GADİR SAYFASI

 

Ana Sayfa

 

Makaleler

 

 

 

KUR’AN-I KERİM’DE Hz. ALİ (AS)  MASUMLAR


Ş.Davut TÜMKAYA


      
Kur’an-ı Kerim; yüce Allah’ın Hz. Muhammed’e (s.a.a.v.) vahiy yoluyla indirdiği ve

 tüm İslam âleminin ortak bir görüşle kabul ettiği hak kitaptır.


      Kur’an-ı Kerim; bütün Müslümanların sığındığı, güvendiği yüce Allah’ın nurlarla dolu
hidayet meşalesidir.


      Kur’an-ı Kerim, muhkem bir kitaptır. Yüce Allah şeklinin değiştirilmesinden, aslının
bozulmasından ve de tahrif edilmesinden onu korumuştur.


      Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in kelimelerinin değiştirilemeyeceğini yine Kur’an-ı Kerim’de
açıkça belirtmiştir:

(... لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ...) (Yunus 64. Ayet)


(... Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur...)


Yine yüce Allah Hicr suresi 9. ayette:

 

(إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ) =

 

“Şüphe yok ki Kur'an'ı biz indirdik ve şüphe yok ki onu
mutlaka koruyacağız.”
buyurmuştur. Onun içindir ki Kur’an-ı Kerim yegâne bir
kitaptır. Allah’ın doğru yoludur. Onunla hükmeden adil, ondan haber veren sadık, ona
tabi olan kurtulmuş, onunla düşmanıyla mücadele eden galip olur. Az kelimelerle çok
ifade eden, düzgünlüğü beşeri sıfat taşıyan akılların üstündedir.
Kur’an-ı Kerim şairlerin, hatiplerin, ünlü yazarların, belagat sahiplerinin
varamadıkları bir üslupla inmiş ve onları geride bırakmıştır.
     

      Kur’an-ı Kerim, insanların dünya hayatında refah ve rahat yaşayabilmeleri ve
ahirette yüce Allah’ın huzuruna emin bir şekilde çıkmaları için güzel ve anlamlı
anlatımlarla donanmıştır.
Hz. Muhammed (s.a.a.v.) “Ben Allahın katına davet edildim.
Davete yakında icabet edeceğim. Aranızda paha biçilmez iki emanet bırakıyorum, biri
öbüründen büyüktür. Allahın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeytim.” demiştir
. (Sahihi
Müslim- Hâkim el Nişâburî, Mustedrek ala Sahiheyn ve… )


      Yüce Allah; Ehlibeyti, Kur’an-ı Kerim’le eşdeğerde tutmuş ve onları daha iyi
tanımamız, onlara daha sıkı sarılmamız ve bağlanmamız için Ehlibeyte geniş yer
vermiştir. Ehlibeyte uymak konusunda müminlere emir verilmiştir. Zaten Kur’an,
Ehlibeyttir; Ehlibeyt de Kur’an’dır. Ehlibeytin hiçbir hadisi, Kur’an’a ters düşmez ve de
düşmemiştir. Yüce Allah, Hz. Ali’ye (a.s.) çok ayette yer vermiş, onu yüceltmiş ve

aynı zamanda Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) azametini bildirmiştir. Bütün âlemin onlara
tabi olmalarını ve onların izlerinden gitmelerini emretmiştir. Yüce Allah, Hz. Ali’ye öyle
bir özellik vermiş ki, Hz. Ali; Kur’an-ı Kerim’in indirilişini, te’vilini, aşikârını, gizlisini,
bütün ilimlerini Hz. Muhammed’den telakki etmiştir. Hz. Ali bu konuda şöyle
buyurmuştur:
“Allah’ın Resulü bana her birisinden bin kapı açılan tam bin ilim kapısı
öğretti.” (Tefsir-i Razi ve Kenz’ul-Ummal 6/392-405 / Fereid es- Samtayn kitabı c:1
s:101 Beyrut )

El–Haris el-Hemedani: Hz. Ali’ye (...فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ)

 

"…Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun" (Nahl 43) ayetindeki zikir ehli kimdir? diye
sordum. Hz. Ali, “Vallahi zikir ehli bizleriz, ilim ehli de bizleriz. Kur’an’ın te’vili, indirilişi
ve de yorumunun kaynağıyız.” Hz. Peygamber’i (s.a.a.v.) bunları söylerken duydum.
“Ben ilmin şehriyim. Ali de kapısıdır. İlim isteyen kapıdan girsin.” Bu hadisin
kaynakları çoktur.
(991 sayı altında Tercümet emiyrel müminin (a.s) tarih Dimaşk c/2
S/464 – Ettaraif kitabı S/94 – Ettabakatül Kübra c/6 S/240 2.baskı c/6 S/168 1.baskı)

      İbni Abbas’tan rivayetle: Resulullah (s.a.a.v.) dedi ki: Yüce Allah’ın Kur’an’da indirdiği
her ayetin içindeki ‘Ey iman edenlerin mutlaka başı ve emiri Hz. Ali’dir.’ Bazı yazarlar
ise her ayetin içindeki ‘Ey iman edenlerin başı, emiri ve şereflisi Hz. Ali’dir.’ diye
rivayet ederler
. (Hilyetül Evliya c:1 s:64 / El Yakîn s:176 / El Havarizmi 'Menakıbı
Emiyrel Müminin' 17.bölüm s:188 / Kifayet ettalib s:139)


     
Yine İbni Abbas’tan aktarılmıştır: “Hiç kimseye Ali hakkında indiği kadar ayet
inmemiştir.”
( Tercümet Emiyrel Müminin Tarih Dimask c:2 s:430 hadis 940 / İbni
Hacer Savaik, s:76 / Şeblenci Nuvrul Absar s:73)

 
     
