31. Mektup

Sıffin'den dönerken oğlu Hasan'a Hadirin([1]) 'de yazdığı vasiyetnamesi

"Yok olma eşiğinde bulunan, zamanın geçtiğini itiraf eden, ömrünü geçiren, zamana teslim olan, dünyayı kınayan, ölülerin mekanında yurt tutan, yarın da oradan göçüp gidecek olan fani babadan; ulaşılmayan şeylere ulaşmak is­teyen, helake uğrayanların yolundan giden, hastalıklara he­def, zamana rehin olan, üzerine musibetler ok gibi yağan, dünyanın kulu, aldanma taciri, ölüme borçlu, yokluğa esir, gamlarla sözleşen, hüzünlere kapılan, afetlere hedef olan, şehvetlere yenik düşen ve ölülerin yerinde oturan evlada...

...Dünyanın benden yüz çevirmesinden, zamanın bana başkaldırmasından ve ahiretin bana yönelmesinden başkalarını değil, kendimi düşünmem, geride bıraktıklarımdan yüz çevirmem ve halkın dertleriyle dertlendiğim gibi kendi derdimin de farkına varmam gerektiğini anladım. Bu hal heva ve hevesimden uzaklaştırdı, bana işimin gerçeğini gösterdi, böylece içinde şaka olmayan bir ciddiyete ve yalanı olmayan bir doğruluğa sürükledi. Seni kendimden bir parça olarak, belki de bütünüm olarak gördüm; hatta başına bir musibet gelse bana gelmiş gibidir, ölüm sana gelmiş olsa, bana gelmiş gibidir. Senin durumunu, kendi durumum gibi bildim ve sana sağ olsam da, dünyadan göçsem de hayatında yardımcı olması için bu mektubu yazdım...

Ey oğlum! Allah'tan korkup sakınmanı, emrine sürekli itaat etmeni, kalbini zikriyle imar etmeni, onun ipine sım­sıkı sarılmanı tavsiye ederim. Eğer Allah'la arandaki bağa sımsıkı sarılacak olursan, bu bağdan daha sağlam bir bağ var mıdır?

Kalbine öğüde hayat ver, züht ile öldür, yakini imanla kuvvedendir, hikmetle nurlandır; ölümü zikrederek zelil kıl, yok olacağını ikrar ettir, dünyanın feci olaylarıyla basi­ret sahibi kıl, onu zamanın saldırısından, günlerin, gecele­rin geçmesiyle oluşan kötülüklerden koru. Ona geçmişle­rin haberlerini arz et ve senden öncekilerin basma gelenle­ri hatırlat, onların diyarlarında ve bıraktıkları eserler arasında gez, dikkatle bak! Ne yapmışlar, nerden göçüp ay­rılmışlar ve nereye yerleşip konaklamışlar. Muhakkak ken­di dostlarından ayrıldıklarını, diyar-ı gurbete göçtüklerini göreceksin. Az bir zaman sonra, sen de aynı onlardan biri gibi olacaksın. Öyleyse konağını (ölümden sonraki yerini) ıslah et; ahiretini dünya karşılığında satma. Bilmediğin şey hakkında konuşmayı, üzerine düşmediği halde söz söyle­meyi terk et. Sapıklık olacağından korktuğun bir yola gir­me. Çünkü sapma ihtimali olan yollardan kaçınmak, o korkunç yerlere girmekten daha iyidir. Marufu emret ve ona uyanlardan ol, münkeri elinle ve dilinle ortadan kaldır. Münkeri yapanlardan tüm çabanla sakın ve uzaklaş. Allah yolunda hakkıyla cihad et. Hiçbir kınayıcının kınaması, se­ni O'nun yolundan alıkoymasın. Nerede olursa olsun Al­lah için zorluklara katlan, dinini güzel öğren. Kendini zor­luklara karşı sabretmeye alıştır. Bütün işlerinde rabbine sı­ğın; böylece, tam bir sığmağa, güçlü bir koruyucuya sığın­mış olursun. Bir şev istersen sadece Rabbinden iste; çün­kü, vermek de vermemek de O'nun elindedir. Hayrı çok iste, vasiyetimi iyice anla ve sakın yüz çevirme. Çünkü sö­zün hayırlısı faydalı olanıdır. Fayda vermeyen ilimde hayır olmadığını bil. Faydalanılmayan bilgi öğrenilmeye layık değildir.

