Tercüme:
Salahattin Gülbol, Hasan Zubaroğlu
HZ.
ALİNİN YAHUDİ ALİMLERE CEVABI VE ASHABUL KEHF
HİKAYESİ
Ömer bin
Hattab halife olduğunda birkaç yahudi alimi yanına gelerek Sen
Muhammedin dostu ve ondan sonra emir sahibisin dediler. Biz sana çeşitli
konular hakkında sorular sormak istiyoruz. Eğer bu sorulara cevap
verebilirsen. İslam dininin hak din ve Muhammedin gerçek peygamber
olduğuna inanacağız. Eğer cevap veremezsen İslam
dininin batıl ve Muhammedin yalancı olduğunu anlarız.
Ömer
istediğinizi sorun dedi.
Bunun üzerine yahudi alimleri sorularını
sormağa başladılar. Bize göklerin kilidini ve
anahtarlarının ne olduğunu söyle. İçindekiyle birlikte
yüzen mezar nedir? İnsanlardan ve cinlerden olmamasına rağmen
kavmini uyaran kimdir? Yeryüzünde yürüyüp de ana rahminden
doğmamış olan beş şey nedir? Keklik ve horoz öterken
ne der? Kurbağa vırıklarken ne der? At kişnerken ne der?
Eşek anırırken ne der? Toygar kuşu öterken ne der?
Ömer başını yere eğdi ve
Ömere bilmediği sorular sorulunca bilmiyorum demesinde bir ayıp
yoktur. Çünkü bu soruları bilmiyorum dedi.
Yahudiler ayağa kalkarak Muhammedin
peygamber olmadığına ve İslamın batıl
olduğuna tanıklık ettik dediler. Bunun üzerine Selman el-Farisi
ayağa kalkarak biraz beklemelerini söyledi ve Hz. Alinin yanına
giderek Ey Ali İslamın yardımına yetiş dedi. Hz.
Ali Ne oldu ki? diye sordu. Selman olanları anlattı. Ömer Hz.
Alinin geldiğini görünce ayağa kalktı ve Ey Ali sen her sorunu
çözersin dedi.
Hz. Ali yahudilere dönerek. Bana
istediğinizi sorun dedi. Peygamber (SAA) bana ilimden bin kapı
öğretti ve her kapıdan bana bin kapı açıldı.
Sorularınıza cevap vereceğim. Yalnız bir şartım
var size tevratınızda yazdığı gibi cevap verirsem
dinimize girecek misiniz?
Yahudiler Evet dediler.
O zaman sorularınız sorun.
Bize göklerin kilidini ve
anahtarlarının ne olduğunu söyle
Göklerin kilidi Allaha ortak
koşmaktır. Çünkü kul müşrik ise
hiçbir ameli kabul edilmez. Bunun anahtarı ise Allahtan başka
ilah bulunmadığına ve Muhammedin Onun kulu ve elçisi
olduğuna tanıklık etmektir.
Peki içindekiyle birlikte yüzen mezar nedir?
Yunus bin Mettayı yutan balıktır
ki onunla yedi denizde dolaştı.
İnsanlardan ve cinlerden
olmadığı halde kavmini uyaran kimdir?
O Davut oğlu Süleymannın
karıcasıdır. Kavmine dedi ki: Ey karıncalar
yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları bilmeden üzerinize
basmasınlar.
Yeryüzünde yürüyüp de ana rahminden
doğmamış olan beş şey nedir?
Bunlar Adem, Havva, Salihin devesi,
İbrahimin koyunu ve Musanın asasıdır.
Keklik öterken ne der?
Rahman tahtına oturdu der
Horoz öterken ne der?
Allahı zikredin ey gafiller der
At kişnerken ne der?
Allahım müminler kafirlerin üzerine yürüdüğü zaman onlara yardımcı ol der
Kurbağa vırıklarken ne der?
Yüce rabbim denizlerin içinde tesbih edilendir der.
Eşek anırırken ne der?
Allahın laneti zalimlerin üzerine olsun der
Toygar Kuşu öterken ne der?