Nebata oğlu Asbağ’dan rivayet edilmiştir: “Yüce Allah tarafından Hz. Muhammed’e
(s.a.a.v.) vahiy olunan Kur’an-ı Kerim’i Hz. Ali şu şekilde bildirmiştir. Kur’an’ın dörtte
biri bizim için, dörtte biri düşmanımız için, dörtte biri misal ve sünnet, dörtte biri de
ahkâm ve farizalardır. Kur’an’ın azizleri bizleriz.”
(El Hafız el Haskanî 58. hadis/
Şevahid ettenzil kitabının mukaddimesinin 5. faslı c:1 s:43 / İbnil Mağazilî’nin
Menakıb Emiyrel Müminin kitabı hadis 375 s:328)


     
Ayrıca ‘Kur’an-ı Kerim’in Hz. Ali hakkındaki ayetlerinin ele alındığı “Ma Nezele Minel
Kur’ani Fiy Aliyyin (Ali Hakkında Kur’an’da Ne İndi?)”
adında ayrı ayrı kişiler tarafından
onlarca kitap yazılmıştır.
(Bu yazarlardan bazıları şunlardır: Yahya oğlu Abdülaziz el
Culudî / 3. yüzyılın allamelerinden Ahmet oğlu Muhammed el Kâtip/ Ebül Faraç
Hüseyin oğlu Ali / el Asbahanî ve…)

 
     
Ebu Sa’d el Meazi’den isnatla der ki, Ali hakkında hiç kimsenin ortak olmadığı yetmiş
ayet inmiştir. Abdülaziz bin Yahya el Culudî’ye göre de Ali hakkında hiç kimsenin
ortak olmadığı seksen ayet inmiştir
. (İbni Tavusun Sa’d essuvd kitabı s:235 / Biharül
Envar c:9 yeni baskısında c:36 s:191/ Şevahid ettenzil kitabı c:1 s:42 5.bölüm. Hadis
daha birçok yazar tarafından desteklenmiştir.)


    
Bakara suresinin 43. ayetinde yüce Allah şöyle buyurur:


(وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ)


(Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin)


Bu ayeti celile Hz. Peygamber ile Hz. Ali hakkında özel inmiştir. Çünkü ilk defa
namaz kılıp rükû edenler kendileridir. İbni Abbas’tan şöyle rivayet edilmiştir: “Bu ayet,
Resullullah (s.a.a.v.) ile Hz. Ali (a.s.) hakkında özel inmiştir. Çünkü bunlar ilk namaz
kılan ve rükû edenlerdir
.” (Menakıb Emiyrel Müminin kitabından Havarismi’nin rivayeti
s:198 17.bölüm / Şevahit ettenzil kitabı c:1 s:85)
Yüce Allah, iman edenlerin namaz
kılmayı ve de rükû etmeyi Hz. Muhammed ile Hz. Ali’den öğrenmelerini ve de onlarla
rükû etmelerini bu şekilde ayette anlatmıştır.
Yalnız Hz. Ali hakkında ise Bakara suresi 274. ayette yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

(الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ)


(Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık harcayanlar yok mu, onların ecirleri,

Rableri katındadır ve onlara ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.)


Bu ayetin Ali bin ebi Talib hakkında indiğini çok yazar kitaplarına almışlardır.
Hz. Cafer-üs Sadık’tan rivayet edilmiştir: “Hz. Ali de (a.s.) dört dirhem vardı. Bir
dirhemini gece, bir dirhemini gündüz, bir dirhemini gizli, bir dirhemini de aşikar olarak
dağıttı. Yüce Allah bu örnek davranışını yukarıdaki ayetle insanlara tebliğ etti.”
(Esbabünnüzül kitabı s:64 / Fadailül hamset kitabı c:1 s:321 / İbnil Esir Tecümet
Emiyrel Müminin Usudul Gabet c:4 s:25 / Zahairül Ukba s:21)

       Necran’ın piskoposları ve sayıları kırkı bulan Hristiyan uleması Hz. İsa’yı tartışmak
üzere Hz. Muhammed’e (s.a.a.v.) gelirler. Hristiyanların sözcüsü olan El-Akib
ismindeki Piskopos Hz. Peygamber’e (s.a.a.v.) yaklaşır ve aralarında bir konuşma
geçer. Piskopos sorar, Hz. Muhammed yanıtlar:
- Ya Ebal Kasım, Musa’nın babası kim?
- İmran
- Yusuf’un babası kim?
- Yakup
- Senin baban kim?
- Abdulmuttalip oğlu Abdullah.
- İsa’nın babası kim?
Hz. Peygamber (s.a.a.v.) bir an susar ve hemen ona Hz. Cebrail bu ayetle iner:
(Ali İmran 59)

 

(إِنَّ مَثَلَ عِيسَى عِندَ اللّهِ كَمَثَلِ آدَمَ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثِمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ)


(Gerçekten de Allah katında İsa, Âdem'in örneğidir, onu topraktan yarattı da
sonra ol dedi, oluverdi)


Hz. Peygamber bu ayeti piskoposa cevap olarak okudu. Piskopos ayeti, Hz.
Peygamber’den duyunca bayılacak duruma gelir. Başını kaldırır ve Hz. Peygamber’e
(s.a.a.v.) “Sen sana Allah tarafından İsa’nın topraktan yaratıldığına dair vahiy
geldiğini mi iddia ediyorsun? Biz, sana vahiy olunanda da bize vahiy olunanda da bu
Yahudilere vahiy olunanda da bunu duymadık.” dedi. Bunun üzerine yüce Allah Hz.
Peygamber’e bu ayeti indirdi:

 

(فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ)

 

(Sana iyice bildirildikten sonra da gene bu hususta seninle tartışan olursa de ki:

Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendi nefsimizi ve

kendi nefsinizi  çağıralım, Ondan sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancılara

 havale edelim).(Âli İmran 61)


