GADİR SAYFASI
KURAN-I KERİMDE Hz. ALİ (AS) MASUMLAR
Ş.Davut TÜMKAYA
Kuran-ı Kerim; yüce
Allahın Hz. Muhammede (s.a.a.v.) vahiy yoluyla indirdiği ve
tüm
İslam âleminin ortak bir görüşle kabul ettiği hak kitaptır.
Kuran-ı Kerim; bütün Müslümanların
sığındığı, güvendiği yüce Allahın
nurlarla dolu
hidayet
meşalesidir.
Kuran-ı Kerim, muhkem bir kitaptır. Yüce
Allah şeklinin değiştirilmesinden, aslının
bozulmasından ve
de tahrif edilmesinden onu korumuştur.
Yüce Allah, Kuran-ı Kerimin kelimelerinin
değiştirilemeyeceğini yine Kuran-ı Kerimde
açıkça
belirtmiştir:
(...
لاَ تَبْدِيلَ
لِكَلِمَاتِ
اللّهِ...) (Yunus 64. Ayet)
(... Allahın sözlerinde hiçbir
değişme yoktur...)
Yine yüce
Allah Hicr suresi 9. ayette:
(إِنَّا
نَحْنُ
نَزَّلْنَا
الذِّكْرَ
وَإِنَّا
لَهُ
لَحَافِظُونَ)
=
Şüphe yok ki Kur'an'ı biz
indirdik ve şüphe yok ki onu
mutlaka koruyacağız. buyurmuştur. Onun
içindir ki Kuran-ı Kerim yegâne bir
kitaptır.
Allahın doğru yoludur. Onunla hükmeden adil, ondan haber veren
sadık, ona
tabi olan
kurtulmuş, onunla düşmanıyla mücadele eden galip olur. Az
kelimelerle çok
ifade eden,
düzgünlüğü beşeri sıfat taşıyan akılların
üstündedir.
Kuran-ı Kerim
şairlerin, hatiplerin, ünlü yazarların, belagat sahiplerinin
varamadıkları
bir üslupla inmiş ve onları geride bırakmıştır.
Kuran-ı Kerim, insanların dünya hayatında
refah ve rahat yaşayabilmeleri ve
ahirette yüce
Allahın huzuruna emin bir şekilde çıkmaları için güzel ve
anlamlı
anlatımlarla
donanmıştır. Hz. Muhammed
(s.a.a.v.) Ben Allahın katına davet edildim.
Davete yakında
icabet edeceğim. Aranızda paha biçilmez iki emanet
bırakıyorum, biri
öbüründen büyüktür.
Allahın kitabı Kuran-ı Kerim ve Ehlibeytim. demiştir. (Sahihi
Müslim- Hâkim el Nişâburî, Mustedrek ala
Sahiheyn ve
)
Yüce Allah;
Ehlibeyti, Kuran-ı Kerimle eşdeğerde tutmuş ve
onları daha iyi
tanımamız,
onlara daha sıkı sarılmamız ve bağlanmamız için
Ehlibeyte geniş yer
vermiştir.
Ehlibeyte uymak konusunda müminlere emir verilmiştir. Zaten Kuran,
Ehlibeyttir; Ehlibeyt
de Kurandır. Ehlibeytin hiçbir hadisi, Kurana ters düşmez ve de
düşmemiştir.
Yüce Allah, Hz. Aliye (a.s.) çok ayette yer vermiş, onu yüceltmiş ve
aynı zamanda Hz. Muhammedin (s.a.a.v.) azametini
bildirmiştir. Bütün âlemin onlara
tabi
olmalarını ve onların izlerinden gitmelerini emretmiştir.
Yüce Allah, Hz. Aliye öyle
bir özellik
vermiş ki, Hz. Ali; Kuran-ı Kerimin indirilişini, tevilini,
aşikârını, gizlisini,
bütün ilimlerini Hz.
Muhammedden telakki etmiştir. Hz. Ali bu konuda şöyle
buyurmuştur: Allahın Resulü bana her birisinden bin
kapı açılan tam bin ilim kapısı
öğretti. (Tefsir-i Razi ve Kenzul-Ummal 6/392-405 / Fereid
es- Samtayn kitabı c:1
s:101 Beyrut )
ElHaris el-Hemedani: Hz. Aliye (...فَاسْأَلُواْ
أَهْلَ
الذِّكْرِ
إِن كُنتُمْ
لاَ
تَعْلَمُونَ)
"
Eğer
bilmiyorsanız zikir ehline sorun" (Nahl 43)
ayetindeki
zikir ehli kimdir? diye
sordum. Hz. Ali,
Vallahi zikir ehli bizleriz, ilim ehli de bizleriz. Kuranın tevili,
indirilişi
ve de yorumunun
kaynağıyız. Hz. Peygamberi (s.a.a.v.) bunları söylerken
duydum.
Ben ilmin
şehriyim. Ali de kapısıdır. İlim isteyen kapıdan
girsin. Bu hadisin
kaynakları
çoktur. (991 sayı altında Tercümet emiyrel
müminin (a.s) tarih Dimaşk c/2
S/464 Ettaraif kitabı S/94 Ettabakatül
Kübra c/6 S/240 2.baskı c/6 S/168 1.baskı)
İbni Abbastan
rivayetle: Resulullah (s.a.a.v.) dedi ki: Yüce Allahın Kuranda
indirdiği
her ayetin içindeki
Ey iman edenlerin mutlaka başı ve emiri Hz. Alidir. Bazı
yazarlar
ise her ayetin
içindeki Ey iman edenlerin başı, emiri ve şereflisi Hz.
Alidir. diye
rivayet ederler. (Hilyetül
Evliya c:1 s:64 / El Yakîn s:176 / El Havarizmi 'Menakıbı
Emiyrel Müminin' 17.bölüm s:188 / Kifayet ettalib
s:139)
Yine İbni Abbastan
aktarılmıştır: Hiç kimseye Ali hakkında indiği
kadar ayet
inmemiştir. ( Tercümet Emiyrel Müminin Tarih Dimask c:2 s:430
hadis 940 / İbni
Hacer Savaik, s:76 / Şeblenci Nuvrul Absar
s:73)
Nebata oğlu
Asbağdan rivayet edilmiştir: Yüce Allah tarafından Hz.
Muhammede
(s.a.a.v.) vahiy
olunan Kuran-ı Kerimi Hz. Ali şu şekilde bildirmiştir.