Allahım Muhammede ve Ehli Beytine kin güdenlere lanet et der
Yahudiler üç kişiydiler. İkisi dediler
ki: Tanıklık ederiz ki, Allahtan başka ilah yoktur, Muhammed de
onun Peygamberidir. Üçüncüsü ise Ey Ali arkadaşlarımın kalbine
iman ve tasdik girdi. Ancak benim sormak istediğim bir sorum daha var.
dedi. İstediğin sor dedi
Hz. Ali.
Yahudi Bana öldükten 309 yıl sonra
Allahın dirilttiği topluluktan haber ver. dedi. Hz.Ali Bunlar
Ashab-ı Kehftir. Peygamberimize inen Kuranda bunların hikayeleri
mevcuttur. İstersen sana hikayelerini okurum dedi.
Yahudi
Kitabınızı okuduk dedi. Eğer gerçekten alimsen bana
Ashab-ı Kehfin isimlerini, bulundukları şehrin ismini, kehfin
içinde bulunduğu dağın ismini, kehf isminin nerden
geldiğini açıkla. Bana onların hikayelerini baştan sona
kadar anlat!
Hz. Ali Resulullah bana onların hikayesini
anlattı dedi. Cahiliye döneminde Efsus denilen bir Rum şehri
vardı. İslamiyet geldikten sonra adı Tartus oldu. Onlara
hükmeden iyi bir kral vardı. Kralları öldükten sonra Fars
krallarından Dıkyanus askerleriyle Efsusu işgal etti. Efsusu
krallığına merkez yaptı ve içinde büyük bir saray inşa
etti.
Yahudi Eğer gerçekten alimsen bana o
sarayı tarif et. dedi.
Hz. Ali Ey yahudi kardeşim; uzunluğu
ve genişliği bir fersah olan mermerden bir saray inşa ettirdi.
Sarayda dört bin altın kaplamalı sütun ve bin kadar altından
kandil vardı. Kandillerin içinde uzun kat kat sıralanmış
gümüş taneleri vardı. Sarayın doğusuna ve
batısına yüz seksen asker
koymuştu. Güneş doğduğu zaman buradan doğuyor,
battığı zaman yine buradan batıyordu. Sarayda altından
ve çeşitli mücevherlerden yapılmış uzunluğu seksen
genişliği kırk zira (karış) olan bir taht vardı.
Tahtın sağında ve solunda seksen tane altından koltuk
vardı. Sağında kumandanları solunda hükmü altında
bulunan kralları oturturdu. Tahtına oturur ve tacını
başına giyerdi.
Yahudi Eğer gerçekten alimsen tacın
neyden yapılmış olduğunu söyle. dedi.
Hz. Ali taç denizden çıkarılmı
değerli incilerden yapılmış olup dokuz köşesi her
köşesinde yıldızlar gibi parlayan değerli taşlar
vardı. Kral kendine kumandan çocuklarından elli kişi edindi.
Onları yanından hiç ayırmadı. Bilgin evlatlarından
altı kişiyi kendisine vezir yaptı. Hiçbir işini onlara danşımadan
yapmadı. Üçü sağında üçü solunda otururdu.
Yahudi eğer gerçekten alimsen bana bu
altı kişinin isimlerini söyle. dedi.
Hz. Ali Sağındakiler Temliha,
Mekselmina, Mehselmina idi. Solundakiler ise Fmertalyus, Keştus ve
Sadinyus idi. Kral her konuda onlara danışırdı. Hergün
avluda oturup yanına insanlar toplanınca içeri üç kişi geçerdi.
Birincisinde içinde misk dolu altından bir kap bulunurdu.
İkincisinde içinde gülsuyu bulunan
gümüşten bir kap vardı. Üçüncüsündeyse bir kuş vardı.
Kuşa emir verdiğinde kuş uçar ve gülsuyuna dalardı.
İkinci emri verdiğinde kuş gülsuyundan çıkar ve miske
dalardı. Üçüncü emri verdiğindeyse kuş uçar kralın üstüne
gelir ve kanatlarındaki gülsuyu ve miski kralın üzerine silkelerdi.