      
Hristiyanlar ayeti duyunca: Ya ebal Kasım, sen bize adil davrandın, peki ne zaman
lanetleşelim? Hz. Peygamber, yarın inşallah, dedi ve yarına lanetleşmek üzere
Hristiyanlar oradan ayrıldılar. Olaya tanık olan Yahudiler ise olayı heyecanla izleyerek
vallahi kimler kaybederse kaybetsin umurumuzda olmaz diyerek dağıldılar.
Hristiyanlar evlerine gidince birbirlerine vallahi hepimiz de biliyoruz ki Muhammed,
peygamberdir. Onunla iddiaya girersek korkarız ki biteriz. Fakat biz Muhammed’den
bizi affetmesini isteyelim, elbette affeder. İkinci günün sabahında Hz. Peygamber; Hz.
Ali’yi, Hz. Fatıma’yı, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i alır ve sözleştikleri yere yürür. Bu
manzarayı gören Necran piskoposu dedi ki: “Ben öyle çehreler görüyorum ki,
Allah’tan en büyük dağları yerinden koparmasını, dağıtmasını isteseler duaları hemen
kabul olur ve dağlar dağılıverir. Bu nurlu çehrelerle mübahele edecek olursak hepimiz
yok oluruz ve Allah’ın azabı yeryüzündeki bütün Hristiyanları kapsamına alabilir ve
kıyamet gününe kadar dünyada bir Hristiyan bile kalmaz.” Hristiyanlar piskoposlarını
dinleyerek ya ebal Kasım biz iddiadan vazgeçtik, sen dininde biz de dinimizde kalalım.
Hz. Peygamber peki der, ben sizi İslam dinine davet edeyim, Müslümanlara ne nasip
olursa size de aynısı olsun. Hristiyanlar kabul etmedi. Ancak Hz. Peygamber,
Hristiyanlardan yıllık vergilerini almak üzere onlarla barıştı.
      

       Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.a.v.) şöyle buyurdu: “Canım elinde olan
Allah’a ant olsun ki eğer benimle mübahele edecek olsalardı mesh olup maymun ve
domuzlara dönüşürlerdi ve bu çölde tutuşan ateşte yanıverirlerdi ve ateşin eteği
Necran’a kadar uzanırdı.”

      Kazi Nurullah-i Şuşteri “İlkak-ul Hak” adlı kitabının 3. cildinde sayfa 46'da Mübahele
ayetinin Ehl-i Beyt hakkında indiğini tasdik eden büyük Ehl-i Sünnet âlimlerinden
yaklaşık altmış kişinin ismini yazıyor.
(Müslim b.Hacca-i meşhur “Sahih” adlı kitabında,
C.7, S.120’de / Ahmed b.Hanbel, “Müsned” kitabında C.1, S.185 / Taberi tefsirinde
mübahele ayetinin tefsirinde, C.3, S.192/ Fahr-ur Razi Tefsirinde, C.8, S.85/ İbni-i
Esir, “Cami-ul Usul” adlı kitabında, C.9, S.470 ve…)

      Yüce Allah, Hz. Peygamber’e (s.a.a.v.) Veda Haccı dönüşünde insanlara Hz. Ali’nin
velayetinin azamatini bildirmesini emretti. Hz. Peygamber (s.a.a.v.), amcasının
oğlunu koruyor denmesinden ve bu olayın bazılarının zoruna gidecek olmasından
bildirmekte önce tereddüt etti. Ancak yüce Allah’ın vahiy yoluyla emrinin gelmesi
(Maide 67) ve Peygamberi kendisinin koruyacağını ayetle söylemesi Hz. Muhammed’i
hızlandırdı:


(يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ)

 
(Maide 67: Ey Peygamber, bildir, sana Rabbinden indirilen emri ve eğer bu
tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur.
Şüphe yok ki Allah, kâfir olan kavme, doğru yola gitmek hususunda başarı vermez.)


        Hz. Peygamber, kervan hâlinde yüz bin kadar hacıyla seyir yapıyordu. Hacılar sahrada
dağılmış vaziyetteydiler. Hz. Peygamber, inen ayeti tebliğ etmesi için insanları bir
arada toplaması gerekiyordu. Önde gidenler “Cuhfe” denen yere varmak üzereydi.
Hz. Peygamber (s.a.a.v.) hacıları “Cuhfe” de toplamak için önde gidenlerin arkasına
atlılar gönderip onları Cuhfe’de durdurdu. Arkadan gelenleri de bir arada toplamak
için yürüttü. Ve bütün hacıları Cuhfe’ de topladı. Öğle namazının cemaatle kılınması
için çağrı yaptırdı. Aşırı sıcak nedeniyle hacılara seferi namaz kıldırdı. Sonra develerin
semerlerini toplatıp kendine yüksek bir minber yaptırdı. Minbere çıkıp Hz.Ali’yi sağ
tarafına aldı ve Resulullah (s.a.a.v.) uzunca bir hutbe okudu. Sonra şöyle devam etti:
“Ey insanlar! Ben Allah’ın katına davet edildim. Yakında bu davete icabet edeceğim,
ebedi yurda gideceğim. Ben de üzerimde olan vazifeden sorumluyum, siz de
üzerinizde olan vazifeden sorumlusunuz. Bu hususta ne dersiniz?” Ashap bir ağızdan
şahadet ederiz ki tebliğ ettin, öğüt verdin, vazifeni yaptın. Hz. Peygamber: “Ey
insanlar, bilmez misin ki ben inananlar üzerinde, kendilerinden ziyade tasarruf ve
velayet sahibiyim ve bilmez misiniz ki benim her erkek ve kadın müminlerin üzerinde
kendilerinden ziyade tasarruf ve velayet hakkım vardır." Ashap, evet biliyoruz dediler.
Resulullah bunun üzerine Hz. Ali’nin elini tutup her ikisinin de koltuklarının beyazlığı
görünene kadar kaldırdı ve yüksek sesle: “Ben kimin mevlası isem bu Ali de onun
mevlasıdır. Allah’ım ona veli olana veli, düşman olana da düşman, yardım edene
yardımcı ol; dışlayanı da dışla.” buyurdu ve orda şu ayet-i kerime indi:

 


(... الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا...)

