Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurmuştur: “Mizan’ul Hikmet (hikmetin ölçüsü) benim, Ali de onun
dilidir” (İhkak’ul-Hak, 6/46)
Mizan’ul Hikmet
4. Cilt
Muhammed Muhammedi
REYŞEHRİ
Çeviri
Kadri ÇELİK
Tatbik
Nuri DÖNMEZ
İçindekiler
Ha Harfi
Konular
ü el-Hulk (Ahlak)
ü el-Hamr (Şarap)
ü el-Humus (Humus)
ü el-Humul
(Adsızlık)
ü el-Havf (Korku)
ü el-Hiyanet (Hıyanet)
ü el-Hayr (Hayır, İyilik)
ü el-İstihare (İstihare)
ü el-Hiyatat (Terzilik)
149. Konu
el-Hulk
Ahlak
F el-Bihar,
69/332, 38. Bölüm Cevami’ul Mekarim
F el-Bihar,
72/189, 105. Bölüm Cevami’u Musavi’l Ahlak
F el-Bihar,
71/372, 92. Bölüm, Husn’ul Hulk
F el-Bihar,
73/296, 135. Bölüm, Suu’l Hulk
F Kenz’ul
Ummal, 3/1-439, 663-800, Fi’l Ahlak ve’l Ef’al’il Mahmudet
F Kenz’ul
Ummal, 3/440-662, 801-834, Fi’l Ahlak ve’l Ef’al’il Mezmume
F Şerh-u
Nehc’il Belağa-i İbn-i Ebi’l Hadid, 6/337, Fi Husn’ul Halk ve Medhih
F Vesail’uş-Şia,
8/503, 104. Bölüm, İstihbab-u Hun’il Hulk
F el-Mehaccet’ul-Beyza,
5/87, Kitab-u Riyazet’in-Nefs
bak.
F 38.
Konu, el-Bişr, 421, el- Fazilet, 519, en-Nefs
F el-Hayr,
1170. Bölüm, et-Teassub, 2746, el-Adet, 2999. Bölüm, el-Kemal, 3537.Bölüm
F el-Kizb,
3457. Bölüm, el-Kerem, 3473, 3474. Bölümler, el-Mer’et, 3657. Bölüm, el-Vezaret,
4066. Bölüm
F et-Tekva,
4156. Bölüm, er-Rahm, 1463. Bölüm, en-Nefs, 3921. Bölüm
4985. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ahlak, dinin kabıdır.”[1]
4986. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala imanı
yaratınca, iman, “Allahım! Beni güçlendir” dedi. Bunun üzerine
Allah-u Teala imanı güzel ahlak ve cömertlikle güçlü kıldı.
Allah küfrü yaratınca küfür, “Allahım! Beni güçlendir” dedi. Bunun üzerine Allah küfrü,
cimrilik ve kötü ahlak ile güçlendirdi.”[2]
4987. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nice izzetli kimseyi ahlakı hor ve
zelil kılmıştır ve nice zelil insanı ahlakı aziz
kılmıştır.”[3]
bak. el-İlm, 2914.Bölüm
4988. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İslam, güzel ahlaktır.”[4]
4989. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz en güzel güzellik, ahlak
güzelliğidir.”[5]
4990. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak, dinin
yarısıdır.”[6]
4991. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak, dünya ve ahiret
hayrını elde etmiştir.”[7]
4992. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak gibi bir arkadaş
yoktur.”[8]
4993. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Övülmüş ahlak aklın ve
kınanmış ahlak cahilliğin meyvesidir.”[9]
4994. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminin kitabının
başlığı ahlakının güzelliğidir.”[10]
4995. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah insanın
yaratılış ve ahlakını ateşin yemi olsun diye
güzel kılmadı.”[11]
4996. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Eğer kul, güzel ahlakın
faydalarını bilseydi, şüphesiz güzel huy sahibi olmaya muhtaç
olduğunu da bilirdi.”[12]
4997. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mülk olarak kanaat ve nimet olarak
güzel ahlak yeter.”[13]
4998. Cerir b. Abdullah şöyle diyor: “Resulullah
(s.a.a) bana şöyle buyurdu: Allah seni güzel yarattı. O halde
ahlakını da güzel kıl.”[14]
4999. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yumuşak huyluluk iki nimetten
biridir.”[15]
5000. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak en üstün nasipten ve en
güzel haslettendir.”[16]
5001. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak, iki ihsandan biridir.”[17]
5002. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak, tüm iyiliklerin
başıdır.”[18]
5003. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlaktan daha tatlı bir
hayat yoktur.”[19]
5004. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en hoşnudu,
ahlakından hoşnut olunan kimsedir.”[20]
5005. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En güzel yücelik, yumuşak
huyluluktur.”[21]
5006. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı güzel olanın
dostluğu güzel olur.”[22]
5007. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim şu üç şeye sahip
olmazsa ne bendendir ve ne de Allah’tan.” Kendisine, “Ey Allah’ın Resulü!
Onlar nelerdir?” diye sorulunca Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Cahilin,
cehaletle yaptığı işleri defeden hilim, kendisiyle insanlar
arasında yaşadığı güzel ahlak ve kendisini aziz ve
celil olan Allah’a isyan etmekten koruyan takva.”[23]
5008. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah katında en yüce
olanınızın, en güzel ahlak sahibi kimse olduğunu göstermek
için Mikdad ve Zeyd’i ben evlendirdim.”[24]
bak. Kenz’ul Ummal, 3/4, 22 Bu konuda
nakledilen hadislerin çoğu Ehl-i Sünnet yoluyla da nakledilmiştir.
5009. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakını güzelleştiren
kimseyi Allah, gündüzleri oruç tutup geceleri ibadetle geçiren kimsenin
derecesine yüceltir.”[25]
5010. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kul, ibadetinde ne kadar zayıf
olsa da, güzel ahlak sayesinde ahirette büyük derecelere ve yüce makamlara
ulaşır.”[26]
5011. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala, güzel
ahlaklı kimseye, gece ve gündüz Allah yolunda cihad eden kimsenin
sevabı gibi sevap verir.”[27]
5012. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanoğlu güzel ahlakı
sebebiyle, ailesinden başkasına hakim olmadığı halde,
(Allah nezdinde) gündüzleri oruç tutup geceleri ibadetle geçiren yönetici
olarak yazılır.”[28]
5013. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz güzel ahlaklı
insanın, gündüzleri oruç tutup geceleri ibadetle geçiren kimse gibi sevabı vardır.”[29]
5014. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin kimsenin, aziz ve celil olan
Allah’a, farzları eda ettikten sonra insanlara karşı güzel ahlak
göstermekten daha sevimli bir ameli yoktur.”[30]
5015. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet gününde kulun amel
terazisine koyulacak ilk şeyi güzel ahlakıdır.”[31]
5016. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “”Amel terazisinde güzel ahlaktan daha
ağır gelen amel yoktur. [32]
5017. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Amel terazisinde güzel ahlaktan daha
ağır gelen bir şey yoktur.”[33]
5018. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet günü insanoğlunun
amel terazisine yüce ahlaktan daha ağır bir şey konulmaz.”[34]
bak. es-Salat (5), 2322. Bölüm
es-Sadeka, 2232. Bölüm
Kur’an:
“Şüphesiz sen yüce bir ahlak
üzeresin.”[35]
5019. İmam Bakır (a.s), Allah-u
Teala’nın “Şüphesiz sen yüce bir ahlak
üzeresin” ayeti hakkında şöyle
buyurmuştur: “O (ahlak) İslam’dır.”[36]
5020. Hakeza İmam Bakır (a.s),
Allah-u Teala’nın “Şüphesiz sen yüce
bir ahlak üzeresin” ayeti hakkında
şöyle buyurmuştur: “Yani yüce bir din!”[37]
5021. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala’nın Resulüne hitap
ettiklerinden birisi şuydu: “Şüphesiz sen yüce bir ahlak
üzeresin.” Yani cömertlik ve güzel ahlak.”[38]
5022. “Peygamber’in
(s.a.a) ahlakı Allah-u Teala’nın şu ayeti üzereydi: “Sen af yolunu
tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.”[39]
bak. el- Edeb, 73. Bölüm
5023. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sizlerden bana en sevimli
ve kıyamet günü bana en yakın oturanınız ahlak
açısından en güzeliniz ve en çok tevazu göstereninizdir.”[40]
5024. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Müminlerin iman açısından en
kamili, ahlak açısından en güzel olanıdır.”[41]
5025. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bana en çok benzeyeniniz, ahlak
açısından en güzel olanınızdır.”[42]
5026. Resulullah (s.a.a) Müminlerin Emiri’ne
(a.s)şöyle buyurmuştur: “Sana ahlak
açısından bana en çok benzeyeni haber vermeyeyim mi?” Müminlerin
Emiri, “Evet haber ver ey Allah’ın Resulü!” deyince şöyle
buyurdu: “Ahlak açısından en güzeliniz, hilim açısından
en büyüğünüz, yakınlarına en çok iyilik edeniniz ve en çok
insaflı olanınızdır.”[43]
5027. İmam Sadık (a.s), güzel
ahlakın tarifi hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Yumuşak
huylu olman, güzel ve edepli konuşman ve kardeşine güler yüzlü
davranmandır.”[44]
5028. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz güzel ahlakın
anlamı, eğer dünya insana yönelirse razı olması ve
eğer yönelmezse rahatsız olmamasıdır.”[45]
5029. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak üç şeydedir:
Haramlardan sakınmada helal rızık talep etmede ve ailesinin
refahını sağlamadadır.”[46]
5030. Adamın biri karşıdan
gelerek Resulullah’a (s.a.a), “Ey Resulullah! Din nedir?” diye sorunca
şöyle buyurdu: “Din, güzel ahlaktır.” Sonra
sağından gelerek, “Din nedir?” diye sordu. Resulullah, “Güzel
ahlaktır” diye buyurdu. Sonra solundan gelerek, “Din nedir?” diye sordu.
Resulullah (s.a.a), “Güzel ahlaktır” diye buyurdu. Sonra arkasından
gelerek, “Din nedir?” diye sordu. Resulullah (s.a.a) ona yönelerek şöyle
buyurdu: “Anlamıyor musun? Din öfkelenmemendir.”[47]
5031. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizlere en
hayırlınızı haber vereyim mi? Kendisine, “Evet ya
Resulullah” dediklerinde şöyle buyurdu: “En güzel ahlaklı
olanınızdır. Onlar yumuşak huyludur, eziyet etmezler,
başkalarıyla kaynaşırlar ve başkaları da
kendileriyle kaynaşırlar.”[48]
5032. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz selam vermek güzel ahlaktandır.”[49]
Ebu Hamid Gazzali şöyle diyor: “Halk” ve “Hulk”
kelimesi her zaman birlikte kullanılmaktadır. Örneğin, “Falan
kimse güzel “halk” ve “hulk” sahibidir” denilmektedir. Yani zahir ve
batını güzel insandır. Dolayısıyla “halk” kelimesinden
maksat zahiri çehre ve şekildir. “Hulk” kelimesinden maksat ise
batıni çehre ve surettir... “Hulk” nefiste kökleşen bir heyet ve
halettir ki nefis bu halete dayanarak oldukça rahat ve hiç düşünmeksizin
davranışlarda bulunmaktadır. O halde eğer ondan şer’i
ve akli beğenilmiş davranışlar, fiiller ortaya çıkacak
olursa o heyete güzel huy denmektedir. Eğer çirkin ve kötü filler
çıkacak olursa o heyete kötü huy denmektedir.” [50]
bak. el-İman, 257- 261, 268-270,
280-282, 287, 291-298. Bölümler
5033. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlmin başı huyları
birbirinden ayırmak, övüleni aşikar etmek ve kınananı söküp
atmaktır.”[51]
5034. İmam Askeri (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz cömertliğin bir
ölçüsü vardır. Bu ölçü aşıldığı takdirde israf
olur. Şüphesiz uzak görüşlülüğün de bir ölçüsü vardır. Bu
ölçü aşıldığı takdirde korkaklık olur. Tutumluluğun
da bir ölçüsü vardır. Bu ölçü aşılırsa, cimrilik olur.