Kral hükmünde otuz yıl boyunca hiçbir ağrısı olmadı.
Hiç hastalık geçirmedi. Kendisinde bunu görünce, haddini aştı,
azgınlık gösterdi, Allahı reddederek tanrılık
iddasında bulundu ve sapıklığa düştü. Kavminin
büyüklerini çağırarak onlardan kendisine tapınmalarını
söyledi. Kabul edenlerin her istediğini yaptı. Kabul etmeyenleri ise
öldürttü. Tüm kavmi onu tanrı kabul etti. Uzunca bir zaman ona ibadet
ettiler.
Bir gün tacı başında tahtta
otururken kumandanlarından biri Fars askerlerinin isyan ettiğini ve
kendisini öldürtmek için harekete geçtiklerini söyledi. Kral bunu duyunca o
kadar sinirlendi ki tacı yere düştü. Sağında duran üç
vezirin en akıllısı olan Temliha olanları gördü ve kendi
kendine eğer Dıkyanus dediği gibi ilah olsaydı, niye
üzülsün, niye uyusun ve niye diğer insanlar gibi hacet gidersin diye düşündü.
Halbuki bunlar bir tanrının sıfatı olamaz. Altı vezir
hergün birisinin yanında toplanıyorlardı. O akşam sıra
Temlihadaydı. Onda toplandılar, yediler, içtiler. Ama Temliha hiçbir
şey yemedi ve içmedi.
Arkadaşları meraklanıp
Hayırdır Temliha neden bir şey yemedin? diye sordular. Temliha
Kardeşlerim içime öyle bir ateş düştü ki beni yemeden içmeden
alıkoydu. dedi. Arkadaşları o ne Temliha ? diye sordular.
Temliha Düşüncelerim gökyüzüne daldı.
Bir yere asmadan ve altına direk koymadan semayı havada kim tuttu?
Kim ayı ve güneşi belli bir düzeyde yarattı? Kim
yıldızlarla geceyi süsledi? Sonra düşüncelerim yeryüzüne
daldı. Sonsuz uzay boşluğunda bu dünyayı kim yarattı?
İçinde bulunduğu sistemi kim düzenledi? Kim kendi atmosferi içinde
onu hapsetti? Kim büyük büyük dağlarla onu dengede tuttu? Daha sonra
düşüncelerimi kendi nefsimde derinleştirdim. Kim beni annemin
karnından bebek halinde çıkmamı sağladı? Kim bana
rızkından verdi de onun nimetiyle yaşadım? Bütün
bunları yapan kral Dıkyanus olabilir mi? dedi.
Arkadaşları dediler ki Senin kalbine
düşen bizim de kalbimize düşmüştür. Sen bize yol göster.
Temliha Ey kardeşlerim kendime ve size bu zalim kraldan gökyüzünü ve
yeryüzünü yaratana kaçmaktan başka bir yol göremiyorum. diye
cevapladı.
Atlarına binip şehirden üç mil kadar
uzaklaştıktan sonra Temliha onlara kardeşlerim şu an
dünya malı elimizden gitti.ve bizim de onunla işimiz bitti.
Atlarınızdan inin ve yürüyün. Belki Allah bu vesileyle yolumuzu
açık kılar ve bu durumdan bize bir çıkış yolu
sağlar. dedi. Atlarından inip yedi fersah kadar yürüdüler. Yürümeye
alışık olmadıkları için ayakları kanamaya
başladı. Yolda bir çobanla karşılaştılar. Ona
sende su veya yoğurt bulunur mu diye sordular. Dilediğiniz bende
mevcuttur dedi çoban. Ancak ben sizde kralların simasını
görüyorum ve sanırım bir şeyden kaçmaktasınız. Bana
hikayenizi anlatın. Dediler ki: Biz öyle bir dine girdik ki yalan
söylemek bize helal değildir. Doğru söylemek bizi kurtaracak
mı? Dedi ki: Evet . Ona
başlarından geçeni anlattılar. Çoban biraz düşündükten
sonra kalbinizdeki şüphe benim içime de düşmüştür. Beni
koyunları sahiplerine götürünceye kadar bekleyin. Sonra size
döneceğim. dedi. Dönmesini beklediler. Geldiğinde yanında
köpeği de vardı.
