İmam aleyhi's-selâm
Cabir'e şöyle buyurdu: Ey Cabir kendi zamanının insanlarından
beş şeyi ganimet bil: Hazır olduğunda tanınmamanı,
hazır bulunmadığında aranmamanı, bir toplantıda
bulunduğunda seninle istişare edilmemesini, bir şey
söylediğinde kabul edilmemesini, evlenme teklifinde bulunduğunda da
reddedilmesini.
Yine beş şeyi
sana tavsiye ediyorum: Zulme uğradığında zulüm yapma;
hıyanet ederlerse hıyanet etme; tekzip edildiğinde sinirlenme;
medhedildiğinde sevinme; kınandığında
sabırsızlanma. Hakkında söylenen sözler hususunda düşün;
söyledikleri şeyleri kendinde bulursan, (bil ki) söylenen hak söze
karşı öfkelendiğinde Allah'ın gözünden düşmenin
musibeti, seni kaygılandıran halkın gözünden düşmek musibetinden
daha büyüktür. Ama eğer sende olanın aksini söylerlerse, (o zaman)
zahmetsiz sevap elde etmiş olursun.
(Yine) bil ki,
yaşadığın şehrin bütün halkı sana: "Sen kötü
insansın." derlerse, bu, seni üzmemeli; "Sen iyi
insansın" derlerse de, bu, seni sevindirmemeli; böyle olmadıkça
bizlerin dostu olamazsın. (Her halukârda) sen kendini Allah'ın
kitabına sunmalısın; eğer onun yolunda gidiyor, onun
küçümsediğini küçümsüyor, sevdirdiğini seviyor ve korkuttuğundan
da korkuyorsan, o zaman sebat göster ve hakkında söylenen sözlerin sana
bir zararı olmadığı için de kendini müjdele. Ama eğer
Kur'ân'dan uzak isen, (o zaman) neden kendini aldatasın? Mü'min heva ve
heveslerine galip gelmesi için daima nefsine karşı cihad halindedir;
bazen nefsin eğriliklerini düzeltip Allah rızası için heva ve
hevesine muhalefet eder; bazen de nefsi, onu mağlub eder ve kendi heva ve
hevesine uydurur; ama Allah-u Teâla hemen onun elinden tutar ve o da kendine
gelir. Allah onun sürçmesine göz yumar; o da Allah'ı anar, tövbe ve
korkuya yönelir; (azap ve cezadan) korkusu arttığı için basiret
ve marifeti de artar. Nitekim Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: "Allah'tan korkanlara şeytan'dan
bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı
zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki doğru yolu görüp
bilmişlerdir." [1]
Ey Cabir! Allah'ın sana verdiği
rızkın şükrünü yerine getirebilmen için az rızkı çok
say. Nefsinin ayıplarını görebilmen ve affolunman için Allah'a
olan ibadet ve itaatini az bil. Karşılaştığın
kötülüğü, edindiğin bilgiyle kendinden uzaklaştır; bilgiyi
de halis amelle çalıştır; halis ameli de, tam bir uyanıklıkla
büyük gafletlerden koru; kâmil olan uyanıklığı da, gerçek
korkuyla elde et. Mevcut yaşantıya razı olarak gösterişten
kaçın. Akla uyarak heva ve heves tehlikesinden kendini koru. Nefsani
istekler galip geldiğinde ilmin irşadıyla kendini kontrol et. Halis
amelleri mükâfat günü için koru. İhtirastan (aşırı
istekten) kaçınmakla, kanaatkâr olmaya çalış. Kanaatı
seçmekle şiddetli tamahkârlığı kendinden
uzaklaştır. Arzuları azaltmakla, zahidliğin
tadını al; insanlardan ümidini keserek tamahın kökünü kurut.
Nefsi tanımakla, bencilliğin yolunu kapa. (Çünkü nefsinin, kötü ahlak
ve tabiatını ve gizli isteklerini bilen insan kendini büyük görmez.)