Cesaretin de bir ölçüsü vardır. Bu ölçü aşılırsa çılgınlık
olur.”[52]
Ebu Hamid Gazzali şöyle diyor: “Yüz
güzelliği sadece göz güzelliği ile elde edilemez. Burun,
ağız ve yanak gibi diğer organlar da güzel olmalıdır
ki ortaya güzel bir yüz çıksın. İnsanın batınında
da dört temel unsur vardır. Bu dört temel unsur güzel olmalıdır
ki güzel ahlak ortaya çıksın. Bu dört temel unsur dengeli ve
mütenasip olunca güzel ahlak ortaya çıkar. Bu dört unsur
şunlardır:
İlim gücü, gazap gücü, şehvet
gücü ve bu üç kuvvet arasındaki adalet (denge) gücü... Gazap gücünün
güzellik ve itidaline cesaret denmektedir. Şehvet gücünün itidal ve
güzelliğine ise iffet denilmektedir. Eğer gazap gücü itidal
sınırını aşarsa çılgınlık olur.
Eğer zayıflar ve çekilirse o zaman da korkaklık ve ödleklik
olur. Şehvet gücü de itidal sınırını aşarsa
azgınlık ve doymazlık olur. Eğer eksilirse mizaç
soğukluğu (cinsel soğukluk) diye adlandırılır.
Beğenileni ise orta yol ve itidal olanıdır. Fazilet olan budur.
İfrat ve tefrite düşmek ise rezalettir ve kınanmıştır.
Ama adalet gücünün ifrat veya tefriti, azalma veya çoğalması yoktur.
Sadece karşıt anlamı vardır ki o da zulümdür.
İlim veya hikmet gücünün ise haddi
aşması ilimden batıl hedeflere ulaşmak için istifade
edilmesidir. Buna hilekarlık denmektedir. Tefrit/kusur tarafı ise
bönlük ve aptallıktır. Orta yol ise hikmet olarak
adlandırılmaktadır.
O halde ahlaki temeller dört
şeydir: Hikmet, cesaret, iffet ve adalet... Bütün güzel ve
beğenilmiş huylar bu dört temel unsurun itidal halinde
olmasından kaynaklanmaktadır.” Diyorum: Gazzali’nin bu sözlerinin
kökü Müminlerin Emiri’nin (a.s) aşağıdaki hadisinde yer
almıştır.”[53]
5035. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Faziletler dört
kısımdır: Birisi kıvamı düşüncede olan hikmettir,
ikincisi kıvamı şehvette olan iffettir, üçüncüsü
kıvamı gazapta olan kuvvettir, dördüncüsü ise, kıvamı nefsin
güçlerinin itidalinde olan adalettir.”[54]
5036. İshak b. Ammar İmam
Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Güzel
ahlak aziz ve celil olan Allah’ın kullarına ihsan ettiği bir
bağıştır. Onlardan bazısı insanın
tabiatından, bazısı ise niyet ve kastından meydana
gelmektedir.” Ben (ravi), “Bu ikisinden hangisi önemlidir?” diye sorunca
şöyle buyurdu: “Huyu tabiatı olan kimse onunla yoğurulmuş
ve ondan başkasını yapamaz haldedir. Niyet sahibi ise itaat
hususunda kendisini zorlayarak sabreder. O halde bu en üstünüdür.”[55]
5037. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ahlak, aziz ve celil olan Allah’ın
bir bağışıdır. Allah bir kulu sevince ona güzel ahlak
ihsan eder. Allah bir kuldan nefret edince ona kötü ahlak nasip eder.”[56]
5038. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak soy yüceliğinin
delilidir.”[57]
5039. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Soy açısından insanların
en temizi en güzel ahlaklı olanlarıdır.”[58]
bak. el-Meheccet’ul Beyza, 5/99-103
5040. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefislerinizi güzel ahlak üzere terbiye
edin. Zira Müslüman kul, güzel ahlakıyla gündüzleri oruç tutan ve geceleri
ibadetle geçiren kimsenin derecesine ulaşır.”[59]
5041. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Beğenilmiş huylar, büyük
arzular ve yüce makamlar hususunda yarışın ki
sevabınız büyüsün.”[60]
5042. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer yarışmak zorunda
kalırsanız o halde beğenilmiş hasletleri ve yüce huyları
elde etmek için yarışın.”[61]
5043. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah ahlaki yücelikleri
sever ve aşağılık huylardan hoşlanmaz.”[62]
5044. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer cenneti ümit etmeseydik,
ateşten korkmasaydık, bir sevap ve ceza da söz konusu olmasaydı
yine de bizlere ahlaki yücelikleri taleb etmemiz yakışırdı.
Zira şüphesiz ahlaki yücelikler, zafer yoluna dalalet (kılavuzluk)
eden şeylerdendir.”[63]
5045. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlaki yücelikler üzere olun.
Şüphesiz ahlaki yücelikler (insanın) yücelişini sağlar.
Ahlaki aşağılıklardan sakının. Şüphesiz
ahlaki aşağılıklar şerafetli insanı düşürür
ve azameti yok eder.”[64]
5046. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlaki yücelikleri elde etmekte
çalışkan ve dayanıklı olun.”[65]
5047. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yücelikleri elde etmekte çaba göster ki
günahlardan kurtulasın ve yücelikleri elde edesin.”[66]
5048. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yücelikler iffet ve fedakarlık
olmadan kemale ermez.”[67]
5049. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yüce insanların devleti en
faydalı ganimetlerdendir.”[68]
5050. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yüceliklere rağbet edince
haramlardan sakın.”[69]
5051. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yücelikler zorluklarla ve sevap
meşakkatlerle elde edilir.”[70]
bak, el-Cennet, 551
Es-Sevab, 470. Bölüm
5052. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala
Resulullah’ı (s.a.a) ahlaki yüceliklere özgü
kılmıştır. O halde nefislerinizi imtihan edin. Eğer bu
huylar sizde de varsa aziz ve celil olan Allah’a hamd edin ve ondan bu
huyların fazlasını dileyin.” İmam (a.s) (sonra bu
huyları on tane olarak zikretti): Yakin, kanaat, sabır, şükür,
hilim, güzel ahlak, cömertlik, gayret, cesaret ve mürüvvet”[71]
5053. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlaki yücelikler on tanedir. Eğer
gücün yetiyorsa hepsine sahib ol. Zira bazen bu yücelikler birinde olur da
çocuğunda olmaz. Bazen de çocuğunda olur da babasında olmaz.
Bazen bir kölede olur, hürde olmaz. (Bunlar): Olaylar karşısında
sadakatle direnmek, doğru sözlülük, emaneti eda etmek, sıla-i rahim,
misafirperverlik, yoksulu doyurmak, iyilikleri telafi etmek, komşu
hakkına riayet, arkadaş hakkına riayet ve hepsinin
başında da haya etmek.”[72]
5054. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Seninle ilişkisini kesenle ilişki
kurman, seni mahrum kılanı ve sana zulmedeni
bağışlaman ahlaki yüceliklerdendir.”[73]
5055. İmam Sadık’a (a.s) ahlaki
yücelikler hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Sana
zulmedeni affetmen, seninle ilişkisini kesenle ilişki kurman, seni
mahrum kılana bağışta bulunman ve aleyhine de olsa hak sözü
söylemendir.”[74]
5056. İmam Sadık (a.s) Cerrah-i
Medaini’ye şöyle buyurmuştur: “Sana
ahlaki yüceliklerin neler olduğunu söyleyeyim mi? İnsanları
bağışlamak, kardeşine mali yardımda bulunmak ve
Allah’ı çok zikretmek.”[75]
5057. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Adalet güzeldir. Ama yöneticiler için
daha güzeldir. Cömertlik güzeldir. Ama zenginler için daha güzeldir. Takva
güzeldir. Ama alimler için daha güzeldir. Sabır güzeldir. Ama fakirler için
daha güzeldir. Tövbe güzeldir. Ama gençler için daha güzeldir. Haya güzeldir.
Ama kadınlar için daha güzeldir.”[76]
bak. 1118. Bölüm, el- Eh, 54. Bölüm, ez-Ziynet,
1695. Bölüm, el-Bihar, 69/375, 78/245
5058. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ben ahlaki yücelikleri
tamamlamak için gönderildim.”[77]
5059. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ben ahlaki güzelliği
tamamlamak için gönderildim.”[78]
5060. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Farzet ki ümit edilen bir sevap ve
sakınılması gereken bir ceza da yok. Yine de ahlaki
yüceliklerden yüz mü çevireceksiniz?”[79]
5061. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ahlaki güzellikler üzere olun! Şüphesiz
aziz ve celil olan Allah beni ahlaki yücelikler için göndermiştir.
Şüphesiz insanın kendisine zulmedeni bağışlaması,
kendisine mahrum kılana bağışta bulunması, kendisiyle
ilişkisini koparanla ilişki kurması ve kendisini ziyaret
etmeyeni ziyaret etmesi ahlaki yüceliklerdendir.”[80]
5062. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey Kumeyl! Ehline, gündüz ahlaki
yücelikleri elde etmelerini ve gece uyuyan kimsenin hacetini gidermelerini
emret.”[81]
5063. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah ahlaki yücelikleri
kendisiyle kulları arasında bir sebep kılmıştır.
