ile Ebûbekr'in torunlarından Talha b. Abdillâh'ın delilden yoksun görüşlerine dayanarak "İslâm'ı ilk kabul eden kişi Hz. Ebûbekr'dir!" demek, bilmem, insaf, adalet ve ilmi yaklaşımla bağdaşır mı!? Olanca sahih ve güvenilir rivâyetleri / tarihi gerçek-leri kenara iterek illâki "Ebûbekr'dir" demenin gereği ne?

"Müslümanım" diyen herkes başını iki elinin arasına alarak düşünmeli; Ehlisünnet ulemasının kabul-redd kriterlerine uygun

1- et-Taberî, et-Târîh: I, 540; el-Emînî, III, 240, 243, VII, 324

Senedinde bulunan Kinâne b. Cebele dolayısıyla (bk. ez-Zehebî, III, 415) isnadı hasen bir rivâyet.

2- Bu konuda el-Ya'qûbî'nin ilginç yaklaşımı için bakınız. et-Târîh: II, 23

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....47

bu rivâyetler ışığında kararını vermeli...

III. "İslâm'ı Ilk Kabul Eden Hz. Hatîce Annemizdir" Diyenlerin Delilleri:

Bu konuda da Peygamber (s.a.a) Efendimize ait bir rivâyet yok! Gelelim sahâbe ve tâbiînden bu görüşte olanlara:

1. Abdullah b. Abbâs: "Ali, Hatîce'den sonra Islâm'ı ilk kabul eden kişidir."1

Bu hadis [ Ibn Abbâs - Amr b. Meymun - Ebu Belc - Ebû Avâne -... ] kanahyla geliyor. Oysa [... Ebû Belc - Şu'be b. Haccâc -... ] kanahyla gelen rivâyette "Hatîce'den sonra" kaydı yok!2 Yani fazlalık Ebû Avâne'nin rivâyetinde bulunuyor. Ebû Avane ile Şu'be'nin her ikisi de siqa ve saduq râvî. Ancak Ebû Avâne'nin hâ-fızasıyla Şu'be'nin hâfızasını karşılaştırırsanız, Şu'beninkinin daha sağlam ve daha kusursuz olduğunu görürsünüz. Zaten Ebû Avâne'nin arada bir hatalar yaptığı söyleniyor.3

Demek ki, o fazlalık asıl rivâyette yok; metne yanlışlıkla gir-miş! Sebebi belki Ebû Avâne'nin ezber hatası olabilir. Hulasa, rivâ-yetin doğrusu Şu'be kanahyla gelendir.

2. Hz. Âişe: "Islâm'ı ilk kabul eden Hatîce'dir."4

Rivâyet el-Vâqıdî kanahyla, [ Âişe - Urve b. Zübeyr - Ibn Şihâb ez-Zührî-...] yoluyla geliyor. el-Vâqıdî şöyle dursun, Urve ile Ibn Şi-hâb bizce sabıkah râvîler!5 Onların Ehl-i Beyt aleyhine hadis rivâyet

1- 23 nolu hadisimize bk.

2- 35. sh. 4 nolu dipnota bk.

3- Şu'be için bk. İbn Sa'd, VII, 280; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 494-498, et-Taqrîb: I, 338; Bedrüddîn el-Aynî, 1,147

Ebû Avâne için bk. İbn Sa'd, VII, 287; ez-Zehebî, IV, 334; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 74-76, et-Taqrîb: II, 337; el-Aynî, I, 79

4-İbnSa'd,VIII,17

5- Urve b. Zübeyr Me İbn Şihâb ez-Zührî, Buhârî Me Muslim başta olmak üze-re hemen herkesin siqa sayıp hadislerine yer verdiği râvîlerden. Ancak gerek Urve ve gerekse ez-Zührî'nin, aklı başında herkesin duyar duymaz reddedeceği pekçok sabıkaları var.

Urve Me ez-Zührî, her fırsatta bir araya gelip Hz. İmam'a sataşan ve ona o-lan düşmanlıklarını açığa vuran iki kafadar! Bu konuda güvenilir yollarla gelen pekçok rivâyet var. Özellikle Urve'nin oğlu Yahyâ, Ali'ye ait güzel sıfatların, ba-bası tarafından alay/eleştiri konusu yapılması karşısında hayretini

.. el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

etmeleri tabiatları icabı! Hem onlar bu konuda görevli ve ekmeğini yedikleri Ümeyye oğullarına karşı sorumluü!

Gelelim Hz. Âişe annemize; kendisi Ahzâb sûresinin 6. Ayeti gereği annemiz olur. Bu bakımdan saygımız var ona. Ama o da bir insandır; hatalar yapabilir. Nitekim yapmıştır da! Imam Ali'-den -her nedense- pek hoşlanmayan1 ve kadın olmasına ve Allah2 ve

gizleyemiyor! (İbn Ebil-Hadîd, IV, 102) Mutezile ulemasının ileri gelenlerinden Ebû Ca'fer el-İskâfî, Urve'-yi, Muâviye'nin hadis uydurmak için tuttuğu kişiler a-rasında sayar! (İbn Ebil-Hadîd, IV, 63 Hz. Ali aleyhine uydurduğu iki rivâyet i-çin aynı yere bk.) Abdullah b. Abbâs da Urve'nin yalancı birisi olduğunu ima e-denlerden. (İbn Sa'd, II, 263) Ayrıca hemen herkes Mervân b. Hakem'in ne mal olduğunu çok iyi bilir. İşte bizim(!) Urve, böyle bir yılanı hadis rivâyetinde "adil / siqa" sayıyor! (İbn Abdilberr, III, 428; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 384) Artık Urve'nin ne olduğunu siz düşünün!

İbn Şihâb ez-Zührî ise, yukardakilere ilaveten, Abdülmelik b. Mervân gibi büyük kan dökücü Emevî sultanlarının meclis arkadaşlarından! (İbn Sa'd, VII, 447 Aynı yerde o ünlü diktatörün hediye(!)lerine mazhar olduğu da kayıtlı.) İbn Sa'd'ın Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih bir senedle rivâyetine göre, birisi ez-Zührî'ye gelerek, dişleri altın tellerle bağlamanın hükmünü sorar. 0 da sakıncası yok, der. Bununla kalsa sorun yok. Asıl sorun, ez-Zührî'nin bu fetvayı verirken Abdülmelik b. Mervân'ı kaynak göstermesi! ez-Zührî, "Abdülmelik b. Mervân da dişlerini altınla bağlatmıştı!" diyerek, "Sakıncası yok; eğer olsaydı Abdülmelik yapmazdı!" demek istiyor. Sadece bir valisinin, Haccâc-ı Zâlim'in, çoğu sudan sebeplerle, çoğu Ehl-i Beyt taraftarı 100.000'in üzerinde kafa kes-mesini onaylayan böyle bir diktatörün uygulamasını delil göstermek hangi in-sana yakışır!?

Ayrıca ez-Zührî tedlis ile de ünlü birisi. (ez-Zehebî, IV, 40) Yani rivâyet ettiği hadisin başkalarınca güvenilir sayılabilmesi için senedde ve daha başka yerler-de oynama yapabiliyorü! ez-Zührî'nin bu oyunlarına örnek istiyorsanız; "Kitap ve Sünnet Işığında Müt'a Nikâhı" adlı çalışmamızda pekçok örnek bulabilirsiniz.

Yahyâ b. Maîn bile "0 Ümeyye oğullarına çalışırdı!" dedikten (bk. Hâkim, el-Ma'rife: 54) sonra, ez-Zührî'yi kim siqa sayarsa saysın, bir kıymeti var mil?

1-Ahmed: VI, 34, 228; İbn Sa'd, II, 232; et-Taberî, II, 226; el-Aynî, IV, 368

İsnadı Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih. Ancak ne var ki, Buhârî Me Muslim bu ifadelerin yer aldığı hadisi rivâyet etmiş olmalarına rağmen, her ne hikmetse bu cümleye yer vermiyorlarü! Anlaşılan o ki; onlar okuyucuların "Hz. Aişe'nin Mü'minlerin Emîri İmam Ali'den nefret ettiği"ni bilip öğrenmelerini istemiyorlar! Bunu sakıncalı(!) görüyorlar. (Ayr. 107 nolu hadisimize de bk.)

2- Allah (c.c.) "Evlerinizde oturun..." (Ahzâb: 33) buyurmasına rağmen o bu emri dinlemedi ve Cemel savaşını başlattı. Oysa İbn Sa'd (VIII, 55, 208), Abd b. Humeyd ve İbn el-Münzir'in rivayetlerine göre, örneğin Sevde annemizden hac ve umre için olsun, dışarı çıkması istendiğinde, o "Haccımı, umremi yaptım, sonra Allah bana evimde kalmamı emretti; Hiçbir canlı beni yerimden

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....49

Rasû-lü'nün1 bütün uyarılarına ragmen "Cemel" olayında Ali'ye kı-lıç çeken annemizin "İslâm'ı ilk kabul eden Ali'dir." demesini bek-lemek herhalde beklenemez.

3. Ebû Râfi'2

4. Urve b. Zübeyr3

5. Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'im 4

6. Qatade el-Basrî5

oynatamaz!" buyurdu. Vefatina kadar da çıkmadı! (el-Cessâs, el-Qurtubî ve es-Süyûtî'nin tefsirlerine de bakimz.)

İmam Ali (a.s) Sıffîn için, vedalaşmak üzere Ümmü Seleme annemizin ya-nına uğradığında, annemiz şöyle buyurdu: "Allah'ın muhafaza ve koruması al-tında yürü! Vallahi sen hak üzeresin; hak seninle beraber. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bize evimizde oturmamızı emretti. Eğer Allah ve Rasûlü'ne (s.a.a) asi olma kor-kum olmasaydı seninle gelirdim! Vallahi bana göre daha üstün ve benim için cammdan daha değerli birisini, oğlum Ömer'i seninle yolluyorum!" (Hâkim, III, 119 Hâkim 'Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih' diyor, Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor.)

1- Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu konuda Hz. Âişe'yi defalarca uyarmış! Biz bun-lardan sadece ikisine yer vereceğiz:

a) Allah'ın Rasûlü (s.a.a) veda haccını yaparken hanımlarına hitaben şöyle buyurdu: "Bu haccı bitirin, sonra da hasırlarınızın üzerinde oturun!" (Pekçok sa-hâbîden sahih yollarla gelen bu hadis için bk. İbn Sa'd, VIII, 55, 208; Ahmed: II, 446, V, 218, 219, VI, 324; Ebû Dâvûd: menâsik, 1; Ebû Ya'lâ, Taberânî...el-Heyse-mî, III, 214)

b)  Birgün Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hammlarına dönüp şöyle buyurdu: "İçiniz-den birisine Hav'eb diyarının köpekleri ürecek! Dikkat et ey Âişe; sakın ha o sen olmayasınü!" (Gayet sahih yollarla Âişe ile Ümmü Seleme annelerimizden, Abdullah b. Abbâs ve benzerlerinden rivâyet ediliyor. bk. İbn Ebî Şeybe, 10722, 10723. htm, Ahmed, VI, 52, 97; el-Ya'qûbî, II, 181; Hâkim, III, 119,120; Bezzâr, Taberânî, Nuaym b. Hammâd, İbn Abdilberr, IV, 361; İbn Hacer, Feth'ul-Bârî: XVI, 165; el-Aynî, XII, 189-191; el-Haffâcî, Nesîm'ur-Riyâd: III, 166; el-Emînî, III, 189)

2-sh. 37'yebk.

3-  İbn Abdilberr, IV, 284 Ancak Urve'den "İslâm'ı ilk kabul eden Zeyd'dir" görüşü de rivâyet ediliyor. (bk. et-Taberî, I, 540)

4-  İbn Sa'd, VIM, 17 el-Vâqıdî kanalıyla geliyor. Nâfi'in "İslâm'ı ilk kabul e-den Zeyd'dir" dediği de rivâyet ediliyor; hem de aym isnadla! (bk. ibn Sa'd, III, 44)

5- İbn Abdilberr, IV, 284; es-Süyûtî, II, 227

Senedinde Züheyr b. Alâ var. Züheyr hadisleri "uydurma" sayılan bir râvî! (ez-Zehebî, II, 83) Şu hâlde rivâyet uydurma yada çok zayıf!

50..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

7. İbn Şihâb ez-Zührî1

8. Muhammed b. Ishaq 2

"İslâm'ı ilk kabul eden Hz. Hatîce'dir" görüşü bu kişilere ait ol-sa da bir şey değişmez. Nihayet bir görüştür; huccet değildir. Dola-yısıyla kimseyi bağlamaz.

Hz. Hatîce konusunda -büyük ihtimalle- doğru olan şu:

Hatîce annemiz, Peygamber Efendimize ilk vahiy gelir gelmez hemen iman etmiş değil. Evet, kendisini açıkça inkar etmediği, üstelik teselli ettiği bir gerçek. Ama açıkça iman etmediği de or-tada! 0nun bu yaptığını "hoşgörü" ile izah etmek mümkün.

Bu durum epey devam etmişe benziyor. Çünkü rivâyetlere ba-kılırsa, Hz. Hatîce annemizin, vahyin kesintiye uğradığı "fetret" günlerinde, Peygamber Efendimize "Samrim Rabbin sana darıldı!" dediğinden bahsediliyor.3 Bu söz, eğer ona gerçekten aitse, annemizin o günlerde henüz iman etmedigini gosteriyor. Ilk vahiyden sonra durumu Varaqa b. Nevfel'e iletmesi de bunu gosteriyor. Bel-ki Varaqa b. Nevfel'in olumlu yaklaşımından sonra, belki de Müddessir sûresinin ilk ayetlerinin inmesiyle fetret devri kapanip gizli davet başladıktan sonra Islâm'ı kabul etmiştir.

Bu durumda, Islâm'ı ilk kabul edenin Hz. Ali olduğu daha bir belirginleşiyor. Buna rağmen el-Vâqıdî, es-Sa'lebî ve Ibn Abdilberr'in Hatîce'nin Islâm'ı kabul edenlerin ilki olduğuna dair "icmâ ve ittifak" tan bahsetmeleri cidden ilginçtir.4 Ama onun Is-lâm'ı kabul eden kadinlarm ilki olduğunda hiç şüphe yok. Bu ko-nuda hem Hz. Peygamber'den5 hem de tâbiînden bazılarından6

1- Hâkim, III, 184

ez-Zührî'nin bilinen en meşhur görüşü ise "Kadınlardan İslâm'ı ilk kabul eden Hatîce, erkeklerden ise Zeyd'dir" şeklinde. (bk. İbn Sa'd, III, 44; et-Taberî, I, 540; Hâkim, III, 184)

2- 39. sh. 4 nolu dipnota bk.

3- et-Taberî, I, 532, et-Tefsîr = Duhâ: 3. ayet; İbn Kesîr, et-Tefsîr: IV, 522; el-Aynî, XVI, 164; es-Süyûtî, el-Lübâb: 253

Bu konuda farklı rivâyetlerin de olduğunu ve Hz. Hatîce annemizin bu sözü Peygamber (s.a.a) ile alay etmek için söylemediğini bilmekte fayda var.

4- İbn Sa'd, III, 21; et-Taberî, 1,535, 541; es-Süyûtî, II, 227; İbn Abdilberr, III, 29

5- bk. Hâkim, III, 184; es-Süyûtî, el-Câmi': III, 432

6- Urve ile ez-Zührî bunlardan. sh. 49'a bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....51

gelen rivâyetler var.

IV. "Jslâm'ı Ilk Kabul Eden Hz. Zeyd'dir" Diyenler ve Delilleii:

Bazıları da Islâm'ı ilk kabul edenin, Peygamber (s.a.a) Efen-dimizin azadhsi Zeyd b. Hârise olduğu kanaatinde. Ancak bunlarm, tâbiînden birkaç kişinin görüşü dışında hiçbir dayanağı yok! Bu gö-rüşte olduğu ileri sürülen tâbiîler ise şunlar:

1. Urve b. Zübeyr1

2. Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'ım 2

3. Muhammed b. Üsâme b. Zeyd (Zeyd'in torunu)3

4. Imrân b. Ebî Enes 4

5. Süleymân b. Yesâr5

6. İbnŞihâbez-Zührî6

Bu görüşün, adları geçen kişilere ait olup olmadığı kesin ola-rak belli değil! Hem isnadları şaibeli, hem de kendilerinden aksi yönde görüşler de rivâyet ediliyor. Ibn Şihâb ez-Zührî'nin görüşünü aktaran Abdürrazzâq b. Hemmâm'ın "ez-Zührî dışında bunu söyle-yen birisini bilmiyorum!"7 demesi de bunu gösteriyor. Bu görüş on-lara ait olsa bile yine bir şey değişmez; çünkü bunlar Allah'ın Rasûlü'ne ait sözler değil ki bizleri bağlasın!

Bütün bu rivâyetlerden ve yapılan tahlillerden çıkan sonuç belli: Imam Ali (a.s) kadın erkek herkesten önce Islâm'ı kabul etmiş. Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) gelen hadisler bunu desteklediği gibi, sahih rivâyetlere göre sahâbe ve tâbiînin büyük ekseriyeti de bu kanaatte. Bunun dışındaki görüşlerin ilmi hiçbir değeri yok!

1- et-Taberî, I, 540; Hâkim, III, 215 Ayrıca sh. 49'a de bk.

2- ibn Sa'd, III, 44 el-Vâqıdî kanalıyla... ayr. sh. 49'a de bk.

3- ibn Sa'd, III, 44 el-Vâqıdî kanalıyla... Ayrıca senedi zayıf ve meçhul râvî-lerle dolu!

4- İbn Sa'd, III, 44; et-Taberî, I, 540 el-Vâqıdî kanalıyla...

5- İbn Sa'd, III, 44; et-Taberî, I, 540 el-Vâqıdî kanalıyla...

6- ibn Sa'd, III, 44; et-Taberî, I, 540 el-Vâqıdî kanalıyla... sh. 49'a de bk.

7- İbn Abdilberr, I, 548

52..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

b. Allah'ın Rasûlü İle Birlikte ilk Namaz Kılan Kişi Hz. Ali'dir.

Peygamber (s.a.a) Efendimiz ile birlikte ilk namaz kılan kişinin Imam Ali (a.s) olduğu şu sahâbîlerin sözleriyle sabit:

1. Hz. Ali (a.s)1

2. Zeyd b. Erqam 2

3. Abdullah b. Abbâs 3

4. Câbir b. Abdillâh 4

5. Sa'd b. EbTVaqqas5

6. Bürayde el-Eslemî6

c.  En Büyük "Sıddîq" Hz. Ali'dir.

"SiddTq" kavrami "sidq" ve "sadaqat" kökünden türemiş bir i-sim-sifat olup, hem "çok doğru sözlü; sözü-özü bir, hiç yalan ko-nuşmayan" anlamına, hem de "gerçekleri hiç tereddüt etmeden tasdik eden / kabullenen" anlamına geliyor. Eskiden beri "sıddîq" lâkabının kime verildiği de bir hayli problemli. Aşağıdaki hadisler bu güzel lâkabın Imam Ali'ye ait oldugunu ortaya koyuyor:

1. Ebû Zerr el-Gıfârî hadisi7

2. Abdullah b. Abbâs hadisi 8

3. Ebû Leylâ el-Gıfârî hadisi 9

4. Hz. Ali (a.s) hadisi10

Bu hadisler "en büyük sıddîq" lâkabının yalnız Mü'minlerin

1-1 ve 7 nolu hadislerimize, aynca sh. 32 ve 34'deki hadislere de bk. 2- 2 ve 4 nolu hadislerimize bk. 3-sh. 35'deki hadislere bk. 4-sh. 36'daki hadisine bk. 5-sh. 36'daki hadisine bk. 6-sh. 35'deki hadisine bk. 7-sh. 30'daki hadisine bk. 8-sh. 31'deki hadisine bk. 9-sh. 31'deki hadisine bk.

10- Kendi sözleri için kitabımızın 6 nolu hadisine ve sh. 34'deki hadislerine bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....53

Emîri Imam Ali'ye ait olduğunu gösteriyor. Hiç kuşkusuz bu onun hakkı. Ama Ehl-i Beyt'in reisini bu konuda da kıskananlar ve "sıddîq" lâkabının Hz. Ebûbekr'e ait olduğunu iddia edenler yok değil! Şimdi bu iddianın delillerine bir bakalım.

"Sıddîq" Lâkabı Hz. Ebûbekr'e Aittir, Diyenlerin Delilleri:

1. Hz. Âişe hadisi: Peygamber (s.a.a) mirac sonrası gördükleri-ni anlatmaya başladığında Mekkeli putperestler onunla alay etti-ler. Tarn o sırada Ebûbekr'i gördüler ve "Adamın bir gecede ta Mescid-i Aq-sâ'ya gidip geri döndüğünü söylüyor; ne dersin!?" dedi-ler. Ebûbekr de "Bütün bunları o söylemişse doğrudur!" diyerek Al-lah'ın Peygamberini tasdik etti.

Hz. Âişe devamla diyor ki: "Ebûbekr işte bu yüzden 'sıddîq' lâ-kabını aldı."1

Vaizlerin, kıssacıların ve hemen herkesin tarih boyunca tekrar edip durdukları bu rivâyet, konunun en popüler rivâyeti. Son dere-ce yaygın olarak bilindiğinden gayet sağlam ve hatta kesin bir ri-vâyet olduğu sanılır! Bakalım:

Birincisi, bu sözler Allah'ın Rasûlü'ne değil, Hz. Âişe'ye ait. Hz. Âişe ise o günlerde henüz bir çocuk ve mirac olayını anlayıp kav-rayamayacak kadar küçük. Üstelik Peygamber Efendimizle evli de değil! Yani Hz. Âişe bu olayı kimden duyduğunu söylemiyor.

Ikincisi, "Ebûbekr işte bu yüzden 'sıddîq' adını aldı." cümlesi Hz. Âişe'nin kendi sözü ve kendi görüşü.

Üçüncüsü, rivâyet ez-Zührî ile Urve kanalıyla geliyor. Her ikisi-nin de hadisteki durumunu daha önce gördük.*

Dördüncüsü, rivâyetin senedinde ayrıca Muhammed b. Kesîr es-San'ânî de var. Şamlı olup Ahmed b. Hanbel, Ali el-Medînî, Bu-hârî ve Müellifimiz gibi önde gelen hadisçilerin zayıf saydıkları bir râvî! Ayrıca büyük bir hâfıza sorunu olduğunda ittifak var.2

Beşincisi, rivâyet sonunda Hz. Âişe'ye varıyor. Hz. Âişe ise hem Hz. Ebûbekr'in kızı, hem de Mü'minlerin Emîri'ne karşı tutumu o-

1-  Hâkim, III, 62, 76-77 Hâkim Me ez-Zehebî "isnadı sahih", İbn Hacer el-Heytemî de "senedi ceyyid" diyor! (es-Savâiq: 70)

* sh. 47-48'e bk.

2- İbn Sa'd, VII, 489; ez-Zehebî, IV, 18 vd.; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 211

54..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

lumsuz!**

Bu durumda böyle bir rivâyete zayıf ve hatta asılsız demekten başka çaremiz yok! Durum böyle olunca Hâkim, Şamlı ez-Zehebî ve el-Heytemî'nin "isnadı sahih" demelerinin bir anlamı kalmıyor.

2. Ebû Vehb (Ebû Hürayra'nın azatlısı) hadisi: Rivâyete göre Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) mirac gecesi Cibril'e: "Kavmim beni tasdik etmeyecek!" deyince Cibril şu cevabı veriyor: "Ebûbekr seni tasdik eder; çünkü o siddtqtir."1

Rivâyetin baş râvîsi olan Ebû Vehb kimliği belirsiz, meçhul bir kişi. Bu bir.

İkincisi, onun bu rivâyeti hangi sahâbîden aldığı da belirsiz. Şayet efendisi Ebû Hürayra'dan duymuşsa2; bir defa Ebû Hürayra o günlerde henüz Islâm'dan bile habersizdi.

Diğeryandan Ebû Hürayra, her ne kadar sahâbîolduğu için Eh-lisünnet kardeşlerimiz tarafından rivâyetlerine kayıtsız şartsız gü-veniliyorsa da bizce doğrusu öyle değildir. Bunun ispatı için burası uygun ve müsait değil!3

Üçüncüsü, rivâyetin senedinde ayrıca Ebû Ma'şer Necîh adlı bir râvî var ki ittifakla zayıf sayılıyor.4

Demek ki bu rivâyet de iyice zayıf! 5

3. Abdullah b. Amr b. Âs / Âsî hadisi: "Ebûbekr'e 'sıddîq' clecli-niz; isabet ettiniz!"6

Bu rivâyet, birincisi, Allah'ın Rasûlü'ne ait değil, Abdullah b. Amr adlı bir sahâbîye ait. 0 da bu lâkabın kimler tarafından veril-diğini belirtmiyor.

**sh. 48'ebk.

1- İbn Sa'd, III, 170; Saîd b. Mansûr (bk. el-Heytemî, es-Savâiq: 70)

2-  Ki Taberânî'nin bu rivâyeti Ebû Hürayra'ya dayandırması bunu gösteri-yor. bk. el-Heytemî, 70

3- Ebû Hürayra'nın rivâyetlerinin kesinlikle güvenilemez olduğunu görmek isteyenler "Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra" adlı çalışmamıza bakabilirsiniz.

4-   İbn Sa'd, V, 418; ez-Zehebî, IV, 246 vd.; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 593-595, et-Taqrîb: II, 303, el-İsâbe: IV, 151

5- İsnadı zayıf benzer bir rivayet için bk. İbn Sa'd, I, 213-215 6-İbnSa'd, 111,170

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....55

İkincisi, Abdullah, doğrusu bizce sabıkalı bir sahâbîdir. Zama-nimn meşru imamına karşı, "azgın çete" reisi Muâviye'nin yanında babasıyla birlikte yer alması ona yeter!

Üçüncüsü, senedde Muhammed b. Sîrîn var. Ehlisünnet ule-masi bunu da siqa sayar. Ama bizce o da sabıkalı bir râvî.1

Şu hâlde bu rivâyet de zayıf!

4.  Ümmü Hâni' hadisi: Rivâyete göre Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Ey Ebûbekr! Allah sana sıddîq adim verdi!"2

Ancak bu rivâyetin hangi yoldan geldiği, senedinde kimlerin bulunduğu belli değil.

5.  İmam Ali (a.s) hadisi: Yukardaki rivâyetlerle hizim alama-yanlar ve bunlarla kimseyi ikna edemeyeceğini görenler, çözümü, bu asılsız sözleri Hz. Jmam'a söyletmekte bulmuşlar:

a.  "Yemin olsun, Allah Teâlâ Ebûbekr'in adını gökten 'sıddîq' olarak indirdi!"3

b.  "Ebûbekr, Allah'm kendisine Cibril ve Muhammed'in diliyle 'sıddîq' adim verdiği birisidir!"4

Ümmetin asıl sıddîqına söylettirilen bu sözlerin hiçbirisinin ash esası yok. Birinci rivâyetin ardından Hâkim "Seneddeki Muhammed b. Süleymân es-Sâ'ıdî şayet meçhul birisi olmasaydı, sahih olduğuna hükmedecektim." diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

Ikinci rivâyetin senedinde ise Hilâl b. Alâ er-Raqqî'nin babası

1- Muhammed b. Sîrîn Ehl-i Beyt'e karşı Ümeyyeoğulları yanında yer almış, Semura b. Cündeb gibi, Allah'm Rasûlü'ne verdiği sözü çiğneyen, O'na karşı küstahlaşan, ikinci halîfe zamanında hem şarap içip hem de ticaretiyle uğra-şan, Kûfe valiliği sırasında bolca kafa kesen ... birisi hakkında "Çok emin, ha-diste saduq birisi, İslâm'ı ve müslümanları sever!!!" demesi İbn Sîrîn'e yeter! (bk. İbn Abdilberr, II, 77-78; İbn'ül-Esîr, II, 377; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 79, et-Tehzîb: II, 430-431; el-Hazrecî, el-Hulâsa: 132; Ali el-Qârî, Şerh'uş-Şifâ: III, 168)

Ancak bizler, İbn Sîrîn Semura için "İslâm'ı ve müslümanları sever" derken neyi ve kimleri kasdettiğini merak ediyoruz!

2-  Deylemî rivâyet ediyor. (el-Gümüşhânevî, er-Râmûz: "Ya Ebâbekr..." mad.

3- Hâkim, III, 62 4-Hâkim, III, 62

56..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Alâ b. Hilâl var. Hadisçiler bunun çok zayıf bir râvî olduğunda itti-fak halinde.1 Diğer taraftan Ebû Sinân Saîd b. Sinân eş-Şeybânî ise sadûq ama hâfızası zayıf birisi.2

Demek ki bu rivâyetlerin Hz. Imam ile yakından uzaktan ilgisi yok. Tamamen düzmece!3

jşte "Hz. Ebûbekr bu ümmetin sıddîqıdır" diyenlerin dayandığı deliller. Hepsi birbirinden zayıf! Bu tür rivâyetler üzerine hüküm bina edilebilir mü? Bunları dayanak alarak "sıddîq" lâkabını bu ümmetin gerçek sıddîqından alıp başkalarına vermenin sebebi ne acaba!? Hz. Ebûbekr mirac olayını kabullenmiş olabilir. Fakat a-caba o Allah ve Rasûlü'nün siyasî ve ictimâî tüm talimatlarını tas-dik edip sadakat göstermiş mü? Tüm önyargılar bir tarafa bırakı-larak bir araştırılsın!

Yapılan araştırmalar sonucu bu lâkabın asıl sahibinin kim ol-duğu daha bir anlaşılacak, hemen her şey daha bir netleşecek!

d. Bu Ümmetin "Fârûq"u Hz. Ali'dir.

"Fârûq", "farq" kökünden türemiş, "hak ile batılı, doğru ile yan-lışı, asıl mü'minlerle mü'min görünümlü münafıkları birbirinden ayıran..." gibi anlamlara gelen bir isim-sıfat. Dolayısıyla bu lâkabı hakkıyla kullananlar, toplumda her bakımdan bir önder, bir mi-henk taşı görevini görürler.

"Sıddîq" lâkabını Hz. Ebûbekr'e verenler, "fârûq" lâkabını da Hz. Ömer'e layık görmüşler! Oysa bu lâkabı şuna buna vermek önemli değil; asıl bu lakapların o kişilere uyup uymadıkları önem-li!

Aşağıdaki rivâyetler bu lâkabın da gerçek sahibinin Hz. Ali ol-duğunu ispatlıyor:

1. Ebû Zerr el-Gıfârî hadisi 4

2. Abdullah b. Abbâs hadisi1

1-106 nolu hadisimizin durumuna bk.

2- ez-Zehebî, II, 143; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 316-317, et-Taqrîb: I, 290

3- Böylece İbn Hacer el-Heytemî'nin her iki rivâyetin senedi için de "sahih / ceyyid" demesinin (es-Savâiq: 70) tamamen taassuptan kaynaklandığı anlaşılı-yor.

4-sh. 30'daki hadisine bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....57

3. Ebû Leylâ el-Gıfârî hadisi2

4. Imam Ali (a.s) hadisi 3

Bu hadisler "fârûq" lâkabının Imam Ali'ye ait olduğunu kanıtlı-yor.* Özellikle kitabımızın 97, 98 ve 99 nolu hadisleri ve Hz. Imam'in hayatı boyunca takındığı rol bunu açıkça gösteriyor. Buna ragmen bu lakap neredeyse Ömer b. Hattâb ile özdeşleşmiş! Bir de onun delillerine bakalim.

"Fârûq" Lâkabı Hz. Ömer'e Aittir, Diyenlerin Delilleri:

1.  Hz. Âişe hadisi: Rivâyete göre Ebû Amr Zekvân Hz. Âişe'ye gelerek Ömer'e "fârûq" adını kimin verdiğini sorar. Hz. Âişe ise: "Peygamber (s.a.a)!" der.4

Birincisi, rivâyetin başında Hz. Âişe annemiz var. Onun böyle bir rivâyetin başında bulunması şaibeleri artırır. Çünkü onun Imam Ali'ye karşı düşmanca tutumlar sergilediği malum!

İkincisi, senedde Muhammed b. İbrâhîm et-Teymî ile Ebû Hazra Ya'qub b. Mücâhid var. Muhammed, her ne kadar çoğunluk siqa saysa da Ahmed b. Hanbel tarafından ağır bir dille eleştirili-yor. Ahmed diyor ki: "Hadisinde gariplikler var! Münker (gerçeklere aykırı) hadisler rivâyet ediyor!"5 Bizce bu rivâyet Muhammed'in mün-kerlerinden sadece birisi.

Ebu Hazra ise saduq birisi; ancak hâfızası sağlam değil.6

Üçüncüsü, rivâyet son derece tartışmalı birisi olan el-Vâqıdî kanalıyla geliyor.

2.  Eyyûb b. Mûsâ hadisi: Rivâyete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurmuş: "Allah hakkı / gerçeği Ömer'in diline ve kalbine

1- sh. 31'deki hadisine bk.

2- sh. 31'deki hadisine bk.

3- Kendi sözü için sh. 34'deki hadisine bk.

* İbn Teymiyye her zamanki gibi, kafasını kuma sokarak, bu hadislerin "güvenilir hadis kitaplarında!" yer almadığını ve bilinen hiçbir isnadının da ol-madığını söyleyerek "uydurma!" olduğunu iddia ediyor. (el-Minhâc: II, 179) Göz-leri öylesine perdelenmiş ki bütün bunlardan haberi yok!

4- İbn Sa'd, III, 270; et-Taberî, II, 562

5- ez-Zehebî, III, 445; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 7, et-Taqrîb: II, 149

6- ez-Zehebî, IV, 453; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 242, et-Taqrîb: II, 386

58..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

koymuş! 0 famqtur; Allah hak ile batılın arasını onunla ayırır!"1

Bunu Allah'ın Rasûlü'nden nakleden Eyyûb b. Mûsâ b. Amr el-Eşdaq el-Emevî, tâbiînden de sonra yaşamış birisi. Ehlisünnet ha-disçileri bu kişiye olumlu rapor verseler de, onun Ehl-i Beyt düş-manı olan ve kan dökücü Emevî zorbalarıyla işbirliği içerisinde bu-lunan bir aileden olması ona yeter de artar bile! Bu bir.

İkincisi, Eyyûb ile Allah'ın Rasûlü (s.a.a) arasında büyük bir râvî kopukluğu var!

Üçüncüsü, Eyyûb'dan rivâyette bulunan Abdurrahman b. Hasen meçhul bir râvî!

jşte konuyla ilgili rivâyetler ve içler acısı halleri! Her biri diğe-rinden daha çürük. Dolayısıyla bunlara dayanmak mümkün değil. Kaldı ki Ömer b. Hattâb'ın hayatını ve icraatlarını iyi bilenler, onun bu lakapla yakından uzaktan ilgisinin olmadığını da bilirler. Gelin; Ehlisünnet ulemasmm son derece güvendiği ve hadislerine özel bir yer ayırdığı Ibn Şihâb ez-Zührî'ye hep beraber kulak verelim de Hz. Ömer'e bu lâkabı kimlerin layık gördüğünü öğrenmiş olalım:

"Bize ulaşan bilgilere göre, Ömer'e 'Fârûq' diyenlerin ilki Eh-l-i Kitap'tır! Müslümanlar da bu sözü onların ağzından alıp kullandı-lar. Yoksa bu konuda Peygamber (s.a.a)'in bir şey söylediği bizce malum değil!"2

jşte II. Halife Ömer'e bu lâkabı verenin kim olduğunu belirten sağlam bir rivâyet. Demek ki, sanılanın aksine, Ömer'e bu lâkabı veren Allah'ın Rasûlü (s.a.a) değil, ehl-i kitaptır.

e. Hz. Ali Allah'ın Rasûlü'nün Kardeşidir.

Bunu kitabımızın 6 nolu hadisinden anlıyoruz. Bu konuda de-taylı bilgi 62-64 nolu hadislerimizin açıklamalarında gelecek.

1-İbnSa'd, 111,270

2- İbn Sa'd, III, 270; et-Taberî, II, 562 Tüm râvîleri siqa olup Buhârî Me Müs-lim'in şartlarına göre sahih bir rivâyettir.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....59

ALI B. EBI TALIB'IN ALLAli (C) KATINDAKİ DEĞERİ

8. Sa'd b. Ebî Vaqqas diyor ki:

"Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) Cuhfe günü, Ali'nin elini tutarak hutbe okurken işittim. Allah'a hamd ve senadan sonra şöyle bu-yurdular:

"Ey Insanlar, ben sizin velînizim (değil mi?)"

Orada bulunan ashâb: "Doğru söylüyorsun ey Allah'm Rasûlü!" deyince, Peygamber (s.a.a) Ali'nin elini tekrar tutup yukarı kaldırdı ve şöyle devam etti:

"Bu da benim velîmdir; benim namıma (getirdiğim) dinimi teb-liğ eder/ borçlarımı Oder. Ben ona dost olanın dostu, dûşman ola-nın ise düşmanıyım!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Mûsâ b. Ya'qub ez-Zeme'î kanalıyla Müellifimiz ( 91 ve 92 nolu hadisler), Bezzâr, et-Taberî ve et-Tahâvî (Müşkil'ül-Âsâr: 584. htm) rivâyet ediyor. (Nâşir: 32)

Hadisin Durumu: Senedinde iizerinde durulmasi gereken iki râvî var: Muhâcir b. Mismâr ile Mûsâ b. Ya'qub ez-Zeme'î.

Muhâcir siqa ve makbul birisi; ancak hâfızası çok sağlam de-ğil.1 Mûsâ ise Ibn Maîn, Ebû Dâvûd, Yahyâ el-Qattân, Ibn Hıbbân ile Ibn Adiy tarafından sika sayılıyor. Buna karşılık Ahmed, Ali el-Medînîve Müellif hâfıza zayıflığı dolayısıyla zayıf diyor.2

Böyle râvîlerin hadisleri gerçeklere ters düşmedikçe hasen sa-yılır. Zaten Ibn Kesîr'in nakline göre Şamlı ez-Zehebî de hadisimizi

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 533, et-Taqrîb: II, 283

2-  ez-Zehebî, IV, 227 vd.; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 566-567, et-Taqrîb: II, 294

60..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hasen sayıyor, Ibn Kesîr de karşı çıkmıyor.1

9. Sa'db. EbîVaqqâs'tan:

"Sa'd'ın oğlu Âmir anlatıyor: Muâviye babam Sa'd b. Ebî Vaqqas'a (Ali'ye sövmesini) emretti! (Babam bunu yapmayınca) Muâviye 'Seni Ebû Türâb'a sövmekten alıkoyan ne?' diye sordu. Bunun üzerine Sa'd şu cevabı verdi:

"Allah Rasûlü'nün onun hakkında söylediği şu üç şey aklımda olduğu sürece ona asla sövemem. Benim için, o üç şeyden birine sahip olmak, kızıl tüylü develere sahip olmaktan daha iyidir."

a- Muharebelerin birinde (yani Tebuk'ta) Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'yi (Medine'de) kendi yerine bırakmıştı. Ali "Ey Allah'ın Rasûlü! Beni kadınlar ve çocuklarla beraber mi bırakıyorsun!?" deyince, onun şöyle buyurduğunu işittim:

"Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamında olmak istemez misin? Ama benden sonra pey-gamberlîk yokl"

b- Hayber günü de şöyle buyururken işittim:

"Andolsun, yarın bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!"

Bunun üzerine hepimiz sancağı kapmak için can attık. So-nunda "Bana Ali'yi çağırın!" buyurdu. Hemen getirildi; ancak gözle-ri ağrıyordu. Tükrüğünü Ali'nin gözlerine sürdü ve sancağı teslim etti.

c- "Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz, Allah sizden her tür pisli-ği/kusuru gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ah-zâb: 33) ayeti nâzil olunca, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'yi, Fâtı-ma'yı, Hasan ve Hüseyin'i çağırarak: 'Allahım! Bunlar benim Ehl-i Beytim.' buyurdu."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Bükeyr b. Mismâr kanalıyla Ahmed (I, 185), Muslim (f. sahâbe, 32), Tirmizî (menaqib, 20, tef. Âl-i Imrân, 7), Müellif (52 nolu hadis.), Hâkim (III, 108, 147), Ibn Ebî Âsım, et-Tahâvî (231. htm), el-Beyheqî, Harzemî (s. 108) vb. rivâ-yet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimiz ittifakla Müslim'in şartlarına göre

1- bk. Nâşir, 32

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....61

sahih bir hadis. Buna rağmen ez-Zehebî, Hâkim'in rivâyet ettiği ilk hadisin, Müslim'in şartlarına göre sahih olduğunu onaylarken, her ne olduysa, ikinci hadis için "Hadisin senedinde Ali b. Sâbit ile Bükeyr b. Mismâr hakkında eleştiriler var!" diyor; âdeta Şamlılığını gösteriyor! Oysa bu râvîlerin ikisi de siqa ve saduq.1 Üstelik Bükeyr, Hâkim'in önceki rivâyetinin senedinde de yer alıyor!

10. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatıyor:

"Oturuyordum... Derken (oradakiler) Ali b. Ebî Tâlib hak-kında ileri geri konuşmaya başladılar. Bunun üzerine dedim ki:

"Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) Ali hakkında şu üç hasletten söz ederken duydum; benim için onlardan birine sahip olmak, kızıl tüylü develere sahip olmaktan daha iyidir:

a- "0 Mûsâ yanında Hârûn'un makamına sahiptir; ancak ben-den sonra peygamber yok!"

b- "Andolsun, yarın bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!"

c- "Sen kîmîn mevlâsı îsem Alî de onun mevlâsıdır!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Ebî Şeybe (9130. htm) ile Ibn Mâce (muqaddime, 11) de rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin tüm râvîleri siqa ve saduq. Dola-yısıyla isnadı sahih bir hadis.

11. Sa'd b. Ebî Vaqqas diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Andolsun, yarın bu sancağı öyle birisine vereceğim kî; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor! Üstelik Allah fethi onun eliyle ğerçekleştirecek!"

Bunun üzerine ashâbı sancak için can attılar; ama o, sancağı Ali'ye verdi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi samnm sadece Müellifimiz rivâyet ediyor.

1-Ali için bk. ez-Zehebî, III, 116; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 38 Bükeyr için bk. İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 370, et-Taqrîb: 1,116

62..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Ancak kita-bımızın Nâşiri, senedde bulunan Eymen el-Habeşî dolayısıyla "hasen" olduğunu söylüyor. Oysa Eymen siqa ve üstelik Buhârî'nin râvîlerin-den. ez-Zehebî gibilerinin sandığı gibi meçhul birisi değil.1 Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih.

Ama ne ilginçtir ki, buradaki hadise "hasendir" diyen Nâşir, tamamen aynı râvîler kanalıyla gelen 80 nolu hadisimiz hakkmda "sahihtir" diyor! Doğrusu da bu.

12. Enes b. Mâlik anlatıyor:

"Peygamber (s.a.a)'in yanında (kızartılmış/pişmiş) bir kuş var-dı. "Allahim! Kullanndan en çok sevdiğin kimseyi bana ğönder de bu kuştan benimle yes'm!" buyurdu.

Bir ara Ebûbekr geldi; onu geri çevirdi. Sonra Ömer geldi; onu da geri çevirdi. Daha sonra Ali geldi; ona izin verdi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ismâîl es-Süddî yoluyla Ebû Ya'lâ, Tirmizî (menaqib, 21) ve İbn'ül-Esîr (III, 295) rivâyet ediyor. Enes'-ten itibaren değişik yollardan Buhârî (et-Târîh'inde), Abdullah b. Ahmed, Hâkim (III, 130-132), Taberânî, Bezzâr, Hatîb el-Bağdâdî, İbn Meğâzilî vb. de rivâyet etmekte. (Nâşir, 34-35)

Hadisin Durumu: Hadisimizi Ibn Teymiyye, ez-Zehebî, Ibn Kesîr vb. Şam uyruklu ve Emevî yanlısı bazı kimseler bu hadisten çok rahatsız olmuşlar ki "uydurma!" olduğuna karar vermişler.2 Çünkü on-lar da biliyor ki, bu hadisin sahih kabul edilmesi halinde, şim-diye dek bildikleri bazı şeylerin temeli oyulacak!

Hadisimizin senedinde üzerinde durulması gereken iki râvî var: Bunlar Müshir b. Abdilmelik ile Ismâîl b. Abdirrahmân es-Süddî.

Doğrusu Buhârî ile Ebû Dâvûd Müshir b. Abdilmelik'ten pek hoşlanmıyorlar! Müellifimiz ise "hâfızası kuvvetli değil" diyerek adaletinde ve sadakatinde bir kusur olmadığına, kusurun hâfıza-sından kaynaklandığına işaret ediyor. Buhârî ile Ebû Dâvûd ise

1- ez-Zehebî, I, 284; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 307, et-Taqrîb: I, 97; ayr. bk. Buhârî: mükâteb, 5, hibe, 33, şurût, 10, meğâzî, 31

2-  İbn Teymiyye, IV, 99; ez-Zehebî, et-Telhîs: III, 131; İbn Kesîr, el-Bidâye: VII, 383; Nâşir, 35-36

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....63

hiçbir gerekçe gösteremiyor. Zaten Buhârî ile Ebû Dâvûd'a göre, Müshir'in böyle bir hadisi rivâyet ederek birilerini rahatsız etmesi kendisine suç(!) olarak yeter..!

Buna karşılık Hasan b. Hammâd ed-Dabbî ile Ibn Hıbbân Müs-hir'i sika sayıyor.1 ed-Dabbî, hadisimizi Müshir'den rivâyet eden, dolayısıyla Müshir'in öğrencisi olan bir râvî. Bir râvîyi öğrencisi her hâlde herkesten daha iyi bilir.

Şu hâlde Müshir, işin doğrusu siqa ve saduq bir râvî; ancak bi-raz hâfıza zayıflığı var. Hâfıza sorunu olmayan râvî ise hemen yok gibidir. Rivâyet ettiği hadis gerçeklerle örtüştüğü sürece bu tür râvîlerin hadisleri hasen sayılır.

İsmâîl es-Süddîise Ibn Maîn ile Ebû Hâtim tarafından biraz za-yıf sayılmasına karşın, Şu'be b. Haccâc, Süfyân es-Sevrî, Zâide b. Qudâ-me, Yahyâ el-Qattân, Ahmed b. Hanbel, Müellifimiz, Ahmed el-lclî ile Ibn Hıbbân siqa ve saduq sayıyor. Üstelik Müslim'in râvîlerinden.2

Demek ki hadisimiz, uydurma olması bir tarafa, zayıf bile de-ğil; en azından isnadı hasen bir hadis. Boyle bir hadis için zayıf demek bile taassup ve önyargıdan başka bir şey değil. Kaldı ki, Hz. Ali'nin sahâbe içerisinde Allah'ın en sevgili kulu olmasından neden bu kadar rahatsız olunuyor kü? Zaten o Allah'ın tertemiz kıldığı, Allah ve Rasûlü'nün sevdiği birisi değil mü? Bu özellik Ehl-i Beyt'in dışında başka kimde var!?

Aslına bakarsanız, "Tayr Hadisi" olarak bilinen bu hadis sahih bir hadis. Şîa, Mu'tezile ve Ehlisünnet'in başlıca temel kaynakla-rında buna yer verilmiş. Sadece Ehlisünnet kaynaklarında 90 kadar çeşitli yoldan geldiği bilinmekte bu hadisin!3 Sadece Enes'ten rivâyet edenlerin sayısı 30 civarında!4

"Tayr = kuş" hadisi hakkında müstakil kitaplar yazanlar bile

1- ez-Zehebî, IV, 113; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 421, et-Taqrîb: II, 256 Hasan b. Hammâd ise zaten siqa bir râvî. bk. İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,167

2- Tirmizî: menaqib, 21; ez-Zehebî, I, 236-237; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 257 vd., et-Taqrîb: I, 83

Ayr. bk. Muslim: müsâfirîn, 60, 61

3- Nâşir, 35

4-Hâkim, III, 131

64..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

var. İbn Cerîr et-Taberî, Ebû Tâhir Muhammed b. Ahmed, İshâq b. Merde-veyh, Ebû Nuaym, Hâkim en-Nîsâbûrî ile Şamlı ez-Zehebî bunlardan.1

Enes'ten gelen hadisin rivâyet kanalları içinde sahih olanların2 yanısıra hasen olanlar da var.3 Bu rivâyet kanallarından birçoğu-nun zayıf sayıldığı da bir gerçek. Ama bunun için gösterilen gerek-çeler ilginç ve kayda değer!

Hadisimizi zayıf hatta uydurma sayanların gayretlerini elbette anlıyoruz! Onların amaçları zaten bu ve benzeri hadisleri ne yapip edip zayıf düşürmek! Aksi hâlde temellerinin bazı noktalardan o-yulduğunun farkındalar. Bu yüzden hadis tenkitçileri, kendi işleri-ne yarayan ve gerçekten de kendi ilkelerine gore zayıf olan üç beş hadis bulduklarında "bunların her biri tek başına zayıf; ancak bir a ray a geldiklerinde ortak bir noktada birbirlerini desteklerler ve hadis hasen derecesine yükselir."4 derlerken, tam 30 kadar yol-dan gelen Enes hadisi hakkmda ayni ilkeyi görmezden geliyorlar. Üstelik 90 kadar değişik yollardan pekçok sahâbî kanalıyla Al-lah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) dayandığını itiraf ettikleri bu hadisi çürüt-mek için olduk olmadık bahaneler buluyorlar!

Baksanıza şu ez-Zehebî'ye; Hâkim'in rivâyet ettiği hadisi -sıhhatli olmasına rağmen- cerh edip çürütmek için neler söylüyor:

"Muhammed b. Ahmed b. lyâd dışında bütün râvîleri siqa. Ben bir zamanlar bu hadis için Muhammed'i suçluyordum; ancak son-

1- Nâşir, 35-36

2- Hâkim, III, 130-131 Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor.

3- İbn el-Cevzi, el-'llel: I, 235-236

İbn el-Cevzî İbn Merdeveyh'ten aldığı bu rivâyet hakkmda "Senedinde Ibrahim b. Mehdî var; Hatîb el-Bağdâdî kendisini zayıf sayıyor." diyerek hadisin zayıf olduğunu söylemek istiyor. Oysa Hatîb'in zayıf saydığı râvî İbrâhîm b. Mehdî el-Übüllî'dir. el-Übüllî hakikaten zayıf. Hadisimizin senedinde geçen râvî ise Ibrahim b. Mehdî el-Mıssîsî'dir. Bu ise siqa bir râvî. (ez-Zehebî, I, 68; İbn Hacer, et-Tehzîb: 1,171, et-Taqrîb: I, 59)

Anlaşılan, İbn el-Cevzî taassubun verdiği hızla râvîleri birbirine karıştırmış! Ancak senedde İbn el-Cevzî'nin dikkatini çekmeyen bir başka râvî var: 0 da Muslim b. Keysân. Muslim ise siqa ve saduq bir râvî. Sadece hâfızasında biraz zayifhk var. (35 nolu sh. bk.) Bu yüzden hadis için "hasendir" dedik.

4- Özellikle fıkıh kitaplannda buna dair yeterince örnek bulabilirsiniz.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....65

radan anladim ki o da saduq (doğru sözlü) birisiymiş!"1

Hadis dahnda kendisini söz sahibi sanan birisinin ağzından çı-kan şu sözlere bakın da ibret aim! Hadis tarihinde turn önyargıları bir tarafa bırakarak şöyle bir gezintiye çıkarsanız, bunun gibi nu-munelik pek çok örnekle karşılaşırsınız. Demek ki "önce idam et; sonra yargıla!" mantığı eskiden beri var!

Kaldı ki bütün bu anlattiklanmiz, sadece Enes'ten gelen rivâyetlerle ilgiliydi. Aym hadis şu sahâbîlerden de rivâyet ediliyor:

1. Sa'd b. Ebi Vaqqas.2 2. Abdullah b. Abbâs.3 3. Ali b. Ebi Tâlib. 4. Ebû Saîd el-Hudrî. 5. Sefîne. 4

Kısacası, "Tayr" hadisi sahih bir hadistir ve Müellifimizin bu ri-vâyetinin isnadı hasendir.

13. İmam Ali'den (a.s):

Sahâbeden Ebû Leylâ el-Ensârî, Imam Ali'nin yanısıra yürür-ken ona dedi ki: "İnsanlar seni bir türlü anlayamıyor; soğukta iki örtüyle dışarı çıkıyor, yazınsa kaba ve kalın elbiseler giyiyorsun!"

Hz. İmam "Sen Hayber'de bizimle birlikte değil miydin!?" diye sorunca, Ebû Leylâ "Evet, sizinleydim!" cevabını verdi. Bunun üze-rine İmam anlatmaya başladı:

"0 gün Allah'ın Rasûlü (s.a.a) önce Ebûbekr'i göndermiş; ama o hemen dönüvermişti! Arkasından Ömer'i bir sancakla gönder-diyse de o da hemen geri dönmüştü! Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurmuştu:

"(Yarın) bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor! Üstelik o dönüpte kaç-mayacakW."

Sonra bana haber salmıştı. Gözlerim ağrıyordu. Hemen tükrüğünü gözlerime sürmüş ve şöyle dua etmişti:

1- el-Mîzân: III, 465

2- Ebû Nuaym sahih senetle rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, I, 39

3-  el-Harzemî (s. 107) rivayet ediyor. Senedinde yer alan Süleymân b. Qarm (bk. sh. 263) dolayısıyla isnadı hasen bir hadis.

4-  el-Müstedrek: III, 131 Hâkim bu üç sahâbîden gelen hadislerin sahih sened-le rivâyet edildiğini söylüyor; Şamlı ez-Zehebî ise, çok ilginçtir, sesini çıkarmıyor!

66..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Allahım! Sıcağın ve soğuğun zaranndan onu koru!"

İmam diyor ki: "Bir daha ne sıcak hissettim, ne de soğuk!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Ebî Leylâ'dan itibaren değişik yollardan İbn Ebî Şeybe (9130. htm), Ahmed (I, 99, 133), İbn Mâce (muqaddime, 11), Abdullah b. Ahmed, Hâkim (III, 37), Bezzâr, Bey-heqî, Ebû Nuaym ve Ibn'ül-Cezerî de rivâyet ediyor. (Nâşir, 37) Aynı hadis biraz değişik yoldan Müellifimiz tarafından da rivâyet edilmekte. (147 nolu hadisimize bk.)

Hadisin Durumu: Nâşir hadisimizin zayıf olduğunu söylüyor ve buna gerekçe olarak da seneddeki Ibn Ebî Leylâ'yı gösteriyor. Oy-sa tam adıyla Muhammed b. Abdirrahmân b. Ebî Leylâ adaletli ve saduq bir râvî. Sadece biraz hâfıza sorunu var.1 Rivâyet ettiği hadis gerçeklerle çelişmediği sürece, böyle râvîlerin hadisleri hasen sayılır. Hatta Hâkim hadisimizin isnadının sahih olduğunu söylüyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.2 Ahmed Şihâbuddîn el-Haffâcî de "isnadı sahih ve bitişik" diyor3, Qâdî lyâd da bu hadisi Peygamber Efendimizin (s.a.a) mucizelerinden sayıyor.4 Çünkü gerçekten de Ali (a.s), Allah Rasûlü'nün bu duasından sonra, yazın kalın, kışın da ince giyse; bundan rahatsız olmazdı.

Kısacası hadisimizin isnadı hasendir. Kaldı ki ileride gelecek olan 147 nolu hadisimizin turn râvîleri siqa ve saduqtur; dolayısıy-la sahihtir. Aynı hadis, Huzeyfe b. Yemân ile Ka'b b. Ucra'dan da sahih senedlerle rivâyet edilmekte.5

14. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Hayber'i kuşatmıştık... Sancağı önce Ebûbekr aldı; ancak fe-tih gerçekleşmedi. Ertesi gün sancağı Ömer aldı; o da hemen geri döndü, fetih yine gerçekleşmedi. Insanlar yorulmuş, güç kuvvet kalmamıştı. Tam o sırada Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Sancağımı yarın öyle biris'me vereceğim ki; o Allah ve

1- ez-Zehebî, III, 613-616; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 181, et-Taqrîb: II, 193-194; el-Aynî, XX, 127; el-Haffâcî, Nesîm'ur-Riyâd: IV, 467 2-el-Müstedrek:lll,37 3-en-Nesîm: 111,122 4-eş-Şifâ: III, ±22 5-el-Emînî, 1,209

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....67

Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor! Üstelik fetih olmadan do'nmeyecek!"

Fetih ertesi gün gerçekleşeceğinden geceyi rahat geçirdik. Sabah oldugunda Allah'm Rasûlü (s.a.a) sabah namazmi kilip ya-mmiza geldi, ayakta durup sancağı bıraktı!..

Insanlar izdiham hâlinde bekliyor; içimizden Allah'm Rasûlü (s.a.a) yaninda ayri bir yeri olduğunu sanan herkes sancağa sahip olmak istiyordu. Sonunda Ali'yi çağırdı. Gözleri ağrıyordu. Hemen Ali'nin gözlerine tükrüğünü sürdü ve sancağı ona teslim etti. Allah da fethi onun eliyle gerçekleştirdi.

Ashâb dedi ki: "Biz de, o sancağa nail olacak kimseyi böylece öğrenmiş olduk."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Bürayde'den itibaren de-ğişik yollardan Ahmed (el-Fedâil'inde), et-Taberî (II, 137), Hâkim (III, 37), BeyheqT, el-Harzemî (s. 167-168) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 37)

Hadisin Durumu: Hadisimizin tüm râvîleri siqa ve saduq. Dola-yısıyla sahih bir hadis. Hâkim de "isnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Ze-hebî de onaylıyor. Özellikle Ahmed'in rivâyeti Müslim'in şartlarına göre sahih.

15. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Hayber günü, Allah'm Rasûlü (s.a.a) Hayber kalesi yanına ko-nakladı ve sancağı Ömer'e verdi. Insanlardan bir kısmı onunla bir-likte gidip Hayberlilerle karşılaştı. Ömer ve arkadaşları dağıldılar ve Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) yanına döndüler. Bunun üzerine Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Sancağı (yarın) öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!"

Ertesi gün Ebûbekr ile Ömer çok heveslendi; ancak 0 Ali'yi ça-ğırdı. Ali'nin gözleri ağrıyordu. Hemen tükrüğünü onu gözlerine sürdü, insanlardan bir grup onunla birlikte harekete geçti ve Hayberlilerle karşılaştı. Tarn o sırada Merhab adlı bir şair şöyle sesleniyordu:

"Hayber benim Merhab olduğumu biliyor. Silahını çekmiş, tecrübeli bir kahramanım.

68..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Aslanlar gelip ard arda saldırdıklarında; Onlara kâh saldırır, kâh darbe indiririm."

Merhab ile Ali karşılıklı birer darbe indirdiler. Ali bir darbe da-ha indirdi ki kılıç adamın kafasını ikiye yardı. Askerler bu darbenin sesini duydular ve hemen Ali'yle birlikte saldırıya geçerek sonun-da fethe ulaştılar."

Hadisin Tahrîci: Hadisi Avf el-A'râbî yoluyla Ahmed (V, 353, 358), Taberîfll, 136), Hâkim (III, 437), İbn EbîÂsım riv. ediyor.

Hadisin Durumu: Nâşir, seneddeki Meymûn dolayısıyla hadi-simizin zayıf olduğunu söylüyor. Ardından da Meymûn'u zayıf sa-yanlardan birkaçına yer veriyor.

Doğrusu Meymûn'u Ahmed, İbn Maîn ve Yahyâ el-Qattân gibi-leri zayıf sayıyor. Ama Ibn Hıbbân "siqa" diyor.1 Zayıftır diyenler, bir, rivâyet ettiği hadislerden rahatsız oldukları için, bir de, hâfızası pek sağlam olmadığı için bu yargıya varmışlar. Yani adaletinde ve sadaka-tinde hiçbir sorun yok. Zaten Müellifimizin "kuvvetli / sag-lam değil" demesi de bu anlamda. Tirmizîonun kanalıyla gelen bir hadis için "sahihtir" diyor.2 Hâkim, Meymûn'dan gelen, kitabımızın 37 nolu hadisi için "isnadı sahih" hükmünü veriyor, Şamlı ez-Zehebî de itiraz etmiyor.3 ez-Zehebî'nin sadık öğrencilerinden Şamlı Ibn Kesîr de yine Meymûn vasıtasıyla gelen, kitabımızın 81 nolu hadisi hakkında "İs-nadı gayet güzel, râvîleri de siqa!" diyor.

Bütün bunlar Meymûn'un siqa ve güvenilir bir râvî olduğunu gös-teriyor. Şayet kendisinde hâfıza sorunu varsa, o zaman böyle râvîlerin hadisleri, gerçeklerle çelişmediği sürece, en azından hasen sayılır. Bu hadisimiz de gerçeklerle hiçbir zaman çelişmiyor.

Kısacası hadisimiz en azından hasendir. Kaldı ki aynı hadis Seleme b. Ekva' adlı sahâbîden de sahih senedle rivâyet edilmek-te.4

16. Sehl b. Sa'd anlatıyor:

1- ez-Zehebî, IV, 235-236; İbn Hacer,, et-Taqrîb: II, 297

2- Tirmizî: tıbb, 28 Ayr. bk. el-Emînî, I, 71

3- el-Müstedrek: III, 125 İbn Hacer Me el-Qastalani de o hadis için "râvîleri siqa" diyor. (37 nolu hadisimizin durumuna bk.)

4- İbn Sa'd, II, 110-112; Ahmed: IV, 51-52 ve BeyheqT rivâyet ediyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....69

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Hayber günü şöyle buyurdu:

"Andolsun, yarm bu sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah fethi onun sayesinde ğerçekleştirecek. Üstelik o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!"

Sabah olunca bir takim insanlar, her biri sancağın kendisine verileceğini umarak Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) yanına vardılar. Allah'm Rasûlü (s.a.a):

"Ali b. EbîTâlib nerede?" buyurdu.

Oradakiler: "Ali gözlerinden şikayetçi ey Allah'm Rasûlü!" dedi-ler.

Hemen ona haber saldilar. Allah'm Rasûlü (s.a.a), Ali gelir gelmez, tükrüğünü gözlerine sürüp dua etti. Bunun üzerine Ali, sanki hiçbir rahatsızlığı yokmuş gibi iyileşti. Peygamber (s.a.a) sancağı teslim etti. Ali:

"Ey Allah'm Rasûlü! Onlarla bizim gibi oluncaya kadar mi sa-vaşayım?" dedi.

Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle cevap verdi:

"Fazla ace/e etme! Önce onların olduğu yere var ve kendilerini Islam'a çağır; Allah'm farz kıldığı şeyleri söyle. Allah'a yemin olsun ki, Allah'm seni bir kimsenin hidayetine vesile kilmasi, senin için, kızıl tüylü develere sahip olmandan daha hayırlıdır!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi tamamen aynı isnadla Saîd b. Mansur (II, 178), Ahmed (V, 333), Buhârî (cihâd, 102, 143; menaqib, 38; meğâzî, 40), Muslim (f. sahâbe, 34), Taberânî, Ebû Nuaym, et-Tahâvî (Meânî'l-Âsâr: 492. htm), BeyheqT vb. rivâyet e-diyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin sahih bir hadis olduğunda hiç kuşku yok.

17. Ebû Hürayra diyor ki:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a): "Andolsun, buğün bu sancağı öyle birisine vereceğim ki, o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!" buyurduğunda herkes heyecan-la beklemeye koyuldu. Ama Allah'm Rasûlü (s.a.a):

"Ali b. EbîTâlib nerede?" buyurdu.

70..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Oradakiler "0 gözlerinden şikayetçi!" deyince, Allah'ın Ra-sûlü (s.a.a) avucuna tükürdü; onlarla Ali'nin gözlerini sıvazladı. Sancağı ona teslim etti ve Allah onun vesilesiyle fethi gerçekleştirdi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ya'lâ b. Ubeyd kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9131. htm) de rivâyet ediyor. (Nâşir, 41)

Hadisin Durumu: Hadisimiz isnad bakımından Buhârî ile Müs-lim'in şartlarına göre sahih bir hadis.

18. Ebû Hürayra diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hayber günü: "Andolsun, busan-cağı öy/e birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlünü seviyorL. Allah onun sayesinde fethi gerçekleştirecek." buyurdu.

Ömer b. Hattâb: "İşte o gün emir olmayı istedim!" diyor.

Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali b. Ebî Tâlib'i ça-ğırıp sancağı teslim eti ve şöyle buyurdu:

"Yürü; Allah sana fetih vermeden de gerî dönme!"

AN gitti; sonra dump: "Yâ Rasûlallâh! Insanlarla ne için savaşa-yım?" diye sorunca, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şu cevabı verdi:

"Onlarla, Allah'tan başka tanrı (emir ve yasaklanna kayıtsız şartsız uyulan varlık) tanımadıklarına, Muham-med'in de Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık edinceye deksavaş! Bunu yaparlarsa canla-rını ve mallarmı -hak etmedikleri sürece- koruma altına almış olur-lar. Ken-di hesaplan Allah'a aittir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süheyl'den itibaren değişik yollar-dan Saîd b. Mansûr (II, 179), Muslim (f. sahâbe, 33), Beyheqî, Hatîb el-Bağdâdî vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 41)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedi Buhârî ile Müslim'in or-tak râvîlerinden oluşuyor; dolayısıyla Buhârî ile Müslim'in şartları-na göre sahih bir hadis.

19. Ebû Hürayra diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a): Andolsun, yarın bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü seviyorL Fetih onun sayesinde ğerçekleşecekî" buyurduğunda, Ömer diyor ki:

"Emîr olmayı o günün dışında hiç istemedim! Hemen sancağa

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s).... 71

uzanıverdim; ancak o Ali'yi çağırıp gönderdi ve kendisine şu tali-mati verdi: "Git; Allah sana fethi nasip edene kadar savaş! Geri dönme!"

Bunun iizerine Ali biraz yürüdü ve geri dönmeden durup "In-sanlarla ne için savaşalım (yâ Rasûlallâh)?" diye sorunca, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şu cevabı verdi:

"İnsanlarla, Allah'tan başka tanrı tanımadıklarına ve Muham-med'in de O'nun elçisi olduğuna tanıklık edinceye dek savaş! 8u-nu yaparlarsa canlarını ve mallarmı -hak etmedikleri sürece- ko-ruma altına almış olurlar. Kendi hesapları Allah'a aittir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süheyl'den itibaren Cerîr b. Abdil-hamîd kanalıyla Belâzürîde rivâyet ediyor. (Nâşir, 41)

Hadisin Durumu: Tıpkı 18 nolu hadisimiz gibi.

20. Ebû Hürayra diyor ki:

"Hayber günü Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "An-dolsun, bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü seviyorL Allah fethi ona nasip edecek."

Ömer diyor ki: "0 güne kadar emir olmayı hiç arzulamamış-tım!"

Sonra Allah'ın Rasûlü (s.a.a) sancağı Ali'ye verdi ve: "Geri dön-me!" buyurdu.

Ali biraz gittikten sonra "Yâ Rasûlallâh! Ne için savaşayım?" deyince Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Allah'm dışmda hiçbir tanrı kabul etmeyeceklerine ve Mu-hammed'in de O'nun elçisi olduğuna dair tanıklık etmeleri için! Şayet bunu yaparlarsa canlannı ve mallarını -hak etmedikleri sü-rece- korumuş olurlar. Kendi hesapları Allah'a aittir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süheyl'den itibaren Vuheyb b. Hâ-lid el-Bâhilî kanalıyla Ibn Sad (II, 110) ile Ahmed (II, 384-385) de rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Tıpkı 18 nolu hadisimiz gibi.

21. Imrân b. Husayn'dan:

"Peygamber (s.a.a) "Andolsun, bu sancağı öyle birisine vere-

72..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü (yahut Allah ve Rasûlü onu) sevi-yor!" buyurdu ve hemen Ali'yi çağırdı. Ali'nin gözleri ağrıyordu. Allah da fethi ona nasip etti."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Meğâzilî de rivâyet ediyor. (Şe-rafuddîn el-Mûsevî, en-Nass vel-İctihâd: 333)

Hadisin Durumu: Hadisimizin tüm râvîleri gayet siqa ve Müsli-m'in şartlarına göre sahih.

22. Hasan b. Ali (a.s)'dan:

Hübeyra b. Yerim anlatıyor: "İmam Hasan (a.s), babası öl-dürüldüğünde, başında siyah sarığıyla halkı topladı ve şöyle hitab etti: "Dün, evvelkilerin geçemediği, sonrakilerin de ulaşamayacağı birisini katlettiniz! Oysa Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurmuştu:

"Andolsun, yann bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyori Sağında Cebrail, so-lunda Mikail savaşır. Allah ken-disine fethi nasip etmedikçe sancağı ğeri çevrilmez."

Ali, ailesine bir hizmetçi alabilmek için kenara koyduğu 900 dirhem dışında ne bir dinar, ne bir dirhem bıraktı!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû lshâq kanalıyla Ibn Sa'd (III, 38, 38-39), İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (1,199), İbn Hıbbân vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 43)

Hadisin Durumu: Özellikle Hübeyra adlı râvî yüzünden bu hadisimizi zayıf düşürme teşebbüsleri var. Evet, Hübeyra'yı Yahyâ b. Ma'în ile Ebû Hâtim meçhul sayiyor. Ama Ibn Sa'd onu taniyor; Ahmed b. Hanbel, bir rivâyette Müellifimiz, Ibn Hıbbân, Hâkim ve Ibn Hacer siqa sayiyor. Ancak Ibn Sa'd ile -bir rivâyette- Müellifimiz hâ-fızasının çoksağlam olmadığını ileri sürüyor.1

Böyle râvîlerin hadisi ise zayıf değil, en azından hasen sayılır. Hü-beyra'dan, Ehl-i Beyt dostu olduğu için hoşlanmayanlar da yok değil. Kısacası hadisimiz en azından hasen bir hadis.2

1- İbn Sa'd, VI, 170; ez-Zehebî, IV, 293; Hâkim, III, 120, IV, 344; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 18-19, et-Taqrîb: II, 321; Şemsülhaqq, Avn'ül-Ma'bûd: VI, 376

2- İbn Ebî Şeybe (9131. htm) aynı hadisi değişik iki sahih isnad Me de riva-yet ediyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s).... 73

Kaldi ki, hadisimiz Imam Hasan'dan (a.s) tamamen farkh bir kanaldan Hâkim (III, 172) tarafindan da rivâyet ediliyor. Ancak ez-Ze-hebî bu rivâyet için "sahih değil!" diyor ve muhtemelen Huseyn b. Zeyd b. Ali'ye takihyor.

Huseyn, Ehl-i Beyt ulemasimn devrimci liderlerinden Imam Zey-d'in oğlu. Buhârî, Ibn Sa'd ve Müellifimiz bir şey demiyor onun hakkinda. Sadece Ibn Ma'în zayıf sayiyor. Ali b. el-Medînî "zayıftır" demiyor da "kendisinde zayifhk var!" diyor.

Oysa Ibn Adiy, Daraqutm ve Ibn Hacer Huseyn'nin siqa ve saduq bir râvî olduğunu söylüyor. Hâkim de ondan gelen bir hadis için "sahih" diyereksiqa birisi olduğuna işaret ediyor.1

Bizim Şamlı ez-Zehebîde Huseyn'den pek hoşlanmayanlardan birisi.2 Her nedense ez-Zehebî, Ehl-i Beyt'e yakınlığıyla bilinen râvî-lerden pek hoşlanmıyor. Merak ediyoruz; Ehl-i Beyt ve dostları şim-diye kadar ez-Zehebî'ye ve onun gibi düşünenlere ne yapmış!? Onlara ne zararı dokunmuş!? Ehl-i Beyt dostlarının Ali'yi sevmek-ten ve her konuda onu örnek almaktan başka ne suçları varmış!? Yoksa ez-Zehe-bî gibilerinin gözüne girmek için Muâviye ve Yezîd yanlısı mı olmak gerek!?...

Hiç kuşku yok, Muâviye ve Yezîd'in yanında yer alarak Allah'ın gazabını hak etmektense, Ali'nin ve Ehl-i Beyt dostlarının yanında yer alıp da Allah'ın sevgisini, ez-Zehebî ve benzerlerininse gazabını almak daha hayırlıdır, daha yeğdir bizim için!

A Ç I K L A M A L A R

Buraya kadar görmüş olduğumuz rivâyetler, Imam Ali'ye ait; ama onun dışında hiç kimsenin nail olamadığı üstün meziyyet ve faziletleri konu ediniyor. Şimdi bunları bir bir ele alalım:

a. Hz. Ali, Allah ve Rasûlü'nü Seven ve Allah ve Rasûlü Tarafindan Sevilen Büyük Bir Şahsiyettir.

Bu gerçeği, Hayber vakasim konu edinen "râye = sancak" hadislerinden anlıyoruz. Râye hadisleri ise başlıca şu sahâbîlerden

1- İbn Sa'd, V, 434; ez-Zehebî, I, 535; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 585, et-Taqrîb: I, 176; Hâkim, III, 154

2-Telhîs'ul-Müstedrek: III, 154

74..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

rivâyet ediliyor:

1. Sa'd b. EbîVaqqâs: 9-11 nolu hadislerimize bk.1

2. Ali b. EbîTâlib (a.s): 13 nolu hadisimize bakınız.

3. Bürayde el-Eslemî: 14-15 nolu hadislerimize bakınız.

4. Sehl b. Sa'd: 16 nolu hadisine bakınız.

5. Ebû Hürayra: 17-20 nolu hadislerimize bk.

6. Imrân b. Husayn: 21 nolu hadisimize bakınız.

7. Hasen b. Ali (a.s): 22 nolu hadisimize bakınız.

8.  Ebû Saîd el-Hudrî: Ahmed (III, 16), Ibn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor.

9.  Seleme b. Ekva': Buhârî (cihâd,120, menaqib, 38, meğâzî, 40), Muslim (f. sahâbe, 35), farklı bir metin ve isnadla Ibn Sa'd (II, 110-112), İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (IV, 51-52), Muslim (cihâd, 132), Hâkim (III, 38-39), Beyheqî, Ibn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor.

10.  Câbir b. Abdillâh: Hâkim (III, 38), Taberânî vb. rivâyet ediyor. Senedinde Halîl b. Mürra var; siqa ve saduq birisi; ancak biraz hâfıza sorunu var.2 Böyle râvîlerin hadisi ise en azından hasen sa-yılır. Dolayısıyla hadisimiz hasen bir hadis.

11.  Abdullah b. Abbâs: 23 nolu hadisimize bakınız. Ayrıca farklı bir isnadla Bezzâr (bk. Nâşir, 39-40) tarafından da rivâyet ediliyor. Ancak Bezzâr'ın rivâyeti senedindeki Hakîm b. Cübeyr do-layısıyla zayıf sayılıyor. Oysa Hakîm, sadece rivâyet ettiği hadisler-den rahatsız olunduğu için zayıf sayılmış! Bunun için ez-Zehebî'nin ve Ibn Ha-cer'in eserlerine bakılabilir. Yoksa adalet ve sadakatin-de hiçbir kusur yok. Nitekim Süfyân es-Sevrî, Zâide b. Qudame, Yahyâ el-Qattân ve Şerîk en-Neha'î ondan rivayette sakınca gör-memişlerdir. Olsa olsa sadece hâfıza zayıflığı var ki Müellifimiz de bu kanaatte.3 Böyle râvî-lerin hadisi ise en azından hasen sayılır. 0

1- Bu hadisi Hâkim de farklı bir isnadla rivâyet ediyor. bk. el-Müstedrek: III, 116-117 Hâkim'in bu rivâyeti, senedinde Muslim el-Mülâî bulunduğundan dola-yı hasendir. (Muslim için 35 nolu sh. bk.)

2- ez-Zehebî, I, 667-668; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 104-105, et-Taqrîb: I, 224

3- Tirmizî: mevâqît, 4, el-llel: bâb: 10; ez-Zehebî, I, 583-584; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 648, et-Taqrîb: 1,192

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s).... 75

hâlde Bezzâr'ın rivâyeti de en azmdan hasendir.

Aym hadis, 12. Ebû Leylâ el-Ensârî, 13. Ömer b. Hattâb, 14. Abdullah b. Ömer, 15. Ebû Rafi', 16. Zübeyr b. Avvâm, 17. Âmir b. Ebî Vaqqas ve daha başka sahâbîlerden de rivâyet ediliyor.1

Görüldüğü gibi "râye" hadisi gayet sahih bir hadis. Ibn Abdilberr, Imam Ali'nin faziletlerine dair, içinde bu hadisin de bu-lunduğu bir grup hadise yer verdikten sonra "Bütün bunlar sabit / sağlam haberlerdir."2 diyerek bu gerçeği ifade ediyor.

Hatta hadisimiz sahih olmanın da ötesinde "mütevâtir" bir hadis. Ehlisünnet ulemasının ne gibi hadisleri mütevâtir saydıkları i-çin es-Süyûtî'nin ve el-Kettânî'nin ilgili eserlerine bakacak olursa-nız, "râye" hadisinin onlardan kat kat güçlü ve sağlam olduğunu görürsünüz.

"Râye" hadisi, "Allah ve Rasûlü tarafından sevilmek" gibi son derece yüce bir payeyi, sadece Ehl-i Beyt'in reisi Imam Ali'ye özgü kılıyor. Zaten gerek Ebûbekr ve gerekse Ömer bunun için sancağı kapmaya can atmışlar; ama ilâhî irâde yalnız Ali'ye tecelli etmiş-tir.

Dolayısıyla hadisimiz, aym zamanda, Imam Ali'nin sahâbenin en üstünü ve Allah katında en faziletlisi olduğuna da çok güçlü bir delil teşkil ediyor. Şayet sahâbenin en üstünü bir başkası olsaydı, Ali'nin sahip olduğu bu payeye onun da sahip olması gerekirdi; heyhat!

b. Hz. Ali Korkusuz ve Gözü Pek Bir Yiğittir.

Imam'ın hayatını okuyanlar, onun savaş meydanlarında gös-terdiği kahramanlıkları görenler, onun gerçekten de korkusuz, gö-zü pek, cesur ve aym zamanda çok adil ve merhametli bir yiğit ol-duğunda asla şüphe etmezler. Bunun sayısız örnekleri var tarih-te... Özellikle Hay-ber'in fethinde gösterdiği kahramanlıklar dillere destan olmuştur. Fakat burada gözden ırak tutulmaması gereken bir husus var; o da şu:

Dikkat edilirse, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hayber günü sancağı

1- İbn Abdilberr, III, 36; el-Aynî, XIII, 288; Hâkim, III, 125; Şerafuddîn, en-Nass: 331-333

2-el-lstîâb: III, 36

76..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

önce Ebûbekr'e veriyor; o dönüp geliyor! Arkasından Ömer'i gön-deriyor; o da çok geçmeden geri dönüyor! Sanki Allah'ın Rasûlü (s.a.a) onlarin bu tutumunu insanlara göstererek ibret almalarmi istiyor.

Konuyla ilgili rivâyetlere iyice dikkat edilirse, Ebûbekr ile Ö-mer-in dönüşlerinin fiziki ve stratejik yetersizlikle ilgisinin olmadığı açık. Rivâyetler onlarin firar edip kaçtıklarını, yani güçleri tükene-ne kadar direnmediklerini ortaya koyuyor! Işte ispatı:

1.  Hz. Ali hadisi: Kitabımızın 13 nolu hadisine dikkat edin! Al-lah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "...üstelik o dönüp de kaçmayacak!" de-mesi önceden gidenlerin dönüp kaçtığını açıkça gösteriyor. (Ferrâr, firar eden, kaçak anlamlarına geliyor.)

2.  Hz. Ali hadisi: Hâkim'in rivâyet ettiği bu hadiste, Ömer ve beraberindeki birlik döndüğünde, birliğin Ömer'i, Ömer'in de birliği "korkak'lıkla suçladıkları ifade ediliyor!1

3. Sa'd b. Ebî Vaqqas hadisi: 123 nolu hadisimizde de "üstelik o dönüpte kaçmayacak!" ifadesi var. Ibn Abdilberr de Sa'd hadisine bu lafızlarla yer veriyor.2

4.  Câbir b. Abdillâh hadisi: Câbir hadisi de Ömer ile birliğinin karşılıklı birbirlerini suçlamalarına yer veriyor.3 Senedinde Qasim b. EbîŞeybe var diye ez-Zehebî vb. hadisi zayıf sayıyor.

Doğrusu Yahyâ b. Ma'în ile Müellif, Qâsım'ı zayıf sayıyor. Oysa Ibn Hıbbân "siqadir" diyor; bunun yanında, rivâyetlerde bazen ha-talar yaptığını da söylüyor. Demek ki zayıflık onun hâfızasında; yoksa adalet ve sadakatinde değil. Bu yüzden Hâkim de Qasim kanalıyla gelen hadislerin isnadı için "sahihtir" der.4 Bu, Hâkim'in de onu siqa saydığını gösteriyor. Zayıf sayanların gerekçesi bizce onun rivâyetleridir. Bunun için ez-Zehebî ile Ibn Hacer'in ilgili eser-lerine bakılabilir. Kısacası hadisimiz diğer sahih rivâyetlere de ters düşmediğine göre, isnadı en azından hasendir.

5.  Câbir b. Abdillâh hadisi: Bu rivâyete göre ise Allah'ın Pey-

1- el-Müstedrek: III, 37 Hâkim "isnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de ay-nen onaylıyor.

2-el-İstîâb: 111,36

3-Hâkim, 111,38

4- Müellif, ed-Duâfâ: 227; ez-Zehebî, III, 379; Hâkim, III, 38,128

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s).... 77

gamberi (s.a.a) "Yarın öyle birisini göndereceğim ki, o Allah ve Ra-sûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu sevîyor! Üstelik o arkasını dönüp de kaçmaz!" buyuruyor.1 Bu da öncekilerin arkasını dönüp kaçtıklarını ifade ediyor!

6. Bürayde el-Eslemî hadisi: Taberî'nin rivâyet ettiği bu hadiste de Ömer ile birliğinin birbirlerini karşılıklı "korkak"lıkla suçladıkla-rma yer veriliyor.2

7.  Ebû Hürayra hadisi: Kitabimizm 18, 19 ve 20 nolu hadisle-rinde geçen "git... ve geri dönme!" ifadeleri de aynı gerçeği ortaya koyuyor.

Samrim Hz. Ebubekr ile Hz. Ömer'in Hayber'deki durumlarim göstermek için bu kadar rivâyet kafi.* Biz burada bununla yetini-yor, onlarm Uhud ve Huneyn muharabesinde yaptiklarim, merak edip araştıranlara bırakıyoruz.

Hz. Imam, cesaret ve cengaverliğiyle cihana ün salmış bir kah-raman olmasimn yanısıra "sağında Cebrail, solunda ise Mikail'in savaştığı" seçkin bir sahâbî. Nitekim 22 nolu hadisimiz bunu açık-ça ifade etmekte.

c.  Hz. Ali, Peygamber (s.a.a)'in Yanında, Mûsâ (a.s) Yanında Hârûn'un Makamına Sahiptir; Ancak Ne Var Ki, Peygamber Değildir.

Hz. Ali'nin Peygamber (s.a.a) yanında, Mûsâ yanında Hâ-rûn'unun makamına sahip olduğunu ifade eden hadislere "menzi-le" hadisi adi verilir. Bu konuda detayh bilgi ilerde 43' den 61'e kadar olan hadislerin açıklamalarında gelecek.

d.  Hz. Ali Bu Ümmetin Velîsidir.

Bunu kitabimizm 8 ile 10 nolu hadislerinden anhyoruz. Islam

1- "Râye=sancak" hadislerinden onuncusuna bk. Benzer durum el-Harzemî-nin (s. 170) Ömer b. Hattâb'dan rivayet ettiği hadiste de var!

2-15 nolu hadisimizin tahricine ve durumuna bk.

* İbn Teymiyye her zamanki inkarcı tavrıyla, Hayber'de Ebûbekr ile Ömer'in hezimete uğrayarak geri döndüklerine dair rivâyetleri "yalan" saydığı gibi, onlarm Ali'den önce gönderildiğini de kabul etmiyor ve "Bunu ulemadan kim söyle-miş!? Nerede isnadı ve sıhhatü? Öyleyse bu da yalanü!" (el-Minhâc: IV, 98,175) diyerek ne kadar da inatçı olduğunu gözler önüne seriyor.

78..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

toplumunda "velâyet hadisi" ya da daha yaygın ifadeyle "Ğadîr-Humm hadisi" olarak bilinen bu hadis hakkında ilerde 76dan 87ye kadarolan hadislerin açıklamalarındagenişçesözedilecek.

e. Hz. Ali Peygamber (s.a.a)'in Ehl-i Beyti'ndendir.

Kitabımızın 9 nolu hadisi, Imam Ali'nin (a.s) Peygamber Efen-dimizin Ehl-i Beytinden olduğunu ifade ediyor.

Şimdi Ehl-i Beyt kimdir, özellikleri nelerdir?... bu konuda bilgi vermeye çalışalım.

Ehl-i Beyt Kimdir?

"Ehl-i Beyt" hem Kur'ân hem de sünnette üzerinde önemle du-rulan ve ümmet için de apayrı bir öneme sahip olan bir kavram. Allah (c) Kur'ân-ı Kerim'de Ahzâb sûresinin 33. ayetinde şöyle bu-yuruyor:

"Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz Allah sizden her tür pisliği / kusu-ru / günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor."

"Ehl-i Beyt" kavramı Arapça'da bir isim tamlamasıdır ve "ev halkı" anlamına geliyor. Ama Kur'ân ve Sünnette tamamen terim / ıstılah olarak kullanılan bu kavramdan maksat ne? Bununla kimler kastediliyor? Işte bu konuda başlıca üç görüş var:

*Peygamberimizin sadece hanımları/ annelerimiz.

*Peygamberimizin damadı Ali, kızı Fâtıma, torunları Hasan ve Hüseyin ve hanımları.

*Peygamberimizin damadı Ali, kızı Fâtıma, torunları Hasan ve Hüseyin.

I. Görüşün Delilleri:

Bu görüş Abdullah b. Abbâs'ın azatlısı Ikrime ile Muqatil b. Sü-leymân'a ait. Özellikle Ikrime'nin, Medine'de çarşı pazar dolaşa-rak "Ehl-i Beyt" ayetinin sadece Rasûlullâh'ın hanımları hakkında nâzil olduğunu söyleyip durduğu rivâyet ediliyor.1

Ikrime, her ne kadar Buhârî'nin çok güvendiği; onun için de

1- el-Cessâs, Ahkâm'ul-Qur'ân: V, 230; et-Taberî, et-Tefsîr = Ahzâb: 33. a-yet; İbn Kesîr, et-Tefsîr: III, 483

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s).... 79

hadislerine bolca yer verdiği bir râvî ise de, son derece sabikah ol-duğu, Ehlisünnet hadis ve tarih ulemasimn itiraflanyla sabit.

Hâricîlerin Imam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e düşmanlıklarını anlat-maya bilmem gerek var mi? Imam Ali'ye kılıç çeken ve onu na-mazda iken katleden bir zihniyetin Allah ve Rasûlü ile ilgilerinin olduğunu sanmak ahmakhktir! Bu kafaya sahip olanlarm izzet ve şerefinden bahsetmek de mümkün değil! Allah'ın tertemiz kıldığı, Rasûlü'nün "Ali'yi seven beni de sevmiş, ona düşman olan bana da düşman olmuş olurF, "Ali'ye so'ven bana sövmüş sayılır!", "...Onu sadece mü-nafıklar sevmez!"...1 buyurduğu bir kimseye düşman olan, onu namazda katleden bir zihniyete nasıl güvenilir!

jşte Ikrime bu kafaya sahip! Böyle birisinin hadisini almak ve ona güvenmek mümkün mü!? Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e düşmanlığıyla Allah ve Rasûlü'nün de gazabim hak eden birisinin rivâyetlerini nasıl kabul edebiliriz? Fâsıkların rivâyetinin makbul olmadığını hepimiz biliyoruz. Münafık aynı zamanda fâsık değil mi? Üstelik ez-Zehebî'nin de belirttiği gibi, hâricî olduğu için kendisinin dışında tüm müslümanları tekfir eden birisi!

Diğer yandan, çoğu sahih senedlerle rivâyet edildiğine göre, Abdullah b. Abbâs'ın oğlu Ali, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ö-mer'in azatlısı Nâfi', Saîd b. Müseyyeb, Atâ b. Ebî Rabâh, Tavus b. Keysân, Muhammed b. Sîrîn, Muhammed b. Abdirrahmân b. Ebî Zi'b, Yahyâ b. Saîd el-Ensârî, Mücâhid b. Cebr, Süleymân b. Tarhân et-Teymî, Yû-nus b. Cübeyr el-Basrî, İbn Sa'd ve benzerleri, Ikrime'yi "yalancılık"la, "zayıflık"la ve "huccet olmamak"la suçluyorlar. Ahmed b. Han-bel, Ikrime'nin valilerden hediye(!)ler aldığını söylüyor.2 Şimdi sorarim sizlere: Böyle bir adamın sözünün ne değeri olabilir! Ona siqa diyerek rivayetlerine yer verenler hiç Allah'tan, hesap gününden kork-mazlar mi!?

Gelelim Muqatil'e; onun da Ikrime'den pek farki yok! Kimi "ya-lancihk"la, kimi "zayifhk"la, kimi de "hadisleri gerçek dışı" olmak-la suçluyor onu. Kısacası güvenilir olmadığında ittifak var.3

1-88'den 99a kadar olan hadislere ve açıklamalarına bk.

2- İbn Sa'd, V, 287-293; ez-Zehebî, III, 93-97; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 161 vd; el-Aynî, I, 8, II, 11; Şerafuddîn, Kur'ân'da Ehl-i Beyt/Hz. Fâtıma: 31-35

3-  İbn Sa'd, VII, 373; ez-Zehebî, IV, 173-175; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 504 vd; et-Taqrîb: II, 277; Şerafuddîn, a.g.e. 35-36

SO..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

jşte bu iki yalancı "Ehl-i Beyf'ten kasdın sadece Rasûlullâh'ın ha-nımları olduğunu iddia ediyor. Özellikle Ikrime bununla da hızı-nı a-lamamış olacak ki, aynı görüşü sabık efendisi Abdullah b. Abbâs'a is-nad etmekten bile çekinmiyor!1

Bunların delili, ilgili ayetin hem baş tarafında hem de deva-mında Rasûlullâh'ın hanımlarından bahsediliyor olması. Dolayısıy-la onlara göre "Ehl-i Beyf'ten kasıt da Rasûlullâh'ın (s.a.a) hanım-ları oluyor.

Oysa bu görüşün sakatlığı meydanda. Çünkü eğer maksat on-lar olsaydı, ayette geçen "sizden" ve "sizi" zamirleri müennes / di-şil gelirdi. Halbuki, ayette geçen zamirler müzekker / eril! Arap-ça'da erkek zamirleriyle sadece dişilerin kastedilmesi ise dil kural-larına tamamen aykırı. Ayrıca bu görüş, "Ehl-i Beyf'ten kastın kim-ler olduğunu açıkça belirleyen sahih hadislere de ters.

II. İkinci Görüşün Delilleri:

Bu görüş ise genelde Ehlisünnet kardeşlerimize ait. Ibn Kesîr hararetle bu görüşü savunuyor, Fahruddîn er-Râzî ve Elmalılı Hamdi Yazır gibi bazı müfessirler ise Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bütün çocuklarını da bu halkaya katıyor!2

Bunların delili, "Ehl-i Beyf'ten bahseden ayetin, Rasûlullâh'ın (s.a.a) hanımlarından yani annelerimizden bahseden ayetler ara-sında yer alması, hadislerde söz konusu dört kişinin Ehl-i Beyt'ten sayıldığının belirtilmesi ve ayette geçen erkek zamirinin Arap dili açısından buna mani olmayışı.

Doğrusu konuya sırf Arap dili açısından yaklaşacak olursak; bu tez yanlış değil. Arapça'da çoğul erkek zamirleriyle hem erkek-leri, hem de kadınları kastetmek mümkün. Ancak tabîî ki buna aklî ve naklî başka deliller engel olmuyorsa!...

Az ilerde de izah edeceğimiz gibi, "Ehl-i Beyf'ten kasıt her kimse, ayet onların her tür pislikten, ayıptan, günahtan, ahlaksız-

1- İbn Kesîr, III, 483 İbn Kesîr, Ikrime ve benzerlerinin bu görüşünü sayfalar dolusu bilgiler vererek reddediyor.

2- İbn Kesîr, III, 486; F. er-Râzî, et-Tefsîr: XV, 209; Elmalılı, Hak Dini: VI, 3892 İbn Teymiyye ise Hâşim oğullarının tamamını bu halkaya katıyor! (el-

Minhâc: IV, 85,105

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....81

lıktan; kısacası Allah ve Rasûlü'nü rahatsız eden her şeyden uzak ve tertemiz olduklarim ifade ediyor. Işte bu sonucu "Ehl-i Beyt'tendir" dediğimiz kimselerin yaşantılarıyla birleştirmemiz, yani bunun sağlamasını yapmamız gerekiyor: Acaba uygun mu değil mi? Şayet uyum ve uygunluk varsa mesele yok. Yok eğer öy-le değilse; o kimselerden Allah ve Rasûlü'nü rahatsız eden bir şey-ler sadır olmuşsa, bir takım yanlışlar yapmışlarsa... onlar "Ehl-i Beyf'ten değil demektir. Bunu herkese uygulamak ve sonucuna Allah rızası için katlanmak zorundayız.

Kur'ân'a, sünnete ve annelerimizden -özellikle- bazilannin ha-yatma bir göz atalım:

Kur'ân'dan Tahrîm sûresini baştan sona bir okuyalım lütfen! Ayetlerin hangi sebeple indiğini, buna sebep olan annelerimiz hakkında Yüce Rabbımızın (c) neler söylediğini, sûrenin son üç ayetinde nasıl bir benzetme yapıldığını bir görün; sonra insaf ve adaletle söyleyin: Bu annelerimizin "Ehl-i Beyf'e katılması müm-kün mü? Ayet gereği "tertemiz ve kusursuz" olması gereken kim-seler o büyük hataları yapar mi? Buna ragmen onları "Ehl-i Beyf'e katmak Kur'ân'ı Kur'ân'la çelişkiye so km a k olmaz mi?

Peygamber Efendimizin (s.a.a) ilerde gelecek bazı hadislerin-de, bazı annelerimiz için "Hayır! Sen Ehl-i Beyt'ten değilsin; ama hayırlı bir kadınsın!" buyurduğunu göreceğiz. Buna muhatap olan Ümmü Seleme annemizin ise Tahrîm sûresine konu olacak hiçbir davranışta bulunmadığını da dikkate alalım!

Tahrîm Sûresine konu olduğu kesin olarak bilinen (= ayr. bk. sh. 376) Âişe ve Hafsa annelerimizin -ki biri Hz. Ebûbekr'in, öbürü ise Hz. Ömer'in kızıdır- Ehl-i Beyt'e karşı çok soğuk yaklaşımlarım, İmam Ali'ye karşı düşmanca tutumlarım, Hz. Imam'a karşı savaş açacak kadar ileri gittiğini herkes biliyor. Bütün bunlar "Ehl-i Beyt" kavramıyla ve bu kavramın genel muhtevasıyla nasıl birleştirilebi-lir? Allah'ın tertemiz kılıp her tür kötülükten arındırdığı insanlar hiç birbirlerine düşman kesilir mi? Hiç birbirleriyle kavga eder mi? Ehl-i Beyt'in geçek temsilcileri olan Ali, Fâtıma, Hasan ve Hiiseyin arasında hiç böyle bir şey görülmüş mü? Onlar, bırakın kavga et-meyi, hiç birbirlerine küsmüş, darılmış mı?...

Elbette hayır! Çünkü onlar gerçek Ehl-i Beyt'tir. Ehl-i Beyt'ten olanlar yanlış yapmaz. Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) hiçbir zaman

82..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

üzmez. Herhangi bir ayet ya da sûreye olumsuz yönde malzeme olmaz. Ehl-i Beyt mensupları birbirleriyle asla didişmez, itişip kakışmaz; ve asla birbirlerine düşmez. Bu hem "Ehl-i Beyt" ayeti-nin gereğidir, hem de tarihte böyle bir vak'a olmamıştır.

Diğer yandan "Ehl-i Beyt" olmanın getirdiği çok büyük bir so-rumluluk daha var: 0 da hem siyasi, hem de ilmi alanda Islam toplumuna riyaset ve rehberlik etmek... Bu da Kur'ân'ı ve Allah'ın Ra-sûlü'nün sünnetini / öğretilerini kusursuz bir biçimde bilmeyi gerektirir. Bütün bu konularda annelerimizin de ehil olduğunu ileri sürmek büyük bir cehalettir, Ehl-i Beyt'in hakkını yemektir; apaçık zulümdür.

Demek ki Kur'ân, sünnet ve tarihi gerçekler bu tezi temelin-den sarsıyor. Arap dili "mümkün kılıyor" diye bütün bu gerçekleri görmezden gelemeyiz. Kaldı ki Arap dili "çoğul erkek zamiriyle hem erkek ve hem de kadınların birlikte kastedilmesi mümkün-dür" diyor; "zorunludur" demiyor.

"Annelerimizi Ehl-i Beyt'in içine katmamak Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) üzebilir!" gibi tamamen duygusal yaklaşımların yeri yok bu-rada. Öyle bir şey olsaydı, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "ben de dahil mi-yim yâ Rasûlallâh?" diyen Ümmü Seleme annemize "hayir!" demezdi. Bu durumda Allah'm Rasûlü'nü üzse üzse hanımlarını Ehl-i Beyt'e dahil etmek üzer.

Kaldı ki, şu hususa da dikkat etmek gerekiyor burada: Ehl-i Bey-t'in kimler olduğuna karar veren ne siz, ne de biziz; aksine Allah ve Rasûlü'dür. Dolayısıyla hiç kimsenin akıl yürütüp duygusal davranmasına; ilâhî irâdeye müdahale etmesine gerek yoktur!

III. Üçüncü Görüşün Delilleri:

Bu da Ehl-i Beyt'in yolunu izleyen Şîanın; on iki imamm imâ-metini taniyan imamiyye'nin ve alevi müslümanların görüşü.* Bu görüşü destekleyen sayısız hadis var. Ehl-i Beyt'ten kasdm sadece Ali, Fâtı-ma, Hasan ve Hüseyin olduğunu** ifade eden hadisler başlıca şu sa-hâbîlerden rivâyet ediliyor:

* Hanefîlerden Ebû Ca'fer et-Tahâvî (el-Müşkil: 231. htm) de bu kanaatte. ** Bazı rivayetlerde bunlara Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) de dahil edilmiş olması sonuçta bir şey değiştirmiyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....83

1. Âişe annemiz: İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (VI, 304) Muslim (f. sahâbe, 61), Hâkim (III, 147), İbn Cerîr et-Taberî (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr, III, 485) vb. rivâyet ediyor. Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor; ama doğrusu Müslim'in şartlarına göre sahih bir ha-dis.

Âişe annemizden bir başka rivâyet daha var ki Ibn Ebî Hâtim tarafından rivâyet ediliyor. (Ibn Kesîr, III, 485)

2.  Ümmü Seleme annemiz: Hadisini Atâ b. Yesâr kanalıyla Hâkim (II, 416, III, 146) rivâyet ediyor ve "BuhaiTnin şartlarına gore sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de onayhyor.

Aynı hadis Ümmü Seleme annemizden sekiz ayrı kanaldan da rivâyet ediliyor:

a) Atâ b. Ebî Rabâh kanalıvla: Ahmed (VI, 292, 298) rivâyet e-diyor. Ibn Kesîr'in de dediği gibi1, râvîlerinin hepsi siqa; ancak A-tâ'nın üstadı belli değil. 0nun da Ümmü Seleme annemizin oğlu Ömer olma ihtimali yüksek. Eğer öyleyse hadisimizin isnadı sahih.

b)  Şehr b. Havseb kanalıvla: Tirmizî (menaqib, 60), et-Taberî (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr: III, 485), et-Tahâvî (231. htm), Ibn'ül-Esîr (III, 294) vb. sahih bir isnadla rivâyet ediyor.

c)  Ebû Saîd el-Hudrî kanalıyla: et-Taberî (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr, III, 484-485), et-Tahâvî (231. htm), el-Harzemî (s. 60) vb. Atıyye el-Avfî kanalıyla rivâyet ediyor. Atıyye'yi Ahmed, Müellif, Ebû Dâvûd, Ebû Zür'a, Ebû Hâtim ve Ehl-i Beyt'in amansız hasmı el-Cüzcânî tarafından zayıf sayılıyor. Ancak Yahyâ b. Ma'în, Ibn Sa'd, Sibt b. el-Cevzî ve Ibn Hacer siqa ve saduq olduğunu söylüyor. Ebû Hâtim de ayrıca "hadisi yazılabilir" diyor.2

"Zayıftır" diyenlerin, Atıyye'nin "Ehl-i Beyt dostu olması" dışında gerekçeleri yok! Ehl-i Beyt dostu olan râvîleri cerheden hadisçilerin,

1- et-Tefsîr: III, 484

2-   İbn Sa'd, VI, 304; ez-Zehebî, III, 79-80; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 138-139, et-Taqrîb: II, 28; Şera-fuddîn, 116-117; el-Emînî, I, 68

el-Heysemî Me İbn Hacer el-Heytemî de Atıyye kanalıyla gelen hadisler için "isnadı sahih" diyor. Ebû Saîd el-Hudrî'den gelen Menzile (sh. 146-147) ve Seqaleyn (sh. 227) hadislerine bk.

.. el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

özellikle el-Cüzcânî gibilerin1 sözlerine kulak vermemiz mümkün değil.

Ibn Sa'd'ın anlattığına göre, Haccâc-ı Zâlim, İmam Ali'ye lanet etmediği için tam 400 kırbaç vurdurmuş Atıyye'ye! jşte onun suçu ve zayıf sayılma nedeni! Şayet orada Hz. İmam'a lanet edip Ümeyye oğullarının beslemesi olsaydı, o zaman Atıyye'yi siqa saymak için yarışanlara bakacaktınız.

Kısacası Atıyye gerçekten siqa ve saduq bir râvî. Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih.

d)  Hakîm b. Sa'd kanalıyla: İbn Cerîr et-Taberî, Abdullah b. Abdilquddus kanalıyla rivâyet ediyor.(et-Tefsîr: Ahzâb: 33; Ibn Ke-sîr, III, 484) Abdullah ise saduq ama hâfıza bakımından zayıf bir râvî.2 0 hâlde hadisimizin isnadı hasen.

e) Abdullah b. Vehb b. Zem'a kanalıvla: et-Taberî Mûsâ ez-Ze-ma'î kanalıyla rivâyet ediyor. (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr, III, 485) Mûsâ dolayısıyla3 hadisin isnadı hasendir.

f)  Ebû Hüravra kanalıvla: et-Taberî rivâyet ediyor. (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr, III, 484)

g)  Ömer b. Ebî Seleme kanalıyla: et-Taberî rivâyet ediyor. (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr, III, 485)

h) Ebû Atıyye et-Tafâvî kanalıyla: İbn EbîŞeybe (9131. htm) ile Ahmed b. Hanbel (VI, 296) rivâyet ediyor.4

3. Abdullah b. Abbâs: 23 nolu hadisimize bakınız.

4. Sa'd b. EbîVaqqâs: 9 ve 52 nolu hadisimize bakınız.

5. Vâsile b. Esqa': Hadisini İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (IV, 107) ve Hâkim (II, 416, III, 147) rivâyet ediyor. Hâkim "Müs-lim-in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ancak râvîlerinden Bişr b. Bekr sadece Buhârî'nin râvîlerinden. Tabîî ki hadisimiz yine de sahih bir hadis.

l-sh. 22'yebk.

2- ez-Zehebî, II, 457; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 186, et-Taqrîb: I, 406; eş-Şev-kânî, Neyl'ül-Evtâr: IV, 92-93

3- 8 nolu hadisimizin durumuna bk.

4-  Son üç kanaldan gelen rivâyetlerin isnadları zayıf. Ama diğer sahih rivâyetlerle destekleniyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....85

6.  Ebû Saîd el-Hudrî: Hadisini Atıyye kanalıyla Ibn Cerîr et-Taberî (et-Tefsîr: Ahzâb: 33; İbn Kesîr, III, 485), Taberânîve Bezzâr rivâyet ediyor. (el-Ğımârî, 193) Atıyye'nin siqa ve saduq bir râvî ol-duğunu az yukarda gördük. Şu hâlde hadisimizin isnadi sahih.

7.  Ömer b. Ebî Seleme: Ümmü Seleme annemizin oğludur. Hadi-sini Tirmizî (tef. Ahzâb, 7; menaqib, 31), et-Taberî (et-Tefsîr: Ahzâb: 33), et-Tahâvî (231. htm) vb. rivâyet ediyor. Senedinde Muhammed b. Süleymân el-İsbahânî adlı saduq ama hafızası bi-raz zayıf bir râvî var.1 0 yüzden isnadi en azından hasen bir hadis.

8.  Enes b. Mâlik: Hadisini Ibn Ebî Şeybe (9161. htm), Ahmed (III, 259), Tirmizî (tef. Ahzâb, 8), Hâkim (III, 158) vb. rivâyet ediyor. Senedinde Ali b. Zeyd b. Cüd'ân var; saduq ama hâfızası zayıf.2 0 yüzden hadisimizin isnadi hasen. Zaten Tirmizî de aynı kanaatte.

Fakat Hâkim'in isnadında Ali'ye eşlik eden gayet siqa bir râvî var: Humeyd et-Tavîl. Bu şekliyle hadisimiz Müslim'in şartlarına göre sahih olmuş oluyor. Hâkim de aynı sonuca varmış; Şamlı ez-Ze-hebî de itiraz etmemiş.

9.  Ebû Berze el-Eslemî: Hadisini Ömer b. Şebîb el-Müslî kana-lıyla Taberânî rivâyet ediyor. (el-Gımârî, 194) Ömer hâfızası zayıf ama saduq bir râvî.3 0 hâlde hadisimizin isnadi hasen.

Enes ve Ebû Berze hadislerinin bir benzeri Abdullah b. Abbâs ile Ebu Hamra'dan da rivâyet ediliyor. (el-Gımârî, 194)

10.  Sevbân el-Hâşimî: Hadisini Ebû Dâvûd (teraccül, 20) rivâ-yet ediyor. Senedinde Humeyd eş-Şâmî ile Süleymân el-Menbehî var; her ikisi de meçhul!4 Dolayısıyla hadisin isnadı zayıf. Ama di-ğer sahih rivâyetlere ters bir durum yok.

Yukarıdaki ilk yedi sahâbîden gelen hadislere "Kisâ=örtü ha-disleri" adı verilir. Bu hadislerin sahih olduğunda kuşku yok.* Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) Ehl-i Beyt ayeti nâzil olduğunda Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'i bir kisâ yani örtü altına alarak "Allahım! Bun-lardır benim Ehl-i Beytim" buyurduğu için bu adla şöhret olmuştur.

1- ez-Zehebî, III, 569; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 121-122, et-Taqrîb: II, 177

2- İbn Sa'd, VII, 252; ez-Zehebî, III, 127-129; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 43

3- ez-Zehebî, III, 204; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 278, et-Taqrîb: II, 63

4- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 203, 320; Şemsülhaqq, el-'Avn: XI, 271

* İbn Teymiyye bile "sahih" diyorsa (el-Minhâc: III, 4) mesele yok demektir.

86..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Sadece "Kisâ" hadisleri bile annelerimizin "Ehl-i Beyf'e dahil olmadıklarını ispatlıyor. Şayet Ehl-i Beyt'e dahil olsalardı "Bunlar-dır benim Ehl-i Beytim!" yerine "Bunlar benim Ehl-i Bevtimdendir." buyururdu. Bunların yanısıra şu hadisler de annelerimizin bu hal-kaya dahil olmadıklarını açıkça ifade ediyor:

1.  Ümmü Seleme annemizin hadisi: Kaynaklarını az yukarda verdiğimiz bu hadise göre, "Kisâ" olayından sonra "Ben de onlara dahil miyim yâ Rasûlallâh!?" diyen Ümmü Seleme annemize Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) -değişik rivâyetlere göre- şu cevabı veriyor:

"Sen benim ailemdensin!"

"Sen hayırlı bir kadınsın!"

"Sen hayırlı bir kadmsın ve Peyğamberin hanımlarmdansın!"

Bir rivâyette de Ümmü Seleme annemiz "Allah'a yemin olsun ki, Peygamber (s.a.a) bu soruma "Evet" demedi! Sadece "Sen benim ailemdensin!" buyurdu." diyor.

2. Ömer b. Ebî Seleme hadisi: Tirmizî'nin rivâyet ettiğini söyle-diğimiz bu rivâyette, Ümmü Seleme annemiz Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) şu cevabı alıyor:

"Yerinde katt Ama (bil ki) sen yine de hayırlı bir kadınsmî"

3. Âişe annemizin hadisi: İbn Ebî Hâtim'in rivâyetine (Ibn Ke-sîr, III, 485) göre, aynı soruyu Âişe annemiz de soruyor; o da aynı cevabı alıyor: "Uzak durî Yine de iyi bir kadmsın."

Bu arada, birilerini "Ehl-i Beyf'ten saymak için uydurulan yada tahrif edilen bazı rivâyetlere değinmekte fayda var. Bunlardan bi-risi Ümmü Seleme annemize yamanmış, diğeri ise Vâsile'ye!1

Ümmü Seleme'ye isnad edilen rivâyette, annemizin sorusuna Pey-gamber Efendimizin "Evet!" dediği kaydediliyor!

Vâsile rivâyetinde ise "Ben de senin Ehl-i Beytine dahil miyim?" diyen, Vâsile'nin bizzat kendisi! Devamında Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Sen de!" dediği, Vâsile'nin de ondan sonra bu-nunla sürekli gurur duyduğu... belirtiliyor.

1- Ümmü Seleme'ye isnad edileni Ahmed (VI, 296, İbn Kesîr, III, 484), Vâsi-le'ye isnad edileni ise et-Taberî ( = Ahzâb: 33. ayet; İbn Kesîr, III, 483-484) rivâ-yet ediyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....87

Bunlardan ilki, hem diğer sahâbîlerden, hem de Ümmü Sele-me annemizin kendisinden sahih yollarla gelen rivâyetlere aykırı; üstelik sened bakımından da güven vermiyor! Senedinde Atiyye et-Tafâvî, Atıyye'nin babası Ebû Atıyye ve Ebül-Mu'addil adlı kişiler var. Atıy-ye çürük bir râvî!1 Diğer ikisi ise tamamen meçhul! Dola-yısıyla, bu rivâyet, tek kelimeyle uydurma!

Gelelim ikincisine: Vâsile'den sahih yollarla gelen rivâyeti az yukarda gördük. 0 rivâyette böyle bir katkı yok! Dolayısıyla söz konusu rivâyet, başta Vâsile'den, sonra diğer sahâbîlerden sahih yollarla gelen rivayetlere aykiri; bu bir.

İkincisi, söz konusu rivâyet Vâsile'den iki ayn kanalla geliyor. Bunlardan birinin senedinde Abdülkerîm b. Ebî Umeyr ile Velîd b. Muslim var. Abdülkerîm kimliği meçhul birisi. ez-Zehebî onun hadisleri için "münkerdir / gerçek dışıdır" diyor.2 Velîd ise Şamlı bir râvî olmasına ilaveten tedlisçi! Yani rivâyet ettiği hadisin metin ve senedinde oynama yapmayı normal karşılıyor! Özellikle el-Evzâ'î'den bizzat işittiğini belirtmeden yaptığı / an'ane'li rivâyetleri güvenilir sayılmaz.3 Şu hâlde bu kanaldan gelen rivâyet çürük!

Diğerinin senedinde ise, Abdül'a'lâ b. Zâmil ile Gülsüm el-Muhâ-ribî adlarmda iki tane meçhul râvîvar. 0 hâlde bu rivâyet de tamamen çürük!

Bütün bu rivâyetler şunu açıkça ortaya koyuyor ki, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) hanımları bizim annelerimizdir; ama "Ehl-i Beyt"ten değildirler. Ehl-i Beyt ayetinin, annelerimizden bahseden ayetler arasında geçiyor olması ise pek önemli değil. Çünkü Kur'ân ayetleri durumuna göre parça parça, ayrı ayrı zamanlarda nâzil olabiliyordu. Diğer taraftan, bir metin içerisinde konuyla doğ-rudan ilgisi olmayan ama değişik bir açıdan önemine binaen farklı bir cümle kullanmak hemen her dilde var. Üstelik bu tarz bir kul-lanım Arap dili ve edebiyatında hitabet inceliklerinden sayılır.

Acaba "Kisâ" hadisleri ile birlikte, "Ehl-i Beyt" ayetinden ne an-laşılmalı?

Bunun için tabîî ki ayete çok dikkat etmek gerek.

1- ez-Zehebî, III, 80

2- ez-Zehebî, II, 644

3- ez-Zehebî, IV, 347-348; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 97, et-Taqrîb: II, 342

.. el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Farkındaysanız ayette "Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz Allah sizden her tür pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." buyuruluyor.

Bazıları ya Arapça'nın tekniğini hiç bilmediğinden, ya da dik-kat etmediğinden, ayete "Allah sizin her tür pislikten uzak durma-nızı ve tertemiz olmanızı istiyor!" gibi bir anlam yüklüyor ve "Bun-dan doğal ne var! Herkes sorumlu bundan. Allah herkesin her tür pislikten, Allah ve Rasûlü'nü üzecek davranışlardan uzak durma-sını ve tertemiz olmasını istiyor!" diyor.

Onlara göre ayette geçen "irâde = isteme, dileme" teşrî' amaç-lıdır; yani kişilere görev ve sorumluluk yüklemekten başka bir an-lama gelmiyor. Kısacası buradaki irâde "teşrfîdir".

Oysa ayete biraz dikkat edilecek olsa, onların çok açık bir hu-susu göz ardı ettikleri görülür. Ayette "Allah sizden her tür pisliği gider-mek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." buyurularak "giderme" ve "tertemiz yapma" işinin Yüce yaratıcı tarafından üstlenildiği bildiriliyor. Yani bunları yapacak olan kişiler / Ehl-i Beyt değil; Allah Teâlâ'nın bizzat kendisi. Durum onların iddia ettiği gibi olsaydi ayetin şöyle olması gerekirdi: "Allah sizden her tür pisliği gider-menizi ve tertemiz olmanizi istiyor." İşte o zaman sorumluluk yük-leyen bir durum ortaya çıkardı. Oysa ayet böyle değil.

Şu hâlde ayette "teşrîT' irâdeden söz etmek kesinlikle müm-kün değil. Aksine buradaki irâde "tekvînî' bir irâdedir ve "dilediğini yaratma, var etme, gerçekleştirme" anlamı taşıyor. "gidermek" ve "tertemiz yapmak" fiillerinin öznesinin Allah (c) olmasi da bunu açıkça kanıtlıyor. 0 hâlde Allah (c) dilediğini yarattığına, ve gerçek-leştirdiğine göre, Ehl-i Beyt'ten her tür pislik, ilâhî irâdeyle gideril-miş ve tertemiz yapılmış oluyor.

Ayette geçen ve genelde "pislik" karşılığını verdiğimiz "rics" kelimesi, Arapça'da her tiirden pislik, ayip, kusur, giinah vb. an-lamlara geliyor. Bunun için lügatlere ve tefsirlere bakmak kafi. Buna daha genel bir ifadeyle "her tür pislik, Allah ve Rasûlü'nü üzen, rahatsız eden her şey" demek mümkün.

Demek ki bu ayet Ehl-i Beyt'in pak ve tertemiz, kusursuz/ gii-nahsız olduklarına, kısacası "ma'sûm" olduklarına Kur'ân'dan en güçlü delildir. Ehl-i Beyt'in ma'sum olduklan hem bu ayetle sabit, hem bu konuda sayısız sahih hadis var -ki yeri geldikçe üzerinde

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....89

durulacak-, hem de Ehl-i Beyt'in hayatlan buna en büyük şahit!

Ehl-i Beyt'ten Olanlarm Ma'sum Olduklarma Dair Belli Basil Hadisler:

Az önce de bahsettiğimiz gibi, Ehl-i Beyt'ten olanlarm her tür ah-lâksızlıktan, bütün pisliklerden, her çeşit günahtan ve Islam ve Kur'ân adına yanlış yapmaktan ma'sûm oldukları konusunda e-peyce hadis var. Işte onlardan bazıları:

1. Kitabımızın 76 nolu "seqaleyn" hadisi.

2. Kitabımızın 43-61 nolu "menzile" hadisleri.

3. Kitabımızın 37-42 nolu "sedd-i ebvâb" hadisleri.

4. Kitabımızın 71-75 nolu "hacc emirliği" hadisleri.

5. Kitabımızın 24-29 nolu "ferac=kurtuluş" hadisleri.

6. Kitabımızın 90-96 nolu "muvâlât" hadisleri.

7.  Kitabımızın, Imam Ali'nin kalbini Allah'm hidayet ettiğini i-fade eden 30-36 nolu hadisler.

8.  Kitabımızın, Ali'nin Allah'm Rasûlü'nün parçası olduğunu i-fade eden 65-69 nolu hadisleri. (Bu konuyu Âl-i Imrân sûresinin 61. ayetiyle birlikte düşünün.)

9.  Kitabımızın, Ali'ye sövenin Peygamber'e (s.a.a) sövmüş ola-cağını ifade eden 88 nolu hadisi.

10.  Kitabimizm, 97-99 nolu "Ali'yi ancak mü'minler sever..." hadisleri.

11. Kitabimizm, 130-134 nolu "Fâtıma benden bir parçadır..." hadisleri.

12. Ali'nin Kur'ân'dan / haktan, Kur'ân'ın / hakkm da Ali'den hiç ayrılmayacağını ifade eden hadisler.1

Yukardaki 12 grup hadisten Ehl-i Beyt'in ma'sum olduklannin nasıl anlaşıldığını yeri geldikçe göreceğiz.

13.  Ebû Zerr el-Ğıfârî hazretlerinden rivâyet edilen "sefîne = ge-mi" hadisi.2 Bu hadise göre Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyu-

1- 76 nolu seqaleyn hadisinin açıklamalarından d şıkkına bk.

2- Hâkim, II, 343, III, 150-151; Ebû Ya'lâ (İbn Kesîr, IV, 114 = Şuarâ: 23'ün

90..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ruyor:

"Benim Ehl-i Beytim Nuh'un ğemisine benzer; b'men kurtulur, ğeri kalan boğulur."

Şamlı ez-Zehebî ve benzerleri, bu hadisimizi, senedinde yer alan Mufaddal b. Sâlih yüzünden zayıf sayma teşebbüsünde bulu-nuyorlar. Evet, doğrusu Mufaddal'i zayıf sayanlar yok değil; ama Ibn Hıbbân onun "siqa" olduğunu söylüyor, Ibn Adiy de ona olumlu yaklaşıp güvenilir sayanlardan.1 Bu durum Mufaddal'in siqa ve saduq bir râvî olduğunu gösteriyor.

Zayıf sayanlar ise, bunun için, rivâyet etmiş olduğu "sefîne" hadisi gibi çarpıcı bir takım hadislerden rahatsız oldukları dışında, ele avuca gelir hiçbir neden gösteremiyorlar. Hadis Usûlü ilminde sebebi belirtilmeyen cerhe (bir râvîyi zayıf sayma) itibar edilmez.

Bu yüzden Hâkim, hadisimizi rivâyet ettikten sonra "sahih" ol-duğunu söylüyor, Celal es-Süyûtî de hadisin sonuna "H" simgesini koyarak "hasen" bir hadis olduğuna işaret ediyor. ez-Zehebî, Ebû Zerr hadisinin değişik bir isnadına da yer veriyor2 ki, Ali b. Zeyd b. Cüd'ân dışında tüm râvîleri siqa. Ali ise hâfızası zayıf ama saduq bir râvî.3 Böyle râvîlerin hadisleri diğer sahih hadislere ve gerçek-lere aykırı olmadıkça en azından hasen sayılır. Burada ise öyle bir durum yok! Aksine "seqaleyn" vb. hadislerin içeriği ile tamamen aynı.

Kısacası hadisimiz isnad bakımından en azından hasen metin bakımından ise sahih bir hadis. Çünkü metin bakımından diğer pekçok sahih hadislerle aynı mesajı içeriyor. Ibn Hacer el-Heytemî de "Sefîne hadisi birbirini takviye eden pekçok yoldan geliyor!" 4 diyerek hadisimizin şöhretine işaret ediyor.

tefsiri); Taberânî, Ebû Nuaym vb. (el-Münâvî, V, 517) rivâyet ediyor. Fahruddîn er-Râzî de tefsirinde (XXVII, 167) bu hadise yer veriyor.

Aynı hadisi İbn Ebî Şeybe (9131. htm) -sahih isnadla- İmam Ali'den, Taberânî Ebû Saîd el-Hudrî'den (Şerafuddîn, el-Murâcaât: 52), Bezzâr da İbn Abbâs ile İbn Zübeyr'den (el-Münâvî, V, 517) rivâyet ediyor. (bk. el-Emînî, II, 300-301)

1- ez-Zehebî, IV, 167,169; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 499, et-Taqrîb: II, 276

2-el-Mîzân:l,482

3-sh. 85'e bk.

4- es-Savâiq: 236,152

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....91

Yukanda Ehl-i Beyt'in, hayatlanyla da ma'sûm ve pak oldukla-rim kanitladiklarim ifade etmiştik. Gerçekten de öyle! Sahâbeden Ebûbekr ile Ömer'e varıncaya kadar hemen hepsi hakkında pekçok yerinde eleştiriler, Kur'ân'a açıkça ters düşen uygulamala-rına dair örnekler var! Ama Ehl-i Beyt'ten olanlar hakkında böyle bir şey yok! Onlardan herhangi birisinin Kur'ân'a, sünnete ters dü-şen; hatta mekruh kabilinden bile olsa, hiçbir icraatları yok! Tarih buna en büyük şahit. Dileyen araştırsın ve görsün.

Mu'tezile'nin akılcı kesiminin önde gelenlerinde Ibrâhîm Nazzâm bile, ilk üç halîfe hakkında dosyalar dolusu sabıka tesbit etmişken, sıra Imam Ali'ye geldiğinde; bakın, bula bula şu iki sa-bıkayı tespit ettiğini söylüyor:

a- Ali arada bir, başını yukarı kaldırıp indirirdi ve bununla etra-fındakilere, kendisine vahiy geldiğini ima ederdi!

b- Ali "Size Allah'm Rasûlü'nden bir hadis nakletmişsem, o ay-nen size anlattığım gibidir. Kendi aramızda konuştuğumuzda ise; bilin ki harb hiledir!" diyerek tedlis yapar, kafaları karıştırırdı!

jşte Nazzâm'ın a ray a araya bulduğu iki sabıka! Bunlardan bi-rincisine cevap vermek, söz konusu iddiayi ciddiye almak olur. Ge-lelim ikincisine:

Hz. Imam'ın bu sözünde ne bir yalan var; ne de demagoji! Ak-sine hakikat var; gerçeği itiraf var. Bu sözden, Imam Ali'nin kendi sözleriyle Allah'm Rasûlü'nün sözlerini birbirinden ayrı tuttuğunu; kendisi konuşurken zaman zaman tevriye vb. sanatlara yer verdiği ve bununla düşmanlarını yanılttığı hâlde, bunu Allah'm Rasûlü'nden aktardığı hadislerde hiçbir sûrette yapmadığı anlaşı-lıyor. Tevriye sanatında ise yalan olmaz. Biri yakın öbürü uzak iki anlamlı bir kelime yada cümle kurulur; söyleyen uzak anlamı kas-tederken, karşıdaki yakın anlamı anlar ve yanlış anlamasının kur-banı olur.

Bundan güzel ne olabilir? Hz. Imam bu sözüyle hadis alanın-daki titizliğini anlatıyor. Ibrâhîm Nazzâm bunu Imam Ali'ye ait bir fazilet sayması gerekirken, ne ilginçtir ki, bununla onu ayıplamaya çalışıyor! Anlaşılan Nazzâm'ın gözleri kararmış! Ne dediğini bilmiyor.1

1- Nazzâm'ın bu eleştirilerine İbn Ebil-Hadîd yer veriyor ve bunların eleştirilecek yanlarının bulunmadığını söyleyerek, Nazzâm'a şiddetle karşı

92..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Demek ki İmam Ali ve Ehl-i Beyt gerçekten tertemiz. Hayatlarında hiçbir leke yok.* Ashâbın, hemen yanı-başlarında böylesi ma'sûm ve tertemiz insanlar varken, Allah'ın Rasûlü'nün vefatından hemen sonra hilâfet tartışmalarına girmiş olmalarını sizin vicdani yorumlarınıza bırakıyoruz.

f.  Hz. Ali, Allah ve Rasûlü'nün En Çok Sevdiği Sahâbîdir.

Bunu hem yukardaki "râye" hadislerinden, hem de "tayr" ha-disinden anlıyoruz. Bu konuyu ilerde kitabımızın 107-110 nolu hadislerimizin açıklamalarında göreceğiz.

g.  Hz. Ali'yi Seveni Allah da Sever, Onu Sevmeyeni Allah da Sevmez.

Bunu 8 nolu hadisimizden anhyoruz. Aynntih bilgi, kitabımızın 91-96 nolu hadislerinin açıklamalarında gelecek.

h. Hz. Ali'ye Söven ve Sövdürenlerden Birisi de Muâviye'dir.

Bunu da kitabımızın 9 ve 52 nolu hadislerinden açıkça anhyoruz. Konuya ilişkin aynntih bilgi, 88 nolu hadisimizin açıkla-malannda gelecek.

i. Hadislerde Birtakim Mucizelere De Yer Veriliyor.

Hadislerde 3 ayn mucizeye yer veriliyor: Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Hayber günü fethi önceden müjdelemesi, tükrüğüyle Ali'nin gözlerini iyileştirmesi ve Ali'nin sicak ve soğuktan etkilenmemesi için dua etmesi, bu duanın gerçekleşmesi.

Bunlardan ilk ikisini "râye" hadislerinden, diğerini ise 13 ve 147 nolu hadislerimizden anhyoruz.

(NOT): Kitabimizm 18, 19 ve 20 nolu Ebû Hürayra hadislerin-de, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) "İnsanlarla İslâm'ı kabul edinceye kadar savaşılması" talimatını verdiği belirtiliyor. Aym talimat, da-

lecek yanlarimn bulunmadığını söyleyerek, Nazzâm'a şiddetle karşı çıkıyor. bk. Şerhu Nehc'il-Belâğa: VI, 129-132

* Bir de "Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra" adlı esrimize bakın! Bakın da en önde gelen/ geldiği sanılan bir takım sahâbîlerin yaptıklarını görün!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....93

ha başka sahâbîlerden gelen değişik konulu rivayetlerde de tek-rarlamyor.

Oysa bu ifade yalm haliyle ele ahmrsa, inanç özgürlüğünden bahseden ayetlere1 ters düşer. Ayrıca hainlik yapmış bir kısım Ehl-i Kitab hakkmda inmiş olan Tevbe suresinin 29. ayetine de muha-lif. Dolayisiyla bu talimat ya Allah'm Rasûlü'ne ait değil, ya da yan-lış / eksik nakledilmiş. (Allah (c) bilir.)

1- Baqara: 256, Gâşiye: 22, Qâf: 45, Kâfirûn: 6

94..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

İMAM ALİ'YE (AS) AİT ON FAZİLET

23. Abdullah b. Abbâs'tan:

Amr b. Meymûn diyor ki: "Ibn Abbâs'ın yanında oturuyordum. Tam o sırada dokuz kişilik bir grup insan gelerek "Ey Ibn Abbâs! Ya bizimle kalk (gidelim), ya da bizi onlarla yalnız bırak!" dediler. Ibn Abbâs da "Pekiyi; sizinle kalkayım." deyip kalktı.

Bu olay Ibn Abbâs sağlıklı iken; henüz gözleri kapanmadan önce vuku buldu. 0 insanlar başladılar konuşmaya; ama ne dedik-lerini anlayamıyordum. Sonunda Abdullah b. Abbâs elbisesini sil-kerek ve "öf! tüf!" diyerek anlatmaya başladı ve dedi ki:

"Onlar on ayrı fazileti bulunan Ali hakkında ileri geri konuştular:

1-  Allah'ın Rasûlü (s.a.a) (Hayber günü): "(Yarın) b'yle birisini ğöndereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü, Allah ve Rasûlü de onu se-viyorl Üstelik Allah onu mahcup etmeyecek!" buyurmuştu. Bunun üzerine birileri heyecanla beklemeye başladı. Ancak 0: "Ali b. Ebî Tâlib nerede?" buyurdu. "Değirmende un öğütmekle meşgul!" de-nince, "İçinizde bu işi yapabilecek bir başkası yok mu?" buyurdu.

Nihayet Ali geldi; gözleri ağrıyordu. Neredeyse göremeyecek durumdaydı. Hemen tükrüğünü gözlerine çaldı ve sancağı üç kez sallayarak ona verdi. Safiyye bt. Huyey annemizi de o gün Ali ge-tirdi.

2- Allah'ın Rasûlü (s.a.a) (hac emirliği için) Ebûbekr'i Tevbe sûresi ile birlikte (Mekke'ye) göndermişti. Ama hemen arkasından bu görevi Ebûbekr'den alıp Ali'yi gönderdi ve şöyle buyurdu: "Bunu, benden olan, benim de kendisinden olduğum birisi; yani Ali dı-şında hiç kimse götüremezü!"

3-   Rasûlullâh (s.a.a) içlerinde Ali'nin de bulunduğu amca-oğullarına seslenerek: "Dünya ve ahirette kim bana velîlik ede-cek?" buyurduğunda, Ali hemen (ayağa kalkıp) şöyle demiştir:

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....95

"Sana hem dünya ve hem de ahirette, ben velîlik edeceğim!"

4- Hatîce'den sonra Islâm'ı ilk kabul eden Ali'dir.

5- Rasûlullâh (s.a.a) örtüsünü alıp Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'in üzerine örttü ve "Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz Allah sizden her tür pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." ayetini oku-du.

6- Ali canını feda edip / satip Peygamber (s.a.a)'in elbisesini giymiş ve onun yatağına yatmıştı. Müşrikler Allah'ın Rasûlü'nü arıyorlardı.

Ali uyurken Ebûbekr geldi. Yatamn Peygamber (s.a.a) olduğu-nu samyordu. Ali kendisine dedi ki: "Allah'm Peygamberi (s.a.a) Meymûne kuyusuna doğru yola çıktı; yetiş ona!"

Ebûbekr yola koyuldu ve Peygamber (s.a.a) Me mağaraya sı-ğındı. Bu sirada Ali, tıpkı Allah'm Rasûlü gibi, taş yağmuruna tu-tuldu! Acıdan kıvranıyordu.

Ali başını elbisesine sokup sabaha kadar çıkarmadı. Sonra başını elbisesinden çıkarınca, müşrikler: "Sen hakikaten aşağılık birisin! Biz senin adamını taşlardık da hiç kıvranmazdı. Sen ise hemen kıvrandın; bu hoşumuza gitmedi." dediler.

7-  (Rasûlullâh) insanlarla birlikte Tebuk gazvesine çıkıyordu. Ali: "Ben de seninle gelebilir miyim?" demişti. Allah'm Peygamberi (s.a.a) "hayir!" deyince Ali ağlamaya başladı... Bunun üzerine Allah'm Rasûlü şöyle buyurdu:

"Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamında olmak istemez misin? Ama benden sonra pey-gamber değilsin! Sen yerime benim halîfem olmadan gitmem uygun degil!"

8-Allah'm Rasûlü (s.a.a) onun hakkında şöyle buyurmuştu: "Sen, benden sonra bütün mü'minler için benim velimsin!"

9-  Allah'm Rasûlü (s.a.a) mescidin bütün kapılarını kapatıp yalnız Alininkini açık bıraktı. Bundan dolayı mescide cünüp olarak da girme imkanına sahipti. Zaten yolu oradan geçiyordu ve başka yolu yoktu.

10-   Allah'm Rasûlü (s.a.a) (onun hakkmda); "Ben kimin mevlâsı isem, onun mevlâsı Ali'dir!" buyurdu.

96..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Allah Teâlâ Kur'ân'da bize onlardan (Hudeybiye günü ağaç altında Peygamber (s.a.a)'e biat edenlerden) razı olduğunu, kalple-rinde ne varsa bildiğini haber veriyor. Pekiyi, onlara daha sonra darıldığını biliyor muyuz?

Ömer bir gün bir kişi hakkında "Izin ver yâ Rasûlallâh, şunun boynunu vurayım!" dediğinde Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyur-muştu: "Gerçekten bunu yapar mısın!? Nereden biliyorsun; belki Allah (c) Bedr'e katılanların durumunu bilip "Dilediğinizi yapın!" bu-yurmuştur!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizin tamamını Yahyâ b. Hammâd kanalıyla Ahmed (I, 330-331), Hâkim (111,132-133), Taberânî ve el-Har-zemî (s. 125-127) rivâyet ediyor.

Ayrıca bu faziletlerden sadece üçüncüsünü Hâkim (III, 135), döıdüncüsünü Ibn Sad (III, 21), Ibn Abdilbeıı (III, 28, IV, 283) ve el-Harzemî (s. 58); biraz değişik bir metinle Tirmizî (menaqib, 20), et-Tabeıi(l. 537) ve Ibn Ebil-Hadîd (XIII, 224), altıncısını Ebû Dâvûcl et-Tayâlisî ile Hâkim (III, 4), sekizincisini Ebû Dâvûd et-Tayâlisî (Ibn Abdilberr, III, 28) ve dokuzuncusunu ise Müellifimiz (41-42 nolu hadisler) ile Tirmizî (menaqib, 20) aynı yoldan rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri gayet siqa. Ama Nâşir, senedde yer alan Ebû Belc Yahyâ b. (Ebi) Süleym yüzünden hadisimizi hasen sayıyor. Oysa Ebû Belc; Yahyâ b. Ma'în, Yezîd b. Hârûn, Ibn Sa'd, Müellif, Ebû Hâtim, Dâraqutnî, Ebül-Feth el-Ezdî, Hâkim, ez-Zehebîvb. tarafından sika ve saduq sayılıyor.1

Buna mukabil Ehl-i Beyt'e olumsuz yaklaşımıyla ünlü el-Cüzcânî, Ahmed ve Buhârî pek hoşlanmıyorlar bu râvîmizden. Se-bebi belli değil; ama bizce asıl sebep, rivâyet ettiği bir takım ha-dislerden rahatsiz olmalari dışında başka bir şey değil! Yoksa hiç-biri, onun adaletine ve sadakatine bir şey diyemiyor.

Şu hâlde hadisimiz "hasen" degil, "sahih" bir hadis.* Zaten Hâkim hadisimiz için "isnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de ay-

1- İbn Sa'd, VII, 311; ez-Zehebî, IV, 384; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 305-306, et-Taqrîb: II, 409; Hâkim, II, 184, III, 4,134,135; el-Emînî, IX, 301

* İbn Teymiyye "Bu hadisin içinde Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) isnad edilmiş "yalan" olan lafızlar var!" (el-Minhâc: III, 8-9) diyerek "uydurma!" olduğunu ima ediyor ve örnek olarak da hadisin 7, 8 ve 9. maddelerini gösteriyorü!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....97

nen onayhyor. Ibn Abdilberr de aym isnad için şunları söylüyor:"Bu isnadın sahih ve râvîlerinin siqa olduğunda kimsenin şüphesi yok!"1

A Ç I K L A M A L A R

Abdullah b. Abbâs hazretlerinden rivâyet edilen bu hadis, I-mam Ali'nin faziletlerini toplayan en kapsamh ve zengin hadisler-den birisi. Bakahm bu hadisten neler öğreneceğiz:

a.  İmam Ali Allah ve Rasûlü'nü Seven, Allah'm Mahcup Etmeyeceği Bir İnsandır.

Bunu birinci maddeden anhyoruz. Bu konuda aynntih bilgi 8-22 nolu hadislerimizin açıklamalarında, "a" şıkkında geçti.

b. Allah'm Rasûlü Ebûbekr'i Hacc Emirliğinden Azledip Yerine Ali'yi Gönderdi.

Ikinci maddeden çıkardığımız bu konu hakkmda daha geniş bilgi, ilerde 71-75 nolu hadislerimizin açıklamalarında gelecek.

c.  İmam Ali (as)  Dünya ve Ahirette Rasûlullâh'ın Velisidir.

Üçüncü maddeden çıkarıyoruz bu hususu. Ancak İmam Ali'ye ait olan bu yiice fazilet, bir hayli kıskanılmış olacak ki; hem Ömer b. Hattâb2, hem de Osman b. Affân hakkmda da rivâyet edilmiş.3 Üstelik aynı kişiler tarafındanü!

Câbir b. Abdillâh gibi Ehl-i Beyt'e yakınlığıyla tanınan büyük bir sahâbîye isnad edilen bu rivayetlerin senedinde birbirinden çürük iki râvî var: Biri Talha b. Zeyd el-Quraşî, öteki ise Abîde b. Hassan el-Anberî.4 Her ikisi için de "hadis uydurur!" deniyor. Dolayısıyla bu rivâyetler tamamen uydurma.5

1- el-İstîâb: IIIT 28

2- Ebû Ya'lâ, İbn Adiy vb. rivayet ediyor. bk. ez-Zehebî, II, 338

3- Hâkim, III, 97, Ebû Ya'lâ, İbn Adiy, İbn Hıbbân ve İbn Asâkir rivâyet ediyor. (İbn Hamze, el-Beyân: III, 5; ez-Zehebî, II, 338-339)

4- ez-Zehebî, II, 338-339, III, 26; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,360; el-Münâvî, IV, 302

5- el-Münâvî, IV, 302; Hût el-Beyrûtî, Esna'l-Metâlib: 138 Buna ragmen Hâ-kim'in "isnadı sahih!" demesi cidden garip! Zaten ez-Zehebî de gerekli itirazı

98..el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

d.  Hz. Hatîce'den Sonra İlk İman Eden Hz. Ali'dir.

Bu fazileti dördüncü maddeden anlıyoruz. Ancak burada bir hata olduğunu; doğru rivâyette "Hatîce'den sonra" kaydının bu-lunmadığını daha önce gördük.1

Buna ragmen hadisimiz bu haliyle bile, erkeklerden Islâm'ı ilk kabul edenin Imam Ali olduğu konusunda yeterince açık.

e.  Hz. Ali Ehl-i Beyt'i Oluşturan Fertlerdendir.

Hadisimizin beşinci maddesinden anlıyoruz bu hususu. "Kisâ" hadisi denen bu hadis hakkında daha önce yeterince bilgi verildi.2

f.  Hz. Ali Rasûlullâh'ın Yoluna Canını Feda Edecek Kadar İnançlı ve Yüreklidir.

Bu fazileti hadisimizin altıncı maddesinden anlıyoruz. Gerçek-ten de Imam Ali'nin (a.s) bu yaptığı çok büyük bir fedakarlıktır. Çünkü bu esnada "Muhammed" sanılıp öldürülebilirdi. Zaten bu yüzden Baqara sûresinin 207. ayetiyle ödüllendiriliyor.3

Hâkim (III, 4) ile el-Harzemî (s. 127) İmam Ali (Zeynelâbidîn) b. Hüseyin'den (a.s) şu sözü rivayet ediyor: "Allah'ın rızasını kazan-mak için canını ilk feda eden Ali b. EbîTâlib'dir."4

g.  Hz. Ali, Allah'ın Rasûlü Yanında Mûsâ Yanında Hârûn'un Makamına Sahiptir; Ancak Peygamber Değildir.

Hadisimizin yedinci maddesinde geçen bu yüce fazilet hak-kında ayrıntılı bilgi ilerde 43-61 nolu hadislerin açıklamalarında gelecek.

yapmış.

Bu konuda Osman b. Affân'a izafe edilen bir rivâyet daha var ki o da ta-mamen uydurma! (Bezzâr rivâyet ediyor. el-Emînî, IX, 302-303)

1-sh. 46-47'yebk.

2-sh. 83-86'yabk.

3- Ayetin Suheyb er-Rûmî hakkında indiğini ifade eden rivâyet de var. Ancak bu rivâyet ayetin bütünlüğüne ve ifade ettiği anlama uymuyor! bk. Hâkim, III, 398; İbn Kesîr, I, 247; es-Süyûtî, el-Lübâb: 34-35; er-Râzî, V, 223; Elmalılı, II, 734

4- Hakîm b. Cübeyr (bk. sh. 75) dolayısıyla isnadı hasen bir hadis.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)....99

h. Hz. Ali Allah'm Rasûlü'nden Sonra Bütün Mü'minlerin Velîsidir.

Sekizinci maddeden anhyoruz bu hususu. Ilerde 86-87 nolu hadislerimizin açıklamalarında bu konuyu ele alacağız.

i. Allah'm Rasûlü Mescidin Turn Kapilarmi Kapatip Yalmz Alininkini Açık Bıraktı.

Hadisimizin dokuzuncu maddesinden çıkardığımız bu konu hakkinda, ilerde, 37-42 nolu hadislerin açıklamalarında geniş bilgi verilecek.

j. Hz. Ali Bütün Mü'minlerin Mevlâsıdır.

Hadisimizin son maddesinden anladığımız bu fazilet hakkinda ise, yine ilerde, 77-85 nolu hadislerin açıklamalarında yeterli bilgi verilecek.

NOT: Hadisimizin son kisimlannda "hadîs-i kudsî" olarak ge-çen ve Bedr savaşına katılanlar hakkinda söylenen "Dilediğinizi yapm!" ifadesi yalm olarak düşünülürse, Kur'ân'ın temel esprisine; yapilan her şeyin karşılığının verileceğini belirten ayetlere aykırı olduğundan reddedilmesi gerekir!

Hadisi bazi durum ve şartlarla izah edersek samrim mesele kal-maz. Mesela "Siz dilediğinizi yapın; bütün yaptıklarınızdan ha-berdarım!" anlamına almak mümkün olduğu gibi, "Ben zaten siz-leri sizden daha iyi biliyorum; siz Allah ve Rasûlü'nü üzecek işler yapmazsınız. Hata ile bir şey yaparsanız sizi bağışlarım!" anlamına da almabilir.

Ama bütün bunlar, yine de Bedr'e katılmış, Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) verdiği sözleri hiçbir zaman unutmamış sahâbîler hakkın-dadır. Aksi hâlde, Bedr'e yada ağaç altındaki biata katılmış; ama sonra biatının gereğini unutmuş kişiler için de bu sözü geçerli sanmak hem Kur'ân dini ile alay etmektir, hem de Allah'a (c) ifti-radır.

100....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..101

"FERAC" HADİSLERİ

24. İmam Ali (r) diyor ki:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) bana dedi ki: "Sana, söylediğin-de / okuduğunda -bağışlanmış olmanla birlikte- (tekrar) bağışlanaca-ğın birkaç kelimeyi sana öğretmemi istemez misin?:

"Halim ve Kerim olan Allah'm dışında hiçbir tanrı kabul etmiyorum. Büyük ve çok yüce olan Allah'm dışında hiçbir tanrı tanımıyorum. Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ali b. Sâlih kanalıyla Ahmed (I, 92), Abd b. Humeyd, Ibn EbîÂsım, Taberânî ve Ibn Hıbbân rivâyet edi-yor. (Nâşir, 47)

Hadisin Durumu: Nâşir, senedinde bulunan Abdullah b. Selime el-Murâdî yüzünden, hadisimizi zayıf gösteriyor. Oysa Abdullah ga-yet siqa ve saduq bir râvî. Sadece ömrünün sonlarına doğru hâfıza zayıflığına maruz kalmış.1

Şu hâlde hadisimizin isnadı en azından hasen.

25. İmam Ali'den (r):

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ali! Sana kurtuluşu-na / rahatlamana vesile olacak birkaç kelime öğretmemi istemez misin?:

"Çok yüce ve büyük olan Allah'm dışında hiçbir tanrı kabul etmiyorum. Yedi kat göğün ve büyük arşın rabbi olan Allah'ı her tür noksanlıktan tenzih ederim. Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 24 nolu Hadisin tahrîci ve durumuyla aym.

1 - ez-Zehebî, II, 431; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 397-398; el-Aynî, III, 177

102....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

26. İmam Ali'den (r):

Yukardaki metinde olduğu gibi, "... kurtuluşuna/ rahatlamana vesile olacak birkaç kelime..." lafızlarıyla rivâyet ediliyor.

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Isrâîl kanalıyla Ahmed (I, 158), Hakim (III, 138), İbn EbîÂsım, el-Harzemî (s. 357) rivâyet ediyor. (Nâ-şir, 47)

Hadisin Durumu: Hadisimiz bu isnadıyla, râvîlerinin tamamı si-qa. Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şam-lı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

27. İmam Ali'den (r):

Aynen 25 nolu hadisin metni gibi rivâyet ediliyor. Hadisin Tahrîci ve Durumu: 26 nolu hadisimiz ile aym.

28. İmam Ali'den (r):

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) bana demişti ki: "Sana, okuduğunda -her ne kadar zaten bağışlanmış birisi olsan da- (tekrar) bağışlana-cağın birkaç kelime öğretmemi is-temez misîn?:

"Çok yüce ve büyük olan Allah'ın dışında hiçbir tanrı kabul etmiyorum. Halim ve Kerim olan Allah'ın dışında hiçbir tanrı tanımıyorum. Büyük arşın rabbını her tür noksanlıktan tenzih ede-rim. Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 26 nolu hadisimiz ile aym.

29. İmam Ali'den (r):

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) bana şöyle demişti: "Sana, her ne kadar bağışlanmış olsan da, okuduğunda (tekrar) bağışlanacağm bir duayı öğretmemi istemez misin?:

"Çok yiice ve biiyiik olan Allah'm dışında hiçbir tanrı kabul etmiyorum. Halim ve Kerim olan Allah'm dışında hiçbir tanrı tanımıyorum. Allah'tan başka (ger-çek) ilâh yok! Büyük arşın rabbı olan Allah'i her tür noksanhktan tenzih ederim."

Müellif diyor ki: "Ebû Ishaq es-Sebî'î, Hâris'ten sadece dört hadis almıştır ki bu hadis onlardan değil! Bu hadisi burada rivâ-yet etmemizin sebebi ise, Huseyn b. Vaqid'in (Ebu Ishaq'tan ri-vâyette bulunurken) Isrâîl ile Ali b. Sâlih'e ters düştüğünü gös-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..103

termektir.

Hâris el-A'var, hadiste hâfızası o kadar da sağlam biri değil. Âsım b. Damra ondan daha elverişli."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Huseyn b. Vaqid kanalıyla Tirmizî (deavât, 80), Müellif (el-Yevm vel-Leyle'de), Taberânî ve Hatîb el-Bağdâdî rivâyet ediyor. (Nâşir, 48-49)

Hadisin Durumu: Senedinde yer alan ve bu rivâyeti Hz. Imam-dan nakleden Hâris b. Abdillâh el-A'var dolayısıyla hadisimizi zayif gösterme teşebbüsleri var.

Oysa Hâris, Muhammed b. Sîrîn, Yahyâ b. Ma'în, Ahmed b. Sâ-lih el-Mısrî, Müellif ve Ebûbekr b. Ebî Dâvûd tarafından siqa ve gii-venilir kabul ediliyor. Şamlı ez-Zehebî de "Tâbiîn ulemasının bü-yüklerinden!", "Ilim havzalanndan birisi!" olduğunu söylüyor.

Buna karşılık zayıf sayanlar da yok değil! Fakat Âmir eş-Şa'bî ile Ali b. el-Medînî'nin "yalancı!" demeleri çok tuhaf!

Kuşkusuz, ona "zayıf" yada "yalancı!" diyenlerin gerekçelerini bi-liyoruz: Hâris çok sıkı bir Ehl-i Beyt dostu. Aym zamanda Hz. İ-mam-m özel arkadaşlarından. Kitaplarda, Sıffîn muharabesinde Ali'nin (a.s) yanında yer aldığı belirtiliyor.1 Anlaşılan Hâris'in bu kimliği eş-Şa'bî ile İbn el-Medînî gibilerini pek açmamış galiba! Şayet Muâviye'nin, mel'un Yezîd'in yanında yer alsaydı, bu yargıya varmazlardı!

Böyle temiz bir insana, Hz. İmam'ın (a.s) en yakın dostuna "ya-lancı!" diyen Ali b. el-Medînî'ye bir şey olmuş mu bilmiyoruz; ama eş-Şa'bîbu yaptığının cezasını ömrünün sonlarına doğru çekmiş!2

İbn Sa'd da sırf yukardaki kimliği dolayısıyla "Na-hoş düşünce-leri var! Rivâyetlerinde zayıf!" diyor Hâris için. (Bu ifade, Hâris'in aslında İbn Sa'd'a göre de saduq birisi olduğunu gösteriyor. "Rivâ-yetlerinde ..." demesi bundan.) Sormak lazım İbn Sa'd'a: "Hâris'in şu na-hoş düşünceleri neymiş! Ali'yi sevmek mi? Ehl-i Beyt gemi-sine binmiş olması mı? Yoksa İbn Sa'd'ın dostu, azgın çetenin rei-si Muâviye'ye kılıç çekmesi ... mü?" Bizce bunların hepsi İbn

1- İbn Ebil-Hadîd, III, 190,191, 203

2-  İbn Abdilberr'in "Câmiu Beyân'il-'İlm"inden naklen, Şerafuddîn, el-Mu-râcaât: 88

104....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Sa'd'a göre "na-hoş!" şeyler.*

ez-Zehebî'nin anlattığına göre Âmir eş-Şa'bî, Hâris'i hem ya-lancılıkla suçlar, hem de ondan rivâyet etmeye devam edermiş! ez-Zehebî buradan hareketle, eş-Şa'bî'nin Hâris'i rivâyetlerinde / hadiste değil, "görüşlerinden" dolayı tekzib etmiş olduğu sonucu-na varıyor.1

Bütün bunlardan sonra Hâris'in "siqa" ve "saduq" bir râvî ol-duğu anlaşılıyor. Pekiyi hiç mi eksiği yok? Müellifimiz ile Ebû Hâ-tim "biraz hâfıza zayıflığından" bahsediyor. Böyle râvîlerin hadisle-ri ise, gerçeklere ters düşmedikçe, aynı konulu diğer sahih rivâyet-lere uyum sağladığı sürece "hasen" sayılır.

