MUSTAFA'NIN MÜJDESİ
Şeyh Ebi Cafer İmadettin et-Tabari
Kitabın
Orjinal Adı:
Bişârât'ül
Mustafa Li-Şîet'ül Murtada
ÖNSÖZ:
Kurân-ı Kerim; insanlık tarihinin, peygamberlerin gönderilmesi ve ilâhî elçilerin görevlendirilmesi ile başladığını açıkça ifade eder. O peygamberler ki toplumları daha erdemli bir hayat tarzına, daha kâmil bir insanî varoluşa doğru yönlendirmeyi sürdürmüşlerdir. Bundan şu sonuç çıkarılabilir: İnsan topluluklarında peygamberlik güneşinin doğuşu, peygamberlerin ortaya çıkışı, insanlık tarihinin başlangıcı sayılır.
Yüce Allah (c.c.), Bakara Suresi 213. ayetinde şöyle buyuruyor:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah (c.c.), müjdeciler ve uyarıcılar olarak
peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında
hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık
ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan azgınlık
ve kıskançlıkları yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o kitap verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah (c.c.),
iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah (c.c.), dilediğini doğru yola iletir.
Yüce Allahın (c.c.) hikmeti ve rahmeti, insanlığı hidayet yoluna taşıyan peygamberlerin gönderilmesini gerekli kıldı. Öyle ki, bu peygamberlerin ilkelerini taşıdıkları hidayet yolu insanlığı içgüdü döneminden akıl dönemine; içgüdülere ve kaba kuvvete dayanan çatışma mantığından, dayanağı kanun olan düzen dönemine çıkardı. Böylece insanlık, peygamberler sayesinde biyolojik, hayvanî bir yapıdan çıkarak aklî ve ruhî bir aşamaya yükseldi. Bu yolla insanlar arası ilişkiler, maddî ilişkiler düzeyini aşarak manevî ilişkiler düzeyine yükseldi.
Kuran-ı Kerimde de belirtildiği üzere birçok peygamberin ümmetinden uzaklaşması veya şehadetinden sonra ümmetleri yeniden batıla müptela olmuşlardır. Yüce Allah (c.c.) peygamber efendimizin (s.a.a) ümmetinin batıla müptela olmaması için, Hz. Muhammed Mustafanın (s.a.a) dini kemale erdiren son emanetinde de vahyettiği üzere, insanlar arasında iki ağır emanet bırakmıştır. Bunlar: yüce kitabımız Kuran-ı Kerim ve yüce Allah (c.c) tarafından imamet, velayet ve halifelik makamına tayin edilmiş Peygamber efendimizin (s.a.a) seçkin Ehlibeytidir (a.s).
Ümmetin Dünya ve ahiret kurtuluşunun tek yolu, Kuranı Natık İmam Ali (a.s) ve Ehlibeyte (a.s) sımsıkı bağlılıktan geçmektedir. İşte elinizde bulunan bu kitap, İmam Ali (a.s) ve Ehlibeyte (a.s) sımsıkı bağlananların, Peygamber efendimiz (s.a.a) ve Ehlibeytin (a.s) diliyle müjde niteliğindeki faziletlerinin Şeyh İmadettin Ebu Cafer tarafından derlendiği harika eserdir.
Yazarın hayatından bir kesit
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla
Kendisi Şeyh İmadettin Ebu Cafer Muhammed bin Ebi Kasım, Ali bin Muhammed bin Ali bin Rastım bin Yazdeban Taberi El Amuli El Keccidir1. Altıncı asırda yaşamış bu büyük alim İmamiyenin en güvenilir fakihlerinden ve alimlerinden olup çok sayıda hadis nakletmiştir.
Kendisinden övgüyle bahseden alimler:
Şeyh Müntecebeddin kendi kaynaklarında şöyle söylemiştir: Şeyh İmadettin çok güvenilir büyük bir fakihtir kendisi Şeyh Ebu Ali bin Ebi Cafer Tusi ve Şeyh Kutubeddin Ebu Hasan Ravendinin yanında ders görmüştür.
Büyük alim Testeri de Mekabis kitabında şöyle söylemiştir: Taberi çok büyük bir muhaddis ve fakih aynı zamanda yüce bir ahlaka ve özelliklere sahiptir. Şeyh İmadettin İslamı yayan İmamiyenin mercilerindendir. Kendisi Ebu Cafer veya Ebu Kasım Muhammed bin Ebi Kasım Ali bin Muhammed bin Ali Taberi El Amuli El Keccidir. Allah onun makamını yüceltip cennet ehlinden eylesin.
Büyük muhaddis Nuri Müstedrek adlı kitabından kendisinden şöyle bahsetmiştir: Şeyh İmadettin Ebi Cafer Muhammed bin Ebi Kasım Ali bin Muhammed bin Ali Taberi El Amuli El Kecci çok büyük alim fakih ve asil bir şahsiyetti.
Doğumu:
Maalesef birçok İslam aliminin doğum tarihi tam olarak kayıt altına alınmadığı gibi bu değerli alimin de doğum tarihi tam olarak kayıt altına alınmamıştır ancak hocalarından ve hadis naklettiği alimlerden anlaşılan beşinci asrın sonlarında doğmuştur. Hocalarından naklettiği ve öğrencilerinin de kendisinden naklettiği rivayetler onu uzun bir ömür yaşadığını göstermektedir. Kendisinden nakledilen rivayetlerin hicretin beş yüz üç ila beş yüz elli üç arasında olduğu ve hicretin beş yüz elli üç tarihinde şeyh Muhammed bin Cafer El Meşhedi kendi kitabında rivayet nakletmiştir. Naklettiği kitapta şöyle söylemiştir: Büyük alim Şeyh İmadettin Muhammed bin Ebi Kasım Taberi ile yaptığımız ilmi sohbetlerde hicretin beş yüz elli üç yılında İmam Alinin (a.s) makamında
Ülke ve şehirlere yaptığı seyahatler:
Tarih kitaplarında yazarın farklı ülke ve şehirlere yaptığı seyahatlerden bahsedilmemiştir ancak alimlerden naklettiği rivayetlerden hicretin beş yüz sekiz ila beş yüz dokuz yılında Amil kentinde, hicretin beş yüz onun da Rey kentinde bulunup daha sonra mukaddes Necef kentine gittiği ve hicretin beş yüz on iki ila beş yüz yirmi yılında Küfe şehrini iki defa ziyaret ettiği ve oradaki alimlerden bazı
1 Kecci: Taberistan da bir kasaba
rivayetler naklettiği daha sonra Necef şehrine bir daha döndüğü ve hicretin beş yüz on sekiz yılına kadar kaldığı daha sonra da hicretin beş yüz yirmi yılında kendi vatanı olan Amile döndüğü, bir süre orada kaldıktan sonra hicretin beş yüz yirmi dört yılında naklettiği rivayetlerden Nişabura gittiği anlaşılmaktadır. Yazarın öğrencisinin naklettiği rivayetlerden hicretin beş yüz elli üç yılında Necef şehrinde ikame ettiği anlaşılmaktadır. Bazı tarihi kaynaklarda Neceften Hille kentine de ziyarette bulunduğu da aşikardır. Ünlü tarihçi İsfendiyar Taberistan tarihi kaynağında yazar hakkında şöyle nakletmiştir:
Dindar zahit ve büyük Ehlibeyt alimini Emir Verram bin Ebi Firas Hille kentine davet etmiş ve davete icap edip orada iki yıl kalmıştır. Hillede kaldığı iki yıl zarfında Hillenin emiri masrafları için kendisine her yıl bin dinar vermiştir. Bu süre içinde Şia Bağdat, Küfe ve birçok mıntıkadan alimin yanına teşrif edip ilim tahsil ediyor ve kendisinden rivayet naklediyordu. Şehrin valisi olan Verramın oğlu, büyük alim İmat Taberinin kızıyla evlenmiştir. Bu evlilikten çok değerli bir evlatları dünyaya gelmiştir. Aldığı eğitim ve üstün ahlakı dolayısıyla kısa bir zamanda halk arasında ünlenmiş ve halife Nasırıddinin dostlarından olmuştur. Bende bu değerli genci müşahede edenlerdenim2.
Rivayetlerinde dayandığı
hocaları ve şeyhleri:
1-
Hicretin dört yüz altmış yılında vefat eden Ebu Cafer
Muhammed bin Hasan
bin Ali Tusi3.
2-
Ebu
Cafer Muhammedin oğlu büyük fakih Ebu Ali Hasan bin Ebi Cafer Muhammed bin Ali Tusi. Şeyh İmat hicretin beş yüz on bir yılı Cimaz
El evvel ve El ahir Recep ve Şaban
aylarında İmam Alinin (a.s) makamında kendisinden hadis
eğitimi almıştır.
3-
Sahife
Saccadiyenin ravisi Şeyh Tusinin damadı ve İmam Ali (a.s)
makamının haznedarı şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet
bin Şehriyardan hicretin beş yüz on iki yılı Şevval
Zilkade aylarında ve hicretin beş yüz on altı yılın
Rabi El evvel ayında İmam Alinin (a.s) makamında hadis
okumaları yapmışlardır.
4- Büyük alim zahit abit Haseke diyarında Müntecebeddinin dedesi olarak bilinen Şemseddin Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Hasan hicretin beş yüz on yılında Rey şehrinde kendisine icazet vermiştir.
5-
Hicretin
beş yüz sekiz ila beş yüz dokuz yılında Amil
mıntıkasında büyük alim zahit abit Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyin bin Abdullah El Cuni Taberiden
hadis dersi almıştır.
6- Nişabur kentinde hicretin beş yüz yirmi dört yılı Zilkade ayında büyük alim Ebu Cafer Muhammed bin Ebi Hasan Ali bin Abdussamet bin Muhammed Temimiden ders almıştır.
2 Tarihi Taberistan s. 130
3 Allame Meclisi Bihar c. 110 s. 46
7- Hicretin beş yüz on ve beş yüz on altı yılı Sefer ayında Rey kenti Zemeheran yolunda bulunan Garbi mescidinde büyük alim Ebu Necim Muhammed bin Abdulvehhab bin İsa Semman Raziyle ilmi okumalar gerçekleştirmiştir.
8- Hicretin beş yüz on iki ila beş yüz on altı yılı Zilhicce ayında Zeydi olan Şerif Ebu Bereket Amr bin İbrahim bin Muhammed bin Hamza El Aleviden Küfe Mescidinde ilmi dersler almıştır.
9- Hicretin beş yüz on altı yılı Sefer ayında İmam Alinin makamında şeyh Ebu El Beka İbrahim bin Hüseyin bin İbrahim Rika El Basri tarafından ders görmüştür.
10- Hicretin beş yüz on altı yılı Zilkade ayında Ebu Galip Said bin Muhammed bin Ahmed Sakafiden icazet almıştır.
11- Hicretin beş yüz on altı yılı Muharrem ayında İmam Alinin (a.s) makamında büyük edebiyatçı şeyh Ebu Ali Muhammed bin Ali bin Karuş Temimiden ders görmüştür.
12- Hicretin beş yüz on yedi yılı zilkade ayında Hadka Razi olarak tanınan Ebu Muhammed Cebbar bin Ali bin Caferden eğitim almıştır.
13- Hicretin beş yüz yirmi yılı Rabi El evvel ayında Amilde Nasır El Hakkın mezarı yanında büyük fakih Ebu İshak İsmail bin Ebi Kasım bin Ahmet Deylemiden rivayet nakletmiştir.
14- Babası Fakih Ali bin Muhammed bin Alidir.
15- Ebu Yakazan Ammar bin Yasir.
16- Ebu Kasım Sad bin Ammar bin Yasir. Ebu Yakazanın oğludur.
17- Ebu Abdullah Hüseyin bin Ahmed bin Hayran El Bağdadi.
18- İsmail bin Ebi Kasım bin Ahmed Ebu İshak El Amuli Deylemi.
19- Şeyh Müfid Ebu El Vefa Abdul Cabbar bin Abdullah bin Ali El Mukırri.
Öğrencileri ve kendisinden rivayet
nakledenler:
1- Hicretin beş yüz yetmiş üç yılında vefat eden büyük alim Fakih Kutubeddin Ebu Hüseyin Said bin Hibtullah Ravendi.
2- Şeyh Arabi bin Müsafir Abadi El Hilli.
3- Şemseddin Ebu Hasan Yahya bin Hasan bin Hüseyin bin Ali bin Muhammed bin Tarık Esedi El Hilli.
4- Meşhur mezar kitabının müellifi, büyük şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin
Cafer bin Ali bin Cafer El Meşhedi.
5- Halkın savunucusu, üstün fazilet sahibi Şezan bin Cebrail bin İsmail bin Ebi Talib El Kummi.
6- Sahife Saccadiyenin ravisi yüce fazilet sahibi, Seyid Ebu Hasan Muhammed bin Hasan bin Ahmet bin Ali bin Muhammed bin Amr bin Yahya El Alevi.
7- Serair kitabının yazarı, şeyh Fahrettin Ebu Abdullah Muhammed bin İdris El Hilli.
8- Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ali bin Şehraşveb Servi El Meznedrani. 9-Liderlerin dayanağı, Hibtullah bin Ahmet bin Eyüp.
10- Salih alim, Şeyh Hüseyin bin Muhammed Seravi.
11- Büyük alim Fakih, Cemalettin Rıza bin Ahmet bin halife Caferi El Ademi.
12- Büyük alim, Seyid Ebu El Fadail Rıza bin Ebi Tahir bin Hasan bin Manekedim El Hüseyni.
13- Şerif Ebu Feth Muhammed bin Muhammed bin Caferiye Aleviye Tusi Hüseyni El Hairi.
14- Seyid Şemseddin Ali bin Sabit bin Aside Seravi.
15- Şeyh Ebu El Ferec Ali bin El İmam Kutubeddin Ravendi.
Değerli
eserleri:
1- Mustafanın Ali El Mürteza (a.s) Şiasına müjdeleri. İbni Şehraşveb Mealim adlı kitabının yüz altıncı sayfasında bu kitabı müjdeler adında zikretmiştir. Bu kitap Ali (a.s) taraftarlarının yüce Allah katındaki makamlarını evliyanın kerametleri ve Allah katındaki faziletlerini içermektedir. Kitabın el yazması nüshalarının içeriği dört bölümden oluşmaktadır. Bundan dolayı büyük muhaddis Nuri kitabın dört bölümden daha fazla bölümlerde zikredilmesini garip görmüştür. Ancak eldeki veriler kitabın dört kısımdan daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Zira Seyid bin Tavus peygamber efendimizin ramazan ayı başlangıcında ve Şaban ayının sonunda okuduğu hutbesini bu kitaptan nakletmiştir. Ancak dört kısımdan oluşan el yazması nüshada bu hutbe yer almamaktadır. Aynı şekilde İbn-i Hacer Lisan El Mizan adlı kitabında şeyh Taberinin İsmail bin Ebi Kasım bin Ahmet Ebu İshak El Amuli Deylemiden rivayet naklettiğini zikretmiştir. Ancak dört kısımdan oluşan nüshada bu raviden hadis nakledilmemiştir. Bu bilgileri teyit eden bir başka konu ise büyük ravi Hür El Amulinin kitabı andıktan sonra şöyle eklemesidir: Bu büyük kitap on yedi kısımdan oluşmaktadır. Seyid Havanesri Ravdat kitabında şeyh Ağa Bozorg Zeria kitabında Seyid Hoi Mucem Rical kitabında bu bilgiyi teyit etmişlerdir. Maalesef kitabın bazı kısımları kaybolmuş ve günümüze gelmemiştir. Günümüze kitabın sadece on bir kısım nakledilmiştir. İlgimi
çeken bir diğer konu ise, dört kısımda nakledilen rivayetlerin senetleri kâmil bir şekilde nakledilmiş ancak diğer kısımlarda rivayetler Mürsel bir şekilde senetleriyle birlikte zikredilmiştir. Bu üslup kitabı nakleden kişiden de kaynaklanmış olabilir.
2-
Şeyh Müntecebeddinnin notlarında zikrettiği Hayırlı Vakitler Kitabı (kitap
El Ferec fiy El Evkat).
3- Ekinler hakkında şerhler (Şerh Mesail Zeria)
4- Zühd ve Takva kitabı.
5- Riyad adlı kitapta ise şöyle açıklama yapılmıştır: Misbah adlı eserin dördüncü cildinin özeti yanımızda bulunmaktadır. Bu kitaba sonradan yararlı bazı bilgiler eklenmiştir. Bu kitabın bazı konuları, kitabın yazarının Taberinin olduğuna işaret etmektedir. Başka bir ihtimal de Zühd ve Takva kitabının aynı kitap olduğu ihtimalidir.
Tahkikte (inceleme) izlediğim metot ile kitapta yaptığım tashih ve eklediğim notlar şöyledir:
1- Kitapta tashih ve not eklemede iki nüshayı temel baz aldım.
Birincisi:
Hicretin bin üç yüz altmış dokuz yılında İmam Ali (a.s) makamı civarında mukaddes Necef kentinde basılan ve iki yüz doksan sayfadan ve on bir bölümden oluşan nüsha. Bu nüsha şeyh Muhammed Hasan El Cevahiri tarafından birçok nüshayla karşılaştırılmıştır. Ben bu nüshayı ta harfiyle işaretlemeyi uygun gördüm.
İkincisi:
1- Tahran kütüphanesinde mevcut el yazması nüshayı mim harfiyle işaretledim.
2-
Şeyh
Müfid ve şeyh Sadukun kitaplarından metinde bulunan ve günümüzde
birçok eserde yer alan rivayetleri kayıt altına aldım ve
dipnotlarda yazdım.
3-
Allame
Meclisinin Bihar El Envar kitabında nakledilmiş ve bu kitapta mevcut
olan bütün hadisleri derledim ve dipnotta hadis rakamlarını
yazdım.
4-
Elimden
geldiğince kitapta mevcut rivayetleri diğer kitaplarda ve Biharda
mevcut rivayetlerle karşılaştırdım. Böylece
tahrifin oluşmaması için ravinin naklettiği rivayetlerin
sıhhatini tespit ettim.
5-
Kitapta adı
geçen birçok meşhur kişi ve alimin
adlarını kayıt altına aldım.
6-
Kitaba son olarak Müstedrek kısmını ekleyerek tamamladım. Bu kısımda Seyid ikbalin naklettiğini ekledim.
Şeyh Abbas el-Kummînin Hayatı
1294/1877 yılında mukaddes Kum şehrinde dindar bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu geçirdiği memleketinde İslâmî ilimler tahsiline başladı. İlköğreniminde Hacı Mirza Muhammed Erbab Kummî (ö. 1341/1923), Hacı Şeyh Ebulkasım Kummî (ö. 1353/1934) ve Hacı Seyyid Ahmed Tabatabaî Kummîden (ö. 1334/1915) Arap edebiyatı, fıkıh ve fıkıh usulü dersleri aldı ve nestalik hattını Şeyh Muhammed Hüseyin Kummîden meşk etti.1316/1898 yılında, eğitimine devam etmek üzere İmam Alinin (as) mezarı şeriflerinin bulunduğu Necef-i Eşref şehrine gitti. Mukaddes Necef şehrinde zamanının birçok âliminin derslerine katıldı. Ancak hadis ilmine fazlaca ilgi duyduğundan Muhaddis Nurinin mülazımı ve talebesi oldu ve ondan hiç ayrılmadı. Muhaddis Nuri ile Muhaddis Kummî arasındaki ilişki, üstad-talebe ilişkisinden çok irfandaki mürid-murad ilişkisine benziyordu. Şeyh Abbas Kummî, Muhaddis Nurinin birçok eserini birlikte istinsah etmiş, karşılaştırmış ve tashih etmişlerdir.
Şeyh Abbas Kummî, 1322/1904 yılında, Muhaddis Nurinin vefatından iki yıl sonra, memleketi Kuma dönmek üzere Neceften ayrıldı. Yolda Hediyetüz-zâirîn adlı kitabını tamamladı. Önce Kirmanşaha geçti ve Iraktaki veba salgını sırasında kendisine bulaşan hastalıktan kurtuluncaya kadar burada kaldı. Tamamen iyileşince Kuma gitti. Şeyh Abbas Kummî, Kumda kitap yazdı, eski üstadlarının derslerine katıldı ve irşad faaliyetlerinde bulundu. Bu arada Seyyid Zekeriya Kazvinînin kızıyla evlendi; ancak bir süre sonra eşinden ayrılması icap etti. 1329/1911 yılında ikinci kez hacca müşerref oldu. Hac dönüşünde tekrar memleketine gitti.
Şeyh Abbas Kummî, 1341/1923 yılından itibaren Meşhed ulemasının ve talebelerin isteği üzerine Mirza Cafer Medresesinde perşembe ve cuma akşamları ahlak dersi vermeye başladı. Bu derslere binin üzerinde âlimin ve talebenin katıldığı rivayet edilir.
Rıza Hanın İmam Rıza Asitanesindeki Gevher Şad Camiine saldırısından sonra Şeyh Abbas Kummî, 1354/1935 yılında Necef-i Eşref e hicret etti ve ömrünün sonuna kadar orada kaldı. Irakta kaldığı süre içerisinde yaz mevsiminde daha serin bölgeler olan Lübnan ve Suriyeye yolculuk eden Şeyh Abbas Kummî, 1359/1941 yılında Irak- Suriye ilişkilerinin bozulmasından dolayı yaz mevsimini Necefte geçirmek zorunda kaldı. Bu yüzden de önceden var olan hastalığı ağırlaştı ve 65 yaşında, 23 Zilhicce 1359 (22 Temmuz 1941) tarihinde ruhunu Hakka teslim etti.
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Hamd; tek, azim, ezeli, yüce, cömert, gizleyen, gözle görülmeyen, fikirle kapsanamayan yüce Allaha (c.c.) mahsustur. O, öyle bir ilah ki; yakınlığıyla uzak, uzaklığıyla yakın, gizli ve aşikâr olanı bilentek ve münezzeh olandır. Onun ortağı olmadığına, Muhammed Mustafanın (s.a.a) onun seçkin kulu ve peygamberi, yer gökyüzü ve arasında olan her şeyin kendisi ve ailesi hürmetine yaratıldığına ihlasla, yakinle ve imanla, şehadet ederim. Yüce Allahın (c.c.) salat ve selamı ona ve pak Ehlibeytine olsun.
Değerli okurlar;
Benim bu değerli kitabı yazmama vesile olan nedenlerden biri de, birçok kişi ve grubun kendini Şia olarak tanıtıp bu medresenin mertebelerini bilmemesi, saygınlığını ve hakkını vermemesidir. Akıllı bir insanın yanında bir şeyler varsa, akıl gereği yanında olanı çok iyi bilmesi gerekir. Zira yanındaki şey eğer değerliyse ancak onu iyi bildikten sonra ona hak ettiği değeri verir ve ona zarar verecek şeylerden koruyabilir. Ben Şianın makamını ve derecelerini; Ehlibeyt dostlarının Allah (c.c.) katındaki değeri, katındaki sevabı ve yüce makamları hakkında ki yazılanları topladım. Böylece kitabı okuyan Ehlibeyt dostu; elinin altında mevcut olan ilmin farkında olsun ve ona göre amel etsin, farzları yerine getirsin, kitaptan yararlandıkça da bana hayırlı duada bulunsun. Kitaba; İmam Ali (a.s) Mürtezanın (a.s) Şialarına Muhammed Mustafanın (s.a.a) müjdesi adını verdim. Kitapta ancak güvenilir, değerli, büyük âlimlerden; senetli hadis ve rivayetleri naklettim. Bu çalışmayla arzuladığım ancak yüce Allahın (c.c.) rızası ve kitaba bakıp ondan yararlananların duası, kulları arasında en üstün kılınan resulü ve Aba ehlinden olan pak İmamların yakınlığıdır. Allahın (c.c.) salat ve selamı, çakıl ve kum tanelerinin sayısınca, onların üzerine olsun. Bu çaba ve çalışmada yardım edenlerin en üstünü olan ve duaları kabul eden yüce Allahtan (c.c.) yardım dilerim.
Muhammed bin Ebi Kasım, Allah (c.c.) ona iki cihanda merhamet etsin, şöyle buyuruyor:
Büyük fakih Şeyh El Müfid, Ebu Ali El Hasan bin Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiyle, müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) makamında beş yüz on birinci yılı Cemaz El Evvel ayında sohbet ederken şöyle buyurdu: Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin El Hasan Tusinin babasından, oda ibni Muallim lakabıyla meşhur Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed Numandan, oda büyük Fakih Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin El Hüseyin bin Babaveyhten, babasından, Said bin
Abdullahtan, o da sırasıyla Eyüp bin Nuh, Safvan bin Yahya ve Eban bin Osmandan
İmam Cafer bin Muhammed Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Kıyamet günü olduğu zaman, Arş-ı Alanın derininden yüce Allahın (c.c.) yeryüzündeki
halifesi nerededir? diye nida edilecek. Bu çağrıyı duyan Hz.
Davut (a.s) ayağa kalkacak, ancak yüce Allah (c.c.) katından, sen Allahın (c.c.) halifelerinden olsan da bizler seni kast etmedik, diye nida edilecek.
Daha sonra bir daha aynı
şekilde, Allahın (c.c.) yeryüzü halifesi nerede, diye nida edilecek. Bu kez müminlerin emiri İmam
Ali (a.s) ayağa kalkacak ve yüce Allah (c.c) katından şöyle nida edilecek: Ey
Mahşerde toplanan
canlılar işte bu, yüce Allahın (c.c.) yeryüzü halifesi ve kulları
üzerinde hücceti olan Ali bin Ebu Taliptir (a.s). Dünya hayatında
kim onun ipine tutunduysa, bugünde onun ipine tutunup, onun nuruyla
aydınlansın ve cennetteki yüce makamlara ardından gitsin. Dünyada onun ipine tutunan kişiler,
bu çağrıdan sonra
İmamın ardından cennete girecek, daha sonra yüce Allah (c.c.) katından
şöyle bir çağrı gelecektir: Dünya
hayatında kim bir İmama tabi idiyse bugün onun ardından gitsin, denecek ve o anAzap görüldüğünde tabi olunanlar tabi olanlardan
teberri edecek ve aralarında ki bağlar kopacaktır. Tabi olanlar
bizim geriye bir dönüşümüz olsa, tabi olduklarımız bizden nasıl teberri
oldularsa bizlerde onlardan teberri
ederdik, diyeceklerdir. Ancak
yüce Allah (c.c.)
onlara sıkıntı olsun diye böylece amellerini gösterir, doğrusu onlar ateşten asla kurtulamayacaklardır.1
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet Şehriyar El Hazzanla hicretin beş yüz onuncu yılı Şevval ayında, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) Makamında yaptığımız müzakerede, Ebu Yula Hamza bin Muhammed bin Yakup Dehhandan, hicretin dört yüz altmış dördüncü yılı Şevval ayının yedisinde Küfede dükkânında yaptığımız sohbette, Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed El Cevalikiden, Muhammed bin Ahmet bin Valitten, Sadundan, Aliden, Hüseyin bin Nasırdan, babasından, Sabbah El Mezniden, Ebu Hamza Somaliden, Ebi Razinden, İmam Zeynel Abidinden (a.s) şöyle nakletmiştir: Deylem Dağında olsa dahi, bizleri Allah (c.c.) rızası için seven kişiye bizi sevmenin faydası dokunacaktır, başka nedenlerden dolayı bizleri sevenin durumu ise yüce Allaha (c.c.) kalmıştır. Hiç şüphe yok ki bizleri sevmek kulların günahını, rüzgârın ağaç yapraklarını döktüğü gibi döker.
Şeyh Ebu Ali Hüseyin bin Muhammed Tusiden,
babası Said Müfid Ebi Cafer Tusiden, Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed
Numandan, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Hüseyin bin
Muhammed bin Amirden, Mualla bin Muhammed
El Basriden, Muhammed
bin Cumhur El Amiden, Ebu Ali
Hasan bin Mahbuptan, Ebi Muhammed
Rasıbiden, Ebu Verdin İmam Bakırdan (a.s) şöyle rivayet
ettiği nakledilmiştir: Kıyamet günü,
yüce Allah (c.c.)
insanları çıplak,
yalın ayak bir halde geniş bir arazide toplayacak, insanlar da o mahşer yolunda şiddetli bir şekilde terleyecek ve sıkıntı çekeceklerdir. Orada uzun bir süre2 yüce Allahın (c.c.) Onlar ancak kısık sesle,
kısık bir şekilde hareket ederler.3 sözü
gerçekleşecektir.
1 Bakara suresi: 166-167 / Bihar c.8 s.10 / Tusinin Emali kitabı c.1 s. 61/96 / Şeyh Müfid El Emali s. 285
2 Tefsiri Kummide 50 yıl civarında diye geçmektedir.
3 Taha suresi: 18
Daha sonra arştan bir münadi
şöyle nida edecektir: Ümmi Peygamber nerededir? Bu nidayı duyan
insanlar seni duyduk, o peygamberi ismiyle an, diyeceklerdir. O zaman münadi
rahmet peygamberi olan Muhammed bin Abdullah (s.a.a) nerededir, diyecek. Bu
nidadan sonra Resulullah (s.a.a) bütün insanların önüne geçecek ve uzunluğu Mekke ve Medinede olan İyla4 Dağından,
Sana şehrine kadar mesafede olan, bir havuzun başında
duracak, daha sonra efendiniz olan velayet sahibine çağrıda bulunacak, o da kalkıp Resulullahın (s.a.a)
yanında duracak,
daha sonra insanların havuza gelmelerine izin verilecektir. Daha
sonra İmam Bakır
(a.s) şöyle buyurmuştur: O insanlardan bazıları havuza gelecek,
bazıları da uzaklaşacaktır. Resulullah (s.a.a) bizleri seven bazı kişilerin havuzdan
uzaklaştığını
görünce ağlayacak ve Ey yüce Rabbim! Bunlar İmam Alinin
(a.s) Şialarıdır diyecek, o zaman yüce Allah (c.c.)
peygamberin huzuruna bir melek gönderecek ve Ey Muhammed (s.a.a) senin ağlamana sebep nedir? diye soracak,
Resulullah (s.a.a) Nasıl ağlamayayım? İmam Alinin
(a.s) tabilerinden olan bir kesimin
havuzdan uzaklaşıp ateş ehlinin ardından gittiklerini
görüyorum. Yüce Allah (c.c.) peygamberine: Ey Muhammed (s.a.a) onları
sana bağışladım, günahlarını sildim, onları
sana ve zürriyetinden önder edindikleri imamlara ulaşanlardan eyledim,
onları senin zümrenden kıldım, havuz başına gönderdim ve senin onlar
için eylediğin şefaati kabul edip, onlara
ikramda bulundum, diye buyuracaktır.
Daha sonra İmam Bakır
(a.s) şöyle devam etti: O gün birçok erkek ve kadın ağlayarak: Ey Muhammed! (s.a.a)
diye nida edecektir. Daha sonra bizim velayetimizi kabul eden ve
düşmanlarımızdan teberri eden herkesin bizimle, bizim zümremizde
havuz başında olduğu görülecektir.5
Şeyh
Ebu Baka İbrahim bin Hasan bin İbrahim Rika El Basri
ile, hicri beş
yüz on altıncı yılı, Muharrem ayında, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında yaptığımız
müzakerede, Şeyh Ebu Talib Muhammed
bin Hüseyin bin Utbeden, hicretin
dört yüz altmış üçüncü
yılı, Rebi El Evvel ayında, Basrada Nahhasin mescidinde yapılan dini
sohbette, Şeyh Hasan Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Ahmet El
Fakihten, Hamuveyh Abdullah bin Ali bin Hamaveyhten, Muhammed bin Abdullah
bin Muttalib Şeybaniden, Muhammed bin Ali bin Mehdi El Kindiden,
Muhammed bin Ali bin Amr bin Zarif El
Hicriden, babasından, Cemil bin Salihten, Ebi Halit El Kebili,
Esbağ bin Nübatenin şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Bir gün, Haris El Hemedani bir grup Şiayla İmam Alinin (a.s)
huzuruna geçti bende
aralarında hazır bulunuyordum. Haris hasta haliyle yürürken
İmam Aliye (a.s) sığınıyor ve elindeki sopayı sert bir şekilde yere vuruyordu, içeriye
bu halde geçtik.
İçerde oturduktan sonra İmam Ali (a.s) yanımıza geldi, Harisin İmam Ali (a.s) nezdinde
çok değeri vardı. İmam, durumun
nedir Ey Haris,
diye sordu. Haris,
zaman benden çok şey
aldı, ashabının kapında cedelleşmesi içime
sıkıntı ve keder doldurdu. İmam; ne için tartışmaktalar, diye buyurdu. Haris, senin ve senden önce halife olan üç kişi için, deyip şöyle
ekledi:
4 Mekke ve Medine şehirleri arasında Yenbu şehrine yakın bir dağ
5 Tefsir El Kummi c. 1 s. 423 / Nur Sekaleyn c. 3 s. 393 / Bihar c. 7 s. 101
Bu tartışanların bazıları guluv ederken, bazıları yoldan sapmakta, bazıları ise şek şüphe içinde ilerimi gitsem, gerimi
şeklinde tereddüt etmektedir.
İmam (a.s), Ey Hemedan
kabilesi mensubu, şunu çok iyi bil ki Şiamın en
hayırlısı orta tabakadır, guluv eden onlara
döner, geri kalanlarda onlara yetişir.
Haris anam babam sana feda olsun, bizim içimize düşen şek ve
şüpheyi giderip bu konuda bizi aydınlatırmısın?
İmam, hiç şüphe yok ki bu konuda size yanlış bilgi aktarılmış ve
aldanmanıza sebep olunmuştur. Şunu hiçbir zaman unutmayın ki
din kişilerle anlaşılmaz, din ilahi nişane ve delillerle
anlaşılır, hakkı tanıyın haklıyı tanırsınız. Ey Haris! En iyi hadis doğru olandır, onu anlatmaya çalışan ise
mücahittir. Sana doğru
olanı anlatıyorum, iyi kulak ver ve hak eden akıllı insana
anlat. Ben Allahın (c.c.) kulu Resulullahın (s.a.a) kardeşi ve Sıddıkı Ekberim. Âdem (a.s) henüz ruh ile ceset
arasındayken ben Resulullahı (s.a.a) mana aleminde tasdik ettim. Yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki daha sonra maddi alemde
ümmetinizden onu tasdik edip ilk iman eden de benim. Evvel olanlar ve ahir
olanlar bizleriz. Ben Resulullahın (s.a.a)
en değer verdiği has yakını ve şefhatli
kardeşi, vekili dostu,
çağrısına uyan ve sırrına vakıf olanım. Bana kitabı anlama, sözün en doğrusu ve Kuran-ı Kerimin ilmi,
verildi. Bana bin anahtar emanet edildi, her bir anahtar ilim kapılarından bin kapı açar,
her bir kapı binlerce ahit kapısı nuruna ışıldar.
Kadir gecesinde öyle nafile ameller ettim ki; bu ameller gece ve
gündüzün aktığı gibi, bana ve zürriyetimden korunanlara yüce
Allah (c.c.) yeryüzünü hak edenlere verinceye kadar fayda sağlayacaktır. Daha sonra İmam:
Ey Haris, yeminler olsun ki beni, dostlarımı ve
düşmanlarımı birçok konumda tanıyacaksın. Bunlar:
Ölüm anı, sırat köprüsünde, havuz başında ve taksimatın
yapıldığı yerde, diye buyurdu.
Haris: Taksimat
nedir ey Mevlam,
diye sordu. İmam, ateş ile cennet ehlini ikiye ayırmamdır, insanları ikiye ayırdıktan sonra ateşe, bu benim dostum bunu bırak,
bu da benim düşmanım bunu al diye emir vereceğim. Daha sonra İmam, Harisin
elinden tuttuve
şöyle buyurdu: Ey Haris, ben senin elini Resulullahın (s.a.a) elim- den
tutup şöyle buyurduğu gibi tuttum. Ben Resulullaha (s.a.a)
münafıkların bana karşı olan hasedini şikâyet etmiştim, o da şöyle buyurmuştu: Kıyamet günü olduğunda yüce Allahın (c.c.)
kurtuluş ipi veya kulpuna tutunacağım sen de Ey Ali
(a.s) bana tutunacaksın senin zürriyetin de sana tutunacak
tabileriniz de siz- lere
tutunacak, daha sonrada yüce Allahın (c.c.) Resulullaha (s.a.a)
Resulullahın da (s.a.a) vasisine
karşı nasıl davranacağını göreceksin. Sana bu anlattığımı çok iyi
anla Ey Haris,
bu uzun hadisten
kısa bir örnektir. Daha sonra İmam, üç defa sen sevdiğinle beraber olacak,
kazandıkların sana verilecektir, diye buyurdu. Son- ra ayağa
kalktı ve yürümeye başladı İmamın cübbesi yere kadar sarkmıştı, İmam
yürürken şöyle buyurdu: Allaha
(c.c.) yeminler olsun ki bu müjdeden sonra ölüm beni idrak etmiş veya ben ölümü idrak etmişim bunun hiçbir önemi yoktur.
Cemil bin Salih bu müjde
dolayısıyla Ebu Haşim Seyit bin Muhammedin1 şöyle bir
şiir okuduğunu nakletmiştir:
1 Asıl adı İsmail bin Muhammed El Himyeri Seyit lakabını almış anca aslen seyit değil Keysani mezhebine tabi bir şahıstı daha sonra Ehlibeyt imamlarına tabi olmuştur.
Alinin Harise söylediği ne de gariptir
Ne garipsenecek şeyler söyledi daha sonra Ey Haris her ölen beni
görecektir
Mümin de olsa münafık da hepsi de O beni tanıyacak ben de onu tanıyacağım
Sıfatıyla adıyla ve işlediği
ameliyle Sende beni tanıyacaksın
Sırat köprüsünde Hiçbir endişe ve korkuya asla kapılma
En susuz halinde sana
soğuk su vereceğim Onun bal kadar tatlı olduğunu hissedeceksin
Ateş ortaya çıktığında
ona diyeceğim ki Sıcaklığını esirge ve adamı
bırak
Onu bırak ona
yaklaşma zira onun Vasinin ipine bağlanmış bir ipi vardır
Tabilerimizdendir O bizim, tabilerimiz için
Yüce Allahın (c.c.) bana vermiş olduğu bir emanı vardır2
Müfid Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi, hicretin
beş yüz onuncu yılı, Cimaz El Ahir ayında, İmam Ali bin Ebi Talibin
(a.s) makamında, Şeyh
Sait El Valitten, Ebu Abdullah Muhammedbin Muhammedbin Numandan, Muhammedbin İsmailden, Muhammed
bin Salttan, Ebu Küneydadan, Atadan, Said bin Cübeyrden
Abdullah bin Abbasın Resulullaha (s.a.a) Kevser
suresi indiğinde şöyle sorduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) Kevser suresini neden indirmiştir? İmam
Alide (a.s) ya Resulullah (s.a.a) bu Kevser nedir, diye sordu. Resulullah
(s.a.a) yüce Allah (c.c.) o nehri bana vermekle ikramda bulundu diye buyurdu.
İmam bana özelliklerini anlatırmısın? diye sordu. Evet, Ey Ali (a.s), Kevser yüce Allahın
(c.c.) arşının altında, suyu yoğurttan daha beyaz, baldan daha tatlı, köpükten daha yumuşak akan, taş ve çakılları yakut, mercan ve cevher, bitkileri Zaferan, toprağı
misk ve direkleri yüce Allahın (c.c.) arşı altında
olan bir nehirdir. Daha sonra Resulullah (s.a.a) İmam Alinin (a.s) omzuna elini koyup Ey Ali (a.s) kuşkusuz bu nehir benim,
senin ve benden
sonrada sevenlerinin olacaktır, diye buyurdu.3
2 Bihar c. 68 s. 120 / Ayet Tevili c. 2 s. 650 / Bihar c. 27 s. 159 / Şeyhin Emalisi c. 2 s. 238 / Müfid Emalisi s. 3
3 Bihar c. 8 s. 17 / Ş. Tusi Emali de c. 1 s 67 / El Müfid Emali de s. 294
Şeyh Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Şehriyar El Hazzanla, hicretin beş yüz on ikinci yılı, Şevval ayında, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız müzakerede, Ebu Abdullah Muhammed bin Hasan bin Davut El Huzai El Enmatiden, Şerif Ebu Talib Muhammed bin Amr bin Yahya El Alevi El Hüseyniden, hicretin dört yüz dördüncü yılında, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Sait bin Ukdeden, Muhammed bin Fadıl bin İbrahimden, İmran bin Mukalın İmam Sadıktan (a.s) şöyle işittiğini rivayet etmiştir: Muhammed Mustafanın (s.a.a) Ehlibeytine malınızla yardım etmeyi bırakmayınız, mal açısından zengin olan kendi imkanlarına göre yardım etsin, fakir olan da kendi imkanına göre, kim en önemli işlerinin yüce Allah (c.c.) tarafından halledilmesini istiyorsa peygamberin ve tabilerinin en ihtiyaç duydukları anda ihtiyaçlarını kendi malından karşılasın.1
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzanla bir önceki rivayette zikredilen mekân ve tarihte yapılan sohbette, İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) makamının civarına ikamet eden Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed El Bersiden, hicretin dört yüz altmış ikinci yılı, Zilhicce ayında yapılan sohbette, Muhammed bin Ali bin Muhammed El Karşiden, Ebu Kasım Cafer Muhammed bin Amr El Ahmesiden, Ebu Saidin hattıyla yazılan kitaptan Ebu Ubeyd bin Kesir El Hilali Temmardan, Yahya bin Müsavirden, Ebu Carud, İmam Bakırdan (a.s) İmam da, babalarından, onlar da Resulullahtan (s.a.a) şöyle nakletmişlerdir: Yahya bin Müsavirde Ebu Halit El Vasıtiden, o da Zeyd bin Aliden, o da babasından (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Nefsim elinde olan Allaha (c.c.) ant olsun ki kişi cennet meyvesinden veya zakkum ağacından yemeden canı bedeninden asla ayrılmaz, ölüm meleğini gördüğü zaman beni, İmam Aliyi, Fatımayı, İmam Hasanı ve İmam Hüseyini (a.s) görecek; eğer bizim sevenlerimizden ise ölüm meleğine ona iyi davran zira o beni ve Ehlibeytimi sevenlerdendir, Yok eğer bize buğz edenlerden ise ölüm meleğine, ona çetin davran zira o bana ve Ehlibeytime buğz edenlerdendir, diye emir vereceğim.2
Şeyh Müfid Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, bir önceki rivayette zikredilen mekân ve tarihte babasından, Ebi Cafer Tusiden, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed Numan El Harisiden, Ebu Nasır Muhammed bin Hüseyin El Mukkırriden, Amr bin Muhammed El Verraktan, Ebu Naim Fadıl bin Dükkandan, Mukatil bin Süleymandan, Dahhak bin Muzahim ibni Abbasın şöyle söylediğini rivayet etmiştir: Resulullaha (s.a.a) yüce Allahın (c.c.) Kuran-ı Kerimde: O öne geçenler, asıl yakın olanlar onlardır. Onlar Naim cennetindeler. ayetini sordum, Resulullah (s.a.a) Cebrail bana şöyle aktarmıştır, diye buyurdu: İşte o Ali (a.s) ve Şiasıdır onlar cennete giriş konusunda herkesi geçmiş yüce Allahın (c.c.) keremiyle ona yakın olmuşlardır.3
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusiden, bir önceki rivayette zikredilen mekân ve tarihte, Seyit El Valitten, Şeyh Müfid Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Ğalib Ahmet bin Muhammed Raziden, amcası Ebu Hüseyin Ali bin Süleyman bin Cahimden, Ebu Abdullah Muhammed bin Halit Taylasiden, Ula
1 Bihar c. 97 s. 216
2 Bihar c. 6 s. 194
3 El Emali c. 1 s. 70
bin Razinden, Muhammed bin Müslim Sakafinin İmam Muhammed Bakıra (a.s) Kuran-ı Kerimin: Yüce Allah (c.c.) onların günahlarını sevapla değiştirir, elbette ki yüce Allah (c.c.) bağışlaması ve rahmeti bol olandır.4 ayetini sordum, buyurdu ki: O gün günahkâr mümin hesaba getirilir, hiç kimse onun hesabını ayıplarını ve amelini görmesin diye, hesabını yüce Allah (c.c.) üstlenir o yaptığı günahları itiraf edince yüce Allah (c.c.) yazıcı meleklere günahlarını sevapla değiştirip insanlara öyle gösteriniz, diye buyuracak onun amel defterini gören insanlarda bu kulun hiçbir günahı yoktur ne mutlu ona diyecek yüce Allah da (c.c.) o kulun cennete dâhil edilme emrini verecektir. İşte bu mübarek ayetin tevili günahkâr Şiamız için özellikle böyledir.5
Liderliği ve zühdüyle meşhur Abit, Âlim Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Hasandan hicretin beş yüz onuncu yılında, Rey şehrinde amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyinden amcası şeyh Sait Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, Ali bin Ahmet bin Musa Dakkaktan, Muhammed bin Cafer El Esediden Musa bin İmrandan Hüseyin bin Yezitten Muhammed bin Sinandan Mufaddal bin Amrdan Sabit bin Dinardan, Sait bin Cübeyrden Yezid bin Kanebin şöyle söylediğini nakletmişlerdir: Abbas bin Abdulmuttalip ve Abduluzza oğullarından bir grup ile beraber Kâbenin yanında oturuyorduk o anda müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) annesi Fatıma bint Esedin (r.a) geldiğini gördük. O an dokuz aylık hamileydi Kâbenin yanına gelince doğum sancıları başladı, Fatıma bint Esed ellerini açtı ve şöyle dua etmeye başladı: Ey yüce Allahım (c.c.) ben sana ve senin gönderdiğin peygamberlere, kitaplara iman etmişim ve hiç kuşku yok ki ceddim İbrahim El Halilin (a.s) kelamına yakin etmişim, kuşkusuz ki senin evini inşa eden kendisidir, Allahım! (c.c) Bu evi inşa edenin hürmeti için ve karnımda taşıdığım bu çocuğun hakkı için benim bu doğumumu kolaylaştır. Daha sonra Yezid bin Kanep şöyle devam etti: Fatıma bint Esedin (r.a) bu duasından sonra Kâbe duvarının yarıldığını ve Fatımanın (r.a) içeriye girdiğini daha sonra da duvarın kapandığını gördük, bizler Kâbenin kapı kilidini açmaya çalıştık ancak bunu başaramadık ve bunun yüce Allahın (c.c.) bir emri olduğunu anladık. Fatıma bint Esed (r.a) içeride dört gün kaldıktan sonra dördüncü gün elinde müminlerin emiri İmam Aliyle (a.s) dışarı çıktı ve şöyle buyurdu: Yüce Allah (c.c.) beni benden önce yaşayan bütün kadınların en üstünü kıldı. Zira Asya bint Muzahim yüce Allaha (c.c.) ibadetin mekruh olduğu ancak zor kalındığı zaman ibadet edileceği bir yerde gizli bir şekilde ibadet etti, Meryem bint İmranda (r.a) doğum yaparken hurma dalını sallayarak taze hurmaları yere düşürüp yedi, ben ise yüce Allahın (c.c.) evinin içine girdim cennet meyvelerinden yedim, dışarı çıkmak istediğimde ise Ey Fatıma! O Alidir ona Ali (a.s) ismini koy Alilerin en Alisi (yücelerin en yücesi) yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki: Onun ismini kendi ismimden türettim, onu adabımla eğittim, onu gizli ilimlerime vakıf kıldım, evimdeki putları kıracak, Kâbenin üstüne çıkıp ezanı okuyacak olan, beni takdis ve tenzih edecek olan da odur. Ne mutlu onu sevip ona itaat edene ve vay haline ona buğz edip muhalefet edene.6
4 Furkan suresi: 70
5 Emali c. 1 s. 70 / Bihar c. 7 s. 261
6 Şeyh Saduk İlel Şerai c. 1 s. 146 / Meani El Ahbar s. 62 / Emali 114 / Bihar c. 35 s. 8
Şeyh Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusiden Sait El Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said bin Ukdeden, Cafer bin Abdullahtan Sadan bin Saitten, Süfyan bin İbrahim El Ğamidi El Kadi İmam Sadıktan (a.s) şöyle işittiğini nakletmiştir: Bela önce bizim başımıza, sonra sizin başınıza gelir. Esenlik de önce bize, sonra size gelir. Yüce Allahın (c.c.) yemin ettiklerine ant olsun ki taşları vesile kılarakzalimlere karşı nasıl üstün geldiyse, sizleri de vesile kılarak üstünlüğünü aşikâr edecektir.1
Ebu Beka İbrahim bin Hüseyin bin İbrahim Rika El Basri, hicretin beş yüz onuncu yılı Muharrem ayında, Küfede yapılan sohbette Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyin bin Utbeden, hicretin dört yüz altmışıncı yılı Rabi El Evvel ayında Basra Nahhasin mıntıkasındaki kutsal mekânda yapılan sohbette, Ebu Hüseyin Muhammed bin Ahmet bin Halit El Mezariden, hicretin dört yüz otuz altıncı yılı Muharrem ayında yapılan sohbette, Şeyh Ebu Muhammed Harun bin Musa bin Ahmet Telabekriden, hicretin üç yüz seksen üçüncü yılı Sefer ayında Bağdatta yapılan müzakerede, Haşim oğullarının hizmetçilerinden Ebu Hüseyin Muhammed bin Ahmet bin Mahzumdan, Hasan ibni Ahmet bin Abdul Gaffar El Ensariden, Ahmet bin Muhammed bin Malikten, Yezit bin Harundan, Hamit Tavilden, Ebi Zürareden, İbni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle işittiğini nakletmişlerdir: Ey Ali (a.s) sağ eline Akik taşı olan yüzüğü tak bu yüce Allahtan (c.c.) mukarreblere (Yüce Allaha yakın olanlara) verilmiş bir fazilettir. Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) o mukarreb olanlar kimlerdir Ya Resulullah (s.a.a) diye sordu. Onlar Cebrail, Mikail ve aralarında ki meleklerdir, diye buyurdu. İmam, elime nasıl bir yüzük takayım diye sordu. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: Parmağına kırmızı renkli akik taşı olan bir yüzük tak zira akik yüce Allahın (c.c.) vahdaniyetine, benim nübüvvetime, senin ve evlatlarının imametine, taraftarlarının cennette düşmanlarının ise cehennemde olduklarına şehadet eden bir dağdır.2
Züht ve takva
ehlinden Şeyh Ebu Muhammed Hasan
bin Hüseyin bin Babaveyh,
hicretin beş yüz onuncu yılı Rey şehrinde yapılan
sohbette, amcası Ebu Cafer Muhammed bin
Hasandan, babası Hasan bin Hüseyinden, amcası Şeyh Sait Ebi
Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, Ahmet bin Hasan El Kattandan,
Bekir bin Abdullah bin Habipten, Temim bin Behlülden, babasından, Ebu Hasan El Abdiden Süleyman bin Mehrandan, İbaye bin Rubinin, Abdullah bin Abbasa şöyle sorduğunu
nakletmiştir:
Resulullah (s.a.a)
İmam Aliye (a.s) neden Ebu Turab lakabını
takmıştır? İbni Abbas: Zira o toprağın sahibi yüce Allahın (c.c.) Resulullahtan
(s.a.a) sonra kulları üzerindeki hücceti yeryüzünün bekası ve
sükûnetinin sahibidir. Ant olsun ki ben Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu işittim: Kıyamet günü kâfirler yüce Allahın (c.c.) İmam Ali (a.s) taraftarlarının nasıl bir
ödül ve ilahi cömertlikle karşılaştıklarını görünce keşke bizlerde Turab yani Ebu Turab lakabına sahip olan İmam Alinin (a.s) Şialarından olsaydık diyeceklerdir.3 Yüce Allah (c.c.) bu rivayeti mübarek ayette şöyle zikretmiştir: Kâfirler o gün keşke
1 El Müfid Emali de s. 31 / Ş. Saduk c. 2 s. 110
2 Zemahşeri Menakıb s. 233 / Magazinli Menakıb s. 281 / Umde s. 378
3 İlel Şerai kitabında İmam Alinin Şiası olsaydım şeklinde yazılmıştır.
Turab (toprak) olsaydık diyeceklerdir.4
Ebi Cafer Muhammed bin Aliden, Muhammed bin Ali Macilaveyhten, amcası Muhammed bin Ebi Kasımdan, Muhammed bin Ali El Kufiden, Muhammed bin Sinandan Mufaddal bin Amrdan, İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim kalbinde sevgimizin ferahlığını hissederse annesine çokça dua etsin zira o babasına ihanet etmemiştir.5
Şeyh Ebu Ali Hasan bin Muhammed Tusiden, bir önceki rivayette zikredilen tarih ve mekânda yapılan sohbette, Sait El Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Sait bin Ukdeden Cafer bin Muhammedten, babasından İbrahim bin Hakemden, El Mesudiden, Haris bin Husayra, İmran bin Hasinin şöyle söylediğini nakletmiştir: Ömer bin Hattabla beraber peygamberin meclisinde oturuyorduk, İmam Ali de (a.s) Resulullahın (s.a.a) yanında oturuyordu o anda Resulullah (s.a.a) şu ayeti okudu: Darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün sahipleri yapan kimdir? Yoksa Allahın (c.c.) yanında başka bir İlah mı var? Ne kadar yanlış düşünüyorsunuz.6 Resulullah (s.a.a) okumasını bitirdikten sonra İmam Ali (a.s) tıpkı bir kuşun silkindiği gibi silkindi. Resulullah (s.a.a), neden irkildin ey Ali (a.s)? diye sordu. İmam, nasıl olurda irkilmem ki yüce Allah (c.c.) bizleri yeryüzünün halifeleri kılacağını vadediyor. Peygamber (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: Ya Ali (a.s) irkilip korkma, Allaha (c.c.) ant olsun ki seni ancak mümin sever ve sana ancak kâfir ve münafık buğz eder.7
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
Şehriyar El Hazandan, hicretin beş
yüz on ikinci yılı Şevval ayında İmam Alinin
(a.s) makamında yapılan sohbette, Ebu Abdullah Muhammed bin Hasan El Huzaiden, Ebu
Tayip Ali bin Muhammed bin Benandan, Ebu Kasım Hasan bin Muhammed El
Askerinin yazmış olduğu kitaptan, Bağdatta Ebu Abbas
Ahmet bin Muhammed Bin Mesrukkun kitabından, Muhammed bin Dinar Dabiden,
Abdullah bin Dahhaktan, Hişam bin Muhammedin
şöyle anlattığını rivayet
etmişlerdir: Tırmah, Hişam El Muradi ve Muhammed
bin Abdullah El Himyeri bir gün Muaviye bin Ebu Süfyanın
meclisinde bir araya geldi. Muaviye, içinde
altın sikkeler olan bir hediye
kesesini ortaya koydu
ve ey şairler, Ali (a.s) hakkında söyleyeceklerinizi söyleyin, ancak
hak olanı söyleyiniz zira ben Sahr bin Harbin
oğlu olarak bu hediye kesesini Ali (a.s) hakkında ancak doğru
konuşana vereceğime yemin ettim, dedi.
Tırmah ayağa kalkıp İmam Ali (a.s) hakkında kötü sözler sarf etti. Muaviye ona otur yüce Allah (c.c.) senin
niyetini ortaya çıkardı, dedi.
Daha sonra Hişam El Muradi ayağa kalktı
ve İmam Ali (a.s) hakkında ileri geri konuştu, Muaviye sende dostunun
yanına otur Yüce Allah (c.c.) senin
4 Nebe suresi: 40
5 Bihar c. 27 s. 147 / Saduk Emali s. 477 / İlel Şerai s. 58 / Meani El Ahbar s. 51
6 Nemil suresi: 62
7 Ş. Saduk Emali c. 1 s. 75 / Ş. Müfid Emali s. 307 / Bihar c. 39 s. 266
de niyetini ortaya çıkarmıştır, dedi.
Bu kez Amr bin As kendisine yakın bir dost olan
Muhammed bin Abdullah El Himyeriye kalk konuş ve sadece
doğruları söyle, dedi ve
Muaviyeye yönelerek Ey Muaviye, sen bu hediyeyi Ali (a.s) hakkında ancak
doğruları söyleyene vereceğine yemin ettin, dedi.
Muaviye evet, ben Harp bin Sahr olarak İmam Ali (a.s) hakkında ancak doğru söyleyene vereceğime dair yemin ettim, dedi. Bu sözleri ve yemini iki defa işiten ve mutmain olan Muhammed
bin Abdullah ayağa kalkıp şu beyitleri
okudu:
Muhammedin hakkı için hakkı söyleyin Elbette ki iftira aşağılık insanların âdetidir
Anam babam ona feda olsun Muhammed kadar Üstün ve değerli Resul
var mıdır?
Rabbimin yarattıkları arasında en üstünü Ali değil mi?
İnsanlar arasında da en değerli o değil mi?
Onun velayetine yakin imanın ta kedisi Batıl ve yalan sözleri
bir kenara bırakalım Allaha (c.c.) itaat ancak öyle mümkündür
Kalplerin hastalıktan şifası ancak öyle
sağlanır Ali bizim İmamımız anam babam feda olsun ona
Haramlardan arınmış pak Ebu Hasandır o Sevgisiyle onun,
katletsem nefsimi
Hiçbir
günah olmazdı bu amelimde Ateşe girecektir ona buğz eden kavim
Bin yıl oruç tutup namaz kılsalar dahi
Ant olsun ki Allaha (c.c.) namaz temizlemez O adil İmamın
velayeti olmadan
Güvenim sanadır Ey müminlerin emiri Sığınağım
da nur yüzlü imamlardır Bu
söylem benim dinim
Ve karşılaştığımızda sana söyleyeceklerim bunlardır Ey Rabbim Allaha
(c.c.) sığındım muhalif olandan İmam Aliye
Ona karşı savaşan haramzade evlatlarından Unuttular
Gadir Humda halife ilan edildiğini onun Yüce Allah (c.c.) ve insanların en hayırlısı tarafından Sözlerimi beğenmeyen
kişiye rağmen
Alinin faziletleri okyanus
denizi gibi Teberri ederim
öteleyenden onu Önderlik makamına oydu atanan
Alidir tarumar eden, pehlivanları deviren
Elinde parıltıları
görüldüğündekılıcın Rabbimin salatı Ehlibeyti Resule
Kemale tamama ermiş salavat
Bu sözlerden sonra Muaviye
Muhammed bin Abdullaha doğrusu en doğru sözü söyleyen sensin bu
hediyeyi sen al deyiverdi.
Şeyh Sait El Müfid Ebu Ali Hasan bin Muhammed Tusiden, hicretin beş yüz on birinci yılı Cimaz El Ahir ayında yaptığımız müzakere ve okumalarda Sait El Valitten, Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Cafer bin Muhammed bin Süleyman Ebu El Fadıldan, Davut bin Raşitten, Muhammed bin İshak El Musıli Ebu Nevfel İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Bizler yüce Allahın (c.c.) yarattıkları arasında en hayırlı kimseleriz. Şiamızda Muhammed Mustafa (s.a.a) ümmetinin en hayırlılarıdır.1
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Hasan bin
Hüseyin bin Ali bin Ali Babaveyhten hicretin beş yüz onuncu
yılında Rey şehrinde amcası Muhammed bin Hasandan
babası Hasan bin Hasandan amcası Şeyh Sait Ebi Cafer Muhammed bin Aliden Ebu Abbas Muhammed bin İbrahim bin İshak Talikaniden Basrada Abdul Aziz bin Yahyadan, Muğire bin Muhammedten, Reca bin Ebi Selmadan, Amr bin
Şimirden Cabir El Cufinin İmam Bakırdan (a.s) şöyle rivayet ettiğini nakletmişlerdir:
Müminlerin emiri İmam Aliye
(a.s) Nehravan savaşı dönüşünde Muaviyenin kendisine lanet okuduğu, iftira attığı ve dostlarını öldürdüğü haberi ulaşınca
İmam Müslümanlara hitap ederek, önce Yüce Allaha
(c.c.) hamdü sena etti,
peygambere salavat okuyup yüce Allahın peygamber ve kendisine verdiği nimetleri
1 Ş. Müfid El Emali s. 308 / Ş. Tusi El Emali de c. 1 s. 76
andı, daha sonra da hitabına şöyle devam etti: Yüce Allah (c.c.) bu mübarek ayette şöyle buyurmasaydı: Allahın (c.c.) sana verdiği nimetlerden bahset,1 bende bu makamda bu söylediklerimden bahsetmeyecektim. Allahım! (c.c)
Sayılamayacak ve ihata edilemeyecek nimetlerine ve unutulamayacak cömertlik ve üstünlüğüne şükürler olsun. Ey
insanlar! Bana gönderilen haber ulaştı ve böylece ecelimin
yaklaştığını anladım. Ben henüz aranızdayken doğrusu benim konumumu
idrak edemediniz. Bende Resulullahın (s.a.a) size
bıraktığı emaneti bırakıyorum, o emanet ki Allahın (c.c.) kitabı ve benim itretimdir, sizleri hidayete erdirecek olan
peygamberlerin sonuncusu
seçkinlerin en üstünü Muhammed Mustafanın (s.a.a)
Ehlibeyti odur.
Ey insanlar! Sizler benden sonra
benim iddia ettiğim şeyleri, yalancı ve müfterilerden başka
kimsenin iddia etmediğini müşahede edeceksiniz. Ben Resulullahın (s.a.a) kardeşi,
amcası oğlu, kılıçla intikamı, zaferinin direği,
baskısı ve kudretiyim. Ben cehennemin dönen değirmeni
öğüten taşıyım. Ben erkek ve kız çocukların
İmamı, ruhları kabzeden ve mücrimlerin üstünden kalkmayan şiddetim. Pehlivanları yere seren,
cengâverleri öldüren, küfrü rahmanla yok eden ve insanların en hayırlısının damadıyım. Ben vasilerin en üstünü ve peygamberlerin
en üstününün vasisiyim. İlim şehrinin kapısı, Allah
Resulünün (s.a.a) ilmine vakıf olan varisi benim. Kadınların en
üstünü, takvalı, pak, seçkin, hayırlı ve hidayet eden,
Allahın (c.c.) sevgili kulunun sevgilisi, kızlarının en
hayırlısı, nesebi ve
Resulullahın (s.a.a) gülü Fatıma El Betülün (a.s)
kocasıyım. Torunların en
hayırlısı Peygamberin torunları, çocukların en hayırlısı benin
çocuklarımdır. Bunu aranızda inkâr edebilecek kimse var mı? Kitap ehlinden Müslüman olanlar
nerede? Benim İncildeki
adım İlya, Tevrattaki adım Beriya, Zeburdaki adım Eriya,
Hintlilerin yanında Kabir, Rumlarda Batrisa, Farslarda Cubeyr,
Türklerde Tubeyr, Zencilerde
Haytar, Kâhinlerde Busi, Habeşlerde Batrik, annemin nezdinde ise Haydar, sütannelerinin yanında Meymun, Araplarda Ali, Ermenilerde Ferik, babamın yanında da Zahiyran adıyla bilinenim.
Aynı zamanda Kuran-ı Kerimde özel isimlerim vardır. O
isimlerin üzerini kapatmaktan çekinin aksi halde dininizde
sapıtanlardan olursunuz. Yüce Allah
(c.c.) şöyle buyurmakta: Kuşkusuz ki Allah (c.c.) sadıklarla beraberdir.2 Kuranda
geçen o sadık benim. Ezanı dünyada ve ahirette
okuyan benim. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: Aralarından bir müezzin Allahın
(c.c.) laneti zalimlerin üzerine olsun diye nida edecektir.3 İşte o müezzin benim. Yüce Allah (c.c.) başka ayette şöyle
buyuruyor: Yüce Allah (c.c.) ve Resulünden(s.a.a) ezan (ilan).4 Ayette
geçen O ezan (ilan) benim Muhsin de benim yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Hiç şüphe yok ki
Allah (c.c.) Muhsinlerle (iyilerle) beraberdir.5 Yüce Allahın (c.c.) kitabında söz
ettiği kalpte benim, ayette şöyle
buyurmaktadır: Elbette ki eksiksiz
bir kalp için
1 Duha suresi: 11
2 Kur-anda farklı şekilde yazılsa da mana açısından aynı manaya gelmektedir.
3 Araf suresi: 43
4 Tövbe suresi: 3
5 Ankebut suresi: 69
onda ders alacağı hatırlatmalar vardır.6
Kuranda zikredilen
Zakirde benim, yüce Allah (c.c.)
şöyle buyurmakta: Allahı (c.c.) ayakta oturarak ve yan
yatarak zikredenler.7 Arafın
sahipleri bizleriz ben amcam kardeşim ve amcaoğlum. Tohumu ve her çekirdeği yaran elbette ki yüce
Allahtır, bizleri seven asla cehenneme
girmeyecek bize buğz edense cehennemden kurtulamayacaktır. Yüce Allah (c.c.)
şöyle buyuruyor: Araf ta herkesi simasıyla tanıyan kişiler vardır.8 Damatta benim
yüce Allah (c.c.)
şöyle buyurmakta: Beşerî
sudan yaratan onu damat kılıp ondan nesep var edende odur.9 Anlayan kulakta benim yüce Allah (c.c.) şöyle
buyurmaktadır: Onu ancak anlayan kulaklar
algılar.10 Allah Resulü (s.a.a) için silm
(esenlik) olan da benim yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmakta: Ve o adam ona esenlikler olsun.11
Bu ümmetin Mehdisi de benim
evlatlarımdan olacaktır. Hiç şüphe yok ki ben sizler için bir
imtihan vesilesi kılındım, münafıklar bana buğz
etmekle, müminlerde beni sevmekle bilinir, zira bu Ümmi Peygamberin (s.a.a) bana
vermiş olduğu bir sözdü, Peygamber (s.a.a) bana: Ey Ali! (a.s) sana ancak münafık
olan buğz eder ve seni ancak mümin olan sever, diye buyurmuştu. Resulullahın (s.a.a) sancağının dünya ve
ahiretteki sahibi de benim, Allah Resulü (s.a.a) benim; bende Şiamın önderiyim, Allaha (c.c.) yeminler olsun ki yüce Allah (c.c.)
sevenlerimi dostlarımı susuz
bırakmayacak ve onları korkuya düşürmeyecektir.
Ben müminlerin velisiyim yüce Allahta (c.c.) benim velimdir. Yüce Allah (c.c.)
bana
karşı muhabbet besleyenlerin kendi sevdiklerini sevmesini, bana karşı buğz
eden kişilerin ise kendi sevdiklerine buğz etmesini ister. Bana ulaşan habere göre Muaviye bana sebb etmiş ve lanet okumuştur. Allahım (c.c.) ona olan gazabını ağırlaştır
ve laneti hakkedenin üzerine kıl, Ey Âlemlerin Rabbi! Bedduamı kabul
eyle, Ey İsmailin (a.s) Rabbi! İbrahimi (a.s) hesap günü dirilten sensin, şüphesiz
ki sen övülmeye layık yüce olansın. İmam, daha sonra minberden
indi ve lanetlik bin Mülcemin onu katletmesi dolayısıyla da bir daha o minbere çıkmadı.12
İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) civarında ikamet eden Şeyh Ebu Beka El Basri İbrahim bin Hüseyin bin İbrahim El Vefa hicretin beş yüz on altıncı yılı Muharrem ayında yapılan müzakerede Ebu Talib Muhammed bin Hüseyin bin Utbe Basrada mukaddes Nahhasin mıntıkasında, hicretin dört yüz atmış üçüncü yılında yapılan ilmi meclis ve sohbetlerde, Fakih Ebu Hasan Muhammed bin Hüseyinden, Ebu Abdullah Muhammed bin Vehbandan, Ali bin Habşi bin Kuni El Katipten, Ahmet bin Muhammed bin Abdurrahmandan, Yahya bin Zekeriya bin Şeybandan, Nasır bin
Müzahimden, Muhammed bin İmran bin Abdul Kerimden
babasından İmam Cafer Sadıkın (a.s)
şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Babam bir gün mescide
geçti, içeride Şiamızdan bir grup gördü, onlara yaklaştı onlarla selamlaştı ve şöyle
6 Kaf suresi: 36
7 Ali İmran suresi: 188
8 Araf suresi: 44
9 Furkan suresi: 56
10 Hakka suresi: 12
11 Zümer suresi: 29
12 Meani El Ahbar s. 59
buyurdu: Allaha (c.c.) ant olsun ki sizin havanızı ve ruhunuzu seviyorum, zira sizler yüce Allahın (c.c.) dini üzeresiniz hiçbiriniz canı boğazına çıkıncaya kadar tam
saadete kavuşamayacak, diyerek kendi boğazını işaret
etti ve şöyle devam buyurdu, elinizi haramlardan çekerek bize yardımcı olunuz, sizden kim bir imama tabi
olursa onun ameli kendi hayatında örnek alsın. Sizler yüce
Allahın (c.c.) askerleri, yardımcıları, zafere
ulaştıranlarısınız. Siz herkesi geçen
ilklersiniz ve sizler en son yarışanlarsınız. Sizler cennete doğru koşanlarsınız, sizler için cennet Allah
(c.c.) ve Resulünün (s.a.a) emriyle garanti altına alınmış,
şu an cennette gibisiniz, zira sizler yüce mertebelerde yarış içindesiniz, aranızda olan her mümin Sıddık
ve her mümine kadın cennet hurisidir.
Müminlerin Emiri Ey Kamber! Kalk ve bizim Şiamız hariç yüce Allahın (c.c.) ümmete gazap ettiğini taraftarlarımıza
müjdele, diye buyurdu. Daha sonra: Elbette ki her şeyin bir şerefi
vardır bu dinin şerefi de Şiadır. Ve her şeyin bir
direği vardır dinin direği Şiadır. Evet ve her şeyin bir üstünü vardır meclislerin en üstünü Şiamızın meclisleridir.
Evet ve elbette ki her şeyin bir şahidi vardır yeryüzünün
şahitleri de bizim Şiamızdır. Hiç şüphe yok ki sizlere muhalefet eden
şu mübarek ayetin muhatabıdır: O gün bazı
yüzler korku içinde olacaklardır. Zira düşmanca
bir çaba içinde olmuşlardır. Çok kızgın bir ateşin
içine gireceklerdir.1 Kuşku yok ki aranızdan dua edenin duası makbul, aranızdan bir nimet isteyene yüz nimet verilir. Keşke
Yüce Allahın (c.c.) sizler için yarattıklarını bilseniz.
Kıyamet günü tabilerimiz mezarlarından dirildiklerinde nur gibi
parlayacak, onlara güven verilmiş onlar için ne bir korku nede tasa vardır. Allaha
(c.c.) ant olsun ki yüce Allahın (c.c.) tabilerimize karşı sevgisi bizden çok daha fazladır.2
Şeyh Müfid Ebu Ali Hasan bin Muhammed Tusiden, Sait El Valitten, Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisi El Bağdadiden Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden Cafer bin Muhammed El Hüseyniden Ahmet bin Abdul Munimden, Abdullah bin Muhammed El Fezariden Cafer bin Muhammedten (a.s) babasından (a.s) Cabirden, İmam Bakırdan (a.s) İmam Bakırda (a.s) Cabir bin Abdullah El Ensariden şöyle rivayet etmişlerdir: Allah Resulü (s.a.a) İmam Aliye (a.s) Ey Ali! (a.s) Sana bir ödül ve müjde vereyim mi? diye buyurdu. İmam evet ya Resulullah (s.a.a) diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) ben ve sen aynı balçıktan yaratıldık balçığımızın bir miktarı arttı ondan da tabilerimiz yaratıldı kıyamet günü herkes annesinin adı anılarak çağrılırken bizim tabilerimiz nesebi pak olması hasebiyle baba isimleri anılarak çağrılacaklardır, diye buyurdu.3
Şeyh Ebu Aliden, babasından, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Kasım Cafer bin Kavlaveyhten, Ebu Ali Muhammed bin Hemmam El Eskafiden, Abdullah bin Cafer El Himyeriden, Ahmet bin Muhammed bin İsadan,
Hasan bin Sait El Ehveziden, Ali bin Hadidten, Seyf bin Umreden, Müdrik bin Zuheyr
İmam Sadıkın (a.s)kendisine şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: Ey Müdrik! Bizim durumumuzu sadece kabul etmek yetmez ehli olmayanlardan gizlemek ve
1 Gaşiye suresi: 2-3-4
2 Ş. Saduk Emali s. 500/ El Müfid Emali c.2 s. 332
3 Bihar c. 67 s. 126 / Ş. El Müfid Emali c. 1 s. 71-77
korumak gerekir. Dostlarımıza bizden selam bereket ve rahmetimizi ilet ve de ki: Allahın (c.c.) rahmeti bizleri insanların
gönlünde sevdirenlerin üzerine olsun. İnsanlara hakkımızda
anlayabilecekleri şeyleri anlatın inkâr edecekleri şeyleri
değil, diye buyurdu.4
Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Muhammed bin Şehriyar El Hazinden, hicretin beş yüz on altıncı yılı Rabi El Evvel ayında Küfede yaptığımız müzakere ve okumalarda, Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Abdul Aziz El Mudilin kitabından hicretin dört yüz yetmiş dördüncü yılı Zilkade ayında Bağdatta yaptığımız okumalarda, El Abkari Ebu Hasan Razkaveyten, Ebu Umeyr bin Semmektan, Ali bin Muhammed El Kazviniden, Davut bin Süleyman bin Vahap bin Ahmet El Kazvini Sağriden, hicretin iki yüz altmış altıncı yılında yapılan müzakerede, Ali bin Musa Rızadan (a.s) babası Musa bin Caferden (a.s), babası Cafer bin Muhammed bin Aliden (a.s) babası Muhammedten babası İmam Hüseyin (a.s) babası İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kim kurtuluş gemisine binmek, yüce Allahın (c.c.) güçlü tutanağı ve sağlam ipine tutunmak istiyorsa benden sonra İmam Aliyi (a.s) veli edinsin, düşmanına düşman ve Onun evlatları olan hidayet imamlarına tabi olsun. Onlar ümmetimin cennet önderleri, üstünleri, benden sonra insanların üzerinde yüce Allahın (c.c.) hüccetleri vebenim sevdiğim halifelerimdir. Onların hizbi benim hizbim; benim hizbim Allahın (c.c.) hizbi, muhaliflerinin hizbi ise Şeytanın hizbidir.5
Saduktan, Hüseyin bin Ahmet bin İdristen, babasından, İbrahim bin Haşimden, Muhammed bin Sinandan, Ebu Carud Ziyad bin Munzirden, Sait bin Cübeyrden, İbni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: İmam Alinin (a.s) velayeti yüce Allahın (c.c.) velayeti, ona sevgi Allaha (c.c.) ibadet, ona tabi olmak farz, onun dostları Allahın (c.c.) dostları, düşmanları Allahın (c.c.) düşmanları, hizbi Hizbullah ve onunla barış yüce Allahla barıştır.6
Hüseyin bin Ahmet bin İdristen, babasından, Ahmet bin Muhammed bin Halitten, Abbas bin Maruftan, Muhammed bin Yahya El Hazzazdan, Talha bin Zeydten, İmam Sadık (a.s) babalarından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Bir gün Cebrail Rabbim tarafından yanıma gönderildi ve şöyle arz etti: Yüce Rabbin sana selam eder ve şöyle buyurur: Kardeşin Aliye (a.s) onu veli edinenlere azap etmeyeceğimi ve ona muhalif olanlara merhamet etmeyeceğimi müjdele.7
Cafer bin Muhammed bin Mesrurdan, Hüseyin bin Muhammed
bin Amirden, Mualla bin Muhammed El Basriden, Cafer bin Süleymandan,
Abdullah bin Hakemden, babasından, Sait bin Cübeyrden, İbni Abbas Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: İmam Ali (a.s) kuşkusuz ki benim vasim
ve halifemdir. Onun eşi
kadınların en üstünü Fatıma (a.s) benim kızım,
çocukları cennet gençlerinin efendileri Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s) benim
evlatlarımdır. Onları veli edinen beni veli edinmiş onlara muhalefet eden bana muhalefet etmiş, onlara
4 El Müfid El Emali c. 1 s. 84
5 Ahbar Rıza s. 292 / Emali s. 26
6 Saduk Emali s. 36
7 Saduk Emali s. 42
zarar vermek isteyen bana zarar vermek istemiş, onlara karşı cefakâr
olan bana cefa etmiş,
onlara iyilik yapan ise bana iyilik etmiştir. Onlara yardım edene
Allah (c.c.) yardım etmiş, onlardan
uzak duranlardan Allah (c.c.) uzak durmuş,
onlara yardım edeni Allah (c.c.) üstün kılmış ve onlara vefasızlık edeni yüce Allah (c.c.)
zelil kılmıştır. Ey yüce Allahım (c.c.) peygamberlerinden
kimin değeri ve
Ehlibeyti varsa, benimde Ehlibeytim ve ağırlığım
(değerim) İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), Hasan (a.s) ve Hüseyindir. Allahım! (c.c) Onlardan her türlü eksiği
gider ve tertemiz pak kıl.1
Muhammed bin Amir El Cabi El Hafız El Bağdadiden, Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Sabit bin Kinaneden, Muhammed bin Hasan bin Abbas Ebu Cafer El
Huzaiden, Hasan bin Hüseyin El Arniden, Amr bin Sabitten, Ata bin Seyaptan, İbni
Yahya ibni Abbastan şöyle
rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün Müslümanları toplayıp şöyle bir hutbe irat etti:
Ey müminler! Yüce Allah (c.c.) çok yakında refiki alaya intikal edeceğimi vahiy etti, İmam Alinin de (a.s) öldürülerek şehit edileceğini haber verdi. Ey insanlar!
Size öyle bir haber vereceğim ki eğer onunla
amel ederseniz kurtuluşa erersiniz yok eğer
terk ederseniz helak olursunuz. Hiç kuşku yok ki amcaoğlum Ali
(a.s) benim kardeşim, vezirim ve halifem; benim adıma tebliğ eden, muttakilerin İmamı, nur yüzlülerin önderidir. Ondan hidayeti
isterseniz sizleri hidayete erdirir, ona tabi olursanız
kurtuluşa erersiniz, ona muhalefet ederseniz haktan saparsınız,
ona itaat ederseniz Allaha (c.c.) itaat edersiniz, ona asilik ederseniz
Allaha (c.c.) asilik edersiniz, ona biat ederseniz Allaha (c.c.)
biat etmiş olursunuz, biatinden cayarsanız Allahın (c.c.) biatinden caymış olursunuz. Yüce Allah (c.c.) Kuran-ı Kerimi bana indirdi Kurana kim muhalefet ederse haktan sapmış ve kim Kuran ilmini İmam
Aliden (a.s) başka birinin yanında ararsa
helak olmuştur. Ey insanlar! Sözlerimi iyi dinleyin ve nasihatimi iyi
kavrayın, Ehlibeytime muhalefet etmeyin ve şunu iyi bilin ki
onları koruyan beni korumuştur. Onlar benim akrabalarım,
kardeşlerim ve çocuklarımdır. Sizler bir araya getirilip Sekaleynnin
(iki emanet) yanında sorguya çekileceksiniz benden sonra onlara nasıl
sahip çıkacağınıza bakınız, onlar benim Ehlibeytimdir onlara zarar veren bana zarar vermiş, onlara zulüm
eden
bana zulüm etmiş, onları zelil eden beni zelil etmiş, onlara değer veren bana değer vermiş, onlara ikramda bulunan
bana ikramda bulunmuş, onlara yardım
eden bana yardım etmiş, onlara
vefasızlık eden bana vefasızlık etmiş ve hidayeti
başkalarında arayan beni yalanlamıştır. Ey insanlar! Allahtan (c.c.) çekinin ve hesap günü benimle
karşılaştığınız zaman bana ne
söyleyeceğinizi düşünün, ben onlara eza edenin
düşmanıyım, kime düşmanlık edersem de ona muhalefet ederim sizlere söyleyeceklerim bunlardır.
Sizler için ve kendim için yüce Allahtan (c.c.)
bağışlanma dilerim.2
Aynı kaynakta Resulullahtan (s.a.a) şöyle
rivayet edilmiştir. Yeryüzünün
bütün günahlarıyla gelseler dahi ben şu dört kesime şefaat
edeceğim bunlar: Ehlibeytimi savunmak için kılıç sallayan, onların ihtiyaçlarını karşılayan, ihtiyaç
duyduklarında onların yardımına koşan ve onları hem kalbiyle hem de diliyle
1 Saduk Emali s. 56
2 Saduk Emali s. 62
sevenlerdir.3
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzandan, Şerif Nakip Ebu Hasan Zeyd bin Nasır El Aleviden, Şerif Ebu Abdullah Muhammed bin Abdurrahman El Aleviden, Amr bin İbrahim El Kenani El Mukırri ve Muhammed bin Abdurrahman El Muhlisten, Ebu Hamit Muhammed bin Harun El Hadramiden, Ali bin Şuayb El Mismardan, Abdurrahman bin Kays bin Muaviye El Basri Zafaraniden, Muhammed bin Amrdan, Ebi Selmadan, Ebu Hüreyrenin Resulullahtan (s.a.a) şöyle naklettiğini rivayet etmişlerdir: Müminin yüce Allah (c.c.) katındaki kerametlerinden biride ona yardımcı olanın günahlarını bağışlamasıdır.
Züht ehlinden Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyinden, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyin bin Aliden, amcası şeyh Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, Hasan bin Abdullah bin Saitten, Amr bin Ahmet bin Hamdan El Kuşeyriden, Muğire bin Muhammed bin Mühelbten, Abdul Gaffar bin Muhammed bin Kesir El Kilabi El Küfiden, Amr bin Sabitten, Cabirden, İmam Bakırdan (a.s), babası İmam Zeynel Abidinden (a.s) babası İmam Hüseyinin (a.s) Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Beni ve Ehlibeytimi sevmek yedi yerde kişiye fayda sağlayacaktır bunlar: Ölüm anı, mezarın içine konulunca, kıyamet günü dirilişinde, hesap defterini alırken, hesap verirken, hesap terazisi sonucunu beklerken ve sırat köprüsündedir.4
Aynı kaynaktan Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, Muhammed bin Aliden, amcası Ebi Kasımdan, Muhammed bin Ali El Küfiden, Muhammed bin Sinandan, Ziyad bin Munzirden, Said bin Cübeyrden İbni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet ettiğini nakletmiştir: Benden sonra İmam Aliye (a.s) muhalefet eden kâfir, onu seven mümin ve ona buğz eden münafık olmuştur. Onun yolunu izleyen hedefe ulaşmış, ona karşı savaşan dinden çıkmış, ona karşı çıkan batıla düşmüştür. İmam Ali (a.s) yüce Allahın (c.c.) yeryüzündeki nuru, kulları üzerindeki hücceti, düşmanlarına karşı kılıcı, peygamberlerin ilim varisi ve yüce Allahın (c.c.) yüce sözüdür. Onun muhaliflerinin sözü ise alçaktır. İmam Ali (a.s) vasilerin önderi ve en üstün peygamberin (s.a.a) vasisi, müminlerin emiri, nur yüzlülerin önderi, Müslümanların imamıdır. Yüce Allah (c.c.) imanı ancak onun velayeti ve itaati ile kabul edecektir.5
Aynı kaynakta Ahmet bin Hasan El Kattandan, Abdurrahman bin Muhammed El Hüseyniden, Ebu Cafer Ahmet bin İsa bin Ebi Musa El İcliden, Muhammed bin Ahmet bin Abdullah bin Ziyad El Arzemiden, Ali bin Hatim El Münkarriden, Şerikten, Salim El Aftastan, Said bin Cübeyrden ibni Abbasın Resulullahtan (s.a.a)
şöyle rivayet ettiğini nakletmiştir: Ey Ali! (a.s) tabilerin kıyamet günü kurtuluşa erecek olanlardır. Kim onlardan birini üzerse seni üzmüş,
seni üzen de beni üzmüş, beni üzen de Allahın (c.c.) emriyle en aşağılık yer olan cehennem
ateşine dâhil olmuştur. Ey Ali! (a.s) Sen bendensin
ben de senden, ruhun ruhumdan,
3 Bihar c. 68 s. 123
4 Saduk Hisal de c. 2 s. 36 / Emali c. 2 s. 19
5 Saduk Emali s.19 c. 4 s. 54
tıynetin
tıynetimdendir. Senin tabilerin yaratıldığımız
tıynetin (balçık) arta kalanlarından yaratılmıştır. Onları seven bizi sevmiş onlara
buğz eden bize buğz
etmiş, onlara muhalefet eden bize muhalefet etmiş ve onlara
itaat eden de bizlere
itaat etmiştir.
Ey Ali! (a.s) Tabilerinde mevcut olan bütün ayıp ve günahlar bağışlanmıştır.
Ey
Ali! (a.s) Yarın makamı Mahmuta çıktığın zaman tabilerine şefaatçi olacağımı
müjdele. Ey Ali! (a.s) Senin tabilerin Allahın (c.c.) tabileri,
yardımcıların Allahın (c.c.) yardımcıları, dostların Allahın (c.c.) dostları ve taraftarların Yüce Allahın
(c.c.) taraftarlarıdır. Ey Ali! (a.s) Seni veli edinen saadete
kavuşmuş ve sana muhalefet eden şekavete erişmiştir.
Ey Ali! (a.s) Cennette senin için dostu ve sahibi olacağın bir hazine vardır.1
Aynı kaynakta Muhammed bin İbrahimden, Ebu
Muhammed Cerir Taberiden, Ebu Muhammed El Hasan bin Abdul Vahit El Hazzazdan,
İsmail bin Ali Sediden, Mani bin Haccacdan, İsa bin Musadan, Cafer El Ahmerden, Ebi Cafer Muhammed Ali El Bakırın, (a.s)
Cabir bin Abdullah El Ensarinin Resulullahtan (s.a.a) şöyle
naklettiği rivayet edilmiştir: Kıyamet
günü olduğunda kızım Fatıma (a.s) cennet bineklerinden, ipleri lüleden, ayakları yeşil zümrütten, kuyruğu ezfer miskinden,
gözleri kırmızı yakuttan, üzerinde içi
dışından dışı da içinden görünen içinde
Allahın (c.c.) bağışlaması dışında da Allahın (c.c.) rahmeti üzerine
nurdan bir kubbe, başında her direği cevher ve yakutla bezenmiş yetmiş direği olan ve yıldızın
parladığı gibi parlayan nurdan bir tacı olan bir deveye
binmiş; sağında yetmiş bin
solunda da yetmiş bin melek ile gelecek devenin
ipini Cebrail elinde tutarak
en yüksek sesiyle şöyle nida edecek: Muhammed
Mustafanın (s.a.a) kızı Fatıma (a.s) geçsin diye gözlerinizi kapatın. Bu
çağrıdan sonra bütün nebiler resuller, Sıddıklar ve şehitler Fatıma (a.s) geçinceye kadar
gözlerini kapatacaklardır.
Fatıma (a.s) yüce Allahın (c.c.) arşına varıncaya kadar yol alacak bineğinden inip şöyle buyuracak: Ey Yüce İlahım ve seyidim bana zulüm edenler ile aramda hükmet, Allahım! (c.c)
Çocuklarımı katledenler ile aramda hükmet,
daha sonra yüce Allah (c.c) nezdinden
şöyle bir nida gelecek: Fatımanın (a.s) zürriyeti tabileri
sevenleri ve zürriyetinin sevenleri nerededir? Bu nidadan sonra
etraflarını rahmet melekleri sarmış bir şekilde
ayağa kalkacak Fatımada (a.s) önlerine geçerek birlikte cennete
gireceklerdir.2
Aynı kaynakta Abdullah bin Hasan El Müeddepten, Ahmet bin Ali El Esfehaniden, İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Cafer bin Hasan bin Abdullah bin Musa El Absiden, Muhammed bin Ali Silmiden, Abdullah bin Muhammed bin Akilden,
Cabir bin Abdullah El Ensari (r.a) Resulullahın
(s.a.a) İmam Ali (a.s) hakkında şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir: İmam Alide (a.s)
öyle özellikler var ki o özelliklerden biri bütün insanlarda olsa bu onlara
yeterli bir fazilet olurdu. Resulullahın
(s.a.a) İmam Ali (a.s) hakkında buyurduğu bu özelliklerinden
1 Saduk Emali s. 34
2 Ş. Müfid Emali s. 25
bazıları şöyledir: Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır. Alinin (a.s) bana olan menzili Hz.
Harunun Musaya (a.s) olan menzili gibidir. Ali (a.s) bendendir ben de
Alidenim. Alinin (a.s) bana olan nisbeti nefsimin bana olan nisbeti gibidir.
Ona itaat bana itaat, ona muhalefet ise bana karşı yapılan
muhalefettir. Aliye (a.s) karşı savaş Yüce Allaha (c.c.) karşı yapılan bir savaş, ona
karşı barış ise Allah (c.c.) ile barışık
olmaktır. İmam Alinin (a.s) dostu Yüce Allahın (c.c.) dostu,
düşmanı ise Yüce Allahın (c.c.) düşmanıdır.
İmam Ali (a.s) Yüce Allahın (c.c.) insanlar üzerindeki hücceti ve
halifesidir. İmam Aliyi (a.s) sevmek imandan ona buğz etmek ise küfürdendir. İmam Alinin (a.s) hizbi Hizbullah düşmanlarının hizbi
ise hizbuşşeytandır. İmam Ali (a.s) hak ile
hak da İmam Ali (a.s)
iledir bunlar havuz
başında benimle karşılaşıncaya kadar ayrılmazlar. İmam Ali
(a.s) cennet ile cehennem ehlini birbirinden ayırandır. İmam
Aliden (a.s) ayrılan benden ayrılmıştır benden ayrılan Yüce Allahtan (c.c.)
ayrılmıştır. Kıyamet günü kurtuluşa erenler
İmam Alinin (a.s) tabileridir.3
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzandan hicretin beş yüz on altıncı yılı Rabi El Evvel ayında müminlerin Emiri Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Abdul Aziz El Mudilden, Ebu Umeyr bin Semmaktan, Muhammed bin Ahmet bin Mehdiden, Amr bin Hattab Sicistaniden, İsmail El Abbas El Humsiden, Muhammed bin Ziyattan, Ebu Hurayreden, Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali, (a.s) sana bir müjde vereyim mi? İmam, anam babam sana feda olsun Ya Resulullah (s.a.a) elbette ki ver, diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) Ey Ali; (a.s) Ben, sen, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) aynı tıynetten yaratıldık. Bizim tabilerimiz ve sevenlerimiz bizim tıynetimizden arta kalan tıynetten yaratıldı. Kıyamet günü bizler tabilerimiz ve sevenlerimiz isimleri ve baba adlarıyla çağrılırken diğer bütün insanlar kendi adları ve anne isimleriyle çağrılacaklardır.4
Önder şeyhlerden Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin
Babaveyh, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyinden, Ebi Cafer Muhammed bin
Ali bin Hüseyinin
amcasından, babasından, Ahmet bin İdristen, Yakup bin Yezitten,
Muhammed bin Ebi Umayrdan, Muhammed El Kıbti İmam
Sadıktan (a.s) şöyle rivayet etmiştir: İnsanlar Resulullahın (s.a.a)
Ümmü İbrahimin pınarı başında İmam Ali (a.s) için söyledikleri ile
Gadir Hum günü söyledikleri konusunda gaflet
etmişlerdir. Resulullah (s.a.a)
Ümmü İbrahimin pınarı başında ashabıyla
beraber oturuyordu, İmam Ali (a.s) meclise girince ashaptan hiç kimse
İmama oturacak yer açmadı. Resulullah (s.a.a) bu durumu görünce
şöyle buyurdu: Ey
insanlar! Bu benim Ehlibeytimdir ben henüz hayattayken onu nasıl hafife
alırsınız? Allaha (c.c.) ant olsun ki ben sizlerin
arasından ayrılsam dahi yüce Allah (c.c.) daima baki kalacaktır kuşku yok ki reyhan ve rahmet, sevinç ve müjde İmam
Alinin (a.s) İmametine bağlanmak onu veli edinmek ve kendisinden sonra evlatları olan vasilere bağlanmakla mümkündür. Kim onlara sadakatle bağlanırsa
onları şefaatime dâhil etmem bir haktır. Zira onlar benim tabilerimdir bana tabi
olanda bendendir
bu Hz. İbrahim (a.s) döneminden beri bu yana devam eden bir
3 Hisal c. 2 s. 496 / Emali s. 81
4 Eli Müfid Emali c. 2 s. 71 / Bihar c. 67 s. 126
sünnettir, zira ben İbrahimdenim (a.s) İbrahimde (a.s) bendendir. Benim onun nezdindeki değerim yüce onun da benim nezdimdeki değeri yücedir. Ancak ben ondan daha üstünüm Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Onlar birbirinden türeyen zürriyetlerdir şüphesiz ki yüce Allah (c.c.) işiten ve bilendir.1 O gün Resulullahın (s.a.a) pınar başında ayağı burkuldu ve insanlar ona geçmiş olsun dileklerini iletmek için evine akın ettiler.2
Önder şeyhlerden Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhten,
amcasından, babasından, amcası Ebi Caferden, babasından,
Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin Yahyadan, Abbas bin Maruftan, Ebu Hafs Abdiden, Ebi Harun El Abdiden, Ebu Said El Hudriden,
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet etmişlerdir:
Yüce Rabbinize dua ederken beni
vesile edininiz. Ben Resulullaha (s.a.a) vesile nedir?
diye sordum, şöyle cevap buyurdu: Vesile
benim cennette ki derecemdir. O öyle bir derece ki bin
tane geçitten oluşmakta her geçit mesafesi bir atın bir ay
hızlı koşması mesafesindedir. Geçitler zebercet, yakut,
altın ve gümüş gibi mücevherden oluşmakta kıyamet günü
olduğunda peygamberlerin dereceleriyle
beraber olacak ancak
benim derecemin peygamberlerin dereceleri ile arasındaki fark tıpkı ayın
yıldızlar arasında parlaması gibi olacak ve o gün bütün peygamberler, Sıddıklar ve şehitler şöyle buyuracak: Ne mutlu bu derecenin
sahibine, o anda bütün peygamberlerin ve insanların
duyacağı bir şekilde yüce Allah
(c.c.) nezdinden bu Muhammedin (s.a.a)
derecesidir, diye buyrulacaktır. Daha sonra ben belime nurdan bir hırkayla sarılmış başımda kral ve keramet tacı
önümde elinde hamd sancağını tutan Ali bin Ebi Talib
(a.s) sancağın üzerinde Allahtan (c.c.) başka ilah yoktur
çabalayanlar Allahın (c.c.) izniyle kurtuluşa erenlerdir yazısı yazılmış olacaktır. Peygamberlerin yanından geçerken ise şöyle
buyuracaklardır: Bunlar daha önce görmediğimiz
tanımadığımız çok yüce iki melektir. Meleklerin
yanından geçtiğimizde ise bunlar yüce Allahın (c.c.) iki büyük peygamberidir diyeceklerdir. Ben yükseldikçe İmam Ali de (a.s) ardımdan
gelecek en yüksek dereceye geldiğimde İmam Ali (a.s) benden
bir basamak aşağıda duracak ve bütün peygamberler, Sıddıklar ve şehitler ne mutlu bu iki kula ki Yüce Allah (c.c.) katında değerleri ne yücedir diye buyuracaklardır. Daha sonra Yüce
Allah (c.c.) tarafından peygamber, Sıddık ve şehitlerin
duyacağı şekilde şöyle buyrulacaktır: Bu benim Habibim
Muhammed (s.a.a) bu da velim
Ali (a.s) ne mutlu onu sevene ve vay haline ona buğz edip yalan isnat edene. Daha sonra
Resulullah (s.a.a) şöyle buyuracak: Ey Ali (a.s) o gün seni seven herkes
işittiği bu sözler dolayısıyla rahatlayacak yüzü
aklaşacak ve kalbi ferahlayacak, sana muhalefet edip sana karşı savaşan hakkını inkâr
eden herkesin yüzü kararacak,
ayakları da titreyecektir. Birileri bu durumdayken yanıma iki melek yaklaşacak
bunların biri cennet sorumlusu Rıdvan, diğeri ise cehennem
sorumlusu Malik, Rıdvan yanıma yaklaşıp Allahın (c.c.) selamı üzerine olsun Ey Ahmed, diyecek ben de Allahın (c.c.)
selamı üzerine olsun
Ey Melek sen kimsin ne güzel çehren ve kokun vardır
diyeceğim. O da ben cennet sorumlusu Rıdvanım bunlarda cennetin
anahtarlarıdır Yüce Allah (c.c.) bu anahtarları sana gönderdi
bunları al ya Muhammed (s.a.a) diye buyuracaktır. Ben de bunları Rabbimden kabul
1 Ali İmran suresi: 24
2 Emali El Müfid s. 98
ettim bana verdiği
değer için ona şükürler olsun anahtarları kardeşim Ali bin Ebi Talibe (a.s) ver diye cevap vereceğim. Daha sonra Rıdvan gidecek ve yanıma
Malik gelecek Allahın (c.c.) selamı üzerine olsun ya Ahmet (s.a.a) diye buyuracak
ben de Allahın (c.c.) selamı üzerine olsun Ey Melek sen kimsin ne kadar çirkin bir siman ve kötü bir görüntün vardır, diye cevap vereceğim. O da ben cehennem
sorumlusu Malik, bunlarda
cehennem anahtarlarıdır. Bunları sana yüce Rabbin
göndermiştir onları al ya Ahmed (s.a.a) diye
buyuracaktır. Ben de bunu yüce Rabbimden kabul ettim, bana verdiği değer için ona şükürler olsun, onu kardeşim
Aliye (a.s) ver diyeceğim. Daha sonra Malik
yanımdan ayrılacak yanıma elinde cennet ve cehennem anahtarları olan İmam Ali
(a.s) gelecek, kızgın hiddetli ve kaynayan cehennemin
başında duracak onun idaresini eline alacak cehennem İmam
Aliye (a.s) beni bırak senin nurun benim ateşimi söndürdü diyecek, İmam
Ali (a.s) düzene geç Ey cehennem, bunu al ve bunu bırak bu düşmanımı al ve bu dostumu bırak diyecek o gün cehennem
herhangi birinizin çocuğu size nasıl itaat gösteriyorsa cehennem de İmam
Aliye (a.s) bu derecede kimseye
itaat etmediği kadar
itaat edecektir.3
Aynı kaynaktan Muhammed bin Hasan bin Ahmet bin Velitten, Muhammed bin Hasan Saffardan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Ahmed bin Muhammed bin Ebi El Beznıtinin İmam Rızanın (a.s) kitabında şöyle okuduğunu nakletmiştir: Tabilerime beni ziyaret etmenin bin defa hac etme sevabına denk olduğunu bildir. Ben imamın oğlu Ebu Cafere (a.s) bin hacca mı? diye sordum. Allaha (c.c.) ant olsun ki onun hakkını bilerek ziyaret edenin sevabı bir milyon hac sevabına denktir, diye buyurdu.4
Şeyh El Müfid Ebu Ali Hasan bin
Muhammed bin Hasan Tusiden, hicretin beş yüz on birinci yılı Cimaz El Ahir ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında yapılan müzakerede, Sait El Valid Ebu Cafer Tusiden, Şeyh
El Müfid Ebu Abdullah
Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Muzaffer bin Muhammed El Verraktan,
Ebu Ali Muhammed Hemmamdan, Ebu Sait Hasan bin Zekeriya
El Basriden, Amr bin Muhtardan, Ebu Muhammed El Bersiden, Nadır bin Süveydten, Abdullah bin
Meskandan, Ebi Basirden, İmam
Bakırdan (a.s) babalarından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Ali, (a.s) öyle bir an gelecek ki sen cehennemin kenarında duracak sırat köprüsü önüne gelecek, insanlara köprüden
geçin denecek sende cehenneme bu benim bu da senin
diyeceksin. İmam, ya Resulullah (s.a.a) benimle
beraber olanlar kimlerdir? diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) onlar senin tabilerindir, sen
nereye gidersen onlarda seninle beraber olacaklardır, diye buyurdu.5
Şeyh Ebu Abdullah Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhten, amcası Ebi Caferden, babasından, Abdullah bin Hasen El Müeddepten, Ahmet bin Ali El Esfehaniden, İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Muhammed bin Ali El Kufiden, Selman bin
3 El Emali El Müfid s. 102
4 El Emali El Müfid s. 61-104 / Uyun El Mucizet c. 1 s. 257 / Kâmil Ziyaret s. 306
5 Bihar c. 29 s. 198
Abdullah El Haşimiden, Muhammed bin Sinandan, Cabir bin Cufi (r.a)Cabir bin Abdullah El Ensariden (r.a) Resulullahın (s.a.a) İmama Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Ey Ali; (a.s) sen kardeşim, vasim, varisim ve benim hem hayatımda hem vefatımdan sonra ümmetime halifemsin. Seni seven beni sevmiş, sana buğz eden bana buğz etmiş, seni dost edinen de beni dost edinmiştir.1
Şeyh Ebu Muhammed bin Hasan bin Babaveyhten, amcasından, babasından, amcası Ebi Caferden, Ahmet bin Muhammed bin Yahya El Attardan, babasından, Muhammed bin Abdul Cabbardan, Ebi Ahmet El Ezediden, Eban bin Osmandan, Eban bin Tağlepten, İkrimeden ibni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet ettiğini nakletmiştir: Münezzeh olan yüce Allah (c.c.) beni ve Aliyi (a.s) kardeş kıldı ve yedi kat sema üzerinden benim kızımla evlendirdi ve mukarreb meleklerini buna şahit eyledi, onu benim halifem kıldı. Ali (a.s) bendendir bende Alidenim, beni seven onu sever, bana düşmanlık eden ona düşmanlık eder ve hiç kuşku yok ki melekler onun sevgisiyle yüce Allaha (c.c.) yakınlaşır.2
Aynı kaynaktan meşhur Fakih Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin
Babaveyhten, Ebu Hasan Muhammed bin Sait El Haşimiden, Fırat bin İbrahim bin Fırat El Küfiden,
Muhammed bin Zahirden, Abdullah bin Fadıl El Haşimiden,
İmam Sadık (a.s) babalarından Resulullahın (s.a.a)
şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Gadir Hum günü ümmetimin en büyük bayramıdır. O gün Yüce Allah (c.c.) Ali bin Ebi Talibi
(a.s) ümmetimin başına benden sonra hidayete
ermeleri için mürşit olarak tayin etmemi
emretti. O gün Yüce Allah (c.c.) dini kemale erdirmiş nimetini onlara
tamamlamış ve din olarak İslama razı olmuştu. Daha sonra Allah Resulü (s.a.a) şöyle devam etti: Ey insanlar,
Ali bendendir bende Aliden (a.s) Ali (a.s) benim tıynetimden yaratılmış ve benden sonra insanların önderi kılınmıştır. O sünnetim
konusundaki ihtilafları aydınlatacak müminlerin emiri, nur
yüzlülerin önderi, dinin uygulayıcısı ve vasilerin en
hayırlısı, kadınların en üstününün kocası ve
hidayet imamlarının babasıdır. Ey insanlar, kim Aliyi
(a.s) severse ben de onu severim kim de ona buğz ederse ben de ondan nefret ederim, kim Aliyle (a.s) bağ
kurarsa ben de onunla bağ
kurarım, kim onunla bağını koparırsa ben de onunla bağımı koparırım, kim Aliye (a.s)
cefa ederse ben de ona cefa ederim,
kim ona dost olursa ben de ona dost olurum,
kim Aliye muhalif olursa ben de ona muhalif
olurum. Ey insanlar, ben ilim şehriyim Alide (a.s) onun kapısıdır o şehre de ancak kapıdan geçilir. Beni sevip Aliye (a.s) buğz ettiğini söyleyen yalan söylemiştir. Ey insanlar, beni nübüvvetle gönderen
ve bütün kullarının içinden
en seçkini kılan yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki İmam Aliyi
(a.s) ümmetimin başına Yüce Allah (c.c.) semada
ismini anıp velayetini meleklerine vacip kılmadan lider olarak ilan etmedim.3
Aynı kaynaktan Cafer bin Muhammed bin Mesrurdan, Hüseyin bin Muhammed bin Amirden, amcası Abdullah bin Amirden, İbin Ebi Umeyradan, Hamza bin Hamrandan, babasından, Ebi Hamzadan, Ali bin Hüseyinden, babasından, Ebu Hamza İmam Zeynel Abidinden (a.s) İmamda babası İmam Hüseyinden (a.s) o
1 Emali El Müfid s. 104
2 El Emali Ş. Saduk s. 104-223
3 El Emali El Müfid s. 109
da babası müminlerin emiri İmam Aliden (a.s) şöyle
nakletmiştir: Bir gün
İmam Alinin (a.s) huzuruna bir adam gelip Ey Ali (a.s) sen müminlerin
emiri olarak bilinmektesin seni insanların başına emir olarak
atayan kimdir? İmam elbette ki Yüce Allah
(c.c.) beni Müslümanların başına emir olarak
tayin etmiştir, diye buyurdu. Adam aldığı
bu cevaptan sonra Resulullahın (s.a.a) huzuruna gidip yüce Allahın
(c.c.) Aliyi (a.s) insanların başına emir olarak tayin
ettiği doğru mudur? diye sordu. Allah Resulü bu soruya öfhelenerek şöyle buyurdu: Şüphesiz
ki İmam Ali (a.s) yüce Allahın (c.c.) velayetini tayin edip
Arş-ı Alada bunu karar kılmasıyla müminlerin emiri olmuş ve meleklerini İmam Alinin (a.s) yüce Allahın (c.c.) halifesi,
hücceti ve Müslümanların İmamı olduğuna, ona itaatin yüce Allaha
(c.c.) itaat, ona muhalefetin yüce Allaha (c.c.) muhalefet olduğuna şahit
kılmıştır. Onu tanıyan beni tanımış onu
tanımayan beni tanımamış, onun İmametini inkâr eden benim nübüvvetimi inkâr etmiş, onun emirliğini inkâr eden benim
peygamberliğimi inkâr etmiş, onun faziletini reddeden benim
değerimi alçaltmış, ona karşı savaşan bana
karşı savaşmış, ona söven bana sövmüştür. Zira o bendendir, benim
tıynetimden yaratılmış kızım Fatımanın (a.s) kocası ve evlatlarım Hasan ile Hüseyinin (a.s) babasıdır. Daha sonra şöyle buyurdu: Ben Ali (a.s) kızım Fatıma (a.s) evlatlarım Hasan, Hüseyin ve Hüseyinin (a.s) soyundan
gelecek dokuz İmam yüce Allahın (c.c.) kulları üzerindeki
hüccetleriyiz, bizim düşmanlarımız yüce Allahın (c.c.) düşmanları, dostlarımız ise yüce Allahın (c.c.)
dostlarıdır.4
Şeyh Ebu Beka İbrahim bin Hüseyin bin
İbrahim El Basriden, hicretin beş yüz on altıncı
yılı Muharrem ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında, Ebu Talib Muhammed bin Hüseyin bin Utbeden, Ebu Hasan Muhammed
bin Hüseyin bin Ahmet bin Bişr El Askeriden, Ahmet bin Mufaddal
Ebu Selma El Esfehaniden,
Raşit bin Ali bin Vail El Karşiden, Abdullah bin Hafs El Medeniden,
Muhammed bin İshaktan, Said bin Zeyd bin Arta bir gün Kumeyl (a.s) bin Ziyadla
karşılaştığını ve müminlerin emiri
İmam Alinin (a.s) faziletini sorduğunu ve şöyle bir cevap
aldığını nakletmiştir: Sana İmam
Alinin (a.s) bana verdiği ve senin için dünya ve içindekilerden çok daha hayırlı bir vasiyetini anlatayım mı? Evet, dedim. Kumeyl
(a.s) şöyle buyurdu:
Bir gün İmam bana Ey Kumeyl (a.s) her gün besmeleyi oku Allahtan (c.c.) başka kudret güç
olmadığını zikret (la havle ve la kuvvete illa billahi
) yüce Allaha (c.c.) tevekkül et, bizleri
adımızla zikret bizlere salavat oku yüce Rabbimize
sığın ve böylece kendinden ve sahip olduklarından günün şerrini
defet. Ey Kumeyl (a.s), kuşkusuz Resulullahı (s.a.a) Yüce
Allah (c.c.) eğitmiş etmiş beni de Allah Resulü
(s.a.a) bende müminleri terbiye edip bu edebi faziletli insanlara miras bırakacağım. Ey Kumeyl (r.a), bir ilim yoktur ki ben onu açmış
olmayayım ve bir sır yoktur ki onu İmam Mehdi (a.s) sonlandırmasın. Ey Kumeyl
(a.s), bu zürriyet
birbirinden türemedir ve yüce Allah
(c.c.) işiten ve bilendir.
Ey Kumeyl (a.s), sadece bizden al ki bizden olasın, Ey Kumeyl (r.a) yapılan her harekette marifete ihtiyacın olacaktır. Ey Kumeyl (r.a), yemek yiyeceğin zaman onunla
beraber kimsenin zarara uğramadığı ve her türlü illete
karşı şifa olan yüce Allahın (c.c.) adını zikret.
Ey Kumeyl (r.a) yemek yiyeceğin zaman o yemekten
4 Emali El Müfid s. 114
birilerine ikramda bulun ve
cimrilik etme ve hiç kimseye rızık verdiğini sanma yüce Allah (c.c.) sana ecrini verecektir. Ey Kumeyl (r.a), hizmetçine karşı öfheli olma, misafirine de yer aç ve ahlakını güzelleştir. Ey Kumeyl (r.a), yemek yediğin
zaman acele etme ki beraberinde olanlar yemek yiyip doysun ve
başkaları da o yemekten faydalansın. Ey Kumeyl (r.a),
doyduğun zaman yüce Allaha (c.c.) sesli
bir şekilde hamd et kionlarda işitip hamd etsinler
böylece yüce Allah
(c.c.) sevabını arttırsın. Ey Kumeyl (a.s),
karnını yemekle doldurma onun içinde
suya ve havaya bir yer bırak. Ey Kumeyl (a.s), yemeğini bitirme,
zira Resulullah (s.a.a)
yemeğini bitirmezdi. Ey Kumeyl (a.s), sofradan el çekeceğin zaman tam
doymamış canın halayemeği arzu eder şekilde yemeyi bırak bu yemeğine lezzet katacaktır. Ey Kumeyl (a.s),
sağlıklı bir bedene
ancak az yemek
ve az su içmekle
kavuşursun. Ey Kumeyl (a.s), malın bereket nedeni zekâtı vermek,
müminlere yardımcı olmak ve yakınları ziyaret etmektir
ancak o yakınlar bizlere yakın olanlardır. Ey Kumeyl (a.s),
müminlere karşı nasıl davranıyorsan bir mümin
gördüğünde ona da diğer müminlere davrandığın gibi
davran ve ona yakın ol, onlara karşı şefhatli davran ve
yoksullara sadaka ver. Ey Kumeyl (a.s), hiçbir dilenciyi bir hurma veya bir salkım üzümle dahi olsa eli boş gönderme. Ey Kumeyl
(a.s), sadaka yüce Allah (c.c.) katında daima artar. Ey Kumeyl
(a.s), müminin güzel ahlakı; mütevazı olması, cemali
duygusallığı, fazileti ise şefhati, izzeti de dedikodudan uzak durmasıdır. Ey Kumeyl (a.s), gösterişten sakın, zira gösterişle
cahilleri kendinle
aldatır ve kardeşliği bozarsın. Ey Kumeyl (a.s), yüce Allah (c.c.)
konusunda bir tartışmaya geçeceksen ancak akıllı olanlara benzeyen kişilerle geç ve bunu çok önemse. Ey Kumeyl (a.s), onlar her halükârda
cahildir zira yüce Allah (c.c.) şöyle
buyurmaktadır: Şüphesiz ki asıl akılsız olanlar kendileridir ancak bunu
bilmiyorlar.1
Ey Kumeyl (a.s), her insan sınıfında daha üstün bir kavim vardır, sakın onlardan aşağılık olanla münazara etmeeğer sana söverlerse tahammül et ve yüce Allahın (c.c.): Cahiller onlarla konuştuğu zaman onlar esenlikle karşılık verenlerdir2 ayetine muhatap olanlardan ol.
Ey Kumeyl (a.s) her hâlükârda
doğruyu söyle, muttakilere sahip çık ve fasıklardan uzak dur. Ey Kumeyl (a.s), münafıklardan uzaklaş ve hainlerle dost olma. Ey Kumeyl (a.s), sakın ha
zalimlerin kapısına gitme onlarla kaynaşma, onlardan
kazanç elde etme, onlara itaat etme ve yüce Allahın (c.c.) meclislerinde
bulunarak sana gazap edeceği yerlerde bulunma.
Ey Kumeyl (a.s), eğer
zalimlerin meclisinde bulunmaya zorunlu olursan, Allahı (c.c.) zikretmeye
ve ona tevekkül etmeye devam et, onların şerrinden Allaha (c.c.) sığın onlardan yüz
çevir kalbinde onların yaptıklarını reddet onların
duyabileceği
şekilde yüce Allahı (c.c.) tazim et, bu onların seni takdir
etmesine ve onların şerrinden kurtulmana vesile
olacaktır. Ey Kumeyl
(a.s), yüce Allahın (c.c.) katında en sevimli kul onun vahdaniyetini ikrar eden dostlarına dost olan kendi bakımını yapan
şefhatle davranan ve sabırla hareket
edendir. Ey Kumeyl
1 Bakara suresi: 13
2 Furkan suresi: 63
(a.s), sırlarının bilinmemesi daha
efdaldir.
Ey Kumeyl (a.s), insanlara fakir
ve muhtaç olduğunu gösterme Allahın (c.c.) keremini umarak sabret ki
sır sahibi olarak bilinesin. Ey Kumeyl (a.s), senin kardeşin seni zor
durumda yüzüstü bırakmayan, fenalık yapmaya meyil gösterdiğin zaman
gaflet etmeyen, soru sorduğun zaman
seni aldatmayan, senin durumunu
düzeltmek kastıyla çaba harcayandır. Ey Kumeyl (a.s), mümin müminin aynası
gibidir onun sıkıntısını gidermeden durumunu
düzeltmeden bırakmaz. Ey Kumeyl (a.s), müminler kardeştir ve hiçbir şey
onların birbirlerine bıraktığı etkiyi bırakamaz. Ey Kumeyl (a.s), kardeşini sevmez isen o kardeşlik değildir. Ey Kumeyl (a.s), şüphesiz ki mümin bizim sözlerimizi söyleyen onlarla amel edendir.
Bizim gerimizde kalan bizden uzak düşmüş, bizden uzak
düşende bize asla yetişemez, bize yetişip bizimle olmayan ise ateşin en alt tabakasında olacaktır. Ey
Kumeyl (a.s), göğsü
bizim sevgimiz ve ilmimizle dolu biri sana hakkımızda bir şey
söyler ve bunu gizlemeni isterse
sakın onu açıklama onu açıklaman durumunda senin için bir tövbe yoktur senin için bir tövbe kalmaz ise senin sonun cehenneme çıkar. Ey Kumeyl (a.s), Muhammed Mustafa (s.a.a) ve Ehlibeytinin (a.s) sırlarını
açmayı yüce Allah (c.c.) hiç kimseden kabul etmez ve buna asla
razı olmaz. Ey Kumeyl (a.s), sana mutlak bir şekilde öğrettikleri bir şeyi müminden
başkasına öğretme. Ey Kumeyl (a.s), bizim hikmetlerimizi
kâfirlere öğretme zira onlar onun üzerine ekleme yapar ve bundan dolayı cezaya çarptırıldıkları zaman sizleri
mazeret kılarlar. Ey Kumeyl (a.s), kesinlikle geçmişinizden dolayı sizler için bir
dönüş (tövbe) ve kesinlikle kalan ömrünüzde bir mağlubiyet (günah)
vardır. Ey Kumeyl (r.a),
Yüce Allah (c.c.) sizler için en hayırlı başlangıç ve
akıbeti nasip edecektir. Ey Kumeyl
(r.a), sizler düşmanlarınız karşısında muhayyer
kılınmış, haram olmama şartıyla onların faydalandığı şeylerden faydalanma, içtiklerinden
içme, yediklerinden yeme, geçtikleri
yerlere de geçme hakkına sahipsiniz. Olurda onların
imkânlarına yenik düşerseniz Allaha (c.c.) ant olsun ki bu benim hiç
arzu ettiğim bir şey değildir ancak yüce Allah (c.c.) sizleri
üstün kılıp onları alçak kılacağı gününüz gelip;
beklediğiniz dost zuhur ettiği zaman onlar artık sizlerle beraber yemek yemeyecek, geçtiğiniz
yerlerden geçmeyecek, kapılarınızı çalmayacak, sizin
nail olduğunuz nimetlere nail olmayacak, nereye
gitseler zelil ve rüsva
olacak ve katledileceklerdir.
Ey Kumeyl (r.a), yüce Allaha (c.c.)
bütün nimetleri için müminlerle beraber şükret. Ey Kumeyl (r.a), başına her musibet geldiğinde: Yüce Allahın (c.c.) gücü ve kuvvetinden başka güç ve kuvvet yoktur
(la havle ve la kuvvete
illa billahi
) zikrini söyle
o sıkıntıyı aşarsın, yüce Allah (c.c.) sana nimet
gönderdiği zaman da ona şükret o nimet artacaktır, eğer
rızık konusunda kıtlık yaşarsan yüce Allaha (c.c.) istiğfarda bulun o kıtlık geçecek ve bolluğa erişeceksin. Ey Kumeyl (r.a), şeytan sana vesvese ederse: Aldatan şeytandan kudretli yüce Allaha, takdir
ettiği şerden ve cinlerin şerrinden Muhammed Mustafaya
(s.a.a) ve insanların ilahına sığınırım
zikrini söyle selam ver böylece İblis ve şeytanların
şerrinden korunursun. Ancak şunu unutma ki Ey Kumeyl (r.a), her
insanın imanı ve menziline göre şeytanların hazırlanmış tuzakları vesveseleri ve hileleri
vardır ve bunlarla insana galebe olmaya
çalışırlar. Ey Kumeyl (r.a), onlar kadar düşman
ve sana onlar kadar zararlı bir şey yoktur. Onların arzuları yarın ateşe atıldıkları vakit onlarla beraber
olmandır. Onların çekeceği azap hiçbir şekilde dinmez ve azalmaz;
daimî bir şekilde o azapta kalacaklardır. Ey Kumeyl (r.a), yüce Allahın
(c.c.) gazabı, Allahın (c.c) ve Peygamberinin (s.a.a) ismi ile öğrettiği zikirlerine sığınarak onlardan korunmayanları daima ihata eder.
Ey Kumeyl (r.a), onlar seni kendi nefisleriyle aldatmaya çalışır eğer onlara
uymasan senin şehvetlerini süslü gösterecek
arzularını verecek, sana unutkanlık bulaştıracak, seni
idareleri altına alacak, seni Yüce Allahın (c.c.) nezdinde yüce olduğuna ikna edecek ve bununla
seni aldatacak böylece yüce Allaha
(c.c.) isyan etmiş bir duruma düşeceksin ve unutma ki yüce Allaha (c.c.) asilik edenin yeri cehennemdir.
Ey Kumeyl
(r.a), yüce Allahın (c.c.) şu mübarek
ayetini ezberle: Şeytan bu işi
onlara yaptırmış ve ümit vermiştir.1Günahı yaptıran
Şeytan ümit veren ise yüce Allahtır. Ey Kumeyl (r.a) yüce
Allahın (c.c.) lanetlik iblise buyurduğunu şu mübarek sözleri
hatırla: Onlara karşı yaya ve atlılarla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaatlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için vaat eder.2
Ey Kumeyl (r.a), Şeytan
kendi adına değil yüce Allah (c.c.) adına vaatlerde bulunarak
insanları şaşırtıp aldatır. Ey Kumeyl (r.a), o
amacına ulaşabilmek için saygın bir şekilde Allaha
(c.c.) itaat ettiğin ve terk etmeyeceğin yönden gelir sen de
onu yüce bir melek zannedersin oysaki o, Şeytanı Recimdir
(kovulmuş şeytandır) eğer ona dayanır ve mutmain
olursan seni kurtuluşu olmayan helak edici
büyük günahlara doğru sürüklemeye başlar. Ey Kumeyl (r.a), onun
kurulmuş tuzakları vardır o tuzaklara düşmekten sakın. Ey Kumeyl (r.a), yeryüzü şeytanları
tuzaklarıyla doludur o tuzaklardan ancak
bizlere tutunan korunur.
Yüce Allah (c.c.) sana o tuzaklardan ancak
kullarının kurtulacağını, kullarının ise
dostlarımız olduğunu buyurmuştur. Bu da yüce
Allahın (c.c.) şu mübarek ayetinde şöyle belirtilmiştir: Benim kullarım üzerinde hiçbir
hakimiyetin olmayacaktır.3
Diğer bir ayette ise şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki onun hâkimiyeti onu dost edinenlerin
ve onu Allaha (c.c.) ortak koşanların üzerinedir.4
Ey Kumeyl (r.a), onun senin
malına ve çocuğuna ortak olmasından bizim velayetimizle kurtul.
Ey Kumeyl (r.a), namaz kılıp namazlarını uzatan, oruç tutup orucuna
devam eden, sadaka verip muvaffak olduklarını zannedenlerin bu durumları
seni aldatmasın.
Ey Kumeyl (r.a), Allaha (c.c.)
ant olsun ki Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu
işittim: Şeytan bir kısım insanı zina, içki, ihanet ve
faiz gibi günahlarla haddi aşmaya sürüklediği zaman onlara
şiddetli bir şekilde ibadeti huşuyu, rükû ve secde etmeği sevdirir, daha sonra onları ateşe götüren ve kıyamet
günü hiçbir yardımcıları olmayan
imamların peşine takar.
1 Muhammed (s.a.a) suresi: 25 yüce Allah (c.c.) hidayete sadık kalmaları durumunda onlara kurtu luşa erme ümidini vermiştir.
2 İsra suresi: 64
3 Hicir Suresi: 42
4 Nahıl suresi: 100
Ey Kumeyl (r.a), hiç şüphesiz ki iman baki ve müstear, diye (bir süreliğine kalıp
sonra giden) iki
kısma ayrılır. O kalıcı olmayan ödünç imana sahip
olmaktan sakın. Ey Kumeyl (r.a), eğer sana öğrettiklerimizle
amel edersen imanı sabit kalanlardan olursun. Ey Kumeyl (r.a), farzı
bırakma konusunda hiçbir şekilde ruhsat olmadığı gibi nafile konusunda da hiçbir zorlama yoktur. Ey Kumeyl (r.a),
yüce Allah (c.c.) insanı ancak farzdan sorumlu tutacak, nafile amelleri ise kıyamet
günü zor durumlar
için tavsiye ettik. Ey Kumeyl (r.a), yüce Allah (c.c.) farz nafile
ve iyi ameller
ile helal malların kendisine zeval vermesinden münezzehtir. Ancak kim hayırlı amel ederse bu hayır
ona yarayacaktır. Ey Kumeyl (r.a), şunu unutma ki günahların sevaplarından, gafletin yaptığın zikrinden fazla, yüce Allahın (c.c.)
nimeti ise bütün amellerinden fazladır. Ey Kumeyl (r.a), hiçbir zaman yüce Allahın (c.c.) nimeti ve afiyetinden mahrum
kalmayacaksın; öyleyse ona şükretmek, onu tenzih etmek,
onu takdis etmek, ona hamd etmek ve onu her hâlükârda anmaktan mahrum kalma. Ey Kumeyl (r.a),
yüce Allahın (c.c.) haklarında şöyle buyurduğu
kişilerden olma: Onlar Allahı (c.c.) unuttu O da onlara kendi nefislerini unutturdu.5 Daha sonra
şöyle buyurarak onları fasık olarak nitelemiştir: Onlar fasık olanların ta
kendileridir.6
Ey Kumeyl (r.a), asıl fazilet namaz kılmak oruç tutmak ve sadaka vermek değil namazı temiz bir kalple kılmak, ameli Allahın (c.c.) razı olacağı şekilde eda etmektir. Ey Kumeyl (r.a), rükû secde ve arasında yaptığın zikirlerden damarların ve eklemlerin etkilensin ki ibadetin ve teenniyle kıldığın bütün namazların makbul olsun. Ey Kumeyl (r.a), neyin içinde ve üzerinde namaz kıldığına dikkat et, zira namaz kıldığın elbise ve yer helalden değilse namazın batıldır.
Ey Kumeyl (r.a), dil kalbin tercümanıdır. Kalp ise gıdayla beslenerek canlılığını sürdürendir, kalbin ve cismini nasıl bir gıdayla beslediğine bak, eğer beslendiğin gıda helal değilse yüce Allah (c.c.) senden ne tesbihini nede şükrünü kabul edecektir.
Ey Kumeyl (r.a), şunu iyi anla ve bil ki bizler hiç kimseye emaneti
terk etme konusunda ruhsat
vermiyoruz. Kim bu konuda benden ruhsat verdiğime dair bir rivayet
naklederse yalan söylemiş, günah işlemiş ve bu yalanından
dolayı cehennemi hakketmiştir. Allaha (c.c.) ant olsun ki ben
Resulullahın (s.a.a) ölmeden bir saat önce üç defa şöyle buyurduğunu duydum: Ey Ebu Hasan
(a.s) emaneti iyi veya kötü insana, büyük veya küçük, iplik veya dikilen küçük şey olsa dahi ödeyiniz.
Ey Kumeyl (r.a), savaş ancak adil bir imamla mubah, ganimet ise ancak fazilet sahibi bir imamla caizdir.
Ey Kumeyl (r.a), yüce Allah (c.c.) yeryüzüne peygamber göndermemiş olsa ve yeryüzünde
iman etmiş bir mümin (peygamberlik vazifesini üstlense) insanları yüce Allaha
(c.c.) davet etse o davetinde sevap mı kazanmış yoksa hata mı işlemiş
olur? Kumeyl (r.a) Allaha
(c.c.) ant olsun ki yüce Allah (c.c.) ona bu sorumluluğu
verip onu ehil kılmadan böyle
bir şey yapması hatadır, diye buyurdu.
5 Haşır suresi: 19
6 Nur suresi ayet: 4
Ey Kumeyl (r.a), din yüce Allahındır. Aldatılmış; hidayetten sonra dalalete düşmüş ve kabul ettikten sonra inkâr etmiş bir ümmetin söylediği seni aldatmasın.
Ey Kumeyl (r.a),
din yüce Allahındır yüce Allah (c.c.)
Resul Nebi ve vasi dışında dinde liderliği ve kıyamı hiç kimseden kabul etmeyecektir. Ey Kumeyl (r.a), bu
sorumluluk Nübüvvet, Risalet ve İmamettir; bunlar dışında kalanlar tabi olanlar,
galebe gelenler, yoldan
sapanlar veya haddi
aşanlardır.
Ey Kumeyl (r.a), Hristiyanlar ve Yahudiler yüce Allahı (c.c.) etkisiz kılamamış Musa (a.s) ve İsayı (a.s) inkâr etmemiş
ancak dinde çoğaltma, eksiltme, tahrif, ilhad, lanet ve nefreti
yaymış tövbe etmemiş ve hatalarını kabul
etmemiştir. Ey
Kumeyl (r.a), şüphe yok ki yüce Allah (c.c.) sadece muttakilerin
amellerini kabul edecektir. Ey Kumeyl (r.a),
bizim babamız Âdem (a.s) dünyaya
ne Yahudi nede
Hıristiyan evlat getirmiştir. Onun evladı ancak Hanif
Müslümandı ancak üzerine vacip olan amelleri işlemedi diye yüce Allah
(c.c.) onun kurbanını kabul buyurmamış; kardeşinin kurbanını kabul etmiş, bundan dolayı kardeşine haset (kıskançlık)
ederek kardeşini öldürmüştü. Bundan dolayı o sayısı
evvelkilerden on iki; ahir sayılarından altı yıl olan cehennemin en alt kısmında tutuklu kalacaktır.