Sizlerden birine Allah’a bağlanan bir haslete bağlanması yeter.”[82]
bak. en-Nubuvvet (1), 3770. Bölüm, el-Bihar,
41/48, 104. Bölüm, Husn-u Hulk’il İmam Ali (a.s); el-Bihar, 46/54, 5. Bölüm,
Mekarim’ul Ahlak’il İmam Ali bin Hüseyin (a.s) ; 46/286, 6. Bölüm,
Mekarim-u Ahlak’il İmam’il Bakır (a.s); el-Bihar, 47/16, 4. Bölüm,
Mekarim-u Ahlak’il İmam’i-s Sadık (a.s); el-Bihar, 48/100, 5. Bölüm,
Mekarim-u Ahlak’il İmam’il Kazım (a.s); el-Bihar, 49/89, 7. Bölüm,
Mekarim-u Ahlak’il İmam’ir Rıza (a.s); el-Bihar, 50/85, 5. Bölüm,
Mekarim-u Ahlak’il İmam’il Cevad (a.s); el-Bihar, 50/124, 3. Bölüm;
Mekarim-u Ahlak’il İmam’il-Hadi (a.s); el-Bihar, 50/306, 4. Bölüm,
Mekarim-u Ahlak’il İmam Askeri (a.s); el-Bihar, 69/332-414 ve c. 70/71,
Ebvab-u Mekarim’il Ahlak
5064. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı yüce ahlak
fedakarlıktır.”[83]
5065. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bağış ve kerametin en
yüce mertebesi fedakarlıktır.”[84]
5066. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Haramlardan sakınmak en güzel
yüceliktendir.”[85]
5067. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İhsanda bulunmak en güzel
yüceliklerdendir.”[86]
5068. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En güzel yücelik bağışta
bulunmaktır.”[87]
5069. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En güzel yücelik güçlünün affetmesi ve
fakirin bağışta bulunmasıdır.”[88]
5070. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Affetmek ahlaki yüceliklerin
tacıdır.”[89]
5071. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gerekli şeyleri eda etmek en üstün
yüceliktendir.”[90]
5072. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En üstün yücelik nimetleri
tamamlamaktır.”[91]
5073. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefsini bağışlamaya
alıştır. Nefsine her huyun en güzelini seç, şüphesiz
hayır adet/alışkanlık haline gelir.”[92]
5074. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kötü huydan sakın. Kötü huydan
sakınma hususunda nefsinle cihat et. Şüphesiz kötülük inattır.”[93]
5075. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak rızkı
artırır.”[94]
5076. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak rızkı
artırır ve dostlar arasında kaynaşma yaratır.”[95]
5077. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz iyilik ve güzel ahlak
evleri imar eder ve ömürleri uzatır.”[96]
5078. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak güneşin buzu
erittiği gibi günahları eritir/tüketir.”[97]
5079. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Rızıkların hazinesi ahlak
genişliğindedir.”[98]
5080. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak dostluğu
kalıcı kılar.”[99]
5081. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlakla rızıklar
artar.”[100]
5082. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak sahibi olanın
dostları artar. Kalpler kendisiyle kaynaşır.”[101]
5083. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakını güzelleştir ki
Allah hesabını hafifletsin.”[102]
5084. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Lokman oğluna şöyle
buyurmuştur: “Ey oğulcağızım! Eğer kendisiyle
akrabalarına bağlanacağın ve kardeşlerine ihsanda
bulunacağın bir şeyin yoksa güzel ahlakını ve güler
yüzlülüğünü kaybetme. Şüphesiz ahlakını güzelleştiren
kimseyi hayırlı insanlar sever ve kötü insanlar ise kendisinden
sakınır.”[103]
Kur’an:
“Allah'ın rahmetinden
dolayı, sen onlara karşı
yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın,
şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları
affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış,
fakat karar verdin mi Allah'a tevekkül et. Doğrusu Allah tevekkül edenleri
sever.” “”[104]
“Bütün bunlar dışında bir
de soysuzlukla damgalanmış
kimseye…”[105]
5085. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kötü ahlak sirkenin
balı bozduğu gibi ameli bozar.”[106]
5086. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kötü ahlak sirkenin
balı bozduğu gibi ameli bozar.”[107]
5087. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak bağışlanmaz
bir günahtır.”[108]
5088. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah kötü ahlak sahibinin tövbesini
kabul etmez.” Kendisine, “Neden ey Allah’ın Resulü?” diye sorulunca
şöyle buyurdu: “Zira bir günahtan tevbe edince, tevbe ettiği günahtan
daha büyük bir günaha düşer.”[109]
5089. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak, en kötü
arkadaştır.”[110]
5090. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak hayatın kararma ve nefsin azap görme
sebebidir.”[111]
5091. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak insanı yalnız
bırakır ve insanla kaynaşmayı yok eder.”[112]
5092. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak yakını ürkütür ve
uzağı kaçırtır.”[113]
5093. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Lokman oğluna şöyle
buyurmuştur: “Ey oğulcağızım! Üzüntülü olmaktan, kötü
ahlaktan ve az sabretmekten sakın. Hiç bir dost bu hasletlere tahammül
edemez. İşlerinde sakin ol, kardeşlerinin
bakımını üstlenmek hususunda sabırlı ol ve tüm
insanlara güzel ahlaklı davran.”[114]
5094. Resulullah (s.a.a), uğursuzluk
hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Kötü
ahlaktır.”[115]
5095. İmam Ali (a.s) kimin hüznünün daha
kalıcı olduğu hakkında sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Ahlak açısından en kötü olan
kimsenin.”[116]
5096. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak iki azaptan biridir.”[117]
5097. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İki haslet müminde bir arada bulunmaz:
Cimrilik ve kötü ahlak.”[118]
5098. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlaktan daha korkunç bir
dehşet yoktur.”[119]
5099. Resulullah (s.a.a) kendisine, “Falan
şahıs gündüzleri oruç tutuyor ve geceleri ibadetle geçiriyor ama
aynı zamanda kötü ahlaklı biridir. Komşularına diliyle
eziyet etmektedir” diye söylenince şöyle buyurmuştur: “Onda
hayır yoktur o ateş ehlindendir.”[120]
5100. Resulullah (s.a.a) Sa’d b. Muaz
defnedilince şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz
ona bir azap indi.” Kendisine bunun sebebi sorulunca da şöyle buyurdu:
“Çünkü o ailesine karşı kötü ahlaklıydı.”[121]
5101. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kul kötü ahlakı
sebebiyle cehennemin en alt katına düşer.”[122]
bak. ez-Zevac, 1657, 1658. Bölüm
5102. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı kötü olan kimse nefsine
azap verir.”[123]
5103. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı kötü olanın ailesi
kendisinden utanır.”[124]
5104. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tahammülü az olanın
rahatlığı da az olur.”[125]
5105. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı kötü olan kimse,
arkadaş ve dost bulmaktan aciz kalır.”[126]
5106. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı kötü olanın
rızkı daralır.”[127]
5107. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı kötü olanın
hatası çok olur ve hayatı zehir olur.”[128]
5108. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahlakı kötü olan kimsenin
kulağına ezan okuyun.”[129]
5109. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Et, et bitirir. Her kim kırk gün
et yemezse ahlakı kötü olur.”[130]
5110. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bana benzeme hususunda en uzak
olanınızı haber vermeyeyim mi?” Kendisine, “Haber ver ey
Allah’ın Resulü!” dediklerinde şöyle buyurdu: “Kötü laf eden yüzsüz utanmaz,
cimri, kibirli, kinci, hasetçi, katı kalpli, ümit edilen her hayırdan
uzak ve sakınılan her türlü kötülükten güvende olunmayan kimse.”[131]
5111. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Ey Ebu Zer! Ayıplayan, öven, dil uzatan
ve çekişen kimse olma.”[132]
5112. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İki hasletten sakın:
Tahammülsüzlük ve tembellik. Şüphesiz tahammülsüz olursan hakka
sabredemezsin ve eğer tembel olursan hiç bir hakkı eda edemezsin.”[133]
5113. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s),
tatsız olaylardan, kötü ahlaktan ve kınanmış fiillerden
Allah’a sığındığı duasında şöyle
buyurmuştur: “Allahım! İhtirasın
heyecanından, gazabın şiddetinden, hasedin galebesinden,
sabrın zayıflığından, kanaatin
azlığından ve ahlakın
yırtıcılığından sana
sığınırım.”[134]
5114. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dokuz haslet başkalarından
çok şu dokuz kişide daha çirkindir: Komutanlarda zayıflık, zenginlerde
cimrilik, alimlerde çabuk kızma, yaşlılarda çocukluk, liderlerde
halktan kopukluk, hakimlerde yalan, doktorlarda müzmin hastalık,
kadınlarda hayasızlık ve güç sahiplerinde zulüm.”[135]
bak. 1108. Bölüm
eş-Şerr, 1972. Bölüm
5115. İmam Bakır (a.s), en üstün
ahlak hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Sabır
ve bağışlayıcılık.”[136]
5116. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En üstün ahlak cömertlik ve faydası
en genel ahlak ise adalettir.”[137]
5117. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En şerafetli ahlak tevazu, hilim
ve yumuşak huyluluktur.”[138]
5118. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En güzel ahlak seni ahlaki yücelikleri
elde etmeye sevk edendir.”[139]
5119. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz en süslü/çekici ahlak
sakınma ve iffettir.”[140]
bak. el-İsar, 2. Bölüm; el-Hayr,
117. Bölüm; el- Fazilet, 3218. Bölüm ; et-Takva, 4156. Bölüm
5120. İmam Sadık (a.s), Yahya b.
İmran el-Halebi en güzel hasletleri sorunca şöyle buyurmuştur: “Heybetsiz
vakar, karşılık beklemeden yapılan bağış ve
dünya malından başkasıyla meşgul olmak.”[141]
5121. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İmamların ve Şiilerımizdan
(taraftarlarımızdan) fazilet sahibi kimselerin en üstün
ahlakları takiyye ve kardeşlerin hakkına riayet etmeyi
kendilerine farz bilmeleridir.”[142]
5122. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Takiyye etmek, dini ve kardeşleri
korumak içindir. Eğer yabancı (korkan) bir canı korursa, bu,
yüce hasletlerin en şerafetlisindendir.”[143]
bak. 557. Konu et-Takiyye
5123. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer birinde beğenilmiş
bir haslet olursa kardeşlerini de (beğenilmiş hasletlerin
benzerlerini de) ondan bekleyin.”[144]
5124. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz yüce hasletler birbirine
bağlıdır.”[145]
5125. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kur’an seni güzel bir haslete davet
ettiğinde kendini onun benzerlerine zorla.”[146]
150. Konu
el-Hamr
Şarap
F el-Bihar,
79/123, 86. Bölüm, Hurmet- u Şurb’il-Hamr
F el-Bihar,
79/155, 87. Bölüm Hadd-u Şurb’il Hamr
F Vesail’uş-Şia,
17/221, Ebvab’u-Eşribet’l muharreme
F
bak.
F 136.
Konu el-Muhaddir, 227, es-Sukr
Kur’an:
“Hurma, üzüm gibi meyvelerden hem içki ve hem de güzel
rızık elde edersiniz. Düşünen kavim için bunda ibret
vardır. ”[147]
“Sana içki ve
kumarı sorarlar. De ki:
“İkisinde hem büyük günah ve hem de insanlara bir takım
faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür.” Ne infak
edeceklerini sana sorarlar. De ki:
“Affı.” Böylece Allah düşünesiniz diye size ayetleri açıklar.”[148]
“Ey iman edenler!
İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi
pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.”[149]
5126. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın laneti şaraba,
şarabı (üzümü) sıkana, (ağacını) ekene, içene,
sakisine (meclislerde şarap sunana), satıcısına,
alıcısına, parasını yiyene, taşıyana ve
kendisine taşınan kimseye olsun.”[150]
5127. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah şaraba,
şarabı (üzümü) sıkana, hazırlayıcısına,
içenine, sakisine, taşıyıcısına, kendisine
taşınana, satıcısına, müşterisine ve parasını
yiyene lanet etmiştir.”[151]
5128. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap ve iman bir kimsenin içinde
veya kalbinde hiç bir zaman bir araya toplanmaz.”[152]
5129. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah bir Peygamberi
gönderdiğinde dininin olması için içinde şarabın haram
oluşunun da yer alması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden
şarap sürekli haram olmuştur. Din hasletten haslete
değişmektedir. Eğer din başta kamil olsaydı insanlar
onu kabullenmezlerdi.”[153]
bak. Vesail’uş-Şia, 17/237, 9.