Kuranın dörtte
biri bizim için,
dörtte biri düşmanımız için, dörtte biri misal ve sünnet, dörtte
biri de
ahkâm ve
farizalardır. Kuranın azizleri bizleriz. (El Hafız el Haskanî 58. hadis/
Şevahid ettenzil kitabının
mukaddimesinin 5. faslı c:1 s:43 / İbnil Mağazilînin
Menakıb Emiyrel Müminin kitabı hadis 375
s:328)
Ayrıca
Kuran-ı Kerimin Hz. Ali hakkındaki ayetlerinin ele
alındığı Ma
Nezele Minel
Kurani Fiy Aliyyin (Ali Hakkında Kuranda Ne
İndi?) adında ayrı
ayrı kişiler tarafından
onlarca kitap
yazılmıştır. (Bu
yazarlardan bazıları şunlardır: Yahya oğlu Abdülaziz
el
Culudî / 3. yüzyılın allamelerinden Ahmet
oğlu Muhammed el Kâtip/ Ebül Faraç
Hüseyin oğlu Ali / el Asbahanî ve
)
Ebu Sad el
Meaziden isnatla der ki, Ali hakkında hiç kimsenin ortak olmadığı
yetmiş
ayet inmiştir.
Abdülaziz bin Yahya el Culudîye göre de Ali hakkında hiç kimsenin
ortak
olmadığı seksen ayet inmiştir. (İbni
Tavusun Sad essuvd kitabı s:235 / Biharül
Envar c:9 yeni
baskısında c:36 s:191/ Şevahid ettenzil kitabı c:1 s:42 5.bölüm.
Hadis
daha birçok yazar
tarafından desteklenmiştir.)
Bakara suresinin 43. ayetinde yüce Allah şöyle
buyurur:
(وَأَقِيمُواْ
الصَّلاَةَ
وَآتُواْ
الزَّكَاةَ
وَارْكَعُواْ
مَعَ
الرَّاكِعِينَ)
(Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, rükû
edenlerle beraber rükû edin)
Bu ayeti
celile Hz. Peygamber ile Hz. Ali hakkında özel inmiştir. Çünkü ilk
defa
namaz kılıp
rükû edenler kendileridir. İbni Abbastan şöyle rivayet
edilmiştir: Bu ayet,
Resullullah
(s.a.a.v.) ile Hz. Ali (a.s.) hakkında özel inmiştir. Çünkü bunlar
ilk namaz
kılan ve rükû
edenlerdir. (Menakıb Emiyrel Müminin
kitabından Havarisminin rivayeti
s:198 17.bölüm / Şevahit ettenzil kitabı
c:1 s:85) Yüce Allah, iman edenlerin namaz
kılmayı ve
de rükû etmeyi Hz. Muhammed ile Hz. Aliden öğrenmelerini ve de onlarla
rükû etmelerini bu
şekilde ayette anlatmıştır.
Yalnız Hz. Ali
hakkında ise Bakara suresi 274. ayette yüce Allah şöyle
buyurmuştur:
(الَّذِينَ
يُنفِقُونَ
أَمْوَالَهُم
بِاللَّيْلِ
وَالنَّهَارِ
سِرًّا
وَعَلاَنِيَةً
فَلَهُمْ
أَجْرُهُمْ
عِندَ
رَبِّهِمْ
وَلاَ خَوْفٌ
عَلَيْهِمْ
وَلاَ هُمْ
يَحْزَنُونَ)
(Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık harcayanlar
yok mu, onların ecirleri,
Rableri katındadır ve
onlara ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.)
Bu ayetin Ali
bin ebi Talib hakkında indiğini çok yazar kitaplarına
almışlardır.
Hz. Cafer-üs
Sadıktan rivayet edilmiştir: Hz. Ali de (a.s.) dört dirhem
vardı. Bir
dirhemini gece, bir
dirhemini gündüz, bir dirhemini gizli, bir dirhemini de aşikar olarak
dağıttı.
Yüce Allah bu örnek davranışını yukarıdaki ayetle
insanlara tebliğ etti.
(Esbabünnüzül
kitabı s:64 / Fadailül hamset kitabı c:1 s:321 / İbnil Esir
Tecümet
Emiyrel Müminin Usudul Gabet c:4 s:25 / Zahairül
Ukba s:21)
Necranın piskoposları ve
sayıları kırkı bulan Hristiyan uleması Hz.
İsayı tartışmak
üzere Hz. Muhammede
(s.a.a.v.) gelirler. Hristiyanların sözcüsü olan El-Akib
ismindeki Piskopos
Hz. Peygambere (s.a.a.v.) yaklaşır ve aralarında bir
konuşma
geçer. Piskopos
sorar, Hz. Muhammed yanıtlar:
- Ya Ebal Kasım, Musanın
babası kim?
- İmran
- Yusufun babası kim?
- Yakup
- Senin baban kim?
- Abdulmuttalip oğlu
Abdullah.
- İsanın
babası kim?
Hz. Peygamber (s.a.a.v.) bir an susar ve hemen ona Hz.
Cebrail
bu ayetle iner:
(Ali
İmran 59)
(إِنَّ
مَثَلَ
عِيسَى عِندَ
اللّهِ
كَمَثَلِ
آدَمَ
خَلَقَهُ مِن
تُرَابٍ ثِمَّ
قَالَ لَهُ
كُن
فَيَكُونُ)
(Gerçekten de Allah katında İsa, Âdem'in örneğidir, onu
topraktan yarattı da
sonra ol dedi, oluverdi)
Hz. Peygamber
bu ayeti piskoposa cevap olarak okudu. Piskopos ayeti, Hz.
Peygamberden duyunca
bayılacak duruma gelir. Başını kaldırır ve Hz.
Peygambere
(s.a.a.v.) Sen sana
Allah tarafından İsanın topraktan
yaratıldığına dair vahiy
geldiğini mi
iddia ediyorsun? Biz, sana vahiy olunanda da bize vahiy olunanda da bu
Yahudilere vahiy olunanda
da bunu duymadık. dedi. Bunun üzerine yüce Allah Hz.
