Muhakkik'in Notu
"Birçok canlı
vardır ki zikri/adı ölmüştür.
Birçok ölü vardır ki
eserleri ile canlıdır.
Akıl sahipleri nezdinde ölü sayılmaz.
O kimse ki bu kitap gibi
nice esere sahiptir."
Baherziyy
Değerli okuyucular
elinizdeki kitap, Nehc'ül Belağa([1]) kitabının tercümesidir.
Bu değerli kitab müminlerin emiri Hz.
Ali'nin insanı terbiye eden sözlerinin mecmuasıdır ve Ehl-i
Beyt mektebinin birinci derecede kaynakları arasında
yer almaktadır. Asrının dâhisi olan büyük âlim Seyyid
Razi bu kitabı H. K. 400 yılında, Recep ayında şu an
gördüğünüz şekliyle üç bölümde derlemiştir. Burada kitabın tercüme, tahkik ve
baskı aşamalarını zikretmeden önce Nehc'ül-Belağa kitabı ve değerli müellifi Seyyid
Razi hakkında kısaca bir bilgi vermenin yerinde
olacağı kanısındayız.
Seyyid
Razi (H.K. 359-406)
İslam
dünyasının büyük bilginlerinden biri olan Ebu'l-Hasan
Muhammed b. Hüseyin Seyyid Razi
(r.a) H. K. 359 yılında Bağdat'ta dünyaya geldi. Seyyid
Razi sahip olduğu izzet-i nefis, yüce nitelikler ve
Nebevi, Alevi, Fatımi soyu itibariyle büyük bir ün saldı.
Soy
ve Nesebi
Seyyid Razi baba tarafından
oldukça yüce bir soya sahipti. Seçkin, faziletli, güzel anlayışlı,
kabiliyetli, ilim ve marifet ehli bir ailede gözlerini açtı ve terbiye gördü. Seyyid Razi temiz nebevi
soyundandır ve beş göbekten Ehl-i Beyt
imamı Musa Kazım'a (a.s) ulaşmaktadır.([2])
Seyyid Razi anne tarafından da Hüseyni ve Alevidir. Annesi üç
göbekten imam Zeyn'ül Abidin
Ali b. Hüseyin (a.s)'a ulaşan "Nasır Kebir'in([3]) torunlarındandır. Bu
aileden birçok ilmi şahsiyetler dünyaya gelmiştir. Örneğin Seyyid
Razi'nin büyük kardeşi Seyyid
Murtaza Alem'ul Hûda, akli
ve nakli bütün İslami ilimlerde yüce mertebelere
ulaşmış ve Üstadı Şeyh Mutki'den sonra Şii dünyasının ilmi ve dini önderliği
makamına geçmiştir. Seyyid Razi'nin
H. 5. asrın ilk yarısında İslam dünyasının büyük ilmi şahsiyetlerinden biri
olduğu söylenebilir.
Anne ve Babası
Seyyid Murtaza
ve Seyyid Razi'nin babası
olan ve Tahir-i Evhet
lakabıyla bilinen Ebu Ahmet Hüseyin b. Musa,
Peygamber soyunun kıvanç kaynaklarından biri olup yüce bir şahsiyete sahipti.
Soylu, tedbirli, layık; Sünni ve Şii herkesin saygı duyduğu bir kişilikti. Uzun
bir süre nekahet([4]) makamında (seyyidlerin işleri ile ilgilenme makamında) bulunmuş,
mazlumların hakkını alma divanına başkanlık etmiş ve Allah'ın evini hac
edenlere nezarette bulunmuştur. Hepsi de çok önemli olan bu makamlarda görevini
yerine getirmiş, İslam ve Müslümanlara büyük hizmetlerde bulunmuştur. Tam beş
defa nekahet makamına oturmuş, bu makamdayken de 97 yaşında dünyadan göçmüştür.
Tarihçiler bu büyük şahsiyetin H, 304 yılında doğduğunu ve H. 25 Camedilula 400 tarihinde de vefat ettiğini yazmışlardır.([5])
İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-n Nehc'ül-Belağa eserinin önsözünde, s.31'de şöyle yazmaktadır:
"Al-i Buye halifeleri, Suriye Hanedanı emirleri
ve diğerleri arasında arabuluculuk ediyor, ülkeler arası ihtilafları
hallediyordu. Teşebbüsleri hep başarılı ve rekabet dönemlerinde hep bereketli
olmuştur. Azametli ve yüce tabiatlı bir insandı. En zor işleri bile kolaylıkla
hallediyordu. Yüce himmeti ve güzel tedbiri neticesinde işler düzene giriyordu.
