www.EhlibeytKutuphanesi.com
içindekiler 

           

374 / DOĞRULARLA BİRLİKTE



                                                 
EHL-İ BEYT'İ SEVMEKTE AŞIRI GİTMEK

        Aşırıya gitmekten maksadımız, haktan çıkarak mahbubunu tapılan bir mabud haline getirecek derecede heva ve hevese uymak değildir, Çünkü bunun küfr ve şirk olduğunda bir şüphe yoktur, Hz. Resulullah'm (s.a.a) risaletine inanan hiç bir müslüman buna itikat edemez. Hz. Resulullah'm (s.a.a) kendisi bu muhabbeti yasaklamış Hz. Ali'ye hitaben şöyle buyurmuştur.

                                                  

        "Sende iki grup helak olacaktır; seni sevmek te aşırı gidenle sana buğzedip düşmanlık besleyen." Ve yine şöyle buyurmuştur.

                           

       
"Ey Ali, seninle İsa' arasında bir benzerlik vardır; Yahudi'ler ona düşman kesildiier, hatta annesine bile iftirada bulundular. Hristiyanlar ise onu hakkı olmayan makama ulaştıracak kadar sevdiler." (1)

- - -- - - --- -- --- -- - - --- -- -- - - ---

1 - Müstedrek-i Hakim, c.3, s.123 - Tarih-i Dimeşk. c.2, s.234 - Buhari'nin "El Tarih'ul Kebir" adlı kitabı, c.2, s.281 - Suyuti'nin "Tarih'ul Hulefâ", s.173 - Hasais-i Nisai, s.27 - Zehair'ul Ukba, s.92 - Savâik'ul Muhrika, s.74.

........

EHL-i SÜNNETiN TENKiT ETTİĞİ. . . / 375

        Şia, Hz. Ali ve onun neslinden olan imamları sevmekte aşırıya gitmemişlerdir. Şia, onları Hz. Resulullah'm onlara tayin ettiği makamda karar kılmış ve onların Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vasi ve halifeleri olduğuna inanmışlardır, Hiç bir Ca'feri mezhebine bağlı şii, değil onların ilahlığına Peygamberliklerine bile inanmamıştır, Şia'nın Hz. Ali'yi ilahlaştırarak rububiyetine itikat ettiğini iddia eden bazı sapıkların sözleri hakikatsız bir iddiadır. Eğer böyle kimseler var ise onların hesabını uleması kitapları, ilmi merkezleri, itikatları ve amelleri gözler önünde bulunan Caferi mezhebine mensup Isna Aşeriyye Şia'sından ayrı tutmak lazımdır. Ehl-i Beyt'i sevmekte Şia'nın ne suçu olabilir? Oysa Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'inde şöyle buyuruyor..

                                           

        "Söyle ben sizden yakınlarımı sevmekten gayri bir karşılık istemiyorum."

       
Bilindiği üzere, bu ayet-i kerime'de geçen meveddet kelimesi muhabbetten daha şiddetli bir sevgi ye denir. Ve Allah Peygamber'in Peygamberliğinin mükafatı olarak yakınlarını böyle bir sevgiyle sevrneyi emretmiştir. Şia'nın ne suçu vardır? Çünkü Hz. Resulullah'da (s.a.a) buyuruyar ki:

                                



376 / DOĞRULARLA BİRLİKTE


        "Ey Ali, sen hem dünyada efendi ve büyüksün, hem de ahirette. Seni seven beni sevmiştir; sana buğzeden bana buğzetmiştir. Senin dostun Allah'ıo dostudur; senin gazabınla Allah gazap eder. Sana buğzedene eyvahlar olsunr' (1)

        Ve yine buyurmuştur ki:

                                                            

        "Ali'nin muhabbeti iman; buğzu ise nifaktır."(2)

        Ve yine buyuruyar ki:

                                

        "Biliniz ki, her kim AI-i Muhammed'in (Ehl-i Beyt'in) sevgisiyle ölürse şehit olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim

-------------------------

ı - Müstedrek-i Hakim, c.3, s.128. Daha sonra Şeyheyn'in şartıyla bu hadisin sahih bir hadis olduğunu kaydediyor - Nur'uI Ebsar-ı şeblenci, s.73 - Yenabiu'l Mevedde, s205 - Riyaz'un Nazira, c2, s.165.
2 - Sahih-i Müslim, c.1, s.48 - Savaik'ul Muhrika, s.73 - Kenz'uI Ümmal, c.5, .s.105.