Peygambere bu ayeti
indirdi:
(فَمَنْ
حَآجَّكَ
فِيهِ مِن
بَعْدِ مَا
جَاءكَ مِنَ
الْعِلْمِ
فَقُلْ
تَعَالَوْاْ
نَدْعُ
أَبْنَاءنَا
وَأَبْنَاءكُمْ
وَنِسَاءنَا
وَنِسَاءكُمْ
وَأَنفُسَنَا
وأَنفُسَكُمْ
ثُمَّ
نَبْتَهِلْ
فَنَجْعَل
لَّعْنَةُ
اللّهِ عَلَى
الْكَاذِبِينَ)
(Sana iyice bildirildikten sonra da gene bu hususta
seninle tartışan olursa de ki:
Gelin,
oğullarımızı ve oğullarınızı,
kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendi
nefsimizi ve
kendi
nefsinizi çağıralım,
Ondan sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancılara
havale edelim).(Âli İmran 61)
Hristiyanlar ayeti
duyunca: Ya ebal Kasım, sen bize adil davrandın, peki ne zaman
lanetleşelim?
Hz. Peygamber, yarın inşallah, dedi ve yarına lanetleşmek
üzere
Hristiyanlar oradan
ayrıldılar. Olaya tanık olan Yahudiler ise olayı heyecanla
izleyerek
vallahi kimler
kaybederse kaybetsin umurumuzda olmaz diyerek dağıldılar.
Hristiyanlar evlerine
gidince birbirlerine vallahi hepimiz de biliyoruz ki Muhammed,
peygamberdir. Onunla
iddiaya girersek korkarız ki biteriz. Fakat biz Muhammedden
bizi affetmesini
isteyelim, elbette affeder. İkinci günün sabahında Hz. Peygamber; Hz.
Aliyi, Hz.
Fatımayı, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyini alır ve sözleştikleri
yere yürür. Bu
manzarayı gören
Necran piskoposu dedi ki: Ben öyle çehreler görüyorum ki,
Allahtan en büyük
dağları yerinden koparmasını,
dağıtmasını isteseler duaları hemen
kabul olur ve
dağlar dağılıverir. Bu nurlu çehrelerle mübahele edecek
olursak hepimiz
yok oluruz ve
Allahın azabı yeryüzündeki bütün Hristiyanları kapsamına
alabilir ve
kıyamet gününe
kadar dünyada bir Hristiyan bile kalmaz. Hristiyanlar piskoposlarını
dinleyerek ya ebal
Kasım biz iddiadan vazgeçtik, sen dininde biz de dinimizde kalalım.
Hz. Peygamber peki
der, ben sizi İslam dinine davet edeyim, Müslümanlara ne nasip
olursa size de
aynısı olsun. Hristiyanlar kabul etmedi. Ancak Hz. Peygamber,
Hristiyanlardan
yıllık vergilerini almak üzere onlarla barıştı.
Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.a.v.) şöyle
buyurdu: Canım elinde olan
Allaha ant olsun ki
eğer benimle mübahele edecek olsalardı mesh olup maymun ve
domuzlara
dönüşürlerdi ve bu çölde tutuşan ateşte yanıverirlerdi ve
ateşin eteği
Necrana kadar
uzanırdı.
Kazi Nurullah-i
Şuşteri İlkak-ul Hak adlı kitabının 3. cildinde
sayfa 46'da Mübahele
ayetinin Ehl-i Beyt
hakkında indiğini tasdik eden büyük Ehl-i Sünnet âlimlerinden
yaklaşık
altmış kişinin ismini yazıyor. (Müslim b.Hacca-i meşhur Sahih adlı
kitabında,
C.7, S.120de / Ahmed b.Hanbel, Müsned
kitabında C.1, S.185 / Taberi tefsirinde
mübahele ayetinin tefsirinde, C.3, S.192/ Fahr-ur
Razi Tefsirinde, C.8, S.85/ İbni-i
Esir, Cami-ul Usul adlı kitabında, C.9,
S.470 ve
)
Yüce Allah, Hz. Peygambere
(s.a.a.v.) Veda
Haccı dönüşünde insanlara Hz. Alinin
velayetinin azamatini
bildirmesini emretti. Hz. Peygamber (s.a.a.v.), amcasının
oğlunu koruyor
denmesinden ve bu olayın bazılarının zoruna gidecek
olmasından
bildirmekte önce
tereddüt etti. Ancak yüce Allahın vahiy yoluyla emrinin gelmesi
(Maide
67) ve
Peygamberi kendisinin koruyacağını ayetle söylemesi Hz.
Muhammedi
hızlandırdı:
(يَا
أَيُّهَا
الرَّسُولُ
بَلِّغْ مَا
أُنزِلَ
إِلَيْكَ مِن
رَّبِّكَ
وَإِن لَّمْ
تَفْعَلْ
فَمَا
بَلَّغْتَ
رِسَالَتَهُ
وَاللّهُ
يَعْصِمُكَ
مِنَ
النَّاسِ إِنَّ
اللّهَ لاَ
يَهْدِي
الْقَوْمَ
الْكَافِرِينَ)
(Maide 67: Ey Peygamber, bildir, sana Rabbinden indirilen emri ve
eğer bu
tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini
yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur.
Şüphe yok ki Allah, kâfir olan kavme,
doğru yola gitmek hususunda başarı vermez.)
Hz. Peygamber, kervan hâlinde yüz bin kadar
hacıyla seyir yapıyordu. Hacılar sahrada
dağılmış
vaziyetteydiler. Hz. Peygamber, inen ayeti tebliğ etmesi için
insanları bir
arada toplaması
gerekiyordu. Önde gidenler Cuhfe denen yere varmak üzereydi.
Hz. Peygamber
(s.a.a.v.) hacıları Cuhfe de toplamak için önde gidenlerin
arkasına
atlılar gönderip
onları Cuhfede durdurdu. Arkadan gelenleri de bir arada toplamak
için yürüttü. Ve
bütün hacıları Cuhfe de topladı. Öğle namazının
cemaatle kılınması
için çağrı
yaptırdı. Aşırı sıcak nedeniyle hacılara
seferi namaz kıldırdı. Sonra develerin
semerlerini
toplatıp kendine yüksek bir minber yaptırdı. Minbere
çıkıp Hz.Aliyi sağ
tarafına
aldı ve Resulullah (s.a.a.v.) uzunca bir hutbe okudu. Sonra şöyle
devam etti:
Ey insanlar! Ben
Allahın katına davet edildim. Yakında bu davete icabet
edeceğim,
ebedi yurda
gideceğim. Ben de üzerimde olan vazifeden sorumluyum, siz de
üzerinizde olan
vazifeden sorumlusunuz. Bu hususta ne dersiniz? Ashap bir ağızdan
şahadet ederiz
ki tebliğ ettin, öğüt verdin, vazifeni yaptın. Hz. Peygamber:
Ey
insanlar, bilmez
misin ki ben inananlar üzerinde, kendilerinden ziyade tasarruf ve
velayet sahibiyim ve
bilmez misiniz ki benim her erkek ve kadın müminlerin üzerinde
kendilerinden ziyade
tasarruf ve velayet hakkım vardır." Ashap, evet biliyoruz
dediler.
