1- Müşavere eden bir kavim, mutlaka kemale erişir.
2- Nimete şükretmemek alçaklıktır.
3- Evlatlarından birine hitaben buyurdu: Ey oğlum! Hiçbir kimseyle, onun nerelere girip çıktığını (nereye gidip geldiğini) öğrenmeden arkadaşlık kurma! Durumunu iyice araştırıp öğren-diğin, muaşeretinden hoşlandığın zaman, hatalarını düzeltmek ve zor durumlarda yardımlaşmak üzere onunla arkadaş ol.
4- Galip bir insan gibi istediğine ulaşmaya çalışma; yenik bir insan gibi de kadere teslim olma. Zira Allah'ın fazlını isteyip aramak sünnettendir. Kazançta aç gözlü olmamak ise iffettendir. Rızıklar paylaştırılmıştır; ne iffetli olman sana yetişecek bir rızkın önünü alır, ve ne de ihtiras rızkı çoğaltır; oysa ihtirasa dayanan bir hareket günahtır.
5- Gerçek yakın (akraba), nesep bakımından uzak olsa bile muhabbetin yakınlaştırdığı kimsedir ve gerçek yabancı nesep açı-sından yakın olsa bile muhabbetin uzaklaştırdığı kimsedir. Vücuda elden daha yakın bir şey yoktur, fakat kırıldığı zaman kesilip atılıyor.
6- Kendisi için en iyi durumu seçmeyi Allah'a bırakan kimse, Allah'ın kendisi için seçmiş olduğu durumdan başka bir durumu arzulamaz.
7- (Dünyada) ayıplanmaya katlanmak, cehennemin ateşine tahammül etmekten daha kolaydır.
8- Nimet içerisinde bulunduğunda (Allah'a) şükretmek, bir musibet gelip çattığında sabırlı olmak, şerri olmayan bir hayırdır.
9- Hastalıktan iyileşen birine şöyle buyurdu: Allah seni andı, sen de O'nu an. Günahlarını affetti, sen de O'na şükret.
10- Muâviye ile sulh ettiği zaman şöyle buyurdu: Allah'a andolsun ki, bizi Şamlılarla savaşmaktan alıkoyan ne şüphedir, ne de pişmanlık. Biz geçmişte, (kendi aramızda olan) sulh, selametlik ve sabır gücüyle savaşıyorduk. Fakat bu gün aramızdaki sulh ve selametin yerini düşmanlık, sabrımızın yerini de tahammülsüzlük almıştır. Sıffin savaşına gittiğinizde dininiz dünyanızın önündeydi; bu gün ise dünyanız dininizden öne geçmiştir.
11- Rabbiyle kendisi arasında olan şeyler hakkında, akıllı davra-nan bir kimse görmedim.
12- Kendisine, "Sizde azamet vardır." denildiğinde şöyle buyur-du: Hayır, bende izzet vardır; Allah buyuruyor ki: "İzzet Allah'ın, Resulü'nün ve mü'minlerindir."[1]
13- Salih bir kardeşinin (dostunun) vasfında şöyle buyurdu: O gözümde insanların en büyüklerindendi; onu, benim gözümde büyüten en önemli şey, onun dünyayı küçük görmesi idi. O ceha-letin sultasına girmemişti. Sadece yararlı olduğuna inandığı bir şeye el uzatırdı. Ne şikâyet ederdi, ne kızardı, ne de üzülürdü. Öm-rünün çoğu susmakla geçerdi; ama konuşunca bütün konuşanlara galip olurdu. Görünüşü zayıftı; ama ciddiyet gelince (savaş olunca) arslan gibi savaşırdı. Ulemanın yanında olduğunda dinlemeyi konuşmaktan daha çok severdi. Fazla konuşmada yenilse bile susmada yenilmezdi. Yapmadığını söylemezdi; ama iddia etmediği şeyleri de yapardı. İki yol önüne koyulduğunda hangisinin Allah'ın emrine daha yakın olduğunu bilmezse, hangisinin kendi heva ve hevesine daha yakın olduğuna bakar ve onu yapmazdı. Hiç kimseyi, özür gösterebileceği bir şey için kınamazdı.
14- Mescide devamlı giden insan şu sekiz hayırdan birine uğrar: (Faydalanacağı) bir ayet öğrenir, yararlı bir arkadaş bulur, yeni bir bilgi elde eder, umulan bir rahmete kavuşur, hidayeti gösterecek veya aşağılıktan alıkoyacak bir söz öğrenir ve Allah korkusundan veya utanarak günahları terkeder.