 


‘... Bugün dininizi ikmal ettim. Nimetimi size tamamladım. İslam’ı sizlere din
olarak kabul ettim...’
(Maide 4)


     
Hz. Peygamber: “Dinin ikmaline, nimetimin tamamlanmasına, İslam’ın din
olmasına, risaletimin rızası ile Ali’nin velayetine Allahü Ekber” dedi. Orda bulunan
dönemin en önemli şairlerinden Hassan bin Sabit kalkar ve ‘Ya Resulullah, bana Ali
hakkında bir şiir söylememe izin verir misin?’ Hz. Peygamber, Allah’ın bereketiyle
söyle der. Hassan beş beyit söyler, içerikleri şöyledir:


Gadir Günü, peygamber-i ekrem ümmete seslendi:
Onlar da peygamberin nidasını duydu
Peygamber “Mevlanız ve veliniz kimdir?”diye buyurdu
Allah-u Teala bizim mevlamız ve sen bizim velimizsin
Hiç kimse bu manayı inkar etmez dediler
Peygamber-i ekrem “Kalk ya Ali!” buyurdu
Şüphesiz benden sonra imam ve hidayetçi olmana razı oldu
O halde ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır
Öyleyse Ali’ye köleler gibi gerçek yardımcılar olunuz
Sonra dua ederek “Allahım Ali’ye dost olanla dost ol
Düşman olanla da düşman ol!” buyurdu.


(El Havarizmi 4.bölüm c:1 s:47 Min Maktalihi- Menakıb Emiyrel Müminin kitabı
14.bölüm s:80 / Hamaveyni Feraid Essamtayn kitabı 12.bölüm c:1 s:74/ Ettaraif
kitabı İbni Mardeviyet’ten isnatla c:1 s:146 / İbni Kesir tefsiri c:2 s:491 ve …)


      
Ebu Hüreyre’den alınan rivayette: “Arşa, La ilahe illa ene vahdiy, ve enne
muhammeden abdiy ve resüliy. Eyyedtehu bi Aliyyin”
(Benden başka ilah yoktur.
Muahmmed kulum ve resulumdür. Onu Ali ile teyit ettim.)

Hz. Muhammed’i teyit edenin Hz. Ali olduğu hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle Enfal 62'de şöyle bir ayet
vardır:


(... هُوَ الَّذِيَ أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ)

(
... Seni ve müminleri yardımıyla teyit eden odur.)

 

 (Hilyetül Evliya kitabı Ebü Hüreyre’den isnatla Tarih Dimask c:2 s:419 / Kifayet ettalib kitabı 62.bölüm s:234/
Suyutî Dürrül Mensür kitabı c:3 s:199)

 

Yine Yüce Allah, Enfal 64. Ayetinde buyuruyor ki:

 

(يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ)


(Ey Peygamber; Allah, sana ve sana tabi olan müminlere yeter.)


Ünlü yazarların rivayetleriyle sabittir ki Hz. Peygamber’e (s.a.a.v.) en çok tabi olan Ali
bin Ebi Talip’tir.

(Şevahid ettenzil kitabı c:1 s:230 1.baskı El Emiyni, El Ğadiyr kitabı
c:2 s:51)

 

Yine Yüce Allah buyuruyor ki:

 

(وَأَذَانٌ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الأَكْبَرِ أَنَّ اللّهَ بَرِيءٌ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ وَرَسُولُهُ فَإِن تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّهِ وَبَشِّرِ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ)

 

‘Hacc-ı ekber günü, Allah'tan ve Peygamberinden insanlara bir ilândır bu:
Şüphe yok ki Allah ve Peygamberi, müşriklerden berîdir. Artık tövbe ederseniz bu,
daha hayırlıdır size. Fakat gene yüz çevirirseniz iyice bilin ki siz hiç şüphe yok, Allah'ı
âciz bırakamazsınız ve kâfir olanlara pek acıklı azapla müjde ver.’ (Tevbe 3)


    
Enes bin Malik’ten alınan rivayette: Hz. Peygamber (s.a.a.v.) bu ayeti Mekke ehline
okuması için Ebu Bekir’i gönderir. Ardından Cibriyl (a.s.), Hz. Peygamber’e iner ve Ya
Resulullah, Allah’ın emirlerini sen veya senden biri eriştirir der. Mekke ehline de ayeti
Hz. Ali tebliğ eder.
(Hasais Emiyrel Muminin kitabı hadis 75 s:144 / Camil Cevami
kitabı c:2 s:272 / Eddürrül Mensür kitabı c:3 s:209)


Hz. Ali, Abbas ve Şeybet arasında tartışma çıkar. Abbas ben sizden üstünüm; çünkü
hacılara su içirme işi benim elimde, der.

Şeybet ise ben sizden üstünüm; çünkü Beytullahın anahtarları bende. Hz. Ali (a.s)
ben sizden daha üstünüm; çünkü ben sizden daha önce iman ettim, hicret ve cihat
ettim der.
Bunun üzerine yüce Allah, bu ayet-i kerime ile Hz.Ali’yi teyit etti:

(أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَوُونَ عِندَ اللّهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ)

 
‘Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman
eden ve Allah yolunda cehd edenin (çaba harcayanın) (yaptıkları) gibi mi saydınız?
Bunlar Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
(Tevbe 19)’ Ve Tevbe suresinin 20. ayeti devam etti:


(الَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِندَ اللّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ)

 
“İnananların, yurtlarından göçenlerin ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla
savaşanların Allah katında dereceleri pek büyüktür ve onlardır muratlarına erenlerin,
kurtulup nusrat bulanların ta kendileri. (Tevbe 20)”


    
Bu ayette de Hz. Ali’nin öncelikli imanı ve hicretinin diğerlerinden üstünlüğü teyit
edilmiştir.