Resulullah bunun
üzerine Hz. Alinin elini tutup her ikisinin de koltuklarının
beyazlığı
görünene kadar kaldırdı
ve yüksek sesle: Ben kimin mevlası isem bu Ali de onun
mevlasıdır.
Allahım ona veli olana veli, düşman olana da düşman,
yardım edene
yardımcı
ol; dışlayanı da dışla. buyurdu ve orda şu
ayet-i kerime indi:
(... الْيَوْمَ
أَكْمَلْتُ
لَكُمْ دِينَكُمْ
وَأَتْمَمْتُ
عَلَيْكُمْ
نِعْمَتِي
وَرَضِيتُ
لَكُمُ
الإِسْلاَمَ
دِينًا...)
... Bugün dininizi ikmal ettim. Nimetimi size tamamladım.
İslamı sizlere din
olarak kabul
ettim... (Maide
4)
Hz. Peygamber:
Dinin ikmaline, nimetimin tamamlanmasına, İslamın din
olmasına,
risaletimin rızası ile Alinin velayetine Allahü Ekber dedi. Orda
bulunan
dönemin en önemli
şairlerinden Hassan bin Sabit kalkar ve Ya Resulullah, bana Ali
hakkında bir
şiir söylememe izin verir misin? Hz. Peygamber, Allahın bereketiyle
söyle der. Hassan
beş beyit söyler, içerikleri şöyledir:
Gadir Günü, peygamber-i ekrem
ümmete seslendi:
Onlar da peygamberin nidasını duydu
Peygamber Mevlanız ve veliniz kimdir?diye
buyurdu
Allah-u Teala bizim mevlamız ve sen bizim
velimizsin
Hiç kimse bu manayı inkar etmez dediler
Peygamber-i ekrem Kalk ya Ali! buyurdu
Şüphesiz benden sonra imam ve hidayetçi olmana
razı oldu
O halde ben kimin mevlasıysam Ali de onun
mevlasıdır
Öyleyse Aliye köleler gibi gerçek
yardımcılar olunuz
Sonra dua ederek Allahım Aliye dost olanla
dost ol
Düşman olanla da düşman ol! buyurdu.
(El Havarizmi 4.bölüm c:1 s:47 Min Maktalihi-
Menakıb Emiyrel Müminin kitabı
14.bölüm s:80 / Hamaveyni Feraid Essamtayn
kitabı 12.bölüm c:1 s:74/ Ettaraif
kitabı İbni Mardeviyetten isnatla c:1
s:146 / İbni Kesir tefsiri c:2 s:491 ve
)
Ebu Hüreyreden
alınan rivayette: Arşa, La ilahe illa ene vahdiy, ve enne
muhammeden abdiy ve
resüliy. Eyyedtehu bi Aliyyin (Benden
başka ilah yoktur.
Muahmmed kulum ve resulumdür. Onu Ali ile teyit
ettim.)
Hz. Muhammedi
teyit edenin Hz. Ali olduğu hakkında Kuran-ı Kerimde
şöyle Enfal 62'de şöyle bir ayet
vardır:
(... هُوَ
الَّذِيَ
أَيَّدَكَ
بِنَصْرِهِ
وَبِالْمُؤْمِنِينَ)
(... Seni ve müminleri yardımıyla teyit eden odur.)
(Hilyetül Evliya kitabı Ebü Hüreyreden
isnatla Tarih Dimask c:2 s:419 / Kifayet ettalib kitabı 62.bölüm s:234/
Suyutî Dürrül Mensür kitabı c:3 s:199)
Yine Yüce Allah, Enfal 64. Ayetinde buyuruyor ki:
(يَا
أَيُّهَا
النَّبِيُّ
حَسْبُكَ
اللّهُ وَمَنِ
اتَّبَعَكَ
مِنَ
الْمُؤْمِنِينَ)
(Ey Peygamber; Allah, sana ve sana tabi olan
müminlere yeter.)
Ünlü
yazarların rivayetleriyle sabittir ki Hz. Peygambere (s.a.a.v.) en çok
tabi olan Ali
bin Ebi Taliptir.
(Şevahid ettenzil kitabı c:1 s:230 1.baskı El
Emiyni, El Ğadiyr kitabı
c:2 s:51)
Yine Yüce Allah buyuruyor ki:
(وَأَذَانٌ
مِّنَ اللّهِ
وَرَسُولِهِ
إِلَى
النَّاسِ
يَوْمَ
الْحَجِّ
الأَكْبَرِ
أَنَّ اللّهَ
بَرِيءٌ
مِّنَ
الْمُشْرِكِينَ
وَرَسُولُهُ
فَإِن
تُبْتُمْ
فَهُوَ خَيْرٌ
لَّكُمْ
وَإِن
تَوَلَّيْتُمْ
فَاعْلَمُواْ
أَنَّكُمْ
غَيْرُ
مُعْجِزِي
اللّهِ
وَبَشِّرِ
الَّذِينَ
كَفَرُواْ
بِعَذَابٍ
أَلِيمٍ)
Hacc-ı ekber günü, Allah'tan
ve Peygamberinden insanlara bir ilândır bu:
Şüphe yok ki Allah ve Peygamberi,
müşriklerden berîdir. Artık tövbe ederseniz bu,
daha hayırlıdır size. Fakat gene yüz
çevirirseniz iyice bilin ki siz hiç şüphe yok, Allah'ı
âciz bırakamazsınız ve kâfir
olanlara pek acıklı azapla müjde ver. (Tevbe 3)
Enes bin Malikten alınan rivayette: Hz.
Peygamber (s.a.a.v.) bu ayeti Mekke ehline
okuması için Ebu
Bekiri gönderir. Ardından Cibriyl (a.s.), Hz. Peygambere iner ve Ya
Resulullah,
Allahın emirlerini sen veya senden biri eriştirir der. Mekke ehline
de ayeti
Hz. Ali tebliğ
eder. (Hasais Emiyrel Muminin kitabı hadis 75 s:144
/ Camil Cevami
kitabı c:2 s:272 / Eddürrül Mensür kitabı
c:3 s:209)
Hz. Ali, Abbas
ve Şeybet arasında tartışma çıkar. Abbas ben sizden
üstünüm; çünkü
hacılara su
içirme işi benim elimde, der.