Cehennemin sıcaklığı da o kısmın
buharındandır. Artık cehennemin sıcaklığı buharından olan kısmın ateş sıcaklığını düşün. Ey Kumeyl (r.a), Allaha (c.c.) ant olsun ki o iyi amel işleyen Muttakiler bizleriz. Ey Kumeyl (r.a), yüce Allah (c.c.)
kerimdir, rahimdir, azim ve halimdir. Bizlere halifeliği gösterdi
ve onu almamızı ve insanları ona bağlamamızı emretti, bizler ihtilafa düşmeden bu vazifeyi yerine getirdik
ve nifak etmeden bu risaleyi tebliğ, yalanlamadan tasdik ve şüpheye
düşmeden kabul ettik. Allaha (c.c.) ant olsun kibizlere vahiy eden ve
bizim de vahiy ettiğimiz şeytanlarımız yoktu ancak yüce Allah (c.c.) Kuranda bir kavmi
zikrederek şöyle buyurmuştu: İnsanlardan ve cinlerden oluşan
bir grup birbirlerine aldatıcı süslü kelimelerle vahiy
etmektedir.1 Ey Kumeyl
(r.a), vay onların haline ki cehenneme
nasıl da atılacaklardır!
Ey
Kumeyl (r.a), Allaha (c.c.) ant osun ki durumlar böyle kalmayacak bir gün bana
itaat edilecek daha sonra ise bana minnet edilip muhalefet edilecek, Arabilerin
zulmü sürmeyecek ve Müminlerin emiri lakabıyla anılacağım.
Ey Kumeyl (r.a) küçük emanet bizler; büyük emanet de Kuran-ı Kerimdir. Bir gün Resulullah (s.a.a)
onlara bunu duyurdu
ve onları toplayıp falanca gün namazın cemaatle kılınacağını ilan etti ve yedi gün falanca yerde toplanılacağını buyurdu Resulullahın (s.a.a) bu
isteğine kimse muhalefet etmedi. Günü geldiği zaman Resulullah
(s.a.a) minbere çıktıyüce Allaha (c.c.) hamdü sena ettikten sonra şöyle
buyurdu: Ey insanlar! Ben sizlere kendimden değil yüce Allahtan
(c.c.) haber getiriyorum, kim bana inanırsa yüce Allaha (c.c.) inanmış ve cenneti kazanmış ve kim beni yalanlarsa yüce Allahı (c.c.) yalanlamış,
yüce Allahı (c.c.) yalanlayan ise cehennemi hak etmiştir. Daha sonra beni yanına çağırdı, bağrına bastı
sağında ve
solunda Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s) vardı, beni bağrına
bastıktan sonra şöyle buyurdu: Ey İnsanlar, Cebrail bana yüce
Allahın (c.c.) benim ve sizin Rabbimiz olduğunu size bildirmemi ve
Kuran-ı Kerimi size öğretmemi emretti. Zira Kuran size
bırakacağım ağır emanet ve vasim Ali (a.s)
evlatlarım Hasan (a.s) ve Hüseyin
1 Enam suresi: 112
(a.s)
ve onların soyundan gelecek imamlar (a.s) daha hafif olan emanettir.
Ağır emanet hafif emanete şahitlik ederken hafif emanet de
ağır emanete şahitlik eder. Bu iki ağır emanet havuz
başında toplanacağımız güne kadar birbirinden ayrılmazlar.
Ey Kumeyl (r.a), bizim
konumumuz bu durumdayken neden bazıları bizden öne geçti ve bazılarıda
bizlerden uzaklaştı? Ey Kumeyl (r.a), Resulullah (s.a.a) onlara risaleyi
tebliğ etti, onlara nasihatte bulundu ancak onlar nasihat edenlerden
hoşnut olmuyorlardı. Ey Kumeyl (r.a), Resulullah (s.a.a) bir
gün ikindi vakti ramazan ayının ortasında Muhacir ve Ensarın bulunduğu bir anda ayağa kalktı
ve şöyle buyurdu:
Ali (a.s) ve iki çocuğu pak olanlardır ben onlardanım onlarda bendendir bu iki evladım annelerinden sonra pak olanlardır. Bu pak arınmışlar gemi gibidir,
ona binen kurtulur binmeyen ise helak olur, kurtulan elbette cennette,
helak olan ise cehennemdedir. Ey Kumeyl (r.a), üstünlük ve fazilet yüce Allahın (c.c.)
tasarrufundadır; onu istediğine verir, kuşkusuz fazilet
sahibi olan yüce Allahtır.
Ey Kumeyl (r.a), neden
bizlere haset etmekteler oysaki yüce Allah (c.c.) onlar bizleri tanımadan öce yarattı bu ettikleri haset (kıskançlık) bizleri
yüce Allahın (c.c.)
verdiği makamdan düşürür mü?
Ey Kumeyl (r.a), cenneti kazanamayanı çetin azap, büyük zillet, ateş zincirleri, şeytanın
dostluğu, pis içecekler, demirden giysiler, ateş ve alevlerden
sandıklar ve daimî azabı müjdele. Açılamayacak şekilde kapanmış sıkı kapıların ardında yardım
çağrısı yaptıklarında onların yardımına
hiç kimse gitmeyecek, onlara merhamet edilmeyecek ve şöyle
bağıracaklardır: Ey Malik!
Rabbin en azından canımızı alsın. Malik, hayır sizler bu durumda
kalacaksınız. Ant olsun
ki bizler size hak olanı getirdik ancak
çoğunuz haktan yüz çevirdiniz.2
Ey Kumeyl (r.a), Allaha
(c.c.) andolsun ki yüce Allahın (c.c.) kastettiği hak bizleriz. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: Eğer
hak onların heva heveslerine
uysaydı yeryüzü, gökyüzü ve içinde olan her şeyin dengesi
bozulurdu.3
Ey Kumeyl
(r.a), onlar cehennemde uzun süre kaldıktan sonra yüce Allaha (c.c.) bizleri cehennemin çevresine
koysan diyecekler, yüce Allah da (c.c.) onlara şöyle cevap buyuracak: İçinde susun ve bir daha
konuşmayın.4
Ey Kumeyl (r.a), o an onlar bir
daha dönüşten umut kesecek, pişmanlıkları artacak, yaptıklarına karşı azap içinde helak olacaklarına kanaat edeceklerdir.
Ey Kumeyl (r.a), bizleri zalimlerden kurtaran yüce Allaha
(c.c.) şükürler olsun diyerek şükret.
Ey Kumeyl (r.a), ben müminlerle birlikte
bizleri muvaffak eden yüce Allaha (c.c.) her durumda şükrederim. Ey Kumeyl (r.a), şüphesiz bazıları dünyanın geçici
2 Zuhruf suresi: 77-78
3 Müminun suresi: 71
4 Müminun suresi: 108
zail mutluluğuna sahip oldular, sen bu
dünyanın durumunu iyi anlaki baki ve kalıcı ahirete sahip
olasın.
Ey Kumeyl (r.a), herkes
ahirete doğru yol almaktadır. Bunlardan yalnız yüce Allahın (c.c.) rızasını ve yüce makamları arzu eden muttakiler cennetin varisleri
olacaklardır. Daha sonra İmam: Ey Kumeyl (r.a) arzu ediyorsan artık gidebilirsin,
diye buyurdu.1
Şeyh Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Hasan bin Babaveyhten, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Muhammed bin Hüseyinden, amcası Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyinden Muhammed bin Ali bin Macilaveyhten, amcası Muhammed bin Ebi Kasımdan, Muhammed bin Ali El Küfiden, Ali bin Osmandan, Muhammed bin Fırat İmam Bakırdan (a.s) İmam Bakır (a.s) babası İmam Zeynel Abidinin (a.s)Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Hiç şüphe yok ki İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) yüce Allahın (c.c.) halifesi ve benim halifem, Allahın (c.c.) hücceti ve benim hüccetim, Allahın (c.c.) kapısı ve benim kapım, yüce Allahın (c.c.) seçkin kıldığı ve benim seçkinim, Allahın (c.c.) sevdiği ve benim sevdiğim, Allahın (c.c.) dostu ve benim dostum, Allahın (c.c.) kılıcı ve benim kılıcımdır. O İmam benim kardeşim, dostum, vezirim ve vasimdir. Onu seven beni sevmiş, ona buğz eden ise bana buğz etmiştir. Onun dostu benim dostum, muhalifi benim muhalifim, savaşı savaşım, barışı barışım, sözü sözüm ve emri benim emrim, eşi benim kızım, çocukları ise evlatlarımdır. O vasilerin en üstünü ve ümmetimin en hayırlısıdır.2
Aynı kaynaktan Hasan bin Muhammed
El Haşimi El Küfiden, Fırat bin İbrahim bin
Fırat El Küfiden, Muhammed bin Zahirden, Bağdatta Ebu Hasan
Muhammed bin Hüseyin Yunus bin Bağdadinin yeğeninden, Muhammed bin Yakup Nehşeliden,
sırasıyla İmam Rızadan (a.s), İmam Musa
Kazımdan (a.s), İmam Cafer Sadıktan (a.s), İmam Muhammed
Bakırdan (a.s),İmam Ali Zeynel Abidinden (a.s),babası İmam Hüseyinden (a.s), babası İmam
Aliden (a.s) Resulullahtan (s.a.a),Cebrailden (a.s), Mikailden (a.s)
ve İsrafilden (a.s) yüce Allahın (c.c.) şöyle buyurduğu
nakledilmiştir: Ben münezzeh olan yüce Allahım (c.c.) benden başka ilah yoktur; canlıları kudretimle yarattım, onlardan nebi olarak istediğimi seçtim ve hepsinin
içinden Muhammedi (s.a.a) seçkin, dost ve Habib olarak seçip onu
insanlara Resul olarak gönderdim. Sonra Aliyi (a.s)
onun için kardeş, vasi ve vezir
kıldım, onu kendisinden sonra insanlara dini tebliğ eden,
onlara kitabımı açıklayan ve hükmümü öğreten halife kıldım. Onu sapkınlıktan kurtaran
delil, insanları
yanıma
ulaştıracak, ateşten kurtaracak güvenli kapı,
sığınıldığı zaman dünya ve ahiret meşakkatinden kurtaracak
korunak kıldım, insanlar onunla vesile edinerek bana yöneldiği zaman yüzümü onlardan çevirmeyeceğim zira onubenim
yönüme ulaştıran vesile kıldım. Yeryüzü ve gökyüzünde mevcut olan her şeye onu hüccetim kıldım.
Onun velayetini ve Muhammed Mustafanın (s.a.a) nübüvvetini kabul edip
1 Tuhaf Ukul s. 171-176 / Bihar c. 83 s. 284
2 Bihar c. 38 s. 127 / Sadukun Emalisi s. 169
ikrar etmeden yapılan
amelleri hiç kimseden kabul etmeyeceğim. Muhammed (s.a.a) benim Resulüm;
kullarıma açmış olduğum elim, sevdiklerime gönderdiğim
nimetimdir. Kullarımarasındankimisevdiysemvedostedindiysemonunvelayetini
ona tanıttım ve kullarım arasından kime buğz ettiysem
onun marifetinden ve velayetinden yüz çevirdi diye buğz ettim. İmam
Aliyi (a.s) dost edinen kimseyi cehennem ateşinden uzak
tutacağıma ve cennetime dâhil edeceğime celalim ve izzetime
yemin ettim. Kim İmam Alinin (a.s) velayetinden uzaklaşır, ayrı bir yol
tutar ve ona buğz
ederse onu çok aşağılık bir yer olan cehenneme dâhil edeceğime
söz verdim.3
Aynı kaynakta Hasan bin Abdullah bin Saitten, Muhammed bin Mansur bin Ebi Cahim ve Ebu Yezid El Karşiden, Nasır bin Ali El Cahdamiden, Ali bin Cafer bin Muhammedten (a.s) kardeşi İmam Musadan (a.s) İmam Musada (a.s) babasından ve dedesi İmam Aliden (a.s) şöyle rivayet etmişlerdir: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Hasan ve Hüseyinin (a.s) elinden tutup şöyle buyurdu: Kim bunları, babalarını ve annelerini severse kıyamet günü cennette benimle beraber olacaktır.4
Aynı kaynaktan, Muhammed bin İbrahim bin İshaktan, Ebu Sait Hasan bin Ali El Adaviden, Ahmet bin Abdullah bin Ammar El Carudiden, Muhammed bin Abdullahtan, Ebu Caruttan, Ebi Heysemden, Enes bin Malikin Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Yüce Allah, (c.c.) nurdan bir sandalye üzerinde oturmuş, nur yüzlü, nur elbiseli, arş gölgesi altında nebilerin menzilinde olan ancak nebi olmayan şehitlerin menzilinde olan ancak şehit olmayan kimseleri gönderecektir. Resulullahın (s.a.a) meclisinde oturan bir kişi bende onlardan mıyım ya Resulullah (s.a.a)? diye sordu. Hayır, diye buyurdu, bir başkası sordu Resulullah (s.a.a) yine hayır, diye buyurdu. Yanında oturanlar öyleyse kimdir ya Resulullah (s.a.a.)?diye sordular. Resulullah (s.a.a) elini İmam Alinin (a.s) başına koydu bu ve Şiasıdır, diye buyurdu.5
Aynı kaynaktan, Ali bin Ahmet bin Ebi Abdullah El Barkiden, babasından, dedesi Ahmet bin Ebi Abdullahtan, babası Muhammed bin Halitten, Gıyas bin İbrahimden,
Sabit bin Dinardan, Sad bin Zarif ten, Sait bin Cübeyrden, İbni Abbas Resulullahın
(s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Ali, (a.s) ben hikmetin şehriyim sen de onun kapısı, şehre kapıdan
başka bir yerden girilemez. Sana buğz edip beni sevdiğini
söyleyen yalan söylemiştir. Zira sen bendensin ben de sendenim. Kanın benim kanımdan etin benim etimden
ruhun benim ruhumdan,
sırların benim
sırrımdan ve açığa vurduğun benim
açıkladıklarımdandır. Sen ümmetimin İmamı ve
benden sonra halifesisin.
Sana itaat eden saadete erişmiş, sana asilikte bulunan bedbaht olmuş, seni dost edinen kazanmış, sana
muhalefet eden hüsrana uğramış, sana bağlanan
kurtuluşa ermiş, senden
ayrılan ise helak
olmuştur. Senin ve evlatlarından olan imamların
misali Nuhun (a.s) gemisi gibidir ona binen kurtulur binmeyen
ise helak olur,
3 Emali El Müfid s. 184 / Uyun El Mucizet c. 2 s. 49
4 Emali El Müfid s. 190
5 Emali El Müfid s. 202
diğer bir misaliniz ise yıldızlar
gibidir her bir yıldız kaybolduğunda kıyamete kadar
diğer bir yıldız doğar.1
Aynı kaynaktan, Muhammed bin Musa bin
Mütevekkilden, Muhammed bin Yahya El Attardan, Muhammed bin Ahmet El Aşariden, Selma bin Hattabtan, Hüseyin bin Seyf El Ezediden, İshak bin İbrahimden, Abdullah bin Sabahtan, Ebu Basirin İmam Sadıktan (a.s) şöyle buyurduğunu
rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü gelip yüce Allah (c.c.) bütün insanları bir yerde
topladığında onları çok karanlık bir hal alacak onun sıkıntısında yüce Allaha (c.c.)
şöyle haykıracaklardır: Ey yüce Rabbimiz! Bizim üzerimizden bu karanlığı kaldır. Yüce Allah (c.c.) onlara doğru ellerinde nur olan bir grubu gönderecek ellerindeki nur kıyamet alanını aydınlatacak, orada toplananlar bunlar peygamberler mi? diye soracak;
Yüce Allah (c.c.) nezdinden
hayır bunlar peygamberler değildir, diye nida edilecek. O zaman o
kalabalık öyleyse meleklerdir diyecek,
aynı mekândan hayır onlar melek de değildir, diye cevap buyrulacak. Öyleyse şehitlerdir denecek ancak Allah (c.c.) katından hayır bunlar
şehitlerde değildir, diye nida edilecek. O zaman o mahşer
kalabalığı bunlar kimlerdir? diye soracaklardır. Yüce Allah (c.c.) nezdinden ey topluluk sizler onlara
kim olduklarını sorunuz. Daha sonra o topluluk o nur ehline
siz kimsiniz? diye soracaklardır. Onlar bizler Resulullahın (s.a.a) soyundan gelen Alevileriz, bizler
Allahın (c.c.) velisi Alinin (a.s) evlatları yüce
Allahın (c.c.) keremine mazhar mutmain ve güvende olanlarız. Yüce Allah (c.c.) nezdinden öyleyse sevenlerinize,
bağlılarınıza ve taraftarlarınıza şefaat ediniz diye buyrulacaktır. 2
Aynı kaynaktan, babamın aktardığından, Sait bin Abdullahtan, Selma bin Hattabtan, Ebu Tahir Muhammed bin Tesnim El Verraktan, Abdurrahman bin Kesirden, babasından, İmam Sadıktan (a.s) babası ve dedelerinden Resulullahın (s.a.a) bir gün ashabına şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey ashabım! Yüce Allah (c.c.) İmam Aliyi (a.s) iman ile nifak arasında delil kılmıştır. Onu seven mümin, buğz eden de münafıktır. Yüce Allah (c.c.) Aliyi (a.s) benden sonra vasi ve hidayet nuru kılmıştır. O benim sırlarımın ortağı, ilmimin sahibi ve tabilerimin halifesidir. Ümmetimden ona zulüm edenleri yüce Allaha (c.c.) şikâyet ediyorum.3
Şeyh Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyinden, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyin bin Aliden, amcası Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, babasından, Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Abbas bin Maruftan, Hüseyin bin Yezitten, Yafuriden, İsa bin Abdullah El Aleviden,
babasından, İmam Bakırdan (a.s)
babasından dedelerinden Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim
sırat köprüsünden fırtına gibi hızlı geçmek ve cennete
hesapsız bir şekilde dâhil olmak istiyorsa, benim vasimi, dostumu,
velimi, Ehlibeytimin (a.s) ve ümmetimin halifesi olan İmam Ali bin Ebi Talibi (a.s) halife edinsin.
Kimde ateşe dâhil olmak istiyorsa ondan başkasını
halife edinsin. Yüce Rabbimin izzeti
ve celaline yeminler
olsun ki yüce Allaha
(c.c.) ondan başka açılan bir kapı yoktur. Sıratı
müstakim odur. Yüce Allahın
1
Emali Saduk s. 222 / İkmal Din c. 1 S. 241 / Bihar c. 23 s. 125
2 Emali El Müfid s. 234 / Bihar c. 8 s. 36
3 Mufaddaldan rivayetle Emali de s. 234
(c.c.) insanlardan soracağı velayette onun velayetidir.4
Şeyh Ebu Muhammed
bin Hasan bin Hüseyin hicretin
beş yüz onuncu yılı
Rey şehrinde amcası Muhammed bin Hüseyinden, babası Hasan bin
Hüseyinden, amcası Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, Ali bin Ahmet bin Musadan,
Muhammed bin Cafer Ebu Hüseyin El Esediden, Muhammed bin İsmail El
Bermekiden, Cafer bin Ahmet bin Muhammed Temimiden, babasından, Abdülmelik
bin Umeyr Şeybaniden, babasından, dedesinden, İbni AbbasınResulullahtan
(s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Ben mukarreb meleklerden üstün Nebi ve
Resullerin önderiyim, vasilerimde bütün peygamber vasilerinin üstünleridir.
Zürriyetim bütün Nebi ve Resullerin zürriyetinden daha üstündür. Benim yolumu izleyen ashabım da bütün Nebi ve Resullerin ashabından daha üstündür.
Kızım Fatıma da (a.s) bütün kadınların en
üstünü, zevcelerimden pak olanlar da müminlerin anneleri, ümmetimde ümmetler
arasında en üstün ümmettir. Kıyamet günü peygamberler arasında en çok tabisi olan peygamber benim, o gün Basra ile San-a arasındaki mesafe büyüklüğünde olan,
içinde yıldızlar sayısınca ibrik bulunan havuzun
sahibi de benim, dünyada benim halifem olan halifede yanımda havuz başında duracaktır. Resulullahın (s.a.a) bu sözlerini işitenler o halife kimdir? diye sordular.
Resulullah
(s.a.a) o, Müslümanların İmamı, müminlerin emiri ve benden sonra
onların Mevlası olan Ali bin Ebi Taliptir (a.s) o, tabilerine havuzdan su ikram edecek, muhaliflerini ise yabancı deveyi su başından kovduğunuz gibi kovacaktır
diye buyurdu. Daha sonra şöyle
buyurdu: Kim Aliyi (a.s) sever ve dünyada itaat
ederse havuz başında benimle olacak, cennette de benim derecemde sayılacaktır.
Kim de Aliye (a.s) dünyada buğz
eder ve muhalifi olursa cehennemde yananlardan olacaktır. Daha sonra şöyle buyurdu: Kim Aliyi (a.s) sever ve dünya hayatında itaat ederse havuz
başında yanımda olacak,
cennette de benim
derecemde sayılacak, kim Aliye
(a.s) dünyada buğz eder ve düşman olursa kıyamet günü ne ben onu
göreceğim ne de o beni görecek ve sol tarafından çekilerek ateşe atılacaktır.5
Şeyh Ebu Muhammed bin Hasan bin Hüseyinden, amcasından, babası Hasandan,
amcası şeyh El Müfid Ebi Cafer Muhammed
bin Ali bin Babaveyhten, Muhammed bin Ahmet Senaniden, Muhammed bin Ebi Abdullah El Esedi El Küfiden, Musa bin
İmran Nahiden,
amcası Hüseyin bin Zeydten, Ali bin Salimden, babasından, Sad bin Zarif ten, Said
bin Cubeyr ibni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Aliye
(a.s) şöyle buyurdu:
Ey Ali
(a.s) sen Müslümanların imamı, Müminlerin emiri, nur yüzlülerin önderi, benden sonra yüce Allahın (c.c.) bütün
varlıkları üzerindeki hücceti, vasilerin önderi ve peygamberlerin
önderinin vekilisin. Ey Ali, (a.s) miraç günü yedinci semaya yükseldiğim
zaman daha sonra Sidret El Müntehaya, sonra nur hicaplarına
yüceltildiğim zaman, yüce Rabbim keremiyle benimle münacat ederek
şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a)! Ben lebbeyk (emrine amadeyim) ey yüce Rabbim diye cevap verdim. Daha sonra bana şöyle
buyurdu: Ali (a.s) dostlarımın
4 Emali El Müfid s. 237
5 Emali El Müfid s. 245
imamı, bana tabi
olanların nuru, muttakileri sorumlu kıldığım
kelimedir. Ona itaat edenin bana itaat ettiğini, ona muhalefet edenin de bana muhalefet ettiğini kendisine müjdele.
Bu müjdeyi işiten İmam
Ali (a.s) ya Resulullah (s.a.a) benim değerim oraya ulaştı mı ki orada hatırlanayım. Resulullah (s.a.a) evet Ey Ali (a.s) bundan dolayı
Rabbine şükret diye buyurdu. İmam yere secdeye kapanarak yüce Allahın (c.c.) nimetlerine
şükürler olsun, diyerek hamt etti. Resulullah (s.a.a.) Ey Ali, (a.s)
başını kaldır zira yüce Allah (c.c.) seni meleklere
karşı övmüş ve seninle gurur duymuştur.1
1 Emali El Müfid s. 247
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Zühdüyle meşhur Şeyh Ebu Talip Yahya bin Muhammed bin Hüseyin bin Abdullah El Cevani Taberi El Hüseyniden, hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında, Amil şehrinde evinde yapılan müzakere ve okumalarda, Şeyh El İmam Ebu Ali Cami bin Ahmet Destaniden Nişaburda, Şeyh İmam Ebu Hasan Ali bin Hüseyin bin Abbas Sandaliden, Ebu İshak Ahmet bin Muhammed bin İbrahim Salebiden, Ebu Kasım Yakup bin Ahmet Sırri El Mefrudiden, Ebu Bekir Muhammed bin Abdullah bin Muhammed bin Ukde bin Abbas bin Hamzadan, hicretin üç yüz otuz yedinci yılında yapılan sohbette, Ebu Kasım Abdullah bin Ahmet bin Amir Taiden, hicretin iki yüz atmışıncı yılında İmam Ali bin Musa Rızadan (a.s) babası Musa bin Caferden (a.s) babası Ebi Cafer bin Muhammedten, Ebi Muhammed bin Aliden (a.s) Ebi Ali bin Hüseyinden, babası İmam Hüseyin (a.s) babası İmam Alinin (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Kıyamet günü ben dört grup insana şefaat edeceğim. Bunlar: Zürriyetime ikramda bulunan, onların ihtiyaçlarını karşılayan, ihtiyaç duyduklarında onların yanında yer alan ve hem kalbiyle hem de diliyle onları sevenlerdir.2
Fıkıh üstadı Şeyh Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa Raziden hicretin
beş yüz onuncu
yılı Sefer ayında Rey şehri Zemeheran yolunda yapılan müzakere
ve okumalarda, şeyh Ebu Sait Muhammed bin Ahmet bin Hüseyin
Nişaburiden, Şerif Ebu Abbas Ukayl bin Hüseyin bin Muhammed bin Ali
bin İshak bin Abdullah bin Cafer bin Muhammed,
Abdullah bin Cafer bin Muhammed
bin Ali bin Ebi Talipten hicretin beş yüz yirmi
altıncı yılında yapılan okumalarda, Ebu Ali Hüseyin
bin Abbas bin Muhammed El Kermani El Hatipten, hicretin üç yüz seksen
altıncı yılı Ramazan ayında yapılan okumalarda Ebu Hasan
Ali bin İsmail bin İbrahim bin Hapşe
El Abdiden, Ruhbe bin Hasandan, Ebu Bekir Muhammed bin Abdullah bin Halit bin Ferkad
Nahi El Belhiden, Kuteybe Sait El Bağlaniden, Hammad
bin Yezitten, Abdurrahman Serracdan, Nafiden, ibni Ömerden
şöyle rivayet etmişlerdir: Bir gün Resulullaha (s.a.a) Ali bin
EbuTalibi (a.s) sordum Resulullah (s.a.a) kızarak şöyle buyurdu:
Ne oluyor bu kavme ki benim menzilimde olan birini soruyorlar. Kim Aliyi (a.s) severse
beni sevmiş olur,
kim de beni severse yüce Allahın (c.c.) rızasını
kazanmış olur, yüce Allah (c.c.) kimden razı olursa da ödül
olarak ona cenneti verir.
2 Bihar c. 8 s. 50 / Emali Ş. Tusi c. 1 s. 376 / Ahbar Rıza c. 2 s. 25- c. 1 s. 254
Kim Aliyi (a.s) severse yüce Allah (c.c.) onların namazını, orucunu ve duasını kabul eder. Aliyi
(a.s) kim severse
melekler onun için bağışlanma diler,
cennet kapıları onun için açılır ve hesapsız bir şekilde istediği kapıdan içeri geçer.
Aliyi (a.s) kim severse dünyadan göç etmeden önce Kevser suyundan
içecek; Tuba ağacından yiyecek ve cennetteki mekânını
görecektir. Kim İmam Aliyi (a.s) severse yüce Allah (c.c.) onun ölüm
sarhoşluğu acısını hafifletecek ve mezarını
cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüştürecektir.
Kim İmam Aliyi (a.s)
severse ona bedeninde mevcut olan damarlar
sayısınca huriler verilir ve ailesinden seksen
kişiye şefaat etme hakkı verilir.
Cennette ona başındaki kıllar
sayısınca şehirler ihsan edilir. Kim İmam Aliyi (a.s)
severse ölüm anında ölüm meleği ona dost gibi davranır, yüce Allah (c.c.) onun üzerinden sorgu melekleri
olan Münker ve Nekirin korku ve baskısını kaldırır, kalbini nurlandırır
ve yüzünü ak eder.
Kim İmam Aliyi (a.s)
severse yüce Allah
(c.c.) onu şehit ve Sıddıklarla arşın gölgeliğinde
koruyacaktır. Kim İmam Aliyi (a.s) severse yüce Allah (c.c.) onu
ateşten kurtaracaktır. Kim İmam Aliyi (a.s) severse yüce Allah
(c.c.) ondan sevaplarını kabul edecek
günahlarını bağışlayacak ve onu şehitlerin serdarı Hz.
Hamzanın (a.s) cennette ki dostu kılacaktır.
Kim İmam Aliyi (a.s)
severse yüce Allah (c.c.) onun kalbinde hikmeti sabit kılar, dilinden
doğru sözler çıkar ve ona rahmet
kapıları açılır. İmam Aliyi (a.s) kim severse, semalarda yüce Allahın (c.c.)
yeryüzündeki esiri adını alır. Kim İmam Aliyi (a.s) severse arşın altından bir melek
ona şöyle nida eder: Ey Allahın (c.c.) kulu amellerine yeniden başla zira yüce Allah (c.c.) bütün günahlarını bağışladı. Kim İmam Aliyi (a.s) severse kıyamet
günü dolunay gibi nurlu bir şekilde huzura gelecektir. Kim İmam Aliyi (a.s) severse
yüce Allah (c.c.) onun başına keramet tacını koyacak ve keramet cevherini ona
giydirecektir. Kim İmam Aliyi (a.s) severse sırat köprüsünden
ışık parıltısı gibi hızlı geçecektir.
Kim İmam Aliyi (a.s) severse cehennem
ateşinden kurtulur, sırat köprüsünden geçme izni alır ve azaptan emanda olur. Kim İmam Aliyi (a.s) severse
onun için divan kurulmaz,
terazi koyulmaz ve ona cennete
hesapsız bir şekilde geç denir.
Kim Ehlibeyti Resulullahı
(s.a.a) severse hesaptan, mizandan ve sırat köprüsünden emanda
olacaktır. Kim Muhammed Mustafanın (s.a.a) ve Ehlibeytinin (a.s) sevgisi üzere ölürse melekler
onunla selamlaşır peygamberler onu ziyaret
eder ve bütün ihtiyaçlarını yüce Allah (c.c.) karşılar. Kim Resulullahın
(s.a.a) Ehlibeytinin (a.s) sevgisi üzere ölürse ben onun cennet
konusunda kefili olacağım. Resulullah (s.a.a) bu sözü üç defa tekrar
etti.
Kuteybe bin Sad Ebu Rica Himad
bin Zeydin bu hadisle iftihar ettiğini nakletmiş ve bu hadisin bu
hakikati ikrar eden için asıl olduğunu söylemiştir.1 Bu kitabın müellifi Muhammed bin Kasım Taberi bu haberin yüce Allahın (c.c.) velilerini
veli edinmenin vacip olduğunu göstermekte, zira bütün bu nimetler
1 Ş. Saduk Fadail Şia kitabı s. 2-6 / Bihar c. 8 s. 221
yüce Allahın (c.c.) velilerini veli edinme ve düşmanlarından teberri
ile hasıl olmaktadır.
Şeyh Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
Şehriyar El Hazzandan, hicretin beş yüz on iki yılı Şevval ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında yaptığımız okumalarda, şeyh Ebu
Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin bin Bersiden, şerif Zahit Ebu
Haşim Muhammed bin Hamza bin Hüseyin bin Muhammed bin Muhammed bin
İbrahim bin Muhammed bin Musa Kazımdan (a.s), Ebu Abdullah
Hüseyin bin Ali bin Hüseyin bin Musa bin Babaveyhten Küfede,
hicretin üç yüz yetmiş sekizinci
yılında Zilhiccenin on dördü Salı
günü yapılan ilmi
okumalarda, Ebu Cafer Muhammed bin Hüseyin Nahviden, Ebu Kasım Sad bin
Abdullah El Aşariden, Abdullah bin Ahmet bin Tayyipten, Cafer bin
Halitten Safvan bin Yahyadan, Huzeyfe bin Mansur şöyle rivayet
etmiştir: İmam
Sadıkın (a.s) huzurunda oturuyordum içeriye bir adam geçip
şöyle arz etti: Sana feda olayım benim sizleri çok seven ancak
aynı zamanda içki içen bir kardeşim var. İmam şöyle
buyurdu: Doğrusu bizleri seven birinin bu halde olması çok gariptir,
fakat sizlere bundan daha kötüsünü
söyleyeyim, bizlere muhalif (nasibi) olanların
durumu bundan daha kötüdür. Kuşkusuz müminlerin en altta olanı
altta olanı olmasa dahi en azından iki yüz kişiye şefaat edecek, ancak yedi kat sema, yedi kat yeryüzü ve yedi deniz
muhalifimize (Nasibiye) şefaat etse dahi ona hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Ancak bu içki içen tabimize gelince o, dünyadan ya tövbe ederek ayrılır ya da yüce Allah (c.c.) onu sağlığında bir musibete duçar kılar ve hastalık
onun yaptığı günahlara karşı kefaret olur.
Böylece yüce Allahın (c.c.) huzuruna
çıktığı zaman temiz
bir şekilde çıkar. Kuşku yok ki bizim tabilerimiz doğru yol
üzerinde hayır üzeredir.
Daha sonra şöyle buyurdu: Benim babam daima şöyle buyururdu: Resulullahın (s.a.a) Ehlibeytini (a.s)
sevenleri yolunu şaşırmış olsa da sev düşmanlık edenlere ise namaz kılıp oruç
tutsa dahi buğz et.2
Şerif İmam Ebu Bereket Amr bin İbrahim bin Muhammed bin Muhammed bin Hamza El Hüseyni Zebadiden Küfede kendi mescidinde hicretin beş yüz on ikinci yılı Zilhicce ayında yapılan okumalarda, Şeyh Ebu Hüseyin Ahmet bin Muhammed bin Abdullah bin Suğurdan, Ebu Hasan Ali bin Amr Sukkeri El Hımriden, Ebu Abdullah Ahmet bin Hasan bin Abdul Cabbar Sufiden Ebu Zekeriya Yahya bin Mainden Hicretin iki yüz yirmi yedinci yılın Şaban ayında yapılan okumalarda, Kureyş bin Enesten, Muhammed bin Amrdan Ebi Usameden, Ebu Hüreyrenin Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Sizin en hayırlınız benden sonra Ehlibeytime (a.s) karşı en hayırlı olanınızdır.3 Muhammed bin Ebi Kasım bu hadise göre Ehlibeyt (a.s) tabileri Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) ümmetinin en hayırlıları olarak görünüyor. Zira onlar Ehlibeyte (a.s) karşı en hayırlı kimselerdi. Bu rivayetin ravileri Ehlibeyt (a.s) dışında olan diğer mezheplerin tabilerindendir.
2 İrşad El Kulüp s. 256
3 Bihar c. 2 s. 27
Şeyh Müfid Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, hicretin on birinci yılı Cimad El Evvel ayında
İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbet ve okumalarda, Sait El Valid Ebu Cafer Tusiden, şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu
Kasım Cafer bin Muhammed Kavlaveyhten,
babasından Sad bin Abdullahtan, Ahmet
bin Muhammedten, Abbas bin Maruftan, Muhammed bin
Sinandan, Talha bin Zeydten İmam Sadıktan (a.s) İmam (a.s) da
babası ve ceddinden (a.s)Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: Yüce
Allah (c.c.) hangi peygamberinin ruhunu kabzetmiş ise daha önce ona
soyundan en faziletlisine vasiyet bırakmasını emretmiştir.
Bana da vasiyet bırakmamı emretti,
kime vasiyet edeyim diye sordum.
Yüce Rabbim Ey Muhammed
(s.a.a) amcan oğlu Ali bin EbuTalibe (a.s) vasiyette bulun zira ben onu önceki kitaplarda sabit kıldım ve onun vasin
olduğunu yazdım, peygamberlerin ve bütün
canlıların benim için Rububiyet senin için Nübüvvet ve İmam Ali
bin Ebi Talib (a.s) için ise Velayet sözünü aldım diye buyurdu.1 Muhammed bin Kasım
şöyle söylemiştir: İmam Alinin (a.s) tabileri yüce
Allahın (c.c.) veli edindiğini veli edinmelerinden dolayı
ahdine vefa edenlerdir. Yüce Allah da (c.c.) onları şöyle müjdelemiştir: Yüce Allaha (c.c.) verdikleri ahde vefa
gösterenler yüce Allaha verdiğiniz
biatten dolayı sizlere müjdeler olsun kuşkusuz ki büyük kurtuluş
odur.2 Kurtuluş ve zaferden herkes hariç onlar nasipleneceklerdir.
Zühdüyle meşhur Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin
Hüseyin El Cevani El Hüseyniden, Amilde ki evinde hicretin beş yüz sekiz veya dokuzuncu yılında yapılan
sohbet ve okumalarda, Seyit Ebu Abdullah
Hüseyin bin Ali bin Dai El Hüseyniden, Muhammed bin Abdullah El Hafız dan, Abdul Aziz bin Abdülmelik El Emeviden, Süleyman
bin Ahmet bin Yahyadan, Muhammed bin Rabi El Amiriden, Hammad bin İsadan Ğarik El Cufiden,
Tahire bint Amr bin Dinardan, babasından, Cabir bin Abdullah El Ensarinin Resulullahtan
(s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Elbette ki her peygamberin mensup
olduğu bir aile vardır. Ancak Fatımanın (a.s) evlatları
istisna, onların velisi benim, onlar itretim ve bana intisap edenlerdir.
Onlar benim tıynetimden yaratıldı, vay haline onların faziletini yalanlayanlara,
onları seveni yüce Allah (c.c.) sever buğz
edene ise yüce Allah (c.c.) buğz eder.3
Muhammed bin
Ebi Kasım şöyle buyurmakta: Bu rivayet Muhammed Mustafa (s.a.a) itretinin herkes
dışında Fatıma (a.s) evlatları olduğunu
gösteriyor zira peygamber (s.a.a) onları böyle vasfetmiştir.
Liderliği ve zühdüyle meşhur Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Hasan bin Babaveyhle, hicretin beş yüz onuncu yılı Muharrem ayında Rey şehrinde yaptığımız okumalarda, şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden, hicretin dört yüz ellinci yılı Rabi El Ahir ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamın da yapılan okumalarda, şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Muhammed Abdullah bin Muhammed El Ebheriden, Ali bin Ahmet Sabbahtan, Abdurrezzakın kardeşi İbrahim bin Abdullahtan, amcası Abdu Rezzak
1 Ş. Tusi Emali c. 1 s. 102 / Bihar c. 15 s. 18-26
2 Tövbe suresi: 111
3 Bihar c. 23 s. 104 / c. 43 s. 230
bin Hemmamdan, Ebi Hemmam bin Nafiden,
Abdurrahman bin Avfın kölesi Zahirden:
Bir gün Abdurrahman bin Avf kölesi
Minaya sana Resulullahtan (s.a.a) duyduğum bir hadis anlatayım mı? diye
sordu. Mina evet, dedi. Resulullahın (s.a.a) ben bir ağacım,
Fatıma (a.s) dalları, Ali (a.s) aşısı Hasan ve Hüseyin
(a.s) meyvesi ve ümmetimizden sevenlerimiz yapraklarıdır, diye buyurduğunu işittim.4
Ebu El Fakih
Ebi Kasım bin Muhammedin kendi
hattıyla yazmış olduğu kitaptan, şeyh Hasan El Mütekellimden, Ebu Amr Ahmet bin
Muhammed Senaniden, Cebran mıntıkasından olan Abdullah bin
Adiden, Mufaddal bin Abdullah bin Muhammedten, Muhammed bin Yahya bin Daris El Kufiden, İbrahim bin Sehilden,
Muhammed bin Aliden,
Katadeden, Süfyan Sevriden, Leysten, Mücahitten, İbni Abbasın Resulullahtan
(s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ben ve Ali (a.s) bir soy ağacından yaratıldık, insanlar ise farklı soy ağaçlarından yaratıldı. Aslı benim olduğum, dalları Fatımanın (a.s), Aşısı Alinin
(a.s), meyvesi Hasan ve Hüseyinin (a.s), yaprakları
da tabilerimiz olan bir soy ağacına ne dersiniz. Kim bu ağacın bir dalına tutunursa
cennete dâhil olmuş ve kim bu ağaçtan yüz çevirirse ateşe
düşmüştür.
Ebu Yakup El Basrani
bu rivayetten yola çıkarak Şia
hakkında şöyle bir şiir
yazmıştır:
Bakilik diyarında bir
ağaç yeşermiştir O diyarda onun gibi yeşeren ağaç yoktur
Aslı Mustafa dallar ise
Fatıma Beşeriyetin seyidi Ali (a.s) ise aşısı onun Haşimi
torunlar onun meyvesi Meyveyi saran yapraklar Şiası onun Bu Allah
Resulünün söylemi
Nakletti bu haberi güvenilir raviler Kurtuluşu umarım sevginizle yarın En üstün zümre ile ulaşırım zafere
Şeyh El Müeyyed Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılında yapılan ilmi müzakerede, Sait El Valitten, şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Hasan Ahmet bin
4 Ş. Tusi El Emali s. 245 / Emali El Müfid c. 1 s. 18
Muhammed bin Hasandan, babasından, Sad bin Abdullah bin Musadan, Muhammed bin Abdullah El Azremiden, Mualla bin
Hilalden, Kelbiden, Ebi Salihten, Abdullah bin Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) bana beş, Aliye (a.s) de beş özellik verdi. Bana kelamın hepsini Aliye (a.s) ilmin
hepsini verdi, beni peygamber kıldı, Aliyi (a.s) vasi, bana Kevseri verdi, ona Selsebili, bana vahyi verdi ona ilhamı, benimle İsraya yükseldi ona sema ve hicap kapıları açıldı ve orada o
bana baktı, bende ona. Daha sonra Resulullah (s.a.a) ağladı. Ben ona ya Resulullah (s.a.a)
anam babam sana feda olsun neden
ağlıyorsun dedim. Ey ibni Abbas
yüce Rabbimin bana söylediği söz şöyleydi: Ey Muhammed (s.a.a), aşağılara bak, ben aşağıya hicapların nasıl aralandığı, sema kapılarının nasıl açıldığına baktım, sonra bana doğru yükselen Aliye (a.s) baktım
benimle konuştu bende onunla konuştum sonra Rabbimde benimle
konuştu. Dedim ki ya Resulullah (s.a.a) yüce Allah (c.c.) seninle ne
konuştu? Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: Yüce Allah (c.c.) bana Ey Muhammed
(s.a.a), ben Aliyi (a.s)
senin vasin, vezirin ve senden sonra halifen kıldım. Ona bunu bildir, o şu anda seni
duymaktadır. Ben Rabbimin huzurundayken İmam Aliye (a.s)
bunları bildirdim. İmam Ali (a.s) bunları kabul edip itaat ettim diye buyurdu. O an yüce Allah (c.c.)
meleklerine Aliye (a.s) selam vermesini emretti. Onlar da selam verdi
İmam (a.s) da onlara selam verdi. Daha sonra meleklerin birbirlerini
müjdelediğini ve sevindiklerini
gördüm. Gördüğüm bütün melekler beni tebrik etti ve şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a)
seni gönderene ant olsun ki yüce Allahın (c.c) amcan oğlu İmam Aliyi (a.s) senin halifen ilan etmesinden dolayı bütün melekler
mutlu oldu. Ancak Arş taşıyıcı meleklerin
başlarını eğdiğini gördüm Cebraile Arş
taşıyıcıları neden başlarını yere
eğdi diye sordum. Cebrail ya Muhammed (s.a.a) Arş melekleri hariç
bütün melekler İmam Alinin (a.s) yüzüne bakarak sevindi ancak Arş melekleri
yüce Allahtan (c.c.) İmam Aliye (a.s) bakmak için
izin istediler onlara izin verildi ve ona bakmaya başladılar bende
indiğim vakit bunları Aliye (a.s) bildirdim o da olanları bana bildirdi anladım ki İmam Aliye (a.s) geçtiğim her yeri görmesi için hicaplar açılmış ve beni görmüştü. İbni Abbas dedi ki: Ya Resulullah (s.a.a) bana vasiyette bulun. Resulullah (s.a.a)
sana İmam Ali bin Ebi Talibin
(a.s) sevgisini tavsiye
ediyorum diye buyurdu.
Dedim ki ey Allahın (c.c.) Resulü bana tavsiyelerde bulun. Buyurdu ki: Alinin (a.s) sevgisi ve itaatine bağlan. Beni peygamber
olarak gönderen yüce Allaha (c.c.) ant olsun
ki yüce Allah
(c.c.) Ali (a.s)
sevgisini sormadan önce hiç kimseden bir sevap kabul etmeyecek ve o
kalplerin içindekini bilendir. Eğer İmam Ali (a.s) velayetiyle gelmişse yaptığı ameller
kabul edilir, yok eğer velayeti
yoksa ona hiçbir şey
sorulmaz ve ateşe atılma emri verilir.
Ey ibni Abbas, beni peygamber olarak gönderen
yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki cehennem ateşinin İmam Ali (a.s) düşmanlarına karşı öfhesi ve şiddeti yüce Allahın (c.c.) çocuğu vardır diyerek şirk
koşanlara karşı olan şiddeti ve öfhesinden daha fazladır. Ey ibni Abbas mukarreb
melekler Resul ve Nebiler İmam Aliye (a.s) karşı düşmanlıkta birleşseler, fakat bunu elbette ki yapmazlar, ancak böyle bir şeyi yapsalar
yüce Allah (c.c.)
onlara dahi ateş azabınıvacip kılardı. Dedim ki ya Resulullah (s.a.a)
ona hiç buğz eden var mı? Buyurdu ki evet ey İbni Abbas, benim
ümmetimden olduğu söylenen ancak İslamda nasipleri olmayan bir grup vardır.
Ey İbni Abbas, onların
İmam Aliye (a.s) nefret duymalarının nişanesi ondan çok
daha aşağılarda olan kişileri ondan daha faziletli
sayıp ondan öne geçirmeleridir. Beni peygamber olarak gönderene ant olsun ki yüce Allah
(c.c.) katında benden daha değerli peygamber
ve İmam Aliden
(a.s) daha değerli bir vasi yoktur.
Daha sonra İbni Abbas şöyle dedi: Bu vasiyetten sonra İmam Aliye (a.s) karşı hayatımın sonuna kadar sevgi ve muhabbet
duydum ve amellerim arasında en büyük amel olarak bu sevgi ve muhabbeti
saydım. Daha sonra İbni Abbas şöyle
devam etti: Zaman su gibi aktı gitti ve Resulullahın (s.a.a) vefat zamanı geldiğinde
ben onun yanındaydım, dedim
ki anam babam sana feda olsun ya Resulullah (s.a.a) ecelin yaklaşmış gibi görünüyor bana ne emredersin? Ey İbni Abbas, Alinin (a.s)
muhaliflerine muhalefet
et, onlara yardımcı ve dost olma diye buyurdu. Dedim ki, ya Resulullah
(s.a.a) neden insanlara ona muhalefet etmemeyi emretmiyorsun? Bu sorumdan sonra
Resulullah (s.a.a) kendinden geçinceye kadar ağladı ve kendine gelince şöyle buyurdu: Ey İbni Abbas onların işleyeceği ameller
konusunda yüce Rabbimin ilmi onları geçmiştir. Beni peygamber olarak
gönderen yüce Rabbime ant olsun ki ona muhalefet edip hakkını inkâr eden kimsenin
dünyada kendisine verilen
nimet değişecektir. Ey İbni Abbas, eğer yüce Rabbine
kavuşacağın gün senden razı olmasını istiyorsan
İmam Ali bin Ebu Talibin (a.s) yolunu takip et, neye meyil ederse ona meyil et, onun
İmamlığına razı ol, ona muhalif olana muhalif ve dost
olana dost ol.
Ey ibni Abbas, onun hakkında kalbine şek düşmesinden sakın zira İmam Alide (a.s) şek etmek
yüce Allahı (c.c.)
inkâr etmek demektir.1
Muhammed bin Kasım bu haber konusunda şöyle söylemiştir: Bu haber, kim İmam
Alinin (a.s) önüne başkalarını geçirir ve ondan üstün sayarsa
onu sevdiğini ve tabi olduğunu söylese dahi İmam Alinin (a.s) muhalifidir anlamını taşımakta
ve kim onun en üstün olduğu itaatinin
ve velayetinin farz olduğu konusunda
şek ederse İslamı izhar etse dahi onun kâfir olduğu hükme bağlanmıştır. Ve bununla
alakalı burada zikredemeyeceğimiz birçok
konu vardır.
Şeyh Ebu Ali Tusiden, Sait El Valitten, Muhammed bin Muhammedten, Şerif Salih Ebu Muhammed El Hasan bin Hamza El Hüseyni Taberiden, Ebu Bekir Neccar Taberi El Fakih adıyla meşhur Muhammed bin Fadıl bin Hatimden, Muhammed Abdul Hamitten, Dahir bin Muhammed bin Yahya El Ahmerden, Münzir bin Zübeyirden, Ebu Zer El Gıffarinin (r.a) Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: İmam Aliyle (a.s) hiç kimseyi kıyas etmeyin ki küfre düşmeyesiniz, hiç kimseyi ondan faziletli de saymayın ki dinden dönmeyesiniz. 2
Şerif Ebu Bereket Amr bin İbrahim bin Hamza El Hüseyniden, hicretin beş yüz on altı yılında yazdığı risaleden, Said bin Muhammed bin Ahmet Sakafiden, Şerif bin Ebu Abdullah Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Abdurrahman El Aleviden,
1 Ş. Tusi El Emali c. 1 s. 104 / Bihar c. 16 s. 370 c. 38 s. 157
2 Ş. Tusi El Emali c. 1 s. 153
Ebu Tayip Muhammed bin Haccac El Cafiden, Zeyd bin Muhammed bin Cafer El Amriden, Ali bin Hüseyin bin Abdu El Karşiden, İsmail bin Eban El Ezediden, Amr bin Sabitten, Meysera bin Habib İmam Zeynel Abidinden (a.s) şöyle rivayet etmiştir: Kıyamet günü Peygamberimizin (s.a.a) kemerine tutunacağız, tabilerimizde bizim kemerimize tutunacaklardır.1
Şeyh İmam Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh, hicretin beş yüz onuncu yılında Rey şehrinde yaptığı sohbette, Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammedten, Ebu Hasan Ali bin Muhammed bin Hubeyş El Katipten, Hasan bin Ali Zafaraniden, Ebuİshak İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Abdullah bin Muhammed bin Osmandan, Ali bin Muhammed bin Ebi Saitten, Fadıl bin Cadtan, Ebi İshak El Hemedani şöyle nakletmiştir: Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) Muhammed bin Ebu Bekiri (r.a) Mısıra vali tayin ettiği zaman ona bir emirname yazdı ve onunla amel edip Mısır halkına okumasını istedi. İmam Ali (a.s) emirnamede şöyle buyuruyordu:
Rahman ve rahim olan Allahın (c.c.) adıyla
Allahın
(c.c.) kulu müminlerin emiri Ali bin Ebi Talipten Muhammed bin Ebu Bekir ve Mısır
halkına; Allahın (c.c.) selamı üzerinize olsun. Öncelikle
kendisinden başka ilah olmayan yüce Allaha (c.c.)
hamdü senalar ederim.
Daha sonra sorumlu olduğunuz ve ona
ulaşacağınız sorumluluk konusunda takvalı olmayı tavsiye ediyorum. Zira yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmakta: Her nefis ölümü tadacaktır.2 Ve buyuruyor ki: Her nefis yaptıklarının
esiridir.3 Yüce Allah (c.c.) ondan çekinmenizi öğütler, şüphesiz ki dönüşünüz onadır.4 Ve şöyle buyurmakta: Rabbine ant olsun ki yaptıkları her şeyi onlara soracağız.5 Şunu çok iyi bilin
ki Ey Allahın (c.c.)
kulları yarın Rabbiniz sizleri küçük ve büyük yaptığınız her türlü
amelden sorumlu tutacaktır. Eğer bize azap ederse zalim olanlar bizleriz yok eğer
merhamet ederse o merhametlilerin en merhametlisidir. Ey Allahın (c.c.) kulları,
bir kulun bağışlanmaya ve merhamete en yakın
olduğu an Allah (c.c.) rızası için onun yolunda amel edip
kullarına tövbe etmeyi nasihat etmesidir. Sizlere kendisinden başka
hayır olmayan ve dünya ve ahiret hayrının sadece onunla gerçekleşeceği takvalı olmayı
tavsiye ediyorum. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Takvalı olanlara Rabbiniz ne indirdi diye sorulur. Onlar dünyada iyilik edenler için hayır
indirdi derler. Onlar için ahiret yurdu daha hayırlı, muttakiler
içinse nimet dolu mekânlar vardır.6
Ey Allahın (c.c.)
kulları, şunu iyi bilin ki mümin kişi üç sevap için amel eder. Hayırlı amellerine karşın yüce Allah (c.c.) ona dünyada karşılık verir. Yüce Allah (c.c.)
Hz. İbrahime (a.s)
şöyle buyurmuştu: Ona ecrini
dünyada verdik. O ahirette de Salihlerdendir.7 Kim Allah (c.c.) rızası için amel ederse yüce Allah
1 ç. 3 hadis no: 42
2 Ali İmran suresi: 185
3 Müddessir suresi: 38
4 Ali İmran suresi: 28
5 Hicir suresi: 92-93
6 Nahıl suresi: 30
7 Ankebut suresi 27
(c.c.) onun karşılığını dünyada
da ahirette de verecektir. Yüce Allah (c.c.) şöyle
buyurmaktadır: Ey iman eden
kullarım Allahtan (c.c.) çekinin dünyada hayırlı ameller
işleyenlere hayır vardır. Yüce Allahın (c.c.)
toprağı geniştir. Sabırlıların mükâfatı onlara
hesapsız bir şekilde verilecektir.8 Yüce Allah
(c.c.) onları dünyada verdiği nimetler
dolayısıyla ahirette hesaba çekmeyecektir. Yüce Allah (c.c.)
şöyle buyurmakta: İyi ameller
işleyenlere karşılığı ve ziyadesi verilir
onların yüzü ne
kararır ne tozlanır ne de zillete düşer.9 Ayetteki iyi amellerin
karşılığı cennet, ziyadesi ise dünyada saadettir.
Ayetteki hayır ise ahrettir. Yüce Allah (c.c.)
her sevap karşılığında bir günahı
siler. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Şüphesiz ki iyilikler (sevaplar) kötülükleri
(günahları) siler. Buhatırlayanlariçinbirhatırlatmadır.10 Kıyamet
günü olduğunda onların iyilikleri hesaplanır daha sonra yaptıkları her iyiliğin karşılığında
onlara onar sevap yedi yüz katına ulaşıncaya kadar verilir. Yüce
Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: O, Rabbinden
onlara verilen bir ödüldür.11 Başka bir ayette
ise şöyle buyuruyor: Onların yaprklarına karşı kat kat mükâfatlarverilir.
Ve onlar odalarında güvenlik içerisindedirler.12
Allah (c.c.) sizlere merhamet etsin bu söylediklerime rağbet
ediniz onun için amel ediniz ve o kısmete nail olunuz.
Ey Allahın (c.c.) kulları şunu iyi biliniz ki, muttakiler hazırda ve gelecekte olan hayırlara sahip oldu, sizler dünya ehline dünyalarında ortak olun ancak dünya
ehli sizlerin ahiretinizde size ortak olmasın, yüce Allah (c.c.) onlara
yetecek nimetleri dünyada mubah
kıldı ve onları harama muhtaç bırakmadı. Yüce Allah
(c.c.) şöyle buyurmakta: De ki
Allahın (c.c.) kulları için yarattığı ziynet ve temiz
rızkları haram kılan kimdir? Bunlar dünya hayatında inananlara
has kılınmıştır. Kıyamet gününde de yalnız
onlarındır. İşte bizler anlayan topluluklar için ayetlerimizi böyle açıklarız.13 Onlar dünyayı en iyi şekilde mesken tutmuş ve mutlu olmuş en pak yiyecekleri yemiş dünya ehline
dünyalarında ortak olmuş onların en iyi yiyeceklerinden yemiş, en iyi
içeceklerinden içmiş, en iyi giyeceklerinden giyinmiş, evlenecekleri
en iyi kadınlarla evlenmiş, binilecek en iyi bineklere binmiş ve dünyada dünya
ehliyle en lezzetli
nimetlere ortak olmuş yarında yüce
Allahın (c.c.) komşuları olacak,
Ondan arzu ettiklerini onlara verecek onların hiçbir isteği geri çevrilmeyecek ve hiçbir lezzetten
nasipsiz kalmayacaklardır.
Ey Allahın (c.c.) kulları, aklı başında takvalı olan herkes bu nimetleri arzular. Yüce Allahın (c.c.)
iradesi ve kuvveti
dışında hiçbir irade
ve kuvvet yoktur.
Ey Allahın (c.c.) kulları,
eğer Allahtan çekinir peygamberiniz (s.a.a) ve Ehlibeytini (a.s)
korursanız yüce Allaha (c.c.) tapınacağınız en iyi
şekilde tapınmış, onu zikredeceğiniz en iyi
şekilde zikretmiş, ona şükür edeceğiniz en iyi şekilde
şükretmiş ve en iyi cihadınızı yapmış
olursunuz. Diğerleriniz sizlerden daha uzun namaz kılsa ve daha çok oruç tutsa
da sizler onlardan
daha takvalı ve emir
8 Zümer suresi: 10
9 Yunus suresi:26
10 Hud suresi: 114
11 Nebe suresi: 36
12 Sebe suresi: 37
13 Araf suresi: 32
sahiplerine daha faydalı konumdasınız.1
Muhammed bin Kasım
şöyle söylemiştir: Bu hadis aslında uzundur ancak ben bu kadarını nakletmeyi uygun gördüm, zira benim çalışmam doğrultusunda Ehlibeyte (a.s) tabi muttakiler için çok iyi müjdeler vardır. Bu hadisin tamamını
züht ve takva adlı kitabımda naklettim.
Şeyh İmam Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi, hicretin beş yüz on birinci yılında Mukaddes Gari mıntıkasında yaptığımız müzakere ve okumalarda, Seyit El Valitten, Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Hasan Ali bin Valid El Murağiden, Kasım bin Muhammed Dellalden, Sabra bin Ziyattan, Hekim bin Utbeden, Hanş bin Mutemir şöyle nakletmiştir: Bir gün müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) huzuruna vardım ve Allahın (c.c.) selamı ve rahmeti üzerine olsun nasıl akşamladın diye arz ettim. İmam şöyle cevap buyurdu: Bizleri sevenleri severek, bizlere buğz edenlere buğz ederek akşamladım. Bizleri sevenler de yüce Allahın (c.c.) rahmeti altında mutlu bir şekilde akşamladı. Bizim muhaliflerimizde konaklarının temelini uçurum kenarında inşa ederek akşamladı. O öyle bir uçurum ki içindeki ateşte yanarak dağılacaktır. Rahmet kapıları da sanki hak edenler için açılmış, ne mutlu o rahmet ehline ve vay haline o ateş ehlinin. Ey Hanş, kişi bizleri sevip sevmediği konusunda kalbini imtihana tabi tutmak istiyorsa tabilerimizi sevip sevmediğine baksın eğer tabilerimizi seviyorsa o bize buğz edenlerden değil ancak eğer tabilerimize buğz ediyorsa o bizleri sevmiyor demektir. Yüce Allah (c.c.) bizim sevenlerimizin sevilmeleri için söz almış buğz edenlerimizin adını da Kitabında anmıştır. Seçkin olanlar bizleriz tabilerimizde peygamberlerin tabileridir.2
Zühtehlinden seyit Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyin El Cevaniden, hicretin beş yüz dokuzuncu yılında Emil mıntıkasında ki evinde yapılan sohbet ve okumalarda, Seyid Ebu Abdullah Hüseyin bin Ali Dai El Hüseyniden, Seyid Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyniden, Seyid Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyniden, El Hakim Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah El Hafızdan, Mur şehrinde Ebu Muhammed Ali bin Muhammed El Hüseyniden, Muhammed bin Musa Şamiden, Abdullah bin Muhammed Temimiden, İsmail bin Amr El Beceliden, Aclehten, Habip bin Ebi Sabitten, Asim bin Damra Ali bin Ebi Talib (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Ey Ali (a.s) cennete ilk girecek olanlar ben, sen, Fatıma (a.s) Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s) dir. Ben Ey Allahın (c.c.) Resulü bizim tabilerimiz ne olacaktır. Buyurdu ki onlarda ardınızdan geçecektir.
Şeyh Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılında Rey şehrinde yaptığımız müzakere ve okumalarda, şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden yine hicretin dört yüz elli beşinci yılında yapılan sohbette, şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Bağdadiden, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Babasından, Sad
1 Ş. Tusi El Emali c. 1 s. 24 / Garat kitabı c. 1 s. 233 / Tuhaf Ukul s. 176 / Emali El Müfid s. 137
2 Müfidin Emalisi s. 333 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 112-277 / Bihar c. 23 s. 106 c. 3 hadis no: 28
bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Yunus bin Abdurrahmandan, Küleyb bin Muaviye El Esedi İmam Cafer Sadıktan (a.s) şöyle rivayet etmiştir: Allaha (c.c.) ant olsun ki sizler (Şialar) yüce Allahın (c.c.) ve meleklerinin dini üzeresiniz. Ellerinizi haramlardan çekerek bizlere yardımcı olunuz. Daima namaz kılmak ibadette bulunmak ve haramlardan el çekmek sizin sorumluluğunuzdur.3
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzanla İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında defalarca yaptığımız müzakere ve okumalarda, şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed El Bersiden, Ebu Kasım Abdullah bin Muhammed bin Ahmet Şeybani El Bezzazdan, dedem Ebu Tayip Muhammed bin Hüseyin Teymeliden Ali bin Abbas El Beceliden, Cafer bin Muhammed Romaniden Hasan bin Hüseyin El Abit El Armiden, Hüseyin bin Alvandan, Ebu Hamza Somali İmam Bakırdan (a.s) şöyle rivayet etmiştir: Yüce Allah (c.c.) kıyamet günü tabilerimizi mezarlarından işlemiş oldukları günah ve ayıplarla diriltecek, dirildiklerinde yüzleri dolunay gibi parlayacak, ayıpları ve korkuları gizlenecek, insanlar korkuya kapılacakken onlar kendilerini güvende hissedecek, insanlar hüzünlenecekken onlar sevinecek, Allah (c.c.) katındaki değerleri vesilesiyle onlar kanatları parlayan altından, boynu yakuttan ve derisi ipekten daha yumuşak bir deveye binecek ve mahşer alanına geleceklerdir.
Şerif Ebu Bereket Amr bin İbrahim bin Hamza El Hüseyni El Küfiden Ebu Galip Sait bin Muhammed bin Ahmet Sakafiden hicretin beş yüz onuncu yılında yapılan müzakerede, Şerif Abdullah Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Abdurrahman El Aleviden, Muhammed bin Hüseyin Silmiden Ali bin Abbastan, İbad bin Yakuptan, Yunus bin Ebi Yakup bir adamdan İmam Ali (a.s) Zeynel Abidinin (a.s) huzuruna gelip kıyameti sorduğunu İmamın da şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kıyamet olduğu zaman yüce Allah (c.c.) öncekileri ve sonrakileri bir mekânda, onları ateşten bir çatı altında toplayacak. Daha sonra gök melekleri yeryüzüne inecek hepsi bir araya gelip onların etrafını saracak, sonra ateşten bir çatı daha çekilecek ve daha sonra gök meleklerinden ikinci bir grup inecek ve onların etrafını saracaklar. Daha sonra ateşten üçüncü çatı çekilecek ve göğün üçüncü katından melekler inip ve ateşten çatının etrafını saracaklar. Böylece yedi kat gökten yedi grup melek gelinceye kadar böylece deva eder. Bu anlatılanlar karşısında adamcağız baygın bir halde yere yığıldı. Bir süre sonra adam ayılınca Ey Allah Resulünün (s.a.a) evladı (a.s) İmam Ali (a.s) ve tabilerine ne olacak? İmam (a.s) şöyle buyurdu: İmam Ali (a.s) misk kokulu elbiselerle tabileriyle yemek yiyip içecek ve bu olanlardolayısıyla onlara hiçbir hüzün ve tasa olmayacaktır.4
Liderliği ve zühdüyle meşhur Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyin El Hüsniden, hicri beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında Amil mıntıkasında ki evinde yapılan sohbet ve okumalarda, silsile yoluyla, Seyid Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ali Dai El Hüseyniden, Seyid Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyniden, Hâkim Ebu Abdullah Muhammed bin Abdul Hafızdan, Nehrevanda Ebu Nasır Muhammed bin Harun Devanikiden, Simane bint Hamdan El Enbariyeden,
3 Ş. Tusi El Emali c. 1 s. 31 / Emali El Müfid s. 270
4 Bihar c. 7 s. 175
babasından, Amr bin Ziyad El Yunaniden, Abdul Aziz bin Muhammed Derudiden, Zeyd bin Eslemden, babası Eslemden oda Ömer bin Hattabtan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ben Fatıma (a.s) Ali (a.s) Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s) cennette kubbesi beyaz, zaferin simgesi olan bir çardak altında bir araya gelecek, tabilerimizde rahmanın sağında yerini alacaklardır.
Liderliği ile meşhur Şeyh Ebu Muhammed
Hasan bin Babaveyhten hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında yaptığımız okumalarda silsile yoluyla, Şeyh Ebu Sait Ebu Cafer
Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden hicretin dört yüz elli beşinci
yılında Cimaz El Evvel
ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında yaptığımız sohbet ve okumalarda, şeyh Ebu
Abdullah Muhammed bin Numandan, Ebu Hasan Ali bin Halit El Merağiden,
Ebu Kasım Ali bin Hasan el Küfiden, Cafer bin Muhammed bin Mervandan,
babasından, Mesih bin Muhammedten, Ebu Ali bin Ebi Hamza El Horasaniden, İshak bin
İbrahim Ebi İshak Subeyinin şöyle söylediğini rivayet
etmiştir: Bir gün Mesruk
El Ecdanın evine
konuk olduk yanında tanımadığımız bir misafir
oturmuş Mesruk ile yemek yiyordu.
Misafir ben Resulullahla (s.a.a) beraber Hayberdeydim dedi. Bunu işittikten sonra onun
Resulullahın (s.a.a) ashabından olduğunu anladık. Daha sonra şöyle devam etti: Safiye
bint Hay bin Ahtab Resulullahın (s.a.a) yanına geldi ve şöyle söyledi: Ey Allahın (c.c.) Resulü,
(s.a.a) ben hiçbir zevcen gibi değilim, benim babam abim ve amcam
katledildi, sana herhangi bir şey olursa
ben kime gideyim?
Resulullah (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibe
(a.s) işaret ederek
buna diye buyurdu.
Daha sonra sizlere Haris Averin
anlattığı bir olayı anlatayım mı dedi. Evet diye cevap verdik. Şöyle anlatmaya
başladı: Bir gün İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) yanına
uğradım. İmam (a.s) yanıma gelmene sebep olan şey
nedir diye sordu. Ben, senin sevgin ya emir el müminin dedim. Daha sonra bana
üç defa Allaha (c.c.) yemin ettirdi ve şöyle buyurdu: Allaha (c.c.) ant
olsun ki Allahın (c.c.) kullarından kalbi iman imtihanından geçmiş herkes bize karşı sevgi hisseder. Yüce Allahın (c.c.)
gazap ettiği her kimse kalbinde
bize karşı buğz hisseder. Böylece
bizi sevenler yüce Allahın (c.c.) rahmetini ummakta,
rahmet kapıları da onlara
açılmakta, bize buğz edenler ise içi ateş dolu bir uçurumun kenarında ateşe düşüp
yok olmayı beklemekteler. Ne mutlu o rahmete ve rahmeti
bekleyenlere ve vay haline o ateş ehlinin.1
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
Şehriyar El Hazandan, hicretin beş yüz on ikinci yılı
Şevval ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yapılan okumalarda, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed El Bersiden, Ebu
Hasan Muhammed bin Muhammed bin Muhledin kendi yazısıyla telif etmiş olduğu kitaptan, Şerif Ebu Kasım Ali bin Muhammed
bin Ali bin Muhammed bin Abdullah
bin Hasan bin Abdullah bin Abbas bin Ali bin Ebi Talipten, Cafer bin Hüseyin
El Müminden Muhammed bin Cafer bin Nazırdan, Ahmet bin Muhammed bin Halitten,
babasından, Cabir bin Yezidin İmam Bakırdan (a.s) babası Zeynel Abidinin
(a.s) babasından şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.a) Ali bin Ebi Talibe
(a.s) şöyle buyurmuştur: Ey Ali (a.s) ben, sen, çocukların Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s)
1 Bihar c. 27 s. 81 / Mecalis El Müfid s. 271 / Ş. Tusi Emali de s. 32 / Bihar c. 27 s. 79
ve Hüseyinin (a.s) evlatlarından dokuzu dinin temeli ve İslamın sütunlarıyızdır.
Bizlere tabi olanlar kurtuluşa ermiş bizlere muhalif olanlar ise cehennem ateşine
düşmüşlerdir.
Büyük Fakih Ebu Naim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa
Raziden hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Zemeheran
yolunda yaptığımız sohbette,
Ebu Sait Muhammed bin Ahmet bin Hüseyin Nişaburiden, Ebu Bekir
Muhammed bin Ahmet bin Hasan El Hatip Deynurla yaptığımız
okumalarda, Ebu Hasan Ali bin Ahmet El Bezzardan hicretin üç yüz doksan ikinci
yılında El Maruz El Haşimi El Halebiden, Nusaybinde Ali bin Azil El Kattandan, Muhammed bin Temim El Vasıti
El Hamaniden Şerikin şöyle anlattığını rivayet
etmişlerdir: Süleyman
bin Ameşin vefatına sebep olan dönemde yanındaydım, yanımıza İbin Ebi Leyla İbni Şubreme
ve Ebu Hanife geçti, Ebu Hanife Süleyman
bin Ameşe dönüp şöyle söyledi: Ey İbni
Ameş hiçbir ortağı olmayan yüce Allahtan (c.c.) çekin ve şunu bil ki sen ahiret
günlerinin ilkinde ve dünya günlerinin sonundasın, sen İmam Aliden (a.s) bazı rivayetler nakletmekteydin eğer onları gizleseydin senin için daha hayırlı olurdu.
Süleyman El
Ameş şöyle cevap verdi: Benim gibi birine bunlar söylenir mi? Beni
oturtun bana destek verin dedikten sonra Ebu Hanifeye döndü ve şöyle
söyledi: Ey Ebu Hanife, bana Ebu mütevekkil Naci Ebu Said El Hudriden şöyle aktarılmıştır:
Resulullah (s.a.a) bir gün bizlere şöyle buyurdu: Kıyamet günü olduğunda yüce Allah (c.c.) bana ve Aliye (a.s)
şöyle buyuracak: Bütün sevdiklerinizi Cennete alın, muhaliflerinizi
de cehenneme atın. Bu da yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayetinde
şöyle zikredilmiştir: İkiniz her inatçı kâflri cehenneme atın.2 Bunu duyan Ebu Hanife bundan daha çetin bir rivayeti
anlatmadan hemen kalkın gidelim dedi.
Fadıl şöyle söyledi: İmam Hasana (a.s) kâfir kimdir? diye sordum. Şöyle cevap buyurdu: Kâfir, benim ceddim Resulullahı (s.a.a)
inkâr edendir. Peki, inatçı kimdir dedim. İmam (a.s) o, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) hakkını inkâr edendir,
diye buyurdu.3
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında hicretin beş yüz on birinci
yılı Recep ayında yaptığımız
okumalarda, Sait El Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin
Numandan, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ahmet bin Muhammed bin
Saitten, Ebu Avane Musa bin Yusuf El Kattandan, Muhammed bin Yahya El
Ezediden, İsmail bin Ebandan, Ali bin Haşim bin Beritten,
babasından, Abdurrahman bin
Kıys El Arcahi şöyle nakletmiştir: Bir gün İmam
Ali bin Ebi Taliple (a.s) devlet konağının
kapısında oturuyorduk. İmam (a.s) güneşin sıcak
ışınlarından dolayı konak duvarının
gölgesine geçti daha sonra içeriye geçmek istedi, Hemedan asıllı bir
adam yanına geldi ve İmamın (a.s) elbiselerine tutundu
ve ey müminlerin emiri, bana kapsayıcı olan faydalanabileceğim bir hadis anlat. İmam (a.s) sen çok sayıda
hadis bilmiyor musun diye sordu. Adam evet, dedi ancak bana faydalı olacak genel bir hadis anlat. İmam
(a.s) habibim Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurdu: Ben
2 Kaf suresi: 44
3 Bihar c. 47 s. 357 / Ş. Tusi Emali de c. 2 s. 241 / Bihar c. 39 s. 196 c. 48 s. 412 / Münteceb Din Erbaini s. 52
ve tabilerim havuz
başında susuzluğumuzu gidermiş yüzlerimiz ak bir
şekilde toplanacak, düşmanlarımızda susuz, yüzleri kara bir şekilde toplanacaktır. Bunu uzun
bir hadisten kısa bir anlatım olarak aklet. Şunu bil ki sen
sevdiklerinle beraber olacaksın. Daha sonra sana kazandıkların verilecek diye buyurdu ve beni bırak Ey Hemedanlı diye buyurup içeri geçti.1
Şerif Ebu Bereket Amr bin İbrahim Hamza El Alevi ve Ebu Galip Sait bin Muhammed Sakafi El Küfiden, hicretin beş yüz onuncu yılında Şerif Ebu Abdullah Muhammed bin Ali bin Abdurrahman El Aleviden, babasından, Ebu Abbas Ahmet bin Ali El Merhabi Nahviden, Ali bin Muhaldi El Cafiden, Bağdatta Cafer bin Hafs Mulattıyden, Sevade bin Muhammed bin Sevade El Küfiden, Ebu Abbas Darir Dimaşkiden Ebi Sabbah Hemmam bin Ebi Alinin şöyle söylediği nakledilmiştir: Kab El Ahbara İmam Alinin (a.s) tabileri olan Şialar hakkında ne dersin diye sordum. Şöyle söyledi: Ey Hemmam yüce Allahın (c.c.) kitabında onların Hizbullah olarak vasfedildiğini görmekteyim. Onlar dininin yardımcıları, velisinin tabileri, yüce Allahın (c.c.) seçkin kulları, yarattıkları arasında özel yere sahip olanlardır. Yüce Allah (c.c.) onları dini için seçkin kıldı, cenneti için yarattı, onların meskeni cennet ve Firdevsi Alada cevherden çardaklar ve lüleden odalardır.
Onlar yüce Allaha (c.c.) yakın olan Ebrarlar (hayırlılar) ve mühürlü bardaktan içenlerdir. O içecekleri yerler
Tesnim adındaki pınarlardır ve oradan başka kimse oradan içemeyeceklerdir. Tesnim yüce Allahın (c.c.) peygamberin kızı Ali Bin Ebi Talibin (a.s) zevcesi Hz. Fatımaya (a.s) hediye etmiş olduğu bir cennet pınarıdır. O pınar kubbesi Kafur
ferahlığı, yiyeceği Zencebil ve havası misk olan bir
çardağın altından çıkar. O akan sudan
onun tabileri ve sevenleri içecektir. Onun kubbesinin dört direği vardır. Bu direklerin biri bembeyaz lüleden oluşmuş onun altından bir pınar doğar ve cennet ehlinin
yürüyeceği yerden akar,
ona Selsebil pınarı denir.
Diğer bir direk
sarı cevherden oluşmuş onun altından Tahura
adı verilen bir pınar akar, yüce Allah (c.c.) bu pınar
hakkında şöyle buyurmuştur: Rableri onlara pak (Tahura)
bir içecek içirdi.
Diğer bir direk ise yeşil zümrütten oluşmuş
onun altından sesli
bir şekilde iki pınar vardır. Onların birinden şarap ve birinden bal akar. Her pınar cennetin en derinine
akar ancak Tesnim pınarı
yükseğe doğru akar ve ondan
cennet ehlinin sadece
seçkin kılınan İmam Ali (a.s)
Şiası ve sevenleri içecektir. Bu da yüce Allahın (c.c.) şu mübarek
ayetinde dile getirilmiştir: Sonunda
misk kokusu bırakan ağzı kapalı saf bir içecekten
içerler. Ne mutlu onlara.
Daha sonra Kab şöyle söyledi:
Allaha (c.c.) ant olsun ki onları
ancak yüce Allahın (c.c.) onlardan
söz aldığı kulları sever.2
Muhammed bin Kasım şöyle söylemiştir: Şianın bu hadisi sağ taraflarına altın harflerle yazması onu ezberlemesi ve onunla amel etmesi gerekir.
Zira bu hadisi Sünni kesimin ravileri rivayet etmiştir. Bu da bu
hadisi daha güçlü bir hüccet haline getirmiştir.
Yüce Allah (c.c.) bizlere onunla
ve Ehlibeytin (a.s) bizlere getirdiği hidayet ilimleriyle amel etmeyi
nasip etsin.
1 Ş. Tusi Emali de c. 1 s. 115 / Emali El Müfid s. 339
2 Bihar c. 68 s. 128
Şeyh El Edip Ebu Ali Muhammed bin Ali bin Karuş Temimiden, hicretin beş yüz onuncu yılı Muharrem ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbetlerde, Ebu Hüseyin Muhammed bin Muhammed Nukkad El Himyeriden, Şeyheyn Ebi Talib Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin Sabbağ El Karşi ve Ebi Kasım Hasan bin Zeyd bin Hamza El Bezzazdan, Ali bin Abdurrahman bin Mani El Kâtipten, Ebi Cafer bin Mansurdan, Ali bin Hasan bin Amr bin Ali bin Hüseyinden, İbrahim bin Rica Şeybaniden İmam Sadıka şöyle sorulduğunu rivayet etmiştir: Gadir Hum günü Resulullahın (s.a.a) İmam Ali (a.s) hakkında buyurduğu: Ben kimin Mevlası isem Ali de (a.s) onun Mevlasıdır, Allahım (c.c.) onu dost edineni dost ve düşman edineni de düşman edin sözleriyle neyi kastetmiştir? İmam Sadık (a.s) bu sözleri işittikten sonra doğruldu ve Allaha (c.c.) ant olsun ki Resulullaha (s.a.a) bu konuyu sordular, bunu soranlara şöyle cevap buyurdu: Yüce Allah (c.c.) benim Mevlamdır ve bana kendi nefsimden evladır, benim onun emirlerinde ortaklığım yoktur, ben de müminlerin Mevlasıyım onlar için kendi nefislerinden evlayım onların benim emirlerimde ortaklığı yoktur, ben kimin Mevlası isem ona kendi nefsinden evlayım, onun benim yetkilerimde ortaklığı yoktur Ali de (a.s) onun Mevlasıdır ve onlar için nefislerinden evladır ve onların yetkisinde ortaklığı yoktur.3
Ebu Muhammed Cabbar bin Ali bin Cafer Raziden, hicretin beş yüz on sekizinci yılı Zilkade ayında yaptığımız okumalarda, Ebu Muhammed Abdurrahman bin Ahmet bin Hüseyin Nişaburiden Reydeki mescidinde, Bağdatta Ebu Fadıl Ahmet bin Hasan bin Hayrun El Beklaniden, Ebu Tayip Amr bin İbrahim Zehriden, Ebu Kasım İsmail bin Muhammed bin Zenci El Kâtipten Ebu Sait El Hasan bin Ali bin Zekeriya bin Yahya bin Salih bin Asım bin Zefirden, Ali bin Caferden (a.s) Musa bin Caferden (a.s) babası Cafer bin Muhammedten (a.s) babası Muhammed bin Aliden (a.s) babası Ali bin Hüseyinden (a.s) babası Hüseyinden (a.s) babası Ali bin Ebi Talipin (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyinin (a.s) elinden tuttu ve şöyle buyurdu: Kim bu evlatlarımı babalarını ve annelerini severse kıyamet günü benim derecemde benimle olacaktır.4
Büyük Fakih Ebu Muhammed Ebu Sehl Muhammed bin Ahmet bin İbrahim El Felfeliden, Hüseyin bin Hasandan, Muhammed bin İdris El Hanzaliden, Hasan bin Abdürrahimden, Sait bin Ebu Basir Sukuniden, Abdurrahmanİbin Ebi Leyla babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Hiçbir kul beni kendi nefsinden daha fazla sevmedikçe mümin sayılmaz. Ailemde onun ailesinden itretim de onun itretinden, zatımda kendi zatından daha sevimli değilse mümin sayılmaz.5
Aynı kaynaktan Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ahmet Saffar El Hafız El Herviden, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Muhammed bin Abdürrahimden, Ebu
Maşar Ahmet bin Hafs El Herviden Ebu Muaviyeden, Yahya bin Zekeriya bin Ebi Zaideden,
Ebu Eyüp El Efrakiden, Safvan bin Ebi Selim Ata bin Yeşkurdan oda ibni Abbastan
şöyle Rivayet etmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) beraberinde İmam Hasan
(a.s)
3 Bihar c. 37 s. 222
4 Ş. Saduk Emali de s. 190 / c. 1 s. 46
5 Bihar c. 27 s. 86 / Ş. Saduk İlel Şerai s. 58- 133 Emali s. 274
ve İmam Hüseyinle (a.s) yanımıza geldi. Torunlarının her birini bir omuzunda
taşıyor ve arada bir onları öpüyordu. Bunu gören Cebrail (a.s) Ey Resulullah (s.a.a)!
Onları seviyormusun? diye sordu. Resulullah (s.a.a) evet
onları seviyorum, onları seveni de seviyorum. Kuşkusuz onları seven beni sevmiş onlara buğz eden ise bana buğz etmiştir diye
cevap buyurdu.1
Ebu Cafer Muhammed bin Ebi Hüseyin bin Abdussametten, hicretin beş yüz yirmi dördüncü yılı Zilkade ayında Nişaburda yapılan müzakerede babasından, dedesi Abdussamet bin Muhammed Temimiden, Ebu Hasan Muhammed bin Kasım El Farisiden, İshak bin İbrahim bin Mansur El Bağdadi El Hazaraniden, Muhammed bin Ahmet bin Habip El Buhariden, Ebu Caferden, İbrahim bin İsa Tennuhiden, Yahya bin Yuladan, Ammar bin Zarikten, Ebi İshak Zeyd bin Mutrifin Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kim benim gibi yaşamak benim gibi ölmek ve Rabbimin bana vaat ettiği cennete girmek istiyorsa Ali bin Ebi Talibi (a.s) ve zürriyetini veli edinsin, zira onlar sizleri hidayet yurdundan çıkarmaz sapkınlık yoluna da sürüklemez.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin El Hasan Tusiden babası Cafer Tusiden şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin
Muhammed bin Numandan, Ebu Abdullah Muhammed bin İmran El Merzebaniden,
Muhammed bin Yahyadan, Celba bin Muhammed Celba El Küfiden
babamdan şöyle işittim: Bir gün evimizde Seyid bin Muhammed El Himyeri Cafer bin İfaf
Tai ile bir araya geldi. Seyid Muhammed İfafa vay senin haline Allah
Resulünün (s.a.a) Ehlibeyti (a.s) hakkında şöyle söylediğini duydum:
Ne oluyor sizin evinize damı
bozulmakta Elbiselerinizde aşağılık elbiselerdendir
Cafer bu beyitlerin neresini
beğenmiyorsun? dedi. Seyit, eğer methetmeyi başaramıyorsan en azından susmayı başar, dedi. Resulullahın (s.a.a) Ehlibeyti
(a.s) hiç böyle nitelendirilir mi? Tabi ben seni
alışkanlıklarından ve ahlaki özelliklerinden dolayı mazur
görüyorum ve beyitlerinin ayıbını şu beyitlerle siliyorum:
Yüce Allaha (c.c.)
ve tabilerine yemin
ederim ki Kişi her
söylediğinden de mesuldür
1 Bihar c. 27 s. 106
2 Bihar c. 27 s. 106
Kuşku yok ki Ali bin Ebi Talib (a.s)
Yoğrulmuştur hayır ve takva ile Öyle bir İmamdır ki o
Ümmet üzerinde hakkı çoktur Hakkı söyler ve onunla
fetva verir Oyalamaz
onu hiçbir şekilde batıl
Mızraklar kalktığı savaş başladığı
zaman görürsün onu Pehlivanların savaştan geri
durduğu zaman
Yürür karşılaşmaya elinde parlayan Beyaz keskin ve
çekilmiş Zülfikar Evlatları arasında yürüyen aslan gibi Saldırır
avına aslanlar gibi
O öyle bir geceden kurtuldu ki
o Sağında Cebrail ve solunda Mikail
var idi Bin melekle
Cebrail ve bin melekle Mikail
Ve artlarından Serafil meleği bin melekle gelmişti Yardım
için indiler Bedir gününde
Ebabil kuşları gibiydiler kalabalık ve heybetli Verdiler Selam yanaştıkları
zaman yanına Ona hürmet ve tazimlerinden dolayı
Ey Cafer işte onların hakkında öyle beyitler
söylenir. Senin beyitlerin ancak zayıf alçak kişiler hakkında söylenir.
Cafer işittiklerinden sonra yanına gelip başından öptü ve Ey Ebu Haşim Allaha (c.c.) ant olsun ki sen aramızda bedende ki baş gibisin
bizlerde kuyruk gibiyiz,
diyerek onu övdü.3
Şeyh Ebu Muhammed bin Hüseyinden, Muhammed bin Hasandan, babası Hasandan, amcası Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, Ahmet bin Hasan El Kattandan, Abdurrahman bin Ebi Hatimden, Harun bin İshak El Hemadaniden, Ubeyde bin Süleymandan, Kamil bin Uladan, Habip bin Ebi Sabitten,
3 Ş. Tusi Emali de c. 1 s. 201
Said bin Cubeyr Abdullah bin Abbastan şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün
İmam Ali bin Ebi Talibe (a.s) şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) sen benim
havuzumun ve sancağımın sahibi vaatlerimi gerçekleştiren,
kalbimin Habibi, benim ve bütün peygamberlerin ilminin varisi, yeryüzünün
güvenilir emini ve kulları üzerindeki hüccetisin. Sen imanın temeli, karanlıkları aydınlatan nursun.
Sen hidayet meşalesi, dünya ve ehli için rehbersin. Sana tabi olan
kurtulmuş, senden uzak duran ise helak olmuştur. Sen apaçık yol
ve sıratı müstakimsin. Sen nur yüzlülerin önderi, müminlerin liderisin.
Ben kimin Mevlası isem sen Mevlasısın ve ben bütün müminlerin
Mevlasıyım, seni ancak meşru yollardan dünyaya gelenler
sever ve sana ancak gayri meşru yollardan doğanlar buğz eder.
Yüce Allah (c.c.) miraç günü beni semaya çıkardığı zaman ve benimle konuştuğu
vakit bana Ey Muhammed (s.a.a)
İmam Aliye (a.s) benim selamımı söyle ve ona kendisinin bana itaat edenlerin nuru olduğunu bildir.
Ey Ali (a.s) bu kerametten dolayı ne mutlu sana.1
Aynı kaynaktan Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, babasından, Sad bin Abdullahtan, Muhammed bin Hüseyin bin Ebi Hattabtan, Ali bin Esbattan, Ali bin Hamza Ebu Basirden İmam Sadıkın (a.s) kendisine şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Ey Ebu Basir, bizler ilim ağacı ve peygamberin Ehlibeytiyiz. Bizim evimiz Cebrailin uğrak yeriydi. Bizler yüce Allahın (c.c.) ilminin haznedarı yüce Allahın (c.c.) vahyinin madeniyiz. Bize tabi olan kurtulmuş, muhalif olan ise helak olmuştur.2
Aynı kaynaktan ravinin babasından, Ahmet bin İdristen, İbrahim bin Haşimden, Hasan bin Mahbuptan, Ali bin Raibten, Musa bin Bekirden, Ebi Hasan Musa bin Caferden (a.s) babası ve dedelerinden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Ali bin Ebi Talibe (a.s) tabi olan fakirleri ve kendisinden sonra itretini (ailesini) asla hafife almayın. Zira onlardan her biri Rabia ve Mudar kabile efradı sayısınca insana şefaat edecektir.3
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Hasan bin
Hüseyin bin Ali bin Babaveyhten, hicretin beş yüz onuncu
yılında, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin
Hüseyinden, amcası şeyh Sait Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin
bin Babaveyhten, Muhammed bin Ahmet Şeybaniden, Muhammed bin Cafer El
Kûfi El Esediden, Muhammed bin İsmail El Bermekiden, Abdullah bin Ahmetten, Kasım bin Süleymandan, Sabit bin Ebi Safiyeden, Sad bin Ğulabeden, Ebi Sait Akisadan, Şehitlerin Serdarı İmam
Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey
Ali (a.s) sen benim kardeşim ben de senin kardeşinim, ben nübüvvet
için seçildim sen de İmamet için belirlendin, ben tenzilin (vahiy) sahibi
sen de tevilin sahibisin. Ben ve sen bu ümmetin babalarıyız. Ey Ali, (a.s)
sen benim vasim,
halifem, vezirim, varisim ve evlatlarımın babası, Şiaların benim Şiam, yardımcıların benim yardımcım,
dostların benim dostlarım ve düşmanların
da
benim düşmanlarımdır. Ey
Ali
(a.s)
1 Bihar c. 40 s. 53 / Ş. Saduk Emali de s. 252
2 Ş. Saduk Emali de s. 252
3 Ş. Saduk Emali de s. 202 / Ş. Tusi Emalisi c. 2 s. 283
havuz başındaki
arkadaşım sensin, Mahmud (övülmüş) makamındaki
arkadaşım da sensin, dünyada sancağımın sahibi
olduğun gibi ahirette de sancağımın sahibi sensin. Seni veli edinen saadete ulaşmış sana muhalif olan ise
bedbaht olmuştur. Kuşkusuz melekler senin velayetin ve muhabbetinin vesilesiyle
yüce Allaha (c.c.)
yakınlaşmaktadır. Allaha (c.c.)
ant olsun ki gök ehlinde
sana karşı duyulan sevgi yeryüzü halkının sevgisinden daha fazladır.
Ey Ali, (a.s) sen benim ümmetimin emini yüce Allahın (c.c.) benden sonra ümmetim üzerindeki hüccetsin, senin sözün benim sözüm, senin emrin benim emrim, sana itaat bana itaat, senin öfhen benim öfhem, senin uyarın benim uyarım, sana muhalefet bana muhalefet ve senin hizbin benim hizbim benim de hizbim yüce Allahın (c.c) hizbidir. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmakta: Kim Allahı (c.c.) Resulü ve müminleri veli (dost) edinirse, şüphesiz ki yüce Allahın dostları galip gelecektir.4
Ravinin amcası, babası, amcası Ebi Caferden, babasından, Sad bin Abdullahtan, Yakup bin Yezitten, Muhammed bin Ebi Umeyradan, Hamza bin Himrandan, Himran bin Ayundan, Ebu Hamza Somali Ali bin Hüseyinden (a.s) şöyle rivayet etmiştir: Ben Selman Farisinin (r.a) şöyle buyurduğunu işittim: Bir gün Resulullahın (s.a.a) yanında oturuyordum yanımıza İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) geldi Resulullah (s.a.a) sana bir müjde vereyim mi ya Ali (a.s), diye buyurdu. Evet ya Resulullah (s.a.a) dedi. Resulullah (s.a.a) benim Habibim Cebrail yüce Allahtan (c.c.) seni sevenleri ve tabilerine yedi özellik vereceğini müjdeledi, bunlar: Ölüm anında arkadaşlık, korku anında teselli, karanlık anında nur, panik anında güven, mizan anında adalet, sırat köprüsünden geçiş ve bütün insanlardan seksen yıl önce cennete geçmek, diye buyurdu.5
Aynı kaynaktan Cafer bin Muhammed bin Mesrurdan, Hüseyin bin Muhammed bin Amirden, amcası Abdullah bin Amirden, Ebu Ahmet Muhammed bin Ziyad El Ezediden, Eban bin Osman El Ahmerden, Eban bin Tağlepten, İkrime İbni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Bir gün Resulullah (s.a.a) Kuba mescidinde ashabıyla beraberken İmam Aliye (a.s) şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) sen benim kardeşimsin bende senin kardeşin, Ey Ali (a.s) sen benim vasim, halifem ve benden sonra ümmetin imamısın, seni veli edinen Allahı (c.c.) veli edinmiş sana muhalefet eden Allaha (c.c.) muhalefet etmiş, sana buğz eden Allaha (c.c.) buğz etmiş, sana yardım edene yardım etmiş, sana vefasızlık edeni rezil etmiştir. Ey Ali (a.s) sen kızımın eşi ve evlatlarımın babasısın. Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) beni miraca çıkardığı zaman seninle ilgili üç söz aldı. Yüce Allah (c.c.) bana ya Muhammed (s.a.a) diye buyurdu. Ben lebbeyk ya rabbim emrindeyim, diye cevap verdim. Buyurdu ki: Kuşkusuz Ali (a.s) Muttakilerin İmamı nur yüzlülerin önderi ve müminlerin lideridir.6
4 Maide suresi: 56 / Bihar c. 40 s. 53 / Ş. Saduk Emalisi s. 272
5 El Hisal c. 2 s. 402-413 / Bihar c. 68 s. 11 / Burhan c. 4 s. 289 / Ş. Saduk Emalisi s. 276
6 Ş. Saduk Emali de s. 289-389
Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyinden, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyinden, amcası Ebi Cafer Muhammed bin Aliden, Hüseyin bin İbrahim bin Haşimden, babasından, Reyyan bin Salt Ebi Hasan Ali bin Musa Rıza (a.s) babasından dedelerinden İmam Aliden (a.s) şöyle nakledilmiştir: Resulullah (s.a.a) kıyamet günü İmam Alinin (a.s) taraftarları kurtuluşa erenlerdir diye buyurdu.1
Aynı kaynakta, ravinin babasından, Abdullah bin Hasan El Müeddepten, Ahmet bin Ali El Esfehaniden, İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Ebu Rica Kuteybe bin Saitten, Abdurrahman Serracdan, Nafiden, Abdullah bin Ömer Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Ali (a.s) kıyamet günü olduğunda başında görenlerin gözlerini kamaştıran bir taç, nurdan olan bir binek üzerine binmiş bir şekilde geleceksin. Daha sonra yüce Allah (c.c.) nezdinden şöyle bir nida duyulacak: Muhammed Mustafanın (s.a.a) halifesi nerededir? İmam Ali (a.s) buradayım diye cevap buyuracak. Daha sonra münadi şöyle nida edecek: Ey Ali (a.s) sevenlerini cennete geçir muhaliflerini de ateşe zira sen cennet ve cehennem ehlini birbirinden ayıransın.2
Aynı kaynaktan, Muhammed bin Kasım El Esterabadiden, Abdülmelik bin Ahmet bin Ahmet
bin Harundan, Hammad
bin Ricadan, Yezit
bin Harundan, Muhammed bin Amrdan,
Ebi Selma Ebu Hüreyradan şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) yanına bir adam geldi ve şöyle söyledi: Ey Allahın Resulü (s.a.a) falanca kişinin yanına az bir mal alarak Çine hızlı bir şekilde gittiğini oradan dönüşünde
bayağı ganimetle döndüğü için akrabalarının ona haset
ettiğini ancak kendisinin komşu ve akrabalarına yardımcı olduğunu görmedin mi? Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurdu: Kuşkusuz ki insanoğlunun malı arttıkça sorunları da artar, malını Allah (c.c.) yolunda
harcayan zengin dışında hiçbir
zaman mal sahiplerine özenmeyin, ancak ben sizlere o adamdan daha az mala sahip fakat
ondan çok daha karlı, Arş-ı Ala hazinelerinde onun için
hazırlanmış nimetler olan birini göstereyim mi? Ashap hep bir ağızdan evet ya Resulullah (s.a.a) diye cevap verdiler. Buyurdu
ki; size doğru gelen bu adama iyi bakın. Ashap
karşıdan gelen heybetli adama baktılar Ensardan biriydi.
Resulullah (s.a.a) bu gördüğünüz adamın bugün Allah (c.c.)
katına çıkmış çok sayıda sevabı vardır. Öyle
ki eğer sevaplarını yer ve gökyüzü halklarına bölüşsek
onların en azından günahlarının
bağışlanması ve cennet ehli olmalarına vesile
olurdu. Ey Resulullah (s.a.a) hangi ameller
diye sordular. Resulullah (s.a.a) ona sorun bugün ne amel işlemiş. Resulullahın (s.a.a)
ashabı adama yaklaştı ve Resulullahın (s.a.a) bize
hakkında verdiği müjdeler dolayısıyla seni kutlarız, bugün sana o kadar sevap yazılmasına vesile olan amelin
neydi? Adam bugün önemli bir amel yaptığımı
hatırlamıyorum ancak bugün vaktinin
geçtiğini sandığım bir amel için çıktım ve geç kaldığım kanısına vardım o amelin farkını çıkarmak için gittim ve İmam Alinin (a.s) mübarek nurlu yüzüne baktım
zira ben Resulullahtan (s.a.a) İmam Alinin (a.s) yüzüne bakmanın
ibadet olduğunu işitmiştim. Bu sözleri duyan Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurdu: Allaha (c.c.) ant olsun ki ibadettir ve öyle bir ibadet ki; Ey Allahın (c.c.) kulu sen çocuklarının rızkını kazanmak
için evden çıkmıştın ancak yapacağın işin
vakti
1 Uyunda c. 2 s. 52 / Emali s. 295 c. 4 hadis no: 55
2 Emali El Müfid s. 295 / Bihar c. 7 s. 232 c. 39 s. 199
geçmişti sen o ameline bedel
olsun diye gittin ve İmam Ali bin Ebi Talibi (a.s) sevip faziletine iman
etmişolduğun için mübarek yüzüne baktın, şunu iyi bil ki bu
yaptığın bütün dünyanın senin için kırmızı
altın olması ve onu Allah (c.c.) yolunda infak etmiş olmandan
daha hayırlıdır. Kuşkusuz sen İmam Aliye
(a.s) giderken aldığın her nefes için yüce Allah (c.c.)
sana bin kişiye şefaat edip ateş azabından kurtarma
hakkını verecektir.3
Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhten, amcasından, babasından, amcası Ebu Caferden, Ahmet bin Harun El Famiden, Muhammed bin Abdullah bin Cafer bin Cami El Himyeriden, babasından, Eyüp bin Nuhtan, Muhammed bin Ebi Umayrdan, Eban El Ahmerden, Sad Kenaniden, Esbağ bin Nubate Abdullah bin Abbastan Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Ali (a.s) sen benim ümmetim üzerinde hem hayatımda hem de vefatımdan sonra halifemsin, senin bana olan menzilin Şisin Ademe (a.s), Semin Nuha (a.s) İsmailin İbrahime (a.s) Yuşanın Musaya (a.s) Şemunun İsaya (a.s) olan menzili gibidir. Ey Ali (a.s) sen benim vasim, varisim ve beni ölümümden sonra yıkayan defneden borcumu ödeyen ve verdiğim vaatleri yerine getirensin. Ey Ali (a.s) sen müminlerin emiri, Müslümanların imamı, nur yüzlülerin komutanı ve müminlerin liderisin. Ey Ali (a.s) sen kadınların en faziletlisinin, kızım Fatımanın (a.s) kocası, evlatlarım Hasan ve Hüseyinin (a.s) babasısın. Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) her peygamberin zürriyetini kendi sülbünden eylemişken benim zürriyetimi senin sülbünden eyledi. Ey Ali (a.s) kim seni sever dost edinirse bende onu sever dost edinirim, kim de sana buğz eder muhalefet ederse bende ona buğz ve muhalefet ederim zira sen bendensin bende sendenim. Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) bizleri pak ve seçkin kıldı, Hz. Âdemden bu yana nesebimizde hiçbir şekilde gayri meşru haram bir ilişki yoktur. Bizleri ancak helal nikâh sonucunda dünyaya gelen kişiler sever. Ey Ali (a.s) sen benden sonra katledilecek zulme uğrayacaksın, seni şehadetle müjdeliyorum. İmam (a.s) ya Resulullah (s.a.a) bunlar dinim uğrunda mı yaşanacak diye buyurdu. Evet, Ey Ali (a.s) sen hiçbir şekilde şaşırmayacak ve yoldan sapmayacaksın, sen olmasan benden sonra yüce Allahın (c.c.) (Hizbullahı) taraftarları anlaşılmayacaktır.4
Aynı kaynaktan Muhammed bin El Hasan bin El
Velitten, Muhammed bin Ebi Kasım Maceylevehten, Muhammed bin Ali
Sarfiden, Muhammed bin Sinandan, Mufaddal bin Amr İmam Cafer
Sadıktan (a.s) babasından dedesinden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Peygamber efendimizin
(s.a.a) zevcesi Ümmü Selemeye hizmetçilerinden birinin İmam Aliyi (a.s) çekiştirdiği, gıybet ettiği haberi geldi, bu
haberden sonra hizmetçiyi yanına çağırttı ve yanına varınca şöyle buyurdu: Ey
evladım, senin İmam Aliyi (a.s) çekiştirdiğini duydum,
evet ey anneciğim, diye cevap verdi. Ümmü Seleme (r.a) öfhelendi
ve annen yasını tutsun otur sana Resulullahın
(s.a.a) İmam Ali (a.s) hakkında bana söylediklerini anlatayım.
Allah (c.c.) Resulünün (s.a.a)
dokuz eşi vardı her gün Resulullahın (s.a.a) yanında bir eşi kalıyordu, bir gün benim sıram gelince Resulullahın (s.a.a) bulunduğu odanın
kapısına gittim ve ey Resulullah (s.a.a) yanına geçiyim mi? diye seslendim; hayır,
3 Ş. Saduk Emali de s. 296 / Bihar c. 37 s. 197
4 Emali El Müfid s. 301
diye buyurdu.
Ben Resulullahın
(s.a.a) bana kızmış
veya benim hakkımda bir ayetin
inmiş olabileceği düşüncesine kapılarak çok hüzünlendim. Bir süre sonra kapıya
yöneldim ve aynı şekilde yanına geçeyim mi ya Resulullah (s.a.a),diye seslendim ancak bana
aynı şekilde hayır, cevabını verdi. Benim hüznüm ve
korkum daha fazla arttı, bir süre geçtikten sonra aynı şekilde kapıya yöneldim ve Resulullaha (s.a.a)
içeri geçmek için seslendim
bu kez evet içeri geç diye buyurdu. İçeri geçtim İmam
Alinin (a.s) Resulullahın (s.a.a) huzurunda oturduğunu ve Resulullaha (s.a.a) anam babam sana feda olsun eğer
durum böyle olursa ne yapmamı emredersin diye söylediğini işittim. Resulullah
(s.a.a) sana sabırlı olmanı emrediyorum, diye buyurdu.
İmam (a.s) aynı soruyu bir daha tekrar etti. Resulullah (s.a.a) aynı
cevabı verdi, İmam
(a.s) üçüncü defa aynı soruyu sorunca Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurdu: Ey Ali (a.s) Ey kardeşim, eğer onlar böyle bir şeyi yaparlarsa kılıcını çek ve omzuna
yasla ve aşama aşama onlarla çarpış, ta ki kılıcından kanları damlar bir şekilde benimle buluşuncaya kadar. Daha sonra Resulullah (s.a.a) bana döndü ve
bu hüznün ve paniklemen nedendir Ey Ümmü Seleme? diye buyurdu. Senin beni
reddetmenden ya Resulullah (s.a.a) dedim. Resulullah (s.a.a) şöyle cevap
buyurdu. Buyurdu ki; Allaha (c.c.) ant olsun ki herhangi bir hatandan
dolayı reddetmedim ve sen hayır üzeresin ancak sen geldiğinde
Cebrail sağımda, Ali (a.s) solumda, Cebrail de (a.s) bana benden sonra yaşanacakları anlatıyor ve bana
gereken vasiyetleri İmam Aliye (a.s) vasiyet etmemi istiyordu. Ey Ümmü Seleme,
şunu çok iyi işit ve şahit ol, Ali bin Ebi Talib (a.s) dünya ve ahirette kardeşimdir. Ey
Ümmü Seleme (r.a) şunu
çok iyi dinle ve şahit ol, Ali bin Ebi Talib (a.s) benim hem dünya hem de ahirette
vezirimdir. Ey Ümmü Seleme (r.a) işit ve şahit ol ki Ali bin Ebi Talib (a.s) hem dünyada hem de ahirette
sancağımın taşıyıcısıdır. Ey Ümmü
Seleme (r.a) şunu iyi işit ve şahit ol ki Ali bin Ebi Talib (a.s)
benden sonra benim vasim halifemdir, vaatlerimi yerine getiren, havuzumun başına ilk yetişendir. Ey Ümmü Seleme
(r.a) çok iyi dinle ve şahit ol ki Ali bin Ebi Talib (a.s)
Muttakilerin İmamı, nur yüzlülerin önderi, biatten dönenler
(nakisin) düşmanlık edenler (kasitin)
ve dinden dönenlere karşı (marikin) savaşandır. Ben ya
Resulullah (s.a.a) Nakisin kimlerdir? diye sordum. Onlar İmama
Medinede biat edip Basrada biatlerinden dönecek olanlardır, diye
buyurdu. Dedim ki peki Kasitin kimdir?
Buyurdu ki; onlar Muaviye ve Şam halkından bir gruptur. Peki Marikin kimlerdir
ya Resulullah (s.a.a) diye sordum. Buyurdu ki; Nehravan
halkıdır. Bu anlatılanları
dinleyen hizmetçi Allah (c.c.) seni aydınlatsın beni
aydınlattın bundan sonra İmam Ali (a.s) hakkında asla kötü
bir söz söylemeyeceğim.1
Aynı kaynakta Muhammed bin Musa bin Mütevekkil, Ali bin Hasan Sadebadiden, Ahmet bin Ebi Abdullah El Barkiden,
babasından oda Muhammed bin Sinandan, Ebu Carud Ziyad bin Munzirden, Kasım bin Velitten, Sumalede yaşayan bir Şeyhten
şöyle nakletmişlerdir: Bir gün Temim kabilesinden yaşlı bir kadının insanlara bir
şeyler anlatırken yanına geçtim ve şöyle söyledim: Allah
(c.c.) seni esen kılsın Müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi
Talipten (a.s) bana bahsedermisin? Yaşlı kadın bu şeyh
yanımızdayken sana ben mi anlatayım dedi. Ben bu şeyh de kimdir?
dedim. Buyurdu ki; bu Resulullahın (s.a.a) hizmetçisi Ebu Hamradır. Yanına
1 Ş. Saduk Emali de s. 312 / Meani Ahbar da s. 204 / Emali Müfid c. 2 s. 39
oturdum beni işitince yaslandığı yerden doğruldu ve ne diyorsun, dedi. Dedim ki; Allah (c.c.) seni esen kılsın bana Resulullahın (s.a.a)
İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) hakkında yaptıkları ve buyurduklarından bahsedermisiniz? Buyurdu ki; tam yerinde bir soru sordunuz, bir gün Resulullah
(s.a.a) şöyle buyurdu: Ey Ebu Hamra git ve bana Araplardan yüz, Acemlerden
elli, Kıptilerden otuz ve Habeşlerden yirmi kişiyi yanıma çağır. Ben gittim ve Resulullahın (s.a.a) taleplerini yerine getirdim.
Resulullah (s.a.a) ayağa kalktı ve Arapları ön safta, artlarından Acemleri, sonra
Kıptileri, daha sonra da Habeşileri saf şeklinde hizaya getirdi. Daha sonra yüce Allaha (c.c.) insanların daha önce işitmediği bir şekilde hamdü sena ettikten sonra şöyle buyurdu:
Ey Araplar. Acemler,
Kıptiler ve Habeşiler sizler yüce Allahtan (c.c.) başka
ilah olmadığına onun tek ve ortaksız olduğuna benim de onun kulu ve
Resulü olduğuma müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) benden sonra
veliniz olduğuna ikrar ettiniz mi? Allaha (c.c.) ant olsun ki evet, diye buyurdular.
Resulullah da (s.a.a)
üç defa şahit ol ya Rabbi, diye buyurdu. Daha sonra İmam Aliye (a.s) Ey Ebu Hasan git ve
bana kalem ile kâğıt getir. İmam (a.s) kâğıt ve kalemi getirince, Resulullah (s.a.a) yaz diye buyurdu.
İmam (a.s) ne yazayım ya Resulullah (s.a.a) dedi. Resulullah (s.a.a) şöyle yaz, diye buyurdu:
Rahman ve rahim olan Allahın (c.c.) adıyla
Bu
Arapların, Acemlerin, Kıptilerin ve Habeşlerin şahitlik
edip kabul ettiği ahittir. Onlar Allahtan (c.c.) başka ilah olmadığına
Muhammed Mustafanın (s.a.a) kulu ve elçisi olduğuna Ali bin Ebi Talibin (a.s) müminlerin emiri ve benden
sonra vekilim olduğuna şehadet etmişlerdir. Daha sonra
sayfayı mühürleyip İmam Aliye (a.s) verdi ve ben o sahifeyi daha
sonra görmedim. Ben dedim ki Allah (c.c.) seni esen kılsın biraz daha
anlat, buyurdu ki; bir gün Resulullahla (s.a.a) beraber Kâbeyi tavafa
gitmiştik. Arafe günü Resulullah (s.a.a) İmam Alinin (a.s)
elinden tuttu ve şöyle buyurdu:
Ey insanlar, bugün
yüce Allah (c.c.) sizlerle
gurur duymuş ve sizlerin bütün günahlarını
bağışlayacağını bildirmiştir. Daha sonra İmam Aliye (a.s) dönüp şöyle buyurdu:
Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.)
özellikle seni bağışladı
diye buyurdu ve imama bana yaklaş dedi. İmam yaklaştı, Resulullah
(s.a.a) ya Ali (a.s) hakiki manada saadete eren seni sevip itaat edendir.
Hakiki manada bedbaht olan ise sana muhalefet eden buğz eden ve
sana savaş açanlardır. Ey Ali (a.s) beni sevdiğini söyleyip sana buğz eden yalan söylemiştir. Ey Ali (a.s) sana savaş açan bana
savaş açmış, bana savaş açan ise yüce Allaha (c.c.)
karşı savaş açmıştır. Ey Ali (a.s) sana buğz
eden bana buğz etmiş bana buğz eden ise yüce Allaha (c.c.)
buğz etmiş, Yüce Allah da (c.c.) onu kahrı perişan edip ateşe atmıştır.2
Aynı kaynakta Hüseyin bin Ahmet bin İdris, babasından Muhammed bin Ahmed bin Yahyadan, Amr bin Aliden, Amr Bin Zeyd amcası Muhammed bin Amrdan, o da babasından, Ali bin Hüseyin bin Ali Raziden, Rey şehrinde hicri beş yüz on sekizinci yılı Zilkade ayında Ebu Abdullah El Hüseyin bin Muhammed bin Nasır El Halvaniden
2 Ş. Saduk Emali de s. 312 / Emali El Müfid c. 2 s. 40
Rebi Ahir ayı ortalarında dört yüz sekseninci
yılında Bağdatın Kerh mahallesinde bu sözler yazdı.
Şerif El Ecel El Murtaza Alem El Hüda Zülmecdeyn Ebu Kasım Ali bin El Hüseyin El Musevi (r.a) dört
yüz yirmi dokuzuncu yılı Ramazan ayında Bağdattaki evinde,
Ebi El Hüseyin bin Musa Ebi Musa Ebi Musa bin Muhammedten,
Ebi Muhammed bin Musadan, Ebi Musa bin İbrahimden Ebi İbrahim bin Musadan
Ebi Musa bin Caferden Ebi Cafer bin Muhammedten Ebi Muhammed bin Aliden Ebi Ali bin El Hüseyinden Ebi Hüseyin bin Aliden Cabir bin Abdullah El Ensariden
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Meclislerinizi İmam Alinin (a.s) zikriyle süsleyin.1
Şerif Ebu Bereket Amr bin İbrahim bin Muhammed
bin Hamza El Hüseyniden hicri beş yüz on ikinci yılı Zilhicce
ayında Balkada bir mescitte o da Ebu Hasan Ahmed bin Muhammed Suğurdan Ebu Hasan Ali bin Amr bin Muhammed
Sukkeri El Harbiden Ebu Abdullah Ahmed bin Hasan bin Cabbar Sufiden Ebu Zekeriya Yahya bin Muinden hicretin iki yüz yirmi yedinci
yılı şaban ayında Hişam bin Yusuf tan Abdullah bin Süleyman Nevfeliden
Muhammed bin Aliden babasından o da ibni Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Yüce Allah (c.c.) sizlere bir nimet verdiği zaman ona karşı sevgi hissedin, beni de yüce Allahın (c.c.) sevmesinden dolayı sevin, Ehlibeytime de onlara duyduğum sevgi dolayısıyla sevgi besleğin.2
Züht ehliseyit Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Muhammed
bin Hüseyin El Cuni El Hüseyni hicri beş yüz dokuzuncu yılı
Muharrem ayında Emil de ki kendi evinde
Seyid Ebu Abdullah
El Hüseyin bin Ali bin Daiden Seyid Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyniden Hakim Ebu Abdullah Muhammed
bin Abdullah El Hafızdan Ebu Abbas Muhammed bin İbrahimden Abbas bin Muhammed
Duriden Malik bin İsmailden Esbat bin Nasır El Hemadaniden Sediden
Ümmü Selemenin hizmetçisi
Sabihten Zeyd bin Erkamın Resulullahtan (s.a.a) şöyle
buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Ali (a.s) Hz. Fatıma (s.a) İmam
Hasan (a.s) ve İmam
Hüseyine (a.s) ben sizin savaştıklarınıza karşı savaş ve barışta
olduklarınıza karşı barışım, diye
buyurdu.3
Şey Ebu Muhammed El Hasan bin Babaveyh hicretin
beş yüz on yılında onunla sohbet
ederken o da Şeyh El Müfid Ebu Cafer Muhammed bin El Hasan bin Ali
Tusiden hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz el ahir ayında müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) mezarı şerifinde sohbet ederken Ebu Abdullah Muhammed
bin Muhammed El Harisden Ebu
Ali El Hasan bin Fadıl Devadiden Ebu Hasan Ali bin Ahmed bin Buşur
El Askeriden Ebu İshak Muhammed bin Harun El Haşimiden Ebu
İshak İbrahim bin Mehdi El İbiliden İshak bin Süleyman El
Haşimiden o da babasından Harun Reşitten Ebu Mehdiden El Mansur Ebu Cafer Abdullah
bin Muhammed bin Aliden Ebu Muhammed bin Aliden Ebu
Ali bin Abdullahtan Abdullah bin Abbas bin Abdul Muttalibin
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Ey
İnsanlar! Kıyamet günü bizler dört kişi bineklerimize
binmişken bizden başka herkes yürüyerek yol alacaktır. İnsanlar arasında biri anam babam sana feda olsun
1 Bihar c. 38 s. 199
2 Ş. Saduk Emali de s. 298 / Bihar c. 70 s. 14 / İlel Şerai c. 1 s. 139-600 / El Müfid Emali de c. 1 s. 285
3 Ş. Emali de c. 1 s. 345 c. 2 s. 50
ya Resulullah (s.a.a) bu dört kişi kimdir diye sordu. Resulullah (s.a.a) ben Burak üzerine, kardeşim Salih (a.s) peygamber de kavminin kestiği deve üzerine kızım Fatıma (a.s) cennetten beyaz bir deve üzerine, Ali bin Ebi Talipte (a.s) ipi lüleden, gözleri kırmızı yakuttan, karnı yeşil Zebercetten, üzerinde lüleden beyaz bir kubbe, içi dışından dışı da içinden görünen, cennetten bir deve üzerine binecektir. O devenin dışı Allahın (c.c.) rahmeti, içi ise mağfiretidir. O öyle bir deve ki yaklaştığı zaman parıldar uzaklaştığı zaman da parıldar, İmam (a.s) benim önümde, başında yetmiş direği olan ve her direği yıldız gibi parlayan, herkese ışık saçan bir taç olacaktır. İmamın (a.s) elinde hamd sancağı kıyamet günü şöyle nida edecektir: La ilahe İllallah (c.c.) Muhammed Resulullah (s.a.a) İmam meleklerin yanından geçerken melekler bu gönderilmiş bir peygamber, peygamberlerin yanından geçerken de bu mukarreb bir melek midir? diye soracak, böylece Arşın derinliklerinden ey insanlar bu ne bir peygamber ne de mukarreb bir melek ne de arşı taşıyandır. Bu Ali bin Ebi Taliptir (a.s) Ondan sonra İmamın tabileri gelecek bir münadi onlara sizler kimlersiniz? diye nida edecektir. Onlar da bizler Alevileriz, diye cevap verecek onlara bir daha şöyle nida edilecektir: Ey Aleviler sizler güvendesiniz. Kimi veli edindiyseniz onunla beraber cennete giriniz, diye buyrulacaktır.4
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin El Hasan Tusi
hicretin beş yüz on birinci yılı recep
ayında İmam Ali bin Ebu Talipin makamı Necefi eşrefte kendisiyle sohbet ederken Said El Valid Ebu Cafer Muhammed
bin El Hasan Tusiden Şey
Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Amr Osman bin Ahmed Dakkaktan Cafer bin Muhammed bin
Malikten Ahmet bin Yahya El Ezediden Mihval bin İbrahimden Rubai bin Munzir babasından Hüseyin bin Aliden (a.s) şöyle
nakletmiştir: Her kim bizim için bir damla
gözyaşı akıtırsa yüce Allah (c.c.) o bir damla gözyaşı hatırına ona cenneti
nasip edecektir. Ahmet bin Yahya El Ezedi bir
gün İmam Hüseyini (a.s) rüyasında görüp şöyle söylediğini rivayet etti: Ey seyidim
Mihval bin İbrahim Rabi bin Munzirden babasından babasının
da sizden şöyle buyurduğunuzu nakletti: Her kimse bizim için bir damla gözyaşı akıtırsa yüce Allah (c.c.)
o bir damla gözyaşı hatırına ona cenneti nasip edecektir.
İmam (a.s) evet bu rivayet doğrudur ve aramızda ravi silsilesine
gerek yoktur, diye buyurdu.5
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed
bin Şehriyar El Hazin hicri beş yüz on ikinci Şevval ayında şöyle nakletti: Ebu Abdullah Muhammed
bin Muhammed bin Hüseyin El Karşiden Hasan bin Muhammed bin Abdullah Temimi El Mukkırriden Ali
bin Hüseyin bin Süfyandan
Ali bin Abbastan İbad bin Yakuptan Yahya bin Yesar Ebu
Aliden Amr bin İsmail El Hemadaniden Ebi İshaktan Asım bin
Dumradan Haristen İmam Alinin (a.s) Resulullahtan (s.a.a)
şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Benim ve
Ehlibeytimin (a.s) misali; gövdesi benim, dalları İmam Alinin (a.s)
meyveleri Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s) ve yaprakları Şiamız olan ağaç gibidir. Pak ve tertemiz
olanda temiz olandan başka bir şey çıkar mı?6
4 El Müfid Emali de s. 272 / Ş. Emali de c. 1 s. 355 / Sahife Rıza s. 247 / Bihar c. 7 s. 235
5 El Müfid Emali de s. 175-340/ Ş. Tusi Emali de c. 1 s. 116
6 Ş. Emali de c. 1 s. 363
Şerif Ebu Bereket Amr bin İbrahim bin Muhammed bin Hamza El Alevi Ebu Galip Said bin Muhammed bin Ahmed Sakafiden hicretin beş yüz on altıncı yılında küfe şehrinde bu hadisi nakletmiş, Şerif Ebu Abdullah Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Nuhastan Ali bin Abbas El Beceliden Cafer bin Muhammed Zehri El Romaniden Osman bin Said El Kasariden Yunus Ebu Yakup El Cufiden Cabirden İmam Rızadan (a.s) şöyle nakledilmiştir: Yüce Allah (c.c.) ancak bizi ve tabilerimizi bağışlayacak ve hiç şüphe yok ki kıyamet günü kurtuluşa erecek olanlar bizim tabilerimizdir.
Şey Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh Rey şehrinde Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden Ebu Hasan Ahmed bin Muhammed bin Hasan babasından Muhammed bin Yahya El Attardan Hasan bin Musa El Haşşabtan Ali bin Numandan Beşir Dehhanın İmam Bakıra (a.s) şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Yüzüğüme taş koymak için sana feda olayım ey Mevlam en iyi yüzük taşı hangisidir? diye sordum. İmam (a.s) şöyle buyuru: Ey Beşir kırmızı, sarı ve beyaz akiki neden kullanmıyorsun bunların madeni cennette birer dağdır. Kırmızı akik Resulullahın (s.a.a) evi önünde uzanmış, sarı olanı Hz. Fatıma (a.s) evi önüne uzanmış ve beyaz olanı ise İmam Alinin (a.s) evi önüne uzanmış bu üç cevher dağının içinden buzdan daha soğuk baldan daha tatlı ve sütten daha beyaz üç nehir çıkmakta o nehirlerden ancak Muhammed (s.a.a) Ehlibeyti (a.s) ve onların Şiası içecektir. Bu nehirlerin çıkış yeri Kevser ve döküldükleri yer aynıdır. Şüphesiz ki bu üç tane dağ yüce Allahı (c.c.) takdis ve tenzih eder ve Ehlibeyti Resulullahı (s.a.a) sevenler için bağışlanma diler. Ehlibeytin (a.s) tabilerinden olup kim bu madenlerden eline yüzük takarsa rızkı bereketlenir hayırları çoğalır şer ve belalarda kendisinden uzak olur. Ayrıca zalim sultan ve korkulan herkese karşı güvende olur.1
Seyid Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyin El Cevani El Hüseyni hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında bana Seyid Ebu Abdullah Hüseyin bin Ali bin Dai El Hüseyni Selikiden Nişabur diyarında ki evinde Seyid Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyniden Hakim Ebu Abdullah Küfeli Muhammed bin Abdullahtan Munzir bin Muhammed bin Munzir El Kabusiden ibni Sena Süleyman bin Karmden ibni Cehhaftan İbrahim bin Abdullah bin Sabihten babasından dedesinden şöyle nakledilmiştir: Bir gün Zeyd bin Erkamın yanına gittim bana yanına neden geldiğimi sordu. Dedim ki bana Resulullahtan (s.a.a) söz etmen için geldim. Buyurdu ki; bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Ali (a.s) Fatıma (a.s) İmam Hasan ve İmam Hüseyini (a.s) ziyaret ettikten sonra ben bu Ehlibeytime (a.s) karşı savaş açana savaşım onlara karşı barış içinde olana ise barışım, diye buyurdu.2
Şeyh Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa Razi hicretin beş yüz on yılı Sefer ayında Rey şehrinde Zemeheran yolunda rivayeti Ebu Sait Muhammed bin Ahmed Nişaburiden Ebu Hatim Ahmed bin Muhammed bin Hasan El Bezzazın yazdığı risaleden Bağdatlı Ebu Ahmed Abdullah bin Muhammed ibni Ahmed El Adilden Muhammed bin Yahya Suliden Muhammed bin Yunus El Karşiden Abdullah bin Davut El Harbiden Ameşten Adevi bin Sabitten Zer bin Hubeyşin İmam Aliden
1 Ş. Emali de c. 1 s. 36
2 Bihar c. 37 s. 43 / Ş. El Emali de c. 1 s. 345
(a.s) şöyle işittiğini nakletmişlerdir: Tohum tanesini yarıp yeşerten ve azametle örtünen yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki Resulullah (s.a.a) Ey Ali, (a.s) seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık buğz eder diye buyurarak ahitte bulunmuştur.3
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi
hicretin beş yüz onuncu yılında
Şeyh Said El Valid Ebu Cafer Muhammed
bin Hasan Tusiden
Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden Ebu
Bekir Muhammed bin Amr El Ceabiden Ebu Muhammed Abdullah bin Muhammed bin Said bin Ziyadın kitabından Ahmed bin İsa bin Hasan El Cermiden Nasır bin Cimattan Amr bin
Şimirden Cabir el Cufiden Cafer bin Muhammed bin Ali El Bakırdan
(a.s) Cabir bin Abdullah El Ensariden Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletmişlerdir: Bir
gün Cebrail meleği yanıma inip şöyle buyurdu: Yüce Allah (c.c.)
ashabının etrafında olduğu bir anda minberine
çıkıp İmam Alinin (a.s) onlara karşı olan fazilet ve üstünlüğünü tebliğ etmeni, daha sonra da ashabın bunu Müslümanlara tebliğ etmelerini istemektedir. Yüce Allah (c.c.)
bütün meleklere senin
buyuracağın bu haberi işitsinler diye emir verecektir. Ey Muhammed (s.a.a) bu konuda sana itaat edecek ve muhalefet
edecek kişilerin adını yüce Allah (c.c.) sana vahiy edecektir. Resulullah (s.a.a) bu haberi alınca ashabından birine
cemaat namazı kılınacağına dair ilanda bulunmasını
istedi. İnsanlar mescide toplandıktan sonra Resulullah (s.a.a)
minbere çıktı ve şöyle buyurdu:
Kovulmuş şeytandan Allaha
(c.c.) sığınırım. Rahman
ve rahim olan Allahın (c.c.)
adıyla. Ey insanlar,
müjdeleyici ve uyarıcı Ümmi peygamber benim. Ben yüce Allahtan (c.c.) kanı
benim kanım eti benim etim, ilmin sahibi yüce Allahın (c.c.) ümmet içinden
seçtiği bir kişiden bahsedeceğim. O öyle bir şahsiyet ki; Yüce Allah
(c.c.) beni ve onu
yaratmış, beni risaleyle, onu risalemin tebliği ile üstün kılmış, beni ilim şehri onu şehrin kapısı, onu ilim hazinesi
ilmin ondan tahsil edileceği kişi
kılmış, onu
vasilik için belirlemiş faziletini açıklamış ona muhalefetten sakındırmış onu veli
edineni müjdelemiş bütün
insanlara ona itaat
etmeği emretmiştir. O öyle bir kişi
ki yüce Allah (c.c.) ona muhalefet eden bana muhalefet etmiş, onu dost
edinen beni dost edinmiş, ona
düşmanlık eden bana düşmanlık etmiş, ona muhalefet
eden bana muhalefet etmiş, ona asilik eden bana asilik etmiş,
ona eza eden bana eza etmiş, ona buğz
eden bana buğz
etmiş, onu seven beni sevmiş, onu arzulayanlar beni arzu etmiş, onu hedef alan beni hedef
almış ve ona destek olan bana destek olmuş diye buyurduğu şahsiyettir. Ey insanlar, benim
söylediğimi iyi işitip itaat ediniz. Ben sizleri
yüce Allahın (c.c.)
azabı konusunda uyarıyorum. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: O gün her kişinin yaptığı iyilik ve yaptığı kötülüğü hazır bulunur. Kötülük sahibi
işlediği amelle arasında çok uzak mesafelerin olmasını ister. Yüce Allah (c.c.) sizlerden
kendisine karşı hayâlı davranmanız konusunda
uyarmaktadır.4 Daha sonra müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) elinden tuttu ve şöyle buyurdu:
Ey insanlar, bu müminlerin Mevlası, yüce Allahın (c.c.)
kulları üzerindeki hücceti kâfirlere karşı cihat edendir. Ey yüce Allahım (c.c.) ben emrini
onlara tebliğ ettim onları ıslah etmeye kadir olan sensin
Ey merhametlilerin en merhametlisi onları ıslah et beni ve onları bağışla. Daha sonra Resulullah (s.a.a)
3 Münteceb Din El Erbain s. 43 / Emali Ş. Saduk s. 116 / Emali Ş. Tusi c. 1 s. 264
4 Ali İmran: 30
minberden indi ve yanına Cebrail gelip şöyle arz etti: Ey Muhammed (s.a.a) yüce rabbin sana selam eder ve şöyle buyurur: Yüce Allah (c.c.) bu tebliğinden dolayı sana ecrini en iyi şekilde verecek zira sen risalesini tebliğ ettin, Ümmetine nasihatte bulundun, müminleri razı edip kâfirleri de öfhelendirdin. Ey Muhammed, (s.a.a) kuşkusuz ki senin amcaoğlun sınanmakta ümmet de onunla sınanmaktadır. Ey Muhammed (s.a.a) daima şöyle buyur: Yüce Allaha (c.c.) hamd olsun ve zalimler çok yakında nasıl bir şekilde ve nereye devrileceklerini bileceklerdir.1
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Şehriyar El Hazin beş yüz on ikinci yılı Şevval ayında Necef şehri İmam
Ali (a.s) makamında onunla sohbetimde Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed
bin Hasan Tusi ve Muhammed bin Muhammed bin Meymun bin Madelden Vasıt
mıntıkasında Hasan bin İsmail El Bezzaz ve bir grup
arkadaşından Ebu Mufaddal Muhammed bin Abdullah bin Abdul Muttalib
Şeybaniden Ebu Abdullah Cafer bin Hasan El Alevi El Hüseyniden Ebu
Nasır Muhammed bin Abdul Munim bin Nasır Saydaviden Hüseyin bin Şeddad El Cufiden babası Şeddad bin Reşitten Amr bin Abdullah bin Hint El
Cemliden Ebu Abdullah Cafer bin Muhammedten (a.s) şöyle
nakledilmiştir: İmam Alinin
(a.s) kızı Fatıma (r.a) yeğeni Ali bin Hüseynin (a.s)
ibadet konusunda ne kadar meşakkate çektiğini görünce Cabir bin
Abdullah El Ensarinin (r.a) yanına geldi ve şöyle buyurdu: Bizim sizler
üzerinde haklarımız vardır bu haklardan biri de herhangi
birimizin kendine zarar verecek kadar ibadette gayret ettiğini görürseniz Allah (c.c.) rızası
için onu uyarmanızdır. Sizin de bildiğiniz gibi Ali bin
Hüseyin (a.s) babasının aramızdaki emaneti ibadetteki
çabası dolayısıyla burnu delinmiş alnı ve ayak dizleri nasır bağlamıştır. Bu şikâyeti dinleyen
Cabir bin Abdullah
El Ensari (r.a) İmam Zeynel Abidinin (a.s) kapısına gelir. Evin önünde İmam Bakırı (a.s) Haşim
oğullarından bir grup çocukla görür. Cabir henüz çocuk yaşta
olan İmam Bakıra (a.s) seslenerek bu yürüme şekli ve durum tıpkı Resulullahın (s.a.a) yürümesi ve
durumu gibidir
sen kimsin ey evlat, diye buyurur. İmam ben Muhammed bin Ali
bin Hüseyinim (a.s) diye cevap verir. Cabirin
gözyaşları akmaya başlar ve şöyle
buyurur: Allaha (c.c.) ant olsun ki
sen ilmi hakkıyla yarıp kuşatansın anam babam sana feda olsun yanıma yaklaş, diye arz eder. İmam
(a.s) yanına yaklaşır. Cabir İmamın (a.s) giydiği gömleğin
düğmelerini çözer daha sonra elini göğsünün üzerine koyar onu öper ve
yanağını onun yanağına koyar ve şöyle buyurur:
Deden Resulullahtan (s.a.a)
sana selam getirdim
bu yaptıklarımı da onun isteği doğrultusunda yaptım bana şöyle buyurmuştu: Ey Cabir sen muhtemelen uzun bir
ömür yaşayacak ve torunlarımdan ilmi yarıp kuşatan Muhammed
bin Ali (a.s) ile karşılaşacak hatta ömrünün sonunda görme yetini kaybedecek daha sonra bir daha görmeye
başlayacaksın. Daha sonra
Cabir, baban Ali bin Hüseyinin (a.s) yanına geçmeme izin verir misin? diye arz etti. İmam (a.s) babasının yanına geçti kapıda
yaşlı birinin beklediğini ve kendisine karşı
gösterdiği ilgi ve hareketleri anlattı. İmam Zeynel Abidin (a.s) bu Cabir bin Abdullah El Ensaridir (r.a) senin durumunu kim ortamdabeyan ederse
sana zarar vermiştir. Sana karşı yaptığı ve söylediğini çocukların arasında mı yaptı? İmam Bakır (a.s)
evet, diye buyurdu. İmam şüphesiz ki bizim dönüşümüz yüce Allaha olacaktır. O sana zarar vermek
1 El Müfid Emali de s. 76-246 / Ş. Tusi Emali de c. 1 s. 118
kastıyla öyle yapmamıştır ancak bilmeyerek senin canını tehlikeye sokmuştur. Daha sonra Cabirin
yanına geçmesine izin verdi ve Cabir içeriye
geçti. İmamın (a.s) ibadetteki
çabası dolayısıyla mihrabında zayıf bir şekilde oturduğunu gördü. Cabir imamın (a.s) yanına oturduktan sonra İmam (a.s)
onun hâl hatırını sordu Cabir şöyle arz etti: Ey Allah Resulünün (s.a.a) evladı yüce Allahın (c.c.) cenneti
sizler ve sizlere tabi olanlar için cehennemi de size buğz edip
sizlere muhalif olanlar için yarattığını bilmiyor
musun, ibadette ki bu çaban nedendir?