Şu hâlde hadisimizin isnadı en azından hasendir.

AÇI KLAliALAR

Bu hadislere kurtuluşa erme, rahatlama anlamında "ferac ha-disleri" denir. Söz konusu hadisler şu sahâbîlerden de geliyor:

1. Abdullah b. Abbâs: Hadisini Ahmed (I, 228, 254, 339, 356), Buhârî (deavât, 27, tevhîd, 22, 23), Muslim (duâ, 83), Tirmizî (deavât, 39) ve İbn Mâce (duâ, 17) rivâyet ediyor.

2. Zeyd b. Erqam: Hadisini Taberânî ile Hâfız Âsımî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 32)

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bu duayi Imam Ali'ye ne zaman öğ-rettiği buradaki hadislerde belli değil. Ancak yukardaki Zeyd hadi-si, bunun "Ğadîr-Humm"da vuku bulduğunu açıkça ifade ediyor.

"Ferac Hadisleri"nden çıkaracağımız sonuçlar şunlar:

a. Hadisler Hz. Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in Ma'sûm Olduklarına Delildir.

Hadislerimizde geçen "bağışlanmış birisi olmanla birlikte..."

* İbn Sa'd'ın et-Tabaqât'ına; bir Ehl-i Beyt'e yakınlığıyla bilinen -özellikle Kûfeli- râvîlere, bir de Muâviye gibi kan dökücü yöneticilere yataklık yaptıkları bilinen Şamlı, Basralı, hatta bir kısım Medineli ve Mekkeli râvîlere bakın; bakın da İbn Sa'd'ın yaklaşımlarını bir karşılaştırın / değerlendirin.

1- Hâris el-A'var hakkında bk. İbn Sa'd, VI, 168; ez-Zehebî, I, 435-437; Şera-fuddîn, a.g.e. 88-89

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..105

kaydi, Hz. Imam'in önceden bağışlanmış, hiçbir günahı olmayan, tertemiz birisi olduğunu ifade ediyor. Bu da onun ma'sûmiyeti an-lamına geliyor. Cümlenin akışı buna şahit.*

Bu kayıt hem yukardaki 24, 28 ve 29 nolu hadislerimizde, hem de Zeyd b. Erqam'm rivâyetinde var.

b. "Ferac" Duası Ehl-i Beyt Camiasmda Meşhur Bir Duadır.

Peygamber (s.a.a) Efendimizin Ali'ye (a.s) öğretmiş olduğu bu dua, Ehlisünnet hadis klasiklerinde de yer alıyor olmasına ragmen, özellikle Ehl-i Beyt camiasmda daha çok şöhret olmuş; her fırsatta okunan, bütün dertlerin, sıkıntıların ardından dile getirilen bir dua haline gelmiş. Bütün mü'minler bu duayı arada bir de olsa içine kazıyarak okumalı.

* Ali ve Ehl-i Beyt'in ma'sûmiyeti hakkında "Ehl-i Beyt Kimdir?" bölümünün sonlarına bk. (sh. 88 vd.)

106....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..107

ALI'NIN KALBI İMAN VE HİDÂYET NURUYLA DOLUDUR


30. Ali b. Ebî Tâlib (r) Anlatıyor:

"Peygamber (s.a.a)'e Kureyş kabilesinden birtakım insanlar gelip "Ey Muhammed! Bizler senin komşuların ve müttefiklerin o-luyoruz. Kölelerimizden bazıları, dine ve fıkha hiçbir rağbetleri yokken, malımızdan ve mülkümüzden çıkıp (size) kaçmışlar; onla-rı bize teslim et!" dediler.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ebûbekr'e (bakıp): "Ne dersin?" diye sor-du. Ebûbekr: "Doğru söylüyorlar; onlar senin komşuların ve müttefiklerin!" deyince, Peygamber'in (s.a.a) mübarek yüzü değiş-ti.

Bu defa Ömer'e (dönüp): "Sen ne diyorsun?" buyurdu. Ömer de: "Doğru söylüyorlar; onlar senin komşuların ve müttefiklerin!" deyince yüzü tekrar değişti ve sonra şöyle buyurdu:

"Ey Kureyş topluluğu! Vallahi, Allah size içinizden, kalbini ima-nı dolayısıyla denetimi altma aldığı birisini gönderecek; o da Al-lah'ın dini(nin selameti) için sizin boynunuzu vuracak!"

Bunun iizerine Ebubekr: "0 ben miyim yâ Rasûlallâh?!" dedi. Allah'ın Rasûlü (s.a.a): "Hayır!" buyurunca, Ömer atıldı ve "Ya ben miyim yâ Rasûlallâh?!" deyince, yine: "Hayir!" dedi ve: "Bilâkis şu ayakkabı(mı) tamir edenl" buyurdu.

0 sırada Rasûlullâh (s.a.a) bir ayakkabısını tamir etmesi için Ali'ye vermişti."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Rib'î'den itibaren Ibn Ebî Şeybe (9130. htm), Ahmed (I, 155), Tirmizî (menaqib, 19), Ebû Dâvûd (cihâd, 136), el-Harzemî (s. 128, 142) vb. değişik yollardan rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Senedde yer alan tüm râvîler siqa. Dolayısıy-

108....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

la hadisimiz isnad bakımından, hem de Müslim'in şartlarına göre sahih. (Bunun benzeri bir rivâyet için 152 nolu hadisimize bakınız.)

31. Ali b. Ebî Tâlib (r) anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) beni genç yaşta Yemen'e gönderiyor-du. Ona dedim ki: "Yâ Rasûlallâh! Sen beni aralarında olaylar ol-muş bir topluma gönderiyorsun; üstelik henüz genç yaştayım!"

Bunun üzerine şöyle buyurdular: "Şüphesiz Allah senin kalbini hidayet edecek, dilini sabit kılacaktır!"

Ondan sonra, iki kişi arasında verdiğim hiçbir hükümde şüp-heye düşmedim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süleymân b. Mihrân el-A'meş kana-hyla İbn EbîŞeybe (9130. htm), Vakî' b. Cerrâh, İbn Sa'd (II, 337), Ahmed (I, 83), Ibn Mâce (ahkâm, 1), Ebû Ya'lâ, Bezzâr, Hâkim (III, 135), BeyheqT, el-Harzemî (s. 83) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 50-51)

Hadisin Durumu: Hadisimizin mevcut râvîlerinin tamamı gayet siqa. Üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Ancak sene-din baş tarafında, Imam Ali ile Ebûl-Bahterî Saîd b. Fîrûz arasında kopukluk var. Hadisçiler, Ebûl-Bahterî'nin Ali'den hadis duyacak kadar büyük olmadığını, hatta ona yetişemediğini söylüyorlar.1

Bu şekliyle hadisimizin isnadı, söz konusu kopukluk yüzünden zayıf; ama Imam Ali'den daha başka yollardan da gelmiş oldu-ğundan sahihtir. Herhalde Hâkim bu yüzden "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

32. İmam Ali (a.s) anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) beni Yemen'e gönderiyordu. Ona de-dim ki: "Sen beni benden daha yaşlı bir kavme gönderiyorsun; on-larla nasıl baş ederim!?"

Bunun üzerine şöyle buyurdular: "Şüphesiz, Allah senin kalbini hidayet edecek, dilini sabit kılacaktır!"

Ondan sonra (verdiğim) hiçbir hükümde şüpheye düşmedim." Hadisin Tahrîci ile Durumu: Tıpkı 31 nolu hadisimiz gibi.

1- ibn Sa'd, VI, 292-293; ez-Zehebî, IV, 494; Nâşir, 51

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..109

33. İmam Ali (a.s) anlatiyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) beni, aralarmda hüküm vermem için Yemen halkına gönderiyordu. Ona dedim ki: "Yâ Rasûlal-lâh! Be-nim hüküm verme konusunda hiçbir bilgim yok!"

Bunun üzerine mübarek elini göğsüme koyarak şöyle dua etti-ler: "Allahim! Onun kalbini hidayet et, dilini dogrult!"

Ondan sonra, herhangi bir oturumda, iki kişi arasında verdi-ğim hiçbir hükümde şüpheye düşmedim."

Müellif: "Şu'be'nin Amr b. Mürra'dan rivâyetinde Ebul-Bahterî diyor ki: "Bu hadisi bana Ali'den (r) dinleyen birisi haber verdi." diyor ve devam ediyor:

"Ebul-Bahterî Ali'den hiçbir şey duymamıştır."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Bu da tıpkı 31 nolu hadisimiz gibi. Ancak Müellifin işaret ettiği Şu'be hadisini Vakî' b. Cerrâh, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Ahmed (I, 136), Ebû Ya'lâ, Beyheqî vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 50-51)

34. İmam Ali (a.s) anlatiyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) beni genç yaşta Yemen'e gönderiyor-du. Ona dedim ki: "Yâ Rasûlallâh! Henüz genç birisi olmama ragmen sen beni aralarmda hüküm vermem için benden daha yaşlı bir topluma gönderiyorsun; oysa benim kadihk konusunda hiçbir bilgim yok!"

Bunun uzerine elini göğsümün uzerine koyarak şöyle buyurdu: "Şüphesiz, Allah senin kalbini hidayet edecek, dilini sabit kilacak-tireyAli!

Sana birbiriyle davali iki kişi ğeldiğinde, birincisini dinlediğin gibi, ikincisini de dinlemeden sakm aralannda hüküm verme! Boyle yaparsan, hüküm vermen senin için daha kolay hâle ğelir."

Ondan sonra, hüküm verirken hiçbir müşkülle karşılaşma-dım."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "...Simâk b. Harb - Haneş b. Mu'te-mir - Imam Ali" yoluyla Ishaq b. Râheveyh, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Vakî' b. Cerrâh, İbn Sa'd (II, 337), Ahmed (I, 111, 149, 150), Ebû Dâvûd (qadâ, 6), Tirmizî (ahkâm,), Hâkim (IV, 93), Ebû Ya'lâ, İbn

110....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Adiy, et-Tahâvî (14. htm), Beyheqî vb. rivâyet ediyor. (ez-Zeyle'î, Nasb'ur-Râye: IV, 60-61; Nâşir, 51)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedinde Simâk ile Haneş var. Bunların ilki Muslim râvîlerinden. Kendisini Yahyâ b. Ma'în, Müelli-fimiz, Ahmed el-lclî, Ebû Hâtim, Hâkim ve Ibn Hıbbân siqa sayıyor. Buna karşılık ömrünün sonlarına doğru hâfızası zayıfladığı için za-yıf diyenler de var.1

Haneş de saduq ve güvenilir bir râvî; ancak onun hâfızasında da biraz zayıflık var.2

Böyle râvîlerin hadisleri, gerçeklere; konuyla ilgili diğer sahih rivâyetlere aykırı olmadıkça en azından hasen sayılır. Zaten Tirmizî ile Nâşir "hasendir" diyor. Hatta diğer rivâyetlerle destek-lendiği için "sahih" demek bile mümkün. Nitekim Hâkim "Isnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

35. Hz. Ali (a.s) anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) beni Yemen'e gönderiyordu. Ona de-dim ki: "Yâ Rasûlallâh! Sen beni, aralarında hüküm vermem için benden daha yaşlı bir topluma gönderiyorsun!"

Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Allah senin kalbini hîdayet e-decek, dilini sabit kılacaktır!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Isrâîl'den itibaren değişik yollardan Vakî' b. Cerrâh, İbn Sa'd (II, 337), Ahmed (I, 88, 156), et-Tahâvî (14. htm) ve Bezzâr rivâyet ediyor. (ez-Zeyle'î, IV, 61)

Hadisin Durumu: Senedde, hadisimizi Imam Ali'den rivâyet eden Hârise b. Mudarrib var. Bunun dışında kalan tüm râvîler ga-yet siqa. Hârise de Yahyâ b. Ma'în, Ahmed, Ibn Hıbbân ve Ibn Hacer tarafından siqa sayılıyor. Hâkim ile ez-Zehebî de Hârise'den gelen hadislerin isnadı için "sahihtir" diyerek, onun güvenilir bir râvî olduğunu ifade ediyorlar.3 Bunlara karşı "zayıf" diyen kimse

1- ez-Zehebî, II, 232-234; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 428-429, et-Taqrîb: I, 320; Şemsülhaqq, II, 460-461 Ayr. az sonra gelecek açıklamalarımızın başına ve 62 nolu hadisimizin durumuna da bk.

2-sh. 30'abk.

3- ez-Zehebî, I, 446; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 372, et-Taqrîb: I, 149; Hâkim, II, 143

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..777

yok.

Şu hâlde hadisimiz gayet sahih bir hadis. Onun için Bezzâr "Bu konuda Ali'den gelen isnadlar arasmda en giizeli bu!" diyor. 0 za-man Nâşir'in sadece "hasen bir hadis" demesi yetersiz!

36. İmam Ali (a.s) anlatiyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) beni Yemen'e gönderiyordu. Ona de-dim ki: "Yâ Rasûlallâh! Sen beni yaşlı başlı insanlara gönderiyor-sun; isabetli karar veremeyeceğimden korkarım!"

Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Şüphesiz, Allah senin (Mini sa-bit kilacak, kalbini hidayet edecektir!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Şeybân kanalıyla Ibn Sa'd (II, 337), et-Tahâvî (14. htm) ve Ebû Ya'lâ rivâyet diyor. (Nâşir, 54)

Hadisin Durumu: Amr b. Hubşî dışında, hadisimizin bütün râvî-leri gayet siqa. Amr ise Ibn Hıbbân ile Ibn Hacer tarafindan siqa ve makbul sayilan bir râvî. Yani vasat bir râvî.1 0 hâlde hadisimizin isnadı en azindan hasen.

A Ç I K L A M A L A R

Yukardaki hadisler, İmam Ali'den "... Simâk - Ikrime - Ali" kanalıyla Ibn Hıbbân tarafindan da rivâyet ediliyor.2 Simâk her ne kadar siqa ve saduq bir râvî ise de Ikrime'den yaptığı rivâyetler e-leştiriliyor. Fakat durumuna göre Hâkim, ez-Zehebî ve hatta Tirmizî, bu yolla gelen hadislere bile "isnadi sahih" diyebiliyor.3 Öyleyse biz, bu rivâyetin isnadı için en azindan "hasendir" diyebili-riz.

Hz. Imam'in (a.s) çok büyük bir faziletini konu edinen bu hadis, Peygamber (s.a.a)'den başlıca şu sahâbîler kanalıyla da rivâ-yet ediliyor:

1. Abdullah b. Abbâs: Hadisini Hâkim (IV, 88) rivâyet ediyor ve "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 314, et-Taqrîb: II, 73

2- ez-Zeyleî, IV, 61

3-  ez-Zehebî, II, 233-234; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 320; Hâkim, II, 269; Tirmizî: tef. Baqara, 11

112....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

de aynen onaylıyor.

2. Bürayde el-Eslemî: Hadisine Nâşir (s. 52) yer veriyor.

3. Ebû Rafi' el-Qıbtî: Hadisine Nâşir (s. 52) yer veriyor.

Hadis-i şerif, Imam Ali'ye ilişkin büyük faziletler ve kadılıkla alâkalı temel düsturlar ihtiva ediyor; şöyle ki:

a. Hz. Ali'nin Kalbini Allah Hidayet Etmiştir.

Hadiste geçen "Allah senin kalbini hidayet edecek..." cümle-sinden anlıyoruz bu hakikati. Bundan maksat, bazılarının sandığı gibi, Allah'ın o kalbe hidayet vererek iman etmesini sağlamak de-ğil, zaten iman etmiş bir kalbi hidayet etmektir. Bunun anlamı ise Yüce Yaratıcının (c) Ali'nin kalbini sürekli denetimi altında tutup yönlendirmesi, istikamet vermesi demektir.

Burada "kendisine hidayet verilen kalp" ile "sürekli hidayet e-dilen kalp" birbirine karıştırılmamalı. Bunlardan birincisi, kendisine iman için gerekli şartların hazır hale getirildiği bir kalbi, ikincisi ise, zaten iman etmiş; üstelik Allah tarafından sürekli denetlenen, Allah'ın kılavuzluğu ve rehberliği altında bulunan bir kalbi ifade ediyor. Hadislerimizde geçen hidayet ikinci anlamda kullanılıyor.

Her zaman Allah'ın denetimi ve rehberliği altında bulunan bir kalbin tamamen pak ve tertemiz olduğu aşikardır. Böyle kalpler ise Peygamberlere ve gerçek imamlara yaraşır. Zaten Kur'ân'da1 müspet anlamda kullanılan "imam" kavramının yanında "Allah'ın hidayet ettiğine" de yer veriliyor. Demek ki "imam" Allah'ın yön-lendirdiği bir kalbe sahip kişidir.

30 nolu hadisimizde geçen "... kalbini imam dolayısıyla imti-han ettiği..." ifadesi de aynı anlamda. Buradaki "imtihan" kelime-sini de yanlış anlayarak "deneme, sınama" gibi anlamlar verenler var. Oysa bu kavramın "tedbir, idare, denetleme ve kontrol altında tutma" vb. anlamları da var Arapça'da.2 Bu yüzden biz "... imanı dolayısıyla denetimi altına aldığı..." şeklinde çeviri yapmayı uygun bulduk.

1- Enbiyâ: 73, Secde: 24

2- Komisyon, el-Mu'cem'ul-Vasît: "m-h-n" maddesi. Diğer sözlüklerin de ay-nı maddesine bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..113

Demek ki Hz. Imam'in kalbi zaten iman ile dolu olduğu için, ona bir liituf olsun diye, siirekli denetim altmda tutulup korunuyor. Ve bunu Yüce Yaratıcı yapıyor. Allah'm sürekli koruyup kolladığı, denetimi altmda tuttuğu bir kalpte eğrilik, yamukluk, en ufak bir sapma veya yanlış bulmak hiç mümkün mü? Böyle bir kalbin sa-hibi elbette bütün bunlardan uzak ve tertemiz olur.

Hz. Ömer'in rivayetine göre Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'nin imam hakkında şöyle buyuruyor: "Terazinin bir kefesine yer ve ğökler, öbür kefesine de Ali'nin imam konsa; Ali'nin imam ağır ğelir!"1

b.  Hz. Ali'nin Dili Sadece Doğruyu Söyler.

Hadislerimizde geçen "Allah ... dilini sabit kılacaktır!" vb. ifade-ler bunu gösteriyor. "Sabit kılmak" kavramı sabitleştirmek, sag-lam yapmak, istikrar vermek, tespit etmek ve sağa sola, ileri geri kaydirmamak ... gibi anlamlara geliyor. Durum böyle olunca, ha-disimizden Allah Teâlâ'nın Ali'nin dilini iyice sabitlestirip sağa sola kaydırmayacağı, sürçmesine meydan vermeyeceği anlaşılır.

Burada hiç kuşkusuz, sadece dildeki telaffuz düzgünlüğü akla gelmemeli. Asıl akla gelmesi gereken husus, Allah'm sabit kıldığı o dilin, Allah ve Rasûlü'nün irâdesine aykırı, yalan yanlış şeyler söylemeyeceği, o ağızdan Islâm adına hiçbir zaman yanlış hüküm, karar çıkmayacağıdır.

Hz. Imam'ın (a.s) "Ondan sonra verdiğim hiçbir hükümde şüpheye düşmedim!" demesi bunu açıkça göstermiyor mu?

c.  Hadisler Hz. Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in Ma'sûm Olduklarına Delildir.

Hadislerimizi yukardaki açıklamalar ışığında tekrar gözden geçirirseniz bu sonucu çıkarmakta zorlanmazsınız. Bir kalp düşü-nün... Allah Teâlâ onu sürekli koruyup kolluyor, denetimi altmda tutuyor ve ona rehberlik ediyor. Yine bir dil düşünün ki, Allah tara-fından sabitleştirilmiş olup, yanlış söylemesine, Kur'ân'a aykırı ka-rarlar almasına fırsat verilmiyor.

Böyle bir kalbe ve o derece düzgün bir dile sahip olan birisinin yanlış yapması, Islâm'a aykırı fetva vermesi, Allah ve Rasûlü'nün

1- bk. el-Harzemî, 131

114....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

irâdesine ters düşen bir söz söylemesi... hiç mümkün mü!? Böyle birisi, bir an bile olsa, Allah ve Rasûlü'nü üzen, onların rızasına ay-kırı bir davranışta, bir beyanda bulunabilir mü?

Böylesine tertemiz olan birisine, sizler hangi kelimeyi uygun görürsünüz bilmem; ama bulup buluşturacağınız kelime, hiçbir zaman "ma'sûm" kavramının ifade ettiği alanın dışına çıkmaya-caktır.*

d.  Hz. Ali, Ümmet İçin Allah'ın Rasûlü'nden Sonra En Yetkili Kişidir.

Kitabımızın 30 nolu hadisinde geçen "Allah size içinizden ... bi-risini gönderecek; o da Allah'in dini(nin selameti) için sizin boynu-nuzu vuracak!" ifadesinden1 kastın Imam Ali olduğunda herhalde kimsenin kuşkusu yok! Hadis, Ali (a.s) için o kadar yüce bir fazileti konu ediniyor ki; Ebûbekr ile Ömer bile bu fazilete nail olmak için adeta can atıyor.

Söz konusu görevi icra edecek kişinin, Allah tarafından gönde-rileceği / tayin edileceği ve Allah'in dininin selameti için gerekirse kavgaya gireceği açıkça belirtiliyor. Böyle birisinin Allah'in Rasûlü'nden sonra, bu ümmetin en yetkili kişisi olması gerekir. Aksi hâlde bu işi asıl yetkilisi varken ondan izinsiz yapmak, anarşi ve kargaşaya yol açar. Izin alarak yapsa, bu defa fazilet talimatı veren amire ait olur; memura değil. Oysa hadisimiz Hz. Ali'nin bu işi hiç kimseye danışmadan, tek başına yapacağını ve dolayısıyla bu konuda tarn yetki sahibi olduğunu ifade ediyor.

e.  Davalarda İki Tarafı Dinlemeden Karar Vermek Caiz Değildir.

Kitabımızın 34 nolu hadisi bu konuda yeterince açık. Adaletin ve taraflardan hiçbirine zulmetmeden davayı sonuçlandırmanın yolu budur. Böyle yapılmazsa, taraflardan birine zulüm ve haksız-lıkta bulunmamiz kaçınılmaz olur. Öyleyse davalı ile davacının eşit şartlar dahilinde dinlenmesi ve böylece anlaşmazlığın sona erdi-rilmesi gerekir.

* Ehl-i Beyt'in masûmiyetini ifade eden diğer hadisler için bk. sh. 89 vd. 1- Aynı hadis yaklaşık lafızlarla Muttalib b. Abdillâh b. Hantab'dan da mürsel olarak rivayet ediliyor. bk. el-Harzemî (s. 136)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..115

116....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..777
 

"SEDD-I EBVAB" HADISLERI


 37. Zeyd b. Erqam'dan:

"Rasûlullâh'ın (s.a.a) ashâbından bazılarının mescide açılan kapıları vardı. (Bir gün) Allah'm Rasûlü şöyle buyurdu:

"Ali'nin ki dışında turn kapilan kapatm!"

Orada bulunan insanlar bu konuda ileri geri konuşunca, he-men doğruldu; Allah'a hamd ü senadan sonra şöyle devam etti: "Gelelim konuya; (Bilin ki) Alin'mki dışında bu kapilarm tamammi kapatmakla emrolundum. Bu hususta sözünü söyleyenler sö'yle-miş! Allah'a yemin olsun ki, bunları kendiliğimden açıp kapatma-dımî Aksine, sadece emrolundum ve emre tabi olduml"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Muhammed b. Ca'fer kanalıyla Ahmed (IV, 369), Saîd b. Mansûr, Müellif (el-Kübrâ'sında), Hâkim (III, 125), İbn'ül-Cezerî, Hatîb el-Bağdâdî, el-Kencî, el-Harzemî (s. 327), Sibt b. el-Cevzîvb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 202-203)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedinde, üzerinde durulması gerekli tek bir râvî var: 0 da Meymûn. Meymûn'un siqa ve saduq bir râ-vî olduğundan daha önce bahsettik. Sadece biraz hâfıza so-runu vardı. * Böyle râvîlerin hadisi ise en azından hasen sayılır.

Ibn Hacer el-Asqalânî ile el-Qastalânî hadisimiz hakkında "râvî-lerinin tamamı siqa" diyor.1 Buradan hadisimizin isnadının "hasen" derecesinin de üzerinde "sahih" olduğu anlaşılır. Nitekim Hâkim "sahih bir hadis" diyor, Şamlı ez-Zehebî de sesini hiç çıkarmıyor.

Kısacası hadisimizin isnadı en azından hasen, hatta sahih. Çünkü Meymûn, hâfıza bakımından biraz zayıf olsa da, burada ha-ta yapmadığı meydanda.

* 15 nolu hadisimizin durumuna bk.

1- İbn Hacer, Feth'ul-Bârî: VII, 12; el-Qastalani, İrşad'üs-Sari: VI, 69

118....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

38. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Peygamber (s.a.a) ile beraberdik. Yanında birtakım insanlar oturuyordu. Tarn o sırada Ali (k.v.) içeri girdi. 0 girince öbür insanlar dışarı çıkıp hemen (Ali'yi) kınamaya başladılar. "Vallahi, onu içeri a-lıp bizi çıkaramaz!" diyerek geri dönüp içeri girdiler. Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Vallahi, bunu içeri alıp sizi dışarı atan ben değilim. Bilâkis, bunu îçeri alan da, sizi dışarı atan da Allah'tır!"

Müellif diyor ki: "Bu (rivâyet) doğruya daha elverişli."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibrâhîm b. Sa'd kanalıyla Bezzâr da rivâyet ediyor. (el-Heysemî, IX, 115)

Hadisin Durumu: Hadisimizin, Müellifimizin üstadı dışında tüm râvîleri gayet siqa ve üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Ancak Müellif, Buhârî ile Müslim'den sonra yaşadığı için, üstadı Bu-hârî ile Müslim'in râvîlerinden olmayabilir. Buna rağmen o da gayet siqa bir râvî.

Şu hâlde hadisimiz Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir hadis.

39. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

Hâris b. Mâlik anlatıyor: "Mekke'ye geldiğim vakit Sa'd b. Ebî Vaqqas'la buluştum ve kendisine: "Ali hakkmda herhangi bir menkibe duydun mu?" dedim. Sa'd anlatmaya başladı:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile beraber mescitteydik. (Gece aniden bir ses duyuldu) "Rasûlullâh'ın Ehl-i Beyti'nden olan Ali dışında mescitte kim varsa dışarı çıksın!"

Biz de hemen çıkıverdik. Sabah olunca Rasûlullâh'ın amcası (Abbâs) gelerek: "Yâ Rasûlallâh! Ashâbını ve amcalarını çıkarıpta şu çocuğu mu bıraktın!?" dedi. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Sizin çıkmanızı ve bunun içerde kalmasını ben emretmedim. Hiç şüphesiz, bunu emreden Allah!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ali b. Qadim kanahyla Heysem b. Küleyb ve el-Kencî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 40; Nâşir, 57)

Hadisin Durumu: Hadisimiz isnad bakımından zayıf. Ama bu-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..119

na sebep Ali b. Qadim değil, Hâris b. Mâlik'tir. Çünkü Hâris meçhul bir râvî.1

Ali ise Ahmed el-lclî, Ebû Hâtim, Ibn Hıbbân, Ibn Halfûn, Ab-dülbâqî b. Qâni', Ibn Hacer, el-Münâvî ve daha başkaları tarafın-dan siqa ve saduq sayiliyor. Buna karşılık zayıf diyenler ise sadece Ibn Ma'în Me Ibn Sa'd.2 Bu ikisinin dayanağı ise, hiç kuşkusuz, A-li'nin Ali'ye (a.s) olan sevgisi dışında başka bir şey değil.

Evet, hadisimiz sened bakımından zayıf; ancak aynı hadis Sa'd-dan daha pekçok yollardan bize ulaştığı için, hasen sayılabi-lir. Herhalde el-Kencî bu yüzden hadisimiz için "hasen bir hadis" diyor.

40. Sa'db. EbîVaqqâs'tan:

(Aynen yukardaki hadis gibi; ancak burada) Abbâs Peygamber (s.a.a)'in yanına gelerek: "Hepimizin kapılarını kapatıp sadece Ali-ninkini mi bırakıyorsun!?" deyince Allah'ın Ra-sûlü (s.a.a) şu ceva-bı verdi:

"Kapıları açan da, kapatan da ben değilim!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Fıtr b. Halîfe kanalıyla Ahmed (I, 175), Taberânî, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 205)

Hadisin Durumu: Senedinde yer alan Abdullah b. Ruqaym meçhul bir râvî3 olduğu için, hadisimizin isnadı zayıf. Ancak hadisimiz daha pekçok yoldan gelmiş olduğu için hasen sayılabilir. Herhalde Hâfız el-Heysemî bu yüzden "İsnadı hasen" diyor.

41. Abdullah b. Abbâs'tan:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) mescidin kapıları(nı kapatmak) için emir verdi; hemen kapatıldı. Sadece Ali'nin (k.v.) kapısı açık bıra-kılclı!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Şu'be kanalıyla Tirmizî (menaqib, 20), Ibn Adiy, Sibt b. el-Cevzî Me el-Kencî de rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 204; Nâşir, 59)

1- ez-Zehebî, I, 441; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,146

2- ez-Zehebî, III, 150; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 48; el-Münâvî, V, 99; Nâşir, 57

3- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 393

120....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hadisin Durumu: Hadisimizin, Ebû Belc dahil*, bütün râvîleri gayet siqa ve saduq. Ibn Hacer el-Asqalânî de "râvîleri siqa" diyor.1 Dolayısıyla hadisimizin isnadı gayet sahih.

42. Abdullah b. Abbâs diyor ki:

"Ali'nin kapısı dışında, mescidin tüm kapıları kapatıldı. Bunun için Ali cünübken de mescide girebiliyordu. Çünkü mescid onun yolu üzerindeydi ve başka yolu yoktu!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 23 nolu hadisimizinki ile aynı. (9. maddeye bk.) Ancak burada, hadisin metninde geçen bir ilaveye dikkat çekmek istiyorum.

Hadisin son tarafında "Çünkü mescid onun yolu üzerindeydi ve başka yolu yoktu!" deniyor. Oysa aynı ilave 41 nolu hadisimizde yok! Dikkat edilirse, Abdullah b. Abbâs'tan gelen bu hadislerin her ikisi de Ebû Belc kanalıyla geliyor. Ancak 41 nolu hadisi Ebû Belc'ten Şu'be, 42 nolu (ilaveli) hadisi ise Ebû Avane naklediyor.

Şu'be, hâfızasının sağlamlığıyla ünlü gayet siqa bir râvî. Ebû Ava-ne de siqa bir râvî; ancak hâfıza ve zabt bakımından Şu'be ile boy ölçüşecek durumda değil. Hatta bir nebze hâfıza zayıflığından bile bahsediliyor.2

Burada Ebû Avane'nin hata yaptığı meydanda. Dolayısıyla bu ilavenin hadisin asıl metninden olmadığını, metne yanlışlıkla gir-diğini bilmek gerekiyor.**

Zaten eğer Ali'nin kapısı mutlaka mescide açılıyorsa ve başka da yolu yoksa, o zaman diğer sahâbîler ve Hz. Abbas neden bun-dan rahatsız olmuş? Bundan doğal ne var? Hem bu durumda "fa-zilet" bunun neresinde? Oysa bu olay Hz. İmam'ın yüce faziletle-rinden birisi. Ve üstelik, ilerde gelecek "menzile hadisleri" ile de çoksıkı irtibatlı birfazilet!

* 23 nolu hadisimizin durumuna bk. 1- Feth'ul-Bârî: VII, 12 2-sh. 46-47'yebk.

** Bu ilâvenin ayrıca Kur'ân'a ve akla da aykırı olduğunu az ilerde görece-İiz.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..121

A Ç I K L A M A L A R

Hadislerimiz, Imam Ali'nin birazdan göreceğimiz "menzile" hadisleriyle yakından ilgili üstün bir faziletini konu ediniyor. Bu hadisler "Sedd-i Ebvâb Hadisleri" olarak bilinir ve Alininki dışında turn kapilann kapatilmasim konu edinen hadisler, demektir. "Ka-pıların kapatılması" anlamma gelen "Sedd-i Ebvâb Hadisleri" baş-lıca şu sahâbî-lerden rivâyet ediliyor:

1. Zeyd b. Erqam: Kitabimizm 37 nolu hadisi.

2. Abdullah b. Abbâs: 23, 41 ve 42 nolu hadisler.

3. Sa'd b. Ebî Vaqqas: Sa'd hadisi bizlere birkaç değişik yoldan ulaşıyor:

a. Kitabimizm 38 nolu hadisine bk.

b. Kitabimizm 39 nolu hadisine bk.

c. Kitabimizm 40 nolu hadisine bk.

d.  Muslim el-Mülâî kanalıyla Hâkim (III, 116-117) ile Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. Isnadı Muslim* dolayısıyla hasen bir hadis.

e.  "Saîd b. Müsevveb - İbn Cüd'ân ..." kanalıyla Hâfız el-Kencî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 40) Bu rivâyetin isnadı da Ibn Cüd'ân** dolayısıyla hasen.

4. Abdullah b. Ömer: Hadisi iki ayn kanaldan geliyor:

a. Alâ b. Arâr: Müellifimiz (103 nolu hadis ve el-Kübrâ'da) rivâ-yet ediyor. (Ibn Hacer, el-Feth: VII, 12, el-Qavl'ül-Müsedded: 18)

Alâ b. Arâr siqa ve saduq bir râvî.1 Diğer râvîleri de zaten siqa olduğuna göre hadisimizin isnadi sahih oluyor. Ibn Hacer de aym sonuca vanyor ve "Hadisin isnadi sahih" diyor.2

b. Amr / Ömer b. Ebî Süfyân b. Esîd es-Seqafî: Ahmed (II, 26) ile Ebû Ya'lâ Hişâm b. Sa'd yoluyla rivâyet ediyor. Hişâm saduq bi-risi, üstelik Müslim'in râvîlerinden. Sadece hâfızası biraz zayıf.3

* sh. 35'e bk.

** sh. 85'e bk.

1-101 nolu hadisimizin durumuna bk.

2 -el-Feth: VII, 12, el-Qavl'ül-Müsedded: 18; el-Münâvî: I, 91

3- ez-Zehebî, IV, 298-299; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 324

122....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Böyle râvîlerin hadisleri ise gerçeklerle çelişmedikçe hasen sayılır.

Dolayısıyla hadisimizin isnadi en azindan hasen. Hâfız el-Hey-semî, İbn Hacer el-Heytemî ve es-Süyûtî (el-Hulefâ'da) daha da ile-ri giderek, hadisimiz için "sahihtir" diyorlar.1

5.  Berâ b. Âzib: Meymûn kanalıyla Ebül-Eşheb el-Basrî rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 204) Hadisimiz Meymûn dolayısıyla* en azindan hasen, hatta sahih bir hadis.

6. Ali (a.s): Habbe el-Uranî kanalıyla Bezzâr rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 208-209) Habbe'nin siqa ve saduq bir râvî olduğunu daha önce gördük.** Diğer râvîleri de siqa olduğuna göre, hadisimizin isnadi sahih oluyor.

7.  Ömer b. Hattâb: Abdullah b. Ca'fer el-Medînî kanalıyla Ebû Ya'lâ, Hâkim (III, 125), İbn'ül-Cezerî, Hatîb el-Harzemî (s. 332) vb. rivâyet ediyor. (İbn Hacer el-Heytemî, es-Savâiq: 127; el-Emînî, III, 204) Abdullah zayif bir râvî2 olduğu için hadisimizin isnadi zayif.

8.  Câbir b. Semura: Nâsıh kanalıyla Taberânî rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 206)

Nâsıh b. Abdillâh'ı Hasen b. Sâlih, İbn Hıbbân, Hâkim ve ez-Ze-hebî âbid ve saduq bir râvî olarak takdim ediyor. Çokları ise zayıf sayıyor. Ancak Tirmizî ile İbn Hıbbân'ın ifadeleri, zayıf sayanların gerekçesinin "hâfıza zayıflığı" olduğunu gösteriyor.3 Şu hâlde hadisimizin isnadi hasen.

9. Câbir b. Abdillâh             10. Enes b. Mâlik 11. Bürayde el-Eslemî 12. Huzeyfe b. Esîd 13. Ümmü Seleme annemiz 14. Ebû Saîd el-Hudrî 15. Ebû Zerr el-Ğıfârî 16. Ebû Râfi' el-Qıbtî

1- el-Heysemî, IX, 120; el-Heytemî, es-Savâiq: 127; el-Emînî, III, 203 * 15 nolu hadisimizin durumuna bk.

** 1 nolu hadisimizin durumuna bk.

2- ez-Zehebî, II, 401-403; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 386

*** Ancak aynı hadisi İbn Ebî Şeybe (9131. htm) oğlu Abdullah b. Ö-mer'den itibaren, Abdullah b. Ömer'den gelen b şıklı rivayetin isnadıyla rivayet ediyor.

3-ez-Zehebî, IV, 240; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 299-300

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..123

17. Ebut-Tufeyl                 18. Huzeyfe b. Yemân

19. Esmâ bt. Umeys           20. Ka'b b. Ucra 1

Kısacası "Sedd-i Ebvâb" hadisi gayet sahih bir hadis. Insaf ve adalet sahibi olan alimlerin bu konuda kuşkusu yok. Bütün bunla-ra ragmen "Bu hadislerin hepsi uydurma; Şiîlerin uydurması!" di-yenler de yok değil. Ibn Hazm, Ibn el-Cevzî, Ibn Teymiyye ve Ibn Kesîr bunlardan!2

Dikkat ederseniz "zayıf" değil; "uydurma!" diyorlar. insaf ve adaletsizliğin bu kadarına pes doğrusu! Bunların içlerine Ehl-i Beyt ve Ali düşmanlığı o kadar yer etmiş, taassup gözlerinin önünü öy-lesine perdelemiş ki; gerçekleri tahrif ve inkar ederek Emevîlere yaranmaya çalışıyorlar!

Sormak lâzım: Bu kadar sahâbîden, hem de çoğu sahih ve hasen senedlerle gelen yukardaki hadisleri acaba görmüyor mu-sunuz? Ah-med b. Hanbel, Müellifimiz, Tirmizî... vb. muhaddisler şiî mi? Bunlar şîanın mı hadisçileri? İbn Teymiyye ile İbn'ül-Cevzî Hanbelî mezhebindeler; pekiyi onlarm mezheb imamlan Ahmed b. Hanbel'in "Mus-ned"inden de mi haberleri yok? Yoksa "Miisned" şiîlerin mi kitabı? Müsned'de, Tirmizî'nin, Müellifimizin, Hâkim'in eserlerinde geçen bu hadislerin tamamını oralara şiîler mi sok-tu!ü?

Zihniyet olarak Şam uyruklu bu dört alimin ortak özelliği, Ehl-i Beyt'in ve özelde Imam Ali'nin faziletlerine dair hadisleri mümkün oldukça zayıf ve çürüğe çıkarmak! Bunun için olmadik yollara baş vururlar: Bakarsınız, konuyla ilgili isnad bakımından zaten zayıf ri-vâyetleri özellikle seçip, onları bir bir çürütürler; böylece psikolojik bakımdan rahatlarlarü Bir bakarsınız, hadisin senedinde herkesin siqa saydığı, buna karşılık birkaç kişinin zayıf dediği bir râvî varsa, sadece zayıf diyenlerin adlarını anıp diğerlerini ustalıkla gizlerler. Özellikle Ibn'ül-Cevzî'nin eserlerini okuyan ve onu iyi tanıyanlar, bana hak vereceklerdir. Bir de bakarsınız, Ehlisünnet ulemasının kaleme aldığı hadis kitaplarında, özellikle de Müsned'de yer alan

1- bk. Şerafuddîn, el-Murâcaât: 170; el-Emînî, I, 209, III, 206, 208 Son iki sahâbînin hadisleri de sahih.

2- İbn Hazm, el-Fisal: IV, 147; ibn Teymiyye, el-Minhâc: III, 9; İbn Kesîr, Tef-sir: I, 501; ibn Hacer, el-Feth: VII, 12, el-Müsedded: 16, 19; el-Emînî, III, 209-211; el-Kettânî, Nazm'ul-Mütenâsir: 123

124....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

bir hadis, bir taraftan kendilerine dokunuyorsa, "Böyle bir hadis yok! Bunun ne sahih, ne de zayıf bir senedi var!" diyecek kadar ile-ri giderler! Bütün bunları yaparken Allah'tan korkmazlar mı? Bun-ların aslını esasını bilenlerden haya etmezler mi?! Allah (c) onlara bunun hesabim sormaz mi samyorsunuz!?

Zamanla, senedde bulunan ve Şiîsayılan bazı râvîlere takıldık-lan da olur. Ama bu neyi değiştirir ki? Acaba onlar yalanci ve fâsık mi, yoksa doğru sözlü, dürüst râvîler mi; siz ondan haber verin. Sırf mezhebi yaklaşımı farklı diye bir râvîyi tümüyle kaldırıp atmak var mı? Siz hiç kütüb-ü sitte râvîlerine bakmadınız mı? Onların ara-sında bir sürü Ali dostu, Şiî râvî var! Belli başlı Ehlisünnet hadis â-limleri onlara güvenmiş de size n'oluyor!!!?

Hem Ehl-i Beyt'in yolundan gitmek ne zamandır suç oldu? Allah ve O'nun sevgili Peygamberi bizlere Ehl-i Beyt'i, onların pak ve tertemiz yolunu gösteriyor; başkalarını değil! Siz de Ali'yi sevdiği-nizi söylüyorsunuz ama sadece "sevme"nin yeterli olmadığını siz de biliyorsunuz. "Şiî" deyip kaldırıp atmaya çalıştığınız o insanlar, Ali'yi ve Ehl-i Beyt'i yürekten seviyor!

Pekiyi bu ve benzeri hadisleri, Ehl-i Beyt dostları değil de, Şam'-da, Basra ve benzeri yerlerde yuvalanmış Muâviye ve Yezîd'in dost-ları mı rivâyet edecekti? Bunu bekliyorsanız; heyhat! Daha çok bek-lersiniz!

Artık İbn Hazm, İbn'ül-Cevzî, İbn Teymiyye ve İbn Kesîr gibi; Ehl-i Beyt'e ve Ali'ye dost ve yaran olmaktan korkanların o sözleri-ni tutup duvara çalmanın zamanı geldi! Bilinmeli ki hak eninde sonunda yerini bulacak, huccet tamam olacaktır; birileri hoşlan-masa da!

Onların sözlerini, çok önceden alıp duvara çarpanlar da var! Ibn Hacer el-Asqalânî bunlardan sadece birisi.

Ibn Hacer "İbn'ül Cevzî (ve benzerleri) bu konuda çirkef bir hataya düşerek, bir takım endişeler yüzünden sahih hadisleri redd yoluna gitmişler..." diye başladığı karşı savunmaya, Ali'yle ilgili hadislerle Ebûbekr'le ilgili hadislerin arasını bir şekilde bularak devam ediyor ve diyor ki: "Bu hadislerin hepsi birbirini takviye et-mekte. Bunların tamamı bir tarafa, her biri bile tek başına delil olmaya elverişli!"

"Ali'nin kapısı dışında tüm kapıların kapatılmasını emreden

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..125

bu hadisler meşhurdur. Bunlardan her biri bile tek başına "hasen" derecesinden geri kalmaz. Tamamını dikkate alırsak, pekçok ha-disçinin metodu gereği, sahih olduğuna kesin gözüyle bakmak ge-rekir."1

Bezzâr da "Ali Me ilgili bu hadis, Kûfîliler kanalıyla gayet giizel senedlerle gelmekte." diyerek2 hadisimizin şöhretine işaret ediyor.

Alininki dışında, Mescid-i Nebevî'nin turn kapilarimn kapatilmasim emreden "sedd-i ebvâb" hadislerinin sahih olduğunda hiç şüphe yok. Varsm birileri bundan rahatsiz olsun! Tarn 20 kadar sahâbîden rivâyet edilen bu hadisin mütevâtir olduğunu söylemek bile mümkün. es-Süyûtî ile el-Kettânî'nin mütevâtir hadislerle ilgili eserlerine bakarak; orada ne tür hadislerin mütevâtir sayıldığını görürseniz, hadisimizin onlara göre de mütevâtir sayılması gerektiğini anlarsınız. Zaten sayılmıştır

"Sedd-i Ebvâb" hadislerinden çıkan hükümler:

a. Allah'm Rasûlü (s.a.a) Alininki Dışında, Mescid-i Nebevî'nin Bütün Kapılarını Kapatmıştır.

Yukardaki hadisler bu konuda yeterince açık.

b. Allah'm Rasûlü (s.a.a) Bunu Allah'ın Emriyle Yapmıştır.

37-40 numaralı Zeyd b. Erqam ile Sad hadislerinden anhyoruz bu hakikati. Aynca Bera, Ali, Câbir b. Semura, Enes ve Biirayde hadisleri de bu konuda yeterince açık.

Anlaşılan o ki, Allah'm Rasûlü (s.a.a) bunu -haşa!- Ali çok yakın akrabasi ya da damadı olduğu için yapmış değil. Abbâs'ın Ali'ye imrenip durumu Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) götürmesi de bu yanlış anlamadan kaynaklanıyor herhalde.

Oysa Allah'm Rasûlü (s.a.a) kendi heva ve hevesiyle hiçbir şey yapmaz. 0 bir peygamberdir ve kendisine emrolunanın dışına çıkmaz. Sürekli vahyin kontrolü altında bulunan birisinden de zaten bundan başkası beklenmez.

1- el-Feth: VII, 12, el-Müsedded: 16, 19; el-Emînî, III, 209-211; el-Kettânî, a.g.e. 123

2- İbn Hacer, el-Feth: VII, 12; el-Emînî, III, 209-210

3- el-Kettânî, 122-123

126....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Allah'ın Peygamberi (s.a.a) âdeta "Buna karar veren ben deği-lim; Allah'tır! 0 emretti, ben de emre uydum!" diyerek bu emrin i-lâhî bir emir olduğuna açıklık getiriyor.

c. Bu Husus, Ali'nin Başka Yolu Olmadığından Kaynaklanmıyor.

Bazı alimler "Sahâbenin evlerinin çarşı-pazara açılan kapıları vardı. Bunlardan sadece Ali'nin kapısı mescide açılıyor; mescide uğramadan dışarı çıkamıyordu. Ne zaman dışarı çıkmaya niyet-lense, mutlaka mescidden geçmek zorundaydı. Bu yüzden ona özel! izin verildi. Onun için Ali cünüb olsa da mescide girebiliyor, mescidin içinden geçebiliyordu!" diyor.

Bu yorumu yapanlar1, konuyla ilgili ayetlere ve bunca hadisle-re kulaklarını tıkamışa benziyorlar. Yaptıkları bu yorum ile birileri-ni kurtarmaya çalışırken, öbür taraftan, Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) abesle iştigal eden durumuna soktuklarının farkında bile değiller.

Nisâ sûresinin 43. ayeti, cünüb olan herkese, şayet başka yolu yoksa, mescide girme ve mescidden geçme hakkını zaten veriyor. Bu konuda hiçbir ayrım da yapılmıyor. Şimdi, eğer Ali'nin yolu mutlaka mescidden geçiyor, başka yolu da yoksa, mescidden geçmesinde zaten sakmca yok. Bu durumda "Ali'nin başka kapısı yok; o bu mescidden geçmek zorunda! Bu yiizden turn kapıları kapatm; yalmz Alininki kalsin!" demenin bir manası, mantığı var mi? Bu durumda olan herkes bu haktan zaten yararlanabilecek-ken, sadece "Ali" demenin ne gereği var? Allah ve Rasûlü'nü bu denli "mantıksız"lığa ve "ne dediğini bilmez!"liğe mahkum edenler hiç düşünmezler mi? Bunlar ne biçim müslüman ve ne biçim in-san? Böyle bir yorumu, Islam alimi olmuş / sayılmış birisi nasıl yapabilir? Bunlarda hiç akil fikir yok mu? Allah'tan ve hesap gii-nünden hiç korkmazlar mı?

Bu yoruma düşenlerin tek bir dayanağı var; o da 23 ve 42 nolu hadislerde geçen "Mescid onun yolu üzerindeydi ve başka yolu yoktu!" kaydı. Oysa Kur'ân'a, diğer sahih hadislere, akil ve manti-ğa tamamen aykırı olan bu ifadenin, hadisimize yanlışlıkla karış-

1- Bezzâr, Ebû Ca'fer Tahâvî, Ebûbekr Kelâbâzî bunlardan sadece birkaçı. Sözlerini nakleden İbn Hacer Me el-Aynî de bu yorumdan hoşlanmış gibiler! bk. İbn Hacer, el-Feth: VII, 12; el-Aynî, XIII, 244; el-Emînî, III, 210; el-Ğımârî, 166

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..127

tığını, doğru rivâyetin 41 nolu rivâyet olduğunu yukarda gördük.

Bu yüzden Ebûbekr er-Râzî el-Cessâs "Hadiste geçen bu ve benzeri ifadeler, râvînin kendi tahminidir." diyerek, bunun hadisin aslından olmadığını en güzel biçimde dile getiriyor. es-Süyûtî de buna ben-zer açıklamalarda bulunuyor ve bunun Ali'ye mecburi-yetten verilmiş bir ruhsat değil, normal şartlarda hak tanınmış yü-ce ve aynı zamanda sadece Ali'ye mahsus bir fazilet olduğunu iti-raf ediyor.1

d. Hz. Ali'ye Cünübken Bile Mescide Girebilme İzni Verilmiştir.

Bu iznin mecburiyetle hiçbir ilgisinin olmadığını, bunun ta-mamen normal şartlarda Ali ve Ehl-i Beyt'e tanınmış "özel" bir izin olduğunu az önce gördük. Imam Ali'nin ve genelde Ehl-i Beyt'in cünüb haldeyken bile mescide girebileceklerine dair hadis-i şerif-ler başlıca şu sa-hâbîlerden rivâyet ediliyor:

1. Abdullah b. Abbâs: Kitabımızın 23 ve 42 nolu hadisleri.

2. Ömer b. Hattâb: Hadisi az yukarda geçti. (7. hadis)

3. Câbir b. Semura: Hadisi az yukarda geçti. (8. hadis)

4. Bürayde el-Eslemî: Hadisi az yukarda geçti. (11. hadis)

5. İmam Ali: Ebû Nuaym rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 212)

6. Ebû Hâzim: es-Süyûtî naklediyor.(el-Emînî, III, 208)

7. Sa'd b. EbîVaqqâs: Bezzâr rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, Tahrî-c'ül-Keşşâf: 44; el-Heytemî, es-Savâiq: 123; Celâl es-Süyûtî, el-Hu-lefâ'da)

8.  Ümmü Seleme annemiz: Beyheqî (es-Sünen: VII, 65) ve et-Taberî rivâyet ediyor. (İbn Hacer, a.e. 44; el-Halebî, III, 384; el-Emî-nî, III, 212)*

9. Ebû Saîd el-Hudrî: Atıyye el-Avfî ve Sâlim b. Ebî Hafsa kana-lıyla Tirmizî (menaqib, 20) rivâyet ediyor ve isnadının "hasen" ol-duğunu söylüyor.

1- el-Cessâs, III, 169; el-Halebî, es-Sîra: III, 384-385

* Bu hadiste, Ali'nin yanısıra diğer Ehl-i Beyt'e de yer veriliyor.

128....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Atıyye'nin siqa ve saduq bir râvî olduğunu daha önce gördük.** Sâlim ise, Müellif, Cerîr b. Abdilhamîd ve şu meşhur el-Cüzcânî tarafından zayıf sayılıyor. Buna karşılık Ahmed, Ibn Ma'în, Ahmed el-lclî, Ibn Adiy vb. siqa ve saduq olduğunu söylüyor. Ahmed "Şiîdir ama hadiste, kendisinde hiçbir sakınca görmem." diyor.1

Aslında Sâlim güvenilir bir râvî. Ondan hoşlanmayanların ge-rekçesi ise, onun sıkı bir Ali dostu olması ve Ehl-i Beyt'in faziletle-rini gizlemeyip, cesurca rivâyet etmesi!

Buradan da anlaşılıyor ki, hadisimizin isnadı hasenin de üze-rinde sahih. Şu hâlde Ibn Kesîr'in "Hadis zayıf! Çünkü Sâlim met-ruk, Atıyye ise zayıf bir râvî!"2 demesine kulak asmayın! 0 ne de olsa Şamlı ve böyle râvîleri her nedense pek sevmez!

10. Muttalib b. Abdillâh b. Hantab: Mürsel olan hadisine el-Cessâs (III, 169) yer veriyor.

Muttalib tâbiînin saduq râvîlerinden birisi. Bu yüzden de hadisi mürsel. Senedinde yer alan Kesîr b. Zeyd de siqa ve saduq bir râvî; sadece, biraz hâfıza zayıflığına sahip.3 Şu hâlde isnadı hasen. Mürsel hadisler ise, râvîleri güvenilir olmak ve diğer sahih rivâyet-lere ters düşmemek kaydıyla, herkes tarafından huccet sayılıyor.4

e. Bu Hadisler, "Menzile" Hadisleriyle ÇokYakından İlgilidir.

Burada gördüğümüz "sedd-i ebvâb" hadisleri, 43-61 nolu "menzile hadisleri" ile çok yakından ilgili. Bu konu üzerinde ilerde durulacak.

NOT: Yukarda bazı kimselerin, bu hadisleri zayıf ve uydurma saydıklarını söylemiş idik. Onların en büyük korkusu, "Ebûbekr'e i-lişkin" rivâyet edilen aynı içerikte hadislerin tehlikeye düşmesi!

**sh. 84'ebk.

1- ez-Zehebî, II, 110; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 257 vd, et-Taqrîb: I, 272

2-Tefsir: 1,501

3- ez-Zehebî, III, 404-405; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 554 vd, et-Taqrîb: II, 140

4-  el-Cessâs, el-Fusûl: 287-288. htm; Ebû Ya'lâ, el-Udde: III, 906 vd; el-Ğazzâlî, el-Müstasfâ: 1,169; el-Âmidî, el-İhkâm: II, 349 vd; İbn Hâcib, el-Muhtasar: II, 74; İbn Qudame, er-Ravda: I, 324 vd; Abdülazîz el-Buhârî, Keşf'ül-Esrâr: III, 722 vd; İbn Hümâm, et-Tahrîr: II, 288 vd.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..129

"Ebûbekrinki dışında mescidin turn kapılarını / deliklerini kapatın!" rivâyeti, şu sahâbîler vasıtasıyla Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) isnad ediliyor:

1. Ebû Saîd el-Hudrî: Ebün-Nadr Sâlim b. Beni Ümeyye kanalıy-la İbn Ebî Şeybe (9124. htm), İbn Sa'd (II, 227), Ahmed (III, 18), Buhârî (salât, 80, menaqib, 31, 104), Muslim (f. sahâbe, 2), Tirmizî(menâqıb, 15) ve et-Taberî(ll, 227-228) rivâyet ediyor.

2. Abdullah b. Abbâs: Ikrime kanalıyla Ibn Sad (II, 227), Ahmed (I, 270), Buhârî (salât, 80), et-Tahâvî (313. htm) rivâyet ediyor.

3.  Ebül-Huveyris: el-Vâqıdî kanalıyla üstelik mürsel olarak Ibn Sa'd (II, 228) rivâyet ediyor.

4. Âişe annemiz: Hâkim (el-Ma'rife: 99) Ibn Şihâb ez-Zührî ka-nalıyla rivâyet ediyor.

5.  Bir sahâbî?: Ibn Sa'd (II, 228) Ibn Şihâb ez-Zührî kanalıyla rivâyet ediyor.

6. Cündüb el-Becelî: el-Kettânî söylüyor. (en-Nazm: 122)

7. Yahyâ b. Saîd: İbn Sa'd (II, 227) Leys b. Sa'd kanalıyla mür-sel olarak rivâyet ediyor.

DEĞERLENDİRME:

el-Kettânî, eserinde bunlardan yalnız 1, 2, 3 ve 6. kişilerce ri-vâyet edildiğini söylüyor. Ama biz, değerlendirmelerimiz daha adil olsun di-ye araştırdık; üç kişi daha ilave ettik.

Hemen belirtelim ki, yukarda adlarına yer verdiğimiz Ibn Hazm vb. dışında bütün Ehlisünnet uleması, hem Ali ile ilgili hadislerin, hem de Ebûbekr ile ilgili rivâyetlerin "sahih" olduğunu iddia ediyor. Onlar, çelişkili oldukları her halinden belli bu iki grup rivâyetlerin arasını bir şekilde bulmaktan yanalar.

Gelelim konuyla ilgili değerlendirmelere:

Birincisi, bir Ebûbekr ile ilgili rivâyetlere bakın, bir de Ali ile ilgili olanlara; sonra da kıyaslayın. Sahâbe arasında bunlardan han-gisi daha çok yaygın ve hangisi daha çok sahih ve hasen yollarla geliyor?

Ikincisi, cünüb olan birisinin normal şartlar altında mescide

130....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

girmesi, mescidden geçmesi ya da orada kalması caiz değil. An-cak Peygamber (s.a.a) Efendimiz gibi ma'sûm ve pak olmak gere-kir ki mescide girilebilsin. Şimdi sorarım sizlere: Ebûbekr'in terte-miz ve ma'sûm olduğuna dair tek bir delil gösterebilir misiniz? (Aman yanlışlıkla "tabîî ki" deme gafletinde bulunmayın; zira hem böyle bir rivâyet yok, hem de bu durumda kendi ilkelerinizi görmezden gelmiş olursunuz!)

Üçüncüsü, iddianıza göre, Ali ile ilgili hadisler, Ebûbekr ile ilgili olanlardan çok önce söylenmiş. Öyleyse bana söyler misiniz; A-li'nin kapısı dışında tüm kapıların kapatılması talimatı verildiğin-de, tüm kapılar kapatıldı mı, kapatılmadı mı? Eğer "kapatılmadı!" derseniz, hem konuyla ilgili rivâyetlere ters düşersiniz, hem de sa-hâbeyi "Allah ve Rasûlü'nün (s.a.a) talimatını yerine getirmemek-ten" fâsıklıkla suçlamış olursunuz! Bu da sizin için iyi olmaz!

"Canım, o gün kapattılar; ama sonra tekrar açtılar!" derseniz, bu da yukardakinden farklı bir sonuç getirmez.

"Sahâbe verilen talimatı yerine getirerek kapılarını kapattı." derseniz, o zaman "Ebûbekrinki dışında tüm kapıları kapatın!" demenin manası ne? Zaten kapalı olan kapıları tekrar kapatmak da ne demek? Hem bu durumda Allah'ın Rasûlü (s.a.a) önceki ta-limatına ters düşmüş olmaz mi? Peygamberi (s.a.a) böyle çelişki-lere "mahkum" etmek doğru mu acaba!?

Dördüncüsü, "Ebûbekrinki dışında ..." sözü açıkça, Ebûbekr dı-şında bütün sahâbeye yasak koyuyor. Bu durumda Ali n'olacak? Hani sizler "her iki grup rivâyet de sahih!" diyordunuz! Allah aşkına siz ne dediğinizin farkında mısınız? Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Bu ne biçim bir tezdir ki akıl ile apaçık çelişki için-dedir?

Şimdi siz Allah'ın Peygamberi'nin -hâşâ!- ne yapmasını istiyor-sunuz; Alininkini bırakıp Ebûbekr dahil tüm sahâbenin kapılarını mı, yoksa Ebûbekrinkini bırakıp, Alininki dahil diğer tüm sahâbe-nin kapılarını mı kapatsınü! Söyler misiniz: Ne yapsın Allah'ın yüce elçisi?

İşte İbn Hazm, İbn Teymiyye, İbn'ül-Cevzî, İbn Kesîr vb. bu apa-çık çelişkiyi farketmiş olacaklar ki Ali ile ilgili hadislerin "toptan uydurma!" olduğu kanaatine varmışlar. Onların bu çelişkiyi sezme-leri güzel bir şey; hiç olmazsa Allah ve Rasûlü'nü "ne yaptığını

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..131

bilmez!" konumundan kurtanyorlar. Ama onlarm bir büyük hatası var ki; o da bu iki grup rivâyet arasında tercih yaparken ölçüyü ka-çırmaları!

Onlar bu hatamn sonucu, ayet ve hadislerle zaten tertemiz ol-duğu belli olan Ali dururken, tertemiz olduğuna dair tek bir delil bile bulunmayan, üstelik halifeliği döneminde Kur'ân ve sünnete aykırı icraatlarda bulunduğu herkesçe bilinen Hz. Ebûbekr'i tercih ediyorlar. Bu da kuşkusuz onlarm ön-yargılarından kaynaklanmak-ta! Şayet onlar Allah rızası için objektifliği elden bırakmasalardı, gerçeği, hem de pekçok gerçeği görebilirlerdi. Ama heyhat!

Beşincisi, bu hadisler aynı zamanda cünübken de mescide gi-rebilmeyi beraberinde getiriyor. Ali (a.s) hakkında birçok hadis var zaten bu konuda. Pekiyi, Ebubekr hakkmda tek bir rivâyet var mi?

Altıncısı, hadisler, çok yakında da görüleceği gibi, "menzile hadisleri" ile çok yakından ilgili. Siz söyleyin; "menzile hadisleri" kim hakkmda varid olmuş?

Yedincisi, bu iki grup hadislerin arasını bulmaya çalışanlar1, daha çok, "Ali ile ilgili rivâyetlerde geçen kapıdan maksat "gerçek kapı"dır. Ebûbekr ile alâkalı rivâyetlerde geçen kapıdan kasıt ise mecazidir ve "küçük delik, menfez" anlamındadır. Ali'nin olaym-dan sonra bazı sa-hâbîler duvarlarda yada kapılarda ufak delikler açmışlardı; Allah'ın Rasûlü bunu yasakladı!" diyorlar. Hem bunun ne demek olduğu ve ne anlama geldiği belli değil, hem de bu du-rumda, Ali'nin olaymdan sonra kapıları tümüyle kapanan sahâbîleri, duvarlarda yada kapilarda delikler açarak "yasağı del-mek!"le suçlamış oluruz. Bu ne biçim ara bulma? Böyle bir du-rumda sahâbenin "Cumartesi yasağı"m bir şekilde delmeye çalı-şan Yahudilerden ne farkı kalır!?

Sekizincisi, Ebûbekr ile ilgili rivâyetler sadece Ehlisünnet âlim-lerinin sahih kabul ettiği rivâyetlerdir. Ehl-i Beyt mektebiyle Mu'tezile mektebinin ulemasi bunu kabul etmez. Oysa Ali ile ilgili hadislere hem Ehl-i Beyt, Mu'tezile ve Ehlisiinnet mektebine ait kaynaklar yer veriyor, hem de her üç camianın alimleri bu hadisi "sahih" kabul ediyor. Şimdi bu iki grup rivâyetten hangisini almak

1- İbn Hacer (el-Feth: VII, 12), el-Aynî (el-Umde: XIII, 244) ve el-Münâvî (I, 91) bunlardan sadece birkaçı.

132....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

daha akıllıca; ittifakla kabul edileni mi, yoksa sadece bir tarafın kabul ettiği rivâyeti mi?*

Bütün bunlar "Ebûbekr ile ilgili rivâyetlerin" tamamen asılsız ve uydurma olduğunun en açık delilleri. Akla, mantığa, Kur'ân ve sünnete bu denli aykırı bir rivâyeti Allah'ın Rasûlü'ne söyletmek çok büyük bir günahtır; küstahlıktır. Bunlara "hadis" diye kitaplar-da yer vermek bile doğru değildir.

Bu durumda Ebûbekr ile ilgili rivâyetlerin sened durumlarını incelemeye bile gerek yok aslinda! Ancak biz yine de birkaç kelime söyleyelim:

Yukardaki rivayetierden 6.si için bir şey deme imkanimiz yok! Çünkü nerede, nasıl geçiyor belli değil. 3, 5 ve 7 numaralı rivâyet-ler de delil olamazlar. Zira 3. ve 7. rivâyetler mürsel. Bunların hangi sa-hâbîlerden geldiği belli değil. Buna Ehlisünnet âlimleri önem vermeyebilir; ama biz önem veriyoruz. Çünkü biz sahâbenin tamamının adil olduğunu kabul etmiyoruz. 5 numaralı rivâyet de aynı durumda. Çünkü o sahâbînin kim olduğu belli değil. Ayrıca 3 nolu rivâyet meşhur el-Vâqıdî, 5 nolu rivâyet ise Ibn Şihâb ez-Zührî kanalıyla rivâyet edilmiş. ez-Zührî'yi daha önce tanıttık sizlere.* el-Vâqıdî ise çoğunlukla zayıf ve hadisleri metruk bir tarihçi.1 Üstelik Ebül-Huveyris hâfızası çok kötü bir râvî.2

Âişe hadisi Urve ile ez-Zührî kanalıyla geliyor. Bu iki kafadar hakkında daha önce bilgi verdik.** Ayrıca senedde bulunan İbrâ-hîm b. Muhammed b. EbîYahyâ da ittifakla zayıf bir râvî. Hatta ya-lancı diyenler bile var.3 Söz konusu rivâyet sağ-salim Âişe annemi-ze ulaşsa bile, onun da Hz. Imam'a karşı tutumu belli.***

Geriye Ibn Abbâs ile Ebû Saîd el-Hudrî'ye isnad edilen rivâyet-ler kaldı. Bunlardan ilki Ikrime kanalıyla geliyor ki bu bile rivâyetin

*  Aslında bu herkes için göz önünde tutulması gereken temel ölçülerden birisi. Eğer İslâmî fırkalar arasında tartışmalı bir konuyu noktalamak istiyorsanız, olayı tek tarafın kabulleriyle çözemezsiniz.

* sh. 47-48'e bk.

1-ez-Zehebî, III, 662-666; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 203

2- ez-Zehebî, II, 591; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 462 **sh. 47-48'ebk.

3- İbn Sa'd, V, 425; ez-Zehebî, I, 57-61; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 57 ***sh. 48'ebk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..133

uydurma sayılması için yeterli. Çünkü Ikrime**** yalancmm biri! Bu rivâyet ayrıca Ibn Abbâs'tan sahih isnadlarla gelen hadislere de aykırı.

Ebû Saîd el-Hudrî rivâyeti ise, sened bakımından Ehlisünnet ulemasının ölçülerine göre, tek sağlam rivâyet. Ancak bir rivâyetin kabulü için sadece sened bakımından yeterli olması kafi değil. Bir takım değerlere ters düşmemesi de önemli burada. Bu rivâyet ise hem yukarda sıraladığımız sekiz ayrı eleştiriye maruz, hem Ali'yle ilgili sahih hadislerle boy ölçüşecek durumda değil, hem de Ebû Saîd el-Hud-rî'den yine sahih yolla gelen aksi yönde rivâyete aykırı. Böyle bir rivâyeti kaldırıp atmaktan başka yapacağımız bir şey yok!

jşte Ebûbekr ile ilgili rivâyetlerin iç ve dış yüzü. Artık böyle bir rivâyete dayanmak mümkün mü? Sanırım Ali'yle ilgili hadisleri uydurma sayıp, bununla da şiîleri suçlayanların sözünü ters-yüz etmenin vakti geldi:

"Konuyla ilgili asıl rivâyet Ali'yle ilgili olandır. Ebûbekr'le ilgili olanlar ise uydurmadır. Uyduranlar ise Muâviye ve Yezîd'in şîası-dır! Ancak üzülerek belirtmeliyim ki; Ehlisünnet kardeşlerimiz ola-yın farkında değiller!"*

****sh. 79-80'ebk.

* Mu'tezile'nin gayet insaflı ve adil alimlerinden İbn Ebil-Hadîd de bu ka-naate varanlardan. 0 "Ebûbekr ile ilgili rivâyetlerin, Ali'yle ilgili rivâyetlere karşı koymak için uydurulduğunu!" (XI, 49) söylüyor.

134....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..135

"MENZILE" HADISLERI

43. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatiyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Tebuk gazvesine çıkarken Ali'yi Medi-ne'de bırakmıştı. Birileri "Peygamber (s.a.a) (herhâlde) artık on-dan bıktı ve arkadaşlığından hoşlanmaz oldu!" deyince Ali (r) he-men Peygamber (s.a.a)'in peşine düştü ve ona yolda yetişti. Dedi ki:

"Yâ Rasûlallâh! Beni Medine'de çocuklarla, kadınlarla baş-başa bıraktın. Insanlar, "Artık Peygamber ondan bıktı ve arkadaş-lığından hoşlanmaz oldu!" demeye başladılar!"

Bunun üzerine Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ali! Ben seni ailemin başına bıraktım. Hem sen benim yanımda, Mûsâ ya-nında Hârûn'un makammda olmak istemez misin!? Ne war ki ben-den sonra peygamber yokl"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Qatade'den itibaren değişik yollar-dan Ebû Ya'lâ, Ibn Ebî Âsım, Hatîb el-Bağdâdî, Ibn Meğâzilî vb. ri-vâyet ediyor. (Nâşir, 60)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla hadisimiz, hem de Müslim'in şartlarına göre sahih.

44. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Peygamber (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamına sahipsin!"

Hadisin Tahrîci:Hadisimizi Yahyâ b. Saîd el-Ensârî kanalıyla Tirmizî (menaqib, 20), Taberânî, Ebû Nuaym, Ibn Meğâzilî, Ebuşşeyh vb. rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimiz sened bakımından Buhârîile Müs-lim'in şartlarına göre sahih.

45. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatiyor:

136....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Tebuk gazvesine çıkarken Ali (Medi-ne'den) çıktı ve arkasından yetişip şöyle yakındı: "Yâ Ra-sûlallâh! Beni geride kalanlarla baş-başa mı bırakıyorsun?"

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "EyAli! Sen benim ya-nımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamında olmak is-temez misin!? Ancak peygamberlik yok!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Saîd b. Müseyyeb'den itibaren de-ğişik bir isnadla Buhârî (Târîh-i Kebîr: 1,115) de rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimiz sened bakımından Buhârî ile Müs-lim'in şartlarına göre sahih.

46. Sa'db. EbîVaqqâs'tan:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makammda olmak istemez misinî? Ancak benden sonra peygamber yokî"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Müellifimiz dışında rivâyet eden var mı, bilmiyoruz.

Hadisin Durumu: Hadis Dâvûd b. Kesîr er-Raqqîyoluyla geliyor. Dâvûd, Ebû Hâtim tarafından "meçhul" sayılmasına karşın, "Raq-qa"lı olarak bilinen ve Ibn Hıbbân'ın siqa dediği bir râvî.1 Yani durumu vasat. Dolayısıyla hadisimiz hasen bir hadis.

47. Sa'd b. Ebî Vaqqas diyor ki:

"Peygamber (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamında olmak istemez mi-sin!? Ancak benden sonra peygamberlik yok!"

(Ibn Müseyyeb, bu hadisi Sa'd'ın oğlu Ibrâhîm'den duyduktan sonra) diyor ki: "İçim bundan rahat etmedi; hemen Sa'd'a vardim ve "Oğluna anlattığın bir şey var!?" dedim. Sa'd "Nedir o, ey kar-deşimin oğlu?" deyince sordum kendisine: "Sen Peygamber (s.a.a)'in Ali'ye hitaben şöyle şöyle buyurduğunu işittin mi?"

Sa'd kulaklarını göstererek dedi ki: "Evet; yoksa bunlar sağır olsun! Gerçekten Peygamberi (s.a.a) bunu söylerken duydum."

Müellif diyor ki: "Yûsuf b. Mâcişûn, aym hadisi (amcasimn og-

1- ez-Zehebî, II, 19; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 230

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..137

lu) Abdülazîz b. Mâcişûn'dan farklı olarak, "Muham-med b. Münkedir - Saîd b. Müseyyeb - Âmir b. Sa'd - babasi Sa'd" kana-lıyla rivâyet ediyor. Ali b. Zeyd b. Cüd'ân da aynı şekilde rivâyet etmekte."

Hadisin Tahrîci: Abdülazîz b. Abdillâh b. Mâcişûn kanalıyla ge-len bu hadisi Müellifimizden başka rivâyet eden var mi, bilmiyoruz.

Ancak Müellifimizin işaret ettiği Ali b. Zeyd b. Cüd'ân hadisi i-lerde 48 numarada gelecek. Yûsuf b. Ya'qub b. Mâcişûn kanalıyla ge-leni ise Muslim (f. sahâbe, 30), Ibn EbîÂsım, Ebû Ya'lâ, Bezzâr, Jbn Hıbbân, Hatîb el-Bağdâdî, el-Harzemî (s. 133), Ibn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 66)

Hadisin Durumu: Hem Abdülazîz'in, hem de Yûsuf'un rivâyet ettiği hadisin isnadı gayet sahih. Özellikle Müslim'in hadisi aynı za-manda Buhârî'nin şartlarına göre de sahih.

48. Sa'db. EbîVaqqâs'tan:

"Peygamber (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ'nm yanında Hârûn'un makamma sahipsin; ancak benden sonra peygamber yok!"

Saîd (b. Müseyyeb) diyor ki: "Bunu bizzat Sa'd'ın ağzından duymak istedim ve yanına vararak dedim ki: "Oğlun Âmir'in sen-den naklettiği o hadis de neyin nesü?"

Sa'd parmaklarını kulaklarına götürerek şöyle dedi: "0 hadisi Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) bizzat işittim; aksi hâlde şunlar sağır olsun!"

Müellif diyor ki: "Bu hadisi Ali b. Zeyd'den Şu'be de rivâyet ediyor; ama Âmir b. Sa'd'dan bahsetmiyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ali b. Zeyd b. Cüd'ân'dan Hammâd b. Seleıne kanalıyla Ibn Sad (III, 24), Ahmed (1,177), Ibn EbîÂsım ve Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. (Nâşir, 68) Müellifin işaret ettiği Şu'be hadisi ise 49 nolu hadistir.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı Ali b. Zeyd b. Cüd'ân* do-layısıyla hasen.

* sh. 85'e bk.

138....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

49. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'ye (r) hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamında olmak iste-mez misin!?"

Ali bunun üzerine "İsterim, isterim!" dedi.

(Saîd diyor ki:) "Bu hadisi Sa'd'a daha sonra tekrar sorduğum-da, Ali'nin "Evet, evet!" demiş olduğunu söyledi."

Müellif diyor ki: "(Yukardaki 47 nolu hadisi) Abdülazîz b. Mâcişûn gibi, "Muhammed b. Münkedir - Saîd b. Müseyyeb - Ib-râhîm b. Sa'd ..." kanalıyla rivâyet eden bir başkasını bilmiyorum. Şu da var ki, Ibrâhîm b. Sa'd bu hadisi babasından rivâyet etmiş bulunuyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ali b. Zeyd b. Cüd'ân'dan Şu'be ka-nalıyla Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Ahmed (I, 179), Ibn Ebî Âsım, Ebû Ya'lâ vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 68)

Hadisin Durumu: Bir önceki hadisimiz gibi.

50. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Peygamber (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ'nm yanında Hârûn'un makamında olmak istemez misin!?"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Şu'be kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9130. htm), Ahmed (I, 179), Buhârî (menaqib, 38), Müellif (el-Küb-râ'da), İbn Mâce (muqaddime, 11), Ebû Ya'lâ, el-Harzemî (s. 138- 139) vb. rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

51. Sa'db.Ebî Vaqqas'tan:

"Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyururken işit-tim: "Sen benim yanımda, Mûsâ'nın yanında Hâ-rûn'un makamın-da olmak istemez misin! Ancak benden sonra peygamber yok!"

Müellif diyor ki: "Bu hadisi Âmir b. Sa'd'dan Saîd b. Müseyyeb dışında rivâyet edenler de var."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn lshâq kanalıyla Taberânî, Ibn EbîÂsım, el-Mezzîve Ibn Meğâzilî rivâyet ediyor. (Nâşir, 70)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..139

Hadisin Durumu: Nâşir, Ibn Ishaq dolayısıyla hadisimizin hasen olmasim yeterli görüyor. Oysa Ibn Ishaq'm siqa ve saduq bir râvî olduğunu daha önce gördük.* Üstelik burada üstadından biz-zat haber aldığını da ifade ediyor. 0 hâlde hadisimizin isnadi sa-hih.

52. Sa'db. EbTVaqqas'tan:

Sa'd'ın oğlu Âmir anlatıyor: "(Babam) Sa'd, Muâviye kendisine Ali'ye neden sövmediğini sorduğunda şu cevabı verdi:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) onun hakkında söylediği üç şey var ki, onlar aklımda olduğu sürece ona asla sövemem! Benim için onlardan birine sahip olmak, kızıl tüylü develere sahip olmaktan daha iyidir:

a- Peygamber (s.a.a)'e vahiy geldiğinde Ali'yi, Fâtıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i tutup örtüsünün altına alarak "Ey Rab-bım! Benim Ehl-i Beytim ve ailem bunlar." buyurduğu aklımda oldukça ona sö-vemem.

b- Peygamber (s.a.a) çıktığı bir gazvede Ali'yi yerine bıraktığın-da, onun "Beni çocuklarla, kadınlarla baş-başa bıraktın!" demesi üzerine, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Sen benim yanımda, Mûsâ yanmda Harun'un makaminda olmak istemez misin!" buyurduğu aklımda oldukça ona sövemem.

c- Hayber günü Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü'nü seviyor, Allah da fethi onun e-liyle nasip edecek!" buyurması üzerine hepimiz merak içinde bek-leşirken "Nerede Ali?" diye sormuştu. Oradakiler "Onun gözleri ağrıyor." deyince, "Çağırm onu!" dediği, tükrüğünü Ali'nin gözlerine sürerek sancağı ona teslim ettiği; sonunda Allah'ın fethi ona nasip ettiği... aklımda oldukça ona sövemem."

Âmir diyor ki: "Vallahi bunun üzerine Muâviye tek kelime et-meden Medine'yi terketti!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ile durumu 9 nolu hadisimiz ile aynı. Ayrıca 123 nolu hadisimize de bakınız.

53. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatıyor:

* sh. 44'e bk.

140....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Tebuk gazvesine çıkarken yerine Ali'yi bırakmıştı. Ali "Beni kadınlarla çocukların arasında mı bırakıyor-sun!" deyince şöyle buyurdu:

"Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makammda olmak istemez misin? Ancak benden sonra peyğamber yok!"

Müellifimiz diyor ki: "Leys (b. EbîSüleym), bu hadisi Şu'-be'den farklı olarak "(Hakem) - Âişe bt. Sa'd - (babası Sa'd)" kanalıyla rivâyet ediyor.

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Şu'be kanalıyla Ibn EbîŞeybe (9130. htm), Ebû Dâvûd Tayâlisî, Ahmed (I, 182), Buhârî (meğâzî, 79), Muslim (f. sahâbe, 31), Müellif (el-Kübrâ'da), Ebû Ya'lâ, Ibn Ebî Â-sım, et-Tahâvî (584. htm), İbn Hıbbân vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 71)

Müellifin bahsettiği Leys rivâyeti ise bir sonraki hadisimiz. Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı kuşkusuz gayet sahih.

54. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Tebuk gazvesine çıkarken Ali'ye hita-ben şöyle buyurdu: "Ey Ali b. Ebî Tâlib! Sen benim yanımda, Mû-sâ'nın yanında Hârûn'un makamma sahipsin; ancak benden sonra peygamber yok!"

Müellif diyor ki: "Şu'be'nin hâfızası kuşkusuz daha sağlam. Leys ise hadiste zayif. Ancak bu hadisi Âişe bt. Sa'd'in rivâyet etti-ği de bir gerçek."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Leys kanalıyla Ibn Ebî Âsım, et-Ta-hâvî (584. htm) ve Hatîb el-Bağdâdî rivâyet ediyor. (Nâşir, 72)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedinde Leys b. EbîSüleym ile ondan rivâyette bulunan Muttalib b. Ziyâd var. Muttalib siqa ve sa-duq bir râvî. Nadiren hata yapmasi ise pek önemli değil. Bu yüz-den Ibn Sa'd vb. birkaç kişinin "zayif" demesine itibar yok!1

Leys ise saduq bir râvî. Fakat büyük oranda hâfıza kaybına sahip olduğu için, çoğunlukla zayif sayılıyor.2 Burada hata yapma-dığı ise meydanda.

1- İbn Sa'd, VI, 387; ez-Zehebî, IV, 128; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 260

2-  İbn Sa'd, VI, 349; ez-Zehebî, III, 420-423; ibn Hacer, et-Taqrîb: II, 147-148

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..141

Dolayısıyla hadisimizin isnadi hasen olabilir.

55. Sa'd b. EbTVaqqas anlatiyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Tebuk gazvesi için (Medine'den) çık-mış, Veda tepesine varmıştı. Ali ise yakmarak "Beni geride kalan-larla birlikte mi bırakıyorsun?" deyince, Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöy-le buyurdu:

"Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makammda olmak istemez misin? Ancak peygamberlik yok!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Cu'ayd / Ca'd b. Abdirrahmân ka-nahyla Ahmed (1,170), Ibn EbîÂsım ve Ibn Meğâzilî rivâyet ediyor. (Nâşir, 72)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Üstelik Buhâ-rTnin şartlarına göre sahih.

56. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Tebuk gazvesine çıkarken yerine Ali'yi bırakınca, Ali "Beni mi geride bırakıyorsun!?" deyince şöyle buyurdu:

"Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makammda olmak istemez misin? Ancak benden sonra peygamber yok!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebu Ahmed ez-Zübeyrî kanalıyla Ahmed (1,184), Buhârî (el-Kebîr'de) ve İbn EbîÂsım rivâyet ediyor. (Nâşir, 73)

Hadisin Durumu: Senedde bulunan Hamze ile babasi Abdullah meçhul oldukları için1, hadisimiz isnad bakımından çok zayıf.

57. Sa'd b.Ebî Vaqqas'tan:

"Peygamber (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurdu: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamma sahipsin!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Fıtr b. Halîfe kanalıyla Ibn Sa'd (III, 24), Ibn EbîÂsım ve Belâzürî rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Senedinde bulunan Abdullah b. Ruqaym

1- Hamze için bk. ez-Zehebî, I, 608; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,198 Babasi için bk. ez-Zehebî, II, 529; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 433

142....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

meçhul bir râvîolduğu* için, hadisimiz isnad bakımında zayıf.

58. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) kesik kulaklı devesine binip Tebuk gazvesine çıkarken yerine Ali'yi bırakmıştı. Sonra Ali gelip devenin önüne geçerek:

"Yâ Rasûlallâh! Kureyşliler, beni, artık benden rahatsız oldu-ğun ve yanında bulunmamdan hoşlanmadığın için geride bıraktı-ğını iddia ediyorlar!" deyip ağlamaya başladı... Allah'ın Rasûlü (s.a.a) insanlara hemen hitaben şöyle buyurdu:

"İçinizde ihtiyacı olmayan kimse yokl Ey All b. Ebî Tâlib! Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makammda olmak istemez misin? Ancak benden sonra peyğamber yok!"

Bunun üzerine Ali (r): "Allah'tan da, O'nun Rasûlü'nden de memnunum!" dedi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Müellifimiz dışında rivâyet eden var mı, malum değil.

Hadisin Durumu: Hadisimiz, senedinde bulunan Hâris b. Mâlik meçhul bir râvîolduğu* için, isnad bakımından zayıf.

59. Esmâ bt. Umeys'ten:

Mûsâ el-Cühenî anlatıyor: "Ali'nin (r) kızı Fâtıma'nın yanına varmıştım. Arkadaşım ona "Babandan duyduğun dehşet verici bir şey var mı?" diye sorunca, Fâtıma şu cevabı verdi:

"Esmâ bt. Umeys, bana, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyurduğunu haber verdi:

"Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamına sa-hipsin; ancak benden sonra peygamber yok!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Mûsâ el-Cühenî kanalıyla Ahmed (VI, 369, 438), İbn EbîŞeybe (9130. htm), İshâq b. Râheveyh, İbn Ebî Âsım, Ahmed el-lclî, Hatîb el-Bağdâdî, Ibn Abdilberr (III, 34), Hâfız el-Mezzîvb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 74)

* 40 nolu hadisimizin durumuna bk.

* 39 nolu hadisimizin durumuna bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..143

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadi sahih.

60. Esmâ bt. Umeys'ten:

Mûsâ el-Cühenî anlatıyor: "Ali'nin kızı Fâtıma'ya eriştiğimde seksen yaşlarındaydı. Kendisine "Babandan ezberinde kalan bir şey var mı?" diye sorunca şu cevabı verdi:

"Hayır; ancak Esmâ bt. Umeys'ten, Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) şöyle buyururken işittiğini duydum:"£y Ali! Sen benim yanimda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamma sahipsin; ancak benden sonra peygamber yok!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 59 nolu hadis ile aym.

61. Esmâ bt. Umeys'ten:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ali! Sen benim ya-nımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamına sahipsin; ancak benden sonra peygamber yok!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 59 nolu hadis ile aym.

A Ç I K L A M A L A R

Yukarda gördüğümüz hadislere, Imam Ali'nin Peygamber'in (s.a.a) yanında sahip olduğu makam, mevki ve konumu dile getir-diği için "Menzile Hadisleri" adi veriliyor. Bu adla meşhur olmuş hadislerimiz. Bu hadisler o derece meşhur ve yaygm ki, hemen bii-tün Is-lâmî fırkalar tarafından rivâyet ediliyor; Şîa ve Mu'tezile mekteplerinin yamsira, yukarda da gördüğümüz gibi, Ehlisünnet uleması da kitaplannda buna geniş yer ayırıyor.

"menzile" kelimesi Arapça'da makam, mevki, derece, konum, yer, mertebe gibi anlamlara geliyor. Bunlardan hangisini ahrsamz aim; hadisimizin taşıdığı mesajda herhangi bir değişme olmaz. Biz, diğerlerine oranla daha kapsamlı olduğunu düşünerek, "makam" demeyi ter-cih ettik.

"Menzile Hadisleri"nin içerdiği dehşet verici mesajlara geçme-den önce, sadece Ehlisünnet dünyasının hadis külliyatında, bu ha-

144....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

disimiz hangi sahâbîler tarafından rivâyet ediliyor; ona bir göz ata-lım:

1. Sa'd b. EbîVaqqâs: Kitabımızın 43-58 nolu hadisleri.

2. Esmâ bt. Umeys: Kitabımızın 59-61 nolu hadisleri.

3. Abdullah b. Abbâs: Kitabımızın 23 nolu hadisi.

4.  Ebû Saîd el-Hudrî: Atıyye el-Avfî kanalıyla Ibn Sad (III, 23-24), Ahmed (III, 32) ve Bezzâr rivâyet ediyor. (Nâşir, 61)

Atıyye'nin siqa bir râvî olduğunu önceden gördük.* Diğer râvîleri de zaten siqa olduğuna göre, hadisimizin isnadı sahih. el-Heysemî "Bu hadisin râvîleri sahih hadis râvîleridir." diyor.1

5.  Hz. Ali (a.s): Kitabımızın 68 nolu hadisi. Aynı hadis Hz. Imam'dan Hakîm b. Cübeyr kanalıyla Hâkim (II, 337) ile Bezzâr (bk. Nâşir, 62) tarafından da rivâyet ediliyor. Hakîm* dolayısıyla isnadı hasen bir hadis denebilir.

6.  Berâ b. Âzib: Ibn Sad (III, 24) ile Ibn Adiy (Nâşir, 64) Meymûn kanalıyla rivâyet ediyor. Hadisimiz Meymûn** dolayısıyla en azından hasen bir isnada sahip.

7. Zeyd b. Erqam: Berâ hadisiyle aynı yoldan geliyor. Ayrıca Ibn EbîŞeybe (9130. htm) de değişiksahih bir isnadla rivayet ediyor.

8.   Hubşî b. Cünâde: Abdülğaffâr b. Qâsım kanalıyla Ebû Nuaym rivâyet ediyor. (Nâşir, 64) Hadisimizin Abdülğaffâr dışında bütün râ-vîleri siqa. Gelelim Abdülğaffâr'a:

Hadisçilerin Abdülğaffâr hakkında ağır eleştirileri var.2 Sebebi n'olacak? Elbette farklı Islâmî düşüncesi, Ehl-i Beyt'e yakınlığı ve bu konuda rivâyet ettiği hadisler!

Halbuki Ehlisünnet alimlerinden onun hakkında olumlu düşü-nenler de var: Hâfız Ibn Uqde onu fazlasıyla överek siqa bir râvî ol-duğuna işaret ediyor.3 İbn Cerîr et-Taberî1, Ahmed Şihâbuddin el-

* sh. 84'e bk.

1- el-Münâvî, IV, 358; İbn Hamze, el-Beyân: III, 21

* sh. 75'e bk.

** 15 nolu hadisimizin durumuna bk.

2-ez-Zehebî, 11,640

3- İbn Hacer, Lisân'ül-Mîzân: IV, 43'ten naklen el-Emînî, II, 280

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..145

Haffâcî2 ve Mu'tezile'den Ebû Ca'fer el-İskâfî3 onun kanahyla ge-len bir hadisi*** "sahih" sayıyorlar. Bütün bunlar, Abdülğaffâr'ın onlara göre de siqa ve saduq bir râvî olduğunu gösteriyor.

Buna göre hadisimiz, zayif olmasi bir tarafa, sahih bile sayila-bilir; ama biz hasen olmasim da yeterli kabul ediyoruz.

9. Câbir b. Semura: Taberânî "...Nâsıh - Simâk - Câbir" kanahyla rivâyet ediyor. (Nâşir, 63) Simâk ve Nâsıh hakkında daha once bilgi verdik.* 0 hâlde hadisimizin isnadı en azından hasen olu-yor.

10.  Mahdûc b. Zeyd: Hayseme et-Tarablusî, Hatîb el-Bağdâdî, İbn Asâkir ve el-Qutay'î tarafından "Yahyâ el-Hımmânî - Qays b. Ra-bî' - Sa'd el-Haffâf (Ebû Mücâhid et-Tâî) - Atıyye el-Avfî - Mah-dûc" kanalıyla rivâyet ediliyor.

Râvîlerinden Atıyye ile Sa'd siqa ve saduq râvîler.4 Qays ise yi-ne siqa ve saduq bir râvî. Sadece hâfızasında biraz zayıflık var.5 Gelelim Yahyâ el-Hımmâni'ye:

Yahyâ, bazılarının kendisinden pek hoşlanmamasına ragmen, Yahyâ b. Ma'în, Ibn Adiy ve benzerleri tarafindan siqa ve saduq sayılan, hadis hafızı ve yazan olan bir râvî. Üstelik Müslim'in râvî-lerinden. Buhârî başkalarının Yahyâ hakkındaki eleştirilerine yer veriyor; ama kendisi bir şey demiyor. Bir defasında "yalancı!" di-yen Abdullah b. Nümeyr, bir defasında ise "siqa" olduğunu söylüyor!6

Bütün bunlar Yahyâ'nın da siqa birisi olduğunu gösteriyor. On-dan hoşlanmayanların gerekçesi ise, kuşkusuz, onun rivâyet ettiği hadisler! 0 hâlde hadisimizin isnadı -Qays dolayısıyla- en azından

1- es-Süyûtî'nin eserinden naklen el-Emînî, II, 280

2- Nesîm'ur-Riyâd: III, 35

3- İbn Ebil-Hadîd, XIII, 244

*** Hadis için 62-64 nolu hadislerimizle ilgili açıklamaların ilk başlarına bk.

* Simâk için 34. hadisin durumuna, Nâsıh için ise sh. 124'e bk.

4- Atıyye için 84 nolu sayfaya bk. Sa'd için ise bk. İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 288, et-Taqrîb: I, 282; Nâşir, 63

5- İbn Sa'd, VI, 377; ez-Zehebî, III, 393-396; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 135

6- İbn Sa'd, VI, 411; ez-Zehebî, IV, 392-393; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 360

146....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hasendir.

11. Zeyd b. Ebî Evfâ: Ahmed (Menaqib'de), Buhârî (el-Kebîı-'de), et-Taberî, Ibn Asâkir, Beğavî, Taberânî, Bezzâr, Bârûdî, Hasen b. Süfyân, İbn Ebî Hâtim, İbn Adiy, el-Harzemî (s. 150-152), Sibt b. el-Cevzî vb. rivâyet ediyor. (bk. İbn el-Cevzî, el-llel: I, 219; İbn Ha-cer, el-İsâbe: I, 560; Şerafuddîn, el-Murâcaât: 162; el-Emînî, III, 115)

Buhârî, Ibn Abdilberr, Ibn el-Cevzî, Ibn Teymiyye vb. hadisin is-nadının zayıf hatta uydurma olduğunu söylüyorlar.1 Sibt b. el-Cevzî ise hadisin râvîlerinin siqa olduğunu ifade ediyor.2 Doğrusu; senedde yer alan Abdülmü'min b. Abbâd el-Abdî3 dolayısıyla isna-dı zayıftır.

Ayrıca şu sahâbîlerden de rivâyet ediliyor: 12. Ümmü Seleme annemiz, 13. Abdullah b. Ömer, 14. Câbir b. Abdillâh, 15. Mâlik b. Huveyris, 16. Huzeyfe b. Esîd, 17. Abdullah b. Ca'fer, 18. Muâz b. Cebel, 19. Ebut-Tufeyl, 20. Muâviye b. Ebî Süfyân, 21. Fâtıma bt. Hamza, 22. Nübayt b. Şürayt ve 23. Ömer b. Hattâb.4

"Menzile Hadisleri"nin sahih olduğunda hiç kuşku yok!* Ibn Abdilberr "Hadislerin en sağlam ve en sahihlerinden!" diyor. Ehli-sünnet uleması da, hadisimizin 20 küsür sahâbîden rivâyet edil-miş olduğunu ve dolayısıyla mütevâtir sayılacağını, Ibn Asâkir'in bununla ilgili müstakil bir çalışmasının da bulunduğunu ifade edi-yorlar.5

Şimdi gelelim "Menzile Hadisleri"nden çıkan hükümlere:

1- İbn Abdilberr, I, 559; İbn el-Cevzî, el-llel: I, 219; İbn Teymiyye, IV, 75 2-Sibt b. el-Cevzî, et-Tezkira: 14'ten naklen el-Emînî, III, 115

3-  bk. ez-Zehebî, II, 670 Ancak diğer destekleyici rivayetler dolayısıyla hasen sayılır.

4-   İbn Abdilberr, III, 34; el-Heytemî, es-Savâiq: 121; Şerafuddîn, el-Murâcaât: 163, aynı mlf. en-Nass: 565; el-Kettânî, 125

* İbn Hazm (el-Fisal: IV, 147) bile sahih olduğunu söylüyorsa mesele yok demektir.

5- İbn Abdilberr, III, 36; el-Kettânî, 124-125; el-Ğımâri, el-İbtihâc: 161

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..147

a. Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a)Sonra İmâmet Hakkı Hz. Ali'nindir.

Menzile hadisleri, Ali b. EbîTâlib'in Peygamber (s.a.a)'den son-ra imâmet ve hilâfete herkesten daha layik ve en yetkili aday ol-duğunu ifade ediyor. Hadislerin bunu ifade ettiği aslında yeterince açık; ne var ki, Hz. Jmam'a ait çarpıcı ve siyasi açıdan çözümleyici faziletlerin bir çoğu tarih boyunca kamu-oyundan gizlenmiş, "Menzile Hadisi" gibi gizlenemeyenler ise bir şekilde yorumlanarak, kit-lelere ulaştırdığı asıl mesajı unutturulmuştur.

Bunun için tüm ön-yargıları bir tarafa bırakıp, hadisimize öyle-ce yaklaşmamız; Arap dili ile Usûl ilminin verilerini de dikkate ala-rak, hadisimizi tekrar incelememiz gerekiyor. Şayet ön-yargılardan kopmadan ve Arap dili ile Usûl ilminin verilerini hiç dikkate alma-dan yola çıkarsak, sonucunun n'olacağını söylemeye bile gerek yok!

Onun için de şu üç usûl kuralını -ki tamamen Arap dilinin ku-rallarıdır- bilmemiz icab ediyor:

1. Herhangi bir kelimeye izafe edilen (mudâf olan) cins bir i-sim "umum" ifade eder.

Bu şu demek: Arapça'da cins bir isim şayet bir kelimeye izafe edilerek "İsim Tamlaması" yapılırsa, tamlanan (mudâf) durumun-daki cins isim, dil bakımından hangi fertleri taşıyor; hangi anlam-lara geliyorsa, hepsini eşit ağırlıkta ifade eder. Söz gelişi dört an-lamı varsa, bu anlamlarin dördü de ifade edilmiş sayılır.1

Örneğin, bir kimse avukatma, Arap diliyle "Bu arazi iizerindeki velâyetim/yetkim senin." derse, bundan turn yetkilerin o avukata devredildiğini anlanz. Buradaki velayet / yetki kelimesi, görünüm bakımından miifred (tekil) de olsa, böyle bir durumda genel (u-mum) bir anlam ifade etmiş olur. Yeter ki o cümlede bunu önle-yen açık bir ibare/ ifade bulunmasm!

Böyle bir cins ismin kapsadığı fertlerden herhangi birisi, istis-na vb. yollarla dışarı atılmış, kapsam dışı edilmişse, o takdirde, söz konusu kelimenin "umum" ifade etmiş olduğu daha bir belir-

1- bk. el-Âmidî, II, 415; İbn Hâcib, II, 102; İbn Qudame, II, 123; el-Beydâvî, el-Minhâc: I, 286; el-Mahallî, Şerhu Cem'il-Cevâmi': I, 413; eş-Şevkânî, İrşâd'ül-Fuhûl: 106

148....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

gin hale gelir. Çünkü usûl alimlerinin de ifadesiyle, bir kelimenin fertlerinden / anlamlarından herhangi birisi istisna vb. yollarla dı-şa atılmışsa, bu durum, o kelimenin "umum" ifade ettiğinin en be-lirgin alametlerinden sayılır.1

Mesela aynı kişi".... satmak dışında tüm yetkim senin." demiş olsaydı, o avukata "satmak" dışında bütün yetkiler devredilmiş o-lurdu. Bunun için fazla düşünmeye bile gerek yok; Arap diline ye-terince vakıf olanlar bunları zaten bilirler. Durum diğer dillerde de böyledir.

2. Tahsis edilmiş umumî bir lafız, huccet olma özelliğini kay-betmez.

"Tahsis" umum/ genel anlam ifade eden bir lafzın içerdiği an-lamlardan birisini, o lafzın kapsamından çıkarıp dışarı koymak demektir. Işte böyle umum / genel anlam ifade eden bir lafız, bir şekilde tahsise uğramışsa, o lafız delil olma vasfını yitirmez. Hiç tahsise uğramamış kadar huccet sayılır. Tahsis özellikle muttasıl (bitişik) ise, yani umum ifade eden lafız ile tahsis için söylenen la-fız aynı anda söylenmişlerse; ikisinin arasına zaman birimi gir-memişse, usûl ulemasının çok büyük bir ekseriyeti bu kanaatte.2

Yalnız bunun sadece bir şartı var; o da kapsam dışı bırakılan ferdin "mübhem" olmaması, açık ve anlaşılır olması.

Tahsise uğramış "umum belirten" lafızların, geri kalan anlam-lar için de huccet olduğu gerçeği, sahâbeden bu tarafa gelmiş geçmiş tüm müctehidlerin uygulamalarıyla doğrulanmış temel bir usûl kuralı. Müctehid alimlerin, tahsis edildiği her halinden belli olan ayet ve hadisleri yine de huccet olarak kullanmış olmaları bunu gösteriyor. Aksi hâlde pekçok ayet ve hadis, uygulamadan tümüyle kaldırılmış, el-etek çektirilmiş olurdu!

3.  Bir ayetin özel bir nedenle nâzil olmuş olması, o ayetin hükmünün genel olmasina mani olmaz.

1-   Ebû Ya'lâ, II, 499-500; el-Bâcî, 137; eş-Şîrâzî, et-Tebsıra: 108; Sadruşşerî'a, 1,101,103; el-Âmidî, II, 418; Molla Husrev, el-Mir'ât: 90

2-  el-Cessâs, 89. htm; Ebül-Huseyn el-Basrî, el-Mu'temed: I, 262 vd; Ebû Ya'lâ, II, 533 vd; el-Ğazzâlî, II, 54 vd; es-Serahsî, el-Usûl: I, 144 vd; el-Bâcî, 147 vd; eş-Şîrâzî, 122 vd; Sadruşşerî'a, I, 79 vd; el-Âmidî, II, 439 vd; İbn Hâcib, II, 108; İbn Qudame, II, 150 vd; İbn Hümâm, II, 274 vd; İbn Abdişşekûr, I, 308 vd.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..149

Bir ayet belli bir olay iizerine, belli sebeple nâzil olabilir. Buna ragmen o ayetin hükmü o olay ile sinirh tutulamaz. Böyle bir durum, o ayetin hükmünün genel oluşuna engel teşkil etmez. Ayni kural hadisler için de geçerli.1

Bu gerek tefsir ve gerekse fıkıh usûlünde meşhur ve en temel prensiplerden birisi. 0 yiizden bir delil, iniş yada söyleniş nedeni ne olursa olsun genel tutulur; hükmü herkes için, her yer ve za-manda geçerli sayılır. Eğer böyle düşünmezsek, Kur'ân'da belli sebepten inen pekçok ayet var; bunların hepsinin sırf o sebeple sınırlı tutulması, bütün bu ayetleri artık işe yaramaz hale getirir. Bununsa ne kadar büyük bir tehlike olduğunu söylemeye gerek yok! Hem Islam tarihinde böyle bir uygulama görülmüş de değil-dir. Öyleyse bu kural üzerinde tarn bir ittifak ve icma var.

Konumuzla çok yakından alâkalı bu üç temel prensipten son-ra, artık "Menzile Hadisleri"inden Hz. Ali'nin imâmetini nasıl çıkar-dığımıza geçebiliriz.

Birincisi, hadislerimizde "Hârûn'un menzilesi / makamı" diye bir isim tamlaması var. "Menzile" bu tamlamada "mudâf = t am la-nan", "Hârûn" ise "mudâfun ileyh = tamlayan" durumunda. "Men-zile" kelimesi "Hârûn"a mudâf olduğundan, Arapça'da, tıpkı başı-na "el = lam-ı tarif" takısı almış bir isim gibi işlem görür; cins isim olduğu için de, birinci prensibimiz gereği umum ifade eder.

Hadislerimizde, Mûsâ yanında Hârûn'un menzilesi neyse, A-li'nin de Allah'ın Rasûlü (s.a.a) yaninda ayni menzileye sahip oldu-ğu açıkça vurgulanıyor. Bundan şu çıkar:

Hz. Mûsâ yaninda Hz. Hârûn'un ne kadar menzilesi, derecesi, konumu, makam ve mevkii varsa, bunlann hepsi, Allah'm Rasûlü (s.a.a) yaninda Ali b. Ebî Tâlib'de de de olacaktir. Vezirlikse vezir-lik, hilâfetse hilâfet, peygamberlik ise peygamberlik, masumiyet-se masûmiyet, kardeşi olmaksa kardeşi olmak.... Ali bunlann ta-mamma sahip olacak demektir.

Tek başına "Sen benim yanımda, Mûsâ yaninda Hârûn'un ma-

1- el-Cessâs, 105. htm; Ebül-Huseyn el-Basrî, I, 279 vd; Ebû Ya'lâ, II, 596 vd; el-Ğazzâlî, II, 58-61; el-Bâcî, 177 vd; eş-Şîrâzî, 144 vd; Sadruşşerî'a, I, 121; el-Âmidî, II, 448 vd; İbn Hâcib, II, 109; İbn Qudame, II, 141; İbn Hümâm, II, 234 vd; Molla Husrev, 98; İbn Abdişşekûr, I, 289 vd.

150....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

kamına sahipsin!" ifadesinden anlayacağımız bunlar.

İkincisi, bu genel ifadenin hemen ardından, aynı anda bir is-tisna yapılıyor; "Ancak benden sonra peyğamberlik yok!" buyuruluyor. Hârûn'un menzile ve makamlarından birisi de "pey-gamber olması" iken, bu istisna dolayısıyla Ali peygamber olamıyor. Çünkü Allah'ın Rasûlü (s.a.a) son peygamber. Eğer son peygamber olmasaydı, bu hadisimiz gereği Ali'nin de peygamber olması gerekirdi. Tabîî ki o zaman da istisna yapılmazdı. Efendi-miz (s.a.a) son peygamber olduğu için "Hârûn'un menzilesi"nin kapsamından "peygamberliği" hariç tutarak çıkarıyor, geri kalan-lara dokunmuyor.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Hârûn'un menzilesi"nden istisna yaptı-ğına göre, buradaki "menzile" kelimesi "umum" ifade ediyor ve istisna yo-luyla tahsis edilmiş olması, halen de huccet olmasına en-gel teşkil etmiyor.

Demek ki, Mûsâ (a) yanında Hârûn (a)'ın peygamberlik dışında ne kadar menzilesi varsa, bunların hepsine Mü'minlerin Emîri Ali (a.s) da sahip!

Hârûn'un Mûsâ yanındaki menzilelerinden birisi de, hiç kuşku-suz, Hz. Mûsâ'dan sonra ümmetinin velayet ve hilâfetini omuzla-masıdır. Hatta Kur'ân-ı Kerîm bunun küçük bir uygulamasına da yer veriyor aslında.* Fakat Hârûn (a) kardeşi Mûsâ peygamber he-nüz hayattayken Rabbına kavuştuğu için, Hz. Mûsâ'dan sonra bu görevi ifa etmek nasip olmuyor kendisine.

Peygamber (s.a.a) Efendimiz "Menzile" hadisiyle şunu demiş oluyor: "Ey Ali! Benim yanımda sen, Hârûn'un Mûsâ yanında sahip olduğu ne kadar menzile / makam varsa, bunların tümüne sahipsin! Bunlardan birisi de benden sonra ümmetimin başında bu-lunmandır! Yalnız peygamber olamazsın; çünkü ben son peygam-berim."

Ehlisünnet âlimlerinin bu istidlâle itirazlari tabîî ki yok değil!1

* Hz. Mûsâ'nın bir süreliğine kavminden ayrılıp Tur-i Sina'ya çekilmesi ve yerine, ümmetinin başına Hârûn'u bırakması, ümmetinin Hârûn peygamberi hi-çe sayarak, Sâmirî'nin telkinleriyle yoldan tamamen çıkmaları ... Kur'ân'da ge-nişçe anlatılıyor. Bu tatbikatın benzeri Tebuk seferi esnasında Ali'ye de yaptırılı-yor!

1- Bu itirazlardan bazıları için bk. İbn Hazm, el-Fisal: IV, 94; el-Âmidî, Ğâ-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..151

Şimdi onlara bir bakahm:

1.  Seyfüddîn el-Âmidî "menzile" hadisinin sahih olmadığı ka-naatinde.

2.  "Menzile" kelimesi mudâf da olsa, burada umum ifade e-den bir kelime değil! Aksine sadece bir anlami var; o da Tebuk gazvesine çıkılırken Medine'de kalanlarm başına birakilmasi! Yani nasil ki Mûsâ (a) daha hayattayken, bir ara yerine Hârûn(a)'ı bı-rakmışsa, Allah'ın Ra-sûlü (s.a.a) de Tebuk seferine çıkarken yerine Ali'yi bırakmış. Dolayısıyla Hârûn ile Ali arasmda sadece bu noktada benzerlik var.

Bunun en belirgin alameti, "menzile" kelimesinin Arapça yazı-hmmda, son tarafında kapalı "ta" bulunması. Arapça'da cins isim-lerin sonuna kapah "ta" konmuşsa, o kelime artik cins isim ol-maktan çıkar ve tek bir varlığa ad olur. Bu durumda da o kelime sadece bir anlam ifade eder.

3.  "Menzile" hadisi, Tebuk gazvesine çıkarken, Ali'yi teselli etmek, onun gönlünü almak amacıyla söylenmiştir. Yani hadisin özel bir söyleniş sebebi var! Böyle bir hadisi genel tutmak ve o gii-nün olayını başka zaman ve mekanlara taşımak ise doğru değil!

4.  "Menzile" hadisi umum ifade etse bile tahsise uğramış; kapsamından "nübüvvet = peygamberlik" çıkarılmıştır. Umumi bir lafız ise tahsis sonrası huccet olma vasfını yitirir!

5.  Kaldı ki Şîa-lmâmiyye mektebi, imâmet konusunda sadece mütevâtir hadislerle amel etmeyi ilke edinmişlerdir. Bu hadis ise "âhâd"! Yani birkaç kişi tarafından rivâyet edilmiş bir haber. Dolayısıyla "menzile" hadislerinde onlara yarayacak delil yok!

6. Tebuk gazası sırasında Ali, Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) ve kale-ten Medine'de bırakıldı, diye onun Peygamber (s.a.a)'den sonra halîfe olması gerektiğini söylersek, Peygamber Efendimizin ben-zer durumlarda yerine bıraktığı başka sahâbîler de var; o zaman onlann da halîfe olması gerekir!

7.  Ali ile Hârûn arasmda, ma'sûmiyet, kardeşlik gibi, benzer olmayan durumlar da var. Dolayısıyla bu hadis ile Ali'nin imâmeti-

yet'ül-Merâm: 377-378; İbn Hümâm, el-Müsâyera: 258-259; el-Heytemî, es-Savaiq: 49-50; el-Halebî, III, 151-152; es-Süveydî, el-Hucec: 13-14

152....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ne istidlâl mümkün değil!

Bütün bunlar, Ali'nin imâmet ve hilâfeti konusunda "Menzile" ha-disine dayanmayı imkansız kılıyor.

CEVAPLAR: Yukardaki itirazlara şu şekilde cevap verilebilir:

1. Bu söz eğer el-Âmidî'ye gerçekten ait olsa bile hiçbir kıyme-ti yok! Ibn Sa'd, Ahmed, Buhârî, Muslim, Müellifimiz gibi daha pek çokları tarafından gayet sahih senedlerle, 20'nin üzerinde sahâbî tarafından rivâyet edilen bir hadise "sahih değil!" diyebilmek için münasip kelime bulamıyorum; bu düpedüz insafsızlıktır.

Kaldı ki, bu sözü el-Âmidî'ye izafe edenler1 belli bir kaynak adı vermiyorlar. Dolayısıyla o bu sözü gerçekten söylemiş mi, söyle-memiş mi bilemiyoruz. el-Âmidî'nin elimizde kelam ilmine dair "Ğâye-t'ül-Merâm" adlı bir eseri var; orada öyle bir söz yok! Olma-dığı gibi, aksine, sözlerinden bu hadis hakkında bir şüphesinin ol-madığı da anlaşılıyor.

Anlayacağınız, birileri bu sözü el-Âmidî'ye -onun haberi o I ma-dan-yükleyivermiş!

Bu söz yine de ona aitse, bir bakıma yadırgamam el-Âmidî'yi! Neden? derseniz; çünkü kendisi iyi bir usûlcü. Usûl ilmine dair "el-Ihkâm" adlı eseri Ehlisünnet dünyasında fıkıh usûlü alanında en meşhur temel kaynaklardan sayılır. Bu durumda el-Âmidî, hadisi-mizden ne anlaşılması gerektiğini iyi anlamış ve sonucundan sıy-rılmak için "sahih değil!" demiş olabilir.

2.  Arapça yazılımda, "menzile" kelimesinin sonunda kapalı "ta" bulunduğu doğru! Bir kelimenin son tarafında bulunan böyle bir "ta"nın "tek bir ferdi" ifade ettiği de doğru! Ancak ne var ki, bu-nu genel-geçer bir kural sanmak yanlış!

Arap dilinde bir kelimenin sonuna konan kapalı "ta" değişik anlamlar ifade eder. Tek bir ferdi ifade etmek için kullanılabilir: "Neml" karınca cinsi, "Nemle" ise tek bir karıncayı ifade eder. Yine "dişilik" ifade ettiği de olur: "Hâlid" ve "Hâlide" isimlerinde olduğu gibi. Bun-lar hemen herkesin bildiği şeyler.

Kapalı "ta"nın ifade ettiği anlamlarından birisi de "mübâlağa"

1- bk. el-Heytemî, 49; el-Halebî, III, 151 es-Süveydî ise buna benzer bir sözü İbn'ül-Cevzî'ye izafe ediyor. el-Hucec: 13

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..153

ve "saygınlık"tır. "Allâm" çok bilgili anlamına gelirken, "Allame" dediğimizde ise, hem çok daha fazla bilgili, hem de saygm birisini ifade etmiş oluruz. "Halîf" ve "Halîfe" kelimeleri de böyle; "Halif" bir kimsenin yerine geçeni ifade ederken, "Halîfe" aynı kişinin bü-yük, değerli ve saygm birisi olduğu anlamına gelir.* Buna göre ha-disimizin anlamı şu olur: "Sen benim yanımda, Hârûn'un Mûsâ ya-nında sahip olduğu sayğm ve yiice makamlara sahipsin!"

Hadislerimizde geçen "menzile" kelimesinin dişilikle ilgisinin olmadığı belli. Herhangi bir cinsin tek ferdi olduğunu ifade etmesi de imkansız. Çünkü bu durumda, "ancak benden sonra peygam-berlik yok!" diyerek yapilan istisnamn bir anlami kalmaz. Istisna yapıldığına göre, bu o kelimenin kapsammda hala bir takim ferdlerin / anlamlann bulunduğunu ve dolayısıyla "umum" ifade eden bir kelime olduğunu gösterir. "menzile" kelimesi tek bir an-lam ifade ediyor demek, Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) "boş konuşan, abesle iştigal eden" durumuna sokar; bu "müslümanım" diyen bir kimse için hiç mümkün mü!?

Arapça'da bir kelimenin kapsamındaki fertlerin tamamını istisna etmek doğru bir kullanım sayılmaz. Buna bilimsel ifadeyle "küllî/ mustagraq istisna" denir ki usûl âlimlerinin ittifakıyla yan-lıştır.1

Şayet "menzile" kelimesi tek bir ferdi ifade ediyorsa, Allah'm Ra-sûlü (s.a.a) bundan nübüvveti istisna etmekle "küllî istisna" yapmış; Araplann ve Arap Dili'nin hiç mi hiç kabul etmeyeceği bü-yük bir dil hatası yapmış demektir! Çünkü bu durumda hadisimi-zin anlami şöyle olur: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hâ-rûn'un sahip olduğu tek bir makama sahipsin; ancak peygamber-lik müstesnaü!" Burada "peygamberlik" "menzile / konum" keli-mesinden istisna edildiğine göre, bu şu demek olur: "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un sahip olduğu peygamberlik ma-

* "Halîfe" kelimesi için bk. el-Beydâvî, et-Tefsîr: I, 98; Elmalılı, I, 300

1- bk. el-Ğazzâlî, II, 170; el-Âmidî, II, 501 vd; el-Beydâvî, el-Minhâc: I, 310;

İbn Hâcib, II, 138; Sadruşşerî'a, II, 477; Abdülazîz el-Buhârî, el-Keşf: III, 842; İbn

Hümâm, I, 266; İbn Abdişşekûr, I, 323

Hatta Hanbelîler, bir kelimenin kapsamından yarıdan çoğunu istisna et-

meyi bile Arap Dili için son derece "çirkin!" bir kullanım olarak görüyor ve böyle

bir kullanımı asla kabul etmiyorlar. bk. Ebû Ya'lâ, II, 666; İbn Qudame, II, 181-

182

154....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

kamına sahipsin; ancak peyğamber değilsinlü"

Bana söyler misiniz; hiç böyle bir cümle aklı başında biri tara-fından kurulabilir mi? Bu cümlenin ne anlamı var? Ali'ye önce peygamberlik makamını verip, aynı anda istisna yaparak, bu ma-kamı ondan hemen geri almaktan maksat ne? Acaba Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hiç böyle içi tamamen boş bir söz söyler mi? Boyle-sine çirkin ve anlamsız bir ifadeyi, Arapların en fasihi olan bir pey-gambere nasıl reva görür, nasıl yakıştırırsınız!?*

"Menzile"den maksat, iddia edildiği gibi, sadece kısa süreli bir vekalet ise, o zaman sadece "vekâlet" anlamına gelen bir kelime-den, nasıl olupta "nübüvvet" istisna edilebiliyor!?

Eğer bütün bunlar bir peygambere "yakışır!" diyebiliyorsanız pes doğrusu! Yok eğer "yakışmaz" diyorsanız, o zaman buradaki "menzile" kavramı umum ifade ediyor, demektir.

3. Bu itiraz, başta Ehlisünnet âlimlerinin kendi prensiplerine aykırı! Çünkü az yukarda da gördük ki, bir delilin sebebinin özel olması, hükmünün genel olmasına mani değil.

Bu temel kural gereği, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Menzile" hadisi-ni sadece Tebuk gazvesine çıkarken, Ali'yi Medine'de kendisine vekaleten bırakmak için söylemiş olsa bile, hadisin ifadesi genel; yani sadece Tebuk günüyle sınırlı değildir.

Kaldı ki aynı hadisimiz, Allah'ın Peygamberi (s.a.a) tarafından başka yer ve zamanlarda da dile getirilmiş!1 Dolayısıyla "menzile"

* O yüce peygambere bundan daha beter şeyleri yakıştıranlar, böyle bir şeyi, elbette çok daha rahat yakıştırırlar!

1- Araştırmalarımıza göre "Menzile" hadisi şu yerlerde de dile getirilmiş:

a) Hamza'nın kızı olayında: Kitabımızın 68 nolu hadisine bk.

b)  Birinci kardeşlik akdi esnasında: Zeyd b. Ebî Evfâ'dan rivâyet ediliyor. (11 nolu menzile hadisine bk.)

c) İkinci kardeşlik akdi esnasında: Taberânî İbn Abbâs'tan rivâyet ediyor.

d) "Sedd-i Ebvâb" olayında: Câbir b. Abdillâh ile Huzeyfe b. Esîd'den rivâyet ediliyor.

e)  Ümmü Seleme'nin evinde: Uqaylî, el-Harzemî (s. 142) vb. Abdullah b. Abbâs'tan rivâyet ediyor. Bu rivâyete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ümmü Seleme annemize hitaben şöyle buyuruyor: "Ey Ümmü Seleme! Ali'nin eti etimden, kanı kanımdan! 0 benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamına sahip; ancak benden sonra peyğamber yokl" (bk. ez-Zehebî, II, 3, 416) İsnadı aynen sh.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..155

hadisinin özel bir güne sıkıştırılması rivâyetler açısından da im-kansız görünüyor.

4.  Bu itiraz, el-Heytemî, el-Halebî gibi usûl ilminden habersiz birkaç kişi tarafından ileri sürülüyor. Bunun da tamamen batil ve yersiz bir itiraz olduğunu "ikinci prensib"i işlerken gördük.

5.  Bu da gerçeklere aykırı ve tarn anlamiyla demagojik bir itiraz! Çünkü, "Menzile" hadisi, iddia edildiği gibi, "âhâd" bir hadis değil, sadece Ehlisünnet'in hadis kitaplannda bile tevatür derece-sine yükselmiş "mütevâtir" bir hadistir. 20'nin üzerinde sahâbî ta-rafından rivâyet edilen bir hadise "âhâd" demek resmen insafsiz-hktir!

Kaldı ki, söz-konusu "menzile" hadisi bizim Ehl-i Beyt kaynak-lanmizda zaten tevatür derecesine çıkmış kesin bir hadis-i serif! Dolayısıyla bizim tarafta hiçbir sorun yok! Bizler "menzile" hadisiy-le Ehlisünnet kardeşlerimizi ikna etmeye çalışırken onlarin kendi kitaplarından deliller sunmamız icabediyor. Çünkü, ilmî bir tartış-mamn en kaçınılmaz temel prensiplerinden birisi bu. Aksi hâlde yapılan bir tartışma kör dövüşünden öte geçer mü?

Eh! Bir de biz soralım bakalım: Ehlisünnet kardeşlerimiz, i-mâmet vb. konularda âhâd hadislerle bile amel ederlerken, mütevâtir olan bu hadisimizle acaba neden amel etmiyorlar!?

6.  Böyle bir itiraza muhatab olan kim; anlayabilmiş değilim! Biz "Ali, Peygamber (s.a.a) kendisini yerine bıraktığı için halîfe ol-ması gerekir!" demiyoruz ki bize böyle bir itiraz yapılabilsin. Bizler, "Menzile" hadisi dolayısıyla bu sonuca varıyoruz. Söyler misiniz; Medine'de Allah'm Rasûlü (s.a.a) yerine kalan sahâbîler hakkmda "Menzile" hadisine benzer bir hadis varid olmuş mu? Kitaplarda böyle bir hadis var mi?

7.  Gözü kapah yapilan itirazlardan birisi de bu! Bu itirazi ya-panlar, eğer kendi hadis ve tarih kitaplannda ufak bir gezinti yap-mış olsalardı, böyle bir itirazm ne kadar yersiz ve yanlış olduğunu görürlerdi.

Hadis ve tarih kitapları, "nübüvvet" dışında, Hârûn (a) ile Imam Ali arasmda bütün yönlerden tarn bir benzerliğin olduğunu açık ve

31'deki İbn Abbâs hadisi gibi.

Bu konuda ayrmtih bilgi için bk. Şerafuddîn, el-Murâcaât: 160-164

156....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

net biçimde ortaya koyuyor.

Hârûn (a) ile Hz. İmam arasındaki benzerlikler:

a- Hârûn (a) nasıl ma'sûmsa, Ali de öyle ma'sûmdur. Hz. A-li'nin ma'sûm olduğunu kabul etmeyenler böyle bir benzerliğin ol-duğuna karşı çıkabilir. Oysa tek başına Ahzâb: 33. ayet bile bu konuda gayet açık, net ve yeterli bir delil! Âl-i Imrân sûresinin 61. ayeti de işaret yoluyla aynı gerçeği ifade ediyor.*

b- Hârûn ile Mûsâ'nın öz kardeş oldukları, buna karşılık Allah-'ın Rasûlü (s.a.a) ile Ali arasında böyle bir bağın olmadığı doğru. Ancak Peygamber (s.a.a) Hz. Ali'yi kardeşi Man ederek bu açığı kapatmış bulunuyor.1

c- "Sedd-i ebvâb" hadisleriyle Imam Ali'ye her hal u karda mescide girebilme yetkisi verilmişti. Aynı durumun Hârûn (a) için de geçerli idiğini yine Peygamber Efendimizin hadislerinden öğre-niyoruz. Bu hadislere göre, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bir gün mescide vararak şöyle buyuruyor:

"Allah Mûsâ'ya vahyetmiş ve "Benim adıma temiz bir mescid inşa et ve içinde yalniz sen ve Hârûn otursun!" buyurmuştu. Allah bana da vahyettî ve temiz bir mescid inşa etmemi ve içinde yalniz benle kardeşim Ali'nin oturmasını istedi."

Bu hadis-i şerif birbirine yakın, benzer lafızlarla şu sahâbîlerden rivâyet ediliyor:

1. Sa'd b. Ebî Vaqqas, 2. Berâ b. Âzib,

3. Abdullah b. Abbâs, 4. Huzeyfe b. Esîd ve

5. Abdullah b. Öıneı.2

d- Peygamber (s.a.a): "Ey Allahım! Kardeşim Mûsâ senden ğöğsüne rahatlık vermeni, ... ailesinden Hârûn'u kendisine vezir tayin etmeni istemiş; sen de onun bu isteğini kabul etmiştin.

Ben de senin kulun ve peygamberin Muhammed'im; benim de göğsüme rahatlık ver,... ailemden kardeşim Ali'yi bana vezir tayin

* Konuyla ilgili geniş açıklama ve hadisler için sh. 88~92'ye bk. Âl-i Imrân: 61'in açıklaması için ise sh. 187'ye bak.

1- 62-64 nolu hadislerimizin açıklamalarına bk.

2- Konuyla ilgili aynnti için bk. Şerafuddîn, el-Murâcaât: 170

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..157

et!..." i

Bu hadis-i şerifi iyi anlamak istiyorsamz, once Hz. Mûsâ'nın is-teklerini ve Allah'm bu istekleri kabul edişini konu edinen Tâhâ sûresinin 25-36 arası ayetlerini okuyun; arkasmdan hadisimizi tekrar gözden geçirin. Daha sonra da Inşirâh sûresini dikkatlice bir inceleyin.

e- Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'nin çocuklarına isim koyarken, on-lara "Hasan", "Hüseyin" ve "Muhsin" adlarim vermiş ve hemen ar-dından şöyle buyurmuştur:

"Hiç şüphesiz, onlara Hârûn'un çocuklarmın adlarını; "Şeb-ber", "Şebir" ve "Mûşebber" adlarmı koydum!"2 Böylece Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "çocuklarının adları" bakımından da Hârûn ile Ali arasında benzerlik kurmuş bulunuyor.*

Mü'minlerin Emîri'nden rivâyet edilen bu hadisin bütün râvîleri siqa. Bu yüzden Hâkim "isnadı sahih bir hadis" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ibn Hacer el-Asqalânî de aynı kanaat-te.3

f- Hz. Mûsâ'dan sonra Hz. Hârûn'un başına gelenlerle, Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Imam Ali'nin başına gelenler hemen hemen aynı! Aralarında çok büyük benzerlikler var. Bu hassas konuyu burada detaylandırmak niyetinde değiliz; ancak sadece Hârûn (a)'ın başına gelenleri Kur'ân'dan bir araştırmanızı ve sonra da:

* Sahâbenin Peygamber Efendimizden (s.a.a) hemen sonra neler yapacaklarını bildiren mucizevî hadisleri4,

1- İbn Merdeveyh, Hatîb el-Bağdâdî ve İbn Asâkir, Esmâ bt. Umeys'ten rivâ-yet ediyor. bk. et-Tabatabai, el-Mîzân: XIV, 159

2-  İbn İshâq, es-Sîra: 231; Ahmed: I, 98, 118; Hâkim, III, 165, 168, 180; İbn Abdilberr, I, 369 ayr. bk. İbn Ebî Şeybe, 9141. htm, Şerafuddîn, en-Nass: 493-494

* İbranice'de "Şebber", "Şebir" ve "müşebber" adlarının Arap Dili'nde karşı-lıkları "Hasan", "Hüseyin" ve "Muhsin"dir.

3-  el-İsâbe: III, 471 Aynı hadis zayıf bir isnadla Selmân-ı Fârisî'den de rivâyet ediliyor. bk. ez-Zehebî, I, 303; el-Münâvî, IV, 111; el-Heytemî, es-Savâiq: 192 4, Bu hadis, sadece Buhârî Me Muslim tarafından tam 10 sahâbîden rivâyet olunuyor: 1. Abdullah b. Mes'ûd, 2. Abdullah b. Abbâs, 3. Huzeyfe b. Yemân, 4. Enes b. Mâlik, 5. Ebû Saîd el-Hudrî, 6. Ebû Hürayra, 7. Berâ b. Âzib, 8. Ümmü

158....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

* Ali (a)'a bu ümmetin çok büyük haksızlıklar yapacağını bildi-ren ve Ehlisünnet hadis âlimlerinin bile gayet sahih saydığı muci-zevi hadisleri1,

*  Bu ümmetin Isrâîl oğullarının yaptıklarını adım adım izleye-ceklerini anlatan2; ama çoklarının üzerinde pek durup düşünmek istemediği mucizevî hadisleri okumanızı; arkasından da, tarihte Hz. Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e yapılanlarla bu hadisler üzerinde dikkatli-ce ve tarafsızca dump düşünmenizi tavsiye edebilirim.

jşte bunlar, Ehlisünnet kardeşlerimizin kitaplarında detaylı bir biçimde yer alan gerçekler. Artık bundan sonra da "Hârûn ile Ali arasında hiçbir benzerlik yok!" denebilir mi?

Kısacası, hadisimiz Hz. Ali'nin Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra hilâfet ve imâmet makamının yegâne sahibi olduğunu o kadar açık ifade ediyor ki, bu durum karşısında çaresiz kalıp ne yapaca-ğını bilemeyenler, ya "Hadisten Ali'nin hilâfeti anlaşılır; ama bu Al-lah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra değil, henüz o hayattayken geçer-lidir! Bu da Tebuk seferi esnasında vuku bulmuştur!" diyor3, yada "Hadisten bu sonucu çıkarsak bile, bu, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) hemen sonra halîfe olacak anlamına gelmez. Bundan olsa olsa, elbet bir gün halîfe olacağı anlaşılır ki; bu da dördüncü sırada ger-çekleşmiştir!" demek4 zorunda kalıyor.

Bütün bunların, gerçekleri tahrif etmek ve zihinleri bulandır-mak için söylenmiş kaçamak ve zorlama yorumlar olduğu açık. 0 yüzden üzerinde durmaya bile gerek yok!

Seleme annemiz, 9. Âişe annemiz ve 10. Esmâ bt. Ebîbekr

[bk. Buhârî: enbiyâ, 11, 49, meğâzî, 37, tef. Mâide, 14, tef. Enbiyâ, 1, riqâq, 45, 53, fiten, 1; Muslim: tahâret, 37, 39, salât, 53, fedâil, 26-29, 32, 40, cen-net, 58]

Hadisimiz bu şekliyle bile mütevâtirdir.

1-  Bu hadislerle ilgili geniş açıklama ilerde 76 nolu "Seqaleyn" Hadisinin açıklamalarında, c şıkkında gelecek.

2- bknz. Ahmed: II, 325, 327, 336, 367, 450, 511, 527, III, 84, 89, 94, V, 218, 340; Buhârî: enbiyâ, 51, i'tisâm, 15; Muslim: ilim, 6; Tirmizî: fiten, 18; İbn Mâce: fiten, 17; Hâkim, I, 37,129

3- el-Âmidî (el-Ğâye: 377), el-Aynî (XIII, 286) ve el-Münâvî (IV, 358) bunlar-dan sadece birkaçı.

4- el-Heytemî (s. 50) ile el-Halebî'nin (III, 151) sözlerinden bu anlaşılıyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..159

NOT: Bu yüce faziletten ötürü Hz. Imam'i kıskananlar, hiç vakit kaybetmeden oturmuşlar; Ebûbekr ile Ömer hakkında da bir "menzile" hadisi düzmüşler! Hem de Abdullah b. Abbâs üzerinden kotarılan bu rivâyetin "yalan" ve "uydurma" olduğunu Ehlisünnet uleması da doğruluyor.1

b.  "Menzile" Hadisleri İmam Ali'nin Ma'sûm Olduğuna Delildir.

Hadiste "nübüvvet" dışında tüm durumlarda, Hârûn ile Ali ara-smda tarn bir benzerlik kuruluyor. Hârûn (a)'un durumlarmdan bi-risi de ma'sûmiyet olduğuna göre, bundan Ali'nin de ma'sum ol-ması gerektiği anlaşılır.*

c. Sahâbenin En Üstünü İmam Ali'dir.

Yukardaki hususların hazmından sonra bunun hazmı hiç şüp-hesiz daha kolay. Nübüvvet dışında her yönden, Hârûn (a) ile ara-lannda tarn bir benzerlik bulunan bir kimse sahabenin en faziletli-si ve en üstünü olmaz da n'olur!? Çünkü Hârûn (a) Hz. Mûsâ'dan sonra zamanimn insanlarimn en faziletlisi ve en üstünü idi. Bunda hiç kimsenin en ufak kuşkusu yok. Mü'minlerin Emîri Hz. Ali de sevgili peygamberimizin yamnda, Hz. Harun'un Hz. Mûsâ yanında sahip olduğu turn yüce meziyetlere sahip olduğuna göre; Ali sahabenin en üstünü ve en faziletlisi demektir. Bu husus "menzile" ha-dislerinin apaçık gereğidir.

Ancak o kadar garip ki, bunların hiçbirini kabul etmediği gibi, "menzile" hadisinin Ali'nin faziletine bile delil olamayacağını ileri sürecek kadar hazımsızlaşanlar var; es-Süveydî bunlardan birisi!2

Soranm sizlere, madem bu hadis Hz. Ali'nin faziletine bile yer vermiyor; o hâlde sahâbeden Sa'd b. Ebî Vaqqas neden buna can atiyor? Neden "Ali hakkında Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) üç buyruğu var ki; onlardan sadece birine sahip olmak için her şeyimi verir-dim!" anlamında sözler sarfediyor!? Yoksa Sa'd ne dediğini bilmiyor mu? es-Süveydî gibiler Ehlisünnet'in önde gelen diğer â-limlerinden daha mi akıllı yoksa!!!?

1- bk. İbn'ül-Cevzî, el-Mel: 1,199; ez-Zehebî, III, 122,171, 390 * Ayrmtih bilgi için sh. 88-92'ye bk.

2- el-Hucec: 14

160....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Tabîî ki bu sözlerin ve gerçeklerin, es-Süveydî gibi Ehl-i Beyt düşmanlığıyla ünlü, gözleri taassup perdesiyle perdelenmiş, ne dediğini bilmeyen önyargılı kimseler yaninda pek bir anlamı yok! Fakat o ve onun gibiler bilmeli ki, bu tahriflerin, birilerini sevin-dirmek uğruna yapilan bu sahte yorumlarm hesabmi Allah er geç soracak; hak ve adalet elbette yerini bulacaktır.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..161

İMAM ALI ALLAli'IN PEYGAliBERININ KARDEŞİDİR

62. Abdullah b. Abbâs'tan:

"Ali, Allah'm Rasûlü (s.a.a) henüz hayattayken şöyle derdi: "Allah Teâlâ: "Muhammed ölür yada öldürülürse geri mi döneceksi-niz?" (Âi-i İmrân: 144) buyuruyor. Vallahi, Allah bizi hidayet ettikten sonra, asla geri dönmeyiz! Vallahi, Muhammed ölse de, öldürülse de; onun uğruna savaştığı değerler için ölünceye dek savaşırım! Allah hidayetini eksik etmesin bizlerden; ben de öleceğim!

Vallahi, ben onun gerçekten kardeşi, velisi, varisi ve amcasının oğluyum; ona benden daha yakın/haksahibi birisi var mı!?"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Esbât b. Nasr kanalıyla Hâkim (III, 126), Taberânî (İbn Kesîr, et-Tefsîr: I, 409-410) ve Ebû Nuaym ri-vâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizi Şamlı ez-Zehebî "münker", Nâşir de "zayıf" olmakla niteliyor! Gerekçeleri ise senedinde bulunan Simâk ile Esbât'ın durumları.

Simâk'ın siqa ve saduq, üstelik Müslim'in râvîlerinden olduğu-nu daha önce görmüş, Ikrime'den yaptığı rivâyetlerin durumuna da değinmiştik.* Gelelim Esbât'a:

Esbât da Müslim'in râvîlerinden. İbn Ma'în, Buhârî, Mûsâ b. Hârûn ve İbn Hıbbân tarafından siqa ve saduq sayılıyor. Müellif ise sadece hâfızasının pek kuvvetli olmadığını söylüyor.1 Böyle râvîlerin hadisinin ise, gerçeklere aykırı olmadıkça, hasen olduğu-nu biliyoruz.

Hâkim hadisimizin "sahih" olduğunu söylüyor. el-Mîzân'ında

* 34 nolu hadisimizin durumuna bk.

1- ez-Zehebî, 1,175; İbn Hacer, et-Tehzîb: 1,197, et-Taqrîb: I, 66

162....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(III, 255) bu hadis için "münker" diyen Şamlı ez-Zehebî, el-Müstedrek üzerine yazdığı "et-Telhis"inde Hâkim'e itirazda bulunmuyor! Üstelik Amr b. Hammâd b. Talha'dan itibaren aynı isnadla gelen hadislere Hâkim ile birlikte "sahihtir" diyor.1 Aynı isnadla gelen hadisler için el-Heysemî ile es-Süyûtî de "sahih" hükmünü veriyor.2

Bütün bunlardan sonra hadisimizi sahih saymak bile müm-kün! Ama biz, adaleti elden bırakmıyor; Esbât'ın hâfızası dolayısıy-la, "ha-sen" demekle yetiniyoruz.

63. Ali (a.s)'dan:

Rabî'a b. Nâcid anlatıyor: "Birisi Ali b. Ebî Tâlib'e "Ey Mü'minlerin Emîri! Amcaların varken (Allah'ın Rasûlü'ne) neden sen varis oldun?" diye sorunca, o şöyle cevap verdi:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Abdülmuttalib-oğullarını toplayıp (ya-hut çağırıp) onlara ziyafet çekti. Onlar da doyuncaya kadar yeme-lerine rağmen, yemek sanki hiç dokunulmamış gibi öylece kaldı! Sonra su getirtti; kana kana içtiler. Buna rağmen su sanki hiç do-kunulmamış (yahut içilmemiş) gibi kala-kaldı! Arkasından şöyle buyurdu:

"Ey Abdülmuttalib-oğulları! Ben, özel olarak sizlere, ğenel ola-rak da tüm insanlara peyğamber olarak ğönderildim. Bu mucize-den ğördüklerinizi ğördünüz! (Şimdi söyleyin) Kardeşim, dostum ve (benden sonra) varisim olmaya karşılık, hanğiniz bana biat e-decek?"

Kimse ayağa kalkmadı! Oradakilerin yaşça en küçüğü olmama rağmen sadece ben ayağa kalktım! Allah'ın Rasûlü (s.a.a) o-turmamı istedi. Bu teklif tam üç kez tekrarlandı. Her defasında (bana) "Otur!" diyordu. Nihayet üçüncü kez ayağa kalktığımda, mübarek elini elime vurdu / koydu."

Ali (a.s) devamla dedi ki: "Amca-oğluma, diğer amcalarım du-rurken işte bu yüzden varis oldum!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Affân kanalıyla Ahmed (I, 159) ve

1- el-Müstedrek: IV, 284-285

2- el-Münâvî, I, 449 el-Heysemî, bu hadisimiz için de "Râvîleri, sahih hadis râvîleri" diyor. (Nâşir, 75)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..163

et-Taberî(l, 543) rivâyet ediyor. (Ayr. bk. İbn Kesîr, III, 350)

Hadisin Durumu: Nâşir, herhalde Rabî'a dolayısıyla hadisimizi zayıf sayıyor. Oysa hadisimizin bütün râvîleri siqa.

Rabfa da, Ahmed el-lclî, Ibn Hıbbân, Hâkim ve Ibn Hacer tara-fmdan siqa sayihyor. Buna karşılık zayıf diyen yok!1

Şu hâlde hadisimizin isnadı sahih.* Ahmed Şihâbuddin el-Haf-fâcî ile Ali el-Qari de "Isnadi ceyyid / giizel" diyor.2

64. Alib. EbîTâlib'den:

Ebû Süleymân el-Cühenî diyor ki: "Ali'yi minbere çıkmış şöyle derken işittim:

"Sen Allah'ın kulu, Rasûlü'nün kardeşiyim. (Benim dışımda) Böyle bir iddiada bulunan, yalancı ve iftiracının ta kendisidir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Nümeyr kanalıyla Ibn EbîŞeybe (9130. htm) de rivâyet ediyor. (Nâşir, 77)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Hâris b. Hasîra dışında tüm râvî-leri siqa. Üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Hâris'e ge-lince:

0 da Süfyân es-Sevri, Yahyâ b. Ma'în, Müellifimiz, Ebû Dâvûd, Ahmed el-lclî, Abdullah b. Nümeyr, Ebû Hâtim, Ibn Hıbbân, Hâkim, ez-Zehebî ve Ibn Hacer tarafmdan siqa ve saduq sayılıyor. Uqaylî zayıf sayıyor. Ibn Adiy ise "zayıf olmakla beraber hadisi yazılabilir!" diyor. Ama bunların, siqa sayanlar yanında hiçbir değeri yok!3

0 hâlde hadisimizin isnadi gayet sahih.

A Ç I K L A M A L A R

Hadislerimizden 63 nolu olanı, Islâm'a davetin açıktan yapıl-maya başlandığı ilk günleri anlatıyor bizlere. Bilindiği gibi "En ya-kın aşiretini uyar!" (Şuarâ: 214) ayeti nâzil olunca Allah'ın Rasûlü

1- Hâkim, III, 123; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 160-161, et-Taqrîb: I, 243-244

* İbn Teymiyye bu hadisin uydurma olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Ahmed o râvîlerin batıl şeyler rivâyet ettiklerini bilmiyorduü!" (el-Minhâc: IV, 120)

2-Şerh'uş-Şifâ:lll,35

3- Hâkim, III, 433; ez-Zehebî, I, 432-433, IV, 272; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 467, et-Taqrîb: 1,143; Şerafuddîn, el-Mürâcaât: 87

164....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(s.a.a) hemen en yakın akrabasını, Abdülmuttalib-oğullarını topluyor; onlara önce bir ziyafet veriyor, ardından gerekli uyarıları-nı yapıyor...

Aynı hadis, birbirine yakın lafızlarla, yine Hz. Imam'dan iki ayrı kanaldan da rivâyet ediliyor:

1. "Esved b. Âmir - Şerîk b. Abdillâh - A'meş - Minhâl b. Amr - Abbâd el-Esedî - Ali (a.s)" isnadıyla Ahmed (I, 111 = İbn Kesîr, III, 350) Me et-Tahâvî (el-Meânî: 533. htm) rivâyet ediyor.

Abbâd'ın siqa ve saduq bir râvî olduğundan daha önce bahset-tik.* Diğer râvîleri de zaten siqa olduğuna göre hadisimizin isnadı sahih demektir.**

2. Abdülğaffâr b. Qâsım kanalıyla Ibn lshâq (es-Sîra: 126-127), Beyheqî (İbn Kesîr, III, 350-351), et-Taberî (I, 542-543, et-Tefsîr = Şuarâ: 214. ayet; İbn Kesîr, III, 351) ve et-Tahâvî (el-Meânî: 533. htm) rivâyet ediyor.1

Özellikle et-Taberî'nin rivâyetine göre, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ziyafetten sonra:

"Kardeşim, vasiyyim ve sizlere halîfem olmasına karşılık, içinizden kim bu görevde bana vezir (yardımcı) olacak?" buyurunca, herkes susmaya başlıyor. 0 sırada Hazreti Ali kalkıp "Ey Allah'ın Peygamberi! Bu konuda ben senin vezirin olurum." deyince, mübarek elini Ali'nin başı üzerine koyarak şöyle buyu^r^y genç benim kardeşımı yasiyyim, sizlere halîfemdin sözlerini dinley'm ve ona itaat edin!"

"Davetin başlangıcı hadisi" yahut "vezâret/ hilâfet hadisi" ola-rak da bilinen bu hadisimizin Abdülğaffâr b. Qâsım dışında tüm râvîleri siqa. Abdülğaffâr hakkında ise daha önce söz etmiş, hak-kında gerekli bilgiyi vermiştik. Orada sözünü ettiğimiz "onun kana-lıyla gelen bir hadis"ten maksat bu hadis idi. *

* 6 nolu hadisimizin durumuna bk.

** Siz İbn Teymiyye'nin "Bu Ali adına uydurulmuş bir yalandır!" (el-Minhâc: IV, 119-120) demesine bakmayın. 0 bunu hazımsızlığından söylüyor!

1-Ayrıca bk. Hazin, et-Tefsîr: IV, 495; el-Halebî, I, 321; Dahlân, 1,195

*  Bu konu için 147 nolu sayfaya bk. (Hubşî'den gelen menzile hadisinin değerlendirmesi)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..165

Hadisimiz bu durumda, kim ne derse desin, sahih bir hadis. Ibn Cerîr et-Taberî, Ebû Ca'fer el-lskâfî, Ahmed Şihâbuddin el-Haffâcî gibi alimler bu hadisimiz için "isnadı sahih" diyorlar.1 An-cak bizler "hasen" olmasim da yeterli görüyoruz.

Bütün bunlar "Vezâret hadisi"nin isnadıyla alâkalı durumlar. Oy-sa metin bakımından sahih olduğunda şüphe yok. Aynı hadisi benzer lafizlarla, hem de sahih senedlerle Ahmed (az önce geçti), Müellifimiz ve Ibn Cerîr et-Taberî (63 nolu hadisimize ve tahricine bk.) de rivâyet ediyor. Bunun yanısıra Saîd b. Mansûr, Ibn Ebî Hâ-tim, Ibn Merde-veyh ve Ebu Nuaym tarafmdan da rivâyet edilmek-te.2

Şu hâlde böyle bir hadisi gormezlikten gelmek yada zayif dii-şürmeye çalışmak, "korku"dan başka bir şey değil!

NOT: "İnzâr ayeti" de denen Şu'arâ sûresinin 214. ayeti nâzil olduğunda, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) turn Kureyşlileri toplayarak uyarida bulunduğunu belirten rivâyetler de var.3 Bir çoğu Abdullah b. Abbâs ile Ebû Hiirayra kanahyla aktanlan bu rivâyetler, öncelik-le ayet-i kerimeyle uyum içinde değil! Çünkü ayet "En yakın aşi-ref'in uyarilmasim emrederken, söz-konusu rivâyetler bütün Kureyş kabilelerinin davet edildiğinden bahsediyor.

Öbür yandan, bir kimse, hiçbirinin duymadığı, duyduklarında kızılca kıyameti koparacakları yepyeni bir gerçeği topluma mal etmek istiyorsa, her hâlde bütün insanları başına yığmaz; önce en yakınlarından başlar. Mantık ve sosyolojik veriler bunu gerektirir. Ki ayetimiz de bunu söylüyor zaten. Bir peygamberin böyle bir durumda yakın akrabadan baslamayip koca bir toplumu karşısına alması, akılla, tebliğ metoduyla bağdaştırılamaz. Bizler, Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) böyle bir durumdan tenzih ederiz.

Bir an için bu rivâyetleri kabul etsek bile, yine de "vezâret" ha-

1-147 nolu sayfaya bk. Bu durumda Şamlı İbn Kesîr (III, 351) ile üstadı İbn Teymiyye'nin (IV, 81) Abdülğaffâr'a takılarak hadisimizi çok zayıf hatta uydur-ma saymalarına aldırmamak gerekiyor.

2- bk. Şerafuddîn, 145-146; el-Emînî, II, 279-280

3- Ahmed: I, 307, II, 333, 360, III, 476, V, 60,136, VI, 187; Buhârî: vasâyâ, 11, menaqib, 14, tef. Şu'arâ, 2, tef. Tebbet, 1; Muslim: îmân, 348-349; Tirmizî: zühd, 7, tef. Şuâra, 1-3; Müellif: vasâyâ, 6; et-Taberî, I, 541-542; et-Tahâvî, Meânî'l-Âsâr: 533-534. htm; İbn Kesîr, III, 349-350

166....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

disiyle aralarında bir çelişki yok! Sadece bunlardan birinde olma-yan bazı şeyler, diğerinde var; bu da normal!

Şimdi hadislerimizden çıkaracağımız hükümlere geçebiliriz:

a.  İmam Ali (a.s) Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Velisidir.

Bundan maksat, "Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra onunla il-gili tüm işleri takiple görevli ve bu konuda tek yetkili Hz. Ali" de-mektir.

Bunun için şu hadislere de bakılabilir:

1. Sa'd b. EbîVaqqâs hadisi: 8 ve 91 nolu hadislerimiz.

2. Abdullah b. Abbâs hadisi: 23 nolu hadisimiz. (8. madde)

3. Abdullah b. Abbâs hadisi: Kitabımızın 62 nolu hadisi.

Maksat "Şu an mü'minler üzerindeki velayetim, benden sonra Ali'nindir!" de olabilir. Ibn Abbâs'ın özellikle 23 nolu hadisi bu konuda yeterince açık.

b.  İmam Ali (a.s) Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Vârisidir.

Herhalde bundan hiç kimse, birinci planda mal-mülk veraseti-ni anlamaz. Konuyla ilgili hadisler dikkatlice incelendiğinde görü-lür ki, bundan maksat "Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ilmine ve onun devlet baş-kanlığına verasef'tir.

Hz. İmam'ın veraseti konusunda şu hadislere de bakılabilir:

1. Abdullah b. Abbâs hadisi: Kitabımızın 62 nolu hadisi.

2. Ali b. EbîTâlib hadisi: Kitabımızın 63 nolu hadisi.

3.  Qussem b. Abbâs hadisi: Kitabımızın 105-106 nolu hadis-leri ve açıklamaları.

4. Abdullah b. Bürayde: el-Harzemî (s. 85) rivâyet ediyor.

5. Zeyd b. Ebî Evfâ hadisi: Hadisi daha önce geçti.1

6.  Qâdî İsmâîl b. İshâq diyor ki: "Ulema arasında, amca varken amca-oğlunun vâris olamayacağı konusunda ihtilaf yok! Bu ittifak ve ic-madan da anlaşılıyor ki, Ali Rasûlullâh'ın (s.a.a) ilmine varis ol-

1- "Menzile" hadislerinden 11. sıradaki Zeyd hadisine bk. (sh. 148)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..167

muştur."1

c. Hz. Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Kardeşidir.