Yahudi ayağa kalkarak Ey Ali eğer
gerçekten alimsen bana köpeğin hangi renkte olduğunu ve ismini söyle.
dedi.
Hz. Ali Ey yahudi kardeşim köpeğin
üzerinde siyah benekler vardı. Adı da Kıtmirdi.
Köpeği gördükleri zaman köpeğin
kendilerini ele vermelerinden çekindiler. Taşlarla onu kovmağa
çalıştılar. Köpek ayakları üzerine oturdu,
başını önüne eğdi. Fasih ve anlaşılır bir
dille dedi ki: Allahtan başka
ilah olmadığına şehadet ederken neden beni kovuyorsunuz.
Bırakın sizi düşmanlarınızdan koruyarak Allaha
yaklaşayım. Köpeği bıraktılar. Çoban onları bir
dağa çıkardı ve birlikte bir mağaraya gizlendiler.
Yahudi Ey Ali bu dağın ve
mağaranın adı nedir? diye
sordu.
Hz. Ali dedi ki: Ey yahudi kardeşim
dağın adı Naacilus, mağaranın adı ise Vasid idi.
Mağaranın avlusunda yemiş dolu ağaçları, ve
fışkırıp akan kaynak suyu vardı. Su ve yemek
ihtiyaçlarını giderdiler. Karanlık batığındaysa
mağaraya girip uyudular. Köpekse kapıda kaldı. Allah ölüm
meleğine ruhlarını almasını emretti ve uyurken sık sık sağ ve sola
çevirmesi için kişi başına iki melek görevlendirdi.
Kral Dıkyanus bayramından geri
döndüğünde vezirlerini sordu. Durumu öğrenince seksen bin askeriyle
birlikte izlerini sürmeğe başladı. Dağa vardılar ve
mağarayı buldular. Kral mağaraya yaklaştı ve
onların yerde uyuduklarını gördü. Yanındakilere
İsteseydim onları cezalandırabilirdim fakat kendi nefislerine
verdikleri cezanın yanında hafif kalır. Bana mimarları
çağırın. der. Mimarları getirtir. Ve mağaranı
ağzını çamur ve taşlarla kapattırır. Daha sonra
yanındakilere şöyle dedi. Onlara deyin ki eğer söyledikleri gerçekse
gökteki tanrısı onları buradan çıkartsın.
Mağaradakiler üçyüz dokuz yıl sonra
Allahın onlara ruh üflemesiyle güneş doğarken uyandılar.
Birbirlerine Bu akşam yüce Allahı ibadette
dalgınlığa düştük. Haydi kaynağa gidelim. Bir baktılar
ki kaynak suyu artık akmıyor ve ağaçlar kurumuş.
Birbirlerine bu çok garip kaynak nasıl bir gecede kurur ve ağaçlar
nasıl kurur. Allah onlara açlık hissini verdi. Kim bize
şehirden yemek getirecek dediler. Telmiha onlara dedi ki
Kardeşlerim size benden başka kimse yemek getirmeyecek, yalnız
çoban kardeşim bana elbiselerini ver ben de sana elbiselerimi
vereyim. Telmiha çobanın
elbisesini giydi ve şehre indi. Fakat geçtiği yerleri bir türlü çıkaramıyordu.
Şehrin giriş kapısına varıncaya kadar yürüdü.