Seyyid Razi'nin
annesi de Resulullah'ın kızı gibi Fatıma
adını taşıyordu. Annesi, Fatıma, Nasır-i Kebir'in
torunu, Nasir-i Sağir diye
meşhur olan Ebu Muhammed Hüseyin b. Ahmed Alevi'nin kızı olup büyük bir ilim ve fazilete
sahipti.
Zamanındaki Şiilerin
önderi olan Şeyh Mufid'in Ahkam'un-Nisa
kitabından da anlaşıldığı üzere kendisi bu kitabı Seyyid
Razi'nin annesi için kaleme almıştır.([6])
Tarihte de yazıldığı
üzere Şeyh Mufid bir gece rüyasında İslam Peygamberi'nin
kızı Hz. Fatıma'nın,
oğulları Hasan ve Hüseyin'in ellerinden tutup Kerh'teki
Berasa camiine getirdiğini gördü. Hz.
Fatıma ona selam verdikten sonra şöyle dedi: "Ey
Şeyh, bu iki oğluma dini hükümleri (fıkhı) öğret."
Şeyh Mufid
şaşkınlık içinde uyandı ve her zamanki gibi ders verdiği yer olan Kerh mahallindeki Berasa camiine
gitti. O gün öğleden önce Nasır'ın kızı Fatıma'nın (Seyyid Razi'nin annesinin) birkaç
kadınla birlikte iki oğlu Seyyid Ali Murtaza ve Seyyid Muhammed Razi'nin elinden tutup camiye girdiğini gördü. Seyyid Razi'nın annesi Şeyh Mufid'e selam verip ona şöyle dedi: "Ey şeyh bu iki
oğluma dini hükümleri öğretesin diye sana getirdim."
Şeyh Müfid
bu olay karsısında gözyaşlarını tutamadı ve ona gördüğü rüyayı anlattı.([7]) Şeyh Mufid böylece büyük bir ihlâs ve
sefa içinde bu iki çocuğun eğitim ve terbiyesini üstlendi; ilmi ve ameli
makamlara ulaşması ve evrensel ün kazanması için büyük çaba sarf etti.
Eğitim ve Zekâsı
Önceden de söylediğimiz gibi
Seyyid Razi’nin ailesi tabiatıyla
ilim, anlayış ve kabiliyet dolu
kimselerden ibaretti. Seyyid Razi
ailesinde çok seçkin bir yere sahipti. Üstadının huzuruna vardığında on
yaşından küçüktü. Buna rağmen herkesi şaşırtmış ve büyük bir övgü kazanmıştı. Seyyid Razi ilim öğrenmede
oldukça ciddi ve hırslı biriydi. Mümkün olan herkesten istifade etmiştir. Genç
yaşlarda abisi Seyyid Murtaza
ile birlikte ilim öğrenmeye koyulmuş ve daha buluğ çağına ermeden o günün
yaygın ilimlerini büyük üstatlardan öğrenmiştir."([8])
On yaşında şiir yazmaya
başlamıştır. O yaşta söylediği şiirler bu gün şiir divanında mevcuttur. 17
yaşında ders vermeye ve kitap yazmaya başladı. 20 yaşında ise zamanındaki
bütün ilimleri bitirmiş oldu.
Lakap ve Makamları
21 yaşında iken H. 380
yılında nekabet makamı, hacıların başkanlığı ve
mazlumların hakkını alma divanına nezaret görevleri kendisine verildi. H. 388
yılında 29 yaşında iken Şerifi Eceli ve H. 396 yılında 31 yasında iken de Şerif
Razi diye meşhur oldu. H. 403 yılında nekabet, Kâbe işlerini idare etme, hacılara başkanlık ve
büyük soylu ve iffetli bir fakihe yaraşan mazlumların
hakkını alma divanına nezaret görevinin yanı sıra Nekib'ul
Nukeba([9])
makamına
da erişti. Böylece bütün İslam ülkelerindeki seyyidlerin,
nakiblerin ve talihlerin başkanlığını üstlenmiş oldu.