Bölüm
5130. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap çirkinliklerin ve büyük
günahların anasıdır.”[154]
5131. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap çirkinliklerin anası ve
büyük günahların en büyüğüdür.”[155]
5132. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap
aşağılıkların anasıdır.”[156]
5133. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap günahların
toplamı, aşağılıkların anası ve kötülüklerin
anahtarıdır.”[157]
5134. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şarap içmek her kötülüğün
anahtarıdır. Şarap içen kimse aziz ve celil olan Allah’ın
kitabını yalanlamıştır. Zira Allah’ın
kitabını onaylamış olsaydı, haramını haram
bilirdi.”[158]
5135. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kötülük tümüyle bir evde
toplanmış ve anahtarı da şarap içmek olarak takdir
edilmiştir.”[159]
5136. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
kötülüğe kilitler takdir etmiştir. Bu kilitlerin anahtarını
ise şarap karar kılmıştır. Şaraptan daha kötüsü
ise yalandır.”[160]
5137. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şarap içilen sofraya
oturmayın. Şüphesiz kul ne zaman canının
alınacağını bilemez.”[161]
5138. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden
kimse şarap içilen sofraya oturmamalıdır..”[162]
5139. Resulullah (s.a.) şöyle
buyurmuştur: “İsteğiyle şarap içilen
sofraya oturan kimse mel’undur, mel’undur.”[163]
5140. İmam Sadık (a.s), kendisine
şarabın haram oluş sebebini soran Mufazzal’a şöyle
buyurmuştur: “Allah şarabı kötü tesiri ve
fesadı sebebiyle haram kılmıştır. Zira şarab içen
kimse titreme hastalığına düçar olur, nuraniyeti yok olur,
mürüvveti ortadan kalkar. Haramları işleme, kan dökme ve zina
hususunda küstahlaşır. Sarhoşluk halinde mahremine bile tecavüz
etmekten güvende değildir. Bu amelin kötülüğünü akledemez. Şarap
içen kimse sadece kötülüklerini çoğaltır.”[164]
5141. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah şarabı
kötü etkisi ve fesadı sebebiyle haram kılmıştır.”[165]
5142. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şarap ağacı her
ağaçtan yüksek olduğu gibi şarabın kötü etkileri de her
günahtan daha büyüktür.”[166]
5143. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah şarabı içindeki fesat,
şarab içenin aklını değiştirmesi, şarap içeni
aziz ve celil olan Allah’ı inkara sürüklemesi, Allah’ı ve elçilerini
iftiraya sevketmesi, fesat ve cinayet gibi diğer bir çok kötülüklere sebep
olması sebebiyle haram kılmıştır.”[167]
5144. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah akılları korumak için
şarap içmenin terk edilmesini farz kılmıştır.”[168]
5145. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Haram olduğunu bildiği halde
şarap içen kimseye, Allah, cehennemliklerin iriniyle
karışık çamurdan içirir.”[169]
5146. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sürekli şarap içen kimse aziz ve
celil olan Allah’ı bir putperest gibi karşılar.” Kendisine,
“sürekli şarap içen kimdir?” denilince şöyle buyurmuştur:
“Her şarap bulduğunda içen kimsedir.”[170]
5147. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sarhoş edici şeyden içen
kimsenin kırk gün ve kırk gece namazı kabul olmaz.”[171]
5148. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim şarap içerse kırk
gece namazı kabul olmaz. Eğer yeniden içerse, içtiği günden
itibaren kırk gece daha namazı kabul olmaz. Bu kırk günde tövbe
etmediği halde ölürse Allah kıyamet günü ona cehennemliklerin
irinleriyle karışık olan çamurdan içirir.”[172]
5149. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap içen kimse bir şey
söylerse onu onaylamayın, kız isterse onu evlendirmeyin,
hastalanırsa ziyaret etmeyin, öldüğünde cenazesine
katılmayın ve ona hiç bir şeyi emanet etmeyin.”[173]
5150. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap içen kimselerle
oturmayın, hasta olanlarını ziyaret etmeyin, cenaze törenlerine
katılmayın, ölülerine namaz kılmayın. Şüphesiz
şarap içen kimseler ateş ehlinin köpekleridir. Nitekim Allah-u Teala
şöyle buyurmuştur: “Ateşte kaybolun ve benimle
konuşmayın.”[174]
5151. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Şarap içen kimsenin misali, kükürt
gibidir. Ondan sakının ki sizi kükür gibi kötü kokutur. Şarap
içen kimse gece gündüz Allah’ın gazabındadır. Her kim şarap
içerek sabahlarsa, sabaha kadar şeytanın gelinidir. Bu yüzden,
cenabet olduğunda guslettiği gibi sabahleyin gusletmesi gerekir.”[175]
5152. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim şarap içerek sabahlarsa,
sabaha kadar şeytanın gelini olur.”[176]
bak. Vesail’uş-Şia, 17/247,
11. Bölüm
5153. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyada sarhoş edici şeyleri
kanasıya içen kimse susuz olarak ölür, susuz olarak haşrolur ve susuz
olarak cehenneme girer.”[177]
5154. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sürekli şarap içen kimse
kıyamet günü, gözleri morarmış, yüzü kararmış,
dudakları sarkmış, ağzından sular akar bir halde
getirilir.”[178]
5155. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şarap içen kimse alnında,
“Allah’ın rahmetinden ümitsizdir.” diye yazılı olduğu bir
halde mezarından dışarı çıkar.”[179]
5156. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Beni hak üzere Peygamber gönderene
andolsun ki şüphesiz şarap içen kimse kıyamet günü yüzü
kararmış, başını yere vurarak, “Ah, susadım!”
diye feryat ettiği bir halde getirilir.”[180]
5157. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’tan gayrisi için de olsa
şarabı terkederse Allah ona halis ve mühürlenmiş şaraptan
içirir.” Ali (a.s), “Allah’tan gayrisi için mi?” diye sorunca şöyle
buyurdu: “Evet! Allah’a andolsun ki kendisini korumak için de olsa.”[181]
5158. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan gayrisi için de olsa
şarabı terk eden kimseye Allah halis ve mühürlenmiş
şaraptan içirir.” Ravi, “Ey İbn-i Resulillah! Şarabı
Allah’tan gayrisi için terk edeni mi?” diye sorunca şöyle buyurdu: “Evet
Allah’a andolsun kendisini korumak için de olsa. ”[182]
5159. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
şarabı ismi için haram kılmamıştır; aksine
akıbeti için haram kılmıştır. Akıbeti (etkisi),
şarabın akıbeti (etkisi) olan her şey şaraptır.”[183]
bak. 1125. Bölüm
151. Konu
el-Humus
Humus
F el-Bihar,
96/184- 244, Ebvab’ul Humus
F Vesail’uş-Şia,
6/336-286 Kitab’ul Humus
F Sunen-
u Ebi Davud, 3/145, el-Humus
bak.
522.
Konu, Enfal
Kur’an:
“...Bilin
ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamberin
ve yakınlarının, yetimlerin...”[184]
5160. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ne bu ganimetten ve ne de (deve
hörgücünden yapılmış kürküne işaret ederek) bundan humus dışında hiç bir şey
benim değildir. Humus da sizlere geri dönmektedir. O halde (ganimet olan)
iğne ve ipliği dahi veriniz.”[185]
5161. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ganimetlerde hıyanet etmekten
sakının. Eğer birisi hesaplamadan ve ganimetin humusunu ödemeden
(savaş esirlerinden) bir kadın ile evlenir veya (ganimetlerden) bir
merkebe binerse bu ganimetlere hıyanet sayılır.”[186]
5162. Ebu Hamza Sumali, Humus ayetini
kendisine okuyunca İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu: “Allah’a
ait olan şey Resulüne aittir. Resulüne ait olan şey ise gerçekte bize
aittir.”[187]
152. Konu
el-Humul
Adsızlık
F Kenz’ul
Ummal, 3/152-158 ve s. 707 el-Humul
F Şerh-u
Nehc’il Belağa-i İbn-i Ebi’l Hadid, 2/182-184, Feslun fi Medh’il
Humul
F el-Bihar,
70/108, 49. Bölüm,el- Uzletu an Şirari’l Halk
F el-Meheccet’ul
Beyza, 6/109 Fazilet’ul Humul
Bak
280.
Konu, eş-Şuhret, 351; el- Uzlet, 354, el-İşret, el-Kitman,
3455. Bölüm
5163. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, gaip
olduklarında sorulmayan, hazır bulunduklarında davet edilmeyen
ve tanınmayan,[188]
kalpleri hidayet meşaleleri ve her türlü karanlıktan
dışarı çıkan iyilik sahibi, adsız ve takva sahibi
kimseleri sever.”[189]
5164. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Allah-u Teala’ya kullarından en sevimli olan kimseler gaip
olduklarında sorulmayan, hazır olduklarında tanınmayan
hidayet imamları ve ilim meşaleleri olan takvalı ve adsız
kimselerdir.”[190]
5165. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer tanınmamaya gücünüz
yeterse onu yapın. Zira Allah nezdinde övüldükten sonra insanların
seni övmemesi ve gözlerinde kınanmış olman sana ne zarar verir
ki!”[191]
5166. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gösteriş yapmayı ve
şöhreti terk et ve kendini gizle ki seni anmasınlar, bilinmeyesin.
Sırrı sakla ve sus ki salim kalasın. (Daha sonra göğsüne
işaret ederek) iyileri sevindiresin ve (eliyle herkese işaret ederek)
kötüleri öfkelendiresin.”[192]
5167. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gösteriş ve şöhreti terk et.
Meşhur olmak için kendini bayrak etme ve susup sessiz kal ki salim
kalasın, iyileri sevindiresin ve kötüleri öfkelendiresin.”[193]
5168. İmam Ali (a.s), Kumeyl b. Ziyad’a
şöyle buyurmuştur: “Sakin ol ve
şöhret düşkünü olma, kendini gizle ki seni anmasınlar ve ilim
öğren ki alim olasın.”[194]
5169. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir kul Allah-u Teala’dan
uzaklaşmaksızın bir sultana yaklaşmamıştır. Hiç
bir mal hesabı şiddetlenmeksizin artmamıştır ve hiç
kimsenin tabileri, şeytanları artmaksızın
artmamıştır.”[195]
5170. İmam Ali (a.s), ahir zamanı
nitelendirerek şöyle buyurmuştur: “Öyle
bir zaman gelecek ki, adsız, hakperest mümin dışında hiç
kimse kurtuluşa erişmeyecektir. Hazır olduğunda kimse onu
tanımaz, gaip olduğunda kimse onu aramaz. Bunlar hidayetin
meşaleleri ve gece yürüyen kimselerin açık nişaneleridir.”[196]
5171. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adının yücelmesini isteyen
kimse adsızlığı seçmelidir.”[197]
5172. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz adsızlıkta
rahatlık vardır.”[198]
5173. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir çok bilgiler sıkıntı
sebebidir. İnsanlara çok karışmak da fitne sebebidir.”[199]
5174. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki Allah’ın en iyi kulu
takvalı, temiz ve adsız olan kimsedir. Allah’ın en kötü kulu ise
şüphesiz parmakla gösterilen kimsedir.”[200]
5175. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanın makamı
bilinmedikçe hayır üzere kalır. Ama makamı tanınınca
Allah’ın kalıcı kıldığı
dışında hiç kimsenin tahammül edemeyeceği fitnelere maruz
kalır.”[201]
5176. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Nice insanların itina
göstermediği eski elbiseli bir kimse, Allah’a and içerse Allah yeminini
kabul eder (dua veya bedduasını müstecap kılar.)”[202]
5177. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Selamet/esenlik o kadar
azalmıştır ki buluş yolu gizli kalmıştır.
Eğer selamet bir şeyde olursa takriben adsızlıkta olurdu.”[203]
153. Konu
el-Havf
Korku
F el-Bihar,
70/323, 59. Bölüm el-Havf ve’r Reca
F Kenz’ul
Ummal, 3/139-143 ve s. 707-709, el-Havf ve’r Reca
F el-Meheccet’ul
Beyza, 7/248-312, Kitab’ul Havf ve’r Reca
bak.
179.
Konu, er-Reca
el-
Ummet, 127, 128, 129. Bölümler, el-Velayet (2) 4224. Bölüm
Kur’an:
“Vücutlarını
yataklardan uzak tutup korkarak ve umarak Rablerine yalvaranlar ve
verdiğimiz rızıklardan infak edenler inanır.”[204]
5178. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korku ariflerin gömleğidir.”[205]
5179. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İblis’ten gerçek korkuyla
sakın. Yalancı ümitten sakın. Şüphesiz yalancı ümit
seni gerçek korkuya düşürür.”[206]
5180. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Akılsızlık gibi bir
musibet, yakin azlığı gibi bir akılsızlık,
korkusuzluk gibi bir yakin azlığı ve korkuyu kaybetme hüznünün
azlığı gibi bir korkusuzluk yoktur.”[207]
5181. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın azabından korkmak,
takva sahiplerinin ahlakıdır.”[208]
5182. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın haşyeti/korkusu
imanın toplamıdır.”[209]
5183. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın sizi kendisinden
sakındırdığı gibi Allah’tan sakının ve
O’ndan etkileri üzerinizde aşikar olacağı şekilde korkun.”[210]
5184. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ey Ademoğlu!