Ey yavrum, yaşlandığımı, zaafımın gevşekliğinin arttı­ğını gördükten hemen sonra sana vasiyetimi yazdım. Gönlümdekileri aktarmadan ecelim gelir, bedenimdeki gibi gö­rüşümde de bir zayıflık olur, dünya seni kandırır yahut da heva ve heveslerine mağlup olur, buyruk dinlemez serkeş bir deveye dönersin ve öğütlerimin sende hiçbir etkisi ol­maz korkusuyla önceden vasiyetimi anlatmaya koyuldum. Gencin kalbi ekilmemiş tarlaya benzer, oraya ne eksen tu­tar, yeşerir. Kalbin katılaşmadan, öğütleri reddetmeden ve aklın başka şeylere yönelmeden sana edepten bir şeyler öğretmek istedim ki ciddi bir kararla o işlerin peşine dü­şesin, tecrübe sahiplerinin istediği ve kendilerinde denediği şeylerden nasiplenesin ve yeniden denemeye ihtiyaç duy-mayasın. Böylece sana edepten sadece sıkıntılara katlanarak elde ettiklerimiz ulaşacak ve bizim için karanlıkta kalan birçok mesele senin için aydınlığa kavuşmuş olacaktır.

Yavrucuğum, ben benden öncekiler gibi ömür sürmediysem de, onların yaptıklarına baktım, haberleri üzerinde düşündüm, bıraktıkları eserlerini gezdim, böylece, onlardan bin gibi oldum; belki de başlangıçtan sonuna kadar onlarla birlikte yaşamış, ömürleri benimle sona ermiş gibi oldu. Safını bulanığından, faydalısını zararlısından ayırdım. Her işin özünü ve mühim olanını senin için özetledim, en güzelini seçtim. Bilinmeyenlerini ve şaşkınlığına sebep olacakları da senden uzak tuttum. Oğlunun işlerine bakan şefkatli bir baba gibi senin işlerine baktım. Öğrenmen ve amel etmen için senin için edepten bir şeyler biriktirdim. Çünkü sen henüz ömrünün baharındasın ve önünde uzun bir yol var, iyi niyetli, temiz, pak bir ruha sahipsin.

Her şeyden önce sana ilk olarak üstün ve yüce olan Allah'ın kitabını tefsir ve tevili ile İslam'ın şeriat ve ahkâmını, helal ve haramı ile öğretmeyi kararlaştırdım. Başka şeylerle ilgilenmedim.

İnsanların simdi ihtilafa düşmesine ve görüşlerinin bulanmasına sebep olan şeylerin seni de hataya düşürmesinden korktum. İlk önce seni bu yola çekmek istemedim. Ama seni kurtuluşun olmadığı birtakım işlere teslim etmektense, inançlarını sağlam kılmak için çalışmayı daha uygun gördüm. Allah'tan doğru yolu bulmada, yöneldiğin hedefe ulaşmakta sana başarı vermesini dilerim. İşte bu, sana bıraktığım vasiyetimdir.

Ey oğlum! Şunu bil; vasiyetimden alacağın şeylerden benim için en sevimli olanı, Allah'tan korkman, sadece farz ettiği şeylerle yetinmen, senden önce gelip geçen ata­larının ve hanedanından salih olanlarının yolundan git-mendir. Tıpkı senin kendi görüşlerini gözden geçirmen gerektiği gibi, onlar da kendi görüşlerini gözden geçirmiş­ler ve senin düşündüğün gibi düşünmüşlerdir. Sonra iyi olarak bildikleri şeyleri yerine getirdiler, sorumlu olmadık­ları şeylere sarılmaktan vazgeçtiler. O halde nefsin onlara uymak istemez de, onlar gibi bizzat gerçekleri bulmak is­terse, her şeyi ilim ve anlayış üzere elde etmeye çalış; şüp­helere, faydasız çekişmelere koyularak değil. Bu yola gir­meden önce, Allah'ın yardımını iste; başarı elde etmek için O'na yönel; Seni şüpheye düşüren ve sapıklığa sürükleyen her şeyden sakın. Kalbinin saflığa ulaştığına iyice inanır­san, boyun büker ve bütün gücünle bu konuya odaklanır­san, sana açıklayıp anlattıklarıma bak. Sevdiğin şeylere eri­şemez ve görüşüne fikir esenliğine kavuşamazsan; gözü görmeyen deve gibi bilmeden adım attığını, karanlıklara dalıp gittiğini bil. Hataya düşen ve hak ile batılı karıştıran kimse, dini talep etmemektedir; bu gibi şeylerden de el çekmesi daha iyidir.