Mü'minlerin Emîri Ali b. Ebî TâMb'in, RasûluMâh'ın (s.a.a) am-casının oğlu ve damadı olduğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde. Ancak onun kardeşi olduğu her nedense pek bilinmiyor. Menzile Hadisleriyle çok yakmdan irtibatli bu konunun kamuoyundan sak-lanması aslında boşuna değil! 0 yüzden konunun iyi anlaşılması için önce "Kardeşlik Akdi" hakkında bilgi verecek, sonra da İmam Ali'nin Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kardeşi olduğuna dair rivayetleri sıralayacağız.*

Kardeşlik Akdi (Muâhât Olayı):

Peygamber (s.a.a) Efendimizin hicretten hemen sonra Medine-li "ensâr" Me Mekkeli "muhâcirler" arasında kardeşlik akdi yapti-ğını; bir ensârî Me bir muhâciri "kardeş" ilân ettiğini bilmeyenimiz yok. Ama acaba aynı kardeşlik akdinin hicretten once Mekke'de de yapıldığını; o gün de Mekkeli müslümanların bire-bir kardeş Man e-dildiğini kaçımız biliyoruz! Hicretten sonraki "kardeşlik akdi"nden haberdanz da, neden hicretten önceki "kardeşlik akdi"nden haber-dar değiliz!? Ehlisünnet mektebinin en temel kaynaklan her iki ola-ya da yer verirken, sonradan yazilan kitaplarda, neden hicretten önceki olaya yer verilmez!!?

Aşağıdaki rivâyetler Mekke'de yapılan kardeşlik akdine işaret etmektedir:

1. Abdullah b. Abbâs diyor ki: "Peygamber (s.a.a) Ziibeyr b. Avvâm ile Abdullah b. Mes'ûd arasında kardeşlik akdi yapti."2

Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Bu yüzden Hâkim, Şamlı ez-Zehebî ve İbn Hacer el-Asqalânî hadisimiz için "sahih" diyorlar.3

Zübeyr'in oğlu Urve4, torunu Âmir b. Abdillâh b. Zübeyr1 ve Mu-

1- Hâkim, III, 125-126

* Buradaki "kardeşlik" kavramının din kardeşliği ile ilgisinin olmadığını söylemeye, bilmem gerek var mi?

2- İbn Şebbe, III, 1053; Hâkim, III, 314; İbn Abdilberr, II, 324

3- el-Müstedrek: III, 314; el-İsâbe: II, 369 Üstelik Müslim'in şartlarına gore...

4- İbn Şebbe, III, 1054; Hâkim, III, 360 İsnadı hasen bir rivayet.

168....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hammed b. İbrâhîm b. Hâris et-Teymî'nin2 de bu kanaatte olduğu rivâyet ediliyor.

Zübeyr ile Ibn Mes'ûd'un ikisi de muhâcir (Mekkeli) olduğuna göre bu kardeşlik akdi Medine'de kıyılmış olamaz. Öyleyse hadi-simiz Mekke'de, hicretten önce kıyılan kardeşlik akdinden bahse-diyor.

2. "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ebûbekr ile Ömer'i kardeş ilân etti."

En azından hasen senedlerle Abdullah b. Ömer3, Câbir b. Abdil-lâh4 ve Zeyd b. Ebî Evfâ'dan5 rivâyet ediliyor.

Âmir eş-Şa'bî6, İmam Ali'nin torunu Muhammed b. Ömer7 ve Muhammed b. Ibrâhîm et-Teymî'nin8 de bu kanaatte olduğu gelen rivayetler arasında.

3.  Seyyid'üş-Şühedâ Hz. Hamza'nın kızı Ümâme'nin bakımını üs-lenme konusunda çıkan tartışmada, Zeyd b. Hârise, kendisinin daha hak sahibi olduğunu ispatlayabilmek için "0 benim kardeşimin kızı!" diyor.

Sahih senedlerle Imam Ali'den9, Berâ b. Âzib'ten10, Abdullah b. Abbâs'tan11 ve İmam Muhammed el-Bâqır'dan (a.s)12 rivâyet ediliyor.

Hz. Hamza, Zeyd b. Hârise'nin ne öz/ neseb kardeşi, ne de süt

1- İbn Sa'd, III, 159 İsnadı Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih.

2- İbn Sa'd, III, 102,152 el-Vâqıdî kanalıyla rivâyet ediyor.

3- Tirmizî: menaqib, 21; Hâkim, III, 14; İbn'ül-Esîr, III, 294 = İsnadı hasen. Tirmizîile es-Süyûtîde aynı kanaatte. (el-Câmi'us-Sağîr: IV, 355)

4- Ahmed (el-Menâqıb'da), İbn Asâkir, el-Kencî, Sibt b. el-Cevzî rivâyet ediyor. Sibt b. el-Cevzî, dedesi İbn'ül-Cevzî'ye karşı çıkarak, hadisin sahih olduğunu söylüyor. (el-Emînî, III, 115) Doğrusu hasen olabilir.

5- Menzile hadislerinden 11. sıradaki Zeyd hadisine bk. (sh. 148)

6- İbn Sa'd sahih isnadla rivâyet ediyor. (Ill, 175)

7- İbn Sa'd hasen isnadla rivâyet ediyor. (Ill, 174)

8- ibn Sa'd zayif bir isnadla rivâyet ediyor. (Ill, 174, 272)

9- Kitabimizm 68 nolu hadisine bk.

10- Buhârî: sulh, 6, meğâzî, 45; Tirmizî: menaqib, 29; Müellif: 188 nolu ha-dis.

11- ibn Sa'd, VIM, 159 Bu rivâyette "kardeşlik akdi "ne açıkça yer veriliyor.

12- ibn Sad, IV, 35 İsnadı gayet sahih.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..169

kardeşi; geriye sadece "kardeşlik akdi" kahyor. (Zira burada din kardeşliğinin kastedilmediği yeterince açık.) Her ikisi de muhâcir / Mekkeli olduğuna göre, buradaki "kardeşimin..." ifadesi Mek-ke'de kıyılan "kardeşlik akdi"nden kaynaklamyor, demektir.

Bedruddm el-Aynî de aym yorumu yapiyor ve arkasmdan, Zeyd ile Hamza'nın kardeş ilan edildiğini, Ibn Abbâs'tan gelen sahih bir hadis ile destekliyor.1

4. Ibn Sa'd "et-Tabaqat" adlı eserinde, değişik isnadlarla ama çoğu el-Vâqıdî kanalıyla muhâcir/ Mekkeli olan şu sahâbîler ara-smda da kardeşlik akdi yapıldığını rivâyet ediyor:

a. Osman ile Abdurrahman b. Avf,

b. Bir rivâyette, Zübeyr ile Talha,

c. Mus'ab b. Umeyr ile Sa'd b. Ebî Vaqqas,

d. Bir rivâyette, Abdurrahman b. Avf ile Sa'd,

e. Talha ile Saîd b. Zeyd,

f. Ebû Ubeyde b. Cerrâh ile Ebû Huzeyfe'nin azadlısı Sâlim ve

g. Ubeyde b. Hâris ile Bilâl-i Habeşî.2

Bütün bu rivâyetlerde geçen "kardeşlik akdi"nden kasıt hicret-ten sonraki "kardeşlik akdi" olamaz; çünkü orada muhâcir ile muhacir değil, muhâcir ile ensâr kardeş Man edilmiştir. Durum böyle olunca, maksadın hicretten önce Mekke'de kıyılan "kardeşlik akdi" olduğu apaçık anlaşılıyor.

Şu hâlde biri hicretten once Mekke'de, diğeri ise hicretten sonra Medine'de kıyılan iki "kardeşlik akdi" var: Bunlardan ilkinde muhâcirlerle ile muhâcirler, ikincisinde ise muhâcirlerle ensâr kardeş ilan edilmiştir. Her iki "kardeşlik akdi"nin de vuku buldu-ğunu kabul edip benimseyen ünlü simalar şunlar:

1. Muhammed b. Ömer el-Vâqıdî, (Ibn Sa'd'ın kendisinden yap-tığı rivâyetlerden anlaşılıyor.)

2. İbn Sa'd, (Yukardaki rivâyetlerden anlaşılıyor.)

1- el-Umde: XI, 196, XIV, 273 Ayrıca bk. İbn Hacer, el-İsâbe: I, 564

2- bk. a. Ill, 56, b. Ill, 102, c. Ill, 120,139-140, d. Ill, 125-126, e. Ill, 216, f. Ill, 88, 410, g. Ill, 51, 233. Ayrıca bk. Hâkim, III, 14; İbn Seyyidinnâs, I, 264; İbn'ül-Cevzî, el-llel: I, 218-219; el-Halebî, II, 21-22; Dahlân, I, 315-316

170....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

3. İbn Seyyidinnâs, (es-Sîra: I, 264; el-Emînî, III, 114)

4. İbn Abdilberr, (el-lstîâb: I, 581; III, 35)

5. İbn'ül-Esîr el-Cezerî, (Üsd'ül-Ğâbe: III, 282)

6. İbn Qayyim el-Cevziyye, (Zad'ül-Me'âd: II, 154)

7. İbn Hacer el-Asqalânî, (Feth'ul-Bârî)

8. Bedruddîn el-Aynî, (el-Umde: IX, 148, 242, XIV, 57)

9. Şİhâbuddîn el-Qastalânî, (Iısâdüs-Sâıi: VI, 191)

10. Ali b. Burhâniddîn el-Halebî, (es-Sîıa: II, 21-22, 97-98)

11. Ahmed ZeynîDahlân, (es-Sîra: I, 315-316, 360-361)

12.  Ebû Abdillâh ez-Zürqânî. (Şerh'ul-Mevâhib: I, 373'ten nak-len el-Emînî, III, 175)

Herhalde bundan sonra konuyla ilgili hiçbir şüphe kalmamış-tır. Şimdi de Imam Ali'nin Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kardeşi oldu-ğuna dair delillere geçebiliriz:

İmam Ali'nin Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "kardeşi" olduğuna dair deliller:

/. Peygamber (s.a.a) Efendimize ait hadisler:

1.  Abdullah b. Omer hadisi: Allah'm Rasûlü (s.a.a) hicretten önceki "kardeşlik akdi" esnasında, herkesi birbiriyle kardeş ilan ettikten sonra, Ali'ye dönüp şöyle buyuruyorlar:"Sen benim diinya ve ahirette kardeşimsin!"1

2. Abdullah b. Abbâs hadisi: Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'ye hita-ben şöyle buyuruyor: "Sen benim kardeşim ve arkadaşımsın!"2

3. Abdullah b. Abbâs hadisi: Seyyid'üş-Şühedâ Hamza'nın kızı Ümâme'yle ilgili tartışmada, Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali için şöyle buyuruyor: "Sen ise EyAli; benim kardeşîm ve arkadaşımsm!" 3

4.  Üsâme b. Zeyd hadisi: Yine Ümâme ile ilgili tartışma esna-

1- sh. 170'e 4 nolu dipnota bk.

2-  İbn Ebî Şeybe, 9131. htm; İbn Abdilberr, III, 35 Senedinde Haccâc b. Ertât var. Saduq ama hâfızası zayıf sayılan bir râvî. (ez-Zehebî, I, 458-460, İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 501-502, et-Taqrîb: I, 155) Dolayısıyla hadisimizin isnadi hasen sayihr.

3- ibn Sa'd, VIM, 159 el-Vâqıdî kanalıyla geliyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..777

smda Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyuruyor: "Sana gelince EyAli; benim kardeşimsin, torunumun babasısm!"1

5.  Zeyd b. Ebî Evfâ hadisi: Hicretten önceki "kardeşlik akdi" esnasında, sıra Ali'ye geldiğinde şöyle buyurmuştur:"Sen benim kardeşim ve varisimsin!"2

6. Abdullah b. Abbâs hadisi: Medine'de vuku bulan "kardeşlik akdi" sirasmda Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'yi kendisine bırakıyor!3

7. Câbir b. Abdillâh hadisi: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hicretten once ki "kardeşlik akdi" esnasında, Ebûbekr ile Ömer kardeş ilan et-tikten sonra Ali için şöyle buyuruyor:"Sen benim kardeşîmsîn, ben senin kardeşinim! Birisi bu konuda sana karşı çıkarsa, Allah'm ku-lu, Rasûlü'nün kardeşi olduğunu; senin dışında bu iddiada kim bu-lunursa, yalancimn ta kendisi olduğunu... söyle!" 4

8.  Mahdûc b. Zeyd hadisi: Allah'm Rasûlü (s.a.a) "kardeşlik akdi" esnasmda Ali'nin elini alarak göğsüne koymuş ve sonra da şöyle buyurmuştur:"£y Ali! Sen benim kardeşimsin, sen benim ya-nımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamına sahipsin; ancak ben-den sonra peyğamber yok!" 5

9. Abdullah b. Amr b. Âsî hadisi: "Peygamber (s.a.a) vefat has-talığında: "Bana kardeşimi çağırm!" buyurmuştu. Hemen Ebûbekr'i çağırdılar; kabul etmedi! Sonra Ömer'i... Osman'ı çağır-dılar; onları da kabul etmedi! Ardından Ali çağırıldı; hemen elbise-siyle onun üzerini örtüp üstüne eğildi. Bu sırada Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'ye, her biri 1000 bölüme açılan 1000 ayrı ilim öğretti!"6

10. İmam Ali (a.s) hadisi: Kitabımızın 63 nolu hadisi.

1-  Hâkim, III, 217 Hâkim "isnadı sahihtir" diyor, Şamlı ez-Zehebîde aynen onayhyor.

2- Menzile hadislerinden 11. siradaki Zeyd hadisine bk. (sh. 148)

3- Taberânî rivâyet ediyor. bk. Şerafuddîn, 163; el-Emînî, VI, 334-335 4-sh. 170'e bk.

5- Menzile hadislerinden 10. siradaki Mahdûc hadisine bk. (sh. 148)

6-  Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, I, 221; ez-Zehebî, II, 482-483; Şerafuddîn, 109-110) Senedindeki Abdullah b. Lehî'a dolayısıyla İbn'ül-Cevzî zayıf sayıyor hadisi! Oysa Abdullah saduq bir râvî. Sadece hâfıza zayıflığı var. (İbn Sa'd, VII, 516; ez-Zehebî, II, 475-483; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 227-230, et-Taqrîb: I, 417; es-Süyûtî, el-İs'âf: 47; Şerafuddîn, 109-110; el-Emînî, I, 77) Böyle râvîlerin hadisi ise gerçeklere ters düşmedikçe hasen sayılır.

172....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

11. Hz. Ali Me Fâtıma'nın zifafını konu edinen hadisler.1

12. Hz. Ali (a.s) hadisi: Daha önce geçen vezâret hadisi.2

13.  Hz. Ali (a.s) hadisi: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Imam Ali'yi yatarken buldu ve onu kaldırarak şöyle buyurdu: "Vallâhi seni razi edeceğim; sen benim kardeşim ve oğlumun babasısın! Sünnetim adma (onu koruyup kollamak için) savaşacaksm..." 3

14. Ebû Zerr el-Ğıfârî hadisi: Daha once gecti.4

15. Hz. Âişe hadisi: Daha önce geçti.5

16. Ya'lâ b. Mürra hadisi: Tıpkı Câbir hadisi gibi.6

17.  Ebû Ümâme el-Bâhilî hadisi: "Peygamber (s.a.a) sahâbîler arasında kardeşlik akdi yaptığı esnada, kendisinin de Ali Me kar-deş olduğunu Man etti!"7

18.  imam Ca'fer es-Sadiq'm (a.s) ecdâdı vasıtasıyla rivâyet et-tiği hadis: Peygamber (s.a.a) Ali'yi kızı Fâtıma Me evlendirirken, ki-zına hitaben şöyle buyurdu:"... Sen onun diinya ve ahirette benim kardeşim olduğunu bilmiyor musun!? 8

19. Saîd b. Müseyyeb'in mürsel rivâyeti: Câbir hadisi gibi.9

20. Hasen el-Basrî'nin mürsel rivâyeti: Tıpkı Ebû Ümâme hadi-

1- Kitabımızın 121-122 nolu hadislerine ve açılamalarına bk.

2- 62-64 nolu hadislerimizin açıklamalarına, ilk başlara bk.

3-Ahmed ile Ebû Ya'lâ sahih isnadla riv. ediyor. (el-Heytemî, 126; el-Emînî, VI, 335)

4-sh. 30'ebk. 5-sh. 31'ebk.

6- Ebû Ya'lâ zayıf isnadla rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, I, 216-217)

7- Taberânî rivâyet ediyor. bk. el-Münâvî, IV, 355

8-  İ. Ca'fer'den (a.s) babaları vasıtasıyla gelen bu hadise, İbn Ebil-Hadîd (XIII, 227) yer veriyor.

Hadisin Ebüs-Salt Abdüsselâm b. Sâlih dışında tüm râvîleri siqa. Abdüsselâm ise, birilerinin Ehl-i Beyt dostu olmasından öte hiçbir gerekçe gös-termeden zayıf saymalarına karşın, İbn Maîn, Ahmed b. Seyyâr, Hâkim ve İbn Hacer tarafından siqa ve saduq bir râvî olduğu ifade ediliyor. (Hâkim, III, 126-127; ez-Zehebî, II, 616; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 428, et-Taqrîb: I, 469) 0 hâlde hadisi-mizin isnadı sahihtir.

9-  Câbir hadisiyle iç içe, aynı lafızlarla rivâyet ediliyor. (170/5 ve 173/4 nolu sayfa ve dipnotlara bk.)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..173

si gibi.1

21. Ömer b. Ali b. EbîTâlib'in mürsel rivâyeti: "Allah'ın Rasû-lü (s.a.a) rahatsızlandığı son günlerde: "Sana kardeşimi çağırın!" bu-yurdu; kendisine Ali çağırıldı."2

22.  Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebî Tâlib'in mürsel rivâyeti: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) sahâbe arasında kardeşlik akdi yaptığında, Ali'nin omzuna vurarak şöyle buyurdu:"Sen cfe benim kardeşim-sin!" 3

//. İmam Ali'ye ait sözler:

1. Kitabımızın 6 nolu hadisi.

2. Kitabımızın 62 nolu hadisi.

3. Kitabımızın 64 nolu hadisi.

4.  Behiy Abdullah b. Yesâr'ın mürsel rivâyetinde, Bedr günü Velîd b. Utbe ile Ali karşılaştığında, Velîd "Sen de kimsin?" diye so-runca, Ali (a.s): "Allah'ın kulu ve Rasûlü'nün kardeşiyim!" cevabını verdi.4

5. Ebûbekr'e biat edildiği "Saqîfe" gününde, Ali (a.s) kendisinin daha hak sahibi olduğunu iddia ediyor ve şöyle diyordu: "Ben Al-lah'ın kulu, Rasûlü'nün kardeşiyim!"5

6.  Ebut-Tufeyl'in rivâyetine göre, Osman b. Affân'ın halîfe se-çildiği sözde "şura" olayı esnasında, Imam Ali diğerlerine: "Allah aşkına söyleyin; içinizde, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) benim dışım-da kendisiyle kardeşlik akdi yaptığı birisi var mı!?" diye sorduğun-da, onlar "Allah için, hayır!" dediler.6

7.  Hz. İmam (a.s) Ömer b. Hattâb ile hilâfeti sırasında yaptığı bir tartışmada: "Vallahi, ben Rasûlullâh'ın (s.a.a) kardeşi ve am-casının oğluyum!" deyince, Hz. Ömer ölünceye dek ona saygı gös-

1- İbn Ebil-Hadîd, IV, 96; el-Emînî, III, 124

2- İbn Sa'd, III, 22 el-Vâqıdî kanalıyla geliyor.

3- İbn Sa'd, III, 22 biri sahih, diğeri el-Vâqıdî'nin bulunduğu bir isnadla; iki yoldan rivâyet ediyor.

4- İbn Sa'd, II, 23 İsnadı sahih.

5- İbn Ebil-Hadîd, VI, 11

6- İbn Abdilberr, III, 35 Sahih bir isnadla rivâyet ediyor. Ayrıca bk. İbn Ebil-Hadîd, VI, 167; İbn Arraq, I, 358; el-Emînî, 1,162, III, 122

174....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

terdi.1

8. Hz. Ali (a.s) Muâviye'ye gönderdiği bir mektupta şu şiire yer verdi:

"Nebiy Muhammed kardeşim ve kaynatam,

Şehidlerin efendisi Hamza benim amcam!"2 ///. Sahâbe, tâbiîn ve daha sonrakilerin sözleri:

1. Ammâr b. Yâsir Cemel olayı öncesi, Basra'da yaptığı bir ko-nuşmada şöyle diyor: "Ey insanlar! Peygamberinizin kardeşi ve amcasının oğlu (yani Ali), Allah'ın dinine yardım etmeniz için sizi cihâda çağırıyor!"3

2. Amr b. Âs/ Âsî Muâviye'ye gönderdiği bir mektupta, Muâvi-ye'nin Ali'ye attığı iftiraları reddederek: "Hasan'ın babası ve Rasûlul-lâh'ın kardeşine isnad ettiğin... suçların tamamı yalandır, kendini bilmezliktir!" diyor.4

3. Muhammed b. Ebîbekr Muâviye'ye yazdığı bir mektupta "Ali b. EbîTâlib, davete icabet ederek; Peygamberi tasdik edip Islâm'a giren ve teslim olanların ilkidir, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) kardeşi ve amcasının oğludur!" diyor.5

4. Adiy b. Evtât'ın bir gün minbere çıkıp Hz. Imam'a hakaretler yağdırması üzerine, orada bulunanlardan Hasen el-Basrî "Bugün, Ra-sûlullâh'ın dünya ve ahiret kardeşi olan birisine sövüldü!" de-di.6

5.  Muhammed b. İshâq: "Allah'ın Rasûlü ensâr ile muhâcirler arasında kardeşlik akdi yapmıştı... Sonunda Ali'nin elini tutup: "Bu da benin kardeşim!" buyurdu." diyor.7

1- Dâraqutnî rivâyet ediyor. bk. el-Heytemî, 179

2-  İbn Asâkir, Beyheqî, el-Kencî ve Sibt b. el-Cevzî rivâyet ediyor. (bk. İbn Ebil-Hadîd, III, 210, IV, 122; el-Heytemî, 132-133; Dahlân, I, 177; el-Emînî, II, 25-30)

Buna benzer bir şiiri Ebû Hürayra'dan el-Vâhıdî de rivâyet ediyor. (bknz. el-Emînî, II, 32)

3- İbn Ebil-Hadîd, XIV, 14; el-Emînî, III, 124

4-el-Harzemî, el-Menâqıb: 199; el-Emînî, I, 201

5- İbn Ebil-Hadîd, III, 188; el-Emînî, III, 124

6- İbn Ebil-Hadîd, XIII, 221

7- İbn Seyyidinnâs, es-Sîra: I, 203'ten naklen el-Emînî, III, 114; el-Heytemî,

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..175

6. İbn Abdilberr diyor ki: "Allah'm Rasûlü (s.a.a) önce muhâcir-leri birbiriyle, sonra da muhâcirleri ensârla kardeş ilan etti. Her i-kisinde de Ali için: "Sen benim diinya ve ahirette kardeşimsin!" buyurarak Ali Me kendisini kardeş ilan etti."1

7. İbn'ül-Esîr İbn Abdilberr'in sözlerini aynen tekrarlıyor.2

8.  İbn Hacer el-Asqalânî diyor ki: "Peygamber (s.a.a) ashâb a-rasında kardeşlik akdi yaptığında, Ali için: "Sen de benim karde-şimsin!" buyurdu." (el-İsâbe: II, 507)

9.  Bedruddîn el-Aynî diyor ki: "Ali, kardeşlik akdi dolayısıyla Rasûlullâh'ın (s.a.a) kardeşidir. Allah'm Rasûlü (s.a.a) onun hak-kmda: "Sen de benim diinya ve ahiret kardeşimsin!" buyurmuşlar-dır."3

10.  Ömer Nasuhi Bilmen diyor ki: "Resuli Ekrem Efendimiz, Hazreti Ali Me muvahat = kardeşlik akd etmişti."4 *

Bütün bunlardan sonra, genelde hicret öncesi "kardeşlik ak-di"ni, özel olarak da Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Ali'yi kardeş ilan edişini inkar eden Ibn Teymiyye'nin5, kafadarı ve öğrencisi Şamlı Ibn Kesîr'in6 ve Zeynüddin el-lrâqî'nin7 sözlerini tutun duvara çalın!

İbn Teymiyye, İbn Kesîr gibi; "Ehl-i Beyt ve Ali" deyince ödü dü-şenlerin iddialarını İbn Hacer el-Asqalânî reddediyor; el-Halebî, A.

el-Fetâvâ el-Hadîsiyye: 42; el-Halebî, II, 97 1-el-İsti'ab: 111,35

2- Üsd'ül-Ğâbe: III, 282

3- el-Umde: II, 108

4- Hukuk-u İslâmiyye: I, 335

* Ayrıntılı bilgi için bak. Şerafuddîn, el-Murâcaât: 161-163, 165-168; el-Emînî, el-Ğadîr: III, 111-125

5- "Ali Me ilgili "Kardeşlik" hadislerinin tamamı uydurma! Peygamber (s.a.a) hiç kimseyi kardeş edinmemiş, Muhâcirler arasında hiçbir zaman kardeşlik akdi yapmamıştır!" (el-Minhâc: IV, 96 ayrıca IV, 97)

"Hem muhâcirlerin kendi aralarında ve hem de ensârın kendi aralarında kardeş Man edildiğine dair hadislerin hepsi yalan! Peygamber (s.a.a) Ali'yi kardes edinmemiş, Ebûbekr Me Ömer arasında kardeşlik akdi yapmamıştır..." (IV, 75 ayrıca IV, 32)

6- "Bu konuda pekçok hadis var; ama hiçbiri sahih değil!" bk. el-Bidâye: VII, 223, 335

7- "Ali'nin kardeşliğine ilişkin bütün rivâyetler zayıf!" bk. el-Münâvî, IV, 355; Hût el-Beyrûtî, 140

176....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Zeynî Dahlân, ez-Zürqânî gibi bazı alimler de Ibn Hacer'in sözlerini aynen kabul ederek tekrarlıyorlar.1

Ibn Teymiyye'nin sermaye-dârı ve üstâdı Ibn Hazm'ın tutumu ise daha bir ilginç! "Ebûbekr'in diğer sahâbîlerden üstünlüğünü i-fade eden hadislerden birisi de "Bir halil / dost edînecek olsay-dım; Ebû-bekr'i seçerdim! Ancak o benim kardeşim ve yoldaşım-dır." hadisidir. Sahih / doğru olan budur; başkası değil! Ali'nin kardeşliği konusunda sahih / doğru olan ise, sadece Sehl b. Huneyf ile kardeş Man edildiğidir." diyor ve benzeri görülmemiş bir iddiada bulunuyor Ibn Hazm.2

Birincisi, Ibn Hazm'ın sözünü ettiği "Ebûbekr'in dostluğu" ha-disi, Abdullah b. Abbâs'tan Ikrime kanalıyla rivâyet ediliyor.3 Ikrime-nin ise ne mal olduğunu daha önce gördünüz.* Öyle bir a-damın rivâyeti ise nerede yer alırsa alsın, hiçbir değer taşımaz. In-saf ve adalet bunu gerektirir.

Ikincisi, rivâyetten maksat "din kardeşliği ve yoldaşlığfdır. Maksadın bu olduğu hem el-Aynî vb. şârihlerce4 de doğrulanıyor, hem de Ebû Saîd el-Hudrî'den gelen ve Ehlisünnet âlimlerinin ölçü-lerine göre daha sahih olan rivâyette "... ancak İslâm kardeşliği ve sevğisi var!" deniyor.5

Demek ki rivâyet Islâm kardeşliğinden ve dostlugundan bah-sediyor. Bunda ise kimsenin bir diyeceği yok! Her mü'min bu an-lamda zaten Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) kardeşidir. Bizim üzerinde durduğumuz "kardeşlik" ise daha bir özel.

Sahâbeden bazıları hakkında rivâyet edilen "Sen benim kar-

1- İbn Hacer, Feth'ul-Bârî: VII, 217; el-Halebî, II, 22; Dahlân, I, 316; el-Emînî, III, 174-175

2-el-Fisal:IV, 147

3- Buhârî: menaqib, 33; es-Süyûtî, el-Câmi': V, 329-330. Aynı rivâyet Abdullah b. Mes'ûd'dan da rivâyet ediliyor. (Muslim: f. sahâbe, 3) Ancak gerek İbn Ab-bâs'tan (İbn Sa'd, II, 227-228; Buhârî: menaqib, 33) ve gerekse İbn Mes'ûd'dan (Muslim: f. sahâbe, 4-7) aynı isnadla gelen diğer rivâyetlerde "Ancak o benim kardeşim ve arkadaşımdır!" bölümü yok! Ayr. bk. et-Tahâvî, 313. htm

* sh. 79-80'e bk.

4- el-Umde: XIII, 246; el-Münâvî, V, 330

5- Ebûbekr'le ilgili "sedd-i ebvâb" rivâyetlerinden birincisine bk. (sh. 131)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..177

deşimsin." mealindeki hadisler1 de aym anlamda.

Üçüncüsü, Ali'nin Sehl b. Huneyf ile kardeş ilan edildiğine dair rivâyet, Ibn Sa'd tarafından üç ayrı yoldan tahric ediliyor. Üçü de el-Vâqıdî kanalıyla geliyor ve üçü de sahâbe ve Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) dayanmıyor! Ikisi ise el-Vâqıdî dışında da zayıf isnada sa-hip!2

jşte Ibn Hazm'm "Ali'nin kardeşliği konusunda sahih olan" de-diği rivâyetin içler acısı hali! Ama Ibn Hazm, bakalim o bilinen hir-smm arasında taassup perdesini aralayıp, bunları görebildi mi, ya-hut görmeye vakit bulabildi mi!? Heyhat, ne gezer!!!

Dördüncüsü, bu rivâyet sened bakımından sahih olsa bile ne çıkar? "Ali'nin Allah'in Rasûlü'nün (s.a.a) kardeşi olduğu"na dair bir sürü sahih rivâyeti bırakıp, sırtımızı sadece buna dayamamiz gerektiğini, kim söyleyebilir bize!?*

d. Hz. Ali, Allah'in Rasûlü'ne (s.a.a) Verdiği Ahidden Asia Dönmemiştir.

Ali b. Ebî Tâlib'i (a.s) diğer sahâbîlerden üstün kılan yönlerden birisi de, hiç kuşkusuz, onun Allah ve Rasûlü ile yaptığı mukavele-ye hiçbir zaman ters düşmemiş olması; her ne pahasma olursa ol-sun, Allah ve Rasûlü'nü üzen, ilâhî irâdeye aykırı hiçbir davranışta bulunmamış olmasıdır. Bunu elbette sadece 62 nolu hadisimiz-den çıkarmıyoruz. Hazretin hayatı bütün çıplaklığıyla ortada; hiçbir yerde falso yaptığını gören, duyan yok! Oysa bu durumun, hemen her zaman ön plana çıkarılan diğer sahâbîler için de geçerli oldu-ğunu söylemek için neyimizi vermezdik!3

1- sh. 170'deki 10 ve 11 nolu dipnotların yanısıra bk. İbn Sa'd, III, 43

2- İbn Sa'd, III, 22-23 Ayr. bk. Hâkim, III, 409 el-Vâqıdî için sh. 134'e bk.

* Kaldı ki, Mu'tezile ulemasının en insaflı ve en adil araştırmacılarından birisi olan İbn Ebil-Hadîd, Ebûbekr ile ilgili bu söz-konusu "kardeşlik" hadislerinin, Ali ile alâkalı "kardeşlik" hadislerine karşı koymak amacıyla uydurulmuş oldu-ğunu... (XI, 49) söylüyor!

3- Bunun için sh. 160'a, 1 nolu dipnottaki kaynaklara ve "Sahâbenin Ada-leti ve Ebû Hürayra" adlı çalışmamıza bk.

178....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

e. Hadislerde Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Mucizesine Yer Veriliyor.

Hadislerimizden 63 numaralı olanı tekrar gözden geçirilirse, orada Rasûlullâh'ın (s.a.a) büyük bir mucizesine yer verildiği görü-lür.

Ziyafet için belli oranlarda yemek ve su ikram edilmiş olması-na; herkes doya doya, kana kana içtiğine rağmen yemeğin ve su-yun hiç eksilmemesi gerçekten büyük bir mucize! Allah'm Rasûlü (s.a.a)'e ait bu türden daha pekçok mucizeler var.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..179

İMAli ALİ ALLAli'IN RASULÜ'NÜN BİR PARÇASI, SAFİYYİ VE EMÎNİDİR

65. Imrân b. Husayn diyor ki:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki, Ali ben-den, ben de AW denim; o benden sonra bütün mü'minlerin velisi-dir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ca'fer b. Süleymân ed-Dubaî kana-hyla Abdurrazzaq, et-Tayâlisî, İbn Ebî Şeybe (9131. htm), Ahmed (IV, 437-438), Tirmizî (menaqib, 20), Müellifimiz (86 nolu hadis), İbn EbîÂsım, Ebû Ya'lâ, İbn Hıbbân, el-Harzemî(s. 153), İbn'ül-Esîr (III, 292-293), İbn Meğâzîlî vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 77, 92)

Hadisin Durumu: Ca'fer ed-Duba'î dışında tüm râvîleri gayet si-qa. Üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Gelelim Ca'fer'e:

Yahyâ el-Qattân, Süleymân b. Harb ve biraz da Buhârî'nin Ca'fer-den hoşlandıkları pek söylenemez. Buna sebep ise Şiî yani Ehl-i Beyt taraftarı olması ve rivâyet ettiği hadislerle birilerini ra-hatsız etmesi! Ancak onu bu haliyle de beğenen; siqa ve saduq sayan ve rivâyetlerine güvenen pekçok hadisçi var:

Yahyâ b. Maîn, Ali b. el-Medînî, Abdurrazzaq, Ibn Sa'd, Ahmed, Abdurrahman b. Mehdi, Abdüssamed b. Ma'qil, Muslim, Ibn Adiy, Hâkim, Ibn Hıbbân, ez-Zehebî ve Ibn Hacer bunlardan. Üstelik Müslim'in râvîlerinden.1

Şu hâlde, hadisimizin isnadı gayet sahih. Hem de Müslim'in şartlarına göre. Hâkim de aynı sonuca varıyor, Şamlı ez-Zehebî ise itirazda bulunmuyor.

1- İbn Sa'd, VII, 288; ez-Zehebî, I, 408-411; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 439-441, et-Taqrîb: 1,135; Şerafuddîn, 85-86

180....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

66. Hubşîb. Cünâde es-Selûlî diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) şöyle derken işittim: "Ali benden, ben de ondanım!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû lshâq es-Sebî'î kanalıyla Ibn EbîŞeybe (9130. htm), Ahmed (IV, 164-165 ve el-Fedâil'de), Müel-lif (71 nolu hadis, ayrıca el-Kübrâ'da), Tirmizî (menaqib, 21), Ibn Mâce (muqaddime, 11), İbn EbîÂsım, Taberânî, Ya'qub b. Süfyân, İbn Meğâzilî, el-Harzemî (s. 134) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 78, 82)

Hadisin Durumu: Hadisimizin tüm râvîleri Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Dolayısıyla isnadı Buhârî ile Müslim'in şartları-na göre sahih.

67. Berâ b. Âzib diyor ki:

"Rasûlullâh (s.a.a) Ali için şöyle buyurdu: "Sen benden, ben de sendenim!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Ishaq'tan itibaren Isrâîl kana-liyla Abdurrazzaq, Ahmed (IV, 298), Buhârî (sulh, 6; meğâzi, 45), Tirmizî (menaqib, 21), Müellifimiz (188 nolu hadis), BeyheqT ve Beğavî rivâyet ediyor. (Nâşir, 79)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı Buhârî ile Miislim'in ortak râvîlerinden oluşuyor. Dolayısıyla isnadı Buhârî ile Müslim'in şart-larına göre sahih.

68. İmam Ali'den (a.s):

"Mekke'den çıkmak üzereydik ki, Hamza'nın kızı "Ey amca! Ey amca!" diye sesleniyordu.

(Râvî diyor ki:) Hemen onu Ali aldi ve eşine hitaben "Amcanm kızını al!" dedi ve o da sırtına aldi.

Daha sonra Hamza'nm kızı hakkında Ali, Zeyd ve Ca'fer an-laşmazlığa düştüler:

Ali: "Onu ben aldım; üstelik amcamın kızı!",

Ca'fer: "Benim de amcamm kızı; ayrıca teyzesi nikahımın al-tmda!",

Zeyd de: "Kardeşimin kızı!" diyerek kızı sahiplenmeye çalıştı-lar.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..181

Allah'm Rasûlü (s.a.a) ise kızın teyzesine verilmesini karara bağladı ve "Teyze anne mesabesindedir!" buyurdu. Ayrica:

Ali için: "Sen bendensin, yanımda Hârûn'un makamma sahip-sin, ben de sendenim!"

Ca'fer için: "Sen yaratılışıma ve ahlakima benziyorsun!"

Zeyd için de: "Ey Zeyd! Sen ise kardeşimiz ve azatlımızsin!" buyurdular."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Isrâîl kanalıyla Ishaq b. Râheveyh (ez-Zeyle'î, III, 267), İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (I, 98,108, 115), Hâkim (III, 120), BeyheqT, Hatîb el-Bağdâdî, çok özet biçim-de Ebû Dâvûd (talâq, 35), Müellifimiz (188 nolu hadis), sadece Zeyd ile Ca'fer için söylenen sözleri Ibn Sa'd (III, 43, IV, 36) ve Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. (Nâşir, 79)

Hadisin Durumu: Hadisimizin ikisi dışında tüm râvîleri siqa. Onlar da hadisimizi Imam Ali'den alıp Ebû Ishaq'a taşıyan Hübeyra b. Yerîm ile Hâni' b. Hâni' adlı râvîler.

Hübeyra'nın "hadisleri hasen bir râvî" olduğunu daha önce gör-dük. Hâni' ise Ibn el-Medînî, Şâfiî ve Beyheqî'nin "pek tanınmış birisi değil!" demelerine karşın, Ibn Sa'd ve daha pekçoklarınca "Hemedân-h" olarak bilinen, Müellifimiz, Ibn Hıbbân, Hâkim ve ez-Zehebî gibi muhaddisler tarafından siqa sayılan birisi. Ibn Sa'd'ın "hadisi münker bir râvî!" demesi ise taassuptan başka bir şey değil.1

Şu hâlde hadisimizin isnadı sahih. Hâkim de "isnadı sahih" di-yor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

Not 1: Arapça basımda hadisimizin isnadından Müellifimiz ile Qâsım arasından bir râvî düşmüş! Bu râvînin Ahmed b. Harb et-Tâî olma ihtimali oldukça yüksek.

Not 2: Hadisimizin sadece Rasûlullâh'ın (s.a.a) Hamza'nın kı-zını teyzesine verdiğine dair bölümü, Hâkim tarafından ayrıca ri-vâyet ediliyor. (IV, 344) Ancak Hâkim'in "Hadis Buhârî ile Müs-lim'in şartlarına göre sahih!" demesi ve ez-Zehebî'ninse hiç dü-şünmeden aynen onaylaması apaçık bir hata. Doğrusu sadece

1- İbn Sa'd, VI, 223; Hâkim, III, 129, IV, 344; ez-Zehebî, IV, 291; Şemsül-haqq, Avn'ül-Ma'bûd: VI, 375-376

182....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"sahih" olduğu.

69. Ali (a.s) anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurmuştu: "Andolsun! Rabîa oğulları ya bundan vazgeçerler, ya da onların üzerine canım gibi birisini gönderirim de onlara emrimi infaz eder; savaşçılarını öldü-rür, çocuklarmı esir alırl"

Ömer'in arkamdan belime dokunarak "Kimi kastediyor aca-ba!?" demesiyle irkildim. "Seni ve arkadaşını olmasın!" dedim. Ömer "Kimi kastediyor!?" diye tekrar sorunca "Ayak-kabı tamir edeni!" dedim."

Ravî diyor ki: "Ali o sırada ayakkabı tamiriyle meşguldü."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "... Ahvas b. Cevvâb - Yûnus - Ebû İshâq - Zeyd b. Yüsey' - Ali" kanalıyla İbn Ebî Şeybe (9131. htm) ile Ahmed (el-Fedâil'de) de rivâyet ediyor. Ancak Ibn Ebî Şeybe hadisimizi aynı isnadla Ebû Zerr el-Gıfârî'den, Ahmed ise Zeyd b. Yüsey-dan mürsel olarak rivâyet ediyor. (Nâşir, 80) Sanırım; hadisin Ali (a.s) yerine Ebû Zerr'den rivâyet ediliyor olmasi daha muh-temel!

Hadisin Durumu: Hadisimizin râvîlerinden Ebû Ishaq çok siqa bir râvî. Ahvas; Ibn Maîn, Ebû Hâtim, Ibn Hıbbân, ez-Zehebî ve Ibn Hacer tarafından saduq olarak niteleniyor. Üstelik Müslim'in râvîle-rinden.1

Yûnus da haddi zatında siqa ve saduq bir râvî. 0 da Müslim'in râvîlerinden. Ibn Sa'd, Ibn Maîn, Ibn Mehdî, Müellifimiz, Ahmed el-lclî, Ebû Hâtim, Ibn Hıbbân, ez-Zehebî ve Ibn Hacer siqa ve saduq sayıyor kendisini. Sadece Ahmed, Yahyâ el-Qattân ve bir de Ebû Hâtim biraz çekimser kalmış. Ayrıca yalnız Ahmed, babası Ebû lshâq-tan naklettiği rivâyetleri zayıf sayıyor. Yoksa kendisinin saduq olduğunda hemen kimsenin kuşkusu yok.2

Zeyd b. Yüsey' ise muhadram olan tâbiîlerden. Yani Allah'ın Ra-sûlü'ne (s.a.a) yetiştiği, onunla aynı zamanda yaşadığı hâlde, onu görme şerefine ulaşamayanlardan. Ahmed el-lclî, Ibn Hıbbân, Hâkim, ez-Zehebî ve Ibn Hacer siqa bir râvî olduğunu ifade ediyor-

1- ez-Zehebî, 1,167; İbn Hacer, et-Tehzîb: 1,184-185, et-Taqrîb: I, 63

2- İbn Sa'd, VI, 363; ez-Zehebî, IV, 482-483; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 394

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..183

lar.1

0 hâlde hadisimizin isnadi hasen oluyor. 152 nolu hadisimiz ile birlikte düşünülürse sahih olduğunu söylemek bile mümkün.

70. İmam Ali'den (a.s):

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ali! Sen benim safiyyim ve eminimsin!"

Hadisin Tahrîci: Şehidlerin efendisi Hz. Hamza'mn kızıyla ilgili değişik ve uzunca bir rivâyetin küçük bir parçası olan hadisimizi bu uzun şekliyle, Yezîd b. Abdillâh b. Üsâme b. el-Hâd kanalıyla Ebû Dâvûcl (talaq. 35), Hâkim (III, 211) ve Ibn EbîÂsım (Nâşir, 81), rivâyet ediyor; ama bu kisma yer vermiyorlar. Hadisimizin sadece bu kismim Ibn Hıbbân da rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, el-İsâbe: III, 546)

Not: Müellifimiz ile Hâkim'in isnadi "...Muhammed b. Nâfi'-babası Nâfi' - Ali" şeklinde. Oysa doğrusu şöyle olmalı: "...Muhammed - Nâfi' - babası Uceyr - Ali". Çünkü;

Bir defa, Ebû Dâvûd'un isnadi bu şekilde.

İkincisi, İbn Hacer'in el-İsâbe'de2 verdiği hadisin isnadi da bu şekilde.

Üçüncüsü, İbn Hacer'in özellikle et-Taqrîb adlı eseri Ebû Dâvûd ile Müellifimizin bu eseri dahil pekçok hadis kitabimn bütün râvîle-rine yer veriyor. Oraya başvurduğumuzda, Muhammed b. Nâfi' di-ye bir râvîye rastlayamıyoruz. Oysa Nâfi' ile babasi Uceyr var.

Buradaki hatanın istinsah yada baskıdan kaynaklandığını dü-şünüyoruz. "Muhammed" ile "Nâfi'" arasındaki "ibn" kelimesinin doğrusu "an"dır. Hadisimizin isnadi ancak bu durumda diizene girmektedir.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Fakat Nâşir, senedde bulunan Nâfi' b. Uceyr ile "oğlu" Muhammed'e takılarak, hadisimizi zayıf göstermeye çalışıyor!

Oysa Nâfi', babası Uceyr ile birlikte sahâbeden birisi.3 Muham-

1- ibn Sa'd, VI, 222; Hâkim, III, 52; ibn Hacer, et-Taqrîb: I, 271; Nâşir, 80

2- el-İsâbe: II, 466,111,546

3- İbn Hacer, el-İsâbe: III, 545-546, II, 466; ibn Abdilberr, III, 161

184....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

med ise, Nâşir'in sandığı gibi Nâfi'nin oğlu değil; Ibrâhîm et-Teymî'nin oğludur ve Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerindendir.1

Bu durumda hadisimiz, Nâfi' sahâbeden sayılmasa bile -ki bu yaklaşımda olanlar da var; ama buna ragmen siqa sayılıyor- sahih bir hadis. Sahâbeden sayılırsa, bu takdirde Müellifimiz ile Ebû Dâvûd'un isnadı Müslim'in, Hâkim'in isnadı ise Buhârî'nin şartları-na göre sahih oluyor.

AÇI KLAliALAR

Bu bölümdeki 65 nolu hadisimiz, ilerde gelecek olan 86 nolu hadis ile daha detaylı biçimde tekrarlanacak. 67 nolu hadisimiz de 188 nolu hadisin bir bölümü ve üstelik 68 nolu hadisimizle ay-nı konuyu işliyor. Olay kısaca şöyle:

Hicretin 6. yılı zilka'de ayında, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile ashâbı umre yapmak amacıyla Mekke'ye gidiyorlar. Bilindiği gibi Mekkeli müşriklerin engellemesiyle karşılaşıyorlar. Hudeybiye'de müşrik-lerle antlaşmaya oturmak zorunda kalan müslümanlar, tam Mek-ke'yi çıkarlarken arkadan bir ses duyuyorlar... Bu ses Hz. Hamza'nın kızı Ümâme'nin sesidir.

Ümâme küçük bir kızdır ve bakımını birilerinin omuzlaması gerekmektedir. Işte bu konuda güzel bir anlaşmazlık çıkıyor! "Gü-zel" diyorum; çünkü bu tartışmada, onlardan her biri sorumluluğu ötekine yıkmaya çalışmıyor, aksine Ümâme'yi adeta paylaşamıyorlar....

Hadislerimizden çıkan hükümler ise şunlar:

a. İmam Ali (a.s) Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Bir Parçasıdır.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile Hz. Imam'ın birbirlerine ne kadar ya-kın olduklarını herhalde herkes bilir. Onlar adeta birbirlerine kay-namış et ile kemik gibi yakınlar! Sanki Ali Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) bir parça; hatta onun cam gibi, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) de A-li'den bir parça ve hatta onun cam gibi!2

1- ez-Zehebî, III, 445; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 149; el-Aynî, 1,19

2-  Hâkim (II, 120-121) 69 nolu İmam Ali hadisine benzer bir hadisi Abdurrah-mân b. Avf'tan da rivayet ediyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..185

Ali ile Rasûlullâh (s.a.a) arasındaki bu yakınlık hiçbir zaman yadirganmamah. Ta çocukluğundan itibaren Allah'm Rasûlü (s.a.a) yanında yetişen, yiyip içtikleri ayrı gitmeyen, her zaman ve her yerde hemen yam başında yer alan, onu hayatmda ve hayatmdan sonra asla üzmemiş olan bir Ali'nin, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) adeta bir parçası olmasından doğal ne olabilir!? Tabîî ki bunlardan biri diğerinin cam, parçası sayılır. Hadislerimizde geçen "Ali ben-den, ben de ondamm!" ifadesi işte bu gerçeği dile getiriyor. Arap-ça'da "min" harf-i cerrinin karşılıklarından birisi bu.

el-Aynî diyor ki: "Hadiste geçen "Sen bendensin!" ifadesinden maksat "Bana bitişiksin!" demektir. Çünkü buradaki "min" harfi-ne, bitişiklik ifade eden "ittisâliyye" denir. Bu hadiste Ali (r) için büyük ve yüce bir fazilete yer veriliyor. Bundan daha büyüğü ise "Ben de sendenim!" buyurulmuş olmasıdır."1

"Mübâhele ayeti" olarak da bilinen Âl-i Imrân sûresinin 61. a-yeti üzerinde dikkatlice durulursa, aym sonucun anlaşılacağı bir gerçek. Zira ayette geçen "nefislerimiz" "kendimiz, canlarımız" an-lamlarma geliyor; bundan da maksat kuşkusuz Ali'den başkası değil. Konuyla ilgili hadis2 ve tefsir3 kitaplarına bakılırsa bu durum açıkça görülür.

"Ali benden, ben de ondamm!" mealindeki hadisler, başlıca şu sahâbîler tarafından rivâyet ediliyor:

1. Hz. Ali (a.s): 68 ve 69 nolu hadislerimiz.

2. Imrân b. Husayn: 65 ve 86 nolu hadislerimiz.

3. Berâ b. Âzib: 67 ve 188 nolu hadislerimiz.

4. Hubşîb. Cünâde: 66 ve 71 nolu hadislerimiz.

5. Bürayde el-Eslemî: 87 nolu hadisimiz.

6. Sa'd b. Ebî Vaqqas: 74 nolu hadis.

1- el-Umde: XI, 197, XIII, 286, XIV, 273 ayr. bk. el-Münâvî, IV, 357

2- Ahmed (1,185), Muslim (f. sahâbe, 32), Tirmizî (tef. Âl-i Imrân, 7, menâ-qıb, 20) Şa^'dan; Hâkim (III, 150) ile İbn Merdeveyh (İbn Kesîr, I, 370-371) de Hz. Câbir'den sahih isnadlarla rivâyet ediyor. Bu hadislerin sahih olduğunu Ibn Teymiyye bile itiraf ediyor. (el-Minhâc: IV, 34) 0 hâlde sorun yok!

3- bk. el-Cessâs, II, 395-296; et-Taberî, et-Tefsîr = Âl-i İmrân: 61. ayet; İbn Kesîr, I, 370-371; F. er-Râzî, VIII, 82-88

186....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

7. Abdullah b. Abbâs: 23 nolu hadisimizin ikinci maddesi.

8. Üsâme b. Zeyd: 135 nolu hadis.

9. Hz. Ebûbekr: Hacc emirliği hadislerinden birincisi.

10. Hz. Ali: Hacc emirliği hadislerinden ikincisi (b şıkkı).

11. Ebû Râfi': Hacc emirliği hadislerinden dokuzuncusu.

12.  Ebû Râfi': et-Taberî (II, 65) hasen bir isnadla rivâyet edi-yor.1

13. Ebû Saîd el-Hudrî: Onuncu sıradaki Hacc emirliği hadisi.

14. Abdullah b. Ömer: Sekizinci sıradaki Hacc emirliği hadisi.

15. Ebû Zerr: İbn EbîŞeybe rivâyet ediyor. (Nâşir, 80)

Mü'minlerin Emîri İmam Ali'nin (a.s) Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bir parçası olduğu gerçeğini, Abdullah b. Abbâs'tan rivayet edilen şu iki hadis-i şerif de açıkça ifade ediyor: "İşte Ali b. Ebî Tâlib. 0nun eti benim etimden, kanı benim kanımdandır! 0 benim yanımda, Mû-sâ'nın yanında Hârûn'un makamma sahiptir; ancak benden sonra peyğamber yokî..." 2

"Bana oranla Ali, bedenime oranla başım ğibidir!" 3

Bu kadar sahâbî tarafından, hem de çoğu sahih senedlerle rivayet edilen bir hadisin mütevâtir olduğu şüphesizdir.

NOT: Hz. İmam'ın bu faziletini kıskanan bazı çevreler, Ebûbekr hakkmda da ayni hadisi rivâyet etmişler! Deylemî'nin rivâyet ettiği bu hadisin isnadında yalancılık ve hadis uydurmakla tanınan Abdurrah-mân b. Amr b. Cebele var.4 Şu hâlde, bu rivâyetin ta-

1- Senedinde Muhammed b. Ubeydillâh b. Ebî Râfi' ile Hıbbân b. Ali var. Muhammed'i daha önce tanıttık. (sh. 31'e bk.) Hıbbân ise saduq bir râvî; ancak hâfızası biraz zayıf. (ez-Zehebî, I, 449; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,150)

2- el-Uqaylî (bk. ez-Zehebî, II, 3, 416) Me el-Harzemî (s. 142) rivayet ediyor. İsnadı aynen sh. 31'deki İbn Abbâs hadisi gibi. Buna gore "isnadı hasen bir hadis" denebilir.

3-  Deylemî ile el-Harzemî (s. 144, 148) rivayet ediyor. Senedinde Huseyn el-Eşqar ile Qays b. Rabî' var. (Huseyn için sh. 319 ve 373'e, Qays içinse sh. 148'e bk.) 0 yüzden isnadı hasen bir hadis.

Ayni hadisi Hatîb el-Bağdâdî ile İbn el-Cevzî (I, 212) Berâ b. Âzib'den de rivayet ediyor. (Ayr. bk. es-Süyûtî, el-Câmi'us-Sagîr: IV, 357-358)

4- ez-Zehebî, I, 315, II, 580; el-Münâvî, I, 91; el-Hût, 14

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..187

mamen düzme ve uydurma olduğu meydanda.

b.  İmam Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)'den Sonra Bütün Mü'minlerin Velisidir.

Konu hakkmda ilerde gelecek olan 86-87 nolu hadislerimizin açıklamalarında genişçe bilgi verilecek.

c. Teyze, Anne Mesabesindedir.

Bundan maksat, bir çocuğun annesi yoksa, ona teyzesinin bakmasimn, terbiyesiyle teyzesinin ilgilenmesinin daha uygun ve yerinde olduğudur.

d.  İmam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Safiyyidir.

"Safiyy" Arapça'da "süzülmek, duru, saf ve temiz olmak, seçi-lip aynlmak" gibi anlamlara gelen "safâ" kelimesinden türemiş bir sifat-isim. Buna göre "safiyy", "akranlan arasmdan dikkatlice se-çilmiş, saf ve tertemiz, samimi ve candan bir dost" demektir.

İşte Hz. Ali Rasûlullâh'ın (s.a.a) böyle bir arkadaşı ve dostu! Tabîî ki bu derece samimiyet neden kaynaklamyor, neden diğer sa-hâbîler bu dereceye ulaşamamış!?... Üzerinde düşünmeye de-ğer bir konu herhalde...

e.  İmam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Emînidir.

Arapça "Emn" ve "emniyet" köklerinden türemiş olan "Emîn" kavramı, son derece güvenilir olan; maddî ve manevî her şeyinizi -gözünüz hiç arkada kalmadan- emanet edebileceğiniz kadar dü-rüst, kendisine verilen emaneti cam pahasma da olsa koruyan, sözü-özü bir olan... gibi anlamlara geliyor.

Hadislerimiz bu ümmetin en emin kişisinin Hz. Ali olduğunu açık bir dille ifade ediyor. Daha önce gördüğümüz "menzile" hadis-leri de aynı gerçeği anlatıyor: Hz. Mûsâ yanında, kendisinden sonra Hârûn kadar güvenilir bir başka kimsenin olmadığını her hâlde kimse inkar edemez. Menzile hadisleri Allah'm Rasûlü (s.a.a) ya-nında Ali'nin, Mûsâ yanında Hârûn'un sahip olduğu turn yiice ma-kam ve meziyetlere sahip olduğunu açıkça ortaya koyduğuna gore; buradan Ali'nin sahâbenin en güveniliri ve bu ümmetin "Emîn "i olduğu rahatça anlaşılır.

188....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Önde gelen tüm sahâbenin hayatlarını, yaşantılarını, görüş ve icraatlarını, bütün önyargılardan sıyrılarak bir inceleyin; vardığınız sonuçları Hz. İmamınki ile karşılaştırın. Siz de göreceksiniz ki, I-mam (a.s) bunca yüce payelere bedavadan, sırf "damat" olduğu için konmuş değil! Bütün bunları hak etmiş de almış!

NOT 1: Bu ümmetin "EmîrTinin "Ebû Ubeyde b. Cerrâh" oldu-ğuna dair rivâyetlere1 gelince; bu tür rivâyetlerin sağlıklı olup ol-madıklarını araştırırken, birinci planda onun senediyle uğraşmak yerine, onu önce "metin tenkidi"ne sokun. Yani o metni Kur'ân ile, sünnet ile, akıl ve tarih ile karşılaştırın! Dolayısıyla biz de bu rivâ-yet ile Ebû U-beyde'nin hayatını, hayatında yaptığı şeyleri bir karşı-laştıralım:

Ebû Ubeyde, Medine'de "mezar kazıcılığı" yapmakla bilinen iki kişiden birisi.2 Yani bunu meslek haline getirmiş! "Saqîfe" günü yaptıklarını; Allah ve Rasûlü'nün olanca talimatlarını, bu ümmetin asıl imamını bir kenara iterek, Ebûbekr'e nasıl koştuğunu, bu ara-da Ehl-i Beyt'e ve özellikle Peygamberimizin kızı Fâtıma ez-Zehra'ya yapılanlara ortak olduğunu herkes biliyor! Ebû Ubeyde bu yüzden mi bu sıfatı hak etti dersiniz! Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Emin" dediği birisi hiç bunları yapar mı?

Allah'ın Peygamberi (s.a.a) kendisinden sonra sapmamak ve yoldan çıkmamak için Ehl-i Beyt'i gösteriyor! "Allahım! Ali'yi terk edeni sen de terk et!" buyuruyor ve Ali'den ayrılanın, aynı zaman-da Peygamber'den ve Allah'tan da ayrılmış olacağını söylüyor!* Ebû Ubeyde'nin Ali'den ayrılmadığını, onu terk etmediğini kim id-dia edebilir!? Ali'den ayrılığın temelini atanlardan birisi de o değil

1-  İbn Ebî Şeybe (9124. htm); İbn Sa'd, III, 411-413; Ahmed: I, 18, 35, 414, III, 125, 133, 146, 175, 184, 189, 212, 245, 281, 286, IV, 90, V, 385, 398, 400, 401; Buhârî: menaqib, 50, meğâzi, 70,âhâd, 1; Muslim: f. sahâbe, 53-55; Tirmizî: menâ-qıb, 32; İbn Mâce: muqaddime, 11; Hâkim, III, 265, 267; İbn Abdilberr, IV, 122

2- Mâlik: cenâiz, 28; İbn Sa'd, II, 295-298; Ahmed: I, 8, 260, 292, III, 139; el-Ya'qûbî, II, 114; İbn Mâce: cenâiz, 40, 65; et-Taberî, II, 239; es-Süyûtî, Ten-vîr'ul-Havâlik: I, 231

Diğeri ise Ebû Talha Zeyd b. Sehl el-Ensârî'dir. Bu rivâyetlerin bir kısmı sa-hih, bir kısmı da hasen senedlerle geliyor.

* Konuyla ilgili hadisler için 76 nolu seqaleyn hadisi Me 88-89 ve 90-96 nolu hadislerimize ve açıklamalarına bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..189

mi?! O'nun "Saqîfe" günü yaptıklarını kim inkâr edebilir, kim unu-tabilir?

Iki ihtimal var: Ya Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ebû Ubeyde'yi "Bu ümmetin emini!" sayarken yanılmış, yada bu rivâyet, ilk halîfenin hilâfetini Islâmî açıdan pekiştirmek için birileri tarafından icat e-dilmiş; karar elbette sizin!

NOT 2: Burada Zeyd b. Hârise'nin Hz. Hamza'nın kızı Ümâme için söylediği "Kardeşimin kızı" ifadesinden maksat "din kardeşli-ği" olmadığı gibi, "nesep yada süt kardeşliği" de değildir. Çünkü Zeyd ile Hamza arasında böyle bir bag yok! Geriye sadece bir ihtimal kalıyor: "Kardeşlik akdi". Zeyd ile Hamza'nın her ikisi de Mekkeli muhâcir olduğuna göre, bundan maksat, hicretten önce Mekke'de muhâcirler arasında kıyılan "kardeşlik"tir.*

* Ayrıntı için Mekke'de kıyılan kardeşlik akdine işaret eden rivâyetlerin ü-çüncüsüne bk. (sh. 170-171)

190....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..191

"HACC EMIRLIGI" HADISLERI

71. Hubşîb. Cünâde es-Selûlî'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "All benden, ben de on-danim! Benden ve Ali'den başkası benim adıma tebliğde buluna-maz!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 66 nolu hadisimizinki ile aym.

72. Enes b. Mâlik anlatıyor:

"Peygamber (s.a.a) Berâe sûresini önce Ebûbekr ile göndermişti. Ama daha sonra onu çağırarak şöyle buyurdu: "Bunu Ehl-i Beytim di-şında hiç kîmsenin tebliği uyğun değil!"

Hemen Ali'yi çağırdı ve görevi ona verdi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Affân kanalıyla Ahmed (III, 216), İbn Ebî Şeybe (9131. htm), İbn Merdeveyh, Tirmizî (tef. Berâe, 5), Ebû Saîd b. el-A'râbî, Hatîb el-Harzemî (s. 165) vb. rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, II, 333; Nâşir, 82)

Hadisin Durumu: Hadisimizin turn râvîleri siqa. Yalnız Hammâd b. Seleme ile Simâk Müslim'in râvîlerinden olduğu için Müslim'in şartlarına göre sahih.

73. Hz. Ali (a.s)'den:

Zeyd b. Yüsey' Ali'den naklen anlatıyor: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Berâe sûresini Mekkelilere önce Ebûbekr ile birlikte göndermişti. Arkasından Ali'yi göndererek: "(Ondan) mektubu al ve onu Mekke halkına ğötür!" buyurdu.

Ali, Ebûbekr'e hemen yetişti ve mektubu ondan aldı. Bunun üzerine Ebûbekr üzülerek geri döndü ve Rasûlullâh'a (s.a.a) "Hak-kımda bir şey mi nâzil oldu!?" diye sorunca şu cevabı verdi:

192....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Hayır, ancak onu ya benim yada Ehl-i Beytimden birisinin teb-liğ etmesiyle emrolundum!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû lshâq es-Sebî'î kanalıyla et-Taberî (et-Tefsîr = Tevbe, 1. ayet) rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, II, 333)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Zeyd b. Yüsey'* dahil tüm râvîleri siqa. Dolayısıyla, özellikle et-Taberî'nin isnadıyla çok sahih bir hadis. Zaten Tirmizî (tef. Berâe, 5) ile Hâkim (III, 52,178, IV, 178) de hemen aynı isnadla gelen ve aynı içeriğe sahip bir hadis hakkında "isnadı sahih" hükmünü veriyor; ez-Zehebîde aynen onaylıyor.

74. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) (önce) Ebûbekr'i Berâe (Tevbe) sû-resiyle birilikte göndermişti. Biraz yol almıştı ki, ardından Ali'yi saldı. Ali hemen onu Ebûbekr'den alıp yola koyuldu.

Ebûbekr'in bu duruma içerlemesi üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Benim adıma, ancak ben yada benden olan birisi tebliğde bu-lunabilir!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Merdeveyh de rivâyet ediyor. (es-Süyûtî, ed-Dürr'ul-Mensûr: III, 209'dan naklen el-Emînî, VI, 346; et-Tabâtabâî, el-Mîzân: IX, 163)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedinde Abdullah b. Ruqaym var. Dolayısıyla aynen 40 nolu hadisimizin isnadı gibi zayıf.

Ancak aynı hadis, biraz daha ayrıntılı bir biçimde, tıpkı 39 nolu hadisimizin isnadiyla Ibn Asâkir ile el-Kencî tarafmdan da rivâyet ediliyor.1 el-Kencî bu rivâyetin isnadı için "hasendir" derken her-halde diğer destekleyici rivâyetleri de göz önünde tutuyor.

75. Câbir b. Abdillâh el-Ensârî anlatıyor:

"Peygamber (s.a.a) Ci'râne umresinden döndüğü vakit Ebûbekr'i hacc emîri olarak göndermişti. Biz de onunla beraber gitmiştik. "Arc" denen mevkiye vardığımızda sabah namazı için çağrı yapıldı. Ebûbekr tekbir almaya niyetlenmişti ki, tarn o sırada

* Zeyd b. Yüsey' için 69 nolu hadisimizin durumuna bk. 1- el-Kencî, el-Kifâye: 16'dan naklen el-Emînî, I, 40-41

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..193

geriden bir deve böğürtüsü duyuverdi! Tekbir almayı bıraktı ve "Bu Rasûlullâh'ın (s.a.a) kesik kulaklı devesinin böğürtüsü olmalı! Demek ki hacc konusunda Rasûlul-lah'ın (s.a.a) kalbine bir şey doğdu; biz de bu fırsat namazı onunla kılarız..." dedi.

Bir de baktik ki devenin üzerinde Ali! Ebûbekr hemen: "Emîr misin, yoksa elçi misin!?" diye sordu.

Ali: "Hayır, sadece elçiyim; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) beni Be-râe (Tevbe) sûresini hacc esnasmda insanlara okumam için gönderdi." dedi.

Mekke'ye vardik. Terviye'den* bir gün önce, Ebûbekr kalkip hitab ederek insanlara hacc menâsiki hakkında bilgi verdi. 0 biti-rince Ali kalkti ve o da insanlara Berâe (Tevbe) suresini sonuna kadar okudu.

Sonra onunla beraber çıktık. Arefe günü gelip çattığında, Ebûbekr tekrar kalkip hitab ederek insanlara hacc menâsikini an-latti. 0 bitirince Ali kalkti ve insanlara Berâe sûresini sonuna kadar okudu.

Arafat'tan aynlma vakti geldiğinde, Ebûbekr kalkip insanlara hitab ederek, onlara Arafat'tan nasıl ayrılacakları (yahut, şeytanı nasıl taşlayacakları) hakkında bilgi verdi; yapılması gerekenleri öğretti. 0 bitirince Ali kalkti ve insanlara Berâe sûresini sonuna kadar okudu."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Osman b. Huseym ka-nalıyla, aynı isnadla Müellifimiz (hacc, 187), Dârimî (menâsik, 71), et-Taberî, İbn Huzeyme, Muhıbb et-Taberî vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, VI, 344-345)

Hadisin Durumu: Senedde üzerinde durulmasi gereken iki râvî var: Bunlardan biri Câbir'den rivâyette bulunan Ebüz-Zübeyr Mu-hammed b. Muslim, diğeri ise Abdullah.

Ebüz-Zübeyr, Buhârî'nin itimadını pek kazanamamış Muslim râ-vîlerinden! Özellikle Hz. Câbir'den yaptığı rivâyetlere Müslim'de sık sık rastlamak mümkün. Hoş, en çok eleştirilen de onun Hz. Câ-bir'den yaptığı rivâyetler!

Şu'be, Eyyûb, Imam Şâfiî, Ebû Zür'a, Ebû Hâtim vb. hadis âlim-

* Kurban Bayramından iki gün önce...

194....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

leri onu hadiste siqa ve güvenilir saymıyorlar ve "hadisleri huccet olamaz!" diyorlar. Bunun yanısıra tedlis ile de ünlü! Yani, rivâyet ettiği hadisin kabul görmesi için hadisin sened ve metninde oy-nama yapabiliyor! Ibn Hazm da Ebüz-Zübeyr'in en çok bu yönün-den rahatsız.1 Tedlisçi bir râvînin "an'ane" yöntemiyle, yani filan-dan ... diyerek yaptığı rivâyetleri Ehlisünnet hadis alimleri makbul saymıyor. Zaten Hz. Câbir'den yaptığı rivâyetlerin hemen tamamı da bu türden! Buradaki hadisimizin isnadı da öyle.

Ebü'z-Zübeyr'i siqa sayanlar elbette yok değil; ancak özellikle ted-lisçiliği bilinirken siqa sayılmasının hiçbir anlamı yok!

Abdullah ise saduq bir râvî; ancak hadiste güvenilir olmadığı, hâfıza zayıflığına sahip olduğu Yahyâ b. Maîn, Ali b. el-Medînî, Mü-ellifimiz ve Ebû Hâtim tarafından dile getiriliyor.2

Müellifimiz "Sünen"inde bu hadisi rivâyet ettikten sonra şöyle devam ediyor: "Abdullah b. Huseym hadiste sağlam biri değil!... Ali b. el-Medînî de "hadisleri münker / gerçek dışı olan bir râvî" oldu-ğunu söylüyor. Ali b. el-Medînî sanki hadis için yaratılmış!"

Şu hâlde, hadisimizin isnadı zayıf. Hadisin lafızlarındaki ger-çeğe aykırılıklar da bunun en büyük şahidi. Ebüz-Zübeyr'in tedlisinden yada Abdullâh'ın hâfızasından kaynaklanan söz konu-su aykırılıklar şunlar:

a) Ali'nin Ebûbekr'e yetişip de "Ben sadece elçiyim!", bazı rivâ-yetlerde "memurum!" diyerek, Berâe sûresini okumak için geldi-ğini söylemesi ve Ebûbekr'le beraber yola koyulmaları ... gerçekle-re tamamen aykırı! Doğrusu, Ebûbekr'in hacc emirliğinden azledi-lip, yerine Hz. Ali'nin atanmış olması; Ebûbekr'in büyük bir üzüntü içinde, bazı rivâyetlerde ağlayarak Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ya-nına Medine'ye geri dönmüş olmasıdır. Bunun böyle olduğunu az ilerde göreceksiniz.

b)  Rivâyette, Berâe sûresinin Ebûbekr'in ardından Ali'yle gön-derildiği ifade ediliyor. Oysa diğer sahih rivâyetler, Berâe sûresinin de Ebûbekr ile gönderildiğini ortaya koyuyor.

1- İbn Sa'd, V, 481; ez-Zehebî, IV, 37-40; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 263-265, et-Taqrîb: II, 216; el-Aynî, XVI, 298; el-Emînî, VII, 316

2- İbn Sa'd, V, 487; Müellif, es-Sünen: V, 248, VIII, 150; ez-Zehebî, II, 459-460; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 193, et-Taqrîb: I, 408

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..195

c)  Ali Berâe sûresini tamamen okuduğuna göre, bu, sûrenin bütünüyle bir defada nâzil olduğu ve tamamının Ali'yle gönderildi-ği anlamma geliyor. Oysa hem Berâe sûresi bir defada inen sure-lerden değil, hem de haccda okunmak üzere gönderilen, sûrenin 30 veya 40 ayetlik bir bölümünden ibaret. Diğer rivâyetlere ve ilgi-li kaynaklara bakilabilir.

d)  Rivâyetten, Hz. Ali'nin Berâe sûresinin ayetlerini arefe giin-lerinde okuduğu anlaşılıyor. Halbuki diğer en sahih rivâyetler ve konuy-la ilgili kaynaklar, bunun kurban günü icra edildiğini dile ge-tiriyor.

e) Rivâyette "Benim namima, ancak ben yada Ehl-i Beytimden birisi tebliğde bulunabilir!" mealindeki hadise yer verilmiyor. Bu da rivâyetin asılsızlığını ortaya koyan alametlerden birisi! Çünkü ko-nuyla ilgili hangi rivâyete baksanız, içinde bu hadise mutlaka yer verildiğini görürsünüz. Kısacası bu hadis, konuyla ilgili rivâyetlerin ana gövdesini oluşturuyor.

Hz. Câbir'den getirilen bu rivâyet, görüldüğü gibi hem metin hem de sened bakımından tamamen çürük! Doğrusunu istiyorsanız, ya Câbir hazretlerinin böyle bir rivâyetten hiç haberi yok, yada bu rivâyete çok şeyler katılmış!

A Ç I K L A M A L A R

"Hacc Emirliği" konusunda çoklarının bilgi sahibi olduğunu san-mıyorum. Ilâhîyatçı kesimin epeyce bir kısmımın da bu olay-dan haberdar olduğunu düşünmek isterdim; ama çok üzgünüm! Oysa bu olay, Islam Tarihinde ittifakla bilinen, çok enteresan ha-diselerden birisi. Bu nedenle olayı şöyle kısaca aktarmakta fayda var:

Hicretin 9. yılının zilhicce ayı. Güzel Mekke bir önceki yıl fet-hedilmiş ve müslümanlar Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte büyük hacca (veda haccına) niyetliler. 0 sırada Mekke valisi Attâb b. Üseyd.

Câhiliyye Araplarının / putperestlerin tamamen inkarcı olduk-larını sananların kulakları çınlasın! Onlar da hacc yapıyorlardı; ancak hacc esnasında tamamen soyunuyorlar, hacc ve tavaflarını anadan uryan yapıyorlardı. Onlar bununla, dünyalık bütün şeyler-

196....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

den el-etek çekip, tamamen saf duygularla Allah'ın huzuruna çıkmış olmayı amaçlıyorlardıü!

jşte Allah'ın Rasûlü (s.a.a) böylesine çirkin ve mezbelelik manzaralarla karşılaşmamak için, asıl hacca temiz bir altyapı ha-zırlamak amacıyla, yaklaşık 300 kişilik bir kafile hazırlıyor ve ba-şına Ebûbekr'i tayin ederek, o sıralarda inen Berâe / Tevbe sûresinin ilk 30 ayetiyle birlikte Mekke'ye hacc yapmaya gönderiyor. Bu esnada Mekkeli putperestlerin artık o şekilde hacc yapmaları yasaklanacak ve ertesi yıla hazırlık yapılacaktır.

Asıl olay bundan sonra vuku buluyor: Ebûbekr, inen Berâe sû-resinin ilk ayetleriyle birlikte hacc emiri olarak yola koyulduktan sonra Cebrail geliyor ve Peygamber Efendimize, "bu işi ya kendi-sinin yada Ehl-i Beytinden birisinin yapmasi gerektiği; bir başkası-mn bu iş için uygun olmadığı..." talimatını getiriyor!

Allah'm Peygamberi (s.a.a) hemen Ali'yi çağırarak: "Çabuk Ebû-bekr'e yetiş ve mektubu ondan al! Onu Mekke haikina sen u-laştır!" buyuruyor ve Ebubekr'in arkasmdan yolluyor.

Hz. Ali Ebûbekr'e yolda yetişip durumu ona bildirince, Ebubekr hemen dönüp, üzüntü ve biraz da korku içerisinde (kendisinden gelen rivâyette: ağlayarak) Rasûlullâh (s.a.a)'a varıyor. "Yâ Rasûlallâh! Bu da nesü? Bir şey mi oldu, hakkimda bir şey mi nâ-zil oldu!?" diye sorunca, Allah'm Rasûlü (s.a.a) şu cevabı veriyor:

"Hayir, bir şey olduğu yok; ancak seni yola koyduktan sonra Cebrail geldi ve benim adima, ancak kendimin yada Ehl-i Beytim-den birisinin tebliğde bulunabilecegini vahyetti! Onun için Ali'yi ğönderdim."

Bu arada "Hacc emiri" olarak yoluna devam eden Imam Ali, kafileye haccını yaptırıyor ve Berâe sûresinin ilk ayetleriyle birlikte Peygamber (s.a.a)'den aldığı hacc bildirisini Mekke haikina duyu-ruyor. Söz-konusu bildiride şu maddelere yer veriliyor:

* Allah ve Rasûlü bütün müşriklerden berîdir.*

*  Ka'beyi bundan böyle hiç kimse anadan uryan, çırıl-çıplak tavaf edemeyecek.

* Az sonra gelecek Ebûbekr rivâyetiyle Ebû Hürayra'dan oğlu Muharrar kanalıyla gelen rivâyette; bu madde, en sondaki maddeyle birlikte ele alınmış.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..197

*  Bundan sonra müşriklerle müslümanlar asla bir arada hacc yapamayacak.

* Cennete yalnız mü'minler girecek.

*  Peygamber ile antlaşmalı olan kabilelere belirlenen süreye kadar, diğer kabilelere ise 4 ay süreyle mühlet verilecek.1

İşte "Hacc Emirliği" hadisesi kisaca bundan ibaret. Şimdi gele-lim konuyla ilgili rivâyetlere:

"Hacc Emirliği" hadisini rivâyet eden sahâbîler:

1. Hz. Ebûbekr: Zeyd b. Yüsey'in Ebûbekr'den rivâyetine göre, Peygamber (s.a.a) Ebûbekr'i, bu yıldan sonra hiçbir müşriğin hacc yapamayacağını, ka'beyi çıplak tavaf edemeyeceklerini, cennete yalnız müslümanların gireceğini, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile antlaş-mah olanlara belirlenen süreye kadar mühlet verildiğini, ve Allah ve Rasûlü'nün müşriklerden berî (uzak) olduğunu bildirmek üzere, Berâe sûresiyle birlikte Mekke halkına gönderdi.

Ebûbekr üç mil kadar yol almıştı ki, Rasûlullâh (s.a.a) Ali'ye: "Ebûbekr'e yetiş ve onu hemen bana gönder; onları sen tebliğ et!" buyurdu.

Ali söyleneni yaptı. Ebûbekr Peygamber (s.a.a)'in huzuruna va-rıp ağlamaya başladı ve "Yâ Rasûlallâh! Benimle ilgili bir şey mi oldu!?" diye sorunca Efendimiz şöyle buyurdu:

"Seninle ilğili hayırdan başka bir şey yok; ancak onu sadece benim yada benden o/an birisinin tebliğ edebileceği He emrolundum!"

Hadisin Tahrîci ve durumu: Hadisimizi Vakî' kanalıyla Ahmed b. Hanbel (I, 3), Ebû Nuaym, Ebû Ya'lâ (İbn Hacer, Tahrîc'ül-Keşşâf: 72), Ebû Avâne, Ibn Huzeyme, Ebûbekr el-Mervezî (Müsnedü Ebî-bekr: hadis no: 132 Terc. A. Davudoğlu), Dâraqutnî, Ibn Asâkir, el-Harzemî(s. 165), el-Kencîvb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, VI, 343)

Hadisimizin Zeyd b. Yüsey' dışında bütün râvîleri gayet siqa ve

1- bk. Ahmed: I, 3, 79; Tirmizî: hacc, 44, tef. Berâe, 7; Dârimi: menâsik, 74; Hâkim, III, 52, IV, 178; İbn Cerîr, et-Tefsîr = Tevbe: 1-2. ayetler; İbn Kesîr, II, 333-334

İlerde gelecek şâzz olan Ebû Hürayra rivâyetinde bu maddelerden yalnızca 2. ve 3.süne yer veriliyor.

198....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Zeyd'in de gayet siqa bir râvî olduğunu 69 nolu hadisimizin durumunu işlerken gördük. Şu hâlde, hadisimizin isnadı gayet sahih.

2. İmam AN (a.s): Hadisimiz Hz. İmam'dan 4 ayrı yoldan geliyor:

a) Kitabımızın 73 nolu hadisi.

b)  Bu rivâyete göre Imam Ali diyor ki: "Berâe sûresinin ilk on ayeti Peygamber (s.a.a)'e nâzil olduğunda Ebûbekr'i çağırdı ve on-ları Mekke halkına okumasını istedi. (Onu yola koyduktan) sonra beni çağırdı ve: "Ebûbekr'e yetiş; nerede yakalarsan mektubu on-dan al ve onu Mekke halkına sen ğötürüp oku!" buyurdu.

Ebûbekr'e Cuhfe'de yetiştim. Mektubu alınca o geri döndü ve "Yâ Rasûlallâh! Hakkımda bir şey mi nâzil oldu!?" diye sordu. Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) şu cevabı verdi:

"Hayır! Ancak bana Cebrail gelerek: "Senin adına, senden ya-da senden olan birisi dışında hiç kimse tebliğde bulunamaz!" buyurdu."

Hadisin Tahrîci ve durumu: Hadisimizi "... Muhammed b. Câbir el-Yemâni - Simâk - Haneş - Imam Ali" isnadıyla Abdullah b. Ahmed, İbn Merdeveyh, Ebuşşeyh vb. rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, II, 333; el-Aynî, III, 317, XV, 189; el-Emînî, VI, 341-342)

Simâk ile üstadı Haneş'in siqa ve saduq birer râvî olduğunu daha önce gördük.* İbn Câbir'e gelince: Hadis tenkitçilerinin çoğu onu zayıf saymakta. Ibn Kesîr'in "Hadisin isnadında zayıflık var!" demesi herhalde bu yüzden olacak.

Oysa Ibn Hacer'in de ifadesiyle, râvîmiz saduq birisi; ancak ne var ki hâfızası biraz zayıf. Buhârî ile Ebû Hâtim de aynı kanaatte.1 Bu tür râvîlerin rivâyetlerinin, diğer sahih rivayetlere aykırı olma-dıkça hasen sayıldığını defalarca dile getirdik.

Öyleyse hadisimizin isnadı en azından hasen.

c) Bu rivâyet 72 nolu Enes hadisi gibi kısa. Ayrıca, Allah'ın Ra-sûlü'nün (s.a.a) Ali için yaptığı 31-36 nolu hadislerde geçen dua-ya da hadisin sonunda yer veriliyor.

* Simâk için 34. hadisin durumuna, Haneş içinse sh. 30'a bk. 1- Buhârî, ed-Duafâ: 103; ez-Zehebî, III, 496-498; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 159

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..199

Hadisin Tahrîci ve durumu: Hadisimizi "Amr b. Hammâd - Es-bât - Simâk - Haneş - Ali" isnadıyla Abdullah b. Ahmed ve Ebu'ş-Şeyh rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, II, 333; el-Emînî, VI, 342)

Hadisin râvîlerinin hepsini daha önce tamttık.* Buna gore ha-disimizin isnadı en azından hasen oluyor.

d) Aynı hadis bir değişik isnadla et-Taberî tarafmdan da rivâyet ediliyor. (İbn Hacer, el-Feth: VIII, 256; el-Emînî, VI, 342-343)

3. Hubşîb. Cünâde: Kitabımızın 71 nolu hadisi.

4. Enes b. Mâlik: Kitabımızın 72 nolu hadisi.

5.  Sa'd b. Ebî Vaqqas: 74 nolu hadis ile el-Kencî'nin 39 nolu hadisimizin isnadıyla rivâyet ettiği hadis. (el-Emînî, I, 40)

6. Abdullah b. Abbâs: 23 nolu hadisimizin 2. maddesi.

Miqsem yoluyla gelen değişik bir rivâyette1 ise Ibn Abbâs olayı şöyle anlatıyor: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ebûbekr'i Berâe sûresiyle gönderdikten hemen sonra, arkasından Ali'yi yolladı. Ali onu Ebû-bekr'den alınca, Ebûbekr "Yâ Rasûlallâh! Benimle ilgili bir şey mi oldu!?" diye sorunca Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şu cevabı verdi: "Hayır, sen benim mağaradaki ve havuz başındaki yoldaşımsın; fakat benim adıma benden yada Ali'den başkası tebliğde bulunamaz!..."

7.  Ebû Hürayra: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hacc kafilesini Ali baş-kanlığında, Berâe sûresiyle birlikte Mekke'ye gönderdiğinde, kafi-lede ben de vardım..." diye başlıyor ve 4 maddelik hacc bildirisini, kendi sesi kısılıncaya kadar okuduğunu söyleyerek bitiriyor.

Hadisin Tahrîci ve durumu: Hadisimizi "eş-Şa'bî - Ebû Hüray-ra'nın oğlu Muharrar - Ebû Hürayra" kanalıyla Ahmed (II, 299), Müellifimiz (hacc, 161), Dârimî (salât, 140; siyer, 62), Hâkim (II, 331, IV, 179) ve et-Taberî (et-Tefsîr = Tevbe: 1. ayet; İbn Kesîr, II, 333; el-Aynî, XV, 191) rivayet ediyor.

* 34 ve 62 nolu hadislerimizin durumlarına bk.

1- İbn Cerîr et-Taberî (Tevbe = 1. ayet) ve Ebül-Huseyn es-Saydâvî [...Süley-mân b. Qarm - el-A'meş - Hakem - Miqsem - İbn Abbâs] yoluyla rivayet ediyor. (Nâşir, 82; el-Emînî, VI, 344) el-A'meş'in hafızası, Süfyân el-Vâsitî ile kıyas-lanma-yacak kadar sağlam olduğu için, bu rivayet ilerideki (sh. 210) rivayetten daha sağlıklı ve öncelikli. (Süleymân b. Qarm için bk. sh. 263)

200....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Muharrar siqa bir râvî.1 Geri kalan râvîler de Buhârî ile Müs-lim'in ortak râvîlerinden olduğuna göre, hadisimizin isnadı sahih. Zaten Hâkim de "sahih bir hadis" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

8.  Abdullah b. Ömer: Abdullâh'ın rivâyetinde, Berâe sûresiyle birlikte önce Ebûbekr ile Ömer'in gönderildiği, arkasından Ali onla-ra vararak mektubu onlardan aldığı, Ali yoluna devam ederken on-ların Medine'ye dönüp durumu Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) sordukla-rı, Efendimizin de: "Bir şey yok; ancak bana 'senin adına, senden yada senden olan birisi dışında hiç kimse tebliğde bulunamaz!' di-ye vahyedildi." buyurduğu belirtiliyor.

Hadisin Tahrîci ve durumu: Hadisimizi Hâkim (III, 51) rivâyet ediyor ve ekliyor: "Bu şâzz* bir hadis! Sorumlusu da Cümey' b. Ömer ve sonra da İshâq b. Bişr el-Kâhilî."

Hâkim bu rivâyete "şâzz" derken, rivâyette Ömer'in de yer al-mış olmasını kastediyorsa bu doğru; çünkü gönderilen sadece Ebûbekr'dir. Yok, eğer Ebûbekr'in yolun yarısından dönüp, Ali'nin hacc emiri olarak devam etmiş olduğunu kastediyorsa yanlış! Çünkü diğer sahih rivâyetler olayın bu şekilde geliştiğini açıkça i-fade ediyor. Dolayısıyla bunda bir yanlışlık ve terslik yok!

Cümey' hadisleri hasen sayılacak bir râvî.2 ishaq'tan ise hoş-lanan kimse yok! Herkes onun rivâyet etmiş olduğu hadislerden yeterince rahatsız olduğu için zayıf sayılmış! **

Buna gore İbn Ömer rivâyeti sadece Ishaq dolayısıyla zayıf sa-yılabilir. Ancak İbn Hacer, Abdullah b. Ömer hadisinin çok sahih bir isnadına da yer veriyor.3

Demek ki hadisimiz, Abdullah b. Ömer'den de sahih isnadla rivâyet edilmekte.

9.  Ebû Râfi': 73 nolu İmam Ali hadisi gibi. Bu hadisi İbn Mer-de-veyh ile Taberânî rivâyet ediyor. (İbn Hacer, el-Feth: VIII, 256;

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 360-361, et-Taqrîb: II, 239 * Siqa râvîlerin rivâyet ettiği hadislere tamamen aykırı olan rivâyetlere "şâzz rivâyet" adı verilir.

2-108 nolu hadisimizin durumuna bk.

**sh. 31'ebk.

3- el-Feth: VIII, 256; el-Emînî, VI, 347

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..201

es-Süyûtî, et-Tefsîr: III, 120: el-Emînî, VI, 346)

10. Ebû Saîd el-Hudrî: Bu rivâyette de önce Ebûbekr, hemen arkasından Ali gönderiliyor; Ebûbekr derhal geri dönüyor ve hak-kında bir şey nâzil oldu korkusuyla Rasûlullâh (s.a.a)'a sebebini soruyor. 0 da şöyle buyuruyor:

"Bir şey yokl Sen kardeşim ve mağara yoldaşımsın, havuz ya-nında benimlesin. Ancak benim adıma, benim yada benden olan birisi dışında kimse tebliğde bulunamaz!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizi "...Amr - babası Atıyye el-Avfî - Ebû Saîd" kanalıyla Ibn Merdeveyh ile Ibn Hıbbân rivâyet ediyor. (es-Süyûtî, III, 209; el-Emînî, VI, 346; et-Tabâtabâî, el-Mîzân: IX, 164)

Amr zayıf bir râvî olduğundan1 hadisimizin isnadı zayıf. * Bütün bu hadislerden şu sonuçlar çıkıyor:

a.  İmam Ali Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Bir Parçası, Canı Mesabesindedir.

Bu gerçeği hadislerimizde geçen " yada benden olan birisi" i-fadesinden anlıyoruz. 65-69 nolu hadislerin açıklamalarında bu konuda bilgi verildi.

b. Allah ve Rasûlü Adına Tebliğe Yetkili Yegâne Merci Ehl-i Beyt'tir.

Hadislerimizin ifade etmiş olduğu hükümlerden belki de en önemlilerinden birisi bu. Buna göre ilâhî irâde, Allah ve Rasûlü namına tebliğde bulunabilme, onlar adına herkesi bağlayıcı hü-küm verebilme yetkisinin yalmzca Ehl-i Beyt'te kalmasim; başka-larimn bu alana girmemesini istiyor.

Tabîî ki bu derece, Ehl-i Beyt'e haybeden verilmiş değil. Bunun akrabahkla da hiçbir ilgisi yok! Bu sadece, Ahzâb: 33'ün de açık ifadesiyle, tertemiz ve ma'sum olduklanndan kaynaklamyor. Onlar pâk ve ma'sûm oldukları içindir ki, asla ilâhî irâdeye ters düşmez-

l-ez-Zehebî, 111,281

* Aynı hadis sahâbeden Imrân b. Husayn ile Ebû Zerr el-Ğıfârî'den de rivâ-yet ediliyor. (el-Emînî, VI, 348)

202....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ler, Kur'ân adına asla hata yapmazlar. Hadis naklinde de Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile ümmeti arasındaki yegâne köprü onlar.

jşte Ehlisünnet kaynaklarının ortaya koyduğu ilginç ve bir o kadar çarpıcı gerçek! Lâkin ümmet, Allah'ın Peygamberinin pâk ağzından çıkan bu ve benzeri talimatların gereğini yerine getire-medi. Önüne gelenden hadis aldı ve Rasûlullâh'ın (s.a.a) emirlerini boşa çıkardı. 0 kadar ki, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Bu işte yalnız Ehl-i Beytim yetkili!" dediği hâlde, apaçık Ehl-i Beyt düşmanı olan-lardan, Hz. Ali'ye (a.s) kılıç çekenlerden, Imam Hüseyin'i katleden-lerden, zalim ve kan içici Ümeyye oğullarının çanağından besle-nenlerden bile hadis aldı; Islâm'ı ve Kur'ân'ın yorumunu onlardan öğrenmeye çalıştı. Vardıkları sonuç ortadaü! Birinin "haram"ına öbürünün "helâl", berikinin "sünnef'ine ötekinin "bid'at" dediği; yüzlerce çelişkili görüşlerden oluşan bir "din!" ortaya çıktı. Elbette bundan iyisi beklenemezdi!.. Bu durum karşısında sonraki nesiller ne yapsın!? Allah onlara merhamet etsin, yar ve yardımcısı olsun!..

Allah ve Rasûlü'nden nakil ve tebliğde yetkili yegâne mercinin Ehl-i Beyt olduğunu, yukardaki hadislerden başka, şu hadislerden de anlama imkanına sahibiz:

1. Kitabımızın 76 nolu Seqaleyn hadisi.

2. Ebû Zerr el-Ğıfâri'nin rivâyet ettiği Sefîne hadisi.

3.  "Ben Him şehriyim; kapısı da Alî! İlmi(mi) arzulayanlar o ka-pıya ğelsin!" hadisi.

Bu hadis-i şerif Islâm dünyasının ortaklaşa kabul edip rivâyet ettiği çok çarpıcı hadislerden birisi. Ehlisünnet kardeşlerimizin temel aldığı hadis külliyatında özellikle üç sahâbîden rivâyet edili-yor bu hadis: Ibn Abbas, Imam Ali ve Câbir b. Abdillâh.

Abdullah b. Abbâs: Taberânî, el-Uqaylî, Ibn Adiy, Hâkim (III, 126), el-Harzemî (s. 82), Ibn Meğâzilî, Ibn'ül-Esîr (III, 288) vb. Ebus-Salt el-Heravîkanalıyla rivâyet ediyor. (el-Münâvî, III, 46-47)

Ebus-Salt Abdüsselâm b. Sâlih el-Heravî'ye takılanlar ve hadi-simizi bu yüzden zayıf göstermeye çalışanlar var. Oysa Ebus-Salt gayet siqa ve saduq bir râvî. Özellikle Ibn Maîn, Hâkim, Ibn Hacer vb. bu kanaatte.1 Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih. Hâkim de

1- Hâkim, III, 126-127; ez-Zehebî, II, 616; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 469

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..203

"İsnadı sahih bir hadis" diyor ve senedle ilgili güzel mütâlaalarda bulunuyor.

İmam Ali (a.s): Tirmizî (menaqib, 21), et-Taberî, Ibn Meğâzilî, el-Kencî vb. Muhammed b. Ömer (İbn'ür-Rûmî) kanalıyla rivâyet ediyor. Ibn'ür-Rûmî saduq; ama hâfızası biraz zayıf bir râvî.1 Bu yiizden isnadi en azmdan hasen bir hadis. Hatta et-Taberî "sahih" hükmünü vermiş.2 Kaldı ki, aym hadis tamamen sahih isnadla Abdullah b. Ahmed b. Hanbel ile Ibn Meğâzilîtarafından da rivayet ediliyor.3

Câbir b. Abdillâh: Ibn Adiy, Hâkim (III, 127), Ibn Meğâzilî, el-Kencî, el-Cezerî vb. Ahmed b. Abdillâh el-Harrânî kanalıyla rivâyet ediyor. (el-Münâvî, III, 46-47)

ez-Zehebî, Ahmed'in yalancı olduğu iddiasıyla hadisi uydurma sayiyor.4 Oysa bu kuru bir iddiadan ibaret! 0 yüzden Hâkim "Isnadı sahih bir hadis" diyor.*

4. Ehl-i Beyt'in pâk ve ma'sûm olduğunu ifade eden diğer ayet ve hadisler.

Aleyhindeki eleştirilerin hiçbir temeli yok; tamamen taassubun ve hazim-sızlığın sonucu.

1- ez-Zehebî, III, 668; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 215-216, et-Taqrîb: II, 202

2- el-Hindî, Kenz'ül-Ummâl: VI, 401; Şerafuddîn, 188

3-Seyyid Hasen Huseynî, İtmâm'ün-Ni'me [http://www.aqaed.com]: s. 6-7

4- el-Mîzân, 1,109; et-Telhîs: III, 127

* Buhârî, Ebû Zür'a, Tirmizî, Dâraqutnî, İbn'ül-Cevzî ve ez-Zehebîgibiler, ga-liba sonucundan bir hayli rahatsız olmuş olacaklar ki, "asılsız, uydurma!" vb. it-hamlarla bu hadisimize karşı çıkmışlar! (ez-Zehebî, II, 327, III, 668, et-Telhîs: III, 126-127; el-Münâvî, III, 46-47) Oysa bu konuda insaf ve iz'anı elden bırakma-yan Ehlisünnet alimleri de var: Hâfız Salâhuddîn el-Alâî, Hâfız İbn Hacer el-Asqalânî, el-Heytemî, el-Kencî, es-Süyûtî (el-Hulefâ'da) vb. hadisimizi "uydurma" sayanlara karşı çıkıyorlar ve asğarî "hasen bir hadis" olduğuna hükmediyorlar. (el-Heytemî, es-Savâiq, 122, el-Fetâvâ el-Hadîsiyye: s. 126, 197; el-Münâvî, III, 46-47)

Aslında hadisimizin sahih olduğunda kuşku yok. Yahyâ b. Maîn bile "sahih" olduğu kanaatinde. (bk. Hâkim, III, 126-127; Hatîb el-Bağdâdî, II, 377, XI, 204) Hadisin sahih olduğunun ispatı ile ilgili Ahmed b. Muhammed b. es-Sıddîq el-Mağribî adlı bir alimin "Feth'ul-Melik'il-Aliy bi-sıhhati hadîsi [Bâbu Medîne'til-llm Ali]" ve Seyyid Hasen Huseynî'nin "İtmâm'un-Ni'me bi tashîhi hadîsi [Ali Bâbu Dâr'il-Hıkme]" adlı eserlerini ilgili herkese tavsiye ederiz.

Ayrıntılı bilgi için bk. Şerafuddîn, en-Nass: 568-573; el-Emînî, VI, 61-81

204....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Ehl-i Beyt'e Düşman Olanlardan Hadis Alınmaz!

Ehl-i Beyt'e ve özellikle Ali'ye düşman olanların, Allah'ın Rasû-lü'nden (s.a.a) yaptığı rivâyetlerin makbul olamayacağı ise şu sahâbî-lerden gelen hadislerden anlaşılmaktadır:

1. Sa'd b. Ebî Vaqqas: 8, 91-93 nolu hadislerimiz.

2. Ali (a.s): 85, 90, 95-96 ve 153 nolu hadislerimiz.

3. Ali (a.s): 97-99 nolu hadislerimiz.

4. Zeyd b. Erqam: 76 nolu Seqaleyn hadisimiz.

5. Ümmü Seleme: 88 nolu hadisimiz.

6. Misver b. Mahrame: 130-134 nolu hadislerimiz.

7. Ümmü Seleme: 97-99 nolu hadislerimizin açık. bk.

8. Abdullah b. Abbâs: 97-99 nolu hadislerimizin açık. bk.

9. Imrân b. Husayn: 97-99 nolu hadislerimizin açık. bk.

10. Amr b. Şâs el-Eslemî: 88. hadisimizin açıkl. (1. hadis)

11. Ebû Zerr el-Ğıfârî: 88. hadisimizin açıkl. (2. hadis)

12. Ebû Zerr el-Ğıfârî: 88. hadisimizin açıkl. (3. hadis)

13. Abdullah b. Abbâs: 88. hadisimizin acikl. (4. hadis)

14. Abdullah b. Abbâs: 88. hadisimizin açıkl. (17. hadis)

15. Abdullah b. Abbâs: 88. hadisimizin açıkl. (19. hadis)

16. Selmân-ı Fârisi: 88. hadisimizin açıkl. (5. hadis)

17. Selmân-ı Fârisi: 88. hadisimizin açıkl. (13. hadis)

18. Ümmü Seleme: 88. hadisimizin açıkl. (6. hadis)

19. İmam Ali (a.s): 88. hadisimizin açıkl. (7. hadis)

20. Ammâr b. Yâsir: 88. hadisimizin açıkl. (8. hadis)

21. Sa'd b. Ebî Vaqqas: 88. hadisimizin açıkl. (9. hadis)

22. Râfi' mevlâ Âişe: 88. hadisimizin açıkl. (10. hadis)

23. Ebû Hürayra: 88. hadisimizin açıkl. (14. hadis)

24. Ebû Hürayra: 88. hadisimizin açıkl. (15. hadis)

25. Zeyd b. Erqam: 88. hadisimizin açıkl. (16. hadis)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..205

26. Ebû Saîd el-Hudrî: 88. hadisimizin açıkl. (18. hadis)

27. Abdullah b. Zübeyr: Misver hadisler. açıklama. bk.

28. Süveyd b. Ğafele mürseli: Misver hadisler. açıklama. bk.

29. Ebû Hanzale miirseli: Misver hadisler. açıklama. bk.

Kısa bir araştırma sonucunda karşımıza çıkan bu ve benzeri hadisler dikkatlice okunduğunda görülecektir ki; Ali'ye yahut ge-nel olarak Ehl-i Beyt'e dargm olanlar, sövenler, hakaret edenler, kin ve düşmanlık içinde olanlar, onlara kılıç çekip savaşanlar, on-lan sevmeyen ve hatta onlann yamnda yer almayanlar; aynen Allah ve Rasûlü'ne darılmış, sövmüş, hakaret etmiş ... kabul ediliyor ve münafık olarak değerlendiriliyor!

Sorarım sizlere: Sıradan bir fâsığın bile rivâyeti/ haberi ittifak-la kabul edilmezken, Allah ve Rasûlü'nü bu denli karsisma alan bir kimsenin rivâyeti nasil kabul edilebilir! Onlara Allah ve Rasûlü bile giivenmezken, bizler nasil giiveniriz; kitab ve siinneti onlara nasil emanet edebiliriz!? *

c. İmam Ali, Allah'm Rasûlü (s.a.a) Dışında Kimsenin Emir ve Komutası Altına Girmemiştir.

Hadisler, Hz. Imam'in turn sahâbeden farklı bir konuma sahip olduğunu; Peygamber (s.a.a) dışında hiç kimsenin emir ve komu-tasi altmda yer almadığını ve alamayacağını ifade ediyor!

Gerçekten de tarihten haberdar olanlar bilirler ki; Allah'm pey-gamberinin olmadığı bir yerde Ali bulunuyorsa, emir ve komuta sürekli onda olmuş; Ali'nin olduğu yerde bir başka sahâbîye emir ve komuta verilmemiş! Bunun istisnası olacak hiçbir örnek yok Islam tarihinde. Buna karşılık sahâbenin en önde gelenlerinden farz edilen kimseler, sıradan sahâbîlerin emir ve komutasi altmda yer almışlardır.

Allah'm Rasûlü (s.a.a) hicretin 9. yilmda bir birlik hazırlayıp Hâ-lid b. Velîd komutasında Yemen'e sevkediyor. Bir sure sonra, Ali b. Ebî Tâlib komutasında yeni bir orduyu Hâlid'in arkasından

* Buna rağmen bazı Ehlisünnet alimleri, Ehl-i Beyt'e düşmanlıklarıyla bili-nen sahâbî ve râvîlerden hadis almakta tereddüt etmemişler! 88 ve 163-188 nolu hadislerimizin açıklamalarına ve çıkarılan hükümlere bk.

206....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

yolluyor. İşte bu ikinci birliği gönderirken Allah'ın Peygamberinin Ali'ye hitaben: "Bir araya ğeldiğinizde emir-komuta senin!" buyur-ması1 bunun apaçık bir delili. Demek ki Allah'ın Rasûlü (s.a.a) A-li'nin bir başkasının emri altına girmesine razı değil!

Oysa sahâbenin ileri gelenlerinden Ebûbekr ile Ömer bile Ebû Ubeyde komutasındaki Habat seriyyesinde2, Ebû Ubeyde ile Amr b. Âsî komutasındaki Selâsil seriyyesinde3, ve Rasûlullâh'ın (s.a.a) son günlerinde sevkedilen Üsâme ordusunda4 yer almışlar!

Birgün Hasen el-Basrî'nin, Ali hakkında soru so ran birisine verdiği şu cevap, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne seri-yor:

"Şu dört hasleti kendisinde toplayan birisi hakkında ne diyebi-lirim ki!?:

* Berâe (hacc emirliği) olayında ona itimat edildi.

*  Tebuk gazvesine çıkarken Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) onun için ne buyurduğu malum. Eğer Ali'nin peygamberlik dışında bir başka eksiği olsaydı, o da istisna edilirdi.

*  Peygamber (s.a.a) onun hakkmda "seqaleyn" hadisini bu-yurdu.

*  Onun üzerine hiçbir zaman emir tayin edilmedi. Oysa diğer sa-hâbîler üzerine pekçok emir tayin edildi." 5

Ilâhî irâde, hiç şüphesiz bütün bunlarla, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonraki siyasî/ idarî oluşum için zemin hazırlamaktadır.

1- Ahmed: V, 351, 359; Buhârî: meğâzi, 63; Müellif, 87. hadis; et-Taberî, et-Târîh: II, 197

2- H. 8. yılda vuku buldu. bk. İbn Sa'd, II, 132; el-Halebî, III, 217

3- H. 8. yılda vuku buldu. bk. İbn Sa'd, II, 131; el-Ya'qûbî, I, 75; et-Taberî, II, 146-147; et-Tahâvî, 787. htm; Hâkim, III, 42-43; İbn Qayyim, Zâd'ül-Meâd: II, 157; el-Halebî, III, 216; Ahmed Davudoğlu, Muslim Şerhi: X, 213

4- İbn Sa'd, II, 190, 249, IV, 66-68; el-Ya'qûbî, II, 113; el-Aynî, XIV, 413; el-Halebî, III, 234; Zeynî Dahlân, II, 380; Davudoğlu, X, 281

İbn Teymiyye bunu da inkar ediyor ve Ebûbekr'in Üsâme ordusunda yer aldığına dair iddiaların ittifaklaü! yalan olduğunu söylüyor! (II, 176, III, 123, IV, 220)

5- İbn Ebil-Hadîd, IV, 95-96

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..207

d. Ebûbekr, Ali Kendisine Ulaştıktan Sonra Derhal Geri Dönmüştür.

Rivâyetlere göre Ali (a.s) Allah'm Elçisi'nden (s.a.a) gerekli tali mat ı alıp Ebûbekr'e ulaştığında görev değişimi yapıyor; Ali hacc emi-ri olarak yola devam ederken, Ebûbekr ağlayarak, başka rivâyetlerde büyük bir üzüntü ve korku içinde, derhal Medine'ye dönü-yor. Böylece hacc emirliği görevi ondan alınıp Ali'ye verilmiş olu-yor.

Bu hakikati yukarda geçen şu hadisler açıkça ortaya koyuyor:

1. Ebûbekr b. EbîQuhâfe hadisi,

2. Ali b. EbîTâlib hadisleri (a, b ve d şıkları),

3. Enes b. Mâlik hadisi,

4. Abdullah b. Abbâs hadisi,

5. Abdullah b. Ömer hadisleri (her iki rivâyet),

6. Ebû Hürayra hadisi,

7. Sad b. Ebî Vaqqas hadisi.

Bunlara, olayı kısaca işleyen Hubşî hadisini de katarsak, ko-nuyla ilgili hadisler, toplam 8 sahâbîden gelmiş bulunuyor.

Bütün bunlara rağmen ulemanın(!) tutumu çok ilginç! Onlar bu durumdan çok rahatsız olduklarından, ne yapıp edip, Ebûbekr'in yine de hacc emiri olarak yoluna devam etmiş olmasmda çok ıs-rarlılar. Buna göre, Ali, Ebûbekr'e yolun yarısında yetişiyor ve Berâe sûresiyle hacc bildirisini halka duyurmak için, onunla birlik-te Mekke'ye gidiyor. Tabîî ki Ebûbekr halen hacc emiri, Ali ise o-nun emri altında sadece bir görevli!

Ibn Kesîr, Imam Ali'den gelen b şıklı ikinci rivâyete yer verdik-ten sonra bakın ne diyor:

"Hadisin isnadında zayıflık var. Oysa kastedilen şudur: Ebûbekr hemen dönmüş değil; aksine, diğer rivâyette de açıkça belirtildiği gibi, Allah'm Rasûlü (s.a.a) tarafından emir tayin edildi-ği hacc menâsikini bitirdikten sonra dönmüştür!!!"1

Ibn Kesîr ve benzerlerini bu yanlış kanaate iten rivayetlere bir

1- et-Tefsîr: II, 333 Aynı sözlerin tekrarı için bk. el-Aynî, XV, 189

208....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

göz atalım isterseniz:

1.  Câbir b. Abdillâh rivâyeti: Kitabımızdaki 75 nolu bu rivâye-tin, gerek metin ve gerekse sened bakımından ne kadar zayıf ol-duğunu yukarda gördük. Dolayısıyla buna dayanmak imkansız.

2. İbn Abbâs rivâyeti: Bu rivâyete göre, Ali Ebûbekr'e yolda ye-tişiyor; Ebûbekr Ali'ye kendisinin hacc emiri olduğuna dair Hz. Peygamberin resmi yazısını veriyor ve ona hacc bildirisini okuma-sını emrediyor! Ali de sesi kısılıncaya dek bağırarak bildiriyi okuyor...

( "Süfyân b. Huseyn el-Vâsitî - Hakem b. Uteybe - Miqsem -İbn Abbâs" kanalıyla Tirmizî (Tefsîru Berâe, 6), Hâkim (III, 51-52), el-Harzemî (s. 164) vb. rivâyet ediyor.)

Birincisi, bu rivâyet Abdullah b. Abbâs'tan sahih yollarla gelen yukardaki rivâyete aykırı.

Ikincisi, rivâyette Berâe sûresinden hiç bahsedilmiyor. Oysa konuyla ilgili diğer rivâyetler buna da yer veriyor.

Üçüncüsü, rivâyette "Benim adıma, benden ..." hadisine de yer verilmiyor. Halbuki bu hadis, söz konusu rivâyetlerin bel kemiği mesabesinde.

Dördüncüsü, bu rivâyet her şeyden önce Ebûbekr ile Ali'nin ken-dilerinden gelen sahih rivâyetlere aykırı.

Beşincisi, Miqsem adlı râvî, birilerinin siqa demesine karşın, Ibn Sa'd ile Ibn Hazm tarafından zayıf sayılıyor. Bu iki zıt yaklaşımı birleştirirsek, saduq ama hâfıza yönünden zayıf olduğunu söyle-mek mümkün. Buhârî'nin kitabında tek bir rivâyeti var Miqsem'in; o da bir ayetin sadece bir kelimesinin tefsirinden başka bir şey değil! Bununla Buhârî, hadis naklinde ona pek güvenmediğini ima ediyor. Muslim de ondan çekinenlerden birisi! Bunların yanısıra Miqsem Ehl-i Beyt'e olumsuz yaklaşımıyla biliniyor!1

Hakem ise aslında siqa bir râvî. Fakat Miqsem'den duyduğu hadislerin sayısı sadece beş tane ve bu rivâyet o beş hadisin için-de yok! 0 hâlde senedde kopukluk var. Kaynaklar onun

1- İbn Sa'd, V, 295, 471; ez-Zehebî, IV, 176; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 278; Şerafuddîn, Ebû Hürayra: 185 ; Buhârî'deki rivâyeti için bk. meğâzî, 5, tef. Nisâ, 19

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..209

tedlisçiliğine de yer veriyor ki1, bu da rivâyetin zayıflığına daha bir ışık tutuyor.

Süfyân hakkında ise Ibn Sa'd "siqadir; ama hadisinde çok ha-ta yapıyor!", Ebû Hâtim "Hadisi yazılabilir; fakat huccet değildir!", Ibn Maîn "sağlam değil!" ve Ebû Şeybe'nin oğulları Osman ile Ya'qub ise "hadislerinde çelişkiler ve zayıflıklar var!" diyerek, onun hâfıza bakımından durumunu ortaya koyuyorlar.2

Kaldı ki aynı hadis "... Süleymân b. Qarm - A'meş - Hakem ..." yoluyla de geliyor.3 Bu rivâyet hem diğer sahih hadislere uygun, hem de "Benim adıma..." hadisine yer veriliyor ki doğrusu bu.

Velhasil söz konusu rivâyete dayanmak da mümkün değil.

3. Ali (a.s) rivâyeti: Bu rivâyette de Ali ile Ebûbekr birlikte yola çıkıyor ve Ebûbekr hacc emiri olarak hacci ifa ediyor.

( "...Ebu Ziir'a ve Abdullah b. Râşid - Hayve b. Şürayh - Ebû Sahr - Ebû Muâviye el-Becelî - Ebüs-Sahbâ el-Bekrî - Ali" yoluyla et-Taberî (et-Tefsîr = Tevbe: 2. ayet; İbn Kesîr, II, 334) rivâyet ediyor.)

Râvîlerinden Abdullah b. Râşid ile Ebû Muâviye meçhul ve du-rumu tamamen belirsiz.4 Ebû Zür'a Vehb b. Râşid, Anbese b. Hâ-lid'den daha seviyesiz, zayıf; üstelik Ehl-i Beyt düşmanı birisi!5 Ebû Sahr Humeyd b. Ziyâd / Sahr'ın hâfızası zayıf.6 Ebüs-Sahbâ Su-heyb ise Müellifimizin zayıf saydığı bir râvî.7

Ayrıca, birincisi, bu rivâyette Ali'nin Ebûbekr ile beraber çıktı-ğından bahsediliyor. Oysa durumun böyle olmadığını; Ali'nin Ebû-bekr'in arkasından gönderildiğini yukarda gördünüz.

İkincisi, rivâyette "Benim adıma ..." hadisine yer verilmiyor.

1- İbn Sa'd, VI, 331; el-Aynî, II, 145, İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 640-641

2- İbn Sa'd, VII, 312; ez-Zehebî, II, 165-168; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 301

3- et-Taberî Me Ebül-Huseyn es-Saydâvî rivayet ediyor. (bk. sh. 201)

4- Sırasıyla bk. ez-Zehebî, II, 420, IV, 575; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 392; el-Münâvî, II, 244

5- ez-Zehebî, IV, 352; Şerafuddîn, Ebû Hürayra: 184

6-  Müellif, ed-Duafâ: 168; ez-Zehebî, I, 612, 613; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 200

7- ez-Zehebî, II, 321

210....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Üçüncüsü, rivâyet her şeyden önce, olayın kahramanlarından olan Ebûbekr ile Ali'den sahih yollarla gelen hadislere aykırı.

Demek, bu rivâyet de sened ve metin yönünden sakat!

4. Ebû Hürayra rivâyeti: Özetle diyor ki: "Ebûbekr'in, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) kendisini emir atadığı hacc esnasında, kurban bayramı günü hacc bildirisini okumak üzere gönderdiği müezzin-ler arasında ben de vardım. Sonra Peygamber (s.a.a) Ali'yi gön-derdi ve ona Berâe sûresini okumasını emretti. 0 da bizimle bera-ber okuyuverdi."

("...İbn Şihâb ez-Zührî - Humeyd - Ebû Hürayra" kanalıyla İbn Sad (II, 169), Abdurrazzaq, Ahmed (II, 299), Buhârî (salât, 10; hacc, 67; cizye, 16; meğâzî, 68; Tef. Berâe, 2, 3), Muslim (hacc, 435), Müellif (hacc, 161), Ebû Dâvûd (menâsik, 67), Tirmizî (Tef. Berâe, 6) ve İbn Cerîr et-Taberî (Tevbe: 2. ayetin tefsiri) rivâyet edi-yor.)

Ibn Kesîr ve benzerlerinin dayandıkları -kendileri açısından en sahih ve sağlam- rivâyet işte bu rivâyet! Buna da bir bakalım:

Birincisi, bu da yukarda geçen ve toplam yedi sahâbîden sahih yollarla gelen hadislere aykırı.

Ikincisi, olayın asıl kahramanları, bilindiği gibi Ebûbekr ile Ali. Bu, onlardan sahih yollarla gelen hadislere de aykırı.

Üçüncüsü, Ebû Hürayra'nın bizzat kendisinden sahih olarak gelen hadise de aykırı.

Kısacası her şeye aykırı! Bu türden rivâyetlere Ehlisünnet âlim-leri "şâzz" adını verirler ve ittifakla zayıf sayarlar; huccet olarak kabul etmezler.1

Dördüncüsü, her ne kadar Ebû Hürayra sahâbeden olduğu için Ehlisünnet kardeşlerimizin çok güvendiği birisi ise de, bizce onun güvenilir bir tarafı yok! Onlar bu konularda "sahâbenin tamamı a-dil sayılır!" gibi delilden yoksun bir önyargının kurbanı olmuşlar! Oysa kendilerinin kaleme aldığı hadis ve tarih kitapları, sahâbenin tamamının adil olmadığını kanıtlarken, Ebû Hürayra'nın da güve-

1- Hadis Usûlü kitaplarının "şâzz hadisler" bölümüne bk. Örneğin: Hâkim, el-Ma'rife: 119 vd.; es-Süyûtî, et-Tedrîb: I, 232 vd.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..211

nilir birisi olmadığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor!1

Humeyd de onlarm gayet siqa saydıkları bir râvî; ama o da ne yapip edip Osman b. Affân'ı halîfe yapan Abdurrahman b. Avf'in oğlu ve kafadarı! Emevî sülalesiyle de soy ve düşünce birlikteliğine sahip.2 Böyle birisinin hadisini kabul etmenin ise Islam adma im-kansız olduğunu daha önce gördünüz.*

Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Ebû Hürayra, önceleri işin doğrusunu oğlu Muharrar'a anlatmış; ama daha sonra siyasi ve idari dengeler değiştikten sonra, Humeyd ile kafa-kafaya vere-rek bu rivâyeti uydurmuş olabilirler!

Ibn Şihâb ez-Zührî'nin* gerçek yüzünü daha önce sizlere arzet-miştik. Bu bakımdan rivâyet onun uydurması da olabilir.

Şu hâlde Ebû Hürayra'dan gelen bu rivâyet de tamamen asıl-sız! Onun Buhârî ve Muslim gibi kitaplarda yer alması kimseyi al-datmasın; çünkü onlar da insandır ve hata yapabilir. Zaten onların içinde, Kur'ân ve sünnete, akla ve tarihe aykırı pekçok rivâyete yer verildiği malum! Özellikle Yahudi ve Hıristiyan kültürüne dair "İsrâîlî' haberlerden epey miktarda var!

5. Muhammed b. Ka'b el-Quradî mürseli: "Rasûlullâh (s.a.a) Ebûbekr'i hacc emiri olarak, Ali'yi de Berâe sûresini okuması için gön-derdi..." diyor.

("...Abdülazîz b. Ebân el-Emevî - Ebû Ma'şer Necîh - İbn Ka'b" kanalıyla İbn Cerîr et-Taberî (et-Târîh: II, 192, et-Tefsîr = Tevbe: 1. ayet; İbn Kesîr, II, 332) rivâyet ediyor.)

Bu rivâyet de, birincisi, metin bakımından pekçok açıdan ger-çeklere aykırı. Bu bakımdan hiçbir değeri yok!

Ikincisi, râvîlerinden Abdülazîz ile Ebû Ma'şer'in her ikisi de çok zayıf. Siqadir diyen hiç kimse yok!3

1-  Konu hakkında "Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra" adlı çalışmamıza bk.

2- Şerafuddîn, Ebû Hürayra: 159

* Bu bölümdeki hadislerin hükümlerinden a şıkkının sonlarına bk.

* sh. 47-48'e bk.

3- Ebû Ma'şer için sh. 54'e bk. Abdülazîz için ise bk. İbn Sa'd, VI, 404; ez-Zehebî, II, 622; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 470

212....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Üçüncüsü, Muhammed b. Ka'b'ın bu rivâyeti kimden aldığı belli değil! Demek ki bu rivâyetin de hali perişan!

6. Muhammed el-Bâqır (a.s) rivâyeti: Kendisinden yapılan rivâ-yete göre güya şöyle diyor!: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Berâe sûresi nâzil olunca hemen Ali'yi çağırdı ve "Benim adıma...." buyurarak, insanlara hacc yaptırmak üzere gönderdiği Ebûbekr'in ardından yolladı... Ebûbekr, arkasından gelenin Ali olduğunu görünce sordu:

— "Emîr misin, memur mu?" Ali ise:

—  "Hayır, memurumü!" cevabını verdi ve ikisi de yola devam etti... Ebûbekr haccı yaptırdı, Ali de bildiriyi okudu..."

( Hakîm el-Evsî kanalıyla İbn İshâq ile et-Taberî (Tevbe: 1. ayet; İbn Kesîr, II, 333-334; İbn Hacer, T. Keşşâf: 72) rivâyet ediyor.)

Bunun Imam el-Bâqır (a.s) üzerinden tek kelimeyle "düzme" olduğu her halinden belli:

Birincisi, el-Bâqır Imam Ali'nin torunlarından ve zamanında Ehl-i Beyt'in imam ve önderlerinden. Böyle birisinin dedesinden gelen doğru rivâyetten habersiz olması ve ona ters düşmesi düşünülemez.

Ikincisi, rivâyette Berâe sûresinin Imam Ali ile birlikte gönde-rildiğinden bahsediliyor; oysa doğrusu, önceden Ebûbekr ile gön-derilmiş olduğudur.

Üçüncüsü, daha pek çok açıdan yukarda yedi sahâbîden sahih yollarla gelen hadislere de aykırı.

Dördüncü husus, Hakîm b. Hakîm el-Evsîgenel olarak zayıf bir râvî ve üstelik adaletli olup olmadığı belirsiz.1 Dolayısıyla bir iki ki-şinin "güvenilir" demesinin kıymeti yok!

7.  İsmâîl es-Süddî mürseli: Rivâyete göre es-Süddî diyor ki: "Berâe sûresinin ilk 40 ayeti nâzil olunca, hemen Ebûbekr'i hacc emi-ri atayarak, o ayetleri kendisiyle birlikte gönderdi. Arkasından Ali'yi yolladı. Ali Ebûbekr'e yetişip yazıyı ondan alır almaz hemen döndü ve Ali yoluna devam etti.

Ebûbekr Peygamber'e varıp durumu sorunca, Efendimiz

l-ez-Zehebî, I, 584; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,192; el-Münâvî, II, 100

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..213

(s.a.a): "Birşeyyok; ancak benim adima..." buyurdu.

Sonra Ebûbekr hacc emiri, Ali de muezzin olarak Mekke'ye doğru yola çıktılar."

( İbn Cerîr et-Taberî (II, 192, et-Tefsîr = Tevbe: 1. ayet) "... Ahmed b. Mufaddal - Esbât - es-Süddî" kanalıyla rivâyet ediyor.)

Rivâyetin baş tarafı tamamen doğru ve sahih rivâyetlere uy-gun. Dolayısıyla orasinda bir sorun yok. Ancak "Sonra Ebûbekr..." diye başlayan kısım iizerinde biraz durmak lazim.

Bu kısım rivâyetin bir parçasıysa; birincisi, rivâyetin baş tara-fıyla uyumlu değil!

İkincisi, konuyla ilgili en sahih rivâyetlere de aykin.

Üçüncüsü, bu yanlışlık râvîlerinden Esbât b. Nasr'dan kaynak-lanıyor olabilir. Çünkü Esbât siqa ve saduq bir râvî; ancak hâfızası biraz zayif.1

Dördüncüsü, es-Süddî'nin bunu kimden aldığı belli değil.

Yok eğer o kısım rivâyetin bir parçası değilse, o zaman Ibn Ce-rîr'in kendi sözü, es-Süddî'nin hadisine karışmış olabilir.

Bizce doğrusu bu ikinci ihtimal. Çünkü, öncelikle, Esbât'tan ri-vâyette bulunan Ahmed, Ali dostu, Ehl-i Beyt taraftan bir râvî. Üs-telik siqa.2 Böyle bir râvînin gerçeği bilmemesi adeta imkansiz. Diğer yandan, Esbât aynı hadisi Imam Ali'den de rivâyet ediyor (c şıkkına bk.) ve o rivâyette böyle bir ifadeye yer vermiyor.

Şu hâlde bu rivâyete de dayanmak mümkün görünmüyor.

8. es-Süddî rivâyetinde yer alan aykırı bölüm, Mücâhid, Ebû Hâlid el-Becelîve Qatade'den de rivâyet ediliyor. ( bk. Ibn Cerîr et-Taberî, et-Tefsîr = Tevbe: 1. ayet; İbn Kesîr, II, 332 )

Ancak bu görüşler şayet kendi sözleriyse, sadece kendilerini ilgilendirir; başkalarını bağlamaz, bu bir.

İkincisi, şayet bu sözleri hadis diye rivâyet ediyorlarsa, hem kimden aldıkları belirsiz, hem de kendilerine varan isnad zincirleri meçhul!

1- 62 nolu hadisimizin durumuna bk.

2- İbn Sa'd, VI, 410; ez-Zehebî, I, 157; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 42; Şerafuddîn,

79

214....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Üçüncüsü, yukarda geçen en sahih rivâyetlere ve olayın kah-ramanlarından gelen hadislere aykırı.

Kısacası bu da ilim adına delil olma niteliğinden yoksun!

İşte "Ebûbekr vine de hacc emiri olarak görevi ifa etmiştir!" di-yenlerin dayandığı rivâyetlerin hali! Bunların içinde, Ehlisünnet hadisçilerinin ölçülerine göre isnadi sahih sayilan bir Ebû Hürayra rivâyeti var, başkası yok! Onun için de önlerine gelen her rivâyeti onu esas alarak yorumlamışlar!

Ebû Hürayra rivâyetinin sadece isnad bakımından onların ölçü-lerine göre sahih olduğu meydanda. Fakat orada ileri sürdüğümüz çürütücü bilgiler ve gerekçeler de Ehlisünnet alimlerinin en temel kitaplarından! Onlar bir yanlışı esas almış; Kurân'ı, sünneti, aklı ve tarihi bir tarafa bırakarak "Sahâbenin tamamı adildir!" gibi temel-siz bir ön-yargıyla yola çıkmışlar, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) gelen onlarca talimata rağmen, Ehl-i Beyt düşmanlarından ve Emevî-lerin siyasî entrikalarına alet olan, onların çanağından beslenen kişilerden hadis almışlarsa... bu onların sorunu! Onlara bakarak biz de aynı yanlışa düşecek değiliz ya!

Diğer taraftan bir rivâyetin isnad bakımından sahih olması, o rivâyetin kabulü için tek başına yeterli değil! Isnad tenkidinden geçen rivâyetlerin, bir de "metin tenkidi" sınavına alınması gerek-tiğini, biraz fıkıh ve hadis usûlü okuyan herkes bilir. Buna gore bir hadisin "sahih" hükmünü alabilmesi için şu basamakları da geç-mesi gerekiyor:

1. Kitaba / Kur'ân'a aykırı olmayacak.

2. Aklın kesin hükümlerine aykırı olmayacak.

3. Tarihî olaylara ters düşmeyecek.

4.  Herkesin görüp duymuş olması gereken bir olay, bir iki kişi tarafından rivâyet edilmiş olmayacak.

5.  Aynı konuda, pekçok sahih yoldan gelen diğer hadislere ters düşmeyecek.1

1- el-Cessâs, el-Fusûl: 276-280. htm; Ebül-Huseyn el-Basrî, II, 78; Ebû Ya'lâ, III, 964 vd; el-Ğazzâlî, I, 142; el-Âmidî, II, 256; İbn Hâcib, II, 51; es-Serahsî, I, 364 vd.; Sadruşşerî'a, II, 440 vd.; el-Buhârî, III, 728 vd.; İbn Hümâm, II, 230; Emîr es-San'ânî, 122; es-Süyûtî, I, 232 vd., 276; Ali el-Qârî, Şerh'un-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..215

Bunlar sadece bizim kabul ettiğimiz ölçüler değil, görüldüğü gibi, aynı zamanda Ehlisünnet kardeşlerimizin de kabul ettiği ölçü-ler. Bu temel ölçülerden birine takılan bir rivâyet, isnadı ne olursa olsun, hiçbir değer ifade etmez.

Burada Ehlisünnet kardeşlerimizin en büyük hatası, teorik ola-rak kitaplarında geniş geniş isledikleri bu temel kriterleri. pratikte hemen hiç kullanmamış olmaları. Bunlar sadece teorik planda kalmamış, aynı zamanda pratiğe de aktarılmış ve uygulama ala-nına sokulmus olsavdı. farklı düşündüğümüz hemen hiçbir husus kalmazdı.

Şimdiye kadar gördüklerimizden, Ebû Hürayra rivâyetinin 5. maddeden sınıfta kaldığını hala anlayamamışsanız, aşk olsun size! Bu türden rivâyetlerin adı "şâzz"dır. Şâzz rivâyet, en yaygın ta-nıma göre, siqa bir râvînin, diğer siqa râvîlerin rivâyetlerine aykırı biçimde naklettiği rivâyetlerdir. Böyle rivâyetler ise, tekrar belirti-yorum, isnadı sahih bile olsalar, zayıf kategorisine girerler ve asla huccet olamazlar.

Burada anlamakta güçlük çektiğim nokta şu: Hacc emirliği konusunda en sahih rivâyetler, Ebûbekr'in yolun yarısından geri döndüğünü ve Ali'nin hacc emiri olarak yoluna devam ettiğini a-çıkça ifade ediyor. Olayın asıl kahramanları olan Ebûbekr ile Ali de bu konuda anlaşmışlar! Her ikisi de, kendilerinden sahih senedlerle gelen rivâyetlere göre, olayın bu şekilde geliştiğini an-latıyorlar. Artık birilerine n'oluyor!? 0 birileri neden rahatsız oluyor ki, gelen haberlere ragmen, Ebûbekr'i ilia da hacc emirliği göre-vinde tutmak istiyorlar!? Ebû-bekr'in kendisi bunu inkar ediyor; kendisinin azledildiğini ve görevin Ali'ye verildiğini ve bunun üzeri-ne ağlayarak Medine'ye, Allah'ın Ra-sûlü'nün (s.a.a) yanına dön-düğünü... söylüyor. Buna ragmen onların ısrarlarının sebebi ne a-caba!? Yoksa bir şeyden mi korkuluyor da Allah ve Rasûlü, hatta Ebûbekr o şeye feda ediliyor!? Nedir o şey Allah aşkına!? 0 şey i-lâhî irâdenin önüne geçirilecek kadar çok mu önemlü? Bu konuda bu kadar inat ve taassuba ne gerek var!?

Ehlisünnet âlimlerinden bu konuya yer ayıran hangisinin ese-rine bakarsanız bakın, ilâhî irâdeye rağmen sergilenen bu kararlı-

Nuhbe: 85-89,125-126; Ebû Rayye, Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması: 398-399; Kandemir, Mevzu Hadisler: 180-186

216....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

lığı görürsünüz! Onlar bu manzarayı sergilerken, aşağıdaki yön-temlerden birisini yada birkaçını kullanarak, okuyucuların kafasını karıştırmakta, demagojik yorumlarla ümmeti yanıltmaktadırlar:

a. Sadece Ebû Hürayra'nın şâzz rivâyetine yer vererek.

b. Sadece Ebû Hürayra ile Câbir rivayetlerine yer vererek.

c. Sadece Câbir rivâyetine yer vererek.

d. Sadece Imam el-Baqir'a izafe dilen rivâyete yer vererek.

e. Sadece es-Süddî ile el-Quradî'nin rivayetlerine yer vererek.

f.  Her iki gruptan bazı rivâyetlere ayrı ayn yada tek bir rivâ-yetmiş gibi yer vermek sûretiyle, arada bir yaptiklan yorumlarla, doğrularla yanlışları, yaş ile kuruyu birbirine katarak.

g. Rivâyetlere yer vermeden, sadece yorum yaparak. İşte size onlardan bazilarimn isim listesi:

/. Hadisçiler:

1. Muhammed b. Ismâîl el-Buhârî (a)

2. Muslim b. Haccâc el-Quşeyrî (a)

3. Ebû Dâvûd es-Sicistânî (a)

4. Ebû Ca'fer Tahâvî (el-Aynî, XV, 190-191) (f)

5. İbn Abdilberr (el-Aynî, III, 317, VIII, 113; Davudoğlu, VII, 104 -105) (c ve d' nin karması)

6. el-Kirmânî (Şerh'ul-Buhârî)

7. İbn Hacer el-Asqalânî (el-Feth: VIII, 255-256) (f)

8. ez-Zürkânî (Şerh'ul-Mevâhib: III, 91) (f)

9. Bedr el-Aynî(lll, 317-318, VII, 112-113, XV, 188-189) (f)

10. el-Qastalânî (el-lısâd: VII, 114) (g)

11. Kamil Miras (Buhârî, Tecrid-i Sarih Şerhi: V, 331-332) (c)

12. Ahmed Davudoğlu (Muslim Şerhi: VII, 104-105) (g)

13. Haydar Hatipoğlu (Ibn Mâce Şerhi: I, 206-207) (d ve a)

//. Tahhçiler:

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..217

1. et-Taberî (et-Târîh: II, 192) (e)

2. İbn Sa'd (II, 168-169) (b) Ayrica Câbir rivayetini bozarak.

3. İbn Hişâm (IV, 203) (d)

4.  İbn Seyyidinnâs (Uyûn'ül-Eser: II, 275) Câbir rivayetini bozarak.

5. es-Süheylî (el-Halebî, III, 237) (g)

6. İbn Kesîr (el-Bidâye: V, 37-38, VII, 356-357) (f)

7. İbn'ül-Esîr (el-Kâmil adlı eseri) (e)

8. el-Halebî(es-Sîra: III, 237-238) (d)

9. Ahmed Zeynî Dahlân (es-Sîra: II, 382) (d)

10. Diyarbekrî (el-Hamîs: II, 141) (c)

11. Ö. Rıza Doğrul (Asr-ı Saâdet: IV, 25-26) (c veya d)

12. M. b. Abdilvehhâb (Hz. Muhammed: 163-164) (d)

13. M. Âsım Köksal (İslâm Tarihi: IX, 429-441) (f)

14. 0. Keskioğlu (Hz. Muhammed ve Hayatı: 415) (c veya d)

15. Zeki Canan (İslâm Tarihi: 390-391) (c)

16. Komisyon (Doğuştan ...İslâm Tarihi:)

17. Hüseyin Algül (İslam Tarihi: II, 51) Câbir rivayetinin özeti.

///. Kelamcılar/ Fıkıhçılar:

1. Ebû Osman el-Câhız (F. er-Râzî, XV, 218-219) (g)

2. İbn Hazm (el-Fisal: IV, 146) (g)

3. İbn Teymiyye (el-Minhâc: II, 178, III, 122-123, IV, 221)(a,g)

4. İbn Ebil-Hadîd (XVII, 199-200) (g)

5. İbn Qayyim (Zâd'ül-Meâd: III, 25-26) (b)

6. İbn Hacer el-Heytemî (es-Savâiq: 32) (g)

IV. Tefsirciler:

1. et-Taberî (et-Tefsîr = Tevbe: 1. ayetin tefsiri) (f)

2. İbnKesîr (II, 332-334) (f)

218....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

3. Ebûbekr el-Cessâs (Ahkâm'ul-Qur'ân: IV, 264-267) (f)

4. Ebûbekr b. el-Arabî (Ahkâm'ul-Qur'ân: II, 896-899) (f)

5. ez-Zemahşerî (el-Keşşâf: II, 138) (f)

6. el-Beğavî (et-Tefsîr: III, 49'dan el-Emînî, VI, 349-350) (d)

7. el-Beydâvî (et-Tefsîr: III, 79-80) (c ve d'nin karması)

8. Ebül-Berakât (et-Tefsîr: III, 80) (el-Beydâvî gibi.)

9. Fahruddîn er-Râzî(XV, 218-219) (el-Beydâvîgibi.)

10. el-Hâzin (et-Tefsîr: III, 80-81) (el-Beydâvî gibi.)

11. Ebüssüûd (el-lrşâd adlı tefsiri)

12. Ebû Hayyân (el-Bahr'ul-Muhît: V, 6)

13. el-Qurtubî (et-Tefsîr: VIII, 67) (c)

14. es-Süyûtî (ed-Dürr: III, 209-210) (f)

15. el-Âlûsî (RûlVul-Me'ânı: III, 268) (c)

16. M. Ali eş-Şevkânî (el-Feth: II, 319) (f)

17. M. Reşid er-Rıdâ (el-Menâr: X, 156-157) (f)

18. Elmalılı Hamdi (Hak Dini: IV, 2441) (el-Beydâvî gibi)

19. Konyalı M. Vehbi (el-Hulâsa: V, 1951) (el-Beydâvi gibi)

20. el-Mevdûdî (et-Tefhîm: II, 179) (g)

21. M. Ali es-Sâbûnî (Safvet'üt-Tefâsîr: I, 521) (c)

22. Tahsin Emiroğlu (Esbâb-ı Nüzûl: V, 192) (el-Beydâvî gibi)

23. Süleymân Ateş ( Kur'ân'ın Çağdaş Tefsiri: IV, 31-32) (b)

"Ebûbekr'in hacc emiri olduğunda" ağız birliği yapanlar ara-sında, akla hayale gelmedik inciler döktürenler de var:

Ebû Osman el-Câhız: "Peygamber (s.a.a) Ebûbekr'i hacc emiri olarak, Ali'yi de Berâe sûresinin ayetlerini okuması için gönderdi. Bu-na göre Ebûbekr imam, Ali cemaat; Ebûbekr hatip, Ali dinle-yen; Ebû-bekr yönlendiren, sevkeden ve emreden idi; oysa bunla-rın hiçbiri Ali için söz konusu değildi!!!"1

Fahruddîn er-Râzî bu görüşün ışığında, hacc emirliği olayının

1- F. er-Râzî, XV, 218-219

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..219

Ebû-bekr'in imâmetine işaret olabileceğine de yer veriyor.

Mu'tezile'nin aşırı akılcı kesiminin önde gelenlerinden el-Câhız-ın bu sözleri söylerken neye dayandığı, hangi rivâyeti esas aldığı malum değil! el-Câhız, sanki orada imiş gibi emin ve kararlı konuştuğu için hesaba çekileceğini biliyor mu acaba!?

Olayın Ebûbekr'in imâmetine işaret olduğu... iddiasına gelince, şayet el-Câhız'ın dedikleri doğru olsaydı, bunu kabul edebilirdik; ama heyhât! Olay bu şekilde Ebûbekr'in imâmetine işaret oluyor-sa, Ebû-bekr'in azledilip yerine Ali'nin atandığı gerçeği karşısında, bunun Ali'nin imâmetine daha etkileyici tarzda delil olduğu söylenemez mi?

İbn Hazm ez-Zâhirî: "Bu olay Ebûbekr'in en büyük faziletlerin-den birisiü! Çünkü o gün Ali dahil tüm hacıların emiri oydu; hacılar onunla yürüyor, onunla duruyor ve onun arkasında namaz kılıyor-lardı! Hitab ettiğinde susuyorlardı ve onların içinde Ali de vardıü!

Berâe sûresinde zaten Ebûbekr'in faziletine; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte mağarada kaldıklarına ve Allah'ın o ikisiyle be-raber olduğuna yer veriliyor.

Bu sûreyi Ali'nin okuyuvermesi ise, Ebûbekr'in Ali ve diğerle-rinden üstünlüğünün etkileyici tarzda ilanından ibarettir ve Ebûbekr lehine kat'îbir huccettirü!"1

Ibn Hazm sarfettiği bu sözlerle hadis külliyatına ve tarihe ne kadar vakıf olduğunu gözler önüne seriyor! Konu Ebûbekr ile Ali oldu mu, hemen yerini alıyor; kafasını kuma sokarak öyle heze-yanlarda bulunuyor ki görmeye durun! Bunu yaparken oturupta bir düşünmek aklına gelmiyor. Işte Ibn Hazm'ın emanete karşı duyar-lılığı!

Sormak lâzım Ibn Hazm'a: Hacc emirliği olayı esnasında siz de mi oradaydınız ki bu kadar emin konuşabiliyorsunuz? Orada de-ğilseniz, bu bilgileri nereden aldınız!? "Hacıların onunla yürüyüp onunla durdukları ve onun arkasında namaz kıldıkları..." hangi hadis yada tarih kitabmda kayıtlı? el-Câhız dışında kim söylemiş bunu!? Sizin, toplam yedi sahâbîden üstelik Ebûbekr'in bizzat kendisinden gelen sahih hadislerden haberiniz yok mu? Bu hadis-lere yer veren kaynaklar kimlerin kaynakları!? Acaba bu garip tu-

1- el-Fisal: IV, 146

220....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

tumunuzun sebebi ne? Yoksa siz de mi "işinize öyle geldiği için" şâzz ve münker rivâyetlere sığınıyorsunuzü?

Mağara olayının Berâe sûresinde geçiyor olması neyi değiştirir ki? Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Me beraber bir sure kalmak çok mu ö-nemli? Önemli ise, çocukluğundan itibaren Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanında büyüyen, hep onun terbiyesiyle yetişen ve ömrünün sonuna kadar onun yanından hiç ayrılmayan bir "Ali" için ne der-sin acaba!? Allah'ın sadece onlarla değil, bütün mü'minlerle birlik-te olduğunu, bütün insanlara şah damarından daha yakın olduğu-nu ne çabuk unutuverdin!?

Ali'nin bu esnada mağara ayetini okuyup okumadığını bilemiyoruz. Okumuş olsa ne çıkar! Bu nasıl Ebûbekr lehine kat'î bir huccet sayılabiliyor!?

İbn Teymiyye: "Ebûbekr'in geri dönüşü ile ilgili rivâyetler ilim ehlinin ittifakıyla kesin olarak yalandır! Mütevâtir (kesin) olarak bi-liniyor ki, Peygamber (s.a.a) Ebûbekr'i hacc emiri olarak atamış ve bir daha onu geri çevirmemiştir, o da dönmemiştirü! Insanlara o yıl hacc yaptıran odur. Ali de bu seferde onun emri altında olan-lardan birisiydi ve diğerleri gibi onun arkasında namaz kılıyor, o-nun emriyle hareket ediyordu. Bu ilim ehlince mütevâtir bir bilgidir ve Ebûbekr'in o yıl Peygamberin (s.a.a) emriyle hac yaptırdığında iki kişinin bile ihtilafı yokturü!"1

Ibn Teymiyye'nin yukardaki sözlerine bakılırsa; el-Câhız ile Ibn Hazm'dan yeterince etkilenmişe benziyor! 0 yüzden el-Câhız ile Ibn Hazm'a yönelttiğimiz soruları tekrar edip vakit kaybedecek değiliz; yalnız -müsaadesiyle- şunu sormak isteriz Ibn Teymiyye'ye:

Biz bu konuyu enine boyuna araştırdık. Üstelik araştırmamızı Ehlisünnet mektebinin kaynaklarıyla sınırlı tuttuk; her iki tarafın delillerini gözler önüne serdik. "Ebûbekr'in hacc emirliği görevin-den azledilmediğini ..."ne ilişkin delillerin, Ebû Hürayra'nınki dışın-da, tamamının -sizin ölçülerinize göre- zayıf, münker ve asılsız ol-duğunu ortaya koyduk! Ebû Hürayra'nın rivâyetinin de şâzz olduğu sonucuna vardık; bunun da gerekçelerini yukarda sunduk. Şimdi siz söyleyin: 0 "mütevâtir"* dediğiniz delil nerede? Biz sahih ve her

1- el-Minhâc: IV, 221 Ayrıca bk. II, 178, III, 122-123; Özetle naklen bk. el-Halebî, III, 238; Dahlân, II, 382

* Mütevâtir haber: Yalan üzerinde birleşmeleri imkansız kalabalık bir gru-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..221

bakımdan makbul tek bir rivâyet bulamazken, siz mütevâtir sayı-lacak onca rivâyeti nerede buldunuz? Bu rivâyetler -eğer varsa-hangi kitapta yer aliyor? Kimler yazmış o kitabi? Yer kürede böyle birisine hiç rastlanmadığına göre, sizin ilham gibi değişik haber kaynaklanniz da mi var!?

Anlaşılan: Ibn Teymiyye, Ebûbekr'e olan sevgisinin ve Ehl-i Bey-t'e olan antipatisinin etkisiyle ne dediğinin farkmda değilü! Ya da "mütevâtir haber"in ne anlama geldiğini bilmiyor!

NOT: Kitaplarda, Ebûbekr'in ardından Ali'nin gönderilmesi "A-rap adetine" dayandırılıyor ve deniyor ki:

"Berâe sûresinin Ebûbekr'den alınıp Ali'ye verilmesi ve hacc bildirisiyle birlikte Ali tarafmdan okunmasi tamamen "Araplann adeti" gereğiydi! Çünkü Araplann adetine göre, bir devlet başkanı yaptığı antlaşmayı bozduğunu karşı tarafa duyuracaksa, soyca kendisine en yakın olanı göndermesi icabeder!"

Ilk önce el-Câhız tarafmdan dile getirilen bu iddia, sonraları İbn Teymiyye, er-Râzî, el-Aynî, el-Halebî, İbn Hacer el-Heytemî, Davûd-oğlu ... gibi daha pekçokları tarafmdan aynen tekrar edili-yor.1

jşte size "nassın bulunduğu yerde ictihad yapılmaz" diyenlerin nass karşısında yaptıkları ictihada, ilâhî irâde karşısında gösteri-len inada ilişkin çarpıcı bir örnek! Bunu söyleyenler hiç Allah'tan korkmazlar mı acaba!? Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu görev değişimini "vahye dayanarak" yaptığını söylerken, size n'oluyor yine!? Sizi peygamberin (s.a.a) mi, yoksa başkalarının mı sözü bağlıyor? "A-rapların adeti öyleydi" demekle, Allah'ın peygamberinin sözlerini kenara itmenin manası, sebeb-i hikmeti ne ola!?

Hem örneğin Hz. Abbâs, Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) soyca Hz. A-li'den daha yakın değil mi? Peygamber Efendimizin Aqîl b. Ebî Tâlib ile Fadl b. Abbâs gibi amca-oğulları da vardı; onlar niye gön-derilmedi de Ali gönderildü? Hem madem Araplann adeti gere-ğiydi; pekiyi, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu örf ve adeti, Ebûbekr'i gön-

bun, pekçok kanaldan rivâyet ettikleri haberdir. Böyle haberler ve hadisler ke-sin bilgi ifade ederler. Fıkıh ve Hadis Usûlü kitaplarına bakınız.

1- İbn Teymiyye, III, 123, IV, 221; er-Râzî, XV, 218; el-Aynî, III, 317-318, VIII, 113; el-Heytemî, 32; el-Halebî, III, 238; Davudoğlu, VII, 105

222....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

derinceye kadar bilmiyor muydu!? Yoksa biliyordu; ama unuttu da sonra mı hatırladı!?

Doğrusu, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu görev değişimini Arapların adetine dayanarak değil; tamamen vahye dayanarak yaptı. Eğer örf ve adetleri esas alsaydı bunu baştan yapar; Ebûbekr'i hiç göndermezdi. Mu'tezile mektebinin nassçı ekolünün en önde ge-len simalarından Ibn Ebil-Hadîd, iki taraf arasında hakemlik yapı-yor; bu görev değişiminin Arapların örf ve adetine göre değil, vahiy ışığında gerçekleştiğini karara bağlıyor.1

e. Ebûbekr'in "Hacc Emirliği" Görevinden Alınıp Yerine Ali'nin Atanması "Vahiy" Sonucu Olmuştur.

Az önce, "Hacc Emirliği" görevinin Ebûbekr'den alınıp Ali'ye ve-rilmesini, "Arapların adetlerine" dayandıranları gördünüz. Oysa bu değişim tamamen vahyin kontrolü altında, ilâhî irâde sonucu vuku buldu. "... emrolundum." ve "Cebrail ğeldi..." gibi ifadeler bir hayli açık bu konuda.

Aşağıdaki hadisler, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor:

1. Ebûbekr hadisi

2. Ali (a.s) hadisi (a şıklı rivâyet)

3. Ali (a.s) hadisi (b şıklı rivâyet)

4. Abdullah b. Ömer hadisi

5. Ebû Râfi' hadisi.

Görüldüğü gibi, olayımızın asıl kahramanları bu hususta da hem-fikirler! Bundan sonra kim ne derse desin; kaldırıp atın sözü-nü!

f. Görev Değişimi Hz. Ali'nin İmâmetine İşarettir.

Az yukarda, el-Câhız'ın ifadelerinden "Ebûbekr'in imâmetine işaret" çıkaranları gördünüz! Oysa olay onların istediği yönde gelişmiyor; önce Berâe sûresiyle birlikte Ebûbekr gönderiliyor, hemen ardından bu görev ondan alınıp Ali'ye devrediliyor. Ve bü-

l-Şerh-u Nehc'il-Belâğa: XVII, 200

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..223

tun bunlar vahiy denetiminde yapiliyor. Sadece "Hacc emiri ol-mak" Ebûbekr'in imâ-metine işaret oluyor da, "Ebûbekr'in o gore vd en azledilip yerine Ali'nin atanması" Ali'nin imâmetine işaret olmaz mi!?

Şayet olay, Ebûbekr hiç karıştırılmadan cereyan etseydi, o zaman bu isaretten belki söz edemezdik. Ama ilâhî irâdeye bakin ki, olayın yalın biçimde Ali'nin başkanlığında vuku bulmasim istemiyor; önce Ebûbekr gönderiliyor, ardından o azledilerek yerine Imam Ali ataniyor! Ve bütün bunlar vahiy ışığında yapiliyor. Ilâ-hî irâde, bununla Ali'nin olduğu yerde bir başkasının emir-komuta sahibi olamayacağını göstermek ve Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Ali'nin imâmet ve hilâfetine işaret etmek istiyor. (Allah bilir.)

224....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"SEQALEYN" HADİSİ

76. Zeyd b. Erqam anlatıyor:

"Peygamber (s.a.a) veda haccından dönüp "Ğadîr-Humm" de-nilen mevkide konakladığında, gölgelik ağaçların altının sü-pürülüp temizlenmesini emretti. Temizlik yapıldıktan sonra şöyle buyurdu:

"Sanki davet edilmiş ve davete icabet edecek ğibiyim! Sizlere birisi diğerinden daha büyük iki paha biçilmez emanet bırakıyo-rum: Allah'in Kitabı ve benim ıtretim (soyum), Ehl-i Beytim.

Benden sonra onlara nasıl davranacağınıza dikkat edîn. Çün-kü onlar, havuz başında benimle kavuşana dek birbirlerinden asla ayrılmayacaklar!

Arkasından Ali'nin elini tutarak: "Şüphesiz, Allah benim mevlâm, ben de bütün mü'minlerin velîsiyim." buyurdu ve şöyle devam etti:

"Ben kîmin velîsi îsem, bu da onun velîsidir! Allah'-ım! Onu se-veni sen de sev, ona düşman olana sen de düşman ol!"

(Ebut-Tufeyl diyor ki:) Zeyd'e "Bunu Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) gerçekten duydun mu!?" diye sorunca şu cevabı verdi:

"Evet, o gün ağaçların altında olupta bunları gözleriyle görme-yen ve kulaklarıyla duymayan hiç kimse yok!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimiz beş bölümden oluşmakta:

1. "Sizlere ikipaha biçilmez..." diye başlayan bölüm.

2. "Benden sonra onlara ..." diye başlayan bölüm.

3. "0 iki emanet havuz..." diye başlayan bölüm.

4. "Ben kimin velisi isem..." diye başlayan bölüm.

5. "Allahım! Onu seveni..." d\ye başlayan son bölüm.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..225

Hadisimizin tamamim el-A'meş kanalıyla et-Tahâvî (584. htm), Hâkim (III, 109), Taberânî, Bezzâr, el-Harzemî (s. 154) vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 33) Ayrıca hadisimizin 1., 2. ve 3. bölümleri Tir-mizî (menaqib, 32), 4. ve 5. bölümleri ise Ahmed b. Hanbel (I, 118) tarafından rivâyet ediliyor.

Hadisin Durumu: Hadisimiz bütünüyle Buhârî ile Müslim'in or-tak râvîleri kanalıyla rivâyet ediliyor. Bu yüzden Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de sesini çıkarmıyor. Hanefîlerden Ebû Ca'fer et-Tahâvî (584. htm) de hadisimizin isnadimn gayet sahih olduğunu ifade ediyor.