Kapıya baktığında üzerinde
Le ilahe illallah İsa ruhullah (Allahtan başka ilah yoktur ve
isa onun ruhudur.) diye yazıldığını gördü. Telmiha
hayretler içinde kaldı. Gözlerini ovmaya başladı. Kendisini
uykuda gibi hissetti. Kendine gelinceye kadar uzun süre bekledi ve şehre
girdi. İncili okuyan çeşitli gruplarla
karşılaştı. Hiç tanımadığı insanlarla
karşılaştı. Daha sonra pazara kadar ulaştı. Orda
bir fırıncıyla karşılaştı. Bu şehrin
adı nedir? diye sordu fırıncıya. Fırıncı
Efsusdedi. Peki kralınızın adı nedir? diye sordu
Temliha. Fırıncı Abdurrahman dedi. Eğer dediklerin
doğruysa benim durumum çok şaşırtıcıdır.
Bana bu dirhemlerle yemek ver dedi Temliha elindeki eski paraları
fırıncıya uzattı. Dirhemler ağır ve büyüktü.
Fırıncı dirhemleri görünce çok şaşırdı.
Yahudi Ey Ali eğer gerçekten alimsen bana
her bir dirhemin ağırlığını söyle.
Hz. Ali Ey yahudi kardeşim her bir dirhemin
ağırlığı on çeyrek(10,25) dirhem kadardı. (
Burada dirhem ölçü birimi olarak kullanılmıştır. Her bir
dirhem 3.12 gr. dır. Ç.N.)
Hz. Ali kaldığı yerden
anlatmağa devam etti. Fırıncı ona sen hazine
bulmuşsun ya bir kısmını bana verirsin ya da seni krala
şikayet ederim. Temliha Ben hazine bulmadım. Bunlar üç dirheme
sattığım hurmaların
karşılığıdır. Üç gün önce buradan gittiğimde
bu şehrin insanları Kral Dıkyanusa tapıyorlardı.
dedi. Öfkelenen fırıncı Bir hazine bulduğun halde bir
kısmını bana vermeyi kabul etmiyorsun. Bu da yetmiyormuş
gibi üç yüz yıl önce ölen kendini tanrı sanan birini zikrederek
benimle dalga geçiyorsun.dedi. Fazla gürültü olunca etraflarında insanlar
toplanmağa başladı. Fırıncı daha sonra
Temlihayı krallarının yanına götürdü. Çevresindekiler de
onunla birlikte gittiler. Akıllı ve adil bir kralları
vardı. Kral durumu sorunca Bu şahıs bir hazine buldudediler.
Kral Telmihaya dedi ki: Telaşlanma, çünkü peygamberimiz İsa ( A.S.)
bulunan hazinelerden sadece beşte birini almamızı emretti. Bana
bulduğun hazinenin beşte birini ver ve selametle git. Temliha Ben hazine falan bulmadım.
Ayrıca ben bu şehirde yaşıyorum.dedi. Kral Sen bu
şehirde mi yaşıyorsun?
diye sordu. Telmiha Evetdedi. Kral Bu şehirde kimi
tanıyorsun? diye sordu. Telmiha ona yaklaşık bin kişinin
adını saydı. Fakat kral ve yanındakiler bu
şahıslardan kimseyi tanımadılar. Kral Bu
şahısları tanımıyorum, ayrıca bu
şahısların bizim zamanımızda olduğunu da
sanmıyorum. Peki senin bu şehirde bir evin var mı? dedi.
Temliha Evet, istersen benimle birini gönder evimi göstereyim dedi. Kral
birkaç kişiyi onunla birlikte yolladı.
Temliha onları şehrin en yüksek evine
götürdü. Bu benim evimdir dedi. Sonra kapıyı çaldı.
Kapıyı ihtiyarlıktan göz kapaklarını zoraki açabilen
yaşlı bir adam açtı. Ne istiyorsunuz? diye sordu. Kralın
elçisi ona Bu şahıs evin kendisine ait olduğunu iddia ediyor
dedi. İhtiyar adam öfkelendi ve Telmihaya yönelerek Senin adın ne
? diye sordu. Telmiha Telmiha bin Falsindedi. İhtiyar adam bir daha
söylemesini istedi. O da bir daha tekrarladı. İhtiyar adam
Temlihanın ayaklarına kapandı, ellerini öpmeğe başladı
ve Kabenin rabbi üzerine yemin ederim ki bu adam benim dedem. O kral
Dıkyanustan kaçan ve yeri ve göğü yaratan Allaha
sığınan şahıslardan biriydi.dedi. Hz. İsa bize
onlardan bahsetti ve Onlar yeniden dirilecekdedi. Durumu haber alan kral
hemen yanlarına geldi. Temlihaya arkadaşlarının durumunu
sordu. Temliha onların mağarada olduklarını söyledi.