 

(يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ)


“Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.” (Tevbe 119)


İbni Abbas’tan rivayetle: Allah’tan sakının ve doğrularla beraber olun ayeti, Ali bin
Ebu Talib’e (a.s) özeldir.
İmam Cafer-üs Sadık (as) ise: Bu ayet, Muhammed ve Ali hakkındadır.
Ancak onlarla beraber olunur, buyurmuştur. 
(Menakib Emiyrel muminiyn kitabı (El Havadis) 5/198
Tefsir el Burhan’dan Essayyid Haşim el Behrani c:2 s:170 2.baskı)

 

Ve Maide suresi 55.ve 56. ayetler yine Hz. Ali hakkındadır:

 

(إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ * وَمَن يَتَوَلَّ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ فَإِنَّ حِزْبَ اللّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ)

 

“Sizin veliniz, sahibiniz, ancak Allah'tır ve Peygamberidir ve inananlar,
namaz kılanlar ve rüku ederken zekat verenlerdir. Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman
edenleri veli edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın
taraftarlarıdır.”


     
Ubeydullah oğlu Avnullah bin Ebu Rafi, babasından; babası, dedesi Ebu Rafi’den
hadisi naklediyor. Der ki : Hz. Peygamber (s.a.a.v.) yatarken yanına geldim.Ya
uyuyor ya da ona vahiy iniyordu. Bir baktı ki evin kenarında bir yılan var. Hz.
Peygamber’i uyandırmamak için yılanı öldürmedim. Peygamberle yılan arasında
yattım, yılandan bir zarar gelecekse bana gelsin istedim. Resullulah (s.a.a.v.)
uyandığında bu ayeti okuduğunu duydum. Sizin veliniz Allah ve peygamberlerdir.
Namazı dosdoğru kılan … ve el-hamdulillah dedi ve beni yanında gördü. Bana sordu,
seni burda yatıran nedir dedi. Ben de yılanı gösterdim. Bana kalk öldür, dedi. Ben de
kalktım, yılanı öldürdüm. Sonra Hz.Peygamber, Allah’a şükrederek elimi aldı ve Ya
Eba Rafi dedi, benden sonra Ali’ye savaş açanlar olacak. Yüce Allah bunlarla
mücaledeyi hak kıldı. Eliyle mücadele etmeyen diliyle, diliyle mücadele edemeyen
kalbiyle mücadele etsin.

     İbni Abbas’tan rivayetle: Abdullah bin Selman ile yanında kavminden iman eden
birkaç kişiyle: Ya Resullulah evlerimiz uzak, meclisinizden başka yerde ne bize anlatan

ne oturacağımız yer var. Allah ve Resulüne iman ettiğimiz için kavmimiz bizden koptu.
Bizimle oturmama, evlenmeme, konuşmama kararı aldılar. Bu da bizim zorumuza
gitti.
Hz. Peygamber (s.a.a.v.) onlara: Sizin veliniz, Allah ve Peygamberdir. Namazı
dosdoğru kılan, zekatı rükûda iken veren müminlerdir, dedi. Hz.Peygamber (s.a.a.v.)
sonra mescide yöneldi. Mescitte insanlar namaz kılıyor, içlerinde kıyamda olanı da
rükû de olanı da var. Hz. Peygamber (s.a.a.v.) orda gördüğü bir dilenciye sordu.
Sana bir şey veren oldu mu? Evet altından bir yüzük verdiler dedi dilenci.
Hz.Peygamber kim verdi? Dilenci, Hz. Ali’yi işaret ederek bu ayaktaki dedi. Hz.
Peygamber nasıl iken verdi diye sordu? Dilenci, rükûda iken verdi dedi.
Hz.Peygamber, sizin veliniz Allah ve Peygamberi’dir. Namazı dosdoğru kılan, zekatı
rükûda iken veren müminlerdir. Allah peygamberine ve müminlerine dostluk edenler,
galip olur; çünkü galip olanlar Allah bölüğüdür, dedi.
(Tabarani El- Mucemel Kebir c:1
Bağdat c:1 s:300/ El-Heysemi Mecmaüz- Zevevaid kitabı s:134/ Mizan el-İtidal c:3 s:
22 / Lisanül Mizan c:2 s:122/ Camil Cevami kitabı c:2 s:650/ El-Ensab kitabı c:4 s:322
/ Ğayet en-Nihayeh kitabı c:1 s:447)


     
Ebül Carud’tan, Habib bin Yaser’den Zazen’den rivayetle der ki: İmam Ali’yi bunları
söylerken duydum: “Başak tanesini yaran ve de canları yaratanın hakkı ile yemin
ederim ki bana üstüne oturacağım bir yastık serilse Tevrat ehline Tevrat’larıyla, İncil
ehline incil’leriyle, Zebur ehline Zebur’larıyla, Furkan ehline Furkan’larıyla
hükmederim. Ve yine de taneyi yaran ve canı yaratanın hakkıyla yemin ederim ki,
Kureyşin her kimsesine onu cennete veya cehenneme götürecek ayeti bilirim.
Biri
kalkar ve 'Ya Ali peki sana inen ayet ne?' Hz. Ali:  'Hz. Peygamber, Rabbinden açık bir
delille mazhar idi. Ben de onun şahidiyim.
Sen, Hud suresini okur musun?' dedi ve 17.
ayeti okudu:


(... أَفَمَن كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّهِ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِّنْهُ)


“Rabbinden açık bir delille mazhar olan, ardınca da Rabbi tarafından bir şahit
gelen…”

 

Resullulah (s.a.a.v.) Rabbin açık bir delille mazhardı. Ben de şahidiyim."
(Marifet es-Sahabe kitabı c:1 Essuyuti 407 408 hadisinde /Camil Cevami c:2 s:68 –
Durrul Mensur c:3 s:324/ Kurtubî Tefsiri, Hud 17’nin tefsiri )


İbni Abbastan rivayetle:

(إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ...)