A Ç I K L A M A L A R

Nihayet kitabımızın en önemli hadislerinden olan "Seqaleyn" hadisine gelmiş bulunuyoruz. "Seqaleyn" "iki önemli, çok değerli, paha biçilmez emânet" gibi anlamlara geliyor. Bu, Islam dünyası-nın hem maddî, hem de manevî kurtuluşunun yolunu gösteren çok aziz ve yüce bir hadis. Kısaca "Seqaleyn Hadisi" dendiğinde şu hadis-i şerif aklımıza gelmeli:

"Sizlere îki paha biçilmez emanet bırakıyorum; onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapmazsımz: Allah'in Kitabı ve benim ıtretim (soyum), Ehl-i Beytim.

Onlar havuz başında benim yanıma varıncaya dek birbirlerin-den asla ayrılmayacaklar! 0nun için benden sonra onlara nasıl dav-ranacağınıza iyi dikkat ed'm."

Isterseniz, bu hadisi, sadece Ehlisünnet alimlerinin temel hadis kaynaklarında, hangi sahâbîler rivâyet ediyor; once ona baka-lım, sonra da hükümlerine geçelim.

"Seqaleyn" Hadisini Rivâyet Eden Sahâbîler:

1. Zeyd b. Erqam: Hadisimiz Zeyd'den üç değişik yoldan geliyor:

a) Ebut-Tufevl Âmir b. Vâsile: Ondan itibaren Habîb b. EbîSâbit ... kanalıyla Müellifimiz (76 nolu bu hadisimiz), Hakim (III, 109), Tirmizî (menaqib, 32), Taberâni, Bezzâr, Hatîb el-Harzemî; Seleme b. Küheyl... kanalıyla da Hâkim (III, 109-110) rivâyet ediyor.

Özellikle Habîb kanalıyla gelenin Buhârî Me Müslim'in şartları-na göre sahih olduğunu yukarda gördünüz.

226....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

b) Yezîd b. Havvân / Hıbbân: Ahmed (IV, 366-367), Muslim (f. sahâbe, 36-37), Müellif (el-Kübrâ'da = İbn Kesîr, IV, 113), Dârimî (f. Qur'an, 1) ve et-Tahâvî (1117. htm) sahih bir isnadla rivâyet ediyor.

c) Muslim b. Subayh: Hâkim (III, 148) rivâyet ediyor ve "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de ay-nen onaylıyor.1

2.  Ebû Saîd el-Hudrî: Hadisimizi Atıyye el-Avfî kanalıyla Ibn Sa'd (II, 194), Ahmed (III, 14, 17, 26, 59), Tirmizî (menaqib, 32), İbn Ebî Şeybe, Taberânî, Ebû Ya'lâ ve Bârûdî rivâyet ediyor. (el-Gımârî, el-lbtihâc: 195)

Atıyye el-Avfî'nin siqa ve saduq bir râvî olduğunu daha önce gördük.* Buna göre hadisimizin isnadi gayet sahih. ibn Hacer el-Heyte-mî bile "hadisin senedinde hiçbir sorun yok!" diyerek2 sahih olduğunu ifade ediyor.

3.  Zeyd b. Sâbit: Hadisimizi "Şerîk - Rukeyn - Qasim b. Hassan el-Kûfî - Zeyd" kanahyla Ahmed (V, 181-182, 189-190), Taberâni ve Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor.

Hadisimizin bütün râvîleri siqa ve makbul. Dolayısıyla isnadi sahih bir hadis. el-Heysemî, es-Süyûtî ve el-Münâvîde aynı kanaat-te.3

4.  Câbir b. Abdillâh: Hadisimizi "... Zeyd b. Hasen el-Enmâtî -Ca'fer es-Sadiq - el-Baqir - Câbir" kanahyla Tirmizî (menaqib, 32) rivâyet ediyor. (Ayr. bk. İbn Kesîr, IV, 113)

Zeyd dışında bütün râvîleri gayet siqa. Zeyd ise normal, vasat bir râvî.4 Dolayısıyla hadisi hasen sayılır. Zaten Tirmizî de hadisimizin isnadimn hasen olduğunu söylüyor.

5.  İmam Ali: Hadisimizi "... Kesîr b. Zeyd el-Eslemî - Muhammed b. Ömer - babası Ömer b. Ali - babasi Ali (a.s)" kanahyla ibn Ebî Âsım, İbn Cerîr et-Taberî, Ebû Ca'fer et-Tahâvî (584. htm) vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 55)

1- Zeyd b. Erqam'dan Ali b. Rabîa el-Vâlibî kanahyla da -kısaca- rivâyet edi-liyor. (bk. Ahmed: IV, 371) İsnadı BuhârTnin şartlarına göre sahih.

* sh. 84'e bk.

2- es-Savâiq: 150

3-el-Münâvi, III, 15; el-Heysemî, IX, 162,163; el-Ğımârî, 195 4- ez-Zehebî, II, 102; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 267

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..227

Kesîr dışında bütün râvîleri siqa. Kesîr ise Yahyâ b. Maîn, Ali b. el-Medînî, Ebû Zür'a, Ahmed b. Hanbel, Ebû Hâtim, Ibn Adiy, Ibn Hıbbân ve Ibn Hacer tarafından siqa, saduq ve salih bir râvî olduğu ifade ediliyor. Buna karşılık başta Müellif olmak üzere birkaç ha-disçi, hâfızasında biraz zayıflık olduğunu belirtiyor.1

Kesîr'in hâfızasının zayıf olduğunu kabul etsek bile, bu hadiste hata yapmadığı açık. Dolayısıyla hadisimizin isnadı en azından ha-sen, hatta sahihtir.

6.  Huzeyfe b. Esîd: Huzeyfe hadisi, Ebut-Tufeyl'den itibaren iki ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a) Ma'rûf b. Harrabûz: İbn Asâkir, Taberânî ve Hakîm et-Tirmizî rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, el-Bidâye: V, 209, VII, 348; el-Heysemî, IX, 164,165; el-Halebî, III, 308, el-Emînî, I, 26-27; el-Ğımâri, 196)

Hadisimizin isnadı sahih. Ibn Hacer el-Heytemî de aynı kana-atte.2

b)  Abdullah b. Sinân: Bunu ise Hâfız İbn Uqde, Ebû Mûsâ ve Hâfız Ebül-Fetûh rivâyet ediyor. (Ibn'ül-Esîr, Üsd'ül-Gâbe: II, 526-527; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 257; el-Emînî, I, 25-26, 46-47)

Abdullah siqa bir râvî.3 Diğer râvîlerini tespit edemedik. Eğer onlar da siqa ise hadisimizin isnadı sahih demektir.

7. Âmir b. Leylâ b. Damra: Yukarda Abdullah b. Sinân kanalıy-la gelen Huzeyfe hadisiyle beraber rivâyet ediliyor. Buna göre Ebut-Tufeyl, hadisi hem Huzeyfe'den, hem de Âmir'den rivâyet etmiş bulunuyor. Durumu Abdullah kanahyla gelen Huzeyfe hadisi gibi.

8.  Ebû Hürayra: Bezzâr'ın rivâyet ettiği bu hadisin isnadı için "zayıf" deniyor. (el-Heysemî, IX, 163; el-Ğımârî, 195-196)

9.  Ümmü Seleme annemiz: Hadisimizi Ca'de b. Hübeyra'nın torunları vasıtasıyla Hâfız Ibn Uqde ve Semhûdî rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,17-18)

10.  Abdullah b. Hantab el-Mahzûmî: Abdullah hadisini oğlu

1-  ez-Zehebî, III, 404-405; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 554 vd, et-Taqrîb: II, 140

2- es-Savâiq: 43 3-İbnSa'd,VI,178

228....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Muttalib kanalıyla Taberânî rivâyet ediyor. (es-Süyûtî'nin "İhyâ'ül-Meyyit" adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 49; Şerafuddîn, 50)

Muttalib siqa ve saduq bir râvî.1 Geride kalan râvîlerine vakıf olamadığımız için durumlarını bilemiyoruz. Eğer onlar da siqa ise, hadisimizin isnadi sahih demektir.

Ayrıca şu sahâbîlerin de adı geçiyor kaynaklarda:

11. Ebû Zerr el-Gıfârî

12. Abdullah b. Abbâs

13. Abdullah b. Ömer

14. Abdurrahman b. Avf

15. Ebû Râfi'

16. Ümmü Hâni'

17. Huzeyfe b. Sâbit

18. Sehl b. Sa'd es-Sâıdî

19. Adiy b. Hâtem

20. Uqbe b. Âmir

21. Ebû Eyyûb el-Ensârî

22. Ebû Şürayh el-Huzâ'î

23. Ebû Qudame el-Ensârî

24. Dumeyra el-Eslemî

25. Ebû Leylâ el-Ensârî

26. Ebül-Heysem b. et-Teyhân

27. Cübeyr b. Mut'im

28. Enes b. Mâlik

29. Berâ b. Âzib 3O.Amrb.Âs/Âsî2

Ehlisünnet âlimlerinden Semhûdî ile İbn Hacer el-Heytemî,

1- ez-Zehebî, IV, 129; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 440 vd, et-Taqrîb: II, 260-261

2- Tirmizî: menaqib, 32; Ebû Nuaym; el-Emînî, I, 176; Muhammed Cevâd Belâğî, Mecma'ul-Beyân mukaddimesi: 45

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..229

"Se-qaleyn" hadisinin 20 küsür sahâbî tarafından rivâyet edilmiş olduğunu söylüyorlar.1 Şu hâlde "Seqaleyn Hadisi" sadece sahih olması bir yana, mütevâtir bir hadis. Süyûtî ile el-Kettânî'nin ilgili eserlerinde ne tür hadislere "mütevâtir" dedikleri göz önüne alınır-sa, hadisimizin mütevâtir olmaya daha öncelikli olduğu görülür. Hem o kadar sahih ve mütevâtir ki, her düşünceden bütün Islâm dünyası ortaklaşa kabul edip kitaplarına almış bu meşhur hadisi. Kısacası hadisin Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) ait olduğunda kuşku yok.*

"Seqaleyn" hadisinden anladıklarımız:

a. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Bize İki Emanet Bırakıyor: Kitab ve Ehl-i Beyt.

Peygamber (s.a.a) vedâ haccı esnasında**, bilhassa "ğadîr-humm" günü, sevgiliye kavuşma zamanının gelip çattığını; çok yakında bir davet alıp bu davete icabet edeceğini... çok kalabalık bir sahâbe kitlesi önünde dile getiriyor. Kendisinden sonra ümme-tinin başı-boş kalması ilâhî hikmet açısından yakışık almadığı için tavsiyelerde bulunuyor; sahâbesine ve ümmetine yol gösteriyor...

Allah'ın Rasûlü (s.a.a), yaklaşık 23 yıllık peygamberlik görevi sonucu, yüz bini aşkın kişinin Islâm'a girmesine vesile olmuş. Boyle kısa bir sure içinde bir toplumu tamamen eğitip yola getirme-nin, kafalarındaki tüm câhilî ve millî tortuları bütünüyle kazıyıp atmanın, neredeyse imkansız olduğu tarihi ve sosyolojik bir ger-çek. Bunun gerçekleşmesi ve o toplumun ideal bir İslâm toplumu halini alabilmesi için, en az bir iki neslin aktarılması, eğitime tabi tutulması gerekir.

Sahâbenin çok büyük bir ekseriyetinin Hz. peygamberle birlik-teliğinin 2-3 yılı geçmediği herkesçe malum. Bu insanların öyle

1- el-Münâvî, III, 15; el-Heytemî, 150, 228

* Ne ilginçtir ki, İbn Teymiyye burada da meşhur tutumunu sergiliyor; Müs-lim'in sahihinde geçmesine ve onca sahâbîden gayet sahih yollarla rivâyet e-dilmesine rağmen, yine de zihinlere şüphe sokmaya çalışıyor. (el-Minhâc: IV, 85)

** Seqaleyn hadisinin veda haccı ve hutbesi esnasında, bilhassa "ğadîr-humm" günü gündeme geldiği ilgili hadislerde açıkça geçiyor. Ayrıca bk. el-Ya'qûbî, II, 111-112

230....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

yüz-üstü bırakılıp gidilmesi, sizce ilâhî hikmet açısından mümkün mü? Allah ve Rasûlü toplumsal pedagojik gerçekleri bilmiyor mu!? Bir peygamberin "Ben artık gidiyorum; başınızın çaresine bakın!" demesi düşünülebilir mü? 0 toplumu İslâmî yönden eğitim sürecinin yarıda kalması Allah ve Rasûlü'nün hoşuna gider mi?

jşte o yüzden; bu eğitim sürecinin kesintiye uğramadan de-vam etmesini sağlamak, o toplumu kendisinden sonra da çekip çevirmek ve Kur'ân'ı yegâne doğrularla yorumlamak için bir "çe-kirdek kadro" bırakıyor. 0 da Ehl-i Beyt.*

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Kur'ân"ın yanısıra neden bir başkasını değil de "Ehl-i Beyf'i bırakıyor?" sorusunun cevabı aslında yeteririce açık. Ehl-i Beyt, Ahzâb sûresinin 33 nolu "tathîr ayeti" ile maddî ve manevî her tür pislikten paklanıp arındırılmış! Sahâbe içerisin-de aynı özelliğe sahip bir başkası var mı? Özellikle Ehl-i Beytin e-fendisi olan Ali (a.s), çocukluğundan beri amcasının oğlunu hiç yalnız bırakmamış? Onun terbiyesiyle yetişip büyümüş. Hayatında Allah ve Rasû-lü'nü üzecek tek bir davranışta bulunmamış! Bu yü-ce payelerin hangisi hangi sahâbîde var!? Sahâbenin en önde ge-lenleri hakkmda bir sürü eleştiri noktasi tespit edilmişken Ali ve Ehl-i Beyt hakkmda kim ne bulmuş şimdiye kadar!?

Demek ki bu yüce görev, onlara bedavadan verilmemiş! Onlar bunu haketmişler ve bunu da hayatlarıyla kanıtlamışlar!

Evet Allah'm Rasûlü (s.a.a) bizlere Allah'm Kitabim ve kendi Eh-l-i Beyti'ni emanet ediyor. Yoldan çıkmak yada sapmak iste-meyenlerin bu iki emanete sahip çıkmalarını; daima onlarm ya-mnda yer almalanm, ikisini birlikte örnek almalarını tavsiye ediyor ve: "Bu iki emanete sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapmazsmız!" buyuruyor.

Bu ifade kurtuluşun ve necat yolunun Kur'ân ve Ehl-i Beyt'ten geçtiği konusunda yeterince açık. Dikkat edilirse, sadece "Kur'ân" demiyor. Yalmzca "Ehl-i Beyt" de demiyor! "Allah'm Kitabi ve Jbe-nim Ehl-i Beytim" diyerek, "Kur'ânsız Ehl-i Beyt'i" yada "Ehl-i Beyt-siz Kur'ân'ı" kabul etmediğini; bunlardan birini dışlayıp öbürüne yapışmanın kimseyi kurtaramayacagmi gayet veciz bir iislup ile di-le getiriyor.

"Ehl-i Beyt"ten kastm kimler olduğunu daha önce gördük. (sh. 78 vd.)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..231

Aslında "Ehl-i Beyf'in tüm fertleri birer yaşayan Kur'ân mesa-besinde. Buna rağmen sırf onlarla yetinmeyi yanlış ve eksik bulu-yor ilâhî irâde. Çünkü; evet, Ehl-i Beyt hayattayken, onlara ulaşma imkam varken, sadece onları örnek almak yeterli. Zira onlar zaten Kur'ân'ın dışına asla çıkmazlar. Ama bir de bizim gibi, Ehl-i Beyt'e ulaşamayan, onları hiç göremeyenler var; biz ne yapacağız? Elbet-te Ehl-i Beyt'ten gelen rivâyetleri dikkate alacağız. Işte Kur'ân özel-likle burada lazım bize. Ortada, hem Ehlisünnet kaynaklarında, hem de Ehl-i Beyt taraftarı Şîa kaynaklarında Ehl-i Beyt adına pekçok rivâyet var. Onların bir çoğu da uydurma!...

İşte Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Allah'ın Kitabı ve benim Ehl-i Bey-tim" derken, Kur'ân adına ortaya konan yorumların Ehl-i Beyt ile, Ehl-i Beyt'e izafe edilen rivâyetlerin ise Kur'ân ile denetlenip sağ-lanmasını; Ehl-i Beyt'in kabul edemeyeceği Kur'ân yorumlarını ve-ya Ehl-i Beyt'e izafe edilen Kur'ân'a aykırı rivâyetleri kaldırıp at-mamızı istiyor bizden!

Ama ümmet, aziz peygamberlerinin bu hayati talimatlarına pek kulak vermedi ve maalesef yerine getirmedi! Ehl-i Beyt'i dış-layarak sadece Kur'ân'la yetindiler yada Kur'ân'la birlikte başkala-rının yorumlarını esas aldılar. Tabîî ki Kur'ânsız "Ehl-i Beyt" diyen-ler de oldu!... Varılan sonuç ortada; dünyanın her bir yanında Müs-lüman kanı akıyor! Islâm dünyasının yer-altı ve yer-üstü zenginlik-leri, Islâm ve vatan hainlerince yabancılara peşkeş çekiliyor ve müslümanlar, dedelerinin kanlariyla sulanan topraklarda her çeşit zulme maruz kalıyor; adeta köle muamelesi görüyor!...

Çözüm tabîî ki "Kur'ân ile Ehl-i Beyf'e dönmek ve onların öğre-tileri etrafmda toparlanmak!

"Allah'm Kitabi ve Benim Sünnetim!" Rivâyeti...

Ehl-i Beyt'in bu yüce ve kutsal faziletini kiskananlar, her za-man olduğu gibi, "seqaleyn" hadisine alternatif rivâyet koymada pek geç kalmamışlar! Buna göre Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle bu-yurmuş:

"Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapmazsınız: Allah'm Kitabi ve benim sünnetim! Onlar havuz başında bana kavuşana dek birbirlerinden asla aynlmayacaklar!"

Dikkat ederseniz, "Seqaleyn" hadisindeki "Ehl-i Beytim" ifade-

232....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

si kaldırılıp yerine "sünnetim" denmiş ve geri kalanı aynen kopya edilmiş! Bakalım bu rivâyet hangi sahâbîlere isnad edilmiş!:

1.  Abdullah b. Abbâs: "...İsmâîl b. Ebî Üveys - babası Ebû Ü-veys - Sevr b. Zeyd ed-DÎIÎ - Ikrime - İbn Abbâs" kanalıyla Hâkim (I, 93) ile Ibn Hazm (el-lhkâm, II, 251) rivâyet ediyor.

Ikrime'nin nasıl bir adam olduğunu daha önce gördünüz.* Ebû Üveys Abdullah el-Medenî ise Müslim'in râvîleri arasında yer alı-yor; Ahmed, Ibn Maîn, Müellifimiz, Ali b. el-Medînî ve Ebû Hâtim zayıf sayıyorlar kendisini. Sebep, büyük oranda hâfıza zayıflığı.1

Oğlu İsmâîl'e gelince; bu da Buhârî ile Müslim'in en çok eleşti-rilen râvîlerinden birisi. Yahyâ "saduq ama aklı zayıf, kendisi pek sağlam değil", "0 ve babası başkalarına ait hadisleri çalarlardı!" ve bir defasında da "İsmâîl iki kuruş etmez!" diyerek kişiliğine ve hadis alanındaki durumuna dikkat çekiyor. Ebû Hâtim "gâfil!", Müellifimiz "zayıf" bir râvî olduğunu söylüyor. Dâraqutnî "sahih hadis için onu tercih etmem!" diyerek ondan gelen rivâyetlerin sahih olamayacağını ifade ediyor. Nadr b. Seleme el-Mervezî "kezzâb = çok yalancı" diyor.

Daha ilginci, Müellifimizin sahih isnadla rivâyetine göre, "hadis uydurduğunu" bizzat kendisi itiraf ediyor!2

jşte size Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden birisi! Şimdi böy-le bir isnadla gelen bir rivâyete "sahih" demenin imkanı var mı?

2.  Ebû Hürayra: Sâlih b. Mûsa et-Talahî'den itibaren değişik yollardan Hâkim (I, 93), Hatîb el-Bağdâdî (el-Faqîh: I, 94), Dâraqutnî (el-Münâvî, III, 444) ve İbn Hazm (el-İhkâm, II, 251) ri-vâyet ediyor.

Rivâyetin başında Ebû Hürayra'nın bulunması bizce aslında yeterli. Ancak buna rağmen senedinde bulunan Sâlih ittifakla za-yıf ve metruk bir râvî.3 Dolayısıyla bu rivâyet de zayıf.

* sh. 79-80'e bk.

1-ez-Zehebî, II, 450; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 173-174, et-Taqrîb: I, 402

2- ez-Zehebî, I, 222-223; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 255-257, et-Taqrîb: I, 83; el-Aynî, I, 8,192; el-Emînî, VIII, 35

3- ez-Zehebî, II, 301-302; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 535, et-Taqrîb: I, 347

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..233

3. Amr b. Avf el-Müzenî: "Kesîr b. Abdillâh el-Müzenî - babası Abdullah - babası Amr" kanalıyla Ibn Abdilberr rivâyet ediyor. (es-Süyûtî, Tenvîr'ul-Havâlik: III, 93)

Kesîr zayıf, metruk ve hatta yalancı bir râvî. Kendisine güve-nen tek kimse yok!1 0 hâlde bu rivâyet de tamamen asilsiz!

4.  Ebû Saîd el-Hudrî: "Şuayb b. İbrâhîm et-Teymî - Seyf b. Ö-mer et-Temîmî - Ebân b. İshâq el-Esedî - Sabbâh b. Muhammed el-Becelî - Ebû Hâzim Selmân el-Eşce'î - Ebû Saîd" kanalıyla Hatîb el-Bağdâdî (el-Faqîh: I, 94), Ibn Muzaffer ve Ibn Ebid-dünyâ (el-Hey-temî, es-Savâiq: 126) rivâyet ediyor.

Şuayb tamamen meçhul ve durumu belirsiz bir kişi. Seyf'ten gelen rivâyetlerde adı sıkça geçtiğine göre, Seyf ile kafadar birisi.2

Seyf ise apayrı bir alem! İbn Maîn "zayıf", "bir pul / kuruş on-dan daha değerli!" diyor. Ebû Dâvûd "hiçbir değeri yok; üstelik çok yalan söyleyen birisi", Müellifimiz ile Ibn Sekn "zayıf", Ebû Hâtim, Dâra-qutnî ve el-Heysemî "metruk (hadisçilerin terkettiği yada ha-disi terk edilmesi gereken) birisi", Abdullah b. Nümeyr "hadis uy-dururdu", Ibn Adiy "bütün hadisleri münker" Ibn Hıbbân "zındıklık-la itham edilmiştir", "siqa râvîlerin ağzından hadis uydurur", Hakim "zındıklıkla itham edilmiştir; dolayısıyla rivâyetlerine itibar edilmez", es-Süyûtî "çok hadis uyduran birisi", Ibn Hacer de "zayıf ve metruk bir râvî"... diyerek Seyf'in ne mal olduğunu gözler önüne seriyorlar! Kütüb-ü sitte müelliflerinden yalnızca Tirmizî Seyf'ten gelen rivâyetlere yer veriyor; ama o bile rivâyetinin hemen ardın-dan "bu münker bir hadis!" diyerek onun hadis ve rivâyetlerine as-la güvenilemeyeceğine işaret ediyor.3

jşte Seyf'in sicil dosyası! Ehlisünnet uleması Seyf hakkında bunları söylerken, özellikle tarih kitaplarını Seyf'ten gelen rivâyet-lerle doldurmayı da ihmal etmemişler! et-Taberî'nin tarihine ve Ibn'ül-Esîr, Ibn Kesîr vb. ondan beslenerek yazılan diğer tarih ki-taplarına bakın isterseniz; özellikle dört halîfeyle, ve bilhassa III. Halife Osmanla ilgili bölümler, tamamen onun rivâyetleriyle dolu!

1- İbn Sa'd, V, 412; ez-Zehebî, III, 406-408; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 141

2- ez-Zehebî, II, 275; el-Emînî, VIII, 140

3- ez-Zehebî, II, 255-256; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 239, IV, 175, et-Tehzîb: II, 466-467; el-Münâvî, I, 359; el-Kevserî, el-Maqâlât: 562; el-Emînî, VIII, 84-85; Murtazâ el-Askerî, Abdul-lâh b. Sebe Masalı: 50-51

234....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Ancak et-Taberî gibi ilk dönem tarihçileri, söz-konusu rivâyetlerin senedlerine de yer vererek, okuyucularına araştırıp inceleme ola-nağı sunuyor; ötekilerde bu da yok! Dolayısıyla bu mazlum üm-met, Seyf'in uydurmalarıyla asırlardır oyalanıp durmuş!

Ehlisünnet âlimlerinin Seyf'in rivayetlerine niye bu kadar yer verdiklerini merak ediyorsanız, bunun için et-Taberî tarihinin sözü-nü ettiğimiz bölümlerine bir göz atmaniz yeterli! Sahâbenin cina-yetlerini, işledikleri bir takım suçları örtbas eden, yada onlara meşru kılıf bulan, bilhassa Emevîlerin icraatlarını aklayıp pakla-yan, Ehl-i Beyt'e yapılan zulüm ve haksızlıkları, uyduruk nedenlere bağlayan... rivâyetlerin büyük bir çoğunluğu Seyf kanalıyla geliyor!

Ehl-i Beyt dostlannin eskiden beri "Abdullah b. Sebe'nin fikir-lerini taşımakla" suçlanması da Seyf'in mahareti! Çünkü kitaplar-da Abdullah b. Sebe ile ilgili ne kadar rivâyet varsa, istisnasız hep-si Seyf b. Ömer kanalıyla geliyor! Yani aslında İbn Sebe diye birisi yok! Böyle birisi yeryüzüne gelmemiş; Seyf bu kişiyi kendi hayal aleminden uydurarak Emevî çizgisinde olanlara çok büyük hizmet-leryapmış!*

Bu rivâyet de kuşkusuz Seyf b. Ömer'in uydurmalarından! Seyf "Seqaleyn" hadisinden rahatsız olanların içine su serpmek için bu rivâyeti uydurmuş olabilir!

Râvîlerinden Sabbâh da zayıf, hatta hadis uydurduğu söylenen bir râvî.1

Şu hâlde Ebû Saîd el-Hudrî'ye izafe edilen bu rivâyet de tam bir düzmece!

Kısacası, "Seqaleyn" hadisine alternatif olarak rivâyet edilen bu hadislerden hiçbirisinin ele-avuca gelir tarafı yok! Bu yüzden Mâlik, el-Muvatta' adlı eserinde: "Bana ulaştığına göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor..." (qader, 3) diyerek, bu rivâyete senetsiz olarak yer veriyor. Ne yapsın Mâlik; senedlerinden birisine yer verse durum açığa çıkacak!

Şimdi başınızı iki elinizin arasına aim: Önce bu alternatif rivâ-

* Seyf'in tarihi olaylar üzerinde yaptığı tahrifatı ve uydurduğu rivâyetlerin epey bir kısmını topluca görmek isteyenler, Murtazâ el-Askerî'nin "Abdullah b. Sebe Masalı" adlı eserine bakabilirler. (çev. Abdülbâqî Gölpınarlı)

1- ez-Zehebî, II, 306; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 537, et-Taqrîb: I, 348

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..235

yetleri tekrar gözden geçirin, sonra yukardaki "seqaleyn" hadisine bakm; durumlarim bir kiyaslaym. Buna rağmen alternatif rivâyet-lerin nasil olupta bu kadar çok yaygınlaştığı, buna mukabil "Seqaleyn" hadisinden hemen kimsenin neden hiç haberdar edil-mediği* üzerinde bir düşünmek gerek!...

b. Ümmetin Kurtuluşu "Seqaleyn"e Tâbi Olmakla Mümkündür.

Allah'm Rasûlü (s.a.a) sahâbesine ve ümmetine sıkı tavsiyede bulunuyor; sapıklığa düşmemek ve kurtuluşa ulaşmak için bizlere yol gösteriyor. "Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece as/a sapmazsı-nız!" buyuruyor. Taberânî'de Zeyd b. Erqam'dan gelen "Onların ö-nüne ğeçmeye çalışmayın; helak olursunuz! Onlardan ğeri de kalmayın; y'me helak olursunuz..." hadisi** ise çok daha açık bu konuda. Buradan, Kur'ân'dan ve Ehl-i Beyt'ten ayrılanın sapacağı, helak olup gideceği anlaşılır. Açıkçası: Kur'ânsız Ehl-i Beyt yada Ehl-i Beytsiz Kur'ân, kurtuluşa yetmiyor. Kur'ân'a sarılıp Ehl-i Beyt'i dışlayanlar nasıl necata ulaşamayacaklarsa, Ehl-i Beyt deyip Kur'ân'ı terkedenler de necata ulaşamazlar. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bizlere ikisinden birisini değil, ikisini birden emanet ediyor.

Peygamber Efendimizin bu ciddi uyarısını aşağıdaki sahâbîler tarafından rivâyet edilen "seqaleyn" hadisinden anhyoruz:

1. Zeyd b. Erqam: Hadisimizi değişik kanallardan Tirmizî (me-nâqıb, 32), Hâkim (III, 109-110) ve Taberânî rivâyet ediyor. Özellik-le Tirmizrnin isnadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih.

2.  Ebû Saîd el-Hudrî: Hadisimizi Atıyye kanalıyla Ahmed (III, 59), Tirmizî (menaqib, 32) sahih isnadla rivâyet ediyor.

* Hatay ili Altınözü İmam Hatip Lisesi'nde çalıştığım yıllarda, çok sevdiğim ve halen de dostluğumuzun devam ettiği bir arkadaşımla sohbet ederken "U-lema Seqaleyn hadisini sümen-altı etmiş!" demiştim! Arkadaşım bana "Bunu nasıl söyleyebiliyorsun; bu hadisin Ahmed, Muslim, Tirmizî vb. hadis kitapların-da yer aldığını söyleyen sen değil misin?" deyince şunu söylemiştim: "Bana mertçe söyle: Bu kardeşinle tanışana dek Seqaleyn Hadisinden haberdar mıy-dın?" Arkadaşım "Hayır!" deyince devam ettim: "Ama sened bakımından tek kelimeyle berbat olan "Kitap ve Sünnet" rivâyetini çok duyduğunu, çok okudu-ğunu söylüyorsun; pekiyi bu sana neyi gösteriyor!? Adını sen koy!"...

** bk. el-Heytemî, 228, 229; Şerafuddîn, 52; el-Emînî, I, 34 Senedinde bu-lunan Hakîm b. Cübeyr (bk. sh. 75) dolayısıyla isnadı en azından hasen.

236....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

3. Câbir b. Abdillâh: Hadisi yukarda geçti.

4. Hz. Ali (a.s): Hadisi yukarda geçti.

5. Huzeyfe b. Esîd: Her iki hadisi de yukarda geçti.

6. Âmir b. Leylâ: Hadisi yukarda geçti.

7. Ebû Hürayra: Hadisi yukarda geçti.

Ayrıca şu hadis-i şerifler de aynı gerçeği ortaya koyuyor:

8.  Ebû Zerr el-Ğıfârî ve daha başka sahâbîler tarafından rivâ-yet edilen "Sefîne" hadisi.1

9.  Züeyb el-Huzâî hadisi: Bu rivâyete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Safiyye annemize şu vasiyette bulunuyor: "Bir hadise vuku buldu mu; hemen Ali'ye sığın!"2

"Yetmiş Üç Fırka ..." Hadisi

Ümmetin kurtuluşu konusu da ne yazık ki alternatif rivâyetsiz kalmamış! Bu rivâyete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını; biri dışında hepsinin cehenneme gideceğini ifade ediyor. Kendisine o "bir fırka"nın kimler olduğu sorulunca şu cevabı veriyor:

"Benim ve ashâbımm yolundan gidenlerü!"

Bunun için önce "yetmiş üç fırka" hadisine bir göz atalım ve hangi sahâbîlerden rivâyet edildiğini görelim:

1.  Ebû Hürayra: Rivâyette Yahudilerin 71, Hıristiyanların 72, bu ümmetin ise 73 fırkaya ayrılacağı vurgulanıyor; bunun dışında başka bir şeye değinilmiyor.

( Ahmed (II, 332), Ebû Dâvûd (sünnet, 1), Tirmizî (îmân, 18), Ibn Mâce (fiten, 17) ve Hâkim (I, 6, 128) sahih isnadla rivâyet ediyor.)

2. Avf b. Mâlik: Rivâyette yukardakine ilaveten, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Bir fırka dışında hepsi cehennemlik!" diyor. 0 "bir fırka"nın kim olduğu sorulunca, sadece "cemaatî" demekle yetiniyor.

(Ibn Mâce (fiten, 17) Ehl-i Beyt karşıtı Hımslı râvîlerden oluşan

l-sh. 9O'abk.

2-Taberânî sahih bir isnadla rivâyet ediyor. bk. el-Münâvî, IV, 359

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..237

bir isnadla rivâyet ediyor. Hâkim bu hadisi farkh bir isnadla; "Ümmetim 70 küsür fırkaya ayrılacak; içlerinde vebali en büyük olan fırka ise, reyleriyle kıyas yaparak; helalı haram, haramı da helal yapanlardır!" lafızlarıyla rivâyet ediyor. (IV, 430) Ardindan da hadisin "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" olduğunu belirtiyor.)

3.  Enes b. Mâlik: İbn Mâce'nin Avf'tan rivâyet ettiği hadisin la-fızlarına benziyor. ( Ahmed (III, 120, 145) ve Ibn Mâce (fiten, 17) sahih isnadla rivâyet ediyor.)

4. Muâviye: Lafızları Ibn Mâce'nin Avf'tan rivâyet ettiği hadisin lafızları gibi. ( Ahmed (IV, 102), Ebû Dâvûd (sünnet, 1) ve Dârimî (siyer, 75) rivâyet ediyor. Bu da tamamen Ehl-i Beyt karşıtı Hımslı râvîler kanalıyla geliyor.)

5. Abdullah b. Amr b. Âs / Âsî: Yukarda geçen "Benim ve as-habimm yolundan gidenlerW." ifadesi bu rivâyette geçiyor.

( Afrika kadısı olarak bilinen Abdurrahman b. Ziyâd kanalıyla Tirmizî (îmân, 18) ile Hâkim (1,128-129) rivâyet ediyor.)

Abdurrahman hakkında Buhârî her ne hikmetse suskunluğu tercih ediyor. Halbuki Ahmed, Yahyâ b. Maîn, Abdurrahman b. Mehdî, Yahyâ el-Qattan, Müellifimiz, Dâraqutnî, Ibn Adiy, Hâkim, ez-Zehebî ve Ibn Hacer "zayıf" diyorlar onun için. Hatta Ibn Hıbbân "siqa râvî-lerin adlarını kullanarak hadis uydurur!" diyor. Kaynak-larda tedlisçi-liğine de ayrıca değiniliyor. Yani rivâyet ettiği hadisin kabul görmesi için o hadisin metin ve senedinde oynama yapabi-liyor.1

Dolayısıyla rivâyetin isnadı çok zayıf! Zaten es-Süyûtî ile el-Münâvîde aynı kanaatte.2

Aynca; 6. Obey b. Ka'b, 7. Câbir b. Abdillâh, 8. Ali (a.s) (=el-Harzemî, 331), 9. Ömer b. Hattâb, 10. Abdullah b. Ömer, 11. Abdul-lâh b. Mes'ûd, 12. Abdullah b. Abbâs, 13. Ebüd-Derdâ, 14. Sa'd b. Ebî Vaqqas, 15. Ebû Ümâme, 16. Vâsile b. Esqa' ve 17.

1- ez-Zehebî, II, 561-564, IV, 561; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 447; el-Münâvî, V, 347

2- el-Münâvî, V, 347 Hatta İbn Hazm, sadece "cemâat" ve "fırka" hadisle-rinin bile aslâ sahih olmadığını ileri sürüyor. bk. el-Fisal: III, 248

238....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Amr b. Avf-dan (=Hâkim, 1,129) da rivâyet ediliyor.1

Ümmetin 73 fırkaya ayrılacağını belirten rivâyetlere bir şey demiyoruz. Kurtuluşa erecek fırkanın "cemaat" yada "fırka" oldu-ğunu ifade eden rivâyetlerle de işimiz yok! Çünkü her iki kavram da kapalı ve en azından o rivâyetlerde açıklanmamış. Dolayısıyla kimseye faydası yok! Geriye sadece Abdullah b. Amr rivâyeti kalı-yor. "Benim ve ashâbımm yolundan gidenlerü!" ifadesi yalnızca bu rivâyetin sonunda yer alıyor.

Birincisi, ashâb içinde zina, hırsızlık, içki, riba (faiz), başkasının malını-mülkünü yağmalama ve haksız yere adam öldürme gibi pekçok suç işleyenler var! Ashâbın yolunu izlemek bizi kurtuluşa eriştirecekse, o sahâbîleri örnek alıp aynı suçları işleyebiliriz; bun-dan dolayi da sorumlu olmayız! Bunun ise ne kadar saçma bir şey olduğu meydanda. Dolayısıyla burada bütün ashâbın kastedilmiş olması kesinlikle imkansız!

İkincisi, eğer ashâbın içerisinde özel bazı kişiler kastediliyorsa bu zaten doğru. 0 zaman bu sözler gerçekten Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) aitse, "ashâb"dan maksat hiç şüphesiz Ehl-i Beyt'tir. Çünkü Ehl-i Beyt de ashâbdan ve üstelik ashâbın en önde gelenlerinden.

Üçüncüsü, rivâyetin başında Abdullah b. Amr var. Abdullah ise, hilekâr babası Amr b. Âs Me birlikte, Hz. Jmam'a karşı "bâğî' Muâ-viye'nin yanında yer almış, Ehl-i Beyt karşıtı birisi. Böylelerinin ise, Allah ve Rasûlü yanında ne kendisinin, ne de rivâyet ettiği bir ha-disin kıymeti var! Çünkü Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı olmak, aynı zamanda Allah ve Rasûlü'ne karşı olmak anlamma gelmiyor mu!?

Dördüncüsü, Abdullah b. Amr'a dokunmasak bile senedinde Ab-durrahmân b. Ziyâd el-lfrîqî var; ki durumunu az önce gördü-nüz.

jşte "fırka-i nâciye biziz!" diyenlerin temel dayanağı olan rivâ-yetin hali. Açıkça belli ki, rivâyetin bu sorulu-cevaplı kısmı; ya Abdullah b. Amr'ın marifeti, yada Abdurrahmân'ın!

Ancak, Ehlisünnet âlimlerinin, kendi ölçülerine göre de bu kadar sakat olmasına rağmen, bu rivâyeti mezhepler tarihi kitapla-rında baş tacı ettiklerini, halen bu rivâyete dayandıklarını, onu ke-

1- el-Bağdâdî, el-Farq: 8-9; İbn Arrâq, et-Tenzîh: I, 310; el-Aclûnî, Keşf'ül-Hafâ: 1,169, 369-370

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..239

sin bir hadismiş gibi sunduklarını görmek; hem bizi düşündürüyor, hem de -onlar adına- çok üzüyor!

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir..." Hadisi

Ehl-i Beyt'in yolunu izlemeye -her nedense ve suçları neyse- bir türlü yanaşmayanların, kendi yollarını aklarken baş tacı ettikleri bir rivâyet daha var: Buna göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) güya şöyle buyurmuş:

"Ashâbım yıldızlar ğibidir; hanğisine uysanız hidayete erersiniz!"

Kütüb-ü Sitte değil, "kütüb-ü tis'a"da* bile bulunmayan bu ri-vâyet, başlıca şu sahâbîler kanalıyla Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) da-yandırılıyor:

1.  Ebû Hürayra: Şihâbuddin el-Qudâ'î, Ca'fer b. Abdilvâhid el-Hâşimî kanalıyla rivâyet ediyor. (ez-Zehebî, I, 413; Ibn Hacer, Tah-rîc'ül-Keşşâf: 95; el-Ğımârî, 206)

Ca'fer, dosyasında "yalancı", "hadis uydurur", "hadis hırsızı o-lup, siqa râvîlerin adlarını kullanarak asılsız / münker hadisler ri-vâyet eder", "hadislerinin tamamı batıl", "aslı esası olmayan hadisler rivâyet eder" gibi hükümlerin yer aldığı bir râvî!1

Dolayısıyla bunun uydurma olduğunda kuşku yok! Rivâyetin senedi, baştan Ca'fer'e kadar Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden oluşuyor! Demek ki, "siqa râvîlerin adlarını kullanarak asılsız/ mün-ker hadisler rivâyet eder!" diyen boşuna dememiş!

2. Ömer b. Hattâb: Ibn Adiy, Beyheqî ve Ibn Asâkir, Zeyd b. el-Havârî el-Amiy ve oğlu Abdurrahîm kanalıyla rivâyet ediyor. (ez-Zehebî, II, 102; el-Münâvî, IV, 76; el-Ğımârî, 206-207)

Zeyd genellikle zayıf sayılan bir râvî.2 Oğlu Abdurrahîm ise "ya-lancı", "hiçbir değeri olmayan", "siqa olmayan", "tamamen çürük", "zayıf" ve "metruk" bir râvî.3

Demek ki bu rivâyet de tamamen asılsız ve uydurma. Zaten

* 2 nolu hadisimizin durumunda geçen altı kitapla birlikte Mâlik'in "Muvatta", Ahmed'in "Müsned" ve Dârimî'nin "SünerT'i dahil dokuz hadis kitabı.

1- ez-Zehebî, I, 412

2- İbn Sa'd, VII, 240; ez-Zehebî, II, 102; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 268

3- ez-Zehebî, II, 605; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 467; el-Münâvî, IV, 76

240....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Ibn'ül-Cevzî "sahih değil!", ez-Zehebî de "batıl bir hadis!" diyerek aynı şeyi ifade ediyor.1

3.  Abdullah b. Ömer: Abd b. Humeyd, Dâraqutnî, Ibn Adiy ve Ibn Abdilberr, Hamze b. Ebî Hamze en-Nusaybî kanalıyla rivâyet ediyor. (İbn Hacer, T. el-Keşşâf: 95; İbn'ül-Emîr el-Hâc, et-Taqrîr: III, 99; el-Ğımârî, 205-206)

Hamze hakkında hadisçiler "bir kuruş / pul etmez", "hadisleri münkerdir / gerçek dışıdır", "metruk", "hadis uydurur" ve "bütün rivâyetleri uydurma" diyor.2 0 hâlde bu da tamamen uydurma!

4.  Câbir b. Abdillâh: Daiaqutn? Me İbn Abdilberr, Hâris b. Ğu-sayn aracılığıyla rivâyet ediyor. (İbn Hacer, T. el-Keşşâf: 94; İbn'ül-Emîr el-Hâc, et-Taqrîr: III, 99; el-Ğımârî, 205)

Hâris tamamen meçhul ve durumu belirsiz bir râvî. 0nun için İbn Abdilberr, rivâyetin hemen ardından "Bu isnadla huccet kâim olmaz/ getirilemez! Çünkü Hâris meçhul birisi." diyerek3 rivâyetin asılsızlığına dikkat çekiyor.

Dâraqutnî, bunu ayrıca Mâlik b. Enes kanalıyla da rivâyet ediyor; ama bakın ne diyor: "Bu rivâyet Mâlik'ten sahih yolla gelmiyor. Mâlik'ten sonraki râvîlerin hepsi meçhul!"4

5. Abdullah b. Abbâs: "...Cüveybir b. Saîd el-Belhî - Dahhaq b. Müzâhim el-Belhî - İbn Abbâs" isnadıyla Beyheqî ve Deylemî rivâ-yet ediyor. (İbn Hacer, T. el-Keşşâf: 95; el-Münâvî, I, 209; el-Aclûnî, Keşf'ül-Hafâ: 1,147; İbn Âbidîn, Redd'ül-Muhtâr: I, 68)

Bir defa, Dahhaq ile İbn Abbâs arasında kopukluk var. Çünkü Dahhaq İbn Abbâs'a yetişmiş değil.5 Bu durum hadisin zayıflığına alamettir.

Diğer yandan Cüveybir ittifakla çok zayıf bir râvî.6 Öyleyse bu

1- ez-Zehebî, II, 102; el-Münâvî, IV, 102 2-ez-Zehebî, I, 606-607; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,198

3- Câmi-u Beyân'il-İlm: II, 111; el-Ğımârî, 205

4-  İbn Hacer, Tahrîc'ül-Keşşâf: 94-95 İbn Hacer de aynı yerde "Mâlik'ten gelen bu rivâyet için "aslı esası yok!" diyor.

5- İbn Sa'd, VI, 300; ez-Zehebî, II, 325-326

6- ez-Zehebî, I, 427; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,139

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..241

da tümüyle çürük ve asılsız bir rivâyet!*

6. Enes b. Mâlik: "...Bişr b. Huseyn - Zübeyr b. Adiy - Enes" kanalıyla Bezzâr ile Ibn Tâhir rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, T. el-Keşşâf: 95; el-Ğımârî, 206)

Zübeyr'e diyecek yok. Ancak ondan rivâyette bulunan Bişr için aynı şeyi söyleyemiyoruz! Hadisçiler onun hakkında "metruk", "hiçbir hadisi mahfuz (hadisçilerce malum) değil", "Zübeyr adına yalan konuşur!!!", "Zübeyr'in adını kullanarak 150 kadar uydurma hadis rivâyet ediyorü!" diyorlar.1

Böylece Enes rivâyetini de Zübeyr gibi siqa bir râvînin adını kullanarak uyduran kişinin kim olduğu anlaşılıyor! Zaten İbn Hacer de "senedi çürük!" diyor.2

Kısacası "Ashâbım yıldızlar ğibidir!..." hadisinin aslı esası yok! Hem böyle bir şey olsaydı, sahâbenin tamamının ma'sûm olması; İslâm adına hata yapmaktan korunmuş olması gerekirdi; nerede!

Öbür taraftan, sahâbe içinde bir takım haramlara bulaşanlar var. Birbirine sövenler, kılıç çekenler var. 0 zaman o sahâbîleri ör-nek alarak haram işlemek hiç de sakıncalı değilü! 0 zaman Muâviye'yi örnek alıp Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e sövüp lânet okumak da, haksız yere adam öldürüp müslümanların mallarını yağmalamak da ... serbest! Bu ne kadar sakat bir mantık? Böyle bir mantığı İs-lâm'a reva görenler Allah ve Rasûlü'nden hiç utanmazlar mı aca-ba!? Buna "hadis" diye kitaplarında yer verenler hesap gününden hiç korkmazlar mı? *

*  "Vakit" gazetesinin 07.01.1994 tarihli nüshasında, "Yusuf Kerimoğlu" imzasıyla yayımlanan "Fıkıh Köşesi"nde "Bu hadis-i şerifin değişik isnad zincir-leri var... Fakat aynı mahiyette İbn Abbâs'tan (r) rivâyet edilen hadis sahihtir..." deniyor ve kaynak olarak da İbn Âbidîn'in "Redd'ül-Muhtâr" adlı eseri (İstanbul, 1982,1,84) gösteriliyor!

Hadis orada var. Ama Kerimoğlu'nun kullandığı "sahihtir" ifadesine İbn Âbi-dîn yer vermiyor! Yukarda bu rivâyetin ne kadar zayıf olduğunu gördünüz. İ-şin garibi, İbn Âbidîn de hadisin senedinin kopuk olduğunu orada açıkça vurguluyor! "Emanet ve Ehliyet" sahibi birisinin çok daha dikkatli olması gerekmez mi sizce?

1- ez-Zehebî, I, 315-316

2- el-Ğımârî, 206

* Aslında bu hadisin devamı var; ancak bu kısım Ehlisünnet kardeşlerimi-zin kaynaklarında her nedense yer almıyor! Oysa şîa (imâmiyye) kaynakları ha-

242....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

0 yüzden Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Bezzâr, Beyheqî, Ibn Hazm, İbn'ül-Cevzî, ez-Zehebî, İbn Qayyim el-Cevziyye, İbn Kesîr, Ibn Hü-mâm, Ibn'ül-Emîr el-Hâc, Ibn Abdişşekûr, Abdül'ali el-Ensârî, Emîr es-San'ânî vb. pekçok fıkıh ve hadis alimi, söz konusu rivâyetin asılsız, çürük ve uydurma oldugunda hemfikir olmuslar.1

c. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Kur'ân" ve "Ehl-i Beyt" Hakkında Ümmetini Uyarıyor!

Seqaleyn hadisine dikkat ederseniz, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu ümmete "Kitab" ve "Ehl-i Beyf'i emanet ettikten sonra bir de uya-rıda bulunuyor. Sanki bir şeylerden haberdarmış gibi, sanki Kur'ân ve Ehl-i Beyt'in başına gelecekleri biliyormuş gibi, "Benden sonra onlara nasıl davranacağmıza dikkat edinî" buyuruyor. Bununla "Bizi uyaran olmadı!" demeye mahal bırakmıyor; huccet böylece tamamlanmış oluyor.

Söz konusu uyarı şu sahâbîlerin hadislerinde var:

1. Zeyd b. Erqam: Ebut-Tufeyl'den itibaren Habîb yoluyla gelen hadis ile, Yezîd b. Hayyân kanalıyla gelen hadise bakınız.

disin bu son kısmına da yer veriyor. İmam Ca'fer es-Sâdıq'ın babaları (a.s) ka-nalıyla yaptığı rivayete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a), kendisine "0 ashâbın kimler yâ Rasûlallâh?" diye sorulunca şu cevabı veriyor: "Onlar benim Ehl-i Beytim."

Örnek olarak bk. Şeyh Sadûq, Meânî'l-Ahbâr: 1,182-183

1- es-San'ânî, el-Usûl: 221; İbn Hazm, el-İhkâm: II, 61-62, 71, 251-252; İbn el-Qayyim, el-İ'lâm (www.islamweb.net/library): 374. htm; İbn Hümâm, et-Tahrîr: III, 99 (et-Taqrîr ile); İbn Abdişşekûr, el-Müsellem: II, 232 (el-Fevâtih ile)

Bütün bunlara rağmen, Ebû İshâq eş-Şîrâzî'nin şu tutumu ne kadar ilginç ve garip. "et-Tebsıra" adlı eserinde (s. 368-369) Ehl-i Beyt'in ittifakının "icma" olup olmadığını tartışırken; "icmadır ve huccettir" diyenlerin dayanağı olan seqaleyn hadisine yer veriyor ve arkasından "Bu haber-i vâhiddir; bir iki kişinin rivâyetinden başka bir şey değildir! Usûl konularında bu tür hadislerle delil getirilemez!" diyor. Kendi görüşünü (=huccet değildir) delillendirirken ise "As-hâbım yıldızlar ğibidir ..." rivâyetini ileri sürüyor; "Bu haber-i vâhiddir ve huccettir; böyle olunca da onunla delil getirebilirizü!" diyor.

Şâfiîlerin büyük fakihierinden eş-Şîrâzî'ye bakın da ibret aim! Mütevâtir o-lan seqaleyn hadisini dışlarken, uydurma olduğu apaçık olan "Ashâbım yıldızlar ğibidir..." rivâyetine dayanıyor! Üstelik hesabına gelmeyen yerde "haber-i vâhid usûl konularında huccet olamaz!" derken, işine geldiği yerde "Bu haber-i vâhiddir, huccettir..." diyebiliyor.

Bu tutum sadece eş-Şîrâzî'de yok; el-Âmidî (el-İhkâm: I, 209-211) vb. daha pekçok usûlcü de ayni aci tutumu sergiliyor! İşte size bir emanet anlayışıü!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..243

Özellikle Yezîd'in rivâyetinde, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) tarn üç defa "Ehl-i Beytim hakkmda sizleri uyarıyorum!" buyuruyor.

2.  Ebû Saîd el-Hudrî: Ibn Sa'd (II, 194), Ahmed (III, 17) ve Tirmizî(menâqıb, 32) rivâyet ediyor.

3. Huzeyfe b. Esîd: Her iki kanaldan da gelen hadisine bakin.

4. Âmir b. Leylâ: Hadisi yukarda geçti.

Allah'ın Sevgilisinin (s.a.a) korktuğu / bildiği şeyler, kendisinin irtihalinden hemen sonra vuku buluyor; Kur'ân'ı yalan yanlış te'viller, Ehl-i Beyt'e yönelik sindirici çalışmalar derhal başlıyor! Onlara hakarete, lanete ve kanlanm dökmeye kadar varan zulüm-ler işleniyor.

Zaten Allah'ın aziz elçisi (s.a.a) bunları vaktiyle haber vermiş. Bu iimmetin adim adim Yahudi ve Hıristiyanları takip edeceğini söylemiş!* Onların en büyük maharetleri, Allah'm kitaplanm tahrif etmek idi. Şimdi de Kur'ân tahrif ediliyor! Ancak öncekiler kitapla-rm metninde tahrif yaparlarken, şimdikiler Kur'ân'ın tefsir ve yo-rumunda tahrif yapıyorlar! Sonuçta pek bir şey değişmiyor; çünkü her iki tahriften de amaç, Allah'm hükümlerini her hal ü karda saf-dışı etmek!

Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e Haksızlık Yapılacağını Haber Veren Hadisler:

Bununla birlikte, ümmetinin Ali'ye ve genelde Ehl-i Beyt'e kendisinden sonra haksızlık yapacağını, Ehl-i Beyt'in bütün işler-den saf dışı edileceğini de bildirmiş Allah'm sevgili Peygamberi! jşte bunu ispat eden hadisler:

1. Abdullah b. Abbâs hadisi: Allah'm Peygamberi (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle buyuruyor:

"Sen benden sonra hakikaten sikmtilarla karşılaşacaksın!"

Hâkim (III, 140) hadisimizi rivâyet ettikten sonra "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

2.  Abdullah b. Mes'ûd hadisi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyur-du:

* sh. 160'a bk.

244....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Ehl-i Beytim benden sonra belalarla, kovulmuşluk ve saf dışı edilmişlikle karşılaşacak!"

Ibn Mâce (fiten, 34) Yezîd b. EbîZiyâd el-Kûfî kanalıyla rivâyet ediyor.

Hadisimizin Yezîd dışında bütün râvîleri siqa. Yezîd'e gelince; Ibn Maîn, Ahmed, Vakî', Abdullah b. Nümeyr, Abdullah b. Mübâ-rek, Müellif, Tirmizîve Ebû Hâtim şu üçsebepten zayıf sayıyor:

a.  "Siyah sancaklar" hadisini** rivâyet etmesi: Bir kimseyi ri-vâyet ettiği bir hadis yüzünden suçlamanın hiçbir mantığı yok! Bir râvîcerh edilecekse, adaleti olmadığı için cerh edilir.

Kaldı ki "siyah sancaklar" hadisini, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) Ibn Mes'ûd vasıtasıyla sadece Yezîd rivâyet etmiyor; aynı hadisi peygamberimizin azadlısı Sevbân da rivâyet ediyor.1 Böylece Yezîd'in bu işte yalnız olmadığı da anlaşılıyor.

Eğer sorun, "siyah sancaklar" hadisini Ibn Mes'ûd'dan rivâyet e-diyor olması ise; aynı hadis "...Âsım b. Ebin-Necûd - Zirr b. Hubeyş - Ibn Mes'ûd" kanalıyla da rivâyet ediliyor!2

Hatta Yezîd, bu hadisi, "Ehl-i Beyt'in başına gelecekleri anlatan hadis" ile birlikte "...İbrâhîm en-Neha'î - Alqame b. Qays en-Neha'î - Ibn Mes'ûd" kanalıyla rivâyet ederken de yalnız değil! Kendisine son derece siqa sayılan Hakem b. Uteybe de eşlik ediyor.3

b.  Hâfıza zayıflığı: Bazılarının ileri sürdüğü bu gerekçe doğru olsa bile ne değişir kü? Yezîd'in aslinda siqa ve saduq bir râvî ol-duğu birazdan görülecek. Bu durumda hâfızasının biraz zayıf ol-masından hareketle hadisine "zayıf" denebilir mi? Böyle bir râvînin rivâyeti, gerçeklere ters düşmedikçe en azından "hasen" sayılmaz mı!?

** Şu an üzerinde durduğumuz İbn Mes'ûd hadisinin içinde geçiyor.

1- Ahmed: V, 277; İbn Mâce: fiten, 34; Hâkim, IV, 464, 502 İbn Mâce ile Hâkim'in rivâyeti Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih.

2- Ahmed (I, 376, 377, 430, 448), Ebû Dâvûd (mehdî, 1) ve Tirmizî (fiten, 52) sahih bir isnadla rivâyet ediyorlar.

3- Hâkim (IV, 464) sahih bir isnadla rivâyet ediyor. Siz ez-Zehebî'nin bu hadis için "uydurma!" demesine kulak asmayın! Çünkü râvîlerinin tamamı siqa; dolayısıyla senedinde bir sorun yok. Zaten ez-Zehebî de "uydurma!" derken hiç-bir gerekçe ileri süremiyor! Demek ki ez-Zehebî'nin bu yargısı taassuptan başka bir şey değil!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..245

Az önce, bu rivâyette Hakem b. Uteybe'nin kendisine eşlik et-miş olduğunu gördünüz. Demek ki Yezîd burada hata yapmış de-ğil. Üstelik Ibn Mes'ûd, Ibn Abbâs ve benzerlerinden gelen sahih hadislerle de tarn bir uyum içinde. Böyle bir hadis için "sahihtir" demekten başka seçeneğimiz var mı!?

c. Şiî olmasi: Bu da bir râvîyi çürütmek için yeterli bir neden değil! Onemli olan, siqa ve saduq olup olmadığı; yalan konuşup konuşmadığı! Yezîd'in doğru sözlü olduğunda ise kimsenin şüphe-si yok! Durum böyle olduktan sonra, Ehlisünnet âlimleri böyle râvîlerin hadislerini reddetmez.

"Zayıf!" diyenler ve gerekçeleri bunlar! Gerekçelerin hiçbirisi yerinde ve haklı değil. 0 yüzden Şu'be b. Haccâc, Muhammed b. Fu-dayl, Ibn Sa'd ve Ahmed el-lclî "siqa ve güvenilir" olduğunu söylüyorlar. Muslim onun sadakat ve ilim sahibi olduğunu belirti-yor. ez-Zehebî de "Kûfe'nin meşhur alimlerinden birisi" olduğunu itiraf ediyor...

Kısacası Yezîd b. EbîZiyâd siqa ve saduq bir hadis râvîsi.1 Hak-kındaki eleştirilerin hiçbir değeri yok. Dolayısıyla hadisimizin isnadı, zayıf olmasi bir yana, hasen bile değildir; sahihtir.*

3. İmam Ali (a.s) hadisi: Ali (a.s) diyor ki: Allah'm Rasûlü (s.a.a) bana hitaben şöyle buyurdu:

"Bu iimmet, benden sonra sana hakikaten haksızlık edecek!"

Değişik ama hepsi sahih isnadlarla Hâkim (III, 140,142-143), İbn Ebil-Hadîd (IV, 107; VI, 45) ve ez-Zehebî (I, 371; III, 401) rivâyet ediyor. Hâkim her iki isnad için de "sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

4.  Enes b. Malik hadisi: Allah'm Rasûlü (s.a.a) bir gezinti sira-sında Ali'ye şöyle demişti:

"Bazı kişilerin kalplerinde sana karşı duydukları kin ve nefret var; ben gitmeden de onu açığa vurmayacaklarUF

1- İbn Sa'd, VI, 340; Muslim: muqaddime, 5; Müellif, ed-Duafâ: 252; ez-Zehebî, IV, 423-425; en-Nevevî, Şerhu Sahihi Muslim: I, 51-52; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 202-203, et-Taqrîb: II, 373-374; el-Aynî, XVIII, 40

* Şu hâlde hadisimiz için ez-Zehebî'nin "sahih değil!" demesini, "Şamh" olmasına verin siz!

246....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

İbn Ebil-Hadîd (IV, 107), İbn'ül-Cevzî (el-llel: I, 243) ve ez-Ze-hebî(IV, 480) rivâyet ediyor.

Senedinde Yûnus b. Habbâb el-Üseydî var. Sadûq bir râvî; ama hâfızasında biraz zayıflık var.1 Hadisi yukardaki sahih rivâyetlere aykırı olmadığına göre, hadisimizin isnadı en azından hasen.

Aynı mealde Imam Ali'den gelen bir rivâyet daha var: Ibn Ebî Şeybe (9131. htm), Ahmed (el-Menâqib: II, 651), Müellifimiz, Hakim (III, 139 = kısaca), Hatîb el-Bağdâdî, el-Harzemî (s. 65), Ibn'ül-Cevzî (el-llel: I, 243), ez-Zehebî (III, 355) vb. hasen bir isnadla rivâ-yet ediyor. Hatta Hâkim "isnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

5. Hâlid b. Urfuta hadisi: Peygamber (s.a.a) sahâbeye hitaben şöyle buyurdular:

"Hiç şüphesiz sizler, benden sonra Ehl-i Beytim hakkmda imti-han olunacaksımz!"

Taberânî Umâra b. Yahyâ b. Hâlid kanalıyla rivâyet ediyor. (es-Süyûtî, el-Câmi'us-Sağîr: II, 553; İbn Hamze, el-Beyân: II, 49)

el-Heysemî: "Hadisin bütün râvîleri sahih hadis râvîlerinden; ancak Umâra müstesna. Onu da Ibn Hıbbân siqa sayıyor." diyor.2 es-Süyûtî de hadisin hemen ardından "hasen" anlamında simge koymuş.

Demek ki hadisimiz en azından hasen bir hadis.

Allah'ın peygamberinden sonra Ehl-i Beyt'in başına gelenler, Hz. Ali tarafından da birçok defa dile getirilmiş.3 Bunlar içinde, Ebûbekr'i "istibdâd" ile suçlaması4 ve Ebûbekr'in buna cevap ve-rememesi çok enteresan.

Bütün bu sahih rivâyetler, Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e yapılacak hak-sızlıların, tamamen Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bilgisi dahilinde ol-

l-ez-Zehebî, IV, 479-480; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 394-395

2-el-Münâvî, 11,553

3-Şerif Radiy, Nehc'ül-Belâğa: I, 25, 25-26, 26, 28, 37, 62,120,139,151, 162, 223, II, 20, III, 155; et-Taberî, II, 583; İbn Ebil-Hadîd, 1,194, 307, 308, VI, 96,166, IX, 241, 306, X, 286, XI, 109, XVIII, 132; ez-Zehebî, III, 410

4- bk. Buhârî: meğâzî, 40; Muslim: cihâd, 52; et-Taberî, II, 236; İbn Ebil-Hadîd, IX, 241

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..247

duğunu gösteriyor. Bu hiç kuşkusuz mucizeden başka bir şey de-ğil!1

d. Kur'ân İle Ehl-i Beyt Daima Beraberdir.

Allah'ın elçisi (s.a.a) bu arada "Kur'ân ile Ehl-i Beyf'in, havuz başında kendisine varıncaya dek birbirlerinden asla ayrılmayacak-larını da dile getiriyor. Bunun iki anlamı olabilir:

Birincisi, Kur'ân ile Ehl-i Beyt birbirlerini asla terketmeyecek; Kur'ân neredeyse, Ehl-i Beyt orada; Ehl-i Beyt neredeyse, Kur'ân da orda! Ehl-i Beyt'in yolu Kur'ân'ın halis yolu olacak, Kur'ân'ın doğru te'vil ve tefsiri, ancak Ehl-i Beyt'e başvuru ile öğrenilebilecek!

Bundan doğru bir şey yok. Çünkü araştırmacılar da bilir ki, Kur'ân'a en çoksahip çıkan, onu Allah'ın irâdesine uygun biçimde en iyi yorumlayan, hiç şüphesiz Ehl-i Beyt'tir.

İkincisi, Kur'ân ile Ehl-i Bevt'i birbirinden avırmavın. onları kı-yamete kadar birbirinden koparmayın! "Kur'ânsız Ehl-i Beyt" yada "Ehl-i Beytsiz Kur'ân" düşünmeyin! Kur'ân'ı dışlayarak Ehl-i Beyt'e, Ehl-i Beyt'i dışlayarak da Kur'ân'a sarılmaya kalkmayın. Her iki tarz da yanlış! Doğrusu: Kur'ân ile Ehl-i Beyt'i birlikte, birini diğe-rinden ayırmadan takip edin...

Bunlardan birincisi bir olguyu haber veriyor, ikincisi ise bize sorumluluk yüklüyor; her ikisi de doğru.

Kur'ân ile Ehl-i Beyt'in birbirlerinden ayrılmayacakları, şu sahâ-bîlerin rivâyet ettiği "Seqaleyn" hadislerinde mevcut:

1. Zeyd b. Erqam: Ebut-Tufeyl'den "Habîb" kanalıyla gelen ha-dis ile Muslim b. Subayh yoluyla gelen hadise bakınız.

2. Ebû Saîd el-Hudrî: Hadisi daha önce geçti.

3. Zeyd b. Sâbit: Hadisi daha önce geçti.

4. Huzeyfe b. Esîd: Her iki kanaldan gelen hadisine de bk.

5. Âmir b. Leylâ: Hadisi daha önce geçti.

6. Ümmü Seleme: Hadisi daha önce geçti.*

1- Qâdî lyâd (eş-Şifâ: III, 163) ile Zeynî Dahlân (es-Sîra: III, 205) da aynı ka-naatte.

* İbn Teymiyye her zamanki inatçı tavrıyla "Seqaleyn" hadisinde yer alan

248....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Yaklaşık aynı mesajı veren başka hadisler de var:

1. Ümmü Seleme hadisi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Ali Kur'ân /7e, Kur'ân da Ali He beraberdir. Her ikisi de havuz başında benimle kavuşuncaya dek birbirlerinden asla ayrılmaya-caklar!"

( Hâkim (III, 124), Taberânî, Hatîb el-Bağdâdî, el-Harzemî (s. 176-177) vb. (es-Süyûtî, el-Câmi: IV, 356; el-Emînî, III, 177) rivâ-yet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.)

2. Sa'd b. EbîVaqqâs hadisi: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ümmü Seleme annemizin evinde Ali için şöyle buyurmuştu:

"Ali hak He, hak da Ali ile birliktedir." *

( Bezzâr siqa râvîlerden oluşan bir isnadla rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 177) Dolayısıyla bu hadisimizin isnadı da sahih.)

Aynı hadis ayrıca; 4. Imam Ali, 5. Ebû Saîd el-Hudrî ve 6. Zeyd b. Erqam'dan da rivâyet ediliyor. (el-Emînî, 1,166; III, 178-179)**

7. İmam Ali (a.s) hadisi: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Allahım! Hakkı, Ali nereye ğitse beraberinde dolaştır!"

( Tirmizî (menaqib, 20), Hâkim (III, 124-125) ve el-Harzemî (s.

104) Muhtâr b. Nâfi' et-Temîmî kanalıyla rivâyet ediyor.)

Hâkim ile es-Süyûtî hadisin sahih olduğunu belirtiyorlar. An-cak gerek ez-Zehebî ve gerekse el-Münâvî bunu reddederek "zayıf"

bu kısmı reddediyor ve hadisin metninden olamayacağını ileri sürüyorü! (IV, 85,

105)  Herhalde İbn Teymiyye, Kur'ân Ali ve Ehl-i Beyt ile, Ali ve Ehl-i Beyt de Kur'ân Me sürekli birlikte olunca; Emevî hanedanının ve kendisinin durumundan çok endişe etmiş olacak ki bu yargıya varmış!

* Bu hadisi Sa'd'dan duyan birisi, ona "0 zaman benim gözümde senden daha aşağılık kimse yok!" diyor. Buna şaşıran Sa'd "Neden!?" diye sorunca on-dan şu cevabı alıyor: "Şayet bu hadisi Allah'ın peygamberinden ben işitmiş ol-saydım; ömrümün sonuna kadar Ali'ye hizmet ederdim!" (el-Emînî, III, 177)

** Bütün bunlardan sonra Ehl-i Beyt düşmanı kör İbn Teymiyye'nin "Allhak ile, hak da Ali iledir..." hadisi hakkmda "Bu en büyük yalanlardan ve cahillikler-den birisi! Bu hadisi Peygamber (s.a.a)'den ne sahih isnadla rivâyet eden var; ne de zayıf isnadlaü!" sözlerini (el-Minhâc: II, 167-168; el-Emînî, III, 176-177) kaldırıp atın!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..249

diyorlar.1

Doğrusu, Muhtâr'ı hemen herkes zayıf sayıyor. Hâkim ile es-Sü-yûtî'nin bu hadise sahih demeleri, adı geçen râvînin aslında siqa ve sa-duq birisi olduğunu gösteriyor ki, zaten Ahmed el-lclî de "siqa" diyor.2 Demek ki zayıf sayanlar hâfızasından dolayı zayıf saymışlar. Böyle bir râvînin rivâyeti ise gerçeklerle çelişmediği sü-rece hasen sayılır.*** 0 hâlde hadisimizin isnadı en azından hasen.

Zaten aynı hadis Taberânî (el-Emînî, I, 308; III, 197) tarafından bir başka sahâbîden sahih bir isnadla rivâyet ediliyor.

8. Hz. Ali (a.s) de "Nehc'ül-Belâğa"daki bir hutbesinde Ehl-i Beyt'i anlatırken şöyle buyuruyor:

"Onlar sayesinde ilim hayat bulur, cehâlet ölüme kavuşur. On-ların yumuşak huylu ve hoşgörülü olmaları ilimlerinin, dış görü-nümleri içteki samimiyetlerinin, bir olay karşısında susmaları ise konuştukları her şeyin hikmetli olduğunun habercisidir. Onlar hak-tan asla ayrılmazlar. Bu konuda ihtilâfa da düşmezler. Islâm'ın temelleri onlar olduğu gibi, korkuya kapılanların sığınacağı emin barınaklar da onlardır. Ancak onların sayesinde hak yerini bulmuş, bâtıl yerinden kayıp yok olmuş ve dili kökünden kesilmiştir..." 3

Fahruddîn er-Râzî bile "cehrî namazlarda, yani sabah, akşam ve yatsı gibi; imamın açıktan okuduğu namazlarda, besmelenin açıktan okunmasım" savunurken "Ali b. Ebî Tâlib'in besmeleyi a-çıktan okuduğu tevatür ile sabit. Kim dininde Ali b. Ebî Tâlib'e u-yarsa hidayete erer. Bunun delili ise "Allahım! Hakkı, Ali nereye

1- ez-Zehebî, et-Telhîs: III, 125; el-Münâvî, IV, 19

2- ez-Zehebî, IV, 80; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 241

*** Tirmizî'nin rivâyetinde bu hadisin başında ilk üç halîfe hakkında övgü-ler yer alıyorsa da bu durum Hâkim'in rivâyetinde yok! Hadisimizi Muhtâr'dan; Tirmi-zî'nin rivâyetinde Ahmed b. Abdirrahmân el-Büsrî, Hâkim'in rivâyetinde ise Sehl b. Hammâd alıyor. Ahmed, hakkında "para karşılığı hullecilik yapardı!" denen birisi! (ez-Zehebî, I, 115) Sehl ise Ahmed ile aynı kefeye konmayacak kadar siqa ve güvenilir bir râvî. (ez-Zehebî, II, 237; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 323) Anlaşılan, baş-taki söz konusu ilâveler tamamen Ahmed'in marifeti!

3- Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: II, 259 (234 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, XIII, 317)

250....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ğitse beraberinde dolaştır!" hadisidir." diyor.1

Bütün bu sahih hadislerden, Ali'nin ve genelde Ehl-i Beyt'in Kur'ân ile birlikte olduğunu ve daima hak ile beraber olduklarını anlıyoruz.

NOT: Ali'nin hak ve Kur'ân ile; Hak ve Kur'ân'ın da Ali ile oldu-ğunu hazmedemeyen bazı çevreler, şu alternatif rivâyeti düzüp Al-lah'm Peygamberi'ne (s.a.a) dayamakta bir beis görmemişler:

"Ömer Benimle, Ben de Ömer'le Beraberim. Benden Sonra Hak, Ömer Nereye Gitse Yanında Olacaktır!"

Bir defasinda Abdullah b. Abbâs'a, bir defasmda da Ibn Abbâs aracılığıyla kardeşi Fadl b. Abbâs'a; oradan da Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) dayandırılan bu rivâyeti, et-Taberî (II, 227), Taberânî, Ibn Adiy ve Hakîm et-Tirmizî, Atâ el-Horasânî'den itibaren iki ayrı yol-dan rivâyet ediyor. (ez-Zehebî, II, 481, III, 381-382; el-Münâvî, III, 415, IV, 360)

Bunlardan birisi "Osman b. Sâlih - Abdullah b. Lehî'a - Atâ el-Horasânî", diğeri ise "Qâsım b. Yezîd b. Abdillâh b. Quseyt - baba-sı Yezîd - Atâ" kanalıyla geliyor.

Birincisi, bu rivâyet hem tarihi gerçeklere; Ömer b. Hattâb'ın Peygamberimizden (s.a.a) sonraki davranışlarına, Islâm adına yaptığı icraatlara, hem de konuyla ilgili yukardaki en sahih hadis-lere aykırı.

Ikincisi, Atâ siqa bir râvî. Ama Ibn Abbâs'a yetişmiş değil.2 Do-layısıyla senedde, Atâ ile Ibn Abbâs arasında kopukluk var.

İkincisi, Osman b. Sâlih ile İbn Lehfa sadûq ama hâfıza bakı-mından bir hayli zayıflar.3 Qasim da ittifakla tamamen zayıf ve çü-rük bir râvî.4

Kısacası bu rivâyet tamamen düzme ve uydurma! Zaten Imam

1- et-Tefsîr: I, 205 = Bu güzel ve yerinde sözleri söyleyen Fahruddîn er-Râzî Ali'ye hangi konularda kulak vermiş, onu ne kadar dinlemiştir acaba!

2- İbn Sa'd, VII, 369; ez-Zehebî, III, 73-75; es-Süyûtî, el-İs'âf: 29

3- Osman = ez-Zehebî, III, 39-40; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 12

İbn Lehîa = İbn Sa'd, VII, 516; ez-Zehebî, II, 475-483; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 417

4- İbn Sa'd, V, 421; ez-Zehebî, III, 381-382

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..251

es-Sağânî "uydurma" sayıyor1, ez-Zehebî ile es-Süyûtî de zayıf ve mün-ker rivâyetler arasında yer veriyor bu hadise.

e.  "Seqaleyn Hadisi" Ehl-i Beyt'in Pâkve Ma'sûm Olduklarına Delildir.

Allah'm Peygamberi'nin (s.a.a) bu ümmete kayıtsız şartsız Ehl-i Beyt'i tavsiye etmesi, bu yolu takip etmeyenlerin sapacak olma-sı, Kur'ân ile Ehl-i Beyt'in daima beraber olup, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde birbirlerine ters düşmeyecek olması, hadisimizin hemen ardmdan yapilan "Allahim! Onu seven sev ..." duasi... I-mam Ali'nin pâk ve ma'sûm olduğunu gösteriyor.

Zira, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) ilerde günah işleyip işlemeye-ceği belli olmayan, Islam adına hata yapması muhtemel birisini ümmetine kayıtsız- şartsız tavsiye eder mi? Bu durum, onlarm ya-pacağı yanlışların ve Kur'ân adına ortaya koyacaklan hatah yo-rumların kabulünü gerektirmez mi? Ilâhî irâde hiç böyle bir şeye izin verir mi?

Diğer taraftan, günah işleyen ve Kur'ân adına hatalı bir yorum yapmış birisi, en azından o noktada Kur'ân'dan ayrılmış, haktan sapmış demektir. Oysa Peygamber (s.a.a) Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in, hiçbir sûrette Kur'ân'dan ayrılmayacağını, daima ve sürekli hak ile yan-yana olacağını bildirmiyor mu?

Ayrıca, Kur'ân'a aykırı tutum içerisinde olan, günah işleyen bir kimseyi sevmemek, onlara buğzetmek de Islâm'ın emri. Hadiste "Allahım! Onu seveni sev..." buyurulmuş olması da Ali'nin ve ge-nelde Ehl-i Beyt'in bu noktaya asla gelmeyeceğine işaret. Aksi hâlde Allah'm Rasûlü (s.a.a) hiçbir kayıt koymadan "Allahım! onla-rı seveni sev..." demezdi.

Bütün bu durumlar, adını siz ne korsunuz bilmem ama, bizce ma'sûmiyetten başka bir şey değil!

f. Ali'nin Dostu Allah'm Dostu, Ali'nin Düşmanı Allah'm Düşmanı Sayılır.

Hadisimizin son tarafmdaki duadan çıkan bu hüküm üzerinde, 77-85 nolu hadislerimizi açıklarken duracağız.

1- el-Mavdûât: s. 76 (136 nolu rivâyet), Beyrût, 1985, II. Basım

252....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

g. İmam Ali Bütün Mü'minlerin Velîsidir.

"Gadîr-Humm" hadisi de denen bu ifade üzerinde, 77-85 nolu hadislerimizi açıklarken geniş bilgi vereceğiz.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..253

"GADIR-HUMM" HADISI

77. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) başımıza Ali'yi emir tayin edip bir sefe-re göndermişti. Döndüğümüzde bize "Arkadaşınızm dostluğunu nasıl buldunuz?" diye sorunca; ya ben şikayette bulundum, ya da bir başkası. Ben Mekkeliydim. Başımı kaldırdığımda bir de ne gö-reyim; Rasûlullâh'ın (s.a.a) mübarek yüzü kızarmıştı! Şöyle buyur-du:

"Ben kimin velîsi isem, Ali de onun velîsidir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süleymân b. Mihrân el-A'meş kana-lıyla değişik yollardan Ibn EbîŞeybe (9130. htm), Ahmed (V, 350, 358, 361), Hâkim (II, 129-130), İbn EbîÂsım, Bezzâr, İbn Hıbbân ve Ibn Meğâzilî rivâyet ediyor. (Nâşir, 86)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri gayet siqa ve üste-lik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Bu yüzden Hâkim, hadisin Buhârîile Müslim'in şartlarına göre sahih olduğunu söylüyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

78. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Peygamber (s.a.a) beni Ali'yle birlikte Yemen'e göndermişti. (Orada) hoş olmayan bir şey gördüm kendisinde. Döndüğümde Peygambere (s.a.a) şikâyet edince, başını bana doğru kaldırdı ve şöyle buyurdu:

"Ey Bürayde! Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Bürayde'den nakleden Abdullah b. Abbâs. Hadisi Abdülmelik b. Humeyd b. Ebî Ganiyye kanahyla Ibn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (V, 347), Hâkim (III, 110), Bezzâr, el-Harzemî (s. 134), İbn Meğâzilîvb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 86-87)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa ve üstelik Bu-

254....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Şu hâlde bu hadisimizin is-nadı da Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih.

Hâkim'in "Müslim'in şartlarına göre sahih" demesi ve Şamlı ez-Zehebî'nin onaylaması doğru değil. Doğrusu, râvîlerinin tamamı Bu-hârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden oluştuğu için, Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih olduğudur.

79. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Ali'yle birlikte Yemen'e gitmiştim. Onda hoş olmayan bir şey gördüm. Peygamber (s.a.a)'in huzuruna vardığımda, ona Ali'yi an-latıp ayıpladım. Rasûlullâh (s.a.a)'in yüzü hemen değişmeye baş-ladı ve şöyle buyurdu:

"Ey Büraydeî Ben mu'minler hakkında kend'ı canlarmdan daha öncelikli değil miyim?"

Ben "Tabîî ki yâ Rasûlallâh!" deyince şöyle devam etti: "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." Hadisin Tahrîci ve Durumu: 78 nolu hadisimizinki ile aynı.

80. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ben kimin mev-lâsı i-sem, Ali de onun mevlâsıdır."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Dâvûd kanalıyla Ibn Ebî Âsım rivâyet ediyor. (Nâşir, 88)

Hadisin Durumu: Hadisimizin senedi baştan sona tıpkı 11 nolu hadisimizin senedi gibi. Dolayısıyla isnadı sahih bir hadis.

81. Zeyd b. Erqam diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ayağa kalktı; Allah'a hamd ü senadan sonra şöyle buyurdu: "Benim, bütün mü'minler hak-kmda kendi canlarmdan daha öncelikli olduğumu bil-miyor musunuzî?"

Sonra Ali'nin elini tutarak şöyle devam etti:

"Şüphesiz, ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Meymûn kanalıyla değişik yollar-dan Ahmed (IV, 372, 372-373), İbn Ebî Âsım, Bezzâr ve İbn Adiy de rivâyet ediyor. (Nâşir, 88)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..255

Hadisin Durumu: Hadisimizin Meymûn dışında turn râvîleri ga-yet siqa. Meymûn'un da "hadisi hasen" olan bir râvî olduğunu 15 nolu hadisimizin durumunda gördük. Dolayısıyla hadisimizin isna-di en azindan hasen. Hatta Ibn Kesîr "Bu isnad gayet iyi, râvîleri de sünen sahiplerinin şartlarına göre siqa" diyerek1 sahih bile sayila-bileceğine işaret ediyor.

82. İmam Ali'den (a.s):

Amîra b. Sa'd, Ali'nin (Kûfe yakınlarında) Rahbe denilen ge-nişçe bir yerde şöyle hitab ederken duyduğunu söylüyor:

"Allah aşkına söyleyin; Kimler Allah'ın Rasûlü (s.a.a)'in: 'Ben kim'm mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır.' buyurduğunu işitti?"

Bunun üzerine 6 kişi ayağa kalkıp tanıklık etti.

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Talha b. Musarrif kanalıyla Taberâ-nî, Ebû Nuaym, Ibn Meğâzilî ve Hâfız el-Mezzî rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,180-182; Nâşir, 89)

Hadisin Durumu: Nâşir, Amîra dolayısıyla hadis için "isnadı za-yıf" diyor. Oysa Amîra Imam Ali'nin yakınlarından olup, Ibn Hıb-bân'ın "siqa", İbn Hacer'in de "makbul" dediği bir râvî.2 Hâni' b. Ey-yûb da saduq ve makbul bir râvî.3

0 hâlde hadisimizin isnadı en azindan hasen.

83. İmam Ali'den (a.s):

Saîd b. Vehb diyor ki: "(Ali insanları Rahbe günü tanıklığa ça-ğırdığında) 5 yada 6 sahâbî ayağa kalkarak Rasûlullâh'ın (s.a.a) "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsı-dır." buyurmuş ol-duğuna tanıklık ettiler."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû lshâq es-Sebî'î'den itibaren Şu'be kanalıyla Ahmed (V, 366) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin turn râvîleri siqa. Dolayısıyla is-nadi sahih. Hatta Müslim'in şartlarına göre sahih.

1- el-Bidâye: V, 212; el-Emînî, I, 35; Nâşir, 88

2- İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 93; el-Emînî, I, 69

3- ez-Zehebî, IV, 290; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 320; el-Emînî, I, 81,181

256....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

84. İmam Ali'den (a.s):

Saîd b. Vehb'in anlattığına göre 6 sahâbî ayağa kalkarak -Zeyd b. Yüsey' ise minbere yakın taraftan 6 kişinin kalktığını söylüyor.- Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." buyururken işittiklerine dair tanıklık ettiler.

Hadisin Tahrîci: Ebû Ishaq'tan itibaren Isrâîl kanalıyla et-Taberî, Hatîb el-Bağdâdî, el-Harzemî (s. 156) vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,174,177)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

85. İmam Ali'den (a.s):

Zeyd b. Yüsey diyor ki: "Ali b. Ebî Tâlib'i (r) Kûfe minberinde şöyle derken işittim:

"Allah aşkına içinizden biri çıkıp Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) "Ğadîr-Humm" günü "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allahım! Onu seven/ sen de sev, ona düşman olana sen de düşman oil" buyururken işittiğini söylesin! -Ki Muham-med'in ashâbından başkası tanıklık etmesin.-

Bunun üzerine minberin öbür yanından 6 kişi kalkıp, Rasûlullâh'ı (s.a.a) bunu söylerken işittiklerine dair tanıklık ettiler."

Şerîk diyor ki: "Ebu ishaq'a; 'Ya Berâ b. Âzib'i bu hadisi Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) naklederken duydun mu?' diye sorduğumda 'Evet!' cevabmi verdi."

Müellif diyor ki: "Imrân b. Ebân el-Vâsitî hadiste sağlam değil."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû ishaq'tan itibaren Şerîk kana-hyla İbn Ebî Şeybe (9131. htm), Ahmed (I, 118), Abdullah b. Ahmed, Bezzâr, İbn Ebî Âsım, el-Mezzî, el-Kencî ve Şemsüddîn el-Cezerî rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,170; Nâşir, 90-91)

Hadisin Durumu: Müellifimizin isnadı Imrân dolayısıyla belki zayif sayilabilir. Ancak İbn EbîŞeybe, Ahmed ve daha başkalarının isnadı hiç kuşkusuz sahih. Çünkü bütün râvîleri siqa.

Kaldı ki, Imrân sadece hâfıza bakimmdan zayif. Adaletinde ise şüphe yok. Hatta İbn Adiy "Hadislerinde bir sakınca yok. Münker olacak hiçbir hadisini de görmedim." diyor, İbn Hıbbân da siqa sa-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..257

yıyor.1 Dolayısıyla hadisimiz bu isnadla bile en azindan hasen.

Bu hadis, Imam Ali'den; Ebû Ishaq'tan itibaren Süleymân b. Mih-rân el-A'meş ve Fıtr b. Halîfe kanalıyla da rivâyet edilmekte. el-A'meş yoluyla gelen rivâyet için 95 nolu hadisimize bakmiz.

Fitr* yoluyla geleni ise Abdullah b. Ahmed, Bezzâr, İbn Ebî Â-sım, et-Taberî, Hâfız İbn Uqde ve el-Kencî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 171-172,180; Nâşir, 90, 91)

Berâ hadisi ise açıklamalarda gelecek.

A Ç I K L A M A L A R

Yukarda okuduğunuz hadisler "Ğadîr-Humm" hadisi olarak bi-linir." "Gadîr" Arapça'da büyükçe kuyu, göl gibi anlamlara geliyor. "Humm" ise Mekke ile Medine arasında, Cuhfe'ye yaklaşık 5-6 km uzaklıkta bir yer. Dolayısıyla "Ğadîr-Humm", "Humm" denilen mev-kide bulunan kuyu anlamında bir isim tamlaması. Bu hadisimiz, en meşhur rivâyetlere göre, veda haccı dönüşü Mekke'den Medî-ne'ye doğru yol alınırken "Gadîr-Humm" denilen o mevkide dile getirilmiş olduğundan "Ğadîr-Humm Hadisi" olarak şöhret bul-muştur. Olay kısaca şöyle:

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Veda haccından dönerken, yüz bini aş-kın ashâbıyla birlikte "Gadîr-Humm" denilen mevkide bir sure konaklıyor. Tarih: Hicri 10. yılın 18 Zilhiccesi. "Ey peygamber! Sana indirileni artık tebliğ et!" (Mâide: 67) ilâhî talimatı nâzil oldu-ğunda, ashâbını etrafına toplayarak şöyle buyuruyor:

"Ben size kendi canlannızdan daha ileri değil miyim?"

Ashâb bu soruya "Tabîî ki yâ Rasûlallâh!" cevabını verince şöy-le devam ediyor:

"Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır."

Bu hadisin sadece "Ğadîr-Humm"da gündeme gelmiş olduğu anlaşılmasın! Gerçi sadece orada ve sadece bir kez söylenmesi yetmez mi? Yeter; ama son derece önemli mesajlar içeren böyle bir hadisin belleklere iyice kazınması, zihinlere iyice yerleşmesi

1- ez-Zehebî, III, 233; Ibn Hacer, et-Taqrîb: II, 87 * Fıtr için 90 nolu hadisimizin durumuna bk.

258....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

gerek. Bunun yolu ise tekrar! Onun için Allah'ın Peygamberi (s.a.a) bu hadis-i şerifi, canlılığını korumak ve asla unutulmasın düşün-cesiyle, ayrı ayrı yer ve zamanlarda, defalarca dile getirmiş.

"Defalarca dile getirmesinin faydası olmuş mu!?" sorusunun cevabı bizce o kadar da önemli değil. Evet, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra bu hadisin evrensel mesajı tamamen arka edilmiş, Ali ve Ehl-i Beyt dışlanmış ve iş başına ehil olmayanlar gelmiş / getirilmiş; fakat önemli olan hucceti tamamlamak ve kimsenin e-linde en ufak bir mazeret bırakmamaktır. Peygamber (s.a.a) de bunu yapmış.

Dolayısıyla asıl sorumlular "Biz unutmuştuk!" diyemeyecekler yarın. Nasıl unutulabilir ki; bu hadis-i şerif defalarca söylenmiş, her fırsatta gündeme alınmış. En son "Ğadîr-Humm" denilen yer-de, iyi bir motivasyonun ardından, yüz bini aşkın bir kalabalığa hi-taben tekrarlanmış. Allah'ın Peygamberi (s.a.a) 11. yılın 12 Rabîulevvelinde vefat ettiğine göre, "Ğadîr-Humm" olayından sonra 84 gün daha yaşamış. Böylesine önemli ve tarihi mesajın 3 ay içinde unutulması sizce hiç mümkün mü!?

Şimdi "Ğadîr-Humm Hadisi" ile ilgili ayrıntılara geçebiliriz.

a. "Ğadîr-Humm" Hadisini Nakleden Sahâbîler

1. İmam Ali (a.s): Hadisimiz Hz. İmam'dan pekçok kanaldan rivâyet ediliyor:

a) Zevd b. Yüsev': 84-85, 95 ve 153 nolu hadislere bakınız. Ay-rıca Ebû İshâq'tan itibaren Fıtr b. Halîfe1 kanalıyla Abdullah b. Ahmed, et-Taberî, İbn EbîÂsım, Bezzâr, İbn Uqde ve el-Kencîde ri-vâyet ediyor. (el-Emînî,l, 171,180; Nâşir, 90, 91)

b) Amîra b. Sa'd: Kitabımızın 82 nolu hadisine bakınız.

c) Harise b. Nasr: Kitabımızın 153 nolu hadisine bakınız.

d) Saîd b. Vehb: 83-84, 95 ve 153 nolu hadislerimize bakınız. Ayrıca Zeyd b. Yüsey'dan Fıtr kanalıyla gelen hadise de bk. (İbn EbîÂsım dışında)

e)  Ebut-Tufeyl: Kitabımızın 90 nolu hadisine bakınız. Ayrıca değişik yollardan sahih isnadla gelen şûrâ hadisini Harzemî (s.

1- Fıtr için 90 nolu hadisimizin durumuna bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..259

313), Hamvînî, İbn Uqde ve UqaylT rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 159-162)

f) Amr Zû Murr: Kitabimizm 95-96 ve 153 nolu hadislerine ba-kınız. Ayrıca Zeyd b. Yüsey'dan Fıtr kanahyla gelen hadise bk. (Ibn EbîÂsım dışında)

g) Abdurrahman b. Ebî Leylâ: Yezîd b. Ebî Ziyâd kanahyla Ahmed (1,119), oğlu Abdullah, et-Taberî, Ebû Ya'lâ, Dâraqutnî, Hatîb el-Bağdâdî, Dıyâ' el-Maqdisî, Ibn'ül-Esîr (III, 293-294) ve Şemsüddîn el-Cezerî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 177-179) Yezîd siqa ve saduq bir râvî* olduğuna göre, hadisimizin isnadı sahih.

h) Abduhayr b. Yezîd: İbn Cerîr et-Taberî ile el-Harzemî (s. 156-157) 84 nolu hadisimizin isnadıyla rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 174, 177)

i) Ebû Mervem Oavs es-Seqafî: Ahmed (I, 152) en azından hasen bir isnadla rivâyet ediyor.** Hatta sahih demek bile miim-kün. el-Heysemî "bütün râvîleri siqa" diyor. (el-Emînî, I, 54)

j) İmam Husevn (a.s): Ebû Nuaym sahih bir isnadla rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 55)

k) Ömer b. Ali: et-Tahâvî rivâyet (el-Müşkil: 584. htm) ediyor. (Imam Ali'den gelen seqaleyn hadisine bk.)

I) Zivâd b. Ebî Ziyâd: Ahmed (I, 88) sahih bir isnadla rivâyet e-diyor. (el-Emînî, 1,169)

m) Zeyd b. Erqam: Ahmed (V, 370), Taberânî, İbn Meğâzilî vb. Ebû Selmân / Süleymân aracılığıyla sahih bir isnadla rivâyet ediyor. (el-Heysemî, IX, 106; el-Emînî, 1,169-170)

n) Rivâh b. Hâris: İbn Ebî Şeybe (9130. htm), Ahmed (V, 419), Taberânî vb. sahih bir isnad ile rivâyet ediyor. (el-Emînî, 187-190)

o) Esbağ b. Nübâte: Hâfız İbn Uqde ve İbn'ül-Esîr (III, 133, IV, 459) rivâyet ediyor. (İbn Hacer, el-İsâbe: II, 408, IV, 80; el-Emînî, I, 167-168) Isnadı Esbağ1 dolayısıyla en azından hasendir.

* sh. 244-246'ya bk.

** Ebû Meryem için 119 nolu hadisimizin durumuna bk.

1- Esbağ tâbiînin büyüklerinden ve İmam Ali'nin çok yakın dostlarından! Çoğunluk onu bu yüzden zayıf sayıyor. Oysa o gayet güvenilir birisi. O yüzden el-lclî ile İbn Adiy de "siqa" diyor. (bk. İbn Sa'd, VI, 225; İbn Hacer, et-Tehzîb: I,

260....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ö) Süleym b. Qays el-Hilâlî: Kendi eserinde rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,195-196)

p) Habbe el-Uranî: İbn Meğâzilî riv. ediyor. (el-Emînî, 1,168) r) Zâzân Ebû Ömer: Ahmed (I, 84) riv. ediyor. (el-Emînî, 1,168)

s) Zirr b. Hubevs: Değişik isnadlarla Hâfız İbn Uqde ve İbn'ül-Esîr (I, 419) rivâyet ediyor. (İbn Hacer, I, 304-305; el-Emînî, 1,169,189)

ş) Ya'lâ b. Mürra es-Seqafî: Hâfız İbn Uqde, Ebû Mûsâ, Ebû Nuaym ve İbn'ül-Esîr (II, 247, 527, IV, 213) rivâyet ediyor. (İbn Hacer, I, 567; III, 542; el-Emînî, 1,182-183)

t) Hâni' b. Hâni': Hâfız İbn Uqde, Ebû Mûsâ ve İbn'ül-Esîr (III, 150) rivâyet ediyor. (İbn Hacer, II, 421; el-Emînî, 1,173,183)

u) Saîd b. Ebî Huddân: Hamvînî sahih bir isnad ile rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,172)

v) Nüzeyr ed-Dabbî: Müellifimiz, Hâkim (III, 371), Mes'ûdî, el-Harzemî (s. 182-183) vb. İbn Asâkir ve Sibt b. el-Cevzî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 45,186-187)

jşte, "Ğadîr-Humm" hadisi sadece Imam Ali'den, çoğu sahih isnadlarla tam 23 tâbii kanalıyla rivâyet ediliyor. Bu yüzden Şemsüd-dîn el-Cezerî ile Cemâlüddîn el-Huseynî eş-Şîrâzî, "Ğadîr-Humm" hadisinin sadece Ali'den bile mütevâtir olarak rivâyet e-dildiğini ifade ediyorlar.1

2. Zeyd b. Erqam: Toplam 5 tâbii kanalıyla rivâyet ediliyor.

a) Meymûn: Kitabımızın 81 nolu hadisine bk.

b) Ebut-Tufevl: Bundan da üç ayrı yoldan geliyor:

Habîb b. EbîSâbit yoluyla: Kitabımızın 76 nolu hadisine bk. Fıtr b. Halîfe voluvla: Kitabımızın 90 nolu hadisine bk.

Seleme b. Küheyl yoluyla: Tirmizî (menaqib, 20), Hâkim (III, 109-110) ve el-Kencî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 31-32, 35) Tirmizî ile el-Kencî'nin senedi Buhârîile Müslim'in şartlarına göre sahih.

c) Yahyâ b. Ca'de: Hâkim (III, 533) rivâyet ediyor. "İsnadı sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor.

288)

1- el-Emînî, 1,179, 298-299, 301

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..261

d) Atıvve el-Avfî: Ahmed (IV, 368) sahih bir isnadla rivâyet edi-yor. Çünkü Atıyye zaten siqa ve saduq bir râvî.*

e)  Ebû Levlâ el-Kindî: Ahmed zayıf bir isnadla rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 62-63)

3. Bürayde el-Eslemî: Hadisi 2 ayn kanaldan geliyor: a.) Abdullah b. Abbâs: 78-79 nolu hadislerimize bk.

b) Oğlu Abdullah b. Bürayde: el-A'meş aracılığıyla gelen rivâyet için 77, Eclah el-Kindî aracılığıyla gelen rivâyet içinse 87 nolu ha-disimize bakınız.

4. Sa'd b. Ebî Vaqqas: Kendisinden 8 ayrı kanaldan geliyor:

a) OğluÂmir b.Sa'd: 91 nolu hadisimize bk.

b) Kızı Âişe bt. Sa'd: 8 ve 91~93 nolu hadislerimize bk.

c) Abdurrahman b. Sebıt: 10 nolu hadisimize bk.

d) Eymen el-Habeşî: 80 nolu hadisimize bk.

e)  Oğlu Mus'ab b. Sa'd: et-Tahâvî (el-Müşkil: 584. htm) sahih bir isnad ile rivâyet ediyor. (ayr. bk. el-Emînî, I, 40)

f)  Havseme b. Abdirrahmân: Hâkim (III, 116-117) Muslim el-Mü-lâî aracılığıyla rivâyet ediyor. Muslim** dolayısıyla hadisimizin isnadı hasen.

g) Saîd b. Müsevveb: Dâraqutnî (el-Münâvi, VI, 218), İbn Uqde ile Hâfız el-Kencî, Ali b. Zeyd b. Cüd'ân aracılığıyla rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 273, 277-278) Ali* dolayısıyla isnadı hasen.

h) Abdurrahman b. Ebî Levlâ: Ebû Nuaym rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 39)

5. Abdullah b. Abbâs: Kitabımızın 23 nolu hadisine bk.

6. Imrân b. Husayn: 65 ve 86 nolu hadislerimize bk.

7. Vehb b. Hamze: 86-87 nolu hadislerin açıklamalarına bk.

8. Ebû Hürayra: 3 ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a) Şehr b. Havseb: Hatîb el-Bağdâdî, İbn Meğâzilî, Hatîb el-Har-

* sh. 84'e bk. ** sh. 35'e bk.

* sh. 85'e bk.

262....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

zemî vb. tarafından sahih bir isnad ile rivâyet ediliyor.1

b) Yezîd b. Abdirrahmân el-Evdî: İbn EbîŞeybe (9131. htm), et-Taberî, Taberânî, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr sahih bir isnadla rivâyet edi-yor. (İbn Hacer, Tahrîc'ül-Keşşâf: 95; el-Emînî, 1,15, 203-204)

c)  Amîra b. Sa'd: Taberânî, Ebû Nuaym ve İbn Meğâzilî; 82 nolu hadisimizin isnadıyla rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, Tahrîc'ül-Keşşâf: 96; el-Emînî, 1,180-182) İsnadı hasen.

9. Berâ b. Âzib: 2 ayrı kanaldan rivâyet ediliyor: a- Ebû İshâg es-Sebî'î: 85 nolu hadisimize bk.

b- Adiv b. Sâbit: İbn Ebî Şeybe (9131. htm), Abdurrazzaq, Ahmed (IV, 281), İbn Mâce (muqaddime, 11), et-Taberî, Ebû Ya'lâ, Ha-tîb el-Bağdâdî, Hâfız el-Kencî, el-Harzemî (s. 154) vb. Ali b. Zeyd b. Cüd'ân kanalıyla rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,18-19, 272) Ali b. Zeyd** dolayısıyla isnadı hasen.

10.  Huzeyfe b. Esîd: Ebut-Tufeyl'den itibaren değişik kanallar-dan Tirmizî (menaqib, 20), Taberânî, İbn Asâkir, Hakîm et-Tirmizî, Ibn Uqde, Ebû Amr, Ebül-Fetûh, Ebû Mûsâ ve Ebû Nuaym sahih isnadlarla rivâyet ediyor. (Huzeyfe'den gelen Seqaleyn Hadisine bakınız.)

11. Âmir b. Leylâ b. Damra: Ebut-Tufeyl'den itibaren Ibn Sinân kanalıyla Huzeyfe b. Esîd'den gelen Seqaleyn Hadisine bk.

12. Câbir b. Abdillâh: 3 ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a)  Abdullah b. Muhammed b. Agîl: İbn Ebî Şeybe (9130. htm), Hâfız el-Kencî ve Hamvînî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 21-22, 205-206) Abdullah* dolayısıyla isnadı hasen bir hadis. Ibn Kesîr de üstadı Şamlı ez-Zehebî'nin "Bu hasen bir hadis" dedi-ğini naklediyor.2

b)  Ebû Seleme b. Abdirrahmân: Taberânî, Ebû Ya'lâ, Bezzâr, Ibn Meğâzilî vb. Abdullah b. Lehî'a vasıtasıyla rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, Tahrîc'ül-Keşşâf: 96; el-Emînî, I, 22) Abdullah b. Lehî'a

1- "Ğadîr-Humm" ile alâkalı III. ayete bk. (sh. 279 vd.) **sh. 85'ebk.

* sh. 36'ya bk.

2- el-Bidâye: V, 209, 213; el-Emînî, I, 21-22, 206

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..263

saduq ama hâfızası zayıf bir râvî.1 Bu yüzden hadisimizin isnadi hasen.

c) QabTsa b. Züeyb: Ebû Seleme kanalıyla geliyor.

13. Hubşîb. Cünâde: 2 ayrı kanaldan geliyor:

a)  Ebû İshâg es-Sebî'î: Taberânî Süleymân b. Qarm vasıtasıyla rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, 95; el-Emînî, I, 25) Süleymân hâfızası zayıf ama saduq bir râvî. Üstelik Müslim'in râvîlerinden.2 Dolayısıy-la isnadı hasen.

b)  Esbağ b. Nübâte: Aynı kanaldan gelen İmam Ali hadisine bakınız.

14.  Ebû Eyyûb el-Ensârî: Riyâh b. Haris kanalıyla gelen Imam Ali hadisine bk.

15. Enes b. Mâlik: 2 ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a)  Amîra b. Sa'd: Aynı kanaldan gelen Ebû Hürayra hadisine bk. İsnadı hasen.

b)  Muslim el-Mülâî: Hatîb el-Bağdâdî ile İbn Uqde rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,18) Muslim** dolayısıyla isnadı hasen.

16. Talha b. Ubeydillâh: 2 ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a) Nüzevr ed-Dabbî: Aynı kanalla gelen İmam Ali hadisine bk.

b) Oğlu İsa: Hâfız el-Âsımî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 45-46)

17. Ebû Saîd el-Hudrî: 2 ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a) Amîra b. Sa'd: Aynı kanalla gelen Ebû Hürayra hadisine bk.

b)  Ebû Hârûn el-Abedî: İbn Merdeveyh, İbn Asâkir, İbn Ebî Hâ-tim, Hatîb el-Harzemî ve Ebû Nuaym, rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, et-Tefsîr: II, 14; es-Süyûtî, el-ltqân: I, 25; el-Emînî, I, 42-44, 231-236)

Ebû Hârûn Umâra b. Cüveyn çoklarının zayıf saydığı bir râvî. Sebep elbette rivâyet ettiği birilerinin uykusunu kaçıran hadisler! Oysa Abdullah b. Avn ondan sürekli rivâyette bulunmuş. Yahyâ b. Maîn de "Atıyye el-Avfî, Ebû Hârûn ve Bişr b. Harb; üçü de aynı se-

2- sh. 251'e bk.

2- ez-Zehebî, II, 219; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 416-417, et-Taqrîb: I, 317

** sh. 35'e bk.

264....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

viyede" diyerek güvenilirliğine işaret ediyor.1 0 hâlde hadisimizin isnadı hasen sayılabilir.

18.  Cerîr b. Abdillâh el-Becelî: Taberânî rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, 96; el-Emînî, I, 22-23)

Ibn Hacer el-Asqalânî yukardakilere ilaveten, Hâfız Ibn Uqde'den naklen şu isimlere de yer veriyor:

19. Abbâs b. Abdilmuttalib

20. Imam Hasan (a.s)

21. imam Huseyn (a.s)

22. Abdullah b. Ca'fer

23. Selmân el-Fârisî

24. Semura b. Ciindeb

25. Seleme b. Ekva'

26. Zeyd b. Harise

27. Ebû Râfi' el-Qıbtî

28. Zeyd b. Sâbit

29. Ammâr b. Yâsir

30. Ya'lâ b. Mürra.2

el-Kettânî yukardaki listeye şu isimleri Nave ediyor:

31. Ömer b. Hattâb

32. Zû Murr (doğrusu = Amr b. Mürra)

33. Umâra el-Hazrecî

34. Abdullah b. Ömer

35. Mâlik b. Huveyris

36. Cende' el-Ensârî

37. Qays b. Sâbit

38. Habîb b. Bücleyl b. Varqa'

1- İbn Sa'd, VII, 246; ez-Zehebî, III, 80,173-174; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 54-55

2-Tahrîcu Ehâdîs'il-Keşşâf: 96

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..265

39. Zeyd b. Şurahbîl el-Ensârî

40. Ebut-Tufeyl Âmir b. Vâsile.1

Allâme Abdülhuseyn el-Emînî aşağıdaki isimlere de yer veri-yor:

41. Ebû Leylâ el-Ensârî

42. Ebû Zeyneb el-Ensârî

43. Ebû Fedâle el-Ensârî

44. Ebû Qudame el-Ensârî

45. Ebû Amra el-Ensârî

46. Ebül-Heysem el-Ensârî

47. Ebû Züeyb eş-Şâir

48. Ebû Zerr el-Ğıfârî

49. Ebû Ümâme el-Bâhilî

50. Ebûbekr b. Ebî Quhafe

51. Üsâme b. Zeyd

52. Übey b. Ka'b

53. Es'ad b. Zürâra

54. Esmâ bt. Umeys

55. Ümmü Seleme annemiz

56. Ümmü Hâni' bt. EbîTâlib

57. Sâbit b. Vedîa el-Ensârî

58. Câbir b. Semura

59. Cebele b. Amr el-Ensârî

60. Cübeyr b. Mut'im

61. Habbe el-Uranî

62. Huzeyfe b. Yemân

63. Hassân b. Sâbit

1- Nazm'ul-Mütenâsir: 124

266....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

64. Hâlicl b. Velîd

65. Huzeyme b. Sâbit

66. Huveylid b. Amr

67. Rifâ'a b. Abdilmünzir

68. Zübeyr b. Avvâm

69. Zeyd b. Sâbit

70. Zeyd b. Abdillâh el-Ensârî

71. Sa'd b. Cünâde el-Avfî

72. Sad b. Ubâcle el-Hazrecî

73. Saîd b. Sa'd b. Ubâde

74. Saîd b. Zeyd el-Adevî

75. Sehl b. Huneyf el-Evsî

76. Sehl b. Sa'd es-Sâ'ıdî

77. Dumeyra/ Damra el-Esedî

78. Âmir b. Umeyr en-Nümeyrî

79. Âmir b. Leylâ el-Gıfârî

80. Âişe annemiz

81. Abdurrahman b. Abdirabb

82. Abdurrahman b. Avf

83. Abdurrahman b. Ya'mur

84. Abdullah b. Ebî Abdil-Esed

85. Abdullah b. Büdeyl b. Varqâ'

86. Abdullah b. Büsr el-Mâzinî

87. Abdullah b. Sâbit el-Ensârî

88. Abdullah b. Hantab el-Mahzûmî

89. Abdullah b. Rabî'a

90. Abdullah b. Ebî Evfâ el-Eslemî

91. Abdullah b. Mes'ûd

92. Abdullah b.Yâmil

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..267

93. Osman b. Affân

94. Ubeyd b. Âzib el-Ensârî

95. Adiy b. Hâtem et-Tâî

96. Atıyye b. Büsr el-Mâzinî

97. Uqbe b. Âmir el-Cühenî

98. Ömer b. EbîSeleme

99. Amr b. Hamiq el-Huzâ'î

100. Amr b. Şurahbîl

101. Amr b. Âs / Âsî

102. Fâtıma ez-Zehrâ es-Sıddîqa (a.s)

103. Fâtıma bt. Hamze el-Hâşimiyye

104. Qays b. Sad b. Ubâcle

105. Ka'b b. Ucra el-Ensârî

106. Miqdad b. Amr el-Kindî

107. Nâciye b. Amr el-Huzâ'î

108. Facile b. Utbe/ Uteybe el-Eslemî

109. Nu'mân b. Aclân el-Ensârî

110. Hâşim b. Utbe el-Vaqqâsî

111. Vahşî b. Harb el-Habeşî

112. Vehb b. Abdillâh es-Süvâî.

el-Emînî, kitabında 110 sahâbîye yer verdiğini söylüyor; ama orada 111 sahâbînin adı var.1 Çünkü el-Emînî 46 numarayı yanlış-lıkla iki kişiye vermiş! Buna ragmen gözünden kaçan altı sahâbî daha var:

113. Nübayt b. Şürayt. (Taberânî riv. ediyor. el-Emînî, I, 312)

1- el-Ğadîr: I, 14-61 el-Emînî yukardaki isimleri İbn Uqde vb. hafızlardan naklen İbn'ül-Esîr'in "Üsd'ül-Ğâbe", İbn Hacer'in "el-İsâbe", Şemsüddîn el-Cezerî'nin "Esnâ'l-Metâlib", Ebûbekr el-Ci'âbî'nin "Nuhab'ul-Menaqib" vb. eser-lerden derlemiş bulunuyor.

268....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

114. Abdurrahman b. Müdlic (Ibn Hacer, el-İsâbe: II, 421)

115. Cündeb b. Abdillâh b. Süfyân el-Becelî

116. Rifâ'a b. Râfi' el-Ensârî ez-Züraqî

117. Osmân b. Huneyf el-Ensârî

118. Ebul-hamrâ (Peygamberimizin azadlısı)1 *

Görüldüğü gibi Ğadîr-Humm Hadisi 118 kadar sahâbîden rivâ-yet ediliyor. Sahâbenin hadis rivâyetine çok geç başladığı ve o zamana kadar pekçok sahâbînin vefat etmiş olduğu göz önünde tutulursa, bu listenin aslında çok daha kabarık olduğu pekâlâ an-laşılır.

Hoş, bu haliyle bile kesin olarak tevatür derecesine yükselmiş bir hadis-i şerifin tartışmasız kesin huccet oluğu açık. Işte Gadîr-Humm hadisi hakkında seçkin bazı Ehlisünnet alimlerinin görüşle-ri:

b. "Ğadîr-Humm" Hadisinin Sıhhat Durumu

I. "Sahih" Olduğunu Söyleyenler:

1. Ebûîsâ et-Tirmizî: "Bu hadis hasen-sahih bir hadistir."2

2.  Ebû Ca'fer et-Tahâvî: "Bu hadisin isnadı sahihtir ve râvîleri hakkında hiç kimsenin olumsuz eleştirisi yoktur."3

3.  Hâkim en-Nîsâbûrî: Bu hadisimizi "el-Müstedrek" acllı eseri-nin pekçok yerinde değişik yollardan rivâyet ediyor ve bir çoğunun

1- Son dört isim için bk. Şerafuddîn, el-Murâcaât (Huseyn er-Râdî tahkiki): 417

* İbn Cerîr et-Taberî, Mutayyin, Bârûdî, İbn Şâhîn ve İbn Mende'nin Ziyâd b. Mutarrif'den rivâyet ettiği (İbn Hacer, el-İsâbe: I, 559; Şerafuddîn, el-Mürâcaât: 55-56 = lafızları için bk. sh. 307) hadisi burada da zikredebiliriz.

Hadisimizin isnadında Yahyâ b. Ya'lâ el-Eslemî var; bu yüzden İbn Mende, ez-Zehebî ve İbn Hacer gibileri tarafından zayıf kabul ediliyor. Oysa Yahyâ aslın-da siqa ve saduq bir ravi. Zayıf sayanların, onun rivayet ettiği hadislerden ra-hatsiz olmalan dışında hiçbir gerekçeleri yok! (bk. sh. 307) 0 yüzden Hâkim (III, 128) hemen aym isnadla gelen Zeyd b. Erqam hadisinin isnadı için "sahih" diyor. Dolayısıyla hadisimizin isnadi en azindan hasendir.

2- es-Sünen: menaqib, 20

3- Müşkil'ül-Âsâr: 584. htm; el-Emînî, I, 295

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..269

Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih olduğunu açıkça ifade e-diyor.1

4. Ebû Muhammed el-Âsımî: "Bu, ümmetin kabul ettiği ve usu-le uygun düşen bir hadistir."2

5.   İbn Abdilberr: "Bütün bunlar sabit / Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) ait hadislerdir."3

6.  Ebül-Qâsım Fadl el-İsbahânî: "Bu Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) sahih yolla sabit olmuş bir hadistir. Içlerinde cennetle müjdelendi-ği kabul edilen 10 kişinin de bulunduğu 100 kadar sahâbî tarafın-dan rivâyet ediliyor. Bu sabit bir hadistir ve hiçbir illetini de bilmiyorum. Bu fazilet yalmz Ali'ye ait olup, ona bir başkası ortak değildir."4

7.  Hâfız İbn'ül-Cevzî: "Siyer uleması, "Gadîr" olayının Hz. Pey-gamber (s.a.a) Veda haccından dönerken, Zilhiccenin 18'inde vu-ku bulduğunda ittifak etmişlerdir. 0 gün Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) yamnda 120 bin civarında sahâbî vardı. Onlar hem veda haccında bulunmuşlar ve hem de kendisinden bu sözü işitmişler, şairler de bu konuda pekçok şiirler söylemiştir."5

8. Sibt b. el-Cevzî: "Siyer uleması, "Gadîr" olayimn Nebiy (s.a.a) veda haccından dönerken, Zilhiccenin 18'inde vuku bulduğunda ittifak etmişlerdir. Allah'm Rasûlü (s.a.a) o gün 120 bin kadar sahâ-besini etrafına toplamış ve: "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır..." hadisini ima ve işaret ile değil, açık bir ibare ile dile getirmiştir."6

9.  Hâfız Ebû Abdillâh el-Kencî: "Bu, siqa râvîlerin rivâyet etmiş olduğu meşhur ve güzel bir hadistir."7

10.  İbn Hacer el-Asqalânî: "Bu hadis hakikaten pekçok kanal-dan geliyor. Ibn Uqde bunları bir kitapta toplamıştır. Jsnadlarının

1- el-Müstedrek: II, 129-130, III, 109-110,110,132-133 2-el-Emînî, 1,295 3-el-İstîâb: 111,36

4- İbn Meğâzilî'nin "el-Menâqıb" adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 295

5- "el-Menâqıb" adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 296 6-Tezkira'tül-Havâs: 18'den el-Emînî, I, 296

7- Kifâye'tüt-Tâlib: 15'ten el-Emînî, I, 297

270....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

birçoğu sahih ve hasendir."1

11. Şihâbuddîn el-Qastalânî: Ibn Hacer'in sözlerini aynen tek-rarlıyor.2

12.  İbn Hacer el-Heytemî: es-Savâiq adlı eserinin iki yerinde konuyu ele alıyor ve "Bu hadisin sahih olduğunda hiç kuşku yok!... Isnadlarının birçoğu sahih ve hasendir." diyor.3

13.  Ali el-Qârî: "Bu hadisin sahih olduğunda hiç kuşku yok. Hatta bazı hadis hafızları bunu mütevâtir bile saymışlardır."4

14. Abdurraûf el-Münâvî: Aynen Ibn Hacer el-Asqalânî'nin söz-lerini tekrarlıyor.5

15. Nûruddîn el-Halebî: Ibn Hacer el-Heytemî'nin sözlerini pay-laşıyor.6

16. Abdulhaqq ed-Dihlevî: Ibn Hacer el-Heytemî'ninkine benzer sözler sarfediyor.7

II. "Mütevâtir" Olduğunu Söyleyenler:

1. Şamlı ez-Zehebî: "Hadisin baş tarafı mütevâtirdir ve yakînen inanıyorum ki Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bunu söylemiştir. "Allahımî Onu seveni sen de sev,..." diye başlayan ilave bölümün ise isnadı gayet sağlam."8

2. Şemsüddîn el-Cezerî: "Bu hadis Imam Ali'den mütevâtir yol-larla rivâyet edilmiştir. Allah'ın Peygamberi'nden (s.a.a) de mütevâtir yolla sabittir."9

3. Celâlüddîn es-Süyûtî: "Bu hadis mütevâtir bir hadistir."10

4.  Cemâlüddîn el-Huseynî eş-Şîrâzî: Şemsüddîn el-Cezerî ile

1- Feth'ul-Bârî: VII, 61'den el-Emînî, I, 299

2- el-Mevâhib'ül-Ledünniyye: VII, 13'den el-Emînî, I, 300

3- es-Savâiq'ul-Muhriqa: 42,122

4- el-Mirqât: V, 568'den el-Emînî, I, 302

5- Feyd'ul-Qadîr: VI, 218 6-es-Sîra:lll,308

7- el-Mişkât şerhinden naklen el-Emînî, I, 304

8- İbn Kesîr, el-Bidâye: V, 209'dan naklen el-Emînî, I, 297, 298

9- Esnâ'l-Metâlib: 3'ten naklen el-Emînî, 1,179, 298-299

10- el-Münâvî, VI, 218; İbn Hamze, el-Beyân: III, 165; el-Kettânî, 124

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..271

aym kanaatte.1

5.  Emîr Muhammed es-San'ânî: "Ğadîr-Humm hadisi hadis imamlarimn ekserisine göre mütevâtirdir."2

6.  Dıyâüddîn el-Muqbilî: "Bu hadis malum değilse, dinde baş-ka malum yok demektir!" diyor ve sonra da hadisimizin lafiz ile müte-vâtir olduğunu Have ediyor.3

7.  Ebû Abdillâh ez-Zürqânî: "Bu, 16 sahâbînin* rivâyet ettiği mütevâtir bir hadistir."4

8. Şam Müftüsü Hâmid Efendi: "Bu hadis mütevâtirdir."5

9. Şihâbuddîn el-Hadramî: "Bu hadis, 60 kadar sahâbînin rivâ-yet ettiği mütevâtir bir hadistir."6

Ayrıca el-Münâvî, Ibn Hamze ed-Dimaşqî, Ismâîl el-Aclûnîve el-Kettânî de es-Süyûtî ve benzeri hadis alimlerinin kanaatini nakle-dip paylaşıyorlar.7

III. "Ğadîr-Humm" Hadisini Inkar Teşebbüsleri

Yukarda, "Ğadîr-Humm" hadisinin Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) kesin olarak sabit olduğunu, sahih ve hasen pekçok yoldan rivâyet edildiğini, üstelik birçok hadis âlimi tarafından "mütevâtir" sayıl-dığını gördük. Tabîî ki hadisin sahih ve mütevâtir olduğunu söyle-yenler sadece bunlarla sınırlı değil; geride Ibn Kesîr, el-Heysemî gibi daha pekçok ilim adamı var.

Buna ragmen gözlerini taassubun perdelediği bazı kişiler, bu kadar güçlü bir hadisi inkara teşebbüs edebiliyorlar! Işte onlardan

l-el-Emînî, 1,301

2- "er-Ravda" adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 307

3- el-Emînî, I, 306-307

* Oysa hadisimiz 100'ü aşkın sahâbî tarafından rivâyet ediliyor. Sadece Ahmed'in rivâyetinde (IV, 370 = 90 nolu Fıtr kanalıyla gelen hadisin isnadıyla), İmam Ali'nin Rahbe'de sahâbenin bu hadise tanıklık etmesini istediğinde tam 30 sahâbî ayağa kalkıp tanıklık etmiş!

4- Şerh'ul-Mevâhib: VII, 13'ten el-Emînî, I, 308-309

5- es-Salât'ül-Fâhıra: 49'dan naklen Şerafuddîn, el-Murâcaât: 213; el-Emînî, I, 310

6- Teşnîf'ül-Âzân: 77'den naklen el-Emînî, I, 311

7- Yukardaki 2 nolu dipnota ilaveten el-Aclûnî, el-Keşf: II, 379

272....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

bazılarının adları:

1. Buhârî (meşhur hadisçi)

2. Ismâîl el-Harbî

3. Ebû Dâvûd es-Sicistânî (meşhur "Sünen" sahibi)

4. Ebû Hâtim er-Râzî

5. İbn Hazm el-Endülüsîez-Zâhirî

6. İbn Teymiyye el-Harrânî

7. Sa'düddîn et-Taftâzânî

Bunlardan ilk ikisine Ibn Teymiyye, 3. ve 4. kişilere ise el-Heyte-mî, el-Halebî ve benzeri son dönem alimleri yer veriyor; ama sözlerinin hangi kitaplarda geçtiğini belirtmiyorlar.1 Demek ki bu iddialar sadece bir rivâyetten ibaret. Kaldı ki Ibn Teymiyye "Nakle-dildiğine göre..." diyerek, bu rivâyetlerin zayıf olduğunu kendisi de ima ediyor aslında.

Temennimiz; onlar bu hadisi inkar teşebbüsünde bulunmamış olsunlar. Bu onlar için de iyi olur; aksi hâlde, bu tutum hem apaçık bir inattır, hem de Allah katında sorumluluğu muciptir.

Sa'düddîn et-Taftâzânî ise2 zaten hadisçi değil; kelamcı ve u-sûlcü. Dolayısıyla onun sözünün pek bir değeri yok! 0 usûlcü oldu-ğu için hadisin mesajını iyi anlamış olacak ki böyle bir yola baş-vurmuş!

Yoksa 100'ü aşkın sahâbî tarafmdan gelen ve çoğu gayet sa-hih senetlerle rivâyet edilen bir hadisi "zayıf" diyerek kaldırıp at-mak o ka-dar kolay mı!? Bu taassubun ve önyargının sebebi ne? Onlar bu kadar güçlü bir hadisi kabul etmezlerse neyi kabul eder-ler acaba? Yoksa bir şeylerden mi kaygılanıyorlar!?...

Diğer ikisine gelince; Ibn Hazm, Ali'nin faziletleri hakkmda sadece "menzile", "râye" ve ilerde gelecek 97~99 nolu hadislerin sahih olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: ""Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." hadisine gelince, sahih de-ğildir ve asia siqa râvîler kanaliyla gelmiyor! Diğer hadisler ise za-

1- ibn Teymiyye, IV, 86; el-Heytemî, 42; el-Halebî, III, 308

2- el-Meqasid adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 315

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..273

ten uydurma!"1

Ibn Teymiyye ise "Sahih hadis kitaplarında yok!" diyerek işe başlıyor ve Ibn Hazm'm yukardaki sözlerini aynen tekrarlıyor.2

Sanki Ibn Hazm ile Ibn Teymiyye'nin hadis kitaplarından hiç haberi yok ve sanki dünyada sadece Buhârî ile Müslim'in kitabı var! Oysa bunların dışında daha pekçok hadis kitabimn olduğu herkesin malumu. Onların, pekçok hadis aliminin gayet sahih senedlerle rivâyet ettiği yukardaki hadislerden habersiz olduklan-m sanmaym! Onlar bu hadislerin -en kötü ihtimalle- çoğundan pe-kâlâ haberdarlar; ancak bu hadisler onlann temellerini iyice sars-tığı için inkar yoluna gidiyorlar; ve böylece paçayı kurtarıp ilâhîso-rumluluktan kaçabileceklerini sanıyorlar! Heyhât!

Zaten hadis alimleri bu tür itirazlara gereken cevabi vermisler. İşte onlardan bazıları:

1. Ebû Ca'fer et-Tahâvî3

2. Şemsüddîn el-Cezerî4

3. İbn Hacer el-Heytemî5

4. Ali el-Qârî 6

5. el-Halebî7

6. Abdiilhaqq ed-Dihlevî8

7. Ebû Abdillâh ez-Zürqânî9

Ibn Hazm ile Ibn Teymiyye Hakkında Birkaç Söz...

Ibn Hazm ile Ibn Teymiyye'yi herkesin çok iyi tanıması lazım. Özellikle onun bazı radikal çıkışları -ki bizce onlar gayet normal çı-kışlardır- karşısında aldanan bazı arkadaşlarımız, bu ikisinin

1- el-Fisal: IV, 147-148 Aynı sözü İbn Teymiyye de naklediyor: IV, 86

2- el-Minhâc: IV, 86

3- Müşkil'ül-Âsâr: 584. htm ve buradan naklen el-Emînî, I, 294-295

4- Esnâ'l-Metâlib: 3'den el-Emînî, I, 299

5- es-Savâiq: 42

6- el-Mirqât: V, 584'den el-Emînî, I, 302-303

7- es-Sîra: III, 308 8-el-Emînî, 1,304

9- Şerh'ul-Mevâhib: VII, 13'den el-Emînî, I, 309

274....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Emevî hanedanına yakınlıklarından ve Imam Ali ve Ehl-i Beyt hak-kında olumsuz yaklaşımlarından her nedense pek haberdar değil-ler.

Ibn Hazm zaten Ibn Teymiyye'nin en büyük fikir babalarından birisi. 0 yüzden bu iki kafadarın, Ali'nin fazileti hakkında rivâyet edilen hemen her hadisi peşinen inkar edecek kadar tarafli ve ön-yargılı olduklanni görürsünüz! Her ikisinin eserleri meydanda; di-leyenler bakıp görebilirler. Onlann bu tutumu Ehl-i Beyt'e ve Emevîlere olan mesafeleri konusunda bize önemli ipuçları veriyor. Elbette biz burada Ibn Hazm ile Ibn Teymiyye'nin "sapıklığı" hak-kında söylenen ve yazılanlara değinecek değiliz. Bu tamamen ayn bir konu; ancak biz onlann sadece bazı düşüncelerine yer verece-ğiz.

İbn Hazm diyor ki: "Abdurrahman b. Mülcem'in Ali'yi (r) te'vil ve ictihad sonucu, doğru yaptığını varsayarak öldürmüş olduğu konusunda bu ümmetten hiç kimsenin ihtilafı yok!!!"1

Sormak lâzım Ibn Hazm'a: Sizin Ahzâb sûresinin 33. ayetiride n haberiniz yok mu? Ali'yi sevmeyen, ona söven, ona kılıç çeken ve hatta onun yamnda yer almayanlarla ilgili sahih hadislerden hiçbirini* görmediniz mi? Özellikle Ibn Mülcem'in bu ümmetin en büyük eşkıyası olduğuna dair hadislerden (149 nolu hadisimiz-den) de mi haberiniz yok!? Bütün bunları görmemek yada görmezden gelmek bir ilim adamına yakışır mı?...

"Ibn Mülcem o büyük cinayeti ictihadı sonucu işledi." derken hangi ayet ve hadisleri esas aldığını söyler misiniz? Ahzâb sûresi-nin 33. ayetiyle tertemiz olduğu tescil dilen, Allah'ın Peygambe-ri'nin (s.a.a) "Kur'ân / Hak He Ali daima beraberdir!" buyurduğu** bir kimseyi öldürmeye hangi ayet yada hadis cevaz verir?

Eserleriniz ortada. Dolayısıyla ictihadın ne demek olduğunu bilmeyecek kadar cahil değilsiniz. Buna gore, kendisine itaatin farz olduğu bir imamı öldürmek "ictihad" kılıfına nasıl sokulabilir? Ibn Mülcem denen o haysiyetsizin ictihad edecek nesi var? Hadis-

1- el-Muhallâ: X, 482'den (=4300. htm) naklen el-Emînî, I, 323 * Bu hadisler için 88, 90-96 ve 97-99 nolu hadislerimize ve açıklamala-rına bk.

** 76 nolu Seqaleyn hadisi ile ilgili hükümlerin d şıkkına bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..275

ler Ali'yi sevmeyeni Allah ve Rasûlü'nün de sevmediğini, ona çeki-len kilicm ashnda Allah ve Rasulü'ne çekilmiş olduğunu açıkça i-fade ediyor. "Ictihad etti ama isabet edemedi!" diyerek böyle bir adamm birsevabı hak ettiğini nasıl ima edebiliyorsunuz!?

"...bu ümmetten hiç kimsenin ihtilâfı yok!" diyerek adeta bu ümmetin ittifakından söz ediyorsunuz. Biz sizden, o var saydığınız ittifaka katilan alimlerin hepsinin isimlerini isteyerek sizi zora so-kacak değiliz. Sizden sadece birkaçının adını istiyoruz; verebilecek misiniz!? Yoksa bu ittifaktan kasit, Ibn Miilcem'in torunlarimn ve Emevîlerin ittifakı mi acaba!

Hz. Ali'ye karşı kılıç çeken, onunla savaşan ve bu uğurda her tür yalan, hile ve entrikayı meşru sayan Muâviye, Amr ve azgın çe-tesi için "Onlar da müctehiddir ve hatalarına karşılık bir ecir almış-lardır!"1, Imam Ali'nin en yakın dostlarından, Yâsir ailesinin sadik emaneti Ammâr b. Yâsir'i katleden Ebül-Gâdiye el-Cühenî hakkın-da da "0 te'vilci ve müctehiddir; ancak ne var ki ictihadmda hata ettiği için bir ecir / sevap almıştır!"2 diyorsunuz. Anlaşılan sizin Ammâr ile ilgili hadislerden* de haberiniz yok!

Diğer yandan Osman b. Affân'ın katilleri hakkında neden aynı tutumu sergilemiyorsunuz? "Osman'ı öldürebilmek için ictihada yer yok! Bu yiizden onun katilleri fâsıktır, mel'undur!!!"3 diyorsunuz.

Söyler misiniz; neden Osman'ı öldürmek için ictihada yer ve mahal yok ta; Ali için, Ammâr için var!? İmam Ali'ye, Ehl-i Beyt'e ve onlarin en sadik dostlarma olan bu düşmanlığınızın sebebi ne? Neden Ali ile Ammâr'ın katillerini alkışlıyorsunuz da Osman'm ka-tillerine geldi mi lanetliyorsunuz? Halbuki Osman'm katilleri yada bu işi ta başından organize edenler ashâbdan, hatta en ileri gelen-lerinden!** Sizdeki bu Ümeyyeoğulları hayranlığı nereden geliyor acaba!?

1- el-Fisal: IV, 160,161

2- el-Fisal: IV, 161 Çok ilginçtir, İbn Hacer el-Asqalânî de aynı kanaatte. bk. el-İsâbe: IV, 151

* 154-162 nolu hadislerimize ve açıklamalarına bk.

3- el-Fisal: IV, 161 Abdulqahir el-Bağdâdî (Usûl'üd-Dîn: 287 ) de aym tutum içinde.

** Bu konuda Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra adh eserimize bakimz.

276....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Tertemiz olduğu vahiy ile tescil edilen, Allah ve Rasulü'nün en çok sevdiği1 birisini öldürmek sevap ta, sabıkalı Osman'ı öldür-mek neden laneti icabettiriyor!!!? Yoksa sevap ve lanet dağıtmak sizin tekelinizde mi?

Ayrıca İbn Hazm, "Şerif el-Murtazâ dışında İmâmiyye'nin ta-mamı, Kur'ân'da ziyâde ve noksanhk yapilarak tahrif edilmiş ol-duğuna inanıyor!"2, "İmâmiyye içinde, dokuz kadını nikah altina almaya cevaz verenler bile var!"3, "Râfizîler (yani İmâmiyye Şîası) çocuğun ve ana rahmindeki yavrunun imâmetini caiz görür!"4 diyor ve Abdullah b. Sebe masahm giindeme sokarak5 Ehl-i Beyt mensubu Müslümanlara çok ağır iftiralar atıyor! Ali'nin Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kardeşi olduğuna dair hadisleri, Hz. Ebûbekr'in hacc emirliğinden azledilmiş olduğunu*... ve daha pekçok gerçeği inkar ediyor!

Gelelim İbn Teymiyye'ye; onun da en büyük fikir ve düşünce üstadı Ibn Hazm. 0 da Emevî hanedanına hayran ve Ehl-i Beyt'e hayli mesafeli. Öyle ki, onun el-Minhâc adlı eserini okursamz, Ali ve Ehl-i Beyt'in faziletlerini konu edinen pekçok hadisi inadma inkar ettiğini görürsünüz: Tevatür derecesine ulaşmış "Seqaleyn" hadisinden kuşku duyar! Mekke'deki kardeşlik akdini, Hz. Pey-gamber (s.a.a)'in Ali'yi "kardeş" ilan ettiğini, Ali'nin bu ümmetin yegâne sıddîqı ve faruqu olduğunu, Ali'ye ait on fazileti konu edinen 23 nolu Ibn Abbâs hadisini, "Seqaleyn" hadisinin d şıklı açık-lamasında geçen; "Ali'nin daima Kur'ân / Hak ile birlikte olduğu-na" dair hadisleri, 90-96 nolu "muvâlât" hadislerini, Hz. Ebûbekr ile Ömer'in Hayber'deki acı durumlarim, Ebûbekr'in hac emirliğin-den azledildiği gerçeğini...** hep inkar eder; "yalan" ve "uydurma" deyip kendini sıyırır! Bütün bunlar yetmiyormuş gibi "Şîa 10 sayı-

4-  Bu husus, Ali'nin faziletine dair sizin de sahih olduğunu kabul ettiğiniz (el-Fisal: IV, 147-148) üç hadisten birisi olan "Râye" hadislerinde açıkça vurgu-laniyor.

2-el-Fisal: IV, 182 3-el-Fisal: IV, 182 4-el-Fisal: IV, 110

5- el-Fisal: IV, 180 İbn Sebe'nin hayal mahsulü olduğuna dair bk. sh. 235 * Bunlara kitabimizm ilgili bölümlerinde yer verdik.

** Kitabimizm ilgili yerlerinde bütün bunlara değindik; o yüzden tekrara gerek yok!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..277

sından hoşlanmaz!"1, "Râfızîler, bir takım ziyaret mahallerini do-laşmayı hacc ile eş tutarlar!"2, "Onların arasında köpeklerine Ebûbekr ile Ömer adlarını takıp lanetleyenler var!"3 ... gibi ahmak-ça iftiralarda bulunuyor. Ardmdan da "Yalamn, Ehl-i Kıble fırkaları içinde Râfizîlerde daha belirgin olduğunda bütün ulemanın ittifakı var!"4 der. Varm; kimin daha yalancı olduğuna Allah Teâlâ ve insaf sahibi okuyucular karar versin.

Ibn Teymiyye, bir takım hadisleri reddederken de sürekli, her kim-se, "ilim ehli", "hadis ehli" dediği kişilere sığınır ve onların jtth fakından söz eder! Çoğu zaman "yok böyle bir hadis", "ilim ehlinin başvurduğu kitaplarda bulunmuyor!"5 gibi önyargı dolu sözlerle çıkar işin içinden!

154-162 numaralı "azgın çete" hadisleri için "bir-iki kişinin ri-vâyeti!" diyerek6 aklınca bir takım mesajlar vermeye çalışır. Sonra Muâ-viye'nin vahiy katibi olduğunu iddia ederek "0, Peygamberin (s.a.a) vahiy yazımında güvendiği kimselerdendi!"7 der; böylece onun ne kadar "güvenilir!" olduğuna işaret etmek ister.

Ayrıca Muâviye'nin Ali'ye lanetini değerlendirirken, o gün için her iki tarafın birbirine lanet ve bedduada bulunduğunu; günahsa da, hatalı yada isabetli ictihad ise de, her iki tarafın bunda müsavi olduğunu söyler! Ardından "Allah'ın rahmet ve mağfireti onları ku-şatmıştır!" diyerek8 olayı hayli hafife alır ve bununla işin üstesin-den gelebileceğini sanır.

Hazm ile Teymiyye oğulları ve onlar gibi düşünenler bilsinler ki; yaptıkları belki bu dünyada yanlarına kalabilir. Ve bununla bel-ki bir takım menfaatler de sağlanabilir. Ama asla unutulmasın ki önlerinde çetin bir hesap günü var! 0 gün kimsenin yaptığı yanına

1- el-Minhac: I, 9 ayrıca bk. II, 143 2-el-Minhâc:ll,39

3- el-Minhâc: 1,11

4- el-Minhâc: 1,15

5- bk. el-Minhac: I, 155, II, 179, III, 9, IV, 4, 16, 74, 75, 81, 85, 86, 97, 99, 105,119,175, 220, 221 İbn Teymiyye'nin kitabında bu sözlere sık sık rastlamak mümkün.

6- el-Minhac: IV, 15

7- el-Minhac, IV, 11 ayrıca bk. II, 214 8-el-Minhac:ll,224

278....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

kalmayacak, bütün yalanlar, iftiralar, entrikalar bir bir çözülecek. Her şey vuzuha kavuşacak, herkes yaptıklarının hesabını verecek.

c. "Ğadîr-Humm" İle Alâkalı Ayetler

"Ğadîr-Humm" olayı detaylıca incelendiğinde, konunun bir ta-kım ayetlerle çok yakından alâkalı olduğu görülür. Söz konusu a-yetler şunlar:

I. Mâide Sûresinin 67. Ayeti:

Rivâyetlere göre; veda haccı dönüşünde "Ğadîr-Humm" adlı mev-kide "Ey Rasûl! Rabbından sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan O'nun elçiliğini / mesajını tebliğ etmemiş sayılırsın!..." ayeti nâzil olunca, Allah'm Rasûlü (s.a.a) ashâbını etrafma toplayip Allah'm mesajmi iletiyor ve Ali'nin elini tutarak "Ğadîr-Humm" ha-disini dile getiriyor.

Bu hadisi Ibn Ebî Hâtim, Ibn Merdeveyh, el-Vâhıdî ve Ibn Asâkir; Atıyye el-Avfî kanalıyla Ebû Saîd el-Hudrîden rivâyet edi-yor.1 İmam Muhammed el-Bâqır (a.s) da aynı görüşte.2

Bu ayetle ilgili değişik rivâyetlerin olduğu malum; ancak dik-kat edilirse, ayetin bu rivâyetle daha uyumlu olduğu görülür. Çün-kü Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'nin velayeti dışında hangi ilâhî mesajı iletmekten bu kadar çekinmiş? Bunun hiç örneği var mı?

Ali'nin velayeti ise öyle değil. Bilindiği üzere ashâbın ileri ge-lenleri Ali'nin velayet ve imâmetine pek sıcak bakmıyorlardı. "Yaşı küçük!" gibi asılsız bahanelerle bu işe pek yanaşmıyorlardı. Oysa Ali'nin yaşı, o günlerde 30'u aşmıştı!

Gerçi Allah'm Peygamberi (s.a.a) daha önce aynı hususa çok kez değinmiş; sahâbenin dikkatini bu yöne çekmişti. Buna ragmen, ilâhî görevini "Ali'nin velayet ve imâmetini tebliğ ederek" noktaladığı takdirde, ashâbının tutumunu bildiği için, Ali'ye bu gö-

1- el-Vâhıdî "Esbâb'un-Nüzûl" adlı eserinde rivâyet ediyor. bk. el-Aynî, XV, 129 Atıyye'nin siqa ve saduq bir râvî olduğu 84. sayfada geçti. Senedinde ayrı-ca Ali b. Âbis de var; 35. sayfada da gördüğümüz gibi; hadisi hasen bir râvîdir. Dolayısıyla hadisimizin isnadı hasen sayılır.

Aynı hadis Zeyd b. Erqam, İbn Abbâs, İbn Mes'ûd, Câbir b. Abdillâh, Ebû Hü-rayra ve Berâ b. Âzib tarafından da rivâyet ediliyor. bk. el-Emînî, I, 214-223

2- F. er-Râzî, XII, 50; el-Aynî, XV, 129

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..279

revi teslim etmeyeceklerini sezinliyor; dolayısıyla onların ilâhî aza-ba müstehak olacağından korkuyordu. Işte ayet bunun iizerine nâzil oldu ve Allah (c) sevgili peygamberine, bu mesaji her şeye rağmen, hiç çekinmeden tebliğ etmesini istedi. Onun için bu rivâ-yet ayetin mantığına ve ruhuna daha uygun.

II. Meâric Sûresinin İlk Ayetleri

Rivâyetlere göre Allah'm Rasûlü (s.a.a) o gün Ali'nin velayetini tebliğ edince, Hâris b. Nu'mân el-Fihrî adlı birisi gelip: "Ey Mu-hammed! Bize Allah'm dışında ilah kabul etmememiz gerektiğini, senin de onun elçisi olduğunu, namazı, orucu, hacci ve zekâtı... Al-lah'tan alıp tebliğ ettin; biz de kabul ettik! Ama sen bununla ye-tinmedin; amcanin oğlunu çıkarıp onu bizden üstün tutarak, "Sen kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlisıdır." buyurdun. Açıklar mısın; bu senden mi, Allah'tan mi?" diye soruyor.

Allah'm Peygamberi (s.a.a) "Elbette Allah'tan!" deyince, Hâris "Allahım! Eğer Muhammed'in dediği doğru ise, üzerimize taş yağ-dır, ya da elim bir azap ver!" diyor. Ve çok geçmeden üzerine bir taş inip ölüyor, hemen ardından "Birisi gelecek bir azabı istedi." diye başlayan ayetler nâzil oldu.

Hadisi, Hâkim el-Haskânî Huzeyfe b. Yemân'dan, yine el-Has-kânî, es-Sa'lebî, el-Hamvînî ve Sibt b. el-Cevzî; Ca'fer es-Sâdıq (a.s) vasıtasıyla babalarından rivâyet ediyor.1 Her iki hadisin râvîleri de gayet siqa; dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih.

III. Mâide Sûresinin 3. Ayeti

Rivâyetlere göre; Allah'm Peygamberi (s.a.a) zilhiccenin 18'i olan "Ğadîr-Humm" günü Ali'nin elini tutup "Sen bütün mü'minlere kendi canlarından daha îleri değil miyîm?" diye sormuş; oradakiler de "Tabîî ki yâ Rasûlallâh!" diye cevap vermişlerdi. Bunun ardın-dan Peygamberin (s.a.a): "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mev-lâsıdır." buyurmasi ve Ömer'in "Müjde ey Ebû Tâlib'in oğlu; artık benim mevlâm ve bütün müslümanların mevlâsı oldun!"

1- el-Emînî, I, 240-242 el-Münâvî (VI, 218), el-Halebî (III, 308-309), ez-Zürqânî (Ş. el-Mevâhib: VII, 13), eş-Şeblencî (Nûr'ul-Ebsâr: 87) vb. alimler aynı olayı anlatıyor ve karşı çıkmıyorlar. Ayrıntı için bk. el-Emînî, I, 239-246

İbn Teymiyye'nin bu hadise yaptığı itirazlara (IV, 10, 13) verilen cevaplar i-çin bk. el-Emînî, I, 247-266

280....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

demesi üzerine "Bugün dininizi tamamladım..." ayeti nâzil oldu.

Siz İbn Teymiyye'nin "Bu hadis, mevzu olan rivâyetlerden ha-berdar ulemanın ittifakıyla, uydurulmuş bir yalandır! Bunu hadis uleması ve bu konuda kendisine müracaat olunan kişiler bilmek-tedir! 0 yüzden bu rivâyet, hadis ehlinin başvurduğu hadis kitapla-rının hiç birisinde yok!" demesine1 bakmayın; bu onun gözlerini yumarak saçıp savurduğu meşhur hezeyanlarından birisi!

Çünkü, hadisimizi "...Ali b. Saîd er-Ramlî - Damra b. Rabîa -Abdullah b. Şevzeb - Metar b. Tahmân el-Varrâq - Şehr b. Havşeb - Ebû Hürayra" kanalıyla; Hatîb el-Bağdâdî, Ibn Meğâzilî, Hatîb el-Harzemî(s. 156), Sibt b. el-Cevzî, el-Hamvînîvb. rivâyet ediyor.2

Bu râvîlerin hepsi de siqa ve güvenilir.3 Hatta bir kısmı Muslim râvîlerinden. Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih.*

Aynı hadis benzer lafızlarla Ebû Hârûn el-Abedî** kanalıyla Ebû

1- el-Minhâc: IV, 16 İbn Teymiyye hayranı İbn Kesîr (el-Bidâye: V, 214'ten el-Emînî, I, 214) ile el-Âlûsî de (Rûh'ul-Meânî: II, 249) bu hadisin "yalan ve "ifti-ra" olduğu kanaatinde!

2-  İbn'ül-Cevzî, el-llel: I, 226; İbn Kesîr, II, 14; el-Emînî, I, 232-235, 274-275, 401-405

3- Şehr b. Havşeb; Müslim'in râvîlerinden, siqa ve saduq bir râvî. (İbn Sa'd, VII, 449; ez-Zehebî, II, 283-285; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,341-342; el-Emînî, 1,402^103)

Metar b. Tahmân; Müslim'in râvîlerinden, siqa ve saduq bir râvî. (İbn Sa'd, VII, 254; ez-Zehebî, IV, 126-127; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 259; el-Emînî, I, 403)

Abdullah b. Şevzeb; siqa ve saduq bir râvî. (ez-Zehebî, II, 440; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 400; el-Emînî, I, 403)

Damra b. Rabî'a; siqa ve saduq bir râvî. (İbn Sa'd, VII, 471; ez-Zehebî, II, 330; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 356; el-Emînî, I, 403-404, IX, 331)

Ali b. Saîd er-Ramlî; siqa ve salih bir râvî. (ez-Zehebî, III, 125,131; el-Emînî, I, 404)

* Bu durumda İbn Kesîr (et-Tefsîr: II, 14) ile es-Süyûtî (el-İtqân: I, 25) gibile-rin "Ebû Saîd el-Hudrî ile Ebû Hürayra'nın rivâyetlerinin her ikisi de sahih değil!" demesi tamamen havada kalıyor.

Meşhur en eski İslam tarihçilerinden el-Ya'qûbî (II, 43) de, bu ayetin "sahih, sâbit ve sarih" rivayete göre Kur'ân'dan en son inen ayetin bu ayet olduğunu; bu-nun da Mü'minlerin Emîrini tebrik için insanların akın ettiği gün gerçekleştiğini söylüyor.

** Durumu için sh. 264'e bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..281

Saîd el-Hudrî, Câbir b. Abdillâh, Zeyd b. Erqam, Mücâhid, Imam el-Baqir ve Imam es-Sadiq (a.s)'dan da rivâyet ediliyor.1

d. Hadislerde "Ğadîr-Humm" Kavramı

Ibn Teymiyye2 gibi, gerçekler karşısında inatçılığıyla tanınan bazı kişiler, "Ğadîr-Humm" denilen yerde böyle bir olayın vuku bulmadığını, Vedâ haccmda Ali'nin admin bile geçmediğini ileri sü-rüyorü! Böylece hadisimizi temelinden dinamitlemeye çalışıyor.

jşte içinde "Humm" yada "Ğadîr-Humm" lafızlarının açıkça geçtiği, orada Ali'nin velayetinin gündeme getirildiğini belirten sa-dece sahih rivâyetlerden bazıları:

1. Yezîd b. Hayyân kanalıyla Zeyd b. Erqam'dan rivâyet edilen "seqaleyn" hadisi. (Ahmed: IV, 366-367; Muslim: f. sahâbe, 36; Müellif, el-Kübrâ'da = İbn Kesîr, IV, 113)

2.  Ebut-Tufeyl'den Habîb kanalıyla yine Zeyd b. Erqam'dan ri-vâyet edilen hadis. (Ahmed: 1,118; Müellif, 76 nolu hadis; Hâkim, III, 109;Taberânîvb.)

3.  Ebut-Tufeyl'den Fıtr kanalıyla gelen Zeyd b. Erqam hadisi. (Ahmed: IV, 370; Müellif, 90 nolu hadis)

4. Yahyâ b. Ca'de kanalıyla gelen Zeyd b. Erqam hadisi. (Hakim, III, 533)

4. Saîd b. Vehb kanahyla gelen Ali (a.s) hadisi. ( 95 ve 153 nolu hadisler.)

4.  Zeyd b. Yüsey' kanahyla gelen Ali (a.s) hadisi. (85, 95 ve 153 nolu hadisler.)

5. Hârise b. Nasr kanahyla gelen Ali (a.s) hadisi.

6. Ebut-Tufeyl kanahyla gelen Ali (a.s) hadisi. (Ahmed: IV, 370; Müellif, 90 nolu hadis.)

7. Abdurrahman b. Ebî Leylâ kanahyla gelen Ali (a.s) hadisi.

1- bk. İbn Kesîr, II, 14; el-Emînî, I, 42-44, 215, 230-237

2- el-Minhâc: IV, 85 "Peygamber (s.a.a)'in Veda hacci ve hutbesinde, Ali'nin imâmetine ve hatta bir vesileyle Ali'ye değindiğini; ne sahih ne de zayif bir isnadla hiç kimse nakletmiş değil!"

"Ğadîr-Humm'da böyle bir olay vuku bulmamıştırü!"

282....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

8. Ebû Meryem Qays es-Seqafî kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

9. Saîd b. Ebî Huddân kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

10. Riyâh kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

11. Riyâh kanalıyla gelen Ebû Eyyûb el-Ensârîhadisi.

12. Şehr b. Havşeb kanalıyla gelen Ebû Hürayra hadisi.

13. Ebû lshâq es-Sebî'î kanalıyla gelen Berâ b. Âzib hadisi.*

Vedâ haccı dönüşünde Ali'nin velâyetinin gündeme alındığını, yukardakilere ilaveten, şu sahih hadisler de ortaya koyuyor:

1. İmam Huseyn (a.s) kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

2. Ziyâd kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

3. Zeyd b. Erqam kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

4. Atıyye el-Avfî kanalıyla gelen Zeyd b. Erqam hadisi.

5. Kızı Âişe kanalıyla gelen Sa'd hadisi. (8 nolu hadis.)

6.  Ebut-Tufeyl'den itibaren Ma'rûf kanalıyla Huzeyfe b. Esîd'-den gelen Seqaleyn hadisi.

7. Âmir b. Leylâ b. Damra hadisi.