Şeybet
ise ben sizden üstünüm; çünkü Beytullahın anahtarları bende. Hz. Ali
(a.s)
ben sizden daha
üstünüm; çünkü ben sizden daha önce iman ettim, hicret ve cihat
ettim der. Bunun üzerine yüce Allah, bu ayet-i kerime ile Hz.Aliyi teyit etti:
(أَجَعَلْتُمْ
سِقَايَةَ
الْحَاجِّ
وَعِمَارَةَ
الْمَسْجِدِ
الْحَرَامِ
كَمَنْ آمَنَ
بِاللّهِ
وَالْيَوْمِ
الآخِرِ
وَجَاهَدَ
فِي سَبِيلِ
اللّهِ لاَ
يَسْتَوُونَ
عِندَ اللّهِ
وَاللّهُ لاَ
يَهْدِي
الْقَوْمَ
الظَّالِمِينَ)
Hacılara su
dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve
ahiret gününe iman
eden ve Allah yolunda cehd edenin (çaba harcayanın)
(yaptıkları) gibi mi saydınız?
Bunlar Allah katında bir olmazlar. Allah
zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
(Tevbe 19) Ve Tevbe suresinin 20. ayeti devam etti:
(الَّذِينَ
آمَنُواْ
وَهَاجَرُواْ
وَجَاهَدُواْ
فِي سَبِيلِ
اللّهِ
بِأَمْوَالِهِمْ
وَأَنفُسِهِمْ
أَعْظَمُ
دَرَجَةً
عِندَ اللّهِ
وَأُوْلَئِكَ
هُمُ
الْفَائِزُونَ)
İnananların, yurtlarından göçenlerin ve Allah yolunda
mallarıyla, canlarıyla
savaşanların Allah katında
dereceleri pek büyüktür ve onlardır muratlarına erenlerin,
kurtulup nusrat bulanların ta kendileri.
(Tevbe 20)
Bu ayette de Hz. Alinin öncelikli imanı ve
hicretinin diğerlerinden üstünlüğü teyit
edilmiştir.
(يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُواْ
اتَّقُواْ
اللّهَ
وَكُونُواْ
مَعَ
الصَّادِقِينَ)
Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve doğru
(sadık)larla birlikte olun. (Tevbe 119)
İbni
Abbastan rivayetle: Allahtan sakının ve doğrularla beraber
olun ayeti, Ali bin
Ebu Talibe (a.s)
özeldir. İmam Cafer-üs
Sadık (as) ise: Bu ayet, Muhammed ve Ali hakkındadır.
Ancak onlarla beraber
olunur, buyurmuştur. (Menakib Emiyrel muminiyn kitabı (El Havadis)
5/198
Tefsir el Burhandan Essayyid Haşim el Behrani
c:2 s:170 2.baskı)
Ve Maide suresi 55.ve 56. ayetler yine Hz. Ali
hakkındadır:
(إِنَّمَا
وَلِيُّكُمُ
اللّهُ
وَرَسُولُهُ
وَالَّذِينَ
آمَنُواْ
الَّذِينَ يُقِيمُونَ
الصَّلاَةَ
وَيُؤْتُونَ
الزَّكَاةَ
وَهُمْ
رَاكِعُونَ *
وَمَن
يَتَوَلَّ اللّهَ
وَرَسُولَهُ
وَالَّذِينَ
آمَنُواْ فَإِنَّ
حِزْبَ
اللّهِ هُمُ
الْغَالِبُونَ)
Sizin veliniz, sahibiniz, ancak
Allah'tır ve Peygamberidir ve inananlar,
namaz kılanlar ve rüku ederken zekat
verenlerdir. Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman
edenleri veli edinirse, hiç şüphe yok, galip
gelecek olanlar, Allah'ın
taraftarlarıdır.
Ubeydullah oğlu Avnullah bin Ebu Rafi,
babasından; babası, dedesi Ebu Rafiden
hadisi naklediyor.
Der ki : Hz. Peygamber (s.a.a.v.) yatarken yanına geldim.Ya
uyuyor ya da ona
vahiy iniyordu. Bir baktı ki evin kenarında bir yılan var. Hz.
Peygamberi
uyandırmamak için yılanı öldürmedim. Peygamberle yılan
arasında
yattım,
yılandan bir zarar gelecekse bana gelsin istedim. Resullulah (s.a.a.v.)
uyandığında
bu ayeti okuduğunu duydum. Sizin veliniz Allah ve peygamberlerdir.
Namazı
dosdoğru kılan
ve el-hamdulillah dedi ve beni yanında gördü.
Bana sordu,
seni burda
yatıran nedir dedi. Ben de yılanı gösterdim. Bana kalk öldür,
dedi. Ben de
kalktım,
yılanı öldürdüm. Sonra Hz.Peygamber, Allaha şükrederek elimi
aldı ve Ya
Eba Rafi dedi, benden
sonra Aliye savaş açanlar olacak. Yüce Allah bunlarla
mücaledeyi hak
kıldı. Eliyle mücadele etmeyen diliyle, diliyle mücadele edemeyen
kalbiyle mücadele
etsin.
İbni Abbastan
rivayetle: Abdullah bin Selman ile yanında kavminden iman eden
birkaç kişiyle:
Ya Resullulah evlerimiz uzak, meclisinizden başka yerde ne bize anlatan
ne oturacağımız
yer var. Allah ve Resulüne iman ettiğimiz için kavmimiz bizden koptu.
Bizimle oturmama,
evlenmeme, konuşmama kararı aldılar. Bu da bizim zorumuza
gitti. Hz. Peygamber (s.a.a.v.) onlara: Sizin veliniz, Allah ve Peygamberdir.
Namazı
dosdoğru kılan,
zekatı rükûda iken veren müminlerdir, dedi. Hz.Peygamber (s.a.a.v.)
sonra mescide
yöneldi. Mescitte insanlar namaz kılıyor, içlerinde kıyamda
olanı da
rükû de olanı da
var. Hz. Peygamber (s.a.a.v.) orda gördüğü bir dilenciye sordu.
Sana bir şey
veren oldu mu? Evet altından bir yüzük verdiler dedi dilenci.
Hz.Peygamber kim
verdi? Dilenci, Hz. Aliyi işaret ederek bu ayaktaki dedi. Hz.
Peygamber nasıl
iken verdi diye sordu? Dilenci, rükûda iken verdi dedi.