Korkuyu iç giysin ve hüznü dış giysin kıldığın
müddetçe hayırdan ayrılmazsın.”[211]
5185. İmam Ali (a.s), vefat
esnasında oğlu Hasan’a yaptığı vasiyetinde şöyle
buyurmuştur: “Sana gizli ve açık işlerinde
Allah’tan korkmanı tavsiye ederim.”[212]
5186. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Uzun yolu kat etmek için uzun korkudan
yardım dileyin.”[213]
5187. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hikmetin başı Allah
korkusudur.”[214]
5188. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayrın toplamı Allah
korkusudur.”[215]
5189. Hafs şöyle diyor: “Musa
b. Cafer’den daha çok nefsi hakkında korkan ve insanlar içinde ondan daha
ümitli olan birisini görmedim.”[216]
5190. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah insanları
toplayınca içlerinde bir münadi şöyle seslenir: Ey İnsanlar!
Şüphesiz bugün Allah’a en yakın olanınız Allah’tan en
şiddetli korkanınızdır.”[217]
5191. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde insanların en
yücesi, Allah’tan en çok korkandır.”[218]
5192. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey
kurtarıcıdır: ...O’nu görüyormuşsun gibi gizlide Allah’tan
korkmak. Şüphesiz sen O’nu görmesen de o seni görmektedir.”[219]
5193. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “O’nu görüyormuşsun gibi Allah’tan
kork. Sen O’nu görmesen de şüphesiz o seni görüyor. O’nun seni
görmediğini sanırsan şüphesiz kafir olursun. O’nun seni
gördüğünü bildiğin halde, insanlardan gizli Allah’ın huzurunda
günah işlersen şüphesiz O’nu seni görenlerin en düşüğü
kılmış olursun.”[220]
5194. Resulullah (s.a.a) “Ali’ye (a.s)
yaptığı bir vasiyetinde şöyle buyurmuştur:
“Sana bir takım hasletlere sahip olmanı tavsiye ediyorum. Onları
benden belleyip ezberle... Üçüncüsü zikri yüce olan Allah’tan, O’nu
görüyormuşsun gibi korkmandır.”[221]
Kur’an:
“İnsanlar, yerde
yürüyenler ve davarlar da böyle türlü türlü renktedirler. Allah'ın
kulları arasında O’ndan korkan, ancak ve ancak alimlerdir.
Doğrusu Allah güçlüdür, bağışlayandır.”[222]
5195. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı en iyi bilen kimse,
Allah’tan en çok korkan kimsedir.”[223]
5196. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlardan münezzeh olan
Allah’ı en iyi bilen kimse, O’ndan en çok korkan kimsedir.”[224]
5197. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Al-i Davud hikmetinde şöyle yer
almıştır: “Ey Ademoğlu! Kalbin
katılaşmış, Allah’ın azametini unutmuşsun.
Eğer Allah’ı tanımış ve azametini bilmiş
olsaydın her zaman O’ndan korku içinde olurdun.”[225]
5198. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı tanıyan kimse
Allah’tan korkar. Allah’tan korkan kimse ise nefsini dünyadan çekip alır.”[226]
5199. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendini en çok tanıyan kimse,
rabbinden en çok korkandır.”[227]
bak. el-İlm, 2883; el-Ma’rife(3),
2609. Bölüm
5200. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz mümin iki korku
arasında amel eder: Ömründen geçen ve Allah’ın o konuda ne
yapacağını bilmediği zaman ile Allah’ın hakkında
ne hüküm vereceğini bilmediği baki kalan eceli arasında. O halde
mümin kul kendisinden kendisi için, dünyadan ahireti için, gençliğinde
yaşlılığı için, hayatından ölmeden önce nasibini
alsın. Muhammed’in ruhu elinde olana andolsun ki bu dünyadan sonra
artık bir özür ve tövbe, bu dünyadan sonra cennet veya ateş
dışında bir yurt yoktur.”[228]
5201. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin iki korku arasındadır:
Allah’ın ne yapacağını bilmediği geçmiş
günahı ile helak edici neler kazanacağını bilmediği
geri kalan ömrü arasında. Bu yüzden mümin sadece korku ile sabahlar ve
mümini sadece korku ıslah eder.”[229]
5202. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz mümin her ne kadar iyilik
sahibi de olsa korku içinde sabahlar ve her ne kadar iyilik sahibi de olsa
korku içinde akşamlar. Zira mümin iki halet içindedir. Allah’ın ne
yapacağını bilmediği geçmiş zaman ile yaklaşan ve
helak edici işlerden nelere maruz kalacağını bilmediği
gelecek zaman arasında”[230]
Kur’an:
“Geceleyin secde ederek
ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen
kimse küfreden kimse gibi olur mu? De ki: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.”[231]
5203. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın rahmet
miktarını bilecek olsaydınız ona dayanır ve çok az
amel ederdiniz. Allah’ın gazabının miktarını
bilseydiniz asla kurtulamayacağınızı
sanırdınız.”[232]
5204. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Mümin Allah nezdinde olan cezayı
bilseydi, hiçbir mümin cennete tamahlanmazdı. Kafir de Allah nezdinde olan
rahmeti bilseydi asla cennetten ümidini kesmezdi.”[233]
5205. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümine Allah’tan cehennemi
seyrediyormuş gibi korkması ve cennet ehlindenmiş gibi Allah’tan
ümit içinde olması yakışır.”[234]
5206. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı amel, korku ve ümidin
dengeli oluşudur.”[235]
5207. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan seni günahlara
karşı küstah kılmayacak şekilde ümitli ol. Allah’tan seni
rahmetinden ümitsiz kılmayacak şekilde kork.”[236]
5208. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Babam şöyle buyuruyordu: “Mümin
kulun kalbinde sürekli iki nur olur: Korku nuru ve ümit nuru. Bu
tartılırsa ondan ağır gelmez ve o tartılırsa
bundan ağır gelmez.”[237]
5209. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Lokman’ın oğluna
vasiyetlerinden biri de şuydu: Aziz ve celil olan Allah’tan, huzuruna insanların
ve cinlerin hayrıyla da gelsen sana azap edecekmiş gibi kork ve
insanların ve cinlerin günahıyla da gelsen seni
bağışlayacakmış gibi ümit içinde ol.”[238]
5210. “Lokman oğluna şöyle öğüt
vermiştir: “Ey oğulcağızım!
İki kalp sahibi ol. Hiç bir ihmalin karışmadığı
korkuyla Allah’tan korkan bir kalp[239] ve hiç
bir aldanış ve gafletin bulaşmadığı ümitle
Allah’tan ümit içinde olan bir kalp.”[240]
5211. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendinize ümit bağlamaktan seni
alıkoyan bir korkuyla Rabbinden kork ve Allah’ın korkusundan güvende
olmayan ümitli kimse gibi Allah’tan ümitli ol.”[241]
5212. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer Allah’tan şiddetli
korkmayı ve Allah hakkında güzel zanda bulunmayı (bir araya
getirmeye) gücünüz yetiyorsa bir araya toplayın. Şüphesiz kulun Rabbi
hakkındaki güzel zannı, Rabbinden korkusu miktarıncadır.
Şüphesiz Allah’a insanlardan en güzel zanda bulunan kimse Allah’tan en
şiddetli bir şekilde korkandır.”[242]
bak. el- Ucb, 2530. Bölüm
Kur’an:
“Ama kim Rabbinin
azametinden korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa,
varacağı yer şüphesiz cennettir”[243]
5213. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir şey hakkında ümitli olan
kimse o şeyi taleb eder. Bir şeyden korkan kimse ondan kaçar.
Şehvetle karşılaşınca korktuğu şey için onu
terketmeyen kimsenin korkusunu bilemiyorum! Kendisine bela inince, ümit
ettiği şey için sabretmeyen kimsenin ümidini bilemiyorum.”[244]
5214. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hasta (yalan) olan Allah korkusu
dışında her korku gerçektir… Bu birisinin Allah’ın
kullarından birinden korkduğunda korkusundan Rabbine
göstermediğini ona göstermesidir. Kullardan korkuyu peşin,
yaratıcısından korkuyu ise borç ve vaadeli
kılmıştır!”[245]
5215. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kul korkulu ve ümitli olmadıkça
mümin olamaz. Korktuğu ve ümitli olduğu şey için amel etmedikçe
de korkulu ve ümitli olamaz.”[246]
5216. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’ın öyle
kulları vardır ki ilahi haşyet kalplerini kırmış
(parçalamış) da bu yüzden konuşgan, akıllı, yürek
sahibi ve soylu insanlar oldukları halde konuşmaktan çekinirler.
Temiz amellerle Allah’a doğru koşarlar. Çok amellerini Allah nezdinde
çok görmez ve O’nun için az amele razı olmazlar. Akıllı ve iyi
insanlar oldukları halde kendilerini kötü görürler.”[247]
5217. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korkan insan korkunun dilini
düğümlediği kimsedir.”[248]
5218. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah hakkında
düşünmeyen kimse Allah’tan korkmamıştır. Allah’ı
düşünmeyen kimse göreceği ve hakikatini kalbinde bulacağı
sabit bir marifete bağlanmaz. Sözü amelini teyid eden ve batını
zahiriyle uyuşan kimse dışında hiç kimse böyle olamaz.”[249]
5219. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cezadan korktuğu halde
sakınmayan ve sevap ümit ettiği halde tövbe edip amel etmeyen kimseye
şaşarım.”[250]
5220. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rabbinden korkan kimse zulmetmekten
sakınır.”[251]
5221. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Önleyici korku gibi bir korku ve
yardım edici ümit gibi bir ümit yoktur.”[252]
5222. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz şerafet ve
şöhret sevgisi korkan ve ürken insanın kalbinde bir araya toplanmaz.”[253]
bak. el-Cah, 648. Bölüm
Kur’an:
“Ve onlardan sonra sizi
mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu makamımdan ve
tehdidimden korkanlar içindir.”[254]
“Rabbine karşı
durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.”[255]
5223. İmam Ali (a.s) “üzerinde korku
belirtileri görülen kimseye bakınca şöyle buyurdu:
“Ne oldu sana?” O, “Ben şüphesiz Allah’tan korkuyorum” dedi. Bunun üzerine
İmam şöyle buyurdu: “Ey Allah’ın kulu! Günahlarından kork.
Kullarının haklarına zulmetmek hususunda Allah’ın
adaletinden kork. Seni mükellef kıldığı hususlarda O’na
itaat et. Seni ıslah eden hususlarda O’na isyan etme. Bunları
yaptıktan sonra artık Allah’tan korkma. Şüphesiz Allah hiç
kimseye zulmetmez. Asla insana hak ettiğinden fazla azab etmez. Sadece
kötü akıbetinden ve amellerinin değişip
başkalaşmasından kork. Allah’ın seni kötü akıbetten
güvende kılmasını istiyorsan bil ki yaptığın her
hayır Allah’ın fazlı ve tevfikiyledir. Yaptığın
her kötülük ise Allah’ın sana verdiği fırsat ve mühlet
hakkındaki sabrı ve affı iledir.”[256]
5224. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rabbinizin zulmünden korkmayın.