Şehri iki hükümdar yönetiyordu. Biri müslüman diğer
hiristiyandı. Kral ve Temliha
atlarına bindiler yanlarındakiler de onlara katıldı.
Mağaraya yaklaştıkları zaman Temliha onlara Ey
insanlar, arkadaşlarım at
adımlarını, hayvan seslerini ve silah
çınlamalarını duyup Dıkyanusun onları öldürmeğe geldiğini
sanarak korkabilirler. Bu yüzden biraz bekleyin içeri girip onlara durumu
anlatayım. dedi. Temliha içeri dostlarının yanına girdi.
Arkadaşları onu görünce seni Dıkyanustan koruyan yüce Allaha
şükürler olsun dediler. Temliha Bırakın Dıkyanusu ne
kadar uyuduğumuzu biliyor musunuz? dedi. Bir veya iki gündediler.
Telmiha Tam üç yüz dokuz yıl uyudunuz. Dıkyanus öldü ve üzerinden
birkaç yüzyıl geçti. dedi. Halk yüce Allaha iman etti. Şu an sizin
için geldiler. Ona dediler ki, Sen bizi tüm insanlara fitne yapmak mı
istiyorsun? Peki ne yapmak istiyorsunuz diye sordu Temliha. Ellerimizi
açıp Allaha dua edelim dediler.
Allahım bize bizim nefislerimizde gösterdiğin mucizelerin
hakkı için ruhlarımızı bizi kimse görmeden al diye dua
ettiler. Allah ölüm meleğine ruhlarını alması için emir
verdi ve mağaranın kapısını kapattı. Daha sonra
iki kral yedi gün boyunca dağın etrafında
dolaşmalarına rağmen mağaraya giren ne bir kapı ne bir
çıkıntı buldular. Böylece Allahın kudretini gördüler.
Müslüman kral Benim dinim üzerine öldüler ve ben buraya bir mescit
yaptıracağım dedi. Hirisitiyan kral Onlar benim dinim üzerine
öldüler ve ben buraya bir kilise yaptıracağımdedi. Bu yüzden
iki kral arasında savaş başladı. Müslüman hiristiyanı
yenince mağara kapısına mescit inşa etti.
Bu ehli Kehfin hikayesidir. Allah için söyle bu
söylediklerim tevratınıza uygun mu oldu? Yahudi. Ne bir eksik ne
bir fazla söyledin. Beni yahudi olarak çağırma şehadet ederim ki
Allahtan başka ilah yoktur ve Muhammed Onun kulu ve elçisidir ve sen de
bu ümmetin en alimisin.
Kaynakça:
Ebu İshak Ahmet bin Muhammed es-Salebi
(Ö.427) Arâis et-Tiycân S.232-239
El-Hilli Keşfül Yakin S.431-446
Ed-Deylemi İrşadül Kulûb C.2,
S.236-245
El-Emini el-Gadir C.6, S.148-155
El-Hatip Şeyh Muhammed Ridâ el-Hakîmi Selüni kable en Tefkudûni C.1, S.95-103 H.1416 Mektebetüs Sadr Tahran Bas.
es-Seyyid Murtada Hüseyni "Fedail'ül Hamse min es-Sıhah es-Sitte" C.2, S.290-300
Merkez el-Mustafa Selmanül Farisi S.272-274
El-Meclisi Bihârül Envâr C.14, S.411-419 Özet.
Er-Râvendi Kısas el-Enbiya S.255-261 Özet.
Nimetullah el-Cezairi Kısas el-Enbiya
S.495-502 Özet.