Seyyid Razi'nin Üstün Yetileri, İlmi Makamları ve Başkalarının Bu Konudaki Görüşleri
Seyyid Razı izzet-i nefis, vefakârlık,
cömertlik ve diğer üstün kabiliyetler hususunda asrının eşsiz bir insanıydı. Dini
işlere ve şer'i yönlere çok sıla bağlı birisiydi. Her türlü yalakacılıktan
şiddetle sakınırdı. Seyyid Razi
insanlara, özellikle de ilim ehline büyük bir saygı gösteriyordu. Hatta
Müslüman olmayan ilim ehline dahi saygıda kusur etmezdi. Örneğin Sabii dinine mensup olan Ebu İshak Sabi'ye, ölünce söylemiş olduğu ağıt bu konuyu açıkça
göstermektedir.([10])
Seyyid Razi
fakihlik, Kur'an tefsirinde
derinlik ve diğer dini ilimlerdeki uzmanlığının yanı sıra daha yirmi yaşına
girmeden zamanındaki edebiyat dünyasının büyük bir üstadı haline geldi. Şiir
ve düzyazıda eşsiz bir makama ulaştı. Sealibi (Yetimed'ud-Dehr adlı
kitabında) ve çağdaşlarından olan Hatib-i Bağdadi, Seyyid Razi'yi Ebu Talib oğullarının en büyük
şairi olarak kabul etmişlerdir. Oysa Ebu Talib Oğulları arasında çok ünlü ve usta edebiyatçılar
vardı. Daha 23 yaşında iken çok güzel kelimeler ve yüce anlamlar kullanarak
yazdığı bir kasidesini üstadı İbn-i Cinniyy-i Nahvi, edebi bir kitap yazarak şerh etmiştir.
Oysa üstadın öğrencisine böyle bir şey yaptığı çok az görülmüştür. Bu dini
şahsiyetin yüceliğinin göstergelerinden biri de bilenlerin kendisini överek
bir dahi olduğunu itiraf etmiş olmalarıdır. Allame Emini el-Gadir c. 4
s. 182'den sonra Seyyid Razi
hakkında söz eden 45'den fazla kitabın adını zikretmiştir."([11])
Sealebi Yetimet'ud-Dehr adlı kitabında Seyyid Razi'yi çeşidi kelimelerle övmüştür. Örneğin şöyle
demiştir: "'Seyyid Razi
Seyyidlerin en soylusu, zamanındaki insanların en
kabiliyetlisi, Ebu Talib
oğulları, hatta Kureyş edebiyatçıların başıydı. Bu
konuda yazdığı tartışmasız yazıları ela bunun en açık delilidir."
İbn-i Cevzi
el-Muntazam adlı kitabında ve ibn-i Ebil-Hadid de şerhinin önsözünde
şöyle yazmaktadır: "Seyyid Razi
Bağdat'taki Seyyidlerin başkanıydı. Oldukça büyük bir
fakihti. 30 yaşından sonra çok kısa bir zamanda Kur'an-ı ezberledi. İzzet-i nefse sahip olup "faraiz" ilminde derin bilgiler sahibiydi.([12])
Rufai Sihah'ul-Ahbar adlı
kitabında onun İzzet-i Nefis, takva ve adalet ehli bir insan olduğunu
kaydetmiştir.
Baherziyy ise Demiyyet'ul-Kasr adlı kitabında diğerleri gibi onu övmüş ve "Seyyid Razi seyyidilerin
önderleri arasında yüce ve özgün bir makama sahipti." demiştir.([13])
Üstadları
Merhum Allame. Emini
tarihi kaynaklara dayanarak farklı ilimlerde 14 üstadının adını zikretmiştir.
Bu cümleden:
1-
H. 368 yılında vefat eden Seyrafi. Seyyid Razi 13 yaşındayken ondan
ders almıştır.
2- H. 384 yılında ölen Ebu
Abdullah el-Merzbani.
3-
H. 392 yılında ölen ibn-i Cinniyy el-Musuli, Merhum Razi el-Mecazat'un-Nebeviyye adlı kitabında kendisinden birçok
bilgiler aktarmıştır.
4- H. 395 yılında ölen ve ibn-i Nebate diye meşhur olan Ebu Yahya Abdurrahim.
