Allah'ın kulu Emir-ül Mü'minin Ali'den, Muhammed
ibn-i Ebi Bekr'e ve
Mısır halkına:
Selamun aleykum.
Ey Muhammed,
mektubun gelip bana ulaştı, sorduğun soruyu anladım,
yapılması gerekli olan ve müslümanların durumunu düzeltebilecek
şeyler için gayret göstermen beni hoşnut etti. Bu işlerin, senin
iyi niyetli ve iyi görüşlü olduğundan ileri geldiğini
anladım.
Her oturup kalkmada, açıkta ve gizlide
Allah'tan çekinmelisin. Halk arasında yargıda bulunduğunda,
onlara tevazu kanatlarını ger; onlara iyi muamelede bulun; güler
yüzlü ol. Bakışta da, görüşte de tarafları bir tut, fark
gözetme ki, büyükler (kudret sahipleri) senin onlardan yana olmanı
beklemesinler (kendilerine meylettiğini sanmasınlar); zayıflar
da adaletinden meyus olmasınlar. Müddeiden (davacıdan) beyyine (iki
âdil şahit) iste; inkar edene ise yemin ettir. Bir kimse kardeşiyle
sulh ettiğinde, o sulhu geçerli kıl; yalnız bu sulhla helali
haram, haramı da helal etmek isterlerse o hariç; sadık, vefalı,
hayâlı, edepli, takvalı fakihleri, facir, yalancı, hilekâr ve
düzenbazlara tercih et. İyi iş yapan salih kimseler kardeşin;
facir, gaddar, sahtekâr kimseler ise düşmanın olmalıdır.
Benim en çok sevdiğim kardeş, Allah'ı herkesten daha çok anan ve
O'ndan daha çok korkan kimsedir. Senin de inşaallah bu kimselerden
olmanı ümit ederim.
Sorumlu
olduğunuz işler ve kendisine doğru ilerlemekte olduğunuz
sonuç hususunda size Allah'tan çekinmenizi tavsiye ediyorum. Zira Allah-u Teâla
Ku'ran'da buyurmuştur ki: Herkes
kendi kazancının rehinidir."[1] Yine buyurmuştur ki: "Allah kendisinden (azabından) sakınmanızı
emretmektedir ve herkesin dönüşü de Allah'a doğrudur."[2] Başka bir yerde de: "Andolsun Rabbine ki onların hepsinden yaptığı
işleri soracağız."[3] diye buyurmaktadır. Öyleyse Allah'tan
çekinin; takvalı olun; çünkü bu sıfat (yani takva) diğer hiçbir
özelliğin içermediği hayırları içermektedir ve diğer
hiçbir şeyle elde edilmeyen dünya ve ahiret hayırlarını,
onunla elde etmek mümkündür. Allah-u Teâla buyuruyor ki: "Çekinenlere, "Rabbiniz ne indirdi size?" denince,
"Hayır indirdi" derler. Bu dünyada güzel hareket edenlere güzel
bir mükâfat var; ahiret eviyse elbette daha da hayırlıdır ve
çekinenlerin evleri, gerçekten de ne güzeldir."[4]
Ey
Allah'ın kulları, bilin ki çekinenler, hem gelip geçiveren
dünyanın faydalarını elde ettiler; hem de bir zaman sonra
gelecek ahiretin faydalarını elde edecekler. Onlar dünya ehlinin
dünyalarına ortak oldular; ama, dünya ehli onların ahiretine ortak
olamadı. Allah-u Teâla Kur'an'da buyuruyor ki: "De ki: Allah'ın, kulları için meydana getirdiği
süslenilecek şeylerle rızık olarak verdiklerinin içinden
tertemiz şeyleri, kim haram etmiştir ki? De ki: Bunlar, dünyada
inanan kişilerindir, ahiretteyse yanlız onlara aittir..."[5]
Çekinenler,
dünyada konakladılar, en güzel bir konaklayışla, dünya
nimetlerini yediler en güzel bir yeyişle.
Ey
Allah'ın kulları, bilin ki Allah'tan çekinip, Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine saygınızı koruduğunuzda
diğer fırkaların namaz, oruç ve sadakaları sizlerden daha
çok olmuş olsa bile, sizler, Ona en güzel ibadet, en güzel zikir ve en
güzel şükrü etmişsinizdir; sabrın, şükrün, gayret
göstermenin en yüce mertebelerine
ulaşmışsınızdır; çünkü bu durumda sizler Allah'a
daha çok vefalı, dostlarının ve Rasulullah'ın Ehl-i Beyt'inden olan ulü-l emrin
hayrını daha çok istiyen kimselersiniz.
Ey Allah'ın kulları, ölümden, onun
yaklaşmasından, meşakkatinden sakının; ölüm için
azık hazırlayın. Çünkü o büyük bir mesajla gelip çatmada; ya
beraberinde hiç bir şerri (kötülüğü) olmayan bir hayır veya hiç
bir hayrı olmayan bir şerle ulaşır. Cennete, cennet için
iş yapandan daha yakın kim var; cehenneme de cehennem ehlinden daha
yakın kim olabilir? Öyleyse, nefsiniz ölüm hususunda sizinle çekişmek
(onu aklınızdan çıkarmak) istediğinde, ölümü çok anın.
Çünkü ben Peygamber-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve alih'in şöyle
buyurduğunu duydum: "Lezzetleri yok eden şeyi (yani ölümü) çok
anın." Şunu da bilin ki, ölümden sonraki merhaleler,
Allah'ın affedip bağışlamadığı kimse için
ölümden daha çetin ve daha şiddetlidir.