“ …Sen ancak Allah azabıyla uyarıcısın. Her kavmin de bir hidayet önderi
vardır. (Ra’d 7)”
ayeti indiğinde Hz. Peygamber, Ali’ye dönerek şöyle dedi: ‘Ya Ali
benden sonra doğru yolu bulanlar, seninle doğru yolu bulacaklardır.’ Bir yerde de:  Ya
Ali,  nezir (uyarıcı) benim, benden sonra doğru yolun rehberi sensin, doğruyu bulanlar seninle
bulacaklardır
. (Menakib Ali bin ebu Talib c:3 s:83 / Tefsir el-Burhan c:2 s:282
2.baskı/ Şevahid ettenzil kitabı c:1 s:295 1.baskı/Kenzül Ummal c:6 s:157
1.baskı/Ettabarani el-Mucemmessağıyr c:1 s:162 2.baskı/ Ettarih el Kebir, Buhari

tercümesi c:4/El-Heysemi Mecme uz-Zevaid kitabı c:7 s:4) (1)

 

 
      Yüce Allah ilk insan Hz. Adem’den beri insanların hidayetine peygamberleri
vasıtasıyla sahifeler, kitaplar göndermiştir. Bu sahife ve kitaplar zamanın ihtiyacına
göre yüce yaratıcı tarafından uyarlanmış ve indirilmiştir. İçeriklerinde o günün durum

ve şartları izah edilmiş ve insanlara tebliğ edilmiştir. Bu sahife ve kitapların
sonuncusu yüce Allah son peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.a.v.) vahiy yoluyla
indirmiştir. Bu son kitap hak olan İslam dinine son şeklini vermiştir, Bu kitap
günümüze kadar eksiksiz bir şekilde devam etmiş ve kıyamete kadar devam
edecektir. Bu kitap yüce Allah’ın kelamıdır ki bu kitap Kur’an-ı Kerim’dir.

      Kur’an-ı Kerim, İslam dininin yayılış hızına ve zamanın şartları ve
olaylarına göre ayet ayet inmiş ve ancak yirmi üç yılda tamamlanmıştır.

      Kur’an-ı Kerim; yüce Allahın eseridir.
Kur’an-ı Kerim; insanları hidayete erdiren ve Hz. Adem’den günümüze kadar uzanan
tarihin en büyük rehberidir.

     Kur’an-ı Kerim’de maksatsız, gayesiz hiçbir ayet yoktur. Yüce Allah Kur’an-ı
Kerim’i içindeki belli ve güneş gibi parlayan bir takım illetlerle (sebeplerle),
hikmetlerle ve maksatlarla indirmiştir.
Bu illet(sebep), hikmet ve maksatları bilmek için ayetlerini anlayarak okumak
gerekir. Kur’an-ı Kerim’in anlam ve maksadını anladıktan sonra tatbikini amelle işlemek
lazım.

      Kur’an-ı Kerim okunur da anlaşılmaz, anlaşılır da uygulanmazsa okuyucunun
okuduğu ayetlerden hiçbir şey anlamadığı anlaşılır. Okunan Kur’anı Kerim’in
ayetlerini anlamak için, okuyanın içinde bir huşu bulunması, Kur’an-ı Kerim’i
Hz.peygambere indiren yüce hâlıka tazim etmesi, okuyucunun kalp huzuru için de
sükunetle okuması, düşünmesi, anlamını anlamaya çalışması, Kur’anı Kerim’den ve
mealinden bir miktar anladığını gösterir. Bu şekilde Kur’an-ı Kerim’i tilavet eden kimse

yaratıcısıyla konuşması demektir. Kur’an-ı Kerim’i okurken kalben ferahladığını hisseden,

 ruhen rahatladığına inanan, zihnen dinlendiğine kanaat getiren ve manen güçlendiğini

 fark edenler Kur’an-ı Kerim’i okumuş sayılırlar. Aksi halde sadece bir nağme dinlemiş olurlar.

      Hz. Ali (a.s) Kur’an-ı Kerim hakkında: ‘Kur’an’ı öğrenin. O, hadislerin en
güzelidir. Onu inceleyin, anlayın. O, yüreklerin baharıdır. Nuruyla şifalanın; O,
göğüslerin şifasıdır. Tilavetini güzelleştirin; O, kıssaların en iyisidir. İlminden başka
ilimle uğraşan alim, cehaletinden şaşkına dönen cahile benzer. Bahanesi kendi
aleyhinedir. Ona yalnız teessüf etmek gerek ve O Allah katında daha fazla kınanan
ayıplanandır. (Nehcül Belağa)

      Kur’an-ı Kerim’le Hz. peygamberin hadisi ikiz kardeştir. Onun içindir ki Hz.
Peygamber (s.a.a.v.), bana dayandırılan hadis Kur’an-ı Kerim’le çelişiyorsa o hadis
benim değildir, demiştir.

      Kur’an-ı Kerim’de çelişki yoktur. Çelişkinin olmayacağını da yüce Allah
ayetlerle insanlara bildirmiştir. ‘O, yüce bir kitaptır, ne önünden ne ardından asla ona

batıl gelmez. O her fiilinde hakim olan, övülen Allah tarafından indirilmiştir.’ (Fussilet
42.)