Oğlum vasiyetimi iyi anla. Şunu bil ki ölümün sahibi, hayatın da sahibidir. O yaratanın ve öldürenin ta kendisi­dir, yok eden, tekrar döndürendir, dertlerle imtihan edip derdi giderendir. Dünya fakat Allah'ın nimet ve imtihan yeri kıldığı, ahiret için sınanma yurdudur. Ya da O bilme­diğimiz başka bir şey için dilemiştir. Bu işlerden biri seni aciz bırakırsa, bu durumu ona bilmediğine yor. Çünkü sen, önce cahil olarak yaratıldın, sonra bilgi sahibi kılındın. Bi­lemeyeceğin, ne yapacağını şaşıracağın nice is vardır ki, ilk etapta onlarla görüşün şaşar, basiretin sapar; ama daha sonra görür tanırsın. Seni yaratana, güzel şekillendirip rızıklandırana bağlan, kulluğunu ona has kıl, isteğin O'na yönelsin, korkun O'ndan olsun.

Ey oğlum! Şunu bil ki hiç kimse, Allah'tan Resulün (s.a.a) getirdiği gibi haber getirmemiştir. Onu, mutluluğu sağlayan rehber ve kurtuluşa götüren lider olarak kabul et. Ben sana öğüt vermekte kusurlu davranmadım. Muhakkak sen ne kadar çabalarsan çabala, benim seni düşündüğüm kadar sen kendini düşünemezsin.

Ey oğlum! Bil ki, eğer Rabbi'nin ortağı olsaydı, sana onun da elçileri gelirdi; onun tasarrufunun ve iktidarının izlerini görür, yaptıklarını, sıfatlarını tanırdın. Fakat O, kendini vasfettiği gibi, tek bir ilahtır. Hiç kimse O'na mül­künde karşı çıkamaz. Ebediyen zeval bulmaz, sürekli olacaktır. İlki olmaksızın her şeyden evveldir; nihayeti olmaksızın her şeyden sonradır. Allah, rububiyetinin kalp ve göz kuşatılmasından daha büyüktür. Bunu kavradığın zaman, senin gibi gücü az, değeri küçük, aczi çok, rabbine ihtiyacı büyük kişinin; O'nun itaatini istemekte, azabından korkmakta öfkesinden çekinmekte nasıl davranması gerekiyorsa öyle davran. Çünkü O, sana ancak iyi şeyleri emreder; çirkin şeylerden de alıkoyar.

Ey oğlum! Sana dünyaya, durumuna, zevalini ve elden ele geçişine dair haberleri bildirdim. Ahiretten ve ahiret ehli için orada hazırlanan şeylerden seni haberdar ettim. İbret alman, ona göre davranman için de ikisine - cennet ve cehenneme- dair misaller getirdim. Dünyayı deneyen kimsenin durumu; harap, kıtlık, darlık bir yerden, evi ma­mur ve geniş, otlağı bol yere yolculuk edene benzer; yolun zahmetine, arkadaşlarından ayrılığına ve yolculuğun me­şakkatlerine, yemeğin yabanlığına katlanır, sonra, genişlik ve bolluk diyarı yurtlarına, yerleşecekleri evlerine gelirler. Artık çektikleri zorlukları kolay ve yaptıkları harcamaları da zarar da görmezler. Onlar için kendilerini evlerine ve varacakları yurtlarına yaklaştıran şeyden daha sevimli bir şey yoktur.