Doğru bir tefvizle (işi Allah'a bırakmakla) ruhi rahatlığa
kavuş. Beden rahatlığını kalbin huzurunda ara. Az hata
yapmakla, kalp huzuruna kavuş. Yalnızlıkta çok zikir etmekle, yumuşak
kalpli olmaya çalış. Daimi hüzünle, kalbini aydınlat. Gerçek
korkuyla Şeytan'dan korun. Yalan ümitten sakın (günah işleyip
Allah'ın rahmetine boşuna ümit bağlama). Çünkü böyle bir ümit
seni, gerçek korkuya (hakiki azaba) sokar. Allah karşısında,
amellerde doğru olmakla (ihlasla) kendini süsle. Göçmeye acele etmekle
(ölüme hazırlanmakla) kendini O'na (Allah'a) sevdir. İşi
geciktirmekten ve, sonra yapacağım, demekten sakın. Çünkü helak olanlar
bu denizde garkolmuştur. Gafletten uzak ol. Zira kalbin
katılaşması gaflete dalmaktadır. Özrün
olmadığı yerlerde gevşeklik yapma. Çünkü pişman
olanlar ona sığınır. Tam bir pişmanlık ve çok
tövbe etmekle geçmiş günahlarından dön. Güzel bir dönüşle,
Allah'ın rahmet ve affına yönel. Güzel dönüş için de, gecelerin
karanlığında, hâlis dua ve münacat ile Allahtan yardım
talebinde bulun. Az rızkı çok ve çok itaati da az saymakla, büyük
şükrü elde et. Çok şükür etmekle, nimetin çoğalmasını
kazan. Nimetin elden çıkması korkusuyla, büyük şükre sarıl.
Tamahı öldürmekle, ebedi izzeti talep et. Halktan ümitsizliğin
verdiği izzetle, tamahın zilletini kendinden uzaklaştır.
Yüce himmetle de, halktan ümidi kesmek izzetini elde et. Arzuyu azaltmakla,
dünyadan (ahiretin için) azık topla. Fırsat varken hedefe
kavuşmak için çabuk davran. Bedenin sihhati ve boş zaman gibi, iyi
bir fırsat olmaz. Güvenilmez insanlara, itimad etmekten sakın. Çünkü
yemek alışkanlığı gibi kötülüğe de
alışkınlık vardır (kötülüğe
alışkın birisi alışkanlığını
bırakamaz).
Bil ki, sağlık
talep etmekten üstün bir ilim ve kalp sağlığından da üstün
bir sağlık yoktur. Nefsin istek ve arzularına muhalefet etmek
gibi akıl, günahtan alıkoyan korku gibi korku, hayırlı
amele teşvik eden ümit gibi de ümit, kalp fakirliği (tamah vs.) gibi
fakirlik, gönül zenginliği gibi zenginlik, nefsani isteklere galip olmak
gibi de güç yoktur. Yakin nuru gibi nur, dünyayı küçük görmek gibi yakin
ve kendini tanımak gibi de bilgi yoktur. Huzur gibi nimet,
şartların elverişli olması gibi huzur yoktur. Yüce himmet
gibi şeref, arzuyu azaltmak gibi zühd, makam üzere yarışmak gibi
de ihtiras yoktur. İnsaf gibi
adalet, zulüm gibi tecavüz, heva ve hevese uymak gibi de zulüm yoktur.
Farzları eda etmek gibi itaât, üzüntü gibi de korku yoktur.
Akılsızlık gibi musibet, yakin azlığı gibi
akılsızlık, korkusuzluk gibi yakin azlığı,
korkunun olmamasına üzülmenin azlığı gibi de korkusuzluk
yoktur. Günahı küçük saymak ve mevcut durumuna razı olmak gibi
musibet, cihad gibi fazilet, heva ve hevese karşı mücadele etmek gibi
de cihad yoktur. Öfkeyi yenmek gibi kuvvet, daimi yaşamak sevgisi gibi
günah, tamah zilleti gibi de zillet yoktur. Fırsat varken,
ihmalkârlık yapmaktan sakın. Zira ihmalkârlık, ehlini hüsrana uğratan
bir sahadır.