 


EHL-İ SÜNNET'İN TENKİT ETTİĞi . . / 377

Al-i Muhammed'in muhabbetiyle ölürse bağışlanmış olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim AI-i Muhammed'in muhabbetiyle ölürse tövbe etmiş olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim AI-i Muhammed'in muhabbetiyle ölürse imam kamil olan mu'min olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim AI-i Muhammed'in 'muhabbetiyle ölürse ölüm meleği onu cennetle müjdeler -"(1)

        Hz. Resulullah'ın Hz. Ali (a.s) hakkında:

                                        


       
"Yarın bayrağı öyle bir kişinin eline vereceğim ki, o Allah'ı ve Resul'ünü sever, Allah ve Resul'ü de onu sever"(2) diye buyurduğu bir kimseyi sevmenin sakıncası ne olabilir? O halde AIi'nin dostu Allah'ın ve Resurünün dostu olan hakiki mu'mindir ve Ali'ye düşman olan Allah ve Resurüne düşman olan munafıktır.

        Şafii Ehl-i Beyt'in muhabbetiyle ilgili olarak şöyle söylüyor.

                                

---------

ı - Sa'lebi'nin "El Kebir" adlı tefsiri, Meveddet ayetinin tefsirinde - Yine Zemahşeri'nin "El Keşşef" tefsiri - Fahri Razi'nin "El Kebir" tefsiri, c.7, s.405 - Yine İhkak'uI Hakk., c.9, s.486.
2 - Sahih-i Buhari, c.4. s.20 ve c.5, s.76 - Sahih-i Müslim, c.7, s.120, "Ali ibn-i Ebutalib'in faziletleri" bölümü.



378 i DOĞRULARLA BİRLİKTE

        "Ey Resulullah'm Ehl-i Beyt'i, sizi sevmek
                             Allah tarafından Kur'an'da farz kılınmıştır
        Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki
                             Size salavat göndermeyenin naman batıdır"


Ferazdak maruf "Mimiyye" kasidesinde bu hususta Şöyle
diyor.

                      


             "Öyle bir topluluk ki, onlara sevmek iman onlara düşmanlık ise küfürdür;
                                       Onlara yaklaşmak da kurtuluş vesilesidir.
               Eğer takva ehlini sayarlarsa onlardır önderleri.
                                        Eğer yeryüzünün en hayırlaları kimlerdir diye sorulursa onlardır denilir."

       
Şia, Allah ve Resul'ünü sevmek te ve Allah'a ve Resul'üne olan muhabbet/eri Ehl-i Beyt'i (Hz. Fatima, Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin'i) sevrnelerine sebeb olmaktadır.) Bu konudaki hadisler sayılmayacak kadar fazladır. Ehl-i Sünnet onları kendi Sihah'larında nakletmişlerdir. Biz ihtisar olsun diye onlardan sadece bazılarına işaret ettik.

        Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'i sevmek Allah ve Resul'ünü sevmek olduğu hususu anlaşıldıktan sonra şimdi de bu muhabbetin sınır ve derecesini açıklayalım ki, bazılarının hayal ettiği aşınıık olup olmadığı ortaya çıksm. Hz.