Hz.Peygamber, sizin
veliniz Allah ve Peygamberidir. Namazı dosdoğru kılan,
zekatı
rükûda iken veren
müminlerdir. Allah peygamberine ve müminlerine dostluk edenler,
galip olur; çünkü
galip olanlar Allah bölüğüdür, dedi. (Tabarani El- Mucemel Kebir c:1
Bağdat c:1 s:300/ El-Heysemi Mecmaüz- Zevevaid
kitabı s:134/ Mizan el-İtidal c:3 s:
22 / Lisanül Mizan c:2 s:122/ Camil Cevami
kitabı c:2 s:650/ El-Ensab kitabı c:4 s:322
/ Ğayet en-Nihayeh kitabı c:1 s:447)
Ebül Carudtan,
Habib bin Yaserden Zazenden rivayetle der ki: İmam Aliyi bunları
söylerken duydum:
Başak tanesini yaran ve de canları yaratanın hakkı ile
yemin
ederim ki bana üstüne
oturacağım bir yastık serilse Tevrat ehline Tevratlarıyla,
İncil
ehline incilleriyle,
Zebur ehline Zeburlarıyla, Furkan ehline Furkanlarıyla
hükmederim. Ve yine
de taneyi yaran ve canı yaratanın hakkıyla yemin ederim ki,
Kureyşin her
kimsesine onu cennete veya cehenneme götürecek ayeti bilirim. Biri
kalkar ve 'Ya Ali
peki sana inen ayet ne?' Hz. Ali: 'Hz.
Peygamber, Rabbinden açık bir
delille mazhar idi.
Ben de onun şahidiyim. Sen, Hud
suresini okur musun?' dedi ve 17.
ayeti okudu:
(... أَفَمَن
كَانَ عَلَى
بَيِّنَةٍ
مِّن رَّبِّهِ
وَيَتْلُوهُ
شَاهِدٌ
مِّنْهُ)
Rabbinden
açık bir delille mazhar olan, ardınca da Rabbi tarafından bir
şahit
gelen
Resullulah (s.a.a.v.)
Rabbin açık bir delille mazhardı. Ben de şahidiyim."
(Marifet es-Sahabe kitabı c:1
Essuyuti 407 408 hadisinde /Camil Cevami c:2 s:68
Durrul Mensur c:3 s:324/ Kurtubî Tefsiri, Hud
17nin tefsiri )
İbni
Abbastan rivayetle:
(إِنَّمَا
أَنتَ مُنذِرٌ
وَلِكُلِّ
قَوْمٍ هَادٍ...)
Sen ancak Allah azabıyla
uyarıcısın. Her kavmin de bir hidayet önderi
vardır. (Rad
7) ayeti indiğinde Hz.
Peygamber, Aliye dönerek şöyle dedi: Ya Ali
benden sonra
doğru yolu bulanlar, seninle doğru yolu bulacaklardır. Bir
yerde de: Ya
Ali, nezir (uyarıcı) benim, benden sonra
doğru yolun rehberi sensin, doğruyu bulanlar seninle
bulacaklardır. (Menakib
Ali bin ebu Talib c:3 s:83 / Tefsir el-Burhan c:2 s:282
2.baskı/ Şevahid ettenzil kitabı c:1
s:295 1.baskı/Kenzül Ummal c:6 s:157
1.baskı/Ettabarani el-Mucemmessağıyr
c:1 s:162 2.baskı/ Ettarih el Kebir, Buhari
tercümesi
c:4/El-Heysemi Mecme uz-Zevaid kitabı c:7 s:4) (1)
Yüce Allah ilk insan Hz. Ademden
beri insanların hidayetine peygamberleri
vasıtasıyla sahifeler, kitaplar göndermiştir. Bu sahife ve
kitaplar zamanın ihtiyacına
göre yüce yaratıcı tarafından uyarlanmış ve
indirilmiştir. İçeriklerinde o günün durum
ve
şartları izah edilmiş ve insanlara tebliğ edilmiştir.
Bu sahife ve kitapların
sonuncusu yüce Allah son peygamberi Hz. Muhammede (s.a.a.v.) vahiy yoluyla
indirmiştir. Bu son kitap hak olan İslam dinine son şeklini
vermiştir, Bu kitap
günümüze kadar eksiksiz bir şekilde devam etmiş ve kıyamete
kadar devam
edecektir. Bu kitap yüce Allahın kelamıdır ki bu kitap
Kuran-ı Kerimdir.
Kuran-ı Kerim, İslam dininin
yayılış hızına ve zamanın şartları ve
olaylarına göre ayet ayet inmiş ve ancak yirmi üç yılda
tamamlanmıştır.
Kuran-ı Kerim; yüce Allahın
eseridir.
Kuran-ı Kerim; insanları hidayete erdiren ve Hz. Ademden günümüze
kadar uzanan
tarihin en büyük rehberidir.
Kuran-ı Kerimde maksatsız,
gayesiz hiçbir ayet yoktur. Yüce Allah Kuran-ı
Kerimi içindeki belli ve güneş gibi parlayan bir takım illetlerle
(sebeplerle),
hikmetlerle ve maksatlarla indirmiştir.
Bu illet(sebep), hikmet ve maksatları bilmek için ayetlerini anlayarak
okumak
gerekir. Kuran-ı Kerimin anlam ve maksadını anladıktan
sonra tatbikini amelle işlemek
lazım.
Kuran-ı Kerim okunur da
anlaşılmaz, anlaşılır da uygulanmazsa okuyucunun
okuduğu ayetlerden hiçbir şey anlamadığı
anlaşılır. Okunan Kuranı Kerimin
ayetlerini anlamak için, okuyanın içinde bir huşu bulunması,
Kuran-ı Kerimi
Hz.peygambere indiren yüce hâlıka tazim etmesi, okuyucunun kalp huzuru
için de
sükunetle okuması, düşünmesi, anlamını anlamaya
çalışması, Kuranı Kerimden ve
mealinden bir miktar anladığını gösterir. Bu şekilde
Kuran-ı Kerimi tilavet eden kimse
yaratıcısıyla
konuşması demektir. Kuran-ı Kerimi okurken kalben
ferahladığını hisseden,
ruhen rahatladığına inanan,
zihnen dinlendiğine kanaat getiren ve manen güçlendiğini
fark edenler Kuran-ı Kerimi okumuş
sayılırlar. Aksi halde sadece bir nağme dinlemiş olurlar.