İmam (a.s) şöyle cevap
buyurdu: Ey Resulullahın (s.a.a) sahabesi! Yüce Allahın (c.c.)
ceddim Resulullahın (s.a.a)
bütün amellerini kabul
ettiğini günah da
yazmadığını buna rağmen ibadetteki çabasını
asla bırakmadığını bilmez misin? Anam babam ona feda olsun Resulullah (s.a.a) o kadar ibadette
bulunurdu ki ayakları şişti öyle ki kendisine bütün
günahlarının affedilmesine rağmen neden bunu yapmaktasın diye soruldu. Resulullah (s.a.a) yüce Allaha (c.c.) karşı
şükreden bir kul olmayayım
mı? diye cevap verdi. Cabir bin Abdullah İmama (a.s) baktı ve sözlerinin kendisinde ibadet
konusunda etki etmeyeceğini anlayınca şöyle arz etti: Ey Allah
Resulünün (s.a.a) evladı kendine sağlığına dikkat
et sizler öyle bir
Ehlibeytsiniz ki insanlar
başlarına gelen belayı sizlerin vesilesiyle defetmekte ve yağmur sizlerin hatırına yağmaktadır. İmam (a.s) Ey Cabir, ben kendileriyle buluşuncaya kadar baba
ve dedelerimin yolunda gideceğim. Daha sonra Cabir etrafında oturanlara dönerek Allaha (c.c.) ant olsun ki İmam
Ali bin Hüseyinden (a.s) görülen ibadet
çabası peygamberin evlatları arasında Hz. Yusuf
bin Yakup (a.s) dışında kimsede görülmemiştir. Allaha (c.c.) ant olsun ki Ali bin Hüseyinin
(a.s) zürriyeti Hz. Yusuf bin Yakupun (a.s) zürriyetinden daha hayırlıdır. Zira yeryüzü zulüm
karanlığına boğulduktan sonra adaleti yeryüzünde tesis
edecek İmam (a.f) onun zürriyetinden
gelecektir.2
Şerif Ebu Bereket Amr bin Muhammed bin Hamza El Alevi El Kufi ve Ebu Galip Said bin Muhammed Sakafi hicri beş yüz onuncu yılında Şerif Ebu Abdullah Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Abdurrahman El Aleviden Muhammed bin Abdullah El Cufiden Muhammed bin Ahmed bin Saitten Yakup bin Yusuf ve Ahmed bin Hazimden Yakuptan Abdullah bin Musadan Halit bin Tahman Ebu Ula El Haffaf tan İmam Bakırdan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Günahlarınız ancak bizlere karşı sevginizle bağışlanacaktır.3
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin El Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılında Rey şehrindeki sohbetimizde Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi Necef şehrinde İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz ahir ayında bana Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan oda Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ahmed bin Muğireden Haydar bin Muhammed Semerkandiden Muhammed bin Amr El Keşşiden Muhammed bin Mesut El Ayyaşiden Cafer bin Maruftan Yakup bin Zeydten Muhammed bin Azafirden Amr bin Zeydin İmam Sadıkın kendisine şöyle rivayet
2 Bihar c. 71 s. 185 / Ş. Emali de c. 2 s. 249 / Bihar c. 46 s. 60
3 Ş. Tusi Emali de c. 2 s. 68
ettiğini nakletmiştir: Ey ibni Yezit Allaha (c.c.) ant olsun ki sen biz Ehlibeyttensin. Dedim ki sana feda olayım Allah Resulünün (s.a.a) Ehlibeyti (a.s) kimdir. İmam buyurdu ki ey Amr Kuran-ı Kerimin şöyle buyurduğunu okumadın mı: Doğrusu İbrahime en yakın olanlar, ona uyanlar, bu peygamber ve inananlardır. Allah (c.c.) inananların dostudur.1 Başka bir ayette de şöyle buyurduğunu okumadın mı: Bana uyan şüphesiz ki bendendir. Bana muhalif olanları ise sana bırakırım. Hiç şüphe yok ki sen bağışlayanların en yücesisin.2
Aynı kaynakta Abdullah bin Muğireden Haydar bin Muhammed bin Naimden Muhammed bin Amrdan Muhammed bin Mesuttan Muhammed bin Ahmed Nehdiden Muaviye bin Hakem Dehniden Şerif bin Sabık Tiflisiden Hammad Semandariden İmam Sadıka şöyle sorduğu rivayet edilmiştir: Ey Mevlam, ben şirk ülkelerine gitmekteyim bizim toplumda yaygın kanat orada ölürsem onlarla haşr edileceğim şeklindedir. İmam şöyle cevap buyurdu: Ey Hammad orada olduğunda bizlerin davasına insanları davet ediyor musun? Evet dedim. Peki, İslam devletlerinde olduğun zaman davette bulunuyor musun diye sordu; hayır, diye cevap verdim. Buyurdu ki eğer ölürsen Ümmet şeklinde nurlu bir şekilde dirileceksin.
Büyük fıkıh üstadı Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vahap bin İsa Razi hicretin beş yüz onuncu yılı sefer ayında Rey şehrinin Zemeheran mahallesinde sohbet ederken Ebu Sait Muhammed bin Ahmed Nişaburiden Ebu Muhammed Abdülmelik bin Muhammed bin Ahmed bin Yusuf tan o da babasından babası da Ebu Yakup yani İshak bin Ahmet bin İmran El Habbazdan Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed bin İshaktan Ubeyd bin Musa Ravaniden Muhammed bin Ali bin Halef El Attardan Hüseyin Aşkardan Ameşten Ebi Vailden Abdullah bin Mesuttan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) Âdemi yarattığı ve ona ruh üflediği zaman hapşırmış ve ona şöyle söylemesi ilham edilmişti: Hamd alemlerin Rabbi olan yüce Allaha (c.c.) mahsustur. Yüce Allah (c.c.) Âdeme (a.s) ey Âdem, bana hamd ettin izzetim ve celalime ant olsun ki yeryüzünde yaratmayı istediğim o iki kişi olmasaydı seni yaratmazdım. Âdem (a.s) ey yüce Rabbim, onlar ne zaman yaratılacak isimleri de ne belirlenecek, diye sordu. Yüce Allah (c.c.) ona Ey Âdem, başını göğe kaldır diye buyurdu. Âdem de (a.s) başını kaldırdığında arşın altında La İlahe İllallah (c.c.) Muhammed (s.a.a) Resulullah rahmet peygamberi, Alide (a.s) cennet anahtarıdır. İzzetime yeminler olsun ki ona dost olana merhamet ve ona düşman olana gazap edeceğim, diye buyurdu.
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi Rey şehrinde babasından Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten babasından babası da Sad bin Abdullahtan Ahmet bin Muhammed bin İsadan Hasan bin Mahbuptan Ebi Hamza Somaliden Ebi Cafer Muhammed bin Ali Bakırdan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İslam dini beş şart üzerine inşa edilmiştir. Bunlar: Namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan ayı orucunu tutmak, Kâbeyi tavaf edip, hac etmek ve biz Ehlibeytin velayetini kabul etmektir.
1 Ali İmran: 68
2 İbrahim suresi: 36 / Kummi tefsirinde c. 1 s. 105 / Burhan tefsirinde c. 1 s. 291
Aynı kaynakta Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Kıyamet günü kişiye
dört şey
sorulmadan ayağı kaydırılmaz. Bunlar:
Ömrünü nasıl geçirdiği, beden kuvvetini neye harcadığı, malını
nereden kazanıp nerede harcadığından ve biz Ehlibeytin
sevgisinden. Resulullahı (s.a.a) dinleyenlerden biri sizleri sevmenin
alameti nedir? diye sordu. Resulullah (s.a.a) mübarek elini İmam Alinin
(a.s) başına koyarak bunun sevgisi, diye buyurdu.3
Şerif Ebu Bereket Amr bin Hamza ve Ebu Galip Said bin Muhammed bin Mukaddem hicretin beş yüz onuncu yılında Ebu Abdullah bin Abdurrahman El Aleviden Cafer bin Muhammed bin Hacipten Ali bin Ahmet bin Amrdan Muhammed bin Mansurdan Harp bin Hasan Sahhandan Yahya bin Müsavirden Ebu Caruttan İmam Bakırın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Ebu Carud, namaz kıldığınız oruç tuttuğunuz ve hac ettiğiniz zaman bu ibadetlerinizin kabul olmasına razı değil misiniz? Allaha (c.c.) ant olsun ki sizlerden başkaları bu ibadetleri yaptığı zaman ondan kabul edilmemektedir.4
Züht ve takvasıyla meşhur Seyid Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyni El Cevani El Hüseyniden Şeyh Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ali bin Dai El Hüseyniden Seyit Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed Hüseyniden Hakim Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah El Hafızdan Ali bin Hammad El Adilden Ahmet bin Ali bin Müslim El Ebardan Leys bin Davut El Kubsiden Mübarek bin Fadaleteden İmran bin Husayndan şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber bir gün kızı Fatımaya (a.s) şöyle buyurdu: Bütün kadınların en üstünü olmaya razı değil misin? Fatıma (a.s) niye İmranın kızı Meryem nerededir? Resulullah (s.a.a) Ey kızım, o kendi âleminin en üstünüydü ancak sen bütün âlemlerin en üstün kadınısın. Beni peygamber olarak gönderen yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki seni hem dünya hem de ahirette en üstün olan bir kişiyle evlendirdim. Onu ancak mümin sever ve ona ancak münafık buğz eder.5
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh
Rey şehrinde sohbet ederken, Şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan
Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz el evvel ayında Meşhed şehrinde yaptığımız sohbette Ebu Abdullah
Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Şerif Salih Ebu Muhammed El
Hasan bin Hamza Taberi El Hüseyniden Muhammed bin Abdullah bin Cafer El Himyeriden
Ahmet bin Muhammed bin İsadan Mervan bin Ebi Ubeyd El Kufiden
Muhammed bin Zeyd Taberiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Horasanda İmam Ali bin Musa Rızanın (a.s) yanı başında duruyordum meclisinde Haşim oğullarından bir grup bulunuyordu bulunanlardan biride İshak bin Abbas bin Musaydı. İmam (a.s) İshaka Ey
İshak, bana sizlerin bizim adımıza insanların bizim kulumuz
olduklarını söylediğiniz anlatıldı, Resulullahla (s.a.a) olan akrabalığımız adına yeminler olsun ki bizler hiçbir
zaman böyle bir şeyi söylemedik! Babam ve atalarımızdan hiç kimsenin böyle bir şey
söylediği bizlere ulaşmadı ancak bizler şöyle
söylemekteyiz: İnsanlar bize itaatte kul ve dinde dostumuzdur. Burada hazır
3 ş. Saduk Hisal de c. 1 s. 278 / Emali de s. 221 / El Müfid Emali de s. 353 / Tusi Emali de c. 1 s. 124
4 Bihar c. 27 s. 195
5 Bihar c. 39 s. 278 / ş. Saduk Emali de s. 109
olanlar hazır bulunmayanlara
bunu tebliğ etsinler.1
Aynı kaynakta Muhammed bin Muhammedten Ebu Hasan Ali
bin Halit El Merağiden Ebu Kasım Hasan bin Ali El Küfiden
Cafer bin Muhammed
bin Mervan El Gazaliden babasından Abdullah bin Hasan El Ahmesiden Halit
bin Abdullahtan Zeyd bin Ebi Ziyattan
Abdullah bin Haris bin Nevfelden Sad bin Malikten
yani bin Ebi Vakkastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Fatıma (a.s) benim bir parçamdır; onu mutlu eden beni mutlu eder ona kötülük eden ise bana kötülük
etmiştir. Fatıma (a.s) benim için en değerli kişidir.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin El Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Alinin (a.s) makamında sohbet ederken babası Ebu Cafer Tusiden Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Ceabiden Abdullah bin Ahmet bin Mesturdan Abdullah bin Yahyadan Ali bin Asımdan Ebu Hamza Somaliden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Ali (a.s) Zeynel Abidin (a.s) yeryüzünde en efdal toprak parçası neresidir? diye buyurdu. Ben Allah Resulü ve evladı daha iyi bilir, dedim. İmam şöyle buyurdu: Hiç kuşku yok ki en üstün yer Kâbenin temeli ile makam arasındaki mesafedir. Kişi Hz. Nuhun (a.s) kavminde tebliğ ettiği dokuz yüz elli yılı yaşasa ve o mekânda gündüzünü oruç gecesini namaz ve ibadetle geçirirse ve bizim velayetimize bağlanmadan ölürse o yaptığı ibadet ve amellerin ona hiçbir faydası olmayacaktır.3
Aynı kaynakta Muhammed bin Muhammedten Ebu Bekir bin Amr bin El Cabiden Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said El Hemadaniden Ebu Hatimden Muhammed bin Fırattan Hannan bin Sedirden Ebi Cafer bin Muhammed bin Ali El Bakıdan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Yüce Allah (c.c.) kimin kalbine Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevgisini yerleştirirse herhangi bir ayağı kaydığı zaman yüce Allah (c.c.) onun diğer ayağını sabit kılacaktır.4
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
Şehriyar El Hazzan hicretin beş yüz on ikinci yılı Zilkade
ayında Necef şehri İmam Alinin (a.s) makamında sohbet
ederken, Ebu Abdullah El Hüseyin
bin Ahmet bin Ceyran bir gün yanına gelen bir misafirin Ebu Abdullah Ahmet bin İsa bin
Sediden Ebu Abdullah Ahmet bin Muhammed el Basriden Ebu Talib Abdullah bin Fadıl El Malikiden Abdurrahman El
Ezedi Seyyahtan Abdul Vahit bin Zeydten
şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Bir gün Mekkeye Kâbeyi tavaf için gittim Kâbeyi tavaf ederken Kâbenin örtüsüne asılmış
bir cariyenin diğer bir cariyeyi çağırırken şöyle söylediğini duydum: Vasilik
için seçilen, adaletle hükmeden, iyi niyetli Fatımanın (a.s) kocasına yeminler olsun ki falan durum öyle olmamıştı. Ben ey Cariye,
bu sıfatlara sahip olan kişi
kimdir? diye sordum. Dedi ki: Allaha
(c.c.) ant olsun
ki o sancakların sancağı, hikmetin kapısı, cennet ve cehennem
ehlini birbirinden ayıran Ümmetin İmamı Ehlibeyt
1 ş. Emali de c. 1 s. 21 / El Müfid Emali de s. 253
2 ş. Emali de c. 1 s. 24 / El Müfid Emali de s. 260
3 ş. Emali de c. 1 s. 131
4 ş. Emali de c. 1 s. 132 / ş. Saduk Emali de s. 467 c. 3 s. 23
İmamlarının (a.s) lideri, peygamberin (s.a.a) kardeşi, vasisi ümmetinin halifesi ve benim Mevlam Ali bin Ebi Taliptir (a.s).
Dedim ki ey Cariye, İmam Alinin (a.s) senin yanında bu sıfata haiz olmasının nedeni nedir? Cariye benim babam onun
yanında hizmet ediyordu. Sıffin
Savaşında babam onun kucağında şehit oldu. Bir gün İmam
evimize gelerek annemi ziyaret etti o anda benim ve kardeşimin gözleri
sedef hastalığından dolayı körelmişti. İmam bizleri o halde görünce, vay halimize,
deyip şöyle bir şiir okudu:
Vah çekmedim başıma gelen hiçbir musibetten Bu küçük çocuklara vah
çektiğim kadar Babaları öldü onların, kim bakacak onlara
Evlerindeyken seferde veya musibetlerde
İmam daha sonra yanımıza eğildi, mübarek elini benim ve kardeşimin gözleri üzerine sürdü, dua etti, daha sonra elini çekti. Gözlerimiz öyle sağlıklı bir duruma geldi ki şu anda deveyi bir fersahtan görmekteyim ve bütün bunlar Allahın (c.c.) salatı üzerine olsun İmam Alinin (a.s) sayesinde oldu. Ben bu anlattıklarından sonra elimdeki para kesesini çözdüm içinden iki dinar çıkarıp cariyeye uzattım tebessüm etti ve bizim arkamızda insanların en hayırlısı bizim sorumluluğumuzu üstlenen Ebi Muhammed El Hasan bin Ali (a.s) vardır. Daha sonra İmam Aliyi (a.s) seviyor musun? diye sordu. Evet, dedim. Sana müjdeler olsun sen kopmayan sağlam bir tutanağa tutunmuşsun deyip yanımdan ayrılırken şöyle bir beyit okudu:
İmam Aliye (a.s) karşı kimin kalbinde sevgi yeşerirse
Yüce Allahın (c.c.) nimetlerine vakıf olur
Zaman onun bir ayağını kaydırsa da Diğer
ayağı onun sevgisiyle sabit kalır
İçimi en çok esen tutan onun tabilerinden olmaktır Onunla ben Arap ve Acemlerin
mülküne sahibim5
5 Bihar c. 41 s. 221 / Ravendi Haric de c. 2 s. 544 / Bihar c. 8 s. 532 c. 41 s. 220
Şeyh Muhammed El Hasan bin El Hasan bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Rey şehrinde yaptığımız sohbette Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz El Ahir ayında Necef şehri İmam Ali (a.s) makamında yapılan sohbette Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed Numandan Ebu Kasım Cafer bin Muhammed Kavlaveyhten Muhammed bin Abdullah bin Cafer El Himyeriden babasından Ahmet bin Abdullah El Barkiden Şerif bin Sabık Tiflisiden Ebi Abbas Fadıl bin Abdülmelikten Ebu Abdullah Cafer bin Muhammedten babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet etmişlerdir: Mümin kişinin öldükten sonra sahifesindeki en önemli şey insanların hakkındaki kanaatidir. Eğer halk nezdinde hayırlı ise hayırlı kötü ise kötü olarak geçecek olup müminin alacağı ilk hediye bütün günahlarının ve cenazesine katılan herkesin bağışlanmasıdır. Daha sonra şöyle devam etti: Ey Fadıl, mescide ancak kabilesinin ilerisinde olan ve ev halkının seçkini olan gelir. Mescitten ayrıldığı zaman en azından üç şeyden birini kazanır bunlar: Cenneti kazandıracak veya üzerindeki belaları savacak duada bulunması, ya da kendisine Allah (c.c.) rızası için fayda verecek arkadaşla buluşmak. Daha sonra Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletti: Müslüman kişi İslam dininin faydasından sonra en çok Müslüman kardeşinden faydalanmıştır. Daha sonra şöyle buyurdu: Ey Fadıl, bizim fakir tabilerimize yardım konusunda cimri davranmayın zira onlar kıyamet günü Rabia ve Mudar kabilelerinin fertleri sayısınca Müslümana şefaat edecektir. Ey Fadıl, Mümine Mümin adının koyulmasının nedeni yüce Allahın (c.c.) emanına iman etmesi ve yüce Allahın (c.c.) bu iman sonucunda onu emanına dâhil etmesidir. Yüce Allahın (c.c.) muhalifleriniz hakkında sizin dostlarınıza şefaat ettiğinizi görecektir diye buyurduğunu şu mübarek ayette görmediniz mi: Bizlere şefaat edecek bizleri koruyacak bir dostumuz yoktur.1
Aynı kaynakta Şeyh El Müfid bin Numandan Ebu Hasan Ali bin Murağiden Ebu Bekir Muhammed bin Salih Selikiyden Ebu El Hüseyin Salih bin Ahmet bin Ebi Mukatil El Bezzazdan İsa bin Abdurrahman El Kufi El Haddadtan Hasan bin Hüseyin El Arniden Yahya bin Ali El Hemadaniden Eban bin Tağlepten Ebi Davut El Ensariden Haris El Hemadaniden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) huzuruna vardım bana şöyle buyurdu: Ey Haris beni seviyormusun? Allaha (c.c.) ant olsun ki evet ey müminlerin emiri, dedim. Buyurdu ki; Ey Haris, ruhun boğazından çıktığı zaman beni sevineceğin yerde göreceksin, havuz başında kişileri arttırdığımı ve onlara bir devenin çocuğuna gösterdiği alakayı gösterdiğimi gördüğün vakit beni sevineceğin bir makamda göreceksin, sırat köprüsünde elimde Hamd sancağı ile Resulullahla (s.a.a) beraber geçtiğimi gördüğün zaman beni sevineceğin bir yerde göreceksin.2
Zeydi mezhebi tabilerinden Şerif Amr bin Muhammed bin Hamza El Alevi hicretin beş yüz on altıncı yılında Küfede onunla beraber Ebu Galip Said bin Muhammed bin Ahmet Sakafi El Kûfi Ebu Abdullah Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Abdurrahman El Aleviden Zeyd bin Cafer bin Muhammed bin Hacipten Ebu Abbas Muhammed bin Hüseyin bin Harundan Ebu Cafer Muhammed bin Ali El
1 Şuara suresi: 102 / Şeyh Emali de c. 1 s. 46
2 ş. Emali de c. 1 s. 47
Hüseyniden Muhammed bin Mervan El Gazalden Amir bin Kesir Serracdan Ebu Caruttan İmam Rızanın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet etmişlerdir: İmam Rızaya (a.s) Mekke ve Minada şöyle arz ettim: Ey Allah Resulünün (s.a.a) evladı, hacıların sayısı ne kadar da kalabalık. Buyurdu ki; Haccı kabul edilenlerin sayısı ne kadar da az. Ant olsun ki sadece senin ve dostlarının günahları bağışlandı ve senin ve dostlarının haccı kabul edildi.3
Şey Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan bin Ali Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette silsile yoluyla Said El Valid Ebu Cafer Tusiden Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu El Hasan Muhammed bin Muzafferden Muhammed bin Abdu Rabbihten İsam bin Yusuf tan Ebu Bekir bin Ayyaştan Abdullah bin Saitten babasından Ebu Hüreyradan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Kim beni severse hayâ özelliğini kazanır ve haramlardan el çekmeye muvaffak olur, kim de benden nefret ederse malı ve çocuğu artar.4
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusi babasından silsile yoluyla Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Hasan Ali bin Halit El Murağiden Ebu El Hasan Ali bin Abbastan Cafer bin Muhammed bin El Hüseyinden Musa bin Ziyattan Yahya bin Yuladan Ebi Halit El Vasıtiden Ebi Haşim El Havlaniden Zedannın Selmandan şöyle işittiği nakledilmiştir: Ben daima İmam Aliye (a.s) karşı sevgi hissettim. Bir gün Resulullahın (s.a.a) İmam Alinin (a.s) baldırına eliyle vurup şöyle buyurduğunu duydum: Seni seven beni sevmiş, beni seven de Allahı (c.c.) sevmiş, sana buğz eden bana buğz etmiş bana buğz eden ise yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir.5
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Şehriyar
El Hazzan ile hicretin beş yüz
on ikinci yılı Şevval ayında Necef şehri İmam Ali
bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette
silsile yoluyla Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed El Bersiden, Ebu Tahir Muhammed
bin El Hüseyin Karşi El Madelden,
Ebu Abdullah Ahmet bin Muhammed
bin Hemran El Esediden, Ebu Ahmet
İshak bin Muhammed bin Ali El Mukkırriden, Ebu Abdullahtan,
Ubeydullah bin Muhammed bin El Eyadiden, Amr bin Mudrikten, Yahya bin Ziyad
El Malikiden, Cerir bin
Abdurrahmandan, Ameşten, Atiye El Avfiden şöyle
nakledilmiştir: Bir gün Abdullah
El Ensari İle Hüseyin bin Alinin (a.s) mezarı şerifini ziyaret etmek için yola çıktık Kerbelaya vardığımızda Cabir Fırat nehrinin kenarına varıp gusül aldı
daha sonra yeni bir elbise giydi taşıdığı
torbanın içinden öğütülmüş güzel kokulu bir bitkiyi üzerine
serpti daha sonra
imamın mezarına doğru yürüdü ve attığı her adımda yüce
Allahı (c.c.) andı mezara yetiştiği zaman elimi mezara
koy, diye buyurdu. Elini mezara koyduğum zaman mezarın üzerine baygın bir şekilde
yığıldı bende elimle onun üzerine
su serptim ayıldığı zaman üç defa ya Hüseyin (a.s) diye haykırdı ve seven sevdiğine cevap vermez mi diye buyurdu. Daha sonra bana nasıl cevap vereceksin ki senin boynundaki damarları kesip
3 Bihar c. 27 s. 196
4 Şeyh Emali de c. 1 s. 132
5 Şeyh Emali de c. 1 s. 132 c. 3 s. 26
seni boğazladılar başınla bedenini birbirinden ayırdılar. Şehadet ederim ki sen son peygamberin evladı son vasinin oğlu,
takvanın yeminlisi, hidayetin ortağı, Aba ehlinin
beşincisi, vekillerin en üstününün çocuğu, kadınların en üstünü Fatımanın
(a.s) evladısın. Sen nasıl öyle olmayasın ki Resulullahın (s.a.a) elinden beslendin,
muttakilerin evinde büyüdün, imanın kaynağından
beslendin, İslam diniyle olgunlaştın, sen hayattayken ve vefatından sonrada pak idin ancak müminler senin
ayrılığın dolayısıyla sıkıntıda,
gitme konusunda muhayyer bırakıldığın konusunda şüpheleri yok Allahın (c.c.) selamı ve rızası senin üzerine olsun. Şehadet ederim ki
sen Yahya bin Zekeriyanın (a.s)
yolu üzere hayatını tamamladın. Daha sonra mezarın etrafına bakıp şöyle buyurdu: Allahın (c.c.) selamı sizlerin üzerine olsun ey Hüseyinle (a.s) beraber şehit olanlar, şehadet ederim ki sizler namazı ikame ettiniz, zekâtı sahiplerine
verdiniz, marufu emredip münkirden alıkoydunuz, mülhitlere karşı cihat ettiniz ve ölüm sizlere
gelip çatıncaya kadar
yüce Allaha (c.c.) ibadette
bulundunuz. Muhammed Mustafayı (s.a.a) hak yol üzere gönderen
yüce Allaha (c.c.)
ant olsun ki bizlerde kazandıklarınıza ortak
olduk. Atiye Hz. Cabire (r.a) şöyle sordu:
Bu da nasıl olur ki onlarla beraber
ne bir vadiye indik ne dağa
çıktık ne de onlarla beraber düşmana karşı kılıç salladık, oysaki düşman
tarafından onların başları gövdelerinden ayrıldı çocukları yetim bırakılıp eşleri esir alındı. Cabir (r.a) şöyle cevap buyurdu: Ey Atiye, Ben habibim Resulullahın
(s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: Kim bir kavmi severse
onlarla beraber sorguyaçekilir, kim de bir kavmin ameline razı
olursa onların ameline
ortaktır. Hz. Muhammed
Mustafayı (s.a.a) peygamber olarak gönderen yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki benim ve ashabımın niyeti ve arzusu İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının
yolu üzeredir. Daha sonra beni Küfe evlerine
doğru al diye buyurdu. Bir süre yol aldıktan sonra bana şöyle buyurdu: Ey Atiye, sana bir vasiyette bulunacağım zira bu buluşmamızdan sonra
bir daha buluşacağımızı zannetmiyorum Ey Atiye, Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytini (a.s) seveni, sevdiği kadar sev ve Hz. Muhammed
(s.a.a) ve Ehlibeytine (a.s) buğz edene, namaz ve oruç tutup
ibadetleri yerine getiriyor olsa dahi buğz et. Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytini (a.s) sevene karşı
dost ve yardımcı ol zira çok günahkâr olmasından
dolayı bir ayağı kaysa dahi Ehlibeyte (a.s) sevgisi
dolayısıyla onun diğer ayağı sabit kalacaktır.
Zira onları sevenin sonu cennete onlara buğz edenin sonu ise
cehennemde olacaktır.1
Şeyh El Fakih Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa Razi hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehri Zemeheran Mescit El Ğarbide yaptığımız sohbette silsile yoluyla Ebu Said Muhammed bin Ahmet NişaburidenNatıki ismiyle bilinen Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Amr El Fakihten Ebu Mufaddal Muhammed bin Abdullah bin Muhammed Şeybani den Bağdattaki evinde yapılan sohbetteNasır El Hak El Hasan bin Aliden Muhammed bin Mansurdan Yahya bin Talha El Yarbuiden Ebu Muaviyeden Leys bin Ebi Selimden Tavustan ibni Abbasın Resulullahtan (s.a.a) şöyle naklettiği rivayet edilmiştir: Eğer insanlar İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevgisinde birleşselerdi yüce Allah (c.c.) ateşi yaratmazdı.2
1 Bihar c. 101 s. 195
2 Bihar c. 39 s. 249 / Saduk Emali de s. 523 / Erbili Keşf El Gumme de c. 1 s. 99
El Fakih Ebu İshak İsmail Ebu Kasım bin Ahmet Deylemi hicretin beş yüz yirminci yılı Rebi El Evvel ayında Nasırın mezarı yanında yapılan sohbette silsile yoluyla Ebu Mansur Nasır bin Abdul Cebbar bin Abdullah El Fırati El Kazvini Ebu Muhammed El Cevheriden oda Ebu Bekir El Katifiden Ebu Abdullah El Hüseyin bin Amr bin İbrahimden İsmail Sakafiden Esbat bin Muhammed bin İsmail Zebadiden Ameşten Adiy bin Sabitten Zerden İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Tohumu yarıp varlığı yaratana ant olsun ki Ümmi peygamber bana seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık buğz eder, diye ahitte bulunmuştur.3
Şeyh Reis Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette Şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ebi Ali Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz El Ahir ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Abdullah Muhammed bin İmran El Merzebaniden Abdullah bin El Hüseyinden Ebu Said Muhammed bin Reşitten Seyit bin Muhammedin vefat etmeden bir saat öce bayıldığı yüzünün karardığı ve ayılırken şöyle bir şiir okuyup yüzünün nurlandığı rivayet edilmiştir:
Onu sevip itaat edenleri ben de çok severim Ölüm anında müjdelenip tebessümünü görürsün Onun düşmanlarını severek ölenlerin hali
ise Onların ateşten girecekleri başka yerleri yoktur Canım
soyum sana feda olsun ey Ebu Hasan Yakınlarım malım ve seni
tanımama vesile olan Senin faziletini bilenlerdenim ey Ebu Hasan Senin
ipine sevgiyle tutunanlardanım
Amcaoğlu ve vekilisin sen Mustafanın
Terk ederiz muhalifini ve muhalif oluruz muhalife Veli edinen seni
kurtulmuştur Huda da amandadır Şirk ve sapkınlıkla
maruftur seni bırakan
Kınadı kınayan beni Ali ve tabilerine muhabbetim için
Dedim ki elbette Allah (c.c.) kınadı ey ahmak seni4
3 Bihar c. 2 s. 51 c.3 s. 25 c. 4 s. 11-23
4 Şeyh Emali de c. 1 s. 48 / Bihar c. 47 s. 312/ Menakıb Bin Şehraşveb c. 3 s. 24 / El Keşşi Müsnedin de s. 287
Şey El Fakih Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin El Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamımda bizlere rivayeti Sait El Valitten, Muhammed bin Muhammedten, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed babasından, Sad bin Abdullah Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Ahmet bin İshaktan Bekir bin Muhammedten, İmam Cafer bin Muhammed Sadıkın Haysemeye şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Hayseme tabilerimize benim selamımı söyle ve onlara takvalı olmayı öğütle hayattakilerin cenaze merasimlerine katılmalarını söyle evlerde toplanıp bizim zikrimizi ihya etsinler. Daha sonra bizim adımızı ihya edenlere Allah (c.c.) merhamet etsin, diye buyurdu.1
Aynı kaynakta Muhammed bin Muhammed Şerif Ebu Muhammed El Hasan bin Muhammed bin Yahyadan İbrahim bin Ali ve Hasan bin Yahyadan Nasır bin Müzahimden Ebi Halit El Vasıtiden Zeyd bin Ali bin Hüseyinden oda babası ve dedesinden müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) bana kendi döneminde kimseye nasip olmayacak on tane özellik vermiştir. Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s)! Sen hem dünya hem de ahirette benim kardeşimsin, kıyamet günü bana en yakın derecede duracak kişi sensin, benim ve senin evin cennette tıpkı kardeşlerin evi gibi karşılıklı olacak, vaside sensin velide ve vezirde, senin düşmanın banim düşmanım, benim düşmanım ise Allahın (c.c.) düşmanıdır. Senin dostun benim dostum benim dostum ise yüce Allahın (c.c.) dostudur.2
Şeyh Muhammed El Hasan bin El Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında bana naklettiği rivayeti silsile yoluyla Sait Ebu Cafer Muhammed bin El Hasan bin Ali Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz El Ahir ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talip (a.s) makamında yaptığımız sohbette Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden Ebu Kasım Cafer bin Muhammedten Muhammed bin Abdullah Cafer El Himyeriden babasından Davut Rakıynin İmam Bakırdan (a.s) şöyle naklettiği rivayet edilmiştir: Kim İmam Hüseyini (a.s) Şaban ayının ortasında ziyaret ederse bütün günahları bağışlanır.3
Aynı kaynakta Muhammed bin Müslim İmam Sadıktan (a.s)
şöyle rivayet etmiştir: Hüseyin bin Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) nezdinde kendi ordu karargâhına şehitlerine ve ziyaretçilerine bakmaktadır. O ziyaretçilerinin
adlarını babalarını ve Allah (c.c.) katındaki derecelerini sizlerin çocuklarınızı bilmenizden çok daha iyi bilmektedir. Kendisi için ağlayanlar yüce Allahtan (c.c.) bağışlanma isteyip baba ve dedesinden de bağışlanmaları için talepte bulunup şöyle buyuruyor: Eğer
beni ziyaret eden kişi yüce
Allahın (c.c.) ona mükâfat olarak ne
hazırladığını bilse üzüntü ve gam yerine daima mutlu olurdu.
Beni ziyaret eden ziyaretten günahları
bağışlanmış bir şekilde dönecektir.4
1 Şey Emali de c. 3 s. 24
2 ş. Saduk Emali de s. 73 / ş. Tusi Emali de c. 3 s. 133 c. 7 s. 23
3 Bihar c. 101 s. 100 / ş. Tusi Emali de c. 1 s. 64
4 ş. Tusi Emali de c. 1 s. 54 / Bihar c. 101 s. 64
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
Şehriyar El Hazzan hicretin beş yüz on ikinci yılı Zilkade
ayında Necef şehri İmam Alinin (a.s) makamında yaptığımız sohbette
rivayeti silsile yoluyla
Şeyh El Fakih Ebu Abdullah Cafer bin Muhammed bin Abbas Devresti
Gari mıntıkasında mevcut
olan mukaddes mekânda
hicretin dört yüz elli üçüncü yılı şaban ayında Mekkeye
hac farzını eda etmeğe giderken yapılan sohbette Ebi
Muhammed bin Ahmetten Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten
oda babasından Ali bin İbrahim bin
Haşimden oda babasından şöyle nakletmiştir: İmam Rıza
(a.s) Medinedeyken meclisinde
bulundum mecliste bulunan bir kişi İmama (a.s) kardeşi
hakkında şikâyette bulundu İmam (a.s) ona şiirle şöyle cevap buyurdu:
Kardeşinin
hatasını bağışla Ayıbını da ört ve
gizle Cahilin yanlışına da sabret Zamanın da talihsizliklerine
Cevabı da erdem
açısından ertele Zira her zalim
ettiğinin karşılığını görür
Şeyh El Fakih El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed
bin Hasan Tusi bir önceki rivayetin aynı yılı ve aynı mekânında silsile yoluyla
Said El Valid
Ebu Cafer Muhammed bin Hasan
Tusiden Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan
Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden Ahmet
bin Sait El Hemadaniden Abbas bin Bekirden Muhammed bin Zekeriyadan
Kesir bin Tarıkın Zeyd bin Ali bin Hüseyine yüce Allahın (c.c.) şu ayetini sorduğu rivayet
edilmiştir: Onlara bir kere yok olmayı değil
birçok kere yok olmayı isteyin denir.5 Zeyd Kesire
şöyle cevap buyurdu: Ey Kesir sen onlardan olmayan salih bir kişisin,
ancak ben senin
helak olmandan korkuyorum zira kıyamet günü günahkârolan,
yoldan sapmış kişiye tabi olan herkes, cehenneme davet edilecek
o zaman vay halime diye feryat edecek ve tabi oldukları imama: Ey bizleri
helak eden! Gel bizleri düştüğümüz bu halden kurtar diyecekler. Daha sonra ona şöyle söylenecek:
Onlara bir kere yok olmayı
değil birçok kere yok olmayı isteyin denir.
Daha sonra Zeyd bin Ali (a.s)
şöyle devam etti:
Babam babası İmam Hüseyin bin Aliden (a.s) şöyle nakletmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam
Aliye (a.s) şöyle
buyurdu: Ey Ali (a.s) sen ve dostların cennettesiniz, ey Ali (a.s) sen ve
tabilerin cennettesiniz.6
5 Furkan suresi:14
6 ş. Tusi Emali de c. 1 s. 56 138 / Bihar c. 7 s. 178 c. 23 s. 101 c. 24 s. 270 c. 4 s. 27
Şeyh Fakih Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa Raziyle hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında yaptığımız sohbette Şeyh Ebu Sait Muhammed bin Muhammed Nişaburiden Ebu Ali Ahmet bin Hüseyin El Hafızdan Ebu Hasan Muhammed bin Ahmetten Muhammed bin El Hüseyinden Muhammed bin Hüseyin El Saffardan Ahmet bin Muhammedten babasından Ali bin Muğire ve Muhammed bin Yahya El Hasamiden Muhammed bin Behlül El Abdiden İmam Cafer bin Muhammed Sadıktan (a.s) babası İmam Muhammed bin Aliden (a.s) babası İmam Ali Zeynel Abidinden(a.s) babası İmam Hüseyinin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ceddim Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Rabbim beni Miraç günü göklere çıkardığı zaman benimle konuşarak şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a) Ali bin Ebi Talibe (a.s) benim selamımı ilet ve ona benim insanlar üzerinde senden sonraki hüccetim olduğunu, onun hatırına kullarım üzerine yağmur yağdırdığımı, onun hatırına onları koruduğumu, kıyamet günüde kendisini onlara hüccet kılacağımı ilet. Onun sözünü dinlesinler, emrettiğini yapıp nehiy ettiğinden sakınsınlar. Böylece onlara kendi huzurumda sadıkların konaklayacağı yeri ve cennetleri mubah kılayım. Eğer bu sözü dinlemez muhalefet ederlerse onları bedbahtlığa uğramış bir şekilde düşmanlarımla ateş ehlinden eylerim.1
Liderliği ve zühdüyle meşhur Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncuyılı Rey şehrindeki sohbetimizde Şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz El ahir ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında sohbet ederken silsile yoluyla Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin El Hüseyin bin Babaveyhten babasından Sad bin Abdullahtan Ahmet bin Muhammed bin İsadan İmam Bakırdan (a.s) babalarından Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Ali (a.s) sana söyleyeceklerimi yaz. Dedim ki ya Resulullah (s.a.a) benim unutmamdan mı korkuyorsunuz? Resulullah (s.a.a), hayır senin unutmandan korkmuyorum zira ben senin için yüce Allahtan (c.c.) hafızanı unutmayan güçlü bir hafıza kılmasını istedim ancak sen ortakların için yaz, diye buyurdu. Dedim ki ya Resulullah (s.a.a) benim ortaklarım kimdir? Senin çocuklarından gelecek İmamlardır ümmetim onların hatırına yağmuru görür, onların hatırına dualar kabul buyrulur onlar hatırına belalar def edilir göklerden rahmet onların hatırına iner, diye buyurdu. Daha sonra İmam Hasana (a.s) işaret ederek: Bu onların ilki sonra İmam Hüseyine (a.s) işaret ederek onların soyu da bu İmamdan (a.s) devam edecektir, diye buyurdu.2
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzan hicretin beş yüz on ikinci yılı Zilkade ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamı veda kapısında yaptığımız sohbette silsile yoluyla Ebu Abdullah Cafer bin Muhammed bin Ahmet bin Abbas Devresti İmam Alinin (a.s) mukaddes makamında hicretin beş yüz elli sekizinci yılı şaban ayında Mekkeye hac farzını eda etmeye giderken yaptığı sohbette rivayeti Ebu Muhammed bin Muhammedten Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyh babasından Ali bin
1 Bihar c. 38 s. 138 / Şezan yüz menkıbe adlı eserde s. 55 / Medinet El Meaciz s. 157-430
2 ş. Saduk Emali de s. 327
İbrahim bin Hişamdan babası İbrahim bin Hişamdan Yasir El Hadimden şöyle rivayet edilmiştir: Memun İmam Rızayı (a.s) kendi veliahtı ilan edip parayı İmam Rızanın
(a.s) adına basınca şairler ve hatipler
İmam (a.s) adına şiirler okuyup hutbeler
irat ettiler. Mecliste bulunan şairler arasında Nevas bin Hani
de bulunuyordu; bütün şairlerin şiir okuyup methiyeler dizmesine
rağmen Nevas hiçbir şey söylememişti. Bunu gören Memun ey Ebi
Nevas, sen onun tabilerinden olmana rağmen Ali bin Musa Rızanın methini bırakarak neden bir şeyler söylemedin diyerek rahatsızlığını
dile getirdi. Nevas şöyle bir şiirle cevap verdi:
Sen insanların en iyi şairisin diye söylendi bana Herkes tarafından bilinen hakikatleri söyleyince
Şiirin cevherinden sana methiyeler vardır
Ona kıyanın elinde
mücevher fayda verir İbni Musanın övgüsünü
neden bıraktım Ve onda mevcut olan özellikleri
Dedim ki böyle bir İmamı methetmeye benim gücüm yetmez
Zira onun babasının hizmetçisi Cebrail meleğiydi
Onu öven diller hakkıyla övememiş Şiirler onun faziletlerini ihata edemez
Memun
kendisine lüle cevherinden getirilmesini emretti mücevher getirilince okuduğu
şiir dolayısıyla ağzını cevherle
doldurdu. Aynı şeyi Ali bin Hemana
da yaptı. İmam Rıza (a.s) meclisin en öndeki safında
oturunca Memun Ey Ali bin Heman Ali bin Musa Rıza (a.s) için ne dersin
diye sordu. Şöyle cevap verdi: Ey müminlerin emiri, tıyneti hayat
suyuyla yoğrulan ve vahi ve risale suyuyla
hayat bulan bir kişiden takva kokusu ve hidayet amberinden başka bir koku yayılır mı?
Bu sözlerinden sonra Memun onun da ağzının cevherle doldurulması emrini verdi. Daha sonra Yasir sözlerine
şöyle devam etti: Bir gün İmam Rıza (a.s) Memunun
evinden atı üzerinde
çok güzel elbiseler giymiş bir şekilde çıktı. İmam Rıza (a.s) Resulullaha (s.a.a) en çok benzeyen kişiydi. Rüyasında Resulullahı (s.a.a) gören herkes İmam
Rızanın (a.s) suretinde görüyordu. İmam (a.s) saraydan çıkınca Ebu Nevasla karşılaştı. Ebu Nevas İmama (a.s) şöyle bir şiir okudu:
Tertemizdir onlar cepleri de arınmış Salat onlara okunur nerede anılırlarsa Alevi değilse
kişi nesebi okunurken
İftihar edeceği hiçbir şeyi yoktur geçmişinde
Yaratırken yüce Allah
(c.c.) insanı ona ilham etti Netleştirdi ve seçkin
kıldı ey insanlar sizi
Sizler yüce makamdasınız ve yanınızda
Kitabın ilmi ve surelerin getirdiği bilgi
Bu güzel şiiri işiten İmam Rıza (a.s) Ey Hasan bin Hani sen öyle güzel beyitler okudun ki seni bu konuda geçen olmadı, yüce Allah (c.c.) senin ecrini versin diye buyurduktan sonra hizmetçisine yanımızda ne kadar paramız var? Hizmetçi
üç
yüz dinar dedi. İmam (a.s) bunları Ebu Nevasa götür diye buyurdu. Hizmetçi
İmamın (a.s) yanına dönünce İmam (a.s) Ebu Nevas bu verdiklerimizi az görmüş
olmasın, diyerek bineğimi Ebu Nevasa doğru sür, diye buyurdu.
Şeyh El Fakih Ebu Ali El Hasan bin Şeyh El Fakih Seyit Ebi Cafer Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette silsile yoluyla Seyit El Valitten Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden Ebu Hasan Ali bin Halit El Murağiden Hasan bin Ali bin Hasan Ek Kufiden İsmail bin Muhammed El Mezniden Selam bin Ebi Amra El Horasaniden Sad bin Saitten Yunus bin Habbabtan Ali bin El Hüseyin Zeynel Abidinden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ne oluyor da bir kavme Hz. İbrahim (a.s) ve Ehlibeyti yanında anıldığında mutlu oluyor da Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyti (a.s) anıldığında yüzü ve içi kararıyor? Nefsim elinde olan Allaha (c.c.) ant olsun ki kişi kıyamet günü yetmiş peygamberin ameliyle gelse (de) benim ve Ehlibeytimin (a.s) velayetini kabul etmeden bu ameller ondan makbul olmayacaktır.1
Aynı kaynakta Muhammed bin Muhammed, Ebu Hasan Ahmet
bin Muhammed bin Hasan bin Velitten Muhammed
bin Hasan Saffardan Ahmet bin Muhammed
bin İsadan Hasan bin Ali bin Ebi Hamzadan Abdullah bin Velitten şöyle söylediği rivayet
edilmiştir: Mervan
oğulları döneminde İmam Sadıkın (a.s) huzuruna
vardık bizlere kimlerden olduğumuzu sordu. Kufe ehlinden
olduğumuzu söyledik. Buyurdu ki; bizlere
karşı Kufe halkından daha çok sevgi besleyen bir şehir halkı olmamıştır. Ancak
bu grup hariç,
yüce Allah (c.c.)
sizlere insanların çoğunun
1 Şeyh Emali de c. 1 s. 140 / El Müfid Emali de s. 115
değerini bilmediği bir özelliği nasip
kıldı; sizler bizleri
sevdiniz; insanlar bizlere buğz etti, sizler bize biat ettiniz;
onlar muhalefet etti, sizler bize inandınız; onlar yalanladı, sizin
canınız bizim canımız; sizin ölümünüz bizim ölümümüzdür.
Şehadet ederim ki babam (a.s) şöyle buyuruyordu: Allaha (c.c.) ant
olsun ki aranızdan saadete kavuşacağı an ile mesafesi
canı şuraya yetişmesi kadardır deyip boğazına işaret etti. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki senden
önce birçok Resul
gönderdik ve onlara
eş ve zürriyet
nasip ettik.2 İmam (a.s) ayeti okuduktan sonra Allah Resulünün
(s.a.a) zürriyeti bizleriz,
diye buyurdu.3
Zühd ve takva sahibi Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Babaveyh
şöyle nakletmiştir: Amcam Ebu Cafer Muhammed bin Hasandan Ebi El
Hasan bin El Hüseyin bin Aliden
amcası Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyh
El Kummiden Muhammed bin Musa bin Mütevekkilden Abdullah bin Cafer El
Himyeriden Ahmet bin Muhammed bin İsadan Hasan bin Mahbup Mukatil bin
Süleymandan İmam Cafer Sadıktan (a.s) Resulullahın (s.a.a)
şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ben peygamberlerin en üstünü; vasim
de vasilerin en üstünü,
onunda vasileri vasilerin en üstünüdür. Hz. Âdem (a.s) yüce Allahtan (c.c.)
kendisini salih vasilerden eylemesi için duada bulundu, yüce Allah (c.c.)
şöyle karşılık buyurdu: Ben peygamberleri nübüvvetle
değerli kıldım, daha sonra vasileri insanlar arasında seçkin kıldım. Daha sonra Ademe (a.s) şöyle buyurdu:
Ey Âdem (a.s) vasiyetini
oğlun Şite (a.s) bırak. Hz. Âdem (a.s) kendisinden sonra Şiti (a.s) vasi kıldı onun diğer adı
Hibtullahtır (a.s) o da kendisinden sonra oğlu Şenanı (a.s) vasi kıldı onun annesi Hz. Ademin (a.s) oğlu Şiti (a.s) evlendirmeyi
istediği zaman yüce Allah (c.c.) tarafından indirilen bir
cennet Hurisiydi, Şenanda (a.s) kendisinden sonra oğlu Mücessebi (a.s) vasi kıldı, Mücessebte (a.s) kendisinden
sonra Muhriki (a.s) vasi kıldı, Muhrik de (a.s) kendisinden sonra
Asmişayı (a.s) vasi kıldı, Asmişa da (a.s)
kendisinden sonra Ahnuhu (a.s) vasi kıldı o da Hz. İdris (a.s)
İdriste (a.s) kendisinden sonra Nahuru (a.s)
vasisi kıldı, Nahur
da (a.s) vasiliği kendisinden sonra Hz. Nuh (a.s) peygambere teslim etti,
Hz. Nuh (a.s) kendisinden sonra
vasiliği Hz. Seme
(a.s) bıraktı, Hz. Sem de (a.s)
kendisinden sonra vasiliği İsama (a.s) bıraktı İsam
da (a.s) kendisinden sonra vasiliği Burğayşase (a.s)
bıraktı, Burğayşase de (a.s) kendisinden sonra
vasiliği Yafese (a.s) bıraktı Yafes (a.s) ise vasiliği
Burraya (a.s) bıraktı Burra da (a.s) kendisinden sonra vasiliği Hafişaya (a.s) bıraktı Hafişa da (a.s) kendisinden sonra vasiliği İmrana (a.s) bıraktı, Hz. İmran da (a.s) kendisinden sonra Hz. İbrahimi
(a.s) vasi olarak
bıraktı, Hz. İbrahim de (a.s) kendisinden sonra Hz. İsmaili (a.s) vasi olarak bıraktı Hz. İsmail de (a.s) kendisinden sonra Hz. Yakupu
(a.s) vasi olarak bıraktı, Hz. Yakup
da (a.s) kendisinden sonra Hz. Yusuf u (a.s) vasi olarak bıraktı Hz. Yusuf (a.s) ise kendisinden
sonra Hz. Bersibayı (a.s) vasi olarak bıraktı, Hz. Bersiba
da (a.s) kendisinden sonra Hz. Şuaybi (a.s) vasi olarak
bıraktı, Hz. Şuayb
(a.s) ise kendisinden sonra Hz. Musa bin İmrana (a.s) vasiyeti bıraktı, Hz. Musa (a.s) ise kendisinden sonra Yuşa bin Nunu (a.s) vasi olarak bıraktı, Hz. Yuşa
(a.s) ise kendisinden sonra Hz. Davutu (a.s) vasi olarak
2 Rad suresi: 38
3 Şeyh Emali de c. 1 s. 143
bıraktı, Hz. Davut (a.s) vasiyeti oğlu Hz. Süleymana (a.s), Hz. Süleyman Asıf bin Berhiyaya (a.s) Hz. Asıf (a.s) Hz. Yahya bin Zekeriyaya (a.s) bıraktı, Hz. Yahya (a.s) vasiliği Hz. Münzire
(a.s) Hz. Münzir (a.s) Hz. Süleymeye (a.s), Hz. Süleyme de (a.s) kendisinden sonra vasiliği Hz. Burdeye
(a.s) vermiştir. Daha sonra Resulullah (s.a.a) Ey Ali (a.s), Hz. Burde (a.s) vasiliği bana verdi ben de bu vasilik
emanetini sana veriyorum sen de vasiliği kendinden sonra vasine
vereceksin senin de vasin bu vasilik emanetini senin soyundan gelen vasilere
verecek, ta ki senden sonra insanların en hayırlısı olan evladına verilinceye kadar. Ey Ali (a.s)
ümmet senin hakkında büyük ihtilafa düşecek; bir kısmı seni inkâr edecek, diğer
bir kısmı sana tabi olacak, senin velayetinde sabit kalanlar bana sadık olanlardır.
Sana muhalif olanlar
ise ateştedir, ateş de kâfirlerin barınacağı yerdir.1
87 no. Bu hadisi Ebu Muhammed El Hasan bin Babaveyh ve Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusi ve Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Şehriyar El Hazzan silsile yoluyla Şeyh Ebi Cafer Muhammed bin El Hasan Tusi Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan Şeyh El Fakih Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyh silsile yoluyla nakletmiştir.
Şeyh El Fakih Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa
Razi hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette
Ebu Said Muhammed bin Ahmet bin Hüseyin
Nişaburiden Ebu Muhammed bin El Hasan bin Ahmet bin Hüseyin Ebu Ali El
Hasan bin Muhammed bin Hasan El Ehveziden Ebu Kasım El Hasan bin Muhammed bin Sehil El Farisiden Ebu Zera Ahmet bin Muhammed bin Musa El Farisiden Ebu Hasan
Ahmet bin Yakup El Belhiden Muhammed bin Cerirden Heysem bin Hüseyin
bin Muhammed bin Amrdan Muhammed
bin Harun bin Ammardan
babasından Enes bin Malikten şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahla (s.a.a) beraber Baki
mezarlığına kadar yürüdük üzerinde hiçbir yeşerti olmayan
sedir ağacına rastladık. Resulullah (s.a.a) ağacın
altına oturdu Allahın (c.c.) izniyle
ağaç yeşerdi meyve verdi ve Resulullaha (s.a.a)
gölge etti. Resulullah
(s.a.a) tebessüm ederek bana şöyle buyurdu: Ey Enes bana Aliyi (a.s) çağır
ben bir süre yol yürüdükten sonra Fatımanın (a.s) evine
ulaştım. İmam Alinin (a.s) bir şeyler yediğini gördüm, kendisine Resulullahın (s.a.a) davetine
icabet et dedim. Buyurdu ki hayırlı bir şey için mi davet
ediliyorum? Dedim ki Allah (c.c.) ve Resulü (s.a.a) daha iyi bilir. İmam
Aliyle (a.s) beraber hızlı bir şekilde yürüyerek Resulullahın (s.a.a)
huzuruna vardık, Resulullah (s.a.a) onu görünce
bağrına bastı yanına oturttu ve onunla sohbet edip
gülümsediklerini gördüm. İmam Alinin
(a.s) yüzü dolunay
gibi nurlandı, huzurlarına dört direği olan, altın ve yakutla bezenen bir sofra
geldi.Sofranın bir direğine Allahtan başka ilah yoktur Muhammed
de (s.a.a) onun Resulüdür. İkinci direğine Allahtan (c.c.)
başka ilah yoktur. Muhammed (s.a.a) onun Resulü; Ali bin Ebu Talip de (a.s) onun velisi; Kasıtin (Sıffin Ehli)
Nakısin (Cemel Ehli) ve Mariklere (Nehravan Ehli) karşı da kılıcımdır. Üçüncü direğe Allahtan (c.c.) başka ilah yoktur Muhammed (s.a.a)
onun Resulü onu Aliyle (a.s) destekledim. Dördüncü direğe
İlahi dine tutunan Ehlibeyti Resulullahı (s.a.a) veli edinen kurtuluşa ermiştir. Sofranın içinde üzüm
1 ş. Saduk Emali de s. 329 / İlel Şerai de s. 328
ve hurma mevsimi olmamasına
rağmen üzüm ve taze hurma vardı. Resulullah (s.a.a) sofranın
içindeki meyvelerden yiyip İmam Aliye (a.s) de yediriyordu. Resulullah (s.a.a)
ve İmam Ali (a.s) doyduktan sonra sofra kendiliğinden göklere yükseldi. Resulullah (s.a.a) bana ey Enes bu sedir
ağacını görüyormusun? diye buyurdu, ben evet dedim. Buyurdu ki; bu ağacın altında üç yüz on üç peygamber
ve üç yüz on üç vasi oturmuş hepsinin arasında benim faziletimde Nebi ve Ali bin
Ebu
Talibin (a.s) faziletinde vasi yoktur. Ey Enes, kim ki Ademin (a.s) Hilmini,
İbrahimin (a.s) heybetini,
Süleymanın (a.s) hükmünü, Yahyanın (a.s) zühdünü,
Eyüpün (a.s) sabrını,
İsmailin (a.s) sadakatini görmek istiyorsa Ali bin Ebu Talibe (a.s) baksın. Ey Enes, yüce Allah (c.c.) hiçbir peygamberi vezirsiz bırakmamış bana da dört vezir vermiştir; bunların ikisi göklerde
ikisi de yeryüzündedir. Göklerde olanlar Cebrail ve Mikail (a.s) melekleri, yeryüzünde olanlar ise amcam Hamza
(a.s) ve İmam Ali bin Ebu Taliptir
(a.s).2
Şeyh Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusi, Seyid El Valitten, Muhammed bin Muhammed Numandan Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten Ahmet bin Yahya El Evdiden İsmail bin Ebandan, Fudayl bin Zübeyirden Ebu Abdullah Mevla bin Haşimden Ebu Süheyladan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Selman Farisiyle (r.a) beraber Hac farzımızı eda ettik, dönüş yolunda Rebezede bulunan Ebu Zer El Gıfariye (r.a) misafir olduk. Sohbet ederken Ebu Zer (r.a) bizlere şöyle buyurdu: Benden sonra kesinlikle büyük bir fitne olacak, sizler Kuran-ı Kerim ve Efendimiz Ali bin Ebi Talibe (a.s) tabi olunuz. Şehadet ederim ki bir gün Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: Ali (a.s) bana ilk iman eden, beni ilk doğrulayan, kıyamet günü de benimle tokalaşacak ilk kişidir. Sıddıkı Ekber ve ümmetin Faruku Odur. Batıl ve hakkı birbirinden ayıran Odur. O Müminlerin lideri; mal ise münafıkların lideridir.3 Şeyh El Fakih İmadettin hadisle ilgili şöyle söylemiştir: (Lider olarak tercüme ettiğimiz) Yasup kelimesi Arıların Emiri, arıların etrafında toplandıkları, nereye giderse arkasından gittikleri liderdir.
Şeyh Ebu Ali Tusi Şeyh Said El Valid Ebu Cafer Tusiden Muhammed bin Muhammedten Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten babasından Sad bin Abdullahtan Ahmet bin Muhammed bin İsadan Muhammed bin Sinandan Mufaddal bin Amrın İmam Sadıktan (a.s) şöyle rivayet ettiği nakledilmiştir: Göklerde tesbihatında; bu kalabalık insan topluluğundan az sayıda bir topluluğu aziz dinine delil kılan yüce Allah (c.c.) ne münezzehtir, diye zikirde bulunan dört melek vardır.4
Liderliği ve zühdüyle meşhur Şeyh İmam Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında yaptığımız sohbette Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden hicretin dört yüz elli beşinci yılı Cimaz El Ahir ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında rivayeti Şeyh Ebu
2 Bihar c. 39 s. 128 / El Bahrani Medinetil Meaciz s. 245
3 Bihar c. 38 s. 217 / ş. Emali de c. 1 s. 137-213 c. 1 s. 256 / ş. Saduk Emali de s. 172 / İbni Tavus El Yakin de s. 194-195-197-200-201
4 Şey Emali de c. 1 s. 143
Abdullah Muhammed bin Muhammedten Ebu Abdullah Muhammed bin Riyah El Karşiden babasından Ebu Ali El Hasan bin Muhammedten El Hasan bin Mahbuptan Ali bin Raibten Ebu Basirden Ebu Cafer Muhammed
bin Ali bin Hüseyinden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ebu Zer (r.a) ve Selman Farisi (r.a) Resulullahın (s.a.a) peşinden kendisini aramaya
koyuldular. Kendilerine Resulullahın (s.a.a) Kuba yönüne gittiğini söylendi. Ardından
varınca Resulullahın (s.a.a) bir ağaç altında yere secdeye
kapandığını gördüler. İbadetini bitirmesini
beklediler. Ancak secde çok uzayınca onu uyumuş olduğunu düşünerek uyandırmak için müdahale etmek istediler
o anda Resulullah (s.a.a) başını kaldırıp kendilerine
şöyle buyurdu: Sizi gördüm konuşmanızı da işittim ve
ben uykuda değildim. Yüce Allah (c.c.) her kavme kendi dillerini
konuşan bir peygamber
göndermiş, ancak beni zenci,
al tenli olan herkese Arapça dilliyle göndermiştir. Bana kendi ümmetime
karşı hiçbir peygambere vermediği beş özellik
vermiştir: Beni heybetle üstün kıldı, benimle arasında bir
aylık yürüme mesafesi olan kavimler dahi benim adım anılıp
yaptıklarım söz konusu olunca bana iman ederdi. Yüce Allah (c.c.)
bana ganimeti helal kıldı, yeryüzünü de benim için arınma ve
secdegâh vesilesi kıldı. Nerede olursam olayım toprakla teyemmüm
edip toprak üzerinde namazımı kılarım. Yüce Allah (c.c.)
bütün peygamberlere kendisinden bir şey isteme
hakkı verdi. Onlar dünyada gerçekleşecek şeyler istedi ben ise talebimi ahirette kıyamet
günü günahkarlara şefaat emek için geciktirdim. Yüce Allah da (c.c.) bu talebimi
kabul buyurdu. Bana bütün ilimleri,
İmam Aliye (a.s) de kelamın anahtarlarını verdi. Yüce Allah (c.c.) bana verdikleri nimetleri hiç kimseye vermemiştir. Benim yüce
Allahtan (c.c.) talebim Allaha (c.c.) şirk koşmayan vasimi veli
edinen ve Ehlibeytimi (a.s) seven herkes için kıyamet gününe kadar geçerlidir.1
Muhammed bin Ebi Kasım şöyle söylemiştir: Bu rivayetin sonu Hz. Muhammed Mustafanın (s.a.a) ümmetinden günahkârlara şefaat edeceğini müjdelemesi, Ehlibeytin (a.s) velayetine bağlı olan tabileri için geçerlidir anlamı taşımaktadır.
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
şehriyar El Hazin hicretin beş yüz on ikinci yılı Zilkade
ayında Necef şehri İmam Ali (a.s) makamında
yaptığımız sohbette rivayeti silsile yoluyla Şeyh El Fakih Ebu Abdullah Cafer bin Muhammed bin
Ahmet Devrestiden hicretin
dört yüz elli sekizinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam
Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız
sohbette Ebu Abdullah bin Abdun bin Ahmet El Bezzaz hicretin dört yüzüncü
yıllarında Ebu Mufaddal Muhammed bin Abdullah El Muttalib
Şeybaniden Ahmet bin El Hasan El Adil El Anbariden şöyle nakledilmiştir: Bir gün Ebu Naim El Fadıl bin Zekin Bağdata yolculuk etti.
Rumeyle mıntıkasına yetişince orada indi kendisini gören hadis alimleri
etrafına toplandı. Topluluğa hitap etmesi için kendisine bir minber kuruldu.
Daha sonra minbere çıkarak halka vaaz etmeğe başladı. Ancak o günler takiyeyi
gerektiren zor bir süreçti. Mecliste arka saflarda bulunan bir kişi ayağa kalktı ve şöyle sordu:
Ey Ebu Naim, yoksa sen Şiamı oldun? Bu soru şeyhin hiç de hoşuna gitmedi. Ona açık bir cevap vermeden
şöyle bir şiir okudu:
1 Bihar c. 16 s. 317 / Şeyh Emali de c. 1 s. 56 / Bihar c. 16 s. 316 / ş. Saduk El Hisal de c. 1 s. 292
Senin sevgin benim içimde o
kadar muazzam ki Senin hakkında soru soranın durumu Acemiye dönüştü
Kıskançların
dilinden kimse kurtulamamış ki ben kurtulayım Hayatta olanlardan
acaba kurtulan varmıdır?
Ancak soruyu soran kişi bu
şiiri anlayamadı ve sorusuna dönerek Ey Ebu Naim, yoksa
sen Şii mi oldun diye sorusunu tekrarladı. Ebu Naim ey adam, sen benim başıma nereden bela
oldun ve seni buraya hangi rüzgâr attı diye cevap verdi. Daha sonra şöyle ekledi: Evet ben Hasan bin Salih bin Haydan ve Cafer
bin Muhammedten (s.a.a)
şöyle rivayet ettiklerini duydum: Aliyi (a.s) sevmek
ibadettir ve en büyük ibadet olduğunu da gizlemedim, diye cevap verdi.2
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiyle hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talip (a.s) makamında yaptığımız sohbette rivayeti Sait El Valid Ebu Cafer Tusiden
Şeyh El Müfid Ebu Abdullah
Muhammed bin Muhammed
bin Numandan Ebu Kasım
Cafer bin Muhammedten babasından Sad bin Abdullahtan Ahmet bin Muhammed bin İsadan Safvan bin Yahyadan
Yakup bin Şuaybtan Salih bin Meysem Teammardan şöyle
nakledilmiştir: Meysemin
yazmış olduğu kitapta söyle bir kesit okudum: Bir gün müminler emiri
İmam Alinin (a.s)
yanında akşamladık.
Bizlere şöyle buyurdu: Yüce Allahın (c.c.) imtihan ettiği her
mümin kalbinde bizim sevgimizi hissedecektir. Yüce Allahın (c.c.) gazap ettiği herkes bizlere karşı
kalbinde nefret hissedecektir. Bizlere karşı sevgi hisseden müminler yüce Allahın
(c.c.) rahmetini hissedecek, bizlere buğz eden ise temelini
helak olacağı uçurum kenarında inşa edecek ve
ateşin yakıcılığında yok olacaktır. Rahmet
ehline ise merhamet kapıları açılacaktır. Ne mutlu onlara ki merhamete şamil olmuşlardır.
Ateş ehlinin ise vay hallerine.
Bizim sevgimizi kalbinde
hissedene yüce Allah (c.c.) bu sevgiyi hayırlı bir amaç için
yerleştirir. Bizim muhaliflerimizi sevenler bizleri sevmemişlerdir.
Bizim ve düşmanlarımızın sevgisi aynı kalpte olamaz.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: Yüce Allah (c.c.) hiç kimseyi çift kalpli yaratmamıştır.3 O iki kalpten biriyle
bizleri diğeriyle de düşmanımızı sevsin.
Bizleri seven tıpkı saf altının
olduğu gibi sevgisinde muhlis olandır. Seçkinler bizleriz, bizim
soyumuzdan gelenlerde Peygamberlerin takipçileridir. Ben vasilerin vasisi yüce
Allahın (c.c.) hizbi veonun elçisiyim. Bizlere muhalif fırka ise
hizb-i şeytandır. Bizi sevip sevmediğini anlamak isteyen kalbini
imtihana çeksin. Kim kalbinde düşmanlarımızın sevgisini hissediyorsa yüce Allahın (c.c.) Cebrailin ve Mikailin
2 Bihar c. 39 s. 279
3 Ahzap suresi: 4
kâfirlere düşman olduğunu bilsin.1
Şeyh El Müfid Ebu Ali bin Şeyh Said bin Cafer
Tusi babasından Muhammed bin Muhammedten Ebu Kasım Cafer bin
Muhammedten babasından Sad bin Abdullahtan Ahmet bin Muhammed İsadan Muhammed bin Halitten Fadıladan Ebu
Basirden İmam
Rızadan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Ben ve tabilerimiz yüce ulvi makamlardaki balçıktan yaratıldık, düşmanlarımız ise fesat cehennem artıklarından yoğrulan bir balçıktan yaratılmışlardır.2
Şerif Ebu Bereket Amr bin Muhammed bin Hamza El Alevden hicretin beş yüz on altı yılı Sefer ayında Ebu Galip Said bin Muhammed bin Ahmet bin Ahmet Sakafi El Küfiden Küfede Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Abdurrahman El Alevi El Allameden Cafer bin Muhammed El Caferi ve Zeyd bin Cafer bin Habiple sohbetimizde Muhammed bin Kasım El Muharibiden Hasan bin Muhammed bin Abdul Vahitten Harp bin Hasan Tahhandan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Yahya bin Müsavir, Beşir Nebbalden şöyle bir olay aktarmıştır: Bir gün zayıf yıpranmış bir deve satın aldım. Bunu gören bir grup, bu seni taşımaz, diğer bir grup da taşıyabilir, dedi. Ben bir süre deveme bindim, bir sürede Medineye ulaşıncaya kadar yürüdüm. Medineye ulaşınca elbisem yırtılmış, vücudumun üzerinde de birçok yara oluşmuştu. İmam Rızanın (a.s) kapısına gittim ve kapıdaki hizmetçiye İmamın (a.s) yanına geçmeme izin verecek misin diye seslendim, İmam (a.s) içeriden sesimi duyunca geç ey Beşir, hoş geldin ey Beşir, durumun nedir? buyurdu. Dedim ki; sana feda olayım yaşlı bir deve aldım bir süre ona bindim bir sürede yürüdüm bundan dolayı bende bu yaralar oluştu. İmam (a.s) seni buna iten şey neydi? diye sordu. Sana feda olayım sizlerin sevgisi dedim. Buyurdu ki Allaha (c.c.) ant olsun ki kıyamet günü olunca Resulullah (s.a.a) Yüce Allaha (c.c.) bizler Resulullaha (s.a.a) sizler de bizlere sığınacak ve Kâbenin Rabbine ant olsun ki o gün sizleri bizimle cennete alacağımıza şahit olacaksınız.
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh
hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında
yaptığımız sohbette Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusi hicretin dört yüz elli
beşinci yılı Cimaz Ahir ayında Necef şehri İmam
Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız
sohbette Ebu Abdullah El Müfid Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden,
Ebu Hasan Ali bin Muhammed El Katipten,Hasan bin Ali bin Abdul Kerimden, İshak bin İbrahim bin Muhammed Sakafiden, İbad bin Yakuptan Hakem bin Zahirden, Ebi İshaktan, Ebu Zerin
yardımcısı Rafiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ebu Zerin (r.a) Kâbe
kapısındaki halkaya tutunup şöyle buyurduğunu işittim:
Beni tanıyan tanımış, tanımayan kişi içinse kendimi
tanıtıyorum, ben Cündep El Gafariyim; ben Ebu Zer El Gafariyim! Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: Öncelikle bana karşı sonra da Ehlibeytime (a.s) karşı mücadele eden kişiyi yüce Allah (c.c.)
Deccalle birlikte haşır edecektir. Benim Ehlibeytimin (a.s)
aranızdaki misali Nuhun (a.s) gemisi gibidir ona binen kurtulur binmeyen ise helak olur. Diğer bir
1 Şeyh Emali de c. 1 s. 147
2 Bihar c. 67 s. 129 / ş. Emali de c. 1 s. 147
misali ise İsrailoğullarının Hitta kapısı gibidir; ondan geçen kurtulur, geçmeyen ise helak olur.3
Şeyh Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh bir önceki rivayette zikredilen tarih ve yerde Şeyh Sait Ebu Cafer Tusiden, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammedten, Ebu Nasır Muhammed bin Hüseyin El Mukkırriden, Amr bin Muhammed El Verraktan Ali bin Abbas El Beceliden, Hamit bin Ziyattan Muhammed bin Tesnimden, Ebu Naim El Fadıl bin Dikinden, Mukatil bin Süleymandan, Dahhak bin Müzahimden, ibni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullaha (s.a.a) şu mübarek ayetin anlamını sordum: O geçenler herkesi geçenler. Asıl yakınlaşanlar onlardır. Naim cennetindedir onlar.4 Peygamber efendimiz (s.a.a) Cebrail (a.s) bu ayetle ilgili şöyle söyledi, diye buyurdu: Herkesi geçip cennete geçenler Alinin (a.s) Şiasıdır. İşte onlar yüce Allahın (c.c.) verdiği kerametle ona yaklaşmışlardır.5
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valitten, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammet bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Hasan Zeyd bin Muhammed bin Cafer Selamiden, Ebu Abdullah El Hüseyin bin Hakem El Kindiden, İsmail bin Sabih El Sükkeriden, Halit bin Aliden, Minhal bin Amrdan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Muhammed Bakırla (a.s) beraber oturuyorduk. Bir adam gelip İmama (a.s) selam verdi. İmam da selamını aldı, adam imamın hal hatırını sordu; İmam şöyle cevap buyurdu: Bizim durumumuzun nasıl olduğunu bilme zamanınız gelmedi mi? Bizim bu ümmetteki durumumuz İsrailoğullarının durumuna benzer, onların çocukları boğazlanıyor kadınları esir alınıyordu. Bunlar da aynen çocuklarımızı katlediyor ve kadınlarımızı esir alıyor. Araplar acemlerden daha üstün olduğunu iddia etti. Acemler hangi konuda üstünsünüz? diye sordu. Zira Muhammed Mustafa (s.a.a) biz Araplardandır, dedi. Acemler evet doğru söylediniz, diye cevap verdi. Kureyşliler de Araplar arasında en üstün olduğunu iddia etti, diğer Araplar bunun hangi özellikle olduğunu sordu. Zira Muhammed (s.a.a) bizden Kureyştendir, diye cevap verdi. Diğer Araplar evet doğru söylediniz dedi. Eğer bu kavim doğru söylüyorsa bizim de bütün insanlara karşı üstünlüğümüz vardır. Zira bizler Muhammed Mustafanın (s.a.a) zürriyeti Ehlibeyti ve itretiyiz. Bu konuda hiç kimse bizlere ortak değildir. Bu sözleri işiten adam Allaha (c.c.) ant olsun ki ben siz Ehlibeyti çok seviyorum dedi. İmam öyleyse belalara karşı hazırlıklı ol Allaha (c.c.) ant olsun ki bela bize ve tabilerimize karşı vadide oluşan selden daha hızlı bir şekilde gelir. Kuşkusuz bela önce bizim başımıza gelir daha sonra sizin, esenlik de önce bize uğrar daha sonrada sizlere, diye buyurdu.6
Şeyh Ebu Ali Necefteki mukaddes mekânda Said El Valitten, Şeyh El Müfid Muhammed bin Muhammedten, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said El Hemadaniden, Muhammed bin Kasım
3 Bihar c. 23 s. 105 / ş. Emali de c. 1 s. 59 c. 2 s. 75-96-127-343
4 Vakıa suresi: 9-12
5 Şeyh Emali de c. 1 s. 70 / Bihar c. 35 s. 332 / El Müfid Emali de s. 298
6 Bihar c. 68 s. 238 / Şeyhin Emali si c.1 s. 154
El Muharibiden, Ahmet bin Sabihten, Muhammed bin İsmail El Hemadaniden, Hüseyin bin Musaptan şöyle naklettiği rivayet edilmiştir: Cafer bin Muhammedin (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: Kim bizleri ve sevenimizi dünyalık bir şeyler elde etmek için severse arzuladığı şeyi elde edecektir. Kim de düşmanımıza aralarındaki herhangi bir husumetten değil de Allah (c.c.) rızası için düşman olursa kıyamet günü günahları kumsaldaki kumlar sayısınca veya denizdeki köpük kabarcığı sayısınca olsa dahi yüce Allah (c.c.) onun günahlarını bağışlayacaktır.1
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusi Necefteki Mukaddes mekânda Said El Valitten, Ebu Cafer Muhammed Tusiden, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Cafer bin Muhammed bin Abidten, Hasan bin Muhammedten, babasından Muhammed bin Müsenna El Ezediden İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Bizler yüce Allahla aranızdaki vesileleriz.2
Zahit Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin El Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılında yaptığımız sohbette Şeyh Said El Fakih Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Ali El Hasan bin Abdullah El Kattandan, Ebu Amr ve Osman bin Ahmetten, Ahmet bin Hüseyinden, İbrahim bin Muhammed bin Bessamdan, Ali bin Hakemden, Leys bin Sadtan, Ebu Said El Hudriden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İmam Aliyi (a.s) seviniz zira onun kanı benim kanım ve eti benim etimdir. Yüce Allah (c.c.) benim ümmetimden bir kesime onun için aldığım ahit ve bıraktığım vasiyeti zayi etmelerinden dolayı onlara lanet etmiştir. Onların artık yüce Allah (c.c.) nezdinde hiçbir nasipleri yoktur.3
Liderliği ve zühdüyle meşhur Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh bir önceki rivayette zikredilen tarih ve mekânda
Şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed
bin Hasan Tusiden Necef şehri İmam Alinin (a.s) makamında hicretin dört yüz elli beşinci
yılı Cimaz El Ahir ayından yapılan sohbette Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed
bin Muhammed bin Numandan, Ebu Galip Ahmet bin Muhammed Zarariden,
amcası Ebu Hasandan Süleyman bin Cahimden, Ebu Abdullah Muhammed bin Halit Taylasiden, Ula bin Razinden, Muhammed bin
Müslim Sakafiden şöyle rivayet edilmiştir: Ebu Cafer
Muhammed bin Aliye
(a.s) yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayetini sordum: Yüce Allah (c.c.) işte onların günahları sevaplarla değişir, kuşku yok ki yüce Allah (c.c.) hem
bağışlayan hem de rahmet sahibi olandır.4 İmam Surenin tefsiri
konusunda şöyle buyurdu: Günahkâr mümin kıyamet günü hesap için
huzura getirilir, günahları hiç kimse tarafından görülmeden yüce
Allah (c.c.) onu hesaba çeker, o günahlarını itiraf ettikçe yüce
Allah (c.c.) kâtiplere onun günahlarını sevapla değiştirip daha sonra insanlara gösteriniz diyerek emir buyurur. Daha sonra insanlar
onun durumunu görünce
bunun hiç günahı yok
1 Bihar c. 27 s. 106 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 156
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 157
3 Şeyh Emali de c. 1 s. 67
4 Furkan suresi: 70
muydu diye sorarlar. Daha sonra yüce Allah (c.c.) o
kulunun cennete alınması emrini verir. Ayetin tevili budur ve bu ayet Şiamızın günahkârlarına mahsustur.5
Fıkıh üstadı olan Şeyh Ebu Necim
Muhammed bin Abdul Vehab Raziyle hicretin beş yüz onuncu yılı sefer
ayında yaptığımız sohbette Ebu Sait Muhammed bin Muhammed
bin Hüseyinden Kadı Ebu Ali Hasan
bin Ali Saffardan Ebu İmran
Mehdiden, Ebu Abbas bin Akitten,
Muhammed bin Ahmet bin Hasan Katvaniden,
İbrahim bin Enes El Ensariden, İbrahim bin Caferden Abdullah bin
Müslimden, Ebi Zübeyirden Cabir bin Abdullahtan (r.a) şöyle rivayet
edilmiştir: Bir gün Peygamberin (s.a.a)
huzurunda otururken yanımıza Ali bin Ebi Talip (a.s) geldi
bundan dolayı peygamber bizlere bakın kardeşim yanınıza geldi deyip elini Kâbe
duvarına vurdu ve şöyle
buyurdu: Nefsim elinde olan yüce Allaha (c.c.) ant olsun
ki kıyamet günü kurtuluşa erecek olanlar Ali (a.s) ve tabileridir. Daha sonra şöyle
devam etti: O sizin aranızda bana ilk iman eden yüce Allaha (c.c.)
verilen ahde en sadık olan yüce Allahın (c.c.) emirlerini en iyi şekilde yerine getiren, insanlar arasında adaleti
en iyi sağlayan, ganimetleri en iyi pay eden ve yüce Allah (c.c.)
katında en değerli olanınızdır.
Peygamber (s.a.a) bu sözleri buyurduktan sonra yüce Allah (c.c.) şu mübarek ayeti indirdi: Hiç şüphe
yok ki iman edip salih ameller
işleyenler yaratılanların en yücesidir.6
Fıkıh ehlinden olan Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz onuncu yılı Şaban ayında İmam Alinin (a.s) Necef şehrinde bulunan makamında yaptığımız sohbette Sait El Valid Ebu Cafer Tusiden, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah bin Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed Bin Amr El Cabiden, Ahmet bin Muhammed bin Sait El Hemadaniden, Hüseyin bin Utbeden, Ahmet bin Nasırdan, Muhammed bin Samit El Cafiden şöyle rivayet edilmiştir: Hac mevsimi esnasında bir grupla beraber İmam Sadıkın (a.s) huzurundaydık, bizlere babasından ve Cabir bin Abdullah El Ensariden şöyle bir rivayet aktardı: İnsanlar bizleri bırakıp sağa ve sola dağılarak bizlerden uzaklaştı ancak sizler bize sadık kaldınız sonunuzun nereye varacağını tahmin edersiniz? Daha sonra üç defa Allaha (c.c.) ant olsun ki cennete, diye buyurdu.7
Fıkıh üstatlarından Şeyh Ebu Ali El
Hasan bin Muhammed Tusiden bir önceki rivayette zikrettiğimiz tarih ve mekanda Sait El Valitten Şeyh El Müfid Ebu Abdullah
Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Fakih Şeyh, Ebu Cafer Muhammed
bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, Muhammed bin Musa bin Mütevekkilden, Muhammed bin Cafer El Esediden, Musa bin
İmran Nahiden, amcası Hüseyin bin Yezit Nevfeliden, Muhammed
bin Sinandan, Mufaddal
bin Amr El Cafidenşöyle rivayet edilmiştir: Ebu Abdullah
Cafer bin Muhammed Sadık (a.s) şöyle buyurmuşlardır: Yüce
Allah (c.c.) mümin kuluna bazı konularda garantiler vermiştir. Bunlar
nedir Ey Mevlam diye sordum. Eğer yüce Allahın (c.c.)
vahdaniyeti Muhammedin (s.a.a) Nübüvveti ve Alinin (a.s) İmametini ikrar
eder ve farzları eda ederse onu
5 Şeyh Emalisi c. 1 s. 70 c. 1 s. 9
6 Beyyine suresi: 7 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 257 / Havrezminin Menakibi kitabında s. 62 / Müfitin Emalisi s. 62 / Tefsiri Fıratta s. 219 / Bihar da c. 35 s. 246
7 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 158
yakınına alacağını vaat etmiştir. Ben Allaha (c.c.) ant olsun ki Âdemoğullarının kerametine benzemeyen keramet budur dedim.
Daha sonra İmam sizler az amel etseniz dahi çok sevap
kazanırsınız, diye buyurdu.1
Liderliği ve zühdüyle meşhur Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılında Sefer ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette Şeyh Sait Ebu Muhammed bin Hasan Tusiden, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisden, Ebu Nasır Muhammed bin Hüseyin El Basirden, Ahmet bin Nasır bin Sait El Behiliden, İbrahim bin İshak Nehavendiden, Abdullah bin Hammadtan, Amr bin Şimirden, Cabirden, İmam Rızadan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) veda hacı ibadetlerini bitirdiğinde bineğine binip şöyle buyurdu: Müslümanlardan başka hiç kimse cennete geçemeyecektir .Bunu işiten Ebu Zer El Gıffari (r.a) İslam nedir ya Resulullah (s.a.a) diye sordu. Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: İslam üryandır (çıplaktır) onun giysisi takva, ziyneti haya, kalkanı haramlardan sakınmak, cemali onur ve meyvesi salih ameldir. Her şeyin bir temeli vardır İslamın da temeli biz Ehlibeyte duyulan sevgidir.2
Fıkıh üstadı Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin El Hasan Tusiyle hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Sait Ebu El Valid Ebu Cafer Tusiden, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Kasım Cafer bin Muhammedten, Cedi Mus-ade bin Sadakadan şöyle rivayet etmiştir: Ben bir gün Cafer bin Muhammed Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: Allaha (c.c.) ant olsun ki İmam Ali (a.s) sevgisi üzereyken vefat eden kişi en güzel mekânlara sahip olduğuna şahit olacak, ancak İmam Ali (a.s) nefreti üzere helak olan ise kendini en kötü mekânlarda görecektir.3
Fıkıh üstadı Şeyh Ebu Ali bin Tusi Said El Valitten, Şeyh El Müfid
Ebu Abdullah Muhammed bin
Muhammedten, bin Cabi olarak tanınan Ebu Bekir Muhammed bin Amrdan, Ebu Abbas Ahmet
bin Muhammed bin Saitten Muhammed
bin Yusuf bin İbrahim El Veradaniden, babasından, Vahap bin Hafstan
Ebu Hasan El İcliden
şöyle rivayet etmişlerdir: Bir gün Raşit El Hicrinin kızıyla karşılaştım kendisine babasından duyduğu bir rivayeti anlatmasını istedim. Şöyle buyurdu: Babam bir gün
şöyle buyurdu: Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) ile sohbet ederken
bana şöyle buyurdu: Ey Raşit bir gün Ümeyyeoğullarının
elçisi seni valinin yanına çağıracak
onun yanına gidince o ellerini ayaklarını ve dilini kesecek. Sen
bu zulme karşı nasıl
sabredeceksin? Ya Emir El Müminin bunun sonucunda cennete girecek
miyim diye sordu.
İmam evet sen hem dünyada
hem de ahirette benimle beraber olacaksın, diye buyurdu. Daha sonra kızı şöyle devam etti: Allaha (c.c.) ant olsun ki bir süre geçtikten
sonra Ubeydullah bin Ziyad Allahın (c.c.) laneti üzerine olsun babamın
yanına elçisini göndererek sarayına davet etti babam yanına
gidince Ubeydullah babamdan İmam Aliye (a.s) lanet okumasını istedi fakat babam bunu
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 159
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 82 / ş. Sadukun Emalisi s. 221
3 Bihar c. 39 s. 28 / Şeyh Emalisi c. 1 s. 166
kabul etmedi. İbni Ziyad senin dostun Ali (a.s) sana nasıl öldürüleceğin haberini
verdi mi? Babam evet beni kendisine lanet
okumam için davet edeceğinizi benim de bunu ret edeceğimi bundan
dolayı da sizin ellerimi ayaklarımı ve dilimi keseceğinizi haber verdi. İbni Ziyad Allaha (c.c.) ant olsun ki senin dostun Aliyi
(a.s) yalanlayacağım diyerek
cellâtlarına onun ayaklarını ve ellerini kesip
diline dokunmamaları emrini verdi. Cellâtlar babamın El ve ayaklarını kesip kendisini
eve getirdiler. Ben Ey babacığım sana yaptıklarından dolayı acı çekiyor musun? diye
sordum, babam hayır kızım Allaha (c.c.) ant olsun ki hiçbir
acı çekmiyorum, hissettiğim
tek şey izdiham
uğultusu gibi bir şeydir. Daha sonra babamın yanına komşular ve sevenleri gelerek sızlanmaya başladılar babam bizlere bana bir kalem ile kâğıt getirin de sizlere Mevlam İmam Alinin (a.s) öğrettiklerini yazayım, diye buyurdu. Kâğıt ve kalem getirince yaşanacak savaş ve olayları İmam Aliye (a.s) isnat ederek yazmaya
başladı. Bu durum kısa sürede İbni Ziyada ulaştırıldı. İbni
Ziyad cellâdını göndererek babamın dilini kestirdi
ve babam oracıkta şehit oldu.
İmam Ali (a.s) babama müptela
yani imtihandan geçen
anlamında lakap takmış kendisine bela musibet ve gelecekte yaşanacak şeyleri bilmesi için ilim vermişti. Bundan dolayı babam
karşılaştığı kişilere sen
şuracıkta şu zamanda öleceksin diğerine senin başına şuralarda bela gelecek gibi olayları bildiriyor ve bu olaylar bildirdiği şekilde
gelişiyordu.4
Zühdüyle meşhur Şeyh El Müfid Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılında Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Sait bin Ukdeden, Cafer bin Abdullahtan, Sadan bin Saitten Süfyan bin İbrahim El Ğamidi El Kadiden, İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Belalar öncelikle bizlere gelir sonra size, esenlikler de önce bizlere sonra da sizlere gelir. Yüce Allahın (c.c.) yemin ettiği şeylere ant olsun ki yüce Allah (c.c.) taşları vesile kılarak zalimlere karşı nasıl üstün geldiyse sizleri de vesile kılarak üstünlüğünü aşikâr edecektir.5
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin
ŞehriyarEl Hazzanla hicretin beş yüz on ikinci yılı
Zilkade ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yaptığımız sohbette Şeyh Ebu Salih Abdurrahman bin
Yakup El Hanefi Sandali ile hac dönüşü Nişaburda yaptığımız
sohbette babası Ebu Yusuf Yakup
bin Tahirden Ahmet bin İshak El Kadiden, Ahmet bin Abdullah bin Sabur Dakkakiden,
Ubeyd bin Haşimden, İsmail bin Caferden, Ula bin Abdurrahmandan, babasından Abdullah bin Mesuttan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Ali (a.s)
kişi Hz. Nuh (a.s) peygamberin kavmini hidayete davet
ettiği süre kadar ibadette bulunsa ve Uhud
dağı kadar altını olsa ve o altını Allah (c.c.)
yolunda infak etse ömrü de bin hac yapması için uzasa ve hac etse, Safa ve Merve tepeleri arasında hac esnasında velayetini kabul etmeden vefat etse hiçbir şekilde cennet kokusunu
4 Şeyh Emalisi c. 1 s. 167 / Bihar c. 42 s. 121
5 El Müfid Emali de s. 31 / ş. Emali de c. 1 s. 11
koklamayacak ve geçemeyecektir.
Ey Ali (a.s) bilmez misin ki seni sevmekle beraber kişinin yaptığı günahın zararı olmaz ve sana buğz
ederek yapılan hiçbir iyiliğin sevabı olmaz. Ey Ali (a.s) münafığın üzerine cevher serpsen dahi seni asla sevmez, müminin
burnuna vursan dahi sana buğz
etmez zira senin sevgin iman, nefretin ise nifaktır. Seni ancak mümin ve müttaki sever ve sana ancak münafık ve bedbaht
olanlar buğz eder.1
Fakih Şeyh, Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talip (a.s) makamında yaptığımız sohbette Sait El Valitten, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Hasan bin Kasımdan, Ali bin İbrahim bin Yula Temimiden, Ali bin Seyf bin Umayrdan, babasından, Eban bin Osmandan Abdurrahman bin Siyabedan, Hemran bin Ayundan, Ebu Harp bin Ebi Esved Düeliden, babasından İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Allaha (c.c.) yeminler olsun ki şu iki kısa elimle kâfirleri Resulullahın (s.a.a) havuzundan uzaklaştıracak ve müminleri havuz başına alacağım.2
Fakih Şeyh, Ebu Muhammed Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehrinde yapığımız sohbette Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Recep ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Cafer bin Muhammed bin Süleyman Ebu Fadıldan, Davut bin Raşitten, Muhammed bin İshak Salebi El Musili Ebu Nevfelden İmam Cafer bin Muhammedin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bizler yüce Allahın (c.c.) kulları arasından seçkin kılınanlarız. Tabilerimizi de Resulullahın ümmeti arasında seçkin kılmışlardır.3
Fakih Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin El Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılında Rey şehrinde yaptığımız sohbette Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden hicretin dört yüz elli beşinci yılı Recep ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abdullah Cafer bin Muhammed bin Yahyadan, Ahmed bin Abdul Munimden, Abdullah bin Muhammed El Fezariden, Cafer bin Muhammedten, babasından, Cabir bin Abdullah El Ensariden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurdu: Sana müjde verip sevindireyim mi? İmam evet ya Resulullah (s.a.a),diye buyurdu. Ey Ali (a.s) ben ve sen aynı balçıktan yaratıldık. Şiamız balçığımızdan arta kalanla yaratıldı. Kıyamet olduğu zaman bütün insanlar annelerinin ismi anılarak çağırılırken bizim tabilerimiz temiz soyları dolayısıyla babalarının ismi anılarak çağrılacaklardır.4
1 Bihar c. 39 s. 208 / Şeyh Emali de c. 1 s. 209 c. 2 s. 141
2 Şeyh Emalisi c. 1 s. 175
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 76 / El Müfid Emali de s. 308
4 Bihar c. 8 s. 239 / Şeyhin Emalisi c. 2 s. 71-77 / Bihar c. 8 s. 238 c. 1 s. 20 c. 4 s. 24
Fakih şeyh Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin
İsa Razi hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında
Zemeheran yolu İmam Alinin (a.s) makamında yapılan sohbette
Ebu Sait Muhammed
bin Ahmet bin Hüseyin Nişaburiden, Ebu Ali Muhammed bin Muhammed El Mukkırriden, Sait Ebu Talip Yahya bin Hüseyin bin Harun El Alevi El Hüseyniden, Ebu
Muhammed Muhammed bin Ali El Abdiden, Muhammed bin Cafer El Kummiden, Ahmet bin Ebi Abdullah El Barkiden, El Hasan
bin Mahbuptan, Safvan bin Yahyadan,
Cafer bin Muhammed El Bakırdan (a.s) şöyle
buyurduğu rivayet edilmiştir: Kim yüce Allaha (c.c.)
sığınırsa hidayete erer,
kim de yüce Allaha (c.c.) tevekkül ederse hacetleri karşılanır, kim yüce Allahın (c.c.)
verdiği rızka kanaat ederse muhtaç olmaz, kim de yüce Allahtan (c.c.) çekinirse
kurtuluşa erer. Ey Allahın (c.c.) kulları elinizden geldiğince yüce Allahtan (c.c.) çekinin ona itaatte bulunun
ve işleri ehline teslim edin başarılı olursunuz, sabırlı olun hiç şüphe yok ki yüce Allah (c.c.)
sabredenlerle beraberdir. O yüce
Allahı (c.c.) unutan ve Yüce Allahın da (c.c.) onlara kendi
nefislerini unutturdukları kimselerden olmayın.5Ateş ve cennet ehli bir olamaz,
kuşkusuz ki cennet ehli kurtuluşa
erenlerdir.6 Ayetlerde
kurtuluşa erenler İmam Alinin (a.s) tabileridir.7
Babam babasından, Peygamber efendimizin (s.a.a) eşi Ümmü Selemeden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) yüce Allahın; Ateş ve cennet ehli bir olamaz kuşkusuz ki cennet ehli kurtuluşa erenlerdir ayeti kerimesini okudu.
Dedim ki ya Resulullah (s.a.a) ateş ehli olanlar kimlerdir? İmam Ali (a.s) ve zürriyetine buğz eden ve onları
hafife alanlardır diye buyurdu. Dedim ki peki kurtuluşa erenler kimlerdir? Buyurdu ki; onlar
İmam Alinin (a.s)
Şialarıdır.8
Fakih Şeyh Ebu Ali El Hasan bin
Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz
on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri
İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yaptığımız sohbette Said El Valitten Şeyh El Müfid
Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Kadı Ebu Bekir Muhammed
bin Amrdan, Ebi Abbas Ahmet bin Yahya bin Zekeriya bin Şeybandan, Hüseyin bin Süfyandan, babasından,
Muhammed bin İsmailden, Ebu Hamza Somaliden, Ebi Cafer Muhammed
bin Ali bin Hüseyinden (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Kim bizleri vesile edinerek dua ederse
amacına ulaşır. Kim de bizi bırakıp
başkalarını vesile edinerek duada bulunursa helak
olunmuştur.9
Şeyh El Müfid Ebu Ali bin Tusi Said El Valitten, Muhammed bin Muhammedten,
Kadı Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Ahmet bin Abdul Hamitten, Muhammed
bin Amr bin Utbeden, Hasan bin Mübarekten, Abbas bin Amirden, Malik El Ahmesiden, Said bin Tarif ten, Esbağ
bin Nebatinin şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İmam
Alinin (a.s) yanına gittiğimde
önce kapısının önünde rükuya eğilir, dışarı
çıktığımda ise dua ederdim. Bu durumu gören İmam (a.s) bana ey Esbağ, diye buyurdu ben de emrinizdeyim
5 Haşır suresi: 19
6 Haşır suresi: 20
7 Burhan tefsiri
8 Burhan tefsiri c. 3 s. 320
9 Bihar c. 23 s. 102 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 175
dedim. Sen kapı önünde
ne yapıyordun diye sordu. Rükuya
durup dua ettim dedim. Sana Resulullahtan (s.a.a)
öğrendiğim bir duayı öğreteyim mi? diye buyurdu. Evet,
dedim. Buyurdu ki duanda de ki: Olan her şeye ve her duruma Hamdü senalar
olsun. Daha sonra İmam benim omzuma hafif bir şekilde vurup şöyle buyurdu: Ey Esbağ, bu yolda ayakların sabit kalır bize karşı olan velayete
bağlılığın tamamlanır ve ellerini yüce Allaha (c.c.) açarsan yüce Allah (c.c.) sana karşı
kendi nefsinden daha merhametli olacaktır.1
Lider Zahit Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Şeyh Said Ebu Muhammed Cafer bin Muhammed Hasan Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Recep ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbetteŞeyh Müfid Muhammet bin Muhammet bin Numandan, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Ebu Ali Muhammed bin Hemmam El Eskafiden, Abdullah bin Cafer El Himyeriden, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Hüseyin bin Said El Ehveziden, Ali bin Hadidten, Yusuf bin Umeyradan, Müdrik bin Züheyriden, İmam Sadıkın (a.s) kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Müdrik, mesele sadece bizim inancımızı kabul etmek değil onu korumak ve ehli olmayanlardan gizlemektir. Bizim dostlarımıza selamlarımızı söyle ve de ki: İnsanları bizim sevgimize doğru yöneltenlere ve bizim hakkımızda bilinenleri anlatıp inkâr edilenleri öteleyenlere yüce Allah (c.c.) merhamet etsin.2
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzan hicretin beş yüz onuncu yılı Zilkade ayında Necef şehri İmam Alinin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Ebu Hüseyin Muhammed bin Muhammed bin Meymun bin İshak El Muaddel El Vasıtiden, Şerif Ahmet bin Kasım bin Ali El Muhammedi den Ebu kasım İsmail bin Ali El Huzaiden, babasından, kardeşi Dubelden, Abdullah bin Said Zahirden, Damradan, İbni Şevzaptan, Matar El Verraktan, Şehir bin Hevşepten, Ebu Hüreyradan peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim Zilhiccenin on sekizinci gününü oruç tutarsa yüce Allah (c.c.) ona atmış yıl oruç sevabını yazar zira o gün Resulullahın (s.a.a) Gadirhum günü olan İmam Alinin (a.s) elinden tutup ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır, diye buyurduğu gündür. Resulullah (s.a.a) bu ilanı yaptıktan sonra Ömer bin Hattabın Hz. İmamın (a.s) yanına gelip tebrikler Ey Ali (a.s) tebrik ederim benim ve her mümin erkek ve kadının Mevlası oldun, diye kutladığı gündür.3
Fakih Şeyh, Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş
yüz on birinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan
sohbette Said El Valid Ebu Cafer Tusiden, Muhammed bin Muhammed
Numandan, Ebu Bekir Muhammed
bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet
bin Muhammed bin Saitten, Ebu Avniden Musa bin Yusuf bin Raşitten, Ali bin Hakem El Ezediden, Amr
bin Sabitten, Fadıl bin Guzvandan, Şabiden, Haristen Ali bin Ebi
Talibin (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Kim beni severse
kıyamet günü beni
1 Bihar c. 95 s. 361 / Şeyh Emali de c. 1 s. 176
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 84 / ş. Saduk Emali de s. 88
3 Bihar c. 98 s. 321 / ş. Saduk Emali de s. 12 / İbni Megazili Menakib s. 19
arzu ettiği makamda görecektir. Kim de benden nefret ederse kıyamet günü beni hoşlanmayacağı
makamda görecektir.4
Fakih Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi bir önceki rivayette naklettiğimiz tarih ve mekanda Sait bin Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Hasan Ali bin Halit El Murağiden, Ebu Bekir Muhammed bin Salihten Abdul Ala bin Vasıl El Esediden, Muhavval bin İbrahimden, Ali bin Hazurdan, Esbağ bin Nebatiden şöyle rivayet edilmiştir: Ammar bin Yasirin (r.a) şöyle buyurduğunu işittim: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Aliye (a.s) şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) hiç kimseye vermediği ve en çok sevdiği ziyneti sana vermiştir. O ziynet ki sana dünyada züht özelliğini ihsan etmiş ve zühdün senden hiçbir şeyi eksiltmemesi zühtten de hiçbir şeyin eksilmemesidir. Diğeri de sana yoksulların sevgisini ihsan etmesi onların sana tabi olmalarına rıza göstermen ve onların senin imametine razı olmalarıdır. Ne mutlu sana inanan ve seni sevene ve vay haline senden nefret edip seni yalanlayanlara. Seni sevip sana inananlar senin komşuların ve cennette ortakların olacaklardır. Ancak senden nefret edip seni yalanlayanları yüce Allahın (c.c.) yalancıları cezalandıracağı mekâna koyması ilahi bir adalet olacaktır.5
Şeyh Ebu Ali Tusiden, Sait El Valitten, Muhammed bin Muhammedten, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Muhammed bin Yakup El Külleyniden, bir grup ashabından Sehl bin Ziyattan, Muhammed bin Sinandan, Hammad bin Talhadan Muaz bin Kesirden şöyle naklettiği rivayet edilmiştir: Kâbenin etrafına baktım etrafı çok kalabalıktı, İmam Sadıkın (a.s) yanına eğildim ve hac edenlerin sayısı ne kadar da çok dedim. Buyurdu ki; sel olduğu zaman her taraftan artıkları toplar, unutma ki hac ibadeti ancak sizlere aittir ve sadece sizlerin yaptığı hac ibadeti kabul edilecektir.6
Zahit Şeyh, Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz on altıncı yılı Sefer ayı Rey şehrinde yapılan sohbette Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden, dört yüz elli beşinci yılı Recep ayında yapılan sohbette Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Kasım Cafer bin Muhammedten, babasından, Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammedten, Abbas bin Maruftan, Muhammed bin Sinandan, Talha bin Zeydten, Cafer bin Muhammed Sadıktan, babasından, dedesinden, Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Yüce Allah (c.c.) peygamberlerinin ruhunu kabzetmeden önce kendi aşireti ve en yakınlarından birilerine vasiyette bulunmayı emretmiştir. Yüce Allah (c.c.) bana da bu emri verdi. Ben ey yüce Rabbim, kime vasiyette bulunayım diye arz ettim. Bana ey Muhammed (s.a.a), amcan oğlun Ali bin Ebi Talibe (a.s) vasiyette bulun zira ben onu önceki kitaplarda senin vasin olarak yazıp sabit kıldım; insanlardan, peygamber ve zürriyetlerinden bunun için ahitler aldım. Benim İlahlığım senin peygamberliğin ve İmam Alinin velayeti için söz aldım.7
4 Şey Emalisi c. 1 s. 183
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 184
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 188
7 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 102 / Bihar c. 15 s. 18-26-271 c. 38 s. 111
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmed bin Şehriyar bin Hazzanla hicretin beş yüz on ikinci yılı Zilkade ayında müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Şeyh Saduk Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Abdul Aziz El Abkari El Muaddal Medine şehrinde yazdığı risalede Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin Muhammed bin Zarkaveyh El Bağdadiden, Ebu Amr Osman bin Ahmet Semmak Dakkaktan, Şerikten, Mansurdan, İbrahimden, Alkamedan, Abdullahtan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) ağır bir şekilde hastalandı. İmam Ali (a.s) gece karanlığında kendisini ziyarete geldi, Resulullah da (s.a.a) İmam Ali (a.s) geldiğinde kapıyı kendisinden başka kimsenin açmasını istemezdi bundan dolayı evin önünde Dâhiye bin Halife El Kelbi ile beraber İmam Aliyi (a.s) karşıladı. Resulullah (s.a.a) hastalığının ağırlığı dolayısıyla mübarek başını Dâhiye Kelbinin kucağına yaslamış ve kendinden geçmişti. İmam geldiğinde Resulullaha (s.a.a), Allahın (c.c.) selamı üzerine olsun, diye buyurdu. Dâhiye Aleyküm Selam ve Rahmetullahi, ben seni seviyorum seni öven birkaç söz söylemek istiyorum, diye arz etti. İmam buyur dedi. Dâhiye şöyle arz etti: Sen müminlerin emiri, nur yüzlülerin lideri sen peygamberler hariç kıyamet gününe kadar Âdemoğullarının en üstünü, Hamd sancağını taşıyansın. Sen tabilerinle beraber mutlu bir şekilde cennete geçensin. Seni veli edinen kurtulmuş, senden uzak duranlar ise hüsrana uğrayıp ziyan olmuşlardır. Seni seven Muhammed Mustafanın (s.a.a) sevgisi üzere sevmiştir, sana buğz eden de Muhammed Mustafaya (s.a.a) buğz etmesinden dolayı buğz etmiştir. Senden nefret edenler peygamberin şefaatine nail olamayacaklardır. Yüce Allah (c.c.) Resulullaha bunları insanlar arasında en seçkin kardeşine bildir, diye buyurdu. Bu sözlerden sonra İmam Ali (a.s) Resulullahın (s.a.a) başını yavaşça kucağına aldıResulullah (s.a.a) o anda uyandı ve gürültü de neydi? diye sordu. İmam yaşadıklarını anlattı. Resulullah (s.a.a) o gördüğün kişi asla Dâhiye El Kelbi değildi o Cebraildi o yüce Allahın (c.c.) sana vermiş olduğu isimlerle hitap etti. Senin sevgini ve heybetini müminlerin kalbine; korku ve paniklemeyi de kâfilerin kalbine yerleştirendir, diye buyurdu.1
Fakih şeyh, Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valid Cafer Tusiden, Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Ebu Avane Musa bin Yusubin Raşit El Kufiden, Muhammed bin Süleyman bin Bezi El Hazzazdan, Hasan El Aşkardan, Kaystan, Leysten, Ebi Leyladan, Hüseyin bin Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Biz Ehlibeytin sevgisi ve itaatine bağlı kalınız. Kim kıyamet günü Rabbinin huzuruna bizim sevgimizle çıkarsa onun şefaatçisi olacağız, bu vesileyle de cennete girecektir. Nefsim elinde olan yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki kişinin ameli, marifetimizin ehemmiyetinin farkında olanlara yarayacaktır.2
1 Bihar c. 37 s. 296 / Şeyhin Emalisi c.1 s. 21 / Bihar c. 37 s. 296
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 190 / El Müfidin Emalisi s. 13- 44- 140
Fakih şeyh, Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valid Cafer Tusiden, Muhammed bin Muhammedten, Ebu Nasır Muhammed bin El Hüseyin El Mukkırriden, Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ali El Merzebaniden, Cafer bin Muhammed El Hanefiden, Yahya bin Haşim Semmektan, Amr bin Şimirden, Hammadtan, Ebi Zübeyirden, Cabir bin Abdullah bin Hazimden şöyle rivayet etmişlerdir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzuruna gidip ey Allah Resulü (s.a.a), senin vasin kimdir? diye arz ettim. Bir süre sustu bana cevap vermedi. Daha sonra ey Cabir sana sorduğun sorunun cevabını vereyim mi? diye sordu. Ben anam babam sana feda olsun ya Resulullah (s.a.a) bana bir süre cevap vermemen dolayısıyla bende bir kabahat gördüğünü zannettim. Resulullah (s.a.a) hayır göklerden bir haber gelmesini bekliyordum ve az önce bana şöyle bir haber geldi: Cebrail yanıma geldi ve yüce Rabbin şöyle buyuruyor diye arz etti: İmam Ali (a.s) senin vasin, Ehlibeytinin ve ümmetinin halifesidir, kâfirleri havuzundan uzak tutacak, sancağını taşıyıp cennete en önde geçecek olandır. Ben dedim ki; Ey Allahın (c.c.) peygamberi buna inanmayan kişiyi görürsem onu uyarıyım mı? Evet, Ey Cabir yüce Allah (c.c.) bu emirleri tabi olunsun diye indirdi. Kim ona tabi olursa yarın benimle birlikte safımda olacak kim de muhalefet ederse asla havuz başına yetişemeyecektir.3
Fakihin babası, Ebu El Kasım bir grup
arkadaşından Ebu Yakazan Ammar bin Yasir ve oğlu Ebu El
Kasım Said bin Ammardan, Zahit Fakih Şeyh İbrahim Nasır El
Cercaniden, Seyit Salih Muhammed bin Hamza El Alevi El Maraşi Taberinin el yazmalı kitabından
naklettiğim Muhammed bin
Hasandan, Muhammed bin Caferden, Hamza bin İsmailden, Ahmet
bin Halilden, Yahya
bin Abdul Hamitten, Şerikten, Leys El Muradiden, Ebi Selimden, Mücahitten,
İbni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a)
Hayber şehrini fethettiği zaman Cafer Tayyar
(r.a) Habeşistandan dönüp Resulullahın (s.a.a) huzuruna
geldi. Resulullah (s.a.a) kendisine
şöyle buyurdu: Ben hangi konuda sevineceğimi bilemiyorum, Hayberin fethine mi sevinsem Caferin
dönüşüne mi? diye buyurdu. Cafer Tayyarın (r.a) yanında bir cariye vardı
onu İmam Aliye (a.s) hediye etti. Hz. Fatıma (a.s) eve geçince
İmam Alinin (a.s) cariyenin kucağında
yattığını gördü bundan dolayı diğer
kadınlarda olduğu gibi kıskançlık hissetti elbisesini
giyinip baş örtüsünü koyarak Resulullahın (s.a.a) huzuruna gidip
şikâyet etmeye niyetlendi, o anda Cebrail Resulullahın (s.a.a) huzuruna indi ve şöyle arz etti: Yüce Allah (c.c.) sana selam
eder ve şöyle buyurur: Kızın Fatıma (a.s) İmam Aliyi
(a.s) sana şikâyet etmeye gelmektedir onun şikâyetini asla kabul
etme. Hz. Fatıma Resulullahın (s.a.a) huzuruna gelince Fatımaya (a.s) kocanın yanına dön ve her şeye rağmen bu
durumu kabul edeceğim, diye söyle. Fatıma İmamın yanına geldi ve Ey amca oğlu,
hoşuma gitmese de bu durumu
kabul edeceğim, diye buyurdu. İmam
Ali (a.s) Ey Fatıma
(a.s), beni Resulullaha (s.a.a) şikâyet ettin. Allaha ant olsun ki bu
cariyeyi Allah (c.c.) rızası için azat ediyorum. İmam Alinin (a.s) üzerinde beş yüz dirhem
vardı onları da Fatımanın (a.s)
razı olması için fakirlere sadaka
olarak dağıttı.
Cebrail peygamberin yanına bir daha indi ve Resulullaha (s.a.a), yüce
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 193
Rabbin sana selam eder Ali bin Ebi Talibin (a.s) cariyesini Fatımanın (a.s) rızası için azat etmesinden dolayı ona cenneti
her şeyiyle ihsan ettiğimi haber vermeni
emreder, diye buyurdu. Ahiret günü gerçekleştiğinde rahmetimle
istediğini cennete alır gazabımla da istemediğini cennetten
uzaklaştırırsın. Resulullah (s.a.a) bu haberi alınca
mutluluğundan tebrikler ya Ali (a.s) tebrikler olsun ki sana, kim senin derecene
ulaşabilir ki? Sen cennet ve cehennem ehlini birbirinden
ayıransın, diye buyurdu.1
Fakih Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan bin Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valitten, Muhammed bin Muhammedten, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabi Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said El Hemadaniden, Amr bin Eslemden, Said bin Yusuf El Basriden,Halit bin Abdurrahman El Medainiden, Abdurrahman bin Ebi Leyladan, Ebu Zer El Gafariden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) hafifçe İmam Alinin (a.s) omuzuna vurup şöyle buyurduğunu işittim: Ey Ali (a.s) bizleri sevenler hakiki Araplardır. Bizlerden nefret edenlerse nasipsiz kaba insanlardır. Bizim tabilerimiz meşru yollarla dünyaya gelen, konaklar madenler ve şeref sahipleridir. Hz. İbrahimin (a.s) yolunda olanlar diğer insanlar hariç yalnızca biz ve tabilerimizdir. Hiç şüphe yok ki yüce Allah (c.c.) ve melekleri tabilerimizin günahlarını inşaatın yıkımı gibi yıkacaklardır.2
Fakih Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan bin Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valitten, El Müfid Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ahmet bin Muhammed bin El Hasan bin Valitten, babasından Said bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Bekir bin Salihten, Hasan bin Aliden, Abdullah bin İbrahimden, Hasan bin Zeydten, Cafer bin Muhammedten, babasından, dedesinden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Miraç gecesi göklere çıkarılıp, Sidret El Müntehaya ulaştığım zaman, bana şöyle nida edildi: Ey Muhammed (s.a.a) Ali (a.s) konusunda vasiyete ehemmiyet ver zira o Müslümanların önderi, Muttakilerin İmamı ve kıyamet günü yüzleri nurlu olanların lideridir.3
Büyük Fakih Ebu Necim Muhammed
Abdul Vehab bin İsa Razi hicretin beş
yüz onuncu yılı Sefer ayında Zemeheran yolunda
yaptığımız sohbette Said Muhammed bin Ahmet
bin Hüseyin Nişaburiden, Abdu Rezzak bin Ahmet bin Müdrik Ebu Fetih
yaptığımız sohbet sonucu kitaba naklettiği
yazısında Ebu Abdullah Muhammed bin Cafer bin Fadıl El
Mukırri Mısır Fistatında yapılan sohbette İbni
Raşik Adilden, Muhammed bin Zarik bin Cami El Medeniden, Ebu Hüseyin
Süfyan bin Büşür El Esedi El Küfiden,
Ali bin Haşimden, Muhammed bin Abdullah bin Ebi Rafiden, Ebi Rafiden,
Ebi Zerden (r.a), Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: Ey Ali (a.s)
sen bana ilk iman eden, kıyamet günü de benimle ilk
1 Bihar c. 39 s. 208
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 194 / Müfidin
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 196 / El Müfid Emali de s. 173
tokalaşacak kişi sensin. Sen Sıddıkı Ekber
ve Faruk-u azamsın. Hak ile batıl ehlini ayıransın. Sen Müminlerin önderi mal mülk ise münafıkların önderidir.4
Fakih Şeyh Ebu Muhammed bin Babaveyh Şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Ebu Avane Musa bin Yusuf El Kattandan, Ahmet bin Yahya El Evdiden, İsmail bin Ebandan, Ali bin Haşim bin Beritten, babasından, Abdurrahman bin Kays El Erhabiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ali bin Ebi Taliple (a.s) başkanlık sarayının önünde birlikte oturuyorduk güneş sıcağı bizleri rahatsız etmeye başlayınca İmam (a.s) kalkıp içeri geçmek istedi ancak o anda Hemedan halkından biri İmamın cüppesine asıldı ve şöyle arz etti: Ey Müminlerin emiri, bana fayda verecek çok önemli konular içeren bir hadis anlatır mısın? İmam şöyle cevap buyurdu: Halilim Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) sen ve tabilerin havuzun başında toplanacak, tabilerin havuzdan bir yudum alarak susuzluklarını dindirecek, yüzleri ak olacak; ancak muhaliflerimiz susuz ve yüzleri kararmış bir şekilde hesaba çekileceklerdir. Bu bilgiyi uzun bir hadisin özetlenmiş şekliyle al. İmam Ey Hemedanlı, Sen kıyamet günü sevdiğinle beraber olacak, kazandıkların sana fayda edecektir, diye buyurdu ve daha sonra içeri geçti.5
Şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzan hicretin beş yüz on iki yılı Zilkade ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Ebu Ali Muhammed bin Muhammed bin Yakup El Kufiden Muhammed bin Abdurrahman El Aleviden Ebu Fadıl Muhammed bin Abdullah Şeybaniden, Abdullah bin Ahmet bin Amirden, Ebi Ahmet bin Amirden, Ali bin Musa Rızadan, (a.s) babası İmam Musa bin Caferden, (a.s) babası Cafer bin Muhammedten (a.s), babası Muhammed bin Aliden (a.s), babası İmam Ali bin Hüseyin (a.s) babası İmam Hüseyin bin Aliden (a.s), babası İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ben kimin Mevlası isem Ali de (a.s) onun Mevlasıdır. Allahım (c.c.) ona dost olana dost; düşman olana düşman ol, ona vefasızlık edene vefa gösterme, ona yardımcı olana da yardımcı ol.6
Fakih şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan
Tusi hicretin beş yüz on birinci
yılı Şaban ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında yaptığımız sohbette Said El Valid Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Şeyh Ebu Abdullah
Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Hasan Ali bin Muhammed El Kâtipten,
Hasan bin Ali El Zafaraniden, İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Ammar bin
Ebi Şeybeden, Amr bin Meymundan, Cafer bin Muhammedten, babası ve
dedesinden (a.s) müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) Küfe mescidinde
minberde şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir: Ey insanlar
Resulullah (s.a.a) döneminde bana güneşin
doğuşundan dahi daha fazla hoşlandığım on tane
özellik vermişti.
Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurmuştu: Ey
Ali (a.s), sen dünya ve ahirette benim kardeşimsin.
Kıyamet günü yüce Allahın (c.c.) huzuruna
çıktığımız zaman
4 Bihar c. 38 s. 228 c. 2 s. 90-142 c. 4 s. 24
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 115 / Müfid Emali de c. 1 s. 339 c. 2 s. 22
6 Bihar c. 37 s. 222 / Şeyh Saduk Sahife Rıza da s. 172 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 260 - 353
insanlar arasında bana en yakın olacak
kişi sensin. Cennetteki makamın ve evin tıpkı iki kardeşin evinin karşı karşıya olduğu gibi olacaktır. Sen benim varisim ve benden
sonra ümmetimin halifesi, emirlerimin sahibisin. Benim şehadetimden sonra Ehlibeytimin koruyucusu sensin. Sen benim ümmetimin İmamı ve adaleti ikame edensin. Sen velayet
sahibi, benim ve yüce Allahın (c.c.) dostusun; senin muhalifin benim muhalifim, benim de muhalifim yüce Allahın (c.c.) muhalifidir.1
Fakih Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said El Hemadaniden, Ahmet bin Abdul Hamit bin Halitten, Muhammed bin Amr bin Utbeden, Hüseyin El Aşkardan, Muhammed bin Ebi Amare El Kufiden, Cafer bin Muhammedin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kim bizim kanımızın akıtılması veya hakkımızın gasp edilmesi, hukukumuzun çiğnenmesi ya da herhangi bir tabimizin haklarının çiğnenmesi dolayısıyla bir gözyaşı dökerse yüce Allah (c.c.) o gözyaşı hatırına onu yüz yıllarca cennette ağırlayacaktır.2
Zahit şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Rebi El Evvel ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette, Şeyh Sait Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi hicretin dört yüz elli beşinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette Şeyh El Müfid Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Kasım Cafer bin Muhammedten, babasından Said bin Abdullahtan, Ahmet bin Ebi Abdullah El Berkaydan, Süleyman bin Selma El Kindiden, Muhammed bin Said bin Gazvandan, İsa bin Ebi Mansurdan, Eban bin Tağlepten, Ebu Abdullah Cafer bin Muhammed Rızadan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bize yapılan zulüm için kederlenen kişinin nefes alışverişi tesbih, gamı ibadet, sırlarımızı gizlemek ise Allah (c.c.) yolunda cihattır. Daha sonra şöyle buyurdu: Bu hadisi altın harflerle yazmak gerekir.3
Fakih şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Şaban ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Şerif Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Tahirden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Ahmet bin Hüseyin bin Saitten, babasından Zarif bin Nasihten, Muhammed bin Abdul Asım El Alemden, Ebi Abdullah Cafer bin Muhammedin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bir gün, babamın dostlarından bir gruba şöyle buyurduğunu işittim: Allaha (c.c.) ant olsun ki dilinizi tutabilseydiniz sizlere öyle bilgiler verirdim ki onlarla beraber hiçbir konuda tasanız kalmazdı ancak sizler bu sırları kaldıracak durumda değilsiniz. Yüce Allahın (c.c.) dilediği gerçekleşecektir.4
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 196 / Şeyh Saduk Sahife Rıza s. 172 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 24 c. 1 s. 13 c. 3 s. 29
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 197 c. 2 s. 46 c. 1 s. 116
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 115 / Müfidin Emalisi s. 338
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 200
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Şehriyar El Hazzan hicretin beş yüz on iki yılında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında bana bir şiir okuyarak bu şiiri Mufaddal bin Muhammed Mühlebiden şöyle nakletmiştir:
Arttır ya Rabbi her gün ve her gece Sevgime sevgi kat Ehlibeyte karşı
Onlar benim imamlarımdır bütün
insanlar bir yana Savaşları
savaşım barışları ise barışımdır
Fakih Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan
Tusi hicretin beş yüz on birinci
yılı Şaban ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
makamında yaptığımız sohbette Said El Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan,
Ebu El Hasan Ali bin Bilal El Mühellebiden, Muhammed
bin Hüseyin bin Hamit bin Rabi El Belhiden, Süleyman bin Rabi Nehdiden, Nasır bin Muzahim El Münkarriden,
Ebu Hasan Ali bin Bilalden, Ali bin Abdullah
bin Esat bin Mansur El Esfehaniden,
İbrahim bin Muhammed bin Hilal Sakafiden, Muhammed bin Aliden Nasır
bin Müzahimden, Yahya bin Yula El Eslemiden, Ali bin Hazurdan, Esbağ bin Nebatiden,
şöyle rivayet edilmiştir: Adamın biri bir gün İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
huzuruna gelip şöyle arz etti: Ey
müminlerin emiri savaştığımız bu kavimle davamız
aynı, Resulümüz aynı, namazımız aynı ve haccımız aynıdır bizim bunları hangi isimle
anmamız gerekir? İmam onları yüce Allahın (c.c.)
kitabında zikrettiği isimle zikret,
diye buyurdu. Adam ben Kur-anda bulunan her şeyi bilmiyorum, dedi. İmam,
yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayetini duymadın mı, diye buyurdu: Bizler Resulleri birbirlerine üstün
kıldık. Onlardan bazıları yüce Allahla münacatta bulundu.