5- Ebu İshak
Taberi... Seyyid Razi gençlik yıllarında bu Maliki fakihinden
dersler almıştır.
6- H. 413 yılında ölen Ebu Abdullah İbn-i Muallim
Muhammed bin Nu'man Şeyh Müfit.
Seyyid Razi'nin
Öğrencileri
Seyyid Razi
her birisi kendi alanında birçok hayırlara sebep olan çok sayıda öğrenci
yetiştirmiştir. Tarihi araştırmalardan da anlaşıldığı üzere Şii ve Sünni birçok
ilim ehli Seyyid Razi'den
istifade etmiş ve onun mektebinde yetişmişlerdir. Bu cümleden:
1-
H. 460 yılında ölen Şeyh'ut-Taife Ebu Cafer Tusi,
2- H. 486 yılında ölen Ebu Meali İbn-i Kuddame
3- Ebu Zeyd
Seyyid Abdullah Cürcani
4- Ebu Bekir Nişaburi Huzai
5- Seyyid Ebu
Hasan bin Bendar
Seyyid Razi'nin
Vefatı
Daha önceden de
söylediğimiz gibi H. 359 yılında doğmuş ve H. 6 Muharrem 406 yılında 47 yaşında
iken Bağdat'ta vefat etmiştir.([14]) Mübarek bedeni Bağdat Kerh mahallesindeki evine defnedilmiştir. Birçok
tarihçilerin de yazdığı üzere daha sonra naaşı Kerbela'ya nakledilmiş ve değerli babası ile kardeşi Seyyid Murteza'nın yanına defnedilmiştir.
Seyyid Razi
vefat edince abisi Seyyid Murteza
büyük bir hüzün ve kedere büründü. Kardeşinin cenazesini görmeye dayanamadı. Bu
yüzden Kazimeyn'deki imam Musa Kazım'ın
kabrini ziyarete gitti ve kardeşinin cenaze merasimine katılmadı.
Seyyid Razi
de kendisinden önceki ataları gibi kendisinden geriye birçok değerli eserler ve
asla unutulmayacak bir isim bırakmıştır.
Seyyid Razi'nin Eserleri
Seyyid Razi'nin
eserlerini yazılı ve yazılı olmayan diye ikiye ayırmak
mümkündür. Yazılı olmayan eselerinden biri de birçok ilim ve bilgi ehlini
yetiştiren Dar'ul-İlim Medresesini tesis etmek
olmuştur. Bu okulun bütün giderlerini Seyyid Razi bizzat karşılıyordu. Bu okulda İslam camiasına Şeyh Tusi gibi çok büyük âlimlerin yetişmesine sebep olmuştur.
Vefatından 150 yıl sonra da âlimlerin birçoğu Şii ilmi havzalarında onun
ilkeleri esasınca yüksek tahsil yapıyorlardı.([15])
Bu yazılı olmayan
eserlerin yanı sıra Seyyid Razi
İslam dünyasına ve ilim camiasına birçok değerli ilmi eserler bırakmıştır.
Seyyid Razi'nin
Yazılı Eserleri
Merhum Seyyid Razi 47 yıllık kısa ama
bereketli ömründe birçok yazılı eser kaleme almıştır. Bu eserler onun ilmi
merkezlerde ün kazanmasına ve ilmi çalışmalarının evrenselleşmesine neden
olmuştur.
Allame Emini el-Gadir
adlı kitabında([16]) edebi, tarihi, rivai ve Kur'ani tam 19 ilmi
eserinin adını zikretmiştir. Bu cümleden:
1-
Hesais'ul Eimme
2- Mecazat'ul Asar'in-Nebeviyye
3- Hakaık'ut-Te'vil
fi Müteşabıh'it-Tenzil
4- Mean'il-Kur'an
5-
Resail
6- Şiir Divanı
7- Nehc'ül-Belağa.
Nehc'ül-Belağa
İbn-i Ebi'l-Hadid'in tabiriyle yaratıcının kelamının altında, beşer
kelamının üstünde bir kitaptır.
Seyyid Razi
Hz. Ali'nin sözlerinden derlediği bu hadis, itikat,
ilim, ahlak, toplum ve edebiyat kitabını üç bölüme ayırmıştır.