Artık "Ğadîr-Humrrfda böyle bir olayın vuku bulmadığını, o günlerde Ali'nin adının bile anılmadığını... Ibn Teymiyye'den ve onun kafadarlarından başka kim söyleyebilir!?

e. "Ğadîr-Humm" Hadisinden Çıkan Hükümler

"Ğadîr-Humm Hadisi" bu ümmet için son derece önemli me-sajlar içeren, hiç şüphesiz kadri çok büyük bir hadis. Bu mesajları şu şekilde sıralamak mümkün:

a. Ali'den Şikâyetçi Olmak Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Gazabını Muciptir.

Bunu 77-79 nolu hadislerimizden anlıyoruz. Konuyla ilgili ay-rıntılı bilgi, ilerde 86-87 nolu hadislerin açıklamalarında gelecek.

* Burada hasen isnadlarla gelen rivâyetlere ve içinde "Humm" yada "Ğadîr-Humm" yerine "Cuhfe" vb. lafızların geçtiği hadislere yer vermedik. Eğer onlara da yer verseydik, bu liste daha da kabarırdı.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..283

b. Allah, Ali'nin Dostuna Dost, Düşmanına Da Düşmandır.

85 nolu hadisten çıkardığımız bu konu iizerinde, 90-96 nolu "muvâlât" hadislerinin açıklamalarında geniş bilgi verilecek.

c. Allah'm Peygamberinden Sonra Jmâmet ve Velâyet Hakkı Ali'ye Aittir.

Ibn Hazm ile onun kafadarı Ibn Teymiyye dışında, Ehlisünnet ulemasmm "Ğadîr-Humm" hadislerinin sihhatine ve Allah'm sevgili Rasûlü'ne (s.a.a) ait olduğuna inandıklarını yukarda gördük. An-cak ne garip ki, onlar da bu hadisleri "Ben kimin dostu ve vardim-cısı isem, Ali de onun dostu ve yardimcisidir!" şeklinde anlayarak, "mevlâ" ve "velî' kavramlarına genellikle "sevgi" ve "dostluk" an-lamlanm yüklemişler; böylece bu mazlum iimmetin yetim evlatla-rimn "Ğadîr-Humm" hadislerini doğru anlamalarma mani olmuş-lardır!

Oysa hadisler, Ali'nin imâmeti ve velayeti hakkinda yeterince açık. "Ğadîr-Humm" hadislerini turn ön-yargılardan sıyrılarak, duru bir zihin ile okuyacak olursak; hadislerde geçen "mevlâ" ve "velî' kavramlarından maksadın "imâmet" ve "rehberlik" olduğu, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Akla ilk evvela bu anlam gelir. Biz Arap dilini, konuyla ilgili ipuçlarını, hadisimizden bu anlamı çıkaran ashâb ve ulemayi dikkate alarak bu hususu aydmlatmaya çalışa-cağız.

I. Arap Dilinde "Mevlâ" ve "Velf' Kavramları:

Arapça'da "velâ" ve "velâyet" köklerinden türeyen "mevlâ" ve "velî' kavramlarının, "sevgili", "dost", "yakın" ve "yardımcı"... gibi anlamları* yok değil. Fakat bunlar, adı geçen kavramların kök karşılıkları değil; bilakis "öncelikli olan" anlamından hareketle tü-retilmiş "ek" anlamlardır. Bu kavramların asıl kök karşılıkları ise "evlâ = bir işte yada her hangi bir şeye herkesten daha öncelikli olan", "mutasarrıf = birisi üzerinde yegâne tasarruf sahibi" ve "mütevellî. velivvül-emr = ülül-emr. vâlî = idareci ve yönetici"dir.

Aslında bu husus o kadar açık ve net ki, üzerinde düşünmeye bile gerek yok! Ama ne var ki, asırlardır zihinlere bilinçlice sokulan

* "mevlâ" kavramının hangi anlamlara geldiğini ve hangi anlamların asıl karşılık olduğunu detaylıca görmek için bk. el-Emînî, I, 362-370

284....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

önyargılar dolayısıyla, bu açıklamaları yapmaya mecbur kalıyoruz.

Bu arada "mevlâ" kavramının "evlâ = bir işte yada her hangi bir işe herkesten daha öncelikli olan" anlamına geldiğini inkar e-decek kadar gözü taassup perdesiyle perdelenmiş sözde ilim a-damları da yok değil.1 Onların gerçekleri bir türlü görmek isteme-yen gözlerine şu delilleri so km a k lâzım:

a.) "Mevlâ" kelimesinin sadece yada birinci planda "Evlâ" an-lamına geldiğini savunanlardan bazıları:

1. Abdullah b. Abbâs (Tefsiru Ibn Abbâs: VI, 180)

2. Meşhur dilci ez-Zeccâc (er-Râzî, XXIX, 220)

3.  Meşhur dilci Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ (er-Râzî, XXIX, 220; el-Aynî, XVI, 73)

4. Meşhur dilci Ebül-Hasen el-Ahfeş

5. Meşhur dilci Ebû Zeyd el-Basrî

6.  Ebû Ubeyde Muammer el-Basrî (er-Râzî, XXIX, 220; el-Aynî, XVI, 73)

7. Ebû Abdillâh el-Buhârî (tefsîru Hadîd, 1)

8. Ibn Quteybe

9. Meşhur dilci Ebül-AbbâsSa'leb

10. İbn Cerîr et-Taberî (et-Tefsîr: IX, 117)

11. Meşhur dilci Ebûbekr el-Enbârî

12. Ebül-Hasen el-Vâhıdî

13. Ebül-Ferac lbn'ül-Cevzî(Zâd'ül-Mesîr adlı tefsirinde)

14. İbn Kesîr (Tefsir, IV, 310)

15. Sibt b. el-Cevzî (et-Tezkira: 19-20)

16. Celalüddin el-Mahalli (Tefsîı'ul-Celâleyn: II, 210-211)

17. Ahmed Şihâbuddin el-Haffâcî (Beydâvî haşiyesinde)

1- el-Âmidî (el-Ğâye: 378), F. er-Râzî (XXIX, 220), Qâdî Adud el-îcî, İbn Hümâm (el-Müsâyera: 261) ve el-Heytemî (es-Savâiq: 43) bunlardan sadece birkaçı.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..285

18. Emîr Muhammed es-San'ânî1

Taftâzânî, Seyyid Şerif el-Cürcânî ve Alâüddîn Kuşçu diyorlar ki: "Kısacası "mevlâ" kelimesi, Arap lisamnda "mütevellî", "bir şe-ye mâ-lik olan" ve "tasarrufta evlâ = öncelikli" anlamlarında yay-gmca kullanihyor. Bu husus dil üstadlarının bir çoğundan da nak-ledilmiş bir gerçektir."2

b) "Mevlâ" kelimesinin anlamlarından birisinin de "evlâ" oldu-ğunu söyleyenlerden bazıları:

1. Ebû Ishaq es-Sa'lebî

2. Müfessir el-Bağavî

3. Qâdîel-Beydâvî(Tefsir, III, 137; IV, 329; V, 298; VI, 180)

4. Ebül-Berakât en-Nesefî, (Tefsir, VI, 180)

5. Alâüddin el-Hâzin (Tefsir, VI, 180)

6. Ebüssüûd Efendi (el-lrşâd adlı tefsirinde)

7. Seyyid eş-Şeblencî(Nûr'ul-Ebsâr: 88)

8. Elmahlı Hamdi (Hak Dini: VII, 4743)3

Arap Dilinde en yaygın olan bu karşılığa göre hadisimizin an-lamı şu: "Ben bir konuda kimden daha öncelikli isem, Ali de o ko-nuda ondan daha önceliklidir." *

"Mevlâ" kelimesinin bunun yanısıra "mutasarrıf" anlamı da var. Buna gore hadisimiz "Sen kimin üzerinde tasarrufa yetkili i-sem, Ali de onun üzerinde tasarrufa yetkîli." anlamına geliyor.4

1- Ayrıntılı bilgi için bk. el-Emînî, I, 344-347

2- bk. el-Emînî, I, 354

3- Ayrıntı için bk. el-Emînî, I, 347-350

* "mevlâ" kelimesinin "evlâ" anlamına geldiğini bir türlü kabul etmeyen el-Heytemî (s. 44) ile el-Halebî'nin (III, 309) "0 anlama geldiğini kabul etsek bile, bu hemen değil, ilerde, kendisine biat edildiğinde imam olacağı anlamına ge-lir!" demeleri çok tuhaf! Sanki onların hadislerdeki "benden sonra" lafızlarından haberleri yok! Ve sanki onlar "İmâmet hakkı Ali'nin" deyince, hemen olması ge-rektiğini söylediğimizi sanıyorlar!

4- "Mevlâ" kelimesinin pekçok anlama geldiğini söyleyenler, genellikle buna da yer veriyor. Bunu el-Qaffâl (= er-Râzî, XXIII, 74), F. er-Râzî (XVI, 86) ve el-Heytemî (s. 43) de kabul ediyor!

286....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"mütevellî, veliyyül-emr = ülül-emr, velî ve vâlf' karşılıkları da yaygın.1 Bu durumda hadisimizin anlamı "Ben kimin yöneticisi i-sem, Ali de onun yöneticisidir." oluyor. Zaten hadislerin bir kıs-mında "mevlâ" yerine "velî" kullanılmış olması bunun delili.

Herhalde hiç kimse, "Amasya vâlisi" dediğimizde bundan "Amas-ya halkının sevdiği yada yardımcı olduğu kişi"yi anlamaz. Maksadın "Amasya halkının idareci ve yöneticisi, onlar hakkında söz sahibi olan kişi" olduğu açık. Aynı şekilde, "Şu çocuğun yada bunağın velîsi" dendiğinde de aynı anlam kastedilir. Yani "o çocu-ğun yada bunağın tüm işlerinden yegâne sorumlu, onlar adına söz ve tasarruf sahibi olan kişi"yi anlarız... Aynı durum Arapça'da da söz konusu.

Bu durumda Allah'ın Rasûlü (s.a.a) kimin mevlâsı; her hususta ondan daha öncelikli, onun üzerinde tasarruf sahibi ve idareci ise, Ali de tıpkı Allah'ın Rasûlü (s.a.a) gibi, her konuda ondan daha öncelikli, onun adina tasarruf sahibi ve idarecisi olmuş oluyor.

Şimdi sormak lâzım: Bu yetkinin adı imâmet ve hilâfet değil de nedir? Bütün Müslümanlar adina bu yetki başka kimde bulu-nur?

II. Maksadın "İmâmet" Olduğunu Tayin Eden Karineler:

Bu arada "Gadîr-Humm" hadislerinde, söz-konusu "mevlâ" kavramından kasdın "evlâ. tasarruf sahibi. velivvül-emr ve idareci" olduğunu tayin eden pekçok karine (ipucu) var. Işte onlardan bazı-lan:

Birinci Karine: "Ben sizler hakkında. kendi canlarınızdan daha 6'ncelikli değil mivim?"

Allah'm Peygamberinin (s.a.a) "Gadîr-Humm" hadisini dile ge-tirmeden önce, sahâbenin turn dikkatini toplamak ve böylece ge-rekli motivasyonu sağlamak için, konuya böyle bir soru ile girdiği biliniyor. Bu soru ve sahâbenin verdiği "Tabîî ki yâ Rasûlallâh!" ce-vabı şu sahâbîlerden sahih yada hasen isnadlaria geliyor:

1. Ebut-Tufeyl kanalıyla gelen 90 nolu Ali (a.s) hadisi

1- Dilci Müberred, el-Vâhıdî, el-Qurtubî, İbn'ül-Esîr (en-Nihâye: IV, 246), ez-Zebîdî (Tâc'ül-Arûs: X, 398), İbn Manzûr (el-Lisân), el-Beydâvî (III, 137, IV, 329, V, 298) ve Râğıb el-İsfahânî (el-Müfredât) de bu anlama yer veriyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..287

2. Abdurrahman b. Ebî Leylâ kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisi.

3. Ebut-Tufeyl kanahyla gelen 90 nolu Zeyd b. Erqam hadisi.

4. Meymun kanahyla gelen 81 nolu Zeyd b. Erqam hadisi.

5. Yahyâ b. Ca'de kanahyla gelen Zeyd b. Erqam hadisi.

6. Atıyye el-Avfî kanahyla gelen Zeyd b. Erqam hadisi.

7.  Abdullah b. Abbâs kanahyla gelen 79 nolu Biirayde el-Eslemî hadisi.

8. Kızı Âişe kanahyla gelen 92 nolu Sa'd hadisi.

9. Hayseme kanahyla gelen Sa'd hadisi.

10. Şehr b. Havşeb kanahyla gelen Ebû Hürayra hadisi.

11. Adiy b. Sâbit kanahyla gelen Berâ b. Âzib hadisi.

12. Huzeyfe b. Esîd'den gelen seqaleyn hadisleri.

13. Âmir b. Damra hadisi.

Hanefî alimlerinden Sibt b. el-Cevzî diyor ki: "Ğadîr-Hum" ha-dislerinden maksat sırf özel bir itaattir. Böylece "mevlâ" kelimesi-nin "evlâ" anlamına geldiği kesinleşiyor. Bunu Hâfız Ebul-Ferac el-Is-bahânî de açıkça söylüyor. ... Anlamın bu olduğuna "Sen sizler hakkinda kendi canlarmizdan daha öncelikli değil miyim?" hadisi de delildir. Dolayısıyla bu hadis Ali'nin imâmeti ve ona itaat edil-mesi gerektiği konusunda sarih bir nasstır."1

İkinci Karîne: "Ben mü'minlerin velîsivim" ve "Ben kimin velîsi isem..."

"Gadîr-Humm" hadislerinin bir kisminda "Sen mü'minlerin ve-lîsiyim" ve "Ben kimin velîsi isem, Ali de onun velîsidir." buyu-rularak, "mevlâ" yerine "velî" kelimesinin kullanıldığını görüyoruz. jşte bu ifadelerin yer aldığı sahih ve hasen hadisler:

1. Saîd b. Vehb yoluyla gelen 95 ve 153 nolu Ali (a.s) hadisleri.

2. Kızı Âişe kanahyla gelen Sa'd hadisleri.

3. Oğlu Âmir kanahyla gelen Sa'd hadisi.

4. Ebut-Tufeyl'den Habîb yoluyla gelen 76 nolu Zeyd hadisi.

5. Oğlu Abdullah kanahyla gelen Biirayde hadisi.

1- et-Tezkira: 20'den naklen el-Emînî, I, 371-372, 393

288....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

6. Şehr b. Havşeb kanalıyla gelen Ebû Hürayra hadisi.

Sahâbe, "Sen kimin mevlâsıysam..." hadisini "velî" kelimesini kullanarak rivâyet ediyorlarsa, aslında "mevlâ" ile "velî" kelimele-rinin onlara göre de aynı anlama geldiğini gösteriyor. Öyle olma-saydı, "mevlâ" yerine "velf' kelimesini kullanmazlardı.

Bu durumda "mevlâ" kelimesinin ne anlama geldiği daha bir netleşmiş oluyor. Çünkü "velî" kavramının, "yönetici, idareci, bir kimsenin tüm işlerinden sorumlu, onun hakkında yegâne tasarruf sahibi kişi" gibi anlamlara geldiği herkesçe malum.

Üçüncü Karine: "Yakında sizden ayrılacağım!"

Rivâyetlerde, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Sanki bir davet almış ve o davete icabet edecek gîbiyim!" ve "Galiba yakında sizden ay-rılacağım!" gibi sözlerle konuya girdiği belirtiliyor. Buna benzer gi-rişler şu sahâbîlerden sahih yada hasen senedlerle rivâyet ediliyor:

1. Ebut-Tufeyl'den itibaren Habîb kanalıyla gelen 76 nolu Zeyd b. Erqam hadisi.

2.   Yezîd b. Hayyân kanalıyla Zeyd b. Erqam'dan gelen seqaleyn hadisi.

3. Yahyâ b. Ca'de kanalıyla gelen Zeyd b. Erqam hadisi.

3. Huzeyfe b. Esîd'den gelen seqaleyn hadisleri.

4. Âmir b. Leylâ'dan gelen hadis.

Herhalde hiç kimse böyle bir uyandan sonra sadece kuru bir sevgi ve dostluğun gündeme alınacağını beklemez. Bu sözler, pek yakında aramızdan ayrılacak birisinin, imâmet ve hilâfet gibi çok önemli bir mevzuda "vasiyet" niteliği taşıyan sözlerdir.

Dördüncü Karine: "Allah'ın dışında ilah tanımayacağınıza, be-nim onun elcisi ve sizin de velîniz olduğuma tanıklık edivor musu-nuz?"

Bazı rivâyetlerde, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) konuya girerken orada bulunan ashâbı "Allah'ın dışında ilah kabul etmeyecekleri-ne, kendisinin O'nun kulu ve elçisi, onların da velîsi olduğuna" dair tanıklık etmelerini istiyor. Gerekli tanıklığı aldıktan sonra asıl konuya giriyor. Buna şu sahâbîlerden gelen sahih rivâyetlerde yer ve-riliyor:

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..289

1. Ömer b. Ali kanahyla gelen Ali (a.s) hadisi.

2. Huzeyfe b. Esîd'den gelen seqaleyn hadisleri.

3. Âmir b. Leylâ b. Damra hadisi.

Bunlar da aynı şekilde, ardından hayati değer taşıyan bir me-sajın geleceğini çağrıştıran sorulardır. Sadece Ali'nin "sevilmesi" gibi siradan bir şey, böyle bir girişin ardından yakışık almaz.

Beşinci Karine: "Onların önüne geçmeyin..."

Özellikle Taberânî'nin Hakîm b. Cübeyr kanalıyla Zeyd b. Er-qam'dan rivâyet ettiği "Seqaleyn - Gadîr-Humm" hadisinde, Allah-'ın Rasûlü (s.a.a) "Onların önüne ğeçmeye çalışmayın; helak olur-sunuz! Onlardan geri de kalmayın; yine helak olursunuz! Onlara bir şey öğretmeye kalkmayın; çünkü onlar sizden daha bilğili!" buyur-duktan1 sonra, Ali'nin elinden tutup, meşhur "Ğadîr-Humm" hadi-sini gündeme getiriyor.

Hadisimizin bu kısmı gerçekten çok çarpıcı! Ve bu ifadelerin ardından söylenen "Ğadîr-Humm" hadisinden kasıt, imâmet ve hi-lâfetten başka bir şey olamaz.

Altıncı Karine: "Allahım! Onu seveni sen de sev."

Rivâyetlerin bir çoğunda, Allah'ın Peygamberi (s.a.a) "Sen ki-min mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsı." dedikten sonra "Allahım! Onu seveni sen de sev, ona düşman olana sen de düşman oil..." buyuruyor. Bu rivâyetleri kitabımızın 90-96 nolu "muvâlât" hadis-lerinin açıklamalarında ayrıntılı biçimde göreceğiz.

Bilindiği gibi, sahâbe arasında Ali'yi sevmeyen, ona haset e-den; her faziletini kıskanan pekçok kişi vardı. Bu husus Allah'ın Peygamberi (s.a.a) henüz hayattayken de rahatlıkla sezinleniyor; hatta bunun yer yer depreştiği anlar bile oluyordu. Nitekim sahâ-benin bu tutumu, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) vefatının hemen ar-dından daha bir netleşti; sahâbenin epey bir kısmı ona karşı savaş açtı...

Tabîî ki Hz. Peygamber bütün bunlardan habersiz değildi: As-hâbın Ali'ye haksızlık edeceğini, bazılarının kalbinde Ali'ye karşı kin ve nefret bulunduğunu, zamanı geldi mi bunun açığa çıkaca-

1- bk. sh. 236

290....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ğını* haber vermiş, ashâbını uyarmıştı. Hatta "Yapacağınızı sanmıyorum ama; eğer başınıza Ali'yi ğetirirseniz, onun hâdî ve mehdî olduğunu göreceksiniz!" buyurarak1 bu endişeyi açıkça ifa-de etmişti.

Konu imâmet ve hilâfet konusu olmasa, sahâbe arasındaki bu husumetleri kendi haline bırakırdı. Nitekim aralarında husumet olan başkaları da vardı ve onlardan hiçbiri için böyle bir duada bu-lunmadı.

Ama Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali için böyle bir duada bulunuyor ve onu sevmenin, onun yanında yer alıp yardımcı olmanın Allah'ın rızasını, ona kin besleyip yalnız bırakmanın ise Allah'ın gazabını gerektirdiğini ifade ediyor. Böyle bir dua, ancak ümmetin imâmet ve rehberliği gibi çok büyük bir göreve tek aday olan birisi için ya-pılırsa yerinde olur.

Ayrıca bu hadis, ilgili yerinde de göreceğimiz gibi, Hz. Ali'nin ma'sûm olduğuna da delil. Sahâbe arasında böyle tertemiz, Islam adına hata yapması düşünülemeyen birisi varken bir başkasının imam ve rehber olması yakışık alır mı? Böyle bir şey düşünülebilir mi?

Diğer yandan Allah'ın Peygamberi (s.a.a) böyle bir duayla, ümmete Ali'yi her hal ü kârda sevmeyi, onun yanından hiçbir za-man ayrılmamalarını farz kılıyor. Aksinin, Allah ve Rasûlü'nün ga-zabını mucip olacağını vurguluyor. Böyle bir sorumluluk, imâmet ve hilâfet için değil de başka ne için olabilir!?

Yedinci Karine: "Ali. benden sonra sizin velinizdir."

* 76 nolu Seqaleyn hadisinin açıklamalarında, Ehl-i Beyt'e haksızlık yapı-lacağını ifade eden hadislere bk. (sh. 244)

1- Ahmed (1,109) ile Hâkim (III, 70) İmam Ali'den sahih bir isnadla rivâyet ediyor. Siz Şamlı ez-Zehebî'nin "zayıf" ve "münker" (Telhîs'ul-Müstedrek: III, 70; el-Mîzân: III, 362) demesine bakmayın; onun bu yargıya varırken takıldığı "Fudayl b. Merzuq" adlı râvî Müslim'in râvîlerinden. Siqa, fakat sadece biraz hâ-fıza zayıflığı var. (bk. ez-Zehebî, III, 362; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 485-486, et-Taqrîb: II, 120; Şerafuddîn, 124-125; el-Emînî, I, 81)

Ancak hadisimizin başında Ebûbekr ve Ömer Me ilgili, uydurma olduğu her halinden belli bir takım sözler var!

Hadisimiz Huzeyfe b. Yemân ile Abdullah b. Mes'ud'dan da rivâyet ediliyor. (bk. Hâkim, III, 70,142; Hatîb el-Bağdâdî, Hâfız el-Kencî vb. el-Emînî, 1,12-13)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..291

Az ilerde, 86-87 nolu hadislerimizin açıklamalarında da göre-ceğiz ki, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bazı rivâyetlerde Ali (a.s) hakkmda "0 benden sonra sizin veltnizdir." veya "... sonra bütün mü'minlerin velîsidir." buyuruyor. Mesajı bu kadar açık bir hadisi "Ali benden sonra sizin dostunuzdur!" şeklinde anlamak için akıl fukarası olmak lazım! Çünkü o zaman Ali'yi sevmenin ve onu dost edinmenin, ancak Hz. Peygamberin vefatmdan sonra farz olduğu; dolayısıyla Allah'm Rasûlü (s.a.a) hayattayken böyle bir so rum I u-luğun olmadığı anlaşılır. Bunun ise ne kadar sakat bir yaklaşım olduğu meydanda.

Sekizinci Karine: "Ğadîr-Humm" sonrası tebrikleşmeler.

Aşağıdaki sahih ve hasen isnadlı hadislerde, "Ğadîr-Humm" olayimn hemen akabinde ashâbın Ali'yi 3 gun boyunca bir bir ge-lerek tebrik ettikleri, özellikle Ebûbekr ile Ömer'in "Müjde ey Ali! Artık benim ve turn mü'minlerin mevlâsı oldun!" dedikleri ortaya konuyor:

1. Şehr b. Havşeb kanalıyla gelen Ebû Hürayra hadisi.

2. Adiy b. Sâbit kanalıyla gelen Berâ hadisi.

3. Saîd b. Müseyyeb kanalıyla gelen Sa'd hadisi.*

Üç gün boyunca süren bu musâfaha ve tebrikleşmenin, sırf "sevgi ve dostluk" için yapıldığını ileri sürmek hiç mümkün mü? Bu kadar basit bir iş için sahâbe niçin sıraya giriyor ve tebrikleş-meyi bekliyor!? Ebûbekr ile Ömer neden "Müjde ey Ali!..." diyor?...

Şüphesiz bütün bu musâfaha ve tebrikler, "imâmef'ten başka bir şeyle izah edilemez.

Dokuzuncu Karine: "Buradakiler. olmavanlara iletsin!"

Bazı rivâyetlerde** Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Ğadîr-Humm" hadisini duyurduktan sonra "Burada bulunanlar, olmayanlara teb-liğ etsin!" talimatını verdiği belirtiliyor.

Böyle bir talimatın, ümmeti siyasi açıdan yakından ilgilendiren

* Ayrıca İbn Abbâs, Zeyd b. Erqam, Ebû Saîd el-Hudrî ve Enes b. Mâlik'ten de rivâyet edilen hadisler var. Ayrıntı için bk. el-Emînî, I, 270-283

** İbn Şihâb ez-Zührî'den gelen Zeyd b. Erqam hadisi (bk. el-Emînî, I, 33) ile Ebut-Tufeyl kanalıyla İmam Ali'den sahih isnadla gelen "şûrâ" hadisine (el-Emînî, 1,159-160) bk.

292....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

bir konu dışında tutulması hiç mümkün mü!? Oradakilere sırf kuru bir "sevgi" için bu kadar ciddi bir sorumluluk yüklenebilir mi?

Onuncu Karine: Ebut-Tufeyl'in hayrete düşmesi.

İmam Ali'den "Gadîr-Humm" hadisini rivâyet eden Ebut-Tufeyl diyor ki: "Bunu duyar duymaz hemen çıktım. Hayret ve dehşet i-çindeydim! Hemen Zeyd b. Erqam'a vardım ve ona Ali'den duydu-ğum hadisi haber verdim. 0 da "Bunu mu yadırgıyorsun! 0 hadisi Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) gerçekten ben de duydum!" dedi."1

Söyler misiniz; Ebut-Tufeyl'i bu kadar hayret ve dehşete sokan nedir? Böyle bir hadisi AN naklettiği için şüphe ve tereddüt içinde kalamaz; çünkü o Hz. Imam'ın şîasından ve çok yakın arkadaşla-rından biriydi. 0 hâlde Imam'ın "yalan" attığını asla aklından geçirmez.

Hadisten "Ali'yi sevmeyi" anlamış olması da düşünülemez; eğer öyle olsaydı, zaten Ali'yi fazlasıyla seviyordu ve "Bundan do-gal ne var!" deyip bırakırdı.

Demek ki onu dehşete sürükleyen daha büyük ve çok önemli bir şey var. 0 da "imâmet" gibi üzerinde yoğun tartışmaların bu-lunduğu bir konunun, bizzat Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından bu kadar açık bir üslupla dile getirilmiş olması!

Onbirinci Karine: "Münâşede" hadisleri:

Hz. Imam'ın (a.s), hilâfeti esnasında, kendisine bu konuda karşı çıkanlara "Ğadîr-Humm" hadisini hatırlattığı ve onları "Allah aşkına söyleyin!..." diyerek bu hadise tanıklık etmeye çağırdığı en sahih rivâyetlerle sabit. Bu hadislere topluca "Münâşede" hadisleri denir. Işte, bu hadisleri Imam Ali'den rivâyet edenlerin isimleri:

1. Saîd b. Vehb 2. Zeyd b. Yüsey' 3. Hârise b. Nasr 4. Amîra b. Sa'd 5. Ebut-Tufeyl Âmir b. Vâsile 6. Abdurrahman b. Ebî Leylâ 7. Abduhayr b. Yezîd 8. İmam Huseyn (a.s) 9. Ziyâd b. EbîZiyâd 10. Zeyd b. Erqam 11. Amr Zû Murr

1- Ebut-Tufeyl kanalıyla sahih bir isnadla gelen 90 nolu Ali (a.s) hadisine bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..293

12. Said b. Ebi Hucldan.

Bu rivâyetlere göre; "Rahbe" mevkiinde yapılan bu çağrıya o-lumlu yanit verip "Ğadîr-Humm" hadisine taniklik eden sahâbîlerin isimleri ise şunlar:

1. Ebû Eyyûb el-Ensârî(Bedir savaşına katıldı.)

2. Ebû Zeyneb el-Ensârî3. Ebû Saîd el-Hudrî

4. Ebû Amra b. Amr el-Ensârî

5. Ebû Fedâle el-Ensârî(Bedir savaşına katıldı.)

6. Ebû Qudame el-Ensârî 7. Ebû Leylâ el-Ensârî

8. Ebû Hürayra ed-Devsî

9. Ebül-Heysem b. Teyhân (BedirSavaşına katıldı.)

10. Sâbit b. Vedîa el-Ensârî 11. Hubşî b. Cünâde

12. Huzeyme b. Sâbit (Bedir savaşına katıldı.)

13. Huveylid el-Huzâ'î 14. Zeyd / Yezîd b. Şurahbîl

15. Sehl b. Huneyf el-Ensârî(Bedir savaşına katıldı.)

16. Sehl b. Sa'd el-Ensârî 17. Âmir b. Leylâ el-Ensârî

18. Abdurrahman b. Abdirabb el-Ensârî

19. Abdullah b. Sâbit el-Ensârî 20. Ubeyd b. Âzib el-Ensârî

21. Adiy b. Hâtem et-Tâî

22. Uqbe b. Âmir el-Cühenî (Muâviye'nin adamlarından)

23. Nâciye b. Amr el-Huzâ'î 24. Nu'mân b. Aclân el-Ensârî *

Hz. İmam bu çağrıyı, "şûrâ" günü de yapmıştı. Ama o bütün bu çağrıları, hiç şüphe yok, kendisinin sırf sevilmesi gerektiğini değil; hilâfete diğerlerinden daha layık olduğunu ispatlamak için yap-mış; sahâbe de ona göre taniklik etmişti.

Onikinci Karine: Hadise tanıklıktan kacanların akıbeti: "Münâşede" hadisiyle ilgili rivâyetlere bakıldığında görülür ki;

* Tabîî ki bu, yalnızca "Rahbe" denilen mevkide taniklik edenlerden bazılarının isimleri. Ahmed b. Hanbel'in Ebut-Tufeyl kanalıyla rivâyet ettiği Ali (a.s) hadisinde, ashâbdan tam 30 kişinin buna taniklik ettiği belirtiliyor!

Daha ayrıntılı bilgi için bk. el-Emînî, 1,159-191

294....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

bazı sahâbîler "unuttum!" vb. ucuz bahaneler ileri sürerek, bile bile "Ğadîr-Humm" hadisine tanıklık etmekten kaçınmışlardı. İmam da onlara beddua etmiş; onlar da bu bedduadan nasiplerini almış-laıclı.1

0 gün tanıklık etmekten kaçınarak Imam Ali'nin (a.s) yaptığı bedduadan nasiplenenlerin isimleri şunlar:

1. Enes b. Mâlik

2. Berâ b. Âzib

3. Cerîr b. Abdillâh el-Becelî

4. Zeyd b. Erqam

5. Abdurrahman b. Müdlec

6. Yezîd b. Vedîa.2

Hz. Imam'ın sadece "sevgi" vb. basit bir olay için bedduada bu-lunmuş olduğu hiç düşünülebilir mi?

Onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci karineler: Mâide sûresi-nin 67. ayeti, Meâric sûresinin ilk ayetleri ve Mâide sûresinin 3. ayeti ile ilgili hadisler.

Bu üç ayetin "Ğadîr-Humm" olayı üzerine indiğini ifade eden rivâyetler de, eğer dikkatlice tekrar gözden geçirilirse, hadisimiz-den kasdın "imâmet" ve "velâyet" olduğu açıkça anlaşılır.

III. "Ğadîr-Humm" Hadislerinden "İmâmet" ve "Hilâfet" Anla-mını Çıkaranlardan Bazıları:

Ashâbın "Gadîr-Humm" hadisiyle ilgili tutumlarını merak edip araştıranlar, onların da bu hadisten aynı sonucu çıkardıklarını gö-

1- Konuyla ilgili sadece sahih ve hasen isnadlı rivâyetleri görmek isteyen-ler, İmam Ali'den aşağıdaki kanallarla gelen hadislere bakabilir:

1. Zeyd b. Erqam, 2. Saîd b. Vehb, Zeyd b. Yüsey', Amr Zû Murr vb. (Ebû İshâq'ın "pekçok kişiden" deyip naklettiği bu hadis için bk. İbn'ül-Esîr, III, 150; el-Emînî, 1,173 = Rivâyete İbn Hacer [el-İsâbe: II, 421] de yer veriyor; ama hem senedinde ve hem de metninde oynama yapıyor!), 3. Amîra (Ebû Nuaym rivâyet ediyor.), 4. Abdurrahman b. Ebî Leylâ (Dâraqutnî rivâyet ediyor.) ve 5. Zâzân (el-Har-zemî [s. 378] rivayet ediyor.)

2-Ayr. bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 74; XIX, 217-218; el-Halebî, III, 308; el-Emînî, I, 191-195; el-Heytemî bu olayı İmam Ali'nin kerametlerinden sayar. (es-Savâiq: 129)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..295

rürler. İşte hadisimizden "imâmet" ve "hilâfef'ten başka bir şey anlamayan sahâbîlerden bazıları:

1. Hz. Ali (a.s): Muâviye'ye yazdığı bir mektubunda diyor ki: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Ğadîr-Humm" günü, benim sizin üzeriniz-deki velâyetini farz kıldı..."1

2.  Hassân b. Sâbit: Hassân "Ğadîr-Humm" hadisini Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) izniyle şiir haline sokuyor ve bir yerinde mealen diyor ki: "Sonra Ali'ye hitaben: "Kalk ya Ali! Hiç şüphesiz, senin benden sonra imam ve hâdîolmana razı oldum!.." buyurdu."2

3. Qays b. Sa'd b. Ubâde: Diyor ki: "Ali hem bizim, hem de baş-kalarının imamı! Bunu Kur'ân getirdi. 0 gün peygamber (s.a.a) çok değerli hutbesinde: "Ben kimin mevlâsı isem, bu da onun mevlâsıdır." buyurdu..."3

4. Amr b. Âs/ Âsî: Diyor ki: "Mustafâ'dan Ali Me ilgili pek çok vasiyetler duyduk. "Humm" günü minbere çıkıp, ashâb orayı terk etmeden tebliğde bulundu ve Ali'ye, Allah'tan aldığı talimat Me "müminlerin emiri" görevini bahşetti..."4

5.  Hâris b. Nu'mân el-Fihrî: Meâric sûresinin ilk ayetlerinin in-mesine yol açan sözleri, onun da hadisimizden aynı sonucu çıkar-dığını gösteriyor.

6.  Ebû Eyyûb el-Ensârî ve diğerleri: Riyâh kanalıyla gelen Ali (a.s) hadisine göre; içlerinde Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin de bulunduğu bir hey'et, "Rahbe"de Hz. İmam'ın yanına gelerek "Selam sana ey mevlâmız!" demişlerdi. Imam "Ben neden sizin mevlânız oluyo-rum!" diye sorup; konunun aydınlığa kavuşmasını isteyince, ora-dakiler şu cevabı vermişlerdi: "Çünkü biz "Gadîr-Humm" günü, Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a)'in "Sen kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." buyurduğunu duyduk!"

7.  "Ğadîr-Humm" hadisine tanıklık eden sahâbîler: Gerek "Rah-be"de ve gerekse ondan da önce "şûrâ" günü, İmam Ali'nin "Gadîr-Humm" hadisine tanikhk etmeye çağırdığı sahâbîlerin aynen ta-mklik etmeleri, onlann da hadisten "imâmet" ve "hilâfet" dışında

l-el-Emînî, 1,340,11,25 2-el-Emînî, 1,340,11,34 3-el-Emînî, 1,340,11,67 4-el-Emînî, 1,340,11,115

296....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

başka bir şey anlamadiklarmi gosteriyor. Çünkü oradaki sahâbîler, Hz. Imam'ın bu hadisi ileri sürerken kasdını biliyorlardı ve ona gore tanıklık etmişlerdi.

8.  İbn Zûlâq el-Mısrî: "Ğadîr-Humm günü, Allah'ın Rasûlü (s.a. a) Ali'yi veli-ahd ve halîfe gösterdiği için, bay ram günü sayılır."1

9. Ebul-Hasen el-Vâhıdî: "Peygamber (s.a.a)'in o gün Ali için is-pat ettiği velayetten, kıyamet günü herkes sorguya çekilecek!"2

10.  Ebû Hâmid el-Ğazzâlî: "Ulema hilâfetin sıralaması konu-sunda ihtilafa düşmüşlerdir." dedikten sonra, "İlk halîfe Ebûbekr'dir" diyenlerin delillerine yer veriyor ve arkasından şöyle devam ediyor:

"Ancak huccet yüzünü göstermiş; ulema, "Ğadîr-Humm" günü okunan hutbede geçen hadisin metni üzerinde icma ve ittifak et-miştir. 0 gün Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." buyurmuş, Ömer de "Müjdeler olsun sana, ey Hasan'ın babası!..." demişti.... Ancak sonraları riyaset ve hilâfet sevgisi galip geldi..."3

11. Sibt b. el-Cevzî: "Gadîr-Hum" hadislerinden maksat sırf ö-zel bir itaattir. Böylece "mevlâ" kelimesinin "evlâ" anlamına geldi-ği kesinleşiyor. Bunu Hâfız Ebul-Ferac el-lsbahânî de açıkça söylüyor. ... Anlamın bu olduğuna "Sen sizler hakkında kendi can-larınızdan daha öncelikli değil miyim?" hadisi de delildir. Dolayısıy-la bu hadis Ali'nin imâmeti ve ona itaat edilmesi gerektiği konu-sunda sarih bir nasstır."4

12.  Kemâlüddîn b. Talha eş-Şâfiî: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu hadis ile, genel olarak kendisinin mü'minler üzerindeki haklarını Ali için de ispat etmiştir. Çünkü o (s.a.a) mü'minlere daha öncelik-li, onların yardımcısı ve efendisi idi. "Mevlâ" kelimesinin içeriğinde Allah'ın Rasûlü (s.a.a) için geçerli olan ne kadar anlam varsa, bun-ların tamamını Ali'ye (a.s) de tahsis etti. Bu çok yüksek bir merte-be, yüce bir makam ve büyük bir derecedir..."5

l-el-Emînî, 1,391

2- el-Heytemî, 149; el-Emînî, I, 387-388

3-Sirr'ul-Âlemîn: s. 9'dan el-Emînî, I, 391-392

4- et-Tezkira: s. 20'den naklen el-Emînî, I, 371-372, 393

5- Metâlib'üs-Sûl: s. 16'dan el-Emînî, I, 394

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..297

13.  Ebû Abdillâh el-Kencî: Şâfiî ulemasından el-Kencî, Hz. Peygamberin (s.a.a) Ali'ye hitaben buyurduğu "Şayet yerime biri-s'mi halîfe bırakacak olsaydım, seni bırakırdım..." hadisine yer verdikten sonra şöyle devam ediyor:

"Bu hadis, her ne kadar halîfe bırakılmadığını gösteriyorsa da; "Ğadîr-Humm" hadisi halîfe bırakıldığına delildir. "Ğadîr-Humm" hadisi Rasûlullâh'ın (s.a.a) ömrünün sonlarmda gündeme geldiği için, nâsih (önceki hadisin hükmünü kaldıran) durumundadır."1

14. Ebû Şekûr Muhammed el-Keşşî el-Hanefî: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'yi velî ve halîfe tayin etti; ama bununla zamanını, yani Osman'dan sonraki dönemi kasdetti!!!"2

15. Şeyh Ahmed el-Uceylî eş-Şâfiî: "Bu hadis, Ali'nin imâmete, hilâfete, sadakate, yardıma ve uyulmaya herkesten daha öncelikli olduğuna dair en kuvvetli delillerdendir."3

NOT: Buraya kadar yapılan açıklamalardan, Allah'ın Rasûlü (s.a.a)'in "Ğadîr-Humm" hadisiyle, Hz. Ali'yi yerine imam ve halîfe olarak atadığı ve önde gelen ashâbın da bunu böyle anladığı... ke-sinlik kazanmış oluyor.

Ancak ne var ki; gerçeklerden sürekli kaçmaya çalışan; ama bu arada her şeyi eline yüzüne bulaştıran Ibn Hacer el-Heytemî ile el-Halebî'nin "Hadisin onun imâmetine delil olduğunu kabul etsek bile, bu onun hemen imam olması gerektiği anlamına gelmez! Bi-lâkis zamanı gelip, biat vb. şartlar oluştuğu vakit imam olacağı an-lamına gelir ki; Osman'dan sonra zaten halîfe olmuştur!!!"4 deme-leri, sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değil.

Tabi ki onlar, yaptıkları bu mantık dışı yorumlarla Ebûbekr ile Ömer'i, o gün Imam Ali'ye biat etmeyi hiç düşünmeyen ashâbı temize çıkarmaya; kısacası durumu kurtarmaya çalışıyorlar! "Ğadîr-Humm" hadisini bütünüyle inkar edenlerin hedefleri de ay-nı; yani birilerini kurtarmaya çalışmak! Bakın Süfyân es-Sevrî ne diyor:

1- el-Kifâye: 69'dan el-Emînî, I, 395

2- et-Temhîd adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 398

3- Zehîrat'ül-Meâl adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 399

4- el-Heytemî, 44; el-Halebî, III, 309-310 = Şihâbüddîn Devlet-Âbâdî, Ebû Şekûr el-Keşşî vb. de onları izliyorlar. el-Emînî, I, 397-398

298....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"Kim Ali'nin velayete Ebûbekr ile Ömer'den daha hak sahibi olduğunu iddia ederse, hiç şüphesiz, o ikisini (Ebûbekr ile Ömer'i), muhâcirleri ve ensârı hata yapmakla suçlamış olur!!!"1

Fakat onlar da biliyorlar ki; bu zoraki yorumların kimseye fay-dası olmayacak! Huccet eninde sonunda tamam olup, hak yerini bulacak. Yarın kimin haklı, kimin haksız olduğu açığa çıkacak.

d. İmam Ali'nin Her Konuda Tercih Edilme Hakkı Vardır.

Allah (c) Hucurât sûresinin ilk ayetinde şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü'nün önüne geçirmeyin!"

Ayette neyin öne geçirilmeyeceği belirtilmiyor. Bu, ayetin genel olduğu ve bütün şeyleri kapsadığı anlamına geliyor. 0 hâlde ayetin anlamı şu oluyor: "...Allah ve Rasûlü'nün önüne hiçbir seyi geçirme-yin!"

Ahzâb sûresinin 6. ayetinde de: "Peygamber mü'minlere ken-dilerinden daha önceliklidir." buyuruyor.

Bunun anlamı; bütün mü'minlerin Allah'ın Rasûlü (s.a.a)'nü, her konuda tercih etmeleri gerektiğidir. Dolayısıyla ayet; onun ter-cihini kendi tercihlerine, onun kararını kendi kararlarına, onun rı-zasını kendi rızalarına... tercih etmeleri gerektiğini açıkça ifade ediyor.

Ibn Kesîr diyor ki: "Allah bu ayetiyle Rasûlünü mü'minlerin kendilerinden öncelikli kılmış, onu kendi istek ve tercihlerinden önde tutmalarını istemiştir."2

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) her konuda mu'minlerden öncelikli olduğu, "Ğadîr-Humm" hadisinden maksadın "imâmet" olduğunu tayin eden "birinci karine" ile ilgili hadislerde geçmişti.

Bu konuda değişik muhtevalı bir hadis daha var ki o da şu: "Ben bütün mü'minlere kendilerinden daha öncelikliyim..." Bu ha-disimizi ise başlıca şu sahâbîler rivâyet ediyor:

1. Ebû Hürayra: Hadisimizi değişik isnadlarla Ahmed (II, 318, 334-335, 464, 527), Buhârî (kefâlet, 5, istiqraz, 11, tef. Ahzâb, 1,

1- el-Heytemî, 44

2- Tefsîr'ul-Qur'ân'il-Azîm: III, 467 Benzer açıklamaları daha pekçok tefsir-de bulabilirsiniz.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..299

na-faqat, 15), Muslim (ferâiz, 14-16), Müellif (cenâiz, 67), İbn Mâce (muqaddime, 11, sadaqat, 13), et-Taberî, Ibn Ebî Hâtim vb. rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, III, 468)

2.  Câbir b. Abdillâh: Bu hadisimizi de Ahmed (III, 296), Ebû Dâvûd (büyû', 9), Muslim (Cum'a, 43), Müellif (îdeyn, 22, cenâiz, 67), Tirmizî (cenâiz, 67), İbn Mâce (muqaddime, 11, sadaqat, 13), el-Cessâs (V, 223) vb. rivâyet ediyor. (Ibn Kesîr, III, 468)

3.  Miqdam b. Ma'dîkerib el-Kindî: Hadisini Ebû Dâvûd (ferâiz, 8) sahih bir isnad ile rivâyet ediyor.

Bütün bu hadisler, her ne olursa olsun; bütün işlerde Allah'ın Ra-sûlü'nün (s.a.a) daima tercih edilmesi ve öne alınması gerekti-ğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

"Ğadîr-Humm" hadislerinde bu ve benzeri ifadelerin hemen ardından Ali'ye yer verilmesi ve "0 hâlde ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır." buyurulması, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Ali'nin de aynı konumda olduğunu gösteriyor.

Taberânî'nin Ebut-Tufeyl kanalıyla Zeyd b. Erqam'dan rivâyet ettiği hadiste "Onların önüne ğeçmeye çalışmayın; helak olursu-nuz! Onlardan ğeri de kalmayın; yine helak olursunuz!" * buyurulması da aynı hususu ispat ediyor.

Durum böyle olunca, Ali'nin de bu hakka sahip olması ve her konuda tercih edilmesi gerçeği, imâmet ve hilâfet konusunda da yegâne hak sahibi olduğunu ortaya koyuyor. Bu göreve Imam A-li'nin dışında bir başkasını getirmek yada bir başkasının daha hak sahibi olduğunu iddia etmek; hem Ali'nin hakkını elinden almaya yönelik bir teşebbüstür, hem de dolayısıyla Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) yönelik bir haksızlıktır.

sh. 236 ve 289'a bk.

300....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..301

302....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"ALI BENDEN SONRA BUTUN MU'MINLERIN VELİSİDİR" HADİSİ

86. Imrân b. Husayn anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bir birlik hazırlayıp başına Ali b. Ebî Tâlib'i geçirmişti. 0 da birliğiyle yola çıkıp bir cariye almıştı. Bunun üzerine Ali'nin bu yaptığını hoş karşılamadılar! Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ashâbından dört kişi; "Rasûlullâh (s.a.a)'a vardığımızda kendisine onun yaptığını haber vereceğiz!" diye anlaştılar.

Müslümanlar bir seferden döndüklerinde önce Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) uğrarlar; ona selam verdikten sonra evlerine gi-derlerdi.

Birlik (Medine'ye) geldiğinde, Peygamber'e (s.a.a) selâm verdi-ler. 0 dört kişiden birisi hemen ayağa kalkıp: "Yâ Ra-sûlallâh! Ne dersin; Ali şunu şunu yaptı!" dedi. Rasûlullâh (s.a.a) aldırış etmedi. Sonra ikincisi kalktı ve aynı şeyleri söyledi. Arkasından üçüncüsü kalkıp aynı sözü söyledi. Arkasından dördüncü kişi de kalkarak onların sözlerini aynen tekrarlayınca; Rasûlullâh (s.a.a) onlara doğru yöneldi. Öfke yüzüne vurmuştu! Şöyle buyurdu:

"Ne istiyorsunuz Ali'den!? Ali benden, ben de ondanım. Hem o benden sonra bütün mü'minlerin velîsidirî"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 65 nolu hadisimizinki ile aynı.

87. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Rasûlullâh (s.a.a) bizi Hâlid b. Velîd ile birlikte Yemen'e gön-deriyordu. Ali'yi (r) de bir başka ordunun başına koymuş; öylece sevkediyordu. Şöyle buyurdu:

"Eğer bir yerde buluşursanız, bütün ordunun komutanı Ali'dir! Ayrıldığmız vakit îse, her biriniz kendi ordusunun başmda bulun-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..303

sun."

Yemen ehlinden Zebîd oğullarıyla karşılaştık. Müslümanlar müşriklere galip geldiler. Onların savaşanlarıyla savaştık, çoluk-çocuklarını esir aldık. Bu arada Ali esirler arasından bir cariyeyi kendine ayırdı.

Bunun üzerine Hâlid b. Velîd durumu bir mektupla Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) bildirdi; bana da Ali'ye sataşmamı emretti. Ben de mektubu Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) verdim; o esnada Ali'ye de sataştım! Bunun üzerine mübarek yüzü değişti ve şöyle buyurdu:

"Ali'ye kin besleme, ey Bürayde! Çünkü Ali benden, ben de on-danım. Hem o benden sonra velînizdir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Eclah el-Kindî kanalıyla Ahmed (V, 356), Bezzâr vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 93)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Eclah* dahil bütün râvîleri gayet siqa. Dolayısıyla hadisimizin isnadı gayet sahih.

Hadisimizi değişik bir isnad ve biraz farkli bir metinle; ama yi-ne Bürayde'den Ahmed (V, 351, 359), Buhârî (meğâzî, 63) ve Mü-ellif (94 nolu hadis) de rivâyet ediyor. Bu hadisin sonunda Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Bürayde'ye şunları söylüyor:

"Ey Bürayde! Ali'ye kin besleme; çünkü onun humüste** bun-dan daha fazla hakkı varî"

A Ç I K L A M A L A R

Hadisler, Yemen'de Imam Ali (a.s) ile onun yaptıklarını yanlış yorumlayan yada hazmedemeyen bir grup sahâbî arasmda geçen bir olayı konu ediniyor. Olay Tâif seferi dönüşü, hicretin 10. yilimn başlarında vuku buluyor...

Sefer sonunda Imam Ali'nin, elde edilen esirlerin arasmdan bir cariyeyi seçip kendine ayırması, Bürayde, Hâlid b. Velîd vb. birkaç kişinin zoruna gidiyor. Ve Ali hakkında ileri-geri konuşmaya, ol-madık eleştirilerde bulunmaya başlıyorlar. Medine'ye döndükle-rinde hemen Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) vanp Hz. Ali'nin durumunu

* 7 nolu hadisimizin durumuna bk.

** "Humüs" 1/5 anlamina gelen bir kelime. Fakat daha çok, savaşta alı-nan ganimetin 1/5'ine verilen isim.

304....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

şikayet ediyorlar. 0 da kendilerine gereken cevabı veriyor!

Yukardaki hadisler, Imrân b. Husayn ile Bürayde'nin yanısıra şu sahâbîler tarafından da rivâyet ediliyor:

1. Amr b. Şâs: 88-89 nolu hadislerin açıkl. (1. hadis)

2. Vehb b. Hamze: Az ilerde d şıkkında gelecek 4. hadis.

3.  Berâ b. Âzib: Buhârî (meğâzî, 63), Ibn Ebî Şeybe (9131. htm) ve et-Taberî (II, 197) rivayet ediyor.

Burada şu hususun bilinmesinde fayda var: Bürayde ve Hâlid gibi birkaç kişinin Ali'ye olan düşmanlıkları; şayet eskiye uzanıyor-sa, o zaman Ali'nin o genç kızı kendine ayirmasmi bahane ediyorlar, demektir. Böyle bir durum yoksa, o takdirde hadiseyi "gani-metten mal kaçırmak" olarak değerlendirmiş olabilirler. Bu konu üzerinde ilerde kısaca tekrar duracağız.

Hadislerimizden çıkan belli başlı hükümler:

a.  İmam Ali Bir Başkasının Emirve Komutasına Hiçbir Zaman Girmemiştir.

Özellikle 87 nolu hadisimizdeki "Eğer bir yerde buluşursanız; bütün ordunun komutanı Ali'dir!" talimatından çıkardığımız bu hu-sus üzerinde daha önce bilgi verdik.* 0 yüzden tekrara gerek yok!

b.  İmam Ali'den Şikâyetçi Olmak Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Gazabını Muciptir.

Bu konuda yukardakilerin yanisira Ebû Saîd el-Hudrîden gelen bir hadis daha var. Buna gore Allah'ın Rasûlü (s.a.a) buyuruyor ki:

"Ey insanlar! Ali'den şikayetçi olmayin! Allah'a yemin olsun ki, o Allah'm zati ve onun yolu konusunda çok tavizsizdir!"

Hadisimizi Ahmed (III, 87) ile Hâkim (III, 134) rivâyet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

Hadislerimizde, İmam Ali'nin yaptiklarimn şikayet konusu ol-ması üzerine, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) önce aldırış etmediği;

71-75 nolu Hac Emirliği ile ilgili hadislerin c şıklı açıklamasına bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..305

ama şikayet konusunda israr edilmesi üzerine gazaba geldiği ve mübarek yüzünün hemen değiştiği... ifade ediliyor.

Bütün bunlar, her ne olursa olsun, Ali'den şikayetçi olmanın Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) üzdüğünü, onun gazabını mucip olduğu-nu; dolayısıyla "haramlığım" ifade ediyor. Çünkü onu üzmenin ha-ram olduğu pekçok ayetle* sabit. Söz-konusu ayetlerde, bunun la-nete sebep olduğu, hatta imamn bile tehlikeye düşeceği belirtili-yor.

Şu hâlde Hâlid b. Velîd, Bürayde el-Eslemî ve adları belirsiz di-ğer üç kişi; yaptıklarıyla Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) üzmüş, onun ga-zabını almış ve dolayısıyla "haram" işlemiş oluyorlar! Onların bu suçlarından tevbe etmiş olmalarını dileriz.

c. Ehl-i Beyt'in Ganimette Özel Hissesi Vardır.

Hadislerde Hâlid b. Velîd, Bürayde ve diğer üç kişinin; Imam Ali'ye kin ve düşmanlık besledikleri açıkça dile getiriliyor. Burada iki ihtimal var: Ya onların Ali'ye zaten önceden gıcıkları var ve "ca-riye" mes'elesini bahane ediyorlar, ya da onun ganimetten mal kaçırdığını düşünüyorlar ve o yüzden eleştiriyorlar.

Şayet onların bu tutumu, önceden sahip olduklari düşmanlığın bir tezahürü değil de; sırf ganimetten taksim edilmeden önce bir pay aldığı için ise bunda kızıp darılacak bir durum yok.

Çünkü bir defa, Hz. Imam Ehl-i Beyt'tendir ve Ehl-i Beyt Allah Teâlâ'nın ilâhî irâdesiyle masumdurlar; yanlış yapmazlar. Onlar "ganimetten mal kaçırmak" gibi son derece çirkin ve çok büyük haram olan bir fiilde bulunamazlar. Bu onların tabiatlarına terstir.

İkincisi, Allah (c) ganimetler konusunda şöyle buyuruyor:

"Biliniz ki; ganimet olarak ele geçirdiklerinizin humüsü (yani 1/5'i) hiç kuşkusuz Allah'a, Rasûlü'ne, çok yakın birisine, yetimle-re, miskinlere (yoksullara) ve yolda kalanlara aittir."1

Ayet, ganimetin 4/5'i savaşçı mücâhidler arasında taksim e-dildikten sonra, geri kalan 1/5'lik payın şu 6 (altı) sınıfın hakkı ol-duğu konusunda yeterince açık: 1. Allah (c), 2. Allah'ın Rasûlü

* bk. Tevbe: 61, Ahzâb: 53, 57, 69, Hucurât: 2 1- Enfâl: 41

306....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(s.a.a), 3. Çok yakın birisi, 4. Yetimler, 5. Miskinler ve 6. Yolda ka-lanlar.

Bunlardan "çok yakın birisi", ayette tekil olarak geçiyor ve bun dan maksat her hâlde, hiç kuşkusuz Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) çok yakın olan birisidir. 0 da hiç şüphe yok, İmam Ali'dir. Demek ki bu 1/5'lik "humüs" adlı hissenin 1/6'sı, yani toplam ganimetin 1/30'u öz be öz Ali'nin hakkı ve bu hak ona Allah tarafından ve-rilmiş. 0 hâlde Imam Ali, sanılanın aksine, o seferde ganimetten mal kaçırmamış; kendi öz payından / hakkından başka bir şey almamış!

Ayetteki "çok yakın birisi"nin Imam Ali olduğu Ehl-i Beyt mek-tebinin ortak yaklaşımıdır ve terkibin ayette tekil olarak geçmesi bunun en büyük şahididir.1 Fakat Ehlisünnet kardeşlerimizin bu terkibi, ayetin açık metnine aykırı olmakla birlikte, "çoğul" olarak algılayıp; maksadın "Hâşim oğullan" olduğunu2 söylemeleri de; temelde bizim düşüncemize ters düşmez. Çünkü, söz konusu 1/30'luk hisse Hâşim oğullarına ait ise, Ali de Hâşim oğulların-dandır ve hatta onların en ileri gelenlerindendir.

Kısacası Imam Ali, o cariyeyi ganimetin "humüs"ü içindeki hissesinden almıştır. Onun içindir ki, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Bürayde ve diğerlerinin şikayetine kızıyor ve: "... Çünkü onun humüste bundan daha fazla hakkı var!" buyuruyorlar. Bu durumda Ali'nin (a.s) aleyhindeki dedikodular ve şikayetler tamamen yersiz ve haksız!

1- Ayrıntılı bilgi için bknz. Ebû Ca'fer et-Tûsî, et-Tehzîb: IV, 127-129; Mu-hammed el-Mekkî (eş-Şehîd'ül-Evvel), el-Lüm'a: I, 137; el-Hıllî, Şerâi'ul-İslâm: I, 164-165; et-Tabâtabâî, el-Mîzân: IX, 103-106; İmam Humeynî, Tahrîr'ul-Vesîle: I, 365

2- Bu Mâlikîlerin görüşüdür. İbn Abdilberr, el-Kâfî: 216; el-Qurtubî, VIII, 12 Hanefîler, Şâfiîler ve Hanbelîlerin de içinde yer aldığı çoğunluk, buna "Mut-

ta-lib oğullarını" da katıyor. es-Serahsî, el-Mebsût: X, 9; İbn Âbidîn, Redd'ül-Muhtâr: IV, 149; F. er-Râzî, XV, 165, 166; el-Heytemî, Feth'ul-Cevâd: II, 49; İbn Qudame, el-Muğnî: VII, 304, el-Muqni': 90; el-Hıcâvî, el-İqnâ': II, 26

Ancak Hanefîlerden Ebû Ca'fer et-Tahâvî Hâşim oğulları Me Muttalib oğulla-rı halkasını daha da genişleterek, maksadın bütün Kureyş kabilesi olduğunu söylüyor. (Meânî'l-Âsâr: 533. htm) Ebûbekr er-Râzî el-Cessâs ise, Mâlikîlerin gö-rüşünü benimsiyor ve üstadlarının da bu görüşte olduklarını ifade ediyor. (IV, 246-249)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..307

d. Hz. Peygamberden (s.a.a) Sonra Velâyet ve İmâmet Hakkı İmam Ali'ye Aittir.

İmâmet ve velayet hakkimn, Allah'm Peygamberi'nden (s.a.a) sonra Hz. Ali'ye ait olduğu, hadislerimizin son kisimlannda geçen ifadelerden açıkça belli oluyor.

"Ali benden sonra bütün mü'minlerin velîsidir!" hadisi şu sahâ-bîler tarafından rivâyet ediliyor:

1. Imrân b. Husayn: 65 ve 86 nolu hadislerimiz.

2. Bürayde el-Eslemî: 87 nolu hadisimiz.

3. Abdullah b. Abbâs: 23 nolu hadisimiz.

4. Vehb b. Hamze: Vehb de Yemen'de geçen aynı olayı anlatı-yor. Hadisini Taberânî, Ibn Mende vb. "Yûsuf b. Suheyb el-Kindî -Rukeyn b. Rabf el-Fezârî - Vehb" kanalıyla rivâyet ediyor. (İbn'ül-Esîr, IV, 319; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 641; el-Münâvî, IV, 357)

Hadisimizin her iki râvîsi de siqa ve saduq.1 Diğer râvîleri de siqa olduğuna2 göre, isnadı sahih bir hadis.

5.  Ebû Saîd I-Hudrî: Ebû Nuaym, Ebû Saîd es-Sicistânî, Hâkim el-Haskânî, Hatîb el-Harzemî (s. 135) ve Ebul-Feth en-Natanzî "Yahyâ el-Hımmânî - Qays b. Rabî' - Ebû Hârûn el-Abedf' kanalıy-la rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 43, 231-234)

Bu rivâyete göre; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'nin velayetini orada bulunan bütün ashâba duyurup, arkasından Mâide sûresinin 3. ayeti nâzil olunca şöyle buyuruyor:

"Artık din kemale erdiği, nimet tamamlandığı, Rabbım benim elçiliğime ve Ali b. EbîTâlib'in benden sonra velayetine razı olduğu için; Allâhü Ekber!"

Râvîleri hakkında daha önce söz ettik.* Buna gore hadisimizin isnadı hasen sayılabilir.

6.  Câbir b. Abdillâh: Ebul-Feth en-Natanzî, Ebû Said el-Hudrî hadisinin lafızlarıyla rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 234)

1-Yûsuf el-Kindî= İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 255, et-Taqrîb: II, 390

Rukeyn = İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 248 Rukeyn ayrıca Müslim'in râvîlerinden.

2- el-Münâvî, IV, 357

* Ebû Hârûn için 264, Qays ve Yahyâ için de 148 nolu sayfaya bk.

308....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

7.  İmam Ali (a.s): Şeyhulislâm el-Hamvînî'nin uzunca bir me-tinle rivâyet ettiği bu hadiste (bk. el-Emînî, I, 163-166), Ebû Saîd hadisinin lafizlarma yer veriliyor ve arkasmdan şöyle buyuruluyor:

"Ali benim kardeşim, vezîrim, vârisim, vasîm, ümmetimin halî-fesi ve benden sonra bütün mü'minlerin velîsidir!"1

8.  Ziyâd b. Mutarrif: Hadisini ve sıhhat durumunu daha önce gördük.** Bu rivâyete göre Allah'ın Peygamberi (s.a.a) şöyle buyu-ruyor:

"Kim benim gibi yasamak, benim gibi ölmek ve sonunda Rab-bımın bana va'dettiği cennete, benim gibi girmek istiyorsa; Ali'yi ve ondan sonra da onun ziirriyetini velî edinsin! Çünkü onlar sizi hidayet kapısından dışarı çıkarmaz, dalâlet kapısına sokmaz!"

9.  Zeyd b. Erqam: Hakim (III, 128), Taberânî vb. (el-Hindî, Kenz'ül-Ummâl: VI, 155; İbn Arrâq, et-Tenzîh: 361; Şerafuddîn, 56; el-Emînî, I, 376) içinde Qâsım b. Ebî Şeybe ile Yahyâ b. Ya'lâ el-Eslemî'nin de bulunduğu bir isnadla rivâyet ediyorlar.

Qâsım hakkında gerekeni daha önce söyledik.*** Yahyâ el-Eslemî ise genelde zayıf sayılan bir râvî. Ancak dikkat edilirse, ri-vâyet ettiği hadislerden rahatsız olunduğu için zayıf sayılmış! Hakim onu siqa olarak değerlendirdiğine göre, onun adalet ve sada-katinde sorun yok.2

Hâkim hadisimiz için "isnadı sahih" diyor. Fakat biz hasen ol-masını yeterli görüyoruz.

10. Abdullah b. Abbâs: Ahmed, Taberânî, Ebû Nuaym, er-Râfi'î vb. Ziyâd b. Mutarrif hadisine benzer lafızlarla rivâyet ediyor. (el-Hindî, VI, 217; İbn Ebil-Hadîd, IX, 168,170; Şerafuddîn, 55; el-Emî-nî, I, 376-377)

Bu hadiste daha açık bir ifadeyle "... Benden sonra Ali'yi velî edinsin, benden sonra Ehl-i Beyt'e tâbi olsun..." buyuruluyor.

11. Huzeyfe b. Yemân: Ebû Nuaym yine Ziyâd hadisine benzer

1-  Benzer bir hadisi Hatîb el-Bağdâdî de rivâyet ediyor. İbn'ül-Cevzî, el-llel: I, 246

** sh. 268'deki yıldızlı dipnota bk. ***sh. 77'yebk.

2- ez-Zehebî, IV, 415; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 187, et-Taqrîb: II, 369

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..309

lafızlarla rivâyet ediyor. (İbn Arraq, I, 361; el-Emînî, I, 376-377)

Hadisin senedinde Muhammed b. Zekeriyyâ el-Ğıllâbî var. Ço-ğunluk rivâyet ettiği hadislerden rahatsız olduklarından zayıf sayı-yor. Ancak Ibn Hıbbân onun hakkmda "siqadir" diyor.1 Şu hâlde hadisimizin isnadı için "hasendir" demek mümkün.

Bütün bu hadisler ümmetin imâmet ve velayetinin, Hz. Pey-gamberden (s.a.a) hemen sonra Mü'minlerin Emîri Ali'ye ait bir hak olduğunu açıkça ispat ediyor. Bu hakkın Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra, ileriye yönelik bir hak olduğunu; dolayısıyla hemen halîfe olması gerekmediğini... iddia edenler de yok değil.* Fakat bu iddiayı ileri sürebilmek için ya tamamen kör ya da Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) ve onun hadislerini ilk üç halîfeye feda edecek kadar büyük önyargı sahibi olmak lâzım!

Yeri gelmişken Ibn Teymiyye ile onun halis öğrencisi Ibn Ke-sîr'in hadisimiz hakkmda ileri sürdüğü mütâlaaya dikkatinizi çek-mek istiyorum: Onlar özellikle "benden sonra" kaydına takılıyor ve bunun "uydurma ve münker (gerçek dışı)" olduğunu söylüyorlar. Bunun vebalini de Eclah el-Kindî ile Ca'fer b. Süleymân ed-Duba'î adlı râvîlere yüklüyorlar. Onların "Şiî" olduğunu; bu katkıyı onların yaptığını iddia ediyorlar!2

Oysa gerek Eclah ve gerekse Ca'fer'in "Şir olmakla birlikte, gayet siqa ve saduq râvîler olduğunu gördünüz. Üstelik siqa sayan-lar en seçkin Ehlisünnet hadis alimleri. Bu güzide iki râvîyi "hadis uydurmak"la suçlamak çok büyük bir vebaldir ve Ibn Teymiyye ile onun halis öğrencilerinin bu vebali hesaplaşma gününde hiç kuş-kusuz karşılıksız kalmayacaktır.

Kaldı ki bu söz konusu kayit, yukarda da gördüğümüz gibi, da-ha pekçok sahâbîden de rivâyet diliyor.

Ayrıca, Ali'nin imâmet ve velayeti, sadece bu "ilâve" olduğu iddia edilen kayda da dayanmiyor. Daha once de gördük ki; sirf "Ğadîr-Humm" hadisi bile bu konuda yeterli. Bunun yamnda, Ahzâb sûresinin ilgili ayeti ile birlikte, "menzile" hadisleri ve

l-ez-Zehebî, 111,550

* sh. 297'ye bk. Onlar bu iddiayla, tabîî ki ilk üç halîfenin hilâfetini garanti altına almaya çalışıyorlar!

2- İbn Teymiyye, III, 9,104; İbn Kesîr, el-Bidâye: VII, 376; Nâşir, 78, 93

310....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"seqaleyn" hadisleri de var!

Dolayısıyla Teymiyye ve Kesîr oğulları hadislerimizde geçen "benden sonra" kaydını inkar etmekle, buna "uydurma!" demekle kurtulacaklarını sanmasınlar!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..311

312....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"ALİ'YE SÖVEN BANA SÖVMÜŞ OLUR" HADİSİ

88. Ümmü Seleme annemizden:

Ebû Abdillâh el-Cedelî diyor ki: "Ümmü Seleme'nin yanına gitmiştim. Şöyle dedi: "İçinizde Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) mi sövü-lüyor!" Ben "Sübhânallâh!" - yahut, "maâzallâh!" - deyince şöyle devam etti:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: "Kim Ali'ye söverse, bana sövmüş olur!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Abdillâh el-Cedelî kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9131. htm), Ahmed (VI, 323, ayrıca "el-Menâqıb"de), Taberâni, Hâkim (III, 121), el-Harzemî (s. 149) vb. rivâyet ediyor. (Şerafuddîn, en-Nass: 500; Nâşir, 94)*

Hâkim'in aynı yerde biraz değişik bir isnadla; Bükeyr b. Osmân (doğrusu Bükeyr b. Âmir) el-Becelî kanalıyla rivâyet ettiği hadis ise şöyle: "Kim Ali'ye söverse bana sövmüş olur! Kim de bana soverse Allah'a sövmüş sayılır!"

Hadisin Durumu: Hadisimizin Ebû Abdillâh el-Cedelî hariç turn râvîleri siqa ve saduq. Ebû Abdillâh ise sadece Ibn Hazm'ın hoş-lanmadığı bir râvî. Zaten Ibn Hazm'm hoşlanmasına ihtiyacımız da yok! Çünkü Ahmed b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn, Ahmed el-lclî, Ibn Hıbbân, Hâkim, ez-Zehebî, İbn Hacer, el-Heysemî, İbn Qayyim el-Cevziyye ve daha pekçokları ona "siqa ve saduq bir râvî" dedikten sonra, Ibn Hazm'm hoşlanmamasının ilmî bir değeri yok.1 Kısaca-sı, râvîmiz gayet siqa bir râvî.

* Aynı hadisi İbn Meğâzilî, el-Kencî ve el-Harzemî (s. 137) hasen bir isnad ile Abdullah b. Abbâs'tan da rivâyet ediyor. bk. Şerafuddîn, en-Nass: 501

1- ez-Zehebî, IV, 544; ez-Zeyleî, Nasb'ur-Râye: I, 176-177; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 375, et-Taqrîb: II, 436, el-İsâbe: III, 99; İbn'ül-Qayyim, Şerhu Sünen-i Ebî Dâvûd: I, 264- 265; el-Münâvî, VI, 147; Şerafuddîn, 138; Nâşir, 93

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..313

Dolayısıyla isnadı sahih bir hadis. Bu yüzden Hâkim "isnadı sahih bir hadis" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onayliyor. el-Heysemîile es-Süyûtîde hadisimize "sahih" diyenlerden.1

Hâkim'in Bükeyr kanalıyla rivâyet ettiği diğer hadisin isnadı ise hasen. Çünkü Bükeyr b. Âmir el-Becelî siqa ve saduq bir râvî; ancak hâfızası biraz zayıf.2 Böyle râvîlerin hadislerin isnadmm ise, gerçeklere ters düşmedikçe hasen sayıldığını biliyoruz.

89. Sa'd b. EbTVaqqas'tan:

Ebûbekr b. Hâlid b. Urfuta diyor ki: "Sa'd b. Ebî Vaqqas'i Medi-ne'de görmüştüm. Dedi ki: "Bana Ali'ye sövüp durduğunuz anlatıl-dı!" Ben "Evet, yaptık!" deyince şöyle devam etti:

"Galiba sen, benim Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) şu duydukla-rımdan sonra ona sövdün!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ca'fer b. Avn kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9131. htm), Ibn Ebî Âsım, Buhârî (el-Künâ adlı eserinde), Ebû Ya'lâ ve Hâfız el-Mezzî rivâyet ediyor. (Nâşir, 95-96)

Hadisin Durumu: Nâşir, Sa'd'dan rivâyet eden Ebûbekr b. Hâ-lid b. Urfuta dolayısıyla hadisimizi zayıf sayıyor. Oysa Ebûbekr makbul bir râvî.3 Diğer râvîler de siqa olduklarına göre, hadisimizi n isnadı en azından hasen demektir.

Ne var ki, Sa'd b. Ebî Vaqqas'm Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) duy-duklarının neler olduğundan bahsedilmiyor. Fakat onların 9, 10 veya 123 nolu hadislerimizin olma ihtimali oldukça yüksek.

A Ç I K L A M A L A R

Hadisimiz, Imam Ali'nin faziletlerini konu edinen en ilginç ha-dislerden birisi. Aynı mealde benzer hadisleri, Allah'm Peygamberi (s.a.a)'den değişik lafizlarla şu sahâbîler de rivâyet ediyor:

1. Amr b. Şâs el-Eslemî: Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuru-yor: "Kim Ali'yi incitirse, beni incitmiş olur!"

Hadisimizi İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed (III, 483), Hâkim

1- el-Münâvî, VI, 147; İbn Hamze, el-Beyân: III, 153

2- İbn Sa'd, VI, 361; ez-Zehebî, I, 350; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,115

3- İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 404

314....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(III, 122), el-Kencî, Ibn Meğâzilî, Sibt b. el-Cevzî, Ibnül-Esîı (III, 382) vb. rivâyet ediyor. (Ibn Abdilberr, II, 529-530; Ibn Hacer, el-İsâbe: II, 542-543; el-Münâvî, VI, 18; İbn Hamze, III, 135)

Hâkim hadisimiz hakkında "isnadı sahih bir hadis" diyor, Şam-lı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ayrıca el-Heysemî ile es-Süyûtî de hadisimizi sahih kabul edenlerden.

2.  Ebû Zerr el-Gıfârî: Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: "EyA-IV. Kim benden ayn kalirsa, Allah'tan ayn kalmış olur; Kim de sen-den ayn kalirsa, benden ayn kalmış olur!"

Hadisimizi Hâkim (III, 123-124,146), Bezzâr, Ibn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor. (el-Münâvî, IV, 357; Şerafuddîn, en-Nass: 479)

Hâkim hadisimiz için "isnadı sahih bir hadis" diyor. Şamlı ez-Zehebî ise karşı çıkarak "münker (gerçek dışı) bir hadis!" diyorsa da hiçbir sebep gosteremiyor. Ancak el-Mizan adh eserine bakihr-sa, hadisimizin râvîlerinden Dâvûd b. EbîAvf'a taktığı anlaşılıyor.

Oysa Dâvûd, Ahmed, Ibn Maîn, Süfyân es-Sevrî, Müellifimiz, Ebû Hâtim, Ibn Hıbbân, Hâkim, Ibn Hacer gibi en önde gelen hadis tenkidçilerinden "siqa ve saduq" raporu almış güvenilir bir râvî.

Dâvûd'dan hoşlanmayanlar elbette yok değil! Fakat onların niye hoşlanmadıklarını Ibn Adiy şu garip sözleriyle ortaya koyuyor: "Rivâyetlerinin çoğu Ehl-i Beyt'in faziletleri hakkındaü!"1

Kısacası Dâvûd siqa ve güvenilir bir râvîdir ve hadisimizin is-nadı da sahihtir. Zaten el-Heysemî de hadisimizin bütün râvîlerinin siqa olduğunu söyleyerek2, sahih olduğuna işaret ediyor.*

3.  Ebû Zerr el-Ğıfârî: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş; bana karşı çıkan Allah'a kar-şı çıkmış olur! Ali'ye itaat eden bana itaat etmiş, ona karşı çıkan bana karşı çıkmış olurî"

Hadisimizi Hâkim (III, 121,128) rivâyet ediyor ve "isnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

1- ez-Zehebî, II, 18; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 230; Şerafuddîn, 93; Nâşir, 108

2- el-Münâvî, IV, 357

* Bu hadis benzer lafızlarla Abdullah b. Ömer (= el-Harzemî, 105), Ebû Hürayra (bk. ez-Zehebî, II, 49) ve Bürayde'den de (Taberânî rivâyet ediyor. bk. el-Heytemî, 173; Şerafuddîn, el-Murâcaât: 174, en-Nass: 480) rivâyet ediliyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..315

4.  Abdullah b. Abbâs: Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Ey Ali! Sen hem dünyada seyyidsin, hem de ahirette! Seni seven beni sevmiş, beni seven de Allah'ı sevmiş olur. Senin düşmanm benim düşmanım, benim düşmanım ise Allah'm düşmanıdırî Ben-den sonra sana kin besleyenlere yaziklar olsun!"

Hadisimizi Hâkim (III, 127-128), Hatîb el-Bağdâdî, Taberânî, Ha-tîb el-Harzemî (s. 327), İbn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, el-llel (dipnot): I, 222; Şerafuddîn, en-Nass: 478) Hâkim "İs-nadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor.

Ancak İbn'ül-Cevzî ile ez-Zehebî bu hadisten huylanmışa benzi-yorlar. İbn'ül-Cevzî râvîlerinden Ebul-Ezher Ahmed b. Ezher'i Yahyâ b. Maîn'in "yalancı saydığım" bahane ederek "sahih değil; ancak hadisin mesajı doğru!" derken, bizim Şamlı ez-Zehebî "Bu; râvî-lerinin tamamı siqa olmakla birlikte, münker bir hadis! Hatta uydurma olma ihtimali uzak değilü!" diyor.1

Oysa ez-Zehebî'nin de itiraf ettiği gibi, râvîlerinin tamamı ga-yet siqa. Üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden! Ebul-Ezher'e gelince:

Müellifimiz, Ebû Hâtim, İbn Hıbbân, İbn Adiy, Dâraqutnî, Hakim, ez-Zehebî, İbn Hacer vb. hadis alimleri onu siqa ve saduq sa-yıyor. Buna karşılık "zayıf" diyen tek bir kişi yok!

Yahyâ b. Maîn'in Ebul-Ezher'i bir zamanlar "yalancı" saydığı doğru. Ancak o da daha sonra Ebul-Ezher'le karşılaşmış; onun saduq birisi olduğunu anlamış ve kendisinden özür dilemiştir.

Kısacası Hâkim'in de dediği gibi, Ebul-Ezher'in gayet siqa ve sa-dûq bir râvî olduğunda ittifak var.2

0 zaman böyle bir hadise "sahih değil, münker bir rivâyet!" diye-bilmek için basireti bağlanmak yada Şam / Emevî zihniyetli olmak gerek!

5.  Selmân el-Fârisî: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "A-li'yi seven beni sevmiş, ondan nefret eden benden nefret etmîş o-

1- İbn'ül-Cevzî, el-llel: I, 222; ez-Zehebî, I, 82, II, 613, et-Telhîs: III, 128 Her-hâlde onlar hadisimizden yeterince rahatsiz olduklari için bu hükme varmış bu-lunu-yorlar.

2- Hâkim, III, 128; Hatîb el-Bağdâdî, IV, 41-42; ez-Zehebî, I, 82; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 78-79, et-Taqrîb: I, 31; İbn'ül-Cevzî, el-llel (dipnot): I, 222

316....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

lur!"

Hadisimizi Hâkim (III, 130), Ibn Meğâzilî, Sibt b. el-Cevzî, el-Harzemî (s. 70) vb. rivâyet ediyor. (bk. Şerafuddîn, en-Nass: 475-476) Hâkim isnadı için Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih diyor; Şamlı ez-Zehebîde aynen onaylıyor. (el-Münâvî, VI, 32-33)

6.   Ümmü Seleme annemiz: Selmân hadisinin lafızlarıyla, hasen bir isnadla Ahmed rivâyet ediyor. (el-Münâvî, VI, 33)

7.  İmam AN (a.s): Allah'ın Rasûlü (s.a.a) kendisine hitaben şöyle buyuruyor: "Ümmetim benden sonra sana haksızlık edecek! Sense benim dinîm üzere yaşayıp, benim sünnetim üzere öldürüleceksin! Seni seven beni sevmiş, senden nefret eden benden nefret etmiş o-lurL"

Hadisimizi Hâkim (III, 142) rivâyet ediyor ve isnadimn sahih olduğunu söylüyor. Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

8. Ammâr b. Yâsir: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Ey Alîî Seni seven ve senin hakkmda doğru soyieyenlere ne mutlu! Sana kin besleyen ve hakkmda yalan soyieyenlere ise yaziklar ol-sun!"

Hadisimizi Hâkim (III, 135), İbn Asâkir, el-Harzemî (s. 70) vb. rivâyet ediyor. (Şerafuddîn, en-Nass: 476; ez-Zehebî, III, 118) Hakim "isnadi sahih" diyor; ez-Zehebî ise itiraz ediyor. Oysa ez-Zehebî'nin kafaya taktığı râvîlerin Ehl-i Beyt dostu olmaktan baş-ka suçları yok!

9. Sa'd b. EbTVaqqas: Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Kim Ali'yi incitirse, beni incitmiş olur!"

Hadisimizi Ebûbekr el-Qutay'î, Bezzâr, el-Harzemî (s. 149) vb. "Mervân b. Muâviye - Qanan b. Abdillâh - Mus'ab b. Sa'd - baba-si Sa'd" yoluyla rivâyet ediyor. (Nâşir, 95)

Mervân ile Mus'ab Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Qanan ise sadece Müellifin "sağlam değil!" demesine karşın Yahyâ b. Maîn, Ibn Hıbbân ve Ibn Hacer siqa ve makbul bir râvî olduğunu söylüyor.1

Şu hâlde hadisimiz isnad bakımından en azından hasen.

1- ez-Zehebî, III, 392; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 134

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..317

10.  Hz. Âişe'nin azadlısı Râfi': Peygamber (s.a.a) buyuruyor: "Kim Ali'ye düşmanlık ederse, Allah da ona düşmanlık eder!"

Ibn Mende, Ebû Idrîs el-Mürhibî kanalıyla rivâyet ediyor. (Ibn'ül-Esîr, II, 164; Ibn Hacer, el-lsâbe: I, 501; el-Münâvî, IV, 298)

es-Süyûtî hadisimiz için "zayıf" anlamında simge kullanıyorsa da, doğrusu Ebû İdrîs el-Mürhibî siqa ve saduq bir râvî.1 Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih.

11. Misver b. Mahrame: 130-134 nolu hadislerimiz.

12. Abdullah b. Zübeyr: Misver hadisinin açıkl. bakınız.

13. Selmân el-Fârisî: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Hasan ve Hüseyin benim oğullarımdır; dolayısıyla onları seven beni sevmiş olur. Kim de beni severse, Allah da onu sever. Allah sevdiği kişileri cennetine kor. Onlardan nefret eden ise benden nefret etmîş sayılır. Kim de benden nefret ederse, Allah da ondan nefret eder. Allah nefret ettiği kişileri ateşe sokarl"

Hadisimizi Hâkim (III, 166) rivâyet ediyor ve "Buhârî Me Miis-lim'in şartlarına göre sahih" diyor. ez-Zehebî ise "miinker!" diyerek karşı çıkıyorsa da bu çıkışı tamamen yersiz; çünkü bütün râvîleri gayet siqa ve üstelik Buhârî ile Müslim'in râvîlerinden.

14. Ebû Hürayra: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Kim Hasan ile Hiiseyin'i severse beni sevmiş, kim de onlardan nefret ederse benden nefret etmiş olur!"

Hadisimizi Ahmed (II, 288, 440, 531), Ibn Mâce (muqaddime, 11) ve Hâkim (III, 166,171) rivâyet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. (el-Münâvî, VI, 32)

15.  Ebû Hürayra: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'e hitaben şöyle buyuruyor:

"Sizinle harb edenlerle ben de harb halindeyim! Sizinle barışık olanlarla ben de barışığım!"

Hadisimizi Telîd b. Süleymân kanalıyla Ahmed (II, 442), Tabe-rânî, Hâkim (III, 149), Hatîb el-Bağdâdî, el-Kencî vb. rivâyet ediyor.

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 281, et-Taqrîb: II, 399

318....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(Şerafuddîn, en-Nass: 89-90, 452; el-Emînî, I, 336)

İbn'ül-Cevzî, Telîd dolayısıyla hadisimizi zayıf sayıyor.1 Râvî-mizden birilerinin hoşlanmadığı malum. Onlar, sıkı bir Ali ve Ehl-i Beyt dostu olduğu için hoşlanmıyorlar! Oysa Telîd'in adalet ve sa-dakatinde kimsenin kuşkusu yok! 0nun için Ahmed b. Hanbel, Ahmed el-lclî vb. onu siqa sayıyor.2

Şu hâlde hadisimizin isnadı en azından hasen. Hâkim de aynı görüşte olduğunu belirtiyor, Şamlı ez-Zehebîde karşı çıkmıyor.

16. Zeyd b. Erqam: Aynen Ebû Hürayra hadisinin lafızlarıyla "... Esbât b. Nasr - Ismâîl es-Süddî - Ümmü Seleme annemizin azadlısı Subayh - Zeyd" kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9141. htm), Tirmizî (menâ-qıb, 60), İbn Mâce (muqaddime, 11), Taberânî, İbn Hıbbân, Hatîb el-Bağdâdî, el-Kencî, el-Harzemî (s. 149-150) rivâ-yet ediyor. (İbn'ül-Esîr, V, 367; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 175; el-Emînî, I, 336)*

Seneddeki râvîlerden Esbât ile es-Süddî'den** daha önce söz ettik. Subayh ise Ibn Hıbbân Me Ibn Hacer'in siqa ve makbul say-dığı bir râvî.3 Bu durumda hadisimiz, isnadı hasen bir hadis oluyor.

17. Abdullah b. Abbâs: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Bir kimse namaz kılsa, oruç tutsa; sonra da Muhammed'in Ehl-i Beytinden nefret eder bir şekilde Allah'ın huzuruna çıkarsa, ateşe girer!"

Hadisi Hâkim (III, 148-149) rivâyet ediyor ve "Müslim'in şart-larına göre sahih bir hadis" olduğunu söylüyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

18.  Ebû Saîd el-Hudrî: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Allah'a yemin olsun! Bir kimse bizden yani Ehl-i Beyt'ten nefret ederse; Allah onu ateşe sokar!"

Hadisimizi Hâkim (III, 150) ile Ibn Meğâzilî (Şerafuddîn, en-

l-el-llel: 1,268

2- ez-Zehebî, I, 358; ibn Hacer, et-Taqrîb: 1,119

* Ebû Hürayra ile Zeyd b. Erqam hadisleri, Sa'd b. Ebî Vaqqas ile Hz. Ebû-bekr'den de rivâyet ediliyor. (bk. el-Harzemî, 297)

** Esbât için 62. hadisimizin, es-Süddî için ise 12. hadisimizin durumuna bk.

3- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 348

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..319

Nass: 477) rivâyet ediyor. Hâkim, Müslim'in şartlarına göre sahih olduğunu söylüyor; Şamlı ez-Zehebî de hiç karşı çıkmıyor. Ibn Hacer el-Heytemî de (s. 174, 239-240) "sahih" diyor.

Hâkim (IV, 352) aynı hadisi değişik bir isnadla Atıyye el-Avfî vasıtasıyla da rivâyet ediyor. ez-Zehebî "çürük bir haber!" diyor! Oysa hadisimizin Dâvûd b. Abdilhamîd dışında bütün râvîleri siqa. Dâvûd ise sadece rivâyet ettiği hadislerden dolayi birilerinin gıcık-landığı, aslında Ehl-i Beyt'e sevgisi ve yakınlığından başka suçu olmayan bir râvî.1 Dolayısıyla bu hadisimizde de so run yok.

19. Abdullah b. Abbâs: Rivâyete göre Şam ehlinden birisi gele-rek Ibn Abbâs'ın yanı-başında Ali'ye sövünce; Ibn Abbâs onu he-men taşladı; "Allah ve Rasûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı / hakir düşürücü bir a-zap hazırlamıştır!" (Ahzâb: 57) ayetini okuyarak şöyle dedi: "Ey Al-lah'ın düşmanı! Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) incittin! Şayet o şimdi hayatta olsaydı onu gerçekten incitmiş olurdun!"

Abdullah b. Abbâs'ın bu olayını Hâkim (III, 121-122) rivâyet ediyor ve "isnadı sahih" diyor. Şamlı ez-Zehebîde onaylıyor.

Hadislerimizden çıkan hükümler:

a. Ali'yi ve Ehl-i Beyt'i Sevmek Farzdır.

Hadisimiz Imam Ali'yi ve genel olarak Ehl-i Beyt'i sevmenin ve onlara muhabbet duymanin farz olduğunu ifade ediyor. Hem bu hadisler, hem de 90-96 nolu "muvâlât" hadisleri ile 97-99 nolu hadislerimiz bu konuda yeterince açık.

Allah (c) şöyle buyuruyor: "... De ki: Ben bu tebliğime karşılık sizden 'akraba sevgisi' dışında bir ücret istemiyorum..." (Şûrâ sû-resi: ayet 23)

"Meveddet âyeti" de denen bu ayette geçen "akraba"dan kas-tm Peygamberimizin (s.a.a) Ehl-i Beyti olduğu konusunda Ehl-i Beyt imamlanndan (a.s) gelen kesin ve net rivayetler var. Buna göre; ilâhî irâde sonucu, Peygamber Efendimiz yaptığı tebliğe kar-şılık Ehl-i Beytini sevmek dışında bir ücret talep etmemiş bulunu-yor.

1- ez-Zehebî, II, 11

320....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Aslında bundan doğal bir şey yok! Çünkü Allah'ın Rasûlü (s.a.a) yerine hem imam ve hem de mürşid olarak Imam Ali'yi ve genel anlamda Ehl-i Beytini bıraktığına1 göre, tabîî ki onlan sev-memiz gerekecek.

Diğer yandan, Allah'in Peygamberi'nin (s.a.a) Ali, Fâtıma ve çocuklarını çok sevdiği, Fahruddîn er-Râzî'nin de kabulüyle2, mütevâtir delillerle sabit. Allah'in Peygamberi'ne (s.a.a) her konu-da tâbi olmamız zaten zorunlu olduğuna göre, Ehl-i Beyti sevme-nin bizlere farz olduğu buradan da çıkar.

Ayetteki "akraba"dan kastın "Ehl-i Beyt" olduğu gerçeği, şu ri-vâyette de açıkça ortaya konuyor:

Abdullah b. Abbâs'tan gelen bu rivâyete göre Allah'in Rasûlü (s.a.a)'e ayetten kastın kimler olduğu soruluyor. 0 da "Ali, Fâtıma ve çocukları!" cevabını veriyor.3

İmam Ali'nin (a.s) "Şûrâ sûresinde bizim hakkımızda bir ayet var; bu yüzden bize olan sevgisini yalniz mu'minler muhafaza e-der." buyurarak ardından "meveddet" ayetini okuduğu rivâyet edi-

1- "Seqaleyn" ve "Ğadîr-Humm" hadisleri bu konuda yeterince açık.

2-et-Tefsîr, XXVII, 166

3- Hadisi Ahmed, Taberânî, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim (Menâqıb'üş-Şâfi'î adlı eserinde) rivâyet ediyor. (bk. İbn Hacer, Tahrîc'ül-Keşşâf: 145; el-Heytemî, es-Sa-vâiq: 170) Bunlardan İbn Ebî Hâtim rivâyetine İbn Kesîr de yer veriyor (IV, 112) ve "İsnadı zayıf; çünkü senedde kimliği belirsiz birisi var, diğer taraftan Huseyn el-Eşqar aşırı şiî bir râvî! Dolayısıyla haberi burada makbul değil!" diyor.

Oysa kimliği belirsiz râvî sadece İbn Ebî Hâtim'in isnadında var. Örneğin Ahmed b. Hanbel'in rivâyetinde yok! Zaten Şamlı İbn Kesîr böyle durumlarda i-şini hep bilir ve daima isnadı şâibeli rivâyetleri ön plana çıkarır! Bu bir.

İkincisi, Huseyn b. Hasen el-Eşqar "şiî" olduğu bilinmesine rağmen siqa ve saduq sayilan bir râvî. Sadece hâfızası biraz zayif. (bk. ez-Zehebî, I, 531; ibn Hacer, et-Tehzîb: I, 583, et-Taqrîb: I, 175-176; el-Emînî, I, 83) Saduq (Sözüyle, özüyle dosdoğru) birisinin haberi nasıl kabul edilmez!?

Üçüncüsü, İbn Kesîr'e sormak lazim: "Bu yerde Ehl-i Beyt dostu bir râvînin haberi kabul edilmezse kimlerinki kabul edilir!? Ehl-i Beyt'i sevmenin farz oldu-ğu gerçeğini, Ehl-i Beyt düşmanı Şamlı, Basrah râvîlerden mi bekleyelim! Muâviye ve Yezîd'in uşakları böyle bir hadisi nasıl rivâyet edebilirler!?..."

0 yüzden el-Heytemî, Huseyn'i kastederek "İsnadında aşırı şiî bir râvî var; an-cak saduq birisi!" diyerek hadisimizin isnadma bir şey söylenemeyeceğini ima e-diyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..321

liyor.1 imam Hasan2 (a.s), İmam Zeynelâbidîn3 (a.s), Saîd b. Ciibeyr4 ve Amr b. Şuayb'dan da5 benzer rivâyetler var.

Bu arada ayete olduk olmadik anlamlar verenler ve ilginç yo-rumlar yapanlar da yok değil! İşte bazıları:

*  Burada "Bütün Kureyş kabilesi" kastedilmiştir ve ayetin an-lamı şudur: "...Sizden aramızdaki akrabalığı gözetmeniz dışında bir ücret istemiyorum."6

*  "...Sizden, sizi Allah'a yakınlaştıracak salih ameller dışında bir iicret istemiyorum."7

Birinci yorumda; ayetteki "akraba"dan kasıt Kureyş kabilesi iken, sevilmesi gerekenin Allah'ın Rasûlü (s.a.a) olduğu ön plana çıkıyor. Oysa ayette Arapça'ya hâkim olanların gözünden kaçma-yacak bir nokta var o da şu: "illel-meveddete fN-qurbâ" ayetinde "fî" harfine yer verilmiş. Bu sevgi ve muhabbetin, akraba'ya yönel-tilmesi ve onlarda karar kılması gerektiğini ifade ediyor. Yani sevilmesi gereken Allah'm Rasûlü (s.a.a) değil, akrabası.8

İkinci yorumun ise ayetle yakmdan uzaktan ilgisi yok! Çünkü ayette açıkça sevgiden ve bu sevginin karar kılacağı yerden, yani "akraba"dan söz ediliyor.

1- Ebuş-Şeyh rivâyet ediyor. bk. el-Heytemî, 170

2-  Bezzâr ve Taberânî rivâyet ediyor. el-Heytemî (s. 170) bu rivâyetin isnadla-rından bazısının hasen olduğunu söylüyor.

3- Taberânî ile et-Taberî rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, IV, 112; el-Heytemî, 170 ayr. bk. el-Cessâs, V, 263)

4- Ahmed: I, 229; Buhârî: menâqıb,2, tef. Şûrâ, 1; Tirmizî: tef. Şûrâ, 1; İbn Kesîr, IV, 112

5- et-Taberî rivâyet ediyor. (bk. İbn Kesîr, IV, 112)

6- Ehl-i Beyt'e yakınlığıyla bilinen Abdullah b. Abbâs'a yüklenen (Az önceki Saîd b. Cübeyr rivâyetinin kaynaklarına bk. ayr. Hâkim, II, 444) bu görüş Ikrime, Mücâhid, Qatade, Dahhaq, es-Süddî vb.den de rivâyet ediliyor. (bk. et-Tahâvî, el-Meânî: 534. htm; el-Cessâs, V, 262-263; İbn Kesîr, IV, 112; Hâzin, V, 407)

7-  Hasen el-Basrî'ye izafe edilen (bk. et-Tahâvî, el-Meânî: 534. htm; el-Cessâs, V, 263; İbn Kesîr, IV, 112; F. er-Râzî, XXVII, 165) ve Elmalılı Hamdi Yazır tarafından tercih edilen (Hak Dini: VI, 4241) bu yorum Abdullah b. Abbâs üze-rinden de düzülmüş! (bk. Hâkim, II, 444; İbn Kesîr, IV, 112)

8-  Ayetteki bu inceliğe ez-Zemahşerî (el-Keşşâf: III, 402), el-Beydâvî (et-Tefsîr: V, 407) ve en-Nesefî (et-Tefsîr: V, 407) de değiniyor.

322....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Dolayısıyla her iki yorum da ayetin zahirine aykırı.* Bu türden anlamsız yorumları Abdullah b. Abbâs gibi şahsiyetlere yıkanlar utanmalı ve Allah'tan korkmalı!

Ehlisünnet uleması da "meveddet" ayetinden Ehl-i Beyt'i sev-me sonucunu çıkarıyorlar; ancak onlar ayeti daha da geniş tutarak kimisi buna bütün Kureyş kabilesini, kimisi de bütün ashâbı katı-yor!1

"Akraba"dan kastın sadece "Ehl-i Beyt" olduğu gerçeğine, Şûrâ sûresinin Mekke'de nâzil olduğunu; dolayısıyla bu ayetin Medi-ne'de evlenen Ali ile Fâtıma'yla ve onların çocuklarıyla ilgisinin o-lamayacağını ileri sürerek karşı çıkanlar da yok değil. Halbuki bi-rincisi, Mekke'de inen bir ayetin gelecekteki bir olayı hedef ala-mayacağını söyleyemeyiz. İkincisi, sûrenin Mekke'de nâzil olması, bazı ayetlerinin Medine'de inmiş olmasına engel değildir. Üçüncü-sü, Şûrâ sûresinin genel olarak Mekke'de nâzil olduğunu kabul etmekle beraber, "meveddet ayeti" dahil bazı ayetlerinin Medî-ne'de nâzil olduğunu söyleyen müfessirler de var.2

Kısacası ayetin Peygamberimizin (s.a.a) "Ehl-i Beyt"ini sevme-yi farz kıldığında şüphe yok. Tabîî ki bu sevgi sadece dilde ve gö-nülde hapsedilecek sevgi değildir. Bu sevgi Ehl-i Beyt'in yaşamla-rını örnek almayı da gerektiren sevgidir.

Peygamber Efendimiz de şöyle buyuruyor: "Sizleri verdiği ni-metlerle ğıdalandırdığı için Allah'ı sevîn. Allah'ı sevdîğinîz için be-

* Ayrıntılı bilgi için bk. Şerafuddîn, el-Kelimet'ül-Ğarrâ (terc): 54-55; Allâ-me et-Tabâtabâî, el-Mîzân: XVIII, 44-45

1- İbn Kesîr (IV, 112-113) yukarda geçen ve İbn Abbâs üzerinden uyduru-lan rivâyeti esas alarak tüm Kureyş kabilesini bu halkaya katıyor!

Fahruddîn er-Râzî ise bütün ashâbı katıyor ve okuyanları hem güldürecek, hem de düşündürecek garip yorumlar yapıyor. "Bu ayet Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Ehl-i Beytini ve ashâbını sevmenin farz olduğuna delildir. Bu da sadece üstadlarımızın; Itret ile sahâbeyi birlikte seven Ehlisünnet vel-Cemâat'ın görü-şüne uygun düşer!" diyerek devam ediyor. Bunu da "Sefîne" hadisi (bu hadis i-çin sh. 90'a bk.) ile uydurma olduğunu ispatladığımız "Ashâbım yıldızlar gibidir! ..." rivâyetine dayandırıyor! (Devamını arzu edenler baksın. XXVII, 167)

Bütün bu yorumlar kelimenin tam anlamıyla zorlama olduğu için diğer mü-fessirler tarafından pek rağbet görmüyor. Örneğin en-Nesefî (V, 407) ayetteki "akraba"dan kastın sadece "Ehl-i Beyt" olduğuna öncelik ve ağırlık veriyor, diğer yorumların ise zayıf olduğuna işaret ediyor.

2- bk. ez-Zemahşerî, III, 396; Hâzin, V, 395; Şerafuddîn, el-Kelime: 57-60

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..323

ni, beni sevdiğiniz için de Ehl-i Beytimi sevin!"1

b. Ali'ye söven Peygamberimize (s.a.a) sövmüş olur.

Bundan önceki, 86-87 nolu hadislerimizin açıklamalarında, A-li'den şikayetçi olmanın Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) gazabim mucip olduğunu görmüştük. Buradaki sahih hadislerimiz ise, Imam Ali'ye ilişkin daha başka olumsuz yaklaşımların; hiç kuşkusuz, yine Allah ve Rasûlünü hedef aldığını ortaya koyuyor. Bu hadislere göre;

Ali'den aynlan, onun yamnda yer almayan,

Ali'yi sevmeyen, ondan nefret eden,

Ali'yi inciten, rahatsiz eden, ona eziyet eden,

Ali'ye düşman olan,

Ali'den nefret eden, ona kin besleyen, buğzeden,

Ali'ye söven, hakaret eden, lanet eden,

Ali'ye itaat etmeyip karşı çıkan,

Ali'ye karşı harp açan,...

kim olursa olsun Allah ve Rasûlünü karşısında bulur! Çünkü Allah'm Peygamberi (s.a.a) konuyla ilgili bütün hadislerde belli ki-şileri hedef almıyor; aksine hiçbir ayrıma yer vermeden, "umum = genel" anlam ifade eden edatlar kullamyor.

Durum böyle olunca; "Bu tehditler sahâbeyi ilgilendirmez! Bunlar gerideki ümmet için geçerlidirü!" gibi yorum ve yaklaşımlar hem Kur'ân, Sünnet, akıl ve mantığa terstir; hem de bu sahâbe-den sonra gelen ümmete yapılmış bir haksızlıktır! Hiç kimse ilâhî hükümlerin kapsamından herhangi bir nesli, herhangi bir asnn in-sanlanm dışarı çıkaramaz. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur!

Zaten bu tür anlamsız yorumlar özellikle Emevîsoyunu temize çıkarmak, onları -Islam ve Kur'ân adına ne gibi bir özellikleri var-sa- kurtarmaya yönelik gayretlerden başka bir şey değil!

Çünkü onlar da pekâlâ biliyorlar ki; bu sarih hadisleri kendi hayatlanna uygulayacak olursa, temelleri oyulacak; ellerinde ve

1- Tirmizî (menaqib, 31) ile Hâkim (III, 149-150) Abdullah b. Abbâs'tan ri-vâyet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de onayhyor.

324....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

avuçlarında bir şey kalmayacak! Onların bütün korkusu buü!

jşin garibi, aynı kişiler, tertemizliğiyle tanınmış gayet seçkin sa-hâ-bîler hakkında aynı duyarlılığı her nedense pek göstermiyorlar! Onların bu tutumu, kimin kimden yana olduğunu açıkça gözler ö-nüne seriyor.

Kimler rahatsız olursa olsun; burada yeri gelmişken Ali'ye sö-ven, ona düşmanlık eden, buna rağmen kendilerinden hadis alı-nan kişilerden bazılarına yer verecek; böylece onların Allah ve Rasûlü yanındaki konumlarına dikkat çekeceğiz. Işte onlardan bazıları:

İmam Ali'yle Arası Açık Olanlar:*

01. Muâviye,1 (MA-Ali [IV, 91~102]-Altı)

* Bu bölümde kullanacağımız simgeler ve anlamları: B = Buhârî, M = Muslim, D = Ebû Dâvûd, T = Tirmizî, N = Nesâî (müellifimiz), C = İbn Mâce, Altı = Yukardaki altı hadis âlimi, MA = Mâlik b. Enes, Ali = Ahmed b. Hanbel

1- Muâviye'nin İmam Ali'ye olan nefret ve düşmanlık duyguları, dost-düşman herkesin kesin olarak bildiği mütevâtir bilgilerden sayılır. Bunun için tarih ile ilgili hangi esere müracaat edilirse edilsin, bu gerçekle karşılaşmamak mümkün değil. Üstelik Muâviye, "Hz. İmam'ın en önde gelen düşmanı" ünvanını tarih boyunca korumuş birisi. 0 bununla da kalmadı, İmam Ali'ye her fırsatta sövdü, sövdürdü; hatta bu iğrenç duygularını ona karşı kılıç çekip savaşacak kadar ileri götürdü.

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "azgın çete" dediği; İmam Ali'ye karşı savaşan Şam ordusunun başında bulundu. İmam ile kıyasıya savaştı. Hz. İmam'ın fiziki olarak gücünün iyice zayıfladığı, şehadetine yakın yıllarda, en iğrenç ve acıma-sız kişilerin komutasında ordular hazırlayıp, Ali'ye gönül vermiş insanların üze-rine saldı. Onlara Muâviye'nin emriyle iki seçenek sunuldu: Ya itaat, ya ölüm!

Bu uğurda çok kan aktı. Her taraf yakıldı, yıkıldı, bir şeyden habersiz ma-sum çocuklar bile öldürüldü. Özellikle birazdan göreceğimiz "Büsr" adlı komu-tanının Taif, Mekke, Medine ve Yemen'de yaptıkları, gerçekten sırp canilerini aratacak nitelikte! (Ayrıntılı bilgi için bk. el-Ya'qûbî, II, 194-199; et-Taberî, III, 149-156; İbn Ebil-Hadîd, II, 85-90, 113-125, 303-304; Aycan, 164-174; İslamoğlu, 76)

Muâviye, Ali'ye olan bu düşmanlığını o kadar ileri götürdü ki, bunu kıldığı(!) namazlara bile taşıdı! Kaynaklar, onun namazda kunut yaparken, Allah'ın ter-temiz kıldığı o yüce İmam'a beddua ve lanet ettiğini (bk. Ebû Yusuf, el-Âsâr: 71; et-Taberî, III, 113; İbn Hazm, el-Muhallâ: IV, 145; İbn Ebil-Hadîd, I, 22, 338, II, 260, IV, 72, V, 131; İbn Teymiyye, el-Minhâc: II, 224; ez-Zeyleî, en-Nasb: II, 131; el-Emînî, II, 132-133), hatta bu iş için değişik şehirlere hatipler tayin ederek, sövgü ve laneti Cum'a ve bay ram hutbelerine de taşıdığını ve bunu adet haline

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..325

02. Amr b. Âs,1 (MA-Ali [IV, 196-199, 202~205]-Alti)

03. Abdullah b. Amr,1 (MA-Ali [II, 158~226]-Alti)

getirdiğini açıkça ortaya koyuyor. (bk. İbn Sa'd, V, 393; İbn Hazm, el-Muhallâ: V, 86; İbn'ül-Esîr, el-Üsd: 1,156-157; İbn Ebil-Hadîd, IV, 56-61, XIII, 220-222; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 77; es-Serahsî, el-Mebsût: II, 37; el-Kâşânî, el-Bedâi': I, 276; el-Hamevî, Mu'cem'ul-Büldân: III, 191; Şerafuddîn, en-Nass: 495-496; el-Emînî,

II, 102, VIII, 165-166, X, 260-262, 265-266; İslamoğlu, 77)

Bu pis ve iğrenç adeti en son Ömer b. Abdilazîz kaldırdı.

Muâviye bununla da yetinmeyip; sahâbe ve tabiinden bazı kişileri bazen tehdit ve bazen de teşvik/ödül ile İmam Ali'ye sövmeye ve la'net etmeye zorla-dı. Çokları onun önlerine attığına bakarak Ali'ye sövüp lanet etmekten çekirimed i. Ama bazıları da var ki; Ahiretlerini Muâviye'nin sunduğu dünya metâına değişmediler. İşte Muâviye ve onun şirret valilerinin tehditlerine karşılık İmam Ali'ye la'net etmeyenlerden bazılarının isimleri:

Sa'd b. Ebî Vaggâs: Olay için kitabımızın 9 nolu hadisine bk.

Sehl b. Sa'd: Muslim (f. sahâbe, 38), et-Taberî (II, 15 = İbn Abdilberr, III, 54-55), el-Beyheqî (II, 446 = el-Emînî, VI, 336) ve el-Harzemî (s. 38) rivâyet edi-yor.

Hucr b. Oays: Olayı Hâkim (II, 358) Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadla rivâyet ediyor. (ayr. bk. el-Emînî, X, 265)

Agîl b. Ebî Tâlib, Ubevdullâh b. Ömer, Sayfî b. Fesîl, Ahnef b. Pays: (bk. et-Taberî, III, 225; Şerafuddîn, en-Nass: 495-497; el-Emînî, X, 260-262)

Ayrıca İmam Hasan'ın (a.s) öldürülmesi olayında Muâviye'nin parmağının bulunduğunu (bk. İbn Abdilberr, I, 375; İbn Ebil-Hadîd, XVI, 49; Şerafuddîn, en-Nass: 471-472; el-Emînî, XI, 8-15) ve Hucr b. Adiy ile Amr b. Hamiq adlı seçkin sahâbîleri, sırf Ali'ye olan sadakatleri yüzünden, arkadaşlarıyla birlikte öldürdü-ğünü de biliyoruz! (bk. el-Ya'qûbî, II, 230-232; et-Taberî, III, 218-233; Hâkim,

III,  468-460; İbn Abdilberr, I, 356-358, II, 524; İbn'ül-Esîr, el-Üsd: I, 437, III, 367-368; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 533; Şerafuddîn, en-Nass: 473; el-Emînî, XI, 37-70; Algül, III, 16-18; Aycan, 204, 235-245; İslamoğlu, 78-80)

1- Muâviye'nin meclis arkadaşlarından ve akıl hocalarından, dehâ (= daha çok olumsuz alanlarda kullanılan yüksek zeka anlamındadır. Buna İmam A-li'nin şu sözü delildir: "Şayet din ve Allah korkusu olmasaydı; Arapların en darn-si ben olurdum!" bk. İbn Ebil-Hadîd, I, 28, X, 211) ve kurnazlığıyla meşhur bir sahâbî! İmam Ali'ye olan asm nefretinden dolayi Muaviye'nin yaninda yer aldi ve İmam'a karşı savaştı. Meşhur "hakem" olayında, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi oyuna getirdi; verdiği sözde durmadı. Bununla o ne kadar yalancı ve düzenbaz olduğu-nu bütün dünyaya gösterdi. (Amr ve oğlu Abdullah hakkında daha geniş bilgi i-çin Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra adlı eserimize bk.)

Kaynaklar onun da her fırsatta İmam Ali'ye sataştığını, ona söylenecek laf bırakmadığını, hatta onun aleyhinde hadis bile uydurduğunu kaydediyor. (bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 63-64, VI, 287, 296; el-Heytemî, es-Savâiq: 55) Uydurduğu bir rivâyet için 101-119 nolu hadislerimizin açıklamalarına bk.

326....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

04. Muğîra b. Şu'be,2 (MA-Ali [IV, 244~255]-Altı)

05. Velîd b. Uqbe,3 (Ali [IV, 32]-D: teraccül, 8)

06. Semura b. Cündeb,4 (Ali [V, 7~23]-Altı)

1- Deminki Amr'ın oğlu. 0 da babasıyla birlikte 'azgın çete "nin içinde yer al-dı.

2- 0 da Amr gibi dehâ ve desisesiyle ünlü birisi. Hz. Ömer'in halifeliği dö-neminde Basra valisiyken bir kadınla zina halindeyken yakalandı. (Hicretin 17. yılı hadiselerini konu edinen tarih, zinaya şahitlik ve kazif konularıyla ilgili ha-dis, tefsir hatta fıkıh kitaplarının hemen hepsinde anlatılan bu olay hakkında "Sahâbenin Adaleti..." adlı eserimizde geniş bilgi bulabilirsiniz.)

Cemel vak'asında Hz. İmam'ın karşısında yer aldı. (İbn Sa'd, V, 34-35) Muâvi-ye'nin önde gelen meclis arkadaşlarından ve akıl hocalarından oldu. Muâviye'ye ölmeden yerine oğlu Yezîd'i velî-ahd atamasını ve bunun için halk-tan biat alması gerektiğini telkin eden o!

0 da Hz. İmam'a sövdü, la'net etti. (bk. el-Ya'qûbî, II, 230; Ahmed: I, 187-189, IV, 369; Hâkim, I, 384-385, III, 450; İbn Ebil-Hadîd, IV, 69, 71, VI, 288; el-Emînî, VI, 143, XI, 37-38 Hâkim isnadının Müslim'in şartlarına göre sahih oldu-ğunu söylüyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Olayı Ebû Dâvûd (sünnet, 8) da rivâyet ediyor ama okuyucularının Muğîra hakkında olumsuz düşüncelere ka-pılmasını önlemek için onun adını vermiyor; yerine "bir kişi" anlamında bir kelime kullanıyor!)

Muâviye'nin Kûfe valiliğini yaparken Hucr b. Adiy adlı sahâbîye İmam Ali'ye la'net etmesi için baskı yaptı. (bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 58 = Ancak Hucr bir edebi sanat Me Muğîra'ya la'net etti; durumu Mugîra'ya farkettirmeden minberden inmeyi başardı! ) Camilere Ali'ye sövüp sayacak hatipler atadı. (bk. Ahmed: I, 189; Hâkim, III, 450; el-Emînî, X, 263 = Hadiseyi Ebû Dâvûd da (sünnet, 8) rivâ-yet ediyor ve aynı gerekçelerle Mugîra'nın adını gizliyor!)

3-  Velîd'in Hz. İmam'a düşmanlığı tâ Bedr muharebesine kadar varıyor: İmam'ın o gün Velîd'in kafir ve katı bir İslâm düşmanı olan babası Uqbe b. Ebî Mu'ayt'ı yere serip öldürmesi, sözde müslüman Velîd'in içine öylesine yer etmiş olacak ki; ömrü boyunca bunu unutmadı. III. halîfe zamanında şarap içtiği için Hz. Ali tarafından sopalandı. Bu da fâsık ve ayyaş Velîd'in ağırına gitti. 0 yüzden ilk fırsatta Ali'nin karşısına dikildi ve Muâviye'yi Ali ile savaşa tahrik etti. (İbn Abdilberr, III, 636) 0 da diğerleri gibi fırsat buldukça İmam Ali'ye sövdü, kin ve nefretini kustu. (bk. İbn Ebil-Hadîd, II, 8, IV, 80-82, VI, 292)

Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) getirdiği yalan haberle kandırdığı için Hucurât sûresinin 6. ayetine konu olan; bu yüzden ashâb arasında, Kur'ân'ın ifadesiyle "fâsık" olarak meşhur olan, III. Halîfe döneminde Kûfe valiliği yaparken bol bol kafayı çeken ve bu arada sarhoşken sabah namazını kıldıran...(Ayrıntı için Sa-hâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra adlı eserimize ve İslamoğlu'na [s. 52-53] bk.) böyle bir adamın rivâyet ettiği hadislere, sırf "sahâbî" diye yer vermek ne dere-ce doğrudur!?

4- 0 da İmam'a ve Ehl-i Beyt'e karşı düşmanlığıyla tanınan bir sahâbî. Al-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..327

07. Büsr b. (Ebî) Ertât,1 (Ali [IV, 181]-D-T-N)

08. Habîb b. Mesleme,1 (Ali [IV, 159-160]-D-C)

lah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) karşı bile küstahlığını eksik etmeyen ve II. Ha life done-mi nde şarap ticaretiyle uğraşan (Detaylı bilgi için Sahâbenin Adaleti ve Ebu Hürayra adh eserimize bk.) Semura daima Emevîlerin yanında yer aldı. Muâviye'nin valisi "babasmm oğlu" Ziyâd'a vekaleten, altışar aylık Basra ve Kûfe valiliği sırasında çok kan akıttı. "Hâricî" diye tuttuğu pekçok müslümanı, hiç aldırış etmeden derhal kılıçtan geçirdi. Sadece Basra valiliği sırasında kesti-ği kafa sayısının 8.000 civarında olduğu söyleniyor! (et-Taberî, III, 208-209, 240; İbn Abdilberr, II, 77; İbn Ebil-Hadîd, IV, 77-78; el-Emînî, XI, 29-30; Aycan, 203, 205)

Semura'nın Kerbelâ fâciasında Yezîd tarafında yer aldığı ve halkı İmam Hüseyin'e karşı kışkırtmak için elinden geleni yaptığı da gelen rivâyetler ara-sında! (İbn Ebil-Hadîd, IV, 78-79)

1- Muâviye'nin en gaddar ve acımasız komutanlarından birisi. İmam Ali'nin askeri yönden iyice zayıfladığı yıllarda, Muâviye Büsr komutasında bir ordu ha-zırlayıp, Hz. İmam'ın idaresi altında bulunan; Ali'ye gönül vermiş insanların ya-şadığı bölgelere saldırı düzenlemesini emretti. Amaç belliydi: Ya itaat ya da ö-lüm! Böylece yöre halkına Muâviye'den kurtuluşun olmadığı hissettirilecekti.

Büsr işe Medine'den başladı. Oradan Mekke'ye geçti. Allah'ın "emîn bel-de"si yakıldı, yıkıldı; her taraf harabeye döndü. Çoluk çocuk demeden kılıçtan geçirildi! Bu ani saldırı karşısında ne yapacağını şaşıran insanlar, korkudan gi-recek delik aradı!. Halktan zoraki biat alıp oradan ayrıldı. Medine'den çıkarken yerine; Medine valiliğine Ebû Hürayra'yı bırakması çok ilginç değil mü?

Ardından Taif'e geçti. Orada da bir dizi katliamdan sonra Yemen'e atladı. Büsr denen bu alçağın Yemen'de o masum halka yaptıkları, gerçekten sırp ca-navarlarını aratacak niteliktedir: Özellikle, o günkü Hz. İmam'ın Yemen valisi Ubeydullâh b. Abbâs'ın dört ve altı yaşlarında iki çocuğunu analarının gözü ö-nünde boğazlaması; o ananın feryatlar etmesi, ağıtlar yakması; sonunda şuu-runu kaybetmesi... Büsr'ün mahşer günü hesabını zor ödeyeceği, tüyler ürpertici cinayetlerinden sadece bir bölümü! Kaynaklarda; bu sırada tam 30.000 civa-rında masum insanın öldürüldüğü kaydediliyor! (bk. el-Ya'qûbî, II, 197-199; İbn Abdilberr, I, 155-157; İbn Ebil-Hadîd, II, 3-18; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: I, 207 vd, el-Kâmil: III, 162-167; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 148; İbn Kesîr, el-Bidâye: VII, 319-322; el-Münâvî, II, 103; Şerafuddîn, en-Nass: 469 vd; el-Emînî, XI, 16-28; Aycan, 173-174; İslamoğlu, 76)

Büsr ayrıca Hemedân'a da uğradı; orada da bir dizi katliamdan sonra müslüman kadınları köle niyetine esir aldı! (bk. İbn abdilberr, 1,156; İbn'ül-Esîr, el-Üsd: I, 208; Şerafuddîn, en-Nass: 470; el-Emînî, XI, 21 İslâm Tarihinde köle niyetiyle esir alınan ilk kadınların bunlar olduğu söyleniyor.)

Büsr bununla da kalmadı; o da İmam Ali'ye bol bol sövdü ve minber üze-rinden la'netler okudu! (et-Taberî, III, 170, 267)

328....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

09. Dahhaq b. Qays el-Fihrî,2 (MA-Ali [III, 453]-N)

10. Süfyân b. Avf el-Ğâmidî,3

11. Saîd b. Âs el-Emevî,4 (M-T-N)

12. Abdullah b. Âmir el-Quraşî,5

13. Ebul-A'var es-Sülemî,6

14. Ebul-Ğâdiye el-Cühenî,7 (Ali [IV, 76, V, 68])

1-  Bu da her fırsatta Ali'ye sataşan, ona sövmek ve lanet etmekten geri kalmayan birisi. Sürekli Muâviye'nin yanı-başında yer aldı. Onun en önde gelen meclis arkadaşlarından biri oldu. Sıffîn muharebesinde "azgın çete"nin içinde yer aldı ve İmam'a karşı kılıç çekti! (İbn Abdilberr, I, 329-330; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 309)

2- 0 da tıpkı Habîb gibi; ait olduğu safta yerini aldı; Muâviye'nin en yakın meclis arkadaşlarından oldu. Muâviye'den aldığı emir ile İmam Ali'nin Hâkimi-yeti altındaki topraklarda yaşayan halka ani baskınlar düzenledi! (el-Ya'qûbî, II, 195-196; et-Taberî, III, 150; İbn Ebil-Hadîd, II, 113-125; İbn Abdilberr, II, 205; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: II, 468; Aycan, 167)

3- Muâviye'nin en acımasız komutanlarından birisi. 0 da Hz. İmam'ın aske-ri gücünün iyice zayıfladığı son yıllarda, Muâviye'nin emriyle Ali taraftarı olan halka ani baskınlar düzenleyen, bu yolda pekçok masum insanın kanını akıtan birisi! (el-Ya'qûbî, II, 196; et-Taberî, III, 149-150; Hâkim, III, 446; İbn Ebil-Hadîd, II, 85-90; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 56; Aycan, 167-168)

4-  İmam Ali'nin karşıtlarındandı. Osman döneminde Kûfe valisiyken her türden çirkefe bulaştı. Sonra Cemel muharebesinde İmam'ın karşısında yer al-dı. (İbn Sa'd, V, 32-34; el-Emînî, VIII, 269-271) Sıffîn muharebesinde İmam Ali'yi yalnız bıraktı. Sonra Muâviye'ye "damad" oldu ve hem kayınpederi Muâviye ve hem de Mervân dönemlerinde Medine valiliği yaptı. İlerde râvîler listesinde ge-lecek olan Amr el-Eşdaq'ın babasıdır! (İbn Abdilberr, II, 10; İbn Hacer, el-İsâbe:

II, 47-48)

5-  Osman'ın dayısının oğlu. 0nun döneminde Basra valiliği yaptı. Hz. İ-mam'a karşı Aişe ve Muâviye yanında yer aldı. (İbn Sa'd, V, 48-49; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: III, 7; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 61)

6-   Muâviye'nin yanında bulunanlar içinde İmam Ali'ye en çok kin besleyenlerden birisiydi. 0 yüzden Muâviye'nin en özel meclis arkadaşlarından idi. (İbn Ab-dilberr, II, 532, IV, 14; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: IV, 374; İbn Ebil-Hadîdr IVjvf^yjye'nJn en yakın arkadaşlarından. Sıffîn muharebesinde Muâviye'nin saflarında yer aldı ve Ammâr b. Yâsir'i hunharca katletti! (İbn Sa'd,

III, 259-261; İbn Abdilberr, IV, 151; İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 151) Bunu da gurur-lanarak anlatırdı! Oysa Allah'ın Rasûlü (s.a.a) onun hakkında katilinin cehen-nemlik olduğunu önceden duyurmuştu! (154-162 nolu hadislerimizin açıkla-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..329

15. Uqbe b. Âmir el-Cühenî,1 (Ali [IV, 143-159, 201]-Alti)

16. Abdullah b. Zübeyr,2 (MA-Ali [IV, 3~6]-Alti)

17. Nu'mân b. Beşîr,3 (MA-Ali [IV, 267-278, 375]-Alti)

18. Mervân b. Hakem,4 (B-M [münâfiqîn, 8]-D-T-N-C)

19. Abdullah b. Ömer,5 (MA-Ali [II, 2~158]-Alti)

malarma bk.)

1- Muâviye'nin başını çektiği "azgın çete"de yer aldı. Muâviye döneminde bir ara (3 yıl) Mısır valiliği yaptı. (İbn Hacer, el-İsâbe: II, 489) Hz. Ammâr'ın katlinde suç ortağı olduğu konusunda sahih rivâyetler var. (bk. ibn Sa'd, III, 259; Hâkim,

III, 386)

2-  0 da Hz. imam'm önde gelen hasimlanndan birisiydi. Babası Zübeyr b. Avvâm'ı o yoldan çıkardı. İmam Ali (a.s) diyor ki: "Zübeyr bizden. Ehl-i Beyt'e yakin birisiydi. Nihayet oğlu Abdullah vetisti ve onu bozdu!" (bk. ibn Abdilberr, II, 302; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: II, 599; İbn Ebil-Hadîd, I, 23, II, 167, IV, 79, VI, 11) Cemel muharebesinde önemli rol aldı. Muâviye'nin ardından makam-mevki hırsıyla Emevî sultasına karşı koydu! (bk. İbn Sa'd, IV, 171; Buhârî: fiten, 22) Ama o buna rağmen Ali'ye sövüp saymaktan, Ehl-i Beyt'e zulmetmekten geri kalmadı! (bk. el-Ya'qûbî, II, 261-262; İbn Sa'd, V, 100-101; İbn Ebil-Hadîd, I, 22, IV, 61-63, 79)

3-    Muâviye'nin acımasız komutanlarından birisi. 0 da Büsr gibi; Muâviye'den aldığı emirle İmam Ali'ye gönül vermiş yerlere saldırı düzenledi. Halkı Muâviye'ye biata zorladı. (bk. el-Ya'qûbî, II, 195; et-Taberî, III, 149; İbn Ebil-Hadîd, II, 303- 305; Aycan, 167) Muâviye'den sonra Yezîd adına görev aldı. Ardından Abdullah b. Zübeyr tarafına geçti! (bk. İbn Abdilberr, III, 552-555; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 559)

4-  Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) sık sık rahatsız ettiği için Tâif'e sürülen Ha-kem'in oğludur. Osman b. Affân'ın başını yiyen sinsi oyunculardan / yılanlardan birisi. Ce-mel ordusunda yer aldı ve İmam Ali'ye karşı kılıç çekti. (bk. İslamoğlu, 51-52)

0 da Ehl-i Beyt'in en şiddetli muhaliflerinden. Her fırsatta İmam Ali'ye sövüp saydı, ona lanet etti. (bk. el-Heytemî, es-Savâiq: 181, et-Tathîr: 63; el-Emînî, X, 263)

5- 0nun da Hz. İmam ile arası pek iyi değil! İmâmeti döneminde Ali'ye biat etmeyi kendine çok gören, "azgın çete" ile savaşmayan Abdullah b. Ömer, Muâ-viye, mel'un Yezîd ve büyük kan dökücü Abdülmelik b. Mervân'a biat etmekte bir an bile tereddüt etmemiş! Çoluğunu çocuğunu toplayıp Yezîd ile Abdülmelik'e biat etmeleri gerektiğini; biat etmezlerse bunun uhrevî akıbetini hatırlattığı... gelen gayetsahih rivâyetler arasında! (bk. Mâlik:bey'at, 3; İbn Sa'd,

IV, 152,182-183; Ahmed: II, 96; Buhârî: fiten, 22, ahkâm, 43, i'tisâm, 1; Muslim: imâra, 58)

Ancak Abdullah da başkaları gibi; çok sonra Muâviye'nin başını çektiği

330....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

20. Ebû Hürayra,1 (MA-Ali [II, 228~541]-Altı)

21. Hâlid b. Velîd,2 (MA-Ali [IV, 88~90]-B-M-D-T-N)

22. Abdurrahman b. Hâlicl b. Velîd,3

23. Ebû Mûsâ el-Eş'arî,4 (MA-Ali [IV, 391~419]-Altı)

"azgın çete" ile savaşmadığı için büyük pişmanlık duymuş; ama iş işten geçtik-ten sonra! (bk. İbn Sa'd, IV, 185, 187; Hâkim, II, 463, III, 115-116; İbn Abdilberr, II, 345; Beyheqî, VIII, 172; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: III, 298-299; el-Halebî, II, 78 Hâkim isnadı için "Buhârî Me Müslim'in şart-larına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ayr. bk. el-Emînî, X, 49-50)

1-  Ebû Hürayra, Osman b. Affân'ın hilâfeti ve özellikle Emevî iktidarı dö-neminde; sürekli Ali'nin karşısında yer aldı! Rivâyetleriyle Emevîlere destek ol-du.

Ebû Hürayra bütün yaptıklarına ve sahâbenin önde gelenlerinin kendisini tekzib etmelerine rağmen, Buhârî Me Muslim dahil pekçok hadisçinin en çok hadis aldığı sahâbî ünvanını elde ettiü! (Ayrıntı için Sahâbenin Adaleti ... adlı eserimize bk.)

2-  Hâlid b. Velîd, askeri dehası bir yana, eskiden beri Ali deyince sinirleri tepesine çıkan bir sahâbî! 0 bu nefrete ta Allah'ın Rasûlü (s.a.a) zamanında bile sahipti. (87 ve 94 nolu hadislerimize bk.) Çünkü Ali, Hâlid Me kan bağı olan pekçok kafiri Bedr muharebesinde tepelemişti. Ayrıca Hâlid'in, Peygamberimi-zin vefatından hemen sonra müslüman sahâbî Mâlik b. Nüveyra'yı öldürüp ora-cıkta eşiyle yatması cezasız kalmıştı! (bk. el-Ya'qûbî, II, 131-132; et-Taberî, II, 272-274; İbn Abdilberr, I, 408, II, 211, III, 515; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 414-415, III, 357; İbn Ebil-Hadîd, XVII, 202-214; el-Haffâcî-Ali el-Qârî, Şerh'uş-Şifâ: IV, 339; el-Halebî, es-Sîra: III, 224; Şerafuddîn, en-Nass: 116-138 vb.) I. Halîfe onu affetmişti; ama Hz. Ali onu affetmeyenlerden birisiydi! Bu da onun Ali'ye o-lan nefretini daha bir artırmıştı.

0nun yalancı peygamber Secah'a tabi olduğu için öldürüldüğü iddiaları Taberî'nin Seyf'ten yaptığı rivayetlere dayanmaktadır! Dolayısıyla tamamen uy-durmadır!

3- Hâlid b. Velîd'in iki oğlu vardı: Abdurrahman ve Muhâcir. Abdurrahman babası Hâlid'in yolunu izledi. İmam Ali'ye karşı geldi. Sıffîn muharebesinde Muâ-viye'nin başını çektiği "azgın çete"de yerini aldı ve Muâviye'nin yanından hemen hiç ayrılmadı. Ancak Muâviye bu; ne zaman ne yapacağı belli olmaz ki: Abdur-rahmân hastalandığı sırada yahudi bir doktoru ona göndererek zehirletip öldürdü!

Diğer oğlu Muhâcir ise İmam Ali'yi sevdi ve sürekli onunla birlikte oldu. (el-Ya'qûbî, II, 223; et-Taberî, III, 202; İbn Abdilberr, II, 408-409, III, 436-437; İbn'ül-Esîr, III, 111, IV, 201 vd; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 67-68, 480-481; Aycan, 201-202)

4- Osman döneminde Kûfe valisiydi. Hz. Ali işbaşına gelince, kendisine biat etmediği için görevinden azletti. Bunun üzerine onunla arası açıldı. Cemel

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..331

24. Cerîr b. Abdillâh el-Becelî,1 (Ali [IV, 357~366]Altı)

25. Sa'd b. Ebî Vaqqas,2 (MA-Ali[1,168~187]-Alti)

26. Uqbe b. Amr,3 (MA-Ali [IV, 118-122, V, 272~274]-Alti)

27. İbn Mesleme,4 (MA-Ali [III, 493, IV, 225~226]-Alti)

28. Ebûbekra Nüfey' b. Hâris,5 (Ali [V, 35-36, 52]-Altı)

29. Zeyd b. Sâbit,6 (MA-Ali [V, 181~192]-Alti)

30. Hassân b. Sâbit,7 (Ali [III, 442, V, 222~223]-B-M-D-N-C)

31. Ka'b b. Malik,8 (MA-Ali [III, 454-462, V, 386~390]-Alti)

32. Imrân b. Husayn,9 (Ali [IV, 426~446]-Alti)

33. Üsâme b. Zeyd,10 (Ali [199~210]-Alti)

savaşında "Haklı kirn, haksiz kim; belli değil!" diyerek, halkı İmam Ali'nin cihâd çağrısına kulak vermemeye çağırdı. Sıffîn muharabesinde Hz. İmam'ı yalnız bı-raktı. Meşhur "Hakem olayı"nda gösterdiği acz ve ihmal Me İmam'ı büsbütün zayıflattı ve o günden sonra, ailece İmam Ali'nin aleyhinde tavir koydu. imam hakkında uygun olmayan sözler söylemeye başladı. (bk. Buhârî: fiten, 19; Hakim, III, 115,117, 466; İbn Abdilberr, II, 372; Şerîf Radıy, II, 259 = 233. hutbe; İbn Ebil-Hadîd, IV, 79, XIII, 311-312; el-Ya'qûbî, II, 181; Gölpınarlı, Nehc'ül-Belâğa terc. 249)

1- Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) vefatından 40 gün kadar önce İslâm'ı kabul etti. Bir ara Mü'minlerin Emîri (a.s) ile beraberdi. Ancak Sıffîn muharabesi ön-cesi kendisini yalnız bırakıp ayrıldı. Daha sonra Ümeyye oğullarına yakınlaştı. (bk. İbn Ebil-Hadîd, III, 116, IV, 74-75, 93; Gölpınarlı, Nehc'ül-Belâğa terc. 221)

2- İmam Ali'yi terkedip yalnız bırakanlardan. bk. Hâkim, III, 115-117; İbn Hazm, el-Fisal: IV, 159; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: II, 309; İbn Teymiyye, II, 219

3- "Ebû Mes'ûd el-Ensârî" olarak da biliniyor. İmam Ali'yi yalnız bırakanlar-dan. bk. Buhârî: fiten, 19; Hâkim, III, 115,117; el-Aynî, XX, 90-91

4- Adı Muhammed. İmam Ali'yi yalnız bırakanlardan. bk. Hâkim, III, 115, 117 -118; İbn Abdilberr, I, 59, III, 335-336; İbn Hazm, el-Fisal: IV, 159; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: IV, 84; İbn Teymiyye, II, 219

5- İmam Ali'yi yalnız bıraktı. bk. İbn Abdilberr, III, 568; el-Aynî, XI, 118

6-  İmam Ali'yi yalnız bıraktı. bk. ibn Abdilberr, I, 554; ibn Hazm, el-Fisal: IV, 159

7- İmam Ali'yi yalnız bırakanlardan. bk. İbn Hazm, el-Fisal: IV, 159

8-  İmam Ali'yi yalnız bıraktı. bk. ibn Abdilberr, III, 302; ibn Hazm, el-Fisal: IV, 159

9- İmam Ali'yi yalnız bıraktı. bk. ibn Teymiyye, II, 219; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 27

10-  İmam Ali'yi yalmz birakanlardan. bk. Buhârî: fiten, 21; Hâkim, III,

332....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

34. Hâbis b. Sa'd et-Tâî,1 (Ali [IV, 105,109]-C)

35. Zül-Kelâ' el-Hımyerî,2

36. Eş'as b. Qays el-Kindî, 3 (Ali [V, 211-212]-Altı)

37. Talha b. Ubeydillâh,4 (MA-Ali [1,161~164]-Altı)

38. Zübeyr b. Avvâm,5 (Ali [1,164~167]-Altı)

115-116; İbn Hazm, el-Fisal: IV, 159; el-Aynî, XX, 93

1-  Sıffîn muharabesinde "azgın çete"nin içindeydi. Orada öldürüldü. (İbn Ab-dilberr, I, 360; İbn'ül-Esîr, I, 359; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 272)

2- Muâviye'nin en yakın adamlarındandı. Sıffîn'de onun yanında öldürüldü. Ammâr ile ilgili hadislerden haberdar olduğu ve o da karşı tarafta, Ali'nin safla-rında bulunduğu için çok tedirgindi. Ammâr'ın sonunu göremeden geçip gitti. Diğer yandan İmam Ali'nin Osman'ın öldürülmesiyle bir ilgisinin olmadığını bile bile "azgın çete" içinde yer aldı. (İbn Abdilberr, I, 485-486; İbn Hacer, el-İsâbe: I, 492)

3- Peygamberimizden sonra irtidâd etti! Sonra Hz. İmam'ın yanında yer al-dı ama onu arkadan vurmak için fırsat kolladı. Bu fırsatı da Sıffîn savaşında ya-kaladı ve arkasına aldığı beyinsiz bir kitleyle onu "Hakem" olayına zorladı. Bu hareketiyle İslâm ümmetinde derin yaralar açtı. (163-188 nolu hadislerin açık-lamalarına, Hakem olayına bk.) Onu bir vesileyle hem mü'minler, hem de kâfir-ler la'netlediği gibi (bk. et-Taberî, II, 304), Hz. Ali de la'netlemiş, onun müna-fık olduğunu ilan etmiştir. (Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: I, 51-52 = 18. hutbe) İbn Ebil-Hadîd (I, 297), Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ashâbı içinde Abdullah b. Übey b. Selûl'un durumu ile, Hz. Ali'nin ashâbı içinde Eş'as'ın durumunun aynı olduğunu ifade ediyor.

4- Talha sürekli Hz. İmam'ın karşısında yer aldı. Osman'ın halîfe çıkarıldığı "Şûrâ" olayında Osman'dan yana tavır koymasına rağmen, daha sonra onun en acımasız düşmanlarından oldu. Osman'ın öldürülmesinden sonra İmam Ali'ye ilk biat edenlerdendi. Ama ne olduysa oldu; Cemel ordusuna katılarak Os-man'ın kanını talep etmeye başladıü! Zaten Hz. İmam, Talha'nın kendisine biat ettiği sırada °Bu sonradan bozulacak bir biat!" buyurarak kerametini ortaya koymuştu. (bk. Hâkim, III, 114) 0 savaşta, aynı safta yer alan habis Mervân ta-rafından oklanarak öldürüldü. Mervân'ın bunun üzerine "Osman'ın öcünü al-dım!" dediği rivâyet ediliyor. (Bu hususta sahih rivâyetler için bk. İbn Sa'd, III, 222-223, V, 38; İbn Ebî Şeybe, 10723. htm; el-Ya'qûbî, II, 182; Hâkim, III, 370-372; İbn Abdilberr, II, 221; İbn'ül-Esîr, Üsd'ül-Ğâbe: II, 492; İbn Hacer, II, 230)

5-  Cemel savaşına kadar İmam Ali'nin en yakınlarındandı. ("Abdullah b. Zübeyr" maddesine bk.) Hatta hilâfet İmam Ali'ye zoraki devredildiğinde Talha ile ilk biat edenlerdendi. Ancak İmam onun içtenlikle biat etmediğini ilan et-mişti. (Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: I, 38 = 7. hutbe) Nitekim daha sonra oğlu Abdullâh'ın da baskısıyla Cemel ordusunda yer aldı. Savaş esnasında bir ara

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..333

39. Abdurrahman b. Avf,1 (MA-Ali[1,190~195]-Alti)

40. Misver b. Mahrame,2 (MA-Ali[IV, 323~332]-Alti)

41. Ebû Süfyân el-Emevî,3 (B-M-D-T-N)

42. Aqîl b. EbîTâlib el-Hâşimî,4 (Ali[I, 201; III, 451]-N-C)

43. Temîm b. Evs ed-Dârî,5 (Ali[IV, 102~103]-M-D-T-N-C)

44. Vahşî b. Harb el-Habeşî,6 (Ali[III, 501]-B-D-C)

45. Abdurrahman b. Semura,1 (Ali[V, 61~63]-Alti)

İmam Ali ile görüştüğüne, sonra savaştan vazgeçip ayrıldığına ve hemen ardm-dan orada öldürüldüğüne dair rivâyetler var. (150-153 nolu hadislerimizin açık-lamalanna bk.)

1-  Şûrâ günü hakemlik ondaydı. Am mar, Miqdad gibi sahâbenin en ileri gelenleri Hz. Ali'yi seçmesini tavsiye etmesine rağmen, o İbn Ebî Serh gibi sahabe içinde en sabıkalı kişilerin sözlerine bakarak Ali'nin kabul etmeyeceğini bildiği şartlar ileri sürdü; Osman'ın halife olmasım sağladı. (İbn Şebbe, III, 929-930; el-Ya'qûbî, II, 162; et-Taberî, II, 583; İbn Ebil-Hadîd, I, 193 vd.; Algül, II, 365-366)

Ancak daha sonra Osman'ın icraatları yüzünden araları iyice açıldı; ölünce-ye dek onunla konuşmadı! (bk. İbn Ebil-Hadîd, I, 188; el-Emînî, IX, 86-89; Aycan, 102-103)

2- Osman b. Affân'ın halife seçiminde dayısı Abdurrahman b. Avf'ın yanın-dan hiç ayrılmadı. Osman'ın katlinden sonra da Ehl-i Beyt'e karşı düşmanca ta-vırlarıyla bilinen Abdullah b. Zübeyr'in yanında yer aldı ve onun yanında öldü. (İbn Sa'd, V, 158-160; İbn Abdilberr, III, 416; İbn Hacer, III, 420)

3-  Muâviye'nin babası, mel'un Yezid'in dedesidir. Allah'ın sevgili peygam-berine yapmadığını bırakmadı. Sonunda çaresiz kalınca İslâm'a girdi yada gir-miş göründü. Bunların genel olarak İslâm'a olan düşmanlıklarını anlatmaya hiç gerek yok!

4- Kardeşi Ali ile pek anlaşamadı ve sırf "dünyalık" için Muâviye'nin yanına gitti. (İbn Abdilberr, III, 158; İbn'ül-Esîr, III, 266; İbn Ebil-Hadîd, XI, 251; Gölpı-narlı, 252; İslamoğlu, 44) Ancak daha sonra tevbe ederek Ali'nin yanında yer aldı.

5- Aslen hristiyandır. Osman'ın öldürülmesinden sonra Muâviye'nin sultası altında bulunan Filistin topraklarına yerleşti ve onun yanında yer aldı. İslâm'a sokuşturulan hristiyan kültürünün önemli kaynaklarındandır!

6- Hz. Hamza'nın kâtilidir. Ailece daima Emevîlerle birlik oldu. Muâviye'nin fazîleti (!) ve onun sultası hakkında hadisler icat etti! (bk. "Sahabenin Adaleti ve Ebû Hürayra")

334....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

46. Abdullah b. Havâle,2 (Ali[IV, 105, 109-110; V, 33, 288]-D-T)

47. Ka'b b. Murra,3 (Ali[IV, 234-236, 321; V, 33~35]-D-T-N-C)

48. Ebul-Ca'd ed-Damrî,4 (Ali[III, 434]-D-T-N-C)

49. Hafsa annemiz,5 (MA-Ali [VI, 283~288]-Altı)

50. Âişe annemiz.6 (MA-Ali [VI, 29~282]-Altı)

Sahâbe dışında, Hz. Jmam'a karşı kin ve nefret duygularıyla dolu olan, Jmam'a karşı onun düşmanlarının yanında yer alan da-ha başka kişiler de var. Ehlisünnet kardeşlerimiz tarafından "hadis râvîsi" olarak kabul edilen bu kişilerden bazıları şunlar:*

1- Daha çok Osman taraftarlarının kümelendiği Basra'ya yerleşti. 0 da tıp-kı Vahşî gibi Osman ve benzerlerini aklamak için hadisler uydurdu. Az önceki eserimize bk.

2-  Muâviye'nin sultası altındaki Ürdün topraklarına yerleşti. Osman hak-kında uydurduğu hadisler için az önceki eserimize bknz.

3- Murra b. Ka'b olarak da bilinir. 0 da tıpkı Abdullah b. Havâle gibi!

4- Bu da Hz. İmam'ın karşısında yer alan sahâbîlerden. Cemel olayında Hz. Âişe tarafında yer aldı ve orada öldü. (İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 32)

5-  Ömer b. Hattâb'ın kızıdır. Âişe annemizle bir olup Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) sık sık rahatsız edip üzenlerden! Bu yüzden onunla birlikte Tahrîm sure-sine olumsuz yönde konu olmuş! (bk. sh. 376)

Babası Ömer öldürüldüğünde, kardeşi Ubeydul-lâh'ı, babasının öldürülme-sinde parmağı var sanarak, Hürmüzân ile birlikte üç masum insanı öldürmeye tahrik etti. (İbn Sa'd (III, 356) sahih isnadla rivâyet ediyor.)

Babası ve diğer kardeşleri gibi, o da İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı soğuk bakanlardan. Âişe ile birlikte Cemel ordusunun başında yer alacaktı; ama kar-deşi Abdullah buna engel oldu. (İbn Ebil-Hadîd, VI, 225; Gölpınarlı, Hz. Ali: 87)

6- Annemizin İmam Ali'den zaten pek hoşlanmadığını daha önce görmüş-tük. (sh. 48'e bk.) III. halîfenin öldürülmesinde apaçık direktifleri olduğu hâlde, Osman b. Affân'ın kanını talep bahanesiyle Cemel ordusunun başına geçmesi, Allah'ın Peygamberi (s.a.a)'in bütün uyarılarına rağmen İmam Ali'ye karşı kılıç çekmesi... onun en büyük hatalarından birisi. Mü'minlerin Emîri (a.s) "Onlar terkettikleri hakkı, döktükleri kanı talep ediyorlar!" buyurarak, Cemel ordusunun elebaşılarının gerçek niyetini ortaya koymuştu. (bk. İbn Abdilberr, II, 222; Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: I, 55, II, 26-27 = 21. ve 133. hutbeler)

Zaten Hz. Âişe'nin, ömrünün son yıllarında bundan çok büyük pişmanlık duyduğu; aklına geldikçe ağladığı... sahih yollarla gelen rivâyetler arasında. (bk. İbn Sa'd, VIII, 74-76, 81; İbn Ebî Şeybe, 10722, 10723. htm; Ahmed: I, 276; Hâkim, IV, 8-9).

* Bu râvîler için şu eserlere bakabilirsiniz. İbn Sa'd, et-Tabaqât; ez-Zehebî,

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..335

Ebân b. Osmân b. Affân el-Emevî,1 (M-D-T-N-C)

İbrâhîm b. Ya'qub el-Cüzcânî,2 (D-T-N)

Ezher b. Abdillâh / Saîd el-Hımsî, (D-T-N-C)

İshâq b. Süveyd el-Adevî, ((B-M-D-N)

Ishaq b. Talha b. Ubeydillâh,3 (T-C)

Esed b. Mûsa el-Emevî, (D-N)

Esed b. Vedâ'a eş-Şâmî,

Ismâîl b. Ümeyye el-Emevî,4 (Altı)

Ismâîl b. Evsat el-Becelî, (Ali)

Esved b. Yezîd en-Neha'î,5 (Altı)

Eyyûb b. Mûsâ b. Amr el-Emevî,6 (Altı)

Sevr b. Yezîd el-Kelâ'î el-Hımsî,7 (B-D-T-N-C)

Harb b. Vahşî b. Harb el-Habeşî,8 (D-C)

Harîz b. Osmân er-Rahabîel-Hımsî,9 (B-D-T-N-C)

Husayn b. Nümeyr el-Vâsitî (B-D-T-N)

Humeyd b. Abdirrahmân b. Avf,1 (MA-Altı)

el-Mîzân; İbn Hacer, et-Tehzîb, et-Taqrîb, el-İsâbe vb.

1- Ehl-i Beyt düşmanlarından olduğu için ünlü diktatör Abdülmelik b. Mervân tarafmdan tarn yedi yıllığına Medîne vâliliğine getirildi. (İbn Sa'd, V, 152)

2-sh. 22'yebk.

3- Emevî zorbalarının yanında yer aldı. Bunun için seçkin ve temiz şahsiyet-ler aleyhine şâhitlik yapmaktan bile geri durmadi. Seçkin sahâbî Hucr b. Adiy aleyhine taniklik ederek onun Muâviye tarafmdan öldürülmesine sebep olanlar arasında yer aldığını Taberî anlatıyor. (bk. et-Târîh: III, 226; Aycan, 242)

4- İlerdeki Amr b. Saîd el-Eşdaq adlı caninin torunu. Emevîlerin beslemesi bir râvîdir.

5- İmam Ali'yi yalniz birakan ve onun hakkmda ileri geri konusmayi kendi-sine adet edinenlerden. bk. ibn Abdilberr, I, 59; İbn Ebil-Hadîd, IV, 97-98

6- Amr el-Esdaq'm halis torunlanndan!

7-  Dedesi Sıffîn muharabesinde Muâviye'nin yanında öldürüldüğü için İ-mam Ali'yi sevmediğini açıkça ifade ederdi. (bk. ibn Sa'd, VII, 467)

8-  Babası Vahşî'nin yolunu izledi. Aynca babasi ile birlikte "Allahim! Muâvi-ye'nin karmni ilim ve hilim ile doldur!" hadisini uyduranlardan. (bk. ez-Zehebî, IV, 332)

9- Hâkim, el-Ma'rife: 138; İbn Ebil-Hadîd, IV, 69-70; el-Buhârî, Keşf'ül-Esrâr: III, 746

336....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hâlid b. Seleme el-Mahzûmî (el-Fe'fe') (M-D-T-N-C)

Hâlicl b. Abdillâh el-Qasıi.2 (Ali)

Zübeyr b. Bekkâr el-Esedî,3 (C)

Saîd b. Abdilazîz et-Tennûhî,4 (M-D-T-N-C)

Saîd b. Amr b. Saîd el-Emevî,5 (B-M-D-N-C)

Saîd b. Müseyyeb,6 (MA-Altı)

Şebâbe b. Sevvâr el-Medâinî, (Altı)

Salt b. Dinâr Ebû Şuayb, (T-C)

Âmir b. Şerâhîl eş-Şa'bî,7 (Altı)

Abdullah b. Sâliın el-Esaıi. (B-D-N)

Abdullah b. Şaqîq el-Uqaylî,8 (M-D-T-N-C)

Abdullah b. Ubeydillâh b. Ebî Müleyke.9 (Altı)

1- Listenin sonundaki Ebû Seleme'nin kardeşi. Tıpkı onun gibi.

2- ayr. bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 57 Emevîlerin gaddar valilerinden birisi.

3-  İmam ile arası iyi değildi. (bk. İbn Ebil-Hadîd, V, 129; Şerafuddîn, Ebû Hürayra: 167)

4- Önce geçen Habîb b. Mesleme el-Fihrî için "faziletli ve duası makbul!" birisi olduğunu söylüyor. 0 da Emevîlerin yuvalandığı yerlerden hiç ayrılmadı!

5- İlerde gelecek Amr el-Eşdaq'ın oğlu! Bunlar zaten ailece aynı kafaya sa-hip!