Bazılarını bazılarından derece açısından üstün kıldık. Meryem oğlu İsaya
da (a.s) deliller verip onu Ruhu Kudüsle destekledik, yüce Allah (c.c.)
dileseydi onlardan sonra gelenler deliller
geldikten sonra birbirlerini katletmeyecekti. Ancak ayrılığa
düştüler kimi inandı, kimi inkâr etti.5
Aramızda ihtilaf olduğu
zaman bizler; yüce Allaha (c.c.),peygamberine, kitaba ve hakka daha yakındık. Yüce Allaha (c.c.) iman eden
biz, inkâr eden onlar, bundan dolayı yüce Allah (c.c.) onlarla
savaşmamızı irade buyurmuştur, diye buyurdu.6
Fakih Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Şeyh El Müfid Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Kasım İsmail bin Muhammed El Ezediden, Şuayb bin Eyüpten, Muaviye bin Hişamdan, Süfyandan, Hişam bin Hasandan şöyle rivayet
5 Bakara suresi: 253
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 201
edilmiştir: İmam Hüseyin bin Aliye (a.s) halife olarak biat edildikten sonra şöyle buyurduğunu işittim: Yüce Allahın (c.c.) üstün gelen taraftarı, Resulullahın (s.a.a) soyu, peygamberin pak Ehlibeyti (a.s) ve Resulullahın (s.a.a) bıraktığı iki emanetten biri bizleriz. Diğer emanet ise içinde bütün izahların bulunduğu batılın hiçbir şekilde etkilemediği yüce Allahın (c.c.) kitabı Kur-anı Kerimdir. Kur-anı Kerimin tefsiri konusunda bizlere müracaat edilmelidir. Zira onun tevili hiçbir şekilde bizlere ağır gelmez bizler kitabın hakikatini biliriz, bizlere itaatte bulunun bizlere itaatte bulunmak farzdır zira itaatimiz yüce Allah (c.c.) ve Resulünün (s.a.a) itaatiyle iç içedir. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler, yüce Allaha (c.c.) Resulüne ve sizlerden emir sahibi olanlara itaat ediniz. Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah (c.c.) ve Resulüne müracaat ediniz.1 Başka bir ayette ise şöyle buyurmuştur: Resulullah (s.a.a) ve emir sahiplerine müracaat etmiş olsaydılar aralarından onu açıklayan olurdu.2 Sizleri şeytanın vesvesesine kulak vermenize karşın uyarıyorum zira o sizlere karşı apaçık bir düşmandır. Sizler şeytanın kendilerine şöyle söylediği kişilerden olmayınız: Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur; doğrusu ben de sizlere yardımcıyım. İki ordu karşılaşınca geri dönüp; benim sizinle ilgim yok, doğrusu sizin görmediğinizi ben görüyorum.3 Sizler okların sorumluluk yükünü, kılıçların boğazlamasını, direklerin parçalamasını ve okların hedefi olma sorumluluğuna maruz kalacak ancak önceden iman etmemiş ve iyi amelde bulunmamışsanız imanınızın sizlere hiçbir faydası olmayacaktır.4
Fakih şeyh Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa Razi hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehri Zemeheran yolunda garbi Mescidinde yaptığımız sohbette Ebu Sait Muhammed bin Ahmet bin Hüseyin Nişaburiden, Ebu El Velid El Hasan bin Muhammed El Belhiden, Muhammed bin Avftan, Hasan bin Münirden, Ebu Abbas Ahmet Bin Amirden, Ebu Hatim Muhammed bin İdris El Hanzali Hişam bin Amir döneminde kendisinden rivayetle Abdul Aziz bin Hattabtan, Ali bin Kasımdan, Ali bin Abdullahtan, Ebu Ubeyde bin Muhammed bin Ammar bin Yasirden, babasından, Ammar bin Yasirden şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Beni tasdik edip bana iman edenlere İmam Alinin (a.s) velayetini tavsiye et. Onu veli edinen beni veli edinmiş, beni veli edinen ise yüce Allahı (c.c.) veli edinmiştir. Onu seven beni sevmiş, beni seven yüce Allahı (c.c.) sevmiştir. Kim İmam Aliye (a.s) buğz ederse bana buğz etmiş sayılır, bana buğz eden ise yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir.5
Büyük fakih, Şeyh Müfid Ebu Ali Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Sefer ayında müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valid Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ali bin Abbas bin Valitten, İbrahim bin Bişr bin Halitten, Mansur bin Yakuptan, Amr bin Meymundan, İbrahim bin Aladan, Süveyd Gafleden şöyle
1 Nisa suresi: 59
2 Nisa suresi: 83
3 Enfal suresi: 48
4 Şeyhin Emalisi c. 2 s. 303
5 Bihar c. 38 s. 139 c. 39 s. 281 / Tusinin Emalisi c. s. 253 / İbni Megazili Menakib s. 231
rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Allaha (c.c.) ant olsun ki dünyanın bütün nimetlerini münafığa versem beni sevmeyecek, elimdeki bu kılıçla müminin burnuna vursam asla benden nefret etmeyecektir. Zira Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurmuştur: Ey Ali, (a.s) seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık buğz eder.6
Fakih Şeyh, Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden Said El Valid Ebu Cafer Tusiden Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammedten, Ebu Ali Muhammed bin Cafer Suliden, Yahya bin Zekeriya Seciden, İsmail bin Musa Sediden, Muhammed bin Saitten, Fadıl bin Gazvandan, Ebu Sahileden, Ebu Zer ve Selman El Farisiden şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) elinden tutup şöyle buyurdu: Bu bana ilk iman eden kişi ve kıyamet günüde benimle selamlaşacak ilk kişi olacaktır. O İmam (a.s) bu ümmetin Sıddık-ı Ekberi, Faruk-u Azamı ve müminlerin lideridir.7
Ebu Abdullah bin Ahmet bin Şehriyar El Hazzanla hicretin beş yüz on ikinciyılı Zilkade ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) yaptığımız sohbette Ebu El Ferec Muhammed bin Ahmet bin Amir bin Alan Adilden Küfede hicretin Dört yüz atmış dördüncü yılında Rebi El Evvel ayında yaptığımız sohbette Ebu Hasan Muhammed bin Cafer bin Muhammed bin Harun Temimi El Eşnaniden, Ebu Cafer Muhammed bin Hüseyin El Eşnaniden, Abbad bin Yakup El Esediden, Hüseyin bin Zeydten, Caferden, babasından, Ali bin Hüseyin bin Aliden (a.s) şöyle buyurdukları nakledilmiştir: Yüce Allah (c.c.) beş ibadeti farz kılmış ve farz kıldığı her şeyi hayırlı ve faydalı kılmıştır. Bunlar: Namaz, zekât, hac, oruç ve biz Ehlibeytin (a.s) velayetidir. Ancak insanlar bu farzların dördüyle amel edip beşincisini hafife aldılar. Ancak yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki o dört farzı yüce Allah (c.c.) kemale erdirmek istemiş ve ancak beşinci farzla kemale erdirmiştir.8
Şeyh El Müfid
Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiyle
hicretin beş yüz on ikinci yılı Şaban ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız
sohbette Said El Valid Ebu Cafer Muhammed
bin Hasan Tusiden, şeyh Ebu Abdullah
Muhammed bin Muhammed bin Numandan,
Ebu El Kasım Cafer bin Muhammedten, babasından, Sad bin
Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Hasan bin Mahbuptan, Ali
bin Riabdan, Muhammed bin Müslimden, İmam Sadıktan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Yüce Allah (c.c.) meleklerden daha
kalabalık bir grup yaratmamıştır. Bu meleklerden her gün Beyt El Mamuru ziyaret etmek için
yetmiş bin melek inmekte
daha sonra Kâbeyi Resulullahın (s.a.a) İmam Alinin
(a.s) ve İmam Hüseyinin (a.s) kabrini tavaf etmektedir. Ziyareti
tamamlayan melekler göklere geri dönüp başka melekler inip kıyamete
kadar bu ziyareti devam ettirmektedirler. Daha sonra şöyle buyurdu: Kim kibirden uzak bir şekilde
İmam Alinin (a.s) hakkını bilerek ziyaret ederse yüce Allah (c.c.) ona bin şehidin
sevabını yazar ve bütün günahlarını bağışlar, hesabı kolaylaşır ve onu melekler
karşılar. Hastalandığında evine
kadar refakat eder onu ziyaret
eder, öldüğünde
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 209
7 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 147 c. 2 s. 90 130 c. 4 s. 25
8 Bihar El Envar c. 23 s. 105
ise kendisi için arkasından
bağışlanma dilerler. Kim İmam Hüseyinin (a.s)
hakkını bilerek ziyaret
ederse yüce Allah (c.c.) kendisine
makbul olan bin hac ve bin
umre sevabını yazar
ve bütün günahlarını bağışlar.1
Şeyh Ali Tusiden, babasından, Muhammed bin Muhammedten, Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ahmet bin Muğireden, Ebu Ahmet Haydar bin Muhammedten, Ebu Amr Muhammed bin Amr El Keşaniden, Cafer bin Ahmetten, Eyüp bin Nuh bin Dıraçtan, İbrahim El Muharikiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Cafer bin Muhammede (a.s) akidemi şöyle sundum: Şehadet ederim ki yüce Allah (c.c.) tektir ortağı yoktur, Muhammed Mustafa (s.a.a) kulu ve Resulü İmam Ali de (a.s) Resulullahın (s.a.a) vekili ve kendisinden sonra adil imamdır. Daha sonra İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) sonra Ali bin Hüseyin sonra Muhammed bin Ali (a.s) sonrada sizlersiniz ey Mevlam, dedi. İmam (a.s) yüce Allah (c.c.) seni esen kılsın deyip şöyle buyurdu: Allahtan (c.c.) çekinin, haramlardan el çekin, doğru sözlü olun, emaneti sahibine verin iffetli olun ki yüce makamlarda bizlerle beraber olasınız.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin HasanTusiden, bir önceki rivayette zikredilen tarih ve mekânda yapılan sohbette Said Valitten, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Hasan Ali bin Said El Mukkırriden, Abdurrahman bin Muhammed bin Ebi Haşimden, Yahya bin Hüseyinden, Sad bin Zarif ten, Esbağ bin Nebatiden, Selman Farisiden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: Ey Muhacir ve Ensarlar, tutunduğunuz zaman asla sapmayacağınız bir emaneti sizlere haber vereyim mi? Evet ya Resulullah (s.a.a), diye cevap verdiler. Şöyle buyurdu: İşte bu Ali (a.s) benim kardeşim, vasim, vezirim, varisim, halifem ve sizlerin imamıdır. Benim sevgim hürmetine onu seviniz ve bana verdiğiniz değeri ona veriniz, zira Cebrail (a.s) bunları sizlere söylememi bildirdi.3
Şeyh Ebu Aliden Said El Valitten, Muhammed bin Muhammedten, Ebu El Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Kasım bin Muhammedten, Ali bin İbrahimden, babasından, dedesinden, Abdullah bin Hammad El Ensariden, Cemil bin Derractan, İmam Sadıkın (a.s) hizmetçisi Mutebden, İmam Sadıkın (a.s) Davut bin Serhana şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Davut benden dostlarımıza selamlarımı ilet ve onlara şu sözlerimi bildir: Dostlarımızdan biriyle buluşup zikrimizi ihya edene esenlikler olsun. Şüphesiz ki onların üçüncüsü onlara bağışlanma dileyen bir melek olacaktır. Sizlerin toplanıp bizleri anması ve durumumuzu ihya etmeniz faziletli bir ameldir. Bizim durumumuzu anarak ihya edip insanları davamıza davet etmeniz sizleri bizden sonra insanların en hayırlı kulları kılacaktır.4
1 Bihar c. 100 s. 122 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 218 / İbni Kavlaveyh Kâmil Ziyaret s. 114 / Sevap El Amal s. 87 / Keşf El Yakin s. 67 / El Mezar El Kebir s. 109
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 226
3 Şeyh Saduk Emali de s. 386 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 226 c. 4 s. 66 88 c. 7 s. 3
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 228
Zahit şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin
Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılında
yaptığımız sohbette şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin
Hasan Tusiden, hicretin dört yüz elli beşinci yılı Ramazan ayında İmam
Ali bin Ebi Talibin
(a.s) makamında yaptığımız sohbette Amr El Cabiden, Ebu Muhammed Abdullah bin Muhammed bin Said bin Ziyadın kitabından Ahmet bin İsa
bin Hasan El Cermiden,
Nasır bin Hammadtan, Amr bin
Şimirden, Cabir El Cafiden, Cafer bin Muhammed bin Aliden,
Cabir bin Abdullah El Ensarinin Resulullahtan (s.a.a) şöyle naklettiği rivayet
edilmiştir: Bir gün Cebrail (a.s)
benim huzuruma inip şöyle arz etti: Yüce Allah
(c.c.) ashabının İmam Alinin (a.s) faziletinden haberdar olması için huzurlarında
İmam Alinin
(a.s) üstünlüğünü açıklayan bir hutbe irat etmeni emrediyor. Bütün meleklerine de zikredeceğimiz sözleri dinlemelerini emredecektir. Ey Muhammed,
yüce Allah (c.c.)
sana itaat edeni
cennetle müjdelemekte ve sana muhalefet edeni cehennemle uyarmaktadır. Bu haberden sonra peygamber
namazın cemaatle kılınması için toplanma emri verdi. Namaz
kılındıktan sonra Resulullah (s.a.a) minbere çıkıp şöyle buyurdu: Kovulmuş
şeytanın şerrinden yüce Allaha
sığınırım. Rahman ve rahim olan Allahın (c.c.)
adıyla. Ey insanlar
uyarıcı ve müjdeleyici, ümmi peygamber benim. Ben
sizlere yüce Allahın (c.c.) bana durumunu açıkladığı,
kanı kanımdan, canı canımdan, eti etimden, benim ilmime vakıf, yüce Allahın (c.c.) ümmetimin arasından seçtiği, seçkin ve veli kıldığı, benden sonra
yarattığı, beni risaleyle onun tebliğle faziletli
kılınan, benim ilim şehri onunda şehrin kapısı sayan ve onun hükümlerin alındığı, ilim hazinesi addedilen vasilikle
özdeş kılınan, durumu
açıklanan muhalefetinden sakındırılan, tabilerine müjde verilen, itaati emredilen
ve tabilerinin günahlarının bağışlandığı bir şahsiyetten
sizlere haber vereceğim. Yüce Allah (c.c.) onun hakkında şöyle buyurmakta: Ona muhalefet
eden bana muhalefet etmiş, onu veli edinen beni veli edinmiş, ona
düşmanlık eden bana düşmanlık etmiş, onun muhalifi olan bana muhalif
olmuş, ona asilikte bulunan bana
asilik etmiş, ona zarar veren bana zarar vermiş, ona buğz eden bana buğz etmiş, onu seven beni sevmiş, onu arzu eden beni arzu etmiş, onu hedef alan beni hedef almış, ona yardım edende bana yardım etmiştir. Ey insanlar,
benim sözlerimi dinleyip iyi belleyiniz. Zira yüce Allahın (c.c.) azabından en çok çekinen banim. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmakta: Her kişinin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü ki kendisi ile o
kötülük arasında uzun bir mesafe olmasını diler, hazır
bulacağı günü bir düşünün. Kullarına karşı
şefkatli olan Allah (c.c.) size kendinden
çekinmenizi emreder.5Daha sonra
Resulullah (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) elinden tutup
şöyle buyurdu: Ey insanlar, bu Müminlerin Mevlası yüce Allahın (c.c.) insanlar üzerindeki hücceti, kâfirlere karsı mücadele edendir.
Ey yüce Rabbim, ben emrini tebliğ ettim. Onlar senin kulların
sen onları ıslah etmeğe
kadirsin. Ey merhametlilerin en merhametlisi, onları rahmetinle ıslah
eyle ve cümlemizi bağışla. Resulullah (s.a.a) bu sözlerden sonra minberden indi.
Hz. Cebrailde (a.s) yanına gelip şöyle buyurdu:
Ey Muhammed (s.a.a)
yüce Rabbin sana selam eder ve
yaptığın tebliğden dolayı seni kutlar senin
tebliğ görevini yaptığını, ümmetine nasihat
ettiğini müminleri sevindirip kâfirleri üzdüğünü bildirir. Ey Muhammed, senin
amca oğlun imtihan
edilmekte insanlarda onunla imtihana tabi tutulmaktadır.
Ey Muhammed (s.a.a),
5 Ali İmran suresi:30
bütün vakitlerinde şöyle buyur: Alemlerin Rabbi olan Allaha (c.c.) hamdü senalar olsun, çok yakında zalimler nasıl bir duruma düşeceklerini göreceklerdir.1
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden hicretin beş yüz onuncu yılı Şaban ayında müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Seyid El Valid Ebu Cafer Tusiden, Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Ebi Muhammed bin Hasandan, Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Hasan bin Saitten, Muhammed bin Umeyradan, Küleyb bin Muaviye Saydaviden, Ebu Abdullah Cafer bin Muhammedten (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İnsanlar sizlerle konuştuğu zaman onlara yüce Allahın (c.c.) yürümeyi emrettiği yoldan yürüdük ve yüce Allahın (c.c.) bizler için seçtiğini seçtik demekten sizleri alıkoyan nedir. Hiç kuşkusuz yüce Allah (c.c.) Muhammed Mustafayı (s.a.a) peygamber bizleri de onun Ehlibeyti olarak seçti, bizler de yüce Allahın (c.c.) seçtiğine tutunanlardanız.2
Şeyh Ali bin Tusi bir önceki rivayette zikredilen tarih ve mekânda yapılan sohbette
Said El Valitten, Muhammed bin Muhammed
Numan El Harisiden, Ebu Hasan Ali bin
Muhammed El Kâtipten, Hasan bin Ali El Zafaraniden, İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Ebu Cafer Saideden, Yahya bin Abdul Hamit El Cemaniden, Kays bin
Rabiden, Sad bin Zarif ten, Esbağ bin Nebatiden, Ebu Eyüp
El Ensariden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullaha (s.a.a)
ahirette başında toplanılacak havuz soruldu. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
Bana havuzu soruyorsanız sizlere
havuz hakkında şöyle bilgi
vereyim: Yüce Allah
(c.c.) o havuzla
bana keremde bulunup benden önce gelen peygamberlere
üstün kılmıştır. O havuzun uzunluğu İyla ile sana kentleri
arasında ki mesafededir. Havuzun içinde göklerde bulunan yıldızlar
sayısınca tabaklar vardır. Havuzun içine rengi sütten daha beyaz tadı baldan daha tatlı
su pınarları dökülmekte içindeki çakıllar zümrüt ve yakut, kumu
ise misk ve zaferandır. Yüce Allah (c.c.) ümmetimden havuz başında toplanacak kişilerin
ancak benden sonra temiz kalpli ihlaslı vasiye tabi olanlar
olacağına hüküm vermiştir. Onlar öyle kimselerdir ki
sorumluluklarını memnuniyetle yerine getirir ve mallarını
helal yollardan kazanır. İmamın tabilerinden olmayanlar o
havuzdan kişinin hastalıklı deveden
uzaklaştığı gibi uzaklaşacak oradan su içen
ise asla susamayacaktır.3
Fakih Şeyh, Ebu Necim Muhammed bin Abdul Vehab bin İsa ile hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında Rey şehri Zemeheran yolunda yaptığımız sohbette silsile yoluyla Ebu Said Muhammed bin Ahmet bin Hüseyinden, Bağdattan yanımıza misafirimiz olan Kadı Şerif Ebu Abdullah El Hüseyin bin Hasan El Hüseyni El Carcaniden, Şerif Ebu Muhammed El Hasan bin Ahmet El Muhammediden, Ahmet bin Muhammed bin Abbas El Cevheriden, Ahmet bin Ziyad El Hemadaniden şöyle rivayet edilmiştir: Medine şehrinde yedi sekiz yaşlarında bir çocuğun şöyle bir şiir okuduğunu duydum:
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 118 / Müfidin Emalisi s. 76-346
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s.231
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 232
Bizler havuza gidenlerin
öncüleriyiz Engelleriz Hakketmeyenleri hakkedenler ise saadete erer
Kurtulan ancak bizimle kurtulur Bizleri sevenler asla ziyana
uğramaz Bizleri mutlu edenler mutlu olacak Bizlere kötülük edenlerin
aslı şüpheli
Bizim hakkımızı gasp edenlerin ise Hesabı
kıyamet günü görülecektir
Çocuğa dedim ki: Bu beyitler kime aittir? Sahibine diye, cevap verdi. dedim ki sen kimsin? Alevi Fatımiyim benden uzaklaş, diye cevap verdi.4
4 Bihar c. 46 s. 92 / Ebu Talibin menakıp kitabı c. 3 s. 294
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazandan, şeyh Reis Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhten, Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden, Şeyh El Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Kasım Cafer bin Muhammedten, Muhammed bin Yakuptan, Ali bin İbrahim bin Haşimden,babasından, Muhammed bin İsadan, Yunus bin Abdurrahmandan, Amr bin Şimirden, Cabirden(r.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Bir gün hac ibadetlerimizi tamamladıktan sonra İmam Bakırın (a.s) huzuruna bir grup dostumuzla birlikte vardık onunla vedalaştık ve bizlere nasihat etmesini istedik. İmam şöyle buyurdu: Aranızda güçlü olan zayıf olanlara, zengin olan fakirlere yardımda bulunsun. Birbirinize kendi nefsinize nasihatte bulunduğunuz gibi nasihat edin ve sırlarımıza sahip çıkın. İnsanlara bizlerin söylemediği şeyi bizler söylemişiz gibi nakletmeyin. Bizlerin durumuna ve bizlerden gelen rivayetlere bakınız eğer bizlerden nakledilenler Kurana uyuyorsa onula amel edin yok eğer uymuyorsa reddedin, eğer nakledilenler hakkında şüpheye düşerseniz hüküm vermekte acele etmeyip hükümleri bizlere sorunuz bizlere açıklandığı gibi bizler de sizlere anlamadığınız konuları açıklayalım. Sizlere bulunduğumuz tavsiyelere uyar ve herhangi biriniz İmamı zaman zuhur etmeden ölürse Allah (c.c.) katında şehit sayılacak kim de İmamın zuhuruna şahit olur onu safında cihat ederken katledilirse iki şehit sevabına nail olacak kim de safında savaşırken düşman askerinden bir muhalifi öldürürse iki şehit sevabını kazanacaktır.1
Babam Ebu Kasımın hattıyla şöyle bir rivayetin Ebu
Muhammed Abdullah bin Adiyden Yakup Sufiden, bin Abdurrahman El Ensariden, El Ameş Süleymandan şöyle
nakledilmiştir: Bir gün
müminlerin emiri halife Cafer El Mansur Taraya şehrine gelince bana
yanına gitmem için bir haberci yolladı. Haberci geceleyin yanıma gelip müminlerin emirinin davetine icabet et, dedi. Kendi içimden dedim ki halifenin
beni yanına çağırmasının sebebi
İmam Alinin (a.s) fazileti hakkında bilgi edinmek
istemesinden kaynaklanmaktadır. Ancak
ona doğruları söylersem muhtemelen beni öldürecekti
bundan dolayı vasiyetimi yazdım daha sonra kefenimi giydim ve evden halifenin yanına varmak için çıktım. Halifenin yanına
varınca kendisine Allahın (c.c.) selamı üzerine
olsun dedim Aleyküm
selam seni buraya getiren
nedir, dedi. Dedim ki: Ey müminlerin emiri, sizin elçiniz
yanıma geceleyin geldibeni huzurunuza
çağırdığınızı söyledi, bende kendi içimden
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 237
müminlerin emiri muhtemelen İmam Alinin (a.s) fazileti hakkında bilgi isteyecek eğer kendisine doğruları
anlatırsan beni katledecek, diye düşündüm bundan dolayı vasiyetimi yazıp kefenimi giyerek
huzurunuza geldim, dedim.
Ebu Cafer Mansur yan tarafına yaslanmıştı bu sözlerimi işittikten sonra doğruldu ve şöyle
söyledi: Yüce Allahtan (c.c.) gayrı
güç ve kudret sahibi yoktur, ey Süleyman, İmam Alinin (a.s)
hakkında kaç tane fazilet biliyorsun? Çok biliyorum ya emir, diye cevap
verdim. Dedi ki sana İmam hakkında hayatında
duymadığın iki hadis anlatacağım. Anlat ya emir dedim.
Halife şöyle anlattı: Günün birinde Mervanoğullarından kaçıyordum o zamanlarda üzerimde eski bir elbise vardı ve insanlara
İmam Alinin (a.s) sevgisi vesile edinerek yaklaşıyordum.
İnsanlarda İmam Aliye (a.s) duydukları sevgi ve hürmet
dolasıyla bana ikramlarda bulunuyordu. Bir gün akşam namazının kılındığı bir mescidin yanından geçtim kendi içimden mescide geçip namaz kılsam sonrada
cemaatten yemek istesem, diye düşündüm. Mescide geçtim namazımı kıldım o anda mescide iki çocuk geçti, mescidin
imamı onlara sizler ve adını
taşıdığınız kişilere selam olsun, dedi.
Yanımda oturan genç birine, bu iki çocuk
şeyhin neyi gelir,
diye sordum. Şeyhin torunları olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: Medinede
İmam Aliyi (a.s) bu
şeyh kadar seven yoktur bundan dolayı çocuklarına İmam Alinin (a.s) çocukları
olan Hasan ve Hüseyin (a.s) isimlerini taktı. Bu sözleri
işittikten sonra ayağa kalktım ve ey şeyh, sana çok hoşnut olacağın bir hadis anlatayım mı, diye sordum.
Dedi ki eğer beni mutlu edersen bende seni mutlu ederim. Dedim ki
babam dedemden silsile yoluyla ibni
Abbastan şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzurunda
bir gurupla otururken
kızı Fatıma (a.s) ağlamaklı bir şekilde
yanına geldi. Resulullah (s.a.a) kendisine niye ağlıyorsun, diye sordu. Fatıma (a.s) ya Resulullah (s.a.a) dün Hasan
ile Hüseyin (a.s)
kayboldu ve nerede
olduklarını geceyi nerede
geçirdiklerini bilemiyorum, diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) ağlama ey
Fatıma (a.s) zira onları yüce Allah (c.c.) koruyacaktır, diye
buyurup ellerini açarak şöyle dua etti:
Ey yüce Rabbim, eğer onlar kara veya denizdeyse onları koru ve
esen kıl. Resulullahın (s.a.a) bu duasından sonra Hz. Cebrail
Resulullahın (s.a.a) huzuruna geldi ve şöyle buyuru: Ey Allahın Resulü (a.s), üzülme zira Hasan ve
Hüseyin (a.s) Neccar oğullarının hurma bahçesindedir ve yüce
Allah (c.c.) onları koruyacak bir meleği görevlendirdi o melek bir
kanadını onların altına diğerini de gölge etmek için
üzerlerine gerdi. Peygamber ashabıyla beraber hurmalık bahçesine
gitti Hasan ve Hüseyinin (a.s) kucak kucağa o meleğin kanadı
üzerine yattığını, meleğin diğer
kanadının üzerlerine gölge ettiğini gördü. Resulullah
(s.a.a) onlara yaklaşıp ikisini bağrına bastı ağladı ve ikisini omuzlarında
taşıyarak hurma bahçesinden çıktı. Yanında
bulunan Ebu Bekir ya Resulullah (s.a.a)
onlardan birini bana ver ben senin yerine taşıyayım, dedi.
Resulullah (s.a.a) ya Ebu Bekir onları taşıyan
insanların en üstünü taşınanlarda taşınanların en
üstünü babaları da onlardan daha üstündür, diye buyurdu. Daha sonra Ömerde
Ebu Bekir gibi onların birini
Resulullahın (s.a.a) yerine taşımak istedi. Resulullah (s.a.a)
Ebu Bekire söylediklerinin aynısını Ömere de söyledi. Daha
sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Allaha (c.c.) ant olsun ki onlar
yüce Allahın (c.c.) sizlere değer kattığı gibi
sizlere değer katar. Resulullah (s.a.a) mescide ulaşınca Bilale
(r.a) insanları buraya davet et, diye buyurdu.
İnsanlar mescitte toplanınca Resulullah (s.a.a) minbere çıkıp şöyle buyurdu: Ey insanlar! Sizlere en
faziletli ve üstün dede ve nineye
sahip olanları tanıtayım mı?
Hepsi bir ağızdan tanıt ya Resulullah (s.a.a),
diye cevap verdi.
Resulullah (s.a.a) öyleyse
Hasan ve Hüseyini (a.s) iyi
tanıyın onların dedesi yüce Allahın (c.c.) Resulü,
nineleri cennet kadınlarının en üstünü Huvaylidin kızı Hatice El Kübradır. Ey insanlar,
sizlere annesi ve babası en üstün olanların kim olduklarını bildireyim mi? Halk, bildir ya Resulullah, diye cevap verdi. Resulullah (s.a.a) öyleyse Hasan ve Hüseyini
(a.s) iyi tanıyınız zira onların babaları genç
yaşta Allah (c.c.) ve Resulünün sevgisiyle büyümüş yüce Allah
(c.c.) ve Resulünün (s.a.a) sevdiği kişidir, anneleri Resulullahın (s.a.a) kızı Fatıma
(a.s) ise bütün kadınların en üstünüdür. Ey İnsanlar sizlere en
faziletli amca ve halaya sahip olanın kim olduklarını haber vereyim
mi? Evet ya Resulullah (s.a.a) dediler. Öyleyse Hasan ve Hüseyini (a.s) iyi tanıyın
zira onların amcası cennette iki kanada sahip olan Cafer Tayyar (r.a)
halaları ise Hani bint Ebi Taliptir. Ey insanlar, sizlere
en üstün dayı
ve teyzeye sahip olanların kim olduklarını
bildireyim mi? Bildir ya Resulullah (s.a.a) dediler. Buyurdu ki onlar Hasan ve Hüseyindir (a.s) zira onların dayısı Allah Resulünün
(s.a.a) evladı Kasım teyzeleri ise Resulullahın (s.a.a) kızı Zeyneptir. Daha sonra Resulullah
(s.a.a) şöyle buyurdu: Ey yüce Allah, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) dedeleri
nineleri, babaları anneleri, amcaları halaları
dayıları ve teyzelerinin cennette olduklarını bilen sensin.
Ey yüce Mevlam, onları sevenlerin cennette, buğz edenlerin ise cehennemde olduklarını bilen ve takdir
eden sensin. Bu rivayeti anlattıktan sonra şeyh bana sen kimsin, diye sordu. Iraklıyım dedim. Araplardan
mı kölelerden
misin? diye sordu. Araplardanım dedim. Sen insanlara bunun gibi hadisler anlatıp kendini nasıl koruyorsun, dedi. Daha sonra bana yeni bir elbise ile bir binek hayvanı hediye etti. O binek hayvanını o zamanlarda üç yüz dinara sattım. Daha sonra şeyh bana bu rivayetle kendisini mutlu ettiğimi söyledi ve bir talebi olduğunu, izah etti.
Dedim ki hacetin nedir? Burada iki dostumuz var bunlardan biri müezzin, diğeri de imam, müezzin
olan kişi çocukluğundan beri İmam Ali (a.s) buğz eder, imam olan ise
çocukluğundan beri İmam Aliye (a.s) karşı sevgi besler,
senden imamla konuşmanı istiyorum, diye buyurdu. Bana evini göster dedim
evi tarif etti.
Evin kapısına gidip
kapıyı çaldım, karşıma genç biri
çıktı. Ve bana giymiş olduğun elbiseyi ile binmiş olduğun bineği tanıdım. Allaha (c.c.) ant olsun ki şeyh bunları ancak İmam Aliyi (a.s) sevmenden dolayı vermiştir.
Bana İmam Alinin (a.s) faziletlerinden bahset, diye buyurdu. Kendisine şöyle bir rivayet
naklettim: Babam dedemden, oda Abdullah bin Abbastan şöyle
nakletmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzurundayken
kızı Fatıma (a.s) ağlayarakResulullahın (s.a.a)
huzuruna geldi. Resulullah (s.a.a) Fatımaya (a.s) seni ağlamana sebep olan
nedir, diye sordu. Fatıma (a.s) ya Resulullah (s.a.a) Kureyş kadınları beni fakir biriyle
evlendirdiğin bahanesiyle alaya
almaktalar. Resulullah (s.a.a) Ey Fatıma (a.s) Allaha (c.c.) ant olsun ki yüce Allah (c.c.) senin evliliğine karar vermeden ben seni
evlendirmedin. Buna Cebrail ve Mikailde (a.s) şahitlik
etmişlerdir. Yüce Allah (c.c.) arşı alanın üzerinden
bakarak kulları arasından beni peygamber olarak seçti. Daha sonra bir daha arşı alanın üzerinden
baktı ve insanlar arasından İmam Aliyi (a.s) vasi ve varisim olarak seçti. Ali (a.s) insanların
en cesuru en alimi insanlar arasında en adil halk arasında mal
paylaşımını en iyi yapandır. İmam
Hasan ve Hüseyin
(a.s) ise cennet
gençlerinin efendileri, yüce Allah
(c.c.) katındaki faziletleri dolayısıyla Musanın (a.s)
Tevratında isimleri
Şabir ve Şubeyr (a.s) olarak geçmektedir. Ey Fatıma (a.s) üzülüp ağlama, zira ben mal sahibi olursam
Alide (a.s) mal sahibi olacaktır. Ey Fatıma (a.s) benimle beraber birini sevmek istersen Ali bin Ebi Talibi (a.s) sev. Ey Fatıma
(a.s) kıyamet günü hamd sancağı elimde olacak insanlar da benim sancağım altında toplanacak, Allah (c.c.) katındaki kerameti dolayısıyla o sancağı
İmam Aliye (a.s)
vereceğim. Ey Fatıma (a.s), Ali (a.s)
cennet kapılarını açmam konusunda bana yardımcı
olacaktır. Ey Fatıma (a.s) kıyamet günü Ali (a.s) ve tabileri kurtuluşa erenlerdir. Bu hadisi
mescit imamına anlattıktan sonra bana kim
olduğumu sordu. Irak ehlindenim dedim. Arap mı kölemisin diye sordu.
Hayır, Arabım dedim. Bunun gibi hadisleri anlatan biri bu halde mi
olmalı, diyerek bana yeni elbise giydirip
otuz adet elbise ile on bin dirhem hediye etti ve
şöyle buyurdu: Benim gönlümü ferah kıldın, ancak benim senden bir talebim var. Hacetin nedir,
dedim. Yarın falanca
mescide veya Mervan
oğullarının mescidine
git
senin yanına İmam Aliden (a.s) nefret eden biri gelecek onunla görüş, dedi. O gece
benim için epeyce uzun geçmişti sabah olunca tarif ettiği mescide
gittim, namaz kılarken, yanımda namaz kılan bir gencin emamesi
başından düştü, kendisine baktım başının
domuz şeklinde olduğunu gördüm bundan dolayı namazımda neler okuduğumu bilmez oldum.
Genç mescitten ayrılmaya yeltenince kendisine vay haline seni bu duruma sokan nedir, diye sordum.
Bana sen benim kardeşimin dostu
olamayasın, diye cevap
verdi. Kendisine evet,
dedim. Elimden tuttu ve şiddetli bir şekilde ağlayarak mescitten çıkardı ve evine kadar aldı. Daha sonra
bu evi görüyor musun, dedi. Evet, dedim. Dedi ki: ben zamanında müezzindim ve İmam Aliye (a.s) günde bin defa bir diğer rivayete göre yüz defa
lanet okurdum. Günlerden bir gün ona on bin defa (diğer bir rivayette bin defa)
lanet okudum ve mescitten çıktım evime geldim ve şu mekânda
yatıp uyudum. Rüyamda peygamberin ashabını ve iki torunu
İmam Hasan ve Hüseyini (a.s) yanına alarak yanıma geldiklerini
ve sağında İmam Hasan (a.s) solunda İmam Hüseyin (a.s) ayakta ve etrafında ashabı olmak üzere oturdular. İmam Hasanın
(a.s) elinde bardak İmam Hüseyinin (a.s) elinde ise ibrik insanlara su veriyorlardı.
Bir ara Resulullah (s.a.a) İmam Hasana (a.s) seslenerek kendisine
su ikram etmesini istedi. İmam Hasan (a.s) elindeki bardağı İmam Hüseyine (a.s) uzattı ve doldur,
diye buyurdu. İmam ibrikten bardağa su döktü ve peygambere
uzattı. Resulullah (s.a.a) bardağı aldı suyu içti ve ashabıma da ikram et, diye buyurdu. İmam hepsine su
ikramında bulundu. Daha sonra peygamber şu kerevetin üzerinde
yatana da bir bardak su ver, diye buyurdu. O anda Hasan ve Hüseyinin
(a.s) ağladığını gördüm. Resulullah (s.a.a)
ağlamanıza sebep olan nedir, diye sordu. Onlar ya Resulullah (s.a.a)
her gün babamıza bin defa lanet okuyan ve bugün on bin defa lanet okuyan birine nasıl
ikramda bulunalım, diye buyurdular.
Bu sözlerden sonra peygamber öfheli bir şekilde ayağa kalktı ve yanıma geldi ve
şöyle buyurdu: İmam Alinin (a.s) bana olan menzilini bilerek ona
lanet mi okuyorsun, diye buyurdu ve daha sonra bana vurdu, Allah (c.c.) senin yaradılışını
değiştirsin diye, bedduada
bulundu. Uykudan uyanınca başım ve yüzüm bu şekli almıştı. Daha sonra Cafer
bana Ey Süleyman
bu iki hadisi hiç duydun
mu, diye sordu. Hayır,
Ey Müminlerin emiri diye cevap verdim. Daha sonra bana eman verirmisin, dedim.
Sana eman veriyorum dedi. İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyinin (a.s) katili için ne dersin ya emir, diye sordum.
Cehennemdedir, ya
Süleyman, dedi. Öyleyse onların evlatlarının katli için ne dersiniz,
dedim. Cafer El Mansur bir süre sustuktan
sonra Ey Süleyman mülk ve taht söz konusu olunca mukaddesatın
bir değeri olmaz, git ve İmam Alinin (a.s) faziletlerini
istediğin kadar anlat, diye cevap verdi.
Muhammed bin Kasım bu
hadisle ilgi şöyle söylemiştir: Ben bu rivayeti duydum ve farklı senet
ve sözlerle naklettim. Bu eserde ise bu sırayla naklettim. Başka kaynaklarda hadisin sözleri birbirine
karışmıştı. Yine de en iyisini yüce Allah (c.c.) bilir.
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiyle hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Said El Valid Ebu Cafer Tusiden, şeyh Müfid Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, Cafer bin Muhammed bin Mesuttan, Babası Ebu Nasır Muhammed bin Mesut El Ayyaşiden, Kasım bin Muhammedten, Muhammed bin İsmailden, Ali bin Salihten, Süfyan El Haririden, Abdul Mümin El Ensariden, babasından, Enes bin Malike şöyle sorduğu rivayet edilmiştir: Resulullahın (s.a.a) nezdinde en değerli kişi kimdi? Ashabı arasında hiç kimseye İmam Aliye (a.s) verdiği değeri vermiyordu. Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) gece yanına gelmesi için haber veriyor geldiğinde ise sabaha kadar onunla sohbet ediyordu. Allah Resulü (s.a.a) vefat edinceye kadar bu ilgiyi İmam Aliye (a.s) göstermiştir. Bir gün Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu İşittim: Ey Enes Aliyi (a.s) sever misin? Evet ya Resulullah (s.a.a) senin onu sevmenden dolayı bende onu severim. Resulullah (s.a.a) şunu çok iyi bil Ey Enes, onu seversen yüce Allahta (c.c.) seni sever ona buğz edersen yüce Allahta (c.c.) sana buğz eder ve cehennemine sokar.1
Zahit şeyh Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hasan El Hüseyini El Cuni ile hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Şevval ayında yaptığımız sohbette Seyit Zahit Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ali bin Dai El Hüseyniden, Seyit El Celil Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyni den El Hakim Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah El Hafızdan, Ahmet bin Muhammed bin Sırri bin Yahya Temimiden, Münzir bin Muhammed El Lahmiden, babasından amcası da babasından, Eban bin Tağlepten Ebi İshaktan Zeyd bin Erkamdan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün ben İmam Ali (a.s) İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s) beraber oturuyorduk. Resulullah (s.a.a) torunlarını kast ederek bizlere şöyle buyurdu: Ben onlara savaş açanlara savaşım onlara esenlik içinde olanlara ise esenliğimdir.2
Fakih şeyh Ebu El Hasan bin Ebi Cafer Tusiden bir önceki rivayette zikredilen tarih
ve mekânda yapılan sohbette babasından, Ebu Abdullah Muhammed
bin Muhammed bin Numandan, Muzaffer bin Muhammedten, Ebu Bekir bin Muhammed bin Ahmet
bin Ebi Selcten, Ahmet bin Muhammed bin Musa El Haşimiden, Muhammed bin
Abdullah Raziden, babasından, dedesinden,Resulullahın (s.a.a)
İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.)
varlıkları yarattığı zaman
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 237
2 Bihar c. 37 s. 82 43 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 345
seni onlara hüccet kıldı. Onlar henüz heykellerindeydi, yüce Allah (c.c.) onlara ben sizin ilahınız değil miyim, diye sordu. Evet diye cevap verdiler. Muhammed (s.a.a) benim Resulümdür, diye buyurdu. Kabul ettik, dediler.
Ali (a.s) ise Müminlerin
Emiridir, diye buyurdu. Kendilerinden söz alınan yaratıkların çoğu kibirlenerek
inatla velayeti kabul
etmedi. Kabul edenler
çok azdı. İşte onlar ashabı yemindir (hesap kitaplarını
sağ elle alacak olanlardı).3
Önderliği zühdü ve ilmiyle meşhur, Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhin telif etmiş olduğu kitaptan hicretin beş yüz onuncu yılında not ettiğim ve babası Ebi Kasımla Rey şehrinde yaptığımız sohbette Muhammed bin Yahyadan, Ahmet bin Muhammedten, Muhammed bin Abdul Hamit El Attar El Küfiden, Mansur bin Yunustan, Büşeyr Dehhandan, Kâmil Tamardan, İmam Bakırın (a.s) kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kurtuluşa eren Müminlerin kim olduklarını biliyor musun? Sen daha iyi bilirsin Ey Mevlam, dedim. Buyurdu ki: Müslümanlar kurtuluşa ermişlerdir zira onlar pak olanlardır. Müminler ise garip olanlardır. Ne mutlu o garip olanlara.4
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette Said El Valid Ebu Caferden, şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammedten, Muzaffer bin Muhammed Belhiden, Muhammed bin Cerirden, İsadan Muhavval bin İbrahimden, Abdurrahman bin Esvetten, Muhammed bin Abdullahtan Amr bin Aliden Ebi Caferden babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) bana bir ahitte bulundu. Ey Rabbim, bana bunu açıklarmısın, dedim. İyi anla, diye buyurdu. Dinliyorum Ey Rabbim, dedim. Şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a) kuşkusuz ki Ali (a.s) senden sonra hidayetin sancağı dostlarımın İmamı ve bana itaat edenlerin nurudur. Müminleri sorumlu kıldığım söz odur. Onu sevenin beni sevdiğini, ona buğz edenin ise bana buğz etmiş olduğunu kendisine müjdele.5
El Valid Ebu Kasım Ali bin Muhammed bin Ali El Fakih ve Ammar bin Yasirden, oğlu Ebu kasım Ammardan,
Zahit şeyh İbrahim Nasır El Cercaniden, Seyit Zahit Muhammed
bin Hamza El Hüseyni El Meraşiden, şeyh Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ali bin Babaveyhten, Küfe mescidine yakınlarında sakin olan Ebu El Hasan Ali bin İsadan, Dubel El Huzainin
yiyeni İsmail bin Ali bin Razinden, babasından, Ali bin Musa Rızadan (a.s), babası Musa bin
Caferden (a.s), babası Cafer bin Muhammedten (a.s), babası
Muhammed bin Aliden (a.s), babası Ali bin Hüseyinden (a.s), babası
Hüseyin bin Aliden (a.s), babası Ali bin Ebi Talipten (a.s) şöyle
buyurduğunu nakletmişlerdir: Birgün
Resulullah (s.a.a) şu mübarek ayeti okudu: Ateş ehli ile cennet ehli asla aynı derecede
olamazlar. Cennet ehli kurtuluşa erenlerdir.6
Daha
3 Bihar c. 67 s. 127 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 237 / Bihar c. 26 s. 272 c. 24 s. 2
4 Tefsiri Burhan c. 3 s. 107
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 251 / Sadukun Emalisi s. 386 / Şeyh Müntecebeddin Erbaini s. 58 / Ebu Naim Hilyeti Evliya c. 1 s. 66 / Hafız Ebu Bekir Bağdat Tarihi c. 14 s. 98 c. 4 s. 21 c. 6 s. 8
6 Haşır suresi: 20
sonrada şöyle buyurdu:
Cennetin ehli bana itaat eden ve benden sonra İmam Aliye (a.s) tabi olup velayetini
kabul edenlerdir. Ateş ehli ise velayeti ret eden ahdi bozan ve benden sonra İmam Aliye (a.s) karşı savaşanlardır.1
Şeyh Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi bir önceki rivayette zikredilen tarih ve mekânda yapılan sohbette babasından, Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed bin Abdullah bin Muhammed bin Mehdiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said bin Ukdeden, Yahya bin Zekeriya bin Şeyban El Kindiden, İbrahim bin Hakem bin Zahirden, babasından, Mansur bin Müslim bin Saburdan, Abdullah bin Atadan, Abdullah bin Büreydadan ve babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ali bin Ebi Talib (a.s) her mümin erkek ve kadının Mevlası ve benden sonra hepinizin velisidir.2
Aynı kaynakta Ebi Abbas bin Sait bin Ukde El Hafızdan, Hasan bin Utbe El Kindiden, Muhammed bin Abdullahtan, Ebu Ubeydeden, Muhammed bin Ammar bin Yasirden (r.a),Resulullahtan (s.a.a) şöyle işittiğini nakletmiştir: Bana iman edip beni tasdik edene İmam Alinin (a.s) velayetini vasiyet ediyorum. Onu veli edinen bani veli edinmiş beni veli edinen ise yüce Allahı (c.c.) veli edinmiştir. Onu seven, beni sevmiş beni seven de yüce Allahı (c.c.) sevmiştir. Ona buğz eden, bana buğz etmiş bana buğz eden ise kuşkusuz ki yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir.3
Liderliği veZühdüyle meşhur şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhin eserinden hicretin beş yüz onuncu yılında babası Ebu kasımla yaptığımız sohbette Amcası Ebu Cafer Muhammed bin Hasandan, Babası Hasan bin Hasandan, amcası şeyh Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, Muhammed bin Ali Macilaveyhten, Muhammed bin Yahya El Attardan, Ahmet bin Muhammedten, Muhammed bin Hüseyinden, Nefer bin Süveydten, Halit bin Metten Kandiden, Cabirden, Ebu Caferden (a.s), babalarından (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Adamın biri bir gün Resulullahın (s.a.a) huzuruna geldi ve ya Resulullah (s.a.a) La İlahe İllallah (c.c.) diyen herkes mümin midir, diye sordu. Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: Bizim asıl muhalefetimiz Yahudi ve Nasranileredir. Ancak sizlerde beni sevmeden asla cennete geçemeyeceksiniz. Beni sevip İmam Aliye (a.s) buğz eden kişi yalan söylemiştir.4
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi ile hicretin beş yüz
on birinci yılı Ramazan ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yaptığımız sohbette Tusinin
babasından, Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed Mehdiden, Ebu Abbas Ahmet
bin Muhammed bin Sait bin Ukdeden, Hasan
bin Ali bin Affandan,
bin Atiyeden, Suad Abdullah bin Atadan, Abdullah bin Büreydadan ve babasından şöyle rivayet edilmiştir: Allah Resulü
(s.a.a) bir gün İmam Ali (a.s) ve Halit bin Velidi ayrı bir şekilde göreve gönderdi. Verilen vazifeye gitmeden önce gidecek olanların hepsini bir araya
topladı ve şöyle buyurdu: Eğer bir araya
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 374
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 253
3 Bihar c. 39 s. 281 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 254
4 Sadukun Emalisi c. 1 s. 222
gelirseniz Aliye (a.s) tabi olun. Daha sonra her birimiz farklı bir yöne gitti. İmam Alide (a.s) bizlerden uzak bir yöne yol aldı ve başarılı bir operasyon sonucunda ganimetler elde etti. Bu ganimetleri bölüşüp kendi payına bir cariye ekledi. Daha sonra Büreyde
şöyle devam etti: Ben İmam Aliye (a.s) en çok buğz edenlerdendim.
Halit bin Velid
de bunu çok iyi biliyordu. Adamlardan biri Halitin
yanına gelip İmam
Alinin (a.s) ganimetten kendi payına bir cariye eklediği haberini verdi. Bu haberi alan Halit tepki göstererek bu nasıl
olur, dedi. Daha sonra birçok kişi Halite aynı haberi
getirdi. Halit beni yanına çağırıp şöyle söyledi: Ey
Büreyde, İmam Alinin (a.s) ne yaptığını çok iyi
bilmektesin bu mektubumu al ve Resulullaha (s.a.a) ver ve olanları ona anlat. Ben mektubu aldım ve Resulullaha (s.a.a) doğru
yol aldım. Resulullahın (s.a.a) huzuruna varınca mektubu verdim Allah
Resulü (s.a.a) mektubu sol eliyle aldı. Yüce Allahın (c.c.) buyurduğu gibi Resulullah (s.a.a)
ne okuma ne de yazma biliyordu.
Ben Resulullahla (s.a.a) konuştuğum zaman ona olan saygımdan dolayı huzurundan çıkıncaya kadar başımı eğerdim. Huzurunda
başımı eğdiğim o anda kendi
kendime kısık bir sesle konuşup İmam Aliye (a.s) sövdüm. Daha sonra
başımı kaldırıp Resulullaha (s.a.a) baktım
Resulullahın (s.a.a) çok şiddetli bir şekilde
öfhelendiğini gördüm, Resulullahı (s.a.a) ancak beni Kurayza
ve Nadır gazvelerinde bu denli öfheli görmüştüm. Allah Resulü bana bakıp şöyle buyurdu: Ey Büreyde,
İmam Ali (a.s)
benden sonra sizlerin
velisidir. Ona karşı kalbinde sevgi besle, ant olsun ki o ancak kendisine verilen emri yerine
getiriyor. O gün Resulullahın (s.a.a) huzurundan ayrıldığım zaman İmam Ali (a.s) artık insanlar
arasında en çok sevdiğim kişiydi. Abdullah bin Ata rivayetle ilgili şöyle söylemişlerdir: Ben bu rivayet konusunda
Süveyd bin Gafle ile konuştum, bana şöyle söyledi: Abdullah
bin Büreyde hadisin
bir kısmını senden
gizlemiştir. Zira Resulullah (s.a.a) kendisine benden sonra nifak mı edeceksin, diye buyurdu.
Zühdüyle meşhur, İmam Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hüseyin El Cevani ile beraber hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında evinde yaptığımız sohbette silsile yoluyla Ebu Ali Cami bin Ahmet Dehestaniden, hicretin beş yüz üçüncü yılı Rabi El Ahir ayında şeyh Ebu Hasan Ali bin Hüseyin bin Abbastan, şeyh Ebu İshak Ahmet bin İbrahim Selabiden, Ebu Kasım Yakup bin Ahmetten, Muhammed bin Abdullah bin Muhammed bin Ukde bin Abbastan, Ebu Said Ubeyd bin Kesir El Amiri El Kufiden, Küfede İsmail bin Musa El Fezariden, Muhammed bin Fadıldan, Yezit bin Ebi Ziyattan, Mücahitten, İbni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Kıyamet gününde yüce Allah (c.c.) Resulullah (s.a.a) ve Cebraili diriltecek ve Sırat köprüsünde bekletecek. Sırat köprüsünden ancak İmam Aliden (a.s) geçme izni olanlar geçebilecektir.5
Şeyh El Müfid Ebu Ali Hasan El Muhammed Tusiyle bir önceki rivayette zikredilen tarih ve mekânda Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed bin Mehdiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Yahya bin Zekeriya bin Şeybandan, Arta bin Habipten, Eyüp bin Vakitten, Yunus bin Habbabtan, Ebi Hazımdan, Ebu Hüreyradan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: Kim Hasan ve Hüseyini (a.s) severse beni sevmiştir. Kim de onlara buğz ederse bana buğz etmiştir.6
5 Bihar c. 39 s. 208 / Deylemi İrşad El Kulüp kitabı c. 2 s. 257 c. 4 s. 1-9-18- c. 10 s. 26
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 256
Aynı kaynakta silsile yoluyla Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Muhammed bin Ahmet bin Hasan El Katvaniden, İbrahim bin Enes El Ensariden, İbrahim bin Caferden, Abdullah bin Muhammed bin Selmadan, Ebi Zübeyirden, Cabir bin Abdullahtan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün peygamberin huzurunda oturuyorduk, İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) meclise iştirak edince Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: İşte kardeşim de sizlere iştirak etti, daha sonra Kâbeye döndü elini duvara vurdu ve şöyle buyurdu: Nefsim elinde olan yüce Allaha (c.c.) yeminler olsun ki kıyamet günü Ali (a.s) ve Şiası (tabileri) kurtuluşa erenlerdir. Daha sonra şöyle devam etti: Bana ilk iman eden yüce Allaha (c.c.) verdiği ahde en iyi vefada bulunan, yüce Allahın (c.c.) emirlerini en iyi şekilde uygulayan, aranızda en adaletli hüküm veren, payları en iyi taksim eden ve yüce Allah (c.c.) katında en üstün özelliklere sahip olandır. Peygamber sözlerini bitirir bitirmez yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayeti nazil oldu: İman edip salih ameller işleyenler insanların en hayırlısıdır.1 Daha sonra şöyle ekledi: Bu ayettin nüzulünden sonra Resulullahın (s.a.a) ashabı İmam Ali (a.s) kendilerine katıldığı zaman işte insanların en hayırlısı geldi, diye söylemeye başladılar.2
Züht ve önderliği ile meşhur, şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılı Rabi El Evvel ayında yaptığımız müzakerede silsile yoluyla Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Muhammed bin Hasan Ali Tusiden, hicretin dört yüz elli beşinci yılı Şaban ayında Necef şehri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız sohbette Şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Muzaffer bin Muhammed El Verraktan, Ebu Ali Muhammed bin Hemmamdan, Ebu Said El Hasan bin Zekeriya El Basriden, Amr bin Muhtardan, Ebu Muhammed El Bersiden, Nadir bin Süveydten, Abdullah bin Meskenden, Ebu Basirden, Ebi Cafer El Bakırdan (a.s), babalarından (a.s) şöyle rivayet etmişlerdir: Resulullah (s.a.a) bir gün şöyle buyurmuştur: Ey Ali (a.s) bir gün Cehennem uçurumunun kenarında bekleyecek yanına sırat köprüsü uzanacak ve insanlara geçin, diye nida edilecek, sende cehenneme bu benim ve bu senin diye buyuracaksın. İmam ya Resulullah (s.a.a) safıma seçeceğim kişiler kimlerdir? Onlar senin Şiandır (tabilerin) nereye gidersen onlar seninle beraber olacaklardır, diye buyurdu.3
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin El Hüseyin bin
Hasan Tusi ile hicretin on birinci yılı Ramazan ayında İmam
Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız müzakerede
silsile yoluyla Said El Valid Ebu Cafer Tusiden, Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed
bin Mehdiden, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Hasan bin Utbe El Kindiden,
Bekar bin Beşirden, Hamza Zeyyattan, Ebu Abdullah bin Şerikten, Büşür
bin Galipten, İmam Hüseyin bin Aliden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Kim bizleri Allah (c.c.) rızası için severse aramıza katılır ve peygamberin selamlaştığı kullar arasına girer.
Kim de bizleri dünyalık kazanımlar için severse, dünya hem iyi hem kötü
insanları sığacak genişliktedir.4
1 Beyyine suresi: 7
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 257 c. 2 s. 104 c. 5 s. 23
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 93 / Müfidin Emalisi s. 328
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 259
Zühdüyle meşhur Seyid Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hasan El Hüseyni El Cevani ile hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında evinde düzenlediğimiz ilim meclisinde Said Ebu Abdullah El Hüseyin bin Ali bin Dai El Hüseyniden, Seyit Alim Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El Hüseyniden, El Hakim Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah El Hafızdan, Bağdatta Abdul Baki bin Nafi El Hafızdan, Nişaburda Hasan bin Muhammed El Ezheriden, Muhammed bin Zekeriya bin Dinardan, Ebu Zeyd Yahya bin Kesirden, babasından, Ebu Hüreyradan şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Fatımanın (a.s) Fatıma ismini almasının nedeni yüce Allahın (c.c.) onun sevenlerini ateşten azad etmesinden kaynaklanmaktadır.5
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi bir önceki hadiste zikredilen tarih ve mekânda silsile yoluyla Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed bin Mehdiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Muhammed bin Cafer bin Medrardan, Muaviye bin Meysure bin Şerihten, Hakem bin Utbe ve Selma bin Kehilden, beni Bedioğullarından hayırlarla yad edilmiş Habipten, Zeyd bin Erkamdan, şöyle rivayet etmişlerdir: Resulullah (s.a.a) Gadir Hum günü bizlere bir hutbe irat ederek şöyle buyurdu: Ben kimin Mevlası isem Alide Mevlasıdır. Allahım (c.c.) onu dost edineni dost edin ve ona düşman olana düşman ol.6
Zahit şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhin evinde Rey şehrinde hicretin beş yüz onuncu yılı Rabi El Evvel ayında yaptığımız sohbette silsile yoluyla Fakih şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, hicretin dört yüz elli beşinci yılı Ramazan ayında müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız müzakerede şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Cafer bin Muhammedten, babasından, Sait bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Hasan bin Mahbuptan, Ebi Hamza Somaliden, Ebu Cafer İmam Muhammed Bakırdan (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü yüce Allahın (c.c.) kulları şu dört şey onlara soruluncaya kadar yüce Allahın (c.c.) emanında olacaklardır. Bunlar: Ömrünü nerede harcadığından, bedenini nerde yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve biz Ehlibeytin sevgisinden. Bu sözleri işiten cemaatten biri ayağa kalkarak ya Resulullah (s.a.a) sizleri sevenlerin alameti nedir, diye sordu. Resulullah (s.a.a) mübarek elini İmam Alinin (a.s) başına koyarak bunu sevmektir, diye buyurdu.7
Aynı kaynakta Muhammed bin Muhammedten, Ebu Hasan Ali Ebu Halit El Merağiden, Ebu Kasım bin Muhammed Dellalden, İsmail bin Muhammed El Mezniden, Osman bin Saitten Ali bin Garipten, Musa bin Kays El Hadramiden, Selma bin Kehilden, İyad bin İyattan, babasından şöyle rivayet edilmiştir: İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) Hz. Selmanında (r.a) bulunduğu bir topluluğun yanına geldi. Hz. Selman (r.a) topluluğa şöyle buyurdu: Kalkın ve İmam Alinin (a.s) cüppesine tutunun Allaha (c.c.) ant olsun ki peygamberin sırlarını sizlere kendisinden başka haber verecek yoktur.8
5 Bihar c. 68 s. 133 c. 3 hadis no: 33 c. 5 hadis no: 4
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 260 c. 2 hadis no: 132 c. 4 hadis no: 63
7 Şeyh Müfidin Emalisi s. 353 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 124 s. 2 hadis no: 59 c. 4 hadis no: 49
8 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 124 / Müfidin Emalisi s. 138 354 / Sadukun Emalisi s. 440
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, babasından, Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed bin Mehdiden, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, El Hasan bin Ali bin Affandan, Abdullahtan, Fatırdan, Ebi İshaktan, Amr Zimuru Sait bin Vahaptan, Yezit bin Naki şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Alinin (a.s) Müslümanlara mescit avlusunda şöyle buyurduğuna şahit olduk: Allah (c.c.) adına doğru söyleyin ve Gadir Hum günü aranızda Resulullahın (s.a.a) hakkımda buyurduğu emirleri duyanlar şahitlik etsinler. İmamı işitenler arasından on üç kişi ayağa kalktı ve Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğuna şahitlik ettiler: Ben müminlere kendi nefislerinden daha evla değil miyim? Evet, ya Resulullah (s.a.a) diye cevap veriler. Peygamber İmam Alinin (a.s) elini tutup kaldırarak şöyle buyurdu: Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır. Allahım (c.c.) ona dost olana dost ve düşman olana düşman ol. Onu seveni sev ve ona buğz edene buğz et. Ona yardım edene sende yardımcı ol. Ona vefasızlık edeni sende ortada bırak. Daha sonra İbn-i İshak hadis sonunda bunların nasıl şeyhleri (önderleri) var, diye buyurdu.1
Önderliği ile meşhur, Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılı Rabi El Evvel ayında kendi evinde yapılan müzakerede silsile yoluyla şeyh Ebu Ali El Hasan Ebu Muhammed ve Ebu Abdullah Muhammed bin Şehriyar El Hazandan, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Muhammed Tusiden, şeyh El Müfid Muhammed bin Muhammedten, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Ebu Hatimden, Muhammed bin Fırattan, Hannan bin Sedirden, Ebi Cafer Muhammed bin Ali El Bakırdan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Yüce Allah (c.c.) bir kimsenin kalbinde İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevgisini sabit kılarsa hesap günü onun bir ayağı kayarsa dahi yüce Allah (c.c.) diğer ayağını sabit kılacaktır.2
Babam Ebu Kasım Ali bin Muhammed bin Ali El Fakihten, Ammar bin Yasirden ve
babası Ebu Kasım Sad bin Ammardan, İbrahim bin Nasır El
Cercaniden, Seyit Zahit Muhammed bin Hamza El Hüseyniden, Ebi Abdullah El Hüseyin bin Ali
bin Babaveyhten, kardeşi Saduk Ebi Cafer bin Babaveyhten, Küfe mescidi mahalle sakinlerinden, Ebu El Hasan Ali
bin İsadan Dubel El Huzainin yeğeni İsmail bin Zerinden, Ali
bin Musa Rızadan (a.s), babası Ebi Musa bin Caferden (a.s),
babası Cafer bin Muhammedten (a.s), babası Muhammed
bin Aliden (a.s), babası Ali bin Hüseyinden (a.s), babası
Hüseyin bin Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey
Ali (a.s) benden sonra zulme uğrayacak kişi sensin. Sana karşı savaşacak kimselerin vay haline ve senin safında muhaliflerine
karşı savaşacaklara ne
mutlu. Ey Ali (a.s) benim sözlerimle konuşan benden sonra benim kullandığım dili kullanan sensin,
senin sözlerini reddedenlerin vay haline ve ne mutlu o senin sözlerini
kabul edenlere. Ey Ali (a.s) benden sonra bu ümmetin
önderi sensin onların İmamı ve benim ümmetimin idaresini verdiğim halifemsin.
Senden ayrılan kıyamet günü benden ayrılacak seninle beraber
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 261 c. 3 hadis no: 30 c. 5 hadis no: 23 c. 10 hadis no: 14
2 Sadukun Emalisi s. 467 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 132 c. 2 hadis no: 65
kalanlar ise kıyamet günü benimle kalacaklardır. Ey Ali (a.s)
sen bana ilk iman
edip
beni tasdik eden ve bana ilk yardım edip bu davada düşmanlarıma karşı cihat edensin. İnsanlar cahiliye gafletinde şaşkın durumdayken sen benimle ilk namaz
kılansın. Ey Ali (a.s), benimle beraber kıyametten sonra
yeryüzünün üstünden çatlayacağı ve dirileceği ilk kişi sensin. Benimle sırat köprüsünden ilk geçecek kişi
de sensin. Yüce Allah (c.c.)
kendi izzeti adına sırat köprüsünden ancak
senin ve evlatlarından İmam olanların velayetinden nasiplenen kişilerin geçeceğine yemin etmiştir. Havuzum
başında benimle ilk buluşacak kendi
tabilerine havuzdan su ikram edecek ve düşmanlarını uzaklaştıracak olan da sensin. Mahmut makamına
oturduğum zaman bana eşlik edecek olan da sensin. Bize
muhabbet duyanlara şefaat edecek yetmiş kısım olan hamd sancağını taşıyıp cennete
ilk geçecek olan da
sensin. O sancağın her bir kısmı güneş ve aydan daha geniştir. Kökleri senin evinde dalları da senin tabilerin ve muhiplerinin evlerinde olan cennetteki tuba ağacının sahibi de
sensin.3
Büyük fakih, Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette silsile yoluyla fakih şeyh El Emin Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Şehriyar El Hazandan hicretin beş yüz on dördüncü yılında şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden hicretin dört yüz elli altıncı yılında Necef El Eşref şehrinde Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed bin Mehdiden hicretin dört yüz onuncu yılında Bağdatta Zerani yolunda bulunan evinde yapılan sohbette Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Said bin Abdurrahman bin Ukde El Hafızdan Ahmet bin Muhammed bin Yahya El Cafi El Hazimiden babasından Ziyad bin Hayşemeden İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Allah Resulünün (s.a.a) bana verdiği sözlerden biri de, beni ancak mümin insanın seveceği ve ancak münafık kişinin nefret edeceği olmuştur.4
Büyük fakih, Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh Rey şehrinde Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette şey Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, şey Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan, Ebu Hasan Ali bin Halit El Merağiden, Ebu Hasan Ali bin Abbastan, Cafer bin Muhammed bin Hüseyinden Musa bin Ziyattan, Yahya bin Yuladan Ebi Halit El Vasıtiden, Ebu Haşim El Culaniden, Zedannın Selmandan, (r.a) şöyle rivayet ettiği nakledilmiştir: Ben daima İmam Aliye (a.s) muhabbet duyacağım, zira Resulullahın (s.a.a) kendi baldırına vurup şöyle buyurduğuna şahit oldum: Ey Ali (a.s) seni seven beni sevmiş beni seven yüce Allahı (c.c.) sevmiş, sana buğz eden bana buğz etmiş bana buğz eden de yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir.5
Zühdüyle meşhur Seyit Ebu Talib Yahya bin Muhammed bin Hasan El Cevani El Hüseyniden, hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında evinde yaptığımız müzakerede Zahit Seyitten, Ebu İbrahim Cafer bin Muhammed El
3 Bihar c. 38 s. 140 / Sadukun Uyun El Ahbar kitabı c. 2 s. 6 c. 7 hadis no:32
4 Şeyhin Emalisi c. 1 264 c. 2 hadis no: 51 74 c. 4 hadis no: 11- 23
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 132 c. 2 hadis no: 71
Hüseyniden, şeyh Ebu Abdullah El Hakim Muhammed bin Abdullah El Hafızdan, Hüseyin bin Muhammed bin Ahmet bin Hüseyin El Hafızdan, Ebu Hafs Amr bin İbrahim El Keylaniden, Hamdun bin İsadan Yahya bin Süleyman El Cabiden İbad bin Abdulsametten, Hasandan, Enesten şöyle rivayet edilmiştir: Resulullahın (s.a.a) şehadetine sebep olan hastalığı sırasında Hz. Fatıma (a.s) İmam Hasan ve Hüseyinle (a.s) beraber Resulullahın (s.a.a) huzuruna geldiler. Fatıma (a.s) ağlayarak peygamberin üzerine kapandı. Peygamber (s.a.a) ya Fatıma, deyip onu ağlamaktan sakındırdı. Fatıma (a.s) evine döndü. Daha sonra Resulullah (s.a.a) gözyaşları içinde üç defa şöyle buyurdu: Allahım! (c.c) Bunlar benim Ehlibeytimdir onları her mümine emanet ediyorum.
Bu kitabın yazarı Muhammed bin Ebi Kasım bu rivayetle ilgili şöyle buyurmuştur: Bu rivayet onların velayetine bağlı olan haklarını bilen onlara itaat eden ve peygamberin emanetine sahip çıkan kişilerin mümin olarak vasfedildiğini göstermektedir. Kuşkusuz ki kim onlardan uzak durur başkalarını dost edinirse ve başkalarını onlardan üstün tutarsa Resulullahın (s.a.a) emanetini zayi etmiş ve bu isim dışında kalmıştır. Zira Resulullah (s.a.a) onları her mümine emanet olarak bırakmış, kim bu emanete sahip çıkarsa ve onları herkesten üstün tutar ve öncelik verirse işte o Resulullahın (s.a.a) emanetine sahip çıkmıştır. Bunlarda onların yolunu takip eden, onlara itaat eden hükümlerine tabi olan, onların hükmünü kabul eden, onları veli edinip muhaliflerine muhalif olan Şiadan başkası değildir. Kim onlara muhalif olursa Resulullahın (s.a.a) emanetini zayi edip kendi heva ve heveslerine uyan kısa bir süre sonra azaba duçar olacak kimselerdir. Bu rivayetlerin manalarını açılamaya çaba harcarsam okuyanın usanacağı taşıyanın yorulacağı yazarın yazmakta aciz kalacağı çok büyük bir kitap ortaya çıkardı. Zira her rivayetin çok derin zahir açık ve batın gizli birçok manası vardır. Ancak benin burada kısa bazı açılamalar yapmam konuyu uzatmamdan daha hayırlıdır. Zira şükreden ve düşünen için işaretler açıklama yapmanın yerini tutar. Bunu ancak huşu hisseden ve bedbaht olmayanlar algılar. Ey kardeşlerim, yüce Allah (c.c.) beni ve sizleri heva hevesinden uzak, yüce Allahtan (c.c.) çekinen kullarından eylesin. Hepimize Ulul Emre itaat etmeği ve peygamberin yakınlarına (Ehlibeyti) tabi olmayı nasip etsin. Şüphesiz ki o her şeyden haberdar keremi bol olandır.
Büyük fakih şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız müzakerede Seyit Valitten, Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammedten, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, İbrahim bin İshak bin Yezitten, İshak bin Yezit Nizamiden, Said bin Hazimden, Hüseyin bin Amrdan, Rüşeytten, Habbe El Arniden İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Seçkin olanlar bizleriz. Bizim soyumuz da peygamberlerin soyudur. Hizbimiz Hizbullah, bizim hakkımızı gasp edenler ise Hizbu şeytandır. Kim bizi onlarla bir tutarsa o bizden değildir.1
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Babaveyh ile hicretin beş yüz onuncu yılı Rabi El Evvel ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette Şeyh Said Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden, Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numan El Harisiden, Şerif Ebu Muhammed El Hasan bin Muhammed bin Yahyadan,
1 Bihar c. 23 s. 106 c. 2 hadis no: 13
dedesinden, İbrahim bin Ali ve Hasan bin Yahyadan, Nasır bin Müzahimden, Ebi Halit El Vasıtiden, Zeyd bin Ali bin Hüseyinden, babasından, dedesinden, müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Allah Resulünde bana verdiği ve benden sonra hiç kimseye vermediği on özellik vardı. Allah Resulü (s.a.a) bana şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) sen benim hem dünyada hem ahrette kardeşimsin. Kıyamet günü sen bana herkesten daha yakın olacaksın. Cennetteki evlerimiz iki kardeşin evi gibi karşı karşıya olacaktır. Sen benim vasim, velim ve vezirimsin. Senin düşmanın benim düşmanım benim düşmanım da yüce Allahın (c.c.) düşmanı, senin dostun benim dostum, benim dostum da yüce Allahın (c.c.) dostudur.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan bin Tusi ve Ebu Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El Hazandan, Şeyh Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusiden, Ebu Amr Abdul Vahit bin Muhammed bin Mehdiden, Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Abdullah bin Musadan, Hani bin Eyüpten, Talha bin Musriften, Umeyra bin Saitten İmam Alinin (a.s) halka hitabında şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Aranızda Allah Resulünün (s.a.a) ben kimin Mevlası isem Alide onun Mevlasıdır Allahım (c.c.) ona dost olana dost düşman olana düşman ol dediğini hanginiz işitmiştir? İmamın (a.s) bu sözlerinden sonra halk arasından on küsur kişi kalkıp bu sözleri Resulullahtan (s.a.a) işittiklerine dair şahitlikte bulundular.3Muhammed bin Kasım bu rivayetle ilgili şöyle buyurmuştur: Bu rivayet birçok kaynakta zikredilmiş olsa dahi senetleri muhtelif ve Şiaya en önemli müjdeleri içermektedir. Zira Resulullah (s.a.a) İmam Aliyi (a.s) veli edinenlere dua etmiş Resulullahın (s.a.a) duası da ihtilafsız Allah (c.c.) katında makbuldür. Eğer Şia İmam Aliyi (a.s) hakkıyla veli ediniyorsa Resulullahın (s.a.a) bu mübarek duasına mazhar olmuştur. Böylece Şia yüce Allahın (c.c.) bu mübarek ayetine muhatap olmaktadırlar: Hiç şüphe yok ki yüce Allahı (c.c.) veli edinenlere hiçbir şekilde korku ve hüzün yoktur.4 Yüce Allah (c.c.) Muhammed Mustafa ve Ehlibeytinin kerameti adına bizleri salih Şialardan eylesin.
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin
bin Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılı Rey şehrinde
ki evinde yaptığımız müzakerelerde silsile yoluyla
amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyinden,
amcası Ebi Cafer bin Aliden, Muhammed bin Ali bin Ceyluveyhten, Ali bin
İbrahimden, babası El Halebiden,
İmam Sadıktan (a.s)
şöyle rivayet edildiğini nakletmişlerdir: Kim dinini
yüce
Allahın (c.c.) kitabından öğrenirse dağlar yerinden kaymadan onun ayakları
kaymaz, kim de herhangi bir meseleye cehaletle geçerse ondan çıkışı da cehaletle
olur. İmama dedim ki, bunun Allahın (c.c.) kitabındaki delil
nedir. Buyurdu ki: Resulullah (s.a.a)
sizlere neyi önerirse onu yapınız neyden sakındırırsa
ondan sakınınız.5 Başka
ayetlerde de şöyle buyurmuştur: Resulullaha (s.a.a) kim itaat ederse yüce Allaha
(c.c.) itaat
etmiştir.6 Ey iman edenler, yüce Allaha (c.c.) Resulüne ve sizlerden emir sahiplerine itaat
ediniz.7 Hiç şüphe yok ki sizin veliniz
yüce Allah,
2 Şeyhin Emalisi c. 1 136 c. 2 hadis no: 77 133 c. 7 hadis no: 25
3 Bihar c. 37 s. 125 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 278 343 c. 3 hadis no: 21 c. 5 hadis no: 25 c. 10 hadis no: 15
4 Yunus suresi: 62
5 Haşır suresi: 7
6 Nisa suresi: 80
7 Nisa suresi: 59
Resulü namazı kılan ve rükû halindeyken zekâtı verenlerdir.1 Rabbine ant olsun ki seni aralarında yaşanan sorunlarda hakem kılmadan sana iman etmezler. Daha sonra verdiğin hükmüme tabi olmakta sakınca görmeyip senin dinine teslim olmadan iman etmiş sayılmazlar.2 Ey Resul, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmaz isen tebliğ görevini yerine getirmiş sayılmazsın, yüce Allah (c.c.) seni insanlardan koruyacaktır.3 Bundan dolaydır ki Resulullah (s.a.a) İmam Ali (a.s) ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır, Allahım (c.c.) ona dost olana dost, düşman olana da düşman ol, ona yardım edene yardım et, ona vefasızlık edeni yalnız bırak, onu seveni sev ve ona buğz edene sen de buğz et, diye buyurmuştur.4
Şeyh El Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden,
hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam
Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız
sohbette Seyit El Valid Ebu Cafer Tusiden, Ebu Muhammed Hasan bin Muhammed bin
Yahya El Fahham Samiriden, Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin Abdullah
El Mansuriden, Samerrada Şanefte yer alan mescitte müezzinlik yapan Ebu
Nevvas adıyla anılan Ebu Sırri Sehl bin Yakup bin
İshaktan, Mansuri şöyle söylüyor: Ebu Nevvas insanlarla iyi geçinip hikmetli latifeler yaptığı ve Ehlibeyte tabi olduğu için bu lakabı
almıştır. Kendisi, İmam Ali bin Muhammed El Hadi (a.s) bana Ebu Nevvas lakabını
takmıştır, diye buyurmaktadır. Bana Ey Ebu Sırri sen hak üzere olan Ebu Nevvasın senden öne geçmek
isteyen ise batıl yolda olan Ebu Nevvastır. Bir gün Ey Seyidim, elime
İmam Sadıktan (a.s)
rivayet edilen,
sakıncalı ve uygun günlerle ilgili bilgiler geçti ve bu bilgileri
içeren rivayetleri silsile yoluyla Hasan bin Abdullah bin Mutahhardan Muhammed bin Süleyman
Deylemiden babasından İmam Sadıka (a.s) her ayın bu konudaki açıklamasını sizlere
sunayım, diye sorduğu nakledildi. İmam naklet, diye buyurdu.
Bunu yapıp hangi günlerin
sakıncalı hangi günlerin
uygun olduğunu seçince,
İmama (a.s) gösterip dedim ki; Ey Seyidim bu aydaki günlerin
çoğunda bazı işlerin yapılmasında sakınca çıkmıştır. Bana bu günlerin aksiliklerinden korunmak için bir nasihatte
bulununuz, diye arz ettim. Zira birçok sebepten
dolayı bu sakıncalı günlerde ertelememiz
gereken işler yapıyoruz. İmam (a.s) şöyle buyurdu: Ey Sehl
bizim Şiamızın velayetimizle bir korunağı vardır
eğer onlar deryanın derinliklerine
veya içinde vahşi hayvanların kurtların, düşman, cin ve
insanların bulunduğu ıssız çöllere yol alsalar dahi
bizim velayetimize bağlılıkla emanda olacaklardır. Sen yüce Allaha (c.c.) güven, Ehlibeyt
İmamlarına bağlılıkta muhlis ol, bununla
beraber ya Süheyl eğer şu üç şeyi söylersen istediğin yere
istediğin vakitte git Allahın (c.c.) izniyle emanda olacaksın bunlar: Ey yüce Allahım (c.c.) koruyan, zail olmayan her türlü düşman ve beladan sana sığınarak korunağına tutunmuş bir
şekilde sabahladım. Konuşan ve konuşmayan senin bütün
yarattıklarının şerrinden Ehlibeytin velayetiyle korunarak sana sığındım. Bana zarar vermek isteyen her şeyden ihlasla
onların hakkını itiraf
ederek ve hepsinin ipine tutunarak hakkın onlarla
birlikte onlarında hakla
birlikte olduğuna yakin
1 Maide suresi: 57
2 Nisa suresi: 65
3 Maide suresi: 67
4 Bihar c. 23 s. 103
ederek ve onların dostuna
dost düşmanına da düşman olarak sana
sığındım. Allahım (c.c.) onlara salat ve selam eyle ve beni onların hatırına çekindiğim her şeyden koru. Ey azim, yeryüzü ve gökleri yaratanın hakkı için beni muhaliflerimden
koru. Kuşkusuz biz onların önlerinden ve arakalarında bir engel koyarak
onları şaşkın hale getirerek görmelerini engelledik.
Eğer bu duayı üç defa okursan korkuların ve muhaliflerine karşı bir korunak elde etmiş olursun.
Eğer bir gün uygun olmayan bir zamanda bir iş yapmak zorunda kalırsan o amele gitmeden önce Fatiha, Nas, Felak sureleri; Ayet El Kürsi, Kadir
suresi ve Ali İmran suresinin son ayetini oku ve şöyle dua et: Ey yüce Allahım (c.c.) ulaşan seninle ulaşmış, uzanan
seninle uzanmış, hareket eden her şey ancak senin
kudretinle hareket etmiştir. Hiçbir güç senin kudretin
dışında değildir. Yarattıkların arasında en
seçkin kıldığın Muhammed (s.a.a)
ve Ehlibeyti ve soyuna salat
ve selam eyle ve onların hatırına bugünün
şerrinden ve zararından beni koru. Bugünün
hayırlarını bana
nasip et ve hacetlerimi iyi bir akıbetle sonla, bana zarar verebilecek düşmanlardan
koru. Öyle bir koruma olsun
ki her türlü beladan ve sıkıntıdan emanda
olayım. Korkularımdan sıyrılıp sıkıntılarımdan rahata erişeyim. Sen her şeye güç yetiren
bütün kaderleri görensin. Ey hiçbir şeye benzemeyen mutlak bir şekilde işiten ve gören yüce Allahım!5
Züht ve takvasıyla meşhur Seyit İmam Ebu Talib Yahya bin Hasan bin Abdullah El Cevani El Hüseyniden, hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında Amildeki evinde yaptığımız sohbette Şeyh Ebu Ali Cami bin Ahmet Dehsetaniden, hicretin beş yüz üçüncü yılı Rebi El Evvel ayında Nişaburda yaptığımız sohbette Şeyh Ebu Hasan Ali bin Hüseyin bin Abbastan Ebu İshak İbrahim bin Muhammed bin İbrahim Selabiden, Ebu Kasım Yakup bin Ahmet Sırri El Furudiden, Ebu Bekir Muhammed bin Abdullah bin Muhammedten, Ebu Kasım Abdullah bin Ahmet bin Amir Taiden, babasından Ali bin Musadan, Ebi Musa bin Caferden, Ebi Cafer bin Muhammedten, Ebi Muhammed bin Aliden, Ebi Ali bin Hüseyinden, Ebi Hüseyin bin Aliden, Ali bin Ebi Talipten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Kızım Fatımaya (a.s) Fatıma isminin verilme nedeni yüce Allahın (c.c.) kendisini ve tabilerini ateşten azat etmesinden kaynaklanmaktadır.6
Şeyh Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden,
hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam
Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette
babasından, Ebu Muhammed Hasan bin Muhammed bin Yahya El Fahhamdan,
Semrada yapılan sohbette Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin Abdullah El Mansuriden, Ebu Musanın babasının amcasından, İsa bin Ahmet
bin İsa bin Mansurdan şöyle rivayet edilmiştir: İmam Ali
bin Muhammedin (a.s) yanında hizmet ediyordum birçok kişi
İmamdan rivayet naklediyordu. Nakledilen rivayetlerden biride
şöyledir: İmam Ali bin Muhammed
(a.s) babası Muhammed
bin Aliden, babası Ali bin
Musadan (a.s), babası Musa bin Caferden (a.s), babası Cafer bin Muhammedten (a.s), babası Muhammed bin Aliden (a.s), babası Ali bin Hüseyinden
(a.s), babası Hüseyin bin
Aliden (a.s), babası İmam Ali bin Ebi Talipten Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletmişlerdir: Resulullah (s.a.a) bir gün Ey Ali (a.s)
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 272
6 c. 3 no: 18 c. 5 no: 4
seni seven beni sevmiş, sana buğz eden ise bana buğz etmiştir, diye buyurdu.1
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhten, amcası Muhammed bin Hasandan, babası Hasan bin Hüseyinden, amcası Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, Sad bin Abdullahtan, Yakup bin Yezitten, Muhammed bin Ebi Umayrdan, Safvandan, Hayseme El Cafiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Cafer bin Muhammed Sadıkı (a.s) görmek için huzuruna vardım. Bana bütün dostlarıma selamlarımı iletirsin, diye buyurdu. Onlara takvalı olmayı, zenginlerinin fakirleri ziyaret etmesini, güçlülerinin zayıfı koruması, sağlıklı olanlarının hasta olanları ziyaret etmesi, cenaze merasimlerine katılmalarını ve meclisler düzenleyerek bir araya gelmelerini tavsiye ettiğimi söylersin. Onların toplanıp buluşmaları bizim dinimizin ihyası anlamına gelir. Yüce Allah (c.c.) bizim içinde bulunduğumuz din anlayışını ihya edene merhamet etsin. Ey Hayseme, unutma ki siz iyi amelde bulunmadan bizler sizlere bir fayda sağlayamayız. Velayetimize de ancak haramlardan sakınarak tabi olabilirsiniz. Kıyamet günü en çok sıkıntı ve pişmanlık çekecek olanlar adaletle vasıflanmış birini bırakıp başkasına tabi olandır.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Ali Tusi bir önce ki rivayette zikredilen mekân ve tarihte babasından, Ebu Muhammed Hasan bin Yahya El Fahhamdan, Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin Abdullah El Mansuriden, Ebu Musa bin İsa bin Ahmet bin İsa bin Mansurun amcasından söyle naklettiği rivayet edilmiştir: Ben İmam Ali bin Muhammedin (a.s) sırdaş dostlarından biriydim, birçok kişi İmamdan rivayet öğrenip naklediyordu. Bu rivayetlerden biride şöyleydi: İmam Ali bin Muhammedten (a.s), babası İmam Ebi Muhammed bin Aliden (a.s), babası Ebi Ali bin Musadan (a.s), babası Musa bin Caferden (a.s), babası Cafer bin Muhammedten (a.s), babası Muhammed bin Aliden (a.s), babası Ali bin Hüseyinden (a.s), babası Hüseyin bin Aliden (a.s), babası İmam Ali bin Ebi Talipten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Yüce Allahın (c.c.) size verdiği nimetlerin farkına vardığınız zaman ona şükredin. Benide yüce Allaha (c.c.) karşı duyduğunuz sevgi dolayısıyla sevin. Ehlibeytimi de bana karşı duyduğunuz sevgi dolayısıyla seviniz.3
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin
Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılı Rebi El Evvel
ayında Rey şehrinde yaptığımız sohbette şeyh
Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Muhammed Tusiden, Ebu Abdullah Muhammed
bin Muhammed bin Numandan Ebu Hasan Ali bin Halit
El Merağiden, Hasan bin Ali bin Hasan El Kufiden,
İsmail bin Muhammed El Mezniden, Selam bin Umre El Horasaniden, Sad bin
Saitten, Yunus bin Habbabtan, Ali bin Hüseyin Zeynel Abidinden (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurmuştur: Bu kavme ne oluyor da Hz. İbrahimin (a.s) Ehlibeyti zikredildiği
zaman memnun oluyorlar da Muhammed Mustafanın (s.a.a) Ehlibeyti
zikredildiği zaman rahatsız oluyorlar. Nefsim elinde olan yüce Allaha (c.c.) ant
olsun ki bir kimse kıyamet günü yetmiş peygamberin ameliyle gelirse dahi ameli
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 285 / Seyit ibni Tavus Yakin adlı eserde s. 74
2 Bihar c. 71 s. 187
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 285 c. 2 hadis no: 43 c. 8 hadis no: 50
ancak benim ve Ehlibeytimin velayetine bağlılıkla kabul edilecektir.4
Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin El Hasan Tusiden, hicretin beş yüz onuncu bir yılı Ramazan ayında Müminlerin Emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan müzakere meclisinde silsile yoluyla Seyit Valid Ebu Caferden, Ebu Muhammed El Hasan bin Muhammed bin Yahya Fahham El Samiriden, Bağdatta Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin Abdullah El Haşimi El Mansuriden, Ebu Musanın amcası İsa bin Ahmet bin İsa El Mansuriden, Ali bin Muhammed El Askeriden, babası Muhammed bin Aliden, babası Ali bin Musadan, babası Musa bin Caferden, babası Sadık Cafer bin Muhammedten, babasından, Cabirden, Ebu Muhammed bin Fahhamdan, amcam Amr bin Yahyadan, İbrahim bin Abdullah El Belhiden, Abu Asım Dahhak bin Muhlid Nebiliden, İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Babam Muhammed bin Ali (a.s) Cabir bin Abdullah El Ensarinin (r.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Bir gün peygamberin bir tarafında Ali (a.s) bir tarafında ben oturuyordum. Yanımıza Ömer bin Hattabla beraber Ömerin şefhat ettiği biri geldi. Resulullah (s.a.a) Ömere adamın ne istediğini sordu. Ömer ya Resulullah (s.a.a) bu adam senin kim La İlahe İllallah (c.c.) Muhammed Resulullah (s.a.a) şehadetini söylerse cennete geçeceğini söylediğini iddia ediyor. İnsanlar da bu söylemi duyarsa farz amelleri hafife almaya başlayacak, sen böyle bir şey buyurdun mu ya Resulullah (s.a.a)? Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) işaret ederek bunun muhabbeti ve velayetine tutunursa, diye buyurdu.5
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhle hicretin beş yüz onuncu yılında Rey şehrinde yaptığımız ilmi sohbette şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden şeyh Müfid Ebu Abdullah Muhammed bin Muhammed bin Numandan Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed bin Hasan bin Valitten babasından Muhammed bin Hasan Saffardan Ahmet bin Muhammed bin İsadan Hüseyin bin Ali bin Hamzadan Abdullah bin Valitten şöyle rivayet edilmiştir: Mervan oğulları döneminde bir gün İmam Sadıkın (a.s) huzuruna vardık. Bizlere kimlerdensiniz, diye sordu. Küfe ehlinden olduğumuzu söyledik. Bir grup hariç hiçbir şehirde Küfe şehrinde olduğu kadar sevenimiz yoktur, diye buyurdu. Yüce Allah (c.c.) sizleri insanların idrak edemediği bir hidayete vakıf kıldı. Sizler bize icabet ederken diğerleri bize karşı nefret beslediler. Sizler bize biat ederken onlar bizlere muhalefet ettiler. Sizler bizi tasdik ederken onlar bizleri yalanladılar. Yüce Allah (c.c.) sizlere bizim yaşantımız ve şehadetimizi nasip etsin. Şehadet ederim ki babam şöyle buyuruyordu: Sizlerden saadete kavuşacağı yer ile arasındaki mesafe canının şuraya ulaşması diye buyurarak parmağıyla boğazına işaret etti. Yüce Allahta (c.c.) kitabında şöyle buyurmaktadır: Senden önce birçok peygamber gönderdik ve onlara eşler ve evlatlar ihsan ettik.6 İmam (a.s)Ant olsun ki Resulullahın (s.a.a) zürriyeti bizleriz, diye buyurdu.7
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 140 c. 2 hadis no: 85 c. 6 hadis no: 27
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 288
6 Rad suresi: 38
7 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 143 c. 2 hadis no: 86
Şeyh Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, bir önceki rivayette zikredilen zaman ve mekânda silsile yoluyla babasından, Ebu Muhammed bin Hasan El Yahya El Fahhamdan, amcam Amr bin Yahyadan, Ebu Bekir Muhammed bin Süleyman bin Asımdan, Ebu Bekir Ahmet bin Muhammed El Abdiden, Ali bin Hasan bin Cafer El Emeviden, Abbas bin Abdullahtan, Sad bin Zarif ten, Esbağ bin Nebatiden, Ebi Meryemden, Selmandan (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün peygamberin huzurunda oturuyorduk yanımıza Ali bin Ebi Talib (a.s) geldi Resulullah (s.a.a) ona bir çakıl verdi. İmam, çakıl taşını eline aldıktan sonra çakıl taşı dile gelip şöyle şehadette bulundu: La İlahe İllallah (c.c.) Muhammed Resulullah (s.a.a), ben yüce Allahın (c.c.) İlahlığına, Muhammedin peygamberliğine ve Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetine razıyım. Daha sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Sizlerden kim yüce Allahın (c.c.) İlahlığı ve Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetine razı olursa yüce Allahın (c.c.) azabından emanda olacaktır.1
Şeyh Ebu Ali Hasan
bin Muhammed bin Hasan Tusi ve Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet bin Şehriyar El
Hazandan İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yaptığımız ilmi sohbette
silsile yoluyla şeyh
Said Ebu Cafer Muhammed bin Hasan bin Ali Tusiden, Ebu Muhammed
El Hasan bin Muhammed bin Yahya El Fahhamdan, Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin
Abdullah El Mansuriden, Ebu Musanın amcası İsa bin Ahmet bin
İsadan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Ali bin Muhammed
(a.s) huzuruna gidip şöyle arz ettim: Ey Seyidim bu adam benim
hakkımda dedikodu yaptı, rızkımı kesti, bana
bıkkınlık verdi. Bana ithamda
bulunmasının tek sebebi sizin yanınıza gelip bağlılığımı göstermemden kaynaklanmaktadır. Eğer
sizler ondan benim için bir şeyler talep ederseniz siyaseti
dolayısıyla sizin talebinizi kabul edecektir. Sizlerden bunu
talep ederek bana ihsanda bulunmanızı istiyorum, diye arz etim. İmam (a.s) İnşallah (c.c.) talebin
gerçekleşecektir, diye buyurdu. Gece olunca Mütevekkilin hizmetçisi
kapımı çaldı. Art arda birkaç hizmetçisi yanıma geldi. Mütevekkilin yanına gittiğimde
kapının yanında Feth kapıda ayakta bekliyordu. Bana sen gece evinde yatmıyor musun beni bu adamın taleplerinden kurtar artık, diye söylendi. Mütevekkilin yanına geçtiğimde
tahtında oturuyordu. Bana ey Ebu Musa bizler senin yerine
çalışıyoruz, sende bizleri unutmaktasın. Benim yanımda
ne gibi bir emanetin var? Bana vereceğiniz şöyle bir miktar dirhem ve rızık var, dedim. Hizmetçilerine
hemen söylediğim miktarı
getirmelerini emretti. Fethe İmam Ali bin Muhammed (a.s) buraya geldi mi, diye sordum. Hayır
dedi. Peki, herhangi bir mektup yolladı
mı, dedim. Hayır, dedi.
Oradan ayrıldım, ancak Feth ardımdan geldi ve İmamdan kendin için duada bulunmasını istediğinden hiç kuşkum yok, senden ona benim
içinde duada bulunmasını rica etmeni istiyorum, dedi.
İmamın (a.s) huzuruna gidince bana Ey Ebu Musa, işte bu halin ve siman razı olduğunu gösteriyor. Evet, sizin
bereketinizle ya Seyidim, ancak Mütevekkile gidip herhangi bir talepte
bulunmadığınızı söylediler, diye cevap verdim.
İmam şöyle cevap buyurdu: Yüce Allah (c.c.) taleplerimizde bizlerden
sadece kendisine iltica etmemizi ve sorunlarda ona tevekkül etmemizi irade
buyurmuştur. Bizleri kendisine duada bulunduğumuzda kabul buyurmasına alıştırdı. Ondan yüz çevirip başkalarından
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 289
talep
ettiğimizde onunda bizlerden yüz çevirmesinden çekiniriz. İmama Feth
bana şöyle şeyler söyledi, dedim. İmam (a.s) o bizim velayetimize zahirde bağlı olduğunu gösterip batınında bizlere muhalefet ediyor. Dua ancak yüce Allaha (c.c.) ihlasla bağlılık Resulullahın (s.a.a) peygamberliği ve bizlerin hakkını ikrar eden kişilere yapılır. İmama yüce Allahtan (c.c.) kendim için sizin de kabul edeceğiniz bir şey
istedim, dedim. Ey Seyidim bana dualar arasında nezdimde seçkin kılacağım bir dua
öğretir misin, dedim.
İmam (a.s) benimde
çokça okuduğum şu
duayı benden sonra kim mezarı şerifimde okursa duasının Allah (c.c.) katında ret edilmemesi için
duada bulundum. Dua şöyledir: Ey düşmana karşı
dayanağım, ey talebim ve güvendiğim, ey benim
sığınağım ve dayanağım, ey tek ve bir olan,
ey Allah (c.c.) tektir olan,
ey yüce Allahım (c.c.) yarattıkların arasında emsali olmayanın
hatırına, onlara salat-ı selam eyle ve benim şu
ve şu hacetimi
kabul et.2
Büyük zahit, Seyit Ebu Talip Yahya bin Muhammed bin Hasan
El Cevani El Hüseyniden, hicretin beş yüz dokuzuncu yılı Muharrem ayında Emalde yaptığımız ilmi sohbette
silsile yoluyla Nişaburda şeyh Ebu Ali Cami bin Ahmet Dehestaniden, Şeyh
İmam Ebu Hasan Ali bin Hüseyin bin Abbastan, Ebu İshak Ahmet
bin Muhammed bin İbrahim Selabiden,
Ebu Kasım Yakup bin Ahmet Sırriden, Ebu Bekir Muhammed bin
Abdullah bin Muhammedten, hicretin üç yüz otuz yedinci yılında Ebu
Kasım Abdullah bin Ahmet bin Amir Taiden, Basrada, hicretin iki yüz
altmışıncı yılında Tainin babasından,
hicretin doksan dördüncü yılında Ali bin Musa bin Caferden (a.s),
babası Ebi Musa bin Caferden (a.s), babası Ebi Cafer bin Muhammed
(a.s) babası Ebi Muhammed
bin Aliden (a.s),
babası Ebi Ali bin Hüseyinden (a.s),babası Ebi
Hüseyin bin Aliden (a.s), babası Ali bin Ebi Talipten (a.s) şöyle
rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a)
bir gün şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) kıyamet günü olduğu zaman ben yüce Allahın (c.c.) (huczesi) sağlam tutanağına tutunacağım sende (huczeme
kemerime) bana tutunacaksın, çocukların (huczene) sana tutunacak, tabilerinde çocuklarıyla birlikte
evlatlarına (huczesine) tutunacaklardır.
İşte o gün bizim nereye alınacağımıza emir
buyrulacağını göreceksin.
Ebu Kasım Tai hadisle ilgili şöyle söylemiştir: Ebu Abbas Salebiye hadiste geçen Hucze kelimesinin ne anlama geldiğini sordum. Huczenin vesile anlamı taşıdığını söyledi. Nutfaveyh Nehviyaya da sordum aynı şekilde vesile anlamına geldiğini söyledi.3
Muhammed bin Ebi Kasım Taberi Hucze kelimesi için şöyle söylemiştir: Hucze ismet, zimmet ve yüce Allahın (c.c.) tutunulduğu zaman kopmayacağı sağlam ipi anlamına gelir. Yüce Allah (c.c.) kullarına o ipe tutunmalarını emrederek şöyle buyurmuştur: Hepiniz yüce Allahın (c.c.) ipine sımsıkı tutununuz.4 Yani İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) ve masum imamların velayetine sımsıkı sarılınız anlamına gelmektedir. Cümlemizi Muhammed Mustafa (s.a.a) ve Ehlibeyti hürmetine yüce Allaha (c.c.) ve Ulul emre itaat etmeyi ve onlara muhabbeti duymayı nasip etsin.
2 Şeyhin Emalisi c.1 s. 291 / Müstedrek El Vesail c. 10 s. 363 / El Bihar c. 95 s. 156 c. 102 s. 59
3 Şeyh Saduk Sahife Rıza s. 92 / Bihar c. 68 s. 104 / Ahbar Rıza c. s. 126 / Meani El Ahbar s. 16
4 Ali İmran suresi: 103
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh hicretin beş yüz onuncu yılında evinde yaptığımız sohbette ve bana yazdırdığı notlarda silsile yoluyla Seyit Zahit Ebu Abdullah El Hüseyin bin Hasan bin Zeyd El Hüseyni El Carcani El Kadıdan, babasından, dedesinden, Zeyd bin Muhammedten, Ebu Talib El Hasan bin Ahmet Sabiden, Muhammed bin Abdul Azizden, İbrahim bin Meymundan, Musa bin Osman El Hadramiden, Ebi İshak Sabiden, Bera bin Azip ve Zeyd bin Erkamdan şöyle naklettiklerini rivayet etmişlerdir: Gadir Hum günü Resulullahla (s.a.a) beraberdik. Ağaç dalları kendisine değmesin diye dalları üzerinden kaldırıyorduk. Bu arada Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittik: Allahın (c.c.) laneti babasından başka birine intisap edenin ve Mevlasında başka birine tabi olanın üzerine olsun. Çocuk kimin yatağında doğmuşsa onundur. Miras alanın ise bu konuda vasiyeti yoktur. Sizler beni duyup gördünüz, kim kasıtlı bir şekilde adımı yalan söylese oturacağı yer ateştir. Unutmayın ki kanlarınız ve mallarınız birbirinize bu şehirde olduğu gibi bu ayda ve haram günlerde olduğu gibi haramdır. Ben sizlerden önce havuz başına gideceğim diğer ümmetlere göre sizin sayınızın çok olmasıyla övüneceğim, sakın yüzümü kara çıkarmayın. Unutmayın ki bir kısım insanı ateşten kurtaracak, bir kısmı da elimden kayacak ve ey yüce Rabbim, ashabım, diye haykıracağım. Yüce Allah da (c.c.) bana senden sonra onların ne yaptığını bilmiyorsun, diye buyuracaktır. Şüphesiz ki yüce Allah (c.c.) benim Mevlam, ben de müminlerin Mevlasıyım. Ben kimin Mevlası isem Ali de onun Mevlasıdır. Allahım (c.c.) ona dost olana dost düşman olana da düşman ol. Daha sonra şöyle buyurdu: Ben sizin aranızda iki ağır emanet bırakıyorum bular yüce Allahın (c.c.) kitabı ve benim Ehlibeytimdir. Bu emanetlerin bir tarafı bende bir tarafı da sizin elinizdedir. Bilmediklerinizi onlara sorun, onları bırakıp başkalarına sormayınız.1
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan
Tusiden, hicretin beş yüz on birinci yılında İmam Ali bin
Ebi Talibin (a.s) makamında yaptığımız ilmi sohbette
kendi eliyle yazdığı ve rivayetine icazet verdiği hadisi
silsile yoluyla İbn-i Sakal adıyla meşhur Ebu Hasan
Muhammedten, Şehruzda Ebu Mufaddal Muhammed bin Mukal El İcli adıyla meşhur olan Ebu Mufaddaldan, Muhammed
bin Ebi Sahban El Behiliden, Hasan bin Ali bin
Fadıldan, Hamza bin Hamrandan, Ebi Abdullah Cafer bin Muhammedten,
(a.s) babasından Cabir bin Abdullah El Ensariden şöyle rivayet
edilmiştir: Resulullah
(s.a.a) bir gün bizimle beraber ikindi namazını kıldı.
Namazdan sonra mihrabında oturdu ve insanlar etrafına toplandı o anda meclise
Arap Muhacirlerinden yaşlı vakarlı bir şeyh meclise geçti Resulullah (s.a.a) yanına
yaklaşıp selamlaştıktan sonra halini sordu.
Yaşlı Ey Allahın (c.c.) peygamberi benim karnım aç beni
doyur, üryanım bana giyecek ver ve fakirim hacetlerimi karşıla,
diye arz etti. Resulullah (s.a.a) yanımda sana vereceğim hiçbir
şeyim yok ancak hayırlı şeylere irşat eden hayrı
işleyen gibidir, yüce Allahın (c.c.) ve Resulünün sevdiği yüce Allahı (c.c.) ve Resulünü seven başkalarının ihtiyaçlarını
kendi ihtiyaçlarından önceleyen kimsenin yanına yani
kızım Fatımanın (a.s) evine git, diye buyurdu. Hz. Fatımanın evi Resulullahın (s.a.a) inzivaya çekildiği
evine yapışıktı.
Daha sonra ya Bilal kalk ve yaşlıyı kızım Fatımanın evine al, diye
1 Bihar c. 37 s. 167
buyurdu.
Yaşlı Arabi Bilalle beraber Fatımanın (a.s)
kapısına geldi ve yüksek sesle şöyle nida etti:
Allahın (c.c.) selamı siz Allah Resulünün Ehlibeytine, meleklerin
uğrak yeri, Cebrailin yüce Allahtan (c.c.) emanet olarakaldığı ve vahiyle indiği aileye olsun. Fatıma
(a.s) içerden Allahın (c.c.) selamı senin de üzerine olsun sen
kimsin, diye cevap buyurdu. Yaşlı ben Arabi bir şeyhim çok uzak
yerden insanların en üstünü
olan babanın yanına geldim, Ey Muhammedin (s.a.a) kızı
benim karnım aç beni doyur, üryanım bana elbise giydir ve ihtiyaçlarımı Allah (c.c.) rızası için
karşıla, diye arz etti. Ancak yaşlının geldiği o
gün Resulullah (s.a.a), İmam Ali (a.s) ve Fatıma (a.s) üç gündür yemek yememişti. Allah Resulü de Fatımanın (a.s)
bu durumunu biliyordu. Fatıma (a.s) daha önce tabakaladığı
(debağladığı) Hasan ve Hüseyinin (a.s) üzerine
yattığı bir deriyi alıp yaşlıya verdi ve Ey
Şeyh bunu al İnşallah (c.c.) senin hacetini karşılar
ve bundan daha hayırlısını
sana nasip eder,
diye buyurdu. Arabi
ey Allah Resulünün (s.a.a) kızı,
ben sana açlığımı
şikâyet ettim sen ise bana bir koç derisi verdin.
Bu aç durumda ben bu deriyi neyleyim, dedi. Fatıma (a.s)
yaşlının bu sözlerini işitince amcası Hamza bin Abdul Muttalibin kızı
Fatımanın (r.a) hediye etmiş olduğu
gerdanlığı boynundan çıkarıp yaşlıya
verdi ve bunu al sat ve ihtiyaçlarını karşıla
İnşallah (c.c.) yüce Allah (c.c.) sana bundan daha iyi bir şeyi nasip eder, diye buyurdu. Yaşlı
Arabi gerdanı alıp
Resulullahın (s.a.a) yanına döndü. Peygamber (s.a.a) ashabıyla
beraber mescitte oturuyordu. Arabi ya Resulullah (s.a.a) kızın Fatımanın (a.s) yanına gittim bana bu gerdanlığı verdi
ve git bunu sat ihtiyaçlarını karşıla dedi. Peygamber bu sözleri işitince ağladı ve
şöyle buyurdu: Yüce Allah (c.c.) senin hacetlerini
nasıl karşılamasın ki Muhammedin (s.a.a) kızı
Fatıma (a.s) kadınların en üstünü sana bu hediyeyi
vermiş. Resulullahın (s.a.a) bu sözlerinden sonra Ammar bin Yasir (r.a) ayağa
kalkıp ya Resulullah (s.a.a) bana bu gerdanlığı satın
alma iznini verir misin? diye buyurdu. Evet, onu satın alabilirsin
ey Ammar, o gerdanlığa bütün alem ortak olsa yüce Allah
(c.c.) onların hiçbirini azaba duçar
kılmazdı. Ammar (r.a) Arabiye bu gerdanlığı kaça
satarsın, diye sordu. Arabi bir doyumluk et ile ekmeye ve örtünüp namaz
kılacağım bir Yemen Bürdesine (çarşaf) bir de aileme
göndermek için bir dinar karşılığında, dedi. Ammar daha önce Hayber savaşı
ganimetlerinden payına çıkan ganimetleri satmış ve
dirhemlerini harcamıştı. Ancak Arabiye ben sana bu
gerdanlığa karşı yirmi dinar, iki yüz dirhem,
Yemen Bürdesi, evine
dönmen için binek hayvanımı ve bir
öğünlük ekmek ve et vereceğim, diye buyurdu. Arabi sen mal vermekte ne kadarda
cömertsin dedi. Ammar (r.a) Arabiye
vadettiği miktarı verdi. Arabi Resulullahın
(s.a.a) huzuruna bir daha geldi,
Resulullah (s.a.a) hacetlerini karşılayıp karnını
doyurdun mu, diye sordu. Arabi evet anam babam sana feda olsun sayende zengin
oldum, ya Resulullah (s.a.a), dedi. Peygamber Fatımanın (a.s) bu ameline karşın
ona teşekkür et, diye buyurdu. Arabi şöyle duada bulundu: Ey yüce Allahım (c.c.) sen kuşku yok ki sana bir faydamız olmadan İlahsın. Sana bedel olacak
bir İlaha asla tapınmadık. Sen bizlere her cihetten rızkı verensin. Allahım (c.c.) Fatımaya
(a.s) ne bir gözün gördüğü ne de bir kulağın
işittiği nimetler ver. Resulullah (s.a.a) Arabinin duasına âmin
deyip ashabına döndü ve şöyle buyurdu: Yüce Allah (c.c.) Fatımaya (a.s) dünyada bu nimetleri vermiştir. Öncelikle ben onun babasıyım ve Âdem (a.s)
oğulları içerisinde bana denk olan yoktur. Ali de (a.s) onun kocasıdır, eğer Ali (a.s) olmasaydı Fatımaya (a.s) denk bir eş bulunamazdı.
Ona Hasan ve
Hüseyin (a.s) evlat olarak vermiş peygamberlere dahi onların dengi evlatlar verilmemiş, onlar
cennet gençlerinin efendileridirler. Resulullah (s.a.a)
bu sözleri söylerken yanında Ammar (r.a) ve Selman (r.a) oturuyordu buyurdu ki sizlere bu konuda biraz daha bilgi vereyim
diye buyurdu: Evet ya Resulullah, dediler. Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurdu: Bir gün Cebrail (a.s) yanıma geldi ve şöyle buyurdu:
Fatıma (a.s) vefat
edince sorgu melekleri yanına gelecek ve senin
Rabbin kimdir, diyecek Fatıma (a.s) Rabbim Allahtır cevabını verecek; melekler
peki peygamberin kimdir? diye soracak, Fatıma (a.s) babam, diye cevap verecek;
melekler peki Velin kimdir? diyecek, Fatıma (a.s)
mezarımın başında ayakta duran Ali bin Ebi Taliptir (a.s),
diye buyuracaktır. Daha sonra peygamber sizlere faziletlerinden biraz daha anlatayım mı,
diye buyurdu. Yüce Allah (c.c.) Hz. Fatımayı (a.s) üstünden
altından sağından ve solundan korumak
üzere bir grup meleği görevlendirmiştir. Bu melekler Fatıma (a.s) hem hayattayken hem de ölümünden
sonra yanında kalıp kendisi babası kocası ve çocuklarına salat okurlar.
Kim beni şehadetimden sonra ziyaret ederse hayatta ziyaret etmiş gibi sayılır kim de kızım Fatımayı (a.s) ziyaret
ederse beni ziyaret
etmiş gibi sayılır. Kim İmam Ali bin Ebi Talibi (a.s) ziyaret ederse Fatımayı (a.s) ziyaret etmiş gibi sayılır. Kim de İmam Hasan ve Hüseyini (a.s) ziyaret ederse
İmam Aliyi (a.s)
ziyaret etmiş gibi
sayılır. Kim de onların zürriyetini ziyaret ederse onları
ziyaret etmiş gibi sayılır. Ammar (r.a) Resulullahın
(s.a.a) bu sözlerinden sonra gerdanlığı misk kokusuyla
bezedi ve Yemen Bürdesiyle sardı, Sehim (pay) adındaki hizmetçisini
yanına çağırdı, bu hizmetçiyi Hayber gazvesinden
payına düşen ganimetle almıştı bundan dolayı ona pay anlamına gelen Sehim adını takmıştı. Ammar (r.a) gerdanlığı
Sehme verdi ve git bunu Resulullaha (s.a.a) ver ve bundan sonrada sen artık ona aitsin, diye buyurdu. Sehim gerdanlığı aldı
ve Resulullahın (s.a.a) huzuruna gitti önce gerdanlığı Resulullaha (s.a.a) verdi daha sonra da Ammarın
(r.a) söylediklerini anlattı. Resulullah (s.a.a) kendisine
Fatımanın (a.s) evine git
gerdanlığı ver ve bundan sonra sen onun hizmetine aitsin diye buyurdu. Sehim Hz. Fatımanın (a.s) evine gitti ve Resulullahın (s.a.a) kendisine verdiği emri bildirdi.
Fatıma (a.s) gerdanlığı aldı
ve köleyi azad etti, köle bu duruma gülmeye başladı. Fatıma (a.s) neden
güldüğünü sordu. Sehim şöyle cevap verdi: Bu
gerdanlığın bereketinin azameti beni güldürdü, zira bu
gerdanlık aç birini doyurdu, üryan birini giydirdi, fakir birini zengin
etti ve bir köleyi azad etti, daha sonra da sahibine geri döndü.1
Büyük alim, Şeyh Ebu İshak İsmail bin Ebi
Kasım bin Ahmet Deylemi hicretin beş
yüz yirminci yılı Rabi El Evvel
ayında Emil mıntıkasında Nasır El Hakkın mezarı civarında yapılan
sohbette kendi müsnedinde silsile yoluyla Ebu İshak İbrahim bin Bennar Sayrafiden, Kadı Ebu Cafer Muhammed bin Ali El Cebeliden, Seyit El İmama
Ebu Talib El Hüseyniden, Ebu Mansur Muhammed bin Deynurdan, Ali bin
Şakir bin Bahtariden, Abdullah
bin Muhammed bin Abbas El Dabiden, Yahya
bin Said El Kattandan,
Abdullah bin Vesimden, Ebu Rafiden şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir: Bir gün İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) küçük yaştaki evladı Hasanla (a.s) evin
tabanını düzenletmekte kullanılan tahtalarla oynuyorduk tahtamı onun tahtası
1 Bihar c. 43 s. 56 57 100- 123
üzerine attım isabet etti,
kendisine dedim ki beni taşıman gerekir. Buyurdu ki vay senin haline
Resulullahın (s.a.a) taşımış olduğu birinin sırtına binmekten haya etmez misin? Daha sonra
kendisi tahtasını attı benim tahtama isabet etti. Kendisine sen beni nasıl taşımadıysan ben de seni taşımayacağım, dedim. İmam
Hasan (a.s) Resulullahın (s.a.a) taşımış olduğu bedeni taşımaya razı olmaz mısın,
diye buyurdu.
Şeyh İmam, Ebu Ali Hasan bin Muhammed bin Hasan
Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında
İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yaptığımız sohbette silsile yoluyla Seyid Valid Ebu Cafer
Tusiden, Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Muhammed bin Yahya Fahham
Samiriden, amcası Amr bin Yahya El Fahhamdan, Abdullah bin Ahmet bin Amirden, Ebi Ahmet bin Amir Taiden, Ali bin Musa Rızadan (a.s), Ebu Musa bin Caferden (a.s), Ebi Muhammed
bin Aliden (a.s), Ebi Ali bin Hüseyinden (a.s), Ebi Hüseyin bin Aliden (a.s), müminlerin emiri Ali bin
Ebi Talipten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Hesap günü dört
grubun şefaatçisi olacağım, bunlar: Ehlibeytime muhabbet duyanlar, onları veli edinenler,
muhaliflerine muhalif olanlar, onların hacetlerini karşılayanlar ve onlar
adına iyi amelde bulunanalar. 2
Şeyh İmam, Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin
Babaveyhten, kendi kitabından bana rivayet etmeme icazet verdiği
rivayeti silsile yoluyla amcası Ebu Cafer Muhammed bin Hasandan,
babası Hasan bin Hüseyinden, amcası şeyh Ebi Cafer Muhammed
bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, babası şeyh Ebi Hasan
Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, Ali bin İbrahimden, babasından, Salihten, Sırriden, Yunus bin Abdurrahmandan, Yahya El Halebiden, Abdul Hamit bin Avvad Taiden,
Amr bin Yahya bin Bessamdan İmam Sadıkın şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: İnsanlar arasında haramlardan çekinip ibadetleri en iyi şekilde yerine getirmekte
en önde olanların Resulullahın (s.a.a) Ehlibeyti ve tabileri olması haktır zira diğer
insanlar onlara iktiza edeceklerdir.
Muhammed bin Kasım şöyle buyurmuşlardır: Hakka tabi olma konusunda Şia Ehlibeytten sonra nasıl takva ve amelden sorumlu iseler en iyi ödülleri kazanma konusunda da en öndedirler. Ey Ehlibeyt tabileri kardeşlerim şunu çok iyi anlayınız ki kıyamet gününe kadar sizleri bitirip yok edemeyeceklerdir. Yüce Allah (c.c.) Yasin ve Tahanın Ehlibeyti hatırına sizleri muvaffak kılsın.
Şeyh El Afif Ebu El Beka İbrahim bin Hasan El Basri hicretin beş yüz onuncu yılı Sefer ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) Makamında yapılan sohbette silsile yoluyla şeyh Ebu Talib Muhammed bin Hüseyin bin Utbeden, Ebu Hüseyin Muhammed bin Ahmet bin Muhammed bin Halit El Medariden, Ebu Mufaddal Muhammed bin Abdullah bin Mutalleb Şeybaniden hicretin üç yüz sekseninci yılı Şaban ayında Bağdatta Deccac deresi etrafı Saydanin evinde Muhammed bin Muhammed bin Mukal El İcli El Karmisiniden, Şahruzar mıntıkasında Muhammed
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 276 c. 1 hadis no 27 c. 2 hadis no: 1-2
bin Ebi Sahban
El Behiliden, Ahmet
bin Muhammed bin Ebi Nasırdan, Eban bin Osman El Ahmerden,
Eban bin Tağlepten, Abdullah bin Abbasın kölesi Akremeden,
Abdullah bin Abbastan
şöyle rivayet edilmiştir: Analar Ali bin Ebi Talib (a.s) gibi
bir yiğidi dünyaya getirmekte aciz kalmışlardır. Allaha
(c.c.) ant olsun ki ona denk gelebilecek hiçbir cengâver görmedim. Sıffin savaşında onunla beraberdim.
Başında siyah bir sarık
vardı, ordusuna göz dikiyor parlayan fener gibi keskin bir şekilde bakıyor ve onlara telkinlerde
bulunuyordu, benim bulunduğum gruba sıra geldi, o arada lanetlik
Muaviyenin beyaz ordu adını taktığı ordu on bin zırhlı on bin
de ağır silahla
donatılmış bir şekilde ortaya çıktı bu orduyu gören insanların
çoğunun saçı diken gibi oldu.
Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: Bu korku ve panik
nedendir bu gördüğünüz askerlerin hepsi haktan caymış uğursuz kişilerden oluşuyor. Eğer
bunlara hak ehli bir ordu savaşsa çekirge sürüsü gibi
dağıldığını göreceksiniz. Allahtan (c.c.) çekinin ona karşı huşuda bulunun sakin olun ve sabırla korunun,
sesinizi kısın, kılıçlarınızı
hazırlayınız, bakışlarınızı
keskinleştirin, gözünüzü karartın ve bu kertenkele ordusuna
karşı mücadele edin, kılıçlarınıza mızrak ve oklarla destek verin. Saldırdıkça saldırın ve firar etmekten çekininiz. Zira savaştan
kaçmak büyük utanç sebebi, akıbetiniz için utanç ve cehennem
ateşine geçme sebebidir. Kendinizi savaşa hazırlayın ve ölüme doğru hızlı adımlarla yürüyün,
zira sizler yüce Allahın (c.c.)
takibi altında ve Resulullahın (s.a.a)
kardeşi ile berabersiniz. Karşıdaki siyah çadıra ve
karanlık revaka ulaşıncaya kadar (Muaviyenin çadırı)
şiddetle çarpışın. Kuşkusuz ki Şeytan orada
beklemekte hesaplarını yapmakta kollarını sıvazlamakta bir eliyle zafer için hazırlarken bir ayağıyla da kaçmak için
hazırlanmakta, hakikat sizlere aşikâr oluncaya kadar direnin, zafere
ulaşacak olan sizlersiniz yüce Allah (c.c.)
sizlerledir, işte ben cenk
etmeye hazırım sizler de rahman ve rahim olan Allahın (c.c.) adıyla hazırlanın onlar sizlere üstün gelemeyeceklerdir. Daha sonra İmam, düşman ordusuna doğru
saldırıya geçti bunu gören yüz kişilik düşman birliği İmama saldırdı. İmam (a.s) birliğin içine daldı ve tıpkı değirmen gibi içlerinde dönerek onları dağıttı. Ortalık
toz duman içinde
kalınca ben tam olarak ne olduğunu göremedim bir süre sonra toz ortadan kalkınca ortalıkta başların kesildiğini kolların koptuğunu gördüm.
Düşman askeri İmam Alinin (a.s) heybeti cengâverliği
dolayısıyla kaçışmaya başladı. Onların kaçışları tıpkı zebra
eşeklerinin saldırıya geçen
aslandan kaçışı
gibiydi. İmam yanımıza geldi o anda Zülfikar kılıcından kanlar damlıyor mübarek
yüzü ay gibi parlıyordu. İmam bizlere şöyle buyurdu:
Küfür ehline karşı savaşın onların
ahitlerine güven olmaz. Olur da belki bu çatışma sonucu imana gelirler.
İkrime ibni Abbasın şöyle söylediği nakletmiştir: Allah
Resulü (s.a.a) İmam Aliye (a.s) Nakisin (Cemel Ehli) Kasitin (Muaviye ve ordusu) ve
Marikinlere karşı (Nehravan ehli) savaşmasını istedi. Ey Ali (a.s) Kuranı Kerimin tenzili için nasıl
savaştıysan tevili içinde öyle savaşacaksın, diye buyurdu.
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette silsile yoluyla babasından Ebu Muhammed El Hasan bin Muhammed bin Yahya El
Fahhamdan, Ebu Tayip Ahmet bin Muhammed bin Buvaytadan şöyle nakledilmiştir: Aşura günü öğlen vakti buraya geldim hava çok sıcaktı bundan dolayı sokaklarda hiç kimse yok, yol kesen eşkıyalar olma
ihtimali dolayısıyla korkuya kapıldım. Gizli bir
şekilde İmam Ali (a.s) mezarı şerifinin penceresine kadar
geldim, kapının yanında sırtı bana dönük bir kişi gördüm. Sanki bir kitap okuyor gibiydi.
Bana Hüseyin bin Ali bin Muhammedin sesi edasıyla Ebu Tayip
nerededir? diye seslendi. Dedim ki, işte bu Hüseyin kardeşini ziyaret
etmeye gelmiştir. Ey seyisim dedim ben pencereden ziyaretimi yapayım
daha sonra yanına gelirim. Dedi ki Ey Ebu Tayip, neden içeriye
geçmiyorsun? Dedim ki her evin bir sahibi vardır, eve sahibinin izni olmadan geçmek istemem. Buyurdu ki ya Ebu Tayip, sen bizim velayetimize ve dostluğumuza sadık olduktan sonra sana izin vermememiz
mümkün mü? Geç ey Ebu Tayip diye buyurdu. Kendi içimden dedim ki yanına gidip selam vereyim ancak
içeriye geçmeyim. Kapının yanına gittim ancak kimseyi
görmedim. Mekânın hizmetçisinin yanına gittim bana makamın kapısını
açtı içeriye geçtim.
Bana hani içeriye
geçmeyeceğini söylüyordun, diye buyurdu.
Sonra bana izin verildi ben geçtim ancak siz kaldınız, dedi.
Muhammed bin Ebi Kasım rivayetle ilgili şöyle söylemişlerdir: Hiç şüphe yok ki o kişi zamanın İmamıydı (a.s) tabilerinden Ebu Tayipin saygı ve hürmeti dolaysıyla makamı dışarıdan pencere kenarında ziyaret ettiğini görünce kendisine bu sözleri buyurmuştur.1
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyh Amcası Ebi Cafer Muhammed bin Hasandan icazetle babası El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhten, amcası Ebi Cafer Muhammed bin Babaveyhten, Muhammed bin Musadan, Abdullah bin Caferden, İbrahim bin Haşimden, İsmail bin Murattan, Yunus bin Abdurrahmandan, Küleyb bin Muaviye El Esedinin İmam Sadıktan (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Allaha (c.c.) ant olsun ki sizler yüce Allahın (c.c.) ve meleklerinin dini üzeresiniz. Ellerinizi haramlardan çekerek bizlere yardımcı olunuz. Yapmanız gereken namaza ve ibadetlere sahip çıkıp ellerinizi haramlardan çekmenizdir.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan
Tusiden, hicretin beş yüz onuncu yılı Ramazan ayında
müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında
yaptığımız sohbette babası Ebi Cafer Tusiden, Ebu
Muhammed El Hasan bin Muhammed
bin Yahya El Fahhamdan, amcası Amr bin Yahyadan İshak bin Abdustan, Muhammed bin Beher bin Ammardan, Zekeriya bin Yahyadan, Cabir bin
İshak bin Abdullah bin Haristen, babasından, müminlerin emiri
İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzuruna gittim yanında Ebu
Bekir ve Ömer vardı. Ben Resulullah (s.a.a) ile Ayşe arasında
oturdum. Ayşe oturacak başka yer bulamadın mı, diye
söylendi. Resulullah (s.a.a) ne diyorsun ey Ayşe, Beni Ali konusunda
mı kırıyorsun, ant olsun ki o hem dünyada hem ahirette benim
kardeşim ve müminlerin emiridir. Yüce Allah (c.c.)
onu kıyamet günü sırat köprüsünde bekletecek, dostlarını
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 294
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 294
cennete düşmanlarını da cehenneme atacaktır.1
Şeyh Ebu Muhammed El Hasan bin Hüseyin bin Babaveyhin oğluna ile hicretin beş yüz onuncu yılı yaptığımız okumalarda Muhammed bin Hasandan babası Hasan bin Hüseyinden, Amcası Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyh El Kummiden, Ahmet bin Ali bin İbrahimden, babasından, İsmail bin Merardan, Yunus bin Abdurrahmandan, Yahya El Halebiden, Ebi Maziden, Yezit bin Halifeden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Sadıkın (a.s) huzurunda otururken bizlere şöyle buyurdu: Sizler Yüce Allahın (c.c.) değer verdiğine değer verip sizler için seçtiğini seçtiniz, insanlar Muhammed Mustafanın (s.a.a) etrafından sağa ve sola dağıldığında siz ona doğru gittiniz. Sizler tertemiz bembeyaz bir hüccet üzeresiniz, ancak bu yolda kalabilmeniz için elinizi haramlardan çekerek bizlere yardımcı olunuz. Daha sonra şöyle buyurdu: bizim istediğimiz doğrultuda amel ediniz. Kim, insanların beğenisini kazanmak için amel ederse ödülünü insanlardan beklesin, kim de yüce Allahın (c.c.) rızası için amel ederse onun karşılığı yüce Allah (c.c.) tarafından verilecektir.2
Şeyh Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusi hicretin beş yüz on birinci yılı Ramazan ayında müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında silsile yoluyla babasından Ebu Muhammed Hasan bin Yahya El Fahhamdan, Ebu Tayip Muhammed bin Ferhan Devriden, Muhammed bin Ali bin Fırat Dehhandan, Süfyan bin Vekiden, babasından, Ameşten, İbn-i Mütevekkil Neciden, Ebi Sait El Hudriden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Yüce Allah (c.c.) bana ve İmam Aliye (a.s) kıyamet günü şöyle buyuracaktır: Sevdiklerinizi cennete alın buğz edenlerinizi de cehenneme, bu söylemin Kur-anı Kerimdeki karşılığı da mübarek ayette şöyle zikredilmiştir: İnatçı her kâflri cehenneme atın.3 diye buyurdu.4
Aynı kaynakta Ebi Muhammed El Fahhamdan, Samerralı Ebu Fadıl Muhammed
bin Haşim El Heşemiden, babası Haşim El Heşemiden, Muhammed bin Zekeriya bin
Abdullah El Cevheri El
Basriden, Abdullah bin Mesnadan, Temama bin Abdullah bin Enes bin Malikten, babasından, dedesinden peygamberin (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Kıyamet günü sırat köprüsü
kurulduğu zaman elinde
İmam Alinin (a.s) velayetinden dolayı izni olmayan hiç kimse geçemeyecektir. Yüce Allah (c.c.)
kitabı keriminde
bu gerçeği şu mübarek ayetle belirtmiştir: Onları durdurun zira onlar sorumludur.5 Yani İmam Alinin (a.s) velayetinden sorumludurlar.6
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 296 c. 4 hadis no: 15
2 İbni İdris Mustatrifet Serair s. 163 / Uyun El Ahbar c. 2 s. 122 / El Mehasin s. 148 / Bihar c. 68 s. 89
hadis no: 35
3 Kaf suresi: 24
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 296 c. 2 hadis no: 21
5 Saffet suresi: 24
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 296 / Bihar c. 39 s. 202 / Menakib Ali Talib c. 2 s. 346 c. 5 hadis no: 7 c. 8
hadis no: 12
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Büyük alim Muhammed bin Ali bin Abdussamet Temimi Nişaburda hicretin beş yüz on dört yılı Şevval ayında yapılan sohbette babası Ali bin Abdussametten, babası Abdussamet bin Muhammed Temimiden, Ebu Hasan Muhammed bin Kasım El Farisiden, Ebu Kasım Abdullah bin Ahmet bin Umayrdan, Amr bin Harun Testeriden, Heysem bin Ahmet El Mansuriden, Zunundan, Malik bin Enesten, Cafer bin Muhammedten (a.s), babasından, dedesi İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Kıyamet günü olduğu zaman sırat köprüsü cehennemin uçurumu üzerinde kurulacak, onu ancak elinde İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetine iman etmekten dolayı geçme ruhsatı olanlar geçecektir.7
Şeyh Muhammed bin Aliden, babasından, dedesi Abdussametten, Muhammed bin Kasım El Farisiden, Muhammed bin İsmail El Aleviden, Muhammed bin Abdullah El Ensariden, Muhammed bin Hüseyin Nehavendiden, Sadak da bin Musadan Musa bin Caferden (a.s), babası Cafer bin Muhammed Sadıktan (a.s), babasından, Cabir bin Abdullah El Ensariden (r.a),Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Ümmetimin İmam Aliyi (a.s) sevmesini tevhit sözü olan La ilahe İllallah (c.c.) sözünü söylemeyi sevdikleri gibi sevmelerini istiyorum.8
Aynı şekilde kendisinden, babasından,
dedesinden, Muhammed bin Kasım El Farisiden, Muhammed bin Ebi Bekir Yahya
bin Zekeriya Deyruziden, Ahmet bin Yakup bin Abdul Cabbardan, Yakup bin Yusuf
bin Asımdan, Abdullah bin Hasan bin Hakemden, Hüseyin bin Hasan El
Ensariden, Ali bin Hasan dan, Ameşten, İbrahimden, Alkame ve
Esvetten şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ebu Eyüp El Ensarinin huzuruna gittik
ve Ey Ebu Eyüp! Yüce Allah (c.c.)
Peygamberi sana misafir kılarak seni yüceltmiş ve sana böyle bir fazilet
ihsan etmiş, nasıl olurda tevhit sözü olan La İlahe
İllallah (c.c.) sözünü ikrar eden Müslümanlara karşı İmam Alinin
(a.s) safında savaşırsın? diye söyledik.
Ebu Eyüp şöyle cevap
buyurdu: Yüce Allaha
(c.c.) yeminler olsun ki benimle beraber bulunduğunuz evde
bir gün Resulullahla (s.a.a) beraberdik. İmam Ali (a.s) sağ tarafında bende
sol tarafında oturuyor Malik bin Enes de ayakta duruyordu kapı birden
açıldı. Resulullah (s.a.a) Enese: Kapıya bak kim var? diye buyurdu.