      Kur’an-ı Kerim muttakilerin rehberidir. Bu rehber Hz. Ali (a.s) ve masumları
gösteriyor. Onları tarif ediyor. Yaptıklarını kıssalar halinde anlatıyor. Zaten de bunun
için rehber olmuştur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’in rehber olduğunu yine ayetle biz
insanlara tebliğ etmiştir.


‘Bu bir kitaptır ki onda şüphe götürecek hiçbir şey yoktur. Muttakiler hakkında
rehberdir.’ (Bakara 3, 4,)


İşte Kur’anı Kerim’in muttakilerdeki amacı Hz. Ali (a.s) ve masumlardır. Onun
için Kur’an-ı Kerim’i okurken illetlerle, hikmetlerle, maksatlarla sözcüklerimizin
dikkate alınması gerek dedik. Burada yazıma Kur’an-ı Kerim’in Hz. Ali (a.s)
hakkındaki birkaç ayetiyle devam edeceğim.


     Hz. Musa yüce Allah’ın emriyle kafir Firavun’a gittiğinde yüce Allah Hz.
Musa’ya:

 

اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰى۟ ﴿٢٤﴾ قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ ﴿٢٥﴾ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿٢٦﴾ وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪يۙ ﴿٢٧﴾

 يَفْقَهُوا قَوْل۪يۖ ﴿٢٨﴾ وَاجْعَلْ ل۪ي وَز۪يرًا مِنْ اَهْل۪يۙ ﴿٢٩﴾ هٰرُونَ اَخ۪يۚ ﴿٣٠﴾ اُشْدُدْ بِه۪ٓ اَزْر۪يۙ ﴿٣١﴾ وَاَشْرِكْهُ ف۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿٣٢﴾

 كَيْ نُسَبِّحَكَ كَث۪يرًاۙ ﴿٣٣﴾ وَنَذْكُرَكَ كَث۪يرًاۜ ﴿٣٤﴾ اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَص۪يرًا ﴿٣٥﴾

 

‘Firavuna git, çünkü O iyice azdı. Musa: Rabbim, dedi. Gönlüme ferahlık
ver. İşimi kolaylaştır. Bana ailemden (Ehlimden) kardeşim Harun’u yardımcı yap.
Onunla beni güçlendir ve O’nu durumumda (işimde)ortak kıl.’
(TAHA 24/32)


      İsnatlarla İbn-i Abbas dedi ki: ‘Mekke’deydik, Hz. Peygamber (s.a.a.v.) elimle
Ali bın Ebi Talib’in elini ellerine aldı. Dört rekat namaz kıldıktan sonra elini havaya
kaldırarak: Allah’ım İmran oğlu Musa senden diledi. Ben de Peygamberin Muhammed
olarak senden diliyorum. Gönlüme ferahlık ver. Söylediklerimin anlaşılması için
dilimin bağını çöz. Ailemden (ehlimden) bana kardeşim Ali’yi yardımcı kıl. o’nunla
gücümü artır ve o’nu durumlarımda (işlerimde) ortak yap. İbni Abbas dedi ki: ‘Bana
bir ses geldi Ya A
HMED istediklerin sana verildi’ diyordu.
Hz. Muhammed: Ya Eb’el Hasan elini göğe kaldır ve Allah’ından dile,
sana
da versin dedi .Hz. Ali (a.s) ellerini semaya kaldırdı ve ‘Allah’ım yanından bana ahd
ve sevgi ver’ diyerek dua etti. O anda Hz. Peygambere (s.a.a.v.); ‘İman edip iyi amel
işleyenler yok mu, esirgeyen zat onları sevindirir’
(Meryem 96) diye ayet indi.
Hz. Peygamber (s.a.a.v.) bu ayeti ashabına tilavet etti (okudu). Ashab,
olanlardan sonra ayeti duyunca şaşırdı. Hz. Peygamber (s.a.a.v.) ashabına neden
şaşırıyorsunuz? Bilmiyor musunuz ki Kur’an dört bölümdür. Bir bölümü biz Ehlibeyt’e
özeldir. Bir bölümü helal ve haramlar içindir. Bir bölümü fariza ve hükümler, bir
bölümünde de yüce Allah Ali bin Ebi Talib’in yüceliklerini ve özelliklerini bildirdi.’ dedi.
El-Meclisi '
Bihar'ül Envar' c.35 s.359; Kitabul Fadail Ahmed bin Hanbel s.202; Şevahid
Ettenziyl c.1 s.369 (Esma bint Ümeys’in rivayetiyle.)


     İsnatlarla İbni Abbas dedi ki: Akabe oğlu Velid, Hz. Ali’ye (a.s.): Kargım
senden daha keskin, dilim senden daha akıcı, yazıda (gramer dil bilgisi) senden daha
doluyumdur. Hz. Ali (a.s.): ‘Sus sen bir fasıksın.’ dedi. Bu konuşmadan sonra Hz.
Peygambere (s.a.a.v.) bu ayet iner. ‘Öyle ya; mü’min olan yoldan çıkmış fasık gibi midir?

Bunlar elbette bir olmazlar’ (Secde 18)
İbni Abbas der ki: Yüce Allah mu’min sözcüğü ile Ali’yi (a.s.), fasık yoldan
çıkmış sözcüğüyle de Akabe oğlu Velid’i kast eder.
Tabere tefsiri c.21 s68, Essuyuti Eddur el mensur, Bağdat Tarihi c.13 s.321, El
Ağani ve …….


‘Durdurun onları, onlar sorumludur’ (Essaffat 24)

İbni Abbas bu ayet: Ali bin Ebi Talib
hakkında inmiştir’ dedi.