6-  Emevîlere yakınlığıyla biliniyor. İmam Zeynelâbidîn (a.s) vefat ettiğinde onun cenazesine bile iştirak etmedi. Nedenini soranlara ise "Mescidde kılaca-ğım iki rek'atlik namaz bu adamın cenazesine iştirak etmekten daha hayırlı!" şeklinde cevap vermekle yetindi. (bk. İbn Sa'd, V, 222) Meşhur Ebû Hürayra'nın damadıdır.

7- Bu da Ehl-i Beyt ile arası pek iyi olmayanlardan ve -İmam Ğazzâlî'nin an-lattığına göre- zalim Haccâc'ın meclisinde toplanarak Hz. Ali (a.s) hakkında ileri geri konuşanlardan birisi. (el-İhyâ: II, 340) İbn Sa'd (VI, 248) Buhârî ile Müs-lim'in şartlarına göre gayet sahih isnadla ondan şu çirkin sözleri naklediyor: "E-ğer şiîler kuş olsaydı (leş yiyen) akbaba, hayvan olsaydı eşek olurlardıü!"

Ayrıca Kûfeli olmasına ve İmam Ali'yi (a.s) görmesine rağmen ondan riva-yette bulunmazken, buna mukabil Ebû Hürayra, Semura, Nu'mân b. Beşîr, Muğîra gibi Ehl-i Beyt'e karşı tavrı açıkça belli olan kişilerden rivayette bulun-ması ve sürekli Emevîlerin yanında yer alması... onu yeterince tanıtıyor bizlere.

8- ayr. bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 94; el-Emînî, IX, 267, XI, 123

9-  İbn Ebî Müleyke daima Ehl-i Beyt'in karşısında yer aldı. Abdullah b. Zübeyr'in Tâif kadılığını yaptı! Hz. Ali ile çağdaş olmasına rağmen ondan hiç rivâyette bulunmamış! (İbn Sa'd, V, 472; el-Aynî, I, 315) Hadis külliyâtına vâkıf olan herkes, İbn Ebî Müleyke'nin kimlerden ne tür hadisler rivâyet ettiğini bilir!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..337

Abdullah b. Mutî' b. Esved el-Adevî,1 (M)

Abdurrahman b. Attâb b. Üseyd,2

Abdurrahman b. İbrâhîm (Dühaym),3 (B-D-N-C)

Abdülazîz b. Mervân (Birsonrakiyle kardeş), (D)

Abdülmelik b. Mervân,4 (Mâlik ona güvenirdi!)

Osmân b. Hayyân el-Müzenî,5 (M-C)

Urve b. Zübeyr,6 (MA-Altı)

Alqame b. Vaqqas el-Leysî,7 (MA-Altı)

Ömer/ Amr b. Sâbit el-Ensârî,8 (M-D-T-N-C)

Ömer b. Sa'd b. Ebî Vaqqas,9 (N)

Amr b. Saîd el-Emevî el-Eşdaq,10 (M-T-N-C)

1-  Sürekli Abdullah b. Zübeyr Me beraberdi. Yanında öldü. (İbn Sa'd, V, 147-149)

2-  Peygamber Efendimiz'in hayatmm sonlarında dünyaya geldi. Cemel olaymda Hz. İmam'ın karşısında yer aldı ve orada öldü. (İbn Sa'd, V, 34-35; İbn Hacer, III, 72)

3- Ağıza alınmayacak sözü için bk. el-Emînî, V, 295

4- İbn Ebil-Hadîd, IV, 57 Mervân oğulları içinde zulüm ve diktatörlüğüyle ün-lü bir sultan! Onun sadece Irak valisi olan Haccâc'ın kestiği kafa sayısının 100.000'i aştığı söyleniyor. (bk. el-Haffâcî Me Ali el-Qârî, Şerh'uş-Şifâ: III, 169)

el-Cessâs diyor ki: "Araplar ve Mervân oğulları içinde Abdülmelik'ten daha zâlim, daha kâfir ve daha fâsık bir başkası olmadığı gibi; onun valileri arasında da Haccâc'tan daha zâlim, daha kâfir ve daha fâsık bir başkası voktur!..." (bk. Ahkâm'ul-Kur'ân: I, 87)

5- Zâlim Haccâc'ın önerisiyle Medîne vâliliği yaptı. Ömer b. Abdilazîz onun halka zulmettiğini söylerdi. (et-Taberî, IV, 19, 22, 25; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 72)

6-sh. 47'ye bk.

7- Cemel savaşında Hz. Ali'ye karşı savaştı. (İbn Hacer, el-İsâbe: III, 81)

8- Şam köylerine çıkıp halka İmam Ali'nin münafık olduğunu anlatırdı! bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 102-103

9- Kerbelâ'da Yezîd'in ordusunun komutanı idi!

10-  III. halîfenin amcasının oğlu! Ehl-i Beyt'in çok aşırı düşmanlarından. Muâ-viye ve Yezîd döneminde Medine valiliği yaptı. İmam Hüseyin (a.s) Kerbelâ'da şe-hid edildiğinde Medine valiliği yapıyordu. (İbn Sa'd, V, 238; el-Aynî, VIII, 370; el-Emînî, X, 264) Özellikle Yezîd döneminde İbn Zübeyr'i etkisiz hale getirmek için Mekke'ye ve Ka'be'ye saldırısı ve orada işlediği cinayetler çok sahih isnadlarla rivâyet ediliyor. (bk. Buhârî: ilim, 37, umra, 40, meğâzî, 53; Muslim: hacc, 446)

338....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Amr b. Yahyâ b. Saîd b. Amr el-Emevî,1 (B-C)

Umeyr b. Hâni' el-Anesî, (Altı)

Anbese b. Hâlicl el-Eylî,2 (B-D)

Anbese b. Saîd el-Emevî (el-Eşdaq'ın kardeşi),3 (B-M-D)

Alâ b. Ziyâd el-Adevî el-Basrî,4 (N-C)

Qâsım b. Abdirrahmân ed-Dimaşqî, (D-T-N-C)

Qabîsa b. Züeyb,5 (MA-Altı)

Qays b. Ebî Hâzim, (Altı)

Ka'b el-Ahbâr b. Mâti',6 (MA-B-M-D-T-N)

Limâze b. Zebbâr, (D-T-C)

Mâlik b. Miğvel,7 (Altı)

Muhammed b. Ziyâd el-Hımsî, (B-D-T-N-C)

Muhammed b. Sîrîn,8 (MA-Altı)

Muhammed b. Abdilmelik b. Mervân, (D-C)

Muhammed (İbn Şihâb ez-Zührî),9 (MA-Altı)

Emevîlerin önde gelen bu bürokrat ailenin fertlerinden birçoğu, Buhârî Me Müslim'in ortak râvîleri arasında yer alıyor!

1- Bir önceki Amr'ın oğlunun torunu oluyor. 0 da dedeleriyle kafadar!

2- Abbâsiler döneminde Mısır'da maliye bakanı iken, kadınları memelerin-den astığı rivâyet ediliyor! bk. ez-Zehebî, III, 298; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 395

3-  Haccâc'ın en sadık adamlarındandı! bk. Ebû Rayye, Muhammedî Sun-net...: 70

4- İbn Ebil-Hadîd, IV, 94

5-  Abdülmelik b. Mervân'ın kalem müdürü ve en önde gelen meclis arkadaşıydı! Aynı zamanda ona akıl hocalığı da yapıyordu! İbn Şihâb ez-Zührî'yi Abdülmelik b. Mervân'a getirip özel hediyelere nail olmasına sebep kendisi! (İbn Sa'd, V, 107,176, 234-236, VII, 447; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 266))

6- Emevîlerin çanağından beslenen, Ebû Hürayra Me sıkı bir dostluğu bulu-nan Ka'b, aslen yahudidir ve İslâm'a sokulan yahudi kültürünün en temel kay-naklarındandır. Kendisini Hz. Ali, Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Mes'ûd ve Huzeyfe b. Yemân adlı sahâbîler "yalancı" sayıyor. ( bk. et-Taberî, I, 47, a. mlf. et-Tefsîr, XXII, 144; İbn Kesîr, III, 561; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 316; el-Aynî, XII, 182, 267; İbn Arrâq, et- Tenzîh: 1,179; İ. Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi: 1,131)

7-  Hz. Ali (a.s) hakkında yakışıksız sözler söylediği rivâyet ediliyor. (bk. ez-Zehebî, II, 272 = Şerîk en-Nehaî mad.)

8- sh. 54'e bk. 9-sh. 47-48'ebk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..339

Muhârib b. Disâı.1 (Alti) Muhammed b. Hârûn b. el-Müceddir, Murra b. Şerâhîl el-Hemedânî,2 (Altı) Mervân b. Hakem, (Alti) Mesmq b. Ecda',3 (Alti) Mişrah b. Heân el-Mısrî,4 (D-T-C) Mus'ab b. Abdirrahmân b. Avf,5 Mutarrif b. Abdillâh b. es-Sihhii.6 (Alti) Muâviye b. Hudeyc el-Kindî,7 (D-N) Mekhûl eş-Şâmî,8 (M-D-T-N-C) Miqsem,9 (B-D-T-N-C)

Mûsâ b. Talha b. Ubeydillâh,10 (Alti) Mûsâ b. Amr el-Emevî,11 (T)

Nuaym b. Ebî Hind, (M-T-N-C)

Heysem b. Esved en-Neha'î el-Mezhacî,

1-  Mürcie'nin önde gelenlerinden. Emevîlerin gaddar valilerinden Hâlid b. Abdillâh el-Qasrî'nin Kûfe valiliği sırasında Kûfe kadılığı yaptı. Hz. Ali ile Os-man b. Affân'ın mü'min mi, kâfir mi olduğuna bir türlü karar veremeyen birisi! (bk. İbn Sa'd, VI, 307; ez-Zehebî, III, 441; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 357)

2- İbn Ebil-Hadîd, IV, 96-97 İmam'a hakaret ederdi!

3-  İmam'ı yalnız bırakanlardan. Esved b. Yezîd Me Hz. Âişe'nin yanına gelip onun hakkında olumsuz sözler söylerlerdi! Ancak, ölümüne yakın bu günahından tevbe ederek dönüş yaptığı söyleniyor. bk. İbn Abdilberr, I, 59; İbn Ebil-Hadîd, IV, 97-98

4- Haccâc-ı Zâlim'in yakın adamlarından.

5-  Babasının yolunu izledi ve Muâviye döneminde Mervân'ın Medîne valiliği yaptığı sırada Medîne emniyet âmirliği ve kadılığı görevlerine getirildi. Daha sonra ise hiç ayrılmamacasına Abdullah b. Zübeyr'in yanında yer aldı. (İbn Sa'd, V, 155, 158)

6- İbn Ebil-Hadîd, IV, 94

7- Sahâbî olduğunu söyleyenler de var. Muâviye'nin Hz. Ali'nin idaresi al-tındaki Mısır'a; Amr b. Âs komutasında sevkettiği vahşi orduda aktif görev aldı! Muâviye ve Yezîd dönemlerinde Mısır valiliği yaptı. İmam'a her fırsatta sataşır-dı! bk. et-Taberî, III, 126-133; İbn Ebil-Hadîd, VI, 81, 88

8- İbn Ebil-Hadîd, IV, 103 İmam Ali'ye kin ve nefretle dolu idi!

9- sh. 210'a bk.

10-Tıpkı yukarıda geçen kardeşi İshâq b. Talha gibi! 11- Amr el-Eşdaq'ın oğludur.

340....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Vahşî b. Harb b. Vahşî el-Habeşî,1 (D-C)

Vehb b. Râşid Ebû Zür'a el-Mısrî,2

Yûnus b. Yezîd el-Eylî,3 (Altı)

Ebû Abdirrahmân es-Sülemî,4 (Altı)

Ebû Bürde (Âmir) b. EbîMûsâ el-Eş'arî,5 (Altı)

Ebû Seleme b. Abdirrahmân b. Avf,6 (MA-Altı)*

c. Hadisler İmam Ali'nin ve Ehl-i Beyt'in Ma'sûm Olduklarına Delildir.

Dikkat edilirse; hadislerde genel ifadeler kullanılıyor ve Ali'ye her hâl ü kârda olumsuz yaklaşanların, ona söven, lanet eden ve ondan nefret duyan herkesin Allah ve Rasûlünü karşısına almış olacağı... ortaya konuyor. Bu konuda hiçbir şart ve kayıt ileri sürülmüyor.

Allah'ın Peygamberi (s.a.a) bizden Imam Ali'ye karşı mutlak sevgi ve itaat istediğine ve ona karşı itaatsizligi mutlak sûrette ya-sakladığına göre; bu onun Islâm adına hiçbir yanlış yapmayacağı ve Kur'ân'a aykırı yorum ve isteklerde bulunmayacağı anlamına gelir.

Buna ne derseniz deyin; ma'sûmiyetten başka bir şey değildir!

1- Sahâbeden Vahşî'nin torunudur. 0 da dedesinin ve babasının yolundan gitti. Hep birlikte uydurdukları bir hadis için yukarıdaki "Harb b. Vahşî" ismine bk.

2-sh. 211'ebk.

3- Şerafuddîn, Ebû Hürayra: 184 İbn Şihâb ez-Zührî'nin en kafadar öğrencilerinden. Anbese b. Hâlid'in amcası oluyor! Özellikle Buhârî'de çok

rivayqtipfgrAli'ye karşı tutumu için bk. Ahmed: I, 80; Buhârî: cihâd, 195, istitâbe, 9

5-  Ali ve taraftarları hakkında çok kötü sözler sarfederdi. (bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 99) Ayrıca seçkin ve temiz şahsiyetleri ispiyonlamada daima önlerde yer aldı. Örneğin seçkin sahâbî Hucr aleyhinde şâhidlik yaparak Muâviye tara-fından öldürülmesine sebep olanlardan birisi. (et-Taberî, III, 226) Tıpkı babası gibi, Emevîlerin güvenini kazanarak Kûfe'de hem mal müdürlüğü, hem de kadı-hk yaptı. (İbn Sa'd, VI, 268)

6- Ali'ye olan düşmanlığını veraset yoluyla babası Abdurrahman b. Avf'dan almış olmalı! Ebû Hürayra Me sıkı bir dostluğu olan Ebû Seleme, Muâviye dö-neminde Medîne kadılığına getirildi. (İbn Sa'd, V, 155; et-Taberî, III, 206)

* Bu listeye "Hâricîler"i katmadık. Onlar için kitabımızın sonuna bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..341

Dolayısıyla bu bölümde gördüğümüz bütün hadisler, Imam Ali'nin ve Ehl-i Beytin ma'sum olduklarma delildir.

d. Hz. Ali İle Arası İyi Olmayandan Hadis Alınmaz.

Bir kimseden hadis almabilmesi için onun adil ve giivenilir ol-masi, her tür fâsıklıktan uzak durmasi gerektiğini hepimiz biliyo-ruz. Fâsıkların haberinin reddedilmesi gerektiği de malum!

Allah'm Rasûlü (s.a.a) yukarda gördüğümüz en sahih hadisle-rinde, Imam Ali'yi karşısına alanm; onu yalmz birakamn, ona dari-lamn, ona sövüp la'net edenin, ona kin ve nefret duyamn... her kim olursa olsun; Allah ve Rasûlünü karşısına almış olacağını ifa-de ediyor. Herhalde Allah ve Rasûlünü karşısına almış bir kimse-nin adalet ve sadakatinden hiç kimse söz edemez! Hatta Allah'ın Peygamberi (s.a.a) ilerde gelecek 97-99 nolu hadislerimizle, on-ları münafık olarak niteliyor.

Şu hâlde Ali ve Ehl-i Beyt ile arası barışık olmayan kim olursa olsun; ondan hadis alınamaz. Peygamber (s.a.a)'in Ehl-i Beytine karşı olumsuz düşünceler taşıyan böyle kimselerin, Peygamber (s.a.a) hakkında olumlu düşündüklerini, ona sadakat gösterecek-lerini ve onun adına hiçbir şekilde yalan konuşmayacaklarını kim garanti edebilir!?1

Bunun için râvînin sahâbî olmaması diye bir ayrım söz konusu değildir! Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hadislerinde böyle bir ayrıma gitmiyor ve sürekli genel ifadeler kullanıyor.

jşte hadis ilminde bu temel esasa pek dikkat edilmediği için-dir ki; Allah'ın bir olan dini pekçok parçalara ayrıldı. Birbirini yüzde yüz çelen sayısız görüşler ve mezhepler çıktı; birinin helâl dediği şeye öbürü haram dedi! Aralarında kin ve düşmanlıklar, kavgalar yaşandı! Bütün bunlar, hadis alırken, kimlerden hadis alabilece-ğimize dair Peygamber talimatını dikkate almayışımızdan kaynak-lanıyor.

Bu konuda pek de geç kalmış sayılmayız! Bizlere hadis getiren Ehl-i Beyt düşmanlarını iyi tanıyıp; onların hadislerini ayıklayarak

1- Ehl-i Beyt (İmâmiyye) mektebinin yanısıra Mu'tezile mektebi de böyle kimselerin hadis rivâyetini asla kabul etmez. bk. İbn Ebil-Hadîd, II, 194-195, IV, 65,101

342....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

işe koyulabiliriz. Bir hadisin senedinde böyle bir râvî varsa, çözüm o rivâyeti dikkate almamaktır! "tarafsızlık" gibi masumane kav-ramların arkasına sığınmakla; hem bu işin üstesinden gelmek zor-laşır, hem de bununla Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) karşımıza almış oluruz!

NOT: Imam Ali'nin çok yüksek faziletini kıskananlar hiç vakit kaybetmeden Ömer hakkında: "Ömer'i seven beni sevmiş; ondan nefret eden benden nefret etmiş olurî" rivayetini düzmüşler.

Biri Abdülvâhid b. Ebî Amr el-Esedî kanalıyla İbn Abbâs,1 diğeri de Ahmed b. Bekr el-Bâlisî2 ile Hasen el-Basrî'nin hizmetçisi Ebû Sa'd3 kanallarıyla Ebû Saîd el-Hudrî aracılığıyla da Allah'ın sevgili Rasûlü'ne (s.a.a) yamanan bu rivâyetler için, tek kelimeyle "uy-durma!" demekten başka seçeneğimiz yok maalesef...

1-  el-Uqaylî rivâyet ediyor. Abdülvâhid yüzünden el-Uqaylî "münker!", ez-Zehebî ise "yalan!" diyerek bu rivâyetin uydurma olduğuna işaret ediyorlar. (ez-Zehebî, II, 675)

2- İbn Adiy rivâyet ediyor. Ahmed "yalancılık"la ve "hadis uydurmak'ia bili-nen bir râvî. bk. ez-Zehebî, I, 86

3- Taberânî rivâyet ediyor. Ebû Sa'd tamamen meçhul bir râvî. 0 yüzden ez-Zehebî bu rivâyet hakkında "batıl!" demekle yetiniyor. bk. ez-Zehebî, IV, 529

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..343

"MUVALAT" HADISLERI

90. İmam Ali'den (a.s):

Ebut-Tufeyl Âmir b. Vâsile anlatıyor: "Ali (r) insanlan "Rahbe"de toplayarak şöyle hitabetti:

"Allah aşkına herkese sesleniyorum; "Ğadîr-Humm" günü Al-lah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) (ayağa kalkarak): "Benim mii'-minler hakkında kendi canlarından daha öncelikli olduğumu bilmiyor musunuz?" dediğini (ve hemen ardmdan Ali'nin elini tutarak) "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allahım! Onu seven/ sev, ona dûşman olana sen de düşman oil" buyurduğunu işiteniniz yok mu?!"

Ebut-Tufeyl diyor ki: "Oradan ayrıldım; ama içime bir hayret doğdu! Sonra Zeyd b. Erqam Me karşılaştım ve durumdan haber-dar ettik. Dedi ki: "Bundan mi şüphe ediyorsun; onu Allah'm Rasûlü (s.a.a)'den ben de işittim!"

Müellif diyor ki: "Bu lafızlar Ebû Dâvûd'a aittir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Fıtr b. Halîfe kanalıyla Ahmed (IV, 370), Ibn Hıbbân, Bezzâr, Taberânî, Ibn Ebî Âsım, Ibn Neccâr, et-Tahâvî (584. htm), Hâfız el-Kencî vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 174-176; Nâşir, 91, 96)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Fıtr1 dahil, tüm râvîleri siqa ve saduq. Dolayısıyla isnadı sahih bir hadis.

91. Sa'd b. Ebî Vaqqas diyor ki:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) bir hitabede bulunup "Ey insanlar! Ben sizin velînizim; değil mi?" diye sormuştu. Onlar "Doğru söylüyorsun!" deyince Ali'nin elini tutup kaldırdı; sonra şöyle bu-

1- İbn Sa'd, VI, 364; ez-Zehebî, III, 363-364; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 486 vd, et-Taqrîb: II, 121; el-Emînî, I, 70; Semsulhaqq, XI, 373

344....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

yurdu:

"6u da benim velîm ve benim adıma tebliğcim (yahut: kefı-lim)dir. Allah onu sevenlere dost, düşmanlarına dûşman olsun!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 8 nolu hadisimiz ile aynı.

Hadisi Âişe ile Âmir, babaları Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan rivâyet ediyorlar. Ancak kitabımızın Arapça basımında babalarının adına yanlışlıkla yer verilmemiş.

92. Sa'd b. Ebî Vaqqas diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'nin elini tutarak halka hitap etti; Al-lah'a hamd ü senadan sonra: "Sen sizinle ilğili işlerde kendi can-larınızdan daha öncelikli olduğumu bilmiyor musunuz!?" diye sor-du. Ashâb "Evet, doğru söylüyorsun ey Allah'ın Rasûlü!" deyince, Ali'nin elini tutup kaldırdı ve şöyle buyurdu:

"Ben kimin velîsi isem, bu da onun velîsidir. Hiç kuşkusuz, Allah onu sevenleri sever, düşman olanlarına düşman olur!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 8 nolu hadisimizinki ile aynı.

Ancak hadisimizin sened kısmında, basımdan yada istinsah-tan kaynaklanan büyük bir karışıklık var. Doğrusu şöyle: "Müelli-fimiz - Ahmed b. Osman el-Basrî Ebul-Cevzâ - Muhammed b. Hâlid b. Asme - Mûsâ ez-Zema'î - Muhâcir - Âişe bt. Sa'd - ba-bası Sa'd"1

93. Sa'd b. Ebî Vaqqas anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte Mekke'ye doğru yola çıkmış-tık. Insanlar etrafında toplanınca sordu: "Eyinsanlar! Kim sizin ve-lîniz?" Oradakiler (üç defa) "Allah ve Rasûlü!" deyince, Ali'nin elini tutup yukarı kaldırdı ve şöyle buyurdu:

"Allah ve Rasûlü kimin velîsi ise, bu da onun velîsidir. Allahım! Onu seveni sev, ona duşman olana sen de düşman ol!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ya'qub b. Ca'fer b. Ebî Kesîr kana-lıyla et-Tahâvî (584. htm) rivayet ediyor. Ancak Zekeriyyâ es-Secezî ile Ya'qub arasmda bir râvî eksikliği var. Onun "Muhammed

1- İbn Kesîr, el-Bidâye: V, 212; el-Emînî, I, 41

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..345

b. Yahyâ b. Ebî Ömer" olduğunu et-Tahâvî'den öğreniyoruz.

Hadisin Durumu: Ya'qub'un durumu belirsiz ve zabtı kötü ol-duğundan isnadı zayıf bir hadis. et-Tahâvî de aynı kanaatte.

94. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"İnsanlar arasında, Ali b. Ebî Tâlib'den daha çok nefret ettiğim bir başkası yoktu! Hatta Kureyşli birisini, sırf Ali'ye olan nefreti yü-zünden seviyordum. 0 adam küçük bir müfrezenin başında sefere gönderilmişti; ben de yine sadece Ali'ye olan nefreti yüzünden ona eşlik ettim.

Sefer sonunda birçok esir aldık. Komutan Peygamber (s.a.a)'e hemen bir mektup yazıp, ganimeti beşe bölüp 1/5'ini alacak birisini kendilerine göndermesini istedi. 0 da bize Ali'yi gönderdi.

Esirler arasında Vasîfe adlı çok güzel bir cariye vardı. Ganimeti beşe bölünce, humüs (1/5'lik hisse) içine düştü. Bir daha beşe böldü; bu defa Peygamberin Ehl-i Beytine düştü. Tekrar böldü; bu sefer Ali'nin aile efradına düştü!

Ali bir ara başından su damlayarak yanımıza geldi! "Bu da ne!?" diye sorduk. Bize "Vasîfe'yi görmediniz mi? 0 humüs içine düştü. Sonra Peygamberin Ehl-i Beyti'ne, daha sonra da Ali'nin aile efradına düştü! Ben de onunla yattım!" diye cevap verdi.

Kureyşli komutan Peygamber (s.a.a)'e hemen bir mektup yaz-dı ve Ali'nin dediklerine tanıklık etmek için bizimle birlikte gön-derdi.

Mektubu ona okumaya başladım. "Doğru mu?" dedi; ben de "Doğru" dedim. Sonra Allah'ın Rasûlü (s.a.a) elimden tuttu ve "Ey Bürayde! Ali'den nefret ediyor musun?" diye sordu. "Evet!" deyince şöyle buyurdu:

"Ondan nefret etme! Şayet onu seviyorsan, daha çok sevmeye bak! Allah'a yemin olsun ki, Ali'nin aile efradının humüsteki hisse-si, hiç kuşkusuz Vasîfe'den daha üstündür!"

0 günden itibaren, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Ali'den daha çoksevdiğim insan olmadı!"

Abdullah b. Bürayde diyor ki: "Allah'a yemin olsun ki, hadiste benimle Allah'ın Rasûlü (s.a.a) arasında sadece babam var."

346....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdülcelîl b. Atıyye kanalıyla Ahmed (V, 351) de rivâyet ediyor. (Ayrıca 87 nolu hadisimize bk.)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Abdülcelîl dışında tüm râvîleri gayet siqa. Üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Abdülcelîl de siqa ve saduq bir râvî.1 Dolayısıyla isnadı sahih bir hadis.

Hadisimizin Yemen seferinde geçen bir olayı anlattığını daha önceki 86-87 nolu hadislerimizde gördük. 0 hadislerde, burada adı belirtilmeyen komutanın Hâlid b. Velîd olduğu açıkça ifade edi-liyor. Dolayısıyla Bürayde'nin "Kureyşli birisi" dediği kişinin Hâlid b. Velîd olduğunda hiç kuşku yok.

Buradan, Hâlid'in Hz. Imam'a olan kin ve düşmanlığının çok eskilere vardığı anlaşılıyor.

95. İmam Ali'den (a.s):

Saîd b. Vehb anlatıyor: "Ali (k.v.) "Rahbe"de şöyle demişti: "Allah aşkına söyleyin; Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Gadîr-Humm" gü-nü "Hiç şüphesiz Allah ve Rasûlü müminlerin velîsidir. Ben kimin velîsi isem, bu da onun velîsidir. Allahım! Onu seveni sev, düşman olana düşman ol, ona yardım edene sen de yardım et!" buyurdu-ğunu kimler işitti?

Saîd diyor ki: "Yanı-başımdan altı kişi kalktı."

Zeyd b. Yüsey' diyor ki: "Benim yanımdan da altı kişi kalktı."

Amr Zû Murr da diyor ki: "Ali'nin sahâbenin tanıklık etmesini istediği hadiste "... Onu seveni sev, ondan nefret edenden sen de nefret et!..." ifadeleri de vardı."

Müellif diyor ki: "Isrâîl bu hadisi "Ebû lshâq - Amr Zû Murr..." kanalıyla rivâyet ediyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Ishaq'tan itibaren A'meş kana-lıyla Müellif (153 nolu hadise bak.) rivâyet ediyor. Müellifimizin sözünü ettiği hadis ise bir sonra gelecek.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri gayet siqa ve saduq. Isnadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih.

1- ez-Zehebî, II, 535; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 435

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..347

96. İmam Ali'den (a.s):

Amr Zû Murr anlatıyor: "Rahbe'de Ali'yi gördüm. Mu-hammed'in ashâbını Allah için tanıklığa çağırıp şöyle demişti:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Ğadîr-Humm günü söylediklerini hanginiz işitti?"

Bunun üzerine bir takım insanlar ayağa kalktı ve Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allahım! Ona dost o/ana dost, düşman o/ana düşman ol; onu seveni sev, ondan nefret edenden sen de nefret et! Ona yardım edene sen de yardım et!" buyurduğuna dair tanıklık etti-ler."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Ishaq'tan itibaren A'meş ve Is-râîl kanallarıyla Müellifimiz (95, 96 ve 153 nolu hadisler) ile et-Tahâvî (584. htm) Fıtr b. Halîfe kanalıyla ise Bezzâr, et-Taberî, İbn Uqde, el-Kencîvb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, 1,171,174,180; Nâşir, 90)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Amr Zû Murr dışında bütün râ-vîleri siqa. Amr ise genelde "meçhul" olarak biliniyor. Oysa Ahmed el-lclî onun Kûfeli siqa bir tâbiî olduğunu söylüyor.1

Bu durumda hadisimizin isnadı hasen olabilir.

A Ç I K L A M A L A R

94 nolu Bürayde hadisi dışında, bu bölümdeki bütün hadisler de "Ğadîr-Humm" olayını işliyor. Söz konusu Bürayde hadisi ise, Yemen'de geçen bir cariye olayını anlatıyor.

Fakat buradaki "Gadîr-Humm" hadisleri, Allah'ın Rasûlü (s.a.a)'in, Ali'nin velayeti ile ilgili bir dua-bedduasına da yer veriyor. 0 daşu:

a."Allahım! Onu sevenisev, düşman olana düşman ott" b."0nu seveni sev, ondan nefret edenden sen de nefret et!"

c."0na destek olana destek ol, onu yalnız bırakanı sen de yal-nız bırak!"

1- ez-Zehebî, III, 294-295; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 87; el-Emînî, I, 69

348....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Bu hadisler / dualar, Ali'yi sevmeye, ona dost olmaya ve onu sürekli desteklemeye teşvik; buna karşılık ona düşman olmayı, ondan nefret edip yalnız bırakmayı yasakladığı için, "Muvâlât Ha-disleri" olarak bilinir.

"Muvâlât" "sevmek, dost olmak" anlamlarına geliyor. Hadis-lerde bu kavrama bizzat yer verildiği için bu adı alıyor.

"Ğadîr-Humm" hadislerini "Muvâlât" hadisleriyle birlikte rivâyet eden ve hadisleri sahih yada hasen isnadlarla gelen sahâbîler şun-lar:

1. Hz. Ali (a.s): Hadisi on ayrı kanaldan rivâyet ediliyor:

a. Zeyd b. Yüsey' ( 85, 95 ve 153 nolu hadisler)

b. Amîra b. Sa'd (Ibn Meğâzilî82 nolu hadisin isnadıyla)

c. Hârise b. Nasr

d. Saîd b. Vehb (95 ve 153 nolu hadisler)

e. Ebut-Tufeyl (Şûrâ hadisiyle birlikte)

f. Abdurrahman b. Ebî Leylâ

g. AmrZû Murr h. Zeyd b. Erqam

1. Riyâh b. Hâris (Taberânîve Ibn Merdeveyh) j. Saîd b. Ebî Huddân

2. Zeyd b. Erqam: Hadisi şu kanallardan rivâyet ediliyor:

a. Ebut-Tufeyl'den Habîb ve Fıtr kanalıyla

b. Atıyye el-Avfî

c. Meymûn (Ahmed b. Hanbel'in rivâyeti)

3. Sa'd b. EbîVaqqâs: Şu kanallardan rivâyet ediliyor:

a. Oğlu Âmir

b. Kızı Âişe

c. Hayseme b. Abdirrahmân

d. Saîd b. Müseyyeb

4. Ebû Hürayra: Hadisi şu kanallardan geliyor:

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..349

a. Yezîd b. Abdirrahmân el-Evdî

b. Amîra b. Sa'd (Ibn Meğâzilî)

5. Berâ b. Âzib: Hadisi aşağıdaki kanallardan geliyor:

a. Ebû Ishaq es-Sebî'î

b. Adiy b. Sâbit

6. Huzeyfe b. Esîd: Ebut-Tufeyl'den itibaren iki kanalla.

7. Âmir b. Leylâ b. Damra: Ebut-Tufeyl kanahyla.

8. Câbir b. Abdillâh: Hadisi şu kanallardan geliyor:

a. Ebû Seleme b. Abdirrahmân

b. QabTsa b. Ziieyb

9. Hubşîb. Cünâde: Ebû İshâq es-Sebî'î kanahyla.

10. Ebû Eyyûb: Riyâh kanahyla (Taberânî, Ibn Merdeveyh)

11. Enes b. Mâlik: Amîra kanahyla. (Ibn Meğâzilî)

12. Ebû Saîd el-Hudrî: Amîra kanahyla (Ibn Meğâzilî)*

Bütün bu sahih rivâyetler, "Muvâlât" hadislerinin Allah'ın Rasû-lü'ne (s.a.a) ait olduğunda kuşku bırakmıyor. Buna ragmen Ibn Tey-miyye her zamanki inatçı tavrını sergiliyor ve "Hadis ehlinin it-tifakıyla yalandır, uydurmadır!" diyor.1

Bu kadar hadis karşısında, sırf bir takım kaygılardan dolayı, Ibn Teymiyye'nin tavrını sergileyebilmek için çok insafsız, Allah'a vereceği hesabı hiç düşünmeyecek kadar umursuz olmak lazım! Sadece sahih ve hasen yollarla tam 12 sahâbîden; onlardan da pekçok değişik kanallardan gelen bir hadis için "uydurma" denile-bilir mi!? Buna imkan ve ihtimal var mi? Allah bunun hesabını sormaz mı?

Şamlı ez-Zehebî bile "muvâlât" hadislerinin isnadının gayet sağlam olduğunu ifade ediyor.2 Hâmid Efendi bu hadislerin mütevâtir olduğunu,3 Şemsüddîn el-Cezerî ise "Gadîr-Humm" ha-

* Bu hadislerin geçtiği yerler için 77-85 nolu hadislerimizin açıklamaları-na; "Ğadîr-Humm" hadisini nakleden sahâbîler listesine bk.

1- el-Minhâc: IV, 16, 85

2- İbn Kesîr, el-Bidâye: V, 209; el-Emînî, I, 297, 298

3- es-Salât'ül-Fâhıra adlı esrinden naklen Şerafuddîn, el-Murâcaât: 191

350....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

dislerinin sadece İmam Ali'den bile mütevâtir olarak bize ulaştığı-nı söylüyor.1 İmam Ali'den gelen "Ğadîr-Humm" hadislerinin he-men tamamında "mu-vâlât" hadislerine de yer veriliyor. Bu du-rumda "muvâlât" hadisleri el-Cezerî'ye göre de mütevâtir durum-da.

Bu yüzden Ibn Teymiyye'nin yukardaki sözünü pekçok ilim a-damı şiddetle reddediyor. Ibn Hacer el-Heytemî, el-Halebî, Ali el-Qârî, Abdiilhaqq ed-Dihlevî, Ebû Abdillâh ez-Zürqânî bunlardan sadece bazıları.2

94 numaralı Bürayde hadisiyle "Ğadîr-Humm" hadislerinin a-çıklamalarını ve onlardan çıkan hükümleri daha önce ilgili yerle-rinde gördük. Şimdi ise; sadece "Muvâlât" hadislerinden çıkan hü-kümlere yer vereceğiz:

a. Ali'yi Sevmek, Ona Dost Ve Destek Olmak Farz, Ona Düşman Olmak, Ondan Nefret Etmek ve Onu Yalnız Bırakmak Haramdır.

"Muvâlât" hadisleri bu konuda yeterince açık. Bazen dua, ba-zen de haber biçiminde olan bu hadislerden şu sonuçlar çıkıyor:

*  Allah, Ali'yi dost edinenlerin dostu, düşman edinenlerin ise düşmamdır.

* Allah, Ali'yi sevenleri sever, ondan nefret edenlerden ise nefret eder.

*  Allah, Ali'nin yamnda yer alanlara; ona yardim edip destek olanlara yardim eder, destekler. Ali'yi yalnız bırakanları ise yalmz bırakır.

Bu sonuçlar, elbette Ali'yi sevmenin, ona dost olup her yerde desteklemenin farz, ona düşman olmanın, ondan nefret etmenin ve onu yalmz birakmamn haram olduğunu ispat ediyor.

b.  Hadisler İmam Ali'nin Masumiyetine Delildir.

Allah'm Rasûlü (s.a.a) "Muvâlât" hadislerinde, hiçbir ayrıma

1- Esnâ'1-Metâlib: 3; el-Emînî, 1,179, 298-299

2-  el-Heytemî, es-Savaiq: 42; Ali el-Qârî, el-Mirqat: V, 584; el-Halebî, 308; ez-Zürqânî, VII, 13; el-Emînî, I, 300, 303, 304, 308

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..351

git-meden, kayit ve şart koşmadan, Ali'yi sevmenin, ona yakm ol-mamn ve onu desteklemenin farz, ona düşman olmanın, ondan nefret etmenin ve onu yalniz birakmanm haram olduğunu mutlak surette ifade ediyor.

Demek ki Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'nin hiçbir sûrette yanlış yapmayacağını, Islam ve Kur'ân adına yanlış bir icraat ve uygula-mada bulunmayacağını, ilâhî irâdeye hiçbir zaman ters düşmeye-ceğini biliyor. Aksi hâlde; şayet Ali yanlış yapabilecek, Kur'ân'a ters düşebilecek birisi olsaydı; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali ile ilgili ta-limatlarım kayıt ve şart altına alır; "Kur'ân'a ters düşmedikçe" gibi bir kayıt ilâve ederdi. Ilâve etmediğine göre, bu hususta kuşkuya mahal bırakmıyor.

Bu durum, kim ne derse desin; Imam Ali'nin pâk ve ma'sûm olmasından başka bir anlam ifade etmez.

352....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

"ALI'YI SADECE MU'MINLER SEVER"

97. AN (k.v.) diyor ki:

"Taneyi yaran ve mahlukatı yaratan Allah'a yemin olsun ki; Al-lah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Sen/ sadece mü'minlerin seveceğine ve benden sadece münafıkların nefret edeceğine" dair sözü var!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süleymân b. Mihrân el-A'meş ka-nalıyla Abdurrazzaq, İbn Ebî Şeybe (9130. htm), Ahmed (I, 84, 95, 128 ve el-Fedâil'de), Muslim (îmân, 131), el-Humeydî, Ebû Ya'lâ, Tirmizî (menaqib, 21), Müellif (îmân, 19, 20), İbn Mâce, (muqaddime, 11), Hâkim (el-Ma'rife: 180), Ibn Ebî Âsım, Ibn Hıbbân, Ebû Hâtim, Bez-zâr, Ibn Mende, Hatîb el-Bağdâdî, Sibt b. el-Cevzî, el-Harzemî (326), İbn Meğâzilî vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 183-185; Nâşir, 101)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri gayet siqa. Üstelik hepsi Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden. Dolayısıyla hadisimizin isnadı Buhârîile Müslim'in şartlarına göre sahih. Hadisimiz ay-rıca Âsım kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9131. htm) tarafından sahih isnadla da rivayet ediliyor.

98. Hz. Ali diyor ki:

"Peygamber (s.a.a) "Beni sadece mü'minlerin seveceğine ve benden sadece münafık olanlarm nefret edeceğine" dair teminat verdi."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu için bir önceki hadisimize bakınız.

99. İmam Ali diyor ki:

"Peygamber (s.a.a)'in bana şöyle bir teminati var:

"Seni sadece mü'minler sever, senden sadece münafık olan-lar nefret ederl"

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..353

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu için 97 nolu hadisimize bakmiz.

A Ç I K L A M A L A R

"Ali'yi sadece mü'minler sever, ondan sadece münafıklar nef-ret eder" mealli hadisimiz; Ümmü Seleme annemiz, Ibn Abbâs, Ebû Zerr el-Gıfârî, Imrân b. Husayn ve Abdullah b. Hantab'dan da rivâyet ediliyor.1

Bu üç hadisin isnadı zayıf olsa da, Imam Ali'den gelen hadisin isnadimn sahih olduğunda hiç şüphe yok. Ibn Abdilberr "Sahâbe-den bir grup bu hadisi rivâyet etmiştir."2 derken Ibn Ebil-Hadîd ise şunları söylüyor: "Bu hak bir sözdür; çünkü iman ile Ali'ye (a.s) nefret bir kalpte barinamaz!... Kısacası bu haber sahih hadislerin bulunduğu kaynaklarda rivâyet ediliyor."3, "Hadis alimlerince ken-disinde kuşku olmayan sahih haberler, Peygamber (s.a.a)'in Ali i-çin bu sözü söylediği noktasında ittifak ediyor."4

Hz. Ali'nin fazileti hakkmda sadece üç sahih hadisin varlığını ka-bul eden Ibn Hazm bile bunu o üç hadisin içine kattıktan5 son-

1-1. Ümmü Seleme annemiz: Hadisini İbn Ebî Şeybe (9131. htm), Ahmed (VI, 292 ve el-Menaqib'da), Tirmizî (menaqib, 21), Taberânî, BeyheqT, Sibt b. el-Cevzî, el-Cezerî, İbn Adiy vb. "...Ebün-Nasr Abdullah b. Abdirrahmân - Müsâvir el-Hımyerî - annesi - Ümmü Seleme" kanalıyla rivâyet ediyor. (ez-Zehebî, II, 453; el-Emînî, III, 185-186)

Ebün-Nasr Abdullah ed-Dabbî siqa bir râvî. (bk. ez-Zehebî, II, 453-454; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 405) Ancak Müsâvir ile annesinin durumu belli olmadığı (bk. ibn Hacer, et-Taqrîb: II, 248, 536) için, hadisimizin isnadı zayıf. Tirmizî herhalde diğer sahih hadislerle desteklendiği için "hasen" diyor.

2.  Abdullah b. Abbâs: Hadisini Taberânî rivâyet ediyor. (el-Heysemî, el-Mecma': IX, 133; el-Emînî, III, 186)

3. Ebû Zerr: İbn EbîŞeybe ile Deylemî rivâyet ediyor. (Şerafuddîn, 188)

4.  Imrân b. Husayn: Hadisini Taberânî (el-Heysemî, IX, 133) ile et-Tahâvî (51. htm) rivâyet ediyor.

5. Abdullah b. Hantab: Ahmed (el-Menâqıb'ta) rivâyet ediyor. (el-Fîrûzâbâdî, Fedâil'ül-Hamse: II, 211)

2-el-İstîâb: III, 37

3- Şerhu Nehc'il-Belâğa: XIX, 173

4- Şerhu Nehc'il-Belâğa: IV, 83 ayr. bk. VIII, 119

5- el-Fisal: IV, 147-148 Aynı sözü İbn Teymiyye de naklediyor: IV, 86

354....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ra artık düşünmeye hacet var mı!? Hadisimizden çıkan hükümler:

Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) Imam Ali kanalıyla çok sahih bir isnadla rivâyet edilen bu hadis, tarihi bir misyon üsleniyor; bizleri pek çok konuda aydınlattığı gibi, sahâbeye, Kur'ân ve Hadis dalın-da söz söylemiş kimselere yaklaşım hususunda da elimize şaşmaz bir mihenk taşı veriyor. Dolayısıyla hadisimizden çok ö-nemli dört hüküm çıkıyor karşımıza:

a. Ali'yi Sevmek İmana, Ondan Nefret Etmek İse Nifaka Alâmettir.

Hadisimiz, Ali'yi sadece ve yalnız mü'minlerin sevebileceğini, ona yalnızca kalbinde iman olanların sevgi ve muhabbet duyaca-ğını; buna karşılık Ali'den sadece ve yalnızca münafık olanların nefret edeceğini, ona yalnız kalbinde nifak tohumları bulunan kişi-lerin buğzede-ceğini açık bir dille ifade ediyor. Bu hususta yoruma bile hacet bırakmıyor.

Demek ki Imam Ali'yi sevmek imana, sevmemek ve ondan nefret etmek ise nifaka ve münafıklığa alâmet oluyor. Yani Ali'yi sevmek, ona yürekten muhabbet duymak imamn; mii'min olma-nm bir gereği. Aynı şekilde, ona kin ve nefret duymak, ondan hoş-lanmamak, ona düşman olmak da nifakm belirtisi ve münafık olmamn gereği!

Şu hâlde, Imam Ali'yi sevmeyen, ondan hoşlanmayan, ona kin ve nefret duyan, söven, la'net eden, ona karşı düşmanca duygular içinde olan, ona kılıç çekip savaşan... kim olursa olsun; münafık sayihr! En azından, münafıklığın en temel belirtilerinden birisine sahip olmuş demektir.

Hem Allah'm Peygamberi (s.a.a) bu konuda herhangi bir ayn-ma da gitmiyor. Dolayısıyla, sahâbeyi hadisimizin kapsammdan bir şekilde çıkarıp atmak imkansız! Allah'm Elçisi görüldüğü gibi mutlak bir ifade kullanarak böyle bir yanlışa yer ve mahal bırakmıyor.

Yeri gelmişken şunu da hatırlatmakta fayda var: Bu yargi bize ait bir yorum yada yargı değil; Bilakis Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) ait bir yargı. Dolayısıyla ilâhî irâdeye dayanan bir yargı! Şu hâlde bu-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..355

rada kimsenin kizmaya, danlmaya hakkı yok! Kızacak olan gitsin; Allah ve Rasûlü'ne kızsınü! Kaldı ki, sahâbenin de yaklaşımının bu şekilde olduğunu azsonra göreceğiz.

b. Nifak Alâmetlerinden Birisi de İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e Düşman Olmaktır.

Bilindiği gibi "nifak/ münafıklığın alâmetleri" dendiğinde; ço-ğunlukla aklımıza şu üç madde gelir:

* Yalan konuşmak,

* Verilen sözde durmamak ve

*  Emanete sahip çıkmamak, ihanet etmek.*

Oysa Kur'ân'da daha pekçok nifak alametine yer veriliyor. Peygamber (s.a.a) bu hadisiyle nifak alametlerine bir madde daha ekliyor ve Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e düşmanlığın da nifak alâmeti oldu-ğunu söylüyor.

Kaldı ki Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Münafıklığın alâmetleri üçtür" derken herhangi bir sınırlamada bulunmuş değil. Yani o hadisinde sadece üç belirgin alamete yer veriyor.

Sahâbe de hayatlarında aynı yaklaşımı sergiliyordu. Onlar bir kimsenin münafık mı, değil mi olduğunu anlamak için Ali'ye olan duygularını yoklarlardı. Eğer Ali ile arası pek iyi değilse hemen hükmü verirlerdi.

"Biz münafık olanları Ali'ye olan buğz ve nefretlerinden tanır-dık!" diyen sahâbîlerden bazıları:

1. Ebû Saîd el-Hudrî: Tirmizî (menaqib, 21), İbn Merdeveyh, el-Cezerî, Ebû Nuaym, el-Harzemî (s. 331-332), İbn'ül-Esîr (III, 295) vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 182)

2.  Ebû Zerr el-Ğıfârî: Hâkim (III, 129), Hatîb el-Bağdâdî ve el-Cezerî rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 182)

* Bu üç madde Peygamber Efendimize (s.a.a) sahih yollarla dayanan şu hadisten alınmadır: "Münafıklığın üç alameti vardır: 1. Konuştuğunda yalan söy-ler. 2. Verdiği sözde durmaz. 3. Kendisine verilen emanete ihanet eder."

Hadis için bk. Ahmed: II, 200, 291, 357, 397, 536; Buhârî: îmân, 25, şehâdât, 28, vasâyâ, 8, edeb, 69; Muslim: îmân, 107-108; Tirmizî: îmân, 14; Mü-ellif: îmân, 20.

356....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

3.   Câbir b. Abdillâh: Ahmed (el-Menâqıb'da), Taberânî ve Bezzâr rivâyet ediyor. (Ibn Abdilberr, III, 46; el-Emînî, III, 182)

4.  Ebû Saîd Muhammed b. Heysem: el-Cezerî rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 183)

5. Ebud-Derdâ: Sibt b. el-Cevzîyer veriyor. (el-Emînî, III, 183)

6.  Abdullah b. Abbâs: Hatîb el-Bağdâdî (Târîh-u Bağdâd: III, 153) rivâyet ediyor.

7. Abdullah b. Mesûd: Ibn Merdeveyh rivâyet ediyor.

Demek ki Ali sevgisi o gün için bile âdeta bir mihenk taşıydı. Sahâbenin ileri gelenleri, Allah ve Rasûlü'ne olan imanlarmda kimin samimi ve kimin sahtekâr olduğunu ona olan yaklaşımlarıyla anlıyorlar; içlerindeki "müslüman" görünümlü münafıkları bu şe-kilde belir-liyorlardı.

c.  Hadisimiz, İmam Ali'nin Gerçek Bir "Fârûq" Olduğuna Delildir.

"Fârûq"un ne anlama geldiğini ve bu güzel lâkabın gerçek sa-hibinin kim olduğunu daha önce; kitabımızın ilk başında, 1-7 nolu hadislerimizin açıklamalarında (d şıkkı) gördük. Orada bu ümme-tin asıl faruqunun Imam Ali olduğunun ispatını yaptık.

jşte bu hadisimiz onu ispat eden en güçlü delillerden birisini teşkil ediyor. Allah ve Rasulü'ne iman ettiğini söyleyenler arasın-da; kimin mii'min ve kimin münafık olduğu konusunda gerçek bir aynm yapacak olamn Ali ve Ali sevgisi olduğunu ifade ediyor. Bu-nu açıkça ifade etmekle kalmıyor; "fârûq" lâkabının bir başkasına ait olduğu yaklaşımını da kökünden sallıyor.

d. Ali ve Ehl-i Beyt İle Arası İyi Olmayandan Hadis Almmaz.

Bir kimseden hadis alınabilmesi için onun fâsık olmaması ge-rektiği herkesçe malum. Bu hususta kimsenin şüphesi yok. Allah-'m Peygamberi (s.a.a) bu hadisiyle, Imam Ali'yi sevmemeyi, ona kin ve nefret duymayı... nifak alâmetlerinden sayıyor. Nifak ise en büyük fâ-sıklıklardan, en büyük günahlardan birisi.*

Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e düşman olanlardan hadis alınmayacağına dair daha

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..357

Dolayısıyla Imam Ali ve Ehl-i Beyt ile arasi pek iyi olmayan kim olursa olsun; ondan hadis almamaz. Hz. Peygamberin hadis-leri ona emanet edilemez. Maksadımız gerçekten Peygamber (s.a.a)'e ve onun pâk hadislerine emin yollarla ulaşmak ise; böyleleri aramizda köprü olamazlar! Onlar bu şerefe katiyen layik değildir.

NOT: Hz. Imam'in bu yüce faziletini kıskanan bazı çevreler, Ebûbekr ile Ömer hakkmda da benzer bir hadis düzmekte pek geç kalmamışlar! "Ebûbekr ile Ömer'i sadece mü'minler sever, onlar-dan sadece münafıklar nefret ederl" vb. mealli rivâyet şu sahâbîler aracılığıyla Allah'ın Peygamberi'ne (s.a.a) dayandırılmış:

1.  Enes b. Mâlik: Ibn Adiy rivâyet ediyor. (ez-Zehebî, I, 626; el-Münâvi, III, 369) Isnadında Hâzim b. Huseyn el-Humeysî var. Itti-fakla zayıf ve çürük bir râvî.1

2.  Ebû Hürayra: Ibn Adiy rivâyet ediyor. (Ibn'ül-Cevzî, el-llel: I, 200; ez-Zehebî, I, 54) Senedinde İbrâhîm b. Mâlik el-Ensârî ile ondan rivâyet eden Ahmed b. îsâ el-Haşşâb var. Ikisi de ittifakla çok zayıf ve yalancı!2

3.  Câbir b. Abdillâh: Ibn Adiy Süleymân el-A'meş'ten itibaren Abdurrahman b. Mâlik b. Miğvel ve Muallâ b. Hilâl adlı iki râvî ka-nalıyla rivâyet edilmiş. (ez-Zehebî, II, 584, IV, 153) Râvîlerin her i-kisi de zayıf ve yalancı!3

Görüldüğü gibi bu rivâyetlerin tamamı asılsız ve uydurma! Hiç birisinin yüzüne bakılacak hali yok. Buna ragmen Şamlı ez-Zehebî (II, 584) Hz. Câbir'e yamanan rivâyetin ardından "Râvîsi yalancı; ama bu doğru bir söz!" diyor. Fakat aynı duyarlılığı, Ümmü Seleme annemizden gelen Ali ile ilgili hadiste gösteremiyor. 0 hadis hakkmda sadece "münker!" demekle yetinen ez-Zehebî (II, 454), bu-nunla ne kadar "Şamlı" olduğunu gözler önüne seriyor!

0nun yapması gereken; o sözü asıl Ümmü Seleme annemiz-

pekçok delil var. Bunun için 76 nolu "seqaleyn" hadisinin b şıklı açıklamasına; Ali ve Ehl-i Beyt ile arasi iyi olmayanlara örnek için ise 88-89 nolu hadislerimi-zin b şıklı açıklamasına bk.

1- ez-Zehebî, I, 626; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 209; el-Münâvi, III, 369

2- İbn'ül-Cevzî, el-llel: I, 200; ez-Zehebî, I, 21-22, 54,126

3- ez-Zehebî, II, 584-585, IV, 152-153; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 271

358....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

den gelen hadis hakkında söylemek idi. Ama o, hakkında gayet sahih hadisler olmasma ragmen Imam Ali'ye çok gördüğü bu sö-zü, hakkmda yüzüne bakılabilecek tek bir hadis bile olmayan Ebûbekr hakkmda soyleyebiliyor! Buna taassup denmez de ne de-nir?!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..359

360....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

HZ. ALI'NIN HZ. ISA'YA BENZER BIR YONU

100. İmam Ali'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ali! Sende İsa'ya benzer bir durum war: Yahudiler ondan o kadar nefret ettîler ki; anasına bile iftira attılarî Hıristiyanlar da o kadar sevdiler ki; onu olmadık makama yükselttiler!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Hakem b. Abdilmelik kanalıyla Ahmed (1,160 ayrıca el-Fedâil'de), oğlu Abdullah, Buhârî (el-Kebîr-de), Bezzâr, Hâkim (III, 123), Ebû Ya'lâ, Belâzürî vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 102) Ancak Hâkim'in rivâyetinde, hadisin arkasından I-mam Ali'nin biraz sonra göreceğimiz sözlerine de yer veriliyor.

Hadisin Durumu: Ibn'ül-Cevzî (el-llel: 1,168, 227), ez-Zehebîve Nâşir; Hakem dolayısıyla hadisimizin zayıf olduğunu söylüyorlar.

Hakem'i pekçok hadis âliminin zayıf saydığı bir gerçek. Ama zayıf sayanların gerekçelerine bakılırsa; onların Hakem'in sadûq bir râvî olduğunda kuşkuları yok! 0 yüzden Ahmed el-lclî "siqa bir râvî" diyor. Yalnız, bir hâfıza sorunu var. Müellifimizin ve Ebû Hâ-tim'in ifadeleri bunu açıkça ifade ediyor.1

Hadisimizin diğer râvîleri zaten siqa. Bu yüzden Hâkim "isnadı sahih" diyor. Ancak biz râvîmizin hâfızasını dikkate alarak "isnadı hasen" demekle yetiniyoruz.*

AÇI KLAliALAR

Peygamber (s.a.a) bu hadisinde Isa (a)'ın durumuna değiniyor. 0 peygambere Yahudilerin nefret duyduğunu, hıristiyanların ise sevgide ileri giderek olmadık mertebeye yükselttiklerini söylüyor.

l-ez-Zehebî, I, 576: İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,190

* Kaldı ki aynı hadis değişik bir isnad ile el-Harzemî (s. 325) tarafından da rivayet ediliyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..361

Aym durumun Imam Ali'nin de başına geleceğini önceden duyuru-yor.

Bu konuda Imam Ali (a.s)'nin de şöyle bir sözü var:

"Benim yüzümden iki simf insan helak olacak: 1. Bana olan sevgisinde çok aşırı giden. 2. Benden nefret edip danlan."1

Bir başka rivâyette şöyle buyuruyor: "Benim yüzümden üç sınıf insan helâk olacak: 1. Bana lâ'net eden, 2. Bunu duyup kabul e-den, 3. Günah hamalı olan. Yani kendisine bana la'net etmek ... sûretiyle yaklaşılan, lüks içinde yaşayan yönetici."

"Benim yüzümden üç sınıf insan da kurtuluşa erecek: 1. Beni seven, 2. Beni sevenleri seven, 3. Bana düşman olanlara düşman olan."

"Kimin kalbi bana nefretle doluysa yada beni küçümserse; bil-sin ki Allah onun düşmanı ve hasmıdır..."2

Gerçekten de Yahudiler, Hz. Isa'nın kendilerine peygamber olarak gelişini bir türlü hazmedemediler. Çünkü onlar Tevrat'ı de-ğiştirmişler; işlerine gelmeyen kısımları içinden atmışlar, ilaveler-de bulunmuşlar... böylece o kutsal kitabı çıkarlarına uygun hale sokmuşlardı. Hz. Isa'nın gelmesi demek; onların "Mûsâ'nın getir-diği din" diye ortaya koydukları sahte dinin sonu demekti. Bu da yahudi din tacirlerinin beslendikleri menfaat kaynaklarını kuruta-cak; onların daha fazla semirmesine mani olacaktı.

Yahudiler hemen işe koyuldular; önce Hz. Isa'nın masum ve tertemiz, iffetli annesine iftira ile işe başladılar. Ahlaksızlık nedir bilmeyen o ter-temiz kadına, Meryem annemize zina iftirası attı-lar! Iffetten bi-haber olanlar onu iffetsizlikle suçladılar! Kısacası, kadıncağız hakkında neler demediler ki!

Hz. Isa ile dişe diş mücadele ettiler. Onun kutsal yolunu sabo-te etmek için hakkında iftiralar yaydılar. 0nun tutuklanıp idam e-dilmesi için ne lazımsa yaptılar. Ama ona bir şey olmadı; idam edi-len ona benzetilen bir yahudi idi. Kuşkusuz, gelişi bir mucize olan Hz. Isa'nın gidişi de bir mucize idi.

1- İbn EbîŞeybe (9131. htm), Ahmed: I, 160; Hâkim, III, 123; Şerif Radiy, Nehc'ül-Belâğa: II, 11, III, 178 (123. hutbe ve 117. söz); İbn Ebil-Hadîd, IV, 105, V, 4, 5, VIII, 112,118-119, XVIII, 282

2- İbn Ebil-Hadîd, IV, 105

362....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hıristiyanlar da, yahudilerin bu nefretine karşılık, Hz. Isa'yı iyi anlayamadılar. Onu sevdiler; hem o kadar sevdiler ki, sonunda on-lar da ipin ucunu kaçırdılar. Hz. Isa hakkında "üçün üçüncüsü" de-diler! Ona ilahlık payesi verdiler.

İmam Ali'nin de durumu bundan pek farklı değil. Bazılarının, onun faziletleri ve üstünlükleri karşısında adeta dilleri tutuldu! Ona olan sevgilerinde çok ileri gittiler. Hatta ona peygamberlik ve ilahlık makamı bile verenler oldu!

Diğer yandan, sahâbeden itibaren ona kin ve nefret duyanlar, ona sövüp sayanlar, la'net edenler, her fırsatta ona hakareti görev bilenler, ona savaş açanlar ve ona la'net etmeyi camilere taşıyıp, bunu din haline getirenler oldu! Özellikle habis Emevî soyunun A-li'ye ve onun pâk ve ma'sûm çocuklarına yaptiklarmi herkes bili-yor.

Şu hâlde hadisimiz, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) gelecekten ha-ber veren mucizevî hadislerinden birisidir.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..363

364....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

İMAM ALI'NIN HZ. PEYGAliBER'E YAKINLIGI

101. Abdullah b. Ömer'den:

Alâ b. Arâr anlatıyor: "Bir kişi Abdullah b. Ömer'e Osman'ın durumunu sordu. Abdullah şu cevabı verdi:

"İki ordu karşılaştığında arkasını dönüp kaçanlardandı; ama Allah kendisini affetti. Sonra bir günah işledi; o da ölümüne sebep oldu!"

Ona Ali (r)'nin durumunu sorunca da şöyle dedi: "0nun Allah'ın Rasûlü (s.a.a) yanındaki makam ve mevkiini bilmiyor musun!?"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Alâ'dan Ebû İshâq es-Sebî'î kana-lıyla değişik yollardan Abdurrazzaq Me Ahmed (el-Fedâil'de) de ri-vâyet ediyor. (Nâşir, 104)

Hadisin Durumu: Hadisimizin râvîlerinden Alâ b. Arâr, Yahyâ b. Maîn ve İbn Hacer tarafından siqa ve saduq sayılan; buna karşılık aleyhinde hiç kimsenin bir şey demediği bir râvî.1 Baştan sona di-ğer bütün râvîleri de siqa olduğuna göre, hadisimizin isnadı sahih.

102. Abdullah b. Ömer'den:

Alâ b. Arâr diyor ki: "Abdullâh'a sordum ve: "Ali ve Osman hakkında bir şey söylemeyecek misin?" dedim. 0 da şu cevabı verdi:

"Ali'nin evi Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) evine yakın. Sana onun hakkında bundan başka bir şey söyleyemeyeceğim!

Osman'a gelince; Uhud günü büyük bir günah işledi; Allah kendisini affetti. Fakat aranızda küçük bir günah işledi; siz onu hemen öldürdünüz!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Bir önceki hadisimizin tahrici ve

1- İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 99; Nâşir, 104

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..365

durumu ile aym.

Kitabimizm Arapça basımında, Müellifimizin üstadı Hilâl ile Alâ b. Arâr arasında büyük bir boşluk var. Nâşir de o râvîlerin kim-ler olduğunu tarn olarak çözememiş. Ama bizce bu isnad, Ebû Ishaq'tan itibaren tıpkı 105 nolu hadisimizin isnadi gibi olmah.

103. Abdullah b. Ömer'den:

Alâ b. Arâr diyor ki: "Abdullâh'a bunu sorduğumda Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) mescidindeydi. Şu cevabı verdi:

"Mescidde onun evinden başka ev yok! Osman ise küçük bir günah işledi; hemen öldürdünüz!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 101 nolu hadisimiz ile aym.

"Mescidde onun evinden başka ev yok!" ifadesinden maksat, kuşkusuz evinin mescide açılan kapısıdır. Çünkü Allah'ın Rasûlü (s.a.a) aldığı vahiy ile birlikte, sahâbenin evlerinin mescide açılan bütün kapılarını kapatmış; sadece Imam Alininkini açık bırakmış-tı.*

104. Abdullah b. Ömer'den:

Sa'd b. Ubeyde diyor ki: "Birisi Abdullah b. Ömer'e gelerek A-li'nin (r) durumunu sordu; o da şu cevabı verdi:

"Onunla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim; ancak Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) evleri arasmda onun evine bak!"

0 kişi "Ama ondan nefret ediyorum!" deyince, İbn Ömer şöyle dedi: "Öyleyse Allah da senden nefret etsin!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimiz Atâ b. es-Sâib kanalıyla Ibn EbîŞey-be (9130. htm) tarafından rivâyet ediliyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin baştan sona bütün râvîleri siqa ve üstelik en azından Buhârî'nin râvîlerinden. Dolayısıyla Buhârfnin şartlarına göre sahih.

105. Abdurrahman b. Hâlid b. Qussem'den:

Ebû Ishaq diyor ki: "Abdurrahmân'a " Ali nereden Allah'm

Bu konuda 38-42 nolu hadislerimize ve açıklamalarına bk.

366....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Rasûlü'ne (s.a.a) varis oluyor!?" diye sorulunca şu cevabı verdi:

"Çünkü o Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) hepimizden önce katildi ve ona bizden daha fazla bağlıydı."

Müellif diyor ki: "Zeyd b. Ebî Üneyse hadisi değişik bir isnadla rivâyet ediyor ve "Hâlid b. Qussem'den" diyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû ishaq'tan itibaren değişik yollardan Ibn EbîŞeybe ile Hâkim (III, 125) de rivâyet ediyor. (Şera-fuddîn, el-Murâcaât: 235) Ancak onların rivâyeti Qussem b. Abbas-tan geliyor ki herhalde doğrusu bu olsa gerek.

Hadisin Durumu: Hadisimiz için Hâkim "isnadı sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Doğrusu Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih olduğudur. Çünkü râvîleri Buhârî ile Müs-lim'in ortak râvîlerinden. Bu durumda Nâşir'in "zayıf" demesi ye-rinde değil!

Müellifimizin sözünü ettiği Zeyd b. Ebî Üneyse rivâyeti ise 106 nolu hadisimizdir.

106. Hâlid b. Qussem'den:

Kendisine "Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a), senin deden ve onun amcası (Abbâs) dururken Ali mi varis oldu!?" denince şu cevabı verdi:

"Çünkü Ali Allah'm Rasulu'ne (s.a.a) hepimizden önce katildi ve ona bizden daha fazla bağlıydı."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi yine Ebû Ishaq kanahyla sadece Müellifimiz rivâyet ediyor. Yalmz burada, yukardaki Abdurrahman yerine "Hâlid b. Qussem'den" deniyor.

Hadisin Durumu: Hadisin senedinde Müellifin üstadı Hilâl b. Alâ'nın babası Alâ b. Hilâl er-Raqqî el-Bâhilî var. Ittifakla zayıf bir râvî.1 Dolayısıyla hadisimizin isnadı zayıf.

Not: Miiellifimiz bu hadisi değişik yollardan "Abdurrahman b. Hâlid b. Qussem" ile "Hâlid b. Qussem"den rivâyet ediyor. Oysa doğrusu "Qussem b. Abbâs" olmalı. Az yukarda Ibn Ebî Şeybe ile Hâkim'in Ebû ishaq'tan itibaren değişik yollardan bu şekilde rivâ-yet ettiğini gördük.

1- ez-Zehebî, III, 106; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 420, et-Taqrîb: II, 100

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..367

107. Nu'man b. Beşîr anlatıyor:

"Ebûbekr Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) huzuruna çıkmak için izin alırken (kızı) Âişe'nin yüksek sesle "Ali'yi benden daha çok sevdi-ğini biliyorum!" dediğini işitti. Ebûbekr "Ey filan kadinimn kızı! Gö-rüyorum ki Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) karşı sesini yükseltiyorsun ha!" dedi ve hemen onu dövmeye kalktı. Fakat Allah'm Rasûlü (s.a.a) ona mani oldu. Ebûbekr öfkelenerek dışarı çıktı. Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Ey Âişe! Gördün mü; o adamdan seni nasıl kurtardım!"

Ebûbekr daha sonra tekrar izin alıp içeri girdi. Allah'm Rasûlü (s.a.a) ile Âişe'nin barışmış olduklarını görünce şöyle dedi: "(Az önce) harb halindeyken beni nasıl içeri aldıysanız; barış halindey-ken de aim!"

Allah'm Rasûlü (s.a.a) "İzin verdik!" buyurdu.

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ayzâr b. Hureys'den itibaren deği-şik yollardan Ahmed (IV, 271-272, 275), Ebû Dâvûd (edeb, 93) ve Bezzâr rivâyet ediyor. (Nâşir, 106)

Ancak Ebû Dâvûd, Hz. Âişe'nin durumunu kurtarmak için o-nun ne dediğine ve Ali'nin adına yer vermezken, bu hadise "mi-zah" bölümünde yer vererek olayı iyice saptırmaya çalışıyor! Sanki Hz. Âişe o sözleri şaka yollu söyledi! Babası onu şakadan dövmeye kalktı!

Ahmed de ilk yerde (IV, 271-272) Ebû Dâvûd'un tutumunu sergilerken, ikinci yerde (IV, 275) bunu yapmıyor. Üstelik Âişe'nin sözlerine şu şekilde yer veriyor: "Allah'a yemin olsun ki; senin A-li'yi babamdan ve benden daha çoksevdiğini biliyorum!"

Hadisin Durumu: Ayzâr Müslim'in gayet siqa râvîlerinden biri-si.1 Geri kalan râvîler de siqa olduğuna göre hadisimizin isnadı Müslim'in şartlarına göre sahih. Ibn Hacer de hadisimizin isnadı-nın sahih olduğu kanaatinde.2

108. Hz. Âişe'den:

Cümey' b. Ömer diyor ki: "Annemle birlikte Âişe'nin yanına

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 426, et-Taqrîb: II, 103

2- el-Münâvî, 1,168

368....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

girdim. Henüz çocuktum. Ona Ali'den (r) bahsedince şunları söyle-di: "Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) erkekler içinde ondan, kadınlar i-çinde de onun eşinden daha çok sevdiği bir kimse görmedim!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Cümey' b. Ömer'den itibaren deği-şik yollardan Tirmizî (menaqib, 61), Müellifimiz (109 nolu hadis), Hâkim (III, 154,157), İbn Abdilberr (IV, 378), el-Harzemî (s. 79) vb. rivâyet ediyor. Ancak 109 nolu rivâyette Cümey'in babasıyla girdi-ği söyleniyor ki hatalı.

Hadisin Durumu: Hadisimizin baş râvîsi Cümey' birçoğunun hoşlanmadığı birisi! Ancak Ebû Hâtim, Ahmed el-lclî, Hâkim, Ibn Hacer gibi hadis tenkitçileri, onun güvenilir ve saduq bir râvî oldu-ğu kanaatinde.1 Hoşlanmayanların gerekçesi ise, onun rivâyet et-tiği hadislerin birilerine dokunuyor olması. Bir de hâfızasının biraz zayıf olduğu söyleniyor. Kısacası, hadisleri en azından hasen olan bir râvî.

Diğer râvîleri de Buhârî ile Müslim'in ortak siqa râvîlerinden olduğuna göre hadisimizin isnadı en azından hasen. Tirmizî de ay-nı hükmü veriyor. Hatta Hâkim "sahih" olduğu kanaatinde.

Not: Arapça basımda Ibn Ebî Ganiyye'nin babası ile Cümey' arasında bir râvî düşmüş. Ama onun Ebû lshâq Süleymân eş-Şeybânîolma ihtimali oldukça yüksek.

Diğer yandan, Nâşir İbn EbîĞaniyye'nin adının "Yahyâ", hadis-teki durumunun da "meçhul" olduğunu söylüyor. Oysa onun asıl adı Yahyâ b. Abdilmelik b. Ebî Ganiyye'dir ve o da tıpkı babası gibi Buhârîile Müslim'in ortaksiqa râvîlerindendir.2

109. Hz. Âişe'den:

Cümey' b. Ömer diyor ki: "Babamla birlikte Âişe'nin yanına girdim. (Perde arkasından) ona Ali (r) hakkında soru sordu. Âişe dedi ki:

"Bana öyle birisini soruyorsun ki; Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) erkekler içinde ondan, kadınlar içinde de onun eşinden daha çok sevdiği birisini bilmiyorum!"

1- Hâkim, III, 154, 157; ez-Zehebî, I, 421-A22; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 137-138

2- İbn Sa'd, VI, 393; ez-Zehebî, IV, 394; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 360

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..369

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu bir önceki hadis ile aym.

110. Bürayde el-Eslemfden:

Abdullah b. Bürayde anlatıyor: "Birisi babama gelerek "Allah-'ın Rasûlü (s.a.a) katinda en sevimli kişi kim idi?" diye sordu. 0 da şu cevabı verdi:

"Kadınlardan Fâtıma, erkeklerdense Ali (r)."

Hadisin Tahrîci: Hadisimiz Şâzân Esved b. Âmir'den itibaren değişik yollardan, Tirmizî (menaqib, 61), Hâkim (III, 155) ve Ibn Abdilberr (IV, 378) tarafından rivâyet ediliyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadi sahih. Zaten Hâkim de "sahih" olduğunu söylüyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

111. İmam Ali (a.s) şöyle diyor:

"Her gece Allah'm Peygamberi'nin (s.a.a) yanına gireceğim zaman; namaz kılıyorsa "Sübhânallâh!" derdi; ben de girerdim. Namaz kılmıyorsa bana izin verirdi; ben de girerdim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Nüceyy kanahyla deği-şik yollardan; Ahmed (I, 80, 85, 107), Tirmizî (salât, 155), Müelli-fimiz (112-115 nolu hadisler, sehv, 17), İbn Mâce (edeb, 17), et-Tahâvî(582. htm), İbn Huzeyme, BeyheqTvb. rivâyet ediyor. Ancak rivâyetlerden bazıları "Sübhânallâh!" dediğini, bazıları ise "öksür-düğünü" söylüyor. (eş-Şevkânî, en-Neyl: III, 186,192; Nâşir, 110)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Abdullah b. Nüceyy dahil1, bütün râvîleri gayet siqa. Ancak Abdullah İmam Ali'den duymadığı için; senedin o kismmda kopukluk var. Bu kopukluk 115 nolu hadisimizin isnadiyla gideriliyor. Buna göre Abdullah, hadisimizi İmam Ali'den babasi Nüceyy kanahyla rivâyet ediyor.

Abdullah'm babasi Nüceyy el-Hadramî de siqa bir râvî.2 Buna göre; hadisimizin isnadi sahih demektir. Zaten ibn Seken de "is-

1- ez-Zehebî, II, 514; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 270, et-Taqrîb: I, 427

2- İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 595, et-Taqrîb: II, 303

370....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

nadı sahih" diyor.1

112. Hz. Ali (a.s) diyor ki:

"Seherde Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) huzuruna çıkmak için bir vakit ayırmıştım. Namazındaysa "Sübhânallâh!" derdi. Namazda değilse bana izin verirdi."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu bir önceki hadis ile aynı.

113. Hz. Ali (a.s) diyor ki:

"Seherde Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) yanına gitmek için ken-dime bir vakit ayırmıştım. Yanına vardığımda izin isterdim. Onu namaz kılarken bulduğumda "Sübhânallâh!" derdi. Boşta bulur-sam bana izin verirdi."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 111 nolu hadisimize bakm.

114. İmam Ali (a.s) diyor ki:

"Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) huzuruna çıkmak için biri gece ve diğeri de gündüz olmak üzere iki vaktim vardi. Gece vakti çıkar-sam, benim için öksürürdü."

Müellif diyor ki: "Şurahbîl b. Müdrik bu hadisi değişik bir isnadla rivâyet ediyor; ama "öksürürdü" ifadesini o da kullamyor."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 111 nolu hadisimiz ile aym. Miiel-lifin sözünü ettiği hadis ise bir sonra gelecek.

115. İmam Ali (a.s) diyor ki:

"Benim, Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) hiç kimsede olmayan bir yakınlığım vardı. Her seher vakti yanına gelir ve "Selâm sana ey Allah'm Peygamberi!" derdim. Eğer öksürürse aileme geri döner-dim. Aksi hâlde içeri girerdim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Niiceyy'den itibaren Şurahbîl b. Müdrik kanalıyla; hemen aym isnadla Ahmed (I, 85) ile Müellifimiz (sehv, 17) rivâyet ediyor. Hadisin isnadında Abdullâh'ın babası Nüceyy'den, onun da Imam Ali'den aldığı belirtiliyor. Ill-

1- eş-Şevkânî, Neyl'ül-Evtâr: III, 186; Emîr es-San'ânî, Sübül'üs-Selâm: I, 140

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..371

114 nolu hadislerimizin isnadmda bulunan "Abdullah Me Imam A-li" arasmdaki kopukluk da böylece ortadan kalkmış oluyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin Şurahbîl dahil1 bütün râvîleri si-qa. Dolayısıyla isnadı sahih.

116. İmam Ali (a.s) diyor ki:

"Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) bir şey sordugumda (cevap) verirdi. Sustuğum vakit ise kendisi bana (anlatmaya) başlardı."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdullah b. Amr b. Hind'den Avf b. Ebî Cemîle kanaliyla değişik yollardan Ibn Ebî Şeybe (9130. htm), Tirmizî (menaqib, 20), Hâkim (III, 125), İbn Huzeyme, İbn'ül-Esîr (III, 294-295 vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 111) (Ayr. 117-118 nolu hadislerimize de bk.)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Abdullah dahil2 bütün râvîleri si-qa. Ancak Abdullah ile Imam Ali arasmda kopukluk olduğu için is-nadi zayif. Ancak bundan sonraki iki hadisle de desteklendiği için "hasen" denebilir. Herhalde Tirmizî de bundan dolayi "hasen" diyor. Hâkim'in "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" deme-si ve ez-Zehebî'nin hiç düşünmeden onaylaması ise; apaçık bir ha-ta!3

117. İmam Ali (a.s) diyor ki:

"(O'na) bir şey sordugumda (cevabını) alırdım. Sustuğum vakit ise o bana (anlatmaya) başlardı."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Muâviye ed-Darîr kanaliyla Ibn EbîŞeybe (9130. htm) rivâyet ediyor. (Nâşir, 112)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri Buhârî ile Müslim-in ortak râvîlerinden. Ancak hadisin baş râvîsi Ebul-Bahterî ile I-mam Ali arasmda kopukluk olduğu* için; isnadı zayif.

1- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 336; Nâşir, 111

2- İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 208, et-Taqrîb: I, 412

3- Hadisimizi İmam Ali'den torunu Muhammed b. Ömer kanaliyla ibn Sa'd (II, 338) da rivayet ediyor. Muhammed ile dedesi arasmda kopukluk olduğun-dan isnadi zayif.

* 31 nolu hadisimizin durumuna bk.

372....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

118. Hz. Ali (a.s) diyor ki:

"Vallahi (O'na) bir şey sorduğumda (cevabını) alırdım. Sustu-ğum vakit ise o bana (anlatmaya) başlardı."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Cüreyc'den itibaren Haccâc el-A'var kanalıyla Ebûbekr el-Qutay'î de rivâyet ediyor. (Nâşir, 112) (116-117 nolu hadislerimize de bk.)

Hadisin Durumu: Hadisimizi Imam Ali'den nakleden Zâzân Ebû Ömer el-Kindî siqa ve saduq bir râvî.1 Diğer râvîler de siqa. Yalnız senedde Ibn Cüreyc ile Ebû Harb b. Ebil-Esved ed-Deylî ara-sında kopukluk olduğu iddiasıyla; hadisin isnadı zayıf sayılıyor.

119. Hz. Ali (a.s) anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile birlikte yola düştüm; ta Kabe'ye var-dık. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) omuzlarima çıktı (ben de doğrulup kalk-tım). Gücümün yetmediğini görünce bana "Çök" buyurdu; ben de çöktüm. Hemen aşağı inip yere çöktü ve "Çık omuzlarima!" buyurdu bana. Ben de omuzlarına çıkar çıkmaz beni kaldırdı.

Bana öyle geldi ki; isteseydim göğün ufkuna dokunabilirdim. Derken Kabe'nin üstüne çıktım. Üstünde tunç yada bakırdan bir heykel vardı. Hemen davranıp onu sağa sola, öne arkaya çektim. jyice tutup kavradığımda, Allah'ın Peygamberi (s.a.a) "At onu aşa-ğı!" buyurdu. Ben de atıp cam şişelerin kırıldığı gibi kırıp parçala-dım.

Sonra aşağı inip Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile beraber, birisi bize rastlar korkusuyla, evlerin arasında kayboluncaya kadar koşup uzaklaştık!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "Nuaym b. Hakîm el-Medâinî - Ebû Meryem - Ali" kanalıyla değişik yollardan Ahmed (I, 84, 151), Abdullah b. Ahmed, et-Taberî, Ebû Ya'lâ, Hâkim (II, 366-367, III, 5), Hatîb el-Bağdâdî ve Harzemî (s. 123) rivâyet ediyor. (Nâşir, 113-114)

Hadisin Durumu: Nâşir, hadisimizin ilk râvîsi Ebû Meryem Qays es-Seqafî'nin meçhul olduğunu sanıyor. Oysa Ebû Meryem'i Müellifimiz, Hâkim, ez-Zehebî ve el-Heysemî siqa sayıyor. Buna

1- İbn Sa'd, VI, 178; ez-Zehebî, II, 63; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,251; el-Emînî, I, 64

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..373

mukabil zayıf diyen hiç kimse yok.1

Nuaym b. Hakîm de Yahyâ b. Maîn, Ahmed el-lclî, Ibn Hırâş, Ibn Hıbbân, Hâkim, ez-Zehebî, el-Heysemî, Ibn Hacer tarafmdan siqa ve saduq sayılan bir râvî. Ancak sadece hâfızası biraz zayıf.2

Diğer râvîlerimiz de siqa olduğuna göre; hadisimizin isnadi en azindan hasen. Sahih demek bile mümkün; Hâfız el-Heysemî bu iki râvîmiz kanalıyla Imam Ali'den gelen "Ğadîr-Humm" hadisi için "bütün râvîleri siqa" diyor. Hâkim de hadisimizin isnadimn "sahih" olduğunu söylüyor. Bu durumda hadisimize "zayif" demek imkân-sız. ez-Zehebî'nin "Hadisin isnadı çok temiz; ancak metni münker!" demesini ise Şamlılığına verin siz!.

Hadiste olayın ne zaman geçtiği belirtilmiyor. Ancak Islâm'ın ilk yillannda, hicretten çok önce olduğu anlaşılıyor.

A Ç I K L A M A L A R

Bu bölümde görmüş olduğumuz hadislerimizle ilgili aralarda kısa açıklamalar yaptık. Şimdi hadislerimizden çıkan hükümlere bir göz atalım:

a. İmam Ali Hz. Peygambere Herkesten Daha Yakm ve Herkesten Daha Bağlıydı.

Hz. Imam'in Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) herkesten daha yakm ve herkesten daha bağlı olduğu şu hadislerden anlaşılıyor:

1. Abdullah b. Ömer: 101-104 nolu hadisler.

2. Qussem b. Abbâs: 105-106 nolu hadisler.

3. Nu'man b. Beşîr: 107 nolu hadis.

4. Hz. Âişe: 108-109 nolu hadisler.

5. Bürayde el-Eslemî: 110 nolu hadis.

6. imam Ali (a.s): 111-118 nolu hadisler.

7.  Ümmü Seleme annemiz: Rivâyete göre Allah'm Rasûlü

1-  Hâkim, II, 367; ez-Zehebî, IV, 573; el-Heysemî, IX, 107; el-Emînî, I, 54, 70

2-  İbn Sa'd, VII, 320; Hâkim, II, 367; ez-Zehebî, IV, 267; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 616, et-Taqrîb: II, 309; el-Emînî, I, 54, 75

374....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Peyğamber (s.a.a) gazaba ğelip öfkelendiğinde, onunla konuşmaya Ali'nin dışmda hiç kimse cesaret edemezdi!"

Ahmed ile Hâkim (III, 130) [Huseyn b. Hasen el-Eşqar - Ca'fer b. Ziyâd el-Ahmar - Muhavvel b. Râşid - Münzir b. Ya'lâ es-Sevrî -annemiz] kanalıyla rivâyet ediyor. (bk. el-Münâvî, V, 150)

Şamlı ez-Zehebî, Ca'fer ve Huseyn yüzünden hadisimizi zayıf say-ma teşebbüsünde bulunuyor. Oysa Ca'fer ittifakla siqa.1 Huseyn el-Eşqar ise sadûq ama hâfızası biraz zayıf bir râvî.2 Dola-yısıyla bu hadisimizin isnadı en azından hasen sayılır. Hatta Hakim ile es-Süyûtî "isnadı sahih bir hadis" diyorlar.

Mü'minlerin Emîri Ali'nin (a.s) Allah'ın Peygamberi'ne (s.a.a) bu derece yakınlığı ve bağlılığı ta çocukluk çağlarına kadar iniyor. 0nun mesajını ilk olarak Imam Ali kabul etti. 0nun yanından bir an olsun ayrılmadı. Sürekli ona maddî ve manevî destek oldu. Ilâ-hîirâde ile 0nun Ehl-i Beytinden sayıldı. Hiçbir zaman onu üzmedi. Hayatından sonra da ona verdiği sözden asla dönmedi. Bir an olsun Allah'ın Peygamberinin yolundan ayrılmadı. Böyle bir kimse Allah'ın Rasûlü (s.a.a)'in en yakını ve en bağlısı olmayacak da kim olacak!?

Hz. İmam (a.s) Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) yakın olmakla yetin-medi. Bu yakınlığı en iyi biçimde değerlendirdi. Her zaman ondan ve onun yüce ilminden istifade etti. 116-118 nolu hadislerin de açıkça ifade ettiği gibi, Ali şu iki halin dışına çıkmıyordu: Ya Allah-'ın Rasûlü'-ne (s.a.a) bir şeyler sorup cevaplar alıyor, yada sustu-ğunda Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ona anlatmaya başlıyor! Kısacası bu ilâhî bilgi akışı sürekli devam ediyor. En sonunda da "her biri 1000 dala ayrılan 1000 ana ilim" öğreniyor.3 Işte o yüzden Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bizlere Ali'yi gösteriyor ve onun "ilmin kapısı" oldu-ğunu söylüyor.4

1- ez-Zehebî, I, 407; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,135; Şerafuddîn, 85 2-ez-Zehebî, I, 531; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,175-176; el-Emînî, I, 83

3- Konuyla ilgili rivayetler için bk. sh. 173, 438, 439

4- "ilmin kapısı" hadisleri için bk. sh. 204-205

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..375

b. Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) İlk İman Eden Kişi İmam Ali'dir.

Hadislerimizde Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) ilk olarak Hz. Ali'nin (a.s) katıldığını haber veriyor. Bu onun getirdiği yeni mesajı kabul edip dinine girmekten başka bir şey değildir. Dolayısıyla buradan Allah'm Rasûlü'ne (s) ilk iman eden sahabinin Hz. Ali (a.s) olduğu-nu anhyoruz. 105 ve 106 hadislerimizde açıkça belirtilen bu husus iizerinde daha once yeteri kadar bilgi vermiş bulunduğumuz için tekrar ele almayı gerekli görmüyoruz.*

c. Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) En ÇokSevdiği Kişi Hz. Ali İdi.

Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) en çok sevdiği kişinin; erkeklerden İmam Ali (a.s), kadınlardan ise kızı Fâtıma ez-Zehrâ (a.s) olduğu şu hadislerle sabit:

1. Nu'man b. Beşîr: 107 nolu hadisimiz.

2. Hz. Âişe annemiz: 108-109 nolu hadislerimiz.

3. Bürayde el-Eslemî: 110 nolu hadisimiz.

4. Ömer b. Hattâb: Kendisi diyor ki: "Ey Fâtıma! Allah'a yemin olsun ki; Allah'm Rasûlü (s.a.a) yamnda senden daha sevimli bir kimse görmedim!"

Hâkim (III, 155) rivâyet ediyor ve "Buhârî ile Müslim'in şartla-rına göre sahih" diyor. Şamlı ez-Zehebî ise hadisin isnadına bir şey diyemiyor; ancaksadece "Garip ve ilginç!" demekle yetiniyor.

5.  Üsâme b. Zeyd: Allah'm Rasûlü (s.a.a) "Kadmlardan bana en sevimli olan Fâtıma'dır." buyuruyor.

Hâkim (III, 217) rivâyet ediyor ve "Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebîde aynen onaylıyor.

6. Hz. Âişe: Kendisi diyor ki: "Babası dışında, Fâtıma'dan daha faziletli birisini hiç görmedim!"

Taberânî Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadla rivâyet ediyor. (İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 378)

7.  İmam Ali'yi Allah ve Rasulü'nün sevdiğine dair hadisler.

1-7 nolu hadislerimizin açıklamalarına bakınız.

376....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

(9-22 nolu "Râye" hadislerine ve açıklamalarına bk.)

8.   İmam Ali'ye sövenin, onu karşısına alanın; Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) sövmüş ve onu karşısına almış olacağını ifade eden hadisler. (88-89 ve 90-96 nolu hadislerimize ve açıklama-larına bk.)

9.  Hz. Fâtıma'nın (a.s) "Cennetlik kadınların efendisi" olduğuna dair hadisler. (124-129 nolu hadislerimize ve açıklamalarına bk.)

10. Hz. Fâtıma'nın (a.s) "Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bir parcasi ..." olduğunu ifade eden hadisler. (130-134 nolu hadislerimize bk.)

Bütün bunların yanısıra 12 nolu "Tayr" hadisi, 37-42 nolu "sed-d-i ebvâb" hadisleri, 43-61 nolu "Menzile" hadisleri, 65-69 nolu "Imam Ali'nin Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) bir parçası olduğu-na" dair hadisler, 71-75 nolu "Hacc Emirliği" hadisleri, 76 nolu "Seqaleyn" hadisi, 77-85 nolu "Gadîr-Humm" hadisleri... de Allah'm Rasûlü (s.a.a) yaninda Hz. Ali'nin daha sevimli olduğunu açıkça ispathyor.

"Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) en çok sevdiği kişilerin; erkeklerden Ebûbekr, kadınlardan ise Âişe" olduğuna dair rivayetler:

"Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Ali ile Fâtıma'yı herkesten daha çok sevdiğini" kıskanan bazı çevreler hemen oturup alternatif rivayetler düzmüşler! Bu rivâyetlerde "Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) en çok sevdiği kişilerin; erkeklerden Ebûbekr, kadınlardan ise Âişe" olduğu belirtiliyor. Bu rivâyetler başlıca şu sahâbîlere ait:

1. Amr b. Âs: Ahmed (IV, 303), Buhârî (menaqib, 34, meğazî, 65), Muslim (f. sahâbe, 8), Tirmizî (menaqib, 63), Hâkim (IV, 12) Ebû Osman en-Nehdî kanalıyla rivâyet ediyor.

2. Amr b. Âs: İbn Sa'd (VIM, 67, 65), Tirmizî (menaqib, 63) ve Hâkim (IV, 12) Qays b. Ebî Hâzim kanalıyla rivâyet ediyor.

3.  Hz. Âişe: Kendi sözünü Tirmizî (menaqib, 14) ve Hâkim (III, 73) Abdullah b. Şaqîq kanalıyla rivâyet ediyor.

4.    Enes b. Mâlik: Tirmizî (menaqib, 63), Ibn Mâce (muqaddime, 101) ve Hâkim (IV, 12) Humeyd b. Abdirrahmân ka-nalıyla rivâyet ediyor. (el-Münâvî, 1,168)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..377

5. Ümmü Seleme: Hâkim (IV, 13-14) Zem'a b. Sâlih kanalıyla rivâyet ediyor.

6.  Ömer b. Hattâb: Kendi sözünü Hâkim (III, 66) Urve b. Zübeyr kanalıyla rivâyet ediyor.

Birincisi, bu rivâyetler Ebûbekr, Ömer ve Âişe annemizle ilgili tarihi gerçeklere aykırı. Üçünün de Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) deği-şik münasebetlerle defalarca rahatsiz edip öfkelendirdiği, onun vefatmdan sonra da Allah ve Rasûlü'nün yoluna aykiri icraatlarda bulundukları, Âişe annemizin de Allah ve Rasûlü'nün talimatlarına uymadığı ve Cemel vak'asinda binlerce insamn kanimn akmasma sebep olduğu... herkesçe biliniyor.* Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) böy-le kimseleri herkesten daha çoksevdiği düşünülemez!

Ikincisi, bu rivâyetler yukarda geçen sahih hadislere ve Hz.

* İlk iki halîfenin a. Allah'm Rasûlü'nün huzurunda yüksek sesle konuşarak onu rahatsiz ettikleri ve bunun üzerine Hucurât suresinin ilk ayetlerinin indiği (bk. Ahmed: III, 287; Buhârî: meğâzî, 70, tef. Hucurât, 1, 2, i'tisâm, 6; Tirmizî: tef. Hucurât, 1; Müellif: âdâb'ül-qudât, 6; et-Tahâvî, 115. htm; İbn Kesîr, IV, 205-206; Elmalılı, VI, 4449), b. Yine değişik bir konuda Allah'm Rasûlü'nün öfke-lenmesine sebep oldukları (30 nolu hadisimize bk), c. Allah'm Rasûlü'nün ra-hatsızlanıp yattığı son günlerinde, Ömer b. Hattab'ın "Bize Allah'm kitabı ye-terü!" deyip etrafı velveleye vererek onun yazdırmak istediği tarihi vasiyyete mani olması ve böylece Allah'm Rasûlü'nü haddinden fazla üzmesi, (Abdullah b. Abbâs'tan gelen bu çok sahih rivâyet için bk. İbn Sa'd, II, 242-244; Ahmed, I, 222, 325, 336, 355; Buhârî: ilim, 39, cihâd, 176, cizye, 6, meğâzî, 83, merdâ, 17, i'tisâm, 27; Muslim: vasâyâ, 20-22; Ebû Dâvûd, imâra, 28 [Ancak Ebû Dâvûd hadisin asıl can alıcı bölümlerini tümüyle atlamış!] ve et-Taberî, II, 228-229 rivâyet ediyor. Buna "reziyye hadisi" denir.) d. Allah'm Rasûlü'nün vefatmdan hemen sonra kızı Fâtıma'yı çok üzdükleri ve böylece Allah'm Rasûlünü faz-lasıyla rahatsiz ettikleri, e. Hâlid b. Velîd'e Mâlik b. Nüveyra ile ilgili olayında, Allah'm öngördüğü hükümleri uygulamamış olmaları (88-89 nolu hadislerin açık-lamasına; İmam Ali'yle arası açık olan sahâbîlerden "Hâlid b. Velîd" maddesine bk), f. Hz. Âişe annemizin de Allah'm Rasûlü'nü sık sık rahatsiz ettiği; Hafsa ile birlikte Tahrîm sûresine olumsuz yönde konu olduğu (Ayrıntılı rivâyetler için bk. Ahmed: I, 48, VI, 59, 221; Buhârî: mezâlim, 25, tef. Tahrîm, 1-4, talâq, 8, hıyel, 12, libâs, 31, eymân, 25; Muslim: talaq, 20-21, 30-34; Ebû Dâvûd: eşribe, 12; Müellif: talaq, 16-17, eymân, 20, işret, 4; Hâkim, II, 493; İbn Kesîr, IV, 387-389; Elmalılı, VII, 5086-5097), Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) karşı bağırıp çağırdığı (107 nolu hadisimize bk.), Hz. Peygamberin bütün uyarılarına (sh. 48'e bk.) ragmen "Cemel" vak'asına öncülük ettiği herkesçe biliniyor! (Detaylı bilgi için Sahâbe-nin Adaleti ve Ebû Hürayra adlı çalışmamıza bk.) Bunlar mi Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) en çok sevdiği kişiler!

378....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Âişe ve Ömer'in bizzat kendilerinden gelen gayet sahih rivâyetlere de aykırı.

Üçüncüsü, bu rivâyetler şu sahâbîler kanalıyla gelen en sahih hadislere de aykırı:

1.  Ebû Mûsâ el-Eş'arî: Bu rivâyette, Esmâ bt. Umeys adlı bir sahâbî kadının Ömer b. Hattâb'dan daha faziletli ve üstün olduğu Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından açık bir dille ifade ediliyor.

Buhârî (meğâzî, 40) ile Muslim (f. sahâbe, 169) rivâyet ediyor. Ibn Sa'd da (VIII, 281) aynı hadisi Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih iki ayrı isnadla rivâyet etmekte.

2. Hz. Âişe: Diyor ki: "Hatîce'yi kıskandığım kadar hiçbir kadı-nı kıskanmadım; çünkü Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ondan çok bahse-derdi."

Ahmed (VI, 58, 202, 279), Buhârî (menaqib, 80; nikâh, 108; edeb, 23; tevhîd, 33), Muslim (f. sahâbe, 74-76), Tirmizî (birr, 70; menaqib, 61), Ibn Mâce (nikâh, 56) ve Hâkim (III, 186) rivâyet e-diyor.

3.  Hz. Âişe: Diyor ki: "Hatîce annemizin bacısı Hâle Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanına girmek için izin isteyince hemen Hatîce'yi hatırlayıverdi. Ona "Allah sana daha iyisini (yani kendisi-ni) vermişken, damakları kızarmış o Kureyşli kocakarıyı ne amp duruyorsun!?" dediğimde gazaba gelip öfkelendi ve "Hayır! Vallahi Allah bana onun yerine daha iyisinî vermedi!" buyurdu."

Ahmed (VI, 118, 150, 154), Buhârî (menaqib, 80), Muslim (f. sahâbe, 78), Taberânî ve Ibn Abdilberr (IV, 286-287) rivâyet ediyor. (Ayr. bk. İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 283; el-Aynî, XIII, 361; el-Münâvî, III, 492; Davudoğlu, Muslim Şerhi: X, 292) Ancak Buhârî ile Muslim hadisin altı çizili bölümüne her nedense yer vermiyor!

4. Abdullah b. Ömer: Babası Ömer b. Hattâb şöyle diyor: "Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) yanında Zeyd b. Harise senin babandan, Zeyd'in oğlu Üsâme de senden daha sevimliydi ey Abdullah!"

Ibn Sa'd (IV, 70) Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadla ri-vâyet ediyor. Tirmizî (menaqib, 40) ile Hâkim (III, 559) ise farklı isnadlarla rivâyet ediyor ve Hâkim "isnadı sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. (Ayr. bk. Ibn Abdilberr, I, 58; Qâdî lyâd, eş-Şifâ: III, 417)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..379

5. Abdullah b. Ömer: Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) "Sana insan-lann en sevimlisi Üsâme'dir!" dediğini naklediyor!

Ahmed (II, 20), Hâkim (III, 596), Taberânî ve Ibn Abdilberr (I, 58) rivâyet ediyor. Hâkim Müslim'in şartlarına göre sahih diyor; Şamlı ez-Zehebîde onaylıyor.* (el-Münâvî, I, 483)

6.  Safiyye annemiz: Kendisinden gelen rivâyete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) onu Âişe ve Hafsa'ya üstün tutmuş!

Tirmizî (menaqib, 63) ile Hâkim (IV, 29) zayif bir isnadla rivayet ediyor. Ancak Ahmed (III, 136) ile Tirmizî'nin (menaqib, 63) Enes b. Malik'ten rivayet ettiği hemen aynı içerikli hadisin isnadi Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih. Ayrıca İbn Sa'd (VIM, 127) da aynı hadisi değişik yoldan rivayet etmekte.1

Bütün bu rivayetler hem onlarin kendi içlerinde çelişkiye düş-tüklerini gösteriyor, hem de Allah'ın Rasûlü (s.a.a) gözünde - Ali ve Ehl-i Beyt dışında bile - Ebûbekr ile Ömer'den ve Hz. Âişe'den çok daha sevimli kişilerin olduğunu ispatlıyor.

Dördüncüsü, ilk iki rivâyet Amr'dan geliyor. Amr ise hadisi alı-nacak ve sözüne güvenilecek birisi değil! Üstelik Hz. İmam'a karşı son derece düşmanca duygu ve tavırlarıyla biliniyor. Kısacası bu rivâyetlerin ikisi de ya Amr'ın düzmesi; yada birinci rivâyet Amr'ın ardından gelen Basralı râvîlerden birisinin, ikincisi ise Qays b. Ebî Hâzim'in tasarrufu! Çünkü onlar da Hz. İmam'ın düşmanlarından!2

Hz. Âişe'den gelen rivâyetin baş râvîsi Abdullah b. Şaqîq Ehl-i Beyt düşmanlığıyla tanınan bir râvî. Dolayısıyla bu rivâyet de onun marifeti olmalı! Kaldı ki Hz. Âişe annemizin İmam Ali'ye karşı tutu m ve durumu da herkesçe malum!

* Bu rivâyete Ehlisünnet kardeşlerimizi ilzam için yer verdik. Oysa bu rivâ-yetin doğrusu "... Üsâme benim yanımda insanların en sevimlilerinden!" şeklin-de.

(bk. İbn Sa'd, II, 249-250, IV, 65-67; Ahmed: II, 20; Buhârî: menaqib, 45; meğâzî, 44, 87, eymân, 2; Muslim: f. sahâbe, 63-64; Tirmizî: menaqib, 39)

Bundan da maksat, el-Aynî'nin de dediği (XIV, 413) gibi "Üsâme'nin genç yaşta komutan olmasına itiraz eden insanlardan daha sevimli" olduğu.

1- Ay. bk. İbn Abdilberr, IV, 348; İbn'ül-Esîr, V, 327; İbn Hacer, IV, 347

2- Qays b. Ebî Hâzim ile az sonraki Abdullah b. Şaqîq için 88-89 nolu ha-dislerin açıklamalarına, İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e düşman olan râvîler listesi-ne bk.

380....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Enes'ten gelen rivâyetin senedinde Abdurrahman b. Avf'ın oğ-lu Humeyd var. Ehl-i Beyt'e karşı olumsuz durumundan daha önce bahsettik! Zaten Şamlı ez-Zehebîbile "Cidden garip!" diyor.

Ümmü Seleme rivâyeti ise o temiz annemizin alet edildiği bir uydurma! Senedinde Zem'a b. Sâlih var. Hadis uleması zayıf sayı-yor kendisini.1

Ömer b. Hattâb rivâyeti ise Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) dayanmıyor. Yani bu sadece Ömer'in kendi düşüncesi! Dolayısıyla bağlayıcı bir tarafı yok! Diğer yandan bu rivâyet Ehl-i Beyt düşman-lığıyla ün yapmış Urve* kanalıyla geliyor!

Kısacası bu rivâyetlerin hemen hepsi asılsız! 0 hâlde bu rivâ-yetlerin Buhârî, Muslim gibi kaynaklarda geçiyor olması, Hâkim ile Şamlı ez-Zehebî'nin onlardan bazıları için "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih!" demesi gerçeği hiçbir zaman değiştirmez.

d.  Hz. Peygamberin Yanısıra ilk Put Kırma Şerefi İmam Ali'ye Aittir.

Bu hususu kitabımızın 119 nolu hadisinden anlıyoruz. Bu hadis aynı zamanda Imam Ali'nin o günlerde bile eşsiz bir cesarete sahip olduğunu gösteriyor.

e. Abdullah b. Ömer İle Hz. Âişe Annemizin İmam Ali İle Arası İyi Değildi.

Gerek Abdullah b. Ömer'in ve gerekse Âişe annemizin Imam Ali (a.s) ile aralarının iyi olmadığı malum. Özellikle Hz. Âişe'nin Hz. Imamı hiç sevmediği, ona karşı eskiden beri olumsuz duygu ve düşünceler beslediği, Cemel vak'asına öncülük ettiği... (bk. s. 48) hatta Ibn Mülcem'in Hz. Ali'yi öldürmesine sevindiği2 herkesçe bi-liniyor!

Abdullah b. Ömer ise Imam Ali ile savaşmamış. Ona kılıç çek-memiş, Muâviye'nin başını çektiği "azgın çete"de yer almamış; bu

1- ez-Zehebî, II, 81; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 257; el-Münâvî, V, 225 * sh. 47'ye bk.

2-   Hz. Âişe'nin İmam Ali'nin öldürüldüğünü duyunca sevinerek şükür secdesine vardığına dair bk. İbn Sa'd, III, 40; et-Taberî, III, 159; Şerafuddîn, en-Nass: 457

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..381

bu bakımdan elbette onunla savaşanlarla bir tutulamaz. Ancak o da Imam Ali'yi o sirada yalniz bıraktığı ve onu desteklemedigi için Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) karşısına almış durumda! Muâviye dö-neminden itibaren o da safını bulmuş; Emevî zorbalarına çok ra-hat biçimde biat etmiş! Ayyaş - berdoş Yezîd'e, Abdülmelik b. Mervân'a biat etmekte bir an bile gecikmemiş! Hatta çoluğunu-çocuğunu etrafına toplayıp bu konuda telkinlerde bulunmuş!*

Cemel ve Sıffîn vak'alarında Hz. Imam'a bir biatı çok gören ve onu düşmanları - ki Allah ve peygamber düşmanı olduklarını da-ha önce gördünüz - karşısında yalnız bırakan Abdullah b. Ömer, böyle günlerde "önüne gelen emîrin arkasında namaz kılacak ve ona zekâtını hemen verecek"1 kadar tutarsız ve kişiliksiz bir tutum sergiliyor. Kısacası 0 da Imam Ali'yi ve Ehl-i Beyt'i sevmiyor. 0 da Imam'a karşı olumsuz duygular taşıyor.

Abdullah b. Ömer'in Imam Ali'ye yönelik olumsuz duygu ve düşüncelerini ise 101-104 nolu hadislerimizden rahatlıkla anlıyoruz. Hadislerde Abdullâh'a Imam Ali ile Osman'ın durumları soruluyor. Ama o ne yapıyor; Ali'yi hemen geçiştiriyor ve her ne hikmetse onun faziletlerini konu edinen hadislerden birkaçını söyleyemiyor. Osman'a gelince açılıyor; onun aleyhindeki yaygın eleştirilerin yersiz ve haksız olduğuna dair açıklamalarda bulunu-yor. Bunun ne derece doğru olduğunu birazdan göreceğiz.

f. Osman b. Affân hakkında birkaç söz.

Abdullah b. Ömer'den gelen rivâyetlerde Osman b. Affân'ın U-hud harbi sırasında kaçtığı ifade ediliyor. Ibn Ömer'in kendisi de bunları kabul ediyor; ancak Allah'ın onu bu büyük günahına ragmen affettiğini, fakat insanların, işlediği küçük bir günah dolayı-sıyla ona baş kaldırıp öldürdüklerini söylüyor!**

Osman'ın Uhud harbi sırasında Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) yal-

* Ayrıntı için 88-89 nolu hadislerin açıklamalarında geçen, İmam Ali'yle arası açık olan sahâbîler listesine bk.

1- İbn Sa'd (IV, 149) değişik yollardan; hatta Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih isnadlarla rivâyet ediyor. (Ayr. bk. el-Emînî, X, 46-50)

** Konuyla ilgili 101-103 nolu hadislerin yanısıra değişik rivâyetler için bk. Ahmed: II, 101; Buhârî: humus, 14, menaqib, 36, meğâzî, 19, tef. Baqara, 21, tef. Enfâl, 6; Tirmizî: menaqib, 18; Hâkim, III, 98; el-Emînî, X, 70-71

382....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

nız bıraktığı, Mekkeli müşriklere arkasını dönüp kaçtığı, hatta tam üç gün ortadan kaybolduktan sonra Medine'ye döndüğü biliniyor.1 Hatta hilâfeti sırasında, (Hicret öncesi kardeşlik akdiyle) kardeşi olan Abdur-rahmân b. Avf ile arasının açıldığı günlerde, Abdurrahmân'ın bunu da gündeme getirerek Osman'ı ayıpladığı gelen güvenilir rivâyetler arasında.2 Ancak Allah Teâlâ o gün arka-sını dönüp kaçanları affettiği (Âl-i Imrân, 155) için üzerinde fazla durmuyoruz.

Gelelim Osman b. Affân'ın "küçük" günahına: Biz burada sadece birkaçına değinecek, gerisini ilgili çalışmamıza* bırakacağız.

1.  Hz. Ali hayattayken ve Allah'ın Rasûlü (s.a.a) onu ümmetinin başına imam atadığı hâlde, Abdurrahman b. Avf'ın bir hilesiyle halîfe oldu. Hz. Imam'ın oturması gereken makama o oturdu.

2.  Hilâfetinin daha ilk günlerinde Ubeydullâh, babası Ömer b. Hattâb'ın öldürülmesinden sorumlu sandığı birkaç suçsuz insanı öldürmüştü. Bu cinayetin tamamen haksız yere yapıldığı herkes tarafından bilinmesine ve ileri gelen sahâbenin "kısas" istemesine rağmen, sırf Amr b. Âs'ın şeytani telkinleriyle Ubeydullâh'ı affetti; Allah'ın hadlerini askıya aldı.3

3.  Devletin tüm kadrolarını ehliyetsiz ve aşağılık akrabalariyla doldurdu. (Anne bir kardeşi) fâsık Velîd b. Uqbe'yi Kûfe, (süt kar-deşi) Abdullah b. Sa'd b. EbîSerh'ı Mısır, (dayısının oğlu) Abdullah b. Âmir'i Basra valiliğine getirdi! Muâviye'nin yetki alanını daha da genişletti; Ürdün, Lübnan ve civarını da Şam'a kattı. Her yandan gelen şikayetler üzerine önceden atadığı valileri yeni akrabalariyla değiştirdi. Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Tâif'e sürgün ettiği (amcası)

1- bk. et-Taberî, II, 69; İbn'ül-Esîr, el-Kâmil: II, 110; İbn Ebil-Hadîd, XV, 20-22; İbn Kesîr, el-Bidâye: IV, 28; F. er-Râzî, IX, 50; el-Halebî, II, 240; Şerafuddîn, en-Nass: 326; el-Emînî, IX, 327

2-Ahmed: I, 68, 75; İbn Kesîr, I, 418-419; İbn Ebil-Hadîd, XV, 21-22

* Ayrıntılı bilgi için Sahâbenin Adaleti ve Ebû Hürayra adlı eserimize bk.

3- Gayet sahih isnadlarla rivâyet edilen bu hâdise için bk. İbn Sa'd, III, 350, 355-357; V, 15-17; el-Ya'qûbî, II, 160-164; et-Taberî, II, 586-587, 590; İbn Abdil-berr, II, 433; İbn Ebil-Hadîd, III, 59-62, IX, 54-55; İbn'ül-Esîr, III, 175-176; ez-Zeyleî, Nasb'ur-Râye: IV, 338; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 75-76, 619, ed-Dirâye: II, 263-264; el-Emînî, VIII, 132-143; Algül, II, 396

İbn Sa'd'ın (III, 356) gayet sahih bir isnadla rivâyetine göre, Ubeydullâh'ı bu cinayete azmettirenlerden başında kız kardeşi olan Hafsa annemiz geliyor!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..383

Hakem'i Medine'ye geri aldı, Hakem'in oğlu (amcasının oğlu ve damadı) Mervân'ı kalem müdürlüğüne getirdi. Hoş, Osman'ın ba-şını yiyenlerden birisi de Mervân'dır!

Ayrıca devlet hazinesini kendi yandaşlarına peşkeş çekti: Ebû Süfyân'a, fâsık Velîd'e, Mervân'a, (amcasının oğlu ve damadı) Hâ-ris b. Hakem'e, (amcasının torunları) Saîd b. Âs ile Abdullah b. Hâlid'e devletin gelirlerinden bol bol verdi. Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Hz. Fâtıma'ya hediye ettiği ama halîfelerin bir türlü kendi-sine teslim etmedikleri "Fedek" arazisinin gelirini Mervân'a tahsis etti, Kuzey Afrika gelirlerinin çok büyük bir kısmını Ibn Ebî Serh'a verdi. Medine civarındaki devletin otlak arazisini çevirip sadece Ümeyye oğullarına açtı. Başkalarının hayvanlarının istifadesine mani oldu... Kısacası o dönemde yapılan vurgunlar ve yolsuzluklar göğün katına çıktı! Emevî hanedanı kapitalistçe servet yığdı; zevk ü sefa baş gösterdi!1

4.  Diğer taraftan şarap içtiği şahitlerin tanıklığıyla sabit olan Kûfe valisi fâsık Velîd'e gerekli şer'î cezayı infaz etmedi; bunun ye-rine şahitleri sopalattı!2 Velîd bundan yüz bularak içmeye devam etti. Bir gün kafayı iyice çekip sabah namazında cemaate 3 yada 4 rek'at kıldırması ve sonra "Ne dersiniz; biraz daha artırayım mı!?" demesi bardağı taşıran son damla oldu. Aleyhinde şikayet-ler artınca, görevinden alınıp Medine'ye getirildi; cezası infaz edil-di.3

5.  Bütün bu haksızlıklara ve devlet erkânının yolsuzluklarına, ümmetin mal varlığının Ümeyye oğulları tarafmdan yağmalanma-sına karşı sesini çıkardığı için Ebû Zerr el-Gıfârî'yi "Rabeze" denen ıssız bir yere sürüp mecburi ikamete mahkum etti4, Ammâr b.

1- Ayrıntılı bilgi için bk. İbn Ebil-Hadîd, III, 11-40; Şerafuddîn, en-Nass: 399 -405; el-Emînî, VIII, 234-282; Aycan, 102 vd.; İslamoğlu, 47-53 (Ayr. Sahâbe-nin Adaleti... adlı eserimize bk.)

2- bk. Belâzürî, el-Ensâb: V, 33; el-Emînî, VIII, 120-121

3-Ahmed: 1,144; Buhârî: menaqib, 36; Muslim: hudûd, 38; el-Beyheqî, VIII, 318; İbn Abdilberr, III, 633-635; İbn'ül-Esîr, el-Üsd: IV, 316-317; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 638; el-Emînî, VIII, 122-125; İslamoğlu, 52-53; Algül, II, 393

4- Konuya ilişkin en sahih rivâyetler, Ebû Zerr el-Ğıfârî'nin oraya kendi iste-ğiyle gitmediğini; bilakis "sürüldüğünü" ortaya koyuyor. bk. İbn Sa'd, IV, 234; Ah-med: V, 144, 156, 178-179, 197; İbn Şebbe, III, 1034-1035; el-Ya'qûbî, II, 172; et-Taberî, II, 184; Hâkim, III, 50-51, 344; İbn Abdilberr, I, 214, 217; İbn Ebil-Hadîd, III, 52-59, VIII, 252-262; İbn'ül-Esîr, VI, 438; el-Emînî, VIII, 292-307,

384....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Yâsir'i yere yatırıp karnı patlayıncaya ve kaburga kemiklerinden birisi kırılıncaya kadar dövdürdü!1 Abdullah b. Mes'ûd'u da fena biçimde dövdürdü.2 Osman'ın; Abdurrahman b. Avf, Cündeb b. Züheyr, Adiy b. Hâtem, Amr b. Hamiq, Malik el-Eşter, Sa'sa'a b. Sûhân, Zeyd b. Sûhân, Hâris el-A'var ve daha pekçok masum in-sanı değişik yerlere sürdüğü, hatta Imam Ali'yi bile sürmeye niyet-lendiği gelen rivâyetler arasında!3

Bütün bunların yanısıra; nerede ayyaş, berdoş, sicili bozuk, Islam düşmanı kimse varsa, hemen hepsinin Osman'ın yanında yer almış olması da çok ilginç! Muâviye başta olmak üzere, tüm Emevî zorbalarmm onu ve icraatlarmi sahiplenmeleri elbette bo-şuna değil. Isterseniz gelin; Huzeyfe b. Yemân adlı seçkin sahâbînin -ki Allah'ın Rasûlü (s.a.a) tarafından ashâb içinde bulu-nan münafıkların kendisine bildirildiği sahâbîdir- şu sözüne hep birlikte kulak verelim: "Eğer deccâl çıkacak olursa, ona Osman'ı sevenler tâbi olur!!!"4

Işte Abdullah b. Ömer'in sözünü ettiği "küçük" günah(lar)! In-saf! Sahâbenin en ileri gelenleri bu "küçük" günah yüzünden mi Osman'ı en sert biçimde eleştirdiler? Kendisinin halife olmasını sağlayan Ab-durrahmân b. Avf ve Talha ile arası bunun için mi a-çıldı dersiniz!?5 Hz. Aişe böyle basit bir şey dolayısıyla mı Osman için: "Öldürün şu na'sel suratlıvı! 0 gerçekten kâfir oldu!"

315-318; Aycan, 105-109

Not: Ebû Zerr el-Ğıfârî'nin insanları "bir lokma bir hırka"ya çağırdığı ve insanları rahatsız ettiği için, bir bakıma halifenin ricasıyla ama kendi isteğiyle Rebeze'ye çekildiğine dair söylentiler İbn Cerîr et-Taberî'ye dayanmaktadır. Taberî (II, 615-616) ise bunları "Seyf b. Ömer" kanalı ile rivayet etmiş bulunu-yor. Seyf 'in durumunu daha önce gördük. (sh. 234) Dolayısıyla bütün bunlar tek kelimeyle uydurma ve Osman'ı haklı çıkarma çabalarından başka bir şey değil! İbn'ül Esîr vb. tarihçiler ise - galiba hesaplarına geldiği için- aynı hikâyeyi anla-tıp durmuşlar. (Örn. bk. Algül, II, 400-404)

1-  İbn Sa'd, III, 259; İbn Abdilberr, II, 477; İbn Ebil-Hadîd, III, 47-52; el-Halebî, II, 84; el-Emînî, IX, 15-20; Aycan, 103,108

2- el-Ya'qûbî, II, 170; İbn Ebil-Hadîd, III, 40-45; el-Halebî, II, 84; el-Emînî, IX, 3-6; Aycan, 105,108

3- el-Emînî, IX, 30-63

4-   bk. ez-Zehebî, II, 107 ez-Zehebî rivâyetin isnadı için sesini hiç çıkarmıyor!

5- bk. sh. 330-331

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..385

diyordu?1 Bu yiizden mi ülkenin dört bir yanında isyanlar/ kıyam-lar çıktı? Osman'ı sırf bunun için mi katlettiler? Insâf; gerçekten insaf!

g. Namazda Öksürmekve "Sübhânallâh!" Demek...

Imam Ali'den (a.s) rivâyet edilen 111-115 nolu hadislerimiz, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) namazdayken -Ali'yi namazda oldu-ğundan haberdar etmek için- bir rivâyette "sübhânallâh!" dediğini, bir başka rivâyette ise öksürdüğünü; dolayısıyla bunların namaza doğrudan hiçbir zararının olmadığım ifade ediyor.

Islam alimleri namazdayken namazla ve Allah'ı anmakla hiç ilgisi olmayan ve kasden yapılan konuşmanın namazı bozduğu konusunda ittifak halinde. Namazda olduğunu duyurmak yada bir olay karşısında uyarıda bulunmak kasdıyla "sübhânallâh!" deme-nin namazı bozmadığı konusunda da ittifak var. Öksürmeye gelin-ce:

1- "Na'sel" Arapça'da "erkek sırtlan, ahmak ihtiyar" gibi anlamlara geliyor. Osman b. Affân, adına "Na'sel" denilen Medineli (bazı rivayetlere göre Mısırlı) uzun sakallı bir yahudiye çok benzediği için kendisine bu lakab verilmiş!

Osman b. Affân'ın hilafetinin son yıllarını konu edinen hangi temel klasik esere murâcaat etseniz, bu lakabın onun için düşmanları tarafından sık sık kul-lanıldığını görürsünüz. Hz. Aişe de ona bu lakabı layık görenlerin en başında yer alıyor!

Aişe annemiz Osman'ın Kur'ân'a aykırı, akrabalarını kayıran icraatlarını gördükçe onu eleştiri yağmuruna tutuyor, onu peygamberin yolunu terketmekle suçluyordu. (bknz. İbn Abdilberr, II, 192; İbn Ebil-Hadîd, VI, 215; el-Emînî, VIII, 123, IX, 16, 79, 81) Eleştirilerinden bir sonuç alamayan Hz. Aişe son kararını veriyordu: "Öldürün şu na'sel suratlıyı!..." (bk. et-Taberî, III, 12; İbn Ebil-Hadîd, VI, 215, 217, XX, 17; İbn'ül-Esîr, el-Kâmil: III, 206; el-Emînî, IX, 79-85; Şerafuddîn, 265, en-Nass: 393, 418-420; Gölpınarlı, 83; Arapça kapsamlı lüğatlerin he-men hepsinin "na'sel" maddesine bk.)

Buraya kadarki tutumu normal ve yerinde olan Hz. Aişe, Osman öldürülüp yerine Ali'nin seçildiğini duyar duymaz, kendisi de peygamberimizin özel ve ge-nel onlarca uyarısına rağmen, Osman'ın kanını yerde koymamak iddiasıyla Hz. Ali'ye karşı "Cemel" savaşını başlatıyordu! Mü'minlerin Emîri (a.s) ona bir mek-tup yazarak şöyle buyurdu: "...İddiana bakılırsa Osman'ın kanını taleb etmekte-sin. Oysa daha dün ona saldırıyor, ashâbın arasında [Şu na'sel suratlıyı öldürün; o gerçekten kafir oldu! Allah onun canını alsın!] diyordun. Bugünse çıkmış onun intikamı peşindesin. Allah'tan kork!..." (bk. el-Halebî, III, 322; Gölpınarlı, 83; el-Emînî, IX, 79-80)

386....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Kendi irâdemiz ve kontrolümüz dışında gelişen bir ihtiyaç so-nucu; boğazımız gıcıklandığında öksürmenin namaza -yine ittifak-la- bir zararı yok. Böyle fiziki hiç bir sebep yokken yani tamamen kendi isteğimizle, ama birilerini uyarı kasdıyla "öksürme"nin na-mazı bozup bozmayacağı ise eskiden beri tartışmalı.

Ehl-i Beyt mektebine (Imâmiyye), Mâlikîlere ve Ahmed'den gelen bir rivâyete göre bununla namaz bozulmaz. Şâfiilerle Hanbelîler "Öksürme esnasında iki ve daha fazla harf çıkarsa na-mazı bozar; aksi hâlde bozmaz." diyorlar. Hanefî mezhebinde; bu konuda Ebû Hanîfe ile öğrencilerinden gelen bir hüküm yok. Ko-nuya el atari sonraki alimler ise kendi aralarmda anlaşabilmiş de-ğil! Ama daha sonrakiler, mezhebde sahih olan görüşün "bozmaz" olduğunu ifade ediyorlar.

Buradan da anlaşılıyor ki; öksürme esnasında harf çıkmazsa namaz ittifakla bozulmaz.1

1- İmâmiyye = İmam Humeynî, Tavzîh'ul-Mesâil: 177; Ebul-Qâsım el-Höî, Tam İlmihal (Terc): 170; Muhammed Huseyn Fadlullâh, el-Fetâvâ'l-Vâdıha: 354

Rivâyete göre; namaz esnasında kapıda birisinin olduğunu evdekilere du-yurmak amacıyla öksürmenin hükmü İmam Ca'fer es-Sâdıq'a (a.s) da sorulu-yor. Hz. İmam "Hiçbir sakıncası yok!" buyuruyor. bk. Şeyh Sadûq, el-Faqîh: I, 242; el-Hurr el-Âmilî, el-Vesâil: VII, 255

Mâlikîler = el-Huraşî, Şerhu Muhtasar'il-Halîl: I, 320; ed-Derdîr, eş-Şerh'ul-Kebîr: I, 281-282

Şâfiîler = el-Heytemî, Feth'ul-Cevâd: I, 147; eş-Şirbînî, Muğnî'l-Muhtâc: I, 195; el-Ensârî, Feth'ul-Vehhâb: I, 50

Hanbelîler = İbn Qudame, el-Muqni': 32, el-Muğnî: I, 742; el-Hıcâvî, el-İqnâ': I,            139-140;             İbn'ün-Neccâr,            Şerhu             Müntehâ'l-İrâdât

[www.islamweb.net/library/]: 48. htm

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..387

Hanefîler = F. Qâdîhân, el-Fetâvâ el-Hâniyye: I, 136; el-Kâşânî, el-Bedâi': I, 234; İbn'ül-Hümâm, Feth'ul-QadTr: I, 398; İbn Nüceym, el-Bahr'ur-Râiq: ilgili yer; İbn Âbidîn, Redd'ül-Muhtâr: I, 618-619

Görünen o ki; "öksürmek namazı bozar" diyenler, bunu daha çok "konuş-ma"ya benzetiyorlar. Oysa öksürmenin konuşmayla hiçbir ilgisi yok. Kaldı ki yu-karda gördüğümüz hadis-i şerifler "öksürmek namazı bozar" diyenlerin aleyhine delildir.

388....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

İMAM ALI'NIN FATIMA EZ-ZEHRA ILE EVLILIGI VE ZİFAFI

120. Bürayde el-Eslemî anlatıyor:

"Fâtıma'yı (önce) Ebûbekr ile Ömer istedi. Allah'ın Rasû-lü (s.a.a) "0 daha küçük!" buyurdu. Daha sonra Ali (r) isteyince he-men onunla evlendirdi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Huseyn b. Vâqid kanalıyla Müellif (nikâh, 7), Hâkim (II, 167-168), İbn Hıbbân vb. rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hâkim hadisimizin "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" olduğunu söylüyor, Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor! Ancak doğrusu, Huseyin b. Vâqid dolayısıyla, sadece "Müslim-in şartlarına göre sahih" olduğu.

Bu hadisin benzerini Ibn Sa'd (VIII, 19-20) ile Taberânî (Ibn Hacer, el-İsâbe: I, 374) Hucr b. Anbes el-Hadramî'den mürsel ola-rak sahih bir isnadla rivâyet ediyor.

121. Esmâ bt. Umeys anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) kızı Fâtıma'nın zifafı esnasında ben de vardım. Sabah olunca Allah'ın Rasûlü (s.a.a) kapıyı çaldı. Kapıyı ona Ümmü Eymen -ki onu uğurlamak için kadınların ara-sında bulunduğu söyleniyor- açtı. Kadınlar Pey-gamber (s.a.a)'in sesini duyar duymaz duygulandılar. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "İyi ol-muşî" buyurup bir kenara oturdu.

Ben de diğer bir kenardaydım. Derken Ali (r) çıka geldi. Ona dua edip üzerine bir miktar su serpti. Sonra dışarı çıktı. Bir karartı görünce "Bu da kim?" diye sordu. Ben de "Esmâ" dedim. "Umeys'in kızı mı?" diye sorunca, "Evet!" dedim. "Allah'ın Rasûlü'nün kızı Fâtıma'nm zifafında yardımcı olmak için mi bulu-nuyorsun?" deyince, "Evet" dedim. Hemen benim için de dua etti."

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..389

Müellif diyor ki: "Saîd b. Ebî Arûbe ise bu hadisi "Eyyûb -Ikrime" kanalıyla Ibn Abbâs'tan rivâyet ediyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "... Hâtim b. Verdân - Eyyûb es-Sehtiyânî - Ebû Yezîd el-Medenî - Esmâ b. Umeys" kanalıyla Ebû-bekr el-Qutay'îile Hâkim (III, 159) rivâyet ediyor. (Nâşir, 115)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı Buhârfnin şartlarına göre sahih. Müellifimizin sözünü ettiği hadis ise birsonra gelecek.

Not: Imam Ali ile Hz. Fâtıma (a.s)'ın nikahı hicretten 4 ay ka-dar sonra kıyıldı. Zifaf ise Bedr muharebesi dönüşü gerçekleşti. Esmâ bt. Umeys ise o tarihlerde, kocasi Hz. Ca'fer ile birlikte, he-nüz Habeşistan'da; hicrette bulunuyordu. Esmâ dahil bütün Habe-şistan muhâcirleri, ancak Hayber'in fethedildiği yıl Medine'ye gel-diler. Yani zifaftan tarn 5,5 yil sonra!

Dolayısıyla bu hadisin Esmâ bt. Umeys'e dayandinlmasi ve zifaf esnasinda onun da yer aldığına dair ifadeler hatalı. Bu hata da çok büyük ihtimalle Eyyûb'dan sonraki râvîlerden birine ait. Çünkü bundan sonraki hadis de Eyyûb'dan (Saîd b. Ebî Arûbe kanalıyla) geldiği hâlde; o Ibn Abbâs'a ait.

Doğrusu; bu hadis de ya bir sonraki hadisimiz gibi Ibn Abbâs'a yada Ümmü Eymen'e ait. (Açıklamalar bölümüne bakınız.)

122. Abdullah b. Abbâs anlatıyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) kızı Fâtıma'yı Ali (r) ile evlendirdiginde, onun yanısıra gönderdiği çehizler arasında bir kat yatak, içi lif dolu deri bir yastik ve bir de su kabı vardı. Vadiden kum getirip eve serdi ve Ali'ye (r): "Fatima'nm yanına girdiğinde ben gelmeden ona yaklaşma!" buyurdu.

Daha sonra Allah'm Rasûlü (s.a.a) gelip kapıyı çaldı. Ümmü Eymen dışarı çıkınca, "Kardeşimin haberi war mil" dedi. Ümmü Eymen "Kızını onunla evlendirmişken; nasıl kardeşin olur!?" de-yince "0 benim kardeşimdir!" buyurdu ve sonra kapıya doğru iler-ledi. Bir karartı görünce "Bu da kim?" diye sordu. 0 "Esmâ bt. Umeys" deyince ona doğru yaklaştı ve "Demek Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kızına yardımcı olmak için ğeldin!" buyurdu. -Yahudi milleti, yeni evlenen birisi gerdeğe gireceği zaman, önce onu eşinden ayrı tutarlardı.-

390....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bir tas su getirtti; içine okuyup üfledi. Sonra Ali'yi (r) çağırdı ve o sudan onun yüzüne, göğsüne ve kolla-rına serpti. Sonra Fâtıma'yı çağırdı. Fâtıma Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) utandığı için elbisesiyle birlikte düşecekti! Ona da aynısını yaptı ve:

"Ey kızımî Allah'a yemin olsun, seni ailemin / Ehl-i Beytimin en hayırlısı dışında hiçbir kimseyle evlendirmek istemedim!" bu-yurdu; sonra kalkıp dışarı çıktı."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Eyyûb'dan itibaren Saîd b. Ebî Arûbe kanalıyla Ibn Sa'd (VIII, 23-24) da rivâyet ediyor. Yalnız Ibn Sa'd'ın isnadında karışıklıklar var. Çünkü Ibn Sa'd "... Saîd - Ebû Yezîd el-Medenî - Ikrime" yoluyla rivâyet ediyor hadisi. Ikrime ise çok büyük ihtimalle Ibn Abbâs'tan nakletmiş olmalı.

İbn Sa'd'ın isnadının doğrusu "... Saîd - Eyyûb - Ikrime" şek-linde olmalı. Nitekim Ibn Sa'd'ın bizzat kendisi, zifaf ile alâkalı kı-sa bir olayı bu isnadla rivâyet ediyor. (VIII, 22)

Hadisin Durumu: Hadisimiz, senedindeki Süheyl b. Hallâd el-Basrînin "meçhul" olduğu iddiasıyla zayıf sayılıyor. Oysa Süheyl makbul, vasat bir râvî.1 0 hâlde hadisimizin isnadı hasen.

Kaldı ki Süheyl Ibn Sa'd'ın senedinde yok. Onun senedinde ise Abdülvehhâb b. Atâ el-Basrîvar: Müslim'in hâfızası biraz zayıf ama saduq râvîlerinden.2 Öyleyse bunun da isnadı en azından hasen.

123. Sa'd b. Ebî Vaqqas'tan:

"Ali (r) Muâviye'nin yanında anılınca Sa'd b. Ebî Vaqqas şöyle dedi: Vallâhi, benim için (ona ait) şu üç özellikten birine sahip ol-mak, üzerine güneşin doğduğu her şeye sahip olmaktan daha iyi-dir:

a- Onu Tebuk seferinden geri çevirdiği vakit söylediği "Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn'un makamma sahip olmak istemez misin? Ancak ne war ki benden sonra peyğamber yok!" sözleri bana söylemesi, benim için üzerine güneşin doğduğu her şeye sahip olmaktan daha iyidir.

1- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 325

2- İbn Sa'd, VII, 333; ez-Zehebî, II, 681-682; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 489

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..391

b- Hayber günü onun için söylediği "Sancağı öyle birisine vere-ceğim ki; o Allah ve Rasûlünü seviyor. Allah da fethi ona nasip e-decek. Üstelik o arkasını dönüp kaçmaz!" sözleri bana söylemesi, benim için üzerine güneşin doğduğu her şeye sahip olmaktan da-ha iyidir.

c- Kızının benim nikâhım altında bulunması ve ondan çocuklarımın olması, benim için üzerine güneşin doğduğu her şeye sahip olmaktan daha iyidir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi herhalde sadece Müellifimiz rivâ-yet ediyor. Senedinde bulunan Ahmed b. Hâlid el-Hımsî ile Abdullah b. Ebî Necîh el-Mekkî arasındaki "Muhammed"in kim olduğu tesbit edilebilmiş değil. Ama Muhammed b. lshâq b. Yesâr olma ihtimali oldukça yüksek. Hatta kesin gibi.

Hadisin Durumu: Hadisimizin durumu hakkında, senedindeki belirsizlik yüzünden bir şey diyemiyoruz. Eğer tahmin edildiği gibi Muhammed b. lshâq ise, isnadı sahih. Ancak hadisin metninin her hal u kârda sahih olduğunda kuşku yok.

A Ç I K L A M A L A R

Hadislerimiz Imam Ali'nin Fâtıma ez-Zehrâ (a.s) ile evliliğin-den ve onunla zifafından bahsediyor. Evlilik ve zifaf hadisesini de-ğişik lafızlarla işleyen hadisler şu sahâbîler tarafından da rivâyet ediliyor:

1.  Ma'qil b. Yesâr: Rivâyete göre Hz. Fâtıma ile Imam Ali'nin evliliğine karar verildikten sonra, kadınlar Fâtıma ez-Zehrâ'ya ge-lerek "Baban seni parası pulu olmayan birisiyle evlendirdi!" dedi-ler. Buna üzülen Fâtıma (a.s) durumu Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) ile-tince o şöyle buyurdu:

"Seni ümmetim îçinde İslâm'ı ilk kabul eden, en çok Him ve hilim sahibi birisiyle evlendirmeme razı olmuyor musun!?"

Hz. Fâtıma (a.s): "Razı oldum yâ Rasûlallâh!" dedi.1

2.  Enes b. Mâlik: Taberânî'nin sahih isnadla rivâyet ettiği bu hadise göre; Fâtıma'yı önce Ebûbekr ile Ömer istiyor. Ama Allah'ın

1- sh. 30'a bk. Ayrıca bak. İbn'ül-Esîr, V, 364

392....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Rasûlü (s.a.a) "Şüphesiz, Fâtıma He Ali'yi evlendirmemi bana Allah emretti!" buyuruyor.1

3. Ebû Eyyûb el-Ensârî: Ma'qil hadisi gibi.

4. Câbir b. Abdillâh: Ma'qil hadisi gibi.

5.  Imam Ca'fer es-Sadiq'm babalan - dedeleri vasıtasıyla ri-vâyet ettiği ve sahih isnadla gelen bu hadis de Ma'qil hadisi gibi. Ancak onun sonunda şu ifadelere yer veriliyor:

"Ey Fâtıma! Allah bana emir verdi; ben de seni insanlar arasin-da Islam'i ilk kabul eden, en çok Him ve hilim sahibi birisiyle ev-lendirdim. Seni semadan bir talimat gelmeden evlendirmiş de de-ğilimî Onun diinya ve ahirette kardeşim olduğunu bilmiyor mu-sun!?" *

6.  Ismâîl es-Süddî mürseli: Bu rivâyete göre Fâtıma'ya önce Ebû-bekr ile Ömer tâlib oluyor. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Bu konuda bana henüz bir talimat gelmedi!" diyerek onları geri çeviriyor. Son-ra Ali tâlib olunca onunla evlendiriyor. Arkasından "Seni ümmetim içinde İslâm'ı ilkkabul eden... birisiyle evlendirdim!" buyuruyor.2

7.  Ümmü Eymen: 122 nolu hadisimizin lafızlarıyla, Ibn Sa'd (VIII, 24) ile Hâkim (III, 157 = kısaca)"... Ömer b. Sâjih ed-Dimaşqî - Saîd b. Ebî Arûbe - Qatade - Saîd b. Müseyyeb - Ümmü Eymen" kanalıyla rivâyet ediyor. Bu rivâyette Esmâ bt. Umeys'in adına da yer verilmiyor.

Ömer b. Sâlih dışında bütün râvîleri gayet siqa. Ömer ise, ge-nelde herkesin zayıf saydığı bir râvî. Ancak Hâkim'in hadisimiz için "İsnadı sahih" demesi ve ez-Zehebî'nin de buna karşı çıkmaması, onun hâfıza bakımından zayıf; ama kendisinin saduq bir râvî ol-duğunu gösteriyor.3 0 hâlde hadisimiz için "isnadı hasen" diyebili-riz.

8.  Abdullah b. Abbâs: Hz. Fâtıma babasına "Yâ Rasûlallâh! Beni parası pulu olmayan birisiyle evlendirdin!" deyince babası şöyle buyurdu:

1- Zeynî Dahlân, II, 9-10; el-Harzemî, 336-337

* Bütün râvîleri siqa ve saduq. Dolayısıyla isnadı sahih. (sh. 174'e bk.)

2- Bu dört rivâyet için bk. İbn Ebil-Hadîd, XIII, 227-228 3-ez-Zehebî, 111,205-206

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..393

"Allah'm yeryüzü halkından iki kişiyi seçtiğinden; bunlardan birisinin baban, diğerinin de kocan olduğundan memnun değil mi-sin!?"

Hâkim (III, 129), Taberânî, Hatîb el-Bağdâdî vb. Ebus-Salt Ab-düsselâm b. Sâlih* kanahyla sahih bir isnadla rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, el-Mel: I, 224)

9. Ebû Hürayra: Hâkim (III, 129) tıpkı yukardaki Ibn Abbâs ha-disinin lafızlarıyla sahih bir isnadla rivâyet ediyor.

10. Imrân b. Husayn: Allah'm Rasûlü (s.a.a) Fâtıma'ya hitaben şöyle buyurdu: "Beni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, seni hem dünya hem de ahirette sevvid olan biriyle evlendirdim. Ona ancak münafık olan buğz eder."1

123 nolu hadisimizde geçen "menzile" ve "râye" hadislerini ve onlarla ilgili hükümleri daha önce yerlerinde gördük. Gelelim diğer hadislerimizden çıkan hükümlere:

a. Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Kızı Fâtıma Me Evlenme Fazilet ve Şerefine İmam Ali Nail Olmuştur.

Hadisi şerifler, sahâbenin en ileri gelenlerinin Allah'm Rasûlü (s.a.a)'in kızı Fâtıma ez-Zehrâ (a.s) ile evlenmek ve o büyük şerefe nail olabilmek için adeta can attiklanm;ama sonunda bu şerefe ve fazilete Hz. Imam'in nail olduğunu gösteriyor. Hatta Sa'd Fâtıma ile evli olmayı, üzerine güneşin doğduğu her şeye tercih ettiğini söylerken, Ömer b. Hattâb, Imam Ali'nin üç büyük ve gıpta edile-cek faziletleri arasında onun "Fâtıma ile evliliğini" de sayar.2

Rivâyetlere göre, Hz. Fâtıma'yı önce Ebûbekr istemiş Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a); vermemiş. Arkasından Ömer tâlib olmuş; ona da vermemiş! Her ikisini de geri çevirmiş. Ama kardeşi Ali tâlib o-lunca ona vermiş ve onunla evlendirmiş.

jşin ilginç yam, Ebûbekr Me Ömer'e verilen "red" cevabı da, A-li'nin talebine "evet" demesi de; ilâhî talimat ve irâde sonucu ger-

* Ebus-Salt'in siqa ve saduq bir râvî olduğunu daha önce gördük. (bk. sh. 174, 204-205)

1- et-Tahâvî (51. htm) rivayet ediyor.

2- Rivâyetin kaynakları için Hz. Ömer'den gelen "sedd-i ebvâb" hadisine bk. (sh. 124)

394....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

çekleşiyor! Yukarda geçen Enes, İmam Ca'fer es-Sâdıq (a.s) ile Ismâîl es-Süddî'den gelen rivâyetler bu konuda yeterince açık.

b.  İmam Ali Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Kardeşidir.

Hadislerde, zifaf gecesi Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) İmam Ali'yi "kardeşim" diye çağırması, onu kendisine "kardeş" ilan ettiğine delildir. Bu sözlere şu kimselerden gelen rivâyetlerde açıkça yer veriliyor:

1. Abdullah b. Abbâs

2. Ümmü Eymen

3. Fâtıma bt. Umeys (Hâkim'in rivâyetinde)

4. İmam Ca'fer es-Sâdıq (a.s)*

c.  Hadislerimiz, Kız İstemek ve Zifaf İle Alâkalı Birtakım Âdâba da Yer Veriyor.

Hadislerimiz ışığında, kız isterken ve yeni evlenen çiftleri zifaf (gerdek) için bir a ray a getireceğimiz zaman şu âdâba dikkat et-meliyiz:

*  Bir kimse herhangi bir kıza tâlib olduğunda, kız tarafı kesin cevap vermeden bir başkasının gelip aynı kıza tâlib olması uygun değildir. Zaten bu hem edeben çok çirkindir; hem de Allah'ın Rasûlü (s.a.a) tarafından kesin bir dille yasaklanmıştır.1 0 yüzden Hz. Ali (a.s) Ebûbekr ile Ömer'e kesin cevap verilmeden Fâtıma'yı istememiştir.

*  Kızları ilim, ahlak, hilim vb. açıdan üstün ve faziletli, vakarh kimselerle evlendirmek siinnettir.

*  Erkek ve kiz tarafimn, günün ihtiyaçlarına göre değişik çehiz malzemesi düzmesi sünnettir.

* Bu konuda daha fazla bilgi isterseniz 62-64 nolu hadislerimizin açıkla-malarına bakınız.

1- bk. Mâlik: nikâh, 1, 2, 12; Ahmed: II, 122, 124, 126, 130, 142, 153, 238, 274, 311, 318, 394, 411, 427, 457, 462, 463, 487489, 558, IV, 147, V, 11; Buhârî: büyû, 58, şurût, 8, nikâh, 46; Muslim: nikâh, 38, 49-56, büyû, 8; Ebû Dâvûd: nikâh, 17; Müellif: nikâh, 20, büyû, 19; Tirmizî: nikâh, 38; Dârimî: nikâh, 7; İbn Mâce: nikâh, 10

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..395

*  Gerek damad ve gerekse gelin tarafimn zifafa hazırlanması ve onlara yardımcı olunması sünnettir.

*  Zifafa girecek erkek ve kız tarafına dua edip hayırlar dile-mek ve okunmuş sudan üzerlerine serpmek sünnettir.

396....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

FATIMA CENNETLİK KADINLARIN HANIMEFENDISIDIR

124. Hz. Âişe anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hastalanmıştı. Fâtıma (r) gelip üzerine kapandı. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ona gizlice bir şey söyledi; Fâtıma ağlamaya başladı. Tekrar Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) üzerine ka-pandı. 0 sırada gizlice bir şey daha söyledi; bu sefer güldü!

Peygamber (s.a.a) vefat edince Fâtıma'ya sordum. Dedi ki: "Üzerine kapandığımda, bana bu sancıdan dolayı öleceğini haber verdi. 0 yüzden ağladım. Sonraki kapanışımda ise, bana, "Ehl-i Beyti içinde kendisine ilk önce benim kavuşacağımı ve benim Imrân kızı Meryem dışmda, cennetlik kadınlarm hanımefendisi o-lacağımı" söyledi; ben de başımı kaldırıp güldüm."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Muhammed b. Amr b. Alqame el-Leysî kanalıyla değişik yoldan Ibn Ebî Şeybe (9161. htm) de rivâ-yet ediyor. (Nâşir, 117)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı Buhârî ile Müslim'in şart-larına göre sahih. Ancak Muhammed b. Amr el-Leysî'de hafıza so-runu var!

125. Ümmü Seleme Annemiz anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) kızı Fâtıma'yı yanına çağırdı ve ona gizlice bir şey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra bir şey daha söyledi; bu sefer güldü.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) vefat edince, Fâtıma'ya önce ağlayıp sonra da gülmesinin sebebini sordum. Dedi ki: "Bana ... "Imrân kı-zı Meryem'den sonra, Cennetlik kadınların hanımefendisi olaca-ğımı" haber verdi; onun için güldüm."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Muhammed b. Hâlid b. Asme ka-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..397

nalıyla Tirmizî (menaqib, 30), Ebû Ya'lâ ve İbn Şâhîn de rivâyet e-diyor. (İbn'1-Esîr, V, 367; İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 378; Nâşir, 118)

Hadisin Durumu: Nâşir, hadisi annemizden rivâyet eden Abdullah b. Vehb b. Zem'a'nın "meçhul" birisi olduğu iddiasıyla, "is-nadı zayıf" diyor. Oysa Abdullah makbul ve vasat bir râvî.1 Sene-dindeki Mûsâ b. Ya'qub ez-Zeme'î de saduq, fakat hafıza sorunu var.2 Kisacasi hadisimizin isnadi hasendir. Tirmizî de aynı görüşte.

126. Ebû Saîd el-Hudrf den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hasan ve Hüseyîn cen-netlik gençlerin efendileri, Fâtıma ise, Imrân kızı Meryem hariç, cennetlik kadınların hanımefendisidir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizin Fâtıma (a.s) ile ilgili kısmını Abdurrahman b. Ebî Nu'm el-Becelî'den itibaren Yezîd b. Ebî Ziyâd kanahyla Ibn EbîŞeybe (9141. htm), Ahmed (III, 64), Abdullah b. Ahmed, Hâkim (III, 154), Taberânî, Ebû Ya'lâ, İbn Hıbbân vb. rivâ-yet ediyor. (el-Aynî, XIII, 48; el-Münâvî, IV, 421; Nâşir, 118) [Hadisimizin baş tarafı için 137 nolu hadise bakınız.]

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadi sahih. Hâkim de "sahih" diyor; ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ancak Abdurrahmân'dan rivâyette bulunan Yezîd b. Ebî Ziyâd'ın hafızasında zayıflık var.3

127. Ebû Hürayra anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) birgün sabah yanımıza geç geldi. Ak-şam olunca içimizden birisi: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bugün seni gö-remediğimiz için bir hayli üzüldük." deyince, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) buyurdu ki:

"Buğün beni hiç ziyaret etmeyen bir melek, Allah-tan îzin alıp beni zîyarete geldî. Bana "Kızım Fâtıma-nın ümmetîmîn kadmları-nın hanimefendisi olduğunu, Hasan ile Hiiseyin'in de cennet ğenç-lerinin efendileri olacağını" haber vererek beni müjdeledi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimiz, Muhammed b. Mervân ez-Zühlî

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 280, et-Taqrîb: I, 430

2- bk. ez-Zehebî, IV, 227 vd.; ibn Hacer, et-Tehzîb: V, 566-567

3- bk. sh. 244-246 vd.

398....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

kanalıyla rivâyet ediliyor.

Hadisin Durumu: Muhammed makbul ve vasat bir râvî.1 Diğer râvîler de siqa olduğuna göre, hadisimizin isnadı hasen.

128. Hz. Âişe anlatıyor:

"Fâtıma (r) Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yürüyüşünü andıran bir yürüyüşle geldi. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ona "Merhaba kızım!" dedi; sonra sağ (yada sol) yanına alıp oturttu. Arkasından ona gizlice bir şey söyledi; bunun üzerine ağladı. Sonra yine gizlice bir şey daha söyledi; bu sefer güldü. Fâtıma'ya "Bugünkü gibi üzüntüye yakın sevinçli bir gün görmedim!" deyip Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ken-disine neler söylediğini sordum. "Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) sırrını hemen açığa vuracak değilim ya!" dedi. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ve-fat edince tekrar sordum; bu sefer anlatmaya başladı:

"0 bana gizlice önce şunu söylemişti: "Cibrîl heryıl birkezya-nıma ğelerek Kur'ân'ı benimle mukabele sûretiyle okuyor; böylece karşılaştırma yapıyordu. Bu yıl ise bunu iki kez yaptı! Sanırım vak-tim ğelip çattı. Sen de Ehl-i Beytimden bana kavuşacak ilk kişisin! Ben senin için ne iyi öncüyüm!"

Bunu duyunca ağladım. Sonra bana dedi ki: "Bu ümmetin (yada mü'minlerin) kadınlarınm hanımefendisi olmak istemez mi-sin!?" Bunun üzerine de güldüm."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Firâs b. Yahyâ el-Hemedânî kana-hyla İbn Sa'd (VIII, 26-27), Ahmed (VI, 282), Buhârî (menaqib, 25, isti'zân, 43), Muslim (f. sahâbe, 98-99), Müellif (129 nolu hadis), et-Tahâvî (51. htm), el-Beyheqîve Hâkim (III, 156) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

129. Hz. Âişe anlatıyor:

"Topluca Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanında bulunuyorduk. Hiç kimse bizden ayrı değildi. Tarn o sırada Fâtıma yürüyerek geldi. Vallahi onun yürüyüşünün, Allah'ın Rasûlü'-nün (s.a.a) yürüyü-şünden hiçbir farkı yoktu. 0nun yanına varınca "Merhaba kızım!" deyip onu sağ (yahut sol) yanına oturttu. Sonra ona gizlice bir şey söyledi; Fâtıma hıçkırarak ağlamaya başladı. Ardından bir kez da-

1- İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 215

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..399

ha gizlice bir şey söyledi; bu sefer güldü!

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) kalkıp çıkınca "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bi-zim aramızda sana özel bir şey söyledi; ve sen ağladın. Söyle ba-kahm; o sana ne söyledi?" dedim. Dedi ki: "Allah'm Rasû-lü'nün (s.a.a) sirrim hemen açığa vuracak değilim ya!"

Allah'm Rasûlü (s.a.a) vefat edince tekrar "Üzerinde olan hak-kım için söyle; Allah'm Rasûlü (s.a.a) o gün sana gizlice ne söyle-mişti?" diye sorunca anlatmaya başladı:

"İşte şimdi anlatacağım: Ilk önce bana "Cibril her yil bir kez yanıma ğelerek Kur'ân'ı benimle mukabele sûretiyle okuyor; böy-lece karşılaştırma yapıyordu. Bu yil ise bunu iki kez yapti! Sanmm vaktim ğelip çattı. Allah'tan kork ve sabırlı oil" demişti. Onun için ağladım. Ikinci seferde ise "Ey Fâtıma! Bu ümmetin kadinlannin ve hatta dünya kadinlannin hammefendisi olmak istemez misin!" deyince de güldüm."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu 128 nolu hadisimizle aym.