Enes kapıya bakınca Ammar bin Yasirin
(r.a) beklediğini gördü. Resulullah (s.a.a) pak olan
Ammara (r.a) kapıyı aç içeri geçsin, diye buyurdu. Ammar (r.a) içeriye
girince Resulullahla (s.a.a) selamlaştı. Daha sonra Resulullah
7 Bihar c. 39 s. 208 c. 3 hadis no: 13 c. 6 hadis no. 9-18 c. 7 hadis no: 49
8 Bihar c. 39 s. 249
(s.a.a) Ammara (r.a) Ey Ammar
(r.a), benden sonra ümmetimde fitneler yaşanacak ve kılıçlar
çekilecek öyle ki birbirinin kanını dökecek birbirinden teberri edecekler, bu durumun gerçekleştiğini
görürsen şu sağımda oturan Ali bin Ebi Talibe (a.s) tabi ol. Bütün insanlar bir vadide yol izlerse, Alide (a.s) başka bir
vadide yol izlerse sen insanları bırakıp Alinin takip ettiği yoldan yürü. Ey Ammar (r.a), İmam
Ali (a.s) seni hiçbir zaman hidayet yolundan
alıkoyup helak yoluna saptırmaz.
Ey Ammar (r.a), İmam Aliye (a.s) itaat etmek bana itaat etmek demek bana itaat
etmekte yüce Allaha
(c.c.) itaat etmek
demektir.1
Aynı kaynakta Muhammed bin Kasım El Farisiden, Ebu Amr Muhammed bin Esedi El Kadi El Esfehaniden, Muhammed bin Ahmet bin Ali El Esferayniden, Muhammed bin Yusuf bin Raşit El Küfiden, babamdan, Ali bin Kadimden, Ata bin Müslimden, Yahya bin Kesirden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün rüyamda Zeyd El Eyamiyi gördüm, kendisine nereye ulaştın ey Ebu Abdurrahman, diye sordum. Yüce Allahın (c.c.) rahmetine, diye cevap verdi. En faydalı amelin neydi diye sordum. Namaz ve İmam Alinin (a.s) sevgisi diye cevap verdi.2
Aynı kaynakta Muhammed El Farisiden Ebu Zekeriya
Yahya bin Zekeriya Dübeyriden, Ebu Turaptan, Ebu Ezher Ahmet bin Ezherden,
Abdurrezzaktan, Berberiden, Abdullah bin Abdullahtan, İbn-i Abbastan
şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Aliye
(a.s) bakıp şöyle buyurdu: Ey
Ali (a.s), sen dünyada da ahirette de seyitsin (lidersin). Benden sonra sana
buğz edenin vay haline ve ne mutlu sana muhabbet duyan kimselere.
Ebu Zekeriya şöyle buyurdu: Bir gün Ebu Eyüp El Ameş Ahmet bin Yusuf Selemeden şöyle işittiğini nakletti: Bu hadisi ben Abdurrezzakın kitabında gördüm ancak bu rivayeti anlattığını görmedim. Bir gün Ebu Ezher bir sohbetimizde bu hadisi anlattı ve Yahya bin Maana hadisi sordu Yahya feryat etti. Ebu Ezher de sohbet meclisinde bulunuyordu, bu feryadı duyunca şöyle söyledi: Abdurrezzaka bu yalan uydurma hadisi kim anlatıyor diye tepki gösterdi. Ebu Ezher ayağa kalktı ve ben anlatıyorum ey Seyidim, diye cevap verdi.
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin
Ali bin Hüseyin bin Musadan, Muhammed bin Aliden, amcası Muhammed bin Kasımdan, Ahmet bin Ebu Abdullah
El Barkiden, babasından, Halit bin Hammad El Esediden, Ebi Hasan
El Abdiden, Ameşten, Abaya bin Rabiden, Abdullah bin Abbastan
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Yüce Allah (c.c.)
beni nübüvvetle Aliyi (a.s) İmametle üstün kılmış
bana kızımı İmam Aliyle evlendirmemi emretmiştir.
İmam benim evlatlarımın babası, bana gusül verip defin için
hazırlayacak olan ve borçlarımı ödeyecek kişidir. Onu veli edinen beni veli edinmiş ona muhalefet eden de benim muhalifim olmuştur.3
1 Bihar c. 38 s. 37 / Münteceb Din El Ani Arbeini s. 60 / Havrezminin Menakibi s. 124
2 Bihar c. 39 s. 282
3 Bihar c. 38 s. 140
Aynı kaynakta Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten, Ahmet bin Muhammedten, Muhammed bin Ali bin Yahyadan, Ebu Bekir bin Nafiden Ümeyye bin Halitten, Hammad bin Selmadan Ali bin Zeynden, Ali bin Hüseyinden (a.s), babasından, dedesi İmam Aliden (a.s),Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Ali (a.s), tohumu yaran ve canlıları yaratan yüce Allaha (c.c.) yeminler olsun ki sen benden sonra yaratılanların en üstünüsün. Ey Ali (a.s) sen benim vasim ve ümmetimin imamısın, sana itaat eden bana itaat etmiş, sana muhalefet eden de bana muhalefet etmiştir.4
Aynı kaynaktan Muhammed bin Kasım El Farisiden,
Ebu Sait Muhammed bin Fadıldan, Abdullah bin Abdul Aziz El Bağdadiden, Ebu Sait El Adaviden, Selma bin Şebipten, Abdurrezzaktan, Muammerden, Züheyriden, Abdullah bin Abbastan şöyle
rivayet edilmiştir: Bir gün ibni Sabit Minada
Resulullahın (s.a.a) yanında ashapla
beraber bulunuyordu. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Ey Müslümanlar! İşte bu Ali bin Ebi Talip (a.s) Arapların Seyidi (lideri) benim büyük vasimdir. Onun bana olan menzili
Hz. Harunun Hz. Musaya (a.s)
olan menzili gibidir.
Ancak benden sonra
peygamberlik yoktur. Tövbe edenin tövbesi ancak onun sevgisiyle kabul olur. Ey Hasan bin Sabit, onun hakkında söyleyeceğini söyle. Hasan bin sabit öne çıkarak
şöyle buyurdu:
Kabul olunmaz tövbe edenin
tövbesi İlla muhabbetiyle Ali bin Ebi Talibin (a.s)
Kardeşidir Resulullahın (s.a.a) bir de damadı Dost damada hiç bedel olur mu
Kim Ali gibi olabilir ancak onun için Döndü güneş hatırına
batıdan Bembeyaz ışığıyla döndü güneş Sanki
hiç batıda batmamış gibi5
Aynı Raviden, babası Aliden, dedesi Abdussametten, Muhammed El Farisiden, Ahmet bin Muhammed bin Ahmet
bin Ebi Sumeydudan, Ali bin Selmadan, Hüseyin bin Hasan El Karşiden, Muaz El Hamaniden, Cabir El Cufiden,
İshak bin Abdullah bin Haris bin Nevfelden, babasından Aliden (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:
Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzuruna geçtim
yanında Ebu Bekir,
Ömer ve Ayşe oturuyordu, ben Resulullah
(s.a.a) ve Ayşe arasında oturdum, Ayşe bana oturacak
başka yer bulamadın mı, diye serzenişte bulundu. Bunu işiten Resulullah (s.a.a)
4 Sadukun Emalisi s. 20
5 Bihar c. 38 s. 260
baldırına vurup şöyle buyurdu: Bana kardeşim konusunda eziyet etme, kuşkusuz ki o Müslümanların Seyiti, Muttakilerin İmamı, nur yüzlülerin lideridir. Yüce Allah (c.c.) kıyamet günü onu sırat köprüsüne
vekil kılacak dostlarını cennete muhaliflerini de cehenneme
sokacaktır.1
Aynı kaynakta Muhammed El Farisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Yusuf Deyruziden, Ebu Abbas Muhammed bin Ahmet bin Hammadtan, Muhammed bin Muhammed bin Süleyman El Vasıtiden, Ahmet bin Yezit bin Müslimden, İsmail bin Ebandan, Ebu Meryemden, Atadan,İbn-i Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: Ben kimin Mevlası isem Alide onun Mevlasıdır. Ben kimin velisi isem Ali de velisidir.2
Aynı kaynakta Muhammed El Farisiden Ebu Abbas Muhammed bin Ahmetten bin Hammadtan Kasım bin Cafer bin Ahmet bin İmran Şeybani El Küfiden Hüseyin bin Hakemden Ebu Gassandan Cafer El Ahmerden Ameşten Adiy bin Sabitten Zir bin Hubeyşin İmam Aliden (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Resulullahın (s.a.a) bana ahdettiklerinden biri de; Ey Ali (a.s) seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık buğz eder, sözüdür.3
Ebu Hasan Ebu Tayip bin Şuayb Ahmet
bin Kasım El Haşimiden, İsadan, Füruh bin Fervadan, Muside bin Sadakadan, Salih bin Heysemden, babasından şöyle rivayet
edilmiştir: Çarşıda
dolaşırken Esbağ bin Nebatiyle karşılaştım
bana şöyle buyurdu: Vay senin haline Ey Meysem, Müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s) çok ağır bir hadis
duydum. Nasıl bir hadis, diye sordum. Şöyle buyurduğunu duydum:
Biz Ehlibeytin hadisi zordur, ağırdır onu ancak Mukarreb melek Resul veya kalbi imanla imtihan
edilen mümin taşıyabilir. Bu sözleri duyduktan
sonra hızlı bir şekilde İmam Alinin (a.s) huzuruna gidip şöyle arz ettim: Ey müminlerin
emiri Esbağ bana sizlerin buyurmuş olduğu beni
düşünceye sokan bir hadis aktardı. İmam hangi hadis diye sordu.
İmama Esbağın aktardığını anlattım.
İmam tebessüm etti sonra şöyle buyurdu: Otur Ey Meysem, her ilmi ancak amel
edenler taşıyabilir. Yüce Allah (c.c.) meleklere şöyle buyurdu:
Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. Onlar
sen yeryüzünde kan dökecek bozgunculuk ve fesat edecek
birini mi yaratacaksın, oysa bizler seni tesbih edip tenzih etmekteyiz,
diye arz ettiler. Benim bildiklerimi sizler bilmiyorsunuz, diye buyurdu. Burada melekler ilmi taşıyabildi mi? Ben Ey Mevlam Allaha
(c.c.) ant olsun
ki bu ondan daha çetindir. Hz. Musaya (a.s) Tevrat indirildi ve
kendisinden daha alim biri olmadığı fikrine kapıldı. Yüce Allah (c.c.) kendisinden daha alim bir kulu olduğu
haberini verdi. Hz. Musa (a.s) Rabbinden onunla tanıştırmasını istedi. Yüce Allah (c.c.) Hz. Musayı (a.s) Hz. Hızırla buluşturdu. Hz. Hızır gemide gedik açtı, Hz. Musa (a.s) bu harekete tahammül etmedi. Hz. Hızır
çocuğu öldürdü Hz. Musa (a.s) yine buna sabredemedi. Duvar ördü buna da sabredemedi. Peygamberimize
gelince müminlerin emiri İmam Alinin
(a.s) elini Gadir Hum günü kaldırıp, Ey yüce Allahım (c.c.) ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır, diye
1 c. 3 hadis no : 51 / şeyhin Emalisi c. 1 s. 296
2 Velayet hadisi c. 2 hadis no 132 c. 3 hadis no. 19 c. 4 hadis no: 63
3 Bihar c. 39 s. 283 c. 2 hadis no: 51 c. 2 hadis no: 74 c. 3 hadis no: 25 c. 4 hadis no: 23
buyurdu. Yüce Allahın (c.c.) koruduğu hariç kaç kişi bu ahde vefada bulundu. Sizlere müjdeler olsun yüce Allah (c.c.) meleklere nebilere ve Resullere vermediği özelliği onun verdiği
sorumluluğu taşıyarak hakketmeniz vesilesiyle sizlere vermiştir.4
Aynı kaynaktan Muhammed El Farisiden, Ebu Hüseyin Ahmet bin Muhammed El Habremiden, Atik bin Muhammed El Medeniden, İshak bin Beşirden, Abdurrahman bin Kasba bin Züeypten, babasından, İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Ümmetimde en doğru hüküm veren İmam Ali bin Ebi Taliptir (a.s). Beni kim seviyorsa onu da sevsin, zira kişi benim velayetime ancak Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevgisiyle sahip olur.
Aynı kaynakta Ebu Hüseyin Ahmet bin Muhammed El Ğatrafiden, Hüseyin bin Muhammed bin Harundan, Muhammed bin Hamdan bin Mehrandan, Aydandan, Habip bin Muğire Cendal bin Vasıktan, Muhammed bin Amr El Mezniden, İbad El Kelbiden, Cafer bin Muhammedten, babasından, Ali bin Hüseyinden, Fatıma Suğradan, Hüseyin bin Aliden (a.s), annesi Fatımadan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) Arafe akşamı bize uğrayıp şöyle buyurdu: Yüce Allah (c.c.) sizlerle meleklerine karşı iftihar etti. Sizlere genel olarak mağfiret etti Aliye (a.s) ise özel bir şekilde, ben sizlere Resul olarak gönderildim. Kavmim ve ashabım için korku içinde değilim. Cebrail bana şöyle haber verdi: İnsanların en saadetlisi benim hayatımda ve şehadetimden sonra İmam Aliyi (a.s) sevendir. İnsanlar arasındaki en bedbaht kişi de İmam Aliye (a.s) hayatımda ve şehadetimden sonra buğz edendir.5
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Muhammed bin Saitten, Muhammed bin Ebi Abdullah El Küfiden, Musa bin İmran Nahiden, amcası Hüseyin bin Yezit Nevfeliden, Ali bin Salimden, babasından, Sabin bin Ebi Safiyeden, Sait bin Cübeyrden, İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim bütün hayırlara erişmek istiyorsa benden sonra İmam Aliyi (a.s) dost, dostlarının dostlarını da dost edinip düşmanlarını düşman edinsin.6
Aynı kaynaktan Abdullah bin Hüseyin bin Ali bin Cafer Raziden, Abdullah bin Muhammed bin Hayyandan, Beşşar bin Ahmet El Kattandan, Abdullah bin Amr bin Ebandan, Şuayb bin İbrahim Temimiden, Seyf bin Umeyradan, Eban bin İshak El Esediden, Sabah bin Muhammedten, Ebi Hazımdan, Ebi Said El Hudriden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İmam Ali (a.s) ve Abbasa işaret ederek bunlar konusunda sizlere vefakâr davranmanızı istiyorum. Kim onlara iyi davranır ve korursa kıyamet günü yüce Allahın (c.c.) verdiği nur ile havuz başında benimle buluşacaktır.
4 İbni Fırat tefsiri c. 6 / Bihar c. 38 S. 233 / Saduk Hisali s. 208 / Meani El Ahbar s. 189
5 Bihar c. 39 s. 284 / Sadukun Emalisi s. 153 / Müfidin Emalisi s. 161 / Havrezminin Menakibi s. 37
6 Sadukun Emalisi s.382 c. 4 hadis no. 81
Aynı kaynakta Ebu Sehl Muhammed bin Muhammedten, Ali bin Ahmet bin Mansurdan, Muhammed bin Dinardan, Hamit bin Hilal El Hallal El Küfiden, Hüseyin bin Ali bin Abdullahtan, Abdurrezzaktan, babasından, Abdurrahman bin Avfın kölesi Minadan şöyle rivayet edilmiştir: Yaşlanıp hadisleri birbirine karıştırmadan önce sana bir hadis anlatayım mı? Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ben bir ağacım, İmam Ali (a.s) ve Fatıma (a.s) dalları, Hasan ve Hüseyin (a.s) meyvesi ümmetimden onları sevenler ise yapraklarıdır. Bu ağaç nerede yeşerirse, beni hak üzere gönderene ant olsun ki yaprakları da Aden cennetinde yeşerecektir.1
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Hüseyin bin Musadan, Hüseyin bin İbrahim bin Netanehten, Ali bin İbrahim bin Haşimden, babasından Muhammed bin Umayrdan, İbn-i Ziyattan, Abdullah bin Salihten, Zeyd bin Aliden, babası Ali bin Hüseyinden, babası Hüseyin bin Aliden, babası Hüseyin bin Aliden, babası Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Ali (a.s) beni kim severse seni ve evlatlarından olan imamları sever. Kim onları severse nesebi konusunda yüce Allaha (c.c.) şükretsin. Zira bizleri ancak temiz bir soya sahip olanlar sever ve ancak soysuz olanlar buğz eder.2
Aynı kaynaktan Ebu Cafer Muhammed
bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Ali bin
Abdul Verraktan, Sad bin Abdullah
bin Ebi Haleften, Heysem bin Ebi Mesruktan,
Hüseyin bin Alvandan, Amr bin Halitten, Sad bin Zarif ten, Esbağ bin Nebatiden, Ali bin Ebi Talipten
(a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Resulullahın (s.a.a)
şöyle buyurduğunu işittim: Ben Âdemoğullarının en üstünüyüm. Ey Ali (a.s) sen ve senden
sonra evlatlarından olan İmamlar ümmetimin en üstünüsünüz, bizleri kim severse yüce Allahı (c.c.) sevmiştir. Kim de bizlere
buğz ederse yüce Allaha
(c.c.) buğz etmiştir. Kim bizleri
veli edinirse yüce Allahı (c.c.) veli edinmiştir. Kim de
bizlere muhalefet ederse yüce Allaha (c.c.) muhalefet etmiştir. Kim
bizlere itaat ederse yüce Allaha (c.c.) itaat etmiştir. Kim de bizlere asilikte bulunursa yüce Allaha
(c.c.) asilikte bulunmuştur.3
Aynı kaynakta Ebu Sait Muhammed bin Fadıl El Vaizden, Bağdatlı Ebu Cafer El Haşimiden, Muhammed bin Rafiden, Ebu Ubeyde bin Muhammed bin Ammar bin Yasirden (r.a), babasından, dedesi Ammardan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Bana iman etmiş olanlara İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetini tavsiye ediyorum, onu veli edinen beni veli edinmiş beni veli edinen ise yüce Allahı (c.c.) veli edinmiş ona muhabbet duyan bana karşı muhabbet duymuş bana muhabbet eden de yüce Allaha (c.c.) muhabbet duymuştur. Ona karşı buğz eden bana buğz etmiş, bana buğz eden de yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir.4
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Hüseyin bin Babaveyhten, Bağdatlı Muhammed bin Amr El Hafızdan, Muhammed bin Kasım bin Zekeriyadan, Hüseyin bin Ali Selüliden, Muhammed bin Hasan Selüliden, Salih bin Ebi Esvetten, Ebi El Mutahhardan, Selam El Cufiden Ebi Cafer El Bakırdan (a.s), Ebi Berzadan peygamber
1 Bihar c. 27 s. 107 c. 2 hadis no: 7 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 18
2 Sadukun Emalisi s. 384 / İlel Şerai s. 141 c. 4 hadis no: 87
3 Sadukun Emalisi s. 384 / İlel Şerai s. 141 c. 4 hadis no: 87
4 Bihar c. 38 s. 31 c. 2 hadis no: 140 c. 3 hadis no: 10 c. 4 hadis no: 39
efendimizin şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir:
Yüce Allah (c.c.) İmam Ali
(a.s) hakkında bana bir ahitte bulunmuştur, diye buyurdu. Ben ya
Resulullah (s.a.a) bana bu ahdi
açıklarmısın? diye arz ettim. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurdu: Yüce Allah (c.c.) bana iyi dinle diye buyurdu. Ben ya Rabbim dinliyorum, dedim.
Buyurdu ki; İmam Ali (a.s) hidayet sancağı
dostlarımın İmamı muttakilerin sorumlu olduğu söz odur. Onu seven beni sevmiş ve ona itaat
eden de bana itaat
etmiştir.5
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Muhammed bin Hasan bin Ahmet bin Velitten, Muhammed bin Hasan Saffardan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan Muhammed bin Sinandan, Ebi Malik El Hadramiden, İsmail bin Cabirden, Ebi Cafer El Bakırdan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Yüce Allah (c.c.) peygamberini İsraya çıkardığı zaman şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a) nübüvvetin ve ömrün sona erdi senden sonra ümmetine kimi bırakacaksın? Ey Rabbim insanları imtihana tabi tuttum beni Aliden (a.s) daha çok seven birini görmedim diye cevap verdim. Yüce Allah (c.c.) öyleyse ona kendisinin hidayet sancağı dostlarımın İmamı ve bana itaat edenlerin nuru olduğunu bildir, diye buyurdu.6
Aynı kaynaktan Muhammed El Farisiden, Ebu Abbas Muhammed Ahmet Dakkaktan, Ahmet bin Muhammed bin Sait El Küfiden, Hüseyin bin Abdulmelikten, İshak bin Yezitten, Haşim bin Beritten, İsmail bin Ricadan, babasından şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: Tohumu yaran ve canlıları yaratan yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki Resulullah (s.a.a) bana seni ancak mümin sever ve senden ancak münafık nefret eder, diye ahitte bulunmuştur. Müminlerin burnuna bu elimdeki kılıçla vursam dahi benden nefret etmezler. Münafıklara da dünyanın bütün nimetlerini versem dahi beni asla sevmezler.7
Aynı kaynaktan, Said bin Muhammed bin Fadıl El Vaizden, Ali bin Ahmet El Cercaniden, Muhammed bin Yakup El Muakkaliden, İbrahim bin Süleyman El Küfiden, İshak bin Büşür El Esediden, Halit bin Haristen, Avftan, Hasandan, Ebi Leyla El Gafariden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdi: Benden sonra büyük fitneler olacaktır bunlar gerçekleştiğinde İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) safında olunuz. Zira kıyamet günü beni ilk görecek, benimle ilk selamlaşacak kişi odur. Bu ümmetin Sıddıkı Ekberi ve Faruku Azamı odur. Hak ile batılı birbirinden ayıracak olan odur. Münafıkların lideri mal mülk, Müminlerin lideri ise odur.8
Aynı kaynakta Ebu Sahil Said bin Ebi Saitten,
Muhammed bin Ahmet bin Ramheden, Muhammed bin Ahmet bin Raşitten,
İmran bin Abdürrahim El Behiliden, İshak bin Büşürden, Yakup bin Musa El Haşimiden,İbn-i Ebi Davuttan,
İsmail bin Ümeyyeden, İkrimeden,İbn-i Abbastan
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Kim benim yaşadığım gibi yaşamak şehadete
5 Sadukun Emalisi s. 386 c. hadis no: 11 hadis no. 39
6 Sadukun Emalisi s. 386 c. 7 hadis no: 13
7 Bihar c. 39 s. 284 c. 2 hadis no. 51 74 c. 3 hadis no: 25 c. 4 hadis no: 11
8 Bihar c. 38 s. 217 c. 2 hadis no: 90-130-132
erdiğim gibi şehadete ermek ve benim için yüce Allahın (c.c.) hazırlamış olduğu Aden cennetine
geçmek istiyorsa, Ali bin Ebi Talibi (a.s) veli edinip benden sonra Ehlibeytine
tabi olsun. Onlar benim itretim benim tıynetimden
yaratılmış, benim kavrama kabiliyetime ve ilmime vakıf
kılınmıştır. Ümmetimden onların faziletlerini yalanlayan ve alakayı kesenlerin vay haline. Yüce Allah (c.c.)
onlara şefaatimi nail kılmasın.1
Aynı kaynakta Ebu Hasan Ali bin Hasan bin Ahmet El Kattan El Belhiden, Muhammed bin Ramihten, Ahmet bin Yakup El Gaziden, Muhammed bin Halit bin Süleymandan, Abdurrezzaktan, babasından, İbn-i Tavustan, babasından,İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Yüce Allahın (c.c.) kırmızı yakuttan yaratılmış bir sütunu vardır, bu sütun arşın direklerine bağlanmıştır. Onlara ancak Ali (a.s) ve tabileri nail olacaklardır.2
Aynı kaynakta Ebu Muhammed Abdullah bin Ahmet bin Hasan Saffar El Buhariden, Abdullah bin Muhammed bin Yakuptan, Muhammed bin Hüseyin bin Hafstan, Ahmet bin Osman bin Hekimden, Kasbadan, Suvar El Amadan, Davut bin Ebi Avf bin Ebi Cehhaftan, Muhammed bin Umayrdan, Fatımadan (a.s), Ümmü Selemeden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Resulullahla (s.a.a) birlikte evimde oturuyordum. Yanımıza Fatıma (a.s) ardından da Ali (a.s) geldi. Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) Ey Ali (a.s) seni ve ashabını cennetle müjdeliyorum. Müjdeler olsun sana ve tabilerine sizler cennetliksiniz, diye buyurdu.
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin
bin Musadan, Muhammed bin Aliden
amcası Muhammed bin Ebi Kasımdan, Muhammed Bin Ali Küfiden,
Muhammed bin Sinandan, Mufaddal bin Amrdan, Sabit bin Ebi Safiyeden, Said bin Cübeyrden, Abdullah bin Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu
rivayet etmişlerdir: Ey insanlar yüce Allahtan (c.c.) daha
doğru sözü ve kelamı kim
söyleyebilir? Ey insanlar yüce Allah
(c.c.) bana sizler için İmam Aliyi (a.s) önder, İmam, halife ve vasi olarak ilan etmemi emretmiştir. Onu kardeş ve vezir
addetmemi talep etmiştir. Ey insanlar,
İmam Ali (a.s) benden sonra hidayet kapısı yüce Allaha
(c.c.) davet eden müminlerin en Salihidir. Yüce Allaha (c.c.)
davet eden, salih amel işleyen ve ben Müslümanım diyen kişiden kim daha iyi olabilir.
Ey insanlar, Ali (a.s) bendendir onun
çocukları benim evlatlarım, eşi benim sevgili kızım,
onun emri benim emrim, nehyi benim nehyimdir. Ey insanlar, ona itaat edin ve muhalefetinden sakının, zira ona itaat bana itaat demek ona muhalefette
bana muhalefet anlamına gelmektedir.
Ey insanlar, İmam Ali (a.s) bu ümmetin Sıddıkı, Faruku Ekberi ve öğüt vereni, bu ümmetin; Harunu,
Yuşası, Asıfı ve Şemunu; Hitta
kapısı, kurtuluş gemisi; Talutu ve Zül Karneyni dir. Ey insanlar, insanlara en büyük imtihan ve hüccet,
en büyük delil,
dünya ehlinin İmamı ve sağlam tutanağıdır. Ey insanlar, Ali hak
ile
hakta Ali (a.s) ile ve hak dili üzerindedir. Ey insanlar, İmam Ali (a.s) cehennem
ehlini cennet ehlinden
ayırandır. Onun hiçbir dostu ateşe geçmez, hiçbir muhalifi
1 Şeyhin Emalisi c. 2 s. 191 / Sadukun Emalisi s. 39 c. 5 hadis no: 27 c. 9 hadis no: 21 c. 4 hadis no: 46
2 c. 4 hadis no: 40
de ateşten kurtulamaz. Ey ashabım, ben sizlere nasihatte bulunup sizlere risaleyi tebliğ ettim, ancak sizler nasihat edenlerden pek hoşnut olmuyorsunuz. Ben bunu söyler ve yüce Rabbimden kendim
ve sizler için bağışlanma dilerim.3
Aynı kaynakta şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Hüseyin bin Ahmet bin İdristen, babasından, Ebu Haşimden, Muhammed bin Sinandan, Ebu Carud Ziyad bin Munzirden, Said bin Cübeyrden, İbn-i Abbastan, Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayeti yüce Allahın (c.c.) velayeti, ona muhabbet yüce Allaha (c.c.) ibadet, ona tabi olmak Allah (c.c.) dostlarının farzı, onun düşmanları yüce Allahın (c.c.) düşmanları, ona karşı savaş yüce Allaha (c.c.) karşı savaş onunla barış içinde olmak ise yüce Allah (c.c.) ile barış içinde olmak demektir.4
Aynı kaynakta Ebu Bekir Muhammed bin Abdullahtan, Hasan bin Süfyandan, Hamit bin Kuteybeden, Halit bin Muhalletten, Umeyr bin Arfecetüden, Numan El Ezediden, Selmandan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kişi Ehlibeytimi sevmedikçe ve gösterişi bırakmadıkça iman etmiş sayılmaz. Bu sözleri işiten Ömer bin Hattab ya Resulullah (s.a.a) Ehlibeytini sevmenin alameti nedir, diye sordu. Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) elini koyarak işte buna karşı sevgi beslemektir, diye cevap buyurdu.
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyinden, Hüseyin bin Ahmet bin İdristen, babasından Ahmet bin Muhammed bin Halitten, Abbas bin Maruftan, Muhammed bin Yahya El Hazzazdan, Talha bin Zeydten, İmam Sadık Cafer bin Muhammedten (a.s), babasından, dedesinden (a.s), Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Bir gün Cebrail (a.s) Rabbim tarafından yanıma geldi ve şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a) yüce Rabbin sana selam edip şöyle buyurur: Kardeşin Aliye (a.s) kendisini veli edineni azaba tabi tutmayacağımı ve kendisine muhalefet edene merhamet etmeyeceğimi müjdele, diye buyurdu.5
Ebu Hüseyin bin Ebi Tayip bin Şuayb bin Ahmet bin Ebi Kasım El Farisiden, İsa bin Mehrandan, Muhavval bin İbrahimden, Cabir El Cafiden, Abdullah bin Şerikten, Haristen şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Alinin (a.s) huzuruna, gecenin sessizliğinde gittim. Bana bu saatte seni buraya getiren şey nedir ey Ammar, diye buyurdu. Kendisine dedim ki; senin sevgin ya Emir el Müminin. Bana üç defa Allahtan (c.c.) başka İlah olmayana, yüce Rabbime diye yemin ederek, şöyle devam etti: Beni üç konumda göreceksin, bunlar: Havuz başında, ölüm anında ruhun boğazına ulaşınca ve sırat köprüsünde.
Aynı kaynakta Ebu Ali Ahmet bin
Ebi Cafer El Beyhakiden, Bağdatta Ebu Ferec Ahmet bin Muhammed
El Askeriden, İbrahim bin Ahmet bin Abdullah bin Mehrandan,
Ebu Numan bin Fadıl bin Kudame bin Numandan, Muhammed
bin Şahap Zehiriden, Enesten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
Müminin iman
3 Sadukun Emalisi s. 35
4 Bihar c. 27 s. 107 / Sadukun Emalisi s. 36 c. 1 hadis no: 23
5 Sadukun Emalisi s. 42 c. 1 hadis no: 24
göstergesi, İmam Alinin (a.s) sevgisidir.1
Aynı kaynakta Ebu Ali Ahmet bin Ebi Cafer El Beyhakiden, Muhammed bin İbrahim El Hasneveyhten, Abdullah bin Aliden, Muhammed bin Salihten, Musa bin İmrandan, Ebu Amr El Feradan, Davut bin Ebi Sebikten, Ebu Harun El Abdiden şöyle rivayet edilmiştir: Hürre yılında Medine şehrine vardım şehir halkının toplandığını gördüm, karşılaştığım kişilere bu toplantının nedenini sordum. Bana halkın Resulullahın (s.a.a) sahabesi Ebu Saidin etrafında toplanıldığı söylendi. Ebu Saidin yanına gidip bana İmam Ali bin Talipten (a.s) bahset, diye söyledim. Ebu Sait şöyle buyurdu: Bir gün Resulullah (s.a.a) bir ilan için şehrin ortasına bir tellal gönderip şöyle nida etmesini emretti: Kim Allahtan (c.c.) başka İlah olmadığına şehadet ederse cennetlik olmuştur. Tellal aldığı görevi icra etmeye giderken Ömer bin Hattabla karşılaştı. Ömer bu müjdenin bütün Müslümanlara mı yoksa bir gruba mı olduğunu, sordu. Tellal, Resulullahın (s.a.a) huzuruna döndü ve ey Resulullah (s.a.a) görevimi icra etmek için giderken Ömer bin Hattabla karşılaştım ve bana bu verdiğiniz emir herkes için mi geçerlidir yoksa bir grup için mi, diye sordu. Resulullah (s.a.a) yanında oturan İmam Alinin (a.s) omuzuna hafif vurup bu müjde Ali (a.s) ve Şiası için geçerlidir, diye buyurdu.
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan,
Muhammed bin Amr bin Hüseyin
El Hafız El Bağdadiden, Abdullah
bin Yezitten, Muhammed bin
Sevaptan, İshak bin Mansurdan, Kadih Ebi Cafer El Beceliden, Abdullah bin Lahiadan, Abdurrahman bin Ziyattan, Salim
bin Yesardan, Cabir
bin Abdullahtan şöyle rivayet
edilmiştir: Hayber kalesinin fethedildiği gün İmam Ali (a.s)
Resulullahın (s.a.a) yanına geldi. Allah Resulü (s.a.a) kendisine
şöyle buyurdu: Yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki eğer ümmetimden bazı gruplar Hristiyanların İsa
bin Meryeme hakkında söylediklerini söyleyecek olmasa, bugün senin hakkında
öyle şeyler söylerdim ki
insanlar bastığın toprağı ve
yıkandığın suyun artakalanını alıp
şifa niyetine kullanırlardı. Ancak senin benden olman benim de
senden olmam ve benim
mirasçım olman benim
de senin mirasçın olmam, benden sonra peygamber olmaması
kaydıyla senin bana olan menzilinin Harunun Musaya olan menzili
gibi olması, benden
sonra borçlarımı ödemen,
benim sünnetim için cihat etmen, havuz başında halifem olarak benimle buluşman ve cennet elbisesini
benimle beraber ilk giyinen olman iftihar olarak sana yeter. Hiç
kuşkusuz ümmetimden cennete ilk girecek olan sensin. Senin tabilerin etrafımda ak yüzlü bir
şekilde parlayan nurdan minberlerin üzerinde çıkacak ve onlara
şefaatçi olacağım. Cennette de tabilerin benim komşularım olacaktır. Kuşkusuz ki sana karşı savaş bana karşı savaş, sana karşı barış da bana karşı barıştır. Senin sırrın benim sırrım
senin aleniyetin benim aleniyetim demektir. Göğsündeki sırlar benim göğsümdeki sırlardır. Senin çocukların benim evlatlarımdır. Sen benim
vaatlerimi yerine getirensin. Hiç şüphesiz ki hak seninle beraber senin
dilinde kalbinde ve iki gözündedir. İman benim etim ve kanıma
nasıl karışmışsa senin de etine ve kanına karışmıştır. Sana karşı nefret besleyen hiç kimse havuz başında
benimle buluşmayacak ve sana muhabbet besleyen hiç
1 Bihar c. 39 s. 284
kimse havuz başında
benimle karşılaşmaktan mahrum kalmayacaktır. İmam Ali (a.s) duyduğu bu sözlerden sonra
yere secdeye kapanıp şöyle buyurdu: İslam nimetini bana ihsan eden,
Kur-anı öğreten muhabbetimi insanların en üstünü peygamberlerin sonuncusu
Resullerin en faziletlisinin kalbine benim için fazilet
olarak yerleştiren yüce Rabbime şükürler olsun. Daha sonra peygamber şöyle buyurdu: Ey Ali (s.a) sen
olmasaydın benden sonra müminin kim olduğu belli olmayacaktı.2
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyinden, Sad bin Abdullahtan, Heysem bin Ebi Mesruktan, Hüseyin bin Alvandan, Amr bin Sabitten, babasından, Sad bin Zarif ten, Esbağ bin Nebatiden, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) Küfe mescidinde şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ben vasilerin seyidi Nebilerin seyidinin vasisiyim. Ben Müslümanların İmamı ve Muttakilerin lideri, Müminlerin Mevlası kadınların en üstününün kocasıyım. Ben yüzüğü sağ elde takan ve alnımı secdede toprağa sürenim. İki defa hicret eden ve iki defa biat eden benim. Ben Bedir ve Huneyn savaşının zaferini kazananım. İki kılıçla, savaşan pehlivanlara karşı hamlede bulunanım. Ben evvellerin ve ahirlerin ilminin mirasçısı, Nebi ve Resullerden sonra insanlar üzerinde olan hüccetim, Muhammed Mustafada (s.a.a) peygamberlerin sonuncusudur. Benim velayetime bağlı olanlara merhamet edilecek bana muhalif olanlar ise lanetlenecektir. Benim Habibim Resulullah (s.a.a) bana şu sözleri çokça tekrar ederdi: Ey Ali (a.s) seni sevmek takva ve iman, buğzun ise küfür ve nifaktır. Ben hikmet eviyim sen de anahtarısın. Sana buğz edip beni sevdiğini iddia eden yalan söylemiştir.3
Aynı kaynakta Ebu Nasır Ahmet bin Muhammed bin Hasan El Kermeniden, Ahmet bin Halil bin Halit bin Harptan, Muhammed bin İsmail El Buhariden, Abdullah bin Salihten, Raşit bin Sadtan, Yula bin Murradan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahla (s.a.a) birlikte bir davete katıldık yolda giderken peygamberin torunu Hasan (a.s) yolda oynuyordu peygamber hızlı bir şekilde yürüyerek İmam Hasanın (a.s) yanına vardı ve onunla oynamaya başladı. İmam Hasanın (a.s) bir elini sakalına bir elini de omzuna koyarak onu taşıdı, onu öptü ve şöyle buyurdu: Hasan (a.s) bendendir, ben de Hasandan (a.s) Hasanı seveni yüce Allahta (c.c.) sever, Hasan ve Hüseyin (a.s) benim torunlarım ve Esbattandır.
Aynı kaynakta Ebu Hasan Muhammed bin Muhammed bin İshak El Harbi El Mudilden, Bağdatta Ebu Kasım Abdullah bin Ahmet bin Abdullah El Beceliden, Hüseyin bin Muhammed bin Nasırdan, Kurre bin Uladan, Osman bin Abdullah bin Amrdan, Musa bin Caferden, babasından, dedesinden (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Cebrail (a.s) Resulullahın (s.a.a) Huzuruna inip şöyle buyurdu: Ey Resulullah (s.a.a) yüce Allah (c.c.) sana İmam Ali bin Ebi Talibi (a.s) sevmeni emretmekte, zira yüce Allah (c.c.) İmam Aliyi (a.s) ve onu seveni sevmektedir. Daha sonra Cebrail (a.s) ya Resulullah (s.a.a) Aliye (a.s) kim buğz eder ki? diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) insanları İmam Alinin (a.s) muhalefetine teşvik edenlerdir, diye buyurdu. 4
2 Sadukun Emalisi s. 86
3 Sadukun Emalisi s. 31
4 Bihar c. 39 s. 285
Aynı kaynakta Ebu Nasır Ahmet bin Hüseyin bin Mervan Dabiden, Musa bin Abbas El Cuniden, Abdullah bin Ahmet Devrakiden, Abdul Aziz bin Hattabtan, Ali bin Haşim El Beriden, Muhammed bin Abdullah bin Ebi Rafiden, Ebi Ubeyde bin Muhammed bin Ammar bin Yasirden (r.a), babasından, Ammardan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bana inanan ve tasdik eden herkese İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetini vasiyet et. Onu veli edinen beni veli edinmiş beni veli edinen ise yüce Allahı (c.c.) veli edinmiştir. Onu seven beni sevmiş, beni seven de yüce Allahı (c.c.) sevmiştir. Ona buğz eden bana buğz etmiş, bana buğz eden ise yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir.1
Aynı kaynakta Ebu Mufaddal Muhammed bin Ali bin Abdullah Sicistani El Meruziden, Ahmet bin Abdullah bin Davuttan, İsmail bin Büşür El Belhiden, Ahmet bin Yakuptan, Muhammed bin Halit bin Süleyman El Cevniden, Abdurrezzaktan, babasından, İbn-i Tavustan, babasından, İbn-i Abbastan Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allahın (c.c.) kırmızı yakuttan arşın direklerine bağlı bir sütunu vardır. Onu ancak Ali (a.s) ve Şiaları idrak edeceklerdir.2
Aynı kaynakta Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed bin İbad Raziden, Ali bin Muhammed El Basriden, Ali bin Muhammed El Basriden, Ali bin Muhammed El Kazviniden, Ali bin Hüseyin El Esterabadiden, Ahmet bin Ebi Abdullah El Barkiden, Abdul Azim bin Abdullah El Hüseyniden, Muhammed bin Ali bin Musa Rızadan (a.s), babasından, dedesinden (a.s), babası İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) İslamı yarattı ve onun için bir arsa, bir nur, bir sur ve bir yardımcı yaratmıştır. İslamın arsası Kur- an nuru hikmet, suru iyiyi emretmek, yardımcıları ise ben Ehlibeytim ve Şiamdır. Ben, Ehlibeytim ve Şialarını sevip zafere ulaştıracağım. Zira yüce Allah (c.c.) beni Miraca çıkardığı zaman Cebrail beni gökyüzü ehline nesebimle tanıttı, bana Ehlibeytime ve Şialarına karşı Meleklerin kalbinde muhabbeti karar kıldı. Bu muhabbet Meleklerin kalbinde kıyamete kadar emanet olarak kalacaktır. Daha sonra Cebrail (a.s) benimle beraber yeryüzüne indi ve beni nesebimle birlikte yeryüzü canlılarına tanıttı, benim Ehlibeytimin ve Şialarının sevgisini yeryüzü halklarının kalbinde karar kıldı. Ümmetimden mümin olanlar Ehlibeytim olan bu emanete kıyamete kadar sahip çıkanlardır. Bir kimse dünyanın bütün günlerinde yüce Allaha (c.c.) ibadet etse ve hesap günü hesaba Ehlibeytim ve tabilerine karşı nefret ile çıkarsa, yüce Allah (c.c.) onu münafık olarak haşredecektir.
Aynı kaynakta Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed
bin İbad Raziden,
Muhammed bin Ahmet El Medainiden, Cabir bin Abdullah
El Ensariden, Muhammed
bin Ali Zeynel Abidinden (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Bir
gün adamın biri İmamın huzuruna
gelip şöyle arz eder: Bana sadece
sizlere has olan bir hadis
anlat. İmam evet bizler yüce Allahın (c.c.) ilminin haznedarı, vahyin mirasçısı, yüce Allahın
(c.c.) kitabının taşıyıcılarıyız. İtaatimiz farz, bizi sevmek iman, nefret etmek ise nifaktır. Bizim sevenimiz cennette
nefret edenimiz cehennemde, Kâbenin
1 c. 2. Hadis no: 140 c. 3 hadis no: 10 c. 4 hadis no: 20
2 c. 4 hadis no. 26
Rabbine ant olsun ki bizler tatlı bir balçıktan yaratıldık o balçıktan yaratılmak bizden başkasına nasip
olmadı. Bizim tabilerimiz ise bir alt seviyedeki balçıktan yaratılmıştır. Kıyamet günü tabilerimizin
yaratıldığı bir alt seviyedeki balçık bir üsttekiyle karışacaktır.
Kıyamet günü olduğunda yüce Allahın (c.c.) peygamberine ne eyleyeceğini umarsın? Veya peygamberinin evlatlarına ne yapmasını umarsın.
Ya da peygamber
evlatlarının tabilerine ve sevenlerine ne yapmalarını umarsın?
Elbette ki hepsi cennetteki yerlerini
alacaklardır, diye buyurdu.
Aynı kaynakta Ebu Sehl Büşür bin Ahmetten, İbn-i Abdullah bin Amirden, Asım bin Yusuf tan, Muhammed bin Eyüp El Kilabiden, Amr bin Süleymandan, Ebu Rebi El Areciden, Abdullah bin İmrandan Ali bin Zeydten, Said bin Müseyyebten, Zeyd bin Sabitten,Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim İmam Aliyi (a.s) hem hayatında hem yaşamından sonra severse, güneşin onlar için doğup battığı ve yüce Allahın (c.c.) onlara Emanı ve imanı ihsan etmiş olan kimselerden kılacaktır. Kim de hem hayatında hem de ölümünden sonra ona (a.s) buğz ederse, cahiliye dini üzerine ölen ve yaptıklarıyla hesaba çekilen kimselerden olacaktır.
Aynı kaynakta Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed bin İbad Raziden, Ebu Cafer Muhammed bin Ahmet Raziden, Muhammed bin Ali El Hatipten, Ukayldan, Muhammed bin Binardan, Hasan bin Urfeden, Vekiden, Şakikten, Ebi Yakazandan, İbn-i Amrdan Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü olduğunda yüce Allah (c.c.) evveldeki ve ahirdeki bütün insanları toplayacak ve bir münadi herkesin duyacağı bir şekilde şöyle nida edecektir: Ali bin Ebi Talib (a.s) nerededir? Ali Rıza (a.s) nerededir? İmam Ali (a.s) gelecek ve yüce Allah (c.c.) onu hayırlı bir şekilde hesaba çekecek ona yeşil renkte cennet elbisesi, Tuba ağacından asa hediye edilip şöyle söylenecektir: Git havuz başında bekle istediğine su ver ve istediğini de mahrum et.
Aynı kaynakta İbrahim bin Ahmet Rahamiden, Ebu Bekri bin Ebi Davuttan, Hilal bin Büşürden, Abdülmelik bin Musadan, Ebi Haşim Ramaniden, Zazandan Selman El Farisiden (r.a) Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s) seni seven beni sevmiş, sana buğz eden ise bana buğz etmiştir.3
Aynı kaynakta Ebu Bekir Muhammed bin Ahmet bin Yahya El Farisiden, Ebu Bekir Muhammed bin Abdullah bin Yezdad Raziden, Ebu Salih El Bezzazdan, Ebu Hatimden, Yahya bin Hamaniden, Yahya bin Yuladan, Ammar bin Zarikten, İshak bin Ziyattan, Mutriften, Zeyd bin Erkamdan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim benim gibi yaşamak benim gibi şehadete erişmek ve yüce Rabbimin bana vaat ettiği ağaçlarını da kendisinin ektiği, benim sakini olacağım beka cennetine sahip olmak istiyorsa Ali bin Ebi Talibi (a.s) veli edinsin.
Aynı kaynakta Ebu Ali bin
Ukbeden, Bağdatta Ahmet bin Muhammed El Müeddepten, Hasan bin Ali bin
Zekeriya El Adaviden, Huraş bin Abdullahtan, Enesten şöyle rivayet edilmiştir: Birgün Resulullahın (s.a.a)
huzuruna bir adam
3 Bihar c. 39 s. 285 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 363
gelip şöyle arz etti:
Ey Resulullah (s.a.a)
Ali bin Ebi Talibin (a.s)
durumu nedir? Resulullah
(s.a.a) şöyle buyurdu: Bana Ali bin Ebi Talibi mi (a.s) soruyorsun kıyamet günü cennet develerinden
ayakları yeşil Zebercet cevherinden, gözleri kırmızı
yakuttan, hörgücü miskten, üzerinde nurdan iki ziynet örtüsü, biriyle
sarılmış diğeriyle örtünmüş, İmamın elinde Hamd sancağı, sancağın içinde kırk
bölüm, her bölümün hacmi yer ile gökler arasındaki mesafe kadardır, İmamın sağında amcam Hamza bin Abdul Muttalib (r.a), solunda Cafer
Tayyar (r.a), kızım Fatıma (a.s) arkasında Hasan
ile Hüseyin (a.s)
aralarında olacak ve bir münadi kıymet mahşerinde şöyle nida edecek: Sevenler ile buğz edenler nerede, işte bu Ali bin Ebi Talib (a.s)
kitabı sağ elinde
cennete geçmektedir.
Aynı kaynakta Ebu Ali Ahmet bin Ebi Cafer El Beyhakiden, Ali bin Cafer El Medeniden, Abdullah bin Muhammed El Meruziden, Lüveyz El Masisten, Süfyan bin Aynadan, Leysten, Mücahitten, İbn-i Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Cennet ehli öyle bir an yaşayacak ki güneş ve ayın ışığını görecek ve şöyle söyleyeceklerdir: Rabbimiz hani içinde Güneş ve Ayın ışığını görmeyeceğimizi vadetmişti? O an bir münadi şöyle nida edecektir: Yüce Allah (c.c.) sizlere verdiği sözü gerçekleştirecek ve içinde ne Güneşin ne de Ayın ışığını görmeyeceksiniz. Şu gördüğünüz ışık İmam Alinin (a.s) Şiasından birinin bir diğerinin yanından geçerken yüzünün nurundan saçtığı ışıktan kaynaklanmıştır.1
Aynı kaynakta Ebu Sehl Said bin Ebi Saitten, Muhammed bin Battadan, Velid bin Eban El Esfehaniden, Muhammed bin Davuttan, Yakup bin İshaktan, Haris bin Muhammedten, Ebu Bekir bin Ayyaştan, Maruf bin Harbuzdan, Ebi Tufeylden, Ebi Berzadan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü kulun ayağı biz Ehlibeytin sevgisinden sorulmadıkça kaymayacaktır. Ey Resulullah (s.a.a) sevginizin alameti nedir? diye soruldu. Resulullah (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) omuzuna elini koyarak işte bu, diye buyurdu.2
Aynı kaynakta Ebu Sait Ahmet bin Muhammed bin Sait El Müeddepten, Ebu Ahmet Muhammed bin Süleyman bin Faristen, Ebu El Ezher Ahmet bin Ezherden, Aburrezzak bin Hemmamdan, Muammer bin Raşitten, Züheyriden, Abdullah bin Abdullah bin Mesuttan, Abdullah bin Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibe (a.s) bakıp şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) sen hem dünyada hem de ahirette Seyitsin (üstünsün). Seni seven beni sevmiş, sana buğz eden de bana buğz etmiştir. Senin sevdiğin benim sevdiğim, benim de sevdiğim yüce Allahın (c.c.) sevdiğidir. Senin buğz ettiğin benim buğz ettiğim, benim de buğz ettiğime yüce Allah (c.c.) buğz eder. Ne mutlu benden sonra sana muhabbet duyanlara.3
Aynı kaynakta Vaiz Ebu
Mansur İsbahan bin Esbuz Deylemi Şiraziden, Muhammed bin İsa El
Kabiden, Kabeniden, Musa bin Verdandan, Sabitten, Enesten
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir: İsraya çıktığım gün dördüncü
semada
1 Bihar c. 8 s. 149
2 Bihar c. 7 s.267 c. 2 hadis no: 59 c. 3 hadis no: 20
3 Bihar c. 39 s. 286 c.2 hadis no: 5 c. 7 hadis no: 7
Ali bin Ebi Talibin
(a.s) simasını görmemden
dolayı şöyle söyledim:
Ey Cebrail (a.s) bu Alidir (a.s).
Cebrail bana bunun
yüce Allahın (c.c.)
İmam Alinin (a.s) simasına bürüdüğü bir melek olduğunu vahyetti. Bu meleğin her gün yüce Allahı
(c.c.) tesbih ve tenzih eden ve bu ibadetlerin sevabın İmam Ali (a.s)
muhiplerine hediye ettiği yetmiş bin meleği ziyaret
ettiğini buyurdu.4
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Muhammed bin Ali El Aleviden, amcası Muhammed bin Ebi Kasımdan, Muhammed bin Ali El Küfiden, Amir bin Kesir Serracdan, Ebi Caruttan, Sabit bin Ebi Safiyeden, Ali bin Hüseyinden (a.s), babası Hüseyin bin Aliden (a.s), Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) sizlere muhalefetimi haram kılmış itaatimi de farz kılmıştır. Sizlere nasıl itaatimi emretmişse benden sonra da İmam Alinin (a.s) itaatini farz kılmış muhalefetimi nasıl sakındırmışsa onun da muhalefetinden sakındırmıştır. İmam Aliyi (a.s) müminlerin emiri kardeşim vezirim, vasiyim ve varisim kılmıştır. O benden ben de ondanım, onu sevmek iman, buğz etmek küfür, onu seven beni sevmiş, buğz eden ise bana buğz etmiştir. Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır. Ben de Alinin Mevlayım. Ben kadın- erkek her müminin Mevlasıyım. Ben ve Ali (a.s) bu ümmetin babalarıyız.5
Aynı kaynakta Ebu Muhammed Abdullah bin Muhammed bin Abdullah bin Dinardan, Bağdatta İsmail bin Muhammed Saffardan, Hasan bin Urfeden, Said bin Muhammed El Verraktan, Ali bin Hazurdan, Ebu Meryem Sakafiden, Ammar bin Yasirden Resulullahın (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibe (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Ey Ali (a.s) ne mutlu seni sevene ve vay haline seni yalanlayıp iftira edene.6
Aynı kaynakta Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musadan, Muhammed bin Ali El Aleviden, amcası Muhammed bin Kasımdan, Muhammed bin Ali El Küfiden, Muhammed bin Sinandan, Ziyan bin Munzirden, Said bin Cübeyrden, İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Benden sonra İmam Aliye (a.s) muhalefet eden kişi kâfirdir. Ona ortak koşan kişi müşriktir. Onu seven mümin buğz eden ise münafıktır. Onu takip eden kişi kurtuluşa ermiş ona savaş açan dinden çıkmış, ona karşı çıkan mahvolmuştur. İmam Ali (a.s) yüce Allahın (c.c.) yeryüzündeki nuru ve kulları üzerindeki hüccetidir. İmam Ali (a.s) muhaliflere karşı yüce Allahın (c.c.) kılıcı ve peygamberlerinin ilim varisidir. İmam Ali (a.s) yüce Allahın (c.c.) yüce kelimesi onun muhaliflerinin kelamı ise aşağılıktır. İmam Ali (a.s) vasilerin en üstünü ve Resullerin en üstünün vasisidir. İmam Ali (a.s) müminlerin emiri nur yüzlülerin lideri ve Müslümanların İmamıdır. Yüce Allah (c.c.) imanı ancak ona itaati ve velayetiyle kabul edecektir.7
4 Bihar c. 39 s. 110 / El Haric kitabında c. 2 S. 812 / Uyun El Ahbar c. 2 s. 130 / Bihar c. 39 s. 109
5 Sadukun Emalisi s. 22 / Bihar c. 39 s. 286
6 Bihar c. 39 s. 286
7 Sadukun Emalisi s. 19 c. 1 hadis no: 30
Aynı kaynakta İbrahim bin Ahmetten, Muhammed bin Şamda Ays El Gassaniden, Hişam bin Ammardan, Halit bin Abdullah Tahhandan, Eyüp Sicistaniden, Ebu Kulabe El Havbiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ümmü Selemeye İmam Alinin (a.s) Şiasını sordum, bana Resulullahın (s.a.a) bu konuda şöyle buyurduğunu nakletti: Kıyamet günü İmam Alinin (a.s) Şiası kurtuluşa erenlerdir.1
Aynı kaynakta Ebu Muhammed Abdullah bin Ahmet Şaraniden, Ebu Hasan Ali bin Hüseyin bin Yakup bin Hares El Küfiden, Cafer bin Ahmet bin Yusuf tan, Hüseyin bin Nasır bin Müzahimden, İbrahim bin Hakem bin Zahirden, Ebi Hakemden, Cabir bin Yezitten, Ebi Cafer Muhammed bin Aliden (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey İnsanlar, bizler peygamberinizin Allah (c.c.) tarafından üstün kılınmış sırlarına vakfedilmiş ve ilmine emanetçi addedilmiş Ehlibeytiyiz. Onlar dininin direkleri, ilminin şahitleridir. Yüce Allah (c.c.) onları her şeyden önce yaratmış arşını gölgeliğine almış ve seçkin kılmıştır. Yüce Allah (c.c.) onları kulları için delil kılmış sırat köprüsü için kılavuz eylemiştir. Onlar hidayet eden imamlar hayırlı önderler, orta yolun takipçileridir. Kim onlara iltica eder ve onlara tutunursa onun için kurtuluş vesilesi ve korunağı olacaklardır. Onları veli edinen saadete kavuşur, muhalefet eden ise helak olur, onlara tutunan da kurtuluşa erer. Risale onlara indi meleklerde onların huzuruna indi, Ruh El Eminde onlarla konuştu, onlara hiç kimseye verilmeyeni verdi. Mübarek ağaç ve onu yeşermiş tatlı meyveleri onlardır. Onlar ilmin madeni risalenin mahalli ve meleklerin uğrak yeridir. Onlar yüce Allahın (c.c.) her türlü eksiği giderdiği ve pak kıldığı rahmet ve bereketin Ehlibeytidir.2
Aynı kaynakta Ebu Hasan bin Ebi Tayip bin Şuaybtan, Ahmet bin Ebi Kasım El Karşiden, İsa bin Mehrandan, İsmail bin Ümeyyeden, Ambese El Abidten, Cabir bin Abdullahtan, Ebi Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyinden (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmamla beraber oturuyorduk bizlere şu mübarek ayeti okudu: Her Nefis yaptığı amelin esiridir, ancak sağ tarafın ehli istisnadır.3 Aramızda oturan biri adam kalkıp sağ tarafın ehli kimlerdir, diye sordu. İmam (a.s) onlar İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) Şialarıdır, diye buyurdu.4
Aynıkaynakta Muhammed bin Abdullah El Vaizden, Bağdatta Hasan bin Abdullah bin Şazan El Amaniden, Muhammed bin Fersan El Abbadtan, Heysem bin Ahmetten, Abbad bin Suhayb El Halebiden, Ali bin Hüseyinden, babasından, Zer bin Hubeyşten, İmam Aliden (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kıyamet günü benim tabilerim ve sevenlerim hariç herkes annesinin adı anılarak çağrılacaktır. Ancak benim tabi ve sevenlerimin soylarının paklığı vesilesiyle babaları anılarak çağrılacaklardır.5
Aynı kaynakta Ebu Cafer Ahmet bin İsa El İcliden, Muhammed bin Ahmet bin Abdullah bin Ziyad El Arzemiden, Ali bin Hatim El Mukkırriden, Şerikten, Salim El
1 Sadukun Uyun El Ahbar kitabında c. 1 s. 52 Emalisi s. 295 c. 2 hadis no: 36
2 Bihar c. 26 s. 253
3 El Müddessir
4 Bihar c. 8 s. 192 c. 24 hadis no: 8 / Mecmu El Beyan c. 10 s. 391 / El Kummi s. 702
5 Bihar c. 7 s. 241 c. 1 hadis no: 20 c. 2 hadis no. 114
Aftastan, Said bin Cübeyrden, İbn-i
Abbastan, Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Ey Ali (a.s) kıyamet günü kurtuluşa erenler senin Şialarındır. Kim
Şialarından herhangi birini üzerse seni üzmüştür, kim seni üzerse beni üzmüştür, kim de beni üzerse yüce Allah (c.c.) en çetin uğrak olan ateşine daimî olarak atacaktır. Ey Ali (a.s)
sen bendensin ben de sendenim, canın benim canım tıynetin benim tıynetimden Şialarında bizden
arta kalan tıynetten
yaratılmışlardır. Onları seven bizleri sevmiş,
onlardan nefret eden de bizden nefret etmiş, onlara muhalefet eden bize muhalefet etmiş ve onlara bağlılık içinde olan bize bağlı olmuştur. Ey Ali (a.s) senin tabilerinin günahları bağışlanmış ve ayıpları örtülmüştür. Ey
Ali (a.s) makamı Mahmuta yükseldiğim zaman senin tabilerine
şefaatçi olacağımı onlara müjdele. Ey Ali (a.s) senin
tabilerin yüce Allahın (c.c.) tabileri, senin yardımcıların yüce Allahın (c.c.) yardımcıları, senin dostların
yüce Allahın (c.c.) dostları, senin hizbin yüce Allahın (c.c.)
hizbidir. Ey Ali (a.s) seni veli edinen saadete
kavuşmuş, sana muhalefet
eden ise bedbaht olmuştur. Ey Ali (a.s)
cennette senin sahip
olacağın bir hazinen
vardır.6
Aynı kaynakta Ebu Hasan Muhammed
bin Abdullah bin Muhammed bin Himran
El Ferraradan, Ebu Naim Abdülmelik bin Muhammed bin Adaviden, Ahmet bin Yahya El Evdiden,
İsmail bin Ebandan, Amr bin Haristen, Davut bin Selilden, Enes bin
Malikten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Cennete ümmetimden
hesapsız bir şekilde yetmiş bin kişi geçecektir. Daha sonra
İmam Aliye (a.s) dönerek onlar senin Şiaların sen de onların imamısın, diye buyurdu.7
Aynı kaynakta Ebu Muhammed Abdullah bin Muhammed bin
Abdullah bin Dinardan, babasından, Ahmet bin Muhammed bin Salimden, Muhammed bin Yahya bin Daristen, Muhammed bin Caferden, Nasır
bin Muzahim ve İbin Ebi Hammadtan, Ebi Davuttan, Abdullah bin
Şerikten, Ebi Caferden (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Birgün Ebu Bekir, Ömer, Zübeyir
ve Abdurrahman bin Avf Resulullahın
(s.a.a) evinin yanı başında oturdu. Resulullah (s.a.a) dışarı çıkıp yanlarına oturdu ancak giymiş olduğu sandaletin bir
tarafı koptu. Sandaleti tamir etmesi için İmam Aliye (a.s) verip şöyle buyurdu: Yüce Allahın (c.c.) ve Arşın sağ tarafında nurdan
yapılmış minberler üzerinde yüzleri nurlu, elbiseleri nurdan yapılmış, bakanların
gözlerini kamaştıran bir topluluk olacaktır. Ebu Bekir
bunlar kimlerdir, diye sordu. Resulullah (s.a.a) sustu. Zübeyirden kim
olduklarını sordu. Resulullah (s.a.a) yine cevap vermedi. Bu kez
soruyu Abdurrahman bin Avf tekrar etti. Ancak Resulullah (s.a.a) ona da cevap vermedi. Ancak Ali bin Ebi Talip (a.s) kim
olduklarını sorunca,
Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: Onlar ne mal için ne de nesep yakınlığı için birbirlerini sevmiş olan Şiaların, sen de onların İmamısın Ey Ali (a.s).
Aynı kaynakta Muhammed
bin İsmail El Aleviden, Ahmet bin Ali bin Mehdi bin
Sadaka Rakkiden, babasından, Ali bin Musa Rızadan (a.s), babası Musa bin Caferden
(a.s), babası Cafer bin Muhammedten, babası Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın
(s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.)
yeryüzüne bakmış
6 Sadukun Emalisi s. 23 c. 1 hadis no: 31
7 c. 6 hadis no. 25
beni
seçmiş daha sonra bir daha bakınca da seni seçmiştir. Sen benim
evlatlarımın babası,
borcumu ödeyen, vaatlerimi gerçekleştirensin. Sen bana havuz
başında ilk kavuşansın, vay haline sana buğz edenin ve
ne mutlu sana karşı muhabbet besleyenin.1
Aynı kaynakta Abdullah bin Muhammed bin Abdullah bin Ahmet bin Harptan, Abdullah bin Ahmet bin Hüseyinden, Abdullah bin Haşimden, Vekiden, Ameşten, Sad bin Ubeydeden, Abdullah bin Büreyde El Eslemiden, babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ben kimin velisi isem Alide (a.s) onun velisidir.2
Aynı kaynakta Ebu Hüseyin bin Ebi Tayip bin Şuayipten, Muhammed bin Fadıldan, Ali bin Asımdan, Muğireden, İbrahimden, Esvetten, Abdullah bin Mesuttan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s) sen cennet ve cehennem ehlini birbirinden ayıran, müminlerin liderisin.3
Aynı kaynakta şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, Abdullah bin Cafer bin Himyeriden, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, babasından, Yunus bin Abdurrahmandan, Yunus bin Saykaldan, İmam Cafer Sadıktan (a.s), babasından, dedelerinden (a.s), İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Gökyüzüne miraca çıkarıldığım zaman yüce Rabbim İmam Ali (a.s) hakkında üç ahitte bulunmuştur. Bana ey Muhammed (s.a.a), diye buyurdu. Lebbeyke ya rabbim dedim. Bana şöyle buyurdu: Kuşkusuz ki Ali (a.s) Muttakilerin İmamı, nur yüzlülerin önderi ve müminlerin lideridir.4
Aynı kaynakta Şeyh Ebu
Caferden, babasından, Abdullah bin İshak El Müeddepten, Ahmet bin
Ali El Eshabaniden, İbrahim bin Muhammed Sakafiden, Abdurrahman bin bin Ebi Haşimden, Yahya bin Hüseyinden, Sad bin Zariften, Esbağ bin Nebatiden, Selmandan (r.a),Resulullahın
(s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Muhacir ve Ensarlar, sizlere tutunduğunuz zaman asla sapkınlığa düşmeyeceğiniz bir tavsiyede bulunayım mı? Evet ya Resulullah (s.a.a),diye cevap verdiler.
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: İşte bu benim kardeşim,
vasiyim, vezirim, varisim, halifem
ve imamınızdır. Benim sevgim hatırına onu sevip bana
1 Bihar c. 39 s. 216
Bir nüshada şu iki hadis zikredilmiştir: Kaynakta İbrahim bin Ahmetten Ebu Bekir bin Ebi Davuttan Hilal bin Beşirden Abdul Melik bin Musa Tavilden Ebu Haşim Sahibu Ramandan Zazenden Süleyman El Farisiden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Seni seven beni sevmiş sana buğz eden ise bana buğz etmiştir. Aynı kaynakta Ebu Ali El Hüseyin bin Ali El Buhariden hac farzını eda etmeye giderken Bağdatlı Ahmet bin Muhammed El Müeddepten Hüseyin bin Zekeriyadan Harraş bin Abdullahtan Enes bin Malikten bir adamın Resulullahın (s.a.a) huzuruna gelip şöyle arz ettiğini nakletmişlerdir: Ey Resulullah (s.a.a) Ali bin Ebi Talibin durumu nedir? Bana Aliyi mi (a.s) soruyorsun Allaha ant olsun ki o kıyamet günü ayakları yeşil Zebercetten gözleri kırmızı yakuttan hörgücü misk ile diğer güzel kokularla bezenmiş üzerinde nurdan iki örtüyle kaplanmış biriyle örtünmüş birini de salmış bir cennet devesinin üzerinde Elinde Hamd sancağı sağ tarafında Hamza bin Abdul Muttalib sol tarafında Cafer Tayyar arkasında Hasan ile Hüseyin (a.s) ortalarında olacak ve bir münadi mahşer yurdunda söyle nida edecektir: Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevenleri nerededir. İşte Ali (a.s) kitabını sağ eliyle almıştır.
2 Bihar c. 37 s. 222
3 Bihar c. 39 s. 209
4 Sadukun Emalisi s. 385 c. 2 hadis no: 35
verdiğiniz değeri ona veriniz. Hz. Cebrail (a.s) bunları sizlere bildirmemi söyledi.5
Aynı kaynakta Mardiyeden, Abbas bin Muhammedten, Selam bin
Salimden, Cabir El Cufiden, Cafer bin
Muhammedten (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Müminlerin
emiri İmam Ali bin Ebi Talip (a.s)
Küfe mescidi minberinde hutbe okurken mescide çok büyük bir yılan geçip İmam Alinin (a.s) yanına gelir. Bunu gören cemaat yılandan korkarak panikler ve
ayaklarındaki sandaleti çıkarıp yılanın üzerine atarak
dışarı çıkarmak isterler. İmam (a.s) sakin olun zira o
bir elçidir, diye buyurur. Cemaat sakinleşir yılan da İmam Alinin (a.s) yanına yaklaşıp kulağına
uzun süren şeyler anlatır. Daha sonra
yılan önden yol alır İmam Alide (a.s) onu takip eder. İnsanlar ya Ali (a.s) yılanın sana ne anlattığını bizlere
anlatmayacak mısın, diye sorar. İmam şöyle buyurur: Evet bu cin taifesinin bir elçisidir. Bana kendisinin cinlerin vasisi ve elçisi olduğunu ve bana şöyle bir haberi ulaştırmakla
görevli olduğunu aktardı: Ey Ali (a.s)
eğer insanlar seni bizim sevdiğimiz kadar sevip itaat etseydi,
yüce Allah (c.c.) hiçbir insana azabı tattırmazdı.6
Büyük Fakih Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ebi Hasan bin Abdussamet Temimi hicretin beş yüz yirmi dördüncü yılında Beleh şehrinde yapılan sohbette babasından, dedesi Abdussamet bin Muhammedten, Ebu Hasan Muhammed bin Kasım El Farisiden, Abdullah bin Ebi Hamit bin Caferden, Muhammed bin İbrahimden, Ahmet bin Yunus Raziden, Ebu Bekir Ahmet bin Müdrik El Enesiden, İbrahim bin Sadtan, Hüseyin bin Muhammedten, Süleyman bin Karttan, Muhammed bin Şuayipten, Davut bin Ali bin Abdullah bin Abbastan, babasından, Abdullah bin Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber bir gün elinde büyük bir kuşla gelip şöyle buyurdu: Allahım (c.c.) kulların arasında en sevdiğini kişinin yanıma gelmesini nasip et. Kısa bir süre sonra İmam Ali (a.s) geldi. Peygamber Allahım (c.c.) onun dostuna dost, düşmanına dadüşman ol diye buyurdu.7
Aynı kaynakta Nasır bin Abdullah bin Hafs bin Abdullah El Karşiden, Hemad bin Selmadan, Ziyad bin Muharikiden, Şehr bin Hevşepten, Ukbe bin Amirden Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Senin sevgin konusunda hiç kimseyi kınama zira senin sevgin Arşı alanın altında toplanmıştır. Senin sevgin her arzu edene nasip olmaz, zira o göklerden belirli miktarlarda hakkedenin üzerine iner.8
Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Abdussamet
babasından, dedesi Abdussamet bin Abdullah Temimiden, Ebu Hasan Muhammed
bin Kasım El Farisiden, Ahmet bin Ebi Tayip
bin Şuayipten, İbrahim bin Abdullah bin Ahmet bin Hafs El Bahtariden, Zekeriya bin Yahya bin Mervandan, Abdurrahman bin Salihten,
Musa bin Osman
El Hadramiden, Ebi İshaktan, Bera ve Zeyd bin Erkamdan şöyle rivayet edilmiştir: Gadir Hum günü Resulullahla (s.a.a) beraberdik. Hutbe okumaya geldiği zaman onun üzerinden ağaç dallarını kaldırıyorduk. Resulullah
5
Şeyhin Emalisi
c. 1 s. 228 c. 2 hadis no: 146 c. 4 hadis no: 88 c. 7 hadis no: 3
6 Bihar c. 39 s. 249 / Medinet El Maaciz c. 82 b. 21
7 Bihar c. 38 s. 355 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 231
8 Bihar c. 39 s. 286
(s.a.a)
okuduğu hutbede şöyle buyurdu: Sadaka ne bana ne de Ehlibeytime helal
kılınmamıştır.
Sizler beni işitip gördünüz, kim benim adıma yalan söz söylerse onun yeri ateş
olacaktır. Şunu unutmayın ki ben sizlerden önce havuz başına gidip sizleri bekleyeceğim. Kıyamet günü olduğunda ise kalabalık olmanızdan dolayı benden önceki ümmetlere
karşı sizlerle iftihar
edeceğim. Benim yüzümü onlara
karşı asla kara çıkarmayın. Kuşkusuz ki yüce Allah
(c.c.) benim velim ben de müminlerin velisiyim, ben kimin Mevlası isem Ali de (a.s) onun Mevlasıdır.1
Şeyh Ebu Cafer bin Ebi Hasan bin Abdussamet Temimi Nişaburda, Beleh kentinde hicretin beş yüz yirmi dördüncü yılında dedesinden Ebu Hasan El Farisiden, Ebu Muhammed Abdullah bin Ebi Hamit bin Caferden, Zeyd bin Muhammed bin Cafer bin Mübarek El Küfiden, Muhammed bin Cafer El Abbabtan, Hasan bin Selmandan, Muhammed bin Kesirden, İsmail El Bezzazdan, Ebi İdristen, Ayşenin hizmetçisi Nafiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) bulunduğu bir vakitte Ayşeye hizmette bulunuyordum, o anda biri gelip kapıyı çaldı. Kapıyı açtım elinde üstü örtülü bir kap bulunan bir cariye duruyordu. Ayşenin yanına dönüp haber verdim. Bana cariyeyi içeriye al, dedi. Cariyeyi içeriye aldım elinde üzeri kapalı kabı Ayşenin önüne koydu Ayşe de kabı Resulullahın (s.a.a) önüne koydu. Resulullah (s.a.a) kabın üzerindeki örtüyü kaldırıp kaptaki yiyeceğin tadına baktı ve şöyle buyurdu: Şimdi yanıma müminlerin emiri, Muttakilerin imamı, Müslümanların Seyidi ve nur yüzlülerin lideri buraya gelecek. Ayşe o da kim, diye sordu. Resulullah (s.a.a) aynı sözleri tekrarladı. Ayşede aynı soruyu sordu. O anda İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) geldi kapıyı çaldı, Ayşe kapıyı açınca karşısında İmam Aliyi (a.s) gördü. Resulullah (s.a.a) İmamı içeriye al diye buyurdu. İmam Ali (a.s) içeriye geçince Resulullah (s.a.a) ayağa kalkıp onunla selamlaştı ve yüce Allahtan (c.c.) senin yanıma gelip benimle beraber yemek yemeni arzu ettim. Biraz gecikmiş olsan da yüce Allah (c.c.) duamı kabul etti. Daha sonra İmam Resulullah (s.a.a) ile beraber yemek yedikten sonra, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Allah (c.c.) seni katledeni katletsin, sana düşman olana düşman olsun. Resulullah (s.a.a) bu sözleri iki veya üç defa tekrar etti.2
Aynı kaynakta Ahmet bin Muhammed bin Hammadtan, Küfede Ahmet bin Muhammed bin Saitten, El Hemadaniden, Cafer bin Muhammed bin Hişamdan, Ali bin Hüseyin bin Ebi Burde El Beceliden, Amr bin Kasım bin Yamandan, Ebu İshak Sabiden, Haristen İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Gadir Hum günü Resulullah (s.a.a) İmam Alinin (a.s) elinden tutup şöyle buyurdu: Allahım (c.c.) onun dostuna dost, düşmanına da düşman ol, onu seveni sev, buğz edene de buğz et, ona yardımcı olana yardım et ve onu yalnız bırakanı da yalnız bırak.3
Ebu Cafer Muhammed bin Ebi Hasan bin Abdussamet Temimi hicretin beş yüz yirmi dördüncü yılında Nişaburda yapılan sohbette babasından dedesinden Ebu Hasan Muhammed bin Kasım El Farisiden, Ahmet bin Mervan Dabiden,
1 Bihar c. 37 s. 223
2 Bihar c. 38 s. 351 / El Yakin de s. 13 / El Meram da s. 18-45-260 / El Menakib s. 76
3 Bihar c. 37 s. 168
Muhammed bin Ahmetten, Ebi Belhiden, Muhammed bin Ali bin Haleften, Nasır bin Müzahimden, Cafer El Ahmerden, Hilal bin Mukallastan, Abdullah bin Esat bin Zürare El Ensariden, babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: İsra gecesi Miraça çıktığım vakit Lüle taşından yapılmış bir sarayın yanına ulaştık sarayın altından olan odaları parlıyordu. O anda yüce Rabbim bana vahiy ederek, Ali bin Ebi Talib (a.s) hakkında üç vasiyette bulundu bunlar şöyleydi: Ali (a.s) vasilerin en üstünü, Müslümanların seyididir, Muttakilerin imamı ve nur yüzlülerin lideridir.4
Aynı kaynak ve raviden, babasından, dedesinden, Ebu Hasan El Farisiden, Ebu Abdullah Muhammed bin Yezid bin İbrahim El Farisiden, Ebu Yusuf Yakup bin Süfyan El Farisiden, Küfede Muhammed bin Tesnim El Hadramiden, Hasan bin Hüseyin El Kurbiden, Yahya bin İsadan, Ameşten, Habib bin Ebi Sabitten, Sait bin Cübeyrden, İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) Ümmü Selemeye (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) kanı kanımdan eti etimden, onun bana olan menzili Hz. Harunun (a.s) Hz. Musaya (a.s) olan menzili gibidir. Ancak benden sonra peygamberlik yoktur. Ey Ümmü Seleme (a.s), bu İmam Ali (a.s) müminlerin emiri, Müslümanların seyidi, benim ilmimin hazinesi, bana açılan kapı, dünya ve ahiret kardeşim ve benimle en yüce makamlarda olacak kimsedir. O Kasitin (Muaviye ve ordusu) Nakisin (Cemel ordusu) ve Marikine (Nehravan ordusu) karşı savaşacak olandır.5
Aynı kaynakta Ebu Ali Ahmet
bin Ebi Cafer
El Beyhakiden, Ali bin Medeniden, Ebu Halife bin Habbabtan,
Müsedidten, Ebu Muaviyeden, Ebi Ameşten, Ebi Salihten, Ebu Hüreyradan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün ben Ebu Zer (r.a) ve Bilal (r.a) İmam Aliyle (a.s) beraber yürüyorduk, İmam Ali (a.s) karpuz ve kavun satan birinin tezgâhına baktı bir dirhem
çıkarıp Bilale verdi ve bu dirhemle oradan bizlere bir karpuz al, diye buyurdu.
Daha sonra İmamla beraber evine gittik. Bir süre
sonra Bilal elinde karpuzlarla birlikte bize yetişti. İmam (a.s) bir
karpuzu alıp kesti ve tadına baktı karpuzun tadı bozuk çıktı İmam Bilalle (r.a) karpuzu al çöpe at ve daha sonra yanıma gel sana Resulullahın (s.a.a) mübarek elini omzuma
atarak anlattığı bir hadisi anlatayım, diye buyurdu. Bilal verilen vazifeyi yaptıktan
sonra İmam (a.s) şöyle
buyurdu: Yüce Allah (c.c.) benim sevgimi taşlara, çakıllara,
dağlara ve ağaçlara teklif etti bu teklifi kabul eden her şeyin tadı tatlı oldu. Davete
icap etmeyenlerin tadı ise acı ve bozuk oldu. Ben bu karpuzu
davete icabet etmeyenlerden biri olduğunu sanıyorum.6
Abdurrahman bin Ebi Leyladan, babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kişi beni kendi nefsinden ailemi ailesinden, Ehlibeytimi de kendi Ehlibeytinden ve zatımı kendi zatından daha çok sevmez ise iman edenlerden sayılmaz.7
4 Bihar c. 18 s. 402 / El Yakin s. 177- 179
5 Bihar c. 37 s. 337
6 Bihar c. 27 s. 282 / El Müfid İhtisas s. 249 / Taberi Riyad Nadra c. 2 s. 215 / El Bahrani Medinet El Meaciz s. 263
7 Sadukun Emalisi s. 274 / İlel Şerai s. 140
İbni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) yanında İmam
Hasan ve Hüseyinle (a.s) birlikte yanımıza geldi. Torunları Hasan ve Hüseyinin (a.s) her birini bir omuzunda taşıyordu ve onları sırasıyla öpüyordu. Cebrail (a.s) onları seviyor musun,
diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) elbette hem onları hem de
onları seveni seviyorum, zira onları seven
beni sevmiş, onlara
buğz eden ise bana
buğz etmiştir.1
Aynı kaynakta İma Sadıktan (a.s), babasından, dedelerinden (a.s) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Kim dünya hayatında Ehlibeytime ufak bir miktar yardım yaparsa, kıyamet günü kat ve kat karşılığını görecektir.2
Aynı kaynakta Hüseyin bin İbrahim bin Ahmet bin Haşim El Müeddepten, Ebu Abbas Ahmet bin Yahya bin Zekeriya El Kattandan, Bekir bin Abdullah bin Habipten, Temim bin Behlülden, Cafer bin Osman El Ahvaldan, Süleyman bin Mehrandan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Sadıkın (a.s) huzuruna vardım yanında tabilerinden biri vardı, İmamın kendisine şöyle buyurduğunu işittim: Ey Şiamız (tabilerimiz) bizim için ziynet vesilesi olunuz. Ar ve utanç vesilesi olmayınız. İnsanlara güzel sözler ediniz ve dilinizi koruyunuz. Kötü söz söylemekten uzak durunuz.3
Aynı kaynakta Ahmet
bin Hasan El Kattan Ali bin Ahmet
bin Musa Dakkak ve Muhammed bin Ahmet Senaniden,
Abdullah bin Muhammed Saiğden, Ahmet bin
Zekeriya El Kattandan, Ebu Muhammed Bekir
bin Abdullah bin Habipten, Ali bin Muhammedten, Ali bin
Muhammedten, Fadıl bin Abbastan, Abdul Kudüs El Verraktan, Muhammed bin
Kesirden, Ameşten, Süleyman bin Ahmet bin Eyüp El Lahmiden, bizlere İsbahandan yazı şeklinde
Ahmet bin Kasım bin Mismar El Cevheriden, hicretin iki yüz sekseninci
yılında Velid bin Fadıl El İnziden, Münzir bin Ali El
İnziden Ameşten Muhammed bin İbrahim bin İshak
Talikaniden, Ebu Said El Hasan bin Ali El Adaviden, Ali bin İsa El Küfiden, Cerir bin Abdul Hamitten,
Ameşten farklı şekillerde nakledilen hadissin
siyakı Münzir bin Ali El İnziden ve Ameşten şöyle
nakledilmiştir: Bir gün
Ebu Cafer Devaniki geceleyin yanına gitmem için bir haberci
yolladı. Kendi içimden hükümdarımın bu saatte beni yanına
çağırmasının sebebi İmam Alinin (a.s) faziletlerini
bana sormak istemesinden kaynaklanıyordur, ancak ona doğruları anlatırsam da beni öldürecek, şeklinde düşündüm. Bundan dolayı vasiyetimi yazdım kefenimi giydim ve hükümdarımın
huzuruna gittim. Yanında Amr ve ibni Ubeyd vardı, bana
yanıma yaklaş dedi. Onun sakin halini gördükten sonra içim biraz rahatladı. Daha sonra bana biraz
daha yaklaş dedi bende o kadar yaklaştım ki ayağın
neredeyse onun ayağına değecek gibi oldu. Benim üzerimden hanut
kokusunu aldı ve bana ya doğruyu söylersin ya da seni çarmıha gereceğim dedi. Ey Müminlerin emiri hacetin nedir,
diye sordum. Bana, kendine
neden hanut koymuşsun, diye sordu. Dedim ki; senin habercin
yanıma gece yarısı geldi ve huzuruna gelmemi istediğini
haber etti. Kendi içimden hükümdarımın bu saatte
1 c. 2 hadis no: 27
2 Bihar c. 26 s. 228 / Şeyhin Emalisi c.2 s. 55
3 Sadukun Emalisi s. 327 / Şeyhin Emalisi c. 2 s. 55
beni yanına çağırmasının sebebi müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) faziletlerini sormak için olabilir ve muhtemelen ona cevap
verirsem beni öldürecek, diye düşündüm.
Bundan dolayı vasiyetimi yazıp kefenimi giyinerek
yanınıza geldim. Bu sözleri
işittikten sonra yaslandığı yerden doğruldu ve güç ve kudret ancak yüce Allahındır (c.c.), Allah (c.c.) rızası için Ey Süleyman İmam Ali (a.s) hakkında kaç tane
rivayet biliyorsun diye sordu. Az biliyorum dedim. Kaç tane, dedi. On bin
civarında biliyorum diye cevap verdim.
Ey Süleyman Allaha
(c.c.) ant olsun ki
sana
İmam Ali (a.s) hakkında öyle bir hadis anlatacağım ki bildiğin bütün hadisleri
unutacaksın dedi. Dedim ki; anlat Ey müminlerin emiri. Tamam deyip
söyle anlattı: Ümeyyeoğullarından firar ettiğim dönemde
bir şehirden diğerine gidip insanlara İmam Alinin (a.s) sevgisi vesilesiyle yakınlaşıyor bundan dolayı insanlar
bana muhabbet duyup ikramda bulunuyordu. Ta ki Şam diyarına üstümdeki eski cüppeyle varıncaya kadar. Şama vardığımda çok aç olduğum bir sırada ikame sesini duydum, mescide namaz kılmak için geçtim. Ancak içimden insanlara bana akşam yemeği vermelerini istemeyi geçiriyordum. Namaz sonunda İmam selam verince mescidin içine
iki çocuk geçti,
İmam onlara bakıp şöyle buyurdu: Sizlere ve
sizlere bu isimleri takanlara selam olsun. Yanımda oturan bir gence bu
çocukları ve şeyhle olan yakınlıklarını
sordum. Bana bu şeyh o çocukların dedesidir ve Medinede İmam
Aliyi (a.s) bu şeyhten başka seven yoktur, diye cevap verdi. Bundan dolayı torunlarından birine Hasan
diğerine de Hüseyin
adını takmıştır.
Mutlu bir şekilde şeyhin yanına yaklaşıp seni mutlu
edecek bir hadis
anlatayım mı, diye teklifte bulundum. Bana eğer beni
mutlu edersen bende seni mutlu ederim, diye cevap verdi. Kendisine
dedim ki; babam babasından ve dedesinden
şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzurunda otururken Fatıma
(a.s) ağlamaklı bir şekilde Resulullahın (s.a.a) huzurunda geldi. Resulullah (s.a.a) kendisine senin ağlamana sebep olan şey
nedir, diye sordu. Fatıma (a.s), ya Resulullah (s.a.a) dün Hasan ile
Hüseyin (a.s) kayboldu ve nerede olduklarını geceyi nerede geçirdiklerini bilemiyorum, diye buyurdu. Resulullah
(s.a.a) ağlama Ey Fatıma (a.s) zira onları yüce Allah (c.c.) koruyacaktır, diye buyurup ellerini açarak şöyle dua etti:
Ey yüce Rabbim!
Eğer onlar kara veya denizdeyse onları koru ve esen kıl. Resulullahın (s.a.a) bu duasından sonra Hz. Cebrail Resulullahın
(s.a.a) huzuruna geldi ve şöyle buyuru: Ey Allahın (c.c.) Resulü üzülme zira onlar hem dünyada
hem de ahirette faziletlidirler, babaları da onlardan daha faziletlidir.
Onların ikisi (a.s) Neccaroğullarının hurma
bahçesindedir. Yüce Allah (c.c.) onları korumak amacıyla bir
meleğe görev verdi, o melek bir kanadını onların
altına diğerini de gölge etmek için üzerlerine gerdi. Resulullah (s.a.a)
yanlarına gidip ikisini bağrına bastı ağladı, ikisi de uyanınca İmam Hasanı (a.s) Resulullah
(s.a.a) İmam Hüseyini de (a.s) Hz. Cebrail omuzlarına
taşıyarak hurma bahçesinden çıktı ve Allaha (c.c.) ant
olsun ki yüce Allah (c.c.) sizleri nasıl yücelttiyse bende sizleri yücelteceğim, diye buyurdu. Yanında bulunan Ebu Bekir ya
Resulullah (s.a.a) onlardan birini bana ver senin yerine taşıyıp
yükünü hafifleteyim, dedi. Resulullah (s.a.a) ya Ebu Bekir onları
taşıyan insanların en üstünü taşınanlar da taşınanların en üstünü babaları da onlardan daha üstündür,
diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) mescide ulaşınca Bilale
(r.a) insanları buraya davet et, dedi.
İnsanlar mescitte toplanınca Resulullah (s.a.a) minbere
çıkıp: Ey insanlar! Sizlere
en faziletli ve üstün dede ve nineye
sahip olanları tanıtayım mı?
Hepsi bir ağızdan tanıt ya Resulullah (s.a.a),
diye cevap verdi. Resulullah (s.a.a) öyleyse Hasan ve Hüseyini (a.s)
iyi tanıyın onların dedesi yüce Allahın (c.c.) Resulü,
nineleri cennet kadınlarının en üstünü Huvaylidin
kızı Hatice El Kübradır. Ey insanlar, sizlere annesi ve babası en üstün olanların kim olduklarını
bildireyim mi? Halk bildir ya Resulullah, diye cevap verdi. Resulullah
(s.a.a) öyleyse Hasan ve Hüseyini (a.s) iyi
tanıyınız zira onların babaları genç yaşta Allah (c.c.) ve Resulünün sevgisiyle büyümüş
yüce Allah (c.c.) ve Resulünün (s.a.a) sevdiği kişidir, anneleri Resulullahın (s.a.a) kızı Fatıma (a.s) ise bütün kadınların
en üstünüdür. Ey İnsanlar sizlere en faziletli amca ve halaya sahip
olanın kim olduklarını haber vereyim mi? Evet ya Resulullah (s.a.a) dediler. Öyleyse Hasan ve
Hüseyini (a.s) iyi tanıyın zira onların amcası cennette
iki kanada sahip olan Cafer Tayyar (r.a) halaları ise Hani bint Ebi Taliptir. Ey insanlar sizlere en üstün dayı ve teyzeye sahip olanların kim olduklarını bildireyim mi? Bildir ya Resulullah (s.a.a)
dediler. Buyurdu ki onlar Hasan ve Hüseyindir (a.s) zira onların
dayısı Allah Resulünün evladı Kasım, teyzeleri ise Resulullahın (s.a.a) kızı Zeyneptir. Daha sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
Ey yüce Allah,
İmam Hasan (a.s)
İmam Hüseyin dedeleri nineleri, babaları anneleri,
amcaları halaları dayıları ve teyzelerinin cennet ehlinden
olduklarını bilen sensin. Ey yüce Mevlam onları sevenleri
cennette, buğz edenlerin ise cehennemde olduklarını bilen ve
takdir eden sensin. Bu rivayeti anlattıktan sonra şeyh bana sen kimsin, diye sordu. Irakın
Küfe şehrindenim, dedim. Araplardan mı kölelerden misin, diye
sordu. Araplardanım dedim. Bana insanlara bu güzel hadisleri anlatmana rağmen senin
üzerindeki bu eski cüppeni
nasıl değiştirmezler doğrusu hayret deyip. Daha sonra bana
yeni bir elbise ile bir binek hayvanı hediye etti. O binek
hayvanını o zamanlarda yüz dinara
sattım. Daha sonra şeyh bana bu rivayetle kendisini mutlu
ettiğimi bundan dolayı da beni mutlu edecek birinin yanına
göndereceğini söyledi. Gönder dedim. Burada iki dostumuz var bunlardan biri müezzin diğeri de imam müezzin olan kişi çocukluğundan beri İmam Aliye
(a.s) buğz eder imam olan ise
çocukluğundan beri İmam Aliye (a.s) karşı sevgi besler senden imamla konuşmanı
istiyorum, diye buyurdu. Bana evini göster dedim evi tarif etti. Evin
kapısına gidip kapıyı çaldım, karşıma genç biri çıktı. Ve bana giymiş olduğun elbiseyi ve binmiş
olduğun bineği tanıdım. Allaha (c.c.) ant olsun ki şeyh bunları ancak İmam Aliyi
(a.s) sevmenden dolayı vermiştir. Bana İmam Alinin (a.s)
faziletlerinden bahset, diye buyurdu. Kendisine şöyle bir rivayet
naklettim: Babam dedemden o da Abdullah bin Abbastan şöyle
nakletmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) huzurundayken
kızı Fatıma ağlayarak Resulullahın (s.a.a) huzuruna
geldi. Resulullah (s.a.a) Fatımaya seni ağlatan nedir, diye sordu. Fatıma ya Resulullah
(s.a.a) Kureyş kadınları beni fakir biriyle
evlendirdiğin bahanesiyle alaya almaktalar.
Resulullah (s.a.a) Ey Fatıma (a.s) Allaha (c.c.) ant olsun ki yüce Allah (c.c.) seni evliliğine karar vermeden ben seni evlendirmedim. Buna Cebrail (a.s) ve Mikailde (a.s) şahitlik
etmişlerdir. Yüce Allah (c.c.) arşı alanın üzerinden bakarak kulları arasından beni peygamber olarak seçti. Daha sonra bir daha arşı
alanın üzerinden baktı ve insanlar arasından İmam
Aliyi (a.s) vasi ve varisim olarak seçti. Ali (a.s) insanların en cesuru en alimi insanlar
arasında en adil halk
arasında mal paylaşımını en iyi yapandır. İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) ise cennet
gençlerinin efendileri, yüce Allah (c.c.)
katındaki faziletleri dolayısıyla Musanın
(a.s) Tevratında isimleri Şubber ve Şubeyr olarak geçmektedir. Ey Fatıma (a.s) yüce Allah (c.c.) kıyamet günü bana iki cennet elbisesi Aliye de iki cennet elbisesi
giydirecek ve hamd sancağı elimde olacak, insanlar da benim
sancağım altında toplanacak, Allah (c.c.) katındaki kerameti dolayısıyla o sancağı İmam Aliye (a.s) vereceğim.
Ey Fatıma (a.s), yüce Allah (c.c.) beni huzuruna davet ettiği zaman
Alide (a.s) benimle olacak yüce Allah (c.c.) bana şefaat etme
hakkını verdiği zaman Aliye de bu fazileti
verecektir. Ey Fatıma (a.s) ağlama zira kıyamet günü olduğunda o korku ananında
bir münadi şöyle nida edecektir: Ey Muhammed (s.a.a) en faziletli deden
Hz. İbrahim El Halil (a.s)
en iyi kardeşinde Ali bin Ebi
Taliptir (a.s). Ey Fatıma (a.s) Ali (a.s) bana cennet
anahtarlarını taşımakta yardımcı olacak
ve kıyamet günü cenneti kazanarak kurtuluşa erecek olan onun
Şialardır. Bu hadisi
anlattıktan sonra bana kim olduğumu sordu. Küfe ehlindenim, dedim.
Arap mısın, köle misin diye sordu. Hayır, Arapım dedim.
Bana yeni kıyafet giydirip otuz adet elbise ile on bin dirhem
hediye etti ve şöyle buyurdu: Benim gönlümü ferah kıldın ancak
ben senden bir talebim var. Hacetin nedir, dedim. Yarın falanca mescide git senin yanına İmam Aliden
nefret eden biri olan kardeşim gelecek onunla görüş, dedi.
O gece benim için epeyce
uzun geçmişti sabah
olunca tarif ettiği mescide gittim, namaz kılarken
yanımda namaz kılan bir gencin emamesi başından düştü.
Kendisine baktım başının domuz şeklinde olduğunu
gördüm bundan dolayı namazımda neler okuduğumu bilmez oldum.
Genç mescitten ayrılmaya yeltenince kendisine vay haline seni bu duruma sokan nedir,
diye sordum. Bana sen benim kardeşimin dostu olamayasın, diye
cevap verdi. Kendisine evet, dedim.
Elimden tuttu ve şiddetli bir şekilde ağlayarak mescitten çıkardı ve evine kadara aldı. Daha sonra bu evi görüyor musun, dedi. Evet, dedim.
Dedi ki: ben zamanında müezzindim ve İmam Aliye (a.s) günde bin defa bir diğer
rivayete göre yüz defa lanet okurdum. Günlerden
bir gün ona on bin defa (diğer bir rivayette bin defa) lanet
okudum ve mescitten çıktım evime geldim ve şu mekânda yatıp
uyudum. Rüyamda peygamberin ashabını ve iki torunu İmam Hasan ve
Hüseyini (a.s) yanına alarak yanıma geldiklerini ve
sağında İmam Hasan (a.s) solunda
İmam Hüseyin (a.s)
ayakta ve etrafında ashabı olmak üzere oturdular. İmam Hasanın
(a.s) elinde bardak İmam Hüseyinin (a.s) elinde ise ibrik insanlara su
veriyorlardı. Bir ara Resulullah (s.a.a) İmam Hasana (a.s)
seslenerek kendisine su ikram etmesini istedi. İmam Hasan elindeki
bardağı İmam Hüseyine uzattı ve doldur, diye buyurdu. İmam ibrikten bardağa su döktü ve
peygambere uzattı. Resulullah (s.a.a) bardağı aldı suyu
içti ve ashabıma da ikram et, diye buyurdu. İmam hepsine su
ikramın da bulundu. Daha sonra peygamber
şu kerevetin üzerinde
yatana da bir bardak su ver, diye buyurdu. O anda Hasan ve Hüseyinin (a.s) ağladığını gördüm. Resulullah (s.a.a) ağlamanıza
sebep olan nedir, diye sordu. Onlar ya Resulullah (s.a.a) her gün
babamıza bin defa lanet eden ve bugün on bin defa lanet okuyan birine nasıl ikramda bulunalım,
diye buyurdular. Bu sözlerden sonra peygamber öfheli bir şekilde
ayağa kalktı yanıma geldi ve
şöyle buyurdu: İmam Alinin (a.s) bana olan menzilini bilerek ona
lanet mi okuyorsun?
Daha sonra bana eliyle vurdu ve Allah (c.c.) senin yaradılışını
değiştirsin, diyerek beddua etti. Uykudan uyanınca
başım ve yüzüm bu şekli almıştı. Daha sonra Cafer
bana Ey Süleyman
bu iki hadisi hiç duydun
mu, diye sordu. Hayır, ey Müminlerin emiri diye cevap verdim. Ey Selman (r.a) İmam Aliyi
(a.s) sevmek imandan buğz
etmek ise nifaktan, Allaha (c.c.) ant olsun ki onu ancak mümin sever ve ona ancak Münafık buğz eder dedi. Daha sonra bana eman verir
misin, dedim. Sana eman veriyorum dedi. İmam Hasan (a.s) ve İmam
Hüseyinin (a.s) katili için ne
dersin ya emir, diye sordum. Cehennemdedir ya Süleyman, dedi. Öyleyse onların evlatlarının katili de ateştedir, dedim. Cafer El Mansur
Ey Süleyman mülk ve taht söz konusu olunca mukaddesatın bir değeri olmaz,
git ve İmam Alinin (a.s) faziletlerini istediğin kadar anlat, diye
cevap verdi.1
Aynı kaynakta Muhammed bin Musa bin El Mütevekkilden, Muhammed bin Abdullah El Küfiden, Musa bin İmran Nahiden, amcası Hüseyin bin Yezid Nevfeliden, Ali bin Salimden, babasından, Sabit bin Safiyeden, Sait bin Cübeyrden, İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim yüce Allahın (c.c.) kendisine bütün hayırları nasip etmesini istiyorsa, benden sonra İmam Aliyi (a.s) veli edinip onun dostlarını dost edinsin.2
Aynı kaynakta Abbas bin Fadıldan, Ebu Zaradan, Osman bin Muhammedten, Ebi Şeybe El Abbasiden, Abdullah bin Nümeyrden, Haris bin Hudayrdan, Ebi Selman Zeyd bin Vahaptan, Abdullah bin Abbastan,Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir: Benim ve Ehlibeytimin velayeti ateşten kurtuluş ve güven demektir.3
Aynı kaynakta Ahmet bin Muhammed bin Yahya El Attardan, babasından Cafer bin Muhammed El Fezariden, Abbad bin Yakuptan, Yakup bin Mansur bin Ebi Nüveyradan, Ebu Bekir bin Ayyaştan, Ebu El Kudame El Fedaiden, Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) Ehlibeytimin marifetini ve velayetini kime nasıp ederse, bütün hayırlar ona nasip olmuştur.4
Aynı kaynakta Muhammed bin Musa bin Mütevekkilden, Muhammed bin Ebi Abdullah El Küfiden, Musa bin İmran Nahiden, amcası Hüseyin bin Yezid Nevfeliden, Hasan bin Ali bin Ebi Hamzadan, Ebi Basirden, İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim yüce Allahın (c.c.) koymuş olduğu farzları yerine getirir, haramlardan çekinir, Resulullahın (s.a.a) Ehlibeytimin velayetine bağlı olur, yüce Allahın (c.c.) düşmanlarından teberri ederse, cennetin sekiz kapısından istediği kapıdan içeri geçebilir.5
Aynı kaynakta Ebu Muhammed bin Hasan Sad bin Abdullahtan,
Ahmet bin Muhammed bin Halitten, Ebu Kasım Abdurrahman El Küfiden, Ebu Yusuf Yakup bin
Yezid El Anbariden, Ebi Muhammed bin Abdullah bin Gafariden, Hüseyin
bin Yezitten imam Cafer Sadıktan (a.s) babasından
dedelerinden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Kim biz Ehlibeyte
karşı muhabbet beslerse
yüce Allahın (c.c.) ona vermiş olduğu ilk nimete şükretsin. İmama ilk nimet nedir,
diye sorulunca, meşru helal temiz ilişkiden dünyaya gelmek diye buyurdu
ve şöyle
1 Sadukun Emalisi s. 8 354 / Havarezminin Menakıb Kitabı s. 200 / İhkak El Hak c. 10 s. 12
2 Sadukun Emalisi s. 382 c. 2 hadis no: 15
3 Sadukun Emalisi s. 382
4 Sadukun Emalisi s. 383
5 Sadukun Emalisi s. 383
ekledi: Bizlere ancak meşru yollardan
doğan ve soyu temiz olanlar
muhabbet besler.6
Aynı
kaynakta Ali bin Ahmet bin Abdullah El Barkiden, babasından, Ahmet bin Ebi Abdullahtan, Muhammed bin İsa bin Abdullahtan, Ebi Muhammed El Ensariden,
İmam Bakırdan (a.s)
şöyle buyurduğu rivayet
etmişlerdir: Kim kalbinde bizlere
karşı beslediği sevginin ferahlığını hissediyorsa, yüce Allahın (c.c.)
kendisine bahşettiği
ilk nimet için şükretsin. İlk nimet nedir, diye sorulunca: Temiz ve
meşru yollardan dünyaya gelmek, diye buyurdu.7
Aynı kaynakta Hüseyin bin İbrahim bin Netanetüden, Ali bin İbrahimden, babası ibrahim bin Haşimden, Muhammed bin Ebi Umeyradan, Ebi Ziyad Nehdiden, Ubeydullah bin Salihten, Zeyd bin Aliden babası Ali bin Hüseyinden, babası Hüseyin bin Aliden (a.s), babası Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s) beni seni ve evlatlarından gelecek imamları seven kişi yüce Allahın (c.c.) ona verdiği ilk nimet olan temiz ve pak nesep için şükretsin, zira bizleri ancak temiz meşru bir doğumdan dünyaya gelen sever ve gayri meşru ilişkiden doğanlar ise bizlerden nefret ederler.8
Aynı kaynakta Muhammed bin Hasan bin Ahmet bin Valitten, Ahmet bin Aleviden, İbrahim bin Muhammedten, Mesudiden, Ali bin Kasım El Kindiden, Sad bin Ebi Talipten, Osman bin Kasım El Ensariden, Zeyd bin Erkamdan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Sizlere tabi olmanız durumunda sapkınlığa düşüp helak olmayacağınız birini haber edeyim mi? Evet ya Resulullah (s.a.a) diye cevap verdiler. Resulullah (s.a.a) sizin imamınız ve veliniz Ali bin Ebi Taliptir, ona yakın olun, nasihatlerini dinleyin ve ona inanın, ant olsun ki Cebrail (a.s) bana bunları bildirdi, diye cevap buyurdu.9
Aynı kaynakta silsile yoluyla Ahmet bin Ziyad bin
Cafer El Hemadaniden Ali bin İbrahim El Haşimden Cafer
bin Selmadan İbrahim bin Muhammed Sakafiden İbrahim bin Musa bin Aht
El Vakıdiden Ebu Katade El Harraniden Abdurrahman bin Ula El Hadramiden Said bin Müseyyebten ibni Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Ali
(a.s) Fatıma (a.s) İmam
Hasan ve Hüseyinle (a.s) beraber oturuyordu. Resulullahın (s.a.a) şöyle dua Ettiğini
işittik: Ey yüce Allahım (c.c.) bu Ehlibeytimin benim için insanların en değerlisi olduğunu sen elbette ki en iyi bilensin, Allahım (c.c.) onları seveni sev ve onlara buğz edenlere
buğz et, onlara dost olanlara dost, düşman
olanlara düşman ol ve onlara yardım edenlere yardımcı ol.
Allahım (c.c.) onları her türlü pislik yanlış ve günahtan arındır pak ve masum eyle ve onları ruh el
Kudüs ile destekle.
6 Sadukun Emalisi s. 383 / İlel Şerai s. 141 Şeyhin Emalisi c. 2. s. 71
7 Sadukun Emalisi s. 384 / İlel Şerai s. 141
8 Sadukun Emalisi s. 386 / İlel Şerai s. 141 c. 4 hadis no: 18
9 Sadukun Emalisi s. 386 c. 7 hadis no: 3 c. 2 hadis no. 146 c. 4 hadis no: 66
Daha sonra şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) sen benden sonra benim ümmetimin İmamı ve Halifesi ve müminleri cennete alan öndersin. Kızım Fatımanın (a.s) kıyamet günü cennetin nur bineklerinden birine binmiş sağ tarafında yetmiş bin sol tarafında yetmiş bin önünde yetmiş bin ve ardında yetmiş bin melekle beraber bana yaklaşmakta olduğunu ve ümmetimden mümin kadınlara cennete giriş için önderlik yaptığını görür gibiyim. Ümmetimden hangi kadın günlük beş vakit namazını kılar Ramazan ayı orucunu tutar, Hac farzını eda eder malının zekâtını verir, kocasına itaat eder ve benden sonra İmam Aliyi (a.s) veli edinirse kızım Fatımanın (a.s) şefaatiyle cennete geçecektir. Kuşkusuz benim kızım kadınların en üstünüdür. Bu sözleri işitenlerden bazıları ya Resulullah (s.a.a) o kendi alemindeki kadınların en üstünü değil midir, diye sordular. Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: O Meryem bint İmrandır (a.s) ancak benim kızım gelmiş geçmiş bütün kadınların en üstünüdür. Kızım Fatıma (a.s) mihrabında namaza kalktığı zaman mukarreb meleklerden yetmiş bin melek onu selamlar ve melekler Hz. Meryeme (a.s) nasıl nida ettiyse ona da şöyle nida eder: Ey Fatıma (a.s) kuşkusuz ki yüce Allah (c.c.) seni seçkin kıldı pak eyledi ve seni kadınların en üstünü kıldı.
Daha sonra İmam Aliye (a.s) dönüp şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) kızım Fatıma (a.s) benim bir parçam gözümün
nuru ve yüreğimin semeresidir. Onu üzen beni üzmüş, mutlu eden ise beni mutlu
etmiştir. Ehlibeytimden benim ardımdan gelecek ilk kişi o olacaktır. Benden
sonra ona çok iyi davran
ve ihsan da bulun.
İmam Hasan ve Hüseyine (a.s) gelince, onlar benim evlatlarım, iki reyhanım ve cennet gençlerinin efendileridir. Onlar
senin iki kulağın ve gözün mesabesinde olsun.
Resulullah
(s.a.a) daha sonra ellerini kaldırarak şöyle dua etti: Ey yüce
Allahım (c.c.) şahit ol ki ben onları seveni sever, onlara buğz edene buğz eder, onlara karşı barış içinde olana barış, savaşana karşı savaş, onlara düşman olana karşı düşman ve dost olana karşı dostumdur.1
Aynı kaynakta Ali bin Ahmet bin Musa Dakkaktan, Ebu Abbas Ahmet bin Yahya bin Zekeriya El Kattandan, Bekir bin Abdullah bin Habipten, Amr bin Abdullahtan, Hasan bin Hüseyin bin Asımdan, İsa bin Abdullah bin Muhammed bin Amr bin Aliden, babasından, dedesindenSelman El Hayırın İmama Aliye (a.s) şöylesöylediği nakledilmiştir: Ey Ebu Hasan (a.s) her defasında Resulullahın (s.a.a) huzuruna beraber gittiğimiz zaman Resulullah (s.a.a) senin için bana Ey Selman: Kıyamet günü kurtuluşa erecek olanlar bu ve ona uyanlardır.2
Aynı kaynakta Ali bin Ahmet bin Ebi Abdullah bin Ahmet bin Abdullah El Barkiden, babası dedesi Ahmet bin Ebi Abdullah El Barkiden, babası Muhammed bin Halitten, Sehl bin Merzaban El Farisiden, Muhammed bin Mansurdan, Abdullah bin Caferden, Muhammed bin Fayd bin Muhtardan, babasından, Ebi Cafer Muhammed bin Ali El Bakırdan, (a.s) babası ve dedelerinden şöyle rivayet etmişlerdir: Resulullah (s.a.a) bineği üzerine binmiş İmam Alide (a.s) yanında yayan bir şekilde yürürken
1 Bihar c. 37 s. 85
2 Sadukun Emalisi s. 397 / Bihar c. 40 s. 8
İmama şöyle buyurdu: Ey Ebu Hasan (a.s) ya bineğe binmen gerekiyor ya da gitmen, zira
yüce Allah (c.c.) bana binek hayvanına bindiğim zaman senin de
binmeni, yayan olarak yürüdüğüm zaman senin de yayan olarak yürümeni
oturduğumda oturmanı emretti. Ancak eğer yüce Allahın (c.c.)
sana vermiş olduğu ve kesinlikle yapman gereken bir şey varsa bu
emrin dışındadır. Yüce Allah (c.c.) bana vermiş olduğu her fazilete karşın sana bir fazilet vermiştir. Bana Nübüvvet
ve Risalet görevini verdi sana da benim velim olma faziletini nasip etmiş
ve bu özellikle onun sınırlarını ikame etme ve güçlüklere
karşı mücadele etme imkânını vermiştir. Beni hak üzere
gönderen yüce Allaha (c.c.) yeminler olsun ki seni inkâr eden kişi bana
asla iman etmiş sayılmaz. Ant olsun ki senin ihsanın benim ihsanımdandır, benim de sana olan ihsanım yüce bir ihsandır, yüce Allah
(c.c.) bunu şu mübarek ayette şöyle bildirmiştir: Deki yüce Allahın (c.c.) ihsanı ve rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinsinler. Bu onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.3 Yüce Allahın (c.c.) sizlere
olan fazlı ve ihsanı peygamberinizin Nübüvveti, rahmeti
ise Ali bin Ebi Talibin
(a.s) velayetidir. İşte yüce onlar (yani Şialar)
Allah (c.c.) bu Nübüvvet ve velayetle sevinsinler onların
biriktirdiklerinden, (yani muhaliflerinin biriktirdikleri mal, evlat ve dünyalıklardan) daha hayırlıdır.
Ey Ali (a.s) Allaha (c.c.) ant olsun ki senin yaratılmanın nedeni rabbine itaatte bulunman insanların senin vesilenle dini öğretileri öğrenmesi ve gidilecek yolun seninle düzene geçmesi içindir. Senin yolundan ayrılanlar şüphesiz ki sapkınlıkta
olup, sana ve velayetine tabi olmayanlar asla yüce Allaha (c.c.) giden
yolu bulamazlar. Yüce Allah (c.c.) bunu şu mübarek ayette şöyle bildirmiştir: Kuşkusuz ki ben tövbe eden iman eden ve salih amel işleyenin ve hidayete erişenin günahlarını
bağışlarım.4 Yani
senin velayetine erişenin anlamını taşıyor. Ey Ali
(a.s). Ant olsun ki yüce Allah (c.c.)
hakkımı ve emrimi
ümmete nasıl farz kılmamı istediyse senin de hakkını ve
emirlerin farz kılmamı istedi. Bana iman etmiş olan herkes için
senin hakkın ve itaatin farz olmuştur. Sen olmasaydın yüce
Allahın (c.c.) tarafında olanlar ve düşmanları anlaşılamazdı. Senin velayetine nail olmayan kişi
hiçbir fazilete nail olmamıştır. Yüce Allah (c.c.) bana şu
mübarek ayeti kerimeyi indirdi: Ey Resul sana indirileni
tebliğ et. Yani senin velayetini. Eğer bu emri tebliğ etmezsen dinini tebliğ
etmiş sayılmazsın.5 Eğer
senin hakkında gelen bu velayet emrini tebliğ etmiş
olmasaydım, bütün amellerim heba olacaktı. Hesap günü kim senin
velayetine iman etmeden yüce Allahın (c.c.) huzuruna çıkarsa onun ameli kabul olunmayacak ve bütün amelleri heba olacaktır. Benim bu söylediğim
her şey yüce Rabbimin
buyruklardır. Bu söylediklerim yüce Allahın (c.c.) senin hakkında
buyurduklarından bazılarıdır.6
Aynı kaynakta Muhammed bin Ali Maciluyadan,
babasından, Ahmet bin Muhammed bin Halit El Barkiden, babasından,
Halef bin Hammad El Esediden, Ebi Hasan El Abdiden, Ameşten, Salim Ebi Cadtan, Cabir bin Abdullah El Ensariye
İmam Alinin (a.s) sorulduğunu ve şöyle cevap
buyurduğu rivayet edilmiştir: Resul
ve Nebiler hariç gelmiş geçmiş bütün insanların en hayırlısı, yüce Allah (c.c.)
3 Yunus suresi: 58
4 Taha suresi: 82
5 Maide suresi: 67
6 Sadukun Emalisi s. 400 / Bihar c. 38 s. 105
Resul ve Nebilerden sonra İmam Ali (a.s) ve evlatlarından olan imamlardan daha faziletlisini yaratmamıştır.
Dendi ki ona buğz eden ve onu yetersiz görenler hakkında ki görüşün nedir? Buyurdu ki; Ona ancak kâfir buğz eder ve onu ancak münafıklar yetersiz görür. Peki, onu ve evlatlarından gelen İmamları veli edinen hakkında ne dersin? diye soruldu. Kıyamet günü güvende olan ve kurtuluşa erecek olanlar elbette ki İmam Ali (a.s) evlatlarından olan imamlar ve onların Şiaları olacaktır.
Daha sonra şöyle ekledi: İnsanlar arasından biri çıkıp insanları sapkınlık ve fitneye çağırsa ona kimler tabi olur? Elbette ki onun tabileri ve ona uyanlardır diye cevap verdiler. Cabir (r.a) peki hidayete ve iyiliğe çağıran olsa ona ilk uyanlar kimler olacaktır? Elbette ki ona uyan Şiaları, tabileri, diye cevap verdiler. Cabir, işte İmam Ali (a.s) kıyamet günü elinde Hamd sancağını taşıdığı zaman ona en yakın olacak kimseler onun Şiaları ve destekçileridir.1
Aynı kaynakta babamdan Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin
Halitten, Kasım bin Yahyadan, dedesi Hasan bin Raşitten, Ebi Abdullah Cafer bin
Muhammed Sadıktan (a.s), babalarından (a.s), İmam Aliden (a.s)
Resulullahın (s.a.a) minberinde hutbe verirken şöyle
buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s), yüce Allah (c.c.) sana yeryüzünde
zayıf ve yoksun kişilerin sevgisini ihsan etti. Sen onların
kardeşliğine razı oldun onlarda senin imamlığına.
Ne mutlu seni sevene ve sözüne inanana
ve vay haline sana buğz
edene ve seni yalanlayana.
Ey Ali (a.s) bu ümmetin simgesi sensin, seni seven kurtuluşa ermiş,
senden nefret eden ise helak olmuştur. Ey Ali (a.s) Medine benim,
kapısı da sensin hiç Medineye kapısı dışından başka bir yerden geçilebilir mi? Ey Ali (a.s) seni ancak
her tövbe eden abit ve yoksul kişi
sever bunlar yüce Allaha (c.c.) dua ettiği zaman yüce
Allah (c.c.) onların duasını kabul buyurur. Ey Ali (a.s) her pak
kişi senin kardeşindir. Bu kardeş seninle sevip seninle
buğz eden insanların gözünde basit, yüce Allah katında ise üstündür. Ey Ali (a.s) seni sevenler ahiret yurdunda Firdevs
cennetinde yüce Allahın (c.c.) komşuları olacak ve
dünyada elde edemedikleri şeyler için pişman olmayacaklardır. Ey
Ali (a.s) ben senin dost edindiklerinin dostu ve muhalefet ettiklerinin
muhalifiyim. Ey Ali (a.s) seni seven beni sevmiş sana buğz eden ise
bana buğz etmiştir. Ey Ali (a.s) senin kardeşlerin
dudakları kuru olanlardır. Onları simalarındaki haya ve takvadan tanırsın. Ey Ali (a.s) seni sevenler üç aşamada sevineceklerdir. Bunlar: Ben ve sen canları bedenlerinden çıkarken
buna şahit olacağız. Mezarlarındaki sorgulamada, hesap günü ve sırat
köprüsünde insanların imanı sorulup cevap vermekten aciz oldukları gün onların
yanında olacağız.
Ey Ali (a.s) sana karşı
savaş bana karşı savaş ve sana karşı
barış bana karşı barıştır. Bana
karşı yapılan savaş yüce Allaha (c.c.) karşı
yapılmış, bana karşı barış içinde olmak ise
yüce Allaha (c.c.) karşı barış içinde olmaktır. Kim
bana karşı esenlik içinde olursa yüce Allaha (c.c.) karşı esenlik içinde olmuştur. Ey Ali (a.s) kardeşlerine eğer onlara önder
olmayı kabul eder onlarda senin
velayetine
1 Sadukun Emalisi s: 401
razı olurlarsa yüce
Allahın (c.c.) onlardan razı olduğunu müjdele. Ey Ali (a.s) sen müminlerin emiri, nur yüzlülerin liderisin. Ey Ali (a.s) senin
tabilerin seçkin olanlardır.
Eğer sen ve tabilerin olmasaydı din ayakta kalmaz, sen ve tabilerin
olmasaydı gökyüzünden yeryüzü
canlıları üzerine bir damla yağmur yağmazdı. Ey Ali (a.s) cennette senin için sahip
olacağın bir hazine vardır. Senin Şiaların Hizbullah olarak
bilinecek, tabilerin insanların en hayırlısınız ve onlarla birlikte adaleti ikame edeceksiniz. Ey Ali (a.s)
kıyamet günü mezarlarından ilk dirilecek ve üzerinden topraklar silkinecek kişi benim ve benden
sonra sen daha sonra da diğer insanlardır. Ey Ali (a.s) kıyamet günü sen ve tabilerin havuz başında olacak
ve istediğinize su verip istemediğinizi sudan men edeceksiniz.
Kıyamet günü herkesin korku içinde olduğu zamanlarda sizler arşı alanın gölgeliğinde güvende
olacak, insanlar korku içindeyken sizler korkudan uzak olacak, insanlar
hüzün içindeyken sizler hüzünden güven içinde olacaksınız.
Yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayeti sizler
için inmiştir: Bizim ihsanımıza nail olanlar ondan
(azaptan) uzak tutulacaklardır.2
Başka ayette
şöyledir: O büyük korku günü onlar
üzülmeyecek, meleklerde onları karşılayıp sizlere vadedilen
gün budur, diyeceklerdir.3
Ey Ali (a.s) sen ve tabilerin
hesap günü çağrılacak ve cennet nimetlerine nail olacaksınız. Ey Ali (a.s) melekler ve cennet
bekçileri sizlere karşı özlem duymaktalar. Hiç şüphe yok ki Arşı taşıyanlar ve mukarreb
melekler sizlere dua etmekte, seni sevenlere rahmeti dilemekte ve sizlerden onların alemine kim giderse
onun için tıpkı evinden uzun süre gurbette kalıp daha
sonra evine döndüğünde ailesinin sevindiği gibi sevinmekteler.
Ey Ali (a.s) senin
tabilerin gizlide yüce Allahtan (c.c.)
çekinenler ve açıkta da nasihatlerine uyanlardır. Ey Ali (a.s) Allah (c.c.) katındaki derece ve makamlarda
yarışanlar senin tabilerindir. Zira onlar yüce Allahın (c.c.) huzuruna çıktıklarında
günahsız bir şekilde çıkacaklardır.
Ey Ali (a.s) senin
Şialarının amelleri her cuma günü bana sunulur, iyi amellerine
sevinir, günahları için ise bağışlanma dilerim.
Ey Ali (a.s) sen Tevratta
zikredilmiş tabilerin yaratılmadan her hayırla
anılmış, aynı zamanda
bunlar İncilde de yazılmış sen İncil ehline
ve kitap ehline İlyayı sor, elbette
ki sen Tevrat ve İncili onlardan daha iyi bilmektesin zira yüce
Allah (c.c.) sana kitap ilmini vermiştir. Ancak onlara sor sana onun haberini
vereceklerdir. Kuşku yok ki İncil ehli İlyayı tazim etmekte Şialarını (tabilerini) ancak kitaplarında bahsedildiği kadar tanımaktadırlar.
Ey Ali (a.s) senin tabilerinin gökyüzü ehli nezdindeki kıymeti ve değeri yeryüzü halkının nezdinde ki değeri ve
kıymetinden çok daha fazladır. Bundan dolayı sevinip hakikat yolundaki çabalarını arttırsınlar. Ey Ali (a.s) senin tabilerinin
2 Enbiya suresi. 3
3 Enbiya suresi: 101
ruhu
uyuduklarında veya vefat ettiklerinde gökyüzüne çıkar melekler onlara
olan özlemleri ve yüce Allah
(c.c.) nezdindeki değerleri dolayısıyla insanların hilale
baktıkları gibi onların ruhlarına bakarlar.
Ey Ali (a.s) seni iyi
tanıyan dostlarına muhaliflerinin işledikleri amellerden uzak
durmalarını öğütle. Her gün ve gece olduğu zaman yüce
Allahın (c.c.) rahmeti tabilerin
üzerine yağmaktadır. Tabilerine necis ve aşağılık
şeylerden uzak durmalarını öğütle.
Ey Ali (a.s) yüce Allahın (c.c.) en çok gazap ettikleri kendi hallerine bıraktığı, senden ve tabilerinden teberri eden, seni ve
tabilerini bırakıp başkalarına tabi olan, senin muhaliflerine tabi olup seni ve tabilerini bırakan, sapkınlığı seçip sana ve
tabilerine karşı savaş açan, biz Ehlibeyte buğz eden ve
seni veli edinen sana yardım eden seni seçen ve malı ve canıyla senin
yolunda çaba gösterenlere buğz eden kimselerdir.
Ey Ali (a.s), onlardan
beni gören ve görmeyenlere selamlarımı ilet ve onlara benim özlediğim
kardeşlerim olduklarını, ilmimi benden sonra gelen nesillere
aktarmalarını ve yüce Allahın (c.c.) ipine sımsıkı tutunmalarını, hayırlı ameller için çaba harcamalarını öğütle, bizler
asla insanı hidayetten yanlışa doğru sürüklemeyiz. Onlara
yüce Allahın (c.c.) kendilerinden razı olduğunu bildir. Kuşkusuz ki yüce Allah (c.c.) meleklerine karşı onları övmekte ve her cuma günü onlara
merhametle bakıp meleklerine onlar adına istiğfarda
bulunmalarını emretmektedir.
Ey Ali (a.s), seni sevdiğimi haber almalarından dolayı seni sevenlere yardım etmekten asla el çekme zira
bunlar samimi bir şekilde sana muhabbet duydu, babaları,
kardeşleri ve çocuklarını bırakıp sana tabi oldular.
Bunlar bizim yolumuzda meşakkatlere katlandı, bizlere yardımcı olmakta
ısrar etti, bu yolda
iftira ve zorluklara katlandı, onlara
merhamet edip, onlarla
kanaat et. Zira yüce
Allah (c.c.) kulları içerisinde onları bizim için seçmiş, onları bizim tıynetimizden yaratmış,
sırlarımıza vakıf kılmış,
hakkımızı bilmelerini nasip etmiş, onların göğsünü ferah kılıp bizim ipimize tutunmalarını dünyalık birçok şeyi kaybetmeye
karşın bizim muhaliflerimize tabi olmalarını nasip
eylememiştir.
Yüce Allah (c.c.) onları üstün kılmış hidayet yolunu göstermiş insanlar sapkınlık ve şaşkınlık içinde kendi heva ve heveslerine tabi olup yüce Allahın (c.c.) hidayet yolundan körlük içindeyken onlar hidayet yoluna sarılmışlardır. O muhalifler yüce Allahın (c.c.) gazabında sabahlayıp akşamlarken senin tabilerin doğru yolda yürüyerek muhaliflerine karşı hoşnutsuz ve dünyalık şeylerden uzaktırlar. Resulullah (s.a.a) daha sonra üç defa işte onlar karanlıklarda nurdurlar, diye buyurmuştur.1
1 Bihar c. 67 s. 46 / Sadukun Emalisi: 2 450 / Fadail Şia: 14 17 c. 39 s. 306
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Aynı kaynakta Muhammed El
Fahhamdan, amcamdan, Ebu Abbas Ahmet bin Abdullah bin Ali Revvastan, Ebu
Abdullah Abdurrahman bin Abdul Amriden, Ebu Selma Yahya bin Muğireden, Muhammed bin Muğirenin kardeşinden, Muhammed
bin Sinandan, Ebi Abdullah Cafer bin Muhammedten (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Babam bir gün Cabir bin Abdullaha (r.a) şöyle
buyurdu: Seninle yalnız kaldığımda bir meseleyi konuşmak istiyorum. Bir süre sonra karşılaşınca
kendisine anam Fatımanın (a.s.) elinde gördüğün Mushafı
bana anlat, diye buyurdu. Cabir şöyle arz etti: Allaha (c.c.) yeminler olsun ki bir gün Resulullahın
(s.a.a) kızı Fatımanın (a.s)
huzuruna Hüseyinin (a.s)
doğumu dolayısıyla tebrik etmek
için gittim. Huzuruna geçtiğimde elinde kapağı yeşil
zebercet cevherinden içinde güneş ışığı
gibi parlayan misk kokusundan daha iyi kokan yazılar vardı. Bu nedir
ey Resulullahın (s.a.a) kızı, diye sordum. Bana şöyle
cevap buyurdu: Bu yüce Allah
(c.c.) tarafından babama
hediye edilen bir levhtir, içinde
babamın İmam Alinin (a.s) ve ondan sonra gelecek imamların isimleri yazılıdır. Kendisine
kitabı çoğaltmak için bana vermesini istedim, kitabı bana verdi. İmam (a.s) kitabı
bana gösterebilir misin? diye sordu. Cabir evet deyip evine giderek
İmamın yanına elinde bir kâğıtla geldi ve şöyle arz etti: Sayfana
bak sana sayfanın içinde ne yazıldığını okuyayım. İmam sayfasına baktıktan sonra Cabir şöyle okumaya başladı:
Rahman ve rahim olan Allahın (c.c.) adıyla
Bu kitap Alim ve Aziz olan yüce Allahın (c.c.) nezdindendir. Peygamberlerin Hatemi Muhammed Mustafaya (s.a.a) Cebrail (a.s) tarafından
getirilmiştir. Ey Muhammed
(s.a.a) benim isimlerimi tazim et nimetlerime de şükür et,
ihsanlarımı ikrar et, benden başkasını arzu etme ve benden başkasından da çekinme. Zira kim benden başkasına bağlanır benden başkasından çekinirse hiç kimsenin çekmediği
azaba duçar olacaktır.
Ey Muhammed (s.a.a) seni bütün peygamberler arasında seçkin kıldım, vasini bütün vasilerden daha üstün
kıldım. İmam Hasanı (a.s) babasından sonra ilmime vakıf kıldım, İmam
Hüseyinde (a.s) gelmiş geçmiş bütün evlatların en üstünü eyledim.
İmamet onunla sabit olacak onun sülbünden sırasıyla: Ali Zeynel Abidin
(a.s) benim yoluma davet eden, ilmi yaran hak üzere olan Muhammed
Bakır (a.s), amel ve söylemde sadık olan Cafer Sadık (a.s),
ondan sonra kör sağır bir fitne çıkacak vay haline o yarattıklarım içinde en hayırlılardan olan Musayı (a.s),
inkâr edenlere, ondan sonra kâfir bir İfrit tarafından katledilecek olan Ali Rıza (a.s), Salih kulumun inşa
etmiş olduğu şehirde insanların en kötüsünün yanında
defnedilecektir. Daha sonra
yoluma hidayet eden haramlardan sakındıran, Muhammed Cevat (a.s),
ondan iki isme sahip olan Ali (a.s) ve ahir zamanda başında güneş
sıcağından koruyacak beyaz bir emameyle zuhur edecek olan oğlu
Muhammed (a.s) herkesin anlayacağı bir dille bütün
canlılara nida edecektir. O Ehlibeyti Resulullahtan (s.a.a) ümmetin
mehdisi yeryüzü zulüm ve kahır dolduktan sonra adalet ve saadeti hâkim
kılacaktır.1
Hammadtan Ali bin Zeynden Adiy bin Sabitten Beranın şöyle
rivayet ettiğini nakletmişlerdir: Resulullahla (s.a.a) beraber veda haccına gittiğimiz zaman Gadir Hum mıntıkasına yetiştik. Resulullah (s.a.a) namaz cemaatle birlikte
kılınacak, diye duyuruda bulundu.