Kendi zulümlerinizden korkun.”[257]
5225. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahından kork ve sadece Rabbine
ümitli ol.”[258]
5226. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden hiç kimse Rabbinden
başkasına ümit bağlamasın ve sadece kendi günahından
korksun.”[259]
5227. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsana mürüvvetinin kemali olarak,
kendisine güzel olmayan şeyleri terk etmesi... ve salahı olarak
sadece günahlarından şiddetle korkması yeter.”[260]
5228. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yaratıcıdan korkunca O’na
doğru koş. Yaratıktan korkunca ondan kaç.”[261]
Kur’an:
“Ahiretin azabından
korkanlara, bunda, hiç şüphesiz ibret vardır. Bu, insanların
toplanacağı gündür; bu, görülecek bir gündür.”[262]
“Ve onlardan sonra
yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden
korkan içindir.”[263]
“Rabbine karşı
durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.”[264]
“Ama kim Rabbinin
azametinden korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa,
varacağı yer şüphesiz cennettir.”[265]
5229. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korku nefsin günahlardan
alıkoyucusu ve isyanların önleyicisidir.”[266]
5230. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korku günahlardan güzel bir
koruyucudur.”[267]
5231. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kalbini düşünceyle meşgul
eden kimse gibi Allah’tan kork. Şüphesiz korku güvenliğin yeri ve
nefsi günahlardan alıkoyan zindanıdır.”[268]
5232. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korkması çok olanın afeti az olur.”[269]
5233. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala’nın, “Rabbine
karşı durmaktan korkan kimse için iki cennet vardır” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: Allah’ın kendisini
gördüğünü, dediklerini duyduğunu ve hayır ve şer
yaptığını her şeyi bildiğini bilen kimseyi bu
çirkin şeyler yapmaktan alıkoyar. Rabbine karşı durmaktan korkan
ve nefsini isteklerden alıkoyan kimse işte budur.”[270]
5234. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan hakkıyla
korkarsanız, cehaletle birlikte olmayan bir ilim elde edersiniz.
Allah’ı hakkıyla tanırsanız şüphesiz
dualarınızla dağlar yerinden sökülür.”[271]
5235. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korkan kimse gece yol kat eder.”[272]
5236. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Korkan kimse gece yol alır. Gece
yol alan kimse ise hedefine ulaşır. Bilin ki Allah’ın
metası pahalıdır. Bilin ki Allah’ın metası cennettir.”[273]
5237. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan korkan kimseden Allah her
şeyi korkutur. Allah’tan korkmayan kimseyi ise Allah her şeyden
korkutur.”[274]
5238. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’tan korkan
kimseden her şey korkar. Allah’tan korkmayan kimseyi ise Allah her
şeyden korkutur.”[275]
5239. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan korkan kimseyi münezzeh olan
Allah her şeyden güvende kılar. İnsanlardan korkan kimseyi
münezzeh olan Allah her şeyden korkutur.”[276]
5240. İmam Sadık (a.s), Mualla b.
Huneys’e şöyle buyurmuştur: “Ey
Mualla! Allah’tan izzet dile ki Allah da seni aziz kılsın.” Mualla,
“Ey İbn-i Resulillah! Nasıl izzet dileyeyim?” diye sorunca da
şöyle buyurdu: “Ey Mualla! Allah’tan kork ki her şeyde senden
korksun.”[277]
5241. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan sakınan kimseden Allah
her şeyi korkutur. Allah’tan sakınmayan kimseyi ise her şeyden
korkutur.”[278]
5242. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’a kul olursa Allah her
şeyi ona kul eder.”[279]
5243. İmam Hadi (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan sakınan kimseden
sakınılır.”[280]
Bak, el-İman, 294. Bölüm
Kur’an:
“İyi bilin ki,
Allah'ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar
Allah'a iman etmiş ve O’na
karşı gelmekten sakınmışlardır.”[281]
“Doğrusu, “Rabbimiz
Allah'tır” deyip, sonra da dosdoğru gidenlere korku yoktur, onlar
üzülmeyeceklerdir.”[282]
“Doğrusu iman
edenler, Yahűdiler, Sabiiler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret gününe
iman eden, salih amel yapan kimselere korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”[283]
“Hayır, öyle değil; iyilik yaparak
kendini Allah'a veren kimsenin ecri Rabbinin katındadır. Onlara korku
yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”[284]
Bak, Ta-Ha, 112; Cin, 13
5244. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir kötülük veya şehvetle
karşılaşır da aziz ve celil olan Allah’ın korkusundan o
işten sakınırsa Allah ona ateşi haram kılar, onu büyük
dehşetten güvende kılar ve ona kitabında “Rabbin’e
karşı durmaktan korkan kimseye
iki cennet vardır” diye vaad ettiği vaadini gerçekleştirir.”[285]
5245. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zavallı Ademoğlu! Fakirlikten
korktuğu gibi ateşten de korksaydı, her ikisinden de güvende
olurdu. Eğer açıkta halktan korktuğu gibi gizlide de Allah’tan
korksaydı, her iki alemde de saadete ererdi.”[286]
5246. İmam Hüseyin (a.s), kendisine,
“Rabbinden ne kadar korkuyorsun” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Kıyamet
günü sadece dünyada Allah’tan korkanlar güvende olur” diye buyurdu.”[287]
5247. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala şöyle
buyurmuştur: “İzzetim ve celalime andolsun ki kulumda iki korkuyu ve
iki güvenliği bir araya toplamam. Dünyada benden güvende olursa
kıyamet günü onu korkuturum, dünyada benden korkarsa kıyamet günü onu
güvende kılarım.”[288]
5248. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korku emandır.”[289]
5249. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korkan kimse güvende olur.”[290]
5250. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korkunun meyvesi güvendir.”[291]
5251. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kork ki güvende olasın ve güvende
olma ki korkuya düşersin.”[292]
5252. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rabbinden kork ve rahmetini ümit et ki
korktuğun şeylerden seni güvende kılsın ve seni ümit
ettiğin şeylere ulaştırsın.”[293]
5253. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Akıllı insana güvenliğe
erme yolunu bulduğu takdirde korku üzere yaşaması
yakışmaz.”[294]
5254. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah korkanları,
korkuları miktarınca güvende kılmaz. Lakin onları keremi ve
bağışı miktarınca güvende kılar.”[295]
5255. Korku beş çeşittir: Havf,
haşyet, vecel, rahbet ve heybet. Havf; isyankarlar içindir, haşyet;
alimler içindir, vecel; tevazu sahipleri içindir, rahbet; abitler içindir ve
heybet ise arifler içindir. Havf günahlar sebebiyledir. Nitekim aziz ve celil
olan Allah şöyle buyurmuştur: “Rabbine karşı durmaktan
korkan kimse için iki cennet
vardır.” Haşyet ise kusuru görme sebebiyledir. Nitekim aziz ve
celil olan Allah şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’tan
sadece alim kulları haşyet duyar.” Vecel ise hizmeti terk etmek
sebebiyledir. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: “Onlar,
Allah anılınca kalpleri vecel (korku) ile dolan kimselerdir.” RAhbet
ise taksiri görme sebebiyledir. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Ümit ve korku içinde bizi çağırırlar.” Heybet
ise ariflerin sırrı keşfederken hakkı müşahede
etmeleri sebebiyledir. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Allah sizleri kendisinden sakındırır.”
Ayet, bu manaya işaret etmektedir.”[296]
Kur’an:
“İşte o şeytan ancak
kendi dostlarını korkutur, iman etmişseniz onlardan
korkmayın, benden korkun.”[297]
“Allah'ın
göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar
ve O’ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter. ”[298]
bak. Maide 44. ayet
5256. İmam Ali (a.s), Allah’tan
korktuğunu iddia eden birini kınarken şöyle buyurmuştur: “Kullarından
korkmayı peşin saymakta, yaratıcısından korkmayı
ise borç ve vaadeli kabul etmektedir.”[299]
5257. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah Ademoğluna sadece
korktuğu kimseyi musallat etmiştir. Eğer Ademoğlu Allah’tan
başka hiç kimseden korkmasaydı, Allah kendinden başka hiç
kimseyi ona musallat etmezdi. Ademoğlu sadece ümit
bağladığı kimseye havale edilmiştir. Ademoğlu
eğer, Allah’tan başkasına ümit bağlamasaydı, Allah’tan
gayrisine havale edilmezdi.”[300]
5258. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz mümin Allah’ın dostudur.
O’na yardım eder, O’nun için çalışır, O’nun hakkında
sadece hak söyler ve O’ndan başkasından korkmaz.”[301]
5259. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Musa, asla kendi nefsinden dolayı
korkmadı. Aksine cahillerin galebe çalmasından ve
sapıkların devletinden (hakimiyetinden) korktu.”[302]
5260. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en kötüsü rabbi
hakkında insanlardan korkan ve insanlar hakkında rabbinden
korkmayandır.”[303]
bak. Et-Tevekkul, 4183. Bölüm
Kur’an:
“…Allah yolunda cihat
eden, yerenin yermesinden korkmayan bir kavim getirir.”[304]
“İşte o şeytan ancak
kendi dostlarını korkutur, iman etmişseniz onlardan
korkmayın, benden korkun.”[305]
5261. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah hakkında hiç bir
kınayıcının kınamasından korkmayın. Allah
sizlere zarar vermek isteyen veya zulmetmeyi arzulayan kimseler hususunda size
yeter.”[306]
5262. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah korkusunun insanlardan
korkmasını engellediği kimseye ne mutlu!”[307]
5263. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah hakkında hiç bir
kınayıcının kınamasından çekinmeyin.”[308]
5264. Ebu Zer şöyle diyor: “Allah’ın
Resulü (s.a.a), bana Allah hakkında hiç bir
kınayıcının kınamasından korkmamamı tavsiye
etmiştir.”[309]
bak. el-Bihar, 71/360, 89. Bölüm
Kur’an:
“Onlar
Allah'ın düzeninden güvende miydiler?Allah'ın düzeninden ancak
hüsrana uğrayan kavim güvende olur.”[310]
“Onlar bir düzen
kurdular. Biz fark ettirmeden düzenlerini bozduk.”[311]
5265. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar hakkında
günahlarından korkan, ama kendi günahı hakkında, kendini güvende
gören kimselerden olma. Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala cennetini kolayca
kimseye vermez, Allah nezdinde olan şeylere sadece itaatiyle ve O’nun
dilemesiyle ulaşılır.”[312]
5266. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ın düzeninden
güvende olursa, güvenliği batıl olur.”[313]
bak. Ez- Zenb, 1375. Bölüm; el-Mekr,
3699. Bölüm
5267. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz, bir kavim, bir çok günah
işlediklerinden dolayı, korkuya düştüler ve ilahi azaptan
dolayı dehşete kapıldılar. Bir grup gelerek onlara: “Sizin
günahlarınız bizim boynumuza” dediler. Bunun üzerine aziz ve celil
olan Allah onlara azap indirdi ve şöyle buyurdu: “Onlar benden
korktular, ama siz küstahlaştınız.”[314]
5268. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahları hakkında ısrar
eden kimse rabbinin gazabı karşısında
küstahlaşmış olur.”[315]
5269. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güçlü olan Allah ne de
sabırlıdır ve sen, zayıf varlık, Allah’a isyan
hususunda ne de küstahsın.”[316]
5270. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz münezzeh olan Allah
günahları hususunda küstah ve korkusuz olan kimseye buğz eder.”[317]
5271. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir şeyden korkunca üzerine git,
zira bir şeyden şiddetle korkmak, o şeye teşebbüsten daha
büyüktür.”[318]
5272. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir işin zorluğundan
korkunca, ona karşı sıkı dur ki sana boyun eğsin.
Zamanın olayları karşısında çare bul ki sana kolay
gelsin.”[319]
5273. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Korktuğun bir yere gelince şu
ayeti oku: “Rabbim!
Beni dahil edeceğin yere hoşnutluk ve esenlikle dahil et;
çıkaracağın yerden de hoşnutluk ve esenlikle çıkar.
Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver.”