Ey Muhammed,
bil ki, seni en fazla askerimin bulunduğu beldeye (Mısır'a) vali
tayin ettim. Bu ülkede, kendi nefsinden, dininden korkman, günde bir saat bile
olsa bu hususta düşünmen gerekir. Halktan birisini hoşnut etmek için Allah'ı gazaba
getirme! Sakın. Çünkü Allahn rızası her şeyin bedelidir;
ama hiçbir şey Allah'ın bedeli olamaz. Zalime karşı
şiddetli ol; onun önünü al (yapacağı kötü işi engelle); iyi
iş yapanlara karşı yumuşak davran, onları kendine
yaklaştır, kendine sırdaş ve kardeş kıl.
Sonra, namazına dikkat et; bak nasıl
kılıyorsun; çünkü sen imamsın. Bir imam, halka namaz
kıldırır, onların namazında bir noksanlığa
sebep olursa onların bütün günahı o imamın üzerine olur; fakat o
imamın arkasında namaz kılan kimselerin namazından bir
şey eksilmez (onların namazı doğrudur). Bir imam,
namazı kâmil bir şekilde kılarsa, arkasında namaz kılan
kimselerin sevabı kadar, onların sevabından bir şey
eksilmeksizin, sevap alır. Abdestine de dikkat et; zira abdest
namazın kâmil olmasına sebep olur. Abdestli olmayan kimsenin
namazı batıl olur. Şunu da bil ki, amellerinden her birinin
kabul olup olmaması, senin namazına bağlıdır.
Namazını yok eden kimse, İslam'ın diğer hükümlerini
daha çok yok eder.
Ey Mısır halkı,
yaptığınızın söylediğinizi, gizli halinizin
açıktaki durumunuzu tasdik etmesi, söylediğinizin
yaptığınıza ters düşmemesi için gayret edin. Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih: "Ben ümmetim için ne mü'minden korkarım,
ne müşrikten. Çünkü mü'mini Allah, imanı yüzünden kötülükten korur;
müşriki de şirki yüzünden rezil ve kahreder. Fakat sizlere diliyle
güzel söz söyleyen, hareketiyle çirkin işlerde bulunan ve hiç bir kimseden
de korkusu olmayan, tatlı dilli münafıktan korkuyorum."
buyurmuştur. Yine Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih şöyle
buyurmuştur: "İyiliklerinden hoşnut olup, kötülüklerinden
üzülen kimse gerçekten de mü'mindir." Yine buyurmuştur ki:
"Şu iki özellik münafık bir kimsede bir araya toplanmaz: Güzel
tutumlu olmak, sünneti iyice bilmek."
Ey Ebu Bekr'in
oğlu Muhammed, bil ki, en üstün din bilgisi, dinde vera'lı olmak
(şüpheli şeylerden sakınmak) ve Allah'ın emrine amel
etmektir. Allah-u Teâla bizi ve seni O'na şükretmekte, O'nu anmakta,
hakkını eda etmekte, itaatını yerine getirmekte muvaffak
kılsın. Şüphesiz, O işitici ve yakındır. Bil ki
dünya, bela (imtihan) ve fena, ahiret ise beka ve mükâfat (ceza) yurdudur;
mümkün olduğu kadar, baki kalanı, fani olan şeye tercih et, onu
süsle. Allah-u Teâla, emrettiği şeylerde kusur etmememiz,
alıkoyduğu şeylere yaklaşmamamız için bize
gösterdiği şeyleri görmeyi, anlattığı şeyleri
anlamayı bize nasip eylesin. Tabii ki sen dünyadaki nasibini elde etmeye
mecbursun, fakat ahiret nasibini elde etmeye daha çok muhtaçsın. Öyleyse
biri ahiret, diğeri dünya için olan iki işle
karşılaştığında ahiret işine öncelik ver.
Mümkün olduğu takdirde hayır işe daha fazla ilgi göster;
niyetini o işte halis et, güzelleştir. Allah-u Teâla hayır ve
hayır ehlini seven kulu, onu yapmaya muvaffak olmasa bile, niyeti
miktarınca mükâfatlandırır; o hayır işi yapan kimsenin
aldığı sevap kadar sevap alır, inşaallah.
Sonra, Allah'tan sakınmayı
(takvalı olmayı) ve sonra da İslam'ın kapsamlı yedi
kuralını sana tavsiye ediyorum: Allah'tan kork; Allah için olan bir
işte hiçbir kimseden çekinme; çünkü en iyi söz, amelin
doğruladığı sözdür. Bir konuda iki çeşit yargıda
bulunma; zira iki
çeşit yargıda bulunduğun takdirde
haktan (doğru yoldan) saparsın. Kendin ve ailen için sevdiğin
şeyi, halkın ve milletin için de sev; kendin ve ailen için
sevmediğin, beğenmediğin şeyi onlar için de sevme,
beğenme. Allah katında mazur görüleceğin bir işe
sarıl. Halkın durumunu düzelt, onları düzene sok. Hak yolunda
kendini tehlikelere at; Allah için olan bir işte kınayanların
kınamasından çekinme; yüzünü haktan çevirme. Bir müslüman seninle
istişare ettiğinde hayrını söyle ve kendini
müslümanların yakında ve uzakta olanı için bir örnek kıl.
İyiliği emret ve kötülükten alıkoy. Sana ulaşan her
musibete karşı sabırlı ol; çünkü sabır ve tahammül,
işlerin en sağlamıdır. Selam, Allahın rahmeti ve
bereketi sana olsun.