A Ç I K L A M A L A R

Yukardaki hadislerimiz, Hz. Fâtıma ez-Zehrâ'nın (a.s) cennet kadmlarmdan olduğunu; hatta müslüman kadınların hammefendisi olduğunu açıkça dile getiriyor. Aym hadis benzer lafızlarla şu sahâbîlerden de rivâyet ediliyor:

1.  Huzeyfe b. Yemân: Yukardaki 127 nolu hadisimizin lafizla-rıyla İbn EbîŞeybe (9161. htm), Ahmed (V, 391), Tirmizî(menâqıb, 30), Müellifimiz (el-Kübrâ'da), Hâkim (III, 151) ve Ibn Hıbbân rivâ-yet ediyor. (el-Heytemî, es-Savaiq: 191)

Hâkim isnadimn "sahih" olduğunu söylüyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

2.  Imrân b. Husayn: Kesîr b. Ismâîl en-Nevvâ' kanalıyla Ibn Abdilberr (IV, 375-376) rivâyet ediyor.

Kesîr Ehl-i Beyt'e yakınlığı dolayısıyla, birilerinin "zayıf" dediği bir râvî. Oysa Ahmed el-lclî ile Ibn Hıbbân aynı râvî için "siqa", Ibn Hacer el-Asqalânî ise "saduq" diyor.1 Kısacası râvîmiz orta yollu

1- ez-Zehebî, III, 402; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 139; İbn Arrâq, et-Tenzîh: I, 384

400....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

vasat bir râvî. Ancak Kesîr ile Imrân arasında senedde kopukluk var. 0 yüzden isnadı zayıf.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) konuyla ilgili bir diğer hadislerinde ise şöyle buyuruyorlar:

"Cennet / Dünya kadınlarınm en hayırlısı / faziletlisi şu dört kadmdır: Fatıma, Meryem, Hatîce ve Âsiye."

Bu hadis ise şu sahâbîler aracılığıyla rivâyet ediliyor:

1. Abdullah b. Abbâs: Dâvûd b. Ebî Furât kanalıyla Ahmed (I, 292, 316, 322), Ebû Dâvûd (ez-Zühd'de), Müellif (el-Kübrâ'da), et-Tahâvî(51. htm), Taberânî, Hâkim (II, 594; III, 160, 185), Ebû Hâ-tim, İbn Asâkir, İbn Hıbbân, İbn Abdilberr (IV, 376) vb. rivâyet edi-yor. (İbn Abdilberr, IV, 284-286, 376; el-Aynî, XIII, 48; el-Münâvî, II, 53)

Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de ay-nen onaylıyor. İbn Hacer el-Asqalânî de isnadının sahih olduğunu söyleyenlerden.1

2.  Enes b. Mâlik: Kendisinden değişik yollardan Ahmed (III, 135), Ebû Dâvûd (ez-Zühd'de), Tirmizî (menaqib, 61), et-Tahâvî (51. htm), Taberânî, İbn Asâkir, Hâkim (III, 157, 157-158), İbn Hıbbân, Deylemî, Zübeyr b. Bekkâr ve İbn Abdilberr (IV, 285, 377 ayr. bk. 284-285) rivâyet ediyor. (el-Aynî, XIII, 48; el-Münâvî, III, 383, 491)

Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

3. Hz. Âişe: Urve kanalıyla, Hâkim (III, 185) ile Taberânî rivâyet ediyor. (el-Münâvî, IV, 125)

Hadisimiz, Buhârî ile Müslim'in ortak râvîleri kanalıyla rivâyet ediliyor. Dolayısıyla isnadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir hadis. ez-Zehebî de aynı kanaatte.

4.  Ebû Hürayra: İbn Abdilberr (IV, 284, 377) vb. Ebû Yezîd el-Medenî kanalıyla rivâyet ediyor. Senedinde bulunan Ebû Qılâbe Abdülmelik b. Muhammed er-Raqqâşî sadûq ama hâfızası zayıf

1- el-Münâvî, 11,53

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..401

bir râvî.1 Dolayısıyla isnadı hasen bir hadis.

5. Câbir b. Abdillâh: Hadisine Ibn Hacer el-Asqalânî (el-İsâbe: IV, 378) yer veriyor.

Hadislerimizden çıkan hükümler:

a. Hz. Fâtıma ez-Zehrâ (a.s) Cennetlik Kadinlarm Hanimefendisidir.

Kitabimizm 124-129 nolu hadisleri Me yukarda geçen hadis-ler, Peygamber Efendimizin biricik kızı Fâtıma'nın cennetlik kadinlarm hammefendilerinden ve diinyadaki en faziletli ve en hayirh dört kadından birisi olduğu konusunda yeterince açık. Hadislere göre Hz. Fatima'nm en faziletli ilk iki kadmdan birisi olduğu kuş-kusuz. Ancak bu hadislerden bazilannda, fazilette birinci siramn Hz. Meryem'e ait olduğuna dair kayıtlar var.

Doğrusu; Ehl-i Beyt'in tahir ve masum imamlanmizdan gelen açık seçik rivâyetler, fazilet sıralamasında ilk sıranın Fâtıma (a.s)'a ait olduğunu ifade ediyor. Ayrıca konuyla ilgili hadislerin en sahih olam Hz. Âişe kanalıyla geliyor. Bu hadislerde hem "Mer-yem'den sonra" ve benzeri kayitlar yok, hem de "Dünya / Cennetlik kadinlannin hammefendisi..." gibi genel ifadelere yer veriliyor. (128-129 nolu hadislerimize bk.) Bazi rivayetlerde yer alan ve çok büyük ihtimalle râvîlerden kaynaklandığını sandığımız "Bu ümme-t'm yahut müminlerin kadınlannın hammefendisi..." vb. şek ve şüpheye ise, Müellifimiz (129 nolu hadis) ile Hâkim yer vermiyor! Az yukardaki, sahih isnadla gelen Huzeyfe hadisinde de hiçbir ka-yıt ve istisna yapılmaksızın "Cennetlik kadinlarm hammefendisi" deniyor.

jçerisinde "Meryem'den sonra" vb. kayıtların yer aldığı rivâyet-ler ise, daha önce de gördüğümüz gibi, Âişe, Ümmü Seleme, Ebû Saîd el-Hudrî (124-126 nolu hadisler) ile Imrân b. Husayn'dan geliyor. Bu hadislerin her birinin isnadmda hâfızası zayıf râvîlerin bu-lunduğunu, Imrân hadisinin senedinde ise kopukluk olduğunu ye-rinde gördük. Şu hâlde bu kayitlar, hâfızası zayıf râvîlerden kay-naklanıyor olabilir.

1- ez-Zehebî, II, 663-664; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 483; el-Emînî, I, 96

402....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hz. Fâtıma'nın (a.s) cennetlik kadmlarm en üstünü ve faziletli-si olduğuna, onun Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) bedeninin bir parçası olduğuna dair 130-134 nolu hadisler de delildir. Diinyada Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) eşi ve benzeri olmadığı gibi, dünya kadınları a-rasmda da onun kizimn eşi ve benzeri yoktur.

Bütün bunlardan Hz. Fatima'nm cennetlik olan bütün kadmlarm en hayirhsi ve en faziletlisi olduğu anlaşılıyor. Zaten Ehlisünnet mektebinin önde gelen alimlerinden Taqiyyuddm es-Sübkî, Celâlüddîn es-Süyûtî, Bedruddîn ez-Zerkeşî, Taqıyyüddîn el-Maqrizî, Ahmed Zeynî Dahlân vb. Hz. Fatima'nm (a.s) mutlak sûrette, cennetlik bütün kadınlardan daha üstün ve faziletii olduğunu söylüyorlar.1

b. imam Hasan İle İmam Hüseyin (a.s) Cennetlik Gençlerin Efendileridir.

Bu konuyla ilgili detaylı açıklama 135-141 nolu hadislerimi-zin açıklamalarında gelecek.

1- Dahlân, es-Sîra: II, 7; Şerafuddîn, el-Kelime'tül-Ğarrâ: 79; en-Nass: 72

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..403

HZ. FATIMA ALLAli'IN RASÛLÜ'NÜN BİR PARÇASIDIR

130. Misver b. Mahrame diyor ki:

"Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) minberin üzerinde şöyle buyururken işittim:

"Hâşim b. Muğîra oğullan kızlarını Ali b. Ebî Tâ-lib He evlen-dirmek için benden izin istediler. Buna izin vermem; asla iz'm ver-meml Ancak Ebû Tâlib'in oğlu, kızımı boşadıktan sonra onların kı-zıyla evlenmek isterse o başka! Çünkü Fâtıma benden bir parça-dır; onu endişeye sokan beni de endişeye sokar, onu üzen beni de üzer. Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) üzenin ise amelleri boşa ğider!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Ebî Müleyke'den itibaren deği-şik yollardan Ahmed (IV, 328), Buhârî (menaqib, 40, 59; nikâh, 109, talâq, 13), Muslim (f. sahâbe, 93-94), Ebû Dâvûd (nikâh, 13), Tirmizî (menaqib, 60), Müellif (131-132 nolu hadisler), Ibn Mâce (nikâh, 56) ve Ibn Şâhîn rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayetsahih.

131. Misver b. Mahrame diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) Mekke'de minberin üzerinde şöyle buyururken işittim:

"Hâşim* b. Muğîra oğulları kızlarını Alt b. Ebî Tâ-lib ile evlen-dirmek için benden izin istediler. Buna izin vermem! Ancak Ebu Tâlib'in oğlu, kızımdan ayrılıp onlarm kızıyla evlenmek isterse o başka!"

Sonra şöyle devam etti: "Fâtıma benden bir parçadır; onu u-zen beni de iizer, onu endişeye sokan beni de endişeye sokar. Ebu

Doğrusu = "Hâşim" değil "HişârrT'dır.

404....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Tâlib'in oğlunun, Allah'm düşmanının kızıyla Allah'm peyğamberi-nin kızını bir nikah altında toplaması uygun düşmez!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 130 nolu hadisinkiyle aynı.

132. Misver b. Mahrame'den:

"Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Fâtıma benden bir parça-dır; kim onu öfkelendirirse beni öfkelendirmiş olur!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 130 nolu hadisimizin tahrici ve durumuyla aynı.

133. Misver b. Mahrame'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Fatıma benden bir çiğ-nemlik ettir -yahut parçadır-."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Imam Ali b. Huseyn'den itibaren Ibn Şihâb ez-Zührî kanalıyla Ahmed (IV, 326), Buhârî (humüs, 5, menaqib, 44), Muslim (f. sahâbe, 95-96), Ebû Dâvûd (nikâh, 13), Müellif (134 nolu hadis) ve Ibn Mâce (nikâh, 56) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Bu hadisimizin de gayet sahih bir hadis ol-duğunda hiç kimsenin kuşkusu yok.

134. Misver b. Mahrame diyor ki:

"Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) bu minberinin üzerinde şöyle buyu-rurken işittim, ve o gün ben buluğa ermiş durumdaydım: "Şüphe-siz Fatıma benden bir parçadır."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 133 nolu hadisinkiyle aym.

AÇI KLAli ALAR

Yukardaki Misver hadisi başlıca üç ayrı kanaldan rivâyet edili-yor:

1."... İbn Ebî Müleyke - Misver" kanalıyla.

2."... İbn Şihâb ez-Zührî - Ali b. Huseyn - Misver" kanaliyla.

3."... Ubeydullâh b. Ebî Râfi' - Misver" kanaliyla.

Bunlardan ilk ikisini yukarda gördük. Ubeydullâh b. Ebî Râfi' kanaliyla geleni ise Ahmed (IV, 323, 332) ile Hâkim (III, 154-155,

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..405

158 = Iki ayrı yoldan) rivâyet ediyor. Hâkim hadisin arkasmdan "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

Bu hadise göre Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Fatima benden bir parçadır; onu sikan beni de sikar, ona rahatlik veren bana da rahatlik verir."

Aynı hadisi biraz değişik lafızlarla şunlar da rivâyet ediliyor:

1. Abdullah b. Zübeyr: İbn Ebî Müleyke'den itibaren Eyyûb es-Sehtiyânî kanalıyla Ahmed (IV, 5), Tirmizî (menaqib, 60) ve Hâkim (III, 159) Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadla ri-vâyet ediyor.

2. Muhammed el-Baqir (a.s): Ibn EbîŞeybe (9161. htm) gayet sahih isnadla mürsel olarak rivayet ediyor.

3.  Süveyd b. Ğafele: Âmir eş-Şa'bî kanalıyla Hâkim (III, 158-159) mürsel olarak rivâyet ediyor. Hâkim "Buhârî ile Miislim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

4.  Ebû Hanzale el-Mekkî: Ismâîl b. Ebî Hâlid kanalıyla Hâkim (III, 159) mürsel olarak rivâyet ediyor.

Hadislerden çıkarılan hükümler:

a. Hz. Fâtıma'yı Üzen Allah ve Rasûlü'nü de Üzer.

Yukardaki hadislerin genelinden şu anlaşılıyor: Hz. Fâtıma'yı endiseye sokan Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) de endiseye sokar. Hz. Fâtıma'yı üzen, onu gazaba sokup öfkelendiren, onu daraltip bu-naltan, Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) de üzer... Onu rahatlatip sevindi-ren ise Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) de rahatlatir ve sevindirir.

Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) üzmenin haram ve küfür olduğunu anlatmaya gerek yok. Bunu hemen her mii'min bilir. (Konuyla ilgi-li ayetler için bk. Tevbe: 61, Ahzâb: 53, 57, 69, Hucurât: 2) Dolayı-sıyla, Fâtıma'yı karşısına alan, onu rahatsız eden... doğrudan doğ-ruya Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) karşısına almış olur. Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) üzen ve onu rahatsiz eden her şeyin Allah'ı (c) da üzüp rahatsiz edeceği ise şüphesiz. Dolayısıyla Fâtıma'yı üzen Al-lah'ı da üzmüş demektir. Gayet doğal olarak çıkan bu sonucu Allah'm Rasûlü (s.a.a) bir hadislerinde şöyle dile getiriyor:

"Ey Fâtıma! Şüphesiz Allah senin öfkelenmenle öfkelenir, se-nin hoşnut olmanla hoşnut olur."

406....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

İmam Ali'den gelen bu hadisi Ebû Mûsâ, Ibn Ebî Âsım, Ebû Ya'lâ, İbn Adiy, Taberânî, Hâkim (III, 153-154), İbn Asâkir, İbn'ül-Esîr (V, 367) vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 180-181)

Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor. Şamlı ez-Zehebî ise zul-me baş kaldıran Imam Zeyd'in oğlu Huseyn b. Zeyd'i bahane ede-rek zayıf olduğuna işaret ediyor. Oysa Huseyn b. Zeyd siqa ve sadûq bir râvî. Sadece hâfızası biraz zayıf.1 Böyle râvîlerin hadisi ise en azından hasen sayılır. Nitekim Ebül-lrfân es-Sabbân2 isna-dının hasen olduğunu söylüyor.*

Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) üzen ve onları rahatsız edenin imanı ise tehlikeye düşer; o kişiyi küfrün eşiğine getirir.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) 130 nolu hadisimizin sonunda "Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) üzenin ise amelleri boşa ğider!" buyurarak bu büyük tehlikeye dikkat çekiyor. **

Çok sahih rivâyetlerde, Hz. Ebûbekr'in3 Hz. Fâtıma'nın (a.s) babasından kalan mirasını vermediği ve böylece onu üzüp rahat-sız ettiği, onu sıkıntıya soktuğu ve bu yüzden Hz. Fâtıma'nın onun-la bir daha konuşmadığı ve ona dargın olarak vefat ettiği konu e-diliyor. Ömer'in4 de Saqîfe günü onun evini basarak içindekilerle birlikte yakmakla tehdit ettiği ve Ehl-i Beyt'i Ebûbekr'e biat etme-ye zorladığı... yine gelen tarihi rivâyetler arasında.

Not: Misver hadisi, 130-132 nolu rivâyetlere dikkat edilirse; Hişâm b. Muğîra oğullarının kızlarını Ali ile evlendirmeyi istemeleri

1- 22 nolu hadisimizin durumuna bk.

2- İs'âf'ur-Râğıbîn: s. 187

* Bütün bunlardan sonra "Allah senin öfkelenmenle öfkelenir..." hadisi ya-landır! Bunu Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) rivâyet etmiş değiller! Bilinen hadis ki-taplarının hiçbirinde yok! Peygamber (s.a.a)'den ne sahih ve ne de hasen bir is-nadı varü!" diyen İbn Teymiyye'ye (II, 170) acımaktan başka yapacağımız yok! İbn Teymiyye bu sözleri ilk iki halîfeyi kurtarmak için söylemişse boşuna söy-lemiş! Aynı İbn Teymiyye Misver hadisleri karşısında ne yapacak acaba!

** Bu yüzden, es-Süheylî, Hz. Fâtıma'ya sövüp hakaret etmenin küfrü ge-rektirdiğini söylüyor. (el-Aynî, XIII, 325; el-Münâvî, IV, 421; el-Emînî, VII, 234-235)

3-  İbn Sa'd, II, 315, VIII, 28; Ahmed: I, 6; Buhârî: humüs, 1, meğâzî, 40, ferâ-iz, 3; Muslim: cihâd, 52; Tirmizî: siyer, 44; İbn Ebil-Hadîd, XVIII, 217-218

4- bk. et-Taberî, II, 233-234; İbn Abdilberr, II, 254-255; İbn Ebil-Hadîd, VI, 11,47-49

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..407

ve bunun Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kulağına varması sonucu gündeme gelmiş bir hadistir. Yani bu olay Me Imam Ali'nin hiçbir ilgisi yoktur. Olay tamamen onun bilgisinin dışında gelişmiştir.

Ancak bazı rivâyetlerde, o kiz Me evlenmeye niyetli ve kararh olamn Ali olduğu; bu girişimi bizzat Ali'nin başlattığına dair Maveler var. Bu Maveler şu rivâyetlerde yer ahyor:

1. ez-Zührî kanahyla gelen 133-134 nolu Misver hadisi.

2. Abdullah b. Ziibeyr hadisi. (Yukarda geçti.)

3. Süveyd b. Gafele mürseli. (Yukarda geçti.)

4. Ebû Hanzale mürseli. (Yukarda geçti.)

Birincisi, Misver hadisi en sahih ve yaygın biçimde Ibn Ebî Mü-leyke Me Ubeydullâh b. Ebî Râfi' kanahyla rivâyet ediliyor. 0 rivâ-yetlerde böyle bir ifade yok! Aksine Ali'nin bu işten haberinin bile olmadığı anlaşılıyor söz konusu rivâyetlerden.

İkincisi, gerek Ibn Şihâb ez-Zührî ve gerekse Abdullah b. Zübeyr, Imam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı kin ve nefretle dolu kişi-ler. Bu hususa daha once defalarca degindik. Şu hâlde bu ilave kı-sımlar onların katkısı olabilir.

Üçüncüsü, Süveyd ile Ebû Hanzale'nin bu rivâyetleri kimden aldıkları belli değil. Ayrıca Ebû Hanzale'nin kim olduğu da belirsiz. Üstelik Süveyd Imam Ali'ye yakınlığıyla bilinen bir zat.1 Boyle bir zatın İmam Ali'nin ma'sûm ve tertemiz olduğunu, onun Allah'm Rasûlü'nü (s.a.a) hatta onun biricik kızını üzecek, darıltacak bir şey yapmayacağını bilmemesi imkansız. Dolayısıyla bu ilavelerin ondan kaynaklanması mümkün değil. Olsa olsa Âmir eş-Şa'bî'den yada bunu ondan rivâyet eden Zekeriyyâ b. Ebî Zâide'den kaynak-lanmıştır.

Kısacası bu ilavelerin ash esası yoktur; tamamen Imam Ali'yi yipratmak ve Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) gözünde küçük düşürmek için uydurulmuş şeylerdir.

b. Hadisler Hz. Fâtıma'nın Ma'sûmiyetine Delildir.

Bu hadislerde Hz. Fâtıma'yı üzenin, onu rahatsız edenin Allah ve Rasûlü'nü de üzüp rahatsız edeceği, Allah ve Rasûlü'nün onun

1- İbn Sa'd, VI, 68; İbn Abdilberr, II, 116

408....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

sevinciyle sevinip onun gazaba gelmesiyle gazaba geldikleri ifade ediliyor. Ve bu konuda hiçbir ayrıma da gidilmiyor.

Bundan Hz. Farıma (a.s)'ın hiçbir zaman boşuna üzülmeyece-ği, yerli yersiz gazaba gelip öfkelenmeyeceği; sevinirken de, üzü-lürken de daima haklı olduğu anlaşılır. Bu durum ise ma'sûmiyetten başka bir şey değildir. Zira Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) durumu da böyleydi.

Dolayısıyla bu hadisler, Hz. Fâtıma'nın ve genel olarak Ehl-i Beyt'in ma'sumiyetini açıkça ifade eden Ahzâb suresinin 33. aye-tini desteklemiş oluyor.

c. Hz. Fâtıma'nın Üzerine Bir Başka Kadını Nikâh Altına AlmakCaiz Değildir.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'nin kızı Fâtıma'yı boşamadıkça o kadınla evlenemeyeceğini, Fâtıma ile bir başka kadimn bir nikah altinda toplamanm söz konusu olamayacagmi ifade ediyor. Bura-dan açıkça anlaşılıyor ki, Fâtıma'nın üzerine bir başka kadını; özel-likle Allah'ın düşmanının kızını nikahlamak caiz değildir.1

1- Ulema, bunun Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) ait, Hz. Fâtıma ile ilgili özel du-rumlarından olduğunu söylüyor. (bk. el-Aynî, XII, 172; el-Münâvî, IV, 421)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..409

HASAN ILE HUSEYIN VE FAZILETLERI

135. Üsâme b. Zeyd'den:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Sana gelince ey Ali! Benim damadım ve çocuklarımın babasısın. Sen bendensin, ben de sendenim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn Ishaq kanahyla Ahmed (V, 204), Hâkim (III, 217) ve el-Harzemî (s. 66) bundan daha detaylıca rivâ-yet ediyor. Hadisin sadece Zeyd ve Ca'fer ile ilgili bölümünü Ibn Sa'd (III, 43-44, IV, 36) da rivâyet ediyor.*

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Bu yiizden Hâkim hadisin ardindan "Isnadi sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

136. Üsâme b. Zeyd anlatiyor:

"Bir gece bir hacet dolayisiyla Allah'm Rasûlü (s.a.a)'in kapısı-nı çaldım. Elbisesiyle ne olduğunu bilmediğim bir şeyi kapatarak dışarı çıktı. Ihtiyacımı giderdikten sonra "0 kapattığın şey de ne?" diye sordum. 0 da hemen üstünü açıverdi. Bir de baktim ki Hasan ile Hüseyin onun uylukları üzerinde! Sonra şöyle buyurdu:

"Bu ikisi benim oğullanm ve kizimm oğullan. Ey Allahim! Benim bunlari sevdiğimi biliyorsun; Öyleyse bunlan sen de sev!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi"... Mûsâ b. Ya'qub ez-Zema'î - Abdullah b. Ebîbekr b. Zeyd - Muslim b. EbîSehl en-Nebbâl - Hasen b. Üsâme - babası Üsâme" kanahyla Ibn Ebî Şeybe (9141. htm), Tir-mizî (menaqib, 30), İbn Meğâzilîvb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 123)

* Hadis, Hamza'nın kızının bakımını üstlenme hususunda İmam Ali, Ca'fer ve Zeyd b. Hârise arasında çıkan tartışmayı konu edinen uzunca bir hadisten bir bölümdür. Konuyla ilgili hadisler için 67-68 nolu hadislerimize ve açıklamala-rına bk.

410....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hadisin Durumu: Muslim ile Hasen vasat râvîler. Abdullah ise meçhul birisi.1 Dolayısıyla isnadı zayıf.

Fakat Ahmed (V, 205, 210), Buhârî (menaqib, 47, 52; edeb, 22) ve Müellifimiz (el-Kübrâ'da = el-Aynî, XIII, 308) aynı hadisi Üsâme-den değişik ve sahih bir isnadla rivâyet ediyor.*

137. Ebû Saîd el-Hudrfden:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hasan ile Hüseyin cen-netlik gençlerin efendileridir."

Hadisin Tahrîci: Abdurrahman b. Ebî Nu'm kanalıyla Ahmed (I-II, 3, 62, 80, 82), Tirmizî (menaqib, 30), Müellif (126 nolu hadis. ayr. el-Kübrâ'da), Ebû Nuaym Taberânî ve Hatîb el-Bağdâdî rivâyet ediyor. (el-Münâvî, III, 414-415; Nâşir, 124)

Hadisin Durumu: 126 nolu hadisimizinki ile aynı.

138. Ebû Saîd el-Hudrfden:

"Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hasan ile Hüseyin cennet-lik ğençlerin efendileridir."

Müellif diyor ki: "Bu hususta istisna yapmadı."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Bir önceki hadisimiz ile aynı.

139. Ebû Saîd el-Hudrf den:

"Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hasan ile Hüseyin, teyze çocukları olan Meryem oğlu tea ile Zekeriyyâ oğlu Yahyâ dışında. cennetlik gençlerin efendileridir."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Bir önceki hadisimiz ile aym. An-cak burada, Müellifin 138 nolu hadisin sonunda işaret ettiği altı çizili bir istisna var. Hadisi bu şekliyle Ya'qub b. Süfyân, Hâkim (III, 166- 167), İbn Hıbbân ve Ebû Ca'fer et-Tahâvî (643. htm) Hakem b. Abdir-rahmân oğlu Hakem kanalıyla rivâyet ediyor. (Nâşir, 118)

1-Abdullah = ez-Zehebî, II, 398; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 384-385 Muslim = ez-Zehebî, IV, 104; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 252 Hasen b. Üsâme = İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,164

* Ancak bu rivâyette Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bu sözleri torunu Hasan ile Üsâme için söylediği belirtiliyor. Tabîî ki doğrusu Hasan ile Hüseyin'dir.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..411

140. Enes b. Malik diyor ki:

"Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) huzuruna ne zaman çıkarılsam (yahut çıksam), Hasan Me Hüseyin'in onun karnı üzerinde yuvarla-mp durduklanm görürdüm. Onlar hakkmda "Bu ümmet içindeki iki reyhanım!" buyururdu."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi sadece Müellif rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. 0 hâlde is-nadı sahih bir hadis.

141. Abdullah b. Ömer'den:

Abdurrahman b. Ebî Nu'm diyor ki: "Abdullah b. Omer'in ya-nmdaydim. Derken birisi gelerek ona sivrisinek kanı bulaşmış el-bisesiyle namaz kilan adamm hükmünü sordu.

İbn Ömer ona "Sen kimlerdensin!?" diye sordu. 0 adam da "I-rakhyim" dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer şöyle devam etti:

"Şu adama bakın; bana gelmiş sivrisineğin kanını soruyor. Oy-sa onlar Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) oğlunun (Huseyin'in) kanmi a-kıttılar! Ben Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) o ve kardeşi hakkmda "Onlar dünyadaki iki reyhanım!" buyurduğunu işittim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdurrahmân'dan itibaren Ibn Ebî Ya'qub kanalıyla İbn EbîŞeybe (9141. htm), Ahmed (II, 93, 114), Buhârî (menaqib, 51; edeb, 18) ve Tirmizî (menaqib, 30) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadi gayet sahih. Aym hadisi Taberânî Ebû Eyyûb el-Ensârî'den de rivayet ediyor. *

A Ç I K L A M A L A R

Bu bölümde gördüğümüz hadisler Imam Hasan ile Imam Huseyin'in faziletlerini ve onlarin Allah'm Rasûlü (s.a.a) yanmdaki değer ve kiymetlerini dile getiriyor. Bu konuda daha başka hadisler de var ve şu sahâbîler tarafından rivâyet ediliyor:

1. Abdullah b. Mes'ûd: 137 nolu hadisimizin lafızlarıyla Hâkim (III, 167) ile Ibn Adiy rivâyet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih" diyor,

bk.el-Aynî, XIII, 319

412....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor.

2. Huzeyfe b. Yemân: 137 nolu hadisimizin lafızlarıyla Ahmed (V, 391, 392), İbn Ebî Şeybe (9141. htm), Tirmizî (menaqib, 30), Hâkim (III, 381) sahih isnadla rivâyet ediyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

3. Abdullah b. Ömer: Abdullah b. Mes'ûd hadisinin lafızlarıyla Ibn Mâce (muqaddime, 11) Me Hâkim (III, 167) rivâyet ediyor.

ez-Zehebî, isnadındaki Muallâ b. Abdirrahmân yüzünden zayıf sayıyor. Oysa Muallâ, sadece Ehl-i Beyt'e yakınlığı dolayısıyla çok-larının zayıf saydığı; buna karşılık Muhammed b. Abdilmelik ed-Daqîqî ile Ibn Adiy tarafından güvenilir kabul edilen vasat bir râvî.1 Dolayısıyla hadisinin isnadı hasendir.2

4.  Berâ b. Âzib: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hasan hakkında şöyle buyuruyor: "Allahım! Ben onu seviyorum. Onu sen de sev."

Ahmed (IV, 284, 292), Buhârî (menaqib, 52), Muslim (f. sahâ-be, 58-59), Tirmizî (menaqib, 30) ve Müellif (el-Kübrâ'da) rivâyet ediyor.

5.  Ebû Hürayra: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hasan hakkında şöyle buyuruyor: "Allahım! Ben onu seviyorum. Sen de hem onu hem de

onu seveni sev."

Ahmed (II, 249, 288, 331, 440, 446, 531-533), Buhârî(büyû', 49, libâs, 60), Muslim (f. sahâbe, 56-57), Müellifimiz (el-Kübrâ'da), Ibn Mâce (muqaddime, 11) ile Hâkim (III, 169) rivâyet ediyor.

6. Ebû Hürayra: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hüseyin hakkında şöyle buyuruyor: "Allahım! Ben onu seviyorum. Onu sen de sev."

Hadisi Hâkim (III, 177, 178) rivâyet ediyor ve "Isnadi sahih diyor; Şamlı ez-Zehebîde onaylıyor.

n

1- ez-Zehebî, IV, 149; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 477

2- Aym hadis benzer lafizlarla 1. Ömer b. Hattâb, 2. İmam Ali (a.s), 3. Ebû Hü-rayra, 4. Câbir b. Abdillâh, 5. Üsâme b. Zeyd, 6. Berâ b. Âzib, 7. Qurra b. İyâs, 8. Mâlik b. Huveyris, 9. İmam Hüseyin, 10. Abdullah b. Abbâs, 11. Bürayde el-Eslemî ve 10. Enes b. Mâlik'ten de rivayet ediliyor.

Bu hadislerin birçoğunu Taberânî vb. rivâyet ediyor. (es-Süyûtî, el-Câmi': III, 414-415; el-Kettânî, Nazm'ul-Mütenâsir: 125)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..413

7.  Berâ b. Âzib: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hasan ve Hüseyin'i gö-rünce onlar için şöyle buyurdu: "Allahım! Ben onları seviyorum. On-ları sen de sev."

Hadisi Tirmizî (menaqib, 30) sahih isnadla rivâyet ediyor.

8. Ya'lâ b. Murra: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hüseyin hakkında şöy-le buyuruyor: "Hüseyin benden, ben de Hüseyin'denim. Hüseyin'i kim severse Allah da onu sever..."

Hadisi Ahmed (IV, 172), Buhârî (el-Edeb), Tirmizî (menaqib, 30), İbn Mâce (muqaddime, 11) ile Hâkim (III, 177) rivâyet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor.

9.  Bir sahâbî ?: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hasan ve Hüseyin için şöyle buyurdu: "Allahım! Ben onları seviyorum. Onları sen de sev."

Ahmed (V, 369) rivayet ediyor. Râvîlerinin hepsi Buhârî ile Müs-lim'in ortak râvîlerinden. Ehlisünnet kardeşlerimizin hadis öl-çülerine göre sahâbînin adının bilinmemesi önemli olmadığına göre, hadisimiz "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" de-mektir.

Bunların yanısıra Imam Hasan ile Imam Hüseyin'e ve genelde Ehl-i Beyt'e düşmanlık yapanlarla ilgili gayet sahih hadisler de var. Bu hadisler Selmân el-Fârisî, Ebû Hürayra, Zeyd b. Erqam, Abdullah b. Abbâs ve Ebû Saîd el-Hudrî'den rivâyet ediliyor.1

10. Hz. Ali (a.s): Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hasan ile Hüseyin'in ellerini tutarak şöyle buyurdu: "Kim beni, bu ikisini, babalanni ve annelerini severse; kıyamet ğünü benimle beraber benim dere-cemde bulunacaktir."

Ahmed (I, 77), Tirmizî (menaqib, 20) ve el-Harzemî (s. 138) Ali b. Ca'fer kanalıyla, kardeşi Mûsa el-Kâzım (a.s) ve babalan vasita-siyla rivayet ediyor. Isnadi sahih bir hadis.2

Hadislerimizden çıkan hükümler şunlar:

1-  88 nolu hadisimizin açıklamalarında geçen 13-19 numaralı hadislere bk.

2-  Bu hadis için Tirmizî'nin "hasen-ğarîp", ez-Zehebî'nin de "münker!" de-mesine (el-Mîzân: III, 117) bakmayın siz. Onlar hadisin muhtevasından rahatsız oldukları için böyle söylüyorlar. Taktıkları Ali b. Ca'fer ise gayet siqa birisi. İbn Hacer bile "makbul bir ravi" diyor. (et-Taqrîb: II, 39)

414....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

a.  Hz. Hasan İle Hz. Hüseyin Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Ogullari Mesabesindedir.

135 ve 136 nolu hadislerimiz Hasan ile Hiiseyin'in Allah'm Ra-sûlü'nün (s.a.a) çocukları olduğunu ifade ediyor. Hz. Peygamber (s.a.a) onlari eviadi ve ogullari olarak görür; onlaria iftihar ederdi.

Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) mübarek ve pâk soyu, bilindiği gibi, kızı Hz. Fâtıma ve onun çocukları Imam Hasan ile Imam Hiiseyin kanalıyla devam etmiştir. Tarihte, Ehl-i Beyt'e ve dolayısıyla Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) içten içe kin ve nefret duyan bazi kimseler, "Soyu ancak erkek çocuklar devam ettirir!" mantığıyla hareket ederek, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) soyunun devam etmediğini, Hasan ile Hüseyin'in sadece Ebû Tâlib'in soyu olduğunu... iddia etmişler.1

Oysa "Soyu ancak erkek çocuklar devam ettirir!" mantığının Islâmî ve Kur'ânî hiçbir dayanağı yok! Aksine Kur'ân, bir kimsenin soyunun kızları vasıtasıyla da süreceğine işaret ediyor.

Allah (c) İbrâhîm için "Biz ona İshâq ile Ya'qOb'u armağan et-tik..." buyurduktan sonra "Daha önce de Nûh'a ve onun soyundan gelen Dâvûd'a ... Zekeriyyâ'ya, Yahyâ'ya, îsâ'ya ve İlyâs'a da hida-yet ettik." diyor. (En'âm: 84-85)

Ayet, îsâ'nın Nûh'un (yada İbrâhîm'in) soyundan geldiğini ifade ediyor. Hz. îsâ'nın annesi vasıtasıyla o soya dahil olduğunda kimsenin şüphesi yok. Allah Teâlâ îsâ'yı onun soyundan kabul et-tiğine göre, bir kimse anne vasıtasıyla da yukardakilerin soyuna dahil olabiliyor, demektir.

Ayrıca "Mübâhele ayeti" (Âl-i Imrân: 61) de Hasan ile Hüse-yin'in Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) ogullari oldugunu ifade ediyor.

b. Allah'm Rasûlü (s.a.a) Hasan İle Hüseyin'i ÇokSeverdi.

Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Hasan ile Hüseyin'i (a.s) çoksevdiği her halinden belli. 0 bu sevgisini her fırsatta açığa vuruyor, onları ve onlari seven herkesi Allah'm (c) da sevmesi için dualar ediyor-

1- Konuyla ilgili, Haccâc-ı Zâlim ile tâbiînin büyüklerinden Yahyâ b. Ya'mur arasında geçen bir tartışma için bk. Hâkim, III, 164-165; İbn Kesîr, II, 155; Ta-bâ-tabâî, el-Mîzân: VII, 261-264

Haccâc bu tartışmanın ardından Yahyâ'yı hemen Horasan'a sürmüş!

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..415

du.

Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) bu sevgileri dolayısıyla onları öpüp bağrına bastığını, onları kucağına oturtarak okşayıp kokladığını ve onların mübarek göğsü üzerinde yatıp yuvarlanmalarından hoş-landığını ifade eden daha pekçok hadis var. Onları öpüp koklar-ken "Bunlar benim reyhanlarım!" buyurduğunu yukarda gördük.

c.  Hz. Hasan İle Hz. Hüseyin Cennetlik Gençlerin Efendileridir.

İmam Hasan ile Imam Hüseyin'in (a.s) cennetlik gençlerin e-fendileri olduğuna dair hadisleri yukarıda gördük. Kısaca tekrar etmek gerekirse, konuyla ilgili hadisler şu sahâbîlerden geliyor:

l.Hz. Ali (a.s), 2.Câbir b. Abdillâh, 3.Ebû Hürayra, 4.Üsâme b. Zeyd, ö.Berâ b. Âzib, 6.Qurra b. Iyâs, 7.Mâlik b. Huveyris, 8.İmam Hüseyin (a.s), 9.Enes b. Mâlik, lO.Bürayde el-Eslemî, ll.Abdullâh b. Abbâs, 12.Ebû Saîcl el-Hudrî, 13.Abdullâh b. Mes'ûd, 14.Huzeyfe b. Yemân, lö.Abdullâh b. Ömer ve 16.Ömer b. Hattâb.1

Ancak 139 nolu hadisimizde bir istisna yapılmış. Bu istisnanın Abdurrahman b. Ebî Nu'm oğlu Hakem'den kaynaklanma ihtimali yüksek. Çünkü Hakem'in hâfızasının çok zayıf olduğu söyleniyor.2

d.  imam Hasan İle İmam Hüseyin'e Kin ve Nefret Duyanlar Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) Karşısına Alır.

88 nolu hadisimizin açıklamalarında geçen birçok sahih hadis, Hasan ile Hüseyin'e düşman olanın, onları bir şekilde karşısı-na alıp rahatsız edenin, doğrudan Allah ve Rasûlü'nü (s.a.a) karşı-sına almış olacağını, bu durumun onları fazlasıyla rahatsız ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Bunun ise apaçık küfür ve imansızlık oldu-ğu meydanda.

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) olanca uyarılarına rağmen sözde iman eden Emevîler, Allah'ın Rasûlü'nün öpüp kokladığı o "rey-hanlarım" dalından kopardılar. Onlara her çeşit zulmü reva gördü-

1- es-Süyûtî, el-Kettânî vb. bu hadisin "mütevâtir" olduğunu söylüyor. el-Mü-nâvî, III, 415; el-Kettânî, 125

2- ez-Zehebî, I, 576; İbn Hacer, et-Taqrîb: 1,190

416....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

ler.

Rivâyetlere göre Muâviye Imam Hasan'a verdiği sözü yerine getirmedi; onu bir hile sonucu zehirleyerek ölümüne sebep oldu.1 Mel'ûn Yezîd'in çapulcu askerleri, Kerbelâ çölünü Imam Hüse-yin'in ve arkadaşlarının pâk kanlarıyla boyadılar. Onun mübarek başını kesip ayyaş Yezîd'in huzuruna getirdiler...

Kur'ân'ı yaşatmaktan başka derdi olmayan Ehl-i Beyt'e yapı-lan bu zulümler elbette karşılıksız kalmayacak. Onlara bu zulmü reva görenlere yaziklar olsun! Allah'ın lâneti onların üzerine olsun!

1- İbn Abdilberr, I, 375; İbn Ebil-Hadîd, XVI, 49; Şerafuddîn, en-Nass: 471-472; el-Emînî, XI, 8-15

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..417

İMAM ALI'NIN BAZI HUSUSIYETLERI

142.  Imam Ali (r) Kûfe'de yüksekçe bir yere çıkıp şöyle buyur-du: "Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) (kızı) Fâtıma'yı (a.s) istedim; be-nimle evlendirdi. Ona "Ben mi, yoksa o mu sana daha sevimli?" dedim; şöyle cevap verdi:

"0 bana senden daha sevimli, sen ise benim yanimda ondan daha değerlisin!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süfyân b. Uyeyne kanalıyla Yahyâ b. Maîn, Saîd b. Mansûr (I, 167-168), Ahmed (I, 80), Taberânî, Abdullah b. Ahmed, el-Humeydîvb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 126)

Hadisin Durumu: Hadisimizi Imam Ali'den rivâyet eden kişinin kimliği belirsiz olduğundan, isnad bakımından zayıf.

143. İmam Ali (r) anlatiyor:

"Hastalanmıştım. 0nun için Allah'm Rasûlü (s.a.a) ziyaretime geldi. Ben uzanmış yatıyordum. Yanıma yaslandı ve sonra elbise-siyle beni örttü. Iyileştiğimi görünce kalktı, namaz kılmak için mescide gitti. Namazim bitirir bitirmez tekrar geldi ve elbisesini iizerimden aldi. "Kalk ey Ali!" buyurdu; ben de kalktim. Sanki daha önce hiç hastalanmamış gibi iyileştim. Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Namazda rabbimdan ne istediysem bana verdi. Kendim için ne istediysem senin için de istedim!"

Müellif diyor ki: "Ca'fer el-Ahmar, Mansûr'a ters düşerek, ha-disi Yezîd b. Ebî Ziyâd vasıtasıyla Abdullah b. Hâris'ten, o da A-li'den (r) rivâyet etmiş bulunuyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "Mansûr - Yezîd b. Ebî Ziyâd - Sü-leymân b. Abdillâh b. Hâris - dedesi Hâris - Imam Ali" kanalıyla el-Harzemî (s. 143) de rivâyet ediyor.

418....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hadisin Durumu: Râvîlerinden Süleymân durumu meçhul bir râvî1 olduğundan, isnadı zayıf.

144. Hz. Ali (r) anlatıyor:

"Bir sancıya yakalandım. (Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanına) geldim. Beni olduğu yerde durdurup elbisesinin bir tarafını üzeri-me örtüp namaza kalktı. Sonra şöyle buyurdu:

"Kalk ey Ali, artık iyileştin; bir şeyin kalmadı. Kendim için ne dua ettiysem, senin için de aynı duayı ettim. Ne dua ettiysem hep-si kabul olundu. -yahut bana verildü- Ancak bana, benden sonra peyğamber ğelmeyeceği söylendi."

Hadisin Tahrîci: Müellifimizin bir önceki hadisin sonunda işa-ret ettiği bu hadisi Ca'fer b. Ziyâd el-Ahmar kanalıyla Taberânî, el-Har-zemî (s. 110) ve İbn Meğâzilî rivâyet ediyor. (Nâşir, 128)

Hadisin Durumu: Hadisimizin Yezîd* dahil bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadı sahih.

145. İmam Ali (r) anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanına gelerek "Şu yaşlı sapık a mean öldü; onu kim gömecek?" dedim. Bana "Git, babanı ğöm! Bana gelinceye kadar da hiçbir şey yapma!" buyurdu.

Babamı gömüp gelince, bana hemen boy abdesti almamı em-retti. Ardından (benim için) öyle dualar etti ki; bütün dünya o dua-lardan birisi kadar beni sevindirmez!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi İmam Ali'den Nâciye b. Ka'b kana-lıyla Ebû Dâvûcl et-Tayâlisî, Ibn Sad (I, 124), Ibn EbîŞeybe (9131. htm), eş-Şâfiî, Ahmed (I, 97), İbn Râheveyh, Ebû Dâvûd (cenâiz, 70), Müellif (tahâret, 128; cenâiz, 84), Ebû Ya'lâ, Bezzâr, Beyheqî vb. rivâyet ediyor. (ez-Zeyle'î, II, 281-282)

Hadisin Durumu: Hadisin tüm râvîleri siqa. Dolayısıyla isnad bakımından sahih. Ancak metinde Ebû Tâlib ile ilgili gerçeklere ters düşen ifadeler var ki ilerde bunları ele alacağız.

146. İmam Ali'den (r):

1- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 315 * bk. sh. 244-246

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..419

"Peygamber (s.a.a)'in yanına geri döndüğümde, bana öyle bir söz söyledi ki; onu dünyalara değişmem!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Imam Ali'den Âmir eş-Şa'bî kana-lıyla Ebû Dâvûd et-Tayâlisî rivâyet ediyor. (Nâşir, 128)

Hadisin Durumu: Bu hadisin de tüm râvîleri siqa; dolayısıyla is-nad bakımından sahih.

147. İmam Ali'den (a.s):

Abdurrahman b. Ebî Leylâ anlatıyor: "Ali (r) çok sıcak bir ha-vada kışlık elbiseyle yanımıza geldi. Kışın da yazhk elbiseyle çıkıp yanımıza gelmişti. Sonra su istedi; içti, ardından almndaki teri sil-di. Eve döner dönmez "Ey babacığım! Mü'minlerin Emîrinin (r) ne yaptığını gördün mü!? Kışın yazhk elbiseyle çıkıp yanımıza gelmiş-ti. Yazın da kışlık elbiseyle yanımıza geldi!"

Ebû Leylâ "Farkında değilim!" diyerek oğlu Abdurrahmâ-n'ın elini tuttuğu gibi Ali'nin (r) yanına geldi. Ona yaptıklarını söyleyince Ali (r) şöyle dedi:

"Peygamber (s.a.a) (Hayber günü) bana haber salmıştı. Be-nimse gözlerim çok ağrıyordu. Hemen gözlerime tükürüğünden sürdü ve "Aç gözlerini!" buyurdu; açtım. Şu ana kadar hiç şikaye-tim olmadı. 0 gün benim için "Allahım! Ondan sıcak ve soğuğu u-zaklaştır!" diye dua etmişti. Onun üzerine bu güne kadar sıcak ve soğuk hissetmedim!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 13 nolu hadisimiz ile aynı. Ancak burada isnadda bir karışıklık var. Doğrusu şöyle olmalı:

[Muhammed b. Yahyâ b. Eyyûb - Hâşim b. Mahled - Eyyûb b. İbrâhîm - İbrâhîm b. Meymûn es-Sâiğ - Ebû İshâq el-Hemedânî -Abdurrahman b. EbîLeylâ - Hz. Ali (a.s)]

148. İmam Ali (r) anlatıyor:

"Ey iman edenler! Rasûl ile baş-başa (özel) görüşeceğiniz va-kit, görüşmeden önce bir sadaka verin." (Mücâdele:12) ayeti nâzil olunca Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile aramda şu konuşma geçti:

Rasûl - "İnsanlara söyle sadaka versinler!" Ali - "Ne kadar yâ Rasûlallâh!"

420....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Rasûl - "Bir dinar!" Ali - "Buna güçleri yetmez!" Rasûl - "0 zaman yarım dinar!" Ali - "Buna da güçleri yetmez!" Rasûl - "Pekiyi ne kadar olsun!?" Ali - "Bir arpa tanesi kadar!"

Rasul - "Sen çok azdan yanasm!" buyurur buyurmaz "Özel konuşmalarınızdan önce sadaka vermekten mi çekindiniz!?" (Mü-câdele: 13) ayeti nâzil oldu.

Ali (r) derdi ki: "Benim sayemde bu ümmettin yükü hafifletil-di."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süfyân es-Sevrî kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9131. htm), Tirmizî (tef. Mücâdele, 2), Ebû Ya'lâ, et-Taberî (ilgili ayetlerin tefsiri), Ibn Hıbbân, el-Uqaylî ve Ibn Meğâzilî rivâyet ediyor. (İbn Kesîr, IV, 327; Nâşir, 130)

Hadisin Durumu: Nâşir, Imam Ali'den rivâyette bulunan Ali b. Alqame'nin "meçhul ve zayıf" olduğunu iddia ederek, hadisimizi za-yıf sayıyor. Oysa Ali sadûq, makbul ve vasat bir râvî.1 Dolayısıy-la hadisimizin isnadı en azından hasen. Zaten Tirmizî de aynı ka-naatte.

Bu hadisi Saîd b. Mansûr, Ibn Ebî Şeybe (a.y.), Abdiirrazzaq, Ibn Râheveyh, Abd b. Humeyd, Ibn Merdeveyh, Ibn Münzir, Ibn Ebî Hâtim, Hâkim (II, 482), el-Cessâs (V, 316), Ibn Meğâzilî vb. Mücâhid kanalıyla da rivâyet ediyor. (Ibn Kesîr, IV, 327) Hâkim "İsnadı Bu-hârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebîde aynen onaylıyor.

AÇI KLAliALAR

Yukardaki hadisler değişik yönlerden Imam Ali'nin fazilet ve üstünlükleri, başkalarında olmayan hususiyetleri konu ediniyor. Söz-konusu hususlar şunlar:

1- ez-Zehebî, III, 146; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 47

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..421

a.  İmam Ali (a.s) Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Yanında Kızı Fâtıma'dan Daha Değerlidir.

Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kızı Fâtıma'yı herkesten daha çok sevdiğini bilmeyenimiz yok! 142 nolu hadisimiz, onu Imam Ali'den de fazla sevdiğini ifade ediyor. Ancak bu arada Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) "... Sen /se benim yanimda ondan daha değerli-sin!" demeyi ihmal etmiyor.

Hadisimizin isnad bakımından zayıf olduğunu gördük; ama aynı hadisi Taberânî sahih isnadla Ebû Hürayra'dan da rivâyet ediyor. el-Heysemî ile es-Süyûtî de sahih olduğu kanaatinde.1

Imam Ali'yi Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) yamnda, en çok sevdiği kızı Fâtıma'dan daha değerli kılan husus, elbette onun Allah'm Rasûlü (s.a.a)'den sonra üstleneceği önemli misyondur. Hz. Imam Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) sonra imâmet ve rehberlik makami-nın yegâne sahibi olacağı ve Kur'ân'ı doğru yorumlama ehliyeti bi-rinci planda kendisinde bulunacağı için o "değer"i haketmiştir.

Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, Imam Ali Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) sonra, nübüvvet dışında onun turn görevlerini ifa edecek kişidir. Böyle bir kimsenin bu kadar değerli olmasından tabîî bir şey olamaz.

b.  İmam Ali (a.s) Nübüvvet Dışında Turn Faziletleri Şahsında Toplamıştır.

Daha önceki 43-61 nolu "menzile" hadislerinde, Hz. İmam'ın nübüvvet dışında bütün faziletleri şahsında topladığını görmüştük. Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) İmam Ali'yi, Mûsâ (a) yanında Hârûn (a)'a benzetmesi ve nübüvvet dışında onunla Hârûn arasında tam bir benzerlik kurması bunu gösteriyor.

Buradaki 143-144 nolu hadislerimiz de aynı hususu günde-me getiriyor. Allah'm Rasûlü (s.a.a) bu hadisleriyle, mübarek şah-sına Allah tarafından verilen tüm güzelliklerin, faziletlerin ve üs-tünlüklerin İmam Ali'ye de verildiğini; ancak bunlardan nübüvvetin hariç tutulduğunu ifade ediyor. Bunun da sebebi, hiç kuşkusuz, Peygamber Efendimizin son peygamber oluşu ve Allah Teâlâ'nın bu ilâhî halkaya Muhammed (s.a.a) ile son vermiş olması. 0 yüz-

1- el-Münâvî, IV, 422; İbn Hamze, III, 31

422....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

den gerek "menzile" hadislerinde ve gerekse buradaki hadislerde "nübüvvet" istisna ediliyor.

Bu da Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin ma'sûmiyeti ve ashâbın en üstünü ve faziletlisi olduğu anlamına geliyor.

c. Allah (c) Bu Ümmetin Bir Yükünü İmam Ali (a.s) Sayesinde Hafifletmiştir.

Mücâdele sûresinin 12-13 nolu ayetleriyle ilgili yapılan tüm tefsir ve yorumlar, Hz. Imam'ın hadisesine, onun bu hadisedeki önem ve konumuna yer verir. Bu ayetlere gore; Allah (c) peygam-beriyle özel olarak görüşmek isteyen herkesin, önce bir sadaka vermesini ve ondan sonra huzura girmesini öngörüyor. Bu ayetlere, "özel olarak başbaşa görüşme" anlamında, "necvâ" ayetleri denir.

Rivâyetlere göre Imam Ali (a.s) bir sadaka vererek Allah'ın Rasû-lü'nün (s.a.a) huzuruna varıyor ve konu üzerinde onunla mü-zakere ediyor. Ali (a.s), başkalarını düşünerek, herkesin bu imka-na sahip olmadığını ve bu sorumlulugu yerine getiremeyecegini söylüyor. Hemen ardından ayetin devamı nâzil oluyor: "Özel ko-nuşmanızdan önce sadaka vermekten mi çekindiniz; de bunu yapmadınız! Allah sizi bağışladı. Artık namazı dosdoğru kılın..."

Bu ayetle önceki ayetin hükmü hafifletilip; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile özel görüşmek isteyip de sadaka vermeyenlerin, Allah katında bundan sorumlu tutulmayacağı ortaya konulmuş oluyor.

Rivâyetler, bu ayetle ilk amel eden kişinin Imam Ali olduğunu; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile özel görüşmeden önce ilk sadakayi onun verdiğini ve sonraki hafifletmeye onun vesile olduğunu ifade ediyor. 0 yiizden İmam Ali (a.s) "Benim sayemde ümmetin bu yükü hafifletildi!" derdi ve bununla iftihar ederdi.

Yeri gelmişken, yukarda işaret ettiğimiz; Mücâhid kanalıyla gelen Imam Ali'ye ait sözün yanlış anlaşıldığını da belirtmeliyiz. Bu rivâyete göre imam (a.s) şöyle diyor:

"Bu ayetle benden once kimse amel edemedi, benden sonra da kimse amel edemeyecek!"

İşte özellikle bu söz yanlış anlaşılmış ve hemen her tefsirde "Allah'm Rasûlü (s.a.a) ile özel görüşme öncesi sadaka verme ge-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..423

reği"nin neshedilip ortadan kaldırıldığı üzerinde durulmuş! Bu an-layışa yer vermeyen tefsir yok gibi.

Oysa Kur'ândaki hiçbir ayet tamamen ortadan kaldırılmış de-ğildir. Bir ayetin tamamiyla neshi anlammda "küllî nesh" kabul edilemez. Bu Kur'ân'a indirilecek en büyük darbelerdendir ve bir kısım ayetlerin "süs" olarak bırakılmış olması gibi bir anlam taşır!

Öyleyse konuyla ilgili ayetlere tekrar eğilmek ve üzerinde dik-katlice durmak gerekiyor: Allah (c) Mücâdele:12'de "Ey iman e-denler! Rasûl Me özel görüşmek istediğinizde; görüşmenizden once bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayirli ve daha temizdir. Şa-yet bir şey bulamazsaniz; Allah çok bağışlayıcı ve merhamet sahi-bidir." buyurarak bu iş için sadaka verilmesini, bunun bizim için hayirli olduğunu; verecek durumumuz yoksa Allah'm bağışlayıcı ve merhamet sahibi olduğunu açıkça dile getiriyor.

Dolayısıyla bu ayet, Allah'm Rasûlü (s.a.a) ile özel görüşmesi olan birisinin sadaka vermesini ortadan tamamen kaldırmıyor. Gücü yeten herkesin bu tavsiyeye muhatab olduğunu ifade ediyor. Bundan sonraki ayetle de, bunu yapmayanlarm sorgulanamaya-cağı belirtilerek; söz konusu emrin tavsiye niteliğinde olduğu; böy-le bir uygulamanm bizim için hayırlı olacağı ortaya konmuş oluyor.

Hz. İmam'ın yukardaki sözü de bu anlamda anlaşılmalı. 0 bu sözüyle, ayetin "bu hükmün tavsiye niteliği taşıyan" arka kısmı nâzil olmadan önce söz konusu sadaka talimatmi ilk defa kendi-sinin yerine getirdiğini ve o kısacık sure içerisinde bununla bir başkasının amel edemediğini... anlatmak istiyor. Yoksa bu ayetler tamamen indikten sonra, hie kimsenin bununla amel etmediğini söylemek istemiyor. Ayet böyle bir durumda sadaka vermeyi yasaklamıyor ki böyle bir durum olsun!

Kısacası bu olay, Hz. İmam'ın yüksek faziletini, Allah Teâlâ ka-tında sahip olduğu değeri ifade etmesi bakimmdan son derece il-ginç. Zaten İmam'ın bununla iftihar etmesinin altmda da bu yati-yor.

d. Cenaze Yıkayanlar Gusül Abdesti Almalıdır.

İmam Ali'den gelen bu rivâyetler, cenaze yikayan kimsenin gusiil abdesti alması gerektiğini ifade ediyor. Bu konuda belli baş-lı iki görüş var:

424....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

a. Farzdır : Ehl-i Beyt'in yolu budur.1

b. Müstehabtır: Diğer mezheblerin görüşü de bu doğrultuda.2

Ebû Hürayra'dan gelen bir hadise göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Kim cenâze yıkarsa ğusül abdesti alsın."3

Aynı hadis, yukardaki Imam Ali hadisinin yanısıra, yaklaşık aynı lafızlarla Hz. Âişe4, Muğîra b. Şu'be5, Huzeyfe b. Yemân6 ve Ebû Saîd el-Hudrî'den7 de rivâyet ediliyor.

Ehlisünnet kaynaklarında geçen bu hadisler bile Ehl-i Beyt mektebinin yaklaşımını açık bir biçimde doğruluyor.

Ebû Tâlib Hakkında Birkaç Söz...

145-146 nolu hadislerde Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) amcası ve İmam Ali'nin babasi Ebû Tâlib'in sapık birisi olduğuna yer veri-liyor ve bununla adeta küfür üzere öldüğüne işaret ediliyor.

Aynı hadis, Imam Ali'den ayrıca Ebû Abdirrahmân es-Sülemî8 ve Ubeydullâh b. Ebî Râfi'9 kanalıyla da rivâyet ediliyor.

Ebû Tâlib Imam Ali'nin (a.s) babasi ve dolayisiyla Peygamber (s.a.a) Efendimizin amcalanndan birisi. Onun, yeğeni Muham-med'in getirdiği ilâhî mesajı kabul edip etmediği; dolayisiyla mü'min olup olmadığı eskiden beri tartışmalı. Ehl-i Beyt mekte-

1-  el-Küleynî, III, 160-161; Şeyh Saduq, I, 44-45; Ebû Ca'fer et-Tûsî, I, 103-105, el-İstibsâr: I, 99-101, el-Hılâf: I, 222-223, 700-701; eş-Şehîd el-Evvel, el-Lüm'a: I, 36-37; İ. Humeynî, et-Tahrîr: I, 62-64, Tavzîh'ul-Mesâil: 91

2- İbn Qudame, el-Muğnî: I, 243; el-Bâcî, el-Münteha: II, 5; İbn Hümâm, el-Feth: I, 66; el-Aynî, VI, 395; eş-Şîrâzî, et-Tembih: 20; Veliyyüddîn, en-Nihâye: I, 30

3- Abdürrazzâq, İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Ahmed (II, 272, 280, 433, 454, 472), Ebû Dâvûd (cenâiz, 39), Tirmizî (cenâiz, 117), İbn Mâce (cenâiz, 8) vb. rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, el-llel: I, 374-376) İsnadı sahih.

4- İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvûd (tahâret, 128, cenâiz, 39), Dâraqutnî, BeyheqT, Hatîb el-Bağdâdî vb. rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, I, 376) İsnadı hasen.

5-Ahmed (IV, 246) rivâyet ediyor. bk. el-Münâvî, VI, 184

6- BeyheqT rivâyet ediyor. (İbn'ül-Cevzî, I, 376) İsnadı hasen.

7- Dıyâ el-Maqdisî rivâyet ediyor. bk. el-Münâvî, IV, 412

8- Ahmed: I, 103, 129-130 ile Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. bk. ez-Zeyleî, II, 281-282

9- İbn Sa'd (1,123) ile BeyheqT rivâyet ediyor. bk. ez-Zeyleî, II, 281

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..425

binde onun mü'min olduğunda hiçbir şüphe yok. Ancak Ehlisunnet kardeşlerimiz ise, maalesef, onun mü'min olmadığını ve küfür ü-zere öldüğünü düşünüyorlar!

Bilindiği gibi, Muâviye ile iş başına gelen Emevî sultacıları, Al-lah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bütün Ehl-i Beytini karşılarına aldılar ve onlara her tür haksızlığı, zulmü yaptılar. Imam Ali (a.s)'ye kılıç çe-kecek kadar küstahlaşan "azgın çete" reisi Muâviye ve diğer Ümeyye oğulları, Ali'yi her yönden yıpratmak ve onu cahil halkın gözünde küçük düşürmek için olmadik iftiralar ve yalanlar yaydı-lar. Bu yalan ve iftiralardan birisi de Ali'nin babasmm kafir olduğu iddiasıydı!

Emevîler, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile savaşmış, ona her kötülü-ğü yapmış, Mekke'de Islâmla yeni tanışan müslümanlara kan kusturmuş; ve sonunda mecburen müslüman olmuş olan Ebû Süfyân'ı temiz bir müslüman olarak tanıttılar. Çünkü o mel'ûn Muâviye'nin babasıydı. Buna karşılık Ebû Tâlib'i ise kafir olarak iş-lediler ve halkı bu yolla da aldatmaya çalıştılar. Çünkü o Imam A-li'nin babasıydı!

Sadece kafir olduğunu yaymakla yetinselerdi; olay bu kadar kökleşmezdi. Ama Allah ve Rasûlü'ne zerre kadar sevgi ve saygı-ları olmayan, dünyalık menfaatlerinden başka bir şey düşünme-yen o pis aile bununla yetinmedi; bu uğurda bir çok hadis uydurta-rak Allah ve Rasûlü'ne de iftira etmekten çekinmedi. Bu rivâyetle-rin en meşhurları ise Müseyyeb b. Hazn1 ile Ebû Hürayra'dan2 gelen rivâyetlerdir.

Bu rivâyetlere göre, Ebû Tâlib iyice rahatsızlandığında Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ona iman etmesi için yalvarıyor; ama nafile! Iman etme-den ölüyor! Peygamberimiz de onun için üzülüyor ve bağış-lanması için Allah'a dua edeceğini söylüyor! Ardından, Müseyyeb'e göre Tev-be / Berâe suresinin 113. ayeti, Ebû Hürayra'ya göre ise Qasas suresinin 56 nolu ayeti nâzil oluyor!3

1-  İbn Sa'd, I, 122; Ahmed: V, 433; Buhârî: cenâiz, 80, menaqib, 99, tef. Berâe, 15; Muslim: îmân, 39-40; Müellif: cenâiz, 102; et-Tahâvî, 797. htm

2- Ahmed: II, 434; Muslim: îmân, 41-42; Tirmizî: tef. Qasas, 1; Hâkim, II, 335-336

1- Tevbe: 113 = "Müşriklerin cehennemlik oldukları kendilerince anlaşıl-dıktan sonra, akraba bile olsalar, Peygambere de mü'minlere de onlar için is-

426....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Oysa birincisi, Müseyyeb ile Ebû Hürayra'nın ikisi de Hayber yı-lında müslüman olmuş. Ebû Tâlib ise Mekke'de, bundan yıllar once vefat etmiş! Yani onların bu olayı görmüş olmasının imkanı yok!

İkincisi, Ebû Tâlib'in vefatının hemen ardından Tevbe:113 nolu ayetin indiği söyleniyor. Oysa Tevbe sûresinin ayetleri, Ebû Tâlib'in vefatından yıllar sonra, Medine'de nâzil olmuştur. Medi-ne'de inen bir ayetin Ebû Tâlib ile ne ilgisi olabilir!?

Üçüncüsü, sonradan birbirlerine dünür olan* Müseyyeb ile Ebû Hürayra, Emevîlere yakınlıklarıyla, Jmam'a karşı da olumsuz yak-laşımlarıyla tanınıyor!

Dördüncüsü, Müseyyeb rivâyetinin kilit râvîsi Ibn Şihâb ez-Zührî'dir. Onun ise Imam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e ne kadar düşman olduğunu biliyoruz.1

Beşincisi, Tevbe: 113'ün başka bir olay üzerine nâzil olduğuna dair İmam Ali'den sahih isnadla gelen bir hadis var.2

Ehlisünnet kardeşlerimiz her haliyle uydurma olduklan belli olan bu ve benzeri rivâyetlerin etkisi altında kalarak, Ebû Tâlib gi-bi; Allah'm Rasûlü'ne (s.a.a) en büyük desteği veren, onu her tür tehlikeye karşı koruyup kollayan; Allah ve Rasûlü'ne iman ettiğine dair şiirler okuyan birisi hakkında böylesi olumsuz düşünceye ka-pılmışlar.

Hz. Imam'dan gelen rivâyetler, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) A-li'ye bu olayin akabinde boy abdesti almasını emrettiğini de kay-dediyor. Buda gösteriyor ki, Ali babasını yıkayıp defnetmiş! Zaten Ubeydullâh kanalıyla gelen hadiste, Ali'ye babası Ebû Tâlib'i yıka-ma talimatimn da verildiği açıkça belirtiliyor! Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Ebû Tâlib'i yıkama talimati ve Ali'nin boy abdesti almasi, Ebû Tâlib'in mü'min olduğuna en büyük şahit! Zira Ehl-i Beyt mek-

tiğfarda bulunmak yaraşmaz."

Qasas: 56 = "Şüphesiz ki sen sevdiklerine hidayet veremezsin..."

* Ebû Hürayra kızını Müseyyeb oğlu Saîd ile evlendirmiştir. Yani şu bildiği-miz Saîd b. Müseyyeb, Ebû Hürayra'nın damadıdır!

1-sh. 47-48'ebk.

2- Ahmed: I, 99,131; Tirmizî: tef. Berâe, 16; Müellif: cenâiz, 102; Hâkim, II, 335; et-Tahâvî, 797. htm

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..427

tebinde, bir müslüman kafir ve müşrik birisini, en yakim bile olsa yikayamaz.1

Bu durum bile, hadisimizin metninde geçen "Şu yaşlı sapık amcan..." vb. ifadelerin uydurma olduğunu, bunların birileri tara-fından hadisin metnine sokuşturulduğunu gösteriyor. Eğer böyle olmasaydı Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ebû Tâlib'in yıkanmasını emretmezdi ve Imam Ali de boy abdesti almazdi.

Kısacası Hz. Ebû Tâlib'in mü'min olduğunda şüphe yok!2

1- Ebû Ca'fer et-Tûsî, el-Hılâf: I, 700; İ. Humeynî, et-Tahrîr: I, 65 Mâlikîler ile Hanbelîler de bizimle aynı kanaatte. bk. İbn Abdilberr, el-Kâfî:

87; İbn Rüşd, el-Bidâye: I, 180; el-Huraşî, II, 141, 136; ed-Derdîr, I, 426, 430; İbn Qudame, el-Muğnî: II, 397, el-Muqni': 46; el-Hıcâvî, el-İqnâ': I, 228

2- Ayrıntıh bilgi için bk. el-Emînî, VII, 330-409-VIII, 3-29

428....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..429

INSANLARIN EN BEDBAliTI

149. Ammâr b. Yâsir anlatıyor:

"Ben Ali ile birlikte -Yenbu' yakmlanndaki- Uşeyra* gazvesinde birlikteydik. Aliah'ın Rasûlü (s.a.a) oraya vardığında bir ay kaldi. Orada Müdlic oğullarıyla ve onlarin Damrali muttefikleriyle bans imzalayıp onlardan ayrıldı. Ali (r) bana dedi ki:

"Ey Ebû Yaqazan! -Müdlic oğullarından, su kaynaklarında çalı-şan- şu insanlann su kaynaklarma vanp orada ne yaptiklanna varmamızı ister misin?"

Bende "Nasil istersen!" dedim ve yanlanna vanp bir sure onla-n izledik. Sonunda uykumuz geldi ve Ali ile ben gidip hurma dalla-rimn gölgesinde, toprağın üstüne uzandık. 0 kadar uyumuşuz ki; Vallâhi, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ayağıyla bizi dürtüklemesiyle uyandık! Üzerinde uyuduğumuz topraktan, üstümüz başımız toz toprak olmuştu. Işte o gün Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'nin (üzerin-deki toz toprağı görünce) "Bu ne hal Ey Ebû Türâb!" buyurdu ve şöyle devam etti:

"Sizlere insanlann en bedbaht iki adamını haber vereyîm mü?"

Biz "Tabîîyâ Rasûlallâh!" deyince şöyle buyurdu:

"Biri dişi deveyi boğazlayan Semudlu kızıl tenli adam, öteki ise (elini başına koydu) burana darbe indirecek (sonra sakalini tut-tu) ve buranı kana bulayacak adam!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Yezîd b. Muhammed b. Huseym kanalıyla Ibn Ishaq, Ahmed (IV, 263, 264), Ibn Ebî Âsım, et-Taberî (II, 14-15), Hâkim (III, 140-141), İbn Ebî Hâtim, İbn Mende, et-Tahâvî, el-Cessâs (V, 286-287), Beyheqî vb. rivâyet ediyor. (İbn

* Uşeyra, Mekke ile Medîne arasında yer alan Yenbu' mevkiine yakın bir vadi. Söz konusu sefer hicretin ikinci yılının başlarında düzenlendi.

430....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Kesîr, IV, 517; Nâşir, 130-131)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa ve saduq. Nâ-şir, hadisi Ammâr'dan rivâyet eden Muhammed b. Huseym'e takı-lıyor; ve birincisi, onu "meçhul" sayarak, ikincisi ise, onun Hz. Am-mâr'dan işitmediğini iddia ederek, hadisimizi zayıf kabul ediyor.

Oysa Muhammed vasat, makbul bir râvî. Ibn Hıbbân, Hâkim, ez-Zehebî, el-Heysemîve İbn Hacer bu kanaatteler.1

Muhammed'in Hz. Ammâr'dan işitmediği ise kuru bir iddia. Halbuki Muhammed'in Allah'm Rasûlü (s.a.a) zamanmda doğduğu konusunda tarn bir ittifak var.2 Durum böyle olunca onun bu hadisi Am-mâr'dan duyup almış olması neden imkansiz olsun!?

Kısacası hadisimizin isnadı hasendir.* Hâkim'in "İsnadı Müs-lim'in şartlarına göre sahih!" demesi ve ez-Zehebî'nin de hiç bak-madan onaylamasi ise doğru değil.

AÇI KLAli ALAR

Hadisimizden, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Imam Ali'nin hun-harca katledilecegini ayrmtisiyla birlikte çok önceden bildiği anla-şılıyor. Dolayısıyla hadisimiz geleceğe ilişkin mucizevî bir haber veriyor.

Hadisimizde söz konusu edilen "deve" Allah (c) tarafından, Sâ-lih peygamberin (s.a.a) görevlendirildiği "Semûd" kavmine gönde-rilen devedir. Kur'ân-ı Kerîm'in çeşitli sûrelerinin değişik bölümle-rinde ele alındığına göre, bu deve onlara sırf imtihan maksadıyla gönderilmiş. Allah Teâlâ'nın o deveye dokunulmaması gerektiği konusunda olanca uyarılarına rağmen, Semudlular Allah'm uyarı-larını ciddiye almadılar; o emanet deveyi boğazlayıverdiler. Bu ci-nayeti işleyenlerin başında, buradaki hadisimizin sözünü ettiği adam da vardı ve adı da, kitaplarda kaydedildiğine göre, Qadâr b.

1-  Hâkim, ez-Zehebî ve el-Heysemî'nin bu hadis için "isnadı sahih" ve "râvîleri siqa" demesi bunu gösteriyor. Ayr. bk. İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 168, el-İsâbe: III, 473

2- İbn Abdilberr, III, 355; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 473

* Hatta el-Heytemî (es-Savâiq, 124) ile es-Süyûtî (el-Hulefâ'da) "isnadı sahih" diyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..431

Sâlif idi. Allah da onlari çok feci bir biçimde cezalandirdi.1 Hadisimizden çıkan hükümler şunlar:

a. İbn Mülcem İnsanların En Bedbahtıdır.

Hadisimiz, insanların en bedbahtının, en azgın ve eşkıyasının, yukardaki dişi deveyi boğazlayan adam ile Mü'minlerin Emîri I-mam Ali'yi öldüren Abdurrahman b. Mülcem olduğunu ifade edi-yor.

Tabîî ki bundan, insanların en bedbahtının bu iki kişiyle sınırlı olduğu anlamı çıkarılmamalı. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) burada söz konusu iki kişinin, yeryüzünde gelmiş-gelecek bütün insanların en büyük eşkıyalarından olduğuna vurgu yapmak istiyor. Abdurrahman b. Mülcem'in insanların en önde gelen eşkıyaların-dan birisi olduğunu ifade eden hadisler başlıca şu sahâbîlerden ri-vâyet ediliyor:

1. Ammâr b. Yâsir: Kendisinden iki kanalla geliyor:

a. Muhammed b. Huseym: 149 nolu hadisimiz.

b. Abdullah b. Ubeyde: Bezzâr rivâyet ediyor. (Nâşir, 131)

2. Hz. Ali (a.s): Kendisinden pek çok kanalla geliyor:

a. Ebû Sinân ed-Düelî: Ebû Ya'lâ, Taberânî, Hâkim (III, 113), el-Harzemî (s. 380), İbn'ül-Esîr (III, 299) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 131-132) Hâkim "İsnadı BuhârTnin şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî ise sesini çıkarmıyor.

b.  Ebû lshâq es-Sebî'î: Ibn Sa'd (III, 33-34) Fıtr kanalıyla rivâ-yet ediyor. Fıtr dahil2 râvîlerinin hepsi siqa ve saduq.

c.  Dahhaq b. Müzâhim: Ahmed (el-Fedâil'de) zayıf isnadla ri-vâyet ediyor. (Nâşir, 132)

3. Câbir b. Semura: Simâk kanalıyla Taberânî ile Hatîb el-Bağ-dâdî rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 324; Nâşir, 131) Râvîleri arasında bulunan Nâsıh b. Abdillâh* dolayısıyla, isnadı hasen.

1-  Konu için bk. A'râf: 73-79; Hûd: 64-68; İsrâ: 59; Şuarâ: 155-159; Qamer: 27-31; Şems: 11-15

2- Fıtr için 90 nolu hadisimizin durumuna bk. * sh. 124'e bk.

432....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

4. Abdullah b. Amr: Hakîm b. Cübeyr kanalıyla Taberânî rivâ-yet ediyor. (el-Münâvî, I, 526) Hakîm dolayısıyla** isnadı hasen.

5. Suheyb er-Rûmî: Ibn Abdilberr (III, 59-60) yer veriyor.

6. Ubeydullâh (?): İbn Sad (III, 35) rivâyet ediyor.

Bu hadisler daha pek çok yoldan rivâyet ediliyor. Kısacası bu hadisin sahih ve Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) ait olduğunda şüphe yok. Ibn Hacer el-Asqalânî Ibn Mülcem'den bahsederken "0 Pey-gamberden (s.a.a) sabit olan nass gereği, bu ümmetin en eşkıya-sıdır!"1 diyerek aynı şeyi ifade ediyor. Qâdî lyâd ile Zeynî Dahlân bu hadisi geleceğe ilişkin gaybî mucizelerden sayıyor.2

İmam Ali'nin bile bu olayı ta başından beri bildiğine dair pek çok rivâyet var. Bu rivâyetlere göre, Hz. Imam bazen sakalını sıvaz-lar; onların kana bulanacağını söylerdi. Ibn Mülcem'i gördükçe de, onun insanların en eşkıyalarından olduğunu, onun kendisini öldü-receğini... açıkça ifade ederdi. "Ben onun hayatta kalmasını istiyorum; oysa beni öldürmeyi planlıyor!" derdi! Kendisine "0 za-man onu hemen öldürelim!" diyenlere, "Hayır! 0 henüz kâtil değil ki!" cevabını verirdi. Hat-ta bu yüzden onun biatını bile birkaç defa reddetmişti!3

Mü'minlerin Emîri ile Muâviye'nin karşı karşıya geldiği yıllar-da, içlerinde Ibn Mülcem'in de bulunduğu, hâricîlerden üç kişi bir a ray a gelerek milleti içine düştükleri durumdan kurtarmak için çözüm aramaya başladılar! Sonunda çözümü(!) bulmuşlardı; Ali, Muâviye ve Amr'ın üçünün de öldürülmesi gerekiyordu! Mel'ûn Ibn Mülcem hemen harekete geçerek, Imam Ali'yi mübarek başına ağır bir darbe vurarak onu ağır yaraladı; çok geçmeden ümmet o masum imamını yitirdi! Imam Ali (a.s) artık aramızda yoktu... 0 şehid olmuş; sevgililerine kavuşmuştu...4

Abdurrahman b. Mülcem, Murâd oğullarından olup Islâm ön-cesi "câhiliyye" devrini görmüş yaşlı bir adam. Ikinci halîfe zama-

** Hakîm için sh. 75'e bk.

1-el-İsâbe: 111,99

2-eş-Şifâ: III, 163; es-Sîra: III, 205

3- Bu rivâyetler için bk. İbn Sa'd, III, 33-35; Hâkim, III, 142-143, 143; İbn Abdilberr, III, 60-61

4- bk. İbn Sa'd, III, 35-37; et-Taberî, III, 155 vd.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..433

nında Medine'ye geldi. Islâm'ı -sözde- ne zaman kabul ettiği belli değil. Ama ondan bahseden kitaplarda, çokça ibadet ederdiği, bol bol Kur'ân okuduğu; âbid-zâhid birisi olduğu belirtiliyor. Ama çok açık ki, onun habis ruhu, okuduğu Kur'ân'dan ve kıldığı namazlar-dan zerre kadar nasiplenmemişti. Günümüzün argo ifadesiyle, tarn bir yobaz ve kalın kafalı birisiydi! Hoş, Hâricîlerin genel duru-mu buydu!

Bu yüzden Sıffîn muharabesinden sonraki "Hakem" olayinda yan çizerek Imam'a karşı gelip onu -haşa- kâfir ilan eden "Hâricî-ler"in ele-başılarından oldu. Işte o günden sonra Imam'a karşı düşmanlığını, kin ve nefretini giinlerce sakladi ve firsat bulur bulmaz Imam'i öldürdü! Işin ilginç yam; Ibn Mülcem'in o büyük imamı "Allah'a ibâdet" kasdıyla öldürmüş olmasıydı! 0 bu derece şuursuz ve yobaz, ne yaptığını bilmeyecek kadar zir cahil birisiydi.

Abdurrahman b. Miilcem Imam Ali'yi acımasızca öldürerek en büyük cinayeti işledi. Bununla o, Allah ve Rasûlü'ne kılıç çektiğinin bilmem farkında mıydı! Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a) mütevâtir yol-larla gelen, Ali'yi ve Ehl-i Beyt'i karşısına alanlarla ilgili hadisler-den1 hiç mi birisi onun kulağına varmamıştı!? Biz bu ihtimali son derece zayif buluyor; bu kadar yaygin bir hadisten onun haberdar olmamasim adeta imkansız görüyoruz! Allah'm lâneti üzerine ol-sun!

Not: İbn Miilcem'in la'netlik ve cehennemlik olduğu âşikâr olmasma ragmen Ibn Hazm'm bu adam hakkında çok garip ve il-ginç bir tutumu var! Hazm oğlunun bu tutumundan daha once bahsetmiş olduğumuzdan tekrara lüzum görmüyoruz.2

b. "Ebû Türâb" İmam Ali'nin Künyelerindendir.

Hadisimiz bu künyenin Hz. imam'a ait olduğunu ve bu künyeyi ona Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) verdiğini ifade ediyor.

"Ebû Türâb" toprağın babası anlamına gelen sade bir isim tamlaması. "Uşeyra" seferinde, İmam Ali ile Ammâr hazretleri toprak üzerinde uyumuşlardı. Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'yi uyandır-dığında, onu toza-toprağa belenmiş görünce "toza-toprağa bele-

1- Bu hadisler için 88 nolu hadisimize ve açıklamalarına bk.

2- Bunun için sh. 274 vd. bk.

434....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

nen" anlamında bu künye ile hitabetti. Ve bu künye ilk defa o zaman kullanıldı.1 0 gün bu gün, Imam Ali bu künyeyi çok severdi. Çok sevdiği için de, Ümeyye oğulları minberlerde ona sövüp haka-retler yağdırırken hep bu künyesini kullanırlardı!2

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Imam Ali'ye bu künye ile hitabettigini sahih isnadlaria rivâyet eden sahâbîler de var ki bazı-ları şunlar:

1. Ebut-Tufeyl: Taberânî rivâyet ediyor.

2. Ammâr b. Yâsir: Ahmed ile Bezzâr rivâyet ediyor.

3. İmam Ali (a.s): Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor.3

Ancak bazı rivâyetler, bu künyenin ona bir değişik vesileyle, başka bir zaman verildiğini gösteriyor. Söz konusu rivâyetlere göre bir gün Imam Ali Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) kızı Fâtıma ile bozuş-muş ve bu küskünlükle mescide giderek yere uzanıp yatmış; u-yumuş. Allah'm Rasûlü (s.a.a) durumdan haberdar olur olmaz mescide gelerek onu uyandırmış; yüzünün toprağa belendiğini gö-rünce, ona bu künye ile hitabetmiş...4

Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) değişik vesilelerle Imam Ali'ye bu künye ile hitap etmiş olması doğal. Ancak bu rivâyetin içinde, Ali ile Fâtıma'nın kavga ederek ayrılmış olduğuna da yer veriliyor ki; işte bu asılsız. Ali ile Fâtıma arasındaki bu sun'î kavgayı ve küs-künlüğü, muhtemelen hadisin râvîlerinden birisi sokuşturmuş!

1-İbnSa'd, 11,10

2- Hâkim'in bu sözü için bk. Sibt b. el-Cevzî, 4; el-Emînî, VI, 337

3- bk. el-Heysemî, IX, 100; el-Emînî, VI, 334-335

4-Sehl b. Sa'd'dan gelen bu rivâyet için bk. Buhârî: salât, 58, menaqib, 38, isti'zân, edeb, 113, isti'zân, 40; Muslim: f. sahâbe, 38; et-Taberî, II, 15; İbn Abdil-berr, III, 54-55

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..435

İMAM ALI'NIN ALLAli'IN RASULU YANINDAKI DEĞERİ

150. Ümmü Seleme annemiz diyor ki:

"İnsanlardan Allah'm Rasûlü (s.a.a) ile en son birlikte olan Ali (r)'dir."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Cerîr b. Abdilhamîd kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (9130. htm), Ahmed (VI, 300), Müellif (151 nolu hadis) ve Hâkim (III, 138-139) rivâyet ediyor. (Nâşir, 133)

Hadisin Durumu: Hadisimizin, Ümmü Seleme annemizden ri-vâyet eden Ümmü Mûsâ dışında, turn râvîleri siqa. Üstelik Buhârî ile Müslim'in ortak râvîlerinden.

Ümmü Mûsâ da siqa ve güvenilir bir kadın.1 Dolayısıyla hadisimizin isnadı sahih. Hâkim de "isnadı sahih bir hadis" diyor; Şam-lı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

151. Ümmü Seleme annemiz anlatıyor:

"Ümmü Seleme'nin yemin ettiği Allah'a and olsun ki; insanlardan Allah'm Rasûlü (s.a.a) ile en son birlikte olan Ali (r)'dır. Şöy-leki:

Allah'm Rasûlü (s.a.a) ruhunun kabzedildiği günün sabahı A-li'ye haber salmıştı. Sanıyorum, onu bir iş için göndermişti. (Tarn üç kez) "Ali geldi mi?" diye sordu. Sonunda Ali güneş doğmadan geldi.

Ali gelince ona işinin olduğunu anlayıp evden dışarı çıktık. 0 gün hep birlikte Âişe'nin evindeydik. Evden en son çıkan ben ol-dum. Sonra kapimn ardma oturuverdim. Kapiya en yakınları ben-dim.

1- İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 577, et-Taqrîb: II, 536

436....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Ali (r) hemen onun üzerine kapandı. jşte o yüzden insanların içinde Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile en son o birlikte oldu. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ona gizlice bir şeyler söylemeye, onunla özel olarak konuşmaya başladı..."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu yu-karıdaki hadisimizle aynı.

152. Ebû Saîd el-Hudrî anlatıyor:

"Oturmuş Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) bekliyorduk. Nihayet ya-nımıza geldi. Ancak ayakkabısının bağı kopmuştu. Tamiri için he-men Ali'ye (r) atıverdi ve şöyle buyurdu: "İçinizden öyle birisi varki; Ben Kur'ân'm inmesi için 'msanlarla nasıl savaştıysam*, o da onun te'vîli için savaşacak!"

Ebûbekr "0 ben miyim?" diye sordu; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Hayır!" buyurdu. Ardından Ömer sordu: "Ya ben miyim?" Ona da "Hayırî" dedi ve "Lâkin o, ayakkabımı tamir edendir!" buyurdu."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ibn EbîŞeybe (9130. htm), Ahmed (III, 31, 33, 82), Abdullah b. Ahmed, el-Qutay'î, Ebû Ya'lâ, İbn Hıb-bân, Hâkim (III, 122-123), el-Harzemî (s. 260) vb. rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: el-A'meş kanalıyla gelen bu hadis için Hakim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Doğrusu: Ismâîl b. Racâ ve babası do-layısıyla, sadece Müslim'in şartlarına göre sahihtir.

153. İmam Ali'den (r):

Saîd b. Vehb diyor ki: "Ali (r) (Rahbe'de) Allah'ın Rasû-lü'nün (s.a.a) "Ğadîr-Humm" günü "Allah benim velîmdir; Ben de mü'minlerin velîsiyim. Ben kimin velîsi isem, Ali de onun velîsidir. Allahım! Onu seveni sev, ona düşman olana sen de düşman ol! Ona yardım edene yardım et!" buyurduğunu işitenleri Allah adına tanıklığa çağırınca; yanımdan altı kişi ayağa kalktı."

Hârise b. Nasr diyor ki: "Bunun üzerine altı kişi ayağa kalktı." Zeyd b. Yüsey' diyor ki: "Benim yanımdan da altı kişi ayağa

* Metinde "0 ... nasıl savaştıysa," ibaresi var. Bu baskı hatası olmalı. Doğru-su "Ben ...nasıl savaştıysam..." şeklinde olmalı. Nitekim diğer rivâyetler bu konu-da açık.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..437

kalkti."

Amr Zû Murr ise hadisi şöyle naklediyor: "... Onu seveni sev, ondan nefret edenden nefret et!..."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimizin tahrici ve durumu da-ha önceki 95 nolu hadisimiz ile ayni.

Aynca dikkat edilirse, bu hadisi Imam Ali'den dört kişi rivâyet ediyor: Saîd b. Vehb, Hârise b. Nasr, Zeyd b. Yüsey' ve Amr Zu Murr. Bunlardan da Ebu Ishaq es-Sebî'î, ondan da A'meş naklediyor. Bunlarm her birinin isnadi Buhârîile Müslim'in şartlarına göre sahih demektir.1

A Ç I K L A M A L A R

Yukardaki hadislerimizden 153 nolu "Ğadîr-Humm" hadisi hakkinda daha once yerinde yeteri kadar söz ettik. Diğer hadisle-rimiz ise Imam Ali'ye ait iki önemli fazileti konu ediniyor:

a. Allah'm Rasûlü (s.a.a) En Son Hz. Ali ile Birlikteydi.

150-151 nolu hadislerimiz, önemli bir tartışmaya son noktayi koyuyor. 0 da şu: Allah'm Rasûlü (s.a.a) en son kiminle beraberdi; Ali ile mi, yoksa Âişe ile mi?

Hadislerimiz, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) en son Imam Ali ile beraber olduğunu; onunla baş-başa kalarak gizlice konuştuğunu, ona bir takim sir ve talimatlar verdikten sonra Allah'a kavuştuğu-nu açıkça ortaya koyuyor. Aşağıdaki hadisler de ayni noktayi vur-gulamakta:

1.  İmam Ali (a.s): "Allah'm Rasûlü (s.a.a) hastalandığı vakit "Bana kardeşimi çağırın!" buyurduğunda hemen yanına vardım. "Yaklaş bana!" dedi; ben de yaklaştım. Bana yaslandı ve öylece kaldı. Benimle konuşuyor, hatta mübarek tükrüğü üzerime deği-yordu. 0 haldeyken ruhunu teslim etti..."2

2. Hz. Ali (a.s): "... Allah'm Rasûlü (s.a.a) o sırada bana, her

1-  İmam Ali'den bu dört kişinin ve daha başkalarının rivâyet ettiği "Ğadîr-Humm" hadislerinin tahricini topluca görmek isteyenler, 77-85 nolu hadisleri-mizin açıklamalarına bakabilir.

2- İbn Sa'd, II, 263

438....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

biri bin (1000) kapıya açılan bin (1000) ilim öğretti..."1

3.  Hz. Ali (a.s):"... Allah'ın Rasûlü'nü (s.a.a) göğsüme daya-dım, başını omzuma koydu..."2

4.  Hz. Ali (a.s): "... Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ashâbından hâfızası iyi olanlar bilir ki; Allah'a ve Rasûlü'ne hiçbir zaman karşı çıkmadım... Allah'ın Rasûlü (s.a.a) başı benim kucağımda ruhunu teslim etti. Mübarek tükrüğü elime aktı; onu yüzüme sürdüm..."3

5.  İmam Ali (a.s): Hz. Imam, Fâtıma ez-Zehrâ'nın (a.s) defni esnasında, sanki Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ile konuşuyormuş gibi, şöyle diyordu: "Selâm sana benden ey Allah'ın Rasûlü! Ve yakınına gelen, sana ne de çabuk kavuşan kızından... Seni kabrine yaslan-dırmıştım. Boğazım ile göğsümün arasına suyun akmıştı..."4

6.  Hz. Ali (a.s): "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) başı kucağımdayken ruhunu teslim etti!"5

7.  Hz. Ali (b. Huseyn) Zeynelâbidîn (a.s): "Allah'ın Rasûlü (s.a.a), başı Ali'nin kucağındayken ruhunu teslim etti."6

8.  Abdullah b. Abbâs: "Vallâhi, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'nin göğsüne yaslanmış iken ruhunu teslim etti!"7

9.  Âişe annemiz: Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "... Ey Âişe, kardeşim Ali'ye dokunma! Çünkü o insanlardan İslâm'ı kabul eden ilk kişidir, ölümüm esnasında da benimle beraber olan son kişi olacaktır!..."8

10. Abdullah b. Amr b. Âs: "... Allah'ın Rasûlü (s.a.a) o sırada Ali'ye, her biri bin (1000) kapıya açılan bin (1000) ilim öğretti..."9

11.  Âmir b. Şurahbîl eş-Şa'bî: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) başı A-

1- Bu hadisi Ebû Nuaym vb. rivâyet ediyor. (bk. Şerafuddîn, 260)

2-İbnSa'd, 11,262

3-Şerîf Radiy, Nehc'ül-Belâğa: II, 196 (=192. hutbe, İbn Ebil-Hadîd, X, 179)

4- Şerîf Radiy, Nehc'ül-Belâğa: II, 207-208 (=197. hutbe, İbn Ebil-Hadîd, X, 265)

5- İbn Ebil-Hadîd, V, 181

6- İbnsa'd, 11,263 7-İbnsa'd, 11,263

8- ez-Zehebî, IV, 217

9- Bu hadis için sh. 173'e bk.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..439

li'nin kucağında ruhunu teslim etti..."1

Bu ve benzeri daha pek çok rivâyet, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Hz. Imam'in kucağında vefat ettiğini, en son onunla birlikte oldu-ğunu ifade ediyor. Bunlar sadece Ehlisünnet kardeşlerimizin hadis ve tarih kaynaklarında geçen rivâyetler. Yoksa Ehl-i Beyt mektebi-ne ait kaynaklarda bu konuda zaten şüphe yok!

Bu arada "Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) eşi Âişe'nin kucağında vefat ettiğini!" söyleyenler de var; onlar da:

1. Hz. Âişe: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) başı kucağımdayken ruhunu teslim etti!!!"2

2. İbrâhim en-Neha'î: "Allah'm Rasûlü (s.a.a) Âişe'nin göğsüne yaslıyken ruhunu teslim etti."3

Birincisi, Âişe annemizin Imam Ali'yi hiç sevmediğini, ona karşı tamamen olumsuz duygu ve düşünceler taşıdığını hemen herkes biliyor. Hz. Imam'a karşı böylesi duygulara sahip, bu duy-guları kendisini onunla savaşacak noktaya getirmiş bir annemizin*, Imam Ali'ye ait bir fazileti dile getirmesini, her hâlde kimse bekleyemez!

İkincisi, bu rivâyetler yukarda geçen daha yaygın rivâyetlere ters düşmekte.

Üçüncüsü, Ümmü Seleme ile Âişe'nin her ikisi de annemiz. Ama ikisi arasında tercih yapmak gerekirse, Ümmü Seleme annemizin ön plana çıkacağı kuşkusuz! Çünkü Ümmü Seleme annemiz Allah ve Rasûlü'nü hiç üzmemiş! Hakkında Tahrîm sûresi-nin ayetleri nâzil olmamış! Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) uyarılarını bir tarafa bırakıp deveye binmemiş! Imam Ali'ye karşı kılıç çek-mek bir yana, ona karşı hiçbir olumsuz duygu taşımamış!... Elbet-te böyle bir kadının rivâyeti ötekine tercih edilir.

Dördüncüsü, bu rivâyetten şayet Âişe'nin haberi yoksa, o za-

1- İbn Sa'd, II, 263

2-  İbn Sa'd, II, 230, 260-262; Mâlik: cenâiz, 46; Ahmed: VI, 32, 48, 74, 121, 200, 231, 250, 270, 274; Buhârî: cum'a, 9, cenâiz, 96, Vasâyâ, 1, humüs, 4, meğâzî, 83, nikâh, 104, mardâ, 19; Muslim: vasâyâ, 19, f. sahâbe, 84-85, 87; Müellif: tahâ-ret, 29, Vasâyâ, 2; İbn Mâce: cenâiz, 64; et-Taberî, II, 231-232

3- İbn Sa'd, II, 261

* Bunun için sh. 48'e ve 108-109 nolu hadislerimizin açıklamalarına bk.

440....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

man bunun sorumluları, ondan naklettiklerini söyleyen râvîlerdir. Zaten dikkat edilirse, Hz. Âişe'den gelen bu rivâyetin en meşhurla-rı Urve, Esved b. Yezîd ve Ibn Ebî Müleyke kanalıyla geliyor! Bunla-rın İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı düşmanca tutum ve yaklaşım içinde oldukları ise herkesçe malum!1

Abdullah b. Abbâs da Urve ve benzerlerini suçluyor bu hadis için! Rivâyete göre Ibn Abbâs hazretleri, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a), İmam Ali'nin göğsüne yaslıyken ruhunu teslim ettiğini söylüyor. Oradan birisi, "Ama Urve Âişe'den ... naklediyor!" deyin-ce; "Senin aklın başında mı? Vallahi, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'nin göğsüne yaslanmış iken ruhunu teslim etti!"2 diyerek onu adeta azarlıyor.

Beşincisi, Ibrâhîm en-Neha'î bu bilgiye zaten Hz. Âişe hadisi ile ulaşmış! Çünkü bu hadisin râvîleri arasında o da yer alıyor.

Dolayısıyla bu rivâyete inanmamız ve ona güvenmemiz hiç mümkün değil. Kaldı ki kendisinden sonra peygamber gelmeye-cek bir Peygamber (s.a.a), ömrünün son dakikalarını karısının ku-cağında mı geçirir? 0 peygamberin ümmetine yönelik bir takım sırları ve tavsiyeleri olmaz mı? Islâm'ı daha yeni kabul etmiş, Al-lah'ın dinini henüz tanımayan on-binlerce insanın başıboş ve ser-seri bırakılması; bu konuda kimseye vasiyette bulunmaması hiç mümkün mü?

Görüldüğü gibi, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yüce makamına en münasip olan da, onun Imam Ali'nin kucağında ruhunu teslim etmiş olmasıdır. Çünkü Imam Ali, pek çok sahih hadisle sabittir ki, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra onun yerini dolduracak olan bir şahsiyettir. Bu çalışmamızda gördüğümüz hemen bütün hadis bu hususu çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

b. İmam Ali Kur'ân'ın Te'vili İçin Savaşacaktır.

152 nolu hadisimiz, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) nasıl Kur'ân'ın ten-zîli (indirilmesi) için savaşmışsa, Ali'nin de Kur'ân'ın te'vîli (yorumu ve doğru anlaşılması) için savaşacağını haber veriyor. Aynı hadis

1- Her üçü için de 88 nolu hadisimizin açıklamalarına, İmam Ali'yle arası açık olan isimler listesine bk. 2-İbnsa'd, 11,263

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..441

şu sa-hâbîler tarafından da rivâyet ediliyor:

1. Ebû Zerr el-Gıfârî,1 2. Abdurrahman b. Beşîr,2 3. Ahdar el-Ensârî. 3

Ahdar hadisini, Câbir dolayısıyla zayif sayanlar var. Oysa Câbir el-Cu'fî gayet siqa ve saduq bir râvî. Imam Ca'fer es-Sadiq (a.s)'in en sadık öğrencilerinden. Kendisini zayif sayanlar elbette yok de-ğil. Ancak dikkat edilirse, onlann zayif saymalarimn nedeni, sıkı bir Ehl-i Beyt dostu ve taraftan olmasmdan başka bir şey değil!

Bu durumu herkesçe meydanda olmasma rağmen, Süfyân es-Sevrî, Şu'be, Vakî' b. Cerrâh gibi en önde gelen hadis alimleri siqa ve saduq sayıyorlar onu.4 Dolayısıyla hadisimizin isnadi sahih.

Bu hadisler, Imam Ali'nin hak imam ve bütün savaşlarında haklı olduğunu5, Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Kur'ân'ı te'vil ve yorum hakkimn Ehl-i Beyt'e; özellikle Imam Ali'ye ait olduğunu, bu yolda ilerde karşısına bir takım engeller çıkacağını ve bunun i-çin savaşacağını açıkça ifade ediyor. Bu öylesine yüce bir fazilet ki; ona sahip olmak için gerek Ebubekr ve gerekse Ömer can at-mış; ama Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'yi göstermiş! Kur'ân ile daima beraber olan, ilim şehrinin kapısı olan, Ibn Abbâs'ın "Ilmin 10'da 9'u Ali'ye verildi, geri kalan 10'da l'lik bölümünde de size ortak!" dediği6 bir şahsiyet için bundan doğal bir şey olabilir mi?

Allah (c), Rasûlü'ne (s.a.a) hitaben "Biz bu kitabi sana, ancak onlann ihtilafa düştüğü konuları açıklayasın ... diye indirdik." [Nahl: 64] buyuruyor. Allah'm Rasûlü (s.a.a) ise Imam Ali'ye (a.s) hitaben diyor ki: "Benden sonra, ümmetimin ihtilafa düştüğü şey-leri sen açıklayacaksın!"7

1- Deylemî (Şerafuddîn, 196) ile el-Harzemî (s. 88) rivâyet ediyor.

2- Bârûdî ile İbn Mende rivâyet ediyor. (İbn Hacer, el-İsâbe, II, 392)

3-  İbn Seken ile Dâraqutnî Câbir b. Yezîd el-Cu'fî kanalıyla rivâyet ediyor. (İbn Hacer, el-İsâbe: I, 25; Şerafuddîn, 196-197)

4-   ibn Sa'd, VI, 345; ez-Zehebî, I, 379-384; ibn Hacer, et-Tehzîb: I, 410-413, et-Taqrîb: 1,128; Şerafuddîn, el-Murâcaât: 83-84

5- el-Kâşânî, el-Bedâi': VII, 140

6-  İbn Abdilberr, III, 40; İbn'ül-Esîr, III, 288; Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye: I, 335 Ayr. bk. el-Harzemî, 82, 92

7- Hâkim, III, 122; İbn Hıbbân (ez-Zehebî, II, 328), Deylemî vb. Enes b. Mâ-lik'ten Dırâr b. Surad kanalıyla rivâyet ediyor. Şamlı ez-Zehebî bu hadisi uydur-

442....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Bu ayet-i celîle ve hadis-i şerif, Allah'ın yanında peygamber efendimizin konumu neyse, peygamber efendimizin yanında da Ali'nin konumunun o olduğunu; dolayısıyla Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Kur'ân'ı yorumlama ve ihtilafa düşülen konuları çö-zümlemenin Ali'ye (ve Ehl-i Beyt'e) ait bir hak olduğunu açıkça i-fade ediyor.

Hz. İmam'ın Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) sonra Kur'ân adına savaşacağına dair başka hadisler:

a. Hz. İmam'ın şu üç grupla savasmakla emrolunduğuna dair hadisler:

*  Nâkisûn: "Yeminlerini ve biatlerini bozanlar, verdikleri sözü unutanlar" gibi anlamlara gelen bu deyimden maksat, hiç şüphe-siz, önceden Imam Ali'ye biat ederek onun imâmet ve hilâfetini tanıdıktan sonra biatını bozup onun karşısına geçen, Talha ve Zübeyr'in de katıldıkları "Cemel ordusu"dur. Hepinizin bildiği gibi, bu ordunun başını Âişe annemiz çekiyordu.

*  Qasitun: "Haktan ve adaletten sapanlar, zâlimler, haksızlık yapanlar" gibi anlamlara gelen bu deyimden maksat ise, başını Muâviye-nin çektiği "Azgın çete"dir.

* Mariqun: "Yan çizip ayrılan, bulunduğu yeri terkeden, dinden çıkan" vb. anlamlara gelen bu deyimden kasit ise, Cemel ve Sıffîn muharabelerinde Imam Ali'nin yanında yer aldıkları hâlde, "Hake m olayfmn hemen ardından ondan ayrılıp karşısına geçen "Hâ-ricîler"dir.

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Imam Ali'ye, karşısına çıkacak olan bu üç grupla savaşmasını emrettiğine dair hadisleri başlıca şu sa-hâ-bîler rivâyet ediyor:

1. Hz. Ali (a.s): Bezzâr, Taberânî, Ebû Ya'lâ, Ibn Asâkir,

ma saymışü! Gerekçesi de Dırâr'ın zayıf ve yalancı olduğu iddiası! Oysa Dırâr siqa ve saduq bir râvî. Hâkim, Ebû Hâtim ve İbn Hacer bile aynı kanaatte. Sade-ce birazcık hâfıza sorunu var. (bk. İbn Sa'd, VI, 415; ez-Zehebî, II, 327-328; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 355, el-İsâbe: 1,121) Zayıf ve yalancı diyenler ise, onun Ehl-i Beytin faziletlerine dair rivayet ettiği hadislerden rahatsız oldukları için bu so-nuca varmış!

0 yüzden Hâkim hadisimizin isnadının gayet sahih olduğunu ifade ediyor. En azından hasen olduğunda ise hiç şüphe yok.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..443

Hatîb el-Bağdâdî vb. hasen bir isnadla rivâyet ediyor.1

2. Ebû Eyyûb el-Ensârî: Hâkim (III, 139, 140), Ibn Hıbbân, Hatîb el-Bağdâdî, el-Kencî vb. hasen isnadlarla rivâyet ediyor.2

Ayrıca 3. Ammâr b. Yâsir,3 4. Abdullah b. Mes'ûd,4 5. Abdullah b. Abbâs5 ve 6. Ebû Saîd el-Hudrî'den6 de rivâyet ediliyor.

İbn Ebil-Hadîd "Peygamber (s.a.a)'in Ali'ye (a.s) hitaben "Sen benden sonra Nâkisûn, Qasitun ve Mariqun He savaşacaksm!" bu-yurduğu sabit olmuştur." diyor.7 Ebû Hâtim ile Ibn Ebil-Hadîd bu hadisleri Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) mucizelerinden sayıyor.8

b. Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) eşi Âişe hakkında İmam Ali'ye verdiği tali mat:

Ebû Râfi'in rivâyetine göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Imam Ali'ye: "Seninle Âişe arasmda bir olay vuku bulacak!" diyor. Ali "Haksız taraf ben mi olacağım yâ Rasûlallâh?" deyince şöyle buyuruyor:

"Hayır; ama o gün ğelirse onu emin olacağı bîryere götür!"

Bu hadisi Ahmed (VI, 393), Bezzâr, Taberânî vb. siqa râvîler kanalıyla rivâyet ediyor. el-Heysemî (VII, 234) de aynı kanaatte. Şu

1- Şerîf Radiy, Nehc'ül-Belâğa: II, 181 (187. hutbe, "el-Qâsi'a" hutbesi) = İbn Ebil-Hadîd, XIII, 182; el-Emînî, I, 337, III, 193-194 el-Heysemî "Bezzâr'ın, Rabî' b. Sa'd dışında tüm râvîleri sahih hadis râvîleri; Rabî' ise, İbn Hıbbân onu siqa sayıyor." diyor. Zürkânî de Ebû Ya'lâ'nın isnadının "ceyyid = güzel" olduğunu söylüyor.

Ayrıca bk. İbn'ül-Esîr, III, 298, el-Harzemî, 176,194

2- el-Emînî, I, 337, III, 192 Hâkim [... Abdül'azîz b. Hattâb - Ali b. Ğurâb - Es-bağ b. Nübâte - Ebû Eyyûb] kanalıyla rivâyet ediyor. Esbağ dışında tüm râvîleri si-qa ve saduq. Esbağ da siqa ve güvenilir bir râvî. (bk. sh. 260) Ayr. bk. el-Harzemî, 190

3-  Taberânî, Ebû Ya'lâ ve İbn Adiy rivâyet ediyor. (ez-Zehebî, I, 410; el-Emînî, I, 337, III, 192-193)

4- Taberânî, Hâkim, İbn Asâkir ve el-Harzemî (s. 190) rivâyet ediyor. (İbn Ab-dilberr, III, 53; el-Emînî, I, 337, III, 193-194)

5- Ebû Ya'lâ, Beyheqî (el-Mehâsin: I, 31), el-Kencî, el-Harzemî vb. rivâyet e-diyor. (el-Emînî, I, 337-338)

6- Hâkim, el-Harzemî (s. 190), el-Kencî vb. rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 338, III, 192)

7-Şerh-u Nehc'il-Belâğa: XIII, 183, 286-287

8- Ebû Hâtim, A'lâm'ün-Nübüvve: s. 110'dan naklen Şerafuddîn, en-Nass: s. 396; İbn Ebil-Hadîd, XIII, 183

444....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hâlde hadisin isnadı sahih.1

Ümmü Seleme annemizin rivâyetine göre ise, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) hanimlarmdan birisinin isyan edeceğini söyleyince Âişe an-nemiz gülmeye başlıyor. Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Âişe'ye "Bak ey Humeyrâ! Sakın ha o sen olmayasın!" diyor. Sonra Ali'ye dönüyor ve "Ona tamamen hâkim olduğunda ona iyi davran!" buyuruyor.

Hâkim (III, 119), BeyheqT, el-Harzemî (s. 176) vb. Abdülcebbâr b. Verd kanalıyla rivâyet ediyor. Abdülcebbâr dahil2, bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla bunun da isnadı sahih. Hâkim ile ez-Zehebî de aynı kanaatte.

c. Zübevr'in Ali ile haksız vere savaşacağına dair hadis:

Rivâyetlere göre Imam Ali (a.s) Cemel Savaşı esnasında, bir ara Zübeyr ile baş-başa kaldığında ona soruyor: "Ey Zübeyr! Allah-'ın Rasûlü'nün (s.a.a) sana "Sen de Ali He savaşacaksın; üstelik haksız olacaksın!" dediğini hatırlamıyor musun!?" Zübeyr "Aman Allahım; evet hatırlıyorum! Ancak unutmuştum!" diyor ve geri dö-nüyor...

Bu hadisi pek çok değişik yoldan Ibn EbîŞeybe (10723. htm), et-Taberî (III, 37, 41), Ebû Ya'lâ, Hâkim (III, 366-367), BeyheqT, Dâ-raqutnî, Ebû Nuaym vb. rivâyet ediyor.3 Hâkim bu yollardan bazıları hakkında "isnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî ise bir kısmını aynen onaylıyor, bir kısmına da sesini çıkarmıyor. *

d.  Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Benden sonra bir toplulukAli ile Allah'a karşı olanca gayretleriyle savaşacakî 0 ğün Ali'ye eliyle yardım edemeyen diliyle yardım etsin. Diliyle yardım edemeyecek olan ise kalbiyle..." 4

l-el-Emînî, 111,195

2- İbn Sa'd, V, 489; ez-Zehebî, II, 535; İbn Hacer, I, 435

3-  İbn'ül-Cevzî, el-llel: II, 847-848; el-Haffâcî - el-Qârî, Şerh'uş-Şifâ: III, 165; el-Halebî, III, 322; Zeynî Dahlân, III, 206; Şerafuddîn, en-Nass: 446; el-Emînî, III, 191

* Mâlikîlerden Qâdî lyâd (eş-Şifâ: III, 165) ile Şâfiîlerden Ahmed Zeynî Dahlân (es-Sîra: III, 206) bu hadisimizi Peygamber Efendimizin (s.a.a) geleceğe yönelik gaybî mucizelerinden sayar.

4-Taberânî, İbn Merdeveyh ve Ebû Nuaym rivâyet ediyor. (el-Emînî, III, 190)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..445

e.  Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Ey Ali! Azğın çete seninle savaşacak; sen hakh olacaksin! 0 gün sana yardim etme-yen benden değildir!"1

f.  Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'nin kolunu tutarak şöyle buyuruyor: "Bu, salihlerin emîri, fâcirlerin (âsîlerin) kâtili olacak! Ona yardim eden yardim ğörecek, ondan ayrılan yalnız kalacak!"2

Bütün bu hadisler, Imam Ali'nin "Cemel" ordusuyla, "Sıffîn" denilen yerde "Azgın çete" ile ve "NehravâıV'da "Hâricîler"le yaptığı savaşlardan Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) ve dolayisiyla Imam Ali'nin ve diğer ashâbın çok önceden haberdar olduklarını, Imam Ali'nin bu savaşları Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) izniyle, meşrû bir zeminde yaptığını, diğerlerinin tamamen haksız ve âsî olduklarını açıkça i-fade ediyor. Allah'm Rasûlü (s.a.a) bunun yanısıra herkesi Imam Ali'ye sahip çıkmaya, onu bir şekilde desteklemeye çağırıyor; yardim edenlerin Allah'dan (c) yardım göreceklerini, yardım etmeyen-lerin ise Allah'm rahmetinden uzak kalacaklarını dile getiriyor.

Görüldüğü gibi, Imam Ali'ye savaş açmak ne kadar büyük bir tehlike ise, çıkan savaşlarda "tarafsızlık" bahanesiyle onu yalnız bırakmak da o kadar büyük bir tehlike. 0 günlerde, asılsız gerek-çelere sığınarak Imam Ali'yi yalnız bırakan sahâbîlerden bazıları şunlar:

1. Sa'd b. EbîVaqqâs,

2. Abdullah b. Ömer,

3. Ebû Mes'ûd el-Ensârî,

4. Ebû Mûsâ el-Eş'arî,

5. Muhammed b. Mesleme el-Ensârî,

6. Ebûbekra Nüfey' b. Hâris es-Seqafî,

7. Zeyd b. Sâbit,

8. Hassân b. Sâbit,

9. Imrân b. Husayn,

10. Ka'b b. Mâlik,

1- İbn Asâkir Ammâr b. Yâsir'den rivâyet ediyor.

2-  Hâkim (III, 129) Hz. Câbir'den rivâyet diyor. "İsnadı sahih" diyor. es-Süyûtî(el-Câmi'us-Sağîr: IV, 356) ise "hasen" olduğunu söylüyor.

446....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

11. Üsâme b. Zeyd 1

İmam Ali'nin (a.s) onlar için söylediği şu söz ne kadar yerinde ve anlamlı: "Onlar hakkı terkeden, bâtıla destek olmayan bir güruhtur!"2

1-  Buhârî: fiten, 19, 21; Hâkim, III, 115-118; el-Cessâs, V, 281; İbn Abdilberr, I, 59, 336; et-Taberî, II, 698; İbn Hazm, el-Fisal, IV, 159; el-Aynî, XI, 118, XX, 90-91, 93

Ayrıntılı bilgi için 88 nolu hadisimizin açıklamalarında geçen sahâbîler lis-tesine bknz.

2- İbn Abdilberr, II, 25; Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: III, 155 (17 nolu söz = İbn Ebil-Hadîd, XIX, 115); İbn'ül-Esîr, III, 297; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 203

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..447

"AZGIN ÇETE" HADISLERI

154. Ümmü Seleme annemizden:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ammâr'a: "Seni azğın bir çete öldüre-cek!" buyurdular."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Hasen-i Basrî'nin annesi yoluyla Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, İbn EbîŞeybe (10725. htm), İbn Sa'd (III, 251-252), Ahmed (VI, 289, 300, 311, 315), Muslim (fiten, 72, 73), Müellif (155-157 nolu hadisler), Ebû Ya'lâ, Taberânî, Beyheqî, el-Harzemî (s. 191) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 135-136)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

155. Ümmü Seleme annemizden:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ammâr'a: "Seni azğın bir çete öldüre-cek!" buyurdular."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Bir önceki hadisimiz ile aynı.

156. Ümmü Seleme annemiz anlatıyor:

"Hendek günü Allah'm Rasûlü (s.a.a) onlara süt dağıtıyordu. Göğsünün kılları tozlanmıştı. Vallahi unutmadım; o şöyle diyordu:

"Allahım! Şüphesiz, hayır Ahiretin hayrıdır! Hem ensârı ve hem de muhâcirleri bağışlaî"

Sonra Ammâr gelince şöyle buyurdu: "Sümeyye'nin oğlunu azğın bir çete öldürecek!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 154 nolu hadisimizinkiyle aynı.

157. Ümmü Seleme annemiz anlatıyor:

"Hendek günü Allah'm Rasûlü (s.a.a) onlara süt dağıtıyordu. Saçları tozlanmış; şöyle diyordu:

"Allahım! Şüphesiz, hayir Ahiretin hayrıdır!

448....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hem ensârı ve hem de muhâcirleri bağışla!"

Sonra Sümeyye'nin oğlu Ammâr gelince şöyle buyurdu: "Seni azğın bir çete öldürecekî"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 154 nolu hadisimizinkiyle aynı.

158. Ebû Qatade el-Ensârf den:

"Ebû Saîd el-Hudrî diyor ki: "Bana benden daha hayırlı olan Ebû Qatade'nin verdiği habere göre, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ammâr'ın başındaki tozları silerken şöyle buyurdu:

"Ey Sümeyye'nin oğlu! Yakında seni azğın bir çete öldürecek!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "...Ebû Mesleme Saîd b. Yezîd -Ebû Nadra - Ebû Said - Ebû Qatade" kanalıyla Ibn Sad (III, 252-253), Ahmed (V, 306-307), Muslim (fiten, 70-71), BeyheqT vb. ri-vâyet ediyor.

Hadisimizin isnadından, Müellifimizin üstadı baskıda düşmüş görünüyor. Ama "Ishaq b. Ibrahim b. Râheveyh" olması kuvvetle muhtemel. 22 ve 94 nolu hadislerin isnadı bunu gösteriyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadi gayet sahih.

159. Abdullah b. Amr'dan:

Hanzale b. Huveylid anlatıyor: "Muâviye'nin yanındaydım. Der-ken, ona Ammâr'in başı hakkında çekişen iki adam geldi. Her biri "Ben öldürdüm onu!" diyordu.

Bunun iizerine Abdullah b. Amr dedi ki: "Biriniz diğerinin içini rahatlatsın! Şüphesiz ki ben Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) "Seni (Ey Ammâr!) azgm bir çete öldürecek!" buyurduğunu işittim."

Müellif diyor ki: "Şu'be Yezîd'den farklı olarak, "Avvâm - bir adam - Hanzale b. Süveyd" kanalıyla rivâyet ediyor."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Avvâm b. Havşeb kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (10725. htm), İbn Sa'd (III, 253), Ahmed (II, 164, 206) vb. rivâyet ediyor. Müellifin sözünü ettiği farklı rivâyet ise bir sonraki hadiste gelecek.

Hadisin Durumu: Hadisimizin tüm râvîleri siqa. Dolayısıyla is-nadi sahih bir hadis.

160. Abdullah b. Amr'dan:

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..449

Hanzale b. Süveyd* diyor ki: "Ammâr'ın (r) başı getirilince Abdullah b. Amr dedi ki: "Allah'm Rasû-lü'nün (s.a.a) "Seni (Ey Ammâr!) azğın bir çete öldürecek!" buyurduğunu işittim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Şu'be kanalıyla herhalde sadece Müellifimiz rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Isnadında kimliği belirsiz bir râvî olduğu için, isnad bakımından zayıf.

161. Abdullah b. Amr diyor ki:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Seni (Ey Ammâr!) azğın bir çete öldürecek!" buyurduğunu işittim."

Müellif diyor ki: "Ebû Muâviye bu hadisi A'meş'ten, Cerîr'den farklı bir isnadla "...Ebû Muâviye - A'meş - Abdurrahman b. Ebî Ziyâd (- Abdullah b. Hâris)" şeklinde rivâyet ediyor.

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Cerîr b. Abdilhamîd kanalıyla herhalde sadece Müellifimiz rivâyet ediyor.

Müellifin sözünü ettiği hadisi ise Ibn Sa'd (III, 253) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadı sahih bir hadis. Ibn Sa'd'ın rivâyeti de aynı şekilde...

162. Abdullah b. Amr'dan:

Abdullah b. Hâris diyor ki: "Abdullah b. Amr ve Muâviye ile bir-likte yürüyordum. Abdullah b. Amr "Ey Muâviye! Onların "Onu az-ğm bir çete öldürecek!" dediklerini duymuyor musun?"

Muâviye dedi ki: "Hâlâ boş konuşuyorsun; biz mi öldürdük o-nu!? Onu, ancak onu bizim karşımıza çıkaranlar öldürdüü"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi A'meş'ten itibaren değişik yollar-dan Abdürrazzâq, İbn Sa'd (III, 253) ve Ahmed (II, 161; IV, 197, 199) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadı sahih bir hadis.

* Buradaki Hanzale b. Süveyd, yukardaki Hanzale b. Huveylid ile aynı kişi; bu farkhhk herhalde râvîlerin hatasmdan kaynaklaniyor.

450....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

AÇI KLAliALAR

Hadisler, Hz. Ammâr b. Yâsir'in "Azgın bir çete" tarafından öldü-rüleceği gerçeğinin çok önceden bilindiğini ortaya koyuyor. Bu ha-disi Allah'ın Rasûlü (s.a.a)'den duyup bizlere ulaştıran sahâbîler şunlar:

1. Ümmü Seleme: 154-157 nolu hadisler.

2. Ebû Qatade: 158 nolu hadis.

3. Abdullah b. Amr: Kendisinden birkaç kanalla geliyor:

a. Hanzale b. Huveylid: 159-160 nolu hadisler.

b. Abdurrahman b. EbîZiyâd: 161 nolu hadis.

c. Abdullah b. Hâris: 162 nolu hadis.

d.  Ebû Abdirrahmân es-Sülemî: et-Taberî (III, 99) ile Hâkim (III, 387) Atâ b. Muslim el-Haffâf kanalıyla rivâyet ediyor. Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor.

Şamlı ez-Zehebî ise "Atâ'yı Ebû Dâvûd'un zayıf saydığını ileri sürerek", hadisimizin "zayıf" olduğunu îmâ ediyor. Oysa Atâ; Vakî', Yahyâ b. Maîn, Ebû Zür'a, Ebû Hâtim, Ibn Hıbbân, Ibn Hacer vb. hadis tenkitçilerinin çoğu tarafından siqa ve saduq bir râvî olarak sunuluyor.1 Dolayısıyla isnadimn sahih olduğunda şüphe yok.

4.  Amr b. Hazm el-Ensârî: Ahmed (IV, 199) ile Hâkim (II, 155-156; III, 386-387) rivâyet ediyor. Hâkim "Buhârî ile Miis-lim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.

5. Amr b. Âs / Âsî: Amr b. Hazm hadisiyle birlikte, iç-içe rivâ-yet ediliyor. Ayrıca İbn Ebî Şeybe (10725. htm), İbn Sa'd (III, 253-254) ve Ahmed (IV, 197) de rivâyet ediyor.

6. Ebû Saîd el-Hudrî: Ibn Sa'd (III, 252), Ahmed (III, 5, 22, 28, 91), Buhârî (salât, 63; cihâd, 17), Hâkim (II, 149), el-Harzemî (s. 192) vb. değişik gayet sahih isnadlarla rivâyet ediyor. Buhârî ile Harzemî'nin lafzı aynen şöyle: "... Onu azğın bir çete öldürecek! Ammâr onları Cennete, onlar ise Ammâr'ı Cehenneme davet e-decek!"

l-ez-Zehebî, III, 76; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 26

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..451

7.  Huzeyfe b. Yemân: et-Tabeıi (III, 98) Me Hâkim (II, 148, III, 391) Muslim el-Mülâî* yoluyla hasen bir isnadla rivâyet ediyor.

8.  Huzeyme b. Sâbit: Ibn Sa'd (III, 259), Ahmed (V, 215) ve Hâkim (III, 385-386, 397) el-Vaqidi kanalıyla: Ibn Ebî Seybe (10725. htm) ise daha değişik bir isnadla rivâyet ediyor.

9.  Ebû Hürayra: Tirmizî (menaqib, 34) rivâyet ediyor. Isnadı Müslim'in şartlarına göre sahih.

10. Amr b. Meymûn: Ibn Sa'd (III, 248) sahih bir isnadla "ınüı-sel" olarak rivâyet ediyor.

11. Abdullah b. Ebî Hüzeyl: Ebû Dâvûcl et-Tayâlisî ile Ibn Sad (III, 251) sahih bir isnadla "mürsel" olarak rivâyet ediyor.

12. İsmâîl b. Abdirrahmân el-Ensârî: el-Bârûdî "Dırâr b. Su-rad" kanalıyla "mürsel" olarak rivâyet ediyor. (Ibn Hacer, el-İsâbe: I, 121) Dırâr** dolayısıyla isnadı hasen.

Ayrıca 13. Abdullah b. Abbâs, 14. Abdullah b. Mes'ûd, 15. Enes b. Mâlik, 16. Ammâr b. Yâsir, 17. Osman b. Affân, 18. Ebû Râfi', 19. Ebû Eyyûb el-Ensârî, 20. Ebû Ümâme el-Bâhilî, 21. Câbir b. Abdillâh, 22. Muâviye, 23. Zeyd b. Ebî Evfâ, 24. Câbir b. Semura, 25. Ebül-Yüsr Ka'b es-Sülemî, 26. Ka'b b. Mâlik, 27. Ziyâd b. Ferd, 28. Âişe, 29. Abdullah b. Ömer, 30. Qatade b. Ammân, 31. Zeyd b. Sâbit, 32. Ömer b. Hattâb, 33. Ammâr'ın bir azatlısı tarafın-dan da rivâyet ediliyor.1

Bu hadis, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) gayba / geleceğe ilişkin çok büyük bir mucizesidir. Bu kadar kalabalık bir sahâbî grubu ta-rafından rivâyet edilen bir hadisin "mütevâtir" olduğunda kimse tereddüt etmez her hâlde. Zaten el-Cessâs, Ibn Abdilberr, Ibn Hacer, es-Süyûtî vb. bu hadisin mütevâtir olduğunu söylüyorlar.2 *

* Durumu için sh. 35'e bk. ** sh. 442'ye bk.

1- bk. el-Emînî, IX, 21; el-Kettânî, en-Nazm: s. 126

2- el-Cessâs, V, 280; İbn Abdilberr, II, 481; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 512; el-Münâvî, VI, 366; el-Kettânî, 126

*  İbn'ül-Cevzî (el-llel: II, 848) Ahmed b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn ve benzerle-rinin bu hadisin "sahih olmadığını iddia ettiklerine" dair bir rivâyete yer veriyor; ardından da bir şey söylemiyor. Anlaşılan İbn'ül-Cevzî, Muâviye ve azgın çetesini yerden yere vuran bu hadisten oldukça rahatsız olmuşa benziyor. Oysa, Ahmed

452....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hz. Ammâr'ın Faziletiyle Ilgili Bazı Ayet ve Hadisler

I. Ayetler:

1. "Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma!..." (En'âm: 52)

Ayetteki "... sabah akşam Allah'a yalvaranlar"dan birisinin de Hz. Ammâr olduğu rivâyet ediliyor.1

2.  "Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan dışında..." (Nahl: 106)

Bu ayette sözü edilen "kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan" kişiden maksat Ammâr b. Yâsir'dir. Bu konuda bütün ulemâ ve tefsircilerin ittifakı var.2

3.  "Sonra, hiç şüphesiz Rabbın, eziyete uğradıktan sonra hic-ret eden, ardından da cihâd edip sabredenlerin yanındadır..." (En'âm: 110)

Ayette sözü edilen kimselerden birisinin de Hz. Ammâr olduğu rivâyet ediliyor.3

4.  "Ölüyken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürü-yebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ora-

ile Yahyâ'ya izafe edilen bu rivâyetin ya aslı esası yok; ya da bu onların ilk gö-rüşleri. Hem bu onların en son görüşleri olsa bile ne değişir ki? İbn Hazm bile "sahih" dedikten sonra kim ne derse desin kulak asmaya lüzum yok!

İbn Teymiyye'nin (IV, 15) "Bu hadis birkaç kişinin haberinden ibaret olup mütevâtir değil!" demesine ise sadece gülünür! Allah Teymiyye oğluna insaf versin!

1- Ahmed (I, 420), İbn Mâce (zühd, 7), et-Taberî vb. hasen bir isnadla rivâ-yet ediyor. bk. İbn Kesîr, II, 134; el-Emînî, IX, 23

2-  İbn Abdilberr (II, 477) ile İbn Hacer (el-İsâbe: II, 512) bu ittifaktan söz edenlerden sadece bazıları.

Ayetin Ammâr hakkında indiğini İbn Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdeveyh ve et-Taberî Abdullah b. Abbâs'tan, Abdürrazzâq, İbn Sa'd (III, 249), İbn Ebî Hâ-tim, İbn Merdeveyh, et-Taberî, Hâkim (II, 357) vb. Hz. Ammâr'ın oğlu Muham-med'den, İbn Ebî Şeybe (9153. htm), İbn Münzir, et-Taberî vb. Ebû Mâlik'ten, İbn Sa'd (III, 250) ile İbn Ebî Şeybe (9153. htm) Hakem b. Uteybe'den rivâyet ediyor. (bk. el-Emînî, IX, 23-24) Hâkim, Ammâr'ın oğlu Muhammed hadisi için "İsnadı Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de ay-nen onaylıyor.

3- İbn sa'd (III, 248) rivâyet ediyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..453

dan hiç çıkamayan kimse gibi olur mu?..." (En'âm: 122)

Ayette geçen "... kendisine ... ışık verdiğimiz kimse"den mak-sadın Ammâr olduğuna dair rivâyetler var.1

5. "Yoksa o (inkârcı) gece yarıları secde ederek ve kiyamda durarak ibadet eden ... kimse gibi mi?" (Ziimer: 9)

Ayette sözü edilen "geceleri ibadet ve tâatla meşgul" kişiler-den birisinin de Ammâr olduğu rivâyet ediliyor.2

II. Hadisler:

1. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ammâr'in izin alıp geldiğini görünce "Merhaba Ey tertemiz kılmmış güzel kişî!" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe (9153. htm), Ahmed (I, 100, 123, 126, 130, 138), Buhârî (el-Kebîr'de), Saîd b. Mansûr, Tirmizî (menaqib, 34), Ibn Mâce (muqaddime, 11), Taberânî, et-Taberî, Hâkim (III, 388) vb. sahih bir isnadla İmam Ali'den rivâyet ediyor. (el-Emînî, IX, 27)

2.  "Ammâr ne zaman iki şey arasmda kalsa, mutlaka onlann en doğru olanını seçer!"

İbn EbîŞeybe (9153. htm), Ahmed (I, 389, 445) Me Hâkim (III, 388) Abdullah b. Mes'ûd'dan. Ahmed (VI, 113), Tirmizî (menaqib, 34), İbn Mâce (muqaddime, 11) ve Hâkim (III, 388) Âise annemiz-den rivâyet ediyor. Bu hadislerin ikisi de Buhârî ile Müslim'in şart-larına göre sahih.

3. "Ammâr tepeden tırnağa iman ile doludur!"

Hadisi birbirine yakın lafızlarla İbn EbîŞeybe (9153. htm), ibn Mâce (muqaddime, 11), Ebû Ya'lâ vb. İmam Ali'den; Abdiirrazzaq, Müellifimiz (el-Kübrâ'da), Taberânî, Bezzâr ve İbn Abdilberr (II, 478-479) sahih bir isnadla3 Âise annemizden: Hâkim (III, 392) vb. Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadla Abdullah b.

1- Ayetin Ammâr hakkında indiğini İbn Ebî Şeybe, İbn Münzir, İbn Ebî Hâ-tim vb. İbn Abbâs'tan rivâyet ediyor. (bk. İbn Abdilberr, II, 478; el-Emînî, IX, 24) Qâbûs b. EbîZabyân dışında tüm râvîleri siqa. Qâbûs ise sadûq ama hâfızası bi-raz zayıf bir râvî. (bk. İbn Sa'd, VI, 339; ez-Zehebî, III, 367; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 122). Şu hâlde isnadı hasen diyebiliriz.

2- İbn Sa'd (III, 250), İbn Merdeveyh ve İbn Asâkir rivâyet ediyor. bk. el-Emî-nî, IX, 22

3- el-Heysemî (IX, 295) ile İbn Hacer de "sahih" diyorlar. bk. el-Münâvî, VI, 4

454....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Mes'ûd'dan rivâyet ediyor. (el-Münâvî, VI, 4; el-Emînî, IX, 24-25)

4.  "İnsanlar ihtilafa düştüklerinde Sümeyye'nin oğlu hakkın yanında yer alacaktır!"

Taberânî, Hâkim ve BeyheqT Abdullah b. Mes'ûd'dan rivâyet ediyor. (el-Emînî, IX, 25)

5.  "Kim Ammâr'a söverse Allah da ona söver. Kim ondan nef-ret ederse Allah de ondan nefret eder. Kîm onu aşağılarsa Allah da onu aşağılar!"

Birbirine çok yakın lafızlarla, değişik yollardan Ibn Ebî Şeybe (9153. htm), Ahmed (IV, 89, 90), Ebû Ya'lâ, Taberânî, Ebû Ca'fer et-Tahâvî (1042. htm), Hâkim (III, 389-391), İbn Hıbbân, İbn Asâkir, Hatîb el-Bağdâdî, İbn'ül-Esîr (III, 310) vb. Hâlicl b. Velîd'den rivâyet ediyor. (el-Emînî, I, 331-332, IX, 27-28) Hâkim hadisin isnadların-dan biri için "İsnadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih", diğerlerinden her biri içinse "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebîde aynen onaylıyor.

6. "Ammâr'ın kâtili ve onu soyan Cehennemliktir!"

İbn Sa'd (III, 260-261), Ahmed (IV, 198), Taberânî vb. Amr b. Âş'dan "sahih" bir isnadla rivâyet ediyor.1 Aynı hadisi Hâkim (III, 387) de değişik bir isnadla rivâyet ediyor. "İsnadı Buhârî ile Müs-lim'in şartlarına göre sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor.2

Aynı hadis İbn Sa'd'ın (III, 252) Ümmü Seleme annemizden sahih isnadla rivâyet ettiği hadisin içinde de yer alıyor.

7.  "Cennet üç kişiye özlem duyuyor/ arzuluyor: Ali, Ammâr ve Selmân!" *

Bu hadisi Taberânî, Tirmizî, (menaqib, 32), Hâkim (III, 137) vb. Enes b. Mâlik'ten rivâyet ediyor. (el-Emînî, IX, 26) Hâkim "İsnadı sahih bir hadis" diyor; Şamlı ez-Zehebîde aynen onayhyor.

1- es-Süyûtî de "sahih" olduğunu simgeliyor. bk. el-Münâvî, IV, 467 2-Ayrıca; Hz. Ali (a.s), Osman, Üsâme b. Zeyd, Abdullah b. Ömer, Ümmü Seleme annemiz ve Enes'den gelen hadisler de var. (bk. el-Emînî, I, 331, IX, 21) Hatta ez-Zehebî (I, 488) bu hadisin Ammâr'ın bizzat katili olan Ebül-Ğâdiye ta-rafından da rivâyet edildiğini söylüyor ve isnadına yer veriyor!

* Bazı rivâyetlerde "Cennetin dört kişiyi özlediği; dördüncü kişinin ise "Miq-dâd" olduğu" belirtiliyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..455

Sahâbeden Bazılarının Hz. Âmmâr Hakkında Sözleri:

1.  Ebüd-Derdâ: Ammâr için "Allah'ın şeytanlardan koruduğu kişi!" diyor.1

2. Ebû Hürayra: Ebüd-Derdâ'nın sözünü söylüyor.2

3.  Huzeyfe b. Yemân: "Allah'ın Kitabı neredeyse siz de orada olun; Sümeyye'nin oğlunun yer aldığı tarafa dikkat edin ve ona ta-bi olun. Çünkü o, daima Allah'ın Kitabı'mn yanında yer alır!"3

4. Hz. Ali (a.s): "Ammâr hak ile, Hak da Ammâr ile beraber! Hak nereye gitse Ammâr da oraya gider!"4

5.  Abdullah b. Ca'fer: "Ammâr b. Yâsir ile Muhammed b. Ebîbekr gibisini görmedim! Bir an olsun; Allah'a isyanda bulun-mak istemezlerdi. Kıl kadar olsun; haktan ayrılmazlardı!"5

6. Amr b. Âs: "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şu iki kişiyi severek vefat etti: Abdullah b. Mes'ûd ve Ammâr b. Yâsir."6

Şimdi de bu hadislerden çıkan sonuçlara bir göz atalım:

a. Hz. Ammâr Allah ve Rasûlü'nün ÇokSevdiği Cennetlik BirSahâbîdir.

Yukardaki ayetler, hadisler ve bazı sahâbîlerin sözleri Ammâr b. Yâsir'in (r) Allah ve Rasûlü katında ne kadar yüce bir makama sahip olduğunu, onu ne kadar çok sevdiklerini açıkça ortaya koyu-yor.

Hz. Ammâr'ın cennetlik oluşu aileden geliyor! Bilindiği gibi annesi Sümeyye (r) İslâm'ın ilk şehîde kadını. Babası Hz. Yâsir de İslâm'ın ilk şehidlerinden. Yâsir âilesi, Ebû Cehil vb. Mekkeli müş-

1- Ahmed: VI, 449, 451; Buharî: bed'ül-halq, 11, menaqib, 49, 57, isti'zân, 38; Tirmizî: menaqib, 37 rivâyet ediyor.

2- Hâkim (III, 392) rivâyet ediyor. "Isnadı sahih" diyor; ez-Zehebî de onaylı-yor.

3- Hâkim (II, 148, III, 391) rivâyet ediyor. "İsnadı sahih" diyor; ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ama doğrusu; Muslim el-Mülâî dolayısıyla isnadı "hasen"dir.

4- İbn Sa'd (III, 262) ile İbn Asâkir rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, I, 331

5- Taberânî rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, IX, 28

6-  İbn Sa'd (III, 263), Ahmed (IV, 199) ve Hâkim (III, 392) Hasen el-Basrî kanalıyla değişik yollardan rivâyet ediyor. Hâkim "İsnadı Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor.

456....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

riklerin çok acımasız, feci baskı ve işkencelerine maruz kalmış; bu zulme günlerce dayanmaya çalışmışlar...

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Sabır ey Yâsir âilesi; varacağmız yer, hiç kuşkusuz, cennettir!" buyurarak1 onların cennetlik olduklarını müjdelemiş! Yâsir ile Sümeyye, bu işkencelere nihayet dayanamaz hale gelmişler ve orada şehid olmuşlar. (Şehâdetleri kutlu olsun!)

b. Hz. Ammâr Büyük Bir Kahramandır.

Ammâr b. Yâsir'in (r) hayatını okuyanlar onun çok cesur ve gözü-pek bir kahraman olduğunu hemen farkederler. Her zaman ve her yerde Ehl-i Beyt'in ve dolayısıyla Hz. Imam'ın (a.s) yanında yer almış; zulmün her çeşidine baş kaldırmış onurlu bir sahâbîdir Ammâr. Osman'ın hilâfeti döneminde vuku bulan bütün haksız uygulamalara, yolsuzluklara sert karşı çıktığı için Osman tarafın-dan cezalandırıldı. Bu sırada o mübarek insanın bir kaburga ke-miği kırıldı.2 Hz. Ammâr b. Yâsir'in yaşı o günlerde 80'in üzerin-deydi! Zaten kendisi ashâbın en yaşlılarından. Peygamber (s.a.a) Efendimizden yaklaşık 5-6 yaş küçük.

Hz. Ammâr zulme karşı tepkisini Sıffîn meydanlarmda da gös-terdi. Rivâyetlere göre yaşı 95'e yaklaşmıştı! Yemen'in "Anes" ka-bilesinin bu ihtiyar delikanlısı, yaşına bakmıyor; Imam Ali'nin saf-larında yerini almış, Muâviye'nin başını çektiği "azgın çete"ye karşı olanca gücüyle kılıç sallıyordu. Buradan oraya, oradan şuraya ko-şup duruyordu. "Ev insanlar! Cennetten mi kaçıvorsunuz!? Ben Yâsir oğlu Ammâr'ım! Ev insanlar! Cennetten mi kaçıvorsunuz!? Ben Yâsir oğlu Ammâr'ım! Bana gelin!"3 diye öyle haykırıyor; karşı tarafı kurtuluşa çağırıyordu. Kendisine sunulan bir süt şerbetinin ardından, artık sonunun geldiğini ve bu meydanda şehid olacağını anlamasına4 rağmen o yine de yılmıyor, korkuya kapılmıyor; "Bu-

1-  Gayet sahih isnadlarla rivâyet edilen bu hadis için bk. İbn İshâq, 172; İbn Sa'd, III, 248-249; Hâkim, III, 383, 388-389; İbn Abdilberr, III, 677-678, IV, 331; İbn'ül-Esîr, III, 309; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 647-648

2-  İbn Sa'd, III, 259; İbn Abdilberr, II, 477; İbn Ebil-Hadîd, III, 47-52; el-Halebî, II, 84; el-Emînî, IX, 15-20; Aycan, 103,108

3- İbn Sa'd, III, 254, Hâkim, III, 385; İbn Abdilberr, II, 477 (el-Vâqıdî kanalıy-la rivâyet ediyor.)

4- Ammâr hazretlerinin o gün öleceğini ve Rabbına kavuşacağını bildiğine

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..457

gun sevgililerime kavuşacağım!"1 diyerek kihcmi daha bir şevkle salhyordu...

Tarn o sırada Muâviye'nin "azgın çete"sinden Ebül-Gâdiye el-Cühenîadlı bir mel'ûn, birkaç eşkıyâ ile birlikte Hz. Ammâr'ın üze-rine saldırıp onu o gün öldürdüler! Ihtiyar delikanlı artık şehid ol-muş; özleyenine ve özlediklerine kavuşmuştu.

c.  Hz. Ammâr Hak İle Batılı Ayıran Bir Ayıraçtır.

Hz. Ammâr ile ilgili hadisler, onun hak ile batılı, doğru ile yan-lışı ayırmada tam bir ölçek olduğunu; onun bulunduğu tarafın hak, karşı tarafınsa batıl olduğunu ispat ediyor. Dolayısıyla Ammâr'ın taraf olduğu bir hadisede hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğunu düşünmeye gerek yok! Hz. Ammâr hangi tarafta yer alı-yorsa, o taraf daima haklıdır!2

Ehlisünnet uleması "Sıffîn" muharabesinde Imam Ali'nin haklı olduğunu savunurken, "azgın çete" hadislerine dayanıyorlar. Kaldı ki bize göre bu hadisler olmasa bile Imam Ali'nin her zaman hakh-lığı meydanda. Ma'sûmiyeti Kur'ân ve sünnet ile tescil edilmiş, Allah ve Rasûlü yanında apayn bir konuma sahip birisinin herhangi bir yerde haksız olması düşünülemez. Eserimizdeki hadisler ve bu arada yaptığımız açıklamalar bunu ispata yetiyor ve artiyor bile.

d.  Hz. Ammâr'ı Karşısına Alan, Allah'ı Karşısına Almış Olur.

Hâlid b. Velîd'den çok değişik sahih yollarla gelen hadislere dikkat edilirse, Ammâr'a söven, ona kin ve nefret duyan, düşman-

dair çok sahih rivâyetler var; bknz: İbn Ebî Şeybe, 10725. htm; İbn Sa'd, III, 257-258; Hâkim, III, 385, 389, 394; İbn Abdilberr, II, 480 Hâkim Me ez-Zehebî, bu rivâyetlerden bir kısmının Buhârî Me Müslim'in şartlarına göre sahih olduğu-nu söylüyorlar.

1-   İbn Sa'd (III, 257) Seleme b. Küheyl. Hâkim (III, 394) ise Ebû Abdirrahmân es-Sülemî kanalıyla sahih isnadlarla rivâyet ediyorlar. Ayr. bk. İbn Sa'd, III, 258; İbn Abdilberr, II, 479; İbn'ül-Esîr, III, 312

2-  Rivayetlere göre Huzeyme b. Sâbit Cemel ve Sıffîn savaşlarında Ali'nin tarafında imiş ama kılıç kullanmamış. Ammâr öldürülünce hemen kılıcını çek-miş; şe-hid olana dek azgın çeteyle vuruşmuş! (Huzeyme'den gelen "azgın çete" hadisine bk.)

Ayrıca bk. İbn Abdilberr, I, 418; el-Harzemî, 191,195-196; el-Aynî, XI, 345

458....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

lık besleyen, ona hakaret eden ve onu aşağılayan... kim olursa ol-sun; karşısında Allah'ı bulacağı; Allah'ın da ondan nefret edeceği, ona düşman olacağı ve onu aşağılayacağı açık bir dille ortaya ko-nuyor.

Bu durumda Ammâr'a sövmek, ona küfretmek, ona karşı buğz ve nefret duygularını taşımak, ona hakaret etmek; sonunda Allah ve Rasûlü'nü derinden rahatsız edeceği için, imanı tehlikeye sokar, küfür ile karşı karşıya gelir. Ona sadece sövüp sayanların durumu bu olursa, onu dövenlerin ve öldürenlerin sonunu siz dü-şünün!

e. Muâviye ve "Azgın Çete"si Cehennemliktir.

88 nolu hadisimizin açıklamalarında, Imam Ali'ye karşı olan, onu rahatsız eden, ona savaş açan ... kim olura olsun; bununla Allah ve Rasûlü'nü hedef almış olacağını, ona çekilen kılıcın Allah ve Rasû-lü'ne çekilmiş olduğunu... gördük. Orada, bu hadislerin Ehli-sünnet âlimlerinin ölçülerine göre gayet sahih olduklarını ispatla-dık.

Tüm önyargıları ve mezhebî kaygıları bir yana bırakarak, ken-di aklımız ve sağduyumuzla düşünecek olursak, Imam Ali (a.s) ile arası iyi olmayan, ona söven, ondan nefret eden, ona karşı kılıç çeken herkesin cehennemlik olduğunda tereddüt etmeye hiç yer kalmaz.

Bunun için Imam Ali ile savaşanlar arasında ayrım yapmaya da gerek yok! Çünkü Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) ifadeleri gayet a-çık ve genel. Dolayısıyla bu suçu kim işlerse işlesin; akıbeti aynı-dır.* Bizim "Ehl-i Beyt" (Imâmiyye) mektebinin yaklaşımı bu oldu-ğu gibi, "Mu'-tezile" mektebinin yaklaşımı da bu doğrultuda.1

"Azgın çete" hadisleri de bu konuda yeterince açık. Allah'ın Ra-sûlü'nün (s.a.a) Ammâr'ı öldürecek olanlara "Bâğî (azgın ve taşkın) çete" ismini layık görmesi ve hemen ardından "... Ammâr

* Mü'minlerin Emîri Hz. Ali (a.s) ile savaşan "Cemel", "Sıffîn" ve "Neh-ravân" ordularının hepsi cehennemliktir. Ancak bu suçlarından dolayı tevbe e-dip pişmanlık duyanların hükmü ise her zaman farklıdır. Âişe annemizin piş-manlık duyduğuna dair sahih yollarla gelen rivâyetler var. (bk. İbn Sa'd, VIII, 74-76, 81; Ahmed: I, 276; Hâkim, IV, 8-9)

1- Mu'tezile ulemâsının yaklaşımları için bk. İbn Ebil-Hadîd, I, 9, 201, II, 187, VI, 325

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..459

onlan Cennete, onlar ise Ammâr'ı Cehenneme davet edecek!" bu-

yurması Muâviye ve azgm çetesinin cehennemlik olduklarim orta-ya koyuyor. Ammâr'ı öldüren tarafın Muâviye ve çetesi olduğu ise tarihen sabit.

İbn Hacer el-Heytemî her zamanki tavrıyla Muâviye'yi temize çıkarmaya çalışırken "Muâviye ve ordusunun sapık ve cehennemlik olduklan; ancak "... Ammâr onlan Cennete, onlar ise Ammâr'ı Cehenneme davet edecek!" hadisinin isnadi sahih olduğu ve te'vile müsâit olmadığı takdirde mümkün olabilir. Oysa hadisin is-nadi sahih değil! ... Sahih olduğunu kabul etsek bile; Ammâr'ı cehenneme davet edenler Muâviye değil, Muâviye'nin yanında sava-şanlardırü! Çünkü onlar müctehid değillerdiü!" diyor.1

Allah aşkına şu kendine "âlim" denen kimsenin ağzından çı-kan şu sözlere bakın! Acaba bu sözlerin bir ilim adamımın ağzın-dan çıkması mümkün mü!? Aklı başında olan bir adam bu sözleri söyler mü? Bu sözler hangi mantıkla ve kime hizmet amacıyla söyleniyor? Sabıka dosyası kabarıp taşmış bir arsızı koruyup kol-lamak için bu kepazeliklere ne hâcet var! Allah adına bunları söy-lerken, Allah'ı da bu saçmalıklara alet etmenin vebalini nasıl öde-yecek, İbn Hacer!

Birincisi, el-Heytemî'nin "sahih değil!" dediği bu hadisin isna-dının sahih olduğunu ve Buhârî tarafından2 rivâyet edildiğini gör-dünüz. el-Heytemî'nin bundan neden haberi olmaz acaba!?

İkincisi, başı cennetlik ama kendisi cehennemlik olan bir ordu nasil bir ordudur! Bu ordu önlerindeki komutanin talimatlanm ye-rine getiriyor; ama ne ilginçtir ki komutan cennete, ordu cehenneme yollaniyor! Bu ne tuhaf iştir, ey el-Heytemî? Şayet öndeki komutan müc-tehidse ve arkada olanlar o miictehidi takip ediyor-larsa; bunlann her ikisinin de ya cennete, yada cehenneme gitme-leri gerekmez mi!? Müc-tehid olmayan bir kişi müctehide tabi ol-duğu zaman sorumluluğu üzerinden atmış olmaz mi? Şayet müctehid hata yaptığı zaman kendisi kurtuluyor; ama o hatada

1- Tathîr'ul-Cinân: s. 35 el-Heytemî, Cemel ordusu hakkmda da benzer yo-rumlarda bulunuyor. bk. s. 49-50

2- Aynı hadisi İbn Asâkir Üsâme b. Zeyd'den ve İbn Ebî Şeybe (9153. htm) gayet sahih isnadla mürsel olarak Mücâhid'den de rivâyet ediyor. bk. el-Emînî, I, 331

460....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

kendisini izleyenler cehenneme gidiyorsa, mezheblerin durumu n'olur? Hemen her mezhebde hatalı ictihadlar yok mu? 0 hatalı ictihadların sahipleri Cennete giderler de, onları izleyen Hanefîler, Şâfiîler... nereye giderler!!?*

Kısacası; bu konuda kıvırmaya, gerçekleri çarpıtmaya gerek yok! Muâviye ve "azgın çetesi" cehennemliktir ve bizzat Muâviye, Amr b. Âs ve oğlu Abdullah b. Amr bile bu durumun farkındadır! Ancak ne var ki, Hz. Ammâr'ın öldürüldüğünü haber aldıklarında önce paniğe kapılmışlar; çok geçmeden kendini toparlayan Muâviye "Onu biz değil; bu meydana getirip mızraklarımızın önüne koyanlar öldürmüştür!",1 sinsi hilekâr Amr ise "Allah'ın Rasûlü (s.a.a) "Ammâr'ı öldüren cehennemliktir" demiyor; "Ammâr'ı öldü-ren ve soyan cehennemliktir" diyorü!" diyerek2 kendisini büyük a-kıbetten sıyırmaya çalışıyor!

Muâviye'ye gerekli cevabı Hz. İmam veriyor: "0 zaman Hamza'-vı da Allah'ın Rasûlü öldürdü: cünkü onu Uhud'a getirme-sevdi ölmevecekti!"3

Amr ise açıkça hile yapıyor ve "Ammâr'ı öldürüp nesi varsa alanın cehennemlik olduğunu" ima ederek başkalarını kandırma-ya çalışıyor. Çünkü o son derece kurnaz ve zekî bir Araptır ve A-rapça'da bu cümleden böyle bir anlamın anlaşılamayacağını pe-kâlâ bilmektedir. Arapça'da böyle bir cümleden hem "Ammâr'ı 61-dürenin" ve hem de "onun nesi varsa yağmalayanın" cehennemlik

* Bu arada yine Muâviye ve azgın çetesini korumak uğruna yapılan saçma-lıklardan birisi de Ammâr hazretlerini Muâviye ordusunun değil; daha sonra Hâ-ricîlerin öldürdüğü iddiası! el-Mühelleb ile İbn Battâl bu iddiayı öne sürenlerden sadece ikisi. (el-Aynî, IV, 24) İşte bunlara da ilim adamı deniyor ve yazdıkları i-lim diye okunup duruyor. Oysa Hz. Ammâr'ı Muâviye'nin çetesinin öldürdüğün-de kimin şüphesi var? Ammâr Hâricîleri görmüş mü kü? Kendisine "âlim" de-nen o kişiler bunları ya bilmiyorlar, ya da bilerek gerçekleri gizlemeye çalışıyor-lar!

1-  Muâviye'nin bu sözleri sarfederek kendisini cehennemlik olmaktan ko-rumaya çalıştığı çok sahih rivâyetlerle sabit. Bunun için 162 nolu hadisimize ve es-Sülemî kanalıyla gelen Abdullah b. Amr ve Amr b. Hazm hadislerine bk.