Hz. Ali (a.s) Kuran-ı Kerim
hakkında: Kuranı öğrenin. O, hadislerin en
güzelidir. Onu inceleyin, anlayın. O, yüreklerin baharıdır.
Nuruyla şifalanın; O,
göğüslerin şifasıdır. Tilavetini güzelleştirin; O,
kıssaların en iyisidir. İlminden başka
ilimle uğraşan alim, cehaletinden şaşkına dönen cahile
benzer. Bahanesi kendi
aleyhinedir. Ona yalnız teessüf etmek gerek ve O Allah katında daha
fazla kınanan
ayıplanandır. (Nehcül Belağa)
Kuran-ı Kerimle Hz. peygamberin
hadisi ikiz kardeştir. Onun içindir ki Hz.
Peygamber (s.a.a.v.), bana dayandırılan hadis Kuran-ı Kerimle
çelişiyorsa o hadis
benim değildir, demiştir.
Kuran-ı Kerimde çelişki
yoktur. Çelişkinin olmayacağını da yüce Allah
ayetlerle insanlara bildirmiştir. O, yüce bir kitaptır, ne önünden
ne ardından asla ona
batıl gelmez. O her fiilinde hakim olan, övülen
Allah tarafından indirilmiştir. (Fussilet
42.)
Kuran-ı Kerim muttakilerin
rehberidir. Bu rehber Hz. Ali (a.s) ve masumları
gösteriyor. Onları tarif ediyor. Yaptıklarını kıssalar
halinde anlatıyor. Zaten de bunun
için rehber olmuştur. Yüce Allah Kuran-ı Kerimin rehber
olduğunu yine ayetle biz
insanlara tebliğ etmiştir.
Bu bir kitaptır ki onda şüphe götürecek hiçbir şey yoktur.
Muttakiler hakkında
rehberdir. (Bakara 3, 4,)
İşte Kuranı Kerimin muttakilerdeki amacı Hz. Ali (a.s) ve
masumlardır. Onun
için Kuran-ı Kerimi okurken illetlerle, hikmetlerle, maksatlarla
sözcüklerimizin
dikkate alınması gerek dedik. Burada yazıma Kuran-ı
Kerimin Hz. Ali (a.s)
hakkındaki birkaç ayetiyle devam edeceğim.
Hz. Musa yüce Allahın emriyle kafir Firavuna gittiğinde yüce
Allah Hz.
Musaya:
اِذْهَبْ
اِلٰى
فِرْعَوْنَ
اِنَّهُ طَغٰى۟
﴿٢٤﴾ قَالَ
رَبِّ
اشْرَحْ ل۪ي
صَدْر۪يۙ ﴿٢٥﴾
وَيَسِّرْ ل۪ٓي
اَمْر۪يۙ ﴿٢٦﴾
وَاحْلُلْ
عُقْدَةً
مِنْ لِسَان۪يۙ
﴿٢٧﴾
يَفْقَهُوا
قَوْل۪يۖ ﴿٢٨﴾
وَاجْعَلْ ل۪ي
وَز۪يرًا
مِنْ اَهْل۪يۙ
﴿٢٩﴾ هٰرُونَ
اَخ۪يۚ ﴿٣٠﴾
اُشْدُدْ بِه۪ٓ
اَزْر۪يۙ ﴿٣١﴾
وَاَشْرِكْهُ
ف۪ٓي اَمْر۪يۙ
﴿٣٢﴾
كَيْ
نُسَبِّحَكَ
كَث۪يرًاۙ ﴿٣٣﴾
وَنَذْكُرَكَ
كَث۪يرًاۜ ﴿٣٤﴾
اِنَّكَ
كُنْتَ بِنَا
بَص۪يرًا ﴿٣٥﴾
Firavuna git, çünkü O iyice azdı. Musa: Rabbim,
dedi. Gönlüme ferahlık
ver. İşimi kolaylaştır. Bana ailemden (Ehlimden)
kardeşim Harunu yardımcı yap.
Onunla beni güçlendir ve Onu durumumda (işimde)ortak kıl.(TAHA 24/32)
İsnatlarla
İbn-i Abbas dedi ki: Mekkedeydik, Hz. Peygamber (s.a.a.v.) elimle
Ali bın Ebi Talibin elini ellerine aldı. Dört rekat namaz
kıldıktan sonra elini havaya
kaldırarak: Allahım İmran oğlu Musa senden diledi. Ben de
Peygamberin Muhammed
olarak senden diliyorum. Gönlüme ferahlık ver. Söylediklerimin
anlaşılması için
dilimin bağını çöz. Ailemden (ehlimden) bana kardeşim
Aliyi yardımcı kıl. onunla
gücümü artır ve onu durumlarımda (işlerimde) ortak yap.
İbni Abbas dedi ki: Bana
bir ses geldi Ya A
Hz. Muhammed: Ya Ebel Hasan elini göğe kaldır ve Allahından
dile,
da versin dedi .Hz. Ali (a.s) ellerini semaya kaldırdı ve
Allahım yanından bana ahd
ve sevgi ver diyerek dua etti. O anda Hz. Peygambere (s.a.a.v.); İman
edip iyi amel
işleyenler yok mu, esirgeyen zat onları sevindirir (Meryem 96)
diye ayet indi.
Hz. Peygamber (s.a.a.v.) bu ayeti ashabına tilavet etti (okudu). Ashab,
olanlardan sonra ayeti duyunca şaşırdı. Hz. Peygamber
(s.a.a.v.) ashabına neden
şaşırıyorsunuz? Bilmiyor musunuz ki Kuran dört bölümdür.
Bir bölümü biz Ehlibeyte
özeldir. Bir bölümü helal ve haramlar içindir. Bir bölümü fariza ve hükümler,
bir
bölümünde de yüce Allah Ali bin Ebi Talibin yüceliklerini ve özelliklerini
bildirdi. dedi.
El-Meclisi '
Ettenziyl c.1 s.369 (Esma bint Ümeysin rivayetiyle.)
İsnatlarla İbni Abbas dedi
ki: Akabe oğlu Velid, Hz. Aliye (a.s.): Kargım
senden daha keskin, dilim senden daha akıcı, yazıda (gramer dil
bilgisi) senden daha
doluyumdur. Hz. Ali (a.s.): Sus sen bir fasıksın. dedi. Bu
konuşmadan sonra Hz.
Peygambere (s.a.a.v.) bu ayet iner. Öyle ya; mümin olan yoldan
çıkmış fasık gibi midir?