Dünyada aldanan kimsenin durumu ise, nimeti bol, mamur bir konaktan; harap, kıtlıktan kupkuru kesilmiş bir yere göçen topluluğa benzer. Onlar için önce bulundukları yerden ayrılmak kadar kötü, ansızın öyle bir yere gitmek kadar ikrah verici hiçbir şey yoktur.

Ey oğlum! Nefsini kendinle başkaları arasında tartı haline getir; kendin için sevdiğin şeyleri başkası için de sev, kendin için kerih gördüğün şeyleri başkaları için de kerih göt. Zulme uğramayı sevmediğin gibi, kimseye de zulmetme. Nasıl, sana iyi davranmalarını istersen, sen de iyi davran. Başkalarında çirkin gördüğün şeyi, kendin için de çirkin gör; onlar yaptıklarıyla seni hoşnut ettikleri gibi, sen de onları razı et. Bildiğin az bile olsa, bilmediğini söyleme. Sana söylenmesinden hoşlanmadığın şeyi de başkalarına söyleme. Şunu da bilesin ki, kendini beğenmek, gerçeğin düşmanı ve aklın afetidir. Bütün gayretinle çalış çabala; lakin başkaları için mal biriktiren kimselerden olma. Hedefine iletildiğin zaman Rabbine şimdi olduğundan daha çok huşu içinde ol!

Önünde uzun ve asılması zor bir yol olduğunu bil. Bu yolu kat etmek, güzel bir şekilde istekli olmayı gerektirir. O halde, gücünün yettiği kadar azık hazırla. Ama yükünün hafif olması gerek, sırtına da gücünü aşan yükü yükleme, yoksa ağırlığı altında ezilirsin. Yoksul kimselerden kıyamet gününe kadar azığını yüklenecek ve kıyamette ihtiyacın olacağı günde sana geri verecek birini bulduğun zaman bunu ganimet bil, ona yükle, çokça yardımda bulun. Belki, sonra yardım etmek istersin de bulamazsın. Sen zenginken borç isteyene ganimet sayıp ver ki, o da senin zorluk gününde karşılığını ödesin.

Önünde sarp, çıkılması zor bir geçit olduğunu bil. Bu­rada hafif olanın durumu, ağır olanınkinden daha iyidir; yavaş gidenin durumu, çabucak göçenlerinkinden kötüdür. Oradan ya cennete ya da cehenneme varılır. O halde oraya inmeden önce azık edin, bir konak hazırla; zira ölümden sonra O'nun rızasını dilemenin faydası yoktur; dünyaya geri dönmek de mümkün değildir.

Yere ve göklere tasarruf eden, af dileyip dua etmene izin vermiş, kabul etmeyi de üzerine almıştır. Vermesi için istemeni, merhamet etmesi için de merhamet dilemeni emretmiştir. Seninle arasına engel olacak bir kimseyi koy­madı. Katında bir şefaatçiye muhtaç etmedi, kötü işlerin­den sonra tövbe etmeni yasaklamadı. Cezalandırmada ace­le etmedi. Dönünce kınamadı, rezil rüsva olmayı hak ettiğinde rezil rüsva etmedi, tövbeyle yönelişinin kabulünde sana şiddetli davranmadı. Günahın sebebiyle zorluğa dü­şürmedi, rahmetiyle seni ümitsizliğe düşürmedi. Aksine, suçundan yüz çevirmeni bir iyilik saydı; yaptığın kötülüğe misliyle, ettiğin iyiliğe de on misliyle karşılık verdi. Sana tövbe ve hoşnutluk kapısını açtı. Çağırdığın zaman sesleni­şini duyar; fısıltıyla yalvardığın zaman da fısıldadığını işitir. O halde ihtiyacını O'na söyle, gönlündekini aç, dertlerini şikayet et. Sıkıntılarını gidermesini iste, işlerinde O'ndan yardım dile. Rızkın bolluğu, bedenin sıhhati, ömrün uzun­luğu gibi O'ndan başkasının veremeyeceği şeyleri rahmet hazinlerinden ihsan etmesini iste. İhtiyacını istemeye izin vererek hazinelerinin anahtarını eline vermiştir, istediğin zaman dua ile nimet kapılarını açar, kurak yerleri sulayıp hayat vermek için rahmetini istersin. İcabeti gecikti diye ümitsizliğe düşmemelisin. Çünkü ihsan, niyetle birdir. Pek çok kez, isteyenin ecri artsın, arzulayana daha çok verilsin diye icabet gecikir. Bazen de bir şey istersin verilmez; fakat bu dünyada ya da ahirette daha hayırlısı verilir. Veya verilmemesi senin yararınadır olmuştur. İstediğin pek çok şey vardır ki, eğer verilirse dinin helak olur. O halde güzelligi sana kalıp zorluğu senden uzaklaşanı isteyen kimse ol. Mal, sana kalmaz; sen de malına ebediyen sahip olmazsın.