Korktuğun bir kimseyi görünce de Ayet’el-Kursi’yi oku.”[320]
5274. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hiç kimseyi korkutmayan kimse asla
korkmaz.”[321]
5275. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Küçük günahlar hususunda Allah’tan
korkmayan kimse, büyük günahlar hakkında da Allah’tan korkmaz.”[322]
bak. el-Bihar, 69/287, 288; 70/378,379 ve 382, 387, 388 Hikayet’ul
Haifin
154. Konu
el-Hiyanet
Hıyanet
F el-Bihar,
75/170, 58. Bölüm el-Hiyanet
F Vesail’uş-Şia,
13/225, 3. Bölüm Tahrim’ul Hiyanet
F Kenz’ul
Ummal, 3/468, el-Hiyanet
bak.
24.
Konu, el- Emanet, el-Hiyatet, 1183. Bölüm; el-İlm, 2893. Bölüm; el- Gll,
3105. Bölüm; es-Sadik, 2206. Bölüm
Kur’an:
“Ey iman edenler!
Allah'a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin ve (hakeza) emanet edilen
şeylere bile bile hıyanet etmeyin.”[323]
Enfal, 58; Hac, 38; Nisa, 107; Yusuf, 52
5276. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şu dört şeyden biri o eve
girince o ev viran olur ve bereketten bayındır olmaz: Hıyanet,
hırsızlık, şarap ve zina”[324]
5277. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin, hıyanet ve yalan
dışında her tabiatı kabullenir.”[325]
5278. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsan bir takım hasletler
üzere yoğrulmuştur. Şüphesiz insan hıyanet ve yalan üzere
bina edilmemiştir.”[326]
5279. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Emanete ihanet eden kimse bizden
değildir.”[327]
5280. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir müslümana ailesi ve malı
hususunda ihanet eden kimse bizden değildir.”[328]
5281. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aldatma, hile ve hıyanet
ateştedir.”[329]
5282. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanet yalanın
kardeşidir.”[330]
5283. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanet ahdini bozmaktır.”[331]
5284. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanet ve iftira aynı
köktendir.”[332]
5285. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanet nifakın
başıdır.”[333]
5286. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanet etmekten sakın. Şüphesiz
hıyanet en kötü günahtır ve hain kimse hıyaneti sebebiyle
ateşte azap görür.”[334]
5287. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanetten sakın.
Hıyanet etmek İslam’dan uzaklaşmaktır.”[335]
5288. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nifakın başı
hıyanettir.”[336]
5289. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Küfrün başı hıyanettir.”[337]
5290. Ebu Sumeme şöyle diyor: “İmam
Bakır’ın (a.s) huzuruna vardım ve şöyle dedim: “Fedan
olayım, ben Mekke’ye yakın olmak istiyorum ve Mürciye’den olan birine
borçluyum. Bu konuda ne buyuruyorsunuz?” İmam şöyle buyurdu: “Borcunu
öde ve Allah’ı boynunda borç olmaksızın karşılamaya
çalış. Zira mümin hıyanet etmez.”[338]
5291. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Emanete önem vermeyen kimse
hıyanete düçar olur.”[339]
5292. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanet etmek takva
azlığının ve din yoksunluğunun göstergesidir.”[340]
5293. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en kötüsü emanete
inanmayan ve hıyanetten sakınmayan kimsedir.”[341]
5294. İmam Sadık (a.s), hesaba
çektiği vekilinin sürekli, “Allah’a yemin olsun, ben hıyanet etmedin,
Allah’a yemin olsun ben hıyanet etmedim” demesi üzerine şöyle
buyurmuştur: “Ey falan! Bana hıyanet etmen veya
malımı zayi etmen aynıdır. Şüphesiz hıyanetin
kötülüğü senin üzerindedir.” Daha sonra şöyle buyurdu: “Allah’ın
Resulü şöyle buyurmuştur: Eğer rızkınızdan kaçacak
olursanız, kaçtığınız ecelin sonunda gelip size
çatması gibi rızkınız size ulaşıncaya kadar
peşinizde koşar. Hıyanet eden kimsenin o miktarda
rızkı azalır ve kendisine günahı yazılır.”[342]
5295. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sana hıyanet edene hıyanet
etme, yoksa sen de onun gibi olursun.”[343]
5296. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sana güvenen kimseye, sana hıyanet
etmiş olsa bile hıyanet etme ve seni kötülese bile
düşmanını kötüleme.”[344]
5297. Süleyman b. Halid şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s) şöyle arz ettim: Ben birine bir mal emanet verdim, o
inkar etti ve kendisine bir şey vermediğime dair yemin etti. Sonra
onun bir malı elime geçti. Acaba bu malı benden alıp inkar
ettiği ve yemin ettiği malın yerine alabilir miyim? İmam
şöyle buyurdu: “Eğer o hıyanet ettiyse, sen hıyanet etme.
Onu kınadığın işi kendin yapma.”[345]
5298. Muaviye b. Ammar İmam Sadık’a
(a.s) şöyle arz etti: “Ben birine para
emanet ettim. O kendisine bir şey emanet ettiğimi inkar etti. Bir
müddet sonra o bana bir mal emanet etti. Acaba onun yanında olan parama
karşılık bu malı alabilir miyim? İmam şöyle
buyurdu: “Hayır bu hıyanettir.”[346]
bak. Nur’us Sakaleyn, 2/144/69
5299. İmam Bakır (a.s), Allah-u Teala’nın “Allah’a
ve Resule hıyanet etmeyin ve emanetlerinize hıyanet etmeyin” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’a
ve Resule hıyanet, onlara isyan etmektir. Emanete hıyanet ise, her
insan aziz ve celil olan Allah’ın kendisine farz
kıldığı şeylerin emanetçisidir.”[347]
5300. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kardeşinin sırrını
ifşa etmek hıyanettir. O halde bundan sakının.”[348]
5301. İmam Cevad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanın hainlerin emanetçisi
olması kendisine hıyanet olarak yeter.”[349]
5302. İmam Sadık (a.s), gözleri
görmeyen Ebu Harun’a şöyle buyurmuştur: “Ey
Eba Harun! Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala hiç bir haini kendisine
yakın kılmayacağına dair yemin etmiştir.” Harun, “Hain
kimdir?” diye sorunca da şöyle buyurmuştur: “Bir müminden bir
dirhemini esirgeyen veya dünya malından bir şeyi ondan alıkoyan
kimsedir.”[350]
5303. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Herhangi yaranlarımızdan
birinden bir hacet hususunda kardeşi yardım diler de o da
kardeşine o hacetinde elinden gelen yardımda bulunmazsa,
şüphesiz Allah’a, Resulüne ve müminlere hıyanet etmiştir.”[351]
5304. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hain kendisini, başkalarıyla
meşgul eden ve kendisini bırakıp da bugünü dünden daha kötü olan
kimsedir.”[352]
5305. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hainin alameti dörttür: Rahman’a isyan,
komşulara eziyet, arkadaşlardan nefret ve tuğyana
yakınlık.”[353]
5306. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hıyanetin nihayeti sevgili dosta
hıyanet ve ahitleri bozmaktır.”[354]
5307. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İlim hakkında sadık ve halis
olun. Şüphesiz sizden birinin ilmindeki hıyaneti, malındaki
hıyanetten daha şiddetlidir.”[355]
5308. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Emanetlere hıyanet, en kötü
hıyanettendir.”[356]
5309. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz en büyük hıyanet,
ümmetin hıyaneti ve en çirkin aldatma önderlerin aldatmasıdır.”[357]
5310. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En kötü insan hain tüccardır.”[358]
5311. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahde vefasızlık iki çirkin hıyanetten
biridir.”[359]
5312. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Cinayetler (hıyanetler) aşikar
olunca bereketler kalkar.”[360]
5313. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bazen güvenilir hayır dileyen
kimse de hıyanet eder ve hıyanet eden kimse hayır sever olur.”[361]
5314. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim zamana güvenirse zaman
kendisine hıyanet eder.”[362]
155. Konu
el-Hayr
Hayır-İyilik
bak.
261.Konu,
eş-Şerr
el-
Eh, 53. Bölüm, el- Ummet, 120, 121, 123. Bölümler, el-Cemal, 536. Bölüm
et-Tesabuk,
1737. Bölüm; es-Sadik, 2216. Bölüm; el-Mustaz’af, 2373.Bölüm
el-
Ucb, 2521-2523. Bölümler, el-Akl, 2806. Bölüm; el-İlm, 2832.Bölüm
el-Amel,
2942. Bölüm, el-Keza(1), 3351. Bölüm, el-Kalb, 3386. Bölüm
Kur’an:
“Herkes
yaptığı iyiliği o gün hazır bulur ve
yaptığı kötülükle kendi arasında uzun bir mesafe
olmasını diler. Allah sizi kendinden sakındırır ve
Allah kullarına karşı şefkatli olandır.”[363]
5315. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ömrünüz boyunca hayrı taleb edin.
Gücünüz oranında ateşten kaçının. Şüphesiz cennetin
talibi uyumaz ve şüphesiz ateşten kaçan da uyumaz.”[364]
5316. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayır eken kimse çok yakında
hayır biçer.”[365]
5317. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırlı iş
kalıcı bir stok ve temiz bir meyvedir.”[366]
5318. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırlı işe koşun
ve başkaları hayırlı işte sizden daha çok hak sahibi
olmasın.”[367]
5319. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayır ağacını diken
kimse, en tatlı meyvesini toplar.” [368]
5320. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim hayır işlerse ilk
önce kendisine ulaşır.” [369]
5321. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayrı giyinen kimse, şerden
soyunur.” [370]
5322. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayır, kötü işten daha
kolaydır.” [371]
5323. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Sizler, günahı sizlere haram kılan
ve itaat yolunu sizlere kolaylaştıran kimsenin gözleri önündesiniz.” [372]
5324. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hayır dünya ehline,
kıyamet günü tartılarında ağırlık ettiği
miktarda ağırdır.” [373]
bak. el-Cennet, 551. Bölüm; el-Hakk,
888. Bölüm
5325. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hayır tümüyle üç
haslette toplanmıştır: Bakmak, susmak ve konuşmak.
İçinde ibret alma olmayan her bakış hatadır. İçinde
düşünce olmayan her sükut gaflettir. İçinde zikir olmayan her
konuşma ise kuru gürültüdür. Bakışı ibret, susması düşünce
ve sözü zikir olan, hatasına ağlayan ve insanların
şerrinden güvende olduğu kimseye ne mutlu!” [374]
5326. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Ben hayrın
tümüyle insanların elinde olan şeylere tamahın kesilmesinde
toplandığını gördüm.” [375]
5327. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala Adem’e (a.s) şöyle
vahyetti: “Ey Adem! Şüphesiz ben senin için hayrı tümüyle dört
kelimede topladım. Onlardan biri benim içindir. Biri senin içindir. Biri
benimle senin arandaki şeydedir. Birisi de seninle insanlar
arasındaki şeylerdedir. Benim için olan şey, bana ibadet etmen
ve bana bir şeyi şirk koşmamandır. Senin için olan
şey, seni en muhtaç olduğun şeyle mükafatlandırmamdır.
Seninle benim aramda olan ise senin dua ve benim de icabet etmemdir. Seninle
insanlar arasında olan ise kendin için beğendiğin şeyi
insanlar için de beğenmendir.” [376]
5328. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Hayır tümüyle
insanın nefsini korumasıdır.” [377]
5329. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayır tümüyle önündedir ve
şer de tümüyle önündedir. Hayır ve şerri sadece ahiretten sonra
göreceksin. Zira aziz ve celil olan Allah şüphesiz hayrı tümüyle
cennette ve şerri ise tümüyle ateşte karar kılmıştır.” [378]
5330. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden biri az bir amelle hayrın
tümüne erişse ne olurdu?” Ravi, “Fedan olayım hangi işle?” diye
sorunca İmam şöyle buyurdu: “Şialarımızdan olan
müminleri sevindirerek bizi sevindirmekle!” [379]
5331. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey hayırların
toplamıdır: Nimet ihsanında bulunmak, ahitlere bağlı
kalmak ve sıla-i rahimde bulunmak.” [380]
5332. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayrın tümü baki kalacak
şeyler için amel etmek ve fani olan şeyleri küçümsemekte
toplanmıştır.” [381]
5333. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayrın tümü Allah için dostluk
kurmak, Allah için düşmanlık etmek, Allah için sevmek ve Allah için
buğzetmekte toplanmıştır.”