Namazdan sonra kendisi
için bir minber yapıldı. Daha sonra minbere çıktı, İmam
Alinin (a.s) elinden
tutup kaldırarak şöyle buyurdu: Ben müminlere kendi nefislerinden daha yakın değil miyim? Evet ya Resulullah
(s.a.a) diye cevap verdiler. Her mümin için
kendi nefsinden daha evla değil miyim, diye buyurdu. Evet ya Resulullah (s.a.a)
dediler. Resulullah (s.a.a)
işte İmam Ali (a.s) ben kimin Mevlası isem oda Mevlasıdır. Allahım (c.c.) onu veli edinene dost ol ve düşmanına düşman ol. Daha sonra Ömer İmamla karşılaşınca ne mutlu sana Ey Ali bin Ebi Talib (a.s) her mümin erkek ve kadının Mevlası oldun.2
Ebi Muhammed El Fahhamdan, El Mansuriden, Ebi Ebu Musa bin İsa bin Ahmetin amcasından, Amr bin Musadan, İsa bin Ahmetten, İmam Ali bin Muhammedten, Ebi Muhammed bin Aliden, Ebi Ali bin Musadan, Ebi Musa bin Caferden (a.s), İmam Sadıktan (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) seni tabilerini ve onları sevenleri bağışlamıştır. Sana müjdeler olsun sen Enza Batın (şirkten arınmış, ilimde derin) olansın.3
Aynı kaynakta Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kızım Fatımaya Fatıma (a.s) ismi verilmesinin ardında yatan neden yüce Allahın (c.c.) kendisi ve tabilerini ateşten azad etmesinden kaynaklanmıştır.4
Sait bin Osmandan Fadıl bin Zübeyirden ve Davuttan işittiğim rivayeti ibni Amra, sana Zeyd bin Erkamın rivayetini anlatayım mı, diye sordum. Evet, anlat, diye cevap verdi. Dedim ki Zeyd bin Erkam bana Resulullahtan (s.a.a) şöyle işittiğini nakletmiştir: Resulullah (s.a.a) Gadir Hum günü ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır, Allahım (c.c.) ona dost olana dost düşman olana da düşman ol diye buyurdu. Ben kendim Resulullahın (s.a.a) İmam Alinin (a.s) elinden tutup elini kaldırdığını hatta koltuk altının beyazlığının göründüğünü ve Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu gördüm: Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır, Allahım (c.c.) ona dost olana dost düşman olana da düşman ol. Daha sonra ibni Erkama şöyle sordum: Resulullahın (s.a.a) bu hitabını Ebu Bekir ve Ömer duydu mu? İbni Erkam, Allaha (c.c.) ant olsun ki duydular diye buyurdu.
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 298 / Sadukun İkmali c. 1 s. 308 / Uyun Ahbar Rıza s. 25
2 Seyitin Zaraif kitabında s. 147 / Bihar c. 37 s. 179
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 300 / Bihar c. 68 s. 101
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 300 c. 3 hadis no: 18 33 c. 3 hadis no: 18
Hüseyin bin Hakemden, İsmail bin Sabihten, Ebu Caruttan, Yahya bin Müsavirden, Ebi Caruttan, Bureyde El Eslemiden şöyle rivayet edilmiştir: Resulullahla beraber sefere çıktığımız zaman İmam Ali (a.s) Resulullahın (s.a.a) eşyalarına sahip çıkar herhangi bir yerde konakladığımız zaman Resulullahın (s.a.a) eşyalarını verirdi. Bu eşyalar içerisinde tamire ihtiyacı
olanı tamir eder ayakkabı ve sandaletleri dikerdi. Bir gün Resulullahla birlikte olduğumuz bir konaklama yerinde
İmam Ali (a.s) Resulullahın (s.a.a) sandaletini tamir edip
getirdi. Resulullah (s.a.a) yanında bulunan Ebu Bekire müminlerin emirine
(ümmetin halifesine) selam ver, diye buyurdu. Ebu Bekir ya Resulullah (s.a.a) sen hayattayken mi, diye cevap
verdi. Resulullah (s.a.a) evet diye buyurdu.
Peki, müminlerin emiri kimdir? dedi. Resulullah
(s.a.a) sandaleti tamir edip diken kişidir, diye cevap buyurdu. Daha sonra Resulullahın (s.a.a) huzuruna Ömer gelip selamlaştı. Resulullah (s.a.a) ey Ömer, git ve müminlerin
emiriyle selam ver diye buyurdu. Ömer sen hayattayken
mi ya Resulullah, diye sordu. Evet, ben hayattayken diye buyurdu. Ömer
peki emir el müminin kimdir, diye sordu. Resulullah (s.a.a) terliği dikip
tamir eden, diye cevap buyurdu.
Daha sonra Büreyde
şöyle devam etti:
Resulullahın (s.a.a) huzuruna
geçenlerle beraberdim. Bana İmam Aliye (a.s) selam ver, diye buyurdu.
Bende diğerleri nasıl selamladıysa öyle selamladım.
İbni Carud bu hadisin benzerini bana Habip
bin Müsavir ve Osman bin Naşit anlatmıştır.
İsmail El Gazaliden, Muhammed bin Fadıl bin Gazvandan, Ata bin Sayipten, Said bin Cübeyrden, İbn-i Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü olduğunda ben ve Ali (a.s) sırat köprüsü başında elimizde kılıçla bekleyeceğiz. Köprüden geçen herkese İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetini soracağız. Kimde velayete imandan bir şeyler varsa kurtuluşa erecek kimde de yoksa boynunu kılıçla vurup onu cehennem ateşine atacağız. Yüce Allah (c.c.) bu hakikati şu mübarek ayette şöyle zikretmiştir: Onları durdurun, zira onlar sorumludurlar. Neden birbirinize yardım edemiyorsunuz. Hayır ancak onlar bugün teslim olmak durumundalar.5
Ebu Muhammed El Fahhamdan, El Mansuriden, Ebu Musa İsa bin Ahmet bin İsa El Mansuri nin amcasından, İmam Ali bin Muhammedten, Ebi Ali bin Muhammedten, Ebi Muhammed bin Aliden, Ebi Ali bin Musa Rızadan (a.s), babası dedelerinden, müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s)Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Ey Ali (a.s) yüce Allah (c.c.) Hz. Ademi (a.s) yaratırken beni ve seni kendi nurundan yaratmış ve o nuru Ademin (a.s) sülbüne yerleştirmiş o nurla Abdul Muttalib oğullarına ihsan ve fazileti nail kılmış daha sonra bu nur Ebu Talip (r.a) ve Abdullahın (r.a) sülbünde ikiye ayrılmış benim nurum Abdullahın (r.a) senin nurun ise Ebu Talibin (r.a) alnında parlamıştır. Peygamberlik ancak bana uygun vasilik ise ancak sana uygun olmuştur. Kim senin vasiliğini inkâr ederse benim Nübüvvetimi inkâr etmiştir. Kim benim Nübüvvetimi inkâr ederse yüce Allah (c.c.) onu cehenneme yüz üstü atacaktır.6
5 Saffet suresi: 24 -25 / Bihar c. 24 s. 26
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 301
Aynı kaynakta Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İsra günü gökyüzüne çıkarıldığım zamanRabbime aramda ancak bir ok mesafesi veya daha kısa bir mesafe vardı. Yüce Rabbim bana birçok şeyi vahyetti. Daha sonra şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a) Ali bin Ebi Talibe (a.s) ne kendisinden önce ne de sonra Emir El Müminin lakabını kimseye vermediğimi ve vermeyeceğimi bildir.1
İsmail bin Muhammed bin Abdullah bin Hasandan, Abdullah bin
Abdullah bin Ebi Rafiden şöyle rivayet edilmiştir: Uhud günü Resulullahın (s.a.a) sancağı İmam Alinin (a.s)
elindeydi. Ensarın bayrağı Sad bin Ubadede, müşriklerin bayrağı
ise
Abduddar kabilesinden İbin Ebi Talha El Cehninin elindeydi. İmam Ali (a.s)
düşman sancaktarına şöyle buyurdu: Helakeden benim diye buyurarak Talhaya
saldırdı ve onu
oracıkta öldürdü. Böylece sancak Talhanın elinden düştü,
sancağı Ebu Said bin Ebi Talha
El Cehni eline
aldı ve Ey helak edip ikiye yaran
bana var mısın? diyerek İmam Aliye (a.s)
meydan okudu. İmam; elbette, diye cevap vererek ona
saldırdı ve bir darbeyle işini bitirdi. Müşriklerin yere
düşen sancağını bu kez Osman bin Abdullah El Cehni
aldı. İmam onu da hamle yaparak öldürdü. Yere düşen sancağı Kelda bin Talha aldı. İmam
ona da bir hamle yaparak
işini bitirdi. Bu kez yere düşen sancağı Muhalis bin Talha aldı. İmam ona da bir hamle yaparak
diğerleri gibi cehenneme yolladı. Müşriklerin yere düşen
sancağını bu kez köleleri Dırar aldı. İmam ona saldırıp önce sancağı tuttuğu sağ elini kopardı. Daha sonra Dırar
sancağı sol eliyle aldı İmam (a.s) onu da kesti bu kez
Dırar sancağı dirsekleriyle yerden
aldı ve göğsüne yasladı İmam hamle
yaparak onun işini
bitirdi. Yere düşen sancağı bu kez Beni Abduddaroğullarından
olan bir kadın Umrete bint El Haris
bin Alkame aldı ve Kureyş ordusunun önüne dikti. Orada hazır
bulunan ve Resulullahın (s.a.a) şairi olan Hassan bin Sabit şöyle bir beyit okudu:
Bir iftihar ki sancakla kemale
erdi ancak utanç
verici bir iftihar O sancak Dırar
oğullarına döndüğü zaman
Diğer beyiti de şöyledir:
Eğer Harisenin sancağı olmasaydı o an Çarşılarda çok ucuz bir kıymetle satılırlardı
İmam Ali (a.s) şirk sancağını eline alan Abduddar bin Kusay oğullarının hepsini öldürdü. Daha sonra Resulullah (s.a.a) müşriklerden bir gruba baktı ve İmam Aliye (a.s) o grubun üzerine saldırmasını istedi. İmam (a.s) grubun üzerine saldırdı grubu dağıttı ve aralarından Hişam bin Ümeyye El Mahzumiyi öldürdü. Daha sonra Resulullah (s.a.a) başka bir gruba baktı ve İmam Aliye (a.s) üzerlerine saldırmasını
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 301
istedi. İmam (a.s) grubun üzerine saldırdı, grubu dağıtıp aralarından beni Amir bin Lüeyyoğullarından Şeybe bin Maliki öldürdü. Resulullah (s.a.a) bir gruba daha baktı ve imama saldırma emri verdi. İmam (a.s) üzerlerine saldırıp aralarından Amr bin Abdullahı öldürdü. Bu duruma şahit olan Cebrail (a.s) Resulullaha (s.a.a) bu senin için ne güzel bir teselli ve destektir. Resulullah (s.a.a) Cebraile o bendendir bende ondanım, diye buyurdu. Hz. Cebrailde bende sizdenim diye cevap buyurdu. Daha sonra göklerden Ali (a.s) gibi yiğit Zülfikar gibi kılıç yoktur, diye nida etti. Savaş bitip Medineye dönünce, İmamın kılıcı kanlar içinde darbelerin şiddetinden eğilmiş durumdaydı. İmam kendisini karşılayan Fatımaya (a.s) şöyle bir şiirle karşılık verdi:
Ey Fatıma (a.s)
bu kılıç hiçbir
şekilde kınanamaz
Defalarca çekildi kınından aşağılanamaz
Ant olsun ki Ahmeti üstün kılmak için çabaladım Ve insanlara karşı merhametli Rabbime
itaat için
Rızasını istedim sadece yüce Rabbimin
Onun rızası elbette cenneti
Naimdir
İmam Ali bin Muhammedten, Ebi Muhammed bin Aliden, Ebi Ali bin Musadan, Ebi Musa bin Caferden, Ebi Cafer bin Muhammedten, Ebi Muhammed bin Aliden (a.s), Cabir bin Abdullah El Ensariden (r.a) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kim o büyük dostu diyarında ziyaret etmeyi arzu eder ve cehennem ateşinden emanda olmak istiyorsa, Ali bin Ebi Talibi veli edinsin.2
Aynı kaynakta Ebi Muhammed El Fahhamdan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Sema bin Mihran
İmam Sadıkın (a.s) huzuruna geçti İmam kendisine
şöyle buyurdu: Ey Sema insanların en şer olanı kimdir? Bizleriz ey Allah Resulünün evladı, diye cevap verdi. İmam
(a.s) bu söze karşın öyle öfhelendi ki yüzü kızardı.
Daha sonra yaslandığı yerden doğruldu ve şöyle
buyurdu: Ey Sema insanların nezdinde insanların en kötüsü kimdir?
Ey Allah Resulünün evladı Allaha (c.c.) ant olsun ki ben size yalan söylemedim. İnsanların nezdinde insanların en kötüsü
bizleriz, zira bizlere kâfir ve Rafızî ismini takmışlardır, diye cevap verdim. İmam
bana baktı ve şöyle buyurdu:
Peki o gün sizleri cennete
aldıklarında ve onları da cehenneme aldıkları vakit onlar sizlere şöyle söyleyince ne olacak: Bize ne oldu da en kötü insanlar olarak saydığımız insanlar
bu nimete nail oldular. Ey Sema bin Mihran Allaha (c.c.) ant olsun ki sizlerden kim bizim yolumuzda yürüdüğü için
kınanırsa kıyamet günü yüce Allahın (c.c.) huzuruna çıkar çıkmaz yüce
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 301
Allah (c.c.) bizlere şefaat hakkı verecek ve ona şefaat edeceğiz. Allaha (c.c.) ant olsun ki sizlerden on kişi, hatta
beş kişi, hatta üç kişi, hatta ve hatta
hiç kimse cehenneme geçmeyecektir. O yüce makamlardan nimetlenin, muhaliflerinizden
ve haramlardan çekinerek korununuz.1
Bir grup raviden, Ebu Kasım İsa bin Ezherden, Müsnet bin Abdu Rabbihten, babasından İmam Ali bin Musa Rızadan (a.s), Ebi Musadan (a.s), Selman El Kummiden, Ayşenin kölesi Mesruktan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ayşenin yanına Iraklı ve Şamlı kadınlardan bir grup geçip İmam Ali (a.s) hakkında sorular sordu. Ayşe şöyle söyledi: Kim Ali (a.s) gibi olabilir ki? Allaha (c.c.) ant olsun ki o Kuranı okur gündüzleri oruç tutar, geceleri ibadetle ihya eder, marufu emreder, batıldan alıkoyar ve dini üstün tutandır. Daha sonra derin bir nefes aldı ve şöyle devam etti: Ant olsun ki bir gün Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Ey Ebu Hasan (a.s) seni sevmek o kadar büyük bir amel ki onun yanında günahın bir zararı olamaz ve sana buğz etmek o kadar büyük bir günah ki onun yanında hiçbir sevabın faydası olamaz, kuşkusuz seni seven kişi cennete ziynetli bir şekilde geçecektir.
Zeyd bin Erkamdan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kim
benim gibi yaşamak, benim gibi şehadete ermek ve Rabbimin içinde ağaç diktiği,
bana vadettiği cennete
dahil olmak istiyorsa, Ali bin Ebi Talibi (a.s)
veli edinsin. Zira o sizleri hidayet
yolundan alıkoyup asla batıl yola saptırmaz.2
Hüseyin bin Ali bin Umradan, Zürare bin Evfadan, Abdullah bin Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün mescitte yatsı namazından sonra bir grup sahabeyle birlikte Resulullahla (s.a.a) otururken birden büyük bir yıldızın kaydığını ve yere doğru indiğini gördük. Resulullah (s.a.a) bu yıldız kimin evine indiyse o benden sonra vasidir. Ashaptan bir grup yıldızın indiği yere doğru gitti, yıldızın İmam Alinin (a.s) evi önüne indiğini gördüğünde, doğrusu Muhammed (s.a.a) Aliye (a.s) duyduğu sevgiden dolayı yolunu şaşırdı, diyerek rahatsızlıklarını dile getirdiler. Bu sebeple yüce Allah (c.c.) şöyle bir ayet indirdi: O kayan yıldıza ant olsun ki. Dostunuz ne şaşırdı ne de sapıttı. O sadece vahiy edileni bildirdi.3
Ebu Sait El Hudriden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün
Resulullah (s.a.a) kızı Fatımanın (a.s) yanına geçti
torunları Hz. Fatımanın (a.s) yanında oturmuş
İmam Ali (a.s) ise yatağına yatmış uykuya dalmıştı. İmam Hasan (a.s) içecek
bir şey istedi. Resulullah (s.a.a) dişi bir deve getirip
sütünü sağdı ve İmam Hasana (a.s) süt vermek istedi ancak
İmam Hüseyin (a.s) İmam Hasandan (a.s) önce içmek istedi. Resulullah
(s.a.a) önce ağabeyin içsin daha sonra sen içersin, diye buyurdu.
Fatıma (a.s) ya Resulullah (s.a.a) sanki birine diğerinden daha çok sevgi gösteriyorsun, diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) Allaha (c.c.) ant olsun ki benim nezdimde ikisi de aynı değerdedir. Doğrusu sen o yatağında yatan ve bu evlatlarım
benimle beraber aynı cennete nail olacaksınız.
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 301
2 Bihar c. 27 s. 106 c. 2 hadis no: 28
3 Necim suresi: 1-3 / Sadukun Emalisi s. 453 / Bihar c. 35 s. 272 Ayetin Tevili c. 2 s. 622 / Tefsir Furat c. 174
Şeyh Müfid Ebu Ali El Hasan bin Muhammed bin Hasan Tusiden, hicretin on birinci yılı Ramazan ayında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) makamında yapılan sohbette Said El Valid Ebu Cafer Tusiden, Ebu Muhammed El Hasan bin Muhammed bin Yahya El Fahhamdan, Samerrada amcası Muhammed bin Caferden, Muhammed bin Müsennadan, babasından, Osman bin Zeydten, Cabir bin Yezit El Cufiden şöyle rivayet edilmiştir: İmam Cafer Sadıkın (a.s) yanında on sekiz yıl hizmet ettim, ayrılmak istediğimde onunla vedalaşıp bana bir nasihat vermesini istedim. İmam bana on sekiz yıldan sonra mı, diye buyurdu. Evet dedim, zira sizler tükenmeyen bir deniz sonuna varılamayan bir deryasınız. İmam (a.s) şöyle buyurdu: Ey Cabir Şiama selamımı söyle ve bizimle yüce Allah (c.c.) arasında bir akrabalık bağı olmadığını ona ancak itaatle yaklaşılabileceğini bildir. Ey Cabir, kim yüce Allaha (c.c.) itaat eder bizleri severse o bizim dostumuz, kim yüce Allaha (c.c.) asilikte bulunursa onun bizleri sevmesi ona fayda etmeyecektir. Ey Cabir yüce Allahtan (c.c.) kim bir şeyler istedi de ona verilmedi? Ya da ona tevekkül ettiği zaman korunmadı veya ona güvendi de onu sıkıntısından kurtarmadı? Ey Cabir, dünyayı senin nezdinde bir süreliğine uğradığın ve içinden ayrılmak istediğin bir mekân olarak addet. Dünya rüyanda üzerine bindiğin daha sonra uyandığında kendini yatağında gördüğün ipleri elinde olmayan bir binek hayvanı gibi değil midir? Ya da bir süreliğine giydiğin bir elbise veya birlikte olduğun bir cariye gibi değil midir? Ey Cabir, dünya akıl sahiplerinin nezdinde bir gölgeliğin gölgesi gibidir. Davası için yüce Allahtan (c.c.) gayrı yardımcı yoktur. Namaz ihlasın istikrarı kibirden korunak, zekât malın çoğalması, oruç ve hac kalplerin sükuneti, kısas ve had canların korunması ve biz Ehlibeytin hakkı dinin düzenidir. Yüce Allah (c.c.) sizleri ve bizleri gizlide ve açıkta ondan çekinen ve kıyametin sıkıntılarından güvende olanlardan eylesin.4
Ebu Ahmet İshak bin Muhammed El Mansuriden, Ubeyd bin Kesirden, İbrahim bin İshak El Amiden, Cerir bin Abdul Hamitten, Ameşten, İbrahim Temimiden, babası Ebi Zerden Resulullahın (s.a.a): İmam Ali (a.s) hakkında şek ve şüpheye düşen küfre sapmıştır, diye buyurduğunu rivayet etmiştir.
Muhammed bin Ahmet bin Davuttan, Hüseyin bin Ahmet bin
Ali Riyahiden şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Bir gün
Mütevekkilin yanında İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
evlatlarından dört kişiyle beraberdik. Bunlar: Hasan Cafer
kardeşleri Muhammed bin Cafer
ve Abdullah bin Kasımdı. Mütevekkil Hasana şöyle söyledi: Ey Allah Resulünün (s.a.a) evladı bir rivayette babanızda bulunup Resulullahta
(s.a.a) bulunmayan
altı özellik vardı bunlar hangi özelliklerdi? Hasan evet senetli
bir şekilde Ali bin Muhammedten babası Muhammed bin Aliden
babası Ali bin Musadan babası Musa bin Caferden (a.s) babası Cafer bin Muhammedten
(a.s) babası Muhammed
bin Aliden (a.s)
babası Ali bin Hüseyinden (a.s)
babası Hüseyin bin Aliden (a.s) ağabeyi Hasan bin Aliden (a.s) Abdullah bin Abbastan
(r.a), rivayet edilmiştir. Elbette ki bu ravilerin hepsi bu
konularda ilmi açıdan yetkin kişilerdir ve ben sizlere bu ravi
silsilesini içinizde ve insanlarda şüphe olmasın diye zikrettim.
Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir: Yüce
Allah
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 302
(c.c.) İmam Aliye (a.s) ne
bende ne de peygamberlerde olmayan altı özellik vermiştir. Onun
kayınbabası benim ve benim onun gibi bir kayınbabam yok, kayınvalidesi de Haticedir, benim onun kayınvalidesi gibi bir kayınvalidem yok. Eşi
de Fatıma (a.s), benim onun gibi bir eşim yok, onun Hasan ve Hüseyin
(a.s) gibi çocukları var ancak benim böyle çocuklarım olmadı. O
Allahın (c.c.) evi Kâbede dünyaya geldi, ben ise dedem Abdülmuttalibin evinde dünyaya geldim.
Emraki El Horasaniden Ali bin Caferden, Musa bin Caferden, babası Cafer bin Muhammedten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kim abdestini ve namazını hakkıyla eda eder, malının zekâtını verir, öfhesine hâkim olur, dilini dizginler, istiğfar eder ve Ehlibeytin nasihatlerine uyarsa, imanı kâmil oluş ve cennet kapıları ona açılmıştır.
İbrahim bin Zarif Selemiden, Yusuf
tan, Sakırdan, Evzaiden, Muhammed bin Munzirden, Cabir bin
Abdullahın Resulullaha (s.a.a) şöyle sorduğu rivayet
edilmiştir: Ey Resulullah
(s.a.a) Ali bin Talib (a.s) hakkında bana ne anlatmak istersin?
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Ey Cabir, ben ve Ali (a.s) henüz Âdem (a.s) yaratılmadan bin yıl önce aynı nurdan
yaratıldık. Daha sonra onun sülbüne taşıdık ve pak rahimler
ve temiz sulplar
de Abdülmuttalibin sülbüne
gelinceye kadar intikal ettik. Daha sonra Abdulmuttalip
oğullarında bu nur ikiye ayrıldı bende Nübüvvet ve Risale
belirdi onda da halifelik ve liderlik belirmiştir. Ey Cabir, şunu
iyi bil ki İmam Ali (a.s) asla puta tapmamış, alkol içmemiş ve günah
işlememiştir. Onun hiçbir günahı ve hatası tespit
edilmemiştir. Kim nifak sıfatından arınmak istiyorsa benim
Ehlibeytimi sevsin. Zira onlar benim
soyum ve ilmimin mirasçılarıdır. Onların cennetteki
misali Firdevs cenneti gibidir. Cebrail (a.s) bana bunları haber verdi ey Cabir, diye sözlerini tamamladı.
Ebu Hasan Muhammed bin Ahmet bin Abdullah El Mansuriden, Ebu Musa bin İsa bin Ahmedin amcasından, İmam Ali bin Muhammedten (a.s), Ebi Muhammed bin Aliden (a.s), Ebi Ali bin Musadan (a.s), Ebi Musa bin Caferden (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bir gün adamın biri İmam Cafer Sadıkın (a.s) huzuruna gelip içinde bulunduğu yoksulluğu şikâyet etti. İmam konu senin söylediğin gibi değil ve ben seni fakir biri olarak görmüyorum, diye buyurdu. Adam Allaha (c.c.) ant olsun ki yalan söylemiyorum diyerek çektiği maddi sıkıntıları anlattı. Ancak imam Sadık (a.s) sözlerini kabul etmeyerek, bizden teberri etmen karşılığında sana yüz dinar verilse bunu yapar mıydın, diye sordu. Adam hayır asla dedi, İmam (a.s) miktarı bin dinara kadar çıkardı ancak adam asla kabul etmeyeceği konusunda ısrar edip yeminler etti. İmam kimde bu miktar dinar varsa fakirliğine rağmen bize olan sadakatini satmayacak olan bu adama versin diye buyurdu.
Bu rivayet Ehlibeytin fakir Şialarına verilmiş çok büyük bir müjdedir. Allah (c.c.) hepsini varlıklı kullarından eylesin.
Abdülmelik bin Ebi Süleyman El Arzemiden, Abdürrahimden Zazandan şöyle
rivayet edilmiştir: Bir gün
müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) mescidin geniş avlusunda şöyle buyurduğunu işittim: Sizlerden
kim Resulullahın (s.a.a)
Gadir Hum günü buyurduğu sözleri duymuşsa Allah (c.c.) aşkına kalkıp şahitlik
etsin. Cemaatten on üç kişi
ayağa kalkıp Allaha (c.c.) yeminler olsun ki bizler
Resulullahın (s.a.a) Gadir Hum günü şöyle buyurduğunu
işittik: Ben kimin Mevlası isem Alide
(a.s) onun Mevlasıdır. Allahım (c.c.) onun dostuna
dost ve düşmanına
düşman ol.1
Ravi silsilesini kısalttıktan sonra Esbağ bin Nübateden
İmam Alinin (a.s) hutbelerinden birinde şöyle buyurduğunu
rivayet edilmiştir: Ey
insanlar, beni iyi dinleyin ve iyice anlayın. Aranızdan ayrılma
zamanım yaklaştı. Unutmayın ki ben insanların en hayırlısı ve yaratılmışların en hayırlısının halifesi,
kadınların en üstünün kocası, pak soyun ve hidayet eden
imamların babası, Resulullahın (s.a.a) kardeşi, vasisi, velisi, dostu, seçkini, Habibi ve Haliliyim. Ben müminlerin
emiri, nur yüzlülerin önderi, vasilerin en üstünüyüm. Bana karşı savaşmak yüce Allaha (c.c.) karşı savaşmak, bana karşı barış ve esenlik içinde olmak yüce Allaha
(c.c.) karşı barış ve esenlik içinde olmak demektir. Bana itaat etmek yüce Allaha
(c.c.) itaat, velayetim
Allahın (c.c.) velayeti, tabilerim yüce Allahın (c.c.) dostları
ve yardımcılarım yüce Allahın (c.c.)
yardımcılarıdır.
Beni yoktan yaratan
yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki; Resulullahın (s.a.a) hadislerini ezberleyenler şunu çok iyi
biliyorlar ki, Nakisin (Cemel ehli) Kasitin (Muaviye ve tabileri) ve Marikin (Nehravan
ehli) Resulullah (s.a.a) tarafından lanetlenmişlerdir. Ant olsun ki iftira edenler
helak olmuşlardır.2
Bir rivayette İmam Aliden (a.s)
şöyle nakledilmiştir: İmam Alinin (a.s) Sehl bin Ahnefe yazdığı mektuplardan biri şöyledir: Allaha (c.c.) ant olsun ki Hayber kale kapısını yerinden
söküp uzağıma attığım zaman onun
ağırlığını bedenimde hissetmemiş ve maddi bir güçle kaldırmamıştım. Ancak bana Melekuti bir kudret
ve nurani bir nefis ihsan edildi. Benim Ahmete (s.a.a)
olan menzilim ışığın ışığa olan menzili gibidir. Allaha (c.c.) ant olsun ki,
bütün Araplar bana karşı savaşmaya kalksa ve kaçma fırsatı bulsam asla onlardan
korkup çekinmem. Ölümünün
ne zaman gerçekleşeceğini önemsemeyen kişinin kefeni
toprak taşla
bağlanır. 3
Zeyd bin Erkam Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kim yüce Allahın (c.c.) Aden cennetinde diktiği kırmızı gövdeli fidana tutunmak istiyorsa, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevgisine tutunsun.
İkrimeden ibni Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Kim benim gibi yaşamak ve benim gibi şehadete erip Adın cennetine istiyorsa. Ali bin Ebi Talibi veli ve evlatlarından olan vasileri önder edinsin. Onlar benim itretim (soyum) benim tıynetimden
yaratılmıştır. Ümmetimden onlara düşman olanları
faziletlerini inkâr edenleri onlarla alakayı koparanları yüce Allaha (c.c.)
şikâyet ediyorum. Allaha
(c.c.) ant olsun
ki benden sonra
evladım Hüseyini katledecekler. Yüce Allah (c.c.)
şefaatimi onlardan esirgesin.4
1 Şeyhin Emalisi s. 160 / Bihar c. 37 s. 125 c. 3 hadis no: 22 32 c. 10 hadis no: 15
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 485
3 Uyun El Mucizet s. 12 / Medinet El Meaciz c. 101
4 Bihar c. 36 s. 227 c. 4 hadis no: 25 c. 9 hadis no: 21
Cabir şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Ali bin Ebi Talib (a.s) Resulullahın (s.a.a) huzuruna geldi selamlaşıp oturduktan sonra Resulullah (s.a.a)
kendisine git ve hasta olan
İmran bin Husaynı ziyaret et, diye buyurdu. İmam (a.s)
İmranı ziyarete gitti İmranın yanında Muaz bin Cebel
ve Ebu Hurayre oturuyordu. İmam (a.s) içeri geçip oturduktan sonra İmran İmamı gözleriyle süzmeye başladı.
Bunu gören Muaz Ey İmran neden İmam Aliye (a.s) öyle bakıyorsun, diye sordu.
İmran, zira Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s)
bakmanın ibadet olduğunu buyurduğunu duydum. Muaz ve daha sonra Ebu Hurayre bizler de Resulullahtan
(s.a.a) bu hadisin aynısını duyduk dediler.1
Ali bin Caferden babası Cafer bin Muhammedten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Kim Yüce Allahın (c.c.) İlahlığına, İslamın dinine, Muhammedin (s.a.a) peygamberliğine ve Ehlibeytinin velayetine razı olduğunu ikrar ederse, kıyamet günü yüce Allahın (c.c.) onu razı etmesi bir hak haline gelir.
İmam Ali bin Muhammedten (a.s), Ebi Muhammed bin Aliden (a.s),Ebi Ali bin Musadan (a.s), Ebi Musa bin Caferden (a.s), Ebi Cafer bin Muhammedten (a.s), Ebi Muhammed El Bakırdan (a.s), Cabir bin Abdullah El Ensariden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Aliyle (a.s) Fırat nehri kenarında yürüyorduk, birdenbire nehirde öyle bir dalga oluştu ki İmamın üstünü kapladı. Su çekilince İmamın ıslanmadığını gördüm. Ben buna hayret ettim ve ona bu durumu sordum: Bana olanları sende mi gördün, diye sordu. Evet dedim. Bana, bu sudan sorumlu melek yanıma gelip selam verip kucaklaştı, diye buyurdu.2
Aynı kaynakta müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) Resulullahtan (s.a.a) şöyle işittiği rivayet edilmiştir: Kıyamet günü insanlar haşr edildiği zaman bir münadi şöyle nida edecektir: Ya Resulullah (s.a.a) yüce Allah (c.c.) sana seni ve Ehlibeytini sevenleri ve veli edinenleri ve onlara muhalif olanların hesabını verme hakkı tanıdı. İstediğin gibi onlara hesabaçek. İşte sana vadedilen makamı Mahmut budur.3
Ravi silsilesi kısaltıldıktan sonra Cabir bin Semra El Amiriden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Bu dine kasteden hiç kimse dine zarar veremeyecektir, ta ki hepsi Kureyşten olan on iki İmam dünyadan göçüp gidinceye kadar.4
Cabir bin Abdullah El Ensariden (r.a) şöyle rivayet
edilmiştir: Bir gün
Resulullahın (s.a.a) huzurundayken İmam Ali (a.s) yanımıza
geldi. Resulullah (s.a.a) İmam bize yaklaşınca bakın kardeşim bize doğru geliyor diye buyurarak mübarek elini Kabe duvarına koydu ve şöyle buyurdu: Nefsim elinde
olan yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki kıyamet günü Ali (a.s) ve Şiaları kurtuluşa erenlerdir.
Daha sonra şöyle buyurdu: kuşkusuz o bana ilk iman eden,
ahdine en çok sadık
olan, insanlar arasında en adaletli olan, adaletli bir şekilde hüküm
veren ve yüce
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 360 / Sadukun Emalisi s. 296
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 304 / Medinet El Meaciz s. 440 / ispat El Huda c. 4 s. 496
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 304 / Bihar c. 8 s. 39 68 117 / Burhan c. 2 s. 438 Ayetin Tevili c. 1 s. 286
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 255
Allah (c.c.) katında en üstün özelliklere sahip olanınızdır. Resulullahın (s.a.a) bu sözlerinden sonra şu mübarek ayeti kerime inmiştir: Şüphesiz ki iman edip salih amel işleyenler insanların en hayırlılarıdır.5 Daha sonra İmam Ali (a.s) Resulullahın (s.a.a) meclisine geldiği zaman ashapla beraber işte insanların en hayırlısı geldi, seklinde söylemeye başladılar.6
Aynı kaynakta Cabir El Cufiden (r.a), Ebi Cafer Muhammed bin Aliden (s.a.a), babası ve dedesinden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s) Arşı alanın sağ tarafında nurdan minber ve yastıklar vardır, kıyamet günü olduğu zaman diğer insanlar hesaba çekilirken sen ve tabilerin o minber ve yastıklara yaslanacak dilediğinizi yiyecek içecek ve nimetleneceksiniz.
Yahya bin Sabıktan Ebi Hazımdan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Sehl bizlere
Resulullahın (s.a.a) Hayber gazvesinde şöyle buyurduğunu rivayet etti: Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki yüce Allah (c.c.) fethi onun eliyle gerçekleştirecektir.
Bunu duyan ashap ertesi günü sabırsızlıkla bekleyip
her biri bu övgü ve görevin
kendisine verilmesini arzu etti. Ertesi gün olunca herkes Resulullahın
(s.a.a) etrafında toplandı ve sancağın kendisine
verilmesini arzu etti. Ancak Resulullah (s.a.a) ashabına Ali bin Ebi Talib
(a.s) nerde, diye buyurdu. İmamın gözlerinden rahatsız olduğunu bildirdiler. Resulullah (s.a.a) haber yollayın hemen gelsin diye
buyurdu. İmam
gelince Resulullah (s.a.a) İmamın gözlerine tükürüğünden sürüp dua
da etti kısa bir süre içinde İmamın gözleri iyileşti. Daha
sonra Resulullah (s.a.a) sancağı
İmama verin diye buyurdu. İmam ya Resulullah (s.a.a) onlara
karşı bizim gibi Müslüman olmaları için mi savaşayım diye buyurdu. Resulullah (s.a.a)
askerlerinle birlikte kalenin önüne
git onları İslama davet et ve Müslüman olmaları halinde sorumluluklarını anlat ve şunu iyi bil ki eğer senin sayende bir kişi İslamı
kabul edip hidayete
ererse senin için mal ve mülkten çok daha hayırlıdır.7
Aynı kaynakta Muhammed bin Ebi Hamzadan babasından İmam Bakırdan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Kim kıyamda rükuda ve secde ettiği zaman Allahım (c.c.) Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytine salat ve selam eyle (Allahumme salli Ala Muhammedin ve Ala Ali Muhammed) zikrini söylerse kıyam rükû ve yaptığı secde sevabı kadar bir sevap kazanır.8
Ebu Ahmet Yahya bin Yahya El Mukırri amcam
Fadılın Ebu Mansur Ahmet bin
Abbasın kitabından naklettiği rivayeti babası Fadıl
bin Yahyadan Ebu Cafer Muhammed bin Alinin (a.s) şu mübarek ayet soruldu:
Allaha
(c.c.) Resulüne ve sizden olan ulul emre itaat ediniz.9
İmam şöyle cevap buyurdu: Kitaptan nasiplenen bir kesimin puta ve Tağuta, yani falana ve falana iman ettiğini
görmüyor musun? Bunlar inkâr edenlere şu kesim iman edenlerden daha doğru yoldalar
demekteler. Doğrusu bunlar yüce
5 Beyyine suresi: 7
6 Şeyhin Emalisi c.1 s. 257 c. 2 hadis no: 104 c. 3 hadis no: 15
7 Zaraif s. 151 / Ahmet bin Hambel Müsnet c.1 s. 84 / Bihar c. 37 s. 188 / Şeyhin Emalisi c.1 s. 415
8 Sadukun Sevabı Amal Kitabı s. 32 / Külleyninin Kafisi c. 3 s. 324 / Bihar c. 85 s. 188
9 Nisa suresi: 39
Allahın (c.c.)
lanet ettikleridir. Yüce Allahın (c.c.)
lanet ettiklerini hiç kimse
kurtaramayacaktır. Yoksa onların mülkte bir nasipleri mi vardır? Yani imamet ve hilafette asla, bunların insanlara
verecekleri hiçbir fayda yoktur.1
İmam (a.s)
ayette geçen Nakir kelimesinin hurma
çekirdeğinin ortasında bulunan nokta anlamına geldiğini
buyurmuştur. Onlara yüce Allah (c.c.) tarafından ihsan edilen fazilet
için mi haset etmekteler? İmam
(a.s) ayette geçen yüce Allahın (c.c.) nimetleri ve verdiği fazilet
dolayısıyla haset edilenler bizleriz diye buyurmuştur. Yüce Allahın (c.c.) bizim dışımızda kimseye vermediği imamet dolayısıyla haset ettiler. Hani yüce Allah (c.c.) İbrahime (a.s) ve Ehlibeytine kitabı
hikmeti ve büyük bir mülkü ihsan etmişti.2
Yüce Allah (c.c.)
onlardan Nebi Resul ve İmamları var etmişti. Bunu İmran
oğullarında nasıl ikrar ederler de Muhammed Mustafanın (s.a.a) Ehlibeytinde
inkâr ederler. Onların bir kısmı iman etti bir kısmı da ondan yüz çevirdi. Doğrusu ateş olarak cehennem
onlara yeter. Şüphesiz ki bizim ayetlerimizi inkâr edenleri ateşe
atacak derileri ateşin şiddetinden eriyip soyuldukça onların
derilerini azabı tatmaları için değiştireceğiz, yüce
Allah (c.c.) üstünlük ve hikmet sahibidir. İman edip salih amellerde bulunanları ise altından nehirler
akan cennetlere dahil edecek
onlar orada ebedi bir şekilde kalacak onlara içinde
pak tertemiz eşler ihsan edecek ve
gölgeliye dahil edeceğiz.3
Daha sonra şöyle buyurdu: Yüce Allah (c.c.) sizleri emaneti ehline teslim etmenizi emretmekte ve insanlar arasında hüküm
verdiğinizde adalet le hükmetmenizi istemektedir.4
Böylece durum
açığa çıkmış ve üstünlüğümüz belli olmuştur.
Daha sonra şöyle buyurdu: Ey iman edenler
Allaha (c.c.) Resulüne ve sizlerden olan ulul emre itaat ediniz.5
Peki bu ayet hangi
anlama geliyor diye sordum: Doğrusu
sizin veliniz ancak Yüce Allah, Resulü iman edip namazı kılan ve rükû
halinde zekâtı verenlerdir.6
İmam yüce
Allah (c.c.) bu ayette de bizleri ima etmiştir, diye buyurdu. Peki bu ayeti kerime ne anlama geliyor
diye sordum: De ki amel edin amellerinizi yüce Allah Resulü ve müminler görecektir.7
İmam bu ayette
de kastedilen bizleriz diye buyurdu. Peki, bu ayette diye sordum: Böylece sizleri vasat orta yolunun ümmetti
eyledik ki insanlara şahit olasınız Allah Resulüde sizlere
şahit olsun diye.8 İmam (a.s)
vasat ümmet ve yüce
1 Nisa suresi: 51 52- 53
2 Nisa suresi: 53
3 Nisa suresi: 55- 57
4 Nisa suresi: 58
5 Nisa suresi: 59
6 Maide suresi: 55
7 Tövbe suresi: 105
8 Bakara suresi: 143
Allahın (c.c.) insanlar üzerinde şahit ve hüccet kıldığı kimseler bizleriz. Dedim ki bu mübarek ayet ne
anlama geliyor: Kuşkusuz ki bizler
İbrahimin (a.s) Ehlibeytine kitabı hikmeti ve büyük bir mülkü verdik.9
Büyük Mülk yüce
Allahın (c.c.) onlardan imamlar eylemesi onların itaatini kendi
itaati muhalefeti ise kendi muhalefeti olarak addetmesidir. Dedim ki bu ayet ne anlama gelmektedir: Ey iman edenler rükû edin secde edin Rabbinize ibadet edin ve kurtuluş için hayırlı
amellerde bulunun ki kurtuluşa eresiniz. Allah (c.c.) yolunda
hakkıyla cihat ediniz, zira sizleri seçkin kılan sizlere dini
yükümlülüğü hafif kılan kendisidir. Sizler babanız İbrahimin (a.s) milletisiniz, sizlere Müslüman
ismini veren kendisidir.10
Yüce Allah (c.c.) ayette bizleri
ima etmiş zira seçkin olanlar bizleriz. Yüce Allah (c.c.) bizlere dinde bir sıkıntı ve
ağırlık yüklememiştir. Kaldı ki Ayette geçen Harec kelimesi
sıkıntıdan çok öte bir şeydir. Babanız İbrahimin (a.s)
milleti. Bu sözlerle de özel olarak
bizleri kastetmiştir. Önceki
kitaplarda sizlere Müslüman ismini veren kendisidir. Bunda da Allah Resulü sizlere
şahit olsun. Allah Resulü
bizlere verdiği bilgilerle şahit olmuş, bizler de insanlara
şahit olacak kıyamet günü kim bizlere
sadık olmuşsa bizlerde
ona sadık olacak
bizleri yalanlayanları
ise yalanlayacağız.
Peki yüce Allahın (c.c.) bu ayeti ne anlama gelmektedir: De ki benim ve sizin
aranızda yüce Allah (c.c.) ve yanında kitabın ilmi olan şahit olarak yeter.11 İmam bu ayetle yüce Allah (c.c.)
bizleri kastetmiş bizim
en üstünümüz en yetkinimiz ve en
hayırlımız Resulullahtan (s.a.a) sonra İmam Alidir (a.s). Peki bu ayet ne anlama
gelmektedir: Şüphesiz bu senin ve kavmin için bir anımsatma ve bundan dolayı bir süre sonra sorumlu tutulacaksınız.12
İmam bu ayetle de bize
işaret edilmiş zikir ehli ve sorumlular bizleriz. Peki, şu ayet:
Elbette ki sen uyarıcısın
ve her kavmin bir hidayet edeni vardı.13 diye
buyurarak işaret ettiği kimlerdir? İmam, Münzir yani uyarıcı Resulullah (s.a.a) ve her dönemde
bizlerden Resulullahın (s.a.a) yoluna hidayet eden bir önder vardır.
Resulullahtan (s.a.a) sonra
hidayet önderi Ali bin Ebi Talib (a.s) ve ondan
sonra gelen vasilerdir. Peki bu ayet
ne anlama gelmektedir: Onun tevilini
ancak yüce Allah (c.c.) ve ilimde ileri gidenler bilir.14 İmam (a.s) ilimde ileri gidenlerin en faziletlisi
Resulullah (s.a.a) kendisine indirilen her şeyi en iyi bilendir. Ondan
sonrada onun vasileri her şeyi bilmektedir. Peki bilmeyenler tevilini
bilmediği ayetler için ne söylemelidir, diye sordum. İmam (a.s) iman ettik
hepsi yüce Rabbimizin katındandır, demeleri gerekir. Zira Kuran-ı Kerimin özel
ve genel hükmü kalkan ve hükmü kaldıran muhkem ve müteşabih ayetleri vardır ve bunları ancak ilimde
gark olmuş kişiler bilir. Dedim ki şu mübarek
ayet hangi manaya
gelmektedir:
9 Nisa suresi: 54
10 Hac suresi: 77 78
11 İbrahim suresi: 43
12 Zuhruf süresi: 44
13 Rad suresi: 7
14 Ali İmran suresi: 7
Daha sonra kitabı seçkin kullarımızdan
olanlara miras bıraktık. Bunlardan bazıları kendilerine
zulmetmiş bazıları muktesit (adil) bazıları da
Allahın (c.c.) izniyle hayırlarda yarışandır.
Doğrusu büyük fazilet budur.1
İmam (a.s) bu mübarek ayette
hayırlarda yarışan İmam muktesit olan arif zalim olan ise
şek ve şüphe içinde sapkınlıkta kalan kişidir.2
Ubeyd bin Yahya
bin Mehrandan, Muhammedten, Hüseyin bin Ali bin Hüseyin bin Ebi Talipten (a.s),
babaları ve dedelerinden (a.s) İmam Aliden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Bir gün
Resulullah (s.a.a) bizleri ziyaret etti kendisine sütlaç yaptık Ümmü
Eymende bizlere bir kap süt, tereyağı ve bir kap hurma hediye etti. Resulullah (s.a.a) abdestini aldı
kıbleye döndü uzun bir şekilde dua etti ve secdeye
kapanıp ağladı. Bizler bunun nedenini sormaktan çekindik, ancak
Hüseyin (a.s) yanına yaklaştı ve ey dedem
daha önce yapmadığın bir şeyi bugün yapmanın nedeni nedir, diye
sordu. Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: Ey evladım bugün sizin
durumunuzu görünce daha önce olmadığım kadar mutlu oldum. Bugün
habibim Cebrail (a.s) yanıma geldi ve hepinizin bu kutsal yolda
farklı yer ve zamanlarda şehit olacağınızı
bildirdi. Bundan dolayı sizler için duada bulundum. İmam Hüseyin
(a.s) ya Resulullah (s.a.a) farklı yerle de şehit olmamızdan dolayı bizleri kim ziyaret
edebilecek? Ümmetimden benim
iyiliğimi ve hayrımı bir gruptur. Kıyamet günü olduğunda ben bunların kollarından tutup sıkıntı
ve meşakkatlerden kurtaracağım.
1 Fatır suresi: 32
2 Kafide c. 1 s. 205 / Ayaşi c. 1 s. 246 / İmamet ve Tabsirat s. 40 Bihar c. 23 s. 289 / İrşat El Kulüp c. 2 s. 298
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Samerrada Muhammed bin Hasan bin Muhammed bin Yahya El Fahhamdan, amcası Amr bin Yahyadan, İbrahim bin Abdullah El Kanhiden, Ebi Asımdan, İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bizim Şiamız bizim bir parçamızdır. Zira onlar bizim tıynetimizin arta kalan kısmından yaratılırmışlardır. Onları üzen şeyler bizi üzer, mutlu eden bizleri mutlu eder. Kim bizlere ulaşmayı arzu ederse öncelikle onlara ulaşsın, zira onlar bizlere açılan kapılardı.3
Ahmet bin Ebi Tayip bin Şuayipten, Ebi Fadıldan, Ahmet bin Haşimden, Malik bin Süleymandan, babasından, Amr bin Şimirden, Ahleçten, Şabiden şöyle rivayet edilmiştir: İmam
Hasan (a.s) bin Aliye (a.s)
şu mübarek ayetin
özel mi genel
mi mana ifade ettiği soruldu: Yüce Allahtan
(c.c.) hakkıyla çekinin ve ancak Müslüman
olarak vefat ediniz.4 Bu
ayet özel gurup hakkında indi, devamı genel için oldu. Daha sonra ise
yüce Allah (c.c.) şu mübarek ayetle hükmünü hafifletmiştir: Elinizden geldiğince yüce Allahtan (c.c.) çekininiz.5Ey Allah Resulünün
evladı bu
ayet kimin hakkında inmiştir, diye soruldu. İmam bir süre yere baktı daha sonra doğruldu sonra bir daha yere baktı
başını kaldırıp şöyle buyurdu: Şu mübarek
ayet indiğinde: De ki; ben sizlerden bütün
bu öğrettiklerime karşın akrabalarıma sevgi
ve
itaat etmenizden başka bir şey istemiyorum.6 Bir grup şöyle söyledi: Ant olsun ki yüce Allah (c.c.) böyle bir şey indirmemiş peygamberin tek istediği amcasıoğlunu
bize üstün tutmak istemesidir. Onlar bu sözleri Ehlibeyte
duydukları nefret ve hasetten kaynaklanmaktaydı. Bu tavırlarından sonra Yüce Allah (c.c.) şu mübarek
ayeti indirdi: Onlar yüce Allah
(c.c.) adına yalan söyledi mi diyorlar, yüce Allah (c.c.) isterse senin
kalbini mühürler.7Yani bu söylemi dert edinme daha önce söyledikleri ağırına gitmesin, zira yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmakta: Yüce Allah (c.c.) batılı yok edecek
sözüyle hakkı sabit kılacak kuşkusuz ki yüce Allah (c.c.)
kalplerin içindekini bilir.8 Ancak bu söylenenler Resulullahı (s.a.a) üzmüş ve bu
kastedilen kavmin haset ve nefreti terk etmeyeceği ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı
şu ayet inmiştir: Onların sözlerinin seni üzdüğünü iyi biliyoruz. Onlar aslında seni sadece yalanlamıyor, yüce Allahın (c.c.) ayetlerini de inkâr ediyorlar.9 Daha sonra şu mübarek ayet inince: Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.10Resulullah (s.a.a)
Gadir Hum günü şöyle buyurdu: Ben kimin Mevlası isem Ali de (a.s) onun
Mevlasıdır. Allahım (c.c.) ona dost olana dost, düşman olana da düşman ol. Bu
3 Şeyhin Emalisi c.1 s. 305 / İrşat El Kulüp c. 2 s. 256
4 Ali İmran suresi: 102
5 Teğabun suresi: 16
6 Şura suresi: 23
7 Şura suresi: 24
8 Şura suresi: 24
9 Enam suresi: 33
10 Maide suresi: 67
ilandan sonra onların kalplerine büyük bir dert inmiş aralarında gizli bir şekilde konuşmuş hatta onlardan biri Resulullahtan (s.a.a) ve senden sonra bu görevi kim üstlenecek bu makamı asla Ehlibeyte bırakmayacağız, demiş. Bundan dolayı yüce Allah (c.c.) şöyle bir ayet indirmişti: O nimetlerkendisine geldikten sonra onları kim değiştirirse şüphe yok ki yüce Allah (c.c.) onların akıbetini çetin kılacaktır.1 Daha sonra şu mübarek ayet inmiştir: Ey iman edenler yüce Allahtan (c.c.) hakkıyla çekinin ve dünyada ancak Müslüman olarak vefat edin. Yüce Allahın (c.c.) ipine sımsıkı sarılın ve ayrışmayın Ve kuşkusuz ki onlara çok çetin bir azap vardır.2 Resulullah (s.a.a) şehit olunca daha önce aralarında yaptıkları antlaşma gereği Ehlibeytiyle ilgili görüşlerine geri dönüp hakikati bilmezmiş gibi davranarak yüce Allahın (c.c.) ayetlerini vasisini ve Ehlibeytini reddetmişlerdir.
Aynı kitaba dayanarak Ali bin Abdullahtan, İsmail bin Ebi Halitten, Kays bin Ebi
Hazımdan, Cerir bin Abdullah El Beceliden, Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse şehit olarak ölmüş sayılır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse günahları bağışlanmış sayılır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse tövbe etmiş
sayılır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere
ölürse mümin olarak ölmüş
sayılır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere
ölürse ölüm meleği ve sorgu melekleri
Münker ve Nekir onu cennetle müjdeler. Kim Ehlibeyt-i
Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse gelinin zifaf gecesi kocasının evine gittiği
gibi cennete gidecektir. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse ona cennetin iki kapısı açılacaktır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse yüce Allah (c.c.) onun
mezarının ziyaretçilerini rahmet melekleri olarak karar kılacaktır. Kim Ehlibeyt-i
Resulullahın (s.a.a) sevgisi üzere ölürse cemaatin sünneti üzere
ölmüş sayılır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) nefreti
üzere ölürse kıyamet günü alnında Yüce Allahın (c.c.) rahmetinden umudu kesilmiştir,
yazısı belirmiş bir şekilde hesaba
çıkacaktır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a)
nefreti üzere ölürse kâfir bir şekilde ölmüş sayılır. Kim Ehlibeyt-i Resulullahın (s.a.a) nefreti üzere
ölürse cennetin kokusunu
dahi koklamayacaktır.3
Muhammed bin İsa bin Harundan, Ebu Abdussamet İbrahimden, babasından, dedesi Muhammed bin İbrahimin İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Hepiniz İslama (esenliğe) geçiniz. Yüce Allah (c.c.) bu ayette İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetini kastetmiştir. Daha sonrada şöyle buyurmuştur: Şeytanın takipçisi olmayı.4 Yani İmam Alinin (a.s) yolundan başka bir yol tutmayınız.5
İbn-i Harundan, Ebu Abdussamet İbrahimden,
babasından, dedesi İbrahim bin Abdussamet bin Muhammed bin
İbrahimden, Cafer bin Muhammeddin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: İmam (a.s) şu mübarek ayeti okur: Yüce Allah (c.c.)
1 Bakara suresi: 211
2 Ali İmran suresi: 102
3 İbni Şazan yüz menkıbede zikretti s. 171 / Bihar c. 27 s. 120 / Havarezmi menakıbı s. 24
4 Bakara suresi: 208
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 306 / Burhan tefsiri c. 1 s. 207
Âdem, Nuh ve Ali İbrahimi, Ali İmranı ve Al-i Muhammedi bütün insanlardan üstün eylemiş ve seçkin kılmıştır.6 Bu ayetin böyle indiğini buyurmuştur.7
Muhammed bin Ebi Abdullah El
Küfiden, Musa bin İmran Nahiden, amcası Hüseyin bin Yezit
Nevfeliden, Hüseyin bin Ebi Hamzadan, babasından Sait bin Cübeyrden ve
ibni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün oturuyorken huzuruna
İmam Hasan (a.s) geldi. Peygamber onu görünce ağlayarak: Bana doğru bana
doğru gel oğulcağızım, diye buyurdu. İmam
yanına gelince sağ ayağının üzerine oturttu daha sonra
yanına İmam Hüseyin (a.s) geldi onu da görünce gözyaşları
aktı ve ona da yanıma gel diye buyurduktan sonra onu sol
ayağı üzerine aldı. Daha sonra kızı Fatıma (a.s) geldi
onu da görünce ağladı yanına çağırdı ve
önüne oturttu. Bir süre sonra ise İmam Ali (a.s) geldi Resulullah (s.a.a)
onu da görünce gözyaşlarına hâkim
olamadı yanına çağırdı ve sağ tarafına oturttu. Bunu gören ashap ya Resulullah (s.a.a) ne oldu da
onlardan her birini gördüğün zaman ağladın onlardan görüp mutlu
olabileceğin hiç kimse yok mu? Resulullah (s.a.a) şöyle cevap
buyurdu: Beni peygamber olarak gönderen ve bütün kulları arasında
seçkin kılan yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki ben ve onlar yüce Allah
(c.c.) katında en üstün kimseleriz. Yeryüzünde ise benim onlardan daha çok
sevdiğim hiç kimse yoktur. İmam Ali (a.s) benim kardeşim
ciğer parçam dünya ve ahirette benden sonra yetkimin ve
sancağımın sahibidir. Benim şefaatimin ve havuzumun sahibi
her ümmetimden her kadın ve erkeğin Mevlası ve her müminin
İmamı, her
takvalının önderi, benim vasim, ümmetime ve aileme hem hayatımda
hem de şehadetimden sonra vekil olarak bıraktığım halifemdir. Onu seven beni sevmiş
ona buğz eden bana buğz etmiş, ümmetime onun velayetiyle
merhamet edilmiş ona muhalefet etmekle lanetlenmiştir. Onu
gördüğümde ağlamamın sebebi ümmetimin ona yapacağı
vefasızlığı hatırlamamdan
kaynaklanmıştır. Zira yüce Allah (c.c.) onu benden sonra
makamıma layık gördükten sonra onlar onu benim makamımdan
uzaklaştıracak, daha sonra bu yetki eline geçecek ve en faziletli ay
olan Kur-anı Kerimin insanlara hidayet olarak indirildiği Ramazan
ayında başına aldığı darbeyle sakalları allara boyanacak ve şehadete erecektir. Kızım Fatıma (a.s) ise gelmiş geçmiş bütün kadınların en üstünü, benim bir parçam, kalbimin meyvesi,
yanımda olan canım, insanlar arasında bir huri, yüce
Rabbinin huzurunda kendi mihrabında namazadurduğu zaman onun nuru gökteki yıldızlar yeryüzü halklarına
nasıl parladıysa meleklere öyle parladı. Yüce Allah (c.c.) ise
meleklerine şöyle buyurdu: Ey meleklerim kulum Fatımaya (a.s)
bakın nasılda benim huzurumda kalkmış namazını
kılıyor eklemleri bana olan saygısı ve huşu
dolayısıyla nasılda titriyor. Sizleri onun tabilerini cehennem
ateşimden emanda tuttuğuma dair şahit
tutuyorum. Onun benden sonra hangi zulümlere duçar olacağını
andığını gördüm, sanki onu ve evini
görür gibiyim. Onun evine benden
sora zulüm ve acılar
geçecek saygınlığı ayaklar
altına alınacak hakkı gasp edilecek, mirasından mahrum bırakılacak,
hamile olduğu bebeği düşürecek ve Ey Muhammed (s.a.a)
diye bağırıp
yardım isteyecek ancak onun yardımına kimse yetişemeyecek
ve benden sonra hayatı hüzün dert ve kederle geçecektir. Daha sonra vahyin
evinden
6 Ali İmran: 34
7 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 306 / Burhan tefsiri c. 1 s. 277
nasıl
kesildiğini düşünecek diğer bir defada benim
ayrılığımı düşünecek gece olunca benim gece
teheccüdü ve Kuran okuma sesimi duymamasından dolayı
yalnızlık çekecek babası döneminde kendini aziz gördükten sonra artık kendini
zelil görecektir. Bundan dolayı yüce Allah (c.c.) meleklerini Fatımayı (a.s) teselli etmek için gönderecek meleklerde
tıpkı Hz. Meryeme (a.s) hitap ettiği gibi şöyle hitap
edecektir: Ey Fatıma (a.s) yüce Allah (c.c.) seni bütün kadınlardan
daha üstün, seçkin ve pak kılmıştır. Ey Fatıma (a.s) Rabbinin huzurunda
kıyma dur secdeye
var ve rükuya gidenlerle birlikte rükû et. Daha sonra
kızım Fatımanın hastalık ağrıları başlayacak yüce Allah (c.c.)
hastalığı esnasında Hz. Meryemi (a.s) onu teselli etmek
için gönderecek, durum böyle olunca Fatıma (a.s) ben hayattan
bıktım dünya ehlinden de usandım Ey Rabbim beni babamın yanına al diye buyuracaktır. Böylece yüce Allah
(c.c.) Fatımanın (a.s) duasını kabul buyuracak ve
Fatıma (a.s) ailem içinde benim ardımdan gelen ilk kişi
olacaktır. Yanıma hüzünlü gamlı ve kederli bir şekilde
gelecek, onu bu durumda gördüğüm zaman Allahım (c.c.) ona zulüm edenleri
lanetle ona zarar verenlere zarar ver onu zelil edenleri zelil et ona el
kaldıranı ve bu sebeple çocuğunu düşürmesine sebep
olanı ateşinde daimî kıl, bu bedduamı işiten melekler
âmin diyeceklerdir.
Evladım Hasan (a.s) ise benin çocuğum evladım benim bir parçam gözümün nurukalbimin semeresi ve cennet gençlerinin efendisi ümmetim üzerinde yüce Allahın (c.c.) hücceti, onun emri benim emrim, sözü benim sözüm ona uyan benden, muhalefet eden ise düşmanlarımdandır. Ona baktığım zaman bu ümmetin benden sonra ona ne yapacağını hatırladım. Hayatı zehirle şehit edilinceye kadar sıkıntılarla geçecek, durum böyle olunca yedi azim melek yerde vegöklerde olan her şey hatta suda ki balıklar dahi onun şehadetine feryat edip ağlayacaktır. Ona ağlayan gözler gözlerin kör olduğu o günde kör olmaktan kurtulacaklardır. Ona hüzünleneler herkesin hüzünlendiği o gün hüzünlenmekten emanda olacaktır. Kim onun Baki mezarlığındaki mezarını ziyaret ederse ayakların kaydığı o gün ayağı sırat köprüsünde sabit olacaktır.
İmam Hüseyin
(a.s) ise bendendir
o benim evladım çocuğum, o babası annesi ve ağabeyinden sonra insanların en hayırlısı, Müslümanların İmamı Müminlerin
dostu, yüce Allahın (c.c.) halifesi, yardıma ihtiyacı
olanların imdadı, sığınmak isteyenlerin
sığınağı, yüce Allahın (c.c.) insanlar
üzerindeki hücceti,
cennet gençlerinin efendisi ve ümmetin kurtuluşudur. Onun emri benim emrim
itaati benim itaatim, ona uyan benden, muhalefet eden ise benim muhalifimdir.
Onu gördüğüm zaman benden sonra uğrayacağı zulümleri hatırladım. Benim mezarım ve
makamım etrafından yardım isteyecek ancak ona yardım edilmeyecektir. Onu kendi rüyasında
bağrıma basacak ve benim yurdumdan hicret etmesini söyleyeceğim.
Ona şehadet müjdesini verdiğim zaman şehit olacağı
mıntıkaya doğru yol almaya başlayacak oranın adı
Kerbela orası sıkıntı ve belanın yurdudur. Müminlerden
bir grup onunla beraber
şehit olacak onlar
kıyamet günü ümmetimden şehit olanların
en üstünüdür. Okla vurulup atından düştüğünü görür gibiyim. Daha
sora mazlum bir şekilde kurbanın kesildiği gibi kesilecektir.
Daha sonra Resulullah (s.a.a) ağlamaya
başladı etrafındaki ashap
da hıçkırıklar içinde
ağladı öyle ki feryat sesleri yükselmeye başladı. Daha sonra
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Ey yüce Allahım
(c.c.)
Ehlibeytimin uğrayacağı bu zulmü sana şikâyet ediyorum,
diye buyurarak evine geçti.1
Dersa İclandan, Amr bin Selamdan oda İmam Sadıktan
(a.s) şöyle rivayet etmiştir: Yüce Allah (c.c.) emir
sahiplerinden bir peygamberi dine davet etmek için savaşmayı emrederse o kavim bir kısmı isteyerek diğer bir kısmı ise kerhen o dini kabul etme durumunda kalır. O peygamber şehadete erdiği zaman
dini kerhen kabul edenler
gönüllü kabul edenlere karşı savaşır ve onları zelil
eder. Hatta o peygamberden sonra peygamber
gelse dahi ona iman etmez ve uyum göstermez.
İşte bu ümmetin
yaptığı da buydu.
Fakat peygamberimiz Muhammedten (s.a.a) sonra peygamber yoktur.
Daha sonra İmam
(a.s), ancak yüce Allah (c.c.) benim
gibileri gönderdi, diyerek kendi
göğsüne işaret etti. Resulullahın (s.a.a) getirdiği dini
kim reddeder.
Ravi Resulullahın (s.a.a) Ebu Berzayı yanına çağırtıp şöyle buyurduğunu rivayet edilmiştir: Ey Ebu Berza yüce Allah (c.c.) bana İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) hakkında şöyle bir ahit (söz) vermiştir: Ali (a.s) hidayet sancağı, imanın delili, dostlarımın imamı ve bana itaat eden herkes için nurdur. Ey Ebu Berza, Ali bin Ebi Talib (a.s) kıyamet günün havuz başında benim eminim (güvendiğim) sancağımın sahibi kıyamet günü benim cennet anahtarları için yardımcımdır.2
Malik bin Enesten, Cafer bin Muhammedten (a.s), babasından, dedesinden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü olup sırat köprüsü cehennem uçurumu üzerine kurulduğu zaman onun üzerinden ancak İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetinde referansı olanlar geçip kurtuluşa erebileceklerdir.3
Ebu Mikdam İmam Cafer Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Şu mübarek iki ayet bizim velayetimizi kabul eden ile etmeyen hakkında şöyle inmiştir: Eğer o yakin ehlinden ise, (mezarında güzel kokular ve reyhanlarla) karşılanacak. Ahretteki mükâfatı ise Naim cenneti olacaktır. Yok eğer yalanlayan sapkın kişilerden ise, üzerine ateş topları (mezarına) inecektir. Daha sonra daimî ateşe bırakılacaktır. Yani ahiret yurdunda cehennem ehlinden olacaktır.4
Ebu Abdullah Muhammed bin Halit Eş Barkiden Ebi Katadeden, Ebu Abdullah Sadıktan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Şiamızın bizim üzerimizdeki vacip hakları, bizim onların üzerindeki vacip haklardan daha önceliklidir. İmama Ey Allah Resulünün (s.a.a) evladı bu ne anlama gelmektedir? İmam (a.s) zira onlar bize tabiiyetleri dolayısıyla musibete uğrar, ancak bizler onlar dolayısıyla musibetlere uğramayız, diye buyurdu.5
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 100 / Deylemi İrşat El Kulüp c. 2 s. 295
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 251 / Sadukun Emalisi s. 386
3 Burhan T. c. 2 s. 494 / Misbah El Envar s. 107 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 296 / Bihar c. 8 s. 67
4 Vakıa suresi: 88 93 / Sadukun Emalisi s. 383 / Bihar c. 68 s. 9 / Esterabadi Ayet tevili c. 2 s. 653
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 310
İmam Bakırdan (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kim Ehlibeytin velayetine bağlı elini haramlardan çekmiş bir biçimde yüce Allahın (c.c.) huzuruna çıkarsa onu hesabı yoktur.
Ebi Tufeyl Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Başarı,
rıza, rahatlık, üstünlük,
kurtuluş, yakınlık, galip olmak, rıza
ve sevgi yüce Allah
(c.c.) tarafından İmam Aliyi (a.s) sevenler ve veli edinenlere ihsan
edilecektir. Ona ve ondan sonra zürriyetine tabi olun. Zira onlar benim
tabilerimdir kim benim tabilerimden olursa o benden sayılır.
Enes bin Malik Resulullahın
(s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kıyamet
günü olduğunda benim için otuz mil uzunluğunda bir minber kurulacak, daha
sonra Arşın derinliklerinden bir münadi şöyle nida edecektir: Ey
Muhammed (s.a.a) davete icap et ve minberin en yüksek yerine çık, daha sonra münadi Ali bin Ebi Talib (a.s) nerededir? İmam Alide (a.s)
benden bir alt basamağa çıkacak ve o zaman bütün yaratılmışlar benim
peygamberlerin en üstünü, Alinin de (a.s) vasilerin en üstünü olduğunu bileceklerdir.
Daha sonra Enes şöyle devam etti: Ensardan bir kişi ayağa kalktı ve Resulullaha (s.a.a) şöyle sordu: Ey Resulullah (s.a.a) bu anlattıklarınızdan sonra acaba İmam Aliye (a.s) kim buğz eder? Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: Ey Ensarların kardeşi Kureyşten onu ancak gayri meşru ilişkiden doğan kişi, Ensardan ancak Yahudi, Araplardan ancak
babasından başkasına nispet edilen, diğer insanlardan ise ancak bedbaht olanlar buğz eder.
Amr bin Hişamdan, Müslimden, Haysemeden, Sadın şöyle
rivayet ettiğini nakletmişlerdir: Ali bin Ebi Talibe (a.s) üç özellik verilmiştir.
Resulullah (s.a.a) Gadir Hum günü gün ortasında ayağa kalkıp
benim müminlere nefislerinden daha evla olduğumu biliyormusunuz. Herkes evet ya Resulullah (s.a.a) şeklinde
cevap verdi. Daha sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Ben kimin Mevlası isem Ali de(a.s)
onun Mevlasıdır. Hayber
günü ise şöyle buyurdu: Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki o hepinizden daha üstün,
savaştan ise asla kaçmayandır. Ertesi gün Resulullahın (s.a.a)
etrafında toplandık, İmam Aliyi (a.s) yanına
çağırttı ancak göz ağrısından rahatsız
olduğu söylendi. Resulullah (s.a.a) ona yanıma gelmesini söyleyin,
diye buyurdu. İmam gelince Resulullah (s.a.a) onu gözlerinin iyileşmesi ve Hayber kalesini
fethetmesi için dua etti. Ayriyeten
İmam Alinin (a.s) Resulullahın (s.a.a) mescidindeki menzili soruldu. Resulullah (s.a.a)
ona mescidimdeki makamı ben değil yüce Allah (c.c.)
vermiştir, diye buyurdu.
İbni Yamandan, Süleymoğullarının mescit
imamından, onun hocalarından şöyle söyledikleri
nakledilmiştir: Rum kentlerinden
bir kentin halkına karşı bir gazveye katıldık şehrin
kiliselerinden birinde şöyle yazı yazıldığına
şahit olduk:
Hüseyinin katili olan bir
topluluk Hesap günü dedesinin
şefaatini arzu etmekte
Oradaki Rum halkına bu yazıyı kilisenizde yazan kimdir, diye sorduk. Bizlere peygamberiniz dünyaya gönderilmeden üç yüz yıl
önce yazıldı, diye cevap verdiler.1
İbni Mesut Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir: İsra
günü göklere yükseldiğim zaman yanıma bir melekle gelip şöyle arz etti: Ey Muhammed
(s.a.a) senden önce gönderilen peygamberlere sor. Dedim ki; Ey insanlar
ve peygamberler topluluğu, yüce Allah (c.c.) sizleri benden önce hangi vazife
için göndermiştir? Senin ve Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayeti için, diye
cevap buyurdular.2
Mücahitten, İbni Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü olduğunda yüce Allah (c.c.) bana ve Cebraile (a.s) sırat köprüsü girişinde durmamızı emredecek, köprüden ancak İmam Aliden (a.s) geçiş izni olanlar geçecektir.3
Muhammed bin Sinandan, Mufaddal bin Amrdan, Ebu Abdullahtan, (a.s)
babalarından, müminlerin emiri İmam Aliden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: İmam (a.s)
bir gün mescidin avlusunda halkla beraber sohbet ederken aralarından biri ayağa kalkıp şöyle söyledi:
Ey müminlerin emir,
senin bu makamda
olmana rağmen baban ateşte azap çekiyor. İmam (a.s) ne dediğinin farkında mısın dilin kurusun Muhammed Mustafayı
(s.a.a) hak üzere gönderen yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki eğer babam
yeryüzündeki bütün günahkârlara şefaat etse yüce Allah (c.c.) onun şefaatini kabul eder. Onun oğlunun cehennem
ile cennet ehlini ayıran olup babasının cehennemde azap çekmesi sizce
mantıklı mı? Daha sonra
şöyle buyurdu: Muhammedi hak üzere gönderen yüce Allaha (c.c.) ant olsun
ki kıyamet günü babam Ebi Talibin (a.s) nuru beş nur hariç bütün
insanların nurundan daha parlak olacak, o nurlar ise: Muhammed
Mustafanın (s.a.a) nuru, benim nurum,
Fatımanın (a.s) nuru Hasannın (a.s)
nuru, İmam Hüseyin (a.s) ve onun evlatlarından olan masum imamların nuru zira onların nurları da
bizim nurumuzdan yüce Allah (c.c.)
o nuru Ademi (a.s) yaratmadan bin yıl önce yaratmıştır.4
Ebi Cafer Muhammed El Mansurdan, Ebu Tahirden, babam babasından
şöyle nakletmiştir: Bir gün İmam Ali (a.s) evdeki
on bir evladını topladı bunlar:
İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) Muhammed, Ali Ekber, Amr (r.a) Muhammed bin Ali Asgar, Abbas, Abdullah,
Cafer, Osman, Abdullah ve Ebu Bekir bin Ali (r.a) hepsi İmamın
huzurunda toplandığında İmam şöyle buyurdu: Ey büyük
ve küçük evlatlarım çok konuşan ve dini anlamayan yakinden nasiplenmeyenler
gibi
olmayınız. Muhammed Mustafanın (s.a.a) Ehlibeytinden olan evlatlarımı ve evlatlarımın evlatlarını katledecek halifelik makamını gasp etmiş bir seffah ifrit hâkim olacaktır. Daha sonra şöyle buyurdu:
Allaha (c.c.) ant olsun ki risaleyi
1 Sadukun Emalisi s. 112
2 İbni Şazan yüz menkıbe kitabı s. 150 / Bihar c. 26 s. 307 / Gaye Meram s. 207 / İrşat s. 210
3 c. 3 hadis no: 13 c. 4 has no: 1 c. 6 hadis no: 9 c. 10 hadis no: 18
4 Şeyhin Emalisi c. s. 311 / Burhan Tefsiri c. 3 s. 231 / Bihar c. 35 s. 69 / İhticac c. 1 s. 340 / Ayetlerin Tevili c. 1 s. 397
tebliğ etmeği sözlerin
en güzelini söylemeği İslam adetlerini en iyi şekilde bildim. Sizlere de Ehlibeytin nimetini ihsan ettim.
Hammadtan, Münkarriden, İbn-i Abbastan şöyle rivayet
edilmiştir: İbni Abbas
gözleri köreldikten bir süre sonra İmam
Aliye (a.s) sebb eden bir grubun yanından geçiyordu. Yardımcısına beni bu gruba yaklaştır, diye buyurdu. Gruba yaklaşınca
onlara yüce Allaha (c.c.) sebb eden kimdi diye buyurdu. Onlar suphanallah (c.c.)
Ey ibni Abbas yüce Allaha (c.c.) sebb eden elbette ki müşrik olur bizim böyle bir şey
yapmamız mümkün mü? İbni Abbas Muhammede sebb eden ise kâfir olmuştur.
Aranızdan İmam Aliye (a.s) sebb eden kimdi, diye sordu. Evet aramızda ona sebb edenler oldu.
İbn-i Abbas kendilerine
şöyle buyurdu: Yüce Allaha (c.c.) yeminler olsun ki ben bir gün Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu işittim: Kim İmam Aliye (a.s) sebb ederse
bana sebb etmiştir bana sebb eden ise yüce Allaha (c.c.) sebb etmiştir. İbni
Abbas bu sözlerden sonra onları bırakıp yoluna devam etti. Yanındaki yardımcısına onların ne söylediğini duydun mu? Yardımcısı hiçbir şey
söylemediler dedi. İbni Abbas peki onların simaları nasıldı? diye sordu. Yardımcısı
şöyle bir beyitle cevap verdi:
Kızarmış gözlerle sana baktılar Keçilerin
kasap bıçağına baktığı gibi
İbn-i Abbas, yardımcısına anam babam sana feda olsun şiirine devam et
diye buyurdu.
Yardımcısı şöyle
devam etti:
Çatık kaşlarla
sakalları perişan Borçlunun borçlu olduğu kişiye baktığı gibi zelil
İbn-i Abbas (r.a) anam babam sana feda olsun devam et diye buyurdu.
Yardımcısı şöyle devam etti:
Hayattaki ölüleri
dolayısıyla rezil rüsva Ölüleri ise öncekilerden dolayı mahcup1
Amir bin Sadtan
ve babasından şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın
(s.a.a) İmam Aliye (a.s) bende sadece birinin olmasını bütün mal ve mülke tercih
edeceğim üç özellik vardır.
Daha sonra ravi şöyle nakletmiştir: Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: Resulullah (s.a.a) İmam Aliyi (a.s) Medinede halifesi olarak bırakıp gazveye gittiği için İmam Resulullaha (s.a.a) beni kadın ve çocuklara bekçi olarak mı bırakıyorsun? diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) senin bana olan menzilinin Harunun Musaya (a.s menzili gibi olmasına razı değil misin? Bir farkla benden sonra nübüvvet yoktur. Hayber günü ise Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki o Allah (c.c.) ve Resulünü sever Allah (c.c.) ve Resulüde onu sever, bu hitabı duyduktan sonra her birimiz sancağın bizlere verilmesini arzu ettik. Bana Aliyi (a.s) çağırın diye buyurdu. İmam Ali (a.s) gözlerinden rahatsız bir biçimde Resulullahın (s.a.a) huzuruna geldi. Resulullah (s.a.a) onun gözlerine tükürüğünden sürdü ve ona sancağı verdi. İmam Alinin (a.s) gözleri iyileşti. Bir diğer özellik ise şu mübarek ayet indiği zaman ortaya çıktı: Siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı çağıralım.2Resulullah (s.a.a) yanına İmam Ali (a.s) Fatıma İmam Hasan ve İmam Hüseyini (a.s) çağırdı ve Allahım (c.c.) işte bunlar Ehlibeytimdir, diye buyurması.3
Abdurrezzaktan, babasından, Müsennadan, İbni Mesuttan
şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah
(s.a.a) karanlık bir gecede bana Ey ibni Mesut ben son günlerini
yaşıyorum, diye buyurdu. Dedim ki senden sonra bizlere bir halife tayin et. Bana kim diye sordu. Dedim ki Ebu Bekir yüzünü çevirdi ve Ey İbn-i Mesut son günlerimi yaşıyorum diye buyurdu. Dedim
ki bizlere bir halife tayin
et. Kimi diye buyurdu.
Bende Ömer diye cevap verdim,
ancak Resulullah (s.a.a)
yine yüz çevirdi.
Daha sonra bana yine ben son günlerimi yaşıyorum diye buyurdu. Bende bir daha öyleyse bizlere
senden sora yerini tutacak bir halife tayin et, diye cevap
verdim. Kimi diye buyurdu. Aliyi (a.s)
bırak dedim. Bana eğer ona itaat ederlerse hepsi cennete
rükû etmiş bir şekilde geçerlerdi, diye buyurdu.4
Hamit Şamiden, Süleyman El Münbehiden,
Resulullahın (s.a.a) hizmetlisi Subandan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resulullah
(s.a.a) bir yere gideceği zaman
en son Fatımanın
(a.s) evine geçer Ehlibeytiyle vedalaşır,
1 SadukunEmalisi s. 87 /İbni Megazili Menakıbs. 394 /Kenci Şafii Kifaye Talibs. 82 /El Cuni FeraidSamteync. 1 s. 302
2 Ali İmran suresi: 61
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 313
4 Tusinin Emalisi c. 1 s. 313 / Bihar c. 38 s. 117 / Müfidin Emalisi s. 35 / İbni Şehraşveb Menakıb c. 2
s. 262 / Havarezmi Menakıb s. 64 / El Cuni Fevaid Samteyn c. 1 s. 267
döndüğünde ise ilk önce Fatımanın (a.s) evine geçer Ehlibeytiyle hasret giderirdi. Resulullah (s.a.a) giriştiği bir gazveden
dönerken Fatımanın (a.s) evine doğru geldi. Fatıma (a.s) kapısına süs eşyası koymuş Hasan ve Hüseyinin (a.s) kollarına
da gümüşten bilezik giydirmişti. Resulullah (s.a.a) evine geçmeden yoluna devam
etti. Fatıma (a.s) evinin kapısına koyduğu süs eşyası ve İmam Hasan ve Hüseyine
(a.s) takı giydirdiği için Resulullahın (s.a.a) evine
geçmediğini sandı bundan dolayı kapı süsünü ve
çocuklarının ellerindeki takıları çıkardı.
Kısa bir süre sonra Resulullah (s.a.a)
yanına geldi ancak
Hasan ve Hüseyinin (a.s) takılarının
elinden alındığı için ağladığını gördü Resulullah (s.a.a) hizmetçisi Subanı yanına
çağırdı bir miktar para verdi ve bunlar benim
Ehlibeytimdir onların dünyaya meyletmesinden çekinirim git Medinedeki falanca evden kızım Fatıma (a.s) için fildişinden
yapılmış bir gerdanlık getir, diye buyurdu.1
Enes bin Malik Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ümmetimden cennete hesapsız bir şekilde yetmiş bin kişi geçecektir. Daha sonra İmam Aliye (a.s) bakarak bunlar senin Şiandır sen de onların imamısın, diye buyurdu.2
İbni Amrdan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) ashabı arasında kardeşlik ilan ettiği zaman İmam
Ali (a.s) gözü yaşlı bir şekilde Resulullahın (s.a.a) huzuruna
geldi ve neden beni hiç kimseyle kardeş eylemedin, dedi. Resulullah
(s.a.a) zira sen hem dünya
hem de ahirette benim kardeşimsin, diye buyurdu.3
Heysem bin Hammadtan, Yezit Rakaşiden, Enes bin Malikten
şöyle rivayet edilmiştir: Tebük şehrinden Resulullahla (s.a.a) birlikte iki kafile döndü.
Yolda ilerlerken belirli bir yere varınca bana deve semerlerinden bir minber yapın diye buyurdu.
Minber yapıldıktan sonra Resulullah (s.a.a) minbere çıktı
ve şöyle buyurdu: Ey İnsanlar sizlere ne oluyor da Hz. İbrahim (a.s) ve Ehlibeyti
anıldığı zaman hoşnut oluyorsunuz da
Muhammedin (s.a.a) Ehlibeyti anıldığı zaman yüzünüze nar taneleri atılmış gibi
rahatsız oluyorsunuz? Beni hak üzere gönderen yüce Allaha (c.c.)
ant olsun ki hesap günü herhangi birinizin sevapları dağlar kadar
büyük olsa ve İmam Alinin (a.s) velayetinden yoksun olursa yüce Allah
(c.c.) onu yüzüstü cehennem ateşine atacaktır.4
Haris bin Malikten şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Mekkeye doğru yola çıktım bu seferimde Sad bin Malikle karşılaştım
ona İmam Alinin (a.s) faziletlerini sordum. Şöyle buyurdu: İmam
Alinin (a.s) dört faziletine şahit oldum dünyada ömrüm Hz. Nuhun (a.s) ömrü kadar uzun olacağına o dört faziletin sadece birinin
bende olmasını tercih
ederdim. Resulullah (s.a.a)
Tövbe suresi indiği zaman bu inen ayetlerin
müşriklere tebliğ edilmesi için Ebu Bekire görev verdi. Ebu Bekir ayetleri
aldı ve yola koyuldu. Bir gün sonra Resulullah (s.a.a) İmam Aliyi
(a.s) yanına çağırdı
ve git ayetleri Ebu Bekirden al. Ebu Bekiri geri gönder ve ayetleri
1 Sadukun Emalisi s. 194 / Bihar c. 42 s. 89
2 c. 4 hadis no. 60
3 Münteceb Din Erbaini de s. 72 / İbni Şehraşveb Menakıbı c. 2 s. 180 / İbni Tavus Zaraif kitabı c. 1 s. 64 / Tirmizi sahihinde c. 5 s. 636 / İbni Megazili Menakıb s. 37 38
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 314 c. 2 hadis no: 85 c. 3 hadis no: 37
sen tebliğ et, diye emretti. Ebu Bekir geri dönünce Resulullaha (s.a.a) hakkımda
bir
ayet mi indi, diye sordu. Resulullah (s.a.a) hayır ancak artık tebliğ görevini ya ben ya da benden olan biri veya Ehlibeytimden biri yapabilir.
Bir diğeri ise
şöyleydi: Bir gün Resulullahla (s.a.a) beraber mescidin içindeydik,
cemaatten biriResulullah (s.a.a) ve İmam Alinin (a.s) Ehlibeyti
dışında olan herkes
dışarı çıksın diye nida etti.
Hepimiz dışarı çıktık, ertesi gün İbn-i
Abbas Resulullahın (s.a.a) huzuruna gitti ve Resulullaha (s.a.a) amcalarını
ashabını ve yakınlarını dışarı
çıkarıp İmam Aliyi (a.s) kast ederek bu çocuğu neden beraberinde bıraktın diye sordu.
Resulullah (s.a.a) Allaha (c.c) ant olsun ki bunu yapan
ben değildim bu yüce Rabbimin bir emriydi, diye buyurdu.
Üçüncüsü ise şöyleydi: Hayber günü Resulullah (s.a.a) Sad ve Ömeri fetih için yolladı ancak ikisi de eli
boş dönünce, yarın sancağı öyle birine vereceğim ki o
Allah (c.c.) ve Resulünü sever Allah (c.c.) ve Resulüde onu sever diyerek birçok övgüde bulundu. Ertesi gün İmam Aliyi (a.s) yanına çağırdı İmamın gözleri ağırıyordu. Resulullah (s.a.a) imama gözlerini aç diye
buyurdu. İmam açamıyorum dedi. Resulullah (s.a.a) tükürüğünden çıkarıp imamın gözlerine sürdü ve ona sancağı
verdi.
Dördüncüsü ise şöyle:
Resulullah (s.a.a) Gadir Hum günü tebliğ yaptıktan sonra üç defa Ey
insanlar ben mümine kendi nefsinden daha evla değil miyim, diye sordu. Evet diye cevap verince,
üç defa ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır diye
buyurması.
Beşinci fazilet ise
şöyleydi: Resulullah (s.a.a) bir gün kırmızı devesi üzerine
sefere çıkıp kendisinden sonra
Medinede İmam Aliyi (a.s) halifesi olarak bıraktı. Kureyş İmam Hakkında dedikodu çıkarıp Resulullahın (s.a.a) ondan bıktığı için Medinede
bıraktığı dedikodusunu yaymaya başladılar.
İmam Ali (a.s) gözleri yaşlı bir şekilde (a.s)
Resulullahın (s.a.a) huzuruna gelip devesinin yularını tuttu ve ey Resulullah (s.a.a) bende sizinle
geleyim zira Kureyş benden bıktığını
bundan dolayı Medinede bıraktığın dedikodusunu
yapmaktadır. Resulullah (s.a.a) insanlara toplanma emri verdi. Halk toplanınca, ey insanlar aranızda özeli olmayan
insanın olduğunu sanmıyorum, daha sonra İmam Aliye (a.s) dönerek Ey Ali (a.s) senin bana olan menzilinin
Hz. Harunun (a.s) Musaya (a.s) olan menzili
gibi olmasına razı değil misin, ancak bir farkla benden sonra peygamberlik yoktur.
İmam evet yüce Allah (c.c.)
ve Resulünden razı oldum diye buyurdu.5
Ali bin Musa Rızadan (a.s) babasından
dedesinden babası İmam Hüseyin bin Aliden (a.s) babası Ali bin Ebi Talipten (a.s) şöyle rivayet etmişlerdir: Bir gün Fatıma (a.s) ben Resulullahın (s.a.a)
nezdinde sizlerden daha değerliyim, diye buyurdu.
İmam hayır ben daha değerliyim diye buyurdu. İmam Hasan
(a.s) ben daha değerliyim İmam Hüseyinde (a.s) hayır ben daha
değerliyim diye buyurdu. O sırada Resulullah (s.a.a)
yanlarına geldi ve ey kızım ne yapıyorsunuz diye sordu.
Resulullaha (s.a.a) hangi
konuyu konuştuklarını anlattılar. Resulullah (s.a.a)
5 Saduk Milel kitabı s. 190 / Bihar c. 36 s. 285
kızı
Fatımayı (a.s) bağrına bastı daha sonra İmam
Aliye (a.s) sarıldı ve alnından öptü İmam Hasan ve
Hüseyini (a.s) sağ ve sol tarafına aldı onları da öptü ve şöyle
buyurdu: Sizler hem dünyada hem de ahirette benim için en değerli
kimselersiniz. Yüce Allah
(c.c.) sizleri veli edinenleri veli muhalifiniz olanlara
ise muhalif olmuştur. Ben sizlerdenim sizler de benden, canım
elinde olan Allaha (c.c.) ant olsun ki kim sizleri dünyada veli edinirse yüce
Allah (c.c.) onu hem dünyada hem de ahirette veli edinecektir.1
Hammad bin İsa
El Cehniden, Müsmi bin Seyyardan, Cafer bin Muhammedten (a.s) babasından (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir: Muaviyeye İmam Alinin (a.s) Küfe ehlini savaşa hazırlayıp
Şama doğru hareket ettiği haberi ulaştı. Bu olay hakem olayından sonra gerçekleşti. Muaviye İmama suikast düzenlemek için elinden gelen her türlü hileye başvurmaya gayret etti birçok kişiye bunun için para verdi. Bir ara Amr bin Haris El Mahzumiye Küfeye
mektup gönderdi. Gönderilen elçi bin Mahzuminin yakınına bir yere ulaştı. İmam Ali (a.s) o zamanlarda Küfe mescidinde insanların sorularıyla ilgileniyordu, ayrıca İmam (a.s) mest üzerinden
abdest alınmasını doğru
görmüyordu. Namaz vakti gelince İmam (a.s) ayağındaki
mesti çıkarıp abdest
aldıktan sonra insanlara imamlık yapıyordu. Evine
gitmek istediğinde ise mestini
giyip evine gidiyordu. Muaviyenin adamı İmamın günlük programını
öğrenmek istiyordu. Adam imamın programını öğrendikten
sonra imamın mestinin içine küçük ancak çok zehirli bir yılan koydu. Onun
amacı İmam mesti giymeye
geldiği zaman yılanın İmamı ayağından sokması ve böylece ondan kurtulmaktı. İmam Ali (a.s)
halkla beraber mescitte
namaza hazırlanınca
İmam Cemaate kapıları tutmaları emrini verdi kapıları tutunca
içlerinde imam Alinin (a.s) günlük programını tespit
eden Muaviyenin adamını gördüler. Adamı yakalayınca adam Muaviye tarafından Amr bin Harisin
yanına gönderildiğini
itiraf etti. İmam Harise hiçbir zarar vermeden yanıma getirin diye
buyurdu. Harisi imamın huzuruna
getirip öldürmek istediler. Haris korkudan titriyordu. İmam onu bırakın ne kendisi ne de Muaviyenin beni katletmeye güçleri
yetmez, zira benim katilim Murad ehlinden boylu bedbaht solak
bakışları tıpkı Şeytan bakışları ve sarımsı biridir. İmam adamı bir süre vasfettikten sonra, şöyle devam
etti: En kutsal aylardan
olan Ramazan ayında beni katledecektir. Zira Resulullah
(s.a.a) bana bunu haber verdi, yalan ve iftira eden kuşkusuz zarar etmiştir. Daha sonra Amrı serbest bırakarak şöyle bir şiir okudu:
İşte o Kureyş benim katli mi arzu etmekte
Ant olsun ki Allaha (c.c.)
buna muvaffak olamayacak Eğer hayatta
kalırsam hiç şüphe yok ki
İhanet edenlerden ne tabi ne de bir dost edineceğim Onlar bana biat etti
ancak vefakâr olmadı
Bir gün dahi ve küfür ehline
meyletti ve de küfretti
1 Sadukun Emalisi s. 21
Beni ihanetlerle dolu bir savaşa çektiler
Ne Ebu Bekirin ne de Ömerin giriştiği bir savaş Eğer şehadete erersem sizlere
olan vasiyetim Sakalına
darbe alan kişinin affetmeyeceği gibi
Hicretin otuzuncu yılı tahmin edilemeyecek kadar atlı askerler Onun üzerinden Muharrem ve Sefer
ayları geçince
Sana öyle bir
savaşın haberi ulaşacak ki Onun haberlerinden ve olaylarından saçlar ağarır
Fitne anında onlarla buluşunca onları toparladı
Öyle tozlar yükseliyor ki bundan Mudar kabilesi razı Elbette bir gün Mehdi
(a.s) onun sünneti
üzerine gönderilir O pak din
ve vahyi elbette ki hakkıyla tebliğ eder2
Leys bin Tavusun şöyle naklettiği rivayet edilmiştir: İmam Mehdi (a.f) mal verme konusunda cömert, yoksullara karşı merhametli hainlere
karşı ise çok çetindir.3
Yahya bin Abdullah bin Hasandan, babasından, Cafer bin Muhammedten (a.s), babalarından (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kuşkusuz ki Firdevs baldan daha tatlı, tereyağından daha yumuşak, buzdan daha soğuk, Miskten daha hoş bir pınar, içinde yaratıldığımız ve Şiamızın yaratıldığı tıynet vardır. O Firdevs İmam Alinin (a.s) velayeti için alınan ahittir. Ubeyd diyor ki: Bu rivayeti Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Aliye anlattım. Bana seni Yahya bin Abdullah tasdik eder zira bu rivayet bana babamdan ve dedemden Resulullahtan (s.a.a) nakledilmiştir.4
Muhammed bin Hasan Saffardan, Mansur bin Abbastan, Muhammed bin Fadıl El Hemadaniden, Müsher kendi dostlarından şöyle nakletmiştir: Bir gün İmam Rıza (a.s) Ehlibeytinden olan
bazı kişilerin mezarları
yanından geçiyordu atından indi ve
alnını bir mezarın üzerine dayayarak ağladı ve şöyle buyurdu: Ey yüce Rabbim canlılar
senin kudretini fark ettiğinde onlar senin azametini anlayamadı. Seni vasfetmeye
çalıştılar. Ancak seni
yarattıklarına benzettiler. Daha sonra sana ne
ibadet ettiler ne de tanıdılar.
Ey yüce Rabbim seni yarattıklarına benzetenlerin sana sınır
koyanların ve seni böyle vasfedenlerin ammelerinden beriyim. Ey yüce Allahın (c.c.) hiçbir şey sana benzemez
ve seni idrak edemez. Senin onlara ihsan ettiğin görünen nimetler onları
sana yönlendirdi. Ey Rabbim onlar seni yarattıklarınla bir tuttular. Seni tanımayıp
bazı delillerini ilah edindiler.
İşte seni böyle vasfettiler. Ancak sen onların vasfından ve benzetmelerinden münezzeh ve üstünsün, diye buyurup daha sonra atına bindi.5
2 Kurb El İsnat s. 81 / Medinet El Meaciz s. 204 / Alam El Vera s. 181
3 Müntahap El Ahbar s. 311
4 Sadukun Emalisi c. 2 s. 270
5 Sadukun Emalisi s. 487 Sadukun Tevhidi s. 124 / El Uyun c. 1 s. 117
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Esbağ bin Nubate, İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet etmiştir: Ey Ali (a.s) Ben ilim şehriyim sende onun kapısı, o şehre kapısı dışından geçtiğini iddia eden yalan söylemiştir.1
Abdurrahman bin Ebi Leyladan, babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Sıddıklar üçtür, bular: Yasin oğullarından Habib bin Musa Neccar (a.s) ve Firavun kavminin Mümini Hazkil (a.s) üçüncüsü ve en faziletlileri Ali bin Ebi Talib (a.s).2
Zeyd bin Erkamdan şöyle rivayet edilmiştir: Birgün Resulullahla beraber bir mecliste oturuyorduk bizlere şöyle buyurdu: Sizlere önder olarak tabi olduğunuzda asla yanlışa düşmeyeceğiniz birini söyleyim mi? Evet ya Resulullah (s.a.a) diye cevap verdik. İşte bu diye buyurarak İmam Ali bin Ebi Talibe (a.s) işaret etti. Daha sonra şöyle ekledi: Onu veli, kardeş ve vekil edinin, ona inanın nasihatlerini dinleyin bütün bunları bana Cebrail (a.s) haber verdi.3
Abdullah bin Fadıl El Haşimiden şöyle rivayet edilmiştir: İmam Sadık (a.s) kim bizi öven bir beyit şiir okursa, yüce Allah (c.c.) ona cennette bir ev inşa edecektir.
İbn-i Abbas Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ey Ali (a.s) sen hem dünyada hem de ahirette Seyitsin kim seni severse beni sevmiş, kim de beni severse yüce Allahı (c.c.) sevmiş sayılır. Kim de sana buğz ederse bana buğz etmiş, bana buğz eden ise yüce Allaha (c.c.) buğz etmiş sayılır.4
Hicretin üç yüz otuz yedinci
yılında Abbasın torunu
Ebu Bekir Muhammed bin Abdullahtan hicretin üç yüz
altmışıncı yılında Basralı Ebu Kasım
Abdullah bin Ahmet bin Amir Taiden,
hicretin yüz doksan dördüncü yılında Ali bin Musa Rızadan (a.s) babası Musa bin Caferden (a.s) Ebi Cafer bin Muhammedten (a.s) Ebi
Muhammed bin Aliden
(a.s) Ebi Ali bin Hüseyin bin Aliden (a.s) Ebi Hüseyin bin Ali bin Ebi Talipten (a.s)
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Yüce Allah (c.c.) Fatımanın (a.s) öfhesine öfhelenir, rızasına ise rıza
gösterir.5
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 190
2 Sadukun Emalisi c. 1 s. 385 / Bihar c. 38 s. 212 / Hisal c. 1 s. 184 / Bihar c. 35 s. 414
3 Sadukun Emalisi s. 386 c. 2 hadis no: 146 c. 4 hadis no: 66 88
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 316 / Bihar c. 39 s. 272 c. 4 hadis no: 50
5 Sadukun Meani Ahbarın s. 303 / Uyun El Ahbar c. 2 s. 46 / Emali s. 313 / Şeyhin Emalisi c. 2 s. 41 / Bihar c. 43 S. 19 / El Müfid Emalisi s. 94 / Tusi İhticac c. 2 s. 103 / Bihar c. 43 s. 20
İkrimeden İbni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: İmam Ali (a.s) Resulullah (s.a.a) henüz hayattayken yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayetini daima tekrar ederdi: Yok Eğer ölür veya öldürülürse eski halinize mi döneceksiniz.6Allaha (c.c.) ant olsun ki yüce Allah (c.c.) bizleri hidayet ettikten sonra asla eski halimize dönmeyeceğiz. Allaha (c.c.) ant olsun ki eğer ölür veya öldürülürse mücadele ettiği değerler için ölünceye kadar savaşacağım. Allaha (c.c.) ant olsun ki ben onun kardeşi ve amcası oğlu ve mirasçısıyım. Ona benden daha yakın olan kimse varmıdır?7
Hüseyin bin Nasır bin Müzahimden babasından, Ammar bin Ebi Yakazandan Ebi Hüreyra El Abdiden Rubeya
Sadiden şöyle rivayet
edilmiştir: Bir gün Huzeyfe
El Yemaninin (r.a) yanına gittim kendisi Resulullahın (s.a.a) mescidindeydi yanına
geçtiğim zaman gelen
kimdir, diye sordu.
Rubeya Sadi, diye cevap verdim.
Daha önce adını duyduğum ancak kendisini görmeye muvaffak olamadığım kardeşime
selamlar olsun hacetin nedir? diye buyurdu. Ben kendisine dünyalık
bir şeyler istemeye gelmedim, ancak Iraktan beş gruba bölünen bir
kavmin yanından geliyorum. Huzeyfe Suphanallah (c.c.) her şey
ortada açıkken onları bu duruma
düşüren nedir? diye sordu. Dedim ki: Onlardan bir fırka Ebu Bekirin
hilafet makamına daha evla olduğunu zira Resulullahın (s.a.a)
ona Sıddık unvanını verdiğini ve onun mağara
arkadaşı olduğunu söylüyor. Diğer fırka ise:
Hayır! Halifeliğe Ömer daha layıktır zira Resulullah (s.a.a) Ey yüce Rabbim İslamı Ebu Cehil
veya Ömer bin Hattabla aziz kıl diye buyurmuştur. Huzeyfe bin Yaman
yüce Allah (c.c.) dinini Muhammed Mustafa (s.a.a) dışında hiç
kimseyle aziz kılmamıştır.
Diğer bir fırka da: Ebu Zer Gıffari (r.a)
bu işe daha uygundur zira Resulullah (s.a.a) Ebu Zerden
daha doğru sözlü olana ne bitkiler gölge etmiş ne de tozlar ona değmiştir, diye buyurmuştur. Ancak
Resulullah (s.a.a) ondan daha
doğru sözlüdür. Başka bir grup ise: Bu işe
en layık kişi Selmanı Farisidir (r.a) zira Resulullah (s.a.a) onun için o
gelmiş geçmiş herkesin ilmine vakıf olmuş tükenmeyen
bir derya ve Ehlibeytten olan biridir. Rubeya kısa bir süre sustuktan
sonra Huzeyfe şöyle cevap verdi: Beşinci tabakada olan ve Selsebil ve Zencebilden
içen kimseleri anmakta seni alıkoyan nedir? İmam Ali (a.s) ve
Şiası için geçmiş ve gelecek olan herkesin imrenerek baktığı bir makamları vardır.
Hasan bin Ali bin Fadıldan, Ebi Hasan Ali bin Musa Rızadan, babasından (a.s) dedelerinden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ali (a.s) bendendir bende Alidenim, İmam Aliye (a.s) savaşanlara karşı yüce Allah (c.c.) savaş açmıştır. Yüce Allahın (c.c.) laneti İmam Aliye (a.s) muhalefet edenlerin üzerine olsun. İmam Ali (a.s) benden sonra yaratılmışların halifesidir. Kim İmam Alinin (a.s) önüne geçerse benim önüme geçmiş kim de ondan ayrılırsa benim yolumdan ayrılmış kim de başkalarını ona tercih ederlerse bana tercih etmiş sayılırlar. Ben ona karşı barış içinde olana barış, savaş içinde olana savaş, dost olana dost ve muhalif olana muhalifimdir.8
6 Ali İmran suresi: 144
7 Şeyhin Emalisi c. 2 s. 116
8 Sadukun Emalisi s. 525
İmam Sadıktan (a.s) babalarından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir. Ey Ali (a.s) kıyamet günü nurdan olan bir bineğe binmiş başında dört sütunu olan bir taç her sütun üzerinde
üç satır la ilahe İllallah (c.c.) Muhammed
Resulullah (s.a.a) Ali (a.s) veliyullah ona cennet anahtarları verilecektir şeklinde
bir yazı yazılmıştır. Daha sonra senin için keramet
kürsüsü olarak bilinen bir taht kurulacak sen üzerine oturacak ve gelmiş
geçmiş herkes aynı yerde senin huzurunda toplanacak
Şialarını cennete alacak muhaliflerini ise cehenneme
atacaksın. Zira sen cennet ve cehennem ehlini ayıransın. Seni
veli edinen kurtulmuş sana muhalif olan ise hüsrana uğramıştır. O gün sen yüce Allahın (c.c.)
emini güvenilir şahsiyeti ve hüccetisin.1
Muhammed bin Yahya
El Attardan, Muhammed
bin Ahmet bin Yahya bin İmran
El Aşariden, Hasan bin Ali El Küfiden, Abbas bin Amirden Ahmet bin
Rızıktan Yahya bin Uladan Cabirden, Ebi Cafer El Bakırdan
(a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Adamın biri cehennem ateşinin içinde yetmiş Harif (bir zaman dilimi)
kaldı. Her Harif yetmiş yıla
tekabül etmektedir. Daha sonra bu adam Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyti (a.s) hatırına yüce Allahtan (c.c.) bağışlanma diledi. Yüce Allah (c.c.) Cebraile
(a.s) ateşin içine geçip adamı kurtarma emri verdi. Cebrail (a.s) ey Rabbim, ateşin içine nasıl geçeyim
diye sordu. Yüce Allah (c.c.) ateşin senin için
soğuyup esenlik olmasını emrettim diye buyurdu.
Ey Rabbim ben onun nerede olduğunu bilmiyorum dedi. O cehennem
kuyusu olan Siccinde bulunmaktadır, diye buyurdu. Cebrail
(a.s) ateşin içine
dalıp o tutsak
adamı çıkardı. Yüce Allah
(c.c.) kuluna Ey kulum ateşin içinde ne süredir
bana feryat etmektesin? Süresini ihata edemem diye cevap verdi. İzzetime ant olsun ki onların hatırına bana duada
bulunmasaydın orada kalacağın süre çok daha fazla uzayacaktı. Ancak ben kendi nefsime
kim Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytinin hatırına benden
bağışlanma dilerse onu affedeceğime dair yemin
etmişimdir. Bundan dolayı seni bugün affetmiş bulunmaktayım.
Hakem bin Salttan, Ebi Cafer Muhammed bin Aliden (a.s),
babalarından (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu
nakletmişlerdir: Bu
arınmış kişinin yani Alinin (a.s) kemerine tutunun
(yoluna) zira o Sıddıkı Ekber, batıl ile hakkın Faruku,
onu seven yüce Allah (c.c.) tarafından hidayet edilmiş, ondan yüz çevireni
bedbaht etmiş, ümmetimin iki Esbatı olan Hasan ve Hüseyin
(a.s) ondandır. Onların ikisi de benim evlatlarım, hidayet
önderleri İmam Hüseyinin (a.s) soyundan
geleceklerdir. Yüce Allah (c.c.) onlara ilmimi ve anlama kabiliyeti mi ihsan etmiştir. Onları veli edinin ve asla onların dışında bir kimseye tabi olmayın.
Zira yüce Allah (c.c.) tarafından gazaba uğrarsınız.
Kim yüce Allahın (c.c.) gazabına uğrarsa helak olmuştur.
Elbette ki dünya yurdu aldanma yurdundan başka bir şey değildir.2
İsmail bin Cabirden, Ebi Cafer El Bakırdan
(a.s) uzun bir rivayette şöyle nakledilmiştir: Yüce Allah
(c.c.) peygamberini Miraca
çıkardığı zaman kendisine şöyle buyurdu:
Ey Muhammed (s.a.a)
senin peygamberlik süren
ve dünyadaki
1 Sadukun Emalisi s. 533
2 Sadukun Emalisi s. 180-536
nasibin sona ermiş
durumdadır. Senden sonra ümmetine kimi vekil olarak bırakacaksın? Ey yüce Rabbim kullarını imtihana tabi tuttum İmam Ali bin Ebi Talipten
daha itaatkâr birini görmedim, diye cevap verdim. Yüce Allah (c.c.) bir daha ey
benim velim ya Muhammed (s.a.a) senden sonra ümmetine kimi bırakacaksın? Ey yüce Rabbim kullarını imtihana tabi tuttum kulların arasında
beni İmam Ali bin Talipten (a.s) daha fazla seven birini görmedim,
diye cevap verdim. Ey Muhammed (s.a.a)
öyleyse ona kendisinin hidayet sancağı, dostlarımın emiri ve bana itaat
edenlerin nuru olduğunu bildir, diye buyurdu.3
Kerem bin Amr El Hasamiden, Muhammed bin Müslimden, Ebu Cafer ve Cafer bin Muhammedten (a.s) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) İmam Hüseyinin (a.s) şehadetini imamların zürriyetini onun sülbünden eyleyerek telafi etmiştir. Kuşkusuz ki yüce Allahın (c.c.) imamların zürriyetini onun sülbünden eylemesi, toprağında şifa ve mezarının yanında edilen duayı kabul etmesi ziyareti esnasında geçen sürenin ömründen eksilmemesi onun katledilmesine karşın verilen faziletlerdir. Muhammed bin Müslim İmama bütün bu nimetler İmam Hüseyin vesilesiyle mi elde edilir? Peki İmam Hüseyinin (a.s) bundan dolayı yüce Allah (c.c.) katında ki derecesi nedir diye sordu. İmam yüce Allah (c.c.) onu peygamberinin derecesine yükseltmiş ve onu aynı mekân ve dereceyle mükâfatlandırmıştır diye buyurdu. Daha sonra şu mübarek ayeti okudu: İmam edip ardından zürriyetleri iman eden kimseleri birbirlerine vasıl kıldık.4
Kıys bin Rabiden, Ebi Harundan, Ebi Saitten şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) İnsanları Gadir Humdan sonraki davetinde,
perşembe günü insanlara ağaç altındaki dikenleri toplamalarını emretti. Daha sonra insanları İmam Aliye (a.s)
tabiiyete davet etti, İmamın kolunu havaya kaldırdı öyle ki
Resulullahın (s.a.a) koltuk altındaki beyazlığı dahi
göründü ve henüz insanlar dağılmadan önce şu mübarek ayet indi: Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi de
sizlere tamamladım ve din olarak İslama razı oldum.5Resulullah
(s.a.a) bu ayetin inişinden sonra tekbir getirerek dinin ve nimetin
kemale ermesine yüce Allahın
(c.c.) benim risalemi tebliğ ve İmam Alinin (a.s) benden sonra
velayetine razı olmasına hamdü senalar olsun.6
Muhammed bin Kasımdan, Ebu Said Sicistaniden, velayet kitabında bu hadis nakledilmiştir.
Bu hadis Kays bin Rabi El Esedi El Küfinin
naklettiği hasen ve garip hadislerden olup Ebi Harun El Emmaradan, Cüveyn El Abdiden, Ebi Sait bin Malik bin Sinan
El Hudri El Enşariden Peygamber efendimiz efendimizden
bu sözlerle nakledilmiş, bu hadisi kendisinde başka sadece Zekeriya
Yahya bin
Abdurrahman El Cemani El Kûfi nakletmiştir. Bizlerde bu isnatla hadisi
yazdıkancak meşhur olan görüş bu mübarek ayetin Gadir Hum günü
yapılan biatten sonra indiği yönündedir. Ravi Muhammed bu ayetin
Gadir Hum günü veda haccında indiğini bu biatin
sadece bir güne münhasır
olmadığını Ebu Saitin
3 Sadukun Emalisi s. 386 c. 4 hadis no: 22
4 Tur suresi: 21 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 325
5 Maide suresi: 3
6 Bihar c. 37 s. 179 / Müslim bin Kays s. 152 / Seyitin Zaraifi s. 146 / Ebu Bekir bin Merdaveyh El Gadir c. 2 s. 35 / İhkak El Hak c.2 s 275
bu hadisi
reddetmesinin sebebi bu mübarek ayetin veda haccında Mekkede inmiş olduğuna kanat etmesinden
dolayıdır. Ancak bütün bu rivayetler ve ihtilaflar bu ayetin ve ilahi
emrin velayetle ve Cebrailin (a.s) Arafatta inip biat emrini getirmesiyle
ilgili olduğunu göstermektedir. Peygamber de bazı sebeplerden
dolayı bu emri açıklamayı Medinede yapmayı uygun gördü
zira Cebrail (a.s)
bu emirin yerine getirilmesinde acele edilmesi gerektiğini ifade etmedi. Daha sonra
durum değişince Cebrailin (a.s) Resulullahın (s.a.a)
huzuruna gelip bu emri ne zaman
ve nerede yapması gerektiğini açıklamadığı da muhtemeldir. Zira beyanı
hitap gerçekleşmeden önce maslahata göre geciktirmek caizdir. Zira bizde ki vacip mutlak emiri işiten için eğer vakit sınırlandırılmamışsa vakit belli oluncaya kadar bekletilebilir. Muhtemelen peygamber Medineye varınca bu emri tenfiz
etmek istedi ancak Gadir
Hum mıntıkasına yetiştiği zaman
Cebrail (a.s) Resulullahın (s.a.a) huzuruna tehdit
üslubunda ayetlerle geldi ve bu emrin tebliğ edilmesi gereken zaman
ve mekânı belirledi. İnsanlar da bu konuyu bildikleri kadarıyla nakletti şerh ve açıklamasını bildiğimiz gibi yaptı. Bu açıklama ve şerhleri burada
zikredersek konunun fazla uzayacağından dolayı burada son veriyoruz.
Enes bin Malik peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Biz Abdul Muttalib oğulları cennet ehlinin seyitleriyiz. Ben, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve kızım Fatıma (a.s).1
Yusuf bin Muhammed bin Ziyattan ve Ali bin Muhammed bin Seyyardan,
babalarından, Hasan bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Musa bin Cafer bin Muhammed
bin Ali bin Hüseyin bin Ali (a.s) babası ve dedelerinden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Bir gün İmam Rızanın (a.s) huzuruna bir adam gelip şöyle arz etti: Ey Resulullahın (s.a.a)
evladı bana yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayetinin
anlamını açıklar mısınız? Hamd alemlerin Rabbi olan Allaha. Bu ayetin tefsiri nedir?
İmam şöyle buyurdu: Babam dedemden, İmam Bakırdan (a.s) İmam Zeynel Abidinden (a.s) babasından (a.s) bir adamın İmam
Alinin (a.s) huzuruna gelip şöyle söylediğini
rivayet etmişlerdir: Bana yüce Allahın (c.c.) Hamd Alemlerin Rabbi
olan Allaha (c.c.) olsun ayetini
açıklarmısın, tefsiri nedir? diye sordu. İmam şöyle
buyurdu: Hamd alemlerin Rabbi olan Allaha
(c.c.) olsun demek
yüce Allahın (c.c.) nimetlerini kullarına ayrıntıların hepsini
ihata edemeyeceklerinden dolayı özet olarak ifade etmesi anlamına gelir. Bundan dolayı onlara yüce Allahın (c.c.)
bizlere verdiği nimetlere Hamd olsun şeklinde söylemelerini istedi. Bu nimetlerde
yaratılan her şeyden cansız ve canlılardan oluşmaktadır. Mesela yüce Allah (c.c.)
hayvanları kudretiyle yaratmakta
onlara ihtiyaç duydukları gıdayı ikram etmekte yarattığı sığınaklarda
onları korumakta ve ihtiyaç duyduğu her şeyi
sağlamaktadır. Cansız madde ve varlıkları ise kendi kudretiyle tutmakta ona tutunan şeylerin de helak
olmasını engellemekte göklerinde yere düşmesini engellemek için
onu da kudretiyle tutmakta yeryüzünü de parçalanmaması için kudretiyle tutmaktadır. Hiç şüphe yok ki yüce Allah (c.c.)
kullarına merhamet edip esirgeyendir.
Daha sonra şöyle buyurdu:
Alemlerin Rabbi onları yaratan, hâkim olan, rızklarını bildikleri ve bilmedikleri yönlerden
sağlayandır. Âdemoğulları için
1 Sadukun Emalisi s. 384
rızık taksim
edilmiştir. Onu hangi yolla alacağı kendisine
kalmıştır. Ne kişinin takvalı olması onun
rızkını arttırır ne de onun kötü biri olması
rızkını azaltır onunla rızkı arasında bir perde vardır. Herhangi biriniz kendisine
takdir edilen rızktan kaçsa dahi rızkı onu ölümün talep ettiği gibi idrak edecektir. Yüce Allahın
(c.c.) bizlere verdiği nimetler ve bizleri öncekilerin
kitaplarında henüz vücuda gelmeden hayırlarla yad ettiği için Allaha (c.c.) hamd olsun deyiniz. Bu hitapta
Muhammed (s.a.a) Ehlibeyti
ve Şialarına düşen, yüce Allahın (c.c.) kendilerini
faziletli kılmasından dolayı şükür etmeleri
gerektiğidir.
Allah Resulü şöyle buyurmuştur: Yüce Allah (c.c.) Hz. Musa bin İmranı (a.s) seçkin kılıp kurtarıcı olarak
gönderdiği ve denizi ikiye yarıp İsrail
oğullarını kurtardığı ve Tevratı
verdiği zaman, yüce Allaha (c.c.) Ey yüce Rabbim, sen hiç kimseye vermediğin
nimeti bana verdin diye buyurdu. Yüce Allah (c.c.) Ey Musa (a.s) Muhammedin
(s.a.a) benim nezdimde ki yerinin senden bütün meleklerden ve
yarattıklarımdan daha üstün olduğunu bilmiyor musun, diye buyurdu. Musa (a.s) Ey Rabbim eğer Muhammed
(s.a.a) herkesten üstünse benim Ehlibeytimden daha üstün bir Ehlibeyt varmıdır? Yüce Allah (c.c.)
şöyle cevap buyurdu: Ey Musa(a.s) bilmez misin ki Muhammedin (s.a.a)
Ehlibeytinin diğer
peygamberlerin Ehlibeytine olan üstünlükleri Muhammed Mustafanın (s.a.a)
diğer peygamberlere olan üstünlüğü gibidir.
Musa (a.s) Ey Rabbim Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytinin
diğerlerine üstünlüğü öyleyse benim ümmetimden daha üstün bir
peygamber ümmeti varmıdır? Hani onlara bulutları gölgelik
kılıp rızkından bal ve Selvi kuşunu ihsan ettin, daha
sonrada onların kurtuluşu için denizi ikiye yardın. Yüce Allah (c.c.)
şöyle cevap buyurdu:
Ey Musa (a.s),
bilmez misin ki Muhammed
Mustafanın (s.a.a) ümmetinin diğer ümmetlere üstünlüğü onun bütün
yarattıklarıma üstünlüğü gibidir.
Ey Rabbim keşke onları görmeye
muvaffak olsaydım, diye buyurdu. Yüce Allah (c.c.) ona şöyle vahiy etti: Onları şimdi göremezsin zira
onlar henüz zuhur etmedi. Ancak onları daha sonra Firdevs ve Aden cennetlerinde Muhammed Mustafanın (s.a.a)
huzurunda nasıl nimetlendiklerini göreceksin. Onların
sözlerini sana duyurmamı istermisin, diye buyurdu. Hz. Musa (a.s)
evet ya Rabbi
diye cevap verdi.
Öyleyse kalk kemerini sık ve benim huzurumda
zelil kimselerin durduğu gibi dur. Hz. Musa (a.s) yüce
Allahın (c.c.) buyurduğunu yerine getirdi. Yüce Allah (c.c.) Ey Muhammed (s.a.a)
ümmeti diye çağrıda bulundu. Bütün ümmet henüz
babalarının sülbünde ve analarının rahminde olmalarına rağmen bu çağrıya şu cevapla icabet etti: (lebbeyk
Allahuma lebbeyk
Lebbeyke le şerike leke lebbeyk innel hamda ve nimete leke Vel El Mülkle şerike leke) Çağrına uyduk Allahım (c.c.) senin asla bir şerikin yoktur.
Hamd, şükür ve nimetin hepsi senindir. Daha sonra yüce Allah (c.c.)
bu cevabı hac ibadetinin şiarlarından eyledi. Kelamın
devamında yüce Allah (c.c.) şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a)
ümmeti, benim size karşı Rahmetim gazabımı geçmiş,
bağışlamam azabımdan öncedir. Sizlerin duasını
henüz dua etmeden, talebinizi istemeden yerine getirdim, sizlerden
kim benim huzuruma;
Allahtan (c.c.) başka ilah olmadığına Muhammedin
(s.a.a) kulu ve elçisi, sözünde sadık amelinde doğru olduğuna, Ali bin Ebi Talibin (a.s) kendisinden sonra vekili, vasisi
ve kardeşi olduğuna, Muhammede (s.a.a) itaat nasıl farz ise ona da farz olduğuna,
dostlarının da seçkin pak ve yüce Allahın (c.c.) ayetleri ve delillerini insanlara
tebliğ etme görevi
olduğuna şahadetle çıkarsa, günahları denizdeki köpük kadar
fazla olsa dahi onu bağışlayıp cennetime dahil ederim.
Daha sonra İmam (a.s)
şöyle devam etti:
Yüce Allah (c.c.)
Resulullahı (s.a.a)
gönderince şöyle buyurdu: Ey Muhammed (s.a.a) senin annene bu kerametle nida ettiğimiz zaman sen Tur dağının kenarında değildin. Daha sonra yüce Allah (c.c.)
peygamberine şöyle buyurdu: De ki; bana bu fazileti vermesinden
dolayı alemlerin Rabbi olan yüce Allaha (c.c.) hamd olsun, ümmetine de şöyle buyurdu:
Bu faziletleri bizlere ihsan etmesinden dolayı alemlerin Rabbi olan Yüce Allaha
(c.c.) hamdü senalar olsun.1
Ebi Basir İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir: Bir gün
İmam Hüseyin (a.s)
Resulullahın (s.a.a) huzurundayken Hz. Cebrail (a.s)
gelip Ey Muhammed (s.a.a)
onu seviyor musun diye buyurdu.
Evet, diye cevap verdi.
Cebrail (a.s) ancak ümmetin onu katledecektir. Resulullah (s.a.a) bu sözlerden
sonra çok hüzünlendi. Cebrail (a.s) onun toprağını sana
göstermem seni teselli eder mi, diye sordu. Daha sonra Resulullahla (a.s) birlikte oturmuş olduğu yeri parçaya ayırıp Kerbela
toprağıyla birleştirdi. İmam iki şehadet
parmağını yan yana getirerek iki toprak parçası öyle birleşti diye buyurdu. Daha sonra Cebrail
(a.s) kanatlarıyla Kerbela
toprağından bir parça alarak Resulullaha (s.a.a) verdi. Sonra köz
kırpmasından daha hızlı bir şekilde toprak
parçalarına yerine yerleştirdi. Resulullah (s.a.a) ne mutlu senin bu toprağına ve ne mutlu seninle beraber
şehit olanlara diye buyurdu.2
Hasan bin Ali bin Ebi Muğireden, Hares bin Muğire Nasriden
İmam Sadıka (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ben hastalığı ve rahatsızlığı çok fazla olan biriyim
ve kullanılmadık ilaçta bırakmadım ancak bana bir
faydaları dokunmadı. İmam sen neden İmam Hüseyinin
(a.s) mezar toprağından faydalanmıyorsun, onda her hastalık için bir şifa
her korku için bir eman vardır. O toprağı şifa
için kullanmaya geldiğin zaman şöyle dua et: Ey yüce Rabbim, bu elimdeki toprağın
hürmetine ve onu alan meleğin hürmetine ve toprağı eline
alan peygamberin hürmetine ve oradan geçen vasinin hürmetine peygamber ve
Ehlibeytine salatı selam eyle ve benim şu ve şu hacetimi
karşıla
Daha sonra İmam şöyle
buyurdu: Toprağı alan melek Cebraildi (a.s). O toprağı
peygambere gösterdi ve bu evladın İmam Hüseyinin (a.s) türbesidir
onu senin ümmetin senden sonra
katledecek diye buyurdu.
Peygamber o torağı eline aldı. Ancak o
toprağa düşen ise İmam Hüseyin (a.s) ve beraberinde şehit
olanlardı. Dedim ki ey Mevlam,
onun her hastalığa karşı şifa olduğunu anladım da her korkuya
karşı eman oluşunu anlayamadım. Şöyle cevap buyurdu:
Eğer hükümdardan veya başkalarından korkuya
kapılırsan evinden dışarı çıkmadan önce üzerinde İmam Hüseyinin (a.s) mezarından bir parça toprak
bulundur ve şöyle dua et: Ey yüce Rabbim,
ben senin velinin
ve velinin evladının mezarından bir parça
toprak aldım onu benim için korktuğum an veya huzurlu
olduğum an
1 Sadukun Uyun El Ahbarı c.1 s. 283
2 İbni Kavlaveyh Kamili s. 60 / Bihar c. 44 s. 228
eman ve güvenlik vesilesi eyle. Bu duadan sonra yüce Allah (c.c.) seni korkularından güvende kılacaktır.
Haris bin Muğire şöyle
buyurdu: İmamın tavsiye ettiği gibi bir gün İmam
Hüseyinin (a.s) mezarından bir avuç toprak aldım ve
öğrettiği duayı okudum böylece İmam Sadıkın
(a.s) buyurduğu gibi hastalığım ve korkularım geçti ve
daha sonra beni sıkıntıya sokacak
bir durumla karşılaşmadım.3
Abdurrezzaktan, Amrdan, Zühriden Urveden, Ayşeden şöyle söylediği nakledilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) yanına geçtim elinde gümüş ve akik taşından bir yüzük gördüm kendisine ya Resulullah (s.a.a) bu elindeki yüzük de neyin nesidir, diye sordum. Bu öyle bir dağdan ki: O dağ yüce Allahın (c.c.) İlahlığı, İmam Alinin (a.s) velayeti evlatlarının İmametini ve tabilerinin cennetlik olduğunu İkrar etmiştir.4
Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Hasan
bin Mahbuptan Yakup bin İshaktan, Ebi Zekeriya El
Vasıtiden Hişam bin Ahmerden Ebu Hasan İmam Kazımdan
(a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Hiç Mağrip ehlinden birinin
buraya geldiğini gördüm
mü? diye sordu. Ben hayır, dedim. Evet biri geldi, diye buyurup bineğine bindi bizler de bineklerimize binerek onunla beraber yola çıktık ve bir süre sonra adamın yanına
vardık. Adam gerçekten Mağrip ehlindendi ve beraberinde birkaç cariye vardı. İmam kendisine
beraberinde olan cariyeleri göster diye buyurdu. Adam bizlere dokuz tane cariye
gösterdi. İmam Ebu Hasan bunların hiçbiri işimize yaramaz diye
buyuruyordu. İmam başka cariye göster, diye buyurdu. Adam elimde başka
cariye yok dedi. İmam hayır elinde olanı göster, diye buyurdu.
Adam Allaha (c.c.) ant olsun ki elimde bu hasta cariyeden
başkası yok, dedi. İmam
önemli değil onu da göstermen gerekir, diye buyurarak evine döndü. Ertesi
gün İmam beni adamın yanına cariye için ne kadar
ücret talep ettiğini sormam için yolladı ve bana bir fiyat verirse onu aldım, diye cevap vermemi öğütledi. Adamın
yanına gittim bana bu cariyeyi
sana veriyorum ancak
dün seninle beraber
gelen kişinin kim olduğunu söyleyeceksin. Haşimoğullarından biri, diye cevap verdim.
Dedi ki hangi Haşimoğullarından? Bilmiyorum diye
karşılık verdim. Dedi ki sana bu cariyenin durumunu anlatayım. Bu cariyeyi aldığım zaman Mağribin en uç tarafından aldım, kitap ehlinden
bir kadınla karşılaştım, bana şöyle söyledi: Bu cariyeyi seninle mi alıyorsun? Evet kendim için satın aldım diye cevap verdim.
Dedi ki bu cariye senin gibi birine kalmamalı bu cariye yeryüzünün en hayırlısının
kısmeti olmalı ve onun yanında kısa bir süre kaldıktan sonra ona doğu ve batının
dinine uyacağı bir evlat getirecektir. Cariyeyi adamdan
alıp İmamın yanına getirdim bir süre sonra ona evladı Ali Rızayı (a.s) dünyaya getirdi.
Cafer bin Muhammedten, İmam
Sadıktan (a.s) Mücaşiden, İmam Rızadan (a.s),
babası İmam Musadan (a.s) babası İmam Sadıktan (a.s)
babalarından şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir: İmam Alinin (a.s) Yahudi liderine şöyle buyurduğunu
duydum: Kaç fırkaya ayrıldınız? Şu kadar fırkaya diye cevap verdi. İmam (a.s) yalan
söylüyorsun diye
buyurup insanlara
dönerek şöyle buyurdu:
Allaha (c.c.)
3 Şeyhin Emalisi c.1 s. 325 / Tehzib c. 6 s. 74 / İbni Kavlaveyh Kâmil de s. 282 / Bihar c. 101 s. 118
4 c. 1 hadis no: 12
ant olsun ki imkânım olsaydı Tevrat ehline Tevratlarıyla İncil Ehline İncilleriyle ve Kur-an Ehli arasında Kur-anlarıyla hüküm verirdim. Yahudiler yetmiş bir
fırkaya ayrıldı bunların yetmiş tanesi cehennemde bir
tanesinde kurtulmuş bu fırkada Hz. Musanın vasisi Yuşa bin Nuna (a.s)
tabi olan fırkadır. Hristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrıldı bunların yetmiş biri ateşte biri ise cennettedir. O da Hz. İsanın (a.s) vasisi Şemuna (a.s) tabi olan fırkadır. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya bölünecek bunların
yetmiş ikisi ateşte bir tanesi ise kurtuluşa erecek o da Muhammed
Mustafanın (s.a.a) vasisine
uyandır. Daha sonra eliyle göğsüne vurdu ve şöyle buyurdu:
Bu yetmiş üç fırkanın on üçü beni sevdiğini iddia
eder bunlar arasında orta yolu tutan bir fırka kurtuluşa erecek, diğer on ikisi ise helak
olacaktır.1
Esved bin Amirden, Şerikten, Mansurdan, Rubaiden, İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Kureyş halkı yüce Allah (c.c.) sizlerin arasından kalbi imanla imtihan edilmiş yiğit birini sizlerin boynunu vurmak için gönderecektir. Ebu Bekir o ben miyim ya Resulullah (s.a.a) diye sordu, Hayır dedi. Ömer bin Hattab peki ben miyim diye sordu. Resulullah (s.a.a) yine hayır o ayakkabıyı dikendir diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) o an İmam Aliye (a.s) ayakkabısını dikmek için vermişti.2
Zeyd bin Aliden,
babasından, dedesinden, İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: On tane özellik var ki onları güneşin doğuşuna tercih ederim. Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) ben senin hem dünya hem ahrette senin kardeşinim, kıyamet günü sen bana herkesten
daha yakın olacak cennette evlerimiz tıpkı kardeşlerin
evleri gibi karşı karşıya olacak, sen benim vezirim,
vasim Ehlibeytim ve Müslümanların halifesisin. Sen benim hem dünya
hem de ahrette sancağımın sahibi,
senin dostun benim
dostum benim dostum da yüce Allahın (c.c.) dostu, senin muhalifin
benim muhalifim benim muhalifim de yüce Allahın (c.c.) muhalifidir.3
Ebi Caferden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah (c.c.) tarafından belirlenmeyen zalim imama tabi olan her Müslümana o amellerde katkısı olmasa dahi azabı tattıracak, yüce Allah (c.c.) yolunda adil olan İmama tabi olan insanları amelleri kötü olsa dahi bağışlayacağım.