Ey oğlum! Dünya için değil, ahiret için yaratıldığını bil. Hayat için değil, ölüm için; beka için değil, yok olmak için var edildin. Ne kadar kalacağını bilmediğin bir evde, alınıp götürüleceğin bir durakta, ahirete varacağın bir yoldasın. Sen, korkan kimsenin kurtulamayacağı, isteyenin er geç kavuşacağı, sonunda mutlaka tadacağı ölümün avısın. Seni helak etmesinden kork; günah bir işle uğraşıp tövbe ederim ümidinde iken ölümün tövbe ile arana girmesinden ve kendim böylece helak etmekten sakın.

Ey oğlum! Ölümü anmayı çoğalt, birden bire saldırıya geçişini ve ölümden sonraki olayları düşün. Ölümü hep önünde bil, gafil olma; ölüm, seni gitmeye hazır, güçlü bir halde bulsun; ansızın gelerek seni yenip helak etmesin. Dünya ehlinin dünya ile avunup, ona bağlanması sakın seni aldatmasın. Allah, sana dünyayı anlattı, dünya da kendini tanıttı, kötülüklerini açıp gösterdi. Dünya ehli, ancak havlayan köpekler, av peşinde koşan canavarlardır. Biri diğerini ısırır; üstün olan zayıf olanı yer; büyüğü küçü­ğünü kahreder; ona galip gelir. Dünya ehli; bazıları ayakları bağlanmış, bazıları ise serbest bırakılmış develer gibidir. Akıllarını kaybetmiş, meçhule dalıp gitmişlerdir; başıboş sarp vadilerde yürümekte, afetlerde otlamaktadırlar. Ne onları gözetecek birisi, ne de yayıp otlatacak çobanları var. Dünya, onları körlük yoluna sürüp, hidayetin aydınlattığı gözlerini aldı da şaşkınlık içinde dünyaya daldılar, nimetine gark olup onu rab edindiler. Dünya onlarla, onlar da dünya ile oynarlar ve ahireti de unuturlar.

Biraz dikkatlice bak, karanlık perdesi kenara çekilmek­te, sanki mahfeler geldi gibi, koşanlar geçmişlerin kervanı­na mutlaka ulaşır. Ey oğlum! Şunu bilesin; bineği geceyle gündüz olan kişi, duruyor olsa bile gider, oturup dinleniyor olsa da mesafe kat eder.

Emeline ulaşmayacağını, ecelinden kaçamayacağını, senden öncekilerin olduğu yolda olduğunu yakinen bil. İsteklerini azalt, rahat ol, geçimini isteme hususunda iyi çalış. Zira nice istekler insanı elindekinden eder. Her çok isteyen, rızıklanmaz; istediği ideal olan ve güzelce isteyen de mahrum kalmaz. Nefsin, seni isteklere yöneltse bile nefsini bütün aşağılıklardan üstün tut. Zira kendinden verdiklerini bir daha elde edemezsin. Sakın başkalarına kul olma; çünkü, Allah seni hür olarak yarattı. Şerle ulaşılan hayır, hayır değildir. Güçlükle ulaşılan kolaylık da kolaylık değildir.