15- Allah-u Teâla, İmam Hasan aleyhi's-selâm'a bir erkek çocuğu verdiğinde, Kureyş tebrik etmek için İmam'ın yanına gelip; "Süvari mübarek olsun." dediler. (Bu tabiri örfleri icabınca çocuğun büyüyüp yiğit ve şecaatli bir kişi olması için uğur tabiri olarak kullanırlardı.) İmam; "Bu nasıl bir sözdür? Belki süvari olmaz piyade olur." buyurdu. Cabir: "Ey Resulullah'ın toru-nu! (Öyleyse) nasıl diyelim?" dedi. İmam: "Birinizin bir çocuğu olduğunda ve siz de onun yanına gittiğinizde şöyle tebrik edin: "Bağışlayan Allah'a şükret, bu bağış size mübarek olsun. Allah onu kemal çağına eriştirsin ve hayrından sizi faydalandırsın."
16- Mertlik nedir? diye sorduklarında şöyle buyurdu: Kişinin dinine düşkün olması, kendi malını ıslah etmesi (humus ve zekâtını vermesi) ve hakları eda etmeye koyulmasıdır.
17- En keskin göz, hayırı gören; en güzel işiten kulak, nasihat-ları dinleyip ondan yararlanan; ve en sağlam kalp de şüphelerden arınandır.
18- Birisi İmam Hasan'dan kendisine nasihatta bulunmasını istedi. İmam şöyle buyurdu:
"(Şu şartla sana nasihat ederim ki) sakın beni övmeyesin; çünkü ben kendimi daha iyi tanıyorum; beni yalanlamayasın; zira yalanlanan bir kimsenin görüşü (görüşünü söylemesi) değer taşı-maz ve yanımda bir kimsenin gıybetini etmeyesin." Bunun üzerine; İmam 'dan nasihat isteyen adam: "Bana müsaade ederseniz, huzurunuzdan ayrılayım." dedi. İmam da: "İstersen gidebilirsin." buyurdu.
19- İbadet etmek isteyen, onun için temizlenmelidir. Müstehap ameller, farzları engellerse onları bırakınız. Yakin, kurtuluşun sığınağıdır. Yolculuğun uzaklığını hatırlayan ona hazırlanır. Akıllı adam, kendisine nasihat etmesini isteyen kimseye hile yapmaz. Öğüdün size ulaşmasını engelleyen, gurur perdesidir. (Gurur ve bencillik kalkmadıkça öğüt etkili olmaz.) İlim, öğrenenin mazeretini ortadan kaldırır. (Zira insan cahil olduğu müddetçe mazeret gösterebilir; elbette her cahil değil.) Her vakti biten şahıs, mühlet talep ederken fırsatı olan kişi, (bunun değerini bilmeyerek) işlerini sonraya ertelemekle kendini oyalar.
20- Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun. (Kurtuluş ve saadet) talep edin ve ihtiyarlık çağı ulaşmadan ciddiyet gösterin. Azap parçaları inmeden ve lezzetleri yok edici ölüm ulaşmadan önce amel yapmaya koşun. Zira dünya, nimetlerinin devamı bulun-mayan, musibetlerinden emin olunmayan, kötülüklerinden kaçı-nılamayan aldatıcı bir engel ve eğik (güvensiz) bir dayanaktır.
Ey Allah'ın kulları! İbretlerden öğüt alın ve geçmişlerin geriye bıraktıkları eserleri ibret kaynağı edinin. Bunca nimetlerin şükrü için günahlardan uzak durun ve nasihatlardan yararlanın. Allah'ın yardımcı ve sığınak, Kur'ân'ın da delil ve dâvâcı, cennetin sevap, cehennemin de ceza ve işkence olması insana (öğüt olarak) yeter.
21- Biriniz, bir müslüman kardeşiyle karşılaştığında onun alnının nurlu yerinden (secdegâhından) öpsün.
22- İmam Hasan aleyhi's-selâm Fıtır bayramı günü gülüp oynayan bir grupla karşılaştığında başları üzerinde durup şöyle buyurdu: "Yüce Allah, Ramazan ayını mahlukatı için yarış meydanı kılmıştır. Onlar da itaat vasıtasıyla O'nun rızasına doğru yarışırlar. Bir grup ileri geçer, mutluluğa kavuşur; diğer bir grup da geride kalıp mahrumiyete düşer. İyi iş sahiplerinin sevaba eriştiği, batıla yönelenlerin de ziyana uğradığı bir günde gülüp oynayanların durumu gerçekten de hayret vericidir. Allah'a andolsun ki eğer (gözlerin önündeki) perde kalksaydı, iyi iş yapanları kendi iyilikleriyle meşgul olduğunu, kötü iş yapanları da kendi kötü amellerine duçar bulunduğunu görürdünüz." Sonra İmam aleyhi's-selâm (onlardan ayrılıp) yoluna devam etti.