EHL-İ SÜNNET'İN TENKIT ETTİĞİ. . . / 379

Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

                                    

        "Ben sizden birisine kendi çoçuklarmdan, babasmdan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça, o mü'min sayılmaz."( 1 )

        Buna göre, müslüman birisi Hz. Ali ve onun neslinden olan pak imamları içlerinde kendi aile ve çocukları olmak üzere bütün halktan daha fazla sevmelidir. İman ancak bununla kemale erir. Çünkü Hz. Resuluılah (s.a.a) buyurmuştur ki:

        "Ben sizden birisine kendi çocuklarmdan... sevimli olmadıkça o mu'min sayılamaz." Buna göre, Şia bu konuda aşırı ya gitmemektedir. Aksine onlar her hak sahibine kendi hakkını veriyor. Zaten Hz. Resulullah'da (s.a.a) Hz. AIi'nin bedene oranla baş ve başa oranla iki gözler mesafesinden tutulmasını emretmiştir. Acaba başından ve iki gözlerinden vazgeçen bir kimse olabilir mi?

        Ama buna karşılık Ehl-i Sünnet'in sahabelerin sevgi ve takdisinde aşırıya giderek onları layık oldukları mevkiden daha yükseklere çıkardıklarını görüyoruz. Bunun ise bütün sahabelerin adaletine inanmayan Şii'lerin haraketine karşı bir aksülamel olduğu sanılmaktadır. Örneğin, Emevi'ler

--------------------

ı - Sahih-i Buhari, c.1, s.9 "Hz. Resulullah'ın sevgisi imandandır'" bölümü Sahih-i Müslim, c.1, s.49 "Resulullah'ı eşinden çocuklarından, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmenin farz olduğu" bölüm ve Sahih-i Tirmizi.



380 / DOĞRULARLA BİRLİKTE

sahabelerin derecesini yüceiterek Ehl-i Beyt'in derecesini düşürmeğe çalışıyorlardı. Hatta salavat getirdiklerinde bütün sahabeyi de Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'inden sonra zikrettiler. Çünkü Ehl-i Beyt'e salavat getirmek konusu öyle yüce bir fazilet idi ki, ona daha önceden kimse ulaşamamış ve daha sonra da kimse ulaşamayacaktır. Bu haraketleriyle sahabeleri de bu yüce makama ulaştırmak istemişlerdi. Ama şunun farkına varmamışlar ki, Sahih-i Buhari, Müslim ve diğer kaynaklarda yer alan kesin bir hadise göre Allah-u Teiilii sahabeler başta olmak üzere bütün müslümanlara Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatima, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e (diğer masum imarnlarla birlikte) salavat getirmeyi farz kılmıştır. Ve muteber hadisler, yalnızca Hz. Resulullah'la yetinerek Ehl-i Beyt'e salavat göndermeyen kimsenin namazının kabulolmayacağını beyan buyurmuştur.

        Buna göre Allah-u Teiilii ve Resulullah'ın da (s.a.a) şehadette bulunduğu üzere sahabelerin içerisinde fasık, münafık ve mürtedler olmasına rağmen bütün sahabelerin adaletine kail olan Ehl-i Sünnet aşırılığa kaçmaktadır.

        Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hataya düştüğünü ve bir sahabenin o Hazret'in hatasını düzelttiğini sözlerinin ve yine şeytanın Hz. Resulullah'la şaka yapıp oynadığı halde Ömer'den kaçtığı sözlerinin aşınıık olduğu açıktır.
Yine "Allah-u Teiilii Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kendisi de dahilolmak üzere tüm müslümanları bir müsibete düçar kılsa bile Ömer yine kurtulur sözlerinin aşınıık olduğu açıktır. Özellikle de Hz. Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini bir



EHL-İ SÜNNET'İN TENKİT ETTİK.... 381

kenara bırakıp sahabenin ve bilhassa Hülefa-i Raşidin'in sünnetlerine uyulması bir aşınıık örneklerinden sayılmaktadır. Biz bu gibi gayri usuli tavırlardan bazılanna işaret ettik. (Örneğin teravih namazı, mut'a vb.) Daha fazla haberdar olmak isteyenler geniş kaynaklara baş vurabilirler.