Tamah bineğiyle yola çıkmaktan sakın! Çünkü o, seni süratle helak suyunun başına götürür. Eğer güç yetirebilirsen, Allah'la aranda bir velinimetin olmamasını sağla. Çünkü sen, kısmetine ulaşacak, payını alacaksın. Hepsi de Allah katında olmakla beraber, Allah'tan gelen az şey halktan gelen çok şeyden daha büyük ve daha yücedir.

Sessiz kalışınla kaybettiklerini telafi etmen, konuşmanla kaybettiklerini telafi etmenden daha kolaydır. Kabın için-dekini korumak, ağzını sıkı kapamakla mümkündür. Elin­de bulunanı korumak, başkasının elindekini istemekten daha sevimlidir bana. Ümitsizliğin acısı, insanlardan bir şey istemekten; iffetli olarak çalışıp geçinmek, günahla do­lu zenginlikten daha hayırlıdır. Kişi kendi sırrını, en iyi kendisi korur. Pek çok çalışan kimse nasıl bir zarara doğru koştuğunu bilmez. Çok konuşan saçmalar; düşünen kimse basiret kazanır. Hayırlılarla arkadaşlık et ki onlardan biri sayılasın. Şerlilerden sakın ki onlardan sayılmayasın. Yiyeceklerin en kötüsü haram yemektir! Zulmün en kınanmışı, zayıflara yapılandır. Yumuşaklık, sertlik sayıldığı zaman, sertlik de yumuşaklık sayılır. Bazen ilaç, ölüme sebep olur; bazen de hastalık ilaç olur. Bazen kendisinden nasihat beklenmeyen kimse güzel nasihat eder, bazen de nasihat eden kimse ihanet eder. Arzulara kapılıp bel bağlamaktan sakın; çünkü arzular, ahmakların sermayesidir. Akıl, tecrü­beleri korumaktır. En hayırlı tecrübe, sana öğüt veren tec­rübedir.

Sıkıntıya düşmeden fırsatları değerlendir. Her isteyen isteğine kavuşamaz, her giden de geri dönmez. Azığı yi­tirmek ve ahireti bozmak fesattandır. Her işin bir sonucu vardır; senin için nasıl takdir edilmişse öyle gelecektir. Ti­caretle uğraşan tehlikededir. Nice az şey, çok olan şeyden daha verimlidir. Aşağılık dostta ve itham edilen yardımcıda sana hayır yoktur. Zaman sana teslim oldukça sıkıcı olma, fazla kar elde etmek için tehlikeli şeylere atılma. Sürekli inatçı bineğinin dizginlerini koparmasından sakın. Karde­şin senden ayrılınca ona bağlan, yüz çevirince lütuf ve ya­kınlık göster, cimrilik edince cömert davran, uzaklaşınca yaklaş, şiddetlenince yumuşa, suç işleyince özrünü kabul et. Böylece sen onun kölesi, o ise senin nimet sahibin gibi olsun. Bunu gerekmeyen yerlerde ve ehli olmayan kimse­lere yapma. Dostunun düşmanım dost sayma; dostunla düşman olmana sebep olur. Ona ister iyi gelsin, ister kötü, kardeşine öğüt ver, ihlâs ile söyle. Öfkeni yut; ben, onu yutmak kadar sonucu tatlı, akıbeti haz verici başka bir yu­dum görmedim.. Sana sertlik gösterene karşı yumuşak dav­ran, belki o da yumuşar. Düşmanına iyilik ve lütufla mua­mele et; bu, iki zaferin (intikam veya affın) en tatlısıdır. Dostundan ayrılmak istersen, barışmak için açık kapı bırak ki bir gün dönmek istediğinde döne bilsin, insanlar senin hakkında iyi zanda bulunursa sen de iyi işlerinle onların zannını doğrula. Zira bir hakkını zayi ettiğin kimse artık dostun olmayacaktır. Yakınların, senden en nasipsiz kalan kimseler olmasın, senden uzak duran kişiye rağbet etme. Dostunun dostluğu kesmesindeki delili, senin dostluğu sürdürmendeki delilinden daha güçlü olmasın. Sana ij'ilik etmekten çok kötülük etme düşüncesinde olmasın. Sana zulmedenin zulmünü gözünde büyütme; çünkü o kendi­sinin zararına, senin faydana çalışmaktadır. Seni sevin­direnin mükafatı kötü davranman değildir.