İbn Sa'd (III, 253-254) bu sözü Amr'ın da söylediğini rivâyet ediyor.

2- İbn Sa'd (III, 260-261), Ahmed (IV, 198), Taberânî vb. Amr b. Âs'dan "sahih" bir isnadla rivâyet ediyor. es-Süyûtî de sahih olduğunu simgeliyor. (el-Mü-nâvî, IV, 467)

3- el-Haffâcî, en-Nesîm: III, 166; Ali el-Qârî, Şerh'uş-Şifâ: III, 166

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..461

olduğu anlaşılır.

Zaten Amr daha sonra bu şeytanlığından vazgeçmiş ve suçu-nu itiraf ederek pişmanlık duymuş! Kendisini teselliye gelip "Allah-'ın Ra-sûlü (s.a.a) seni seviyor ve komutan olarak atiyordu!" diyen-lere şu cevabı veriyor. "Onun bunu beni sevdiğinden mi, yoksa te'lîf * amacıyla mı yaptığını bilmiyorum! Ancak şuna emînim ki; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) iki kişiyi severek vefat etti: Abdullah b. Mes'ûd ve Ammâr b. Yâsir." Kendisine "Ama Ammâr'ı Sıffîn'de siz öldürdünüz!" denince, "Doğru söylüyorsunuz; Vallâhi onu biz öl-dürdük!" diyor.1

Muâviye ve azgın / taşkın çetesinin cehennemlik olduğunu Hz. Ammâr'ın şu sözleri de gösteriyor:

"And olsun, şu sancağın sahipleriyle Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanında tam üç sefer savaştım. Bu da dördüncüsü! Bu dör-düncüsünün öncekilerden hiç farkı yok!"2

"Bizi tümüyle kılıçtan geçirseler bile, yine de benim hak üzere, onların da batıl üzere olduklarını biliyorum!"3

Ehlisünnet ulemasının görüşü: Muâviye ve azgın çetesi hak-kında Ehlisünnet ulemasının genel yaklaşımı şu: Bu savaşlarda Ali de müctehid idi, Muâviye de! Ancak Ali haklı, Muâviye haksızdı. Ali haklı olduğu için iki sevap, öbürü ise haksız ve ictihadında hatalı

* Bir kimsenin kalbini İslâm'a ısındırmak, İslâm'a yönelik muhtemel zarar-larını bertaraf etmek...

1- Hz. Ammâr hakkında ashâbın sözlerine "Amr b. Âs" maddesine bk.

2- İbn Sa'd (III, 256-257) ile Hâkim (III, 384, 392) Abdullah b. Seleme. İbn Sa'd (III, 257) Seleme b. Küheyl. et-Taberî (III, 99) Ebû Abdirrahmân es-Sülemî kanalıyla Ammâr'dan rivâyet ediyor. Abdullah b. Seleme kanalıyla gelen Ammâr hadisi için, Hâkim "Buhârîile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Seleme ve es-Sülemî kanallarıyla gelen hadislerin isnadları da sahih.

3-  İbn Sa'd (III, 256-257), İbn Ebî Şeybe (10725. htm), Hâkim (III, 384, 392), el-Harzemî (s. 195) vb. Abdullah b. Seleme. İbn Sa'd (III, 257) Seleme b. Küheyl kanalıyla Ammâr'dan; et-Taberî (III, 98) Huzeyfe'den rivâyet ediyor. Abdullah kanalıyla gelen Ammâr hadisi için, Hâkim "Buhârî Me Müslim'in şartları-na göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de aynen onayhyor. Seleme kanahyla gelen hadisin isnadı sahih, Huzeyfe hadisinin isnadı ise hasen.

Ayr. bk. İbn Sa'd, III, 259

462....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

olduğu için sadece bir sevap aldı!!!1 Ehlisünnet alimleri Imam Ali ile savaşan tüm sahâbîler için aynı hükmü veriyor!

Oysa Muâviye'nin, Amr b. Âs'ın ... "sahâbî" olmasının dışında Kur'ân ile, Islâmî ilimlerle ne gibi alâkaları var!? Bunlar hangi aye-te ve Peygamber Efendimizin hangi hadisine dayanarak ictihad yaptılar? Imam Ali ile savaşmayı hangi meşrû delile dayandırdı-lar!? Hz. Ali ile Ammâr hakkında bize kadar ulaşan en sahih hadisleri gördünüz. Bu açık seçik hadisler karşısında ictihad olur mu!? Nass varken ictihad yapılamayacağını bilmiyor musunuz siz! Bu Allah ve Rasûlü karşısında inatlaşmaktan başka ne anlama gelir? Hayatlarını Allah ve Rasûlü'nü rahatsız etmekle geçirmiş böyle adamları, Allah ve Rasûlü cehennemlik olduklarını söyleyip dururken, sevapsız-günahsız olmaları yetmiyormuş gibi, üstelik sevap vermek ne demek oluyor? Sevap ve günah sizin çiftliğiniz mi ki dilediğinize dilediğiniz gibi dağıtıyorsunuz!?*

Ebul-Gâdiye el-Cühenî Hakkında:

Hz. Ammâr'ı bu alçağın öldürdüğü konusunda hemen herke-sin ittifakı var. Dolayısıyla o da Cehennemlik! Buna ragmen Ibn Hazm ile Ibn Hacer ona da "ictihâd sevabı" vermeyi uygun gör-müşler!2 Sebebi belli: Sahâbî olması!

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) açıktan cehennemlik olduğunu ifa-de ettiği böyle bir küstah için "bir sevap aldı" demek mümkün mü? Yoksa o da mı Muâviye gibi "el elde, baş başta" olmaya razı değil!? Gittiği yerlerde Ammâr'ı öldürdüğü için böbürlenen ve işle-

1- İbn Hazm, el-Fisal: IV, 153 vd., 160, 161; el-Bağdâdî, Usûl'üd-Dîn: 289-291; en-Nevevî, Şerhu Muslim: XV, 149; et-Taftâzânî, Şerh'ul-Aqâid: 180; İbn Hümâm, el-Müsâyera: 270, et-Tahrîr: II, 260; el-Ensârî, el-Fevâtih: II, 156; Bil-men, Muvazzah İlmi Kelâm: 251; Davudoğlu, Muslim Şerhi: X, 207, XI, 355

* Bu konuda Ehlisünnet'ten sadece el-Aynî'nin (XX, 76) değişik bir tutumu-na tanık oluyoruz! 0 Maviye'nin ictihadını vs. kabul etmiyor ve aynen şunları söy-lüyor: "Muâviye'nin ictihadında hatalı olduğu nasıl söylenebilir? Kendisine "azgın çete" hadisleri ulaştığı hâlde, ictihad ederken dayandığı delil ne? Muâviye başa baş (nötr = sevapsız ve günahsız) kurtarmaya razı değil mi ki bir de sevap veriliyor!?"

Ancak el-Aynî bir başka yerde (IV, 24) Muâviye'nin İmam Ali'ye karşı sa-vaşmakla ictihad hatası yaptığını ve bunun için sadece bir sevap aldığını; bu konuda fazla konuşmanın da pek iyi olmadığını ifade ediyorü!

2- Detayh bilgi ve yorum için sh. 275'e bk. "ibn Hazm ve ibn Teymiyye..."

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..463

diği bu büyük cinayeti küstahça, göğsünü gererek anlatan1 bir yüzsüz için "Ictihad etti ama; hatalı olduğu için ..." demek hangi insafa, hangi vicdana sığar?! Bu Allah'ın hükümleriyle oynamak değil de nedir!

Muâviye'nin ve azgın çetesinin "cehennemlik" olmadiklarim söy-lemek, konuyla ilgili sahih hadislere karşı büyük bir cür'ettir!

1- İbn Sa'd (III, 260), Ya'qub b. Şeybe (=İbn Hacer, el-İsâbe: IV, 150-151), Ahmed (IV, 76), Hâkim (III, 386) ve İbn'ül-Esîr (V, 59) Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadia rivâyet ediyor.

464....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..465

HARICILERLE ILGILI HADISLER

163. Ebû Said el-Hudrî'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "İnsanlardan bir grup yoldan çıkacak; onların öldürülmesini, iki tâ-ifeden hakka en ya-kın olanı üstlenecek."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Nadra'dan itibaren değişik yol-lardan Saîd b. Mansûr (II, 345), Ahmed (III, 5, 25, 32, 48, 64, 79, 95, 97), Muslim (zekât, 149- 152), Ebû Dâvûd (sünnet, 12), Müel-lif (164-168 nolu hadisler), Hâkim (II, 154-155) vb. rivâyet edi-yor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı Müslim'in şartlarına göre gayet sahih.

164. Ebû Saîd el-Hudrî'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "İnsanlardan bir grup yoldan çıkacak; onların öldürülmes'mi, iki tâife-den (hakka) en ya-kın olanı üstlenecek."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 163 nolu hadisimizinkiyle aynı.

165. Ebû Saîd el-HudrTden:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ümmetim iki fırkaya ayrılacak ve onların arasından yoldan sapmış bir ğrup ortaya çı-kacak; onların öldürülmesini, iki tâifeden hakka en yakın olanı üstlenecek."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 163 nolu hadisimizinkiyle aynı.

166. Ebû Said el-Hudrî'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ümmetim iki fırkaya ayrılacak ve (içlerinden) bir ğrup yoldan çıkacak; onları iki tâife-den hakka en yakın olanı öldürecek."

466....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 163 nolu hadisimizinkiyle aynı.

167. Ebû Saîd el-Hudrî'den:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Insanlarm fırkalara bö-lüneceği sırada, bir ğrup yoldan çıkacak; onları iki tâifeden hakka en yakın olanı öldürecek."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 163 nolu hadisimizinkiyle aynı.

168. Ebû Saîd el-Hudrîanlatıyor:

"Peygamber (s.a.a) insanlarm firkalara bölüneceği sırada, gö-rünüm olarak başları tıraşlı bir grubun ortaya çıkacağını söyledi. Anlattığına göre; "onlar, okun yaydan çıktığı ğibi dinden çıkarlar! Onlar mahlûkâtın en kötüleridir. Onları iki tâifeden hakka en ya-km olanı öldürecek."

(Râvî diyor ki:) Ebû Saîd birkaç kelime daha söyledi. "Benim dinim onun dinidir." dedim. [...] Ebû Saîd dedi ki: "Ey Iraklılar! Siz öldürdünüz onları!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 163 nolu hadisimizinkiyle aynı.

169. Ebû Saîd el-Hudrî anlatıyor:

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bu ümmetin içinden çıkacak bir grup-tan bahsetti ve onların namaz kılacaklarını, zekât verip oruç tuta-caklarını; ancak onların okun avı delip çıktığı gibi Islâm'dan çıka-caklarını, (Okudukları) Kur'ân'ın boğazlarından aşağı inmeyeceği-ni, bunlarm insanlarm firkalara ayrılacağı sırada ortaya çıkacağını; onlarla, insanlarm hakka en yakın olan kişinin savaşacağını söy-ledi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Dahhaq b. Şerâhîl kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (10728. htm), Ahmed (III, 65, 82), Buhârî (edeb, 95), Muslim (zekât, 148,153) ve Müellif (171 nolu hadis) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

170. Ebû Saîd el-Hudrî anlatıyor:

"Biz Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanındaydık. Bir ganimet tak-sim ediyordu. Tam o sırada -Temîm kabilesinden olan- "Zül-Huveysıra" adlı birisi geldi ve dedi ki: "Ey Allah'ın Ra-sûlü! Âdil ol!" Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sen âdil ol-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..467

mazsam kim âdil olacak!? Eğer ben âdil olmazsam hüsrana uğrar, perişan olurum!"

Ömer'in: "Bana izin ver de şunun boynunu vurayim!" demesi üzerine, şöyle buyurdu:

"Birak onu! Zira onun öyle arkadaşları var ki; sizden biriniz on-ların kıldığı namaz yanmda kendi namazim, tuttukları oruç yamn-da kendi orucunu önemsiz ğörür! Kur'ân okuyacaklar; ama ğırtlak-larmdan aşağı inmeyecekî Islam'dan, okun avı delip çıktığı gibi çı-kacaklar! (Hani) böyle bir okun tiiy kismma bakılır; bir şey bulunmaz! Sonra ağaç kısmına bakılır; bir şey bulunmaz! Ardmdan kirişine bakılır; yine bir şey bulunmaz! Dana sonra demirine baki-iir; yine bir şey bulunmaz! Halbuki ok (o avm) işkembesini ve ka-nını delip ğeçmiş durumdaü!

Onların alâmeti; pazıiarından birisi kadin memesine yahut sal-lanan bir et parçasma benzeyen siyah bir adamdir. Onlar insanla-rm en hayırlı fırkasına karşı isyan edecekler!"

Ebû Saîd diyor ki: "Şehâdet ederim ki; bunu Allah'm Ra-sûlü'nden (s.a.a) duydum. Ve yine şehâdet ederim ki; onlarla Ali b. EbîTâlib savaştı! Ben de onunla beraberdim. Ali o adamm bulun-masim emir buyurdu; aramp bulundu ve getirildi. Ona baktım; tıp-ki Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) anlattığı sıfatta idi!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abdurrahman b. Avf'ın oğlu Ebû Se-leme kanahyla Malik (Qur'an, 10), Ibn Ebî Şeybe (10728. htm), Ah-med (III, 33-34, 56, 60, 65), Buhârî (menaqib, 25, f. Qur'an, 36, edeb, 95, istitâbe. 6, 7), Muslim (zekât, 147, 148), Müellif (171 nolu hadis, ayrıca el-Kübrâ'da) ve Ibn Mâce (muqaddime, 12) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadi gayet sahih.

171. Ebû Saîd el-Hudrîanlatıyor:

"Bir gün Allah'm Rasûlü (s.a.a) bir ganimet taksim ediyordu. Tarn o sırada Temîm kabilesinden olan Zül-Huveysıra geldi ve dedi ki: "Ey Allah'm Rasûlü! Âdil ol!" Bunun üzerine Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Yaziklar olsun sana! Ben âdil olmazsam kim âdil olacak!?"

Ömer'in: "Ey Allah'm Rasûlü! Bana izin ver de şunun boynunu

468....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

vurayım!" demesi üzerine, şöyle buyurdu:

"Dikkat edin! Onun öyle arkadaşları var kî; sizden birinîz onla-rın kıldığı namaz yanmda kendi namazmı, tuttukları oruç yanında kendî orucunu önemsiz ğörür! Ama onlar, İslâm'dan, okun avı de-lip çıktığı ğibi çıkacaklar! Öyle ki, onlardan biri okun tüy kısmma bakar da bir şey bulamaz! Oysa ok (o avm) iskembesini ve kanını delip ğeçmiş durumdaü! Onlar însanlarm en hayırlı fırkasma karşı isyan edecekler!

Onlarm alâmetî; ellerinden birisî kadm memesine yahut sal-lanan bir et parçasına benzeyen kara ğözlü bir adamdırî"

Ebû Saîd diyor ki: "Şehâdet ederim ki; bunu Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) duydum. Ve yine şehâdet ederim ki; hem Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) ile, hem de onlarla savaşan Ali b. EbîTâlib ile beraberdim.! Ali o adamın bulunması için adam gönderdi ve geti-rildi. Ki; tıpkı Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) anlattığı sıfatta idi!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Hadisimiz Ebû Saîd el-Hudrî'den Ebû Seleme ile Dahhaq el-Mişraqî tarafından rivâyet ediliyor. Ebû Seleme rivâyeti için 170, Dahhaq rivâyeti içinse 169 nolu hadisi-mize bakın.

172. İmam Ali'den (a.s):

Ubeydullâh b. Ebî Râfi' anlatıyor: "Harûriyye henüz Ali b. Ebî Tâlib (r) ile beraberken ortaya çıkıp "Hüküm ancak Allah'ındır!" dediklerinde Ali (r) "Gerçek bir söz; ancak bununla batıl kastedili-yor!" buyurmuş ve şöyle devam etmişti:

"Şüphesiz, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bir takım insanları anlatmış-tı. Ben, o niteliklerin bunlarda olduğunu çok iyi biliyorum. Dilleriyle gerçeği söylüyorlar; ama onların bu sözleri (boğazına işâret ede-rek) şurasını geçmiyor! Onlar mahlûkât içinde Allah'ın en çok nef-ret ettiği kimselerdir! Içlerinde ellerinden birisi koyun memesi yahut meme başı gibi olan siyah bir adam var."

Ali (r) onlarla savaştığında "Bakın (şu adama)" buyurdu. Baktı-lar; fakat bir şey bulamadılar! Bir daha bakın; Vallâhi ne ben yalan söyledim, ne de bana yalan söylendi!" (Bunu iki yada üç defa söy-ledi.) Nihayet onu bir harabede bulup getirdiler ve önüne koydular!

Ubeydullâh diyor ki: "Ben onların bu durumuna ve Ali'nin (r)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..469

sözlerine tanığım."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ubeydullâh b. Ebî Râfi' yoluyla Ibn EbîÂsım, Muslim (zekât, 157) vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 142)

Hadisin Durumu: Hadisimiz, Buhârî ile Müslim'in ortak râvîleri kanalıyla rivâyet ediliyor. Dolayısıyla isnadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre gayet sahih.

173. İmam Ali (a.s) anlatiyor:

"Size kendimden anlattığım zaman; bilin ki harb hileden ibâ-rettir! Şayet Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) bir şey nakledersem; yine bilin ki, semâdan yere çakılmam, benim için, Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) yalan isnad etmemden daha makbuldiir! Allah'm Rasûlü (s.a.a)'i şöyle buyururken işittim:

"Âhir zamanda yaşları genç, akılları kit bir grup ortaya çıka-cak! Onlar mahlukatin en îyi sözlerini söyleyecek, Kur'ân okuya-caklar; ancak iman (iddiaları) boğazlarından aşağı inmeyecek! Dinden, okun avini delip çıktığı gibi çıkacaklar!

Onlan nerede yakalarsaniz öldürün; çünkü onları öldürenler için, kıyamet günü Allah katında büyük ecir vardır!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Süveyd b. Ğafele kanalıyla Ahmed (I, 81,113,131,156), Buhârî(menâqıb, 25, f. Qur'an, 36, istitâbe, 6), Muslim (zekât, 154), Ebû Dâvûd (sünnet, 30), Müellif (174~175 nolu hadis, tahrîm'üd-dem, 26), İbn Ebî Âsım, Ebû Ya'lâ, Taberânî, Bez-zâr, Beyheqî vb. rivâyet ediyor. (Nâşir, 143)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

174. İmam Ali'den (a.s):

"Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdular: "Âhir zamanda bir grup ortaya çıkacak! Onlar Kur'ân okuyacaklar; fakat (Kur'ân) bo-ğazlarından aşağı inmeyecek! İslâm'dan, okun avini delip çıktığı gibi çıkacaklar! Onlarla savaşmak her müslüman için bir haktır

(görevdir)!"

Müellif diyor ki: "Yûsuf b. Ebî lshâq, İsrâîl'den farklı olarak, Ebû lshâq (es-Sebî'î) ile Süveyd b. Gafele arasına Abdur-rahmân b. Servân'ı koydu."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: Bir önceki hadisimizle aynı. Müelli-

470....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

fin sözünü ettiği hadis ise işte:

175. İmam Ali'den (a.s):

"(Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdular:) "Âhir zamanda bir grup ortaya çıkacak! Onlar Kur'ân okuyacaklar; fakat (Kur'ân) bo-ğazlarından aşağı inmeyecek! Dinden, okun avını delip çıktığı gibi çıkacaklar! Onlarla savaşmak her müslüman için bir haktır (ğö-revdir)! Onların alâmeti başlarının tıraşlı olmasıdır."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 173 nolu hadisimizle aynı.

176. İmam Ali'den (a.s):

Tariq b. Ziyâd diyor ki: "Ali (r) ile birlikte Hâricîlerle çarpışmaya çıktık. Onları öldürdü ve şöyle dedi:

"İyi bakın! Çünkü Allah'ın Peygamberi (s.a.a): "Yakmda bir grup ortaya çıkacak! Onlar gerçek söz söyleyecekler; lâkin (bu sözler) onların boğazlarından aşağı inmeyecek! Haktan, okun avini delip çıktığı gibi çıkacaklar! Onlarm alâmeti şu: İçlerinde eli özürlü, kolunda siyah kıllar olan kara bir adam olacak!" buyurdu.

Bakın; eğer oysa, insanların en kötüsünü öldürmüş sayılırsınız. Eğer o değilse, insanların en iyisini öldürmüşsünüz demektir."

Bunun üzerine ağladık! Sonra "Arayın!" dedi. Biz de aradık ve eli özürlü adamı bulur bulmaz secdeye vardık; Ali (r) de bizimle secdeye vardı. Ancak şöyle dedi: "...Bir söz söyleyeceklerî..."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Târıq b. Ziyâd kanalıyla Ibn Sa'd (VI, 233) Me Ahmed (1,107-108,147, ayr. el-Fedâil'de) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Tariq b. Ziyâd meçhul bir râvî olduğu1 için hadisimizin isnadı zayıf.

177. İmam Ali'den (a.s):

Ebû Süleymân el-Cühenî (Zeyd b. Vehb) diyor ki: "Nehra-vân günü Ali (r) ile beraberdim. Bir adamla bunun için güreşiyordum. "Buna ne oldu!?" dedim. "Onu yedi!" diye cevap verdi.

Nehravân günü gelince Ali Harûrîleri öldürdü. Ardından onların cesetlerini teftişe çıktı. Memeli adamı bulamayınca dolaşmaya

1- ez-Zehebî, II, 332; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 358

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..471

başladı; nihayet onu bir su kanalında buldu. Bunun üzerine şöyle dedi: "Allah doğru söyledi; Rasûlü de tebliğ etti. Bana "Onun bir yerinde, meme başının önünde üç kıl vardırî" demişti."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû Süleymân Zeyd b. Vehb kana-lıyla değişik yollardan Ibn EbîŞeybe (10728. htm), Ahmed (I, 91-92), Muslim (zekât, 156), Ebû Dâvûd (sünnet, 30), Müellif (179-181 nolu hadisler) rivâyet ediyor. Ancak buradaki isnadda Ebû Avâne ile Ebû Süleymân arasında bir râvînin düşmüş olacağı üzerinde duruluyor. 0 râvînin A'meş olma ihtimali oldukça yüksek.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı gayet sahih.

178. İmam Ali'den (a.s):

Küleyb b. Şihâb el-Cermî anlatıyor: "Ali'nin (r) yanında oturu-yordum. Ali (etrafındaki) insanlarla karşılıklı konuşurken, üzerinde yol elbisesi olan bir adam geldi ve "Ey Müminlerin Emîri! Konuş-mama izin verir misin?" dedi. Ali meşguliyeti yüzünden onunla ilgi-lenmedi. 0 da kendisine: "Derdin neydi?" diyen bir adamın yanına oturup anlatmaya başladı:

"Umre yapıyordum. Âişe'ye rastladım. Bana "Şu sizin toprak-larınızda ortaya çıkan kimselere "Harûriyye" mi diyorlar?" diye sordu. Ben de dedim ki: "Harûrâ" denen yerde ortaya çıktılar." Dedi ki: "Sizden şahit olanlara ne mutlu! Ali b. Ebî Tâlib (r) isterse size onlardan bahseder." Işte ben onların haberini sormak için ona gelmiştim."

Ali (r) işini bitirince "Izin isteyen kişi nerede?" diye sordu. A-dam Âişe'ye anlattıklarını ona da anlattı. Ali dedi ki:

"Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) huzuruna çıkmıştım. Yanında Âişe'den başkası yoktu. Bana dedi ki: "Ey Ali! Şöyle şöyle bir ka-vimle karşılaştığında halin ne olacak!" Ben "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir!" deyince, eliyle işaret ederek şöyle anlattı:

"Onlar doğudan çıkacak bir ğruptur. Kur'ân okuyacaklar; ama (o Kur'ân) boğazlarından aşağı inmeyecek! Dinden, okun avını de-lip çıktığı ğibi çıkacaklar! Onların içinde özürlü, eli Habeşli bir ka-dının memesine benzer bir adam olacak."

Ali devamla: "Allah aşkına söyleyin; bunu size haber verdim mi?" diye sorunca, onlar "Evet!" dediler. "Allah aşkına; si-ze, o a-

472....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

damın onların içinde olduğunu da haber verdim mi?" deyince, yine "Evet!" dediler. "Siz ise bana geldiniz; o adamın onların arasında olmadığını haber verdiniz! Ama ben Allah'a ye-min ederek, o adamın onların arasında olduğunu söyledim! Da-ha sonra o adamı size an-lattığım gibi (bulup) bana getirdiniz!" Onlar da "Evet! Allah ve Rasûlü doğru söylemiş!" dediler."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Küleyb el-Cermî kanalıyla Ahmed (1,160) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Şu hâlde is-nadı sahih.

179. İmam Ali'den (a.s):

Zeyd b. Vehb anlatıyor: "Nehravân günü Ali (r) Hâricîlerle karşı-laştı ve onlar mızraklarla tümüyle öldürülünceye dek meydanı terketmediler. Ali (r) "Memeli adamı arayın!" buyurdu. Baktılar; fakat bulamadılar! Ali (r) "Ben ne yalan konuştum, ne de bana ya-lan söylendi! Bir daha arayın!"

Aradılar ve nihayet bir kenarda buldular. Üzerinde birkaç ce-set vardı. Baktılar ki; elinde kedi bıyığına benzer kıllar vardı. Bu-nun üzerine Ali (r) ve oradaki insanlar tekbir getirdiler! Bu durum onları hayret içinde bırakmıştı!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 177 nolu hadisimize bakın.

180. İmam Ali'den (a.s):

Zeyd b. Vehb anlatiyor: "Ali bize Deyrhân köprüsünde hitâbetti ve doğu tarafından çıkacak, içlerinde memeli bir adam bulunan bir zümreden bahsetti. Ardından onlarla savaştı. Harûrîler birbirle-rine "Ali size Harûrâ günü karşı koyduğu gibi, (bugün de) karşı koydu!" dediler ve mızraklarla birbirlerine girdiler. Bunun üzerine Ali'nin (r) arkadaşlarından birisi dedi ki: "Dönüp dolaşarak mızrak-larını kırdılar."

(0 gün) Ali'nin arkadaşlarından 12 yahut 13 kişi şehid düştü. Ali "Şu özürlü adamı araştırın!" buyurdu. (Bir kış günüydü.) Onların "Bulamıyoruz!" demeleri üzerine, Peygamberin (s.a.a) boz renkli katırına binerek "Bu yerde olması gerek!" dedi. Onlar da "Bunların arasında araştırın." dediler. Sonunda a dam (bulunduğu yerden) çıkarıldı. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..473

"Ben ne yalan konuştum; ne de bana yalan söylendi! Çalışın, gevşemeyin. Şayet gevşeklik göstereceğinizden korkmasaydım, Allah'ın sizler için verdiği kararı, O'nun peygamberinin (s.a.a) diliy-le haber verirdim!"

Yemen'de "Nasıl ey Mü'minlerin Emîri!" diyen pek çok insan gördüm. 0 da "(İşte) bu adam onlara aittir." buyurdu."

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 177 nolu hadisimize bakın.

181. İmam Ali'den (a.s):

Zeyd b. Vehb anlatıyor: "Ali (r) ile beraber (Hâricîlere karşı hü-cum eden) ordunun içinde ben de vardım. Ali (r) dedi ki: "Ey insan-lar! Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim:

"Ümmetimin iç'mden bir ğrup çıkacak. Sizin Kur'-ân okuyuşunuzun onların okuyuşu yanında bir şey ifade etmez! Na-mazmız onların namazı yanında bir şey ifade etmezî Orucunuz da onların orucu yanmda birşeyifade etmez! Kur'ân'ı kendi lehlerine sanarak okurlar; oysa aleyhlermedir. Ayni zamanda (o Kur'ân) bo-ğazlarından aşağı inmez. İslâm'dan, okun avını detip çıktığı ğibi çıkarlar!"

Onlarla karşılaşan ordu, Peygamberlerinin (s.a.a) dilinden, Al-lah'ın kendileri için verdiği kararı bilmiş olsalardı, tembellik göste-rip çalışmazlardı. Onların alâmeti şu: Içlerinde, kolunun dirsekten aşağısı olmayan, sadece pazısı bulunan bir adam olacak. Pazısı-nın altında kadın memesi başını andıran bir şişkinlik ve üzerinde beyaz kıllar var.

Seleme diyor ki: "Zeyd bizi bir yere götürdü, nihayet o köprüye vardık. Şöyle dedi: "Hâricîlerle karşılaştığımızda, başlarında Abdullah b. Vehb er-Râsibî bulunuyordu. Onlara "Fırlatın mızraklarınızı, sıyırın kılıçlarınızı kınlarından!" emrini verdi.

Bunun üzerine insanlar onlara mızraklarıyla saldırıya geç-tiler ve Birbirlerini öldürdüler. 0 gün insanlardan (Imam tarafından) sadece iki kişi şehid düştü. Ali (k.v.) "Şu özürlü adamı bulun!" tali matını verdi. Ama onlar bulamadılar. Bunun üzerine Ali (r) bizzat ayağa kalkarak üst üste yığılmış cesetlerin bulunduğu yere kadar geldi. "Allah doğru söyledi ve Ra-sûlü de tebliğ etti." buyurdu.

Abîde es-Selmânî onun yanına varıp "Ey Mü'minlerin Emîri! Bu

474....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hadisi Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) gerçekten duyduğuna dair, kendisinin dışında ilah kabul etmediğimiz Allah'a yemin eder mi-sin?" deyince, Ali (r) şöyle buyurdu:

"Kendisinin dışında ilah kabul etmediğimiz Allah'a yemin ol-sun, ben bunu gerçekten Allah'ın Rasûlü'nden (s.a.a) duydum!" (Onu üç sefer yemine çağırdı; o da her defasında yemin ediyor-du.)"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 177 nolu hadisimize bakın.

182. İmam Ali'den (a.s):

Abîde diyor ki: "Ali (r) "Şayet gevşemeyecek olsaydınız, onlarla savaşanlara Allah'ın neler va'dettiğini, Muhammed (s.a.a)'in dilin-den size anlatırdım!" buyurunca, "Sen mi işittin (bunu) Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a)!?" dedim. Buyurdu ki: "Ka'be'nin rabbına yemin olsun ki, evet!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Abîde es-Selmânî kanalıyla Ibn Ebî Şeybe (10727. htm), Abdiirrazzaq, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Ahmed (I, 83, 95, 113, 121, 122, 144, 155), Muslim (zekât, 155), Müellif (183 nolu hadis), Ebû Dâvud (sünnet, 30), Ibn Mâce (muqaddime, 12), Taberânî, İbn Ebî Âsım, Bezzâr, Beyheqî, el-Harzemî (s. 263) vb. rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadı Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih.

183. İmam Ali'den (a.s):

Abîde es-Selmânî diyor ki: "Ben geldiğimde Nehravân ordusu bozguna uğramıştı. Ali (r) dedi ki: "Şunları araştırın bakalım; eğer onlar Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bahsettiği topluluktan ise, içlerin-de eli eksik (yada eli kısa) bir adam olacak."

Geldik; o adamı bulduk ve hemen Ali'ye gösterdik. Onu görün-ce şöyle buyurdu: "Allâhü Ekber! Allâhü Ekber! Allâhü Ekber! Allah'a yemin olsun ki, şayet gevşeklik göstermeyecek olsaydınız (Sonra aynı anlamda birkaç kelime daha söyledi); Allah'ın bu a-damları öldürmeye karşılık verdiği hükmü, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) dilinden size haber verirdim!"

Kendisine "Sen mi işittin (bunu) Allah'm Rasûlü'nden (s.a.a)!?" dedim. (Üç defa) buyurdu ki: "Ka'be'nin Rabbina yemin olsun ki,

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..475

evet!"

Hadisin Tahrîci ve Durumu: 182 nolu hadisimizle aym.

184. Ali (r) buyuruyor ki:

"Fitnenin gözünü ben çıkardım. Şayet ben olmasaydım, Nehravânlılarla ve Cemel ordusuyla savaşılmazdı! Eğer işi bıraka-cağınıza dair korkum olmasaydı, Allah'm onlarla savaşanlar için verdiği hükmü, onların sapıklığını göstermek ve bizim doğru yolda olduğumuzu bildirmek maksadıyla, Peygamberinizin dilinden size haber verirdim."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi, tıpkı Müellifimizin isnadıyla, Ebû Nuaym rivâyet ediyor. (Nâşir, 149)

Ancak hadisin isnadında bir düzensizlik var. Baştan sona doğ-rusu şöyle: [Müellif - Muhammed b. Ubeyd el-Muhâribî - Amr b. Hâşim el-Cenbî - Ismâîl b. Ebî Hâlid - Amr b. Qays el-Mülâî el-Kûfî - Min-hâl - Zirr b. Hubeyş - Hz. İmam (a.s)]

Hadisin Durumu: Hadisimizin, Amr el-Cenbî dışında bütün râvîleri gayet siqa ve saduq. Amr da saduq bir râvî; ancak hâfızası zayıf.1 Râvîmiz burada hata yapmadığına ve diğer sahih hadislere ters düşmediğine göre, hadisimizin isnadi en azindan hasen.

185. Abdullah b. Abbâs anlatıyor:

"Harûriyye fırkası isyana kalktığında yurtlarına çekildiler. Sayı-lan 6000 idi. Ali'ye (r) dedim ki: "Ey Mü'minlerin Emîri! Öğleyi biraz geciktir. Belki şu adamların yanına varıp kendileriyle konuşurum." "Sana bir şey yapmalarından korkuyorum!" deyince "Hayir (Korku-lacak bir şey yok)!" dedim.

Kalkıp çıktım. Tarn öğle vakti onların yanına vardım. Istirahat ediyorlardı. Kendilerine selâm verdim. "Merhaba ey Ibn Abbâs! Neden geldin!?" dediler. Dedim ki: "Size Peygamberin (s.a.a) as-hâbının ve damadimn yanından geliyorum. Kur'ân onların üzerine nâzil oldu. 0 (Ali) Kur'ân'ın yorumunu sizden daha iyi biliyor. Sizin içinizde ise onlardan hiç kimse yok! Ben onlarm dediklerini size ulaştıracağım. Siz de ne diyorsanız bana söyleyin!"

Dedim ki- "Bana söyleyin; Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) ashâbı ve

1- İbn Sa'd, VI, 392; ez-Zehebî, III, 290; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 85-86

476....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

onun amca-oğluyla ilgili derdiniz ne?" Dediler ki - "Üç şey var!" Dedim ki - "Nedir onlar?"

Dediler ki - "Birincisi şu: 0 Allah'ın işinde adamların hük-müne başvurdu; Allah ise şöyle diyor: "Hüküm ancak Allah'ındır!" (Yûsuf: 40) Hüküm konusunda adamların işi ne!?"

Dedim ki - "Bu bir!"

Dediler ki - "İkincisine gelince: 0 (Cemel ve Sıffîn'de) savaştı; ama ne esir aldı, ne de ganimet!" Eğer onlar kâfir idiyseler bunu yapmalıydı. Şayet mü'min iseler onlarla savaşmak helal değil!"

Dedim ki - "Etti iki; ya üçüncüsü ne?"

Dediler ki - "0 (bu esnada) kendisine ait "Mü'minlerin Emîri" ünvanını sildi. Öyleyse o kâfirlerin emîri!"

Dedim ki - "Başka bir derdiniz var mi?" Dediler ki - "Hayır; bunlar yeterli."

Dedim ki - "Ne dersiniz; şayet Allah'ın kitabı ve Peygamberinin siinnetinden, bu görüşlerinizi reddeden bir şeyler okusam razi olur musunuz?"

Dediler ki - "Evet!"

Dedim ki - ""Adamlarin hükmüne başvurdu" diyorsunuz. Size Allah'in kitabmdan bir ayet okuyacağım. Bu ayette Allah 1/32 miktarlik bir dirhemin hükmünü insanlara birakiyor ve insanlara, bu hususta hakem tayin etmelerini emrediyor! Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! İhramdayken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse; cezası, öldürdüğü hayvana denk bir ehlî hayvandır. Buna da sizden adalet sahibi iki kişi hük-metsin..." (Mâide: 95)

Şimdi Allah aşkına söyleyin; insanların tavşan vb. av hayvan-ları hakkında verdikleri hüküm mü daha önemli; yoksa (akan) kanlari (durdurmak) ve aralarmda bans tesis etmek için verdikleri hüküm mü daha önemli? Biliyorsunuz ki; Allah dileseydi bu konu-da da hüküm verir; onu insanlara bırakmazdı!"

Dediler ki - "Tabîî ki bu (sonuncusu) daha önemli."

Dedim ki - "Allah (a.c.) kadm ve kocasi hakkmda da şöyle buyuruyor: "Eğer ikisinin arasimn açılmasından endişe ederseniz;

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..477

yuruyor: "Eğer ikisinin arasimn açılmasından endişe ederseniz; hem erkeğin ailesinden bir hakem, hem de kadimn ailesinden bir hakem gönderin. Şayet onlar sulh sağlamak isterlerse, Allah onla-rı muvaffak eder..." (Nisâ: 35)

Şimdi Allah aşkına söyleyin; insanların kendi aralarını bulmak ve kanlarını durdurmak için verecekleri hüküm mü, yoksa bir ka-din hakkinda verecekleri hüküm mü daha önemli? Bu çıkmazdan kurtardım mı (sizi)?"

Dediler ki - "Evet!"

Dedim ki - ""Savasti; ama ne esir aldi, ne de ganimet!" sözü-nüze gelelim: Siz anneniz Âişe'yi esir alir mismiz? 0 sizin anneniz-ken, başkalarından helal yolla istifade ettiğiniz şeyleri onun için de helal görür müsünüz? Şayet "Başkalarından helal yolla istifade ettiğimiz şeyleri onun için de helal görürüz!" diyorsanız, kâfir olur-sunuz! "Bizim annemiz değil!" derseniz, yine kâfir olursunuz! Çün-kü Allah Teâlâ "Peygamber, müminler hakkinda, onlann kendi canlanndan daha önceliklidir. Eşleri onların anneleri sayılır!" (Ahzâb: 6) buyuruyor. Siz bu iki sapık görüş arasında dönüp duru-yorsunuz! Bu iki şeyden çıkış yolu gösterin! Sizi bu çıkmazdan da kurtardim mi?"

Dediler ki - "Evet!"

Dedim ki - ""Kendisine ait "Mü'minlerin Emîri" unvanını sildi!" diyorsunuz bir de. Şimdi size kabul edeceğiniz bir kişiyi getiriyo-rum: Samrim duymuşsunuzdur; Peygamber (s.a.a) Hudeybiye gii-nü müşriklerle antlaşma yapmış; Ali'ye (r) şöyle demişti: "Yaz! Bu Allah'ın Rasûlü Muhammed-in sulh yaptığı esastır." Müşriklerin "Hayır, Vallâhi! Biz senin Allah'ın Rasûlü olduğunu kabul etmiyoruz. Eğer senin Allah'ın Rasûlü olduğunu kabul etseydik, za-ten sana itaat ederdik! Sadece "...Muhammed b. Abdillâh..." yaz!" demeleri üzerine de: "EyAli [Allah'ın Rasûlü] bölümünü sil ve şunu yaz: Bu Muhammed b. Abdillâh'ın sulh yaptığı esastır." buyurmuş-tu. Vallâhi, Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Ali'den daha hayırlı! Gördüğünüz gibi, o da kendi ünvanını silmişti. Ama onun bunu silmesi, pey-gamberliğini silmek anlamına gelmez! Sizi bu çıkmazdan da kurtardim mı?"

Dediler ki - "Evet!"

Bunun üzerine onlardan 2000 kişi dönüş yaptı. Diğerleri ise

478....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

isyan etti. Sapıklıkları dolayısıyla öldürüldüler. Onları muhâcirler ile ensâr öldürdü."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi "...Ikrime b. Ammâr - Simâk Ebû Zümeyl - Ibn Abbâs" kanalıyla Abdiirrazzaq, Ebû Dâvûd (libâs, 7), Taberânî, Hâkim (II, 150-152, IV, 182), İbn Abdilberr (el-Câmi': II, 103-104), Beyheqî (VIII, 179), İbn'ül-Cevzî (et-Telbîs: 112-114), el-Harzemî (s. 260) vb. rivâyet ediyor. (ez-Zeyle'î, III, 461; Nâşir, 150)

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri siqa. Hâkim "İs-nadı Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî de onaylıyor.

Ibn Abbâs'ın aynı hususlarda Hâricîlerle tartıştığına dair bir rivâyet daha var. Bu rivâyete göre, onlardan bir heyetle bizzat Hz. Ali (a.s) bir süre konuştuktan sonra, onlara Ibn Abbâs'ı gönderiyor ve endişelerini gidermeye çalışıyor.

Bunu da Ahmed (I, 86-87) ile Hâkim (II, 152-154) Abdullah b. Şeddâd kanalıyla rivâyet ediyor. Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyorsa da bu doğru değil. Doğrusu; sadece Müslim'in şartlarına göre sahih.

186. İmam Ali'den (a.s):

Alqame b. Qays anlatıyor: "Ali'ye "Sen nasıl oluyor da "Ciğerle-ri yiyen"in* oğluyla anlaşmaya oturuyorsun!?" dediğimde şu ceva-bı vermişti:

"Ben Hudeybiye günü Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) kâtipliğini yapıyordum. 0 gün "Bu, Allah'ın Rasûlü Muhamme-d'in üzerinde sulha vardığı hususturî" diye bir metin yazdırması üzerine, müşrik-ler demişti ki: "Eğer onun Allah'ın Rasûlü olduğunu kabul etseydik, onunla savaşmazdık. 0 cümleyi kaldırın!" Ben "0, sizin burnun ye-re sürtse bile, Vallâhi Allah'ın Rasûlü'dür! Hayır, Vallâhi onu sile-mem!" dedim. Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bana dedi ki: "Onu ğösteriver banal" Ben de gösterdim; hemen sildi ve şöyle bu-

* "Ciğerleri yiyen"den maksat Muâviye'nin anası Hind'dir. Kendisi, çok bü-yük bir hırsla, Uhud harbinde şehid düşen Hz. Hamza'nın göğsünü yararak, ciğe-rini ağzına alıp çiğnediği için bu ünvanla anılırdı.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..479

yurdu:

"Bunun bir benzeri senin de başına ğelecek! Ve sen onu yap-maya mecbur kalacaksm!"

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Muhammed b. Ishaq'tan itibaren değişik yollardan el-Harzemî (s. 192-193) de rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün ravileri siqa ve saduq. Sa-dece Ibn ishaq'tan rivayet eden râvîlerde biraz hafıza sorunu var. Dolayısıyla hadisimizin isnadi en azindan hasen.

187. Berâ b. Âzib anlatıyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Mekkelilerle bans yapınca onlar için sulhnâmeyi Ali yazmıştı. [Allah'm Rasûlü Muhammed] yazmca, müşrikler "[Allah'm Rasûlü Muhammed] yazma! Şayet peygamber olsaydm, biz seninle zaten savaşmazdık!" demişti. Bunun üzerine Allah'm Rasûlü (s.a.a) Ali'ye "Sil onu!" buyurdu. Ali "Onu silmeye gücüm yetmez!" deyince, Allah'm Rasûlü (s.a.a) onu kendi eliyle siliverdi ve kendisi ve arkadaşlarının (Mekke'ye) girip (orada) üç gün siireyle kalacaklarma ve sadece silâh "cülbârT'larıyla girebile-ceklerine dair onlarla anlaştı."

(Müellifin üstadı) Ibn Beşşâr dedi ki: "Berâ'ya "silâh cül-bâm"mn ne olduğunu sordular. 0 da "Içindekilerle birlikte silah kı-nı" cevabını verdi."

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi Ebû lshâq es-Sebî'î'den itibaren (Is-râîl dışında) Şu'be vb. kanallarla Ahmed (IV, 289, 291, 302), Buhârî (sulh, 6, 7, cizye, 19), Muslim (cihâd, 90-92), Ebû Dâvûd (menâsik, 33) rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Görüldüğü gibi isnadı gayet sahih.

188. Berâ b. Âzib anlatıyor:

"Allah'm Rasûlü (s.a.a) Zülka'de ayında umreye niyetlenip Mekkeliler onun Mekke'ye girmesine izin vermeyince; sonunda orada üç gün kalacağına dair onlarla anlaştı. Bunu yazan kâtipler "Bu Allah'm Rasûlü Muhammed'in üzerinde anlaştığı husustur." yazınca, "Biz seni böyle kabul etmiyoruz! Şayet senin Allah'm Rasûlü olduğunu kabul etseydik, seni hiçbir şekilde en-gellemezdik! Lâkin sen Abdullah oğlu Muhammed-sin." dediler.

480....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Peygamber (s.a.a): "Sen Allah'm Rasûlü'yüm! Ben Abdullah oğlu Muhammed'im!" buyurdu ve Ali'ye "[Allah'm Rasûlü] bölümü-nüsil!" talimatını verdi. Ali'nin "Hayır! Bunu silmeye ebediyyen gü-cüm yetmez!" demesi üzerine metni aldı ve o kısmı sildi. Yazı yazmasını pek iyi bilmiyordu. [Allah'ın Rasûlü]'nün yerine [Abdullah oğlu Muhammed] yazdı. Ve şöyle yazdırdı:

"Abdullah oğlu Muhammed şu hususlarda anlaşmaya var-mıştır:

- Mekke'ye kını içerisinde kılıcın dışında başka bir silâh ile gir-meyecek.

-  Mekke halkından birisi kendisine tâbi olursa onu götürme-yecek.

-  Arkadaşlarından herhangi birisi Mekke'de kalmak isterse buna engel olmayacak.

Mekke'ye girip belirtilen süre dolunca Ali'ye (r) gelerek dediler ki: "Arkadaşına söyle de çıksın! Artık süre doldu."

Bunun üzerine Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Mekke'den çıktı. Bu ara-da Hamza'nın kızı "Ey amca! Ey amca!" diyerek peşinden geldi. Hemen onu Ali (r) aldı ve Fâtıma'ya (r) hitaben "Amcanın kızını al!" dedi ve o da sırtına aldı.

Daha sonra Hamza'nın kızı hakkında Ali, Zeyd ve Ca'fer an-laşmazlığa düştüler:

Ali: "Onu ben aldım; üstelik amcamın kızı!"

Ca'fer: "Benim de amcamın kızı; ayrıca teyzesi nikahımın al-tında!"

Zeyd de: "0 benim kardeşimin kızı!" diyerek kızı sahiplenmeye çalıştılar.

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) ise kızın teyzesine verilmesini karara bağladı ve 'Teyze anne mesabesindedir!" buyurdu. Ayrıca:

Ali için: "Sen bendensin, ben de sendenim!"

Ca'fer için: "Sen yaratılışıma ve ahlâkıma benziyorsun!"

Zeyd için de: "Sen ise bîzim kardeşimiz ve azatlımızsm!" bu-yurdular.

Bunun ardından Ali (r) "Pekiyi, Hamza'nın kızıyla evlenmez

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..481

misin?" deyince Allah'm Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurdu: "0 benim sift kardeşim!"

(Müellif diyor ki:) "Bu hadisi Yahyâ b. Âdem (Ubeydul-lâh'a) ters düşerek rivâyet diyor. Bir başkası ise bunu [...Isrâîl - Ebû Ishaq - Hâni' b. âni' - (Imam Ali)] kanalıyla şöyle rivâyet ediyor:

"Hamza'nm kizim üstlenme konusunda ihtilafa düştüler. Allah'm Rasûlü (s.a.a) ise kizm teyzesine verilmesini karara bağladı ve "Teyze anne mesabesindedir!" buyurdu.

Ali (r) diyor ki: "Ey Allah'm Rasûlü! onunla evlenmez misin?" deyince Allah'm Rasûlü (s.a.a) "0 bana helal değildir. Çünkü benim süt kardeşim oluyor!" buyurdu. Ayrıca:

Ali için: "Sen bendensin, ben de sendenim!" Zeyd için: "Sen kardeşimiz ve azatlimizsm!"

Ca'fer için de: "Sen yaratılışıma ve ahlâkıma ben-ziyorsun!" buyurdular.

Hadisin Tahrîci: Hadisimizi genel olarak Ebû Ishaq'tan itibaren Isrâil kanalıyla Ahmed (IV, 298), Buhârî (sulh, 6, meğâzi, 45), Beyhe-qî ve Beğavî rivâyet ediyor.

Ayrıca; Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Imam Ali (a.s) için buyurdu-ğu hadisi daha önce gördük. (67 nolu hadisimize bk.) Zeyd Me Ca'fer için buyurduğu hadisleri ise Ibn Sa'd (III, 43, IV, 36), Tirmizî (menaqib, 29 = Ca'fer) ve Ebû Ya'lâ ayrıca rivâyet ediyor. (Nâşir, 79)

Hadisin Durumu: Hadisimizin isnadimn gayetsahih olduğunda kuşku yok.

Müellif hadisin ardından iki rivâyetten söz ediyor: 1. Yahyâ b. Âdem rivâyeti, 2. Diğer birisinin İsrâîl'den yaptığı rivâyet.

Bunlardan birincisinden maksat, Yahyâ b. Âdem'in Isrâîl kana-lıyla Hubşî b. Cünâde'den yaptığı rivâyettir. (Bu rivâyet için bk. 66. hadis) Diğer birisinin rivâyeti de daha önce geçti. Imam Ali'den (a.s) gelen bu rivâyet için ise 68. hadisimize bk.)

A Ç I K L A M A L A R

Bu hadislerden son üçü genel olarak Hudeybiye anlaşmasın-

482....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

dan bahsediyor. Bu arada bazı gelişmelere de yer veriyor. Bunlar-dan 187 nolu hadisimiz 188 nolu hadisimizin kısa bir özeti duru-munda. 186 nolu hadisimiz ise bunun yanısıra geleceğe ait muci-zevî bir haberi de çok önceden duyuruyor.

Kısaca söylemek gerekirse, Hicretin 6. yılı zülka'de ayında, Al-lah'ın Rasûlü (s.a.a) ile ashâbı umre yapmak amacıyla Mekke'ye gidiyorlar. Bilindiği gibi Mekkeli müşriklerin engellemesiyle karşı-laşıyorlar. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hudeybiye'de Mekkeli müşrikler-le antlaşmaya oturmak zorunda kalıyor. 0 an için müslümanların aleyhine gibi görünen birkaç madde üzerinde anlaşma sağlanı-yor... Ardından Mekke'den çıkılıyor ve bu esnada Hz. Hamza'nın kızıyla ilgili olay vuku buluyor.*

Biz burada özellikle 186 nolu hadisimizde söz konusu edilen, geleceğe ilişkin olaya değinmek istiyoruz. Bu rivâyete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.a) o gün anlaşma metnini kaleme alan Imam Ali'ye, bu olayın bir benzerinin de onun başına geleceğini; bugün Allah'ın Rasûlü (s.a.a) nasıl bu anlaşmaya mecbur kalmışsa, o gün onun da buna mecbur kalacağını açık bir dille ifade ediyor. Şöyle buyu-ruyor:

"Bunun bir benzeri sen'm de başına ğelecek! Ve sen onu yap-maya mecbur kalacaksm!"

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) bu mucizevî haberi aynen vuku buldu. Hicretin 37. yılında, Sıffîn muharabesinde, Mü'minlerin Emîri İmam Ali'nin hak cephesiyle azgın Muâviye'nin başını çektiği azgın çete arasında çok büyük bir çatışma oldu. Bu kıran kırana çatışmanın sonunda; sonunun geldiğini ve artık bitip tükenmek üzere olduğunu gören Muâviye ve ordusu, Amr'ın şeytânî telkinle-riyle, Kur'ân sayfalarını mızraklarının uçlarına takarak "Aramızda Kur'ân'ı hakem yapalım; Kur'ân ne derse o olsunü!" demeye baş-ladılar.

Doğrusu "Azgın çete"nin bu tutumu çok ilginç ve bir o kadar da düşündürücüydü. Hayatları boyunca Kur'ân'ı sürekli dışlamış, onu siyasal alanda tamamen yalnızlığa terketmiş bir Muâviye; ne oldu da birden bire dönüş yapıyor, "Kur'ân'a başvuralım!"

* Bu konuda daha önce, 66-69 nolu hadislerimizin açıklamalarında söz ettiğimiz için tekrara gerek görmüyoruz. Ayrıca son iki hadisin yeri burası değil-di. Müellif onları 67-68 nolu hadislerin yanına koymalıydı.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..483

diyordu!?

Aslında Muâviye'nin hedefinin ne olduğu, firaset sahibi hiçbir Müslümanın gözünden kaçmıyordu. Mü'minlerin Emîri Imam Ali (a.s) taraftarlarını derhal uyardı; bunun Muâviye ve Amr'ın bildik oyunlarından biri olduğunu, dolayısıyla "şeytânî bir komplo" ile karşı karşıya olduklarını hatırlattı; "azgın çete" ile yapmakta ol-dukları mücadeleye hiç ara vermeden devam etmelerini emir bu-yurdu.1

Ne var ki Imam Ali'nin saflarında, o gün için başlarında Eş'as b. Qays el-Kindî'nin bulunduğu, iyi niyetli görünümlü, fakat aklı kit, beyinsiz bir grup vardı. Daha sonra "Hâricîler" adını alacak olan bu grup yan çizmeye başladı. "Biz Kur'ân'ı hakem yapalım diyenlere asla kılıç çekemeyiz!" diyerek mücadeleye ara verdiler ve Hz. I-mam'ı hakemlik olayını kabul etmeye zorladılar! Imam'ın olanca uyarılarına rağmen iki ordu birbirlerinden ayrıldı; beklemeye baş-ladı. Sonunda çaresiz kalan Mü'minlerin Emîri bunu kabul etmek zorunda kaldı.

Tarihte "Tahkîm Hâdisesi = Hakem Olayı" vuku buldu. Karşı tarafın hakemi belliydi: Amr b. Âsî; o varken bu işi başka kim daha iyi kıvırabilirdi ki? Imam Ali (a.s) ise Abdullah b. Abbâs'ı gön-dermeye niyetliydi. Ancak Eş'as'ın başını çektiği aynı grup, Yemen-li oldukları için, Yemenli Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin hakem olmasını is-tediler. Ebû Mûsâ Imam Ali'den ayrılmış, onun yanında yer alma-mış bir kimseydi. Mü'minlerin Emîri (a.s) "Benim ona güvenim yok! 0 beni bu haklı davamda terketti ve aklısıra beni uyarmaya kalktı!" buyurarak bunu önce istemedi. Fakat o beyinsizler bastı-rınca, zaten fiziki gücü kuvveti tükenen Imam Ali bunu da kabul etmek zorunda kaldı. Imam (a.s) o vakit şöyle buyurdu: "Düne ka-dar Mü'minlerin Emîri idim; bugünse memur oldum! Yasak koyan idim; yasaklanan oldum!"2 Ardından hem kendisi, hem de İbn Abbâs Ebû Mûsâ'yı çağırarak sıkı sıkıya telkinlerde bulundu ve onu Amr'ın hile ve desiseleri karşısında uyanık olması ve onun şeytânî oyununa gelmemesi için uyardı.

Taraflar uzunca müzakerelerin ardından "Allah'ın kitabıyla

1-  bk. Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: II, 2 (118 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, VII, 297)

2- İbn Ebil-Hadîd, II, 219-220

484....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hükmetmek" üzerinde anlaştılar.

Sıra anlaşma metninin yazımına gelmişti. "Bu Mü'minlerin Emîri Ali b. Ebî Tâlib ile Muâviye b. Ebî Süfyân'ın anlaşmasıdır" denince Amr'ın şeytanlığı tuttu; hemen itiraz etti. "Şayet sen Mü'-minlerin Emîri isen biz neden seninle savaşıyoruz kü? Metinden [Mü-minlerin Emîri] kısmını kaldırın!" dedi. Bunu duyan Hz. I-mam'ın zihninde Hudeybiye anlasmasi canlandi ve tekbir getirdi: "Allâhü Ek-ber!" Amr'a Hudeybiye anlasmasi sırasında yaşanan olayları anlattı ve Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Bunun bir benzeri senin de başına ğelecek! Ve sen onu yapmaya mecbur kalacak-smî" buyurduğunu hatırlattı.

Duruma iyice sinirlenen Amr: "Ne o ey Ebû Tâlib'in oğlu! Bizi kafirlere mi benzetiyorsun!?" deyince Hz. İmam (a.s) ona şu ceva-bi verdi: "Ey Amr! Sen ne zaman mü'minlere düşman. kâfirlere dost olmadin ki!?"1

Sonunda zaten bu yola mecburen girmiş bulunan Imam (a.s), aynen Allah'ın Rasûlü (s.a.a) gibi, bunu da kabul etmek zorunda kaldı; anlaşma metni taraflarca imzalandi.

iş anlaşmanın uygulanmasına gelmişti. Ebû Mûsâ tekrar tek-rar uyarıldı; dikkatli olmasi istendi. Nihayet hakemler meşhur "Ezruh"* denen yerde bir araya geldi. Taraflarca kabul edilmiş ant-laşma metnini bir tarafa iterek yeni ve keyfî bir karar uzerinde an-laştılar. Buna göre her biri kendi emîrini azledecek; sonunda millet kimde karar kılarsa o emîr olacaktı. Amr "Sen şöylesin, sen böylesin; benden daha yaşlısın, Islâm'ı kabulde benden önceliğin var!" gibi sinsi taltiflerle önce Ebû Mûsâ'yı konuşturdu. Ebû Mûsâ yüksekçe bir yere çıkıp gerekeni yaptı; Imam Ali'yi görevinden az-letti. Söz sırası Amr'a gelmişti; kendisinden beklenen büyük şey-tanlığı orada da gösterdi ve şöyle dedi: "Duydunuz; Ebû Mûsâ kendi emîrini azletti. Bense Muâviye'yi emîr olarak atıyorumü!" Amr bununla ne kadar yalancı, sahtekâr ve münâfık birisi olduğunu

1- Bu sözler için bk. et-Taberî, III, 107; İbn Ebil-Hadîd, II, 232-233, 275; el-Halebî, III, 23-24; Dahlân, II, 212-213; eş-Şeblencî, 108; Gölpınarlı, Hz. Ali: 37, 225-226,254

* Bu toplantının "Dûmet'ül-Cendel" denen yerde yapıldığına dair rivâyetler de var. Ancak rivâyetlerin çoğu, "Ezruh" olduğunda birleşiyor. Yâqût el-Hamevî "Doğrusu da bu" diyor. (bk. Mu'cem'ül-Büldân: 1,130, II, 488)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..485

cümle aleme ispatladı.

Ortalık tekrar karışmıştı. Çilekeş Imam'in (a.s) bütün bu çek-tiği sıkıntılar azmış gibi, onu hakemlik olayına zorlayan, gönderi-lecek hakemi de kendileri seçen o beyinsiz grup tekrar bir çatlak daha yaptı. Mü'minlerin Emîri'ni bu olumsuz gelişmelerden dolayı suçlamaya başladılar. "Allah'ın hükmü dururken, sen insanlan hakem tuttun; onların hükmüne başvurdun; dolayısıyla kâfir ol-dunü!..." diyerek ondan ayrılıp karşısına geçtiler.

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) vefatından itibaren sürekli dışla-nan, hemen her fırsatta haksızlığa maruz kalan Mü'minlerin Emîri Imam Ali (a.s), âsî Cemel ve Sıffîn ordularından sonra, bir de bu ahmaklarla, geri zekâlı yobazlarla uğraşmak, onlarla savaşmak zorunda kaldi...1

Halbuki Hz. Imam'i buna zorlayanlar bizzat kendileri olduğu gibi, "Hakerrfi belirleyenler de onlardı. Bütün bu gelişmelerin tek suçluları kendileri olduğu hâlde Hz. Imam'i (a.s) suçlamaları, onla-rm ne kadar kit akilh ve beyinsiz olduklarim yeterince gösteriyor-du.

İşte 163-185 nolu hadislerimiz bu ahmak fırkayı konu edini-yor ve onlann durumlanndan bahsediyor. Önceleri bol bol Kur'ân okudukları için "Qurra" denen bu firkaya; Imam Ali'ye (a.s) baş kaldırıp isyan ettikleri için "Hâricîler", Hz. Imam'dan ilk ayrıldıkları sırada "Ha-rûrâ (yahut Haravrâ)" denilen bir yerde toplandıkları i-çin "Harûriy-ye", Imam ile Nehravân'da savaştıkları için "Nehravân ordusu" ve hadislerde "dinden çıktıklan" ifade edildiği için de "Mariqun" yahut "Mariqa" adı veriliyor.

Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Hâricîler" fırkasının zuhur edece-ğini önceden haber verdiğine dair hadisler başlıca şu sahâbîler kanalıyla rivâyet ediliyor:

1. Ebû Saîd el-Hudrî: Kendisinden pek çok kanaldan geliyor:

a. Ebû Nadra: 163-168 nolu hadisler.

b. Dahhaq el-Mişraqî: 169 ve 171 nolu hadisler.

1- "Tahkîm hâdisesi için bk. el-Ya'qûbî, II, 188-190; İbn Sa'd, IV, 255-257; et-Taberî, III, 101-113; İbn Ebil-Hadîd, II, 206-260; Gölpınarlı, 218-239; Aycan, 147-159

486....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

c. Ebû Seleme: 170-171 nolu hadisler.

d. Abdurrahman b. Ebî Nu'm: Ahmed (III, 4-5, 68, 73), Buhârî (enbiyâ, 9, meğâzî, 63, tef. Tevbe, 8, tevhîd, 23), Muslim (zekât, 143 -146), Ebû Dâvûd (sünnet, 30) ve Müellif (zekât, 79, tahrîm'üd-dem, 26) rivâyet ediyor. Isnadının gayet sahih olduğun-da kuşku yok.

e. Atâ b. Yesâr: İbn Ebî Şeybe (10728. htm), Buhârî (istitâbe, 6) ve Muslim (zekât, 147) rivâyet ediyor. Isnadı gayet sahih.

f.  Ma'bed b. Sîrîn: Ahmed (III, 64) ile Buhârî (tevhîd, 58) rivâ-yet ediyor. Isnadı yine gayet sahih.

g. Qatade el-Basrî: Ebû Dâvûd (sünnet, 30) ile Hâkim (II, 148) rivâyet ediyor. Qatade'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den işitmesi mümkün olmadığından, senedinde kopukluk var. Hâkim aradaki râvînin Ebul-Mütevekkil Ali b. Dâvûd olduğunu söylüyor ve ardından bu şekilde rivâyet ediyor.

h. Ebul-Mütevekkil: Hâkim (II, 148) Saîd b. Beşîr eş-Şâmî va-sıtasıyla rivâyet ediyor. Saîd saduq sayılan, ama hâfızasından çok şikayetçi olunan bir râvî.1 Dolayısıyla "isnadı hasen" denebilir.

1.  Haneş es-San'ânî: Hâfız İbrâhîm b. Huseyn (İbn Deyzîl), Abdullah b. Lehî'a kanalıyla rivâyet ediyor. (Ibn Ebil-Hadîd, II, 261) Abdullah2 dolayısıyla isnadı hasen bir hadis.

j. Âsım b. Şümeyh: Ahmed (III, 33) rivâyet ediyor. Âsım3 dahil bütün râvîleri siqa olduğu için isnadı sahih bir hadis.

k. Yezîd b. Suheyb el-Faqîr: Ahmed (III, 52) rivâyet ediyor. Yezîd gayet siqa bir râvî.4 Ancak ondan rivâyette bulunan Süveyd b. Necîh adlı râvînin "durumu meçhul birisi" olduğu izlenimi var.5 Dolayısıyla isnadı zayıf.

2. İmam Ali (a.s): Kendisinden pek çok kanalla geliyor: a. Zeyd b. Vehb: 177,179-181 nolu hadisler.

1- ibn Sa'd, VII, 468; ez-Zehebî, II, 128-130; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 284

2- İbn Lehî'a için sh. 173 ve 251'e bk.

3- ez-Zehebî, II, 352; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 366

4- İbn Sa'd, VI, 305; ibn Hacer, et-Taqrîb: II, 375

5- İbn Sa'd, VI, 367

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..487

b. Siiveyd b. Gafele: 173-175 nolu hadisler.

c. Ubeydullâh b. EbîRâfi': 172 nolu hadis.

d. Tariq b. Ziyâd: 176 nolu hadis.

e. Küleyb el-Cermî: 178 nolu hadis.

f. Abîde es-Selmânî: 182-183 nolu hadisler.

g. Zirr b. Hubeyş: 184 nolu hadis.

h. Ebul-Vadıy Abbâd b. Nüseyb: Ahmed (1,139,140,140-141) ile Ebû Dâvûd (sünnet, 30) rivâyet ediyor. Bütün râvîleri gayet siqa. Öyleyse isnadı gayet sahih.

i. Ebû Meryem es-Seqafî: Nuaym b. Hakîm* vasıtasıyla Ahmed (I, 151) ile Ebû Dâvûd (sünnet, 30) rivâyet ediyor. Isnadı hasen.

j. Mâlik b. Hâris: Hâkim (II, 154) rivâyet ediyor ve "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; ez-Zehebîde onaylıyor.

k. Ebû Kebîr Rufey' (Ensâr'ın azadlısı): Ahmed (I, 88) rivâyet ediyor. Râvîlerinin hepsi siqa; yalnız Ebû Kebîr meçhul bir râvî gibi görünüyor.1 0 yüzden isnadı zayıf denebilir.

I. Rayyân b. Sabira: Ibn Sa'd (VI, 230) rivâyet ediyor.

m. Habbe el-Uranî: Ibn Deyzîl rivâyet ediyor. (Ibn Ebil-Hadîd, II, 276)

n. Yezîd b. Ruveym: İbn Ebil-Hadîd (II, 276) yer veriyor. 3. Abdullah b. Ömer: Üç kanalla rivâyet ediliyor.

a. Torunu Muhammed b. Zeyd: Buhârî (istitâbe, 6) rivâyet ediyor. Isnadı sahih.

b.  Azadlısı Nâfi': Ibn Mâce (muqaddime, 12) Buhârî'nin şart-larına göre sahih bir isnadla rivâyet ediyor.

c.  Şehr b. Havşeb: Ahmed (II, 84) rivâyet ediyor. Şehr'den ri-vâyet eden Ebû Cenâb Yahyâ tedlisçiliğiyle ünlendiği için2, hadisin isnadı zayıf sayılır.

* Ebû Meryem ile Nuaym için 119 nolu hadisimizin durumuna bk.

l-İbnSa'd,VII,218

2- İbn Sa'd, VI, 360; ez-Zehebî, IV, 371; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 353

488....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

4.  Sehl b. Huneyf: İbn Ebî Şeybe (10727. htm), Ahmed (III, 486), Buhârî (istitâbe, 7), Muslim (zekât, 159-160) Müellifimiz (el-Kübrâ'da) rivâyet ediyor. (el-Aynî, XIX, 375) Isnadı yine sahih.

5.  Câbir b. Abdillâh: Ibn Ebî Şeybe (10728. htm), Ahmed (III, 353-355), Muslim (zekât, 142) ve İbn Mâce (muqaddime, 12) sahih bir isnad ile rivayet ediyor.

6.  Ebû Zerr el-Ğıfârî: İbn Ebî Şeybe (10727. htm), Ahmed (V, 31, 176), Muslim (zekât, 158), İbn Mâce (muqaddime, 12) ve Dârimî(cihâd, 39) rivâyet ediyor. Isnadı sahih.

7.  Râfi' b. Amr el-Ğıfârî: Ebû Zerr el-Ğıfârî hadisiyle aynı is-nadla geliyor. 0 hadisin kaynaklarma bakınız. (Dârimî dışında)

8.  Enes b. Mâlik: Ahmed (III, 159, 183, 189, 197, 224), Ebû Dâ-vûd (sünnet, 30), Ibn Mâce (muqaddime, 12) ve Hâkim (II, 147-148) rivâyet ediyor. Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; ez-Zehebîde onaylıyor.

9.  Ebû Berze el-Eslemî: Ibn Ebî Şeybe (10728. htm), Ahmed (IV, 422, 424), Müellif (tahrîm'üd-dem, 26) ve Hâkim (II, 146-147) Şerîk b. Şihâb kanalıyla rivâyet ediyor. Hâkim "Müs-lim'in şartlarına göre sahih" diyor ve ez-Zehebî de sesini çıkarmıyorsa da bu doğru değil. Evet, Şerîk dışında tüm râvîleri siqa. Şerîk ise makbul ve vasat bir râvî.1 Dolayısıyla isnadı hasen bir hadis.

10. Abdullah b. Amr: Üç kanalla rivâyet ediliyor.

a.  Miqsem Ebul-Qâsım: Ahmed (II, 219) ile et-Taberî (II, 176) rivâyet ediyor. Tüm râvîleri siqa. Dolayısıyla isnadı sahih.

b. Ömer b. Hakem el-Medenî: Hâkim (II, 145-146) rivâyet ediyor. Hâkim "Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih" diyorsa da bu doğru değil. Bir defa. bu hadis Buhârî'nin değil, Müslim'in râvîleri kanalıyla geliyor. İkincisi. isnadında Muhammed b. Sinân el-Qazzâz var. Muhammed, Buhârî ile Müslim'in olmadığı gibi, di-ğer sünen sahiplerinin râvîlerinden de değil. Ancak makbul, vasat bir râvî.2 0 yüzden isnadı hasen.

c.  Şehr b. Havşeb: Ahmed (II, 198-199, 209) rivâyet ediyor.

1- İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 337

2-ez-Zehebî, III, 575; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 177

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..489

Isnadı Müslim'in şartlarına göre sahih bir hadis.

11. Ebûbekra es-Seqafî: Iki kanalla geliyor:

a.  Oğlu Muslim: Ahmed (V, 36, 44) ile Hâkim (II, 146) rivâyet ediyor. Hâkim "Müslim'in şartlarına göre sahih" diyor; Şamlı ez-Zehebî ise sesini çıkarmıyor.

b.  Bilâl b. Buqtur: Ahmed (V, 42) rivâyet ediyor. Bilâl'in meç-hûl bir râvîolduğu anlaşılıyor. 0 yüzden isnadı zayıf.

12.  Abdullah b. Mes'ûd: Ibn Ebî Şeybe (10727. htm), Ahmed (I, 404), Tirmizî (fiten, 65) ve İbn Mâce (muqaddime, 12) rivâyet ediyor. Isnadında Ebûbekr b. Ayyâş el-Esedî var: Buhârî ile Müs-lim'in siqa, saduq ama hâfıza bakımından zayıf sayılan râvîlerinden.1 Öyleyse isnadı en azından hasen bir hadis.

13. Abdullah b. Abbâs:"... Simâk - Ikrime - Ibn Abbâs" kana-lıyla İbn Ebî Şeybe (10728. htm), Ahmed (I, 256) ve İbn Mâce (muqaddime, 12) rivâyet ediyor. Simâk hakkında daha önce söz ettik.* Diğer râvîleri de siqa sayıldığına göre; isnadı en azından hasen.

14.  Uqbe b. Âmir el-Cühenî: Ahmed (IV, 145) rivâyet ediyor. Uqbe'den rivâyette bulunan Abdülmelik b. Melîl ile oğlu Abdülazîz meçhûl râvîler. Dolayısıyla isnadı zayıf.

15. Ebû Hürayra: Ahmed (II, 367) sahih bir isnadla rivayet ediyor.

16.  Âişe annemiz: Ahmed b. Hanbel rivâyet ediyor. (Ibn Ebil-Hadîd, II, 267)

17.   Sa'd b. Ebî Vaqqas: Ibn Ebî Şeybe (10728. htm) ile Taberânî rivâyet ediyor. (eş-Şevkânî, en-Neyl: IX, 30)

18. Muhammed el-Bâqır (a.s) mürseli: et-Taberî (II, 176) sahih bir isnad ile rivayet ediyor.

Bunlar sadece tesbit edebildiklerimiz. Sadece bu kadarı bile bu mucizevî hadisin ne kadar sahih ve yaygın olduğunu ispata kâ-

1- İbn Sa'd, VI, 386; Buhârî, fiten, 18; Muslim, muqaddime, 14; ez-Zehebî, IV, 499-503; İbn Hacer, et-Taqrîb: II, 406 * 34 nolu hadisimizin durumuna bk.

490....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

fî. Dolayısıyla bu hadisler "mütevâtir" hadislerdir.1 Sadece Ebû Saîd el-Hudrî ile Imam Ali'den bile tevatüre varan bir güçlülükte ri-vâyet edilen bir hadisin "mütevâtir" olduğunda kuşkuya yer yok!

Bu arada Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Hâricîler "in çıkışını haber verdiğine dair değişik bir hadis daha var.

Enes b. Mâlik'in anlattığına göre; Peygamber (s.a.a) zamanında ibadet ve tâata düşkünlüğüyle herkesi şaşırtan birisi vardı. Bir gün Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) yanından geçip mescide girdi; kimseye selâm dahi vermedi. Efendimiz onu görür görmez: "Bu adamın yü-zünde şeytan alâmeti var!" buyurdu ve derhal öldürülmesini emir buyurdu.

Önce Ebûbekr kalktı. Onun içerde namaz kıldığını görünce vazgeçip geri döndü ve onu namaz kıldığı için öldüremediğini söy-ledi. Sonra Ömer atıldı onu öldürmek için. 0 da secde halinde gör-düğü için öldüremedi. Daha sonra Ali kalktı; baktı ki mescidden çıkmıştı. Onu bulupta öldüremedi. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) bunun üzerine şöyle buyurdu:

"Eğer o öldürülecek olsaydı, ümmetimden iki kişi olsun ihtilâ-fa düşmezdi!"2

Ebû Saîd el-Hudrî'nin* anlattığına göre; daha sonra aynı kişi bir vadide namaz kılıyorken Ebûbekr tarafından tekrar görülüyor. Durumu Hz. Peygambere (s.a.a) haber veriyor; 0 da ona, gidip onu öldürmesini emir buyuruyor. Sonra hemen aynı olay yaşanıyor: Ebûbekr ile sonra Ömer namaz kıldıkları bahanesiyle öldüremiyor onu. Ali (a.s) gittiğinde ise yerinde bulamıyor. Ardından Allah'ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Bu ve arkadaşları Kur'ân okurlar; ama (okuduklan Kur'ân) boğazlarından aşağı inmez! Okun avını delip ğeçtiği ğibi dinden çı-

2- Ebûbekr er-Râzî el-Cessâs (V, 280) ile Mu'tezile ulemâsından İbn Ebil-Hadîd (II, 265) de aynı kanaatte. Şâfiîlerden İbn Hacer el-Asqalânî de bu hadisin Allah'ın Rasûlü'ne (s.a.a) ait olduğunda kesinlik olduğunu ifade ediyor. (Buhârî: istitâbe, 7'nin şerhi)

2- Bezzâr Me Ebû Ya'lâ rivâyet ediyor. (İbn Hacer, el-İsâbe: I, 484; Şerafuddîn, en-Nass: 93-94; el-Emînî, VII, 216-217)

* İbn Hacer (Buhârî: istitâbe, 7'nin şerhi; eş-Şevkânî, IX, 32) aynı hadisin Ebû Ya'lâ tarafından Hz. Câbir'den de hem de sahih isnadla rivâyet edildiğini söylüyor.

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..491

karlar ve ok geri dönmedikçe de geri do'nmezler! Onlari öldürün; onlar mahlûkâtın en şerlileridir!"1

Yukardaki hadislerde Allah'm Peygamberi'ne (s.a.a) "ÂdiI ol ey Allah'm Rasûlü!" diyen kiistah Me, buradaki hadislerde sözü edilen adam aynı kişidir. Adi: "Hurqus b. Züheyr". Temîm kabilesinden bir sahâbî! Kendisine "Zül-Huveysıra" ve "Züs-Sedye" de deniyor.** Ancak isminden ziyâde "Zül-Huveysıra" ve "Züs-Sedye" lakaplarıy-la daha çok tanınıyor. Ibadet ve tâata, Kur'ân okumaya düşkünlü-ğüyle şöhret bulmasına rağmen, okuduğu Kur'ân'ın rûhundan, yaptığı ibadetlerin özünden habersiz "kit akıllı" birisi. Zaten o yüz-den Hâricî hareketinin içinde aktif görev aldı ve orada öldürüldü.

185 nolu hadisimiz ise Hâricîlerin taşıdığı şüpheleri ve bunun izâle yollarını işliyor.

Hadislerimizden çıkan belli başlı hükümler:

a. Hâricîler Kâfirdir.

88-89 nolu hadisimizin açıklamalarında geçen hadisler, Imam Ali ile arası iyi olmayanlarm Allah ve Rasûlü'nü karşılarına almış olacaklarını; dolayısıyla Islâmla olan ilgi ve alâkalarının bütünüyle tehlikeye düşeceğini ifade ediyor.

Buradaki hadislerde geçen, özellikle "Onlar okun avmı delip geçtiği gibi dinden/ İslâm'dan çıkarlarî" vb. ifadeler de, Hâricîlerin Islâm ile, Kur'ân ile hiçbir ilgi ve alâkalarının olmadığını; dolayısıy-la "kâfir" olduklarını açıkça ifade ediyor. Öyle ki, bu hususta yo-ruma bile hacet bırakmıyor. Yani, okun avını delip çıkması ne ka-dar anlık ise, bunların Islâm'a girip çıkmaları da o kadar anlık bir mes'eledir. Ehl-i Beyt (İmâmiyye) mektebimizle Mu'tezile mektebi bu kanaatte. Zaten Mu'tezile mektebi, Imam Ali'ye düşman olan, onunla savaşan herkesin cehennemlik oldugunu, tevbe etmedikçe

1- Ahmed (III, 15) rivâyet ediyor. (ayr. bk. Şerafuddîn, en-Nass: 96; el-Emînî, VII, 216; İslamoğlu, 150-151) İsnadı sahih bir hadis. İbn Hacer el-Asqalânî "İs-nadı ceyyid" diyor. ((Buhârî: istitâbe, 7'nin şerhi; ayr. bk. eş-Şevkânî, IX, 32)

** Kendisine "Züs-Sedye = Memeli" denmesinin sebebi belli: Çünkü pazı-larının birinde kadın memesini andıran şişkinlik vardı. "Zül-Huveysıra" ise "Kü-çük böğürlü" anlamına geliyor. Ama ona bu lakabın neden verildiği belli değil.

492....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

küfür üzere ölmüş olacaklarını söylüyor.1

Bu kesin ifadelerin yer aldığı hadisler şu sahâbîlerden geliyor:

1. Ebû Saîd el-Hudrî (Bütün kanallardan gelen hadisler)

2.  Imam Ali (a.s) (Zeyd, Süveyd, Târıq, Âsım ve Ebû Kesîr ka-nahyla gelen hadisler)

3. Abdullah b. Ömer (Her üç kanalla gelen hadisler)

4. Sehl b. Huneyf

5. Câbirb. Abdillâh

6. Ebû Zerr el-Ğıfârî

7. Râfi' el-Ğıfârî

8. Enes b. Mâlik

9. Ebû Berze el-Eslemî

10. Abdullah b. Amr (Miqsem ve Şehr kanalıyla gelen hadis)

11. Ebûbekra es-Seqafî (Her iki kanalla gelen hadisler)

12. Abdullah b. Mes'ûd

13. Abdullah b. Abbâs

14. Uqbe b. Âmir el-Cühenî

15. Ebû Hürayra

16. Sa'd b. Ebî Vaqqas

17. Imam el-Bâqır (a.s)

Ehlisünnet alimleri ise bu konuda farklı düşünüyor: Onlar ge-nel olarak Hâricîlerin hak halîfeyle savaştıkları için hatalı ve gü-nahkâr olduklarını; ancak "kâfir" olmadıklarını söylüyorlar. Yukardaki hadisleri de "Jmama itaatten çıkarlar!" şeklinde te'vîl ediyorlar.2

1- bk. İbn Ebil-Hadîd, I, 9, VI, 325

2- en-Nevevî, Şerhu Muslim: VII, 160, 164-165; İbn'ül-Hümâm, el-Feth: VI, 100; İbn Qudame, el-Muğnî: X, 47-48; el-Hıcâvî, el-İqnâ': IV, 293; el-Mavsılî, el-İhtiyâr: IV, 151; eş-Şevkânî, IX, 32-33; Davudoğlu, Muslim Şerhi: V, 507-508

Bu arada onları tekfir edenler de var. Abdulqahir el-Bağdâdî (Usûl'üd-Dîn: 292, el-Farq: 351), Ebûbekr b. el-Arabî (Şerh'ut-Tirmizî'de), Taqiyyüddîn es-Sübkî ve el-Bezzâzî (el-Fetâvâ: VI, 318) bunlardan bazıları. (bknz. eş-Şevkânî, IX,

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..493

Oysa Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) hadisleri gayet açık bu konu-da. Bu son derece açık hadisleri "Jmama itaatten çıkmak"la yo-rumlamak, naslar karşısında ictihad yapmaktan başka bir şey de-ğil. Bunun ne kadar büyük bir vebal olduğunu ise onlar da çok iyi biliyorlar!

Not: Bizim buradaki "Hâricîler"den kastımız, Imam Ali'nin (a.s) hak halife olduğu ve ona karşı gelmenin Allah ve Rasûlü'ne karşı gelmekle eş anlamlı olduğu konusunda kendisine huccet tamam olan, yani bu konuda endişeleri ikna edici delillerle tamamen gi-derilen; buna ragmen Hz. Imam'i "kâfir" kabul ederek onunla ina-dına savaşan hâricîlerdir. Bunlar, gerçekler bütün çıplaklığıyla or-tada olduğu hâlde aşırı inatları ve kalın kafalı olduklarından bu duruma düşmüşlerdir.

Sonraki dönemlerde yaşayan ve o olayların iç yüzünü pek iyi bilmeyen hâricîler, bilhassa Ibâdıyye kolu ise kâfir sayılmazlar. Onlar bu konuda mazur sayılır. Onların görevi tüm önyargıları bir ta-rafa iterek hakikatı buluncaya dek araştırmaktır.

b. Hâricîlerle Savaşmak Farzdır.

Hâricîler, ilgili hadislerden ve onların hayat hikayelerinden de anlaşılacağı üzere, fazlasıyla namaz kılar; namazların sünnetleri bir tarafa, müstehablarını bile hiç kaçırmazlardı. Gündüzleri oruç tutar, geceleri nafile namaz kılmakla meşgul olurlardı. Öyle ki; namaz kılmaktan ellerinin içleri ve alınları kalın nasırlar bağlardı! Harıl harıl Kur'ân okurlardı. Dünyaya ve maddiyata değer vermezlerdi. Kısacası; böylesi bir mütevâzi hayat içinde yaşarlar, Islâm'ın zahirine (dış görünüşüne) aykırı hareket etmemeye çok özen gösterirlerdi...

Diğer yandan, korkusuz, cengâver, bir o kadar da fedâkar insanlardı. Inançları uğruna, gözlerini kırpmadan ölüme koşarlardı. Haksızlığa karşı tahammülleri yoktu. "Zulme karşı boyun eğmek" gibi aşağılık bir sıfata da sahip değillerdi...

Dış görünüşleri itibariyle "takvâ sahibi, iyi bir müslüman" port-resi çizen bu adamlar; ne yazık ki Islâm'ın sadece dış görünümü-ne önem veriyorlardı. Kıldıkları namazın ve tuttukları orucun ru-

32)

494....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

hundan habersizlerdi. Okudukları Kur'ân'ı hiç anlamazlar, onun asıl mesajına pek dikkat etmezler, onu sadece "okumak"la yeti-nirlerdi. Cehâlet ve kabalık, iliklerine kadar işlemişti. Bütün eksik-liklerini, giydikleri elbiselerle ve uzun secdelerle kapatmaya çalışı-yorlardı. Zulme ve haksızlığa karşı idiler; ama neyin hak ve adalet, neyin zulüm ve haksızlık olduğunu bilmiyorlardı. Bir kez de olsa günah işleyen ve kendileri gibi düşünmeyen müslümanları "kâfir" sayarlar; onları Allah'ın rahmetinden ebedî mahrûmiyete mahkum ederlerdi. Ortada kendilerinden başka müslüman yoktu!...

Bu ruhsuz ve beyinsiz insanların yaptıkları dindarlık kisvesine bürünmüş, tam bir "yobazlık" ve "gericilik" idi; hem Islâm'ı hem de Müslümanları onların şerrinden korumak gerekiyordu. Insanların çoğunlukla "dış görünüşü"yle değerlendirildiği şu dünyada, bu tür yobazların karşısında durmak, hele onlarla savaşmak elbette zor bir işti. Başkalarına bunu izah etmek kolay değildi. Mü'minlerin Emîri Hz. Ali (a.s) işte böylesi kritik bir durumla karşı karşıyaydı.

Hz. Imam bu konuda şöyle buyuruyor: "Bu fitnenin gözünü çı-karan benim. Karanhk ve şüphelerle dolu dalgalan iyice kabanp kuduzluğu arttıktan sonra, benden başka hiç kimsenin böyle bir girişimde bulunabilecek cür'eti yoktu!"1

Büyük Imam bu sözüyle Hâricî hareketinin iki önemli yönüne değiniyor: Birinci husus, dindar ve takvâlı görünen bu içi kof, yobaz ve gerici insanlarla savaşmanın ne kadar zor bir iş olduğu. Çünkü onlar dış görünüşleriyle pek çoklarını etkileyebilirler, kendileriyle yapılacak savaşın yerli ve meşrû olup olmadığında pekâlâ şüphe-ye sokabilirlerdi. Bu yüzden hâdise karanhk ve aynı zamanda şâi-beliydi; çokları hâdisenin iç yüzünü kavrayamayacağı için sağlıklı karar veremeyebilir-di. İkinci husus ise, kuduzluk hali. Imam (a.s) burada "keleb" kelimesini kullanıyor. "Keleb" bilhassa köpeklere mahsus "kuduz" hastalığını ifade eden bir kelime.* Kuduz bir hay-

l-Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: 1,182-183 (89 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, VII, 44); el-Ya'qûbî, II, 193

* Hz. İmam'ın (a.s) bu sözü bize ister istemez, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) "Hâricîler, cehennemlik olanların köpekleridir!" hadisini hatırlatıyor. (Hadis için bk. Ahmed: IV, 355; İbn Ebî Şeybe, 10727. htm; İbn Mâce: muqaddime, 12; el-Münâvî, III, 509 vd.

Abdullah b. Ebî Evfâ adlı bir sahâbî tarafından rivâyet edilen bu hadis, sened bakımından eleştiriliyor ve "zayıf" olduğu söyleniyor. Bu doğru; ancak ay-

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..495

van etrafına, hatta sahibine saldırır, önüne geleni ısırır. Isırdığı her canlıya kuduz mikrobunu taşır ve önü alınmadığı takdirde, toplum için çok ciddî bir tehlike haline gelir. Artık onu öldürmekten başka da çare yoktur.

Mü'minlerin Emîri (a.s), dış görünüşü itibariyle herkesi aldatan bu Hâricîleri kuduz itlere benzetiyor. "Takvâ sahibi iyi bir müslüman" görünümlü bu cahil, yobaz ve inatçı insanların toplu-ma bir sardığını düşünün. Kendi "doğru"larından başka "doğru" tanımayan, hiçbir mes'elenin özünden haberdar olmayan, sakat Islâmî imajlarıyla toplumu zehirleyecek; Allah'ın dinini "zihinleri uyuşturan bir afyon" gibi takdim edecek bu adamlardan daha teh-likeli kim olabilir!? Islâm'a kim bu ahmaklardan daha çok zarar verebilir!? Kendilerinden başka herkesi "kâfir" gören; üstelik köşe başlarını tutup herkesi rahatsız eden bu insanları ortadan kaldır-maktan başka çözüm var mı?

Diğer yandan bu tip insanlar, tamamen câhil ve Islâm'ın ö-zünden habersiz oldukları için, Islâm düşmanı münafıklar tarafın-dan her zaman kullanılabilir, onların kurduğu tuzağa düşebilir. Hâ-ricîlerin Muâviye ve Amr'ın sinsi oyununa düşmelerinin sebebi de buydu. İmam AN onların bu yönünü şu çarpıcı ifadeleriyle dile geti-riyor: "Sizler, insanların en kötülerisiniz. Şeytanın yayında kurulu oklar kesilmişsiniz. Hedefe sizinle nişan almada, halkı sizinle şaş-kına çevirip şüphe ve tereddüde sokmakta!"1

jşte Hz. İmam (a.s), onların iç yüzlerini iyi bildiği için, her şeyi göze aldı ve onların karşısına dikildi. Islâm'ı "gerici ve ruhsuz bir din"e dönüştürecek bu yobaz harekete bütün gücüyle karşı koydu. İmam AN (a.s) bu girişimiyle, ilerde çıkabilecek böylesi dindar ve ahmak din düşmanlarıyla savaşılabileceğini gösterdi bizlere.*

nı hadis [Abdullah b. Ebî Evfâ - Saîd b. Cümhân - Hammâd b. Seleme ve Haşrac b. Nübâte - ... ] kanalıyla da rivayet ediliyor. Ebû Dâvûd et-Tayâlisî Me Ahmed (IV, 382) tarafından rivayet edilen bu hadisin isnadında sorun yok!

Diğer yandan aynı hadis Ebû Ümâme el-Bâhilî tarafından da rivayet ediliyor. (bk. Ahmed: V, 250, 253, 256, 269; Hâkim, II, 149-150) Hâkim bu hadis için "Müslim'in şartlarına göre sahih bir hadis" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor.

1- Şerîî Radıy, Nehc'ül-Belâğa: II, 11 (123 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, VIII, 112)

* Bu konuda daha detaylı ve doyurucu bilgi edinmek isteyenler, Şehîd

496....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Zaten Allah'ın Rasûlü (s.a.a) de kendisinden sonra böyle bir fırkanın çıkacağını haber verdikten sonra, nerede olursa olsun, on-larla savaşılmasını emrediyor. Hatta Abdurrahman b. Ebî Nu'm kanalıyla gelen Ebû Saîd el-Hudrî hadisinde "Onlara yetişseydim, kendilerini Âd kavmi gibi yok eder; öldürürdüm!" buyuruyor; ama o günlere yetişemeyeceğini bildiği için de "Onlarla karşılaştığınızda öldürün!" talimatını vererek herkesi onlarla savaşmaya çağırıyor. jşte bu talimatın açıkça yer aldığı hadisler:

1.  Ebû Saîd el-Hudrî (Ebû Nadra'dan oğlu Abdülmelik yoluyla rivâyet edilen hadis. Hâkim (II, 154) rivâyet ediyor ve "isnadı sa-hih" diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. Ayrıca Qatade ka-nalıyla gelen hadis.)

2. Hz. Ali (a.s) (Süveyd, Abîde ve Zirr b. Hubeyş ve Ebû Mer-yem (Ahmed, 1,151) kanalıyla gelen hadisler)

3. Enes b. Mâlik

4. Abdullah b. Amr (Ömer ve Şehr kanalıyla gelen hadisler)

5. Ebûbekra es-Seqafî (Oğlu Muslim kanahyla gelen hadis)

6. Ebû Berze el-Eslemî

7. Abdullah b. Mes'ûd 1

Allah'ın Rasûlü (s.a.a) Hâricîlerle savaşmayı emretmekle bırakmıyor. Hemen ardından onlarla savaşanların Allah katında büyük ecirlere nâil olacağını da müjdeliyor. Özellikle Imam Ali'nin "Şayet gevşemeyecek olsaydınız, onlarla savaşanlar için Allah'ın neler va'-dettiğini, (elçisi) Muhammed'in (s.a.a) dilinden size anla-tırdım!" buyurduğuna bakılırsa, bunun sevabının hakikaten umu-landan da çok olduğu anlaşılır.

NOT: Hâricîlerle savaşmak; ancak masum yada âdil bir imam eşliğinde farzdır. Aksi hâlde onlara dokunulmaz. Çünkü onların, "zulme ve haksızlığa karşı koymak ve bu yolda baş kaldirmak" gibi bazı güzel yanlari da var. Yönetici masum yada âdil değil ise zâ-lim demektir. Bu durumda onlarla savaşmak sadece zâlimlere ya-rar. Hz. Imam (a.s) bu gerçeği şu sözleriyle dile getiriyor: "Benden

Âyetullâh Murtazâ Mutahharî'nin "Hz. Ali (a.s)" kitabına bakabilirler. s. 123 vd.

1- el-Cessâs Hâricîlerin öldürülmesini emreden bu hadislerin "mütevâtir" olduğunu söylüyor. (Ahkam'ul-Qur'an: V, 280)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..497

sonra Hâricîlerle savaşmayın! Çünkü hakkı arayıp batıla düşenler ile batılı arayıp aradığına kavuşanlar bir değildir."1

Burada "Hakkı arayıp batıla düşenler"den maksat Hâricîler, "Batılı arayıp aradığına kavuşanlar"dan maksat ise Muâviye ve azgın çetesidir. Mü'minlerin Emîri Imam Ali (a.s) kendinden sonra yönetimin Ümeyye oğullarının elinde kalacağını biliyordu. Böyle durumlarda Hâricîlerle mücadele etmek en çok onlarin işine yara-yacağı için, Hz. Imam bunu yasakladi.

c. Hariciler Kıt Akıllı, Ahmak İnsanlardır.

Yukarda geçen hadislere dikkat edilirse, Hâricîlerle ilgili temel sifatlar da dikkatimizi çekiyor. Allah'ın Rasûlü (s.a.a) onlarla ilgili şu sıfatlara yer veriyor hadislerinde:

*  Kit akilh, ahmak insanlardir.

*  Bol bol Kur'ân okurlar.

*  Ibadet ve tâata çok düşkündürler.

* Okudukları Kur'ân boğazlarından aşağı inmez.

Bütün bunlar onlarin okudukları Kur'ân'dan habersiz, kit akıllı, beyinsiz, geri zekâlı ve ahmak insanlar olduklarmi ortaya koyuyor. Zaten öyle olmasalardı; okudukları Kur'ân'ı biraz olsun anlarlar ve Ehl-i Beyt'in anlam ve önemini bilirlerdi. Imam Ali'nin yanınday-ken, kendi yaptıklarından dolayı onu suçlamazlar; ona baş kaldırmazlardı.

Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin (a.s) şu sözleri onlarin ne ka-dar ahmak olduklarmi çarpıcı biçimde ortaya koyuyor:

"Öfkeli, kaba ve görgüsüz, aşağılık ve bayağı insanlar. Köle ruhlu, insanların en rezili herifler. Şuradan buradan gelip toplan-mış eşkıyâ tînetli serseriler güruhu. Bunlar, Islâm'ın inceliklerinin öğretilmesi, eğitilip yetiştirilmesi gereken insanlardir. Her şeyden önce Islâm'ı öğrenmeli, Islâmî bir eğitim ve terbiyeden geçmeliler. Bunların başında bir kayyum ve velîleri olmalı; bir büyüğün sözle-rini dinlemeliler. Böylesine başına buyruk olmamalılar..."2

1- Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: I, 103 (58 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, V, 78). Bu sözü İbn EbîŞeybe (10728. htm) de rivayet ediyor.

2- Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: II, 258 (233 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd,

498....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

d. Hâricîlerin Endişeleri Tamamen Yersizdir.

Hâricîlerin Imam Ali'ye başkaldırıp kılıç çekmelerinin altında yatan gerekçelere dikkat edecek olursak, onların başlıca şu üç nedene dayandıkları görülür. Nitekim Abdullah b. Abbâs ile yaptık-ları (185 nolu hadisimizin konu edindiği) tartışmalarda da, bu üç husustan başka nedenlerinin olmadığı net bir biçimde anlaşılıyor:

1. Ali b. Ebî Tâlib, Allah'ın hükmü dururken, Kur'ân'a baş vur-mak varken insanların hükmüne başvurdu; onları hakem yaptı.

2.   Azgın çete ile yaptığı anlaşmada "Mü'minlerin Emîri" ünvanı-nı sildirdi. Bununla o kendisini bu görevden uzaklaştırdı.

3. Karşı tarafla yaptığı savaşlarda ne esir aldı, ne de ganimet. Oysa şayet karşı taraf mü'min ise onlarla savaşılmaz! Yok mü'min değil; kâfir iseler, esir ve ganimet almak en doğal hakkımızdır.

Onların saplanıp kaldıkları ve bir türlü içinden çıkamadıkları sorunlar işte bunlardan ibaret. Imam Ali (a.s) ile çok yakın arka-daşı Abdullah b. Abbâs, Hâricîlerle yaptıkları tartışmalarda, onla-rın bu endişelerinin tamamen haksız ve yersiz olduğunu ispatla-mış ve bütün tereddütlerini gidermiş bulunuyor.

Abdullah b. Abbâs'ın -belki söylemiştir; ama rivâyetlerde buna yer verilmiyor- değinmediği bir önemli husus var: 0 da Hâricîlerin eleştirip durdukları "Hakem" olayına Imam Ali'yi bizzat kendileri-nin sokmuş oldukları gerçeği! Konuyla ilgili tüm kaynaklar, Hz. Imam'ın (a.s) bu işe zoraki sokulduğunu, onun buna hiçbir şekilde taraftar olmadığını; Eş'as önderliğinde ahmak bir grubun onu bu işe ittiklerini ve hakem seçiminde bile Imam'ın (a.s) düşüncesinin hiç dikkate alınmadığını açıkça ortaya koyuyorlar. Hz. Imam'ı buna mecbur edenler onlar olduğu gibi, "Ali Hakemlerin hükmüne razı olmakla kâfir oldu!" diyenler de onlar. Dolayısıyla Hâricîler İmam Ali'yi tekfîr edeceklerine kendilerini tekfîr etmeliler.

Hâricîler, bu "tekfir" oklarını sadece Hz. Imam'a yöneltmekle kalmadılar. Bu silahı Imam'ın yanında bulunan diğer müslümanlara da doğrulttular. Imam'ın yaptığını ileri sürdükleri suçla onları da suçladılar. Diğer yandan onlar, "Allah nasıl hakem-lik yapar, Kur'ân'ın hakemliğine nasıl başvurulur?" bunu

XIII, 309)

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..499

bilmiyorlardı. "Hüküm yalnız Allah'mdir!" (Yûsuf: 40) ayetini, içeri-ğini bilmeden, bir slogan gibi okuyup duruyorlardı. Tabî ki bu durum onlarm ahmaklıklarından ve Islâm'ın özünden nasipsiz olduk-larmdan kaynaklamyordu.

Imam Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: "Benim yanlış ya-pıp yoldan çıktığımı iddia etmekte israr ediyorsamz; benim bu sözde sapıklığım yüzünden, neden bütün ümmet-i Muhammed'i sapıklıkla suçluyorsunuz? Neden onları da benim yaptığım bir ha-ta yüzünden sorumlu tutuyor, günahlarımdan ötürü onları tekfir ediyorsunuz? Kılıçlarınızı çekmiş; yerli yersiz her yere vuruyor, gü-nah işleyenlerle işlemeyenleri birbirine karıştırıyorsunuz! Siz de bi-liyorsunuz ki; Allah'ın Rasûlü (s.a.a) zinâ edeni recmetmiş; ardın-dan da cenaze namazını kılmış, geriye bıraktığı mirası vârislerine dağıtmıştı. Kâtili kısas yoluyla öldürmüş, mirasını âilesine dağıt-mıştı... Allah'ın Rasûlü (s.a.a) suç işledikleri için onları tutuklamış, Allah'ın öngördüğü cezayı tatbik etmişti; ama Müslüman oldukları için onların hazineden aldıkları âidâtı kesmedi, adlarını müslümanların dışında tutmadı..."1

"Söz hak, maksat bâtıl! Evet, Hüküm yalnız Allah'ın; ancak on-lar yöneticilik hakkının da Allah'a ait bir hak olduğunu, (dolayısıyla insanları Allah'tan başkasının yönetemeyeceğini) söylüyorlar. Hal-buki insanların iyi veya kötü bir yöneticiye ihtiyaçları vardır. Bir yö-netici sayesinde mü'minler Islâm'ı yaşarlar, kâfirler de dünya ni-metlerinden faydalanırlar..."2

"Biz adamları hakem seçmedik; Kur'ân'ı hakem seçtik. Kur'ân işte şu iki kapak arasında bulunan, üstü örtülü bir yazıdan ibaret: Dili yok ki konuşsun! Ona bir tercüman gerek. 0nun adına ancak ilim adamları konuşabilir..." 3

Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin (a.s) bu sözleri, maalesef za-ten ahmak olan Hâricîleri yola getirmeye yetmedi.

1- Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: II, 11 (123 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, VIII, 112)

2-  Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: I, 87 (39 nolu hutbe = İbn Ebil-Hadîd, II, 307). İbn EbîŞeybe (10728. htm) gayet sahih bir isnadla rivayet ediyor.

3-Şerîf Radıy, Nehc'ül-Belâğa: II, 7 (121 nolu hutbe=İbn Ebil-Hadîd, VIII, 103)

500....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

e. Hadisler Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) Mucizesine ve İmam Ali'nin Kerametine Delildir.

Konuyla ilgili hadisler, Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) Hâricîler diye bir fırkanın çıkacağını önceden bildiğini ve ona göre haber verdi-ğini açıkça ortaya koyuyor. Bu olay Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) gayba ait en büyük mucizelerinden sayılır. Bu hadisleri gündemine

alıpta olayın "mucizevî" boyutuna değinmeyen hemen kimse yok!

ı

Hz. Ali (a.s) de Nehravân'da Hâricîlerle yaptığı savaşın sonunda "Şu memeli adamı bulun bakalım!", bazı rivâyetlerde "Şu özürlü, bir kolu eksik adamı bulun!" talimatını veriyor. Arıyorlar; her tarafı didik didik ediyorlar; ama bulamıyorlar! Imam "Tekrar arayın!" buyuruyor... Kısacası sonunda bir yerde cesetlerin arasın-da bulunuyor. Imam bunun üzerine tekbir getirerek rahatlıyor ve "Vallâhi ben ne yalan konuştum; ne de bana yalan söylendi!" bu-yurarak o adamın orada ölmüş olacağından haberdar olduğunu îmâ ediyor. Konuyla ilgili rivâyetler Imam Ali'den şu kanallarla ge-liyor:

a. Zeyd b. Vehb

b. Ubeydullâh b. Ebî Râfi'

c. Târıq b. Ziyâd

d. Küleyb el-Cermî

e. Abîde es-Selmânî

f. Ebul-Vadıy Abbâd b. Nüseyb

g. Ebû Meryem es-Seqafî h. Mâlik b. Hâris

i. Rayyân b. Sabira

j. Habbe el-Uranî

k.Yezîd b. Ruveym

I. Ebû Kesîr

m. Ebû Mücliz Lâhıq b. Humeyd: İbn Ebî Şeybe (10727. htm)

1- Örnek olarak bk. el-Cessâs, V, 280; Qâdî lyâd, eş-Şifâ: III, 178-179 en-Nevevî, VII, 166; Zeyni Dahlân, III, 214; Davudoğlu, V, 517

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..501

Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahih bir isnadia rivayet edi-yor.

Bu durum Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin (a.s) yiice faziletine ve kerâmetine apaçık bir delil niteliğindedir.

Hâricîlerden Hadis Alınmaz!

Hâricîlerin en belirgin özelliklerini Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.a) dilinden öğrenmiş olduk. Haklarında "Okun avını delip geçtiği gibi din-den / Islam'dan çıkarlar; bir daha da ğeri dönmezler!" buyurulan bir gruba "Allah'm Dini" emanet edilemez ve Allah'm Rasûlü'nün (s.a.a) hadisleri güvenilemez. Dolayısıyla Peygamber Efendimizin (s.a.a) bu hadisleri karşısında, Haricîlerden almamız, onların rivâyetlerine güvenmemiz hiç mümkün görünmüyor. Ehl-i Beyt (Imâmiyye) mektebimiz ile Mu'tezile mektebinin yaklaşımı budur. Bu konuda temel ölçü, Imam Ali ile arası iyi olmayanlar, neticede Allah ve Rasûlü'nü karşılarına aldıkları için, Müslüman bile sayılamaz; o yüzden de hadis rivâyetinde onlara kesinlikle itimad edilmez.

Ehlisünnet kardeşlerimiz, maalesef burada da farklı bir tutum sergiliyor; olanca sahih ve mütevâtir hadislere rağmen, Hâricîler-den hadis alıyor ve onların rivâyetlerini makbul sayıyorlar. Ehli-sünnet mektebine ait hadis ve fıkıh usûlü kitaplarmm bir çoğunda Ebû Dâvûd'un "Bid'atçi (sapık) fırkalar içinde hadisleri en sahih (ve güvenilir) olanlar Hâricîlerdirü!" sözü baş köşeyi tutmuş durumda.1 0 yüzden de Buhârî ile Muslim başta olmak üzere pek çok hadis kitabında Hâricî olan râvîlere de yeteri kadar yer verilmiş; onlar-dan hadis alınmış! Işte onlardan bazılarının isimleri: *

İsmâîl b. Sümey' el-Hanefî el-Kûfî2 (M-D-N)

1- ez-Zehebî, III, 236; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 379, es-Süyûtî, et-Tedrîb: I, 326 Ayrıntılı bilgi için bk. İbn Qudame, er-Ravda: I, 282-284; en-Nevevî, Ş. Muslim: I, 60-61; İbn Hümâm, et-Tahrîr: II, 239-240; es-Süyûtî, et-Tedrîb: I, 324-329; Ali el-Qârî, Şerh'un-Nuhbe: 155-160; İbn Abdişşekûr, el-Müsellem: II, 140

* Bu bölümde kullanacağımız simgeler ve anlamları sh. 323'de geçti. Râvilerin bu açıdan durumları için bk. ez-Zehebî, el-Mîzân; İbn Hacer, et-Tehzîb ve et-Taqrîb vb.

2- ez-Zehebî, I, 233; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 252-253, et-Taqrîb: I, 82

502....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Câbir b. Amr (Ebul-Vâzi' er-Râsibî)1 (M-T-C)

Dâvud b. Husayn el-Medenî2 (MA-Altı)

Şebesb. Rib'î el-Kûfî 3 (D-N)

Şaqîq ed-Dabbî4

Şaqîq b. Seleme (Ebû Vâil)5 (Altı)

Sâlih b. Serc eş-Şinnî, (Ali)

Abbâcl b. Abbâcl el-Mâzinî (IbıVül-Ahdaı) 6 (Altı)

Ikrime (Ibn Abbâs'ın azadlısı)7 (Altı)

Imrân b. Hıttân es-Sedûsî8 (B-D-N)

Imrân b. Dâver el-Qattân 9 (D-T-N-C)

Muslim b. Abdillâh (Ebû Hassân el-A'rac)10 (M-D-T-N-C)

Ma'mer b. Müsennâ et-Teymî1 (C)2

1- İbn Ebil-Hadîd, V, 102-103 Hâricîlerin alim ve şairlerindendi.

2- ez-Zehebî, II, 5; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 112, et-Taqrîb: I, 227

3-   İstikrarsızlığıyla tanınan birisi. Önceleri sahte peygamber Secâh'ın müezziniydi. Sonra İslâm'ı kabul etti ve Osmân'a karşı çıkanların arasında yer aldı. Cemel ve Sıffîn'de Hz. İmam'ın (a.s) yanında bulundu. Ardından hâricîlere katıldı, sonra tevbe etti. İmâm Hüseyin'in (a.s) öcünü almak için ayaklananlara katıldı. Seçkin sahâbî Hucr aleyhine tanıklık yaparak Muâviye tarafından idamına sebep olanların arasında yer aldı. Emevîler adına Kûfe emniyet âmirliği yaptı... (ez-Zehebî, II, 261; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 163, et-Taqrîb: I, 332; et-Taberî, III, 226; Aycan, 242)

4- Muslim: muqaddime, 20; ez-Zehebî, II, 279

5- Hâricîlerden idi ve İmam aleyhinde çok konuşurdu. bk. İbn Ebil-Hadîd, IV, 99

6- Hâricî idi; ama sonradan bundan vazgeçtiği söyleniyor. (İbn Ebil-Hadîd, V, 100 vd.)

7- "Ehl-i Beyt "in kimler olduğu konusunda I. görüşün delillerine bakın. (sh. 79-80) Ayr. bk. İbn Ebil-Hadîd, V, 76

8- İbn Mülcem hakkında, İmam Ali'yi öldürdüğü için methiyeler düzen, ona şiirler okuyan bir alçak! Durumu ve şiirleri için bk. Abdulqahir el-Bağdâdî, el-Farq: 93; İbn Ebil-Hadîd, V, 91-95; ez-Zehebî, III, 235-236; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 178 -180, et-Tehzîb: IV, 379-380, et-Taqrîb: II, 88; el-Aynî, XVIII, 37,104

9- ez-Zehebî, III, 236-237; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 381, et-Taqrîb: II, 89

10- ez-Zehebî, III, 236; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 322, et-Taqrîb: II, 415; es-Süyûtî, et-Tedrîb: I, 326

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..503

Ehlisünnet kardeşlerimizin bu tutumu ne ilktir; ne de son! Hatirlarsamz daha once de onlann Imam Ali'ye düşmanlıkta, kin ve nefrette en ileri gidenlerden bile hadis aldiklanm anlatmış;* gerek sahâbî ve gerekse diğer râvîlerin isim listesini gözler önüne sermiştik! Ayet (Hucurât: 6) gereği "fâsık" olanlardan hadis alınamayacağını kabul eden kardeşlerimizin bu tutumu bizleri üzmektedir!

Hz. Ali (a.s) ve Demokrasi**

Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin (a.s) Hâricîlere karşı takındığı tavır, gerçek anlamda bir demokrasi örneğidir. Bilindiği gibi, o bii-tün mü'minlerin halîfesiydi, Hâricîler de herkes gibi onun emri al-tmda bulunan tebea durumundaydi. Imam onlann ne kadar sapik düşünceler taşıdıklarını biliyordu. Buna rağmen o, Hâricîlere karşı asla siyâsî bir dayatmada bulunmadı. Onları hapse attırmadı, kır-baçlatmadı. Allah'ın mescidlerinde namaz kilmalanna mani ol-madı. Onlar savaşı başlatmadıkça onlarla savaşmadı. Hattâ devlet hazinesinden aldıkları âidâtlarına bile dokunmadı. Herkese nasıl davramyorsa, onlara da öyle davrandı. Onlara geniş bir düşünce ve

1- İbn Ebil-Hadîd, V, 76; ez-Zehebî, IV, 155; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 482 vd, et-Taqrîb: II, 271

2-  Bu arada hâricîlerin en ihmam olan İbâdıyye koluna mensup râvîler de var:

Câbir b. Zeyd Ebuş-Şa'sâ' el-Ezdî (Altı) [eş-Şehristânî, 1,185; İbn Ebil-Hadîd, V, 76 Ancak onun sonradan bu görüşten uzak olduğunu ifade ettiğine dair rivâ-yetler de var. bk. ibn Sa'd, VII, 181-182; et-Tehzîb: I, 405-406]

Hâcib b. Ömer es-Seqafî el-Basrî (M-D-T) [İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 463, et-Taqnb: 1,142]

Hayyân el-A'rac (Ali-C)

Rabî' b. Habîb el-Ferâhîdî el-Basrî (Sâhib'ül-Müsned)

Sâlih b. Nûh ed-Dehhân Ebû Nûh el-Basrî (Dârimî)

Muslim b. Ebî Kerîme Ebû Ubeyde et-Temîmî

Velîd b. Kesîr el-Mahzûmî (Altı) [ez-Zehebî, IV, 345; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 93-94, et-Taqrîb: II, 342]

Ayrıntılı bilgi için bk: Sâlih b. Ahmed el-Bûsaîdî, Rivâyet'ül-Hadîs 'ındel-İbâdıyye [http://ibadhiyah.net/books/]: 19. htm: II. bâb, II. fasl

* 88-89 nolu hadislerimizin açıklamalarına, "b" hükmüne bk.

** Biz burada "demokrasi" deyimiyle bir sistemi, bir yönetim şeklini değil; inançlara, düşüncelere ve bunlara paralel yaşam sürmeye karşı hoşgörülü ol-mayı, düşünceyi serbestçe ifade edebilme özgürlüğünü kastediyoruz.

504....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

düşündüklerini ifade etme serbestiliği tanıdı.1

Hâricîler, o büyük Imam'ın tanıdığı bu rahatlık ve hoşgörü sayesinde, diledikleri gibi düşünüyor, düşüncelerini istedikleri her yerde rahatça ifade edebiliyorlardı. Kimse onlara karışmıyordu. Ali (a.s) ve ashâbı onlarla oturur, özgür bir ortam içinde tartışırlar; herkes kendi düşüncesini ve o düşünceye dayanak olan delillerini ileri sürer, karşılıklı fikir alış-verişinde bulunurlardı.

Onlar kendilerine tanınan bu özgür ortam sayesinde, kimi zaman camide bile Imam Ali'nin konuşmalarım (hutbelerini) kes-me ve kelimenin tarn anlamıyla "parazit yapma" cesaretini kendi-lerinde bulabiliyorlardı. Biraz tuhaf gibi görünse de, bu tür örnekle-re sıkça rastlanıyordu o günlerde. Hz. Imam (a.s) hutbe okurken, hatta namaz kıldırırken bile onların kişisel hakaretlerine maruz kalıyordu. Onun yüzüne beraber, "kâfir" ve "müşrik" olduğunu îmâ edercesine ayetler okuyorlardi. Yine de onlara ses çıkarmıyordu.2

Bir gün, Imam Ali camide hutbe okurken birisi ayağa kalkarak ona bir soru sorar. Imam (a.s) ona mükemmel bir cevap verince, Hâricîlerden birisi yiiksek sesle "Allah camm alasica; ne kadar bilge şu adam!" diye bağırır. Camide bulunanlar o edepsiz adamm üzerine yürüyüp haddini bildirmek isterler. Ama Imam "Bırakın onu; hakareti sadece banaydi." der.3

Kur'ân zaten insanlara tarn bir inanç ve düşünce özgürlüğü sunuyor. Bu yüzden Mü'minlerin Emîri Imam Ali'nin (a.s) bu tutu-

1-  Mü'minlerin Emîri İmam Ali'nin (a.s) bu uygulamalarmi esas alan Ebû Ha-nîfe, Şâfiî ve -Hanbelîler dahil- fukahânın çoğunluğu; şiddete baş vurmadık-ları sürece iç muhâlefete izin veriyor ve farklı seslere imkân tanıyorlar.

(bknz. eş-Şâfiî, el-Ümm [www.islamweb.net]: 955. htm; el-Cessâs, V, 282; es-Serahsî, el-Mebsût: X, 125; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb [www.islamweb.net]: 203. htm; İbn Qudame, el-Muğnî: X, 55-56, el-Muqni': s. 307; Şemsüddîn b. Qudame, eş-Şerh'ul-Kebîr: X, 67-69; İbn'ün-Neccâr, 515. htm; Murtazâ Mutahharî, Hz. Ali: s. 118-121)

Ancak mezheb imamlarının farklı seslere tanıdığı bu hoşgörüyü, aynı mezheb-lerin sonradan gelen alimlerinde görmek kolay değil maalesef!

2-  Bu konuda yaşanmış örnekler için bk. İbn Ebî Şeybe, 10728. htm; eş-Şâfiî, 955. htm; et-Taberî, III, 114-115; el-Cessâs, V, 282; es-Serahsî, X, 124-125; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb: 203. htm; İbn Ebil-Hadîd, II, 310-311; İbn Qudame, X, 55-56; Şemsüddîn b. Qudame, X, 68-69; İbn Hümâm, VI, 100; İbn'ün-Neccâr, 515. htm; Murtazâ Mutahharî, Hz. Ali: s. 119-120

3- bk. Murtazâ Mutahharî, Hz. Ali: s. 119

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..505

mu, elbette hayret verici, beklenmedik bir tutum değildir. 0 zaten hiçbir vakit Kur'ân'dan ayrı düşünülemeyeceğine1 göre; kendisin-den beklenileni yapmış demektir.

Fakat ilginç olan, günümüzde demokrasi havârîsi kesilen bazi devlet yada insanlarm, Hz. Imam'in Hâricîlere tanıdığı bu hoşgörü ortammm belki çeyreğini bile kendi halklarmdan esirgiyor olmala-rıdır. Gerçekten, modern ve demokratik geçinen günümüz dünya-smda bile rastlanması zor bir demokrasi örneğinin, bundan tarn ondört asır once Imam Ali (a.s) tarafından bizzat hayata geçirildi-ğini görüyoruz. Var mı; en azılı muhâliflerine bunca serbestilik ta-myan bir devlet yada hukûmet!? Iç muhâlefete bu derece imkân tamyan bir devlet yada hukûmete rastlamak mümkün mü!?

Hâricîler, önceleri sakin bir güruhtu. Sürekli Kur'an okumakla, bol bol ibadet yapmakla meşgullerdi. Namazlarını genellikle mescid-lerde kılıyorlardı. Sadece düşüncelerini ortaya koyuyor, tartışıyor, kimseyi rahatsız etmiyorlardı. Ama Imam Ali'nin (var saydıkları) küfründen ve günahından tevbe edeceğinden ümitlerini kestikleri vakit ayaklandılar. Yolların güvenliğini bozdular, her ta-rafta teröre, gasp ve talana başvurdular. Anarşi çıkararak Imam Ali'yi ve onun meşrû hu-kûmetini devirmeye kalktılar.

jşi bu noktaya vardıranlara da serbestilik tanımak, hiç kuşku-suz mümkün değildi. Artık düşünceyi bırakmışlar, silaha sarılmış-lardı. Halkın can, mal vb. güvenliklerini sağlamak ve en doğal hak-larını korumak için harekete geçmenin vakti gelmişti. Imam Ali (a.s) derhal tali mat verip orduyu hazırlattı. Nehravân'da onlara son bir fırsat daha verdi; nasihatta bulundu, endişelerini gidermeye ça-lıştı. Vazgeçenleri bıraktı. Inat edip isyanda kararlı olanlarla savaş-tı...

1- Konuyla ilgili hadisler için bk. sh. 248-250

506....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

SON SÖZ

Allah'a sonsuz hamd ü senâlar, sevgili Peygamberi'ne, onun Ehl-i Beyti'ne ve seçkin ashâbına salât ü selâmlar olsun; çalış-mamızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu çalışmada, kitabımızın başında da değindiğimiz gibi, İmam Ali'nin fazilet ve hususiyetle-rine dair en çarpıcı hadisleri gördük. Bu hadisleri derleyip toparla-dığı ve o kritik günlerde hayatını tehlikeye atmak pahasına insan-lığın hizmetine sunduğu için, Müellifimize tekrar tekrar teşekkür ediyor, yüce yaratıcımızın ona adalet ve rahmetiyle muamele et-mesini diliyoruz.

Mü'minlerin Emîri İmam Ali'nin (a.s) faziletini ve onu diğer sa-hâbîlerden farklı kılan özel yanlarını konu edinen hadisler, elbette sadece bunlarla sınırlı değil. Imam Nesâî'nin kitabına koyduğu bu hadislerin dışında daha pekçok hadisin var olduğunu bilmiş ol-makta fayda var. Zaten biz bu çalışmamızda, hadislerimizin açık-lamalarında onların birçoğuna yer verdik.

Bu çalışmayı okuyucularımın istifadesine sunarken; onların Al-lah'ın sevgi ve rızasını kazanmaktan başka bir hedefimizin olma-dığını bilmelerini istiyor; her tür yapıcı eleştirilerini sabırsızlıkla bekliyorum.

Hamd her zaman Allah'a, salât ve selâm ise O'nun sevgili Peygamberi Muhammed Mustafâ'ya, onun pâk Ehl-i Beyti'ne, seçkin ashâbına ve onların yolunu izleyenlere olsun!

Allah hepimizi sevgili Rasûlü'ne ve onun pâk, temiz Ehl-i Beyti'ne hizmetkâr kılsın! Bizleri onların yüce şefaatine mazhar eyle-sin...

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..507

508....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

BIBLIYOGRAFYA

Kur'ân-ı Kerîm

Ahkâm'ul-Qur'ân - Ebûbekr er-Râzî el-Cessâs (v.370) I-V, Mısır, Dâr'ul-Mushaf

Avn'ül-Ma'bûd Şerhu Süneni Ebî Dâvûd - Şemsülhaqq el-Azîm Âbâdî (v.1329) I-XIV, Medîne, 1968-1969, el-Mektebe'tüs-Selefiyye

Bedâi'us-Sanâi' - Ebûbekr b. Mes'ûd el-Kâşânî (v.587) I-VII, Beyrût, 1982, Dârul-Kitâb el-Arabî

el-Beyân vet-Ta'rîf - İbn Hamze ed-Dimaşqî (v.1120) l-lll, Mısır, Mektebetü Mısr Câmi'ul-Beyân [Tefsir] - Muhammed b. Cerîr et-Taberî (v.310) el-Câmiu's-Sağîr - Celâlüddîn es-Süyûtî (v.911) Beyrût, 1391/1972 el-Câmiu's-Sahîh - Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî (v.256) el-Câmiu's-Sahîh - Muslim b. Haccâc el-Quşeyrî (v.261)

Concordance (Hadis fihristi) - A. J. Wensinck ve hey'et, I-VIII, İstanbul, 1986, Çağrı Yayınları

Ebû Hürayra - Şerafuddîn el-Mûsevî (v.1377) I, Saydâ, 1365, Irfân matbaası

Esnâ'l-Metâlib - Muhammed Dervîş el-Hût (v.1276) I, Mısır, 1355, el-Mektebet'üt-Ticâriyye

el-Faqîh vel-Mütefeqqih - Hatîb el-Bağdâdî (v.462) l-ll, Beyrût, 1980, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

Feth'ul-BârîŞerhu Sahîh'il-Buhârî - İbn Hacer el-Asqalânî (v.852)

Feth'ul-Cevâd - İbn Hacer el-Heytemî (v.974) l-ll, Mısır, 1391/1971 Mustafa el-Bâbî el-Halebî

Feth'ul-Qadîr - Kemâl b. el-Hümâm (v.861) I-X, Beyrût, Dâr'ul-Fikr Feyd'ul-Qadîr - Abdurraûf el-Münâvî (v.1031) I-VI, Beyrût, 1972, Dâr'ul-Ma'rife el-Fisal - İbn Hazm ez-Zâhirîel-Endülüsî(v.456) I-V, Beyrût, 1986, Dâr'ul-Ma'rife

el-Fusûl fil-Usûl - Ebûbekr er-Râzî el-Cessâs (v.370), [http://feqh.al-islam.com/ feqh/]

el-Ğadîr - Abdülhuseyn Ahmed el-Emînî (v.1402) I-XI, Tahrân, 1371, Dâr'ul-Kütüb el-İslâmiyye

Ğâyet'ül-Merâm fî Ilm'il-Kelâm - Seyfüddîn el-Âmidî (v.631) I, Mısır, 1971

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..509

Hak Dini Kuran Dili - Elmalih Hamdi Yazir (v.1942 m.) I-IX, İstanbul, 1971, Eser Kitabevi

el-Hılâf (fî'l-Fıqh) - Şeyh'ut-Tâife Ebû Ca'fer et-Tûsî (v.460) l-lll, Qum, 1413, Mü-essese'tün-Neşr el-İslâmî

Hz. Ali (a) - Abdülbâkiy Gölpınarlı, I, Tahran, Bünyâd-ı Bi'set

el-llel'ül-Mütenâhiye - Ebul-Ferac İbn'ül-Cevzî (v.597) l-ll, Beyrût, 1983, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

el-İbtihâc bi-tahrîci Ehâdîs'il-Minhâc - Abdullah el-Ğımârî (v.) I, Beyrût, 1985, Âlem'ül-Kütüb

İhkâm'ül-Füsûl - Ebul-Velîd el-Bâcî (v.474) I, Beyrût, 1989, Müessese'tür-Risâle

el-İhkâm fî usûl'il-ahkâm - Seyfüddîn el-Âmidî (v.631) l-ll, Beyrût, 1985, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

İmamlar veSultanlar - Mustafa İslamoğlu, I, İstanbul, 1990, Denge Yayınları el-İqnâ' fil-fıkq - Ebun-Necâ el-Hıcâvî (v.968) I-IV, Beyrût, Dâr'ul-Ma'rife

İrşâd'üs-Sârî Şerhu Sahîh'il-Buhârî - Şihâbuddîn el-Qastalânî (v.923) I-X, Mısır, 1267, Bûlâq el-Emîriyye

el-İsâbe fî temyîz'is-Sahâbe - İbn Hacer el-Asqalânî (v.852) I-IV, Beyrût, Dâru İhyâi't-Türâs el-Arabî

İslam Tarihi - Hüseyin Algül, I-IV, istanbul, 1985-1987, Gonca Yayınları

el-İstîâb fî ma'rifet'il-Ashâb - İbn Abdilberr el-Qurtubî (v.463) I-IV, ("el-İsâbe"nin kenarında.)

el-İstibsâr - Şeyh'ut-Tâife Ebû Ca'fer et-Tûsî (v.460) I-IV, Tahrân, 1390, Dâr'ul-Kütüb el-İslâmiyye

el-Kâfî - Ebû Ca'fer Ya'qub el-Küleynî (v.329) Beyrût, 1985, Dâr'ul-Edvâ'

el-Kâfî fil-Fıqh - İbn Abdilberr el-Qurtubî (v.463) I, Beyrût, 1987, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

el-Kelime'tül-Ğarrâ fî tafdîl'iz-Zehrâ - Şerafuddîn el-Mûsevî (v.1377) Çev. Kadri Çelik, İstanbul, 1992, Kevser Yayınları (Kur'ân'da Ehl-i Beyt...)

Keşf'ül-Esrâr Şerhu Usûl'il-Pezdevî - Abdülazîz el-Buhârî (v.730) I-IV, istanbul, 1307

el-Keşşâf - Cârullâh ez-Zemahşerî (v.538) I-IV, Beyrût, Dâr'ul-Ma'rife

Kitap ve Sünnet Işığında Müt'a Nikâhı - Abdulkadir Çuhacıoğlu, istanbul, Kevser Yayınları, Nisan / 2002

Ma'rifetü Ulûm'il-Hadîs - Hâkim en-Nîsâbûrî (v.405) I, Beyrût, 1977, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

Mecma'ut-Tefâsîr (İbn Abbâs, el-Beydâvî, Hâzin, en-Nesefîtefsirleri) - I-VI, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1979

510....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

el-Mebsût - Şemsüleimme es-Serahsî (v.490) I-XXX, İstanbul, 1982-83, Çağrı Yay.

el-Menâqib - Muvaffaq b. Ahmed b. Muhammed el-Mekkî el-Hatîb el-Harzemî (v. 568) I, [http://www.rafed.net]

Men lâ Yahduruhu-I-Faqîh - Şeyh Sadûq Ebû Ca'fer İbn Bâbeveyh el-Qummî (v.381) I-IV, Tahrân, 1390, Dâr'ul-Kütüb el-İslâmiyye

Minhâc'üs-Sünne - İbn Teymiyye el-Harrânî (v.728) I-IV, Mısır, 1321-1322, Bûlâq el-Emîriyye

Mîzân'ül-İ'tidâl - Hâfız Ebû Abdillâh ez-Zehebî(v.748) I-IV, Beyrût, Dâr'ul-Fikr

el-Mîzân fî tefsîr'il-Qur'ân - Allâme Muhammed Hüseyin et-Tabâtabâî (v.1981) I-XX+I, Qum, 1412, İsmâîliyyân Matbaası

Muâviye b. Ebî Süfyân - Dr. İrfan Aycan Ankara, 1990, Fecr Yayınları Mu'cem'ül-Büldân - Yâqût el-Hamevî (v.626) I-V, Beyrût, 1979, Dâru Sâdır el-Muğnî - İbn Qudame el-Maqdisî (v.620) I-XII+II, Beyrût, 1997, Dâr'ul-Fikr el-Muhallâ - İbn Hazm ez-Zâhirîel-Endülüsî(v.456) [http://feqh.al-islam.com] el-Muqni' - İbn Qudame el-Maqdisî (v.620) I, Beyrût, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye el-Murâcaât - Şerafuddîn el-Mûsevî (v.1377) I, Necef, Dâr'un-Nu'mân el-Musannef - İbn EbîŞeybe (v.235) [http://feqh.al-islam.com/feqh/]

el-Mu'temed fî Usûl'il-Fıqh - Ebul-Huseyn el-Basrî (v.436) l-ll, 1983, Beyrût, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

el-Muvatta' - Mâlik b. Enes el-Medenî (v.179)

el-Mühezzeb - Qâdî Ebû İshâq eş-Şîrâzî (v.476) [www.islamweb.net/library/]

el-Müsâyera - Kemâlüddîn b. el-Hümâm (v.861) I, İstanbul, 1979, Çağrı Yayın-ları

Müsellem'üs-Sübût - İbn Abdişşekûr (v.1119) "el-Müstasfâ" ile birlikte basılı el-Müsned - Ahmed b. Muhammed b. Hanbel el-Bağdâdî (v.241)

el-Müsned [Mûsâ b. Zekeriyyâ el-Haskefî (v.650) rivâyeti] - Ebû Hanîfe Nu'mân b. Sâbit (v.150) 1,1962, Safvet'üs-Seqâ

el-Müstasfâ - Muhammed el-Ğazzâlî (v.505) l-ll, Bağdâd, 1970, Mektebet'ül-Müsennâ

el-Müstedrek - Hâkim en-Nîsâbûrî (v.405) I-IV, Beyrût, Dâr'ul-Ma'rife Müşkil'ül-Âsâr - Ebû Ca'fer et-Tahâvî (v.321) [http://feqh.al-islam.com/feqh/]

Nasb'ur-Râye - Cemâlüddîn ez-ZeyleT (v.762) I-IV, Beyrût, 1987, Dâru İhyâi't-Türâs el-Arabî

en-Nass vel-İctihâd - Abdülhuseyn Şerafuddîn el-Mûsevî (v.1377) I, Qum, 1404, Seyyid'üş-Şühedâ Matbaası

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..511

Nazm'ul-Mütenâsir - Muhammed b. Ca'fer el-Kettânî (v.1345) I, Haleb, 1328, Dâr'ul-Meârif

Nehc'ül-Belâğa - Allâme Şerîf er-Radıy (v.406) l-lll, Mısır, İstiqâmet Matbaası (Muhammed Abdüh hâşiyeli)

Nesîm'ur-Riyâd (Şerh'uş-Şifâ) - Ahmed Şihâbüddîn el-Haffâcî (v.1069) "eş-Şifâ" ile birlikte.

Neyl'ül-Evtâr - Muhammed b. Ali eş-Şevkânî (v.1250) I-X, 1978, Riyâd, Mekte-be el-Meârif

Nûr'ul-Ebsâr - Mü'min eş-Şeblencî (v.l290'dan sonra) I, Mısır, 1948

Radd'ül-Muhtâr - Muhammed Emîn İbn Âbidîn (v.1252) I-VI+II, İstanbul, 1984, Kahraman Yayınları

er-Ravda'tül-Behiyye fî şerh'il-Lüm'a'tid-Dimaşqıyye - Zeynüddîn el-Âmilî eş-Şehîd'üs-Sânî(v.965) l-ll, İran, 1371, Mekteb'ül-A'lâm el-İslâmî

Ravda'tün-Nâzır - İbn Qudame el-Maqdisî (v.620) l-ll, Beyrût, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

Sahih-i Muslim Tercüme ve Şerhi - Ahmed Davudoğlu (v.1981 m.) I-XI, İstanbul, 1980, Sönmez Neşriyat

es-Savâiq'ul-Muhriqa - İbn Hacer el-Heytemî (v.974) I, 1984, İstanbul, Hakikat Yayınevi

es-Sîra'tün-Nebeviyye - Muhammed b. İshâq (v.151) I, Konya, 1981, Hizmet Kitabevi

es-Sîrat'ül-Halebîyye - Ali b. Burhâniddîn el-Halebî (v.1044) l-lll, Mısır, el-Mektebet'üt-Ticâriyye el-Kübrâ

es-Sîrat'ün-Nebeviyye - Ahmed Zeynî Dahlân (v.1304) l-lll, "es-Sîrat'ül-Halebîyye" kenarında.

es-Sünen - Abdullah b. Abdirrahmân ed-Dârimî (v.255) es-Sünen - Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (v.303) es-Sünen - Ebû Dâvûd Süleymân b. Eş'as es-Sicistânî (v.275) es-Sünen - Ebû îsâ Muhammed b. îsâ et-Tirmizî(v.279) es-Sünen - İbn Mâce Muhammed b. Yezîd el-Qazvînî (v.273)

Şerâiu'l-İslâm - Muhaqqiq Necmüddîn el-Hıllî (v.676) I-IV, Qum, 1409, İsmâîliyyân Matbaası

eş-Şerh'ul-Kebîr alâ Muhtasar'il-Halîl - Ahmed ed-Derdîr (v.1201) I-IV, Mısır, Dâru İhyâi'l-Kütüb el-Arabiyye (îsâ el-Bâbî el-Halebî)

Şerhu Muhtasar'il-Halîl - Muhammed el-Huraşî (v.1102) I-VIII, Beyrût, Dâru Sâ-dır

Şerhu Müntehâ'l-İrâdât - Taqıyyüddîn Muhammed b. Ahmed el-Fetûhî el-Mısrî İbn'ün-Neccâr (v.972) [www.islamweb.net/library/]

512....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Şerhu Nehc'il-Belâğa - Izzüddîn İbn Ebil-Hadîd (v.656) I-XX, Mısır, 1965, Dâru İhyâi'l-Kütüb el-Arabiyye

Şerhu Nuhbet'il-Fiker - Ali b. Sultân el-Qârî (v.1014) I, İstanbul, 1327, Uhuvvet Matbaası

Şerhu Sahîhi Muslim - Muhyiddîn Ebû Zekeriyyâ en-Nevevî (v.676) I-XVIII, Bey-rut, 1972, Dâru İhyâi't-Türâs el-Arabî

Şerh'uş-Şifâ - Ali b. Sultân el-Qârî (v.1014) "eş-Şifâ" Me birlikte.

eş-Şifâ - Qâdî lyâd (v.544) I-IV, Beyrût, Dâr'ul-Kitâb el-Arabî yay. el-Haffâcî ve el-Qârî şerhleriyle birlikte.

et-Tabaqât - Muhammed b. Sa'd el-Bağdâdî (v.230) I-IX, Beyrût, 1985, Dâru Sâdır

et-Tahrîr fî usûl'il-Fıqh - Kemâlüddîn b. el-Hümâm (v.861) l-lll, Beyrût, 1983, Dâr'ul-Kütüb el-Mmiyye [İbn Emîr el-Hâc (v.879)'ın et-Taqrîr adlı şerhiyle]

Tahrîcu Ehâdîs'M-Keşşâf - İbn Hacer el-Asqalânî(v.852)el-Keşşâf'ınsonunda Tahrîr'ul-Vasîle - İmam el-Humeynî (v.1989) l-ll, Qum, Matbûât-ı Dâr'M-İlm Taqrîb'üt-Tehzîb - İbn Hacer el-Asqalânî (v.852) l-ll, Beyrût, 1997, Dâr'ul-Ma'rife Târîh'ul-Medîne el-Münevvera - Ömer b. Şebbe el-Basrî (v.262) I-IV, Cidde, 1973

Târîh'ul-Ümem vel-Mülûk - İbn Cerîr et-Taberî (v.310) I-VI, Beyrût, 1997, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

et-Târîh - Ahmed b. Ebî Ya'qub İshâq b. Ca'fer el-Ya'qûbî (v.292) l-ll, Beyrût, ts. Tathîr'ul-Cinân - İbn Hacer el-Heytemî (v.974) "es-Savâiq" ile birlikte.

et-Tavdîh - Sadruşşerîa Ubeydullâh b. Mes'ûd (v.747) l-ll, İstanbul, 1310, Mekteb-i Sanâi' Matbaası

et-Tebsıra fî Usûl'il-Fıqh - Ebû İshâq eş-Şîrâzî (v.476) I, Dimasq, 1983, Dâr'ul-Fikr

Tedrîb'ur-Râvî - Celâlüddîn es-Süyûtî (v.911) l-ll, Mısır, 1966, Dâr'ul-Kütüb el-Hadîse

et-Tefsîr'ul-Kebîr - Fahruddîn er-Râzî (v.606) I-XXXII, İran İslâm Cumhuriyeti, 1413, Mekteb'ül-A'lâm el-İslâmî

Tefsîr'ul-Qur'ân'il-Azîm - Hâfız Ebül-Fidâ İbn Kesîr (v.774) I-IV, Mısır, 1980, Mektebetü Dâr'it-Türâs

et-Tehzîb - İbn Hacer el-Asqalânî (v.852) I-VI, Beyrût, 1417 / 1996, Dâr'ul-Ma'rife

Tehzîb'ül-Ahkâm - Şeyh'ut-Tâife Ebû Ca'fer et-Tûsî (v.460) I-X, Tahrân, 1390, Dâr'ul-Kütüb el-İslâmiyye

Tenzîh'üş-Şerîa - Ebul-Hasen b. Arrâq el-Kinânî (v.963) l-ll, Beyrût, 1981, Dâr'ul-Kütüb el-llmiyye

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..513

el-Udde fî usul'il-fiqh - Qâdî Ebû Ya'lâ el-Ferrâ (v.458) l-lll, Beyrût, 1980, Müesseset'ür-Risâle

Umdet'ül-Qârî Şerhu Sahîh'il-Buhârî - Bedruddîn el-Aynî (v.855) I-XX, Mısır, 1972, Mustafa el-Bâbî el-Halebî

Usûl'üd-Dîn - Abdulqahir el-Bağdâdî (v.429) I, İstanbul, 1928, Devlet Matbaası

Usûl'ül-Fıqh - Şemsüleimme es-Serahsî (v.490) l-ll, İstanbul, 1984, Kahraman Yay.

Uyûn el-Eser - Ebul-Feth Muhammed b. Muhammed İbn Seyyidinnâs el-Endülüsî (v.734) l-ll, [www.kawthar.net]

el-Ümm          -          Muhammed          b.          İdrîs          eş-Şâfiî          (v.204)

[http://www.islamweb.net/library/]

Üsd'ül-Ğâbe fî Ma'rifet'is-Sahâbe - İbn'ül-Esîr 'lzzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (v.630) I-V, Beyrût, 1418/1997, Dâr'ul-Ma'rife

Zâd'ül-Meâd - İbn'ül-Qayyim el-Cevziyye (v.751) I-IV, Beyrût, Dâr'ul-Kitâb el-Arabî

514....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

DURUMUNDAN BAliSEDİLEN RAVILER

Abbâd b. Abdillâh el-Esedî,6 Abbâd b. Ya'qûb,31 Abdullah b. Abdilquddûs,84 Abdullah b. Bürayde,43~44 Abdullah b. Ca'fer el-Medînî,124 Abdullah b. Dâhir,31 Abdullah (Ebû Hamze),56 Abdullah b. Amr b. Hind,116 Abdullah b. Ebîbekr,136 Abdullah b. Lehî'a,173,251 Abdullah b. Muhammed b. Aqîl,36 Abdullah b. Nüceyy,lll Abdullah b. Osmân b. Huseym,75 Abdullah b. Râşid,211 Abdullah b. Ruqaym,40 Abdullah b. Selime el-Murâdî,24 Abdullah b. Sinân,228 Abdullah b. Şevzeb,280 Abdullah b. Vehb b. Zem'a,125 Abdurrahîm b. Zeyd el-Amiy,240 Abdurrahman b. Amr b. Cebele,188 Abdurrahman b. Mağrâ,42 Abdurrahman b. Mâlik b. Miğvel,356 Abdurrahman b. Ziyâd el-İfrîqî,238 Abdülazîz b. Ebân el-Emevî,213 Abdülcebbâr b. Verd,444 Abdülcelîl b. Atıyye, 94 Abdülğaffâr b. Qâsım,147 Abdülkerîm b. Ebî Umeyr,87 Abdülmü'min b. Abbâd el-Abdî,148 Abdülvâhid b. EbîAmr,340 Abdülvehhâb b. Atâ el-Basrî,122 Abîde b. Hassân el-Anberî,99 Ahmed b. Abdillâh el-Harrânî,205 Ahmed b. Abdirrahmân el-Büsrî,250 Ahmed b. Bekr el-Bâlisî,340 Ahmed b. îsâ el-Haşşâb,356

Ahmed b. Mufaddal,215

Ahvas b. Cevvâb,69

Alâ b. Arâr,101

Alâ b. Hilâl er-Raqqî,106

Ali b. Âbis,35

Ali b. Alqame,148

Ali b. Ca'fer el-Alevî,413-414

Ali b. Qâdim,39

Ali b. Saîd er-Ramlî,280

Ali b. Sâbit,9

Ali b. Zeyd b. Cüd'ân,85

Amîra b. Sa'd,82

Amr b. Atıyye el-Avfî,203

Amr b. Hâşim el-Cenbî,184

Amr el-Hubşî,36

Amr Zû Murr,96

Âsım b. Şümeyh,488

Atâ el-Horasânî,251

Atâ b. Muslim el-Haffâf,450

Atıyye b. Saîd el-Avfî,84

Atıyye et-Tafâvî,87

Ayzâr b. Hureys,107

Bişr b. Huseyn,242

Bükeyr b. Amr el-Becelî,88

Bükeyr b. Mismâr,9

Câbir b. Yezîd el-Cu'fî,441

Ca'fer b. Abdilvâhid el-Hâşimî,240

Ca'fer b. Süleymân ed-Dubaî,65

Ca'fer b. Ziyâd el-Ahmar,373

Cümey' b. Umeyr,108

Cüveybir b. Saîd,241

el-Cüzcânî (Ebû İshâq),22

Dahhaq b. Müzâhim el-Belhî,241

Damra b. Rabîa,280

Dâvud b. Abdilhamîd,318

Dâvud b. Ebî Avf ,313

Dâvud b. Kesîr er-Raqqî,46

Peygamberin Dilinden Hz. Ali (a.s)..515

Dırâr b. Surad,442

Ebû Abdillâh el-Cedelî,88

Ebû Avâne Vaddâh,46~47

Ebul-Bahterî,31

Ebûbekr b. Abdillâh b. EbîSebra,43

Ebûbekr b. Ayyâş,490-491

Ebûbekr b. Hâlid b. Urfuta,89

Ebû Belc (Yahyâ),23

EbûCenâbYahyâ,489

Ebul-Ezher Ahmed,314

Ebû Hârûn Umâra el-Abedî,264

Ebû Hazra Ya'qûb,57

Ebul-Huveyris,134

Ebû İdrîs el-Mürhibî,316

Ebû Kebîr Rufey',489

Ebû Ma'şer Necîh,54

Ebû Meryem Qays es-Seqafî,119

Ebû Muâviye,211

Ebus-Sahbâ Suheyb,211

Ebû Sa'd,340

Ebû Sahr Humeyd b. Ziyâd,211

Ebû Qatade el-Harrânî,37~38

Ebû Qılâbe Abdülmelik er-

Raqqâşî,400

Ebus-Salt Abdüsselâm,174,204-205 Ebû Uveys Abdullâh,233 Ebû Zür'a Vehb b. Râşid,211 Ebün-Nasr Abdullah ed-Dabbî,352 Ebüz-Zübeyr (muhammed),75 Eclah el-Kindî,7 Esbağ b. Nübâte,260 Esbât b. Nasr,62 Esed b. Abdillâh,5 Eymen el-Habeşî,ll Fıtr b. Halîfe,90 Fudayl b. Merzûq,290 Habbe el-Uranî,l Haccâc b. Ertât,172 Hakem b. Abdilmelik,100 Hakem (b. Ebî Nu'm),415 Hakem b. Uteybe,210 Hakîm b. Cübeyr,75 Hakîm b. Hakîm el-Evsî,214 Halîl b. Zekeriyyâ,42 Halîl b. Mürra,75 Hamze b. Abdillâh,56 Hamze en-Nusaybî,241

Haneş b. Mu'temir,30 Hâni' b. Eyyûb,82 Hâni' b. Hâni',68 Hâris el-A'var,29 Hâris b. Ğusayn,241 Hâris b. Hasîra,64 Hâris b. Mâlik,39 Hârise b. Mudarrib,35 Hasen b. Üsâme b. Zeyd,136 Hâzim b. Huseyn el-Humeysî,356 Hıbbân b. Ali,188 Hişâm b. Sa'd,124 Humeyd b. Abdirrahmân b. Avf,212 Humeyd eş-Şâmî,86 Huseyn b. Hasen el-Eşqar,319,373 Huseyn b. Zeyd b. Ali,22 Hübeyra b. Yerîm,22 lkrime,79~80 Imrân b. Ebân el-Vâsitî,85 İbn Ebî Leylâ,13 İbn İshâq (Muhammed),44 İbn Şihâb ez-Zührî,47-48 İbrâhim b. Mâlik el-Ensârî,356 İbrâhim b. Mehdî el-Mıssîsî,64 İbrâhim b. Mehdî el-Übüllî,64 İbrâhim b. Ebî Yahyâ,134 İshâq b. Bişr el-Kâhilî,31 İsmâîl b. Ebî Üveys,233 İsmâîl es-Süddî,12 Kesîr b. Abdillâh el-Müzenî,233-234 Kesîr b. İsmâîl en-Newâ',399 Kesîr b. Zeyd el-Eslemî,130,228 Kinâne b. Cebele,46 Leys b. Ebî Süleym,54 Metar b. Tahmân,280 Meymûn el-Kindî,15 Minhâl b. Amr,6 Miqsem,210

Muallâ b. Abdirrahmân,412 Muallâ b. Hilâl,356 Mufaddal b. Sâlih,90 Muhâcir b. Mismâr,8 Muhammed b. Ahmed b. lyâd,12 Muhammed b. Câbir el-Yemânî,200 Muhammed b. Huseym,149 Muhammed b. İbrâhîm Teymî,57,70

516....el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

Muhammed b. Kesîr es-San'ânî,53 Muhammed b. Mervân ez-Zühelî,127 Muhammed (..b. Ebî Râfi'),31 Muhammed (İbn'ür-Rûmî),205 Muhammed b. Sinân el-Qazzâz,490 Muhammed b. Sîrîn,54 Muhammed b. Süleymân İsbahânî,85 Muhammed b. Süleymân es-Sâ'ıdî,55 Muhammed b. Zekeriyyâ el-

Ğıllâbî,308

Muharrar b. Ebî Hürayra,202 Muhtâr b. Nâfi' et-Temîmî,249~250 Muqatil b. Süleymân,80 Mûsâ b. Muhammed el-Hârisî,42 Mûsâ b. Qâsım el-Kûfî,31-32 Mûsâ b. Ya'qub ez-ZemeT,8,396 Muttalib b. Abdillâh b. Hantab,229 Muttalib b. Ziyâd,54 Mücâlid b. Saîd,42 Müsâvir,352 Müshir b. Abdilmelik,12 Muslim el-Mülâî,35 Muslim en-Nebbâl,136 Nâfi' b. UceyrJO Nâsıh b. Abdillâh,124 Nuaym b. Hakîm el-Medâinî,119 Osmân b. Sâlih,251 Ömer b. İbrâhim el-Hâşimî,42 Ömer b. Sâlih,391 Ömer b. Şebîb el-Müslî,86 Qâbûs b. Ebî Zabyân,453 Qanân b. Abdillâh,315 Qâsım b. EbîŞeybe,77 Qâsım b. Yezîd b. Quseyt,251 Qays b. Rabî',148 Rabî' b. Sa'd,443 Rabî'a b. Nâcid,63 Rukeyn b. Rabî' el-Fezârî,306 Sabbâh b. Muhammed el-Becelî,235 Sa'd Ebû Mücâhid et-Tâî el-Haffâf,148 Saîd b. Beşîr eş-Şâmî,488 Saîd b. Sinân eş-Şeybânî,55 Sâlih b. Muhammed b. EbîZâide,43

Sâlih b. Mûsâ et-Talahî,233

Sâlim b. Ebî Hafsa,129~130

Sehl b. Hammâd,250

Seyf b. Ömer et-Temîmî,234

Seyf b. Muhammed,30

Simâk b. Harb,34

Subayh,317

Süfyân b. Huseyn el-Vâsitî,210~211

Süheyl b. Hallâd el-Basrî,122

Süleymân b. Abdillâh b. Hâris,143

Süleymân el-Menbehî,86

Süleymân b. Qarm,263

Süveyd b. Necîh,488

Şehr b. Havşeb,280

Şerîk b. Şihâb,

Şuayb b. İbrâhîm et-Teymî,234

Şuayb b. Safvân,32

Şu'be b. Haccâc,46-47

Şurahbîl b. Müdrik,115

Talha b. Zeyd el-Quraşî,99

Târıq b. Ziyâd,176

Telîd b. Süleymân,316~317

Urve b. Zübeyr,47

Ümmü Mûsâ,150

Ümmü Müsâvir,352

el-Vâqıdî (Muhammed),134

Velîd b. Müslim,87

Yahyâ b. Ebî Ğaniyye,108

Yahyâ b. Afîf,5

Yahyâ el-Hımmânî,148

Yahyâ b. Ya'lâ el-Eslemî,268,307

Yezîd b. Suheyb el-Faqîr,488

Yezîd b. EbîZiyâd,244-246

Yûnus b. Ebî İshâq,69

Yûsuf b. Suheyb el-Kindî,306

Yûnus b. Habbâb el-

Üseydî,246~247 Zâzân (Ebû Ömer) el-Kindî,118 Zem'a b. Sâlih,379 Zeyd b. Hasen el-Enmâtî,227 Zeyd b. Havârî el-Amiy,240 Zeyd b. Yüsey',69 Züheyr b. Alâ,49

Not 1: Sade puntolarsayfa, kalın puntolar ise hadls numarasını göstermektedlr.

Not 2: imam All ve Ehl-I Beyt'le arası Iyl olmayan sahâbî ve râvîlere, ayrıca Hârlcî olanla-ra bu listede yer vermedlk. Onlann isimleri ve kısaca durumları için 88-89 nolu hadlsl-

6......el-Hasâis Tercüme ve Şerhi

mizin açıklamalarına (sh. 333-338) ve kitabımızın sonlarına başvurun.