Birinci Bölümü,
Hutbeler: Bu
bölümde genel hutbelerin yanı sıra özel toplantılarda, savaşlarda ve olaylarda
beyan edilen hutbeyi andıran konuşmalar da yer almıştır. Bu bölümde toplam 241
hutbe mevcuttur.
İkinci Bölümü,
Mektuplar: Bu
bölümde ise farklı şehirlerdeki valilerine ve düşmanlarına yazdığı mektupların
yanı sıra bazı sözleşmeleri ve dostlarına vasiyetleri de yer almıştır. Bu
bölümde 79 mektup mevcuttur.
Üçüncü Bölümü, Hikmetli
Sözler ve Öğütler: Bu bölümde ise 480 kısa söz yer almıştır. Bu kısa sözlerden
bazısı Hz. Ali'ye sorulan sorulara cevap olarak ifade
edilmiştir.
Seyyid Razi'nin
Nehc'ül-Belağa'da Hz. Ali'nin sözlerinden derledikleri cümleler sözlerinin
sadece bir bölümüdür. Seyyid Razi
büyük bir edebiyatçı olduğu için tarihi ve diğer boyutlarından daha çok bu
sözlerin fesahat ve belagatine dikkat etmiştir. Bu
yüzden bazen bir hutbe veya mektubun tümünü nakletmemiş, sadece diğer
bölümlerinden üstün olan cümleleri nakletmekle yetinmiştir. Bu sebeple bazen
bir hutbenin sadece iki satır olduğunu görmekteyiz. Bir hutbenin iki satırdan
fazla olduğu ise herkesin malumudur. Seyyid Razi bazen de, "Hz. Ali uzun
bir hutbe irat etmiştir. Bu hutbenin bir bölümü şöyledir." demektedir. Bu
konu Nehc'ül-Belağa'nın
önsözünden ve "min hutbetin
lehu" (Hz. Ali'nin
hutbesinden bir bölüm) tabirinden de anlaşılmaktadır.([17])
Bütün bunların yanı sıra
Hz. Ali'nin sözlerinin derlendiği Nehc'ül-Belağa'dan çok daha
kapsamlı kitaplar mevcuttur. Bu cümleden merhum Meclisi'nin Bihar'ul-Envar kitabını,
Nehc'üs-Saadet ve Merhum Amedi'nin (Diyarbakırlı büyük alim Kadı Nasuhuddin
Ebu'l-Feth Abdulvahid bin Muhammed Temimi'nin)
Gurer'ul-Hikem ve
Durer'ul-Kelim adlı kitabını zikretmek de
mümkündür.
Nitekim sadece Gurer'ul-Hikem kitabı
Hz. Ali'den 11 binden fazla hadis nakletmiştir.
[1]- Belagatın açık yolu.
[2]- Seyyid Razi (r.a.), Hüseyin b. Musa b. Muhammed b. Musa b. İbrahim b. İmam Kazım Musa b. Cafer'in oğludur. İmam Kazım (a.s) ise h. 183 yılında şehit edilmiştir.
[3]- Nasır Kebir diye meşhur olan Hasan b. Ali b. Hüseyin b.
Eşref Alevi,
Peygamber (s.a.v) hanedanının övünç kaynaklarından biri olup büyük ilim ve cihad ve fedakârlık ehli biridir ve İslam ve Müslümanlara birçok
hizmetlerde bulunmuştur. Nasır Kebir, H. 250 yılında Mazenderan'ı feth eden, o topraklarda Aleviler boyu hükümetini kuran ve Dai-i Kebir diye meşhur olan kuzeni Muhammed b. Zeyd Alevi'nin komutanlarından biriydi.
[4]- Nekabet seyyidlerin
ve Ebu Talib oğullarının
işleri ile ilgilenen bir kurumdu. Bu kurumun başında ilim ve fazilet açısından herkesten üstün olan bici bulunuyordu. Bu kurum H.
10 yılından sonraya kadar da devam
etmiştir. H. 450 yılında ölen Merhum Maverdi Ahkam’us-Sultaniyye
adlı kitabında bu kurum hakkında yeterli
bilgiler vermiştir. el-Gadir, c.4,
s.205'de bu kitaptan ilgili konuda bir takım bilgiler nakledilmiştir.