Ey oğlum! Bilesin ki rızık, senin aradığın ve seni arayan olmak üzere iki kısımdır. Sen ona gitmeden o sana gelir. İhtiyaç halindeyken alçalmak, zenginken kabalık göster­mek ne kötüdür. Dünyadan kazandığın, ahiretin için Islah ettiğin kadardır. Elinden kaçırdığına hayıflanacaksan, sana ulaşamayan her şey için de hayıflan. Olmayanı olup biten­den çıkar da anla. Çünkü işler, birbirine benzer. Sakın mu­sibete uğramadıkça nasihatten faydalanmayanlardan olma. Akıllı olan, nasihatten öğüt alır ve yola gelir; hayvanlar ise ancak dayakla uslanır. Sabrın gücü ve güzel yakin ile sana yönelen dertleri, belaları kendinden uzaklaştır. İtidali bıra­kan zulme sapmıştır. Arkadaş, sana akraba gibidir. Gerçek dost ise senin yokluğunda bile doğru dost olandır. Heva ve heves dert ve elemlerin ortağıdır. Akrabadan da yakın olan nice uzak kimse; uzaktan da uzak olan nice akraba vardır. Garip, dostu olmayan kişidir. Hakka karşı çıkıp düşmanlık edenin yolu daralır. Gücünün sınırını bilenin kudreti baki kalır. Sarılacağın sebeplerin en sağlamı, senin­le yüce Allah arasındaki sebeptir. Senin durumunu dü­şünmeyen, düşmanındır. Özellikle tamahın insanın helak ettiği zamanlarda ümitsiz olmak hedefe ulaşmaktır. Her ayıp aşikâr, her fırsat elde edilecek değildir. Çoğu kez, gö­ren kişi hata ettiği halde, kör, doğru yolu bulur. Kötü işler yapmayı ertele, zira istediğin zaman ona koşabilir, ulaşabi­lirsin. Cahille irtibatını kesmek, akıllıya katılmaktır. Kim zamandan emin olursa ona hıyanet eder; kim de ona değer verirse onu aşağılar. Her ok atan isabet ettiremez. Sultanın görüşü değiştiğinde zaman da değişir. Yolculuğa başlama­dan arkadaşını, eve girmeden komşunu sor. Başkasının sana anlattığı olsa bile, güldürecek söz söylemekten sakın.

Kadınlarla (kendilerini ilgilendirmeyen hususlarda) istişare etmekten kaçın. Çünkü, onların (bu konudaki) görüşleri eksik ve zayıf, azimleri gevşektir. Kadınları örtülü tut ki gözleri (yabancı) erkekleri görmesin. Zira örtü kadınları her türlü kötülükten korur. Yanlarına güvenmediğin birini göndermen, onları dışarıya salıvermenden daha kötüdür. Senden başkalarıyla görüşmemelerine güç yetirebilirsen, bunu yap. Kadınları güçlerini aşan işlere koşma; çünkü kadın zarif bir güldür; sert bir kahraman değil. Onları aşırı yüceltme ve başkasına şefaatçi olma hususunda tamahlandırma. Kıskanılacak yerden başka bir yerde kıskançlığa kalkışma; çünkü bu, doğruyu kadını eğriliğe ve iffetli kadını şüpheye düşürür. Hizmetçilerinden her birine yapması için bir iş tayin et; o zaman hizmeti birbirlerine atıp, kaçınamazlar. Soyuna ikramda bulun; onlar, senin kanatlarındır, onlarla uçarsın, senin bağlı olduğun aslın, saldırıya geçtiğin ellerindir onlar.

Dinini, dünyanı Allah'a emanet et. Şu tez geçen dünyada da, az zaman sonra gelecek ahirette de akıbetinin hayırlı olmasını dile. ve's-Selam. "

 



[1]-  Şam ile Irak arasındaki veya Şam'a bağlı Balis şehrinin etra­fındaki köylerden birinin adıdır.