Ennuril Muşşatail Ma Nezela Minel Kur’ani Fi Aliyyin a.s.
İbnil Hicril Heysemiden rivayetle: Bu ayet Ali bin ebi Talib hakkında inmiştir.
Ve Deylemi’den, Eba Said El Hudri’den; Hz.Peygamber s.a.a.v dedi ki: ‘Durdurun
onları, onlar sorumludur.
’Yani Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorulacaklardır.
(Essavaikul Muhrika s89)


Aynı hadis Fadailul Hamset c.1 s.328 Beyrut ve Şerefun Nebi s. 252’de : Hz.
Peygamber s.a.a.v dedi ki: Yüce Allah farizalar kıldı. Onların bazılarında şartlar
koydu. Bazılarını da hafifletti. Velayetimizi de farz kıldı. Fakat velayetimizi hiçbir hale
sokmadı. (Yani velayetimizden hiçbir şekilde taviz vermedi.)


‘Doğruyu getiren ve onu doğrulayanlar, işte onlar! Allah’a karşı gelmekten
sakınan muttakilerdir.’ (Ezzümer 33)


İsnatlarla Mücahid’ten dedi ki: Doğruyu getiren Hz. Muhammed (s.a.a.v)
doğrulayan da Ali bin Ebi Talip’tir. Ve birçok yazar bu ayetin Hz. Muhammed (s.a.a.v)
ve Hz. Ali a.s. hakkında indiğini yazmışlardır. (Şevahid Ettenziyl c 2 s 21; İbnil
Mağazili Eşşafi hadis 317; Min Menakıbi s 269.)


De ki: Ben sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. (Şura
23)


İbni Abbas’tan isnatla: Bu ayet indiğinde dediler ki: Ya Resulallah, Yüce
Allah’ın bizlere sevmemizi emrettiği kişiler kimdir? Hz. Peygamber (s.a.a.v) dedi ki:
Bunlar Ali,
Fatıma ve çocuklarıdır. Bu ayet Ali, Fatıma ve çocukları için indiği
konusunda çok kanıt vardır. Bunlardan; Faraid Essamtayn, Şevahid Ettenziyl c. 2, s.
130;Ettabrani Mu’cem Essağıyr c 1 s 76, Mecma Ezzevaid c. 9, s. 168; Essuyuti
Cem’il Cevami


‘İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır.
Birbirine geçip karışmıyorlar. İkisinden inci ve mercan çıkar’ (Rahman 19,20)


Birbirine kavuşmak üzere salıverilen iki deniz Ali ve
Fatıma a.s. Aralarında olan
Hz. Muhammed’tir. (s.a.a.v.) İkisinden çıkan inci ve mercan Hz. Hasan ve Hz.
Hüseyindir (a.s.) Eddurrul Mensur Tefsirinde Suyutinin rivayeti; Nurul Absar s. 101;
Fadayıl El Hamset c.1 s. 334; Şevahid Ettenzıyl c.2 s. 209 1.Baskı; Şerefun Nebi s.
258 1.Baskı ve diğerleri…


‘Önde olanlar, onlar öncüdürler. İşte onlar en çok yaklaştırılanlardır.’(Elvakia
10-11)

 

İbni Abbas: "Önde olan Ali bin Ebi Talip’tir.
Öncüler ise üçtür: Musaya öncü Yüşa bin Nun;İsaya öncü Mu’mini Âli Yasin;
Muhammede öncü olan Ali bin ebi Talip’tir".
(El-Mizan c. 1 s. 536; Şevahid Ettenziyl c. 2 s. 215; Lisan'ul Mizan c. 4 s. 456)


‘Allah ve ahiret gününe inanan bir toplumun oğulları, kardeşleri, yahut
akrabaları da olsa Allah ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin.
İşte onların kalbine Allah iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.
Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah
onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah’tan yana
olanlardır. Kuşkusuz kurtuluşa erenlerdir’
(El Mücadele- 23)


Selman el-Farisi dedi ki: Hz. Ali (a.s.) ve Resulallahla (s.a.a.v) her
olduğumuzda Resulallah (s.a.a.v) elini omzuma koyar ve Hz. Ali’ye bakarak : Bu ve
taraftarları kurtuluşa erenlerdir. Bu ayet Ali bin Ebi Talip hakkında inmiştir, derdi.
El-Haskani 'Şevahid Ettenziyl' c. 1, s. 68, 1.Baskı; İbn-i Asakir 'Tarih Dimaşk' c.2, s. 346

ve diğerleri….


Abdulaziz bin Yahya El Culidi’ye göre, Hz.Ali (a.s.) hakkında hiç kimsenin
ortak olmadığı seksen ayet inmiştir. Ancak değerli Şia ulemalarından El Hafız Eş’şeyh
Receb El- Bersi’nin ise: ‘500 ayet Nezelet Fi Emiril Mü’minin Ali (a.s.)’ adıyla bir kitabı
vardır. (Emirul Mü’minin Ali a.s. hakkında 500 ayet indi.)


Zaten bilindiği gibi Hz. Ali’yi yazmak, bitirmek mümkün değildir. Biz onun ilim,
irfan denizinden bir damla alabilirsek mutlu olacağız. Biz sadece çoktan azı
hatırlatıyoruz. Yüce Allah, Zariyet suresi.55. ayette ‘Yine öğüt ver, çünkü öğüt
mü’minlere fayda verir.’
buyurmuştur. Biz de onu yapmaya çalışıyoruz. (2)

 

.......................................

Dipnotlar:

(1) AKAD (Alevi Kültürünü Araştırma Derneği)  DERGİSİ Yıl: 4, Sayı: 7, Eylül 2010, S.5-9

(2) AKAD (Alevi Kültürünü Araştırma Derneği)  DERGİSİ Yıl: 7, Sayı: 9, Mayıs 2013, S.15-17