[5]- El-Gadir, c. 4, s. 181, Sihah'ul-Ahbar'dan naklen
[6]- Müstedrek'ül-Vesail, c.3, s.516
[7]- el-Gadir, c.4, s. 184; ed-Derecat'ur-Rafîa ve
Şerh-u İbn-i
Ebi'l-Hadid kitaplarından
naklen. Mııkaddeme-i Şerh-i Nehc'ül Belağa, İbn-ı Ebi'l-Hadid, c.l, s.41
[8]- Fıkıh
ve diğer dini ilimleri Şeyh Mufıd'den Şerh-u Usul-i
Hamse ve Kitab'ul Umde-i Kadı Abdulcebbar
Mu'tezili'den hadis ilmini, Merzbani
ve Telakberi'den; Fıkhın bazı bablarını
ve Muh-tasar-i Tahavi'yi Harezmi'den; bütün rivayetleri ile kıraat ilmini Ebu Hafs Kenani'den;
Muhteser-i Kerhi'yi, Keffani'den, Arapça'yı Rumani ve İbn-i Cinniyy-i Nahvi'den; edebiyat ve belagatin
bir bölümünü ise meşhur hatip İbn-i Nebate'den öğrenmiştir.
[9]- Nekabet o zamanlar Seyyidlerin ve Ebu Talib oğullarının işlerine
bakan bir kurumun adıydı. Bu kurum özel ve genel diye iki bölüme ayrılıyordu. Kurumun başında olan kişiye
"nakib'un nukeba"
deniliyordu. Bu şahıs en âlim, en soylu ve en layık seyyidler arasından seçiliyordu. İslam ülkelerinin tüm bölgelerindeki nakibler
(başkanlar) kendisinin gözetiminde çalışıyordu. Seyyid Razi 43 yaşında bu makama erişmişti. Nekabet kurumuyla ilgili daha fazla bilgi için Maverdi'nin Ahkam'us Sultaniyye, s.94'e müracaat ediniz
[10]- Ebu İshak Sabi H. 380 yılından önce ölmüştür. Bu zamanda Seyyid Razi henüz 21 yaşında idi.
Seyyid Razi'nin onunla
ilgili beyitlerinden birisi şöyleydi:
"Bu
tahtalar üzerinde kimi yüklendiklerini biliyor musun?
Meclis
kandilinin nasıl söndüğünü biliyor musun? "
[11]- El-Gadir c.4, s. 182; Fihrist-i Necasi, s.283; Yetimet'ud-Dehr, Sealebi, c.3, s. 116: Tarih-i Bağdadi, c.3, s.246; Kamil-i İbn-i Esir, c.9, s.89; Mealim'ul-Ulema, s. 138; Tarih-i
İbn-i Hallakan, c.2.
s.106; el-Muntazam-i Ibn-i Cevzi, c.7, s.279; Sihah'ıd-Ahbar, s.61;
el-Ensab, İbn-i Nasr Buharı; Umdet'ut-Talib. s.182;
Tarih-i İbn-i
Kesir, c.2, s.3; Mir'at'ıd-Cinan, c.3, s. 18; Şerh-u İbn-i Ebi'l-Hadid. c.1, s.10; Lisan'ul-Mizan, c.4, s.223; Tesis'uş-Şia, s.107; Tenkih'ul-Mekat, s.
107; A'lam'uz-Zerkli, c.3, s.889; Dairet'ul Mearif-i Bustani ve Ferid Vecdi...
[13]- El-Gadir, c.4,s.202
[14]- El-Gadir, c.4, s.210; Rical-i Neccaşi’den naklen; Tarih-i Hatip Bağdadi, Umdet'ut-Talib...
[15]- Şeyh'ut-Taife, Ebu Cafer Tusi, Şianın dört
önemli kitabından olan Tehzip ve İstibsar
adlı iki kitabın yazarı olup, fıkıh, tefsir ve benzeri ilim dallarında büyük âlimlerden biridir. H.
385 yılında Tus şehrinde doğmuş ve H. 460 yılında
vefat etmiştir. İlmi azameti sebebiyle Merhum İbn-i İdris'in
zamanına kadar (H. 543-598) dini ilimleri tahsilde onun ortaya koyduğu ilkeler takip edilmiştir.
[16]- El-Gadir, c.4,s.198
[17]- Hakeza min kelamin...,
min vesiyyetihi..., min kitabin lehu..., gibi tabirlerden
de bu gerçek anlaşılmaktadır.