Abdullah bin Hammad El Ensariden, Zeyd bin Usameden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün bir grup
arkadaşla birlikte İmam Sadıkın (a.s) huzurundaydık,
İmam bize bakarak şöyle buyurdu: Yüce Allah
(c.c.) benim ceddim
İmam Hüseyinin (a.s) toprağını her türlü hastalıktan iyileşme vesilesi korkudan
ve kötülükten emanda olma vasıtası
kılmıştır. Aranızdan biri o topraktan bir şeyler
alırsa, öncelikle gözleri üzerine daha sonra vücudunun her tarafına sürüp şöyle dua etsin: Ey Yüce Allahım (c.c.) bu toprağın ve üzerinde şehit olanın hürmeti, onun babası,
1 Şeyhin Emalisi c. 42 s. 137
2 Ahmet bin Hambel Fadail Sahabe c. 2 s. 649 571 593- 637
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 196 / Müfidin Emalisi s. 173 c. 2 hadis no: 133 c. 2 hadis no: 77 c. 3 hadis no: 29
annesi ve kardeşi ve soyundan gelen imamların hatırı için ve onun mezarına inen meleklerin hatırı için bu toprağı benim için bir şifa ve korktuğum her şeye karşı eman vesilesi kıl.
Daha sonra toprağı şifa niyetiyle kullansın. Ebu Usame
diyor ki: Ben tıpkı İmamın vasfettiği gibi toprağı kullandım ve daha sonra Allaha (c.c.)
şükürler olsun ki kötü bir şey başıma gelmedi.4
Muhammed bin Caferden dedesinden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Resulullah
(s.a.a) bir ara İmam Aliden (a.s) bir süre haber alamaz oldu bundan
dolayı şiddetli bir biçimde hüzünlendi bu durumu gören Hz. Hatice, ya Resulullah (s.a.a)
ben onu bulacağım, diye buyurdu. Daha sonra devesine
binip İmam Aliyi
(a.s) aramaya koyuldu. Bir süre sonra İmam Aliyi (a.s) bulunca deveye bin, Resulullah
(s.a.a) senin için çok endişelenip üzüldü, diye buyurdu.
İmam (a.s) Resulullahın (s.a.a) eşinin binmiş olduğu deveye binmem doğru
olmaz git ve Resulullaha (s.a.a) benimle
karşılaştığın haberini ver. Hz. Hatice (a.s)
Resulullahın (s.a.a) yanına dönüp ona olanları haber verdi. Resulullah (s.a.a) Ey yüce Rabbim, İmam Ali (a.s) ile ilgili üzüntü ve sıkıntımı gider. O sırada İmam Ali (a.s) geldi ve Resulullahla
(s.a.a) kucaklaştı. Hz. Hatice (a.s) Resulullah (s.a.a) ayaktayken ben oturmazdım
ancak Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) o kadar uzun kucaklaştı
ki ayakta kaldığımı onlara hissettirmek içi ayağımı yere vurdum diye buyurdu.
Ebu Abdullah Muhammed bin Halilandan, babasından, dedesinden
İtap bin Useydten şöyle rivayet edilmiştir: Medineli bir grubun şöyle söylediklerini
duydum: İmam Musa Kazımın (a.s)
evladı İmam Rıza (a.s) Medinede hicretin yüz elli üçüncü yılı Rabi El Evvel ayının on birinde perşembe günü İmam Sadıkın
(a.s) şehadetinden beş
yıl sonra dünyaya
gelmiş. Kırk dokuz
yaşında hicretin iki yüz üçüncü yılı Ramazan ayının yirmi birinde Cuma günü Tus şehrinde Senabed
köyünde şehit olmuş Harun Reşidin mezarının
bulunduğu Hamit bin Kahta Tainin evinin avlusunda defnedilmiştir.
Hayatının bir kısmını yaklaşık yirmi dokuz yıl
ve iki ayı babası Musa bin Caferle (a.s) geçirmiş babasının şehadetinden
sonra ise İmamlığı yirmi yıl ve dört ay
sürmüştür.
İmam babasından sonra
İmamet görevini yirmi dokuz yaşında devralmış zamanındaki hükümdarlar ise Harun Reşit, daha sonra Muhammed El Emin, İbni
Zübeyde ise üç yıl yirmi beş gün hüküm sürmüş, daha sonra görevden azledilerek
amcası İbrahim tahta oturmuş ve hükümdarlık süresi on dört gün sürmüş, daha sonra Muhammed bin Zübeyde zindandan çıkarılarak ona biat edilmiş ve hüküm süresi bir yıl altı ay ve on üç gün sürmüş daha sonra Abdullah
El Memun tahta geçmiş
ve hüküm süresi yirmi yıl yirmi üç gün sürmüştür. Memun İmam
Rızanın (a.s) rızası olmadan kendisini tehdit edip
baskı altına alarak veliahtı olarak atamış ve ona biat
almıştır. İmama yapılan bu tehdit ve ısrardan
sonra İmam şöyle buyurmuştu: Ey yüce Rabbim, sen beni kendi
canımı tehlikeye atmama konusunda uyardın ve Memun
tarafından eğer veliahtlığını kabul etmezsem
öldürüleceğim tehdidiyle karşılaştım. Ben bunu asla
kabul etmedim ancak Hz. Yusuf (a.s) ve Danyel (a.s) gibi zor durumda kaldım, tıpkı onların bazı tağutların
veliahtlığını kabul ettikleri
gibi, Allahım! (c.c) Senin ahdinden
başka ahit ve
4 Şeyhin Emalisi c. 2 s. 326
senin
velayetinden başka velayet yoktur, bana dinini ikame etmeyi peygamberinin sünnetini ihya etmeyi nasip et. Kuşkusuz
ki yardım eden Mevlam ve yardım edenlerin ve dostların en yüce
sensin. Daha sonra gözü yaşlı üzgün bir şekilde Memunun
veliahtlığını şu şartlarla kabul etti: Hiç kimseyi göreve getirmeyecek,
hiç kimseyi azletmeyecek, hiçbir ismi ve düzeni
değiştirmeyecek ancak devlet yönetimi konusunda uzaktan görüşlerine başvurulursa uygun gördüğü konuda görüş bildirecekti. Bu şartları kabul eden Memun İmama hem devlet erkânından
hem de halktan veliaht ünvanlıyla biat aldı. Ancak bu süreç
içerisinde Memun İmamdan ne zaman ilim hikmet ve halkında ona karşı sevgisini görünce ona aşırı
haset ediyordu. Bundan
dolayı en sonunda
İmamın bu fazilet
ve üstünlüklerine tahammül
edemeyerek onun yemeğine zehir koymak kaydıyla şehit etti. İmamda
yüce Allahın (c.c.) rızası ve sonsuz rahmetine
kavuştu.1
Muhammed bin Cafer bin Muhammedten (a.s) Babası Ebu Abdullahtan Mücaşiden, İmam Rıza bin Musadan (a.s) babası Musadan, babası Cafer bin Muhammed Bakırdan (a.s) babalarından İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bana yüce Allahın (c.c.) Kitabından sorunuz yüce Allaha (c.c.) yeminler olsun ki yüce Allahın (c.c.) indirdiği ayetlerin gece mi gündüz mü peygamber yürürken mi yoksa durağan olduğun da mı indiğini biliyorum. Resulullah (s.a.a) her ayet inişinde ayeti bana okutuyor ve tevilini öğretiyordu. Cemaat içerisinden İbni Kevva ayağa kalktı ve şöyle sordu: Ey müminlerin emiri, Resulullahın (s.a.a) yanında olmadığın zaman ona ayet inmiyor muydu? İmam evet onunla beraber olmadığım zaman inen ayetleri bana ezberletiyor ve şöyle buyuruyordu: Ey Ali (a.s) sen yanımda olmadığın zaman yüce Allah (c.c.) şu ayetleri indirdi diye buyurup ayetlerin nüzul sebebi ile tevilini öğretiyordu.
Abdullah bin Haşim Ebu Hasan Ali bin Musa bin Muhammedin (a.s) kendisine eğer
bu inanç üzere
kalırsan benimle birlikte
cennet ehlinden olacaksın şeklinde haber yolladığını
nakletmiştir.2
Cafer bin Abdullah bin Cafer El Muhammedîden, Amr bin Ali bin Hüseyin
bin Ali bin Ebi Talipten
(a.s), babası Ali bin Hüseyinden Ebi Rabiden şöyle
nakledilmiştir: İnsanlar Ebu Bekire biat ettikten sonra ben
yanlarında oturuyordum Ebu Bekirin Abbasa şöyle söylediğini
duydum: Yüce Allahı (c.c.) şahit tutuyorum Resulullahın (s.a.a) Kureyşi davet etmeyip sende aralarında bulunma kaydıyla Abdulmuttalip
oğullarını
toplayarak şöyle buyurduğunu biliyor musun: Ey Abdulmuttalip oğulları yüce Allah (c.c.) peygamber gönderdiğinde zaman ona kuşkusuz ki kendi yakınlarından
vezir halife ve kardeş tayin eder. Daha sonra aranızdan kimse kalkmamış, peygamber sözlerine
şöyle devam etmiştir: Ey Abdulmuttalip oğulları İslam
dininde önder olmayı seçin kuyruk olmayı değil, Allaha (c.c.)
ant olsun ki aranızdan biri kalkacak ve sizler daha sonra yaptığınıza pişman olacaksınız. Resulullahın (s.a.a)
bu sözlerinden sonra aranızdan İmam
Ali (a.s) ayağa kalktı Resulullah (s.a.a) İmama
kendisinden sonra halifesi olduğuna dair biat
aldı ve ona
1 Sadukun Uyun El Ahbarı c. 1 s. 19 / Bihar c. 49 s. 131
2 El Haraic c. s. 253 / Bihar c. 44 s. 182 / İbni Kavlaveyh Kâmil de s. 66 / Sadukun Emalisi s. 118 / Bihar c. 42 s. 243 -101- 368
duada bulundu. Resulullahın (s.a.a) bu davetini biliyor musun diye sordu. Abbas evet diye buyurdu.
Hasan bin Ahmet El Malikiden babasından, İbrahim bin Ebi
Mahmuttan, Ali bin Musa Rızadan babası Musa bin Caferden babası Cafer bin Muhammedten (a.s) babası ve dedelerinden (a.s) Hüseyin bin Aliden
(a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s) benden sonra sen zulme
uğrayacaksın,
sana zulmedip haddi aşanın vay haline ve ne mutlu
sana tabi olup yolunda sabit kalana. Ey Ali (a.s)
benden sonra sana karşı savaş açılacak, sana karşı savaşanın vay haline ve ne mutlu
senin safında olup muhaliflerine karşı savaşanın. Ey Ali (a.s) benden sonra benim gibi konuşan sözlerimi insanlara tebliğ eden sensin, ne mutlu
senin sözlerini kabul edene ve vay haline senin buyruklarını ret edene. Ey Ali (a.s) benden sonra bu ümmetin lideri, İmamı ve halifesi sensin senden ayrılan
kıyamet günü benden ayrılmış seninle beraber kalan
ise kıyamet günü benimle beraber kalmıştır. Ey Ali (a.s) sen bana ilk iman edip tasdik edensin ve sen bana ilk
yardım edip bu davada muhaliflerime karşı cihat eden ve insanlar gaflet ve cehalet
içindeyken benimle birlikte ilk namaz kılansın. Ey Ali (a.s)
benimle birlikte kıyamet günü toprağın üzerinde ilk
çatlayacağı ve dirileceği kişi ve benimle birlikte sırat köprüsünü ilk aşacak kişisin. Yüce Allah
(c.c.) senin ve evlatlarının
velayetinden nasibi olmayanlara sırattan geçiş izni
vermeyeceğine dair kendi izzeti adına yemin etmiştir. Havuz
başında benimle ilk buluşacak, dostlarına eliyle su verip muhaliflerini
uzaklaştıracak Mahmut makamına yüceldiğim zaman benimle beraber
olacak sevenlerine şefaat edip elinde hamd sancağıyla beraber cennete ilk geçecek kişi sensin. O sancağın yetmiş kısmı vardır her kısmı güneş ve aydan daha büyüktür. Cennetteki tuba ağacının sahibi
sensin onun kökleri
senin evinde, dalları ise tabilerinin evi üzerindedir.3
İbrahim Ebi Mahmuttan İmam Rızaya (a.s) şöyle arz ettiği rivayet edilmiştir: Ey Allah Resulünün evladı, bizde hem İmam Ali (a.s) hem de siz Ehlibeytin hakkında çok faziletli hadisler vardır. Ancak bu
rivayetler sizin muhalifleriniz kanalıyla nakledilmiştir, bu rivayetlerle amel etmemiz uygun
mudur, diye sordum.
İmam şöyle cevap buyurdu: Ey Ebi Mahmut babam babasından babası da dedelerimden
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:
Kim konuşanın sözlerine yakin ederse ona tabi olmuş sayılır, eğer konuşan yüce Allahın (c.c.) buyruklarını
anlatıyorsa yakin eden yüce Allaha (c.c.) tabi olmuş
sayılır, yok eğer İblisin sözlerini aktarıyorsa
İblise tabi olmuş sayılır.
Daha sonra İmam Rıza
(a.s) şöyle buyurdu: Ey ibni Mahmut bizim muhaliflerimiz hakkımızda bazı rivayetler uydurup üç kısma ayırdılar bunların birincisi guluv
(aşırılık) içeren, ikincisi hakkımızdan çok daha
azını söylemek, üçüncüsü ise muhaliflerimize karşı açık bir şekilde hakaret etme ve aşağılamadır.
İnsanlar hakkımızda uydurulan ve guluv içeren hadisleri
duyduğunda bizim tabilerimizi tekfir edip bizim hakkımızda ilahlık iddiasında olduklarını söylerler,
bizim hakkımızda hakkımızı eda etmeyen hadisleri duyunca onlara yakin edecek
3 Bihar c. 38 s. 140 / Sadukun Uyun kitabı c. 2 s. 6
ve muhaliflerimize karşı isimleriyle hakaret
içeren hadisleri duyunca
da bizlere isimlerimizle hakaret edeceklerdir. Oysaki yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allahtan (c.c.) gayrı
ilah edinenleri sebb etmeyiniz. Onlar da yüce Allaha (c.c.) muhalefet olsun
diye cahilce sebb ederler.1
Ey ibni Mahmut!
İnsanların sağa ve sola saptığını görürsen
sen bizim yolumuzu takip et, kim bizim
yolumuzda olursa bizlerde
onunla birlikte oluruz, kim de bizden ayrılırsa, ondan ayrılırız. Kişiyi imandan edecek en küçük şey
bir çakıl parçasına bu tohumdur deyip kendi sözüne yakin
ederek bu konuda ona muhalif olanlardan teberri
etmesidir. Ey İbn-i Mahmut! Sana bu söylediklerimi
iyice ezberle zira bu sözlerde senin için dünya ve ahrette olan en güzel
şeyleri özetledim.2
Abdullah bin Ricalden,
İsrailden, Ebi İshaktan, Hubeyş bin Cünadeden şöyle
rivayet edilmiştir: Bir gün Ebu Bekirin yanında oturuyordum yanına bir
adam gelip şöyle söyledi: Ey
Resulullahın (s.a.a) halifesi Allah Resulü bana üç pay hurma vereceğini
vadetmişti. Ebu Bekir İmam Aliyi (a.s) yanıma
çağırın dedi. İmam Ali (a.s) gelince Ebu Bekir Ey Ali (a.s) Bu adam Resulullahın (s.a.a) kendisine üç pay hurma
vereceğini vadettiğini söylüyor. İmam Ali (a.s)
adama üç pay hurma
getirdi. Ebu Bekir bu payları sayın, diye emir verdi. Adamları payları sayınca her
payın atmış hurma tanesinden oluştuğunu gördüler, Ebu Bekir buna şahit olunca şöyle söyledi:
Resulullah (s.a.a) doğru söylemiştir. Mekkeden Medineye hicret ederken onun şöyle buyurduğunu işittim: Ey Ebu Bekir
benim ile Alinin
(a.s) eli adalette eşittir.3
Ebu Hasan Ahmet bin Muhammed bin
Velitten, babasından, Sad bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin
İsadan, Yunus bin Abdurrahmandan, Kesir bin Alkamenin İmam
Sadıka (a.s) sana feda olayım bana nasihatte bulun dediği ve İmamın kendisine
şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir: Sana takvalı olmayı elini haramlardan çekmeği, secdeni uzun kılmanı, emaneti ehline vermeyi, doğru
sözlü olmayı, komşularla iyi geçinmeyi, aşiretinle
alakayı daima sıcak tutmayı, hastalarınızı
ziyaret etmeyi, cenaze merasimlerine katılmayı, bizim için ziynet ve
iftihar vesilesi olup ar ve utanç vesilesi olmamayı, bizleri insanlara
sevdirip nefret ettirmemeyi, bize her türlü güzelliği nispet edip her
türlü fenalığı uzak tutmanızı nasihat ederim. Zira bizler bizim
için söylenen her türlü güzelliğin ehli ve bize isnat
edilen her türlü
fenalıktan beri olanlarız. Bizim yüce Allahın (c.c.) kitabında hakkımız,
Resulullaha (s.a.a) yakınlığımız
vardır. Bizler her türlü hayrın önderleriyiz, işte bizleri öyle tanıtın. Allaha (c.c.)
ant olsun ki sizler bembeyaz pak bir yol üzeresiniz bizlere çaba gösterip elinizi haramlardan çekerek yardımcı olunuz.
Bizim bu hakikatimizin farkında olanın sorumluluğu
vardır. Kim insanların beğenisi için amel ederse mükafatını da insanlardan beklesin, kim de yüce Allahın (c.c.) rızası
için amel ederse mükafatını elbette ki yüce Allah (c.c.) verecektir.4
1 Enam suresi: 108
2 Sadukun Uyun Ahbarı c. 1 s. 304
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 67
4 Serair kitabında sizler seklinde rivayet edilmiştir. Halebiden Hamit bin Müsennadan ve Yezit bin Halifeden rivayet edilmiştir.
Cihadı ise sırf
birilerine üstün gelmek için yapmayınız. Gücünüze de kendinizden
eminmiş gibi güvenmeyiniz. Hiç şüphe yok ki fazileti arzulamak sünnetten
taleplerin özetini elde etmek ise iffettendir. İffet asla rızkın aşırısını talep
etmek değil hırslı olmak ise asla fazileti arttırmaz. Kuşku yok ki rızklar pay edilmiş
ecel belirlenmiş, aşırı hırslı olmak ise
insana kötü özellikler kazandırmıştır.5
Sakın yüce Allahın (c.c.) seni nehyettiği yerde bulunup sana yapmanı emrettiği şeylerden uzak görmesin. Yüce Allah
(c.c.) verdiği nimetlere şükreden kuluna henüz şükür sözü dilinden çıkmadan onun nimetini
artırmayı irade buyurmuştur. Yüce Allahın (c.c.) nimetlerine karşı elleriyle hayırlı bir amel takdim edemeyen en azından diliyle
bolca şükretsin ve kim hakkı eda etmek için elinden gelen
çabayı gösterir ve diliyle de şükrederse bu nimete vesile olanlara da teşekkürde bulunsun.6
Selman Farisiden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Dostum Ebu Kasım (s.a.a) bana ölünceye kadar terk etmem
gereken özellikler vasiyet
etti bunlar: Daima benden
da az imkana sahip olup daha fazla imkana sahip olana bakmamayı, fakirlere
sevgi gösterip onlara yakınlaşmayı, aleyhime olsa dahi daima doğru sözlü olmayı,
benden yüz çevirmiş olsa dahi yakınları ziyaret
etmeği, insanlardan hiçbir şey talep etmemeyi ve la havle vale
kuvvete illa billah (yüce Allahtan (c.c.) gayrı kudret ve hareket yoktur)
sözünü sıkça tekrar etmeyi öğütledi. Zira bu zikir cennetin
hazinelerinden bir hazinedir.7
Resulullahtan (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Helak eden ve kurtuluşa vesile olan üç şey
vardır. Kurtuluşa vesile olanlar: Gizlide ve açıkta yüce Allahtan (c.c.)
çekinmek, öfhe halinde dahi adil davranmak, yoksulluk ve zenginlik
halinde iktisatlı olmaktır. Helak eden özellikler ise şöyledir:
İtaat edilen aşağılık nefsi arzular, tabi olunan heva ile heves
ve kişinin kendini
beğenmesidir.
İbni İkrimeden İbni Abbastan İmam Alinin (a.s) Resulullaha (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ya Resulullah (s.a.a) Uhud savaşında askerlerimizin bazıları şehit olup şehadet bana nasip olmayınca sizler bana şöyle buyurmuştunuz: Şüphe yok ki şehadet senin ardından gelmekte, sakalın başının kanıyla al kırmızılara boyandığında sabrın nasıl olacaktır, diye buyurup sakalını mübarek eliyle tutmuştu. İmam Ali (a.s) ise ya Resulullah (s.a.a) bu durum sabrı değil şükür etmeyi gerektiren bir müjdedir, diye buyurmuştu.
Hüseyin El Aşkardan, Kays bin Ammar Dehniden, Salim bin Ebi Cadtan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ömere peygamberin sahabesinden hiç kimseye göstermediğin saygıyı İmam Aliye (a.s) göstermektesin, denildi. Ömer zira o benim Mevlamdır, diye cevap verdi.8
5 Serair de İmam Hasandan (a.s) kötülükleri arzu etmeyiniz diye rivayet edilmiştir. Rivayet İmam Sadık (a.s ve İmam Bakırdan nakledilmiştir.
6 İbni İdris Mustatrifet Serair de rivayet etmiştir. s. 163 164 / Uyun ve El Mehasin de c. 2 s. 121 122 / Bihar c. 78 s. 106 372 c. 68 s. 79 103 c. 27 c. 3 hadis no: 123
7 Mustatrifet Serair İbni İdris s. 165 / Vesail c. 6 s. 309 / Cami El Ahadis c. 8 s. 405 / Uyun ve Meha sin de c. 2 s. 123
8 Bihar c. 37 s. 160 / Menakıb Ali Talip c. 1 s. 527 c. 7 hadis no: 45
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El Kâtip Rabiden Ebi Musa bin Abdul
Azizden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Ebi Ahmet sokağında tabip olan
Hristiyan, Yuhanna Serakıyun ile karşılaştım beni
durdurdu ve şöyle söyledi: Peygamberin ve dininin hürmeti aşkına Hubeyranın sarayı yanında ziyaret edilen
mezar, peygamberinizin hangi
sahabesine aittir? Dedim
ki o mezar herhangi bir sahabesine değil torununa ait bir mezardır, senin bu soruyu
sormana vesile olan nedir diye sordum. Dedi ki bu konuyla ilgili yaşadığım zarif bir olay vardır. Bana anlatır mısın dedim. Şöyle anlattı: Bir gün Harun
Reşit bana yanına gitmem için
hizmetçisi Saburu gönderdi. Yanına vardığımda bana benimle gel, dedi. Onunla bir süre yol aldıktan sonra Musa bin İsa El Haşiminin yanına uğradık ancak onu
aklını yitirmiş yastığına yaslanmış bir şekilde bulduk. Önünde içinde sarma olan bir tabak vardı. Harun Reşit onu daha önce Küfe şehrinde muhasara altına almıştı.
Harunun hizmetçisi Musanın hizmetçisinin yanına
yaklaşıp bunun durumu nedir böyle, diye sordu. Henüz bir süre önce
burada cariyeleriyle beraber hoş vakit
geçiriyordu sağlığı iyi ve bize karşı davranışları çok hoştu, ta ki meclisinde İmam Hüseyin
(a.s) anılıncaya kadar
Yuhanna ben de kendisine bunu sormak
istemiştim dedi. Hizmetçi sözlerine şöyle devam etti: İmam
Hüseyinin (a.s) konusu açılınca Musa dedi ki: Rafızîler onun hakkında guluv etmekte hatta onun mezar toprağını hastalıklara karşı ilaç olarak kullanmaktalar. Haşimoğullarından
mecliste bulunan biri benim bir hastalığım vardı ve denemediğim bir ilaç kalmadı
ancak bir türlü iyileşmedim yanımda çalışan kâtip
bana bu toprağı tavsiye etti ben de o toprağı ilaç niyetiyle kullandım ve Allahın (c.c.)
izniyle hastalığımdan
kurtuldum diye buyurdu. Musa yanında o topraktan bir şeyler
kaldı mı? diye sordu. Haşimi evet deyip Musaya topraktan bir parça verdi. Musa bin İsa toprağı
aldı ve onu ilaç olarak kullananları ve İmam Hüseyini (a.s) aşağılamak amacıyla
makatına geçirdi ve o anda yüksek bir sesle yandım yandım, tepsiye getirin
diye feryat etti ona tepsiye getirince içine şu gördüklerinizi kustu ve yanındaki bütün cariyeler
kaçıştı meclisi de böylece matem meclisine dönüştü.
Harunun hizmetçisi Musanın tepsiye içinde
kusmuş olduğu şeyleri getirip onu tedavi
edebilir misin? diye sordu.
Bana bir mum getirin dedim. Mum ışığıyla tepsiyenin
içine baktım Musa tepsiyenin içine ciğerini, dalağını
ve safra kesesini kusmuştu hizmetçiye dedim ki bunu ancak ölüleri dirilten
İsa (a.s) iyileştirebilir. Sabur haklısın dedi, ancak yine de durumu belli oluncaya
kadar en azından yanında bulun. O gece yanında kaldım ve hiçbir şekilde hareket dahi etmedi.
Sahura doğru öldü.
Konuyla ilgili Muhammed bin
Musadan ve Musa bin Sariden nakledilen bilgiye göre Yuhanna, İmam Hüseyinin (a.s) mezarını ziyaret ediyordu. Bir süre sonra ise İmam Hüseyinin (a.s) akidesine iman edip İslam dinini kabul etti ve iyi bir Müslüman oldu.1
Abdu Rabbihi bin Alkamden, Hammad bin Selmadan, Yahya
bin Saitten ve Sait bin Müseyyebten Ömer bin Hattabın şöyle söylediği rivayet
edilmiştir: Şerefli insanlara karşı muhabbet besleyip onlara
yakın olunuz. Namusunuza göz diken
aşağılık insanlardan ise sakınınız ve şunu çok iyi biliniz
ki şeref ancak İmam
1 Ravendi Haraic Kitabı c. 2 s. 874 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 327 / Bihar c. 45 s. 399
Alinin (a.s) velayetiyle kâmil olur.2
Yahya bin Abdul Hamit El
Hamaniden şöyle rivayet edilmiştir: Bir
gün Musa bin İsa El Haşiminin Hükümdarlık döneminde
Küfeye doğru yola koyuldum yolda Ebu Bekir bin Ayaşla
karşılaştım bana ey Yahya şu adamın yanına
gidelim dedi, ancak ben kimi kastettiğini anlamadım. Ben Ebu Bekir
bin Ayaşa çok hürmet eden biriydim. Kendisi eşeğine
binmiş bende onun ardında yürüyerek ilerliyorduk. Abdullah bin
Hazımın mıntıkası olarak bilinen yere
ulaşınca bana bakıp şöyle söyledi: Ey İbni Hamani
seni beraberimde getirmemin nedeni şu Tağuta söyleyeceğim sözleri duyman
içindir. Ben o da kimdir ya Ebu Bekir
dedim. Dedi ki o, facir kâfir Musa bin
İsadır, ben hiçbir şey konuşmadan onula birlikte Musa bin İsanın sarayına kadar yürüdüm.
Kapıya varınca nöbetçi
ona baktı ve içeri aldı. Ancak insanlar bekleme salonuna
alınıyordu. Ebu Bekir salona alınmadan içeri geçirilmişti.
O gün onun üzerinde cüppesi ve düğmeleri iliklenmemiş bir elbisesi
vardı. Kendisi eşeği üzerine binmiş bir şekilde
içiriğe geçti ve benide çağırdı.
Bana gel ey İbn-i Hamani, dedi ancak nöbetçi
benim girişimi engelledi. Bunu gören Ebu Bekir nöbetçiye kızarak benimle beraber gelen kişiyi nasıl engellersin, dedi. Nöbetçi
böylece geçmeme izin verdi, bir süre yürüdükten sonra Musanın
bulunduğu salona yetişip Musanın tahtına yaslanmış etrafında da silahlı askerlerin olduğunu gördük. Musa Ebu Bekiri görünce onu hoş bir
şekilde karşılayıp tahtına oturttu. Ancak benim yanlarına gitmem nöbetçiler tarafından engellendi. Ebu Bekir tahta iyice yerleşince bana
baktı ve yanına çağırarak vay senin haline ben onun
yanına ayağımdaki ayakkabı ve düğmeleri
iliklenmemiş bir elbiseyle geçtim ve tahtına oturdum dedi. Bu sözlerden sonra
Musa ona baktı ve bu adama
bunlarımı söylüyorsun diye tepki gösterdi. Ebu Bekir hayır! Onu olacaklara şahitlik etmesi için getirdim,
dedi. Hangi konuda? diye sordu. O mezara yaptığın şeyler konusunda,
dedi. Musa hangi mezar dedi. İmam Hüseyin bin Ali bin Fatıma bint
Resulullahın (a.s) mezarı, diye cevap verdi. Musa Ebu Bekire daha
önce kendi topraklarından ve Hair mıntıkası mahsullerden
pay yollamıştı. Ebu Bekirin bu sözlerini duyunca öfkesinden çatlayacak gibi oldu. Dedi ki sen ve o, ne istiyorsunuz? Ebu Bekir dinle de anlatayım dedi. Şunu
iyi bil ki rüyamda beni Gadir oğullarının yanına gittim
Küfeye varınca on tane domuz
yolumu kesti ancak
yüce Allah (c.c.)
beni tanıdığım
Esed oğullarından bir adamın vesilesiyle kurtardı. Daha sonra yoluma devam ettim
ancak Şah mıntıkasına ulaştığımda
yolumu şaşırdım etrafıma baktığımda
yaşlı bir kadın gördüm bana nereye gitmek istiyorsun ey
şeyh diye seslendi. Gadıriyeye dedim. Bana bu vadiyi görüyormusun eğer oraya gidersen yol sana aşikâr olur dedi. Kadının
söylediği gibi vadiye indim. Neynova mıntıkasına
yetişince orada oturan yaşlı
bir şeyhle karşılaştım. Kendisine sen nerelisin ey şeyh diye sordum. Bana ben
bu köyün ahalisindenim dedi. Kaç yaşındasın dedim.
Dedi ki kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum
ancak Hüseyin bin Aliyle (a.s) beraber olanlarla ve suyu köpek ve hayvanlardan men etmeyen ancak onu
sudan men edenlerle karşılaştığımı
hatırlıyorum. Ben bunu çok garip bulup vay senin haline sen bunlara
şahit mi oldun? diye sordum.
Evet, gökyüzünü Yaratanın adına ant osun ki bunları gördüm baktım ve seninle birlikte Müslümanların içini
yakan amelleri yapanı da gördüm
2 c. 8 hadis no. 27
dedi.
Vay senin haline bu amellerde nedir? dedim. Hükümdarınızın ne
yaptığını inkâr etmemelisiniz dedi. Dedim ki ne yaptı?
Peygamberinizin evladının mezarını yıkıp yerinin
belli olmaması için toprağını sürmesi
dedi. Dedim ki mezar nerededir? Dedi ki şu an sen onun
bulunduğu arsada duruyorsun, ancak mezarın yeri artık
bilinmiyor. Daha sonra Ebu Bekir dedi ki: Ben daha önce hiç mezarı
görmedim yanında da durmadım beni mezarın yanına kim
götürür. Yaşlı Şeyh ben seni götüreceğim dedi.
Yaşlı adam benimle
birlikte bir süre yol aldıktan sonra kapısı ve bekçisi olan bir çitin yanına
ulaştık kapının yanında kalabalık bir grup
duruyordu. Ben bekçiye dedim ki; ben Allah Resulünün evladının
yanına geçmek istiyorum, dedi ki bu vakitte onun yanına ulaşman
zordur. Neden diye sordum, dedi ki: Zira bu vakitte onun yanına Hz.
İbrahim (a.s) Muhammed Mustafa (s.a.a) Cebrail (a.s) ve Mikail (a.s) bir
grup melekle ziyaret etmektedir. Daha sonra Ebu Bekir bin Ayaş şöyle söyledi: Daha sonra
uykumdan uyandım ancak içime aşırı bir korku ve üzüntü
geçti fakat uzun bir süre sonra bu rüyayı unutma noktasına kadar
geldim. Sonra ben Gadir oğullarının yanına daha önce
aldığım bir borcu ödemek için yola koyuldum. Küfe köprüsüne varınca önümü on kişiden oluşan bir hırsız çetesi kesti
onları görünce rüyamı hatırladım ve korkuya kapıldım.
Bana yanındaki her şeyi ver ve canını kurtar dediler. Beraberimde ise bir süre bana yetecek
nafakam vardı. Onlara vay halinize
ben Ebu Bekir bin Ayaşım ve buraya borcumu ödemeye geldim,
Allahtan (c.c.) çekinin
ve beni borcumu ödemekten alıkoyup bana zarar vermeyin. Aralarından biri Ey Mevlam
Allaha (c.c.) ant olsun ki bugün size hiç kimse zarar vermeyecek diye nida
etti. Daha sonra adamlarından bazılarına ona güvenli bir yere ulaşıncaya kadar eşlik edin, diye emir verdi. Bu yaşadığım olay bana rüyamı ve rüyamda önümü kesen on tane domuzu ve tevilini hatırlattı. Daha sonra Neynova mıntıkasına
yetiştim kendisinden başka ilah olmayan Yüce Allaha (c.c.) ant olsun
ki rüyamda karşılaştığım yaşlı
adamı hakikatte olduğu şekliyle gördüm. Yaşlıyı
gördükten sonra rüyamı iyice hatırladım. Kendi kendime Allahtan
(c.c.) başka ilah yoktur bu rüya
tıpkı vahi gibi bir şey, daha sonra yaşlıya rüyamda
sorduğum sorunun aynısını sordum, verdiği cevap
rüyamda aldığım cevabın aynısıydı. Daha
sonra yaşlı hüzünlü bir edayla bana benimle gel dedi onunla beraber
gittim benimle geçen tek konuşması bekçi ve çit ile ilgiliydi ancak
ben ne çit ne de bekçi görüyordum. Yaşlı bana Allahtan (c.c.)
çekin Ey Adam ben bu olanları hiç kimseye
anlatmamaya ve o yeri ziyaret ettirmemeye ant içmişim zira şu an da
orayı Hz. İbrahim (a.s) Muhammed Mustafa (s.a.a) Cebrail (a.s) ve
Mikail (a.s) teşvik için ziyaret etmekteler.
Ebi Husayn bana Resulullahtan (s.a.a) şöyle bir hadis aktarmıştır: Kim beni rüyasında görürse hakikatte görmüş gibi sayılır zira Şeytan benim kılığıma asla geçemez.
Musa
kendisine şöyle cevap verdi: Ben sana vereceğim cevabı
anlatacağın ahmakça şeyleri
bitirmen için beklettim. Allaha (c.c.) yeminler olsun ki bu
anlattığını başka birine
anlattığını duyarsam boynunu ve beraberinde getirdiğin
bu şahidin boynunu da vurduracağım. Ebu Bekir kendisine şöyle söyledi: Yüce Allah (c.c.)
beni ve onu sen hakkında konuşmaktan alıkoyar, ben bu yaşadıklarımı sana anlatırken
ancak yüce Allahın (c.c.) rızasını arzu etmiştim. Musa bana muhalefet mi ediyorsun
ey avret,
diyerek ona küfür
etti ve sus Allah (c.c.)
seni kınasın ve dilini kessin
deyip öfkesini kustu. Daha sonra şeyhin yanından alınması emrini
verdi muhafızlar şeyhi ve beni yerlerde sürükleyerek aldılar. Ben hayatta
kalacağımızı sanmıyordum zira yerlerde sürüklenirken başım kayalara çarpıyor ayrıyeten bazı askerlerde beni darp ediyor ve sakalımı yolmaya
çalışıyordu. Musa ise onları öldürün
deyip küfrediyor, onu işiten Ebu Bekir de Allah (c.c.)
dilini kessin ve senden intikamını alsın. Ey yüce Rabbim bizler
senin rızanı arzu edip peygamberinin torunu için öfkelendik ve sana tevekkül ettik
diye haykırıyordu. Bizleri
çekiştirerek zindana kadar
götürdüler Ebu Bekir bir süre
sonra bana bakıp beni kanlar içinde görünce, Ey Hammad bizler Allah (c.c.)
rızası için öfkelendik ve bundan dolayı çok büyük sevaplar
kazandık bu amelimiz
yüce Allah (c.c.) ve Resulullah (s.a.a) nezdinde asla zayi olmaz dedi. Bir
günlük kısa bir süre sonra Musanın askeri gelip bizleri
zindandan çıkardı. Ebu Bekir
eşeğini istedi ancak eşek ortalıkta yoktu, nöbetçilerle bir süre aradıktan sonra onu geniş bir mahzende bağlı olarak gördük, eşeği aldık ancak Ebu Bekir bundan
dolayı çok yorulmuştu. Ebu Bekirin bir alışkanlığı da yorulduğunda bir süre oturmasıydı. Bir süre oturup dinlendikten sonra ayağa kalktı ve ey yüce Rabbim, bunu senin için yaptık bizleri asla unutma,
dedi. Daha sonra bizleri Musanın huzuruna aldılar onu gördüğümüzde bizlere ne
hoşgeldiniz ne de hoş bulduk kendi canlarını tehlikeye atan ey cahil ahmaklar
Ey falancanın oğlu benimle Haşim oğulları arasına seni sokan nedir?
Ebu Bekir ben senin sözlerini duydum seni yüce Allah havale ediyorum dedi.
Musa Allah (c.c.) seni kınasın ant olsun ki bu hadisi birilerine
anlattığını duyarsam veya
yayıldığını işitirsem senin boynunu
vuracağım dedi. Daha sonra bana döndü ve Ey İt deyip bir süre
küfrettikten sonra sakın ha bu olayı birilerine anlatmayasın bu ahmak şeyhe Şeytan tahayyül etmiş onu rüyasında aldatmış ve bu durma
sokmuştur. Hadi bakalım benim huzurumdan defolun Allahın (c.c.)
laneti üzerinize olsun deyip bizleri kovdu. Onun yanından çıktık
ancak artık hayattan da umudumuzu yitirmiştik. Ebu Bekirin evine ulaştığımız
zaman eşeği kaçmıştı eve geçmeden önce bana baktı
ve bu hadis ve yaşananları iyice ezberle onu cahillere anlatma, onu
ancak akıl ve din sahipleri olanlara anlat, diye buyurdu.1
Muhammed bin Abdullah bin Cafer El Himyeriden,
babasından, Reyyan bin Salttan şöyle rivayet edilmiştir: İmam Rıza (a.s) bir gün Mur
şehrinde Irak ve Horosan alimlerinin de hazır olduğu Memunun
meclisinde bulundu. Meclisi tertipleyen Memun söze başlayarak şöyle
söyledi: Bana şu mübarek ayetin anlamını
açıklayınız? Daha sonra
kitabı kullarımızdan seçkin kıldıklarımıza
miras olarak bıraktır.2
Alimler yüce Allah (c.c.) bu
ayetle bütün ümmeti kastetmiştir diye cevap verdiler. Memun İmam Rızayı (a.s) kastederek bu konuda
ne dersin Ey Ebu Hasan diye sordu. İmam Rıza (a.s) ben
alimlerin söylediği gibi söylemiyorum, benim bu konudaki söylemim şudur: Yüce Allah (c.c.)
bu ayetle pak soy olan Ehlibeyti
kastetmiştir. Memun, ümmet dışında Ehlibeyti nasıl
kastetmiş olabilir, dedi. İmam Rıza (a.s)
eğer bütün ümmeti
kastetmiş olsaydı hepsini
cennet ehli kılardı, zira yüce Allah (c.c.)
şöyle buyuruyor: Onların bir kısmı kendi
nefsine zulmetmiş
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 329 / Bihar c. 45 s. 390
2 Fatır suresi: 32
bir kısmı adil davranmış bir kısmı da
Allahın (c.c.) izniyle hayırlarda yarışmış,
büyük fazilette elbette ki budur.1
Daha sonra o pak olanları cennette bir araya getirerek şöyle
buyurmuştur: Orası girecekleri cenneti
Adendir onlara orada altından süs eşyaları takdim edilecektir.2
Böylece veraset pak soy olan Ehlibeyte münhasır olmuştur. Memun pak İtretle (Ehlibeyt soyu) kimleri kastediyorsun diye sordu. İmam
Rıza (a.s) yüce Allahın
(c.c.) kitabında şu
mübarek ayetle vasfettiği kimselerdir: Kuşkusuz ki yüce Allah (c.c.) siz Ehlibeytten her türlü
pislik ve eksikliği gidermeyi ve pak kılmayı irade etmiştir.3
Onlar Resulullahın (s.a.a)
haklarında ben sizin aranızda iki ağır emanet
bırakıyorum Allahın (c.c.) kitabı ve Ehlibeytim onlar
benimle havuz başında buluşuncaya kadar birbirinden
ayrılmazlar, benden sonra onlara nasıl davranmanız gerektiğine dikkat ediniz. Ey insanlar onlara bir şeyler öğretmeye kalkmayınız
zira onlar her şeyi sizlerden daha iyi bilmekteler diye buyurdu. Hazır
bulunan alimler Ey Ebu Hasan (a.s) İtretle kast ettiğin kimseler Kuranda geçen Ehlibeyt mi yoksa onlar
ayrı kimseler midir?
İmam Rıza (a.s)
onlar Kuranda geçen
Ehlibeyttir, diye cevap buyurdu. Alimler, ancak Resulullahtan (s.a.a) benim ümmetim
benim Ehlibeytimdir diye bir rivayet vardır ashap da bunu inkâr edilemeyecek
yoğunlukta nakletmiştir. İmam Ebu Hasan (a.s) bana Ehlibeyte
sadakanın haram olup olmadığının cevabını
verir misin? Alimler elbette diye cevap verdi. İmam (a.s) peki sadaka
ümmete haram mıdır? diye sordu. Hayır, dediler. İmam
(a.s) vay halinize hangi yollara sapıyorsunuz işte ümmetle Ehlibeyt
arasındaki farklardan birisi de budur. Sizler Kurandan yüz çevirenlerden misiniz?
Yoksa sizler sapkın bir toplum musunuz? Verasetin diğerleri
dışında seçkin hidayet önderlerine münhasır olduğunu bilmiyor musunuz?
Alimler bu da nasıl
olur
Ey Ebu Hasan (a.s) diye sordular. İmam (a.s) yüce Allah (c.c.) bu sözlerimi şu
mübarek ayetle belirtmiştir: Bizler Nuhu ve İbrahimi göndermiş zürriyetlerinde
nübüvvet ve kitabı karar kılmış onların bir
kısmı hidayet ehli olmuş birçoğu da yoldan sapmıştır.4
Böylece kitap ve
nübüvvet mirası fasıklar dışında hidayet ehlinde
münhasır kılınmıştır. Bilmez misiniz ki Hz. Nuh (a.s) şu
mübarek ayette: Ey
yüce Rabbim benim oğlum benim ehlimdendir senin vadettiğin
haktır elbette ki en iyi hükmü veren sensin.5 Şeklinde dua ettiği zaman
yüce Allah (c.c.)
kendisine hem onu hem
de
Ehlibeytini kurtaracağını vadetmişti. Ancak yüce Allah (c.c.) bu duasına cevap olarak
şöyle buyurdu: O senin Ehlinden
değildir zira onun ameli gayrı Salihtir, bana hakkında ilim
sahibi olmadığın şeyler konusunda dua da bulunma, seni
cahillerden olmaman için uyarıyorum.6 diye buyurdu. Memun peki yüce Allah
1 Fatır suresi: 4 5
2 Kehf suresi: 31
3 Ahzap suresi: 33
4 Hadid suresi: 36
5 Hud suresi: 45
6 Hud suresi: 46
(c.c.) o kitabında
İtreti (Ehlibeyti) bütün insanlardan üstün mü kıldı, diye
sordu. İmam Şöyle buyurdu: Yüce Allah
(c.c.) Ehlibeyti bütün insanlardan daha üstün
ve faziletli
olduğunu kitabında dile getirmiştir. Memun bu söylediğiniz
kitabın neresinde, diye sordu. İmam Rıza (a.s) şu mübarek ayetlerde diye buyurdu: Kuşku yok ki yüce Allah (c.c.) Ademi, Nuhu, İbrahimin Ehlibeytini ve İmranın Ehlibeytini
bütün insanlardan üstün kılmıştır. Onlar birbirinin
soyunun devamıdır.7
Başka bir
ayette yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Yüce Allahın (c.c.) kereminden onlara verdiği faziletten
dolayı insanlar onlara mı haset etmekte, oysaki bizler
İbrahimin Ehlibeytine kitabı hikmeti ve çok muazzam bir mülkü8 verdik.
Daha sonra
başka ayeti kerimede bütün insanlara şöyle buyurdu: Ey iman edenler Allaha (c.c.) Resulüne
ve sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz.9
Yani yüce Allah (c.c.)
onları kitap ve hikmet sahibi olarak tanımlamış ve bundan dolayı haset edilen kimseler
olduğunu beyan ederek
şöyle buyurmuştur:
İnsanlar yüce Allahın (c.c.) kereminden onlara ihsan ettiği
fazilet dolayısıyla onlara haset mi ediyorlar? Oysaki bizler
İbrahimin Ehlibeytine kitap
hikmet ve muazzam bir mülk vermiştik. Yani o pak seçkin
kimselere itaat edilme hakkı vermiştik. Bu ayette geçen mülk kelimesi
itaat anlamına gelmektedir. Alimler, yüce Allah (c.c.) kitabında Müstafin (seçkin) kelimesini tefsir
etmiş midir? diye sordular. İmam
evet yüce Allah (c.c.) bu kelimeyi hem zahir ham de batında on iki yerde
tefsir etmiştir.
Birincisinde yüce
Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Yakın
akrabalarını uyar.10 Ubey ibni Kabın kıraatinde ise yakın adamlarını şeklinde okunmuştur. Abdullah
bin Mesutun Mushafında da bu şekilde sabittir. Bu elbette ki yüce Allahın (c.c.)
Ehlibeyti kastederek verdiği büyük bir fazilet ve makamdır.
Yüce Allah (c.c.) bu fazileti Resulullaha (s.a.a) bildirmiştir.
İkinci ayette seçkinlik konusunda şöyledir: Şüphesiz ki yüce Allah (c.c.) siz Ehlibeytten her türlü pisliği ve eksikliği
gidermeği arzu etmiş ve sizleri pak kılmayı irade
buyurmuştur. Bu da inatçılar hariç hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir fazilettir. Zira yüce Allah (c.c.) verdiği faziletten sonra pak
kılmayı irade etmiştir.
Üçüncüsü ise
şöyledir: Yüce Allah (c.c.) kulları arasından pak olanları
belirledikten sonra münazara ayetinde Resulüne onlarla birlikte Hristiyanlara
karşı münazara yapmasını emretmiş ve şöyle
buyurmuştur: Kim seninle onun
hakkında sana ilim geldikten sonra tartışmak isterse de ki,
gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım daha sonra
lanetin yalancıların üzerine olması için beddua edelim.11
7 Ali İmran suresi: 33
8 Nisa suresi: 54
9 Nisa seresi: 59
10 Şuara suresi: 214
11 Ali İmran suresi: 61
Ertesi gün Resulullah (s.a.a)
İmam Ali (a.s)
Hasan Hüseyin ve Fatımayı (a.s) yanına aldı onları kendi nefsiyle bir tuttu ve mübahaleye gitti. Sizler yüce Allahın
(c.c.) nefisleriniz ve nefisleriniz kelimesinden ne kastettiğini
biliyor musunuz? Alimler bu sözle kendi nefsini kastetti, diye cevap verdiler.
İmam hayır! Yanlış söylediniz, zira o kelimeyle İmam Aliyi (a.s) kastetmiştir. Bunun böyle olduğunu
dair peygamberden bir diğer
delil de şudur ki; Velia oğullarına ya yaptıklarından
vazgeçer ya da onlara kendi nefsim gibi olan Ali bin Ebi Talibi (a.s) göndereceğim
demesidir. Çocuklarımızı sözüyle ise evlatları
İmam Hasan ve Hüseyini (a.s) kastetmiş kadınlarımız
sözüyle de kızı Fatımayı (a.s) kastetmiştir. Bu öyle
bir özellik öyle bir şeref ve öyle bir fazilet ki hiç kimse bu konuda onları geçemez
ve üstün olamaz. Zira İmam Aliyi
(a.s) nefsi olarak
addetmiştir.
Dördüncüsü ise şöyledir:
Resulullahın (s.a.a) bütün ashabını mescit
dışına hatta amcası Abbası dışarı
çıkarıp tepkilere rağmen Ehlibeytiyle mescidin içinde özel bir
şeyi konuşmak için bırakması. Bundan dolayı
amcası Abbas ya Resulullah (s.a.a) bizi
dışarı çıkarıp Aliyi mi (a.s) yanında
bırakıyorsun diye tepki göstermiştir.
Resulullah (s.a.a)
ise bu tepkilere şöyle cevap vermiştir: Ant olsun ki sizleri
dışarı çıkarıp onu içerde bırakan ben değil bizzat
yüce Allahtır (c.c).
Bu sözler Resulullahın (s.a.a) şu söylemini daha da açıklamıştır: Ey Ali (a.s) senin bana olan
menzilin Harunun Musaya (a.s) olan menzili gibidir. Alimler Kuran-ı
Kerimde bunu destekleyen bir ayet var mıdır, diye sordular. İmam evet bununla ilgili ayet var
sizlere okumamı ister misiniz? Alimler evet, dediler. İmam (a.s) yüce
Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Musa ve kardeşine; Mısırda milletinize evler hazırlayın, evlerinizi
kıble yönüne bakacak şekilde yapınız ve namaz
kılınız, diye vahiy ettik.1
İşte bu ayette Hz. Harunun (a.s) Musaya (a.s) olan menzili
ve aynı zamanda Alinin (a.s) Resulullaha (s.a.a) olan menzili vardır. Zira Resulullah (s.a.a) İmam
Aliye (a.s) senin bana olan menzilin
Harunun (a.s) Musaya (a.s) menzili gibidir,
diye buyurmuştu. Bununla
beraber çok açık olan diğer bir delil de Resulullahın
(s.a.a) mescide cünüplü
geçmek ancak bana caizdir, diye buyurmasıdır.
Alimler Ey Ebu Hasan (a.s) bu
şerh siz Ehlibeytin medresesinde yoktur. Resulullah (s.a.a) bizler için
şöyle buyururken söylediğinizi kim iddia edebilir: Ben ilim şehriyim Alide
(a.s) onun kapısıdır ilim isteyen şehrin kapısına gelsin.
Benim takdim ettiğim seçkinlik paklık ve fazileti ancak inat ehli inkâr eder. Yüce Allaha (c.c.) hamdü senalar
olsun, bu dördüncüsüydü.
Beşincisi ise yüce Allahın (c.c.) şu mübarek buyruğudur: Yakınlarına hakkını ver.2 Yüce Allah (c.c.)
onlara bu özelliği vererek diğer kullarından daha üstün kılmıştır. Bu mübarek ayet indiği zaman Resulullah (s.a.a) Fatımayı (a.s) yanıma
çağırın, diye buyurmuş yanına çağrılınca Ey Fatıma (a.s) buyur dedi ya Resulullah
(s.a.a) bu Fedek için Müslümanlar savaşmadan elimize geçmiştir dolayısıyla burası
1 Yunus suresi: 87
2 İsra suresi: 26
bana ait bir hurmalıktır burayı yüce Allahın (c.c.) emri gereği sana ve çocuklarına veriyorum. Bu da beşincisiydi.
Altıncısı ise yüce Allahın (c.c.) şu ayetidir:
De ki ben, size karşı takdim ettiğim
hiçbir hizmet için akrabalarıma sevgi ve itaat dışında bir
bedel istemiyorum.3 Bu özellik bütün
insanlar dışında Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeytine aittir. Hani
Hz. Nuh (a.s) şöyle buyurmuştu: Ey Kavmim sizlere yaptığım iyiliklere karşı herhangi
bir mal istemiyorum, elbette ki ecrimi yüce Allah (c.c.) verecektir. İman
edenleri ben asla kovmuş değilim, onlar elbette ki Rableri huzuruna
çıkacaklardır. Ancak ben sizleri cehalette ısrar eden bir kavim
olarak görmekteyim.4 Yüce Allah (c.c.)
kitabı keriminde Hud (a.s) peygamberin şöyle arz ettiğini
buyurmuştur: Deki ben sizlerden buna
karşın hiçbir ücret istemiyorum, benim ecrimi beni yaratan
verecektir, sizler akletmeyecek misiniz?5
Yüce Allah (c.c.) peygamberine ise şöyle buyurmuştur: Ey Muhammed (s.a.a) de
ki buna karşın akrabalarıma yakınlık ve itaatten
başka bir ücret (karşılık) istemiyorum. Yüce
Allahın (c.c.) Müslümanlardan onlara bağlanmasını
istemesinin en önemli nedeni onların dinden asla dönmeyecekleri ve
yanlışa sapmayacaklarını bilmesinden kaynaklanıyordu.
Diğer bir konu ise bazen bir adam diğerine sevgi besleyebilir ancak
onun ailesinden birileri ona muhalif olabilir
bundan dolayı yüce Allah (c.c.)
Resulullahın (s.a.a) kalbinde
müminlere karşı bir kırgınlık hissetmemesini arzu etmiş bundan dolayı akrabalarına sevgi ve
itaati farz kılmıştır. Kim bu emri yerine getirir Resulullaha (s.a.a) ve Ehlibeytine
muhabbet beslerse Resulullah (s.a.a) ona asla buğz etmez. Kim de söz dinlemez bu emri terk eder ve Ehlibeytine buğz ederse Resulullah (s.a.a) ona buğz edecektir.
Zira yüce Allahın (c.c.) bir farzını terk etmiş
sayılmaktadır. Hangi fazilet ve üstünlük bu fazilet ve üstünlükten daha büyük olabilir ki? Daha sonra yüce Allah (c.c.) şu
mübarek ayeti indirdiği zaman: De ki sizlere
takdim ettiğim bütün şeylere
karşı tek istediğim akrabalarıma itaat ve sevgi
beslemenizdir. Resulullah (s.a.a) ashabı arasında ayağa kalkıp yüce Allaha (c.c.)
hamdü sena edip tenzih ettikten sonra şöyle
buyurdu: Ey insanlar! Yüce Allah (c.c.) sizleri benim için bir farzdan
sorumlu tutmuştur. O farzın hakkını eda ediyor
musunuz? Hiç kimse cevap vermeyince, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Ey insanlar
hiç kimse buradan şu
söyleyeceklerimi anlamadan ne bir yemeye ne içmeye ne de herhangi bir işe
gitmeyecektir. Ashap öyleyse
anlat diye buyurdular. O zaman Resulullah (s.a.a) Mevedde ayetini onlara
okudu. Onlar evet bu farzı eda etmek gerekir
dedikten sonra çoğu kimse verdiği söze vefa göstermedi. Yüce Allah (c.c.) peygamberleri
insanların hidayeti için gönderdiği zaman
onlara buna karşın kavimlerinden bir ücret ve bedel istememelerini onlara nübüvvet
ücretini kendisinin vereceğini ifade etmiştir. Ancak
yüce Allah (c.c.)
peygamber ümmetine Muhammed
Mustafaya (s.a.a) itaati Ehlibeytine de mevvedeyi (itaat ve sevgiyi)
farz kılarak kendisine verilecek bedeli bu şekilde karar kılmıştır. Mevedde ise ancak onların faziletlerini
doğru kavrayarak
eda edilir. Yüce Allah (c.c.) bu farzın sorumluluğunu insanlara
3 Şura suresi: 20
4 Hud suresi: 29
5 Hud suresi: 51
yükleyince bu insanlara ağır geldi, bundan dolayı yüce Allahın (c.c.) kendilerinden söz
aldığı vefakâr kimseler bu sorumluluğu yüklenirken
diğer bir kesim olan inatçı nifak ve haset ehli vefakâr davranmayarak
bu farzda ilhad etmiş onu sümen altı etmiş ve mevedde sözüyle kast edilen kesimin bütün Araplar olduğunu
söylemişlerdir. Bizler her hâlükârda mevedde sözünde kastedilen
kimselerin peygambere en yakın olan kişilerin olduğunu ve
bunların meveddeye en layık kişiler olduğunu anladık. Akrabalık ne kadar yakın olursa mevedde de o derece olmalıdır. Ancak onlar
peygambere karşı hiçbir şekilde insaflı davranmadılar.
Doğrusu yüce Allahın (c.c.) bu ümmete verdiği nimetlerin
bolluğunu vasf edip dille şükrünü hakkıyla eda etmek mümkün
değildir. Onların Resulullahı (s.a.a) Ehlibeyti konusunda incitmemeleri peygambere hürmetleri
dolayısıyla onları kendilerinden gözün başa olan menzili mesabesinde saymaları gerekirdi. Oysaki Kur-an ve sabit hadislerde buna
davet etmekte, zira onlar mevedde ehli yüce Allahın (c.c.) itaatlerini ve sevgilerini farz kıldığı ve bu farzın yerine getirilmemesi
durumunda bundan dolayı
cezalandırılacakları buyrulmuştu, ancak onlar bu farza vefa göstermediler. Oysaki bu farzı yerine getirerek yüce Allahın (c.c.) huzuruna
çıkan kişi cennetle ödüllendirilecekti, zira yüce Allah (c.c.)
şöyle buyurmaktadır: İman
edip salih ameller işleyenlere gelince onlar cennet bahçelerinde Rableri
katında diledikleri nimetten
faydalanacaklardır. Doğrusu büyük
nimet budur. İşte yüce Allah (c.c.) iman edip salih amel işleyen kullarına bu müjdeyi
vermektedir de ki bütün
bunlara karşın sizlerden yakınlarıma mevedde (sevgi
itaat) duymanızdan
başka bir ücret istemiyorum. Ben bunu sizlere tefsir ve beyan
ediyorum.
Daha sonra
İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: Babam, dedemden, dedemin
babaları da İmam Hüseyin bin Aliden (a.s) şöyle
nakletmişlerdir: Bir gün muhacir ve Ensar Resulullahın (s.a.a) huzurunda toplanıp şöyle arz etmişlerdir:
Ya Resulullah (s.a.a)
sen, hem ailen hem de gelen misafirleri ağırlamaya yönelik
zairelik eşyalar hazırlamak durumundasın, işte
kanımızla canımızla birlikte mallarımızla da
sizlerle beraberiz sen istediğin gibi hükmet, hiç çekinmeden malımızdan istediğine ver, mahrum etmek istediğini de mahrum et, o zaman yüce
Allah (c.c.) emini Cebraile
şu ayeti Habibi Muhammede (a.s) indirmiştir: De ki; ben
bütün bu yaptıklarıma karşın sizlerden akrabalarıma mevedde
( sevgi ve itaat)
duymanızdan başka bir şey istemiyorum. Yani benden sonra akrabalarıma gereken değer ve
ilgi gösterilsin. Daha sonra ashap Resulullahın (s.a.a) huzurundan ayrıldı. Ancak içlerinde mevcut olan
münafıklar ise şöyle söylediler: Resulullahın (s.a.a) bu teklifimizi kabul etmemesinin tek sebebi kendisinin de itiraf ettiği gibi kendisinden sonra bizleri akrabalarına
bağlamaktır, bu kendisinin isteğidir oysaki yüce Allahın (c.c.) buna yönelik
hiçbir talebi de yoktur. Onların bu iddia ve yalanlamaları Allah (c.c.) katında çok çetindi. Bundan
dolayı yüce Allah
(c.c.) şu mübarek ayeti indirmiştir: Onlar onu uydurduğunu söylüyorlar. De ki; eğer onu uydurdumsa, beni Allaha (c.c.)
karşı hiçbir şekilde savunamazsınız ve o hangi
hadsizlikleri yaptığınızı çok iyi bilmekte, benimle
sizin aranızda Allahın (c.c.) şahitliği yeter, asıl bağışlayan
ve merhamet eden odur.1
1 Ahkaf suresi: 8
Daha sonra peygamber onlara bir ihtilaf olup olmadığını sordu. Evet, Allaha
(c.c.) ant olsun ki ya Resulullah (s.a.a) aramızdan bazıları çok çetin sözler söyledi hatta bizler bu sözlerden rahatsız
olduk. Resulullah (s.a.a) bu mübarek ayeti onlara okudu bundan dolayı şiddetli bir biçimde ağlamaya başladılar böylece yüce Allah (c.c.) şu mübarek ayeti indirdi:
O kullarından tövbeyi kabul eden, günahları
bağışlayan ve yaptığınız her
şeyden haberdar olandır.2Bu da
altıncısıydı.
Yedinci ayet ise şöyledir:
Kuşkusuz ki Allah (c.c.) ve melekleri peygambere salat eder;
Eyimanedenlersizlerdeonasalatveselamedipteslimolun.3 Bu ayetin inişinden sonra
inat ehli ya Resulullah (s.a.a) sana nasıl selam vereceğimizi
biliyoruz da salatı nasıl okuyacağız? Resulullah (s.a.a)
(Allahumme salli Ale Muhammedin ve al-i Muhammed keme salleyte ale İbrahime ve al-i İbrahim inneke Hamidün
Mecidit) Allahım (c.c.)
İbrahim ve Ali-ne
salat ettiğin gibi Muhammed ve Ali-ne
salat ve selam eyle şüphesiz ki övgü ve hamda layık olan sensin. Ey Müslümanlar
bu
konuda sizin aranızda ihtilaf var mıdır? Hayır dediler. Memunda bu konuda ihtilafımız
yoktur bütün ümmet bu konuda ittifak halindedir, bundan başka Kuran-ı Kerimde senin yanında daha açık bir delil var mıdır, diye sordu. İmam
Ebu Hasan (a.s) evet bana yüce Allahın (c.c.) bu mübarek ayette ne
anlatmak istediğini söyler misiniz? Yasin; şüphesiz ki Kuran-ı Kerim hikmet doludur. Kuşku
yok ki sen bir Resulsün. Sıratı müstakim üzeresin.4
Yüce Allah (c.c.) Yasin demekle kimi kastetmiştir?
Alimler Yasin demek Muhammed
(s.a.a) anlamına gelir. Bunda hiçbir şek ve şüphe yoktur. İmam (a.s) yüce Allah
(c.c.) bu ayetle
Resulü ve Ehlibeytine öyle büyük bir fazilet vermiş ki hiç kimse onun künhüne (sırrına) ancak akleden varabilir. Bu da şöyledir: Yüce Allah (c.c.) ancak peygamberlerine selam verir. Ayetlerde
şöyle buyurmuştur: Alemler içinde Nuha selam olsun.5İbrahime selam olsun.6Musa ve Haruna selam olsun.7Ancak
yüce Allah (c.c.) bu ayetlerde: Nuha ve Ali-ne (Ehlibeyti) İbrahim ve Ali-ne veya Musa ve Ali-ne,
Harun ve Ali-ne,
diye buyurmamaktadır. Ancak Al-i Yasine selam olsun yani
Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytine selam olsun diye buyurmaktadır. Memun ben
Nübüvvetin madeni olan sizlerde bunun açıklamasının
olduğunu tahmin etmiştim, diye cevap verdi. Bu da yedincisiydi.
Sekizinci ayet ise şöyledir:
Şunu iyi bilin ki; ganimet olarak
kazandığınız malların beşte biri Allahın (c.c.) Resulünün ve akrabalarınındır.8 Böylece yüce Allah (c.c.) akrabaların payını
Resulullahın (s.a.a) payıyla Resulünün (s.a.a) payını da
kendi payıyla birleştirdi, bu peygamber aileleri ve ümmet üzerine olan çok büyük bir
fazilettir. Zira yüce Allah (c.c.) onlara diğerlerinin sahip
olmadığı bir hayır ihsan
etmiş ve kendi nefsi için razı olduğu şeye onlar için de razı
olmuş onları bu konuda
da seçkin kılmış ayette
önce kendi adını zikretmiş sonra Resulünü
daha
2 Şura suresi: 25
3 Ahzap suresi: 56
4 Yasin suresi: 1-2-3
5 Saffet suresi: 79
6 Saffet suresi: 109
7 Saffet suresi: 120
8 Enfal suresi: 41
sonra da akrabaları olan Ehlibeyti zikretmiştir. Bu ayet gereği yüce Allah (c.c.) ganimetlerden kendi nefsine
razı olduğu her şeye için onlara da razı olmuştur.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: Şunu çok iyi biliniz ki; ganimet olarak
kazandığınız her şeyin beşte biri Allahın (c.c.) Resulünün ve akrabalarınındır. Bu ayetin hükmü kıyamete kadar
geçerli ve ısrarlı bir biçimde pekiştirilmiş ve ne ardında ne de önünde
batılın yer alamadığı kitabı kerimde açıkça
ifade edilmiştir.
Ayette geçen yetim ve miskinler ise şöyledir: Yetimin yetimlik süresi bitince bu ganimetten payı kesilir
aynı şekilde miskinin
(yoksul) durumu düzelirse onun da ganimetten
payı kesilir. Ancak Zilkurba
olan Ehlibeytin payı kıyamete kadar hiçbir
surette kesilmez, hiç kimse yüce Allah (c.c.) ve Resulünden daha varlıklı değildir,
buna rağmen yüce Allah (c.c.) kendine ve Resulüne ganimetten pay
ayrılmış ve kendine razı olduğu pay için onlara da razı olmuştur. Aynı şekilde itaat konusunda
da onlara itaati
kendi itaatiyle birleştirmiş ve şöyle ifade
buyurmuştur: Ey İman
edenler Allaha (c.c.) Resulullaha (s.a.a) ve sizlerden olan emir sahiplerine
itaat ediniz.1 Bu
ayette de yüce Allah (c.c.)
kendi itaatiyle başlamış sora Resulullahın
(s.a.a) ve daha sonra da kendisine itaati Ehlibeytinin itaatiyle
birleştirmiştir. Aynı şekilde velayet ayetinde de
şöyle buyurmuştur: Şüphe
yok ki sizin veliniz ancak Allah Resulü ve İmam
edip namaz kılarken secde halinde zekât verenlerdir.
Yüce
Allah (c.c.) kendi velayetini Resulullahın (s.a.a) velayeti onun da velayetini
itretinin velayetiyle eş değerde tutmuştur. Tıpkı ganimet payını onların payıyla eş
değerde tuttuğu gibi. Yüce Allahın (c.c.) Ehlibeyte olan nimeti ne kadar büyüktür,
sadaka ayeti indiği zaman Resulullahı ve Ehlibeytini sadakadan
münezzeh kılmış ve şöyle buyurmuştur: Kuşkusuz ki sadaka (zekât) fakirlere, miskinlere, toplamakla
görevli kimselere,
kalbi İslama ısınanlara, kölelere, borçlulara, Allah (c.c.) yolunda
yapılan faaliyetlere ve yolda kalmışlara yüce
Allahın (c.c.) kıldığı bir farzdır.2
Bu ayeti kerimenin içinde yüce
Allahın (c.c.) kendisine veya Zilkurbaya (Ehlibeyte) pay ayırdığına dair bir söz var mı?
Elbette böyle bir şey yoktur.
Zira yüce Allah (c.c.) kendi nefsini bundan tenzih ederken Resulü ve
Ehlibeytini de (a.s) bundan tenzih etmiştir. Doğrusu sadece tenzih etmekle
kalmamış hatta sadakayı onlara haram
kılmıştır. Yani sadaka
Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytine
haram kılınmıştır. Zira o insanların ellerinin
kirindendir ve onlar yüce Allah (c.c.) tarafından her türlü pislik ve kirden tertemiz ve pak kılınmıştır. Yüce Allah
(c.c.) onları her türlü pislik ve kirden temizleyip
pak kıldığı zaman kendi nefsi için uygun gördüğünü onlar içinde uygun görmüş kendisi
için uygun görmediğini de onlar için uygun görmemiştir. Bu da sekizinci konuydu.
Dokuzuncu delil ise
şöyledir: Bizler Kur-anı Kerimde yüce Allah (c.c.) tarafından şu
mübarek ayette zikir
ehli olarak vasf edilmiş kimseleriz: Bilmiyor iseniz zikir
ehline sorunuz.3 Evet, bizler zikir
ehliyiz bilmediklerinizi bizlere sorunuz. Alimler yüce Allah (c.c.)
bu ayette Yahudi
ve Hristiyanları kastetmiştir diye cevap verdiler. İmam
Ebu Hasan (a.s) Suphanallah (c.c.) bu hiç caiz olur
1 Nisa suresi: 59
2 Tövbe suresi: 60
3 Nahıl suresi: 43
mu, diye buyurdu. Öyleyse
onların bizleri kendi dinlerine davet edip dinimiz İslamdan daha efdaldir deme hakları doğar. Memun, Ey Ebu Hasan (a.s) senin
elinde alimlerden farklı bir açıklama varmıdır, diye sordu.
İmam (a.s) elbette diye cevap vererek
şöyle buyurdu: Zikir Resulullah (s.a.a) ve biz Ehlibeytiyiz (a.s), yüce Allah (c.c.) Talak suresinde bu konuyu şöyle beyan etmiştir: Ey
iman etmiş Akıl sahipleri Allahtan (c.c.) çekinin Allah (c.c.)
sizlere Zikri, yani Resulullahı indirmiş sizlere Allahın
(c.c.) apaçık ayetlerini tilavet etmektedir.4Zikir, Resulullah (s.a.a) ve biz Ehlibeytiyiz. Bu da dokuzuncu delildi.
Onuncu delil ve ayet ise
şöyledir: Anneleriniz,
kızlarınız ve kardeşleriniz sizlere haram kılınmıştır
5 Bana söylermisiniz, Resulullah (s.a.a)
hayatta olsaydı benim
kızım torunum veya Resulullahın (s.a.a) sülbünden olan
birisiyle nikah kıyması caiz olur muydu? Alimler hayır, diye
cevap verdi. Peki Resulullahın (s.a.a)
sizlerden birinin kızıyla evlenmesi caiz olur muydu? Evet dediler. Bunda şöyle bir beyan vardır:
Ben onun Ehlibeytindenim ancak siz değilsiniz, eğer siz de onun
Ehlibeytinden olsaydınız benim kızlarımın ona haram
olduğu gibi sizlerin de kızları ona haram olurdu. Zira ben onun
Ehlibeytimden sizler ise ümmetindensiniz.
Doğrusu bu Ehlibeyt ile ümmet arasındaki farklardan birisidir. Zira
Ehlibeyt ondandır ancak ümmet Ehlibeytten değildir, bundan
dolayı da ondan sayılmamaktadır. Bu da onuncu konuydu.
On birinci delil
ise şöyledir: Yüce Allahın (c.c.) mümin suresinde Firavun kavminden bir müminin söylemini kitabı kerimde şöyle ifade etmesidir: Firavun
Ehlinden imanını gizleyen bir kişi sizler sırf benim
Rabbim Allahtır dediği için onu öldürecek misiniz? Oysaki
Rabbinizden bu konuda deliller de gelmişti
6 Bu
mümin adam Firavunun dayısının oğluydu, yüce Allah (c.c.) onu soyundan dolayı
Firavuna nispet etmiş ve dininden dolayı onu Firavuna nispet etmemiştir. Bizler
de Resulullahın (s.a.a)
evlatları ve Ehlibeyti
olduğumuz için ona özel bir şekilde
bağlı addedildik ancak ona dinle bağlı olanlar
genel bir bağlılıkla vasf edildi. Bu da Ehlibeyt ile ümmet arasında ki farklardandır. On birinci delilde
buydu.
On ikinci delil ise yüce Allahın (c.c.) şu mübarek
ayetidir: Ehlibeytine namaz
kılmayı emret ve bundan dolayı sabret.7 Yüce Allah (c.c.) bu konuda da
bizlere ümmetle beraber aynı emri vermiş olsa da bizlere
bir ayrıcalık tanımıştır. Zira Resulullah (s.a.a) bizlere namaz
kılma emrini ümmetten farklı bir şekilde emrediyor bu mübarek ayet indikten sonra dokuz ay süreyle her gün her namaz
vaktinde İmam Ali (a.s) ve Fatımanın (a.s) evine geliyor ve yüce Allah (c.c.) sizlere
merhamet etsin namaz vakti geldi, diye buyuruyordu. Yüce Allah (c.c.)
hiçbir peygamber ailesine bu kerameti vermemiş ancak bizleri bu konuda
ayrıcalıklı kılmıştır. Memun ve Alimler yüce
Allah (c.c.) bu ümmet adına siz Ehlibeyte hayırları nasip etsin. Anlama
konusunda şüphe duyduğumuz her konunun
4 Talak suresi: 10-11
5 Nisa suresi. 23
6 Taha suresi: 28
7 Taha suresi: 132
cevabını ancak sizlerin yanında cevap bulmaktayız.1
Bu kitabın yazarı
Muhammed bin Ebi Kasım şöyle buyurmakta: Kim bu rivayeti anlarsa
Ehlibeytin itaatinin sevgisinin farz olduğunu ve ümmete olan
üstünlüğünü anlamıştır. Ayrıyeten benim kitabın
başında söylediğim kim Şia olduğunu iddia ediyorsa
Ehlibeyti sevgisinde iddiasının doğru olabilmesi için Ehlibeyti
doğru tanıması gerekir. Ancak bu marifetten sonra onları diğerlerinden
üstün tutar ve marifetlerine sadık olur. Zira İmam (a.s)
şöyle buyurmuştur: Kuşkusuz ki (Mevedde) Sevgi ve
bağlılık sevgi duyduklarının faziletini bilme
oranına göre değişir.
Ebi Hamitten, Enes bin Ebi Zerin (r.a) şöyle rivayet ettiği
nakledilmiştir: Resulullahın (s.a.a)
şöyle buyurduğunu kulaklarımla işittim: Ben ve Ali (a.s) aynı nurdan yaratıldık. Âdem
(a.s) yaratılmadan bin yıl önce bizler Arşın sağ
tarafında yüce Allahı (c.c.) tenzih ediyorduk. Yüce Allah (c.c.) Ademi (a.s) yaratınca bizleri onun sülbüne yerleştirdi. Daha sonra ön faziletli
sulplardan en pak rahimlere intikal ederek dedem Abdul Muttalibin sülbüne yetiştik. Daha sonra nurumuz ikiye ayrıldı benim nurum
Abdullahın sülbünde İmam Alinin (a.s) nuru ise Ebi Talibin
(a.s) sülbüne parladı. Yüce Allah (c.c.) beni nübüvvet ve bereket için
seçti, İmam Aliyi (a.s) ise şecaat, ilim ve belagat konusunda
seçkin kıldı. Yüce Allah (c.c.) bizler için kendi isimlerinden isim türetti. Arşın sahibi olan yüce Allah (c.c.)
kendi ismi olan Mahmut isminden
Muhammed (s.a.a) El Ala isminden ise Ali (a.s) isimlerini
türeterek bizlere ihsan etmiştir.2
İbrahim bin Yusuf bin Ebi İshaktan, Abdul Cabbar bin Abbas Şebamiden, Ammar Dehniden, Ebi Fahiteden şöyle nakledilmiştir: Ömer kendi meclisinde otururken İmam Ali (a.s) yanına geldi. Ömer, İmamı görünce kendini toparladı ona tevazu gösterip mecliste
yer açtı. Bir süre sonra İmam (a.s) meclisten ayrılınca bir grup Müslüman
Ömere Ey Müminlerin Emiri senin Resulullahın (s.a.a) ashabına göstermediğin hürmeti İmam Aliye (a.s)
gösterdiğini görmekteyiz. Ömer nasıl bir hürmet gösterdiğimi gördünüz, dedi. İmam
meclise girince senin toparlandığını
onun karşısında tevazu
ettiğini ve mecliste
onun için yer açtığını gördük,
dediler. Ömer bunu niye yapmayım ki? Allaha (c.c.) ant olsun ki o benim ve her müminin
Mevlasıdır.3
Yusuf bin Kuleybten, Harun bin Hasandan, Kaysın kölesi Ebi Selamdan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Mevlam Kays ile Medain şehrine yolculuk ettim. Sad bin Huzeyfenin şöyle söylediğini işittim: Mümin kadın veya erkeklerden kim İmam Aliye (a.s) karşı kalbinde hardal tanesi kadar bir sevgi besler ve bu durumda ölürse, yüce Allah (c.c.) onu cennetine dahil edecektir.4
1 Sadukun Uyun kitabı s. 240-228 / Emalisi s. 121 / Bihar c. 16 s. 87 c. 25 hadis no: 229 c. 23 hadis
no. 167 c. 94 hadis no. 51 / Ayetin tevili c. 2 s. 501
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 186 / Ravdat El Vaizin s. 127
3 Bihar c. 37 s. 198 c. 7 hadis no: 39
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 339
Hasan bin Urfeden, Valid Bekir, Ebu Habbabtan Selam El Huzaiden, Ebi İshak Sabiden, Haresten, Ali bin Ebi Talipten (a.s)Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Kişi peygamber ve Ehlibeytine salavat gönderinceye kadar duası ile yüce Allah (c.c.) Arasında hicap (örtü) vardır. Eğer peygamber ve Ehlibeytine salavat ederek duaya başlanırsa o salavat kendisi ile duasının arasında mevcut olan hicapları yırtacak ve kabul mahalline ulaşacaktır. Bunu yapmadığı takdirde duası geri çevrilecektir.
Ali bin Haşim bin Beritten, İbrahim bin Hayyandan, Ebi
Caferden (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Aliden (a.s) iki davalı arasında hüküm vermesi
istendi. İmam
(a.s) hükmü verince, kendisine hüküm verilen kişi kendisine
haksızlık yapılmış gibi homurdanmaya başladı. Bu durumu gören
Ömer adamı cüppesinden tutarak, vay senin haline sen bu
kişinin kim olduğunu biliyormusun? Bu Ali bin Ebi Taliptir (a.s),
bu benim ve her müminin
Mevlasıdır, onu Mevla edinmeyenin imanından söz
edilemez, diyerek uyarıda bulundu.
Cabirden (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) Taif mıntıkasında
muhasara altındayken İmam Aliden (a.s) yardım etmesi için duada
bulundu, yanında bulunan sahabelerden bazıları bu durumu görünce
sen bir gündür İmamdan yardım talep ederek talebini çok uzattın ve bir netice elde etmedin, diye tepki
gösterdiler. Resulullah (s.a.a) ant olsun ki onu yardıma çağıran
ben değil yüce Allahtır, diye cevap buyurdu.5
İbni Abbas Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Sizlere verdiği nimetlerden dolayı yüce Allaha (c.c.) muhabbet besleyiniz. Yüce Allahın (c.c.) bana ihsan ettiği sevgi nedeniyle bana sevgi besleyiniz. Benim de Ehlibeytime karşı beslediğim sevgi dolayısıyla onlara muhabbet besleyiniz.6
Yahya bin Ula Raziden, amcası Sait bin Halitten, Ebi
İshaktan Hubeyra bin Besimden şöyle rivayet edilmiştir: İmam Alinin (a.s)
şehit olduğu gün İmam Hasan (a.s) bizlere şöyle bir hitapta bulundu:
Bu gece sizlerden öyle birisi ayrıldı ki ne
öncekiler ona ilimde yetişmiş ne de sonradan gelenler ona
yetişebileceklerdir. Ant olsun ki o Yahya bin Zekeriyanın (a.s) ruhunu göğe çıktığı gün, pak ruhuyla
göğe çıkarılmıştır. O diriliş günü Resulullahla (s.a.a)
beraber dirilecek sağında Cebrail solunda
Mikail ile birlikte
yüce Allahın (c.c.)
huzuruna çıkacak ve yüce
Allah (c.c.) ona ancak cennet kapılarını açınca eğilip cennete geçecektir. O yedi yüz dirhem
dışında hiçbir şey
bırakmamış onunla da şehit olmadan
önce ailesine yardım
etme kastıyla bir hizmetçi tutacaktı.7
El Mutallib bin Ziyattan, Sediden, Abdu Hayırdan, Müminlerin Emiri İmam Ali
bin Ebi Talipten (a.s) şu mübarek ayetin tefsiriyle ilgili şöyle nakledilmiştir: Kuşkusuz
ki sen bir uyarıcı ve her kavmin bir hidayet
edeni vardır.8 Ayette
5 Tirmizi c. 5 s. 639 / İbni Megazili s. 24 / Şafi Menakıbı s. 164 / Huzai Erbaini s. 26 / Haskani Şevahidi Tenzil c. 2 s. 230 / Havarezmi Menakıb s. 82 / Hatip Tarihi Bağdat c. 7 s. 402 / İbni Cevzi Tezkire El Havas s. 42
6 Sadukun Emalisi s. 298 / İleli Şerai c. 1 s. 139 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 285 c. 2 hadis no: 43 c. 3 hadis no: 36
7 Bihar c. 43 s. 361
8 Rad suresi: 7
geçen uyarıcı Resulullah (s.a.a) hidayet
eden kişi ise; kendi nefsini kast ederek
Haşimoğullarındandır, diye buyurdu.1
Ubeydullah Mesudi, yani Ubeydullah bin Zübeyirden, Amr bin Şimirden, Cabirden (r.a) Ebi Caferden (a.s) ibni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Şura günü (Osman bin Affanın halife seçilmesi için Ömer tarafından tertiplenen seçim şurası) kapıda beklerken İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Hepinizin Allah (c.c.) rızası için buna şahitlik etmenizi istiyorum, sizin aranızda benden başka Resulullahın (s.a.a) Allahım (c.c.) onun dostuna dost düşmanına da düşman ol dediğini duydunuz mu? Allaha (c.c.) ant olsun ki, hayır diye cevap verdiler.
Abdullah bin Cafer El Himyeriden, Abdullah bin Muhammed bin İsadan, babasından, Abdullah bin Muğireden, ibni Meskandan, Ammar bin Yezitten, Ebi Abdullah Cafer bin Muhammedten (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) Kadid oğullarının diyarına gittiği zaman İmam Aliye (a.s) şöyle buyurmuştu: Ey Ali (a.s) yüce Allahtan (c.c.) benim ve senin aranda bir velayet hakkı ihsan etmesini istedim benim duamı kabul buyurdu. Daha sonra benim ve senin aranda bir vahyi imkânı kılmasını istedim bunu da kabul buyurdu. Seni benim vasim kılmasını istedim bunu da kabul etti. Resulullahın (s.a.a) bu sözlerini işiten biri şöyle söyledi: Allaha (c.c.) ant olsun ki istihlak edilecek iki ölçek hurma dahi Muhammedin bu isteklerinden daha hayırlıdır. En azından istekte bulunmuşken Rabbinden düşmanına karşı üstünlük verecek bir melek ve bir hazine isteseydi en azından ihtiyaç duyduğu şeylere karşın bunları kullanırdı. Yüce Allah (c.c.) bundan dolayı şöyle bir ayet indirmiştir: Onların ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi? Demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terk edecek olursun, sen bir uyarıcısın ve Allah (c.c.) her şeye vekildir.2
İbrahim bin Haşimden, Kasım bin Yahyadan, dedesi Hasan bin Raşittin, İmam Sadıka (a.s)
şöyle sorduğu rivayet
edilmiştir: Sana feda olayım Müslümanların iki
bayramından başka bir bayramları var mıdır? İmam (a.s) o iki bayramdan daha faziletli ve daha büyük bir bayramları vardır. Hangi bayram olduğunu sordum. İmam o gün İmam Alinin (a.s) insanlara halife olarak ilan edildiği gündür. Dedim ki;
sana feda olayım o gün hangi gündür? İmam o gün sabit olmayan
Zilhicce ayının on sekizinci günüdür. Dedim ki; sana feda olayım
o mübarek günde yapmamız gereken şeyler nelerdir? İmam (a.s) Ey Hasan o günde oruç tutmak, peygamber ve Ehlibeytine bolca
salavat eylemek ve onlara zulmedip haklarını gasp edenlere
lanet etmek yapılacak en iyi amellerdendir. Daha önce gelen bütün peygamberler
kendi vasilerini ümmetlerine ilan ettikleri günün bayram olarak
kutlanmasını istemişlerdir. İmama (a.s) bizlerden bugünü oruçla geçirenin
ecri nedir, diye sordum. İmam (a.s) o günü oruçla geçirenin ecri atmış ay oruç tutanın
ecri gibidir. Ayrıyeten Recep ayının yirmi
yedinci gününü oruçsuz
geçirmeyiniz. Zira o gün nübüvvet Muhammed
Mustafaya (s.a.a) indirilmiş sevabı ise aynı
1 İbni Şehraşveb Menakıbı c. 1 s. 567 / Bihar da Salebiden c. 35 s. 399
2 Hud suresi: 12 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 106
şekilde atmış ay oruç tutmanın sevabına denk kılınmıştır.3
Kardeşim Ebu Hasan kendi hocası Naftaveyhten,
Ebi Abdullah El Hüseyin bin Ahmet bin Haluveyhten, Ebi Bekir Muhammed bin
Hasan bin Dureyd El Ezedi El Lüğaviden, Muhammed bin Yezid El Mebrutten,
şöyle rivayet edilmiştir: Bir
gün Yunusun ibni Arabiden şöyle bahsedip Şabiden şöyle
naklettiğini işittim: Bir gün Emeviler döneminde Arapların bir meclisinde bulunduğum bir zamanda bir
kişinin arkadaşına şöyle söylediğini duydum: peygamberin Ashabı arasından onu seçip vasiyeti
kendisine mahsus kılan kimsenin hakkı adına yemin ederim ki
Bu sözü adamdan işittikten
sonra kendisini yanıma çağırdım ve kendisine dedim ki; ey
Arapın kardeşi senin akıbetini düşünmediğin tuhaf bir
kelime söylediğini duydum. Sen Ümeyye oğullarının kılıçlarından korkmuyor musun? Bana ey şeyh, dedi yüce Allahın (c.c.) kılıcı onların kılıcından daha keskin,
eli de onların elinden
daha üstündür. Dedim ki; senin Resulullahtan (s.a.a) sonra en faziletli
gördüğün kişi kimdir? Dedi ki; ant olsun ki Allaha (c.c.) peygamberin en faziletli nübüvvet
ağacının dalı, kendi tıynetinden yaratılan, nübüvvetinin kılıcı,
sancağının hamili, damadı,
Vasiyetin kendisinde
kılınan, ümmetinin Mevlası ve en üstünü, rakip cengâverleri
deviren ve böylece kelamı üstün ve davası hâkim olan Ali bin Ebi
Taliptir (a.s).
Dedim ki Sıddık olarak
vasf edilen sahabesinden daha mı faziletlidir? Bana öfheli bir
şekilde Kâbenin Rabbi adına yalan söyledin o hiçbir zaman
sadık olmamış savaşlardan kaçmış, vicdanı
kararmış, korku onu bayıltmış, onun yüzünden savaşlar şiddetlenmiş, onu
kılıç korkusu yaşlıyken İslama sokmuştur. Allaha
(c.c.) ant olsun ki o sadakatten kaçmış ve elbette ki
Resulullahı (s.a.a) bırakıp kaçan sapkın şeytanın ta kendisidir. Senin dediğin gibi değil ant olsun ki Allaha (c.c.) faziletli olan kimse kendi canını onun için feda edip yatağında yatan,
üzüntüsünü gideren borcunu
ödeyen, ilminin varisi,
ümmetinin halifesi, ona iki
defa biat eden Bedir ve Huneyn savaş kahramanı, Allahın (c.c.)
aslanı ve velisi sözle ve laf kalabalığıyla değil, Ebi Kuhafe bu özelliklerin neresinde?
Daha sonra Ebu Şabi
şöyle devam etti: Ben adamın sözleri duyulup kayıt altına
alımasın, diye konuyu değiştirip sen Kuran-ı Kerimi
ezberlemiş misin, diye sordum. Evet, ant olsun ki karanlığı def edip aydınlığa varacak
kadar diye cevap verdi.
Dedim ki; abdestte
mest üzerinden silme
konusuna ne dersin?
Dedi ki; Suphanallah (c.c.)
hiç yüce Allahın (c.c.) hükmü ve adaletinde bedenin
canlı uzuvlarına bir farz yükleyip daha sonra ölü olan bir şeyi onlara ortak koşup, ölüye
farz yüklemesi mümkün müdür? Oysaki o adaleti
gereği canlıları sorumlu tuttuğu
farzlardan ölüleri muaf tutmuştur. Senin
gibi biri bunu nasıl söyleyebilir? Şabi Allaha (c.c.) ant olsun ki adam öyle sözler söyledi
ki daha önce ben bu sözlerin
3 Sadukun Sevabı Amel kitabından s. 67 / Bihar c. 97 s. 111
hiçbirini
duymamıştım. Adama dedim ki; bana kim olduğunu ve nereli
olduğunu söylermisin? Bana benim başımdan git benim durumumu
açıklayacak birine kendimi tanıtacak değilim, diye cevap vererek birden yanımdan kayboldu.
Hasan bin Ali El Basriden, Muhammed bin Yahyadan, babasından, Hakem bin Zahirden, Sediden, Ebi Salihten şöyle rivayet edilmiştir: Abdullah bin Abbas Ölüm anında şöyle buyurdu: Ey Yüce Rabbim ben sana Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetiyle yakınlaşıyorum.
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Yakup bin Yusuf Dabiden, Ubeydullah bin Musadan, Cafer El Ahmerden, Şeybaniden, Cemi bin Umayrdan şöyle nakledilmiştir: Bir gün halamın Ayşeye şöyle söylediğini işittim: Allah (c.c.) rızası için senin Aliye (a.s) karşı şefhatin nasıldı? Ayşe bırak bu sözleri! Ant olsun ki; Resulullahın (s.a.a) erkekler arasında Aliden (a.s) kadınlar arasında da Fatımadan (a.s) daha fazla sevdiği hiç kimse yoktu.1
Muhammed bin Amrdan
Ahleçten, Ebi İshaktan, Hubeyra bin Berimden şöyle rivayet edilmiştir: İmam Ali (a.s) şehit olunca İmam Hasan
(a.s) minbere çıkıp şöyle buyurdu: Ey insanlar bugün
aranızdan öyle birisi ayrıldı ki ne ondan öncekiler ne de
sonradan gelecek olanlara onun ilmine vakıf olamazlar, o Hz.
İsanın (a.s) ruhunun göğe ağdığı günde
ruhuyla göğe ağmıştır. Dirilme günü Resulullahla (s.a.a)
birlikte dirilecek sağ
tarafında Cebrail (a.s)
sol tarafında ise Mikail (a.s) ile beraber
düşmana karşı savaşacak ve yüce Allah (c.c.) onun eliyle
fethi gerçekleştirecektir.2
İsmail bin Eban El Ezdi El Verraktan, Selam bin Ebi Umreden, Maruftan, Ebi Tufeyl Amir bin Vailden
şöyle rivayet edilmiştir: İmam
Hasan (a.s) babası müminlerin emiri Ali (a.s) şehit olunca, yüce Allahı (c.c.) zikredip tenzih ettikten
sonra hutbesinde İmam Aliyi de (a.s) anarak şöyle
buyurmuştur: O vasilerin sonuncusu ve
son peygamberin vasisi, Sıddıkların şehitlerin ve
Salihlerin emiridir, diye buyurarak
şöyle devam etti: Ey insanlar bugün aranızdan öyle birisi ayrıldı ki ona ilimde ne öncekiler
yetişti ne de sonrakiler yetişebilir, ant olsun ki Resulullah
(s.a.a) ona sancağı verdiği zaman düşmana karşı sağında Cebrail (a.s) solunda ise Mikail (a.s) ile beraber
savaşır ve fetih
gerçekleşmeden geri dönmezdi.
Ant olsun ki yüce Allah (c.c.) onun ruhunu Musanın
(a.s) vasisinin ruhunu kabzettiği günde kabzetmiş ve ruhu
İsanın (a.s) ruhunun göğe ağdığı
Furkanın indirildiği gün göklere yükselmiştir. Ant olsun ki o kendisinden sonra bir çocuğuna az bir miktar
dışında miras olarak
ne altın ne de gümüş bırakmış Beytülmalde ise kendi aylığı olan yedi yüz elli dirhem dışında bir miktar bırakmamıştır. O miktarla da Ümmü
Gülsüme yardım etmek üzere bir hizmetçi kiralayacaktı. İmam daha sonra şöyle
buyurdu: Beni tanıyan tanır tanımayana ise kendimi tanıtayım ben Resulullahın
(s.a.a) evladı Hasanım (a.s). Daha sonra şu mübarek
ayeti okudu: Ben babam İbrahim ve İshakın milletine tabi oldum.3Sonra yüce Allahın (c.c.)
kitabını eline
alıp şöyle buyurdu:
Ben Beşirin ve Nezirin, Allahın (c.c.) izniyle
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 211 / Bihar c. 43 s. 23
2 c. 7 hadis No: 51
3 Yusuf suresi:
hidayete davet edenin ve ışık saçan nurun evladıyım. Ben insanlara rahmet olarak gönderilen Tahirin evladıyım. Ben yüce Allahın (c.c.) onlardan her türlü pislik ve noksanın giderdiği Ehlibeyttenim. Ben yüce Allahın (c.c.) onların velayetini itaati ve sevgisini farz kıldığı Ehlibeyttenim. Yüce Allah (c.c.) Muhammede (s.a.a) indirdiği ayetlerden birinde şöyle buyurmuştur: De ki bütün yaptıklarıma karşın akrabalarıma sevgi ve itaat etmenizden başka bir karşılık istemiyorum. Kim hayırlı bir amel işlerse bizde onun sevabını arttırırız.1 Hayırlı amel ise bize sevgi ve itaat etmektir.
Kasım bin Yahyadan, dedesi Hasan bin Raşitten İmam
Sadıka (a.s) şöyle sorulduğunu rivayet etmiştir: Müminlerin iki bayram ve Cuma gününden başka bir
bayramları var mıdır? İmam (a.s) evet onlardan daha faziletli bir bayram vardır. O gün ise Resulullahın (s.a.a) İmam
Aliyi (a.s) halife tanıtıp velayetinden her erkek ve kadını sorumlu
tuttuğu gün olan Gadir Hum günüdür. Ben ey Mevlam o
gün yılın hangi
günüdür, diye sordum.
Şöyle buyurdu: O gün değişebilir ancak Hicri yılının her on sekiz Zilhicce
gününe denk gelen gündür. İmam
daha sonra şöyle buyurdu:
O gün yapılan ameller seksen ayda yapılan amellerin sevabına
denktir. O gün yüce Allahın (c.c.) çokça anılması ve Resulullaha (s.a.a)
salavat etmek kişinin malını arttırır ve
hayatını esen kılar.2
Şabiden ve Mesruktan şöyle nakledilmiştir: Ayşe bir gün bana ey Mesruk bu durumdan çıkış yolunu biliyor
musun? Dedim ki evet ey anacığım bu durumdan
ancak Ali bin Ebi Talibi (a.s) katlederek
kurtuluruz. Daha sonra Enesten onunla ilgili bir şeyler söylediğini duymuştum, dedi. Ayşe evet ben Resulullahtan (s.a.a) şöyle
duymuştum: En hayırlı kişilere karşı en şer
kişiler savaşacak ve o yüce Allaha (c.c.) en yakın olan kişiler kıyamet günü cennete geçme
vesilesi olacaklardır.
İbni Büreydadan, babasından Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Yüce Allah (c.c.) bana dört kişiyi sevmemi ve kendisinin onları sevdiğini haber etmiş diye buyurarak daha sonra İmam Aliye (a.s) iki defa sen de onlardansın dedikten sonra Ebu Zer (r.a) ve Mikdadta (r.a) onlardandır diye buyurdu.3
İbni Abbastan bu ayetle ilgili şöyle buyrulmuştur: Yüce Allah (c.c.) Sabit kelamıyla İman edenleri sabit kılar.4 O sabit kelam ise Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetidir.5
Ahmet bin Ebi Abdullah El Barkiden babası Muhammed
bin Halitten, Halef bin Hammad El Esediden, Ebi Hasan El Abdiden,
Ameşten İbaye bin Rabiden Abdullah bin Abbastan şöyle rivayet
edilmiştir: İmam Ali bin Ebi
Talib (a.s) bir gün Resulullahın (s.a.a) huzuruna gözü yaşlı
hüzünlü bir şekilde gelerek şöyle buyurdu: Bizler Allahtan (c.c.) geldik elbette ki dönüşümüzde yüce Allaha (c.c.)
olacaktır. Resulullah (s.a.a)
ne oldu ey Ali (a.s),
diye buyurdu. İmam (a.s) ya
1 Şura suresi: 22
2 Sadukun Sevap El Amal kitabı s. 68 / Bihar c. 97 s. 112
3 Sadukun Uyun El Ahbarın da c. 2 s. 32 / Bihar c. 22 s. 322
4 İbrahim suresi: 28
5 Burhan tefsiri c. 2 s. 315
Resulullah (s.a.a) annem
Fatıma bint Esed (r.a) öldü diye buyurdu. Resulullah (s.a.a) aldığı bu haber karşısında bir süre ağladıktan sonra şöyle buyurdu:
Senin annene yüce Allah (c.c.) rahmet eylesin o sana nasıl annelik
yaptıysa bana da annelik yapmıştı, bu cüppemi ve elbisemi
al ve onu bunlarla kefenle, kadınlara da
onu iyi yıkamalarını tembih
et daha sonra
ben gelmeden onu dışarı çıkarma ondan sonra
sorumluluğunu ben üstleneceğim, diye buyurdu.
Yaklaşık bir saat sonra peygamber İmamın yanına geldi Hz. Fatıma bin Esedi (r.a) tabutuyla dışarı çıkardılar. Resulullah (s.a.a) daha önce hiç kimseye kılmadığı bir şekilde cenaze namazını kıldı. Cenazesine tam kırk defa tekbir getirdi daha sonra mezarının içine indi ve mezarın içine uzandı o süre içinde hiçbir şey söylediği duyulmadı. Daha sonra Ey Ali (a.s) ve Hasan (a.s) mezara inin diye buyurdu. Mezarda yapılması gerekeni yaptıktan sonra İmam Ali (a.s) ve Hasana mezardan çıkın diye buyurdu. Sonra peygamber Fatıma bint Esedin (r.a) mübarek başının yanına yaklaşarak şöyle buyurdu: Ey Fatıma (a.s) iftihar etmeksizin ben Âdem (a.s) oğullarının en üstünü Muhammedim, (s.a.a) Münker ve Nekir yanına gelip Rabbinin kim olduğunu soracaklardır.
De ki: Benim Rabbim Allah (c.c.)
Peygamberim Muhammed (s.a.a) dinim İslam, kitabım Kuran, İmamım ve velim benim evladımdır. Daha sonra Resulullah
(s.a.a) ey yüce Rabbim Fatımayı sabit sözlerinle sabit kıl diye buyurup mezardan
çıktı ve yavaşça mezarın içine toprak serpti ve sağ elini sol eline vurarak ellerini silkti. Sonra yüce nefsim elinde olan yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki Fatıma (r.a) el çırpmamı
dahi duydu.
Bu sözleri işiten Ammar
(r.a) şöyle buyurdu: Anam babam sana feda olsun ya Resulullah (s.a.a) daha önce hiç kimseye kılmadığın namazı ona kıldın bunun sebebi nedir? Resulullah (s.a.a) şöyle cevap buyurdu: Ey Ebu Yakazan o bendendir
onun Ebu Talipten (r.a) çok fazla çocuğu vardı.
Durumları bazen iyi bazen de kıt olurdu ancak
kendisi kendi çocuklarını aç bırakır ve benim karnımı doyurur onları üryan bırakır beni giydirir, onları toz içinde bırakır beni yıkardı.
Ammar (r.a) neden ona kırk
tekbir getirdin ya Resulullah (s.a.a)? Evet, Ey Ammar namazını
kılmaya geldiğim vakit sağ tarafıma baktım kırk
saf melek bekliyordu bundan dolayı her saf için bir tekbir
getirdim. Ammar (r.a)
mezarda sesin duyulmaksızın uzandın bunu sebebi nedir ya Resulullah (s.a.a)? Resulullah
(s.a.a) zira kıyamet günü insanlar çıplak bir biçimde haşredilecek bundan dolayı
ben mezarda Rabbimden onun giysileriyle kapalı bir şekilde hesaba
çıkmasını diledim. Nefsim elinde olan Allaha (c.c.) ant olsun
ki henüz mezarından dışarı çıkmadan başının yanında ortasında ve ayaklarının yanında ikişer nur gördüm ve mezarından sorumlu melekler
kıyamete kadar onun yanında kendisi için bağışlanma dileyeceklerdir.6
Abdullah bin Müslim El Melaiden babasından, İbrahim bin Alkameden, Esvetten, Ayşenin şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a)
şehadet anında bana
6 Sadukun Emalisi s. 189 / Ravdat El Vaizin s. 123 / Bihar c. 35 s. 70
Habibimi çağırın diye buyurdu. Ben dedim ki: Ali bin Ebi Talibi (a.s) çağırın Allaha (c.c.) ant olsun ki başkasını istemiyor. İmam geldiğinde örtüyü kaldırdı ve vefat edinceye kadar onu bağrına bastı.1
Nasıh Zekeriyadan, oda Enesten
şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.a)
İmam Aliye (a.s) yaslanıp şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) benim senin kardeşin senin de benim kardeşin olmana benim
vasim ve varisim olmana razı değil misin? Cennete dört kişiyle
ben Hasan ve Hüseyinle (a.s) ve bizden sonra Hüseyinin (a.s) zürriyeti ile
geçmeye daha sonra da ardımızdan ümmetimizden bize tabi
olanların geçmesine razı değil misin? İmam (a.s) elbette ki razıyım ya Resulullah
(s.a.a) diye cevap buyurdu.
Hasan bin Hüseyinden, Ebu Alyan Sad bin Talib
Şeybaniden, Ebi İshaktan Ebi Tufeylden şöyle nakledilmiştir: Şura günü o evdeydim İmam Alinin
(a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Hepinizden Allah (c.c.) adına şahitlik yapmanızı isterim ki Resulullahla (s.a.a) iki kıbleye benden başka namaz kılanınız oldu mu? Hepsi,
ant olsun ki hayır, dediler. İmam (a.s) Hepinizden Allah
(c.c.) adına şahitlik yapmanızı isterim ki benden
önce yüce Allahı (c.c.) tevhit eden başka bir kimse
var mıdır? Ant olsun ki hayır diye cevap verdiler.
İmam (a.s) Hepinizden Allah (c.c.) adına şahitlik yapmanızı
isterim ki aranızda benden başka Resulullahın (s.a.a) bir kardeşi daha var mıdır? Hayır, dediler. İmam
(a.s) Hepinizden Allah (c.c.) adına şahitlik
yapmanızı isterim ki herhangi birinizin benim kardeşim Cafer gibi bir kardeşi var mıdır? Ant olsun ki hayır, diye cevap verdiler. İmam (a.s) Hepinizden Allah (c.c.) adına şahitlik yapmanızı isterim
ki aranızda zevcesi benim zevcem cennet
kadınlarının en üstünü Fatıma (a.s) gibi olan başka
bir kişi var mıdır? Hayır, diye cevap verdiler. İmam
(a.s) Hepinizden Allah (c.c.) adına şahitlik yapmanızı isterim
ki çocukları Hasan
ve Hüseyin (a.s)
gibi cennet gençlerinin efendileri Resulullahın (s.a.a) torunları gibi olan başka bir kişi var mıdır? Allaha (c.c.) ant
olsun ki hayır dediler. İmam (a.s) Hepinizden Allah (c.c.) adına
şahitlik yapmanızı isterim ki aranızda benden başka
Resulullahın (s.a.a) ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır Allahım (c.c.) ona dost olana
dost düşman olana da düşman ol dediği başka bir kimse var
mıdır? Hayır, asla yoktur dediler. İmam (a.s) Hepinizden
Allah (c.c.) adına şahitlik yapmanızı isterim ki benden başka Resulullahın (s.a.a) senin bana olan menzilin
Harunun Musaya (a.s) olan menzili gibidir dediği başka bir
kimse varmıdır? Yine hayır cevabını verdiler.
İmam (a.s) Hepinizden Allah (c.c.) adına şahitlik yapmanızı isterim ki Resulullah (s.a.a) büyük bir kuş pişirmiş ve Ey Allahım (c.c.) bana kulların arasında en çok sevdiğini yanıma gönder yemeği beraber
yiyelim dua etmişti. Yüce Allah (c.c.) duasını kabul etti
onun yanına sadece ben gittim ve yemeği beraber
yedik. Bu faziletli olayı aranızda benden
başka yaşayan oldu mu?
Hayır diye yanıt verdiler. Daha sonra
İmam (a.s) şahit ol ya Rabbim,
diye buyurdu.2
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 211 / Bihar c. 22 s. 455
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 342 / Sadukun Emalisi s. 521
Şabi İbni Abbastan şu mübarek ayetin anlamıyla ilgili şöyle nakletmiştir: Onları durdurun onlar sorumludurlar.3 İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) velayetinden, diye buyurdu.4
Ebi Salihten, ibni Abbasın (r.a) şu mübarek ayetin açıklaması hakkında şöyle rivayet ettiği nakledilmiştir: Ey Resul sana Rabbin tarafından indirileni tebliğ et eğer bunu yapmaz isen tebliğ vazifeni yerine getirmiş sayılmazsın. Allah (c.c.) seni insanlardan koruyacaktır. Allah (c.c.) kâfir kavmi hidayet edecek değildir.5 Bu ayet İmam Ali (a.s) hakkında yüce Allah (c.c.) peygamberine bu ayette tebliğ emri verince Resulullah (s.a.a) İmam Alinin (a.s) elinden tutup şöyle buyurdu: Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır Allahım (c.c.) onun dostuna dost düşmanına da düşman ol.6
Mübarek bin Fadıldan, Ali bin Zeydten
şöyle rivayet edilmiştir: Ensardan bir kişi bana Ensardan birinin
Peygamber döneminde bir çocuğunun doğduğunu peygamberin çocuğa
dua edip parmağını iki gözü arasına koyduktan sonra at
kuyruğu kadar canlı bir saçının ortaya
çıktığını daha sonra
çocuğun çok iyi bir
şekilde büyüdüğünü; fıkıh ve Kuran ilminde iyi eğitim aldığını, Nehravan grubu ortaya
çıktığında onları görmeye gittiğini ve o arada
saçının iki gözü arasına sarktığını
nakletmiştir. Daha sonra Ali bin Zeyd şöyle buyurmuştur: Allaha
(c.c.) ant olsun ki o kişinin saçı çıktığında, düştüğünde ve bir daha yerine döndüğünde görenlerden biriyim.
Babası bu durumu görünce Kâbenin Rabbine ant olsun ki sen kötü bir amelde bulundun da Resulullahın (s.a.a)
eseri olan o saçlar düştü. Ant osun ki bu saçların düşmesinin sebebi ancak senin kötü bir amel işlemenden kaynaklanmıştır
diyerek çocuğunu alıp bağladı. Nehravan grubu yanlarına geldiği
zaman onların sapkın bir grup olduğunu anladı, böylece yapmış olduğu amelden
tövbe etti ve pişman olup ağlayarak Rabbinden
bağışlanma istedi. Daha sonra babasına dua ederek kendisini
Nehravan grubunun elinden kurtardığını itiraf etti ve kendisini
serbest bırakmasını istedi. Babası hayır yalan söyledin Kâbenin
Rabbine ant olsun ki o düşen
saçlar bir daha çıkmadan veya Resulullahın (s.a.a)
yüzünde olan eseri ortaya çıkmadan seni serbest
bırakmayacağım dedi. Çocuk böylece ağlayıp
saçlarının o eski haline dönmesi için tövbe ve istiğfar etmeye
devam etti. Kısa bir süre sonra saçları eski haline döndü. Çocuk daha
sonra ölünceye kadar doğru yolu bırakmayıp ibadet ehlinden oldu.
Cevherinin evladı Muhammed bin Zekeriya bin
Dinardan, Ayşenin evladı Ubeydullah bin Muhammedten,
babasından şöyle rivayet edilmiştir: Hicretin dört yüz ellinci yılı Recep ayının on
dokuzuncucuma gecesi Abdülmelik döneminde Hişam bin Abdülmelik Kâbeyi
tavaf edip Hac farzını eda etmek istedi
ancak bir türlü Haceri
Esvede dokunup selam veremedi. Bir çardak kurdurup gölgesinde
oturarak kalabalığın azalmasını beraberinde
olan Şam ehlinden bir grupla bekledi. O sırada Ali bin Hüseyin bin Ebi Talib (a.s) nur yüzlü heybetiyle Kâbeyi
3 Saffet suresi: 24
4 Ayet tevilleri c. 2 s. 493 / Bihar c. 24 s. 270 / Burhan c. 4 s. 17 / Fırat tefsiri s. 130 / Şevahid Tenzil c. 2 s. 107
5 Maide suresi: 67
6 Beyan c. 1 s. 490
tavaf edip Haceri Esvede selam
vermek için ona doğru yöneldi. Onu gören insanlar heybeti ve cemalinin
etkisiyle iki tarafa çekilerek yol açtı. Şam
ehlinden olan biri Hişama insanların heybetinden dolayı yol açtığı bu adam da kimdir, diye sordu. Hişam Şam ehlinin ona ilgi göstermesinden çekinerek onu tanımıyorum, diye cevap
verdi. O anda Hişamın yanında ünlü şair Ferezdakta mevcuttu. Bu durumu ve Hişamın sözlerini duyunca ancak ben onu tanıyorum diye cevap verdi.
Şamlı o kimdir ya Ebu Firas diye sordu. Ferezdak
şöyle cevap verdi:
Çöller dahi tanır onun
ayak izini Kâbe bilir, Hill ve Harem bölgesi tanır onu
Allah (c.c.) kullarının tümünün
en hayırlısının oğludur o Temizdir, muttakidir, arınmıştır,
semboldür o
Kureyş görünce onu, dedi içlerinden biri: Bütün güzellikler onun kereminden gelir ileri Doruk
noktasına yükselir İzzetin o makam ki Müslüman Araplar ve acemler
yetişemedi ona Onun
makamını bilen ona ulaşmak ister Kâbenin duvarı ona selam
vermek ister
Haya ile bakar ve heybetinden çekinilir Ve ancak tebessüm haline
konuşur Dedesinden dolayı nübüvvet
fazileti onda
Ümmetinin faziletine de bütün ümmetler yakınlık arzu etti
Hidayet nuru ondan parlayıp saçıldı
Güneş gibi tıpkı doğduğunda karanlıklar dağılır Nimeti Resulullahtan (s.a.a) kaynaklı Onun her özelliği ve
davranışı kâmildir
Bu sözleri işiten Hişam öfhelenerek Ferezdakın Mekke ve Medine arasında
Asfanda zindana atılması emrini verdi. Bu haber İmam Zeynel
Abidine (a.s) ulaşınca Ferezdaka on iki bin dirhem yolladı ve bizleri mazur gör Ey Ebu Firas eğer bundan daha fazla
imkânımız olsaydı sana yollardık şeklinde bir haber de
yolladı. Ferezdak İmama (a.s) şöyle cevap yolladı: Ey Allah Resulünün evladı ant olsun ki bu söylediklerimi ancak Allah (c.c.) rızası için öfhelendim diye söyledim
buna karşılık sizlerden hiçbir beklenti içinde olmadım
diyerek dirhemleri İmama yolladı.
Ancak İmam dirhemleri Ferezdaka bir daha yollayarak kendisine teşekkür edip biz Ehlibeyt bir kimseye bir şeyler verdik mi onu asla bir daha geri almayız, diye haber yolladı. Böylece Ferezdak hediyeyi kabul edip zindanda Hişam
hakkında şiirler okumaya
başladı. Okuduğu şiirlerden biride şöyledir:
Beni zindana atıyorsun
Medine ile Bütün insanların ona aşkla meylettiği yerde
Aslen lider olmayan şimdi lider oluyor Bir
gözü kaymış şaşı görüyor
Bir süre sonra Hişam onu zindandan çıkardı. Bir rivayete göre bu Fatımanın (a.s) oğludur dediği Beytten sonra şöyle bir beyit okumuştur:
Onu
tanımazlıktan gelip bu
kimdir demen zarar vermez ona
Zira senin inkâr edip tanımazlıktan geldiğini Araplar da bilir Acemler de1
495. Osman bin İsadan, Ula bin Müseyyebten, Ebi Abdullah Cafer bin Muhammedten (a.s) babasından dedelerinden (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: İmam Hasan (a.s) Resulullaha (s.a.a) Ey babacığım seni ziyaret edenin mükâfatı nedir? Resulullah (s.a.a) kim beni veya babanı veya seni veya kardeşini ziyaret ederse kıymet günü onu ziyaret edip onu günahlarından kurtarmam üzerimde bir hak ve sorumluluk haline gelir.2
İmam Sadıktan şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Gadir Hum günü oruç tutmak atmış yılın günahına kefarettir.3
İbni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayeti indirince: Şüphesiz ki sen bir uyarıcısın ve her kavmin bir hidayet edeni vardır. Resulullah (s.a.a) İmam Aliye (a.s) uyarıcı benim hidayet eden ise sensin, hidayet olunanlar ancak seninle hidayete erişirler.4
1 Ferezdakın divanı c. 2 s. 848
2 Sadukun İlel kitabı s. 46 / İbni Kavlaveyh Kâmil de s. 11 / Bihar c. 100 s. 140
3 Sadukun Sevap Amal kitabı s. 68 / Bihar c. 97 s. 112
4 Şehreşvebin menakıbı c. 1 s. 566 / Salebi ve Erdebili Keşf El Ğumme de s. 92 / Ayyaşi tefsiri Bihar da c. 35 s. 403 / Mefatih El Gayb c. 5 s. 190
İsa bin Abdullah bin Muhammed bin Amr bin Ali bin Ebi Talipten
(a.s) Amr bin Muru şöyle
nakletmiştir: Bir gün
Şam diyarında bulunuyordum o zamanda Ömer bin Abdul Aziz insanlara yardım dağıtıyordu. Onun yanına gidip onunla
tanışmak istedim. Bana kim olduğumu sordu. Kureyşli
olduğumu söyledim. Hangi Kureyş diye sordu. Haşim oğullarından olduğumu söyledim. Hangi Haşim
oğullarından olduğumu sordu. Sustum kendisi sorusunu bir daha tekrarladı. Ben de
Ali bin Ebi Talibi (a.s) veli edinenlerdenim, diye cevap verdim. Ömer
şöyle söyledi: Birçok kişi bana Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu nakletti: Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır. Daha sonra Müzahime dönerek
Ey Müzahim böyle birine ne kadar verirsin diye sordu. Müzahim yüz veya iki yüz dirhem diye cevap verince,
Ömer hayır İmam Alinin (a.s) velayeti hatırına ona elli dinar
ver, diye buyurdu.
Şerik bin Abdullahtan, Ebi İshaktan, Ebi Vailden, Huzeyfeden Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ali bütün insanların en hayırlısıdır. Ondan yüz çeviren küfür ehlinden olmuştur.1
Ahmet bin Muhammed bin Osman bin Sait El Ahvaldan, bu
kitabın ceddim Osman bin Saidin kitabı olup benim bu kitapta
okuduğum hadisi Ziyad bin Rastım Ebu Muaz El Harrazdan, Amr bin
Halitten, Zeyd bin Aliden babalarından, İmam Aliden (a.s) şöyle rivayet
edilmiştir: Muhammed
Mustafanın (s.a.a) kızı Fatıma (a.s) Resulullah (s.a.a)
döneminde bir gün hastalandı. Resulullah (s.a.a) bir grup ashabıyla beraber
Fatımayı (a.s) görmeye
geldi. Resulullah (s.a.a)
içeri geçmek için izin istedi, ancak Fatıma (a.s) ey babacığım içeri geçemezsiniz, zira üzerimde
başımı örttüğüm zaman ayaklarımın görüneceği
ayaklarımı örttüğüm zaman ise saçlarımın
görüneceği kısa bir elbise var.
Resulullah (s.a.a) üzerindeki
abasını Fatımaya uzattı Fatıma (a.s) onu alıp
üzerini kapattı. Daha sonra Resulullah (s.a.a) yanına geçip durumun
nasıldır kızım, diye buyurdu. Fatıma (a.s) Ağrılarım bir türlü geçmiyor, çok şiddetli ağrılar
çekiyorum diye buyurdu. Böyle deme ey kızım yüce Allah (c.c.) hiçbir
peygamberi ve evliyası için dünyaya bağlanmasına razı
olmamıştır. Seni ilk Müslüman olan en alim en merhametli kimseyle evlendirmeme razı olmadın mı? Yüce Allah (c.c.)
insanlara bakıp
içlerinden beni alemlere rahmet olarak seçti, daha sonra bir daha baktı
ve kocanı alemlerin seçkini kıldı ve seni onunla evlendirmemi
istedi.
Daha sonra yüce Allah (c.c.) bir
daha insanlara baktı seni insanlar içinde kadınların en üstünü kıldı. Daha sonra dördüncü
defa baktı ve evlatlarını bütün evlatların en üstünü
kıldı. Daha sonra Arşı ala sallanıp yüce Allahtan
(c.c.) kendisini onlarla ziynetlendirmesini istedi. Kıyamet günü onlar
Arşın yanında iki altın küpe gibi parlayacaklardır. Fatıma (a.s) yüce Allah
(c.c.) ve Resulünden razı oldum deyip
hoşnut oldu.
1 Sadukun Emalisi s. 72 / Uyun El Ahbar c. 2 s. 59 / Bihar c. 38 s. 2 / Tusinin Emalisi s. 213 / Erde bili Keşf El Ğumme c. 1 s. 156 / Bihar c. 38 s. 12
Daha sonra Resulullah (s.a.a) mübarek elini Fatımanın (a.s) sırtına koyup şöyle dua etti: Vasiyeti yücelten ve
kaybolana kefil olan ey yüce Rabbim! Peygamberinin Kızı Fatımanın (a.s) üzerinden bu rahatsızlığı gider. Fatıma (a.s) bu duadan sonra ömrümün sonuna kadar rahatsızlık
hissetmedim, diye buyurdu.2
Amr bin Kaystan, Mesire bin Habipten, Minhal bin Amrdan, şöyle
söylediği nakledilmiştir: Temim kabilesinden bir kişi bana
şöyle anlattı: Bir gün
İmam Ali bin Ebi Taliple
(a.s) beraber Zikar
mıntıkasındaydık
ve o gün elimize bir şeyler
geçireceğimizi sezinliyorduk. Birdenbire İmamın (a.s) Allaha
(c.c.) ant olsun ki bu fırkaya
karşı galip gelecek ve o iki kişiyi de yani Talha ve Zübeyiri
kast ederek katledecek askerlerini de esir alacağız, diye
buyurduğunu işittim. Daha sonra Temimi sözlerine şöyle devam etti: Abdullah bin Abbasın yanı gidip amca oğlunun
ne dediğini duymadın mı, dedim. Bana acele etme bakalım ne
olacak diye buyurdu. Daha sonra Basrada
olan olaylardan sonra
yanına gittim ve şöyle
söyledim: Ben amca oğlunu söylediklerinde sadık olduğunu gördüm.
Bana şöyle cevap verdi:
Vay senin haline bizler peygamber ashabına peygamberin İmam Aliye (a.s)
seksen ahit ettiğini (seksen özellik) ve bunları hiçbir
sahabeye nasip
etmediğini anlatırdık İmamın bu doğru söz söyleme
özelliği de herhalde bu özelliklerden biriydi.3
Ebu Hasan Ali bin Muhammed El Katipten, Hasan ibni Ali El Zafaraniden,
Ebu İshak İbrahim bin Muhammed Sakafiden, İbrahim bin Amrdan,
babasından, kardeşinden, Bekir bin İsadan şöyle nakledilmiştir: Askerler Basra Cemel savaşında karşılıklı savaş pozisyonunu alınca Talha ve Zübeyir ön tarafa çıktı. Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) Zübeyir bin Avvama çağrıda bulunarak şöyle buyurdu: Ey Ebu Abdullah yanıma yaklaş da sana bir sır
vereyim. Zübeyir İmamın yanına o kadar yaklaştı ki binmiş oldukları atların boyunları birbirine değdi, İmam (a.s) kendisine şöyle buyurdu: Eğer sana bir konuyu hatırlatırsam hatırlayıp doğruyu
söyleyeceğine şahitlik edermisin? Evet, dedi. İmam
(a.s) bir gün Medinedeyken
yanıma gelip benimle sohbet ederken Resulullah (s.a.a) yanımıza
gelmiş seni yanımda gördüğünde bana bakıp tebessüm
etmiş ve sana Ey Zübeyir
Aliyi (a.s) seviyor musun
diye sormuş sende onu nasıl sevmeyim ki aramızda hem nesep hem
de sevgi bağı vardır demiş Peygamber de sana ona
karşı zalim bir şekilde savaşacaksın diye buyurmuş, sende
böyle bir şeyden yüce Allaha (c.c.)
sığınırım diye cevap vermiştin. İmamın bu hatırlatmasından sonra Zübeyir başını öne eğip
bu hadiseyi unutmuşum, diye cevap verdi. İmam (a.s) öyleyse bunları bırak sen bana
kendi isteğinle biat etmedin mi? diye sordu. Evet, dedi. Öyleyse benden
ayrılmanı gerektirecek bir yanlışlık
yaptığımı gördün mü? Zübeyir bir süre sustuktan sonra
Allaha (c.c.) ant olsun ki sana karşı savaşmayacağım
diyerek Basra yönüne hareket etti. Bu durumu gören Talha sana ne oluyor da
bizleri bırakıyorsun ey Zübeyir yoksa İbn-i Ebi Talip (a.s) seni sihirle mi aldattı? Zübeyir
hayır! Ancak o bana zamanın unutturduklarını ve
kendi rızamla ona yaptığım biati hatırlattı. Talha hayır! Doğrusu sen korktun
ve sihir sana tesir etti.
2 Ravendi El Haraic c. 1 s. 52 / Bihar c. 81 s. 12 / Hasais El Kübra kitabı c. 3 s. 74 / İbni Ebi Şube Bihar c. 43 s. 62-43 -77
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s.112
Zübeyir hayır korkmadım sadece hatırlatıldım ve hatırladım. Bu sözleri işiten oğlu Abdullah ey babam bu iki muazzam orduyu
karşı karşıya getirip savaş pozisyonunu aldıktan
sonra şimdi kalkmış ben bırakıyorum demektesin
yarın Kureyş senin hakkında ne diyecektir? Allah (c.c.)
rızası için Allah (c.c.) rızası için; Ey baba bizim muhaliflerimizi böyle davranarak mutlu edip dedikodumuzu
yapacakları bir iş
yapma. Henüz savaş gerçekleşmeden yenilgiyi kabul etme.
Zübeyir; Ey evladım ne
yapayım İmam Aliye (a.s) kendisine karşı savaşmayacağıma dair söz verdim.
Babacığım köle azat ederek bu sözünden vazgeç ve bizim durumumuzu
bozma. Zübeyir öyleyse kölem Mekhulü yeminime karşın
azat ettim diyerek aralarına döndü. Hemmam Sakafi Zübeyirin İmam Aliye (a.s)
verdiği sözden dönüp savaşmak için kölesi Mekhulü azat etme davranışına karşın
şöyle bir şiir irat etmiştir:
Peygamberine muhalefet etmesine
karşın kölesini mi azat ediyor Doğrusu hidayet yolundan
saptı ve hidayete cefa eyledi Doğruluğu ve takvayı mı
arzu etti bu davranışıyla
Kimin doğru ve kimin hayır üzere olduğunu elbet bir gün anlayacak
Vay haline onun dalalet ve hidayet arasında gelip gitmelerine Vay haline
peygamberine muhalefete karşın köle azat edene ve
Yüce Allaha (c.c.) karşı kabahatten kurtuluş için daha kabahatli olana Rabbini güzelce tenzih edip iman eden kişi hiç
Peygamberine karşı cahilce muhalefet eder mi
Asiliği kast edip bilerek
buna karşın köle azat eder Tıpkı çöl kumları üzerine
suyu döküp sudan medet uman gibi
Onun bu davranışları ve beklentisi sapkınlıktan başka bir şey mi1
Ebi Hamzadan, Ebi Basirden, Ebi Abdullah İmam Sadıktan (a.s) şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir: Yüce Allah (c.c.) Fatıma (a.s) hayatta kaldığı
sürece başka kadınları ona haram kıldı. Ben
nasıl? diye sordum. Zira o hayız görmeyen pak bir kadındı.2Muhammed bin
Kasım bu rivayetle ilgili şöyle söylemiştir: Bu rivayet ahad (tek yoldan) olan bir rivayettir. Zira yüce Allah (c.c.) kitabı kerimde
şöyle buyurmaktadır: Hoşunuza giden
kadınlardan bir, iki, üç veya dört tane
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 137
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 42
nikahlayınız.3 Dolayısıyla
Fatımanın (a.s) bir sünneti veya başka muhkem ayet
dışında hiç kimse için bu ruhsatı haram kılmak mümkün
değildir.
Hişam bin Hakem İmam Cafer bin Muhammede (a.s) Mina da kelamın beş yüz harfini
sordum. İmam bana cevap verdikçe ban de ona soru sordum. İmamla
sohbetimiz içinde kendisine şöyle arz ettim:
Haram helal ve Kur-an konusunda en alim olan sensin
ve bu sözlerde de. İmam bana vay senin
haline ey Hişam yüce Allah (c.c.) hiç kullarına karşı her konuda
onların ihtiyaç duydukları şeye çare olacak birini hüccet olarak
kılmaz mı, diye buyurdu.
İmam Hasan (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğunu rivayet etmiştir: Ümmetimden kıyamete kadar
hak yolunda mücadele
edecek bir grup olacaktır.