Bunlar
elbette bir olmazlar (Secde 18)
İbni Abbas der ki: Yüce Allah mumin sözcüğü ile Aliyi (a.s.),
fasık yoldan
çıkmış sözcüğüyle de Akabe oğlu Velidi kast eder.
Tabere
tefsiri c.21 s68, Essuyuti Eddur el mensur, Bağdat Tarihi c.13 s.321, El
Ağani ve
.
Durdurun onları, onlar sorumludur (Essaffat 24)
İbni
Abbas bu ayet: Ali bin Ebi Talib
hakkında inmiştir dedi.
Ennuril
Muşşatail Ma Nezela Minel Kurani Fi Aliyyin a.s.
İbnil Hicril Heysemiden rivayetle: Bu ayet Ali bin ebi Talib hakkında
inmiştir.
Ve Deylemiden, Eba Said El Hudriden; Hz.Peygamber s.a.a.v dedi ki: Durdurun
onları, onlar sorumludur.Yani Ali bin Ebi Talibin velayetinden
sorulacaklardır.
(Essavaikul Muhrika s89)
Aynı hadis Fadailul Hamset c.1 s.328 Beyrut ve
Şerefun Nebi s. 252de : Hz.
Peygamber s.a.a.v dedi ki: Yüce Allah farizalar kıldı. Onların
bazılarında şartlar
koydu. Bazılarını da hafifletti. Velayetimizi de farz
kıldı. Fakat velayetimizi hiçbir hale
sokmadı. (Yani velayetimizden hiçbir şekilde taviz vermedi.)
Doğruyu getiren ve onu doğrulayanlar, işte onlar! Allaha
karşı gelmekten
sakınan muttakilerdir. (Ezzümer 33)
İsnatlarla Mücahidten dedi ki: Doğruyu getiren Hz. Muhammed
(s.a.a.v)
doğrulayan da Ali bin Ebi Taliptir. Ve birçok yazar bu ayetin Hz.
Muhammed (s.a.a.v)
ve Hz. Ali a.s. hakkında indiğini yazmışlardır.
(Şevahid Ettenziyl c 2 s 21; İbnil
Mağazili Eşşafi hadis 317; Min Menakıbi s 269.)
De ki: Ben sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret
istemiyorum. (Şura
23)
İbni Abbastan isnatla: Bu ayet indiğinde dediler ki: Ya Resulallah,
Yüce
Allahın bizlere sevmemizi emrettiği kişiler kimdir? Hz.
Peygamber (s.a.a.v) dedi ki:
Bunlar Ali,
konusunda çok kanıt vardır. Bunlardan; Faraid Essamtayn, Şevahid
Ettenziyl c. 2, s.
130;Ettabrani Mucem Essağıyr c 1 s 76, Mecma Ezzevaid c. 9, s. 168;
Essuyuti
Cemil Cevami
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
Aralarında bir engel vardır.
Birbirine geçip karışmıyorlar. İkisinden inci ve mercan
çıkar (Rahman 19,20)
Birbirine kavuşmak üzere salıverilen iki deniz Ali ve
Hz. Muhammedtir. (s.a.a.v.) İkisinden çıkan inci ve mercan Hz. Hasan
ve Hz.
Hüseyindir (a.s.) Eddurrul Mensur Tefsirinde Suyutinin rivayeti; Nurul Absar s.
101;
Fadayıl El Hamset c.1 s. 334; Şevahid Ettenzıyl c.2 s. 209
1.Baskı; Şerefun Nebi s.
258 1.Baskı ve diğerleri
Önde olanlar, onlar öncüdürler. İşte onlar en çok
yaklaştırılanlardır.(Elvakia
10-11)
İbni Abbas: "Önde olan Ali bin Ebi
Taliptir.
Öncüler ise üçtür: Musaya öncü Yüşa bin Nun;İsaya öncü Mumini Âli
Yasin;
Muhammede öncü olan Ali bin ebi Taliptir".
(El-Mizan c. 1 s. 536; Şevahid Ettenziyl c. 2 s. 215; Lisan'ul Mizan c. 4
s. 456)
Allah ve ahiret gününe inanan bir toplumun oğulları,
kardeşleri, yahut
akrabaları da olsa Allah ve Resulüne düşman olanlarla dostluk
ettiğini görmezsin.
İşte onların kalbine Allah iman yazmış ve
katından bir ruh ile onları desteklemiştir.
Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi
kalacaklardır. Allah
onlardan razı olmuş, onlar da Allahtan hoşnut
olmuşlardır. İşte onlar Allahtan yana
olanlardır. Kuşkusuz kurtuluşa erenlerdir (El Mücadele- 23)
Selman el-Farisi dedi ki: Hz. Ali (a.s.) ve Resulallahla (s.a.a.v) her
olduğumuzda Resulallah (s.a.a.v) elini omzuma koyar ve Hz. Aliye bakarak
: Bu ve
taraftarları kurtuluşa erenlerdir. Bu ayet Ali bin Ebi Talip
hakkında inmiştir, derdi.
El-Haskani 'Şevahid Ettenziyl' c. 1, s. 68, 1.Baskı; İbn-i
Asakir 'Tarih Dimaşk' c.2, s. 346
ve
diğerleri
.
Abdulaziz bin Yahya El Culidiye göre, Hz.Ali (a.s.) hakkında hiç kimsenin
ortak olmadığı seksen ayet inmiştir. Ancak değerli
Şia ulemalarından El Hafız Eşşeyh
Receb El- Bersinin ise: 500 ayet Nezelet Fi Emiril Müminin Ali (a.s.)
adıyla bir kitabı
vardır. (Emirul Müminin Ali a.s. hakkında 500 ayet indi.)
Zaten bilindiği gibi Hz. Aliyi yazmak, bitirmek mümkün değildir. Biz
onun ilim,
irfan denizinden bir damla alabilirsek mutlu olacağız. Biz sadece
çoktan azı
hatırlatıyoruz. Yüce Allah, Zariyet suresi.55. ayette Yine
öğüt ver, çünkü öğüt
müminlere fayda verir.buyurmuştur. Biz de onu yapmaya
çalışıyoruz. (2)
.......................................
Dipnotlar:
(1) AKAD (Alevi Kültürünü
Araştırma Derneği)
DERGİSİ Yıl: 4, Sayı: 7, Eylül 2010, S.5-9
(2) AKAD (Alevi Kültürünü
Araştırma Derneği)
DERGİSİ Yıl: 7, Sayı: 9, Mayıs 2013, S.15-17