İsa bin Meryem (a.s) yeryüzüne ininceye kadar açık bir şekilde cihat
edecek İsa (a.s) indikten
sonra ona önümüze
geç de bizlere imam ol diyeceklerdir. İsa
(a.s) hayır imamınız öne geçsin zira yüce Allahın (c.c.) bu ümmete
nimetlerinden biri de
imamlarını kendi içinden kılmasıdır, diye
buyuracaktır.4
Minhalden, Amrdan, Abdullah bin Haris bin Nevfelden İmam Alinin
(a.s) Resulullahtan (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Ey Ali (a.s) buna razı olmaz mısın ki; yüce Allah (c.c.) bütün insanları yalın ayak çıplak yayan ve susuz bir
şekilde bir yerde toplayacak. Yüce Allahın (c.c.) huzura davet
edeceği ilk kişi İbrahim (a.s)
olacak ona iki beyaz elbise
giydirilecek ve Arşın sağ tarafında
oturacak. Daha sonra cennet ehlinden olan bir gruba genişliği Sana
şehri ile Basra şehri arasındaki mesafe kadar uzun içinde yıldızlar sayısınca kadeh olan havuzum açılacak, bende ondan su içecek abdest alacak ve daha sonra iki beyaz
elbise giyerek Arşın sol tarafında oturacağım. Daha sonra sen davet edileceksin aynı havuzdan içecek
abdest alacak iki beyaz elbise giyecek ve benim sağıma
oturacaksın ve benim
çağrıldığım
bütün hayırlara sende
çağrılacaksın.5
Hammad bin Selmadan, Ali bin Zeydten, Sait bin Müseyyebten ve Ömer bin Hattabtan şöyle rivayet edilmiştir: Eşrafı (haysiyetli insanlar) seviniz aşağılık insanlardan da ırzınıza dikkat ediniz ve şunu çok iyi biliniz ki şeref ancak İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) sevgisi ve velayetine bağlılıkla kemale erer.6
Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Babaveyhten,
babasından, Muhammed bin Ebi Kasımdan, Ahmet bin Ebi Abdullah El
Barkiden, babasından, Hannan bin Sedirden,
Ebi Sedir Sarfiden şöyle rivayet edilmiştir: Rüyamda Resulullahı (s.a.a) ve önünde mendille üstü kapatılmış bir tabağı gördüm. Yanına yaklaşıp selam verdim
selamımı aldı sonra tabağın üzerindeki mendili
kaldırdı. Tabağın içinde taze hurma vardı. Resulullah (s.a.a) mendili kaldırdıktan sonra hurmalardan yemeğe
başladı. Ben ona biraz daha yaklaşarak ya Resulullah (s.a.a)
bana da bir hurma yedirir misin?
diye sordum. Resulullah (s.a.a) bana bir hurma uzattı. Onu yedim ve bir tane daha istedim.
Bana bir tane daha verdi. Onu da yedim. Daha sonra her
3 Nisa suresi: 4
4 Bihar c. 5 s. 88 Hadis Buhari ve Müslimden rivayet edilmiştir.
5 Şeyhin Emalisi c.1 s. 65
6 c. 7 hadis no: 41
hurma yediğimde bir başkasını istedim. Ta ki sekizinci hurmayı yiyinceye kadar. Ondan sonra bir hurma daha istedim, bana yeter diye
buyurdu. Resulullahın (s.a.a) bu cevabından sonra uykumdan uyandım. Ertesi gün İmam Sadıkın (a.s)
huzuruna vardım önünde üstü mendille örtülü bir tabak vardı.
Tıpkı rüyamda peygamberin önünde üstü örtülü gördüğüm tabak
gibiydi. İmama (a.s) selam verdim selamla karşılık verdi.
Daha sonra önündeki
tabağın üzerindeki örtüyü kaldırdı.
Tabağın içinde taze hurma vardı, İmam onları
yemeğe başladı. Ben hayret ederek sana feda olayım bana da bir hurma ver diye arz ettim. Bir hurma
uzattı onu yedim
ve bir tane daha istedim.
Bir tane daha uzattı onu da yedim
ve bir tane daha istedim. Böylece sekizinci hurmaya kadar isteyip yemeye
devam ettim. Sekizinci hurmadan
sonra bir hurma
daha istedim, ancak İmam (a.s)
eğer Ceddim Resulullah (s.a.a)
sana sekiz hurmadan
daha fazla vermiş olsaydı ben de elbette verirdim, diye cevap buyurdu. Daha sonra İmama (a.s) rüyamı anlattım tebessüm etti ve rüyamda
gördüklerimden haberi olduğunu ima etti.1
Ebi Said El Hudriden
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ahir zamanda ümmetimin başına hükümdarlarından dolayı hiçbir yerde duyulmamış
şiddetli belalar inecek
ve yeryüzü onlara
dar gelecek ve her yeri zulüm ve kahır
kaplayacaktır.
Daha sonra yüce Allah (c.c.) yeryüzü
nasıl zülüm ve kahırla dolduysa onu adalet ve esenlikle dolduracak bir kişiyi gönderecek, gökyüzü sakinleri ile yeryüzü sakinleri ondan
razı olacaktır. Yeryüzü içinde hiçbir tohum ve bereketi gizlemeyecek bütün bereketini ortaya
koyacak gökyüzü bütün bereketli yağmurlarını yağdıracak, yaklaşık yedi, sekiz veya dokuz yılı insanlar mutlu ve bereketli bir şekilde yaşayacak, öyle ki yüce Allahın (c.c.) yeryüzü ehline verdiği
nimetlerden dolayı ölü olanlar o zamanda dirilmeyi arzu edeceklerdir.2
İsmail bin Ebandan, Ebi Davuttan, Abdullah bin Şerik El Amiriden, Habbe El Arniden İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Kişi makamı İbrahim (a.s) ile Kâbe arasında daima namaz kılsa ve hayatını oruçlu geçirse ancak bununla beraber İmam Alinin (a.s) velayetine tabi olmazsa o ibadetlerin ona hiçbir faydası olmaz.
Abdullah bin Yahya
El Askeriden, Ahmet
bin Zeyd bin Ahmetten, Muhammed bin Yahya bin Eksem Ebu
Abdullahtan Ebi Yahya bin Eksem El Kadiden şöyle rivayet edilmiştir: Memun ünlü şair Ali El Huzainin yanına geldi ve ona serbest şiir ve konuşma
yapması konusunda eman verdi. Bende o mecliste hazır bulunanlardandım.
Memun ona o büyük kasideni bizlere oku bakalım dedi. Dubel kasideyi inkâr etti. Memun nefsin için eman verdiğim gibi kasiden içinde eman veriyorum, dedi. Dubel eman aldıktan sonra şöyle bir kaside okudu:
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 112
2 Seyitin Zaraifi s. 177 / Bihar c. 51 s. 104 / Kunduzi Yenabi El Mevedde s. 431 / İbni Hacer Sevaik s. 97
Pişman oldu komşum kadınlardan
uzaklaştığımda Hilmi affedilmeyecek bir hata saydı
Saçları ağardıktan sonra gençliği arzu etti Oysaki epeyce ömür geçmiş
yaşlanmıştı Saçlarımın ağartısı
bana çok şey öğretti Ahireti ve kadere de razı olmayı
Dünya ve ziynetine güvenecek olsaydım Geçmişte yaşayan
insanlara ağlardım Zaman ebeveynime saldırdı ve helak etti
Vadinin taşların etkisinden değiştiği gibi
Bazıları hayatta bazılarını ise çağırdı
Ölüme çağıran ve bazıları peşinden gelmekte
Hayatta olan ayrılığımdan çok korktu Hayatta kalanın ise benden ayrılığı korkuttu Gidenlerin ise dönmesini
beklemem
Ailem ve çocuklarımda haber vermeye başladım Tıpkı bir
rüyayı hatırlayıp anlatan gibi
Gözlerim bizden önce gelenlerin yasıyla meşgul olsaydı
Ehlibeyti Resulullahın (s.a.a) musibetlerinin hüznüyle
Dostlarının onlara hüznü başkalarının hüznünden
alıkoyardı Nasıl uyursun sende iz bırakıp
kaybolanı hatırladıkça Kerbelada onların kaç tane kolu
kesildi
Toprak üzerinde yüz üstü uzanmış ve tozlanmış
Hüseyin akşamladı ve makteline yol aldı
Oysa onlar bu insanların en üstünüdür diyordu
Ey kabahatli ümmet peygamberine minnetin bu muydu Onun Kur-an tenzili
ve çektiği meşakkat için
Ayrıldığı zaman aranızdan onun evlatlarının kefili
idiniz Tıpkı bir kurdun koyunlara vekil
bırakılması gibi
Daha sonra Yahya şöyle nakletti: Dubel kasidenin bu kısmına varınca Memun benden bir şeyler istedi. Onun isteklerini yerine gerinceye kadar Dubel kasidenin şurasına kadar yetişmişti:
Bilmediğimiz tanımadığınız bir mahalle kalmadı İman ehli ne Bekir ne de
Mudar kabilesinden Hepsi onların kanına ellerini
bulaştırdı
Bir topluluğun bir kurbanda ortaklaştığı gibi
Öldürme esir alma yakma ve de yağmalama Tıpkı Rum ve Acem
toprağında savaşanlar gibi Ümeyye oğullarının öldürmesi
mazur görülür Ancak Abbas oğullarının hiçbir
mazereti olamaz Sizler
onlarla İslam için savaştınız
Öyle ki güç kazandıktan sonra küfre galip geldiler
Harbin ve Mervan oğullarının soyları
Muit oğulları kin ve nefret
soyları Tus şehrindeki pak mezarı inşa
et
Bir dini inşa etme gayen ve ihtiyacın var ise
Heyhat her kişi amelinin esiri
Onun yaptığı ona, istediğini al veya bırak
Memun bu işittiklerine karşın emamesini eline alıp yere vurdu ve Allaha (c.c.) ant olsun ki doğru söyledin Ey Dubel, diye haykırdı.1
Hüseyin bin Ahmet El Beyhakiden, Muhammed bin Yahya Suliden, Harun bin
Abdullah Mühellebiden Dubel bin Aliden şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Kum şehrindeyken bana
İmam Rızanın (a.s) ölüm haberi geldi, bundan dolayı Ra
harfiyle sonlanan kasidemi okudum:
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 98 / Bihar c. 49 s. 322
Ümeyye oğullarını öldürmelerinden dolayı mazur görürüm Ancak Abbas
oğullarını bu konuda hiçte mazur göremem Harbin
oğulları ve Mervanın soyu sopu
Muit oğullarıdır onlar kin ve nefretin
önderi
Öyle bir kavim ki onların evvelkilerini İslam için katlettiniz
Ancak daha sonra güç kazanınca küfürlerine tutundular Tus şehrinde ki
pak mezarı inşa et
Bir dini inşa etme gayen
ve ihtiyacın var ise Tus şehrinde insanların en hayırlılarının iki mezarı
Bir de ibret olarak insanların en kötüsünün mezarı
Pislik olanın pak temiz
olanın yanında olması ona yaramaz Temiz ve pak olanın da pislik olana yakın olması ona zarar vermez
Heyhat her kişi elbette
ki amelinin esiri
Onun yaptığı ona, istediğini alır veya istediğini bırakır2
2 Sadukun Emalisi s. 660 / Ahbar Rıza s. 251 / Bihar c. 49 s. 328
DOKUZUNCU BÖLÜM
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Ebu Abbas Muhammed
bin Yakuptan, Muhammed
bin İshak Sekaniden, Osman bin Amrdan, İsrailden, Meysera bin Habipten,
Minhal bin Amrdan, Ayşe bin Talhadan,
Ayşeden şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Resulullaha (s.a.a) hadis ve
kelamı kızı Fatımadan (a.s) daha çok benzeyen birini
görmedim. Resulullahın
(s.a.a) huzuruna geçtiği zaman Resulullah (s.a.a) ayağa kalkar onu
karşılar elinden öper ve meclisinde misafir
ederdi. Resulullahta (s.a.a)
Fatımanın (a.s) evine gittiği zaman Fatıma (a.s) ayağa kalkar Resulullahı (s.a.a) karşılar elinden
öperdi. Fatıma (a.s)
Resulullahın (s.a.a) şehadetine sebep olan hastalığında onu görmeye gitti Resulullah (s.a.a) onu
en iyi şekilde karşıladı ona sarıldı ve bazı
sırlarını ona söyledi,
Fatıma (a.s) ağladı Resulullah (s.a.a) ona başka bir sır daha söyledi tebessüm etti. Kendi
içimde bu kadının sadece kadınlardan daha faziletli
biri olduğunu sanıyordum oysaki bu kadın onlardan biri, nasıl olur da ağlarken birden tebessüm
etmeye başladı. Ona bunun sebebini
sordum sana söylersem
sır tutmayanlardan biri olurum, diye cevap verdi. Resulullah
(s.a.a) vefat ettikten sonra ona ağlama ve tebessüm etmesinin nedenini bir
daha sordum, buyurdu ki Resulullah
(s.a.a) bana öleceğini söyledi ben ağladım daha sonra da bana
kendisinden sonra ona ilk ulaşacak kimsenin ben olduğunu buyurdu
bundan dolayı tebessüm ettim.1
El Hâkim Ebu Abdullah bu rivayetle ilgili şöyle söylemiştir: Bu hadis sağlam bir senede dayanmakta güvenilir sahabeden de rivayet edilmiş ve güvenilir hadis kaynaklarında yer almıştır. Hadiste Fatımanın (a.s) sana söylersem Mübezzer sayılırım kelimesi sır tutmayanlardan sayılırım şeklinde açıklanmıştır. Bu hadisten anlaşıldığı gibi Fatıma (a.s) Ayşeden daha fakih ve alim olduğu anlaşılmaktadır. Resulullah (s.a.a) hayatta olduğu sürece de onun bu sırrını açıklamamış ancak vefatından sonra açıklamış bu da bu hadisin fıkhi yönünü teşkil etmektedir. Ayşenin ise bu konu hakkında bilgisiz olduğu ortaya çıkmakta, hadisin bu yönünü açıklamak ise İmam Ebu Bekir Muhammed bin İshaka nasip olmuştur. Bütün muteber rivayet
Ve hadisler hem dünyada hem de cennette kadınların en üstününün Fatıma (a.s) olduğunu göstermiştir. Bu sözlerin hepsi Hâkim Ebi Abdullah El Hafıza aittir.
Daha sonra Muhammed bin Ebi
Kasım şöyle devam etmiştir: Daha öncede söylediğimiz gibi
bu rivayet Ayşenin ilminin az olduğunun güvenilmez olduğunun
Resulullahın (s.a.a) sırlarını
tutmadığını gösteren delillerinden biridir. İlmi konuda an az düzeye sahip olan birinin dahi
Fatımayı (a.s) ve Ayşeyle kıyaslamaması gerekir.
Nasıl olur da yüce Allahın (c.c.) şu mübarek
ayette
1 Bihar c. 37 s. 71
paklığına şahit olduğu birini onunla kıyas eder: Yüce Allah (c.c.) Şüphe yok ki siz Ehlibeytten her türlü pislik ve eksiği gidermeği irade etmiş ve sizleri pak kılmıştır.2 Nasıl olur da Fatımayı (a.s) hakkında bu mübarek ayetin indiği biriyle kıyas edebiliriz: Eğer ikiniz tövbe ederseniz, doğru yoldan kaymış kalpleriniz düzelmiş olur.3 Ancak kalpteki körlük ve taassup ve bazı kişilerin Ehlibeyti yanlış tanıtması insanların akıllarını bulandırmaktadır. Yüce Allahın (c.c.) hoşnut olmadığı şeylerden kendisine sığınırım.
Ebu Suat El Harrazdan, Yunus bin Abdulvaristen ve babasından şöyle rivayet edilmiştir: İbni Abbas Basrada bizim diyarda minberde hutbe verirken insanlara bakıp şöyle buyurdu: Ey dini konusunda şaşkın olan millet, Allaha (c.c.) ant olsun ki eğer yüce Allahın (c.c.) öne çıkardığını öne çıkarmış olsaydınız ve arkaya ötelediği kişileri arkaya itmiş olsaydınız ve veraseti yüce Allahın (c.c.) kıldığı yerde kılsaydınız yüce Allahın (c.c.) hiçbir farzını zayi etmez dininde ihtilafa düşmezdiniz. Şimdi ellerinizle yaptıklarınızın acısını tadınız. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Zulüm edenler çok yakında nasıl bir duruma düştüklerini göreceklerdir.4
Muhammed bin Muhammedten, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu Abbas Ahmet bin Muhammed bin Saitten, Ubeyd bin Hamdun Ravasiden, Hasan bin Zarif ten, Ebu Abdullah Cafer bin Muhammedten (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İmam Alinin (a.s) verdiği bütün hükümlerde sünnete uyduğunu görürsün. İmam Ali (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: İki davalı yanıma gelip aralarında hüküm vermemi istediği zaman hüküm verdikten sonra uzun bir müddet geçer aynı konuda bir daha hüküm vermemi isterlerse daha önce verdiğim hükmün aynısını veririm. Zira hüküm hiçbir şekilde değişmez ve ortadan kalkmaz.5
Seyit Zahit Validi ve Kadı Ebu Ahmet bin İbrahim bin Mutrif bin Hasan Mutrifiye
Şeyh Sait bin Abdurrahman bin Muhammed bin Abdullah bin İdris El Esterabadi bir yazı yazarak Ebu Ahmet Muhammed
bin İbrahim bin Atreveyh El Esterabadiden, Abdürrahim El Bağdadiden, sika (güvenilir) bir kimse Tavus bin
Keysan El Yemaniden şöyle nakletmiştir: Bir gün beraberimde Yusuf Sakafi olduğu bir zamanda Hac
farzını eda etmek için yola çıktım. Yolda seyir halindeyken
Bedevi Araplardan birinin şöyle telbiye getirdiğini gördük: Huzuruna
yanaştım ve emrine amade oldum ya Rabbim. Sana yanaştım
senin asla ortağın yoktur. Kuşkusuz nimet ve hamd sana mahsus mülkte senin kelamın dahi
ortağın değildir. Allahım (c.c.) senin böyle bir mahlûkun
vardır daha sonra o ateşe geçer, gece karanlığı
savrulduğunda gemilerde yol alanlar öncekilerin ardında bizler ise
Resullerine uyduk o yolda yürüdük ve senin için Haccımızı eda
ettik.
2 Ahzap suresi: 33
3 Tahrim suresi: 4
4 Şura suresi: 227 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 62 98 / Müfidin Emalisi s. 47
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 62
Haccac bu sözleri duyunca Allaha (c.c.) ant olsun ki bu telbiye mülhit birinin telbiyesidir. Arabiyi yanıma getirin dedi. Arabiyi yanına getirdiklerinde nereden geldin ve nereye doğru gidiyorsun diye sordu. Arabi uzun ve derin bir yoldan Kâbeye doğru dedi. Haccac bu uzun ve derin yol neresidir dedi. Arabi Irak diye cevap verdi. Haccac Irakın neresinden diye sordu. Arabi vasatından (ortası) dedi. Haccac seninle emirin arasında vasıta olacak biri var mıdır? diye sordu. Arabi evet Haccac adında zelil biri dedi. Haccac bu vasıtan seyir halinde midir yoksa bir yerde ikamet mi ediyor? Arabi hayır o da Hacca doğru gidiyor dedi. Haccac emiriniz sizin üzerinize sizlerden sorumlu birini mi görevlendirdi? Arabi evet ondan daha aşağılık Muhammed bin Yusuf adında biri dedi. Haccac peki ondan en son nasıl ayrıldın? Arabi ondan en son ayrıldığımda iri yapılı cüsseli biriydi. Haccac, sana bunu sormadım dedi. Arabi, öyleyse neyi sordun? diye cevap verdi. Haccac, onun insanlar arasında ki değeri ve konumunu. Arabi, onu bıraktığım zaman zalim cahil bir durumdaydı. Haksız bir şekilde alır ve haksız bir şekilde verirdi, dedi. Haccac vay senin haline Haccac benim o yerdiğin kişide benim kardeşim Muhammed bin Yusuf benim değerimi bilemedin mi, diye öfhelenerek cevap verdi. Arabi, peki sen benim değerimi Allah (c.c.) yolunda bilemedin mi, dedi. Haccac ey Arabi sen zındık birine benziyorsun dedi. Arabi, ben zındık değil muvahhidim, dedi. Haccac, sen kimin muvahhidisin dedi. Arabi, gökleri ve yerleri yaratan yüce Allahın, diye cevap verdi. Haccac, sen yüce Allahı (c.c.) bilir misin, dedi. Arabi, evet dedi. Haccac, yüce Allahı (c.c.) nasıl tanırsın, diye sordu. Arabi, onun bir nesebi yoktur ki görünsün, cismi yoktur ki azaları olsun, bir ömrü yok ki sona ersin, bir hata yapmaz ki farkına varsın, gizli değil ki ortaya çıksın, bizim zamanımız dışında bir zamanın tasallutu altında değil, o yaratan veren yüce ve münezzeh olandır. Şekilleri en iyi şekilde veren, yücelip güçlü olan, izzetiyle olaylar hakkında bilgi veren, o hareketlerle vasf edilemez zira hareketler zaildir, durağanla da vasf edilemez zira bu müşebbehinin vasfıdır. Hiçbir şey ona gizli değil, gizlide ve açıkta olan her şeyi bilen münezzeh ve yüce olandır. Haccac, Ey Arabi doğrusu tevhit konusunda iyi bilgi verdin. Peki Resul olarak gönderilen Muhammed (s.a.a) hakkında ne dersin? Arabi o rahmet peygamberidir. Yüce Allah (c.c.) onu insanların sapkınlığa düştüğü Resule ihtiyaç duyduğu bir zamanda gönderdi. İnsanlık o anda cehaletin en karanlık halini yaşıyor yüce Allaha (c.c.) doğru bir dinle ibadet etmiyor ve kitabına inanmıyordu. Onlar taş, çakıl, kıtlık ve sıkıntının sahibiydiler. Onlar yüce Allahı (c.c.) bırakıp putlara taptı, ta ki yüce Allah (c.c.) onları bir araya getiren peygamberi gönderinceye kadar.
Haccac Ey Arabi doğrusu bu konuda da doğru bilgi verdin. Peki Ali bin Ebi Talib (a.s) hakkında ne dersin? Arabi bir süre susup kendi içinden ona doğru söylersem beni öldürecek yalan da söylersem yarın Resulullahın (s.a.a) huzuruna hangi yüzle çıkarım diye düşündü. Sonra şöyle söyledi: Kuşku yok ki dünya fani ahiret ise bakidir. Benden barışçıl ve doğru olanı al, Ali bin Ebi Talib (a.s) yüce Allaha (c.c.) davet eden, harama çokça dikkat eden Resulullahın (s.a.a) damadı, kurtuluş gemisi, yeryüzünde bir deniz, kuraklık zamanında yağmur, müşrikleri katleden, haddi aşanları durduran, müminlerin emiri, Resulullahın (s.a.a) amca oğlu, Fatımanın (a.s) kocası, peygamberin kalbinin goncası ve reyhanları Hasan ve Hüseyinin (a.s) babası, onlar seyit, onlar lider, onları Betül dünyaya doğurdu, ona bu ismi Resulullah (s.a.a) vermiş lakabını Celil olan vermiş Cebrail (a.s) teselli etmiş Mikail (a.s) ise sohbet
etmiş bunların hiç dengi olur mu?
İbni Tavus şöyle devam etti: Haccacın yüzünde öfke hali belirdi ve şöyle söyledi: Ey Arabi peki benim hakkımda ne dersin? Arabi, sen kendini benden daha iyi bilensin dedi. Haccac, emirin hakkında en azından bir şeyler söyle, dedi. Arabi, söylersem sevinmeyecek üzüleceksin diye cevap verdi. Haccac, bildiklerini söyle dedi. Arabi, ben seni zalim cahil biri olarak bildim, Allahın (c.c.) dostlarını haksız yere katlettin. Haccac, öyleyse seni en çetin şekilde katledeceğim dedi. Arabi, her şeyin dönüp gideceği yer elbette ki yüce Allahın (c.c.) huzurudur diye cevap verdi. Haccac, kölesine cellat aletini ve kılıcı getir diye emir verdi. Arabiyi idam edilecek şeyin üzerine koyup kılıcı getirdiklerin de Arabi üç defa arka arkaya hapşırdı. Haccac yüksek sesle bu ancak zina çocuğu olduğu için üç defa hapşırmıştır dedi, ancak bu sözleri söyler söylemez kendisi de yedi defa hapşırdı. Arabi Ey emir diyerek şöyle bir kaside okudu:
Hiç kimseye aynı şeyden rezil olacağı bir ithamı yöneltme Daha sonra cahilce
söylediğin için pişman olursun Selamet elbette ki susmaktadır ve
elbette
Çok konuşanın ayıpları ortaya çıkar
Bir ortamda yerilmekten korkarsan
Boş şeyler konuş ve can sıkacak konudan uzaklaş
Dilini muhafaza et yerileceğin şeyi söyleme
Hiç şüphe yok ki bela söylenecek şeyde gizlidir
Haccac
boynunu Ali bin Ebi Talib (a.s) Hasan ve Hüseyin (a.s) sevgisi
dolayısıyla vurun
diye emir verdi. Cellat kılıcını kaldırıp Arabinin boynunu vurmak isterken Arabi dudaklarını kıpırdatıp bir dua etti celladın elleri havada kuru bir şekilde kaldı. Haccac Ey Arabi çok yüce bir şeyler söyledin dedi. Arabi evet o çok yücedir
diye cevap verdi. Haccac Rabbine
dua et de celladın elleri çözülsün. Arabi ölüm
emrinden vazgeçecek misin dedi.
Daha sonra Arabi şöyle dua
etti: Ey kederim anında yanımda olan İlahım, ey
sıkıntım ve nimetim anında yanımda olan dostum ey
İlahım ve babalarım İbrahim İsmail İshak Yakup ve Esbatın (a.s) İlahı olan Kef Ha Ye Ayn Sad ve Taha ve Yasin ve Kuran-ı Kerimin hikmeti hatırına Muhammed ve Ehlibeytine Salat eyle
ve celladın elini serbest bırakasın
Arabinin bu duasından sonra
celladın elleri çözüldü. Haccac kölesine bana kesemi getir, diye emir verdi. Köle içinde bayağı dirhem ve dinar olan bir kese
getirdi. Haccac Ey Arabi bu keseyi kendine
al ve istediğin gibi harca
dedi. Ancak Arabi benim senin malına ihtiyacım yoktur deyip keseyi almadan oradan ayrıldı.
İsmail bin Tövbe ve Musap bin Selamdan, Ebi İshaktan, Rubeya Sadiden şöyle rivayet edilmiştir: Bir
gün Huzeyfe El Yemaninin yanına gittimve şöyle söyledim: Ey Huzeyfe bana Resulullahtan (s.a.a)
duyduklarını ve gördüklerini anlat da amel edeyim. Huzeyfe Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu anlattı: Kur-anı
asla
terk etme, dedim ki Kuranı okudum ben senin yanına bana hadis anlatman
için geldim Allahım (c.c.) ben Huzeyfenin yanına bana
Resulullahtan (s.a.a) duymadığım ve görmediğim şeyleri anlatması için geldim
ancak kendisi gizliyor ve anlatmıyor buna
şahit ol ya Rab. Huzeyfe bana ey adam şiddetli bir şekilde
abarttın, dedi.
Daha sonra şöyle devam etti: Bu sana söyleyeceklerimi kıssadan hisse olarak bütün arzularına yeterli olacak şekilde anla. Bu ümmette
cennetin delili uyanık yemek yiyen ve
çarşıda dolaşan peygamberdir. Dedim ki bunu bana cennetin
delilini göster tabi olayım, cehennemin de delilini göster de uzak
durayım. Buyurdu ki: Nefsim elinde olan Allaha (c.c.) ant olsun ki
cennetin delili ve kıyamete kadar hidayet kılavuzu olan Muhammed Mustafanın (s.a.a) ayetleri ve kıyamete kadar cehennem ve küfür davetçileri başkalarıdır.
Süleyman bin Selma El Kindiden, Muhammed bin Said bin Gazvenden, İsa bin Ebi Mansurdan, Eban bin Tağlepten Ebi Abdullah Cafer bin Muhammedten (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Bizim durumumuza hüzünlenenin nefesi tesbih, gamı çekmesi ibadet, sırlarımızı gizlemek ise Allah (c.c.) yolunda cihattır. İmam daha sonra şöyle buyurdu: Bu hadisi altın harflerle yazmak gerekir.1
Muaviye bin Hişamdan, Sabah bin Yahya El Mezniden, Haris bin Husayradan, müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) ashabından bir grup İmamın bir gün şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Bana bir zengin bir inatçı, bir de başkasını çağırın diye buyurarak onları isimleriyle de zikretti. Gelip Beytül maldan paylarını alsınlar tohumu yaran ve yeşerten yüce Allaha (c.c.) ant olsun ki onların İslamda hiçbir nasipleri yoktur. Ben havuz başında kendi karargâhımda ve makamı Mahmutta onların benim hem dünya hem de ahirette düşmanım olduklarına dair şahit olacağım. O zengini çok çetin bir şekilde alacak durumum uygun olursa birçok kabilenin hatta atmış tane kabilenin İslamda nasipleri olmadığını sizlere göstereceğim.2
Abdullah bin Mesut Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Dünya sona erip günler tükenmeden önce Ehlibeytimden, ismi benim ismimde olan biri hâkimiyet kuracaktır.
Süfyan bin Ayniden, Zehiriden, Ebi
Saitten ve Ebi Hüreyradan Resulullahın (s.a.a) şöyle
buyurduğu rivayet edilmiştir: İsa bin Meryem
(a.s) adil hâkim
bir
1 Şeyhin Emalisi c.1 s. 115 c. 2 hadis no: 135
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 115
şekilde inecek ve haççı kıracak domuzu
öldürecek cizye kanununu koyacak ve böylece mal o kadar bol olacak ki hiç kimse peşinden koşmayacaktır.
Ebu Abdurrahman Abdullah bin Muhammed bin Ahmet bin Hanbelden, babasından, Vekiden, Yunus bin İshaktan, Yezit bin Ebi Meryemden Selüliden, Ebi Cevzadan, Hasan bin Aliden şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) bana Vitir namazı Kunutunda okuyacağım şöyle bir dua öğretti: Allahın (c.c.) hidayet ettiklerin arasına benide kat, sağlıklı kıldıkların arasında sağlıklı kıl, veli edindiklerin arasında veli edin bana verdiğin nimetleri bereketli kıl, gazapla hükmettiklerinden uzak tut, sen hüküm verensin hiç kimse sana hüküm veremez, kuşku yok ki senin veli edindiklerin zelil olmaz ulu ve yüce olan elbette ki sensin.3
Musa bin Cafer bin Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib (a.s) şöyle buyurmuştur: Babam babasından ve dedesi İmam Hüseyin bin Aliden (a.s) şöyle nakletmiştir: Resulullah (s.a.a) hapşırdığı vakit İmam Ali (a.s) ona yüce Allah (c.c.) şanını arttırsın diye buyurur, İmam Ali (a.s) ise hapşırdığı zaman Resulullah (s.a.a) ona yüce Allah (c.c.) senin topuğunu yüceltsin, diye buyururdu.4
Ebu Cafer Muhammed
bin Ali bin Hüseyin bin Babaveyhten, babasından, Ahmet bin İdristen, Muhammed
bin Abdulgaffardan, Kasım bin Muhammed Raziden, Ali bin Muhammed Hermuzdariden, Ali bin Hüseyinden (a.s), babası İmam Hüseyinden
(a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resulullahın (s.a.a) kızı
Fatıma (a.s) hastalandığı zaman İmam Aliye (a.s)
kendisinin durumunu gizlemesini ve haberini yaymamasını,
hastalığında hiçbir ziyaretçi kabul etmemesini vasiyet etti, İmam
Alide (a.s) bu vasiyeti yerine getirdi. İmam
Ali (a.s) bizzat kendisiyle
ilgileniyor bu konuda
gizli bir şekilde ona Esma bint Umeys yardımcı oluyordu, zira Fatıma (a.s) böyle vasiyet etmişti. Vefat vakti geldiği zaman İmam Aliye (a.s) şöyle bir vasiyette bulundu: Cenaze
hazırlıklarını İmam Alinin (a.s) üstlenmesini, onu
gece defnedip mezarını gizli tutmasını istedi. İmam
(a.s) Fatımanın isteği doğrultusunda işlemlerini
kendisi üstlenip, onu kendisi defnederek mezarının yerini gizli tuttu. Defin işleminden sonra elini toprak tozlarından silktikten sonra şiddetli
bir şekilde hüzünlendi gözyaşları mübarek yanakları ve
sakallarına sel oldu aktı, o sırada Resulullahın (s.a.a) mezarına dönerek şöyle buyurdu: Allahın
(c.c.) selamı benden senin üzerine
olsun ya Resulullah (s.a.a), Allahın (c.c.) selamı
senin kızın habiben, gözünün nuru, senin ziyaretçin, senin
toprağın içini ev edinen kimseden
olsun. Yüce Allah (c.c.) en çabuk şekilde onu senin yanına
almayı seçti. Ey Resulullah (s.a.a) senin seçkinin olan kadınların en üstününün ayrılığına
sabrım azaldı dayanma gücüm zayıfladı, ancak senin
ayrılığın ve sünnetini örnek almam bana teselli verdi. Mübarek ruhun benim göğsüm üzerine ağdığı ve bedeninden ayrıldığı zaman
gözlerini ellerimle kapatan
mezarına yatıran defin işlemlerini üstlenen bendim. Evet Kuran-ı Kerimde en üstün olan şöyle bir kabul vardır: Bizler yüce Allah (c.c.) nezdinden geldik dönüşümüzde elbette ki ona olacak ben emaneti
olduğu şekilde sahibine
teslim ettim, karşılığını da aldım ve Zehradan
3 Bihar c. 85 s. 209 / Tezkire c. 1 s. 128 / Müstedrek c. 4 s. 400 / Keşf El Gumme c. 1 s. 535 / Gavali
Leyali c. 1 S. 105 / Bihar c. 87 s. 205 / El Müstedrek c. 4 s. 416
4 Havarezmi Menakıbı s. 233
ayrıldım,
tozlar ve yeşillikler artık ne iğrenç. Ey Resulullah (s.a.a)
benim üzüntüm artık daimî, gecelerim
ise uykusuz, artık hüzün kalbimden eksilmez
ta ki yüce Allah (c.c.) senin ikamet ettiğin diyarı benim için seçinceye kadar, hüznüm şiddetli kalbim yaralı kederim
artmakta, nasılda birbirimizden o kadar hızlı ayrıldık şikâyetim yüce Allaha (c.c.) Kızın sana ümmetin bana ve kendisine
nasıl zulüm ettiğini anlatır. Ona
durumumuzu sor kalbinde hiç kimseye anlatamadığı
kırgınlıklar var elbette yüce Allah (c.c.) hükmetsin o hüküm
verenlerin en hayırlısıdır, diye buyuracaksın.
Allahın (c.c.)
selamı senin üzerine
olsun bir daha gelmek üzere
kesintisiz bir veda selamı ya Resulullah (s.a.a), sizlerden ayrılmam bıkkınlıktan değil yanınızda
olduğum zamanda
ise yüce Allahın (c.c.) sabredenlere vereceği sevap konusunda
kötü zannımdan değil, elbette ki sabır daha iyi ve
güzeldir. Bizim başımıza musallat olanlar olmasaydı
mekânımı senin mezarının yanında eyleyecektim. Zira onun yanında hile engellidir. Senin
yanında bu büyük
musibete haykırarak ağlardım, kızın yüce Allahın (c.c.) huzurunda gizli defnedildi hakkı da alenen gasp
edildi, ancak süre uzamayacak anıların silinmeyecek şikâyetim
yüce Allahadır ya Resulullah (s.a.a) en iyi taziyede
sana yapılan taziye,
Allahın (c.c.) salavatı senin ve onun üzerine olsun.1
Muaviye bin Hişamdan,
Süfyandan, Hişam bin Hassandan, şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Ebu Muhammed El Hasanın (a.s) kendisine
yapıldığı biatten sonra şöyle
bir hutbe verdiğini gördüm: Bizler
galip olan Hizbullahız, bizler Resulullahın (s.a.a)
yakın aşiretiyiz ve pak pür Ehlibeytiyiz, Resulullahın (s.a.a) bu ümmete bıraktığı iki
emanetten biriyiz, diğeri de Kur-anı Kerimdir. Onda her şeyin açıklaması vardır. Ne önünden ne de ardından batıl ona etki edemez tefsirinde ve tevilinde bize müracaat edilir.
Bizlere itaat ediniz
zira bizlere itaat
farz kılınmış
yüce Allah (c.c.) ve Resulünün (s.a.a) itaatiyle bağlanıp bir
sayılmıştır. Yüce Allah (c.c.) kitabında şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler
Allaha (c.c.) Resulüne
ve sizin aranızdan emir sahibi olanlara itaat ediniz. Herhangi bir
konuda ihtilafa düşerseniz Allah (c.c.) ve Resulünün görüşüne başvurunuz.2Eğer Resulullah
(s.a.a) ve aralarından
emir sahiplerine başvurmuş olsalardı hükmü yanında olanlar
onlara hükmünü açıklardı.3
Şeytanın
telkinlerine kulak kabartmayın o sizlerin apaçık düşmanı,
yoksa dostu olup yüce Allahın (c.c.)
şu mübarek ayetine
muhatap olursunuz: İki grup karşı karşıya
geldiği zaman sizlere ben yardımcı olacağım bugün
sizleri asla kimse yenemez dedikten
sonra gerisin geriye döner ve ben sizlerden beriyim zira ben sizlerin görmediğini
görüyorum diye mırıldar.4 Günah
işlemiş bir şekilde mızraklarla öldürür ve öldürülür kılıçlarla keser veya kesilir direklerle ezilir ve oklarla hedef
olursunuz ve bu ayete muhatap
olursunuz: Daha sonra önceden
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 108 7 Bihar c. 43 s. 211 / Külleyninin Kafisi c. 1 s. 458 / Bihar c. 43 s. 193 / Nehcül Belağa h. 202 / Delail El İmamet s. 47 / Müfidin İrşadı s. 165 / Keşf El Gumme c. 2 s. 147 / Tezkiret El Havas s. 318
2 Nisa suresi: 59
3 Nisa suresi: 83
4 Enfal suresi: 48
iman etmemiş ve hayır işlememişse imanı kendisine fayda sağlamayacaktır.5
Ata ibni Abbastan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir: Ey Abdul Muttalib
oğulları ben sizin cahilinizin öğrenmesi ve aliminizin hak üzere
sabit kalması, yoldan sapanınızı hidayet etmesi
kurtarıcı olmanızı aranızda ve merhametli olmanız için dua ettim. Bir kimse namaz kılar Makamı İbrahim ile Kâbe arasında mukim olsa ve yüce
Allahın (c.c.) huzuruna Ehlibeytime karşı kalbinde nefretle
çıkarsa ateş ehlinden olacaktır.6
Muhammed bin Muhammedten, Ebu Bekir Muhammed bin Amr El Cabiden, Ebu
Abbas Ahmet bin Muhammed bin Sait El Hemadaniden, Ebu Avane Musa bin Yusuf El
Kattan El Kufiden, Muhammed bin Süleyman El Mukırri El Kindiden, Abdussamet bin Ali Nevfeliden Ebi İshak
Sabiden Esbağ bin Nebati El Abdiden (r.a) şöyle rivayet
edilmiştir: İbni Mülcem
Allahın (c.c.) laneti üzerine olsun İmam Aliye (a.s) kılıç darbesi indirip yakalandığı zaman ben ve arkadaşlarım Haris, ve Süveyd bin Gafle ve birkaç arkadaş daha İmamın evine gittik ve kapının yanına oturduk ve ağlama seslerini
duyduk. Bizler o halde beklerken
İmam Hasan (a.s) dışarı
çıkıp Müminlerin Emiri sizlere evlerinize gitmenizi buyuruyor dedi,
benden başka herkes
evine gitti o sırada içeride
ağlama sesleri daha da yükseldi ben de ağlamaya başladım. İmam Hasan (a.s) bir daha dışarı çıktı ve ben sizlere gidin diye söylemedim mi diye
buyurdu. Ben Ey Allah (c.c.) Resulünün (s.a.a) evladı müminlerin emiri
İmam Aliyi (a.s) görmeden buradan gitmek için ne ayaklarım taşır ne de gönlüm
razı olur, dedim.
İmam içeri geçti
ve kısa bir süre
sonra dışarı çıkıp bana içeri geç diye buyurdu. Ben
içeri geçtim İmamın başını sarı bir hırkayla bağlamış kan kaybetmiş bundan
dolayı yüzünün sarardığını ve arkasına yaslanmış
olduğunu gördüm. Yüzünün mü emamesinin mi, daha sarı olduğunu
seçemedim. Onu öpüp ağlamaya başladım. Bana ağlama ey
Esbağ Allaha (c.c.) ant olsun ki gidişim cennetedir. Ben sana feda olayım elbette
senin cennete gideceğini biliyorum ancak senin
ayrılığına ağlıyorum ya Emir El Müminin.
Ben seni bundan sonra göremeyeceğimden dolayı bana Resulullahtan
(s.a.a) duyduğun bir hadis anlatmanı istiyorum, dedim. Bana olur ey Esbağ diye buyurup şöyle devam etti:
Resulullah (s.a.a) bir gün beni yanına çağırıp şöyle buyurdu: Ey Ali (a.s) mescidime git minberime
çık insanların toplanmasını emret, daha sonra
yüce Allaha (c.c.)
hamd ve senadan
sonra bana çokça
salat ve selam et ve şöyle söyle: Ey
İnsanlar ben sizlere yüce Allahın (c.c.) elçisinin elçisiyim kendisi
sizlere şöyle buyurmakta: Yüce Allahın (c.c.) Mukarreb meleklerin Nebi ve
Resullerin ve benim lanetim kendisini babasından baka birine nispet edenin
Mevlasından başka birisine tabi olanın ve yanında çalışana zulüm edenin üzerine
olsun. Ben Resulullahın (s.a.a) emir buyurduğu gibi mescide gittim
ve minbere çıktım Kureyşliler mescidin içindeydi beni görünce bana kulak verdiler. Ben yüce Allahı (c.c.) tenzih ve takdisten sonra Resulullaha (s.a.a)
epeyce salat ve selam
ettikten sonra ey insanlar ben sizlere Allah (c.c.) elçisinin elçisiyim o ise
sizlere şöyle buyuruyor: Allahın (c.c.), Mukarreb meleklerinin Nebi ve Resullerinin ve benim lanetim kendisini
babasından başka birine nispet edenin, Mevlasından
5 Enam suresi: 158
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 117 ve hadis no: 21
başka birisine tabi
olanın ve yanında çalışana zulüm edenin üzerine olsun. Dinleyenler arasında Ömer bin Hattabtan başka hiç kimse konuşmadı. Ömer ey Ebu Hasan (a.s) sen tebliğini yaptın ancak manası açıklanmamış sözler
söyledin. Ben bunu Resulullaha (s.a.a) bildiririm deyip
Resulullahın (s.a.a) huzuruna gittim ve Ömerin itirazını
anlattım. Bana mescidime bir daha git minbere çık ve yüce Allaha
(c.c.) hamd ve senadan sonra bana salavat et ve Ey İnsanlar sizlere
anlattığımız her şeyin tevili ve tefsiri bizde mevcuttur, ant olsun ki sizlerin babası
benim, ant osun ki ben sizin Mevlanızım, ant olsun ki ben sizler için çalışanım, diye buyurdu.
1
İbrahim bin Abdul Hamitten, Zeyd bin Usame Şehhamdan, Ebi Abdullah Cafer bin
Muhammedten (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Hiç şüphe yok ki bizim velayetimize
ancak elinizi haramlardan çekerek, ibadetlerde çaba, doğru söz, emanete
sadakat, komşularla iyi geçim, güzel ahlak, sözünüze sadakat ve
sıla rahimle sahip olabilirsiniz. Bizlere uzun secdelerinizle yardımcı olun. İmam Alinin
(a.s) katili dahi bana bir
emanet vermiş olsa onu kedisine veririm.
Cabirden, Ebi Abdullah İmam Sadıktan (a.s) bu ayetle ilgili şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: İman edenlere Rableri katında iyi bir derecede olduklarını müjdele.2 İmam bu İmam Alinin (a.s) velayetidir, diye buyurdu.3
Harun bin İshak El Hemadaniden, Abduhtan, Abdülmelik bin Ebi Süleymandan şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Ataya dedim ki: Resulullahın (s.a.a) ashabı arasında kitap konusunda İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s) daha alim biri varmıdır? Allaha (c.c.) ant olsun ki hayır, diye cevap verdi.
Ebu Abdullah Cafer bin Abdullah
bin Cafer El Aleviden, Yahya bin Haşim El Gassaniden, Muhammed bin
Mervandan, Cüveybir bin Saitten, Dahhak bin Müzahimden söyle buyurduğu
rivayet edilmiştir: İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) yanıma Ebu
Bekir ve Ömerin gelip şöyle söylediklerini anlattığını
işittim: Resulullahın (s.a.a) yanına gidip Fatımanın
(a.s) adını ansan dediler. Dedim ki Resulullahın (s.a.a)
yanına gittim ve beni görünce gülümsedi sonra ey Ebu Hasan, seni buraya
getiren nedir hacetin nedir diye sordu. Ona
yakınlığımı İslam yolundaki hizmetimi cihat
ederek ona olan yardımımı anımsattım. Bana ey Ali
(a.s) doğru söylüyorsun sen bu anlattıklarından da
efdalsın. Dedim ki ya Resulullah (s.a.a) beni Fatımayla (a.s)
evlendir. Buyurdu ki ya Ali (a.s) senden önce birçok kimse onu istedi ancak ona taliplilerini anınca bundan hoşnut olmadı.
Ancak sen yine benimle beraber gel sana ondan bir haber vereyim.
Resulullah (s.a.a) Fatımanın (a.s)
yanına vardı Fatıma (a.s) babasını görünce
ayağa kalktı
cüppesini aldı ve sandaletini çözdü ve abdest için ona su getirdi,
Resulullaha (s.a.a) kendi elleriyle abdest aldırdı,
ayaklarını yıkadı, daha sonrada yanında oturdu.
Resulullah (s.a.a) Ey Fatıma (a.s), diye buyurdu. Fatıma (a.s) emret
ey babacığım diye cevap buyurdu.
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 123
2 Yunus suresi: 2
3 Külleyni Kâfi de c. 1 s. 422 / Bihar c. 24 hadis no: 40 36 57
Resulullah (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s)
bizlere akrabalığı İslamda ki fazileti malumdur, bende
yüce Allahtan (c.c.) seni insanların en üstünüyle evlendirmesi için dua ettim, o da bugün senin durumunu
ve bu konudaki görüşünü
sordu, sen bu işe ne dersin? Fatıma (a.s) sustu ancak yüzünü çevirip
ekşitmedi.
Resulullah (s.a.a)
dışarı tekbir getirerek çıktı ve onun susması
kabul etmesi anlamına gelir, diye buyurdu. Daha sonra yanına Cebrail
(a.s) geldi ve Ey Resulullah (s.a.a) kızını Ali bin Ebi Taliple
(a.s) evlendir, zira yüce Allah (c.c.) Aliye
(a.s) Fatıma için Fatımaya da Ali (a.s) için razı
oldu.
İmam (a.s) Resulullah (s.a.a)
beni kızı Fatımayla (a.s) evlendirdi ve elimden
tutarak şöyle buyurdu, dedi: Allahın (c.c.) adıyla kalk ve şöyle söyle: Allahın (c.c.)
bereketiyle, Allahın (c.c.) istediği olur, Allahın (c.c.) kudretinden başka kudret yoktur, Allaha (c.c.) tevekkül ettim, daha sonra beni Fatımanın (a.s) yanına alıp
oturttu ve şöyle
buyurdu: Ey yüce Allahım (c.c.) bunlar benim için yarattıkların
içinde en çok sevdiğimdir,
onları sende sev ve soylarını bereketli kıl onlar üzerinde
bir koruyucu görevlendir ve ben Şeytanın şerrinden onları ve zürriyetlerinin sana sığınmalarını umuyorum.4
Ebu Hüreyrenin şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Kim Zilhicce ayının on sekizinci
gününü oruçtutarsa yüce Allah (c.c.) ona atmış ay orucu sevabını yazar. O
gün Resulullahın (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) elinden
tutup: Ben kimin Mevlası isem Alide (a.s) onun Mevlasıdır, diye buyurduğu Gadir Hum
günüdür. Bu biatten sonra Ömer bin Hattab İmama tebrikler hayırlı olsun ya Ali (a.s) sen benim ve kadın erkek bütün müminlerin Mevlası oldun, diye kutladı.5
İbni Abbas Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kim benim gibi yaşamak
ve benim gibi şehadete ermek ve yüce Rabbimin bana vaat ettiği Hulud (Beka)
cennetine benimle beraber
geçmek istiyorsa, benden
sonra İmam Ali bin Ebi
Talibi (a.s) ve ondan sonrada zürriyetini veli edinsin. Zira onlar benim
tıynetimden yaratılmış ve benim kavrama ve anlama
kabiliyetime nail olmuşlardır. Onların faziletini inkâr eden
akrabalık bağlarımı kesenlerin vay haline. Yüce Allah
(c.c.) şefaatimi onlara nail etmesin.6
Muhammed bin Sirinden, Basra
şeyhlerinden birinin şöyle söylediğini nakletmiştir: İmam Ali bin Ebi Talip
(a.s) Cemel savaşından sonra
hastalandı, cuma günü ise
namazı kıldıramayıp evladı İmam Hasanı
(a.s) Cuma namazını kılması için görevlendirdi. İmam
Hasan (a.s) halkı mescide topladı. Minbere hutbe vermek için çıkına önce yüce Allahı (c.c.) tenzih ve takdis etti daha sonra şehadet getirerek
Resulullaha (s.a.a) salavat okudu ve şöyle buyurdu: Ey insanlar yüce Allah (c.c.)
bizleri nübüvvet
için seçti ve bütün insanlar arasında seçkin kıldı, bizlere kitabını
ve vahyini indirdi,
Allaha (c.c.) ant olsun ki kim bizim
haklarımızı aşağılamaya
kalkarsa yüce Allah (c.c.) onun hem dünyasını hem de ahiretini aşağılar. Kim bize galebe olmak
için çalışırsa bunun
elbette ki ümmete
akıbeti çetin olur.
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 93
5 Seyitin Zeraifi s. 147 / İbni Megazili Menakıbı s. 19 / Bihar c. 37 s. 107 c. 2 hadis no: 119
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 191 / Sadukun Emalisi s. 39
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Çok yakında onun haberini alacaksın.1 Daha sonra insanlara toplu bir biçimde babasının
(a.s) mesajını okudu. Daha sonra babasının yanına gidince ona baktı ve dayanamadan gözyaşları içinde hıçkırarak
ağladı. İmam
onun bu halini görünce ona yaklaşıp alnından öptü ve anam babam sana feda olsun diye buyurup şu
ayeti okudu: Onlar birbirinin zürriyetindendir. En iyi bilen ve işiten şüphesiz ki yüce Allahtır.2
Kays bin Sad bin Ubadeden, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ben kıyamet günü düşmanlarımla hesaplaşmak için yüce Allahın (c.c.) huzuruna çıkacak ilk kişiyim.3
Hâkim bin Hasandan, Ukbe El Hicriden, amcasının şöyle rivayet ettiğini nakletmişlerdir: İmam Alinin (a.s) minberde şöyle buyurduğunu işittim: Bugün sizlere öyle bir şey söyleyeceğim ki benden önce ve sonra bunu söylediklerimi iddia eden yalan söylemiştir: Ben Allahın (c.c.) kulu ve Resulullahın (s.a.a) kardeşiyim ve kadınların en üstünün eşiyim.4
Amr bin Sabitten, Ceble bin Sehimden, babasından şöyle
söylediğini nakletmişlerdir: İmam Ali bin Ebi Talibe (a.s) biat edildiği zaman Muaviyenin ona biat etmediği ve Osmanın verdiği
Şam valiliğinde kendisini bırakması şartıyla biat edeceği haberi ulaştı. Daha sonra Muğire İmam Alinin (a.s) huzuruna gelip şöyle söyledi: Ey Müminlerin
Emiri sen Muaviyeyi iyi tanıyorsun senden önce halife olan onu Şam
valiliğine getirdi, sen de ona durumlar istikrara kavuşuncaya
kadar bu görevi ver, daha sonra da onu azlet. Bu teklife
karşın İmam (a.s) şöyle
buyurdu: Ey Muğire onu görevden
azledinceye kadar bana hayatta kalma garantisi veriyor musun? Hayır, dedi. İmam yüce Allah (c.c.) beni o iki
kişinin atamasından hiçbir şekilde sorumlu
tutacak bir davranışı yapmayacağım, diye buyurdu ve şu
mübarek ayeti okudu: Ben sapkınları yardımcı alacak değilim.5 Ancak onu yanıma
çağıracak eğer icabet
ederse Müslüman kimseye ne veriyorsam onu vereceğim. Ne tür sorumluluğu varsa ondan sorumlu
tutacağım. Herhangi bir hakka sahip ise
ona hakkını takdim
edeceğim. Yok eğer yüz çevirirse onu yüce Allah
(c.c.) adına yargılayacağım. Bunları duyan
Muğire İmamın yanından ayrılırken öyleyse onu yargıla,
deyip şöyle bir şiir okudu:
Nasihat ettim Aliye harbin oğlu hakkında Nasihatimi reddetti
nasihat etmem ona bir daha Kabul etmedi ona ettiğim
nasihati
Kafiydi ona ettiğim nasihat
1 Sad suresi: 77
2 Ali İmran suresi: 34 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 81
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 83
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 83
5 Kehf suresi: 51
Dediler ki ona en iyi nasihat hangisi Dedim ki ona nasihatin kendisi değerlidir
Kays bin Sad aya kalkarak İmama şöyle arz etti: Ey Müminlerin emiri Muğire sana yüce Allahın (c.c.) bahsetmediği bir konuya değindi. Birini öne aldı diğerini öteledi eğer sen üstün olmak istiyorsan
Muaviyeye nasihatte bulun ve onunla meşveret et. Sonra şöyle bir
şiir okudu:
Arzu etti ve birini temsilen gönderdi Muğireyi üstün gelmek
isterse Muaviye Şükür Allaha (c.c.)
aramızda muvaffaksın
Ancak benim bu gördüğüm kâfi değil Gökleri yükselten ne münezzeh
Yeryüzünü de olduğu gibi yayan6
Ebi İshaktan, Haresten, İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) her öylen olduğunda yanımıza gelip şöyle buyururdu: Namaz vakti geldi Allah (c.c.) sizlere merhamet etsin. Doğrusu yüce Allah (c.c.) siz Ehlibeytten her türlü pislik ve eksiği giderip sizleri pak kılmayı irade buyurur.7
Ebu Naim Katra şöyle söylediğini nakletmiştir: Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) ben kimin Mevlası isem Alide onun Mevlasıdır, diye buyurması ile şahadeti arasın da ne kadar bir süre vardır? Yüz gün, diye cevap verdi.
Ebi Aliye olarak tanınan Hüseyin bin İbrahimden şöyle nakledilmiştir: Abdüsselam bin Salihin şöyle söylediğini işittim: Veki bin Cerraha dedim ki: Resulullahın (s.a.a) İmam Aliye (a.s) ben kimin Mevlası isem Alide Mevlasıdır diye buyurmasının manası nedir? Ben kimin peygamberi isem Alide (a.s) onun velisi anlamına gelir, diye cevap verdi.
Ebu Ali bin Ebi Yasirden, İsa bin Faşiden, şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Medain şehrinden Bağdata
doğru yolculuğa çıktım daha önce geçmediğim bir yolu kullandım. Hadis ehlinden kalabalık bir grupla karşılaştım bineğimden indim ve cemaatin
sonunda oturdum. Sohbet bitip halk dağıldıktan sonra sohbeti
yapan alimin yanına soru sormak için yaklaştım. Sohbeti
yapan Ahmet bin Hanbeldi,
6 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 85
7 Ahzap suresi: 33 / Şeyhin Emalisi c. 1 s. 88
kendisine dedim ki Allah
(c.c.) seni yüceltsin ben Medainli biriyim
ve mezhebim Ehlibeyti veli
edinmektir birçok hadis işitiyoruz bu hadislerin sıhhatini bilmek
istiyoruz bundan dolayı size birkaç tanesini sormak istiyorum? Sor diye
cevap verdi. İmam Ali bin Ebi Talib (a.s)
hakkında sen Ateş ehlini ayıransın hadisinin sıhhati nedir?
İbni Hanbelin sağ tarafında Ahmet bin Nasır bin Malik oturuyordu. Ahmet bin Nasır hadisi inkâr etme yolunu seçti, ancak Ahmet onu susturdu
ve bu adam soru soruyor diyerek
şöyle cevap verdi: Evet bu senetli bir hadistir, ancak başka
bir hadis daha var Resulullahın (s.a.a) Allahım (c.c.) onun dostuna
dost ve düşmanına düşman ol
diye, bu hadiste sahih hadistir. Başka bir tabirle ise onu veli edinen
cennette ve ona muhalefet eden de cehennemdedir şeklinde bu sorduğu
hadis bu anlama gelir, dedi.
Şubeden şöyle söylediği
nakledilmiştir: Haşimilerin lideri Zeynel Abidin Ali bin Hüseyinin (a.s) Medinede şöyle buyurduğunu işittim: Amcam Muhammed bin Ali Cabir bin Abdullahın (r.a) şöyle buyurduğunu bana anlattı: Alinin (a.s) kapısı
hariç mescide açılan bütün kapıları kapatınız, diye buyurarak kapısına işaret etti.1
Amr bin Ebi Mikdad, Ebi Hamza Somaliden, Resulullahın (s.a.a) hizmetçisi Ebi El Hamradan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: İsra gecesi göklere yükseldiğim vakit Arşın sağ ayağında La ilahe İllallah (c.c.) Muhammed Resulullah (s.a.a) onun Aliyle destekleyip yardım ettim, diye yazıldığını gördüm, diye buyurdu.2
Selma bin Kehilden, İyad bin İyattan, babasının şöyle anlattığını rivayet etmiştir: İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) Hz. Selmanın da (r.a) bulunduğu bir grup insanın yanına uğradı. Selman (r.a) İmamı görünce yanındakilere kalkın ve bu gelene bağlanın, Allaha (c.c.) ant olsun ki sizlere peygamberinizin sırlarını bilip anlatacak başka hiç kimse yoktur.3
Ali bin Ukbe, Salim bin Ebi Hafstan
şöyle rivayet ettiğini aktarmıştır: Ebu Cafer
Muhammed bin Ali (a.s) şehadete erince, ashabıma dedim ki: İmam
Cafer bin Muhammedin (a.s) yanına gidip taziyede bulununcaya kadar beni
bekleyin? İmamın (a.s) huzuruna vardım ve taziyede bulunarak
şöyle arz etim: Bizler şüphesiz ki onun nezdinden geldik
dönüşümüzde onun huzuruna olacaktır. Allaha (c.c.) ant olsun ki Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu diye
bizlere Resulullahın (s.a.a) buyruklarını anlatan
gitti ant olsun ki Allaha
(c.c.) onun gibi birisini asla görmeyeceğiz, dedim.
İmam Cafer (a.s) bir süre suskun kaldıktan sonra şöyle buyurdu:
Yüce Allah (c.c.) kullarımdan bazıları vardır ki bir hurma tanesini sadaka olarak takdim eder bende onun bu sadakasını sizlerden
birinin çocuğuna bakımını yapıp büyüttüğü
1 Sadukun Emalisi s. 274
2 Sadukun Emalisi s. 179 / Havarezmi Menakıb s. 229 / İbni Megazili Menakıb s. 39 / Münteceb Din Erbaini s. 66 / İhkak El Hak c. 6 s. 139- 151
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 125 c. 3 hadis no: 21
gibi bakar büyütürüm öyle büyür
ki Uhud Dağı kadar olur. Daha sonra ben İmamın huzurunda
ayrılıp ashabımın yanına geldiğimde onlara şöyle söyledim: Bundan daha garip bir durum görmedim daha önce İmam Bakırın (a.s) vasıtasız
bir şekilde Resulullahtan (s.a.a) hadis nakletmesini garip görürdük, fakat bu kez evladı
İmam Sadık (a.s) bana vasıta eklemeden yüce Allah (c.c.)
şöyle buyurdu şeklinde hadis anlattı.4
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 125
ONUNCU BÖLÜM
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Ebu Muhammed Kasım bin Abdullah bin Muğire El Cevheri, Ebu Gassan, yani Malik bin İsmail Nehdiden, Matleb bin Ziyattan, Leysten, Hakemden, Ayşe bint Sadtan, Saatten, Resulullahın (s.a.a) İmam Ali bin Ebi Talibe (a.s) Tebük gazvesi günü şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Senin bana olan menzilin Harunun Musaya (a.s) olan menzili gibidir, ancak benden sonra Nübüvvet yoktur.1
Muhammed bin Esved, Muhammed bin Mervandan, Muhammed bin
Sayipten, Ebi Salihten, İbni Abbasın şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: Abdullah bin Selam
yanında kavminden peygambere iman eden bir kişiyle Resulullahın
(s.a.a) huzuruna gelip şöyle arz
ettiler: Ey Allahın (c.c.) Resulü (s.a.a) evlerimiz buradan uzakta
bu mescit dışında hiç kimse bizimle oturmuyor
kaynaşmıyor. Bizim de kavmimiz onların dinini bırakıp Allah (c.c.) ve Resulüne iman ettiğimizi görünce
bizlere düşmanlık edip bir arada oturmama ikramda bulunmama kararı aldılar,
bu da bizim ağırımıza gitti. Kendileri peygambere bu
şikayetlerini anlatırken, yüce Allah (c.c.)
peygamberine şöyle bir ayet vahyetti: Kuşkusuz ki sizin veliniz
Allah, Resulü ve iman edip namazda rükû halindeyken
zekâtı verendir.2 Ayet
indikten sonra öyle ezanı okundu Resulullah (s.a.a) mescide gitti
Müslümanlar nafile namazıyla meşguldü. Mescitte bir dilenci
gördü ona sana bir şeyler veren oldu mu? diye sordu. Evet, orada kalkmış namaz
kılan kişi verdi, diye arz etti. Resulullah (s.a.a) dilenciye sana hangi haldeyken sadakayı verdi diye buyurdu.
Rükû halindeyken diye cevap verdi. Resulullah (s.a.a) bu cevabı
alınca sevinip tekbir getirerek şu
ayeti okudu: Kim Allahı (c.c.) Resulünü ve iman edenleri
veli edinirse
3
Bu konuyu işiten Hassan bin Sabit şöyle bir şiir irat etti:
Neslim canım feda olsun sana Ebu Hasan
Hidayet yolunda ağır veya hızlı olan Zayi olur mu seni
methedenin ameli
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 211 / Bihar c. 37 s. 255 / Şazan Yüz Menkıbe s. 91 / Gaye El Meram s. 119 / Kerci Kenz El Fevaid s. 282 / Suyuti Bağyet El Vuat s. 452 / Hatip Tarihi Bağdat c. 3 s. 288 / İbni Asakir Tarih Dımeşk c. 1 S. 346
2 Maide suresi: 55
3 Maide suresi: 56
Zayi olmaz Allah
(c.c.) yolunda yapılan Rükû halindeyken veren sen
idin
Feda olsun sana kavmin ey en hayırlı rükû eden İndirdi yüce Allah (c.c.) sana en hayırlı velayeti Sabit kıldı bütün
şer-i kurallarda4
Yunus bin Zebyan, İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Yüce Ali Müminlerin emiri İmam Aliyi (a.s) yaratmasaydı, yeryüzünde Fatımaya (a.s) denk biri bulunamazdı.5
Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) bir rivayete göre Şevval ayı sonu Bedir gazvesi dönüşü ve Osmanın eşi ve Fatımanın kız kardeşinin ölümünden on altı gün sonra İmam Aliyle evlendiği zikredilmiştir. Başka bir rivayette ise Zilhicce ayında salı günü onunla evlenmiştir.6
Ali bin Haşimden, babasından, Bekir bin Abdullah Tavil ve Ammar bin Ebi Muaviyeden, Aksa oğullarının müezzini Ebu Osman El Beceliden Bekir o bize kırk yıl müezzinlik yaptı ve şöyle söyledi: İmam Alinin (a.s) Cemel günü şu ayeti okuduğunu duydum: Söz verdikten sonra yeminlerini bozarlarsa ve dinde haddi aşarlarsa, küfür ehline karşı savaşın onlar vazgeçmedikçe onların yeminleri geçersizdir.7 Daha sonra bu ayetin muhataplarına karşı ancak bugün savaşıldığına dair yemin etti. Bekir bu ayetin manasını Ebu Cafere (a.s) sordum bana şeyhin doğru söylediğini İmam Alinin (a.s) ayet hakkında böyle buyurduğunu tasdik etti.8
Muhammed bin Yusuf, Mansur bin Berzacdan şöyle bir rivayet nakletmiştir: İmam Ebi Abdullah Sadıka (a.s) Hz. Selmanı Farisiyi (r.a) ne kadarda zikrediyorsun, diye arz etti. Bana Selmanı Farisi (r.a) deme, ancak Selmanı Muhammedi (r.a) de. Benim onu çokça anmamın nedenini biliyormusun? Hayır, dedim. Ben birbiri ardında sebepler yatan
üç nedenden dolayı onu çokça anıyorum, bunlar: İmam
Alinin (a.s) ihtiyaçlarını öne geçirip kendi ihtiyaçlarını
ötelemesi, fakirleri sevip savaş döneminde onları seçip öne
geçirmesi, üçüncüsü de ilmi ve alimleri sevmesi, kuşkusuz Selman (r.a)
müşriklerden olmayan Salih bir kul ve Hanif Müslümanlardandır.9 Muhammed bin Kasım şöyle söylemiştir: Selmanı Farisi (r.a) Ehlibeyte velayeti ve hizmetiyle hadislerin ilmini kavramış birisiydi.
4 Bahrani Burhan da c. 1 s.482 / Tıbrısi Burhan da c. 1 s. 484 / Havarezmi tefsiri Fırat s. 29
5 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 42 / Bihar c. 43 s. 97- 141
6 Şeyhin Emalisi c. 1 42
7 Tövbe suresi: 12
8 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 131
9 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 133
İbrahim bin Hayyan, Muhammed
bin Hanifenin eşi Caferin kızı Ümmü Caferden, Esma bin Umeys
Resulullahın (s.a.a) savaşlarına katılıp
yardımcı olduğunu anlatmıştır. Ümmü Cafer kendisine
Ey ninem, nasıl yardımcı oluyordun, diye sormuş. Esma (r.a) ise şöyle cevap
buyurmuştur: Su tulumlarını diker yaralıları tedavi eder, gözlerine sürme çekerdim. Bir gün Resulullah (s.a.a)
ikindi namazını kıldırdı ve selam vermeden
öce ilgisini çeken
bir şey oldu.
Yüce Allah (c.c.) kendisine
bir şeyler vahyetti
o da İmam Aliye (a.s) bunları aktardı. Ancak bu süre içinde
namaz vakti gelip
geçmişti. Resulullah (s.a.a)
İmam namaz
kılmadın mı diye sordu İmam
hayır seni kaldırmaktan haya ettim diye buyurdu
zira
Resulullah (s.a.a) İmam Alinin (a.s) ayağına yaslanmış yatıyordu. Peygamber
(c.c) güneş battıktan sonra Ey yüce Rabbim güneşi İmam Ali (a.s) için geri çevir
diye dua etti. Güneş namaz vaktine geri
döndü ve böylece İmam Ali (a.s) namazını kıldı.1
Ravi şöyle rivayet etmiştir: Hicretin üç yüz otuz birinci yılında Kadı Ebu Abdullah El Hüseyin bin Harun bin Muhammed bana şöyle bir şiir okudu:
Sevdiğim beş kişi için anam babam
feda olsun Allah (c.c.)
rızası için verdi sadakayı Muhammed ve vasisine babam feda olsun
Onlar paktırlar bir de kızı ve evlatları
Babam onlara feda olsun onların sevgi ve zikriyle Korktuğum o şeyden kurtuluşu umarım
Öyle bir kavim ki onları veli edinirse mütedeyyin Yüce Allahın (c.c.) pak kıldıklarını veli edinmiştir
Hüseyin bin Kasım Temimiden, Ebu Sait Sicistaniden, Bağdatta Kadı bin Kadı Ebu Kasım Ali bin Hasan bin Ali Tennuhiden Ebi Ebu Hasandan aynı kasideyi Ebi Ebu Kasım Ali bin Muhammed bin Ebi Fahim Tennuhi şöyle nakletmiştir:
1 Güneşin geriye çevrilme hadisi çok meşhur Mütevatir bir hadistir. Birçok farklı kaynaktan akta- rılmış bunların bazıları şöyledir: Kâfi c. 3 s. 561 / Bihar c. 41 s. 182 c. 100 s. 216 / Gaye Meram s. 629 / İbni Megazili Menakıbı s. 96 / El Havarezmi Menakıbı s. 217 / İbni Cevzi Tezkire s. 53 / Kenci Kifayet Talib s. 385 / İhkak El Hak c. 5 s. 522-536 c. 16 s. 315-331 / Fadail El Hamse c. 2 s. 119-122
Muhammedin (s.a.a) Gadir Humda söylediğini söyleyen Nasibi ve muhaliflerin desiselerinden
çekinir
Ancak ben sizlere
nefislerinizden daha evla değil miyim Evet dediler şek ve şüphe
dolu cevapta
Ben aranızdan kimin Mevlası idiysem İşte bu
kardeşim Mevlasıdır ve dostu İtaat edin ona acilen onun bana menzili
Harunun Musayı kelime, menzili gibi
O olmasa başkası Haşim oğullarından olsa da
Gökyüzündeki bütün yıldızlar parlak
değildir2
Sabit bin Ammareden, Rubeya bin Şeybanın İmam Hasan bin Aliye (a.s) şöyle arz ettiği rivayet edilmiştir: Ey Resulullahın (s.a.a) evladı Resulullahla (s.a.a) anılarından hangisini hatırlıyorsun? İmam Hasan (a.s) şöyle cevap buyurdu: Bir gün beni sadaka odasına geçirdi içerde gördüğüm hurma kaplarından bir hurma alıp ağzıma koydum. Resulullah (s.a.a) onu tükür zira o ne Resulullaha (s.a.a) ne de Ehlibeytinden birine helal kılınmıştır, diye buyurdu.
Ebi Sait El Hudrinin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullah (s.a.a) aralarında İmam Ali bin Ebi Talibin de (a.s)
bulunduğu bir grup ashabıyla beraber otururken kim (tevhit
sözü) La İlahe İllallah (c.c.) sözünü ikrar ederse cennetlik
olmuştur. Ashabından iki kişi bizleri bu tevhit sözünü ikrar
ediyoruz ya Resulullah (s.a.a) diye arz ettiler. Resulullah (s.a.a) İmam
Aliye (a.s) işaret ederek bu şehadet ancak ondan ve yüce
Allahın (c.c.) kendilerinden söz aldığı tabilerinden kabul
edilecektir. Mecliste bulunan herkes bizler La İlahe İllallah (c.c.)
sözüne iman edip şehadet ediyoruz, dediler. Resulullah (s.a.a) mübarek
elini İmam Alinin (a.s) başına koydu ve şöyle buyurdu:
şehadetinizin doğru olup olmadığı buna verilmiş sözden caymamanız, makamını işgal etmemeniz ve sözlerini yalanlamamanızdır.
İshak bin Rahveyhten şöyle söylediği rivayet
edilmiştir: İmam
Rıza (a.s) Nişaburdan çıkıp Memuna doğru yola
çıkmak için hazırlık yaparken hadis ravileri yanında
toplandı ve şöyle söylediler: Ey Allah Resulünün (s.a.a) evladı faydalanacağımız bir hadis söylemeden mi bizleri bırakıp gideceksin? İmam (a.s) faytona (Havdeç
faytona benzer bir semere) binmişti başını dışarı çıkarıp şöyle buyurdu: Babam Musa bin Caferden (a.s) o da babası Cafer bin Muhammedten
(a.s) dedem Muhammed
bin Aliden (a.s) o da babası Ali bin Hüseyinden (a.s)
2 Emini Gadir c. 3 s. 379
o da babası Hüseyin bin
Aliden (a.s) İmam Hüseyinde babası Ali bin Ebi Talipte
Resulullahtan (s.a.a) Resulde Cebrailden ona Yüce Allahtan (c.c.) şöyle
buyurduğunu nakletmişlerdir: La ilahe İllallah (c.c.) benim kalemdir, kim benim kaleme
geçerse azabımdan güvende olur, diye buyurdu kervan hareket edince
İmam tatbiki şartlarını yerine getirmek kaydıyla,
bende onun şartlarından biriyim, diye buyurdu.1
Fadıl bin Yaserden Ebi
Caferden (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilirmiştir: On tane özellik vardır ki
kim o özelliklerle yüce Allahın (c.c.) huzuruna çıkarsa cennete
geçecektir: Yüce Allahın (c.c.) ortaksız tek olduğuna, Muhammed
Mustafanın (s.a.a) Resulü olduğuna ve yüce Allahın (c.c.) huzurundan getirdiği
emirlerini kabul edip Namazı kılmak, Zekâtı vermek,
Ramazan ayı orucunu tutmak, Hacca girmek,
Allahın (c.c.) dostlarını dost edip düşmanlarından beri olmak ve sarhoşluk veren
her şeyden sakınmaktır.
İsa bin Abdullah babasından, dedemden ve kendi dedesinden, İmam Aliden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: İmam Alinin (a.s) Müslümanlar üzerindeki hakkı bir babanın evlatları üzerindeki hakkı gibidir.2
Ebi İshaktan, Sait bin Vahaptan şöyle naklettiği rivayet
edilmiştir: İmam Ali
(a.s) mescidin geniş avlusunda toplanan MüslümanlaraAllah (c.c.)
rızası için burada bulunan
Müslümanların Resulullahın (s.a.a) Gadir Hum günü benim için söylediklerini duyanlar kalkıp şahitlik etsin. Mevcut cemaatin bir tarafından altı
diğer tarafından ise yedi kişi toplamda on üç kişi ayağa kalktı. Harunun naklettiği
rivayette ise toplam on iki kişi
kalkıp Resulullahın (s.a.a) o gün ben kimin Mevlası
isem Ali de (a.s) onun Mevlasıdır, Allahım (c.c.) ona
dost olana dost düşman olana da düşman ol, onu seveni
sev buğz edene
ise buğz et ve ona yardımcı olana sen de yardımcı ol, diye
buyurduğuna şahitlik ettiler.3
Ali bin Abbastan babasından, Ebi Caferden (a.s) İmam Alinin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: İmam Hayber kalesini fethettiği zaman kapıyı sırtına taşıyıp daha sonra kaleye geçilebilecek körü eyledi. Daha sonra ise kapı bozuldu ve onu ancak kırk kişi taşıyabildi.
Hamza Dabiden, ibni Abbasın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Resulullahın (s.a.a) kızı Fatımanın (a.s) İmam Ali bin Ebi Taliple (a.s) zifaf gecesinde Resulullah (s.a.a) önünde Cebrail (a.s) sağında Mikail (a.s) solunda ve yetmiş bin melekte arkasındaydı. Bu melekler sabaha kadar yüce Allahı (c.c.) tenzih ve takdis ediyorlardı.4
1 Sadukun Uyunun da c. 2 s. 134 / Tevhit s. 24 / El Emali s. 195 / Sahife Rıza (a.s) s. 79 / Bihar c. 3 s. 13 / Zemahşeri Rabi El Ebrar c. 2 s. 249 / Müttaki El Hindi Kenz El Ummal c. 1 s. 52 / Rafi Tedvin de c. 2 s. 214
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 244-277
3 c. 3 hadis no: 22-30 c. 5 hadis no: 23
4 Allamenin Keşf El Hak kitabı s. 254 / Bihar c. 43 s. 115 / Seyidin İkbalinde Tarihi Bağdat ve Bihar de c. 43 s. 92
Ebi İshaktan, Haristen, Ali bin Ebi Talipten Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduklarını Rivayet etmişlerdir: Cennete vesile adında bir derece ve o derecenin Nebi ve Resulü vardır. İşte o derece ve makamın Resulü benim. Resulullahı (s.a.a) işitenler ya Resulullah (s.a.a) orayı seninle birlikte mesken tutacak kimlerdir, diye sordular. Kızım Fatıma (a.s) kocası ve evlatları Hasan ve Hüseyin (a.s), diye buyurdu.
Ravi silsilesi kısaltılarak Ümmü Şürhabilden, Ümmü Atiyeden şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Aliyi (a.s) bir grup askerle gönderip, elini kaldırarak, Allahım (c.c.) Alinin (a.s) sağ salim döndüğünü görmeden canımı alma, diye dua ettiğini gördüm.5
Ravi silsilesi kısaltılarak senetle şöyle rivayet edilmiştir: Amr bin As Muaviyenin yanına geçmek için izin istedi. Muaviye izin verip yanına geçince Muaviye kahkaha atarak gülmeye başladı. Amr senin böyle
gülmene sebep olan nedir ya emir el müminin? diye sordu. Muaviye senin Ali bin
Ebi Talibin (a.s) kılıcından kaçıp ondan kurtulmak için ne
yaptığını hatırladım. Amr benimle alay mı
ediyorsun ya Muaviye benim
yaşadığım olaydan daha komik olanı seni düelloya çağırdığı zaman senin
korkudan benzinin atması ve karşısına çıkmaktan yüz çevirmendi. Allaha (c.c.) ant olsun ki ona karşı düelloya çıksaydın boynunu vurur çocuklarını
yetim bırakır hükümranlığını sona erdirirdi. Daha sonra Amr şöyle bir şiir okudu:
Kof saydığın bir süvariyi alaya alma ey Muaviye Öyle bir
süvari çıktı ki karşısına en üstünü olan Onun meydanda
saldırısını görseydin ey Muaviye
Üzerine salardı panik ve korkuları Ebu Hasan Ölümün hak olduğunu
anlardın o zaman
Nefsini korumak için çok hızlıca koşuştururdun Davet
etti seni sustun tıpkı ezana sustuğun gibi Nefsinin İblislerine
dünyayı dar etti
Keskin mızrağıyla saldırdı diye alaya mı
alırsın beni
Saldırısıyla az kalsın bir parça etimi koparacaktı
Felç olur kim çıkarsa onun karşısına
Öyle bir çarpışama olur ki gece bütün haşereleri çıkarır Allah (c.c.) aşkına
sorarım sana o ormanın aslanı ve
5 Deylemi İrşad El Kulüp c. 1 s. 234
Cengâverlerin heybetinden kaçtığı yavru
aslanın babası Onun bu vasfından şek
içindeysen sen tam bir ahmaksın Yok eğer değilsen geç o saçma sapan yalanları1
Muaviye yavaş ol ey Ebu Abdullah o kadar değil, dedi Amr buna sen sebep oldun, diye cevap verdi.
Bekir bin Ahmet El Ezedi İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kuşkusuz biz Ehlibeytin sevgisi insanların günahlarını döker, tıpkı şiddetli bir rüzgârın ağaç yapraklarını döktüğü gibi.2
Abdul Vehab bin Macitten ve babasından şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün İmam Alinin (a.s) dört dirhemi vardı. Bu dirhemlerin birini gece bir dirhemini gündüz bir dirhemini gizli ve bir dirhemini de açıktan sadaka olarak verdi bu sebeple yüce Allahın (c.c.) şu mübarek ayeti indi: Mallarını gece ve gündüz, açık ve gizli bir şekilde infak edenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara hiçbir şekil de korku ve tasa yoktur.3
Yasin bin Muhammed bin Ayundan, Abbasın kölesi Ebi Hazımdan
Ömer bin Hattabtan şöyle rivayet edilmiştir: Elinizi İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) üzerinden çekip onu rahat bırakınız, ben Resulullahın (s.a.a) hakkında şöyle buyurduğunu duydum: Onda öyle özellikler var ki o
özelliklerden bir tanesinin Hattab oğullarında olması bir kişi için güneşin üzerine
çıkmasından daha hayırlıdır. Bir gün ben Ebu Bekir, Abdurrahman bin Avf Osman bin Affan Ebu Ubeyd bin Cerrah
ve Resulullahın (s.a.a) bir sahabesiyle daha yürüyorduk Ümmü Selemenin (r.a) yanına kadar ulaştık, İmam Ali bin Ebi Talibin (a.s) oturmuş ve kapıya yaslanmış
olduğunu gördük.
İmama izin ver de
Resulullahın (s.a.a) yanına geçelim, dedik. İmam şu an kendisi
içerde az sonra yanınıza gelecek, diye cevap buyurdu. Kısa bir süre sonra Resulullah (s.a.a)
dışarı çıkıp yanımıza geldi ve beraber
oturduk. Bir süre sonra
İmam Ali bin Ebi Talipte (a.s) yanımıza gelip oturdu. Resulullah (s.a.a) mübarek
eliyle İmamın omuzuna elini koyup şöyle buyurdu:
Kuşkusuz ki sana karşı düşmanlık edilecek.
Sana karşı düşmanlık güdecek kişilerle o konularda seninle hiç kimsenin üstün olmadığı yedi konuda yüzleşeceksin bunlar: Sen müminlerin ilk iman edenisin, yüce
Allahın (c.c.) buyruklarını en iyi bilensin, yüce Allaha
(c.c.) verilmiş söze vefa edensin, yönettiklerine karşı en
merhametli ve en adil olansın ve yüce Allah (c.c.) katında en iyi
özelliklere sahip olansın.4
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 135
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 166
3 Bakara suresi: 274 / Tusi Mecmu da c. 2 s. 388 / Burhan T. c. 1 s. 258 / Bihar c. 64 s. 174 / Keşf El Gumme c. 1 s. 310 / Bihar c. 36 s. 61 / Tefsiri Fırat s. 2 / Umde s. 183 / Zaraif s. 99 / Menakıb Megazili s. 280 / Menakıb Havarezmi s. 198 / Ayet Tevili s. 2 hadis no: 104
4 Hisal c. 2 s. 13 / Bihar c. 41 s. 107 c. 2 hadis no: 104
Hasan bin Ali bin Amr bin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talipten
(a.s): aynı zamanda Muhammed bin Selam El Kufiden Ahmet bin Muhammed El
Vasıtiden Muhammed bin Salih bin Muhammed bin Salttan Amr bin Yunus El
Yemaniden, Kelbiden, Ebi Salihten, ibni Abbastan şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir: İmam
Hüseyin bin Ali (a.s) İmam Hasan bin Alinin (a.s) şehit
olmasına sebep olan hastalığında yanına gelip kendini
nasıl hissediyorsun ey kardeşim? İmam Hasan (a.s) kendimi ahiretin
ilk günlerinde ve dünyanın son günlerinde görüyorum
ve ecelimi hiçbir şekilde geçemeyeceğimi biliyorum ve senden
kardeşlerimden ve sevenlerimden ayrılmayı arzu etmeme rağmen dedem ve babama doğru gittiğimi
biliyorum ancak bu sözler dolayısıyla da yüce Allahtan (c.c.)
bağışlanma ve af dilerim. Diğer bir taraftan da Resulullah (s.a.a)
müminlerin emiri İmam
Ali bin Ebi Talib
(a.s) annem Fatıma (a.s) Hamza ve amcam Caferle
(r.a) buluşacağım
içinde mutluyum. Elbette
ki vefat eden herkesten bir anı ve taziye ve geçen
her şeyden alınacak dersler vardır. Ey kardeşim ciğerimi parça parça kap içine
kustuğumu gördüm. Bana bu tuzağı kimin kurduğunu ve buna
kimin alet olduğunu çok iyi biliyorum. Sen buna karşı ne
yapacaksın ey kardeşim? İmam Hüseyin (a.s) ant olsun ki onu
öldüreceğim, diye buyurdu. Ant olsun ki Allaha (c.c.) Resulullahla buluşuncaya kadar onun kim olduğunu sana söylemeyeceğim
ancak şu söyleyeceklerimi yaz: Bu Hasan bin Ali bin Ebi Talibin
(a.s) kardeşi Hüseyin bin Aliye (a.s) bıraktığı vasiyettir: Allahtan (c.c.) başka ilah olmadığına
onun bir ortağı olmadığına şehadet ederim ona hakkıyla ibadet eder onun Mülk
konusunda da ortağı olmadığını ve yücelttiği
hiçbir şeyin zelil olmayacağına her şeyi
yarattığına ve belirli bir şekilde takdir ettiğine ilk
tapılanın ve hamda en layık olanın o olduğuna
şehadet ederim. Ona itaat eden doğru yolu bulmuş ona muhalefet
eden ziyan olmuş ve onun rızası için tövbe eden hidayet yolunu
bulmuştur. Ey Hüseyin
ailem çocuklarım ve Ehlibeytin konusunda sana şunları
vasiyet ediyorum: Hata yapanları affet, salih amel işleyeni kabul et, onların vekili ve
babaları gibi ol.
Beni Resulullahın (s.a.a)
yanına defnet, zira ben o yanında hiçbir vasiyet gereği olmadan
ve ondan izinsiz yanında defnedilenlerden daha evlayım. Yüce Allah (c.c.)
peygamberine indirdiği ayetlerin birinde şöyle buyuruyor: Ey İman edenler peygamberin evine ancak o izin verdikten
sonra geçiniz.5 Allaha ant olsun ki
hayattayken onlara böyle bir izin vermemiş şahadetinden sonra da buna
yönelik bir vasiyette bırakmamıştır. Bizler ise onun
bıraktığı mirasta tasarruf hakkına sahibiz. Eğer
o kadın sana bu konuda karşı çıkarsa sana
akrabalığı ve Resulullahın (s.a.a) hürmetini
hatırlatırım. Bunun için hiç kimsenin kanını akıtma ta ki Resulullahın (s.a.a) huzurunda bu konuda ve bizlere yaptıkları başka
zulümler için onlarla
hesaplaşalım diye buyurup
daha sonra şehadete erişti.
İbni
Abbas şöyle nakletmiştir: İmam Hüseyin (a.s) beni Abdullah bin
Caferi ve Ali bin Abdullah bin Abbası çağırdı ve
amcaoğlunuza gusül ediniz, diye buyurdu. Bizler İmamı guslettik
hanutladık kefenini giydirdik ve onu mescide alıp namazını kıldık daha sonra İmam Hüseyin
(a.s) ağabeyini Resulullahın (s.a.a) yanında defnetmek
için kapının açılması emrini verdi. Ancak Mervan bin Hakem, Süfyan
5 Ahzap suresi: 53
oğulları
ve Osmanın çocuklarından orada hazır bulunanlar buna engel olup
şöyle söylediler: Müminlerin şehit halifesi mazlum Osman bin Affan Baki mezarlığının
en kötü yerinde defnedilecek, Hasan bin Ali (a.s) ise Resulullahın (s.a.a) yanında defnedilecek bu aramızda kılıçlar ve mızraklar kırılmadan asla olacak şey değildir.
İmam
Hüseyin (a.s) bu durum karşısında şöyle buyurdu: Mekkeyi
Fatımanın (a.s) oğlu İmam Hasana (a.s)
harem kılan yüce Allaha (c.c.)
ant olsun ki İmam
Hasan (a.s) Resulullahın (s.a.a) evine izinsiz bir şekilde geçirilip defnedilenlerden
daha fazla hak sahibidir.
Allaha (c.c.) ant olsun ki o günahları yüklenen Ebu Zeri (r.a)
sürgüne gönderen, Ammara (r.a) yaptığını yapan Abdullaha
zulmeden, Resulullahın (s.a.a) kovduğu kişiyi kollayan kişiden daha evladır. Ancak sizler
ondan sonra ümera oldunuz sizden sonrada düşman oğlu düşmanlar
yönetime geldi diye buyurdu. Daha sonra ibni Abbas şöyle devam etti: Bu kargaşadan sonra İmam
Hasanın (a.s) naaşını annesi Fatımanın (a.s)
mezarı yanına alıp yanına defnettik.
İbni Abbas sonra şöyle devam etti: Definden
sonra oradan ilk ayrılanlardan
biriydim yaşanan tartışmaları duydum ve İmam
Hüseyinin (a.s) çatışmasından korktum
ve yüzünde şer ifadeleri olan bir kişi gördüm ona doğru gittim Ayşenin
beraberinde getirdiği bineklerine binmiş kırk
kişiden oluşmuş silahlı grubu gördüm. Ayşe
onları çatışmaya hazırlıyordu beni görünce bana şöyle söyledi:
Ey İbn-i Abbas bana karşı bu cüretiniz nedir
art arda hep beni üzüyorsunuz evime sevmediğim kimseyi mi geçirmek istiyorsunuz? Ben ona vay senin haline
bir gün katıra bir gün deveye
binip yüce Allahın (c.c.) nurunu söndürüp
yüce Allahın (c.c.) dostlarına karşı savaşmak ve Resulullahın (s.a.a) sevdiği Habibinin yanında
defnedilmesini engelleyip aralarına mı geçiyorsun? Geri dön
zira yüce Allah (c.c.) bu sıkıntıyı da defetti İmam
Hasan (a.s) annesinin yanına defnedildi. O yüce Allaha (c.c.) ancak yakınlık kazandı sizler de uzaklık. Vay olsun halimize git buradan işte seni mutlu edecek arzuların gerçekleşti. İbni Abbas daha sonra
şöyle devam etti: Bu söylediklerimden sonra Ayşe bana öfheli sert bir
şekilde bakıp yüksek sesle Cemel vakasını daha unutmadınız mı diye feryat etti ve ey İbn-i
Abbas sizler kin sahibisiniz dedi.
Kendisine dedim ki Allaha (c.c.)
ant olsun ki o
durumu gök ehli unutmadı ki yeryüzü ehli unutsun. Yüzünü çevirdi ve yanımdan
ayrılırken şöyle bir beyit okudu:
Attı asasını
ortaya böylece ortalık sakinleşti Gurbetten evine dönme mutluluğu yaşayan gibi1
Kuteybe bin Sait, Yakup bin Abdurrahmandan, Ebi Hazımdan şöyle nakledilmiştir: Bir gün Sehl bin Sada Resulullahın (s.a.a) yaraları hakkında soru sorulduğunu
duydum. Dedi ki Allaha (c.c.) ant olsun ki Resulullahı (s.a.a) yıkayan ve üzerine
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 2-160
su dökenin kim olduğunu iyi biliyorum. Kızı Fatıma (a.s) onu yıkıyor Alide
(a.s) kap ile üzerine
su döküyordu. Fatıma (a.s) kanın suyla
yıkayarak kesilmediğini
görünce, hasırdan bir parça aldı yaktı ve küllerini Resulullahın (s.a.a) yaraları üzerine bastırdı, böylece Resulullahın (s.a.a) yaralarından çıkan (s.a.a) kesildi. O gün çatışmada Resulullahın (s.a.a) dişleri kırılmış yüzü yara almış ve başındaki
miğferi çatlamıştı.
İbni Abbastan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullahın (s.a.a) kızı Zeynep öldüğü zaman Resulullah (s.a.a) mezarının
kenarında durdu beraberinde olan Fatımada (a.s) ağlıyordu. Resulullah (s.a.a) Fatımanın (a.s) gözyaşlarını elbisesiyle sildi etrafında olan
kadınlar da ağlıyordu. Kadınların
ağladığını gören Ömer kırbacıyla onları
vurdu, Resulullah (s.a.a) anında kendisine müdahale edip, ey Ömer! Onları bırak gözler yaş akıtır zira kalpler musibete uğramış ondan dolayı
ağlar kadınlar ağlasın bende ağlıyorum ancak Şeytan bize kuru gözlerle bakıyor.
Gözlerden ve kalplerden gelen yüce Allahtandır, ancak elle ve
dille gösterilen tepki Şeytandandır diye buyurdu.
Muhammed bin Ebi Kasım bu hadis hakkında şöyle söylemiştir: Bu rivayetteki müjde
Resulullahın (s.a.a) Fatımanın (a.s)
gözyaşlarını elbisesiyle silmesi ve yüce Allah (c.c.) ve Resulü katındaki değeri ve
kerametidir. Bir diğer konu ise dil ve elle tepki gösterilmediği takdirde
Ömerin inkâr ettiği vefat edene gözyaşlarıyla ağlamak Şia
için büyük bir hüccet ve delildir. Resulullahın (s.a.a) Ömere tepki göstermesi onun bu mübarek
ayete muhatap olduğunun delillerindendir: Onlar
Münkeri emreder ve Maruftan alıkoyarlar
2Bu ayeti iyi anla.
Mısırlı Zünun, Malik bin Enesten Cafer bin Muhammedten (a.s) baba ve dedelerinden (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Kıyamet günü sırat köprüsü cehennem uçurumunun kenarına kurulacak onun üzerinden ancak İmam Alinin (a.s) velayetinden eline kurtuluş ruhsatı olanlar geçeceklerdir.3
Amr bin Abdullah bin Yula bin Murra Sakafiden, babasından dedesi Ali bin Murradan Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: Ey Ali (a.s) sen benden sonra insanların en hayırlısı ve en önde gelenisin. Kim sana itaat ederse bana itaat etmiş bana itaat edende yüce Allaha (c.c.) itaat etmiş, sana muhalefet eden bana muhalefet etmiş bana muhalefet eden yüce Allaha (c.c.) muhalefet etmiş, seni seven beni sevmiş beni seven ise yüce Allah sevmiş, sana buğz eden bana buğz etmiş bana buğz eden ise yüce Allaha (c.c.) buğz etmiştir. Ey Ali (a.s) seni ancak mümin sever ve sana ancak kâfir ve münafık olan buğz eder.
Muhammed bin Davut Rafiliden, Havzadan, Süleyman
Temimiden, Ebi Muhlitten, İbni Mesuttan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah
(s.a.a) mübarek eliyle İmam
Alinin (a.s) elini tutmuşken bana tebessüm ederek baktı. Ben ya Resulullah
2 Tövbe suresi: 67
3 Tevil El Ayet c. 1 s. 494 / Misbah El Envar s. 106 / Emali c. 1 S. 296 / Bihar c. 8 s. 67 c. 3 hadis no: 13
c. 4 hadis no: 1 c. 6 hadis no: 9-18
(s.a.a) İmam Alinin (a.s)
sana olan menzili nedir diye sordum. Benim yüce Allah (c.c.) nezdindeki
menzilim gibidir, diye buyurdu.1
Yahya bin Kays El Kindiden, Ebi Caruttan, Habip bin
Büşaradan, Zazandan, Cerirden şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) Mekkeden dönerken Gadir
Hum
adı verilen bir vadiye yetişti. Orada Muhacirler arasında bir hutbe vererek
İmam Alinin (a.s) elinden tutup şöyle buyurdu:
Ben kimin Mevlası isem Ali de (a.s) onun Mevlasıdır, ant
olsun ki tebliğ ettim.
Zazan Cerire şöyle söyle sorduğunu nakletti: O yerde kimler hazır bulundu? Resulullahın (s.a.a) ashabından bir grup
benim duyduğum her şeyi onlar da duydu. Daha sonra da unuttukları hariç Resulullahın (s.a.a) orada bulunan bütün sahabeleri isimleriyle saydı, saydıkları içinde
Ebu Bekir ve Ömerde vardı.
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 203
ONBİRİNCİ BÖLÜM
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN (C.C.) ADIYLA
Muhammed bin Hasan Saffardan, Ahmet bin İshak bin Sadtan, Bekir bin Muhammed El Ezediden, Ebi Abdullah İmam Sadıkın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Oturup sohbet ediyorsunuz. Sana feda olayım evet, dedim. İmam (a.s) ben o meclisleri severim bizim inancımızı ihya ediniz. Bizim inanç ve zikrimizi ihya edene Allah (c.c.) merhamet etsin. Ant olsun ki kim bizi anar veya kimin yanında anılırsak ve hakkımızda bir sinek kanadı kadar güzel bir söz çıkarsa günahları denizlerin köpüğü kadar çok olsa dahi yüce Allah (c.c.) onun bütün günahlarını bağışlayacaktır.2
Ebu Kasım Cafer bin Muhammed bin Kavlaveyhten, babasından, Sad
bin Abdullahtan, Ahmet bin Muhammed bin İsadan, Hasan bin Mahbup
Zadiden, Ebi Muhammed El Ensariden,
Muaviye bin Vahaptan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Cafer bin Muhammedin (a.s)
huzurunda oturuyorduk yanımıza yaşlılıktan dolayı sırtı bükülmüş bir yaşlı geldi ve şöyle arz etti: Allahın (c.c.) selamı senin üzerine olsun ey yüce Allahın (c.c.) rahmet ve bereketi. İmam (a.s) Allahın (c.c.) selam
ve bereketi senin üzerine olsun ey şeyh bana yaklaş diye buyurdu.
Yaşlı İmama yaklaştı ellerinden öptü ve ağlamaya başladı İmam (a.s) senin ağlamana sebep olan nedir ey şeyh? diye buyurdu. Yaşlı, ey Allah Resulünün
(s.a.a) evladı, yüz
yıldır benim sizlerden bir beklentim vardır ve yıl ay ve
gün bu yıl bu ay ve bugün gerçekleşir umuduyla
yaşadım ancak bir türlü isteğimi yapmadınız nasıl
olur
da ağlamamdan dolayı şaşırırsın, dedi. İmam (a.s) ağlamaya başladı ve şöyle
buyurdu: Ey şeyh
arzunu gerçekleştirme konusunda geç kaldıysak sen bizimlesin
ve arzun gerçekleşmeden vefat edersen kıyamet günü Resulullahla (s.a.a) birlikte
olacaksın. Şeyh, öyleyse arzumun gerçekleşmediği
günlere artık hiç üzülmem diye cevap verdi.
İmam (a.s) Ey şeyh Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ben sizin aranıza iki ağır emanet bırakıyorum birisi
Ehlibeytim diğeri ise yüce Allah (c.c.) katından inen kitabıdır. Onlara
sarıldıkça asla sapmazsınız, sen de kıyamet günü bizimle beraber olacaksın. İmam (a.s) Ey şeyh sen Küfe ehlinden
misin? Şeyh hayır dedi. İmam öyleyse nerelisin, diye buyurdu. Sana feda olayım, Ben Küfenin civarındaki
köylerindenim, dedi. Dedem mazlum İmam Hüseyinin (a.s) neresindensin? Yaşlı
şeyh yakınında ikamet ediyorum diye cevap veridi. Ona
ziyaretin nasıldır Ey yaşlı? Çokça ziyaret ederim dedi. Ey şeyh yüce Allah (c.c.) onun kısasını istemekte
Fatımanın (a.s) evlatları İmam Hüseyinin (a.s)
musibeti gibi bir musibet yaşamamıştır. Onunla
beraber Ehlibeytinden on yedi kişi katledildi. Onlar yüce
2 Himyerinin mesnedi s. 26 / Bihar c. 1 s. 282 / Kummi tefsiri s. 616 / Bihar c. 44 s. 278 / Kavle veyhin Kamili s. 103 / Berki Mehasin de s. 64
Allah (c.c.) için nasihat etmiş ve Allah (c.c.) rızası için sabretmişlerdir. Yüce Allah (c.c.) onlara sabırlıların hakkettiği en büyük ecri vermiştir. Kıyamet olduğu vakit Resulullah (s.a.a) beraberinde İmam Hüseyin (a.s) ile beraber
gelecek mübarek elini İmam
Hüseyinin (a.s) kan damlayan başının üzerine koyacak ve ey Rabbim
ümmetime sor bu evladımı hangi suçtan dolayı katlettiler.1
Muhammed bin Süleymandan, amcasından şöyle
anlattığı rivayet etmişlerdir: Haccacın döneminde yaşadığımız korku dolayısıyla Küfeden
korku içinde bir grupla beraber ayrıldık.
Kerbelaya vardık ancak orada konaklayacağımız bir yerimiz yoktu. Fırat
kenarında bir çardak yaptık ve içinde yerleştik. Kısa bir süre sonra
yanımıza yabancı biri geldi ve sizinle bir gece beraber kalmak
istiyorum ben yol geçiyordum, dedi. Bizler bu adam muhtaç
bir yabancıdır deyip
kendisini kabul ettik. Gece karanlığı basınca meşalemizi gazla yaktık ve daha sonra
İmam Hüseyinin (a.s) başına gelen musibetlerini katledilişi ve onun defin işlerini kimin
üstlendiği konuşmaya başladık. Daha sonra İmam Hüseyinin (a.s) katledilmesine
ortak olan herkesin başına yüce Allah (c.c.) bir hastalık musallat etti, dedik. Konuk olarak kabul ettiğimiz yabancı Allaha (c.c.) ant olsun ki ben onun katledilmesine
ortak olanlardandım ve benim başıma hiç kötü bir şey gelmedi, ant olsun ki sizler
yalan söylemektesiniz, dedi. Bizler gösterdiği bu tepkiden sonra sustuk, o sırada
meşalenin gazı ve ışığı azaldı, yabancı eliyle meşaleyi düzeltmek istedi ancak
eli alev aldı ve ateşin acısı ve paniklemesinden dolayı Fırat suyunun içine atladı ve içine dalmaya başladı. Allaha (c.c.) ant olsun ki Fırat suyunun içine daldığı vakit ateş
suyun yüzeyinde kalıyor başını sudan çıkardığı zaman onu yakıyordu bir süre su ve ateşle mücadele ettikten sonra adam ateşte yanıp suda boğularak ölüp helak
oldu.2
Ebu Fadıl Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin El Aleviden şöyle nakledilmiştir: Ebu El Hayır El Farisinin bana kedi hattıyla yazdığı şiiri Kamil bin Ahmet, İbni Berkan, İbni Hallaç, Ebu Abbas El Mısri ve Mansur El Fakih şöyle okumuşlardır:
Beşe idiyse eğer sevgim Pak
oldu farzlarım onlarla Buğzum ise muhaliflerine
Rafızîlik ise ben Rafızîyim
Minhal bin Amrdan, Zer bin Habişten, Huzeyfenin
(r.a) annesinin kendisine şöyle söylediğini nakletmiştir: Resulullaha (s.a.a)
verdiğin sözü ne zaman yerine
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 163
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 164
getireceksin, dedi. Ona verilmiş bir sözüm yoktur,
diye cevap verdim.
Verdiğim bu cevaptan sonra beni epeyce azarladı. Kendisine
dedim ki sabret az sonra Resulullah (s.a.a) yanımıza gelir eğer senin dediğin gibi bir şey varsa beni bağışlar.
Biraz bekledikten sonra Resulullahın (s.a.a) huzuruna gittim ve
beraberinde akşam namazını kıldım.
Bana akşam ile yatsı arasında namaz kıl dedi ve yanımdan ayrıldı onun ardından gittim yolda Resulullahın
(s.a.a) karşısına bir şeyler çıktı daha sonra
yoluna devam etti bende onun ardından kendisini takip ettim, arkasına bakıp kimsin diye sordu. Huzeyfe diye cevap verdim. Niye geldin, diye buyurdu. Annemin bana söylediğini ve ona verdiğim cevabı anlattım. Resulullah (s.a.a) Allah (c.c.)
seni de anneni
de bağışlasın önüme çıkan şeyi gördün mü diye sordu. Anam babam sana feda olsun evet dedim. Daha önce yeryüzüne hiç inmeyen bir
melek yanıma geldi Rabbimden bana
selam vermek için izin almış ve bana evlatlarım Hasan ve Hüseyinin (a.s) cennet gençlerinin efendileri, kızım
Fatımanın da (a.s) cennet kadınlarının en üstünü
olduğunu müjdeledi, diye buyurdu.3
Muaz bin Ammardan, babasından, dedesinin şöyle
anlattığını rivayet etmiştir: Müminlerin emiri İmam Alinin (a.s) minberde şöyle
buyurduğunu işittim: Halifelik makamına geldikten sonra maddi olarak kazandığım tek şey Dühkanın
bana hediye ettiği bir hurma kapıdır diye buyurup Beytül
mala inip mevcut malları insanlar arasında paylaştırdı ve şöyle bir beyit buyurdu:
Hurma kapı olan kurtuluşa ermiştir Her gün içinden
bir defa hurma yer
Abbas bin Bekar ve Fadıl bin Vahap ve Hâkim bin Eslem ve Beşir bin Mihran şöyle aktarmışlardır: Bizlere Şerik bin Selma bin Kehil, Sanayiciden, müminlerin emiri İmam Ali bin Ebi Talipten (a.s)
Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişlerdir: Ey Ali (a.s) senin durumun tıpkı Kâbe gibidir
herkes onun yanına gelir o hiç kimseye gitmez.
Eğer bu kavim
yanına gelir ve bu hakkı teslim ederse onu kabul
et yok eğer gelmezlerse onlar
yüce Allahın (c.c.)
huzuruna çıkıncaya
dek sen bunun için onların yanına gitme, diye buyurdu.4
Abdullah bin Abbastan (r.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bir gün Resulullahın (s.a.a) yanında oturuyorduk bizlere şöyle buyurdu: Kim Ademin (a.s) ilmini, Nuhun (a.s) esenliğini, İbrahimin (a.s) Hilmini Musanın (a.s) basiretini ve Davutun (a.s) zühdünü görmek istiyorsa buna baksın, diye buyurarak İmam Aliye (a.s) işaret etti.5
3 İbni Şehreşvebin Menakıbı c. 3 s. 394 / Hilet El Evliya ve Bihar da c. 43 s. 292
4 Bihar c. 40 s. 78
5 Bihar c. 39 s. 36 / İkmal Din s. 16 / Müfidin Emalisi s. 14
Ebu Avaneden, Hüseyin bin Aliden,
Abdurrezzaktan, babasından Abdurrahman bin
Avfın kölesi Minadan, Abdullah bin Mesuttan (r.a) şöyle
naklettiği rivayet edilmiştir: Ey Resulullah (s.a.a) vefat ettiğin zaman seni kim gusletsin diye
sordum. Buyurdu ki her peygambere onun vasisi gusül verir, diye buyurdu. Dedim ki senin vasin kimdir ya Resulullah
(s.a.a)? Ali bin Ebi Taliptir (a.s), diye,
buyurdu. Senden sonra ne kadar yaşayacaktır ya Resulullah (s.a.a) diye? sordum.
Otuz yıl, zira Musanın (a.s)
vasisi Yuşa bin Nun (a.s)
kendisinden sonra otuz yıl
yaşamış, Musanın (a.s) eşi, Şuayb peygamberin kızı Safra, ona karşı savaşmış ve o
makamdaki hakkının daha fazla olduğunu iddia etmiştir. Yuşa ona karşı savaşmış
savaşçılarını öldürmüş ve onu esir alıp kendisine iyi davranmıştır. Aynı şekilde Ebu Bekirin kızı Aliye (a.s) şu kadar askerle beraber kıyam edecek İmam Alide
(a.s) ona karşı savaşacak askerlerini öldürüp darmadağın edecek onu esir alıp iyi davranacaktır.
Yüce Allah (c.c.) şu mübarek ayeti onu hakkında vahi etmiştir:
Evinizde oturun ve cahiliye döneminde olduğu gibi açılıp
saçılıp öne çıkmaya çalışmayın.1 Yani Şuaybın (a.s) kızı Safra
2
Hamdan bin Süleymandan, Muhammed bin İsmail bin Beziden, Hayyan Serracın, Seyit bin İsmail bin Muhammed El Himyerinin şöyle söylediğini nakletmiştir: Daha
önce
Guluv edip Muhammed bin Ali El Hanefinin (r.a) gaybete çekildiğine iman ediyor
uzun bir süre bu yanlışta bocalıyordum. Yüce Allah (c.c.) bana
İmam Cafer bin Muhammed
Sadıkla (a.s) ihsanda
bulundu İmam benim
yanlış yoldu
olduğumu açıklayıp beni ateşten kurtardı ve doğru yola hidayet etti. Daha sonra bana öğrettiği deliller
ışığında kendisinin benim ve bütün insanlar için
hüccet olduğunu yüce Allahın (c.c.) itaatini farz
kıldığı imamın kendisi olduğunu söyledim.
Kendisine dedim ki: Ey Resulullahın (s.a.a)
evladı, babalarından (a.s) bize gaybetle ilgili ulaşan
sahih hadisler vardır bu hadisler hanginiz için gerçekleşecektir?
İmam elbette ki gaybet haktır ve evlatlarımdan
altıncısı için gerçekleşecektir. O Resulullahtan (s.a.a) sonra hidayet imamlarının on ikincisidir.
Onların ilki müminlerin emiri Ali bin Ebi Talib (a.s) sonuncusu ise
hak üzere kaim olan yüce Allahın (c.c.) yeryüzündeki hücceti ve zamanın sahibidir. Allaha
(c.c.) ant olsun ki zuhuru Hz. Nuhun ömrü kadar uzasa dahi zuhur
etmeden dünyadan ayrılmayacak yeryüzü zulüm ve kahırla dolduktan
sonra adalet ve esenliği hâkim
kılacaktır. Mevlam İmam Sadıktan (a.s) bilgileri duyduktan
sonra onun huzurunda yüce Allaha (c.c.) tövbe ettim ve kasidemin bir
kısmını şöyle okudum:
Allahın (c.c.) adıyla Cafere uydum Allah (c.c.) yücedir Yakin ettim Allahın (c.c.)
bağışlama ve affına
1 Ahzap suresi: 32
2 Burhan tefsiri c. 3 s. 308
Daha önce etmediğim bir dine iman ettim Uyardı beni insanlar arasında tek olan Cafer Dedim ki yardım et bir ara
şaşa kaldım Benim dinim üstünlerin dini olmalıdır Tövbe ettim o anda yüce Rahmana Müslüman
oldum Allah (c.c.) ne yücedir Guluv etmem hayatta ve döndüm
Gizlenip ortaya çıkan hakikate doğru Asla söylemem onun
hayatta olduğunu Ayıplasa dahi insanlardan birçok cahili Ancak
kim kendi yolunda ilerlerse Affeder ve bağışlar doğru
yoldaysa
Pak temiz velayet sahipleriyle idiyse
Pak Muhammedten (s.a.a) yeşermiştir onlar
Kasideyi sonuna kadar okudum ve daha sonra şöyle bir kaside daha okudum:
Kim Medineye doğru binerse güçlü deveye Çölün her türlü
zorluğu ve meşakkatini aşar Hidayet etmese Allah (c.c.) seni, Cafere başvur
Allahın (c.c.) güvendiği ve pakın oğluna de ki Ey
Allahın (c.c.) emini ve emininin evladı Rahmana tövbe
edip tövbemden mi cayacağım
Her şeyimle muhalefetsiz tevekkül ettim sana
Bütün günahlardan Rahmanın gölgesine sığındım
Neyi uygun görürsen Ey Muhammedin (s.a.a) evladı
Ona iman eder amel eder ve yakınlaşırım
İbni Havle hakkında söylemim
reşit değildi
Pak olan soya inattan
başka bir şey
değildi
Ancak Muhammedin (s.a.a)
vâsisinden aldığımız rivayetler Yalanlayacak hiçbir şey
yoktu söylediklerinde
Emir sahibinin bir gün gizlenip görünmeyeceği Tedbirli çekingen dikkat ederek davranan gibi Malları fakihler arasında
bölüşülür
Onu vekil olanların nezaretine Bir süre gizlenir sonra oraya çıkar
Adalet nuruyla zuhur eder
yıldız gibi Harekete başlar Allahın (c.c.) yardımıyla evinden
Sebepler ve sorumluluk sahasında Sancağıyla hareket eder düşmana doğru
Öldürür onları zulümlerine karşın Havlenin oğlunu
kaybedince Umudumuzu ona çevirdik doğrusu
O mehdimizdir kaim olan dedik
Cüda dağlarına çekildi
mahrum kaldık adaletinden Yok hayır bu senin
fikrindir dersen
Bu asla olmayacak şeydir
Şehadet ederim ki senin sözün
hüccettir İnsanlardan günahkâr ve itaatkâr için
Kuşkusuz velimiz ilk kaimdir Zamanın sonunda zuhur edecektir
Bizi gizlilik dönemi vardır kuşkusuz
Salavatı Allahın (c.c.) ona, gaybet vaktinde Bir süre
böyle kalır sonra zuhur eder Adalet hâkim kılar doğu ile
batıda Açıkta da gizlide de bu dine tabiyim
Hayır kınansam da kınayıcı tarafından1
1 Bihar c. 47 s. 318 / Mecalis El Müminin c. 2 s. 506
Bu hadisi rivayet eden Hayyan Sererrac Keysanilerden biriydi.
Muhammed bin Falihten, Musa bin Ukbeden, Muhammed bin Şahap Zehiriden şöyle rivayet edilmiştir: Cafer bin Ebi Talib (r.a)
Habeşistandan döndüğü vakit Resulullah (s.a.a) kendisini Mute
gazvesine beraberinde de Zeyd bin Harisi ve Abdullah bin Revhayı ordu komutanları olarak
gönderdi. Askerleriyle beraber sınır bölgesi olan Belka mıntıkasına ulaşınca Herkalın Rum ve Araplardan oluşan
askerleriyle karşılaştılar Müslümanlar Mute
adındaki köye çekildiler. İki ordu orada karşılaştı ve çok çetin bir savaş gerçekleşti. Ordunun ilk sancaktarı Zeyd bin
Haris (r.a) idi şiddetli bir çarpışmadan sonra şehit oldu. Daha sonra sancağı Cafer
bin Ebi Talib (r.a) aldı
şiddetli bir şekilde çatıştı daha sonra devesinden indi deveyi
kesti ve şehadet nasip oluncaya kadar çarpıştı.
Rivayetlere göre Müslümanlar arasında savaşta devesini kurban eden ilk kişi Cafer bin Ebi Taliptir (r.a) elbette
bu hareket ya şehadet ya da zafer anlamına geliyordu. Caferden sonra sancağı Abdullah bin Revha (r.a) aldı aynı şekilde şehadet
nasip oluncaya kadar savaştı. Bu durumu gören Müslümanlar sancağı Halit bin Velitte verdi. Daha sonra iki ordu kısa bir süre çarpıştıktan sonra
Müslümanlar geri çekilmek
zorunda kaldı. Rum topraklarından ayrıldı ve Abdurrahman bin Semrayı Resulullaha (s.a.a) olanlar
hakkında rapor vermek için önden gönderdi. Abdurrahman şöyle
anlatıyor: Medineye ulaştığım zaman mescide geçtim
Resulullahla (s.a.a) karşılaştığım zaman buyurdu
ki olanları sen bana anlatmadan ben sana anlatayım. İlk önce sancağı Zeyd aldı ve şehit oluncaya kadar çarpıştı, Allahın (c.c.) rahmeti üzerine
olsun, şehit olduktan
sonra Sancağı Cafer
aldı oda şehit oluncaya kadar savaştı Allahın (c.c.)
rahmeti onun da üzerine olsun. Daha sonra ise sancağı Abdullah bin
Revha aldı ve şehadet nasip oluncaya kadar çarpıştı
Allahın (c.c.) rahmeti onun da üzerine olsun. Resulullahın (s.a.a)
etrafında toplanan sahabeler ağlamaya başladı, Resulullah (s.a.a)
neden ağlıyorsunuz, diye sordu. Ashap nasıl
ağlamayalım ki bizim en iyilerimiz en faziletlilerimiz aramızdan
ayrıldı, diye cevap verdiler. Resulullah (s.a.a) ağlamayın zira benim ümmetimin misali sahibi
tarafından gereken bütün
bakımı yapılmış bir bahçeye benzer
ilk yılı ikinci
yılı iyi ürün vermiş ancak en sonda
çok daha uzun bir süre ve daha bereketli ve daha
tatlı ürün vermiş bahçe gibidir. Beni hak üzere gönderen yüce Allaha (c.c.) ant
olsun ki İsa bin Meryem (a.s) havarilerinde gördüğü ahlakı benim sahabelerimde
de görecektir. Kab bin Malik Cafer bin Ebi Talib (r.a) ve beraberinde şehit olanlar
benim mirasçım olsun, diyerek şöyle bir kaside okudu:
Gözler uyudu ancak senin gözyaşların sel gibi Bol yağışlı bulutların meydana getirdiği gibi Sanki omuzlarım arası ve
boğazımın içinde Ateş doldu kahır ve hüzünden
Birbiri ardınca giden sevdiklerim için
Yardım ederek
birbirine Mute de gaflet etmeden Onların
ayrılığına parlayan ay değişti Güneşte
tutuldu sanki yok oldu gibi
Haşim oğullarından
medeniyetleri yükselen En güzel kokuyla filizlendi
hükümleri
Öyle bir kavim
ki Allah (c.c.)
kulları onlarla korudu İndirilen kitapta onlara
indirildi
Onların hidayetiyle Allah (c.c.) kullarından razı oldu Onların çabasıyla zafere ulaştı gönderilen peygamber
Nur yüzlüdürler onların eli cömert
Kıtlık zamanı onlarla bereketlenir1
Ebu Said El Hudriden şöyle rivayet edilmiştir: Uhud günü peygamber başından yaralanıp dişleri kırıldığı zaman ellerini kaldırdı ve şöyle buyurdu: Yahudiler Üzeyir Allahın (c.c.) oğludur dedikleri zaman yüce Allahın (c.c.) onlara karşı olan gazabı şiddetlendi. Hıristiyanlarda İsa bin Meryem (a.s) Allahın (c.c.) oğludur dedikleri zaman. Benim de kanım dökülüp Ehlibeytime zulüm edildiği zaman yüce Allahın (c.c.) gazabı şiddetlenmiştir.2
Ahmet bin Abdul Cabbardan Buşur bin Bekirden
Muhammed bin İshaktan onun Şeyhlerinden şöyle rivayet edilmiştir: Ali bin Ebi Talib (a.s) Uhud savaşından
döndüğü zaman kılıcını Fatımaya (a.s) verdi ve şöyle buyurdu:
O kılıç kusurlu değildir Ey Fatıma (a.s) Hayır
zorba ve de aşağılıkta değil
Ant olsun ki Ahmeti ulaştıramadım zafere Merhametli yüce Rabbimin
rızası için
Uhud günü savaş sahasında aniden esen set rüzgârla beraber şöyle bir nida duyuldu:
1 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 141
2 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 142
Zülfikar gibi bir
kılıç Ali (a.s) gibi yiğit yoktur Bir ölene yas tutacaksanız
Onurlunun kardeşi olan onurluya yas tutun3
Muhammed bin Osmandan Ebi Abdullah El Eslemiden Musa bin Abdullah El Esediden şöyle rivayet
edilmiştir: Cemel
savaşında Basra ordusu hezimete uğrayınca İmam Ali bin
Ebi Talib (a.s) Ayşenin ibni Halefin evinde misafir edilmesi emrini verdi. Ayşe
evde misafir edilince
Ammar bin Yasir (r.a) yanına gelip şöyle buyurdu: Ey
anne çocuklarının dinini göz ardı ederek boyunlarını kılıçla vurdurmayı nasıl görüyorsun? Ey Ammar (r.a) üstün geldiğini zannettiğin
için mi öyle konuşuyorsun. Ammar (r.a) ancak ben bundan çok daha
iyisini gördüm Allaha (c.c.)
ant olsun ki bizleri çarpışarak yaprağı soyutlanmış hurma
dallarının arasına sokup
yenseydiniz dahi bizim
hak üzere sizlerin
de batıl üzere olduğunuzu biliyoruz, diye cevap buyurdu. Ayşe ise Ammara (r.a) sen öyle hayal ediyorsun Allahtan
(c.c.) çekin Ey Ammar sen epey yaşlandın ömrün tükendi ve zayıfladın ve dinini de Ali bin Ebi Talibin
(a.s) uğrunda feda ettin.
Ammar (r.a) ise şöyle cevap buyurdu: Allaha (c.c.) ant olsun ki; Resulullahın (s.a.a) ashabı arasına baktım İmam Aliyi (a.s) yüce Allahın (c.c.) kitabını en çok okuyan tevilini en iyi bilen ve en çok değer veren Resulullaha (s.a.a) yakınlığından
dolayı sünneti en iyi bilen
ve İslam dini uğrunda en çok cihat edip musibete uğrayanın kendisi
olduğunu gördüm ve böylece ona tabi oldum.
Bu sözleri işiten Ayşe daha fazla
konuşmadı ve susmayı yeğledi.4
Abdullah bin Mesut Resulullahın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Ehlibeytimden (a.s) benim adımı taşıyan biri Araplara hâkimiyet kurmadan dünyanın ömrü bitip kıyamet kopmayacaktır.5
3 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 142
4 Şeyhin Emalisi c. 1 s. 143
5 Şafi olan Kenci Ahbarı Sahabe kitabı s. 481 / Mişket El Mesabih s. 1123 / Hileti Evliya c. 5 s. 75 / Sahihi Tirmizi c. 2 S. 36 / Müsnet bin Hambel c. 1 s. 376 / Hatip El Bağdadi Tarihi c. 4 s. 388 / Kenz El Ummal
c. 7 s. 188 / Yenabi El Mevedde s. 520 / Sünen Ebi Davut c. 2 s. 207
EL MÜSTEDREK
(SONUÇ)
İbni Tavus şöyle aktarmıştır: Ramazan ayı amelleriyle ilgili Midmar adlı kitapta Resulullahın (s.a.a) Şaban ayının son günlerinde buyurmuş olduğu bir hutbe vardır. Mustafanın (s.a.a) İmam Ali (a.s) El Mürtezanın (a.s) Şiasına müjdeleri adlı kitabın elimizde bulunan nüshasında peygamber efendimizin bu hutbesi yer almamaktadır, ancak bizler hutbeyi bu kitaba eklemeği uygun görüyoruz.
Muhammed bin Ebi Kasım Taberi Mustafanın (s.a.a) İmam Ali (a.s) Mürteza Şiası adlı kitapta Hasan bin Ali bin Fidaldan, Ali bin Musa Rızadan (a.s), babası Musa bin Caferden (a.s), babası Cafer bin Muhammedten (a.s), babası Muhammed bin Aliden (a.s), babası Ali bin Hüseyinden (a.s), babası şehitlerin serdarı Hüseyin bin Aliden (a.s), babası vasilerin serdarı müminlerin emiri Ali bin Ebi Talipten (a.s) Resulullahın (s.a.a) şöyle bir hutbe irat ettiğini nakletmiştir:
Ey İnsanlar! Allahın ayı, bereket, rahmet ve mağfiretle size varıp ulaşmıştır. Öyle bir ay ki Allah (c.c.) indinde her aydan
daha üstündür. Gündüzleri en iyi gündüz; geceleri en üstün gece ve saatleri en
iyi saatlerdir. Öyle bir aydır ki, o ayda Allahın (c.c.)
misafirliğine davet edilmiş ve Allahın (c.c.) ikramına
layık kimselerden kılınmışsınızdır.
Nefesleriniz de tesbih, uykunuzda ibadet sevabı vardır.
Bu ayda halis niyetler ve temiz kalplerle sizleri oruç tutmaya ve Kuran okumaya muvaffak etmesi için Allahı (c.c.) çağırın (dua edin). Asıl kötü ve bedbaht kimse, bu büyük ayda Allahın (c.c.) mağfiretinden
mahrum olan kimsedir. Açlık ve susuzluğunuzla kıyamet günündeki
açlık ve susuzluğu hatırlayın. Fakir ve miskinlere sadaka verin. Büyüklerinize saygı
gösterin. Akrabalarınıza sila-i rahim yapın (akrabalık hakkını koruyun), dilinizi
tutun, gözünüzü haramdan
koruyun ve kulağınızı haram olan şeyleri
duymaktan sakındırın. Halkın yetimlerine şefhat
gösterin ki, sizin de yetimlerinize şefhat göstersinler.
Günahlarınızdan tövbe edin ve namaz vakitleri dua için ellerinizi Ona doğru kaldırın; bu saatler
Allah Tealanın (c.c.) halka rahmet gözüyle baktığı,
münacatlarına icabet ettiği
ve nidalarına lebbeyk dediği en iyi saatlerdir. Ey İnsanlar!
Nefisleriniz amellerinizin rehinesidir. O
halde istiğfar vasıtasıyla onları azad edin; sırtlarınız
günahtan ağırlaşmıştır, uzun secdeler ederek
yükünüzü hafifletin. Bilin ki,
Allah Teala namaz kılanları ve secde edenleri
azap etmemek ve kıyamette onları cehennem ateşiyle korkutmamak üzere kendi
izzeti hürmetine antetmiştir.
Ey İnsanlar! Her kim bu ayda oruçlu bir mümine iftar verirse ona bir köle azad etmenin sevabı verilir
ve geçmiş günahları affedilir.
Biri Ya Resulullah (s.a.a)!
Bizim hepimiz bir mümine iftar verecek güçte değiliz. demesi
üzerine Resul-i Ekrem
(s.a.a) şöyle buyurdu:
Bir hurma tanesiyle veya bir
içim suyla da olsa cehennem ateşinden kurtulmaya çalışın.
Ey İnsanlar! Her kim bu ayda ahlakını güzelleştirirse
kıyamette sırat köprüsünden geçmesine müsaade edilir. Her kim bu ayda
emri altındakilerin (hizmetçisi, ailesi,
çoluk çocuğu...) işini hafifleştirirse, Allah Teala da (c.c.) kıyamette onun
hesabını kolaylaştırır.
Her kim bu ayda şerrini
halktan uzaklaştırırsa Allah Teala (c.c.) kıyamette
gazabını ondan uzaklaştırır. Her kim bir yetime ikram
ederse, Allah da (c.c.) kıyamette ona ikram eder. Her kim akrabasıyla
ilgilenir, ihsan eder, üzerine düşeni yaparsa, Allah
da (c.c.) kıyamette onunla ilgilenir, ihsan eder. Her kim de akrabasıyla ilişkisini keserse, Allah Teala (c.c.) kıyamette rahmetini ondan keser.
Her kim bu ayda sünnet namaz kılarsa Allah Teala onun hakkında ateşten beraatı
-uzak olmayı- yazar. Her kim bu ayda bir farizayı yerine getirirse diğer aylarda yapılan yetmiş farizanın sevabını alır. Her kim bu ayda bana fazla salavat getirirse,
Allah Teala (c.c.) kıyamette onun salih amellerinin terazisini
ağırlaştırır ve her kim
bu ayda Kuran-ı Kerimden bir ayet okursa, diğer aylarda
yapılan bir Kuran hatmi (Kuran bitirme) sevabı verilir ona. Ey İnsanlar! Bu ayda cennetin kapıları
açılmıştır. Allahtan o kapıları sizin
yüzünüze kapatmamasını isteyin,
(bu ayda) cehennemin
kapıları kapanmıştır; Allahtan (c.c.), o
kapıları (sizin yüzünüze) açmamasını isteyin; bu ayda
şeytanlar bağlanmıştır, Allahtan (c.c.) onları
size musallat etmemesini isteyin.
Hz. Ali (a.s) buyurur ki: Ben, ya Resulullah (s.a.a.)! Bu ayda en iyi amel nedir? diye sorunca Resulullah (s.a.a), ya Ebe-l Hasan! Bu
ayda en iyi amel takva ve Allahın (c.c.) haramlarından kaçınmaktır. diye buyurdu ve ağlamaya başladı.
-Ya Resulullah
(s.a.a) niçin ağlıyorsunuz? diye sorduğumda ise şöyle
buyurdu: Ya Ali (a.s),
bu ayda sana karşı yapmayı helal bildikleri şey
için ağlıyorum.
Rabbine namaz kılarken
geçmiş ve geleceklerin en kötüsü; Semud kavminin devesini yaralayanın
kardeşinin sana doğru gelip kılıçla seni vurarak
sakalını kana boyadığını görür gibiyim!
Ben: Ya Resulullah (s.a.a), bu,
dinimin selamette kalmasıyla birlikte mi olacak? diye sorunca Resulullah
(s.a.a): Evet bu, dininin selametiyle birlikte olacak cevabını vererek şöyle devam etti:
Ya Ali (a.s)! Kim seni öldürürse, beni öldürmüş olur,
kim sana buğz ederse, bana buğzetmiş olur, kim sana küfrederse bana küfretmiştir. Çünkü sen gerçekten
de kendi nefsim gibi bendensin, ruhun benim ruhumdur, ahlakın benim
ahlakımdır. Doğrusu Allah
Tebârek ve Teâlâ
beni ve seni bir (anda)
yarattı, beni ve seni
seçti, beni nübüvvete, seni de imamete seçti. Kim senin imametini inkâr ederse, beni inkâr etmiş
olur. Ya Ali (a.s)! Sen benim vâsim, çocuklarımın -Hasan ve Hüseyinin- babası, kızım
Fatımanın (a.s) kocasısın; hayatımda ve ölümümden sonra
ümmetime halifemsin. Buyruğun benim buyruğum, yasağın benim
yasağımdır; beni nübüvvetle gönderene ve yaratılmışların en hayırlısı kılana ant olsun ki hiç şüphesiz sen, Allahın (c.c.) yaratıkları üzerine hücceti, sırrının emini ve
kulları üzerine halifesisin.