[382]
5334. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötülük tümüyle bir evde
toplanmış, anahtarı da dünya sevgisi karar
kılınmıştır. Hayır ise tümüyle bir evde
toplanmış ve anahtarı ise dünyadan yüz çevirmek (zühd) karar
kılınmıştır.” [383]
5335. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim yumuşak huyluluktan mahrum
olursa tüm hayırlardan mahrum olmuştur.” [384]
5336. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hayır tümüyle
akılla derkedilir ve aklı olmayanın dini yoktur.” [385]
5337. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İlim her hayrın, cehalet ise
her kötülüğün başıdır.” [386]
5338. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hayır tümüyle
ölçüsünü ve değerini bilen kimsededir.” [387]
5339. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayır tümüyle nefsinin ölçüsünü ve
değerini bilen kimsededir.” [388]
5340. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayrın tümü Allah’tan haşyet
(korku) içinde olmakta toplanmıştır.” [389]
bak. eş-Şerr, 1975.Bölüm; es-Selah,
1850. Bölüm; el-Akl, 2789.Bölüm
5341. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer arzuna ulaşmak, dünya ve
ahiret iyiliğine erişmek istiyorsan insanların elinde olan
şeylere tamahını kes, kendini ölülerden say, kendini insanlardan
hiç kimseden üstün zannetme, malını koruduğun gibi dilini de
koru.” [390]
5342. Kufe ehlinden birisi İmam Zeyn’ul-Abidin’e
(a.s) bir mektup yazarak dünya ve ahiret hayrını sordu. İmam ona
şöyle cevap verdi: “Rahman ve rahim olan
Allah’ın adıyla. Allah’a hamd ve Resulüne salat-u selamdan sonra...
Şüphesiz insanların gazabına rağmen Allah’ın
rızasını taleb edene Allah insanların işleri hususunda
kendisine yeter. Her kim de Allah’ın gazabına rağmen
insanların hoşnutluğunu taleb ederse, Allah onu insanlara havale
eder. Ve’s-selam.” [391]
5343. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ve ahiret hayrı
sırrı gizlemek ve iyilerle arkadaşlık etmekte
toplanmıştır.” [392]
5344. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizlere dünya ve ahiret
hayrının nerede olduğunu, üzülüp hüzünlendiğinizde de Allah’ı
çağırmanızı ve Allah’ın da böylece hüzünlerinizi
gidermesini söylemeyeyim mi?” Onlar, “Ya Resulullah! Evet söyle!” deyince
de şöyle buyurdu: “Deyiniz ki Allah’tan başka ilah yoktur, Allah
rabbimizdir, ona hiç bir şeyi ortak koşmayız.” Sonra da
Allah’tan istediğinizi dileyin.” [393]
5345. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şu üç şey her kimde olursa
dünya ve ahiret hayrıyla rızıklanmıştır: Onlar
şunlardır: Kaza ve kaderden hoşnut olmak, belalara sabretmek ve
genişlikte Allah’a şükretmek.” [394]
5346. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah kula dünya ve
ahiret hayrından herhangi bir şeyi sadece güzel ahlak ve güzel niyeti
sebebiyle verir.” [395]
5347. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kimde dört haslet bulunursa, Allah
kendisine dünya ve ahiret hayrını bir araya
toplamıştır.” Kendisine, “O dört haslet nedir ey
Allah’ın Resulü?” diye sorulunca şöyle buyurdu: “Şükreden
bir kalp, zikreden bir dil, orta halli bir ev ve saliha bir eş.” [396]
5348. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dört şey kime verilirse
şüphesiz kendisine dünya ve ahiret hayrı verilmiştir: Sabreden
bir beden, zikreden bir dil, şükreden bir kalp ve saliha bir eş.” [397]
5349. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dört şey kime verilmişse
şüphesiz kendisine dünya ve ahiret hayrı verilmiştir: Doğru
konuşmak, emaneti eda etmek, karın iffeti ve güzel ahlak.” [398]
5350. İmam Sadık (a.s), kendisini
dünya ve ahiret hayrına ulaştıracak ve kendisine çok kısa
gelecek bir şeyi soran birine şöyle buyurdu: “Yalan
söyleme!” [399]
5351. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey her zaman az bulunur: Allah
yolunda kardeş, saliha ve Allah’ın dininde kendisiyle ülfet edilen
bir eş ve kemal sahibi bir çocuk. Her kim bu üçünden birine sahip olursa,
dünya ve ahiret hayrına ulaşmış ve dünyadan bir çok nasip
elde etmiş olur.” [400]
5352. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kime dünyada dört haslet
verilmişse şüphesiz kendisine dünya ve ahiret hayrı
verilmiş ve her ikisinden de nasip elde etmiş sayılır:
Kendisini Allah’ın haramlarından koruyan takva, kendisiyle insanlar
arasında yaşadığı güzel ahlak, cahilin cehaletini
defeden bir hilim, dünya ve ahiret işlerinde kendisine yardımcı
olan saliha bir eş.” [401]
5353. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ali’nin (a.s) kitabında Allah Resulunün
(s.a.a) minberinde şöyle buyurduğunu gördük: Kendisinden başka
ilah olmayana andolsun ki mümine dünya ve ahiret hayrı sadece Allah
hakkındaki güzel zannı, ümidi, güzel ahlakı ve müminlerin
gıybetini etmekten sakınması sebebiyle verilmiştir.”[402]
5354. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın biri Peygamber’e (s.a.a)
gelerek şöyle dedi: “Bana öyle bir amel öğret ki Allah ve
yaratıkları beni sevsin, Allah servetimi çoğaltsın, beni
sağlıklı kılsın, ömrümü uzatsın ve beni seninle
haşretsin.” Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu altı hasletin
altı haslete ihtiyacı vardır. Allah’ın seni sevmesini istiyorsan ondan
kork ve sakın. Yaratıkların seni sevmesini istiyorsan onlara
ihsanda bulun ve ellerinde olan şeyleri terk et. Allah’ın
malını çoğaltmasını istiyorsan malını
temizle, Allah’ın seni sağlıklı kılmasını
istiyorsan çok sadaka ver. Allah’ın ömrünü uzatmasını istiyorsan
sıla-i rahimde bulun. Allah’ın seni benimle mahşur
kılmasını istiyorsan vahit ve kahhar olan Allah huzurunda uzun
secdelerde bulun.” [403]
5355. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayır, malının veya
evladının çoğalması değildir. Şüphesiz ki
hayır ilminin çoğalması, hilminin büyümesi ve rabbine ibadet
sayesinde insanlar arasında yücelmendir. O halde eğer iyilik
yapmış olursan, Allah’a hamdedersin; eğer kötülük etmiş
olursan, Allah’tan bağışlanma dilersin.” [404]
5356. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İçinde şer olmayan
hayır; nimetle birlikte olan şükür ve nazil olan belalara
karşı sabırdır.” [405]
5357. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sonrası ateş olan hayır
hayır değildir ve sonrası cennet olan şer şer
değildir.” [406]
5358. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince onu dünyaya zahid (itinasız) kılar, dininde fakih eder, ona
ayıplarını gösterir. Bu üç haslet her kime verilmişse
kendisine dünya ve ahiret hayrı verilmiştir.” [407]
5359. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince onu dininde fakih kılar ve ona kemalini ilham eder.” [408]
5360. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah bir kulun
hayrını dileyince onu dinde fakih kılar, dünyaya itinasız
yapar ve ona kendi ayıplarını gösterir.” [409]
5361. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince karnını ve tenasül organını iffetli kılar
(günahlardan korur).” [410]
5362. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince ona kanaati ilham eder ve eşini ıslah eder.” [411]
5363. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince onu dinde fakih kılar ve kendisine yakin ilham eder.” [412]
5364. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince ona iktisatlı olmayı, güzel idare etmeyi ilham eder, onu
kötü idare etmekten ve israftan korur.” [413]
5365. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince ona doğru bir akıl ve dürüst bir amel
bağışlar.”[414]
5366. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince karnını yiyeceklerden ve tenasül organını
haramlardan iffetli kılar (korur).” [415]
5367. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince kendisi için nefsinden emreden
ve sakındıran bir vaiz karar kılar.”[416]
5368. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince onu över.” Kendisine, “Nasıl över?” denilince şöyle
buyurdu: “Ölümünden önce kendisi için salih bir amel
kapısını açar ve sonra kendine doğru canını
alır.” [417]
5369. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını dileyince
onu çalıştırır.” Kendisine, “Nasıl
çalıştırır?” denilince şöyle buyurdu: “Ölüm
anında etrafındakiler kendisinden hoşnut olsun diye ona salih
bir amel kapısı açar.”[418]
5370. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince onu uykusunda kınar.” [419]
5371. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince ölümünden önce onu temizler.” Kendisine, “Kulu temizleyen şey
nedir?” diye sorulunca şöyle buyurdu: “Ona salih bir amel ilham eder
ve sonra canını alır.” [420]
5372. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince kendisine kalbinin kilidini açar, içine yakin ve doğruluk koyar.
Böylece kalbini gittiği yoldan haberdar kılar ve kendisine selim bir
kalp, doğru bir dil, güzel bir huy, duyan bir kulak ve gören bir göz
bağışlar.” [421]
5373. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
bir kulun hayrını dileyince kalbinde beyaz bir nokta icad eder.
Neticede kalp hakkı aramaya koyulur ve o zaman yuvasına dönen bir
kuştan daha hızlı bir şekilde sizin inancınıza
yönelir.” [422]
5374. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “...Yarattığım, sonra hidayet ettiğim,
sonra ahlakını güzelleştirdiğim ve cimriliğe
düşürmediğim kulun hayrını istemiş olurum.” [423]
5375. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala
bir kulun hayrını dilerse kalbinde nurdan bir nokta icad eder, kalbin
kulaklarını açar ve kendisine yol gösteren bir meleği vekil
kılar. Allah bir kulun kötülüğünü dileyince kalbinde siyah bir nokta
icad eder, kalbinin kulaklarını kapatır ve ona
saptırıcı bir şeytanı vekil kılar.” Sonra şu
ayeti okudu: “Allah hangi kulunun hidayetini dilerse, kalbini İslam
için açar.” [424]
5376. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah bir kulun
hayrını dileyince göğsünü İslam için açar. Kendisine bunu
verince de artık dilini hak üzere konuşturur, kalbini hakka
bağlar, böylece hakla amel eder. Allah kendisine bunları
toplayınca da İslam’ı kemale ulaşır.” [425]
5377. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Allah bir kavmin hayrını dileyince
fakihlerini arttırır ve cahillerini azaltır. Böylece fakih
konuşunca, dostlar bulur. Cahil konuştuğunda ise yenilir. Allah
bir kavmin de kötülüğünü isteyince cahillerini çoğaltır,
fakihlerini azaltır. Böylece cahil konuşunca kendisine
yardımcılar bulur, fakih konuştuğunda ise mahkum edilir.” [426]
5378. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kavmin hayrını
dileyince onları duyucu kılar. Duymayan kimseye Allah duyursa bile o gerisin
geriye yüz çevirir ve hiç duymamış gibi davranır.” [427]
5379. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala
bir kavmin beka ve rüştünü irade ederse onlara iktisatlı ve iffetli
olmayı nasip eder. Allah bir kavmin yok olmasını dilerse
kendilerine (kendilerinden veya başkaları tarafından)
hıyanet kapısını açar. “kendilerine verilene
sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz
kalıverdiler.”
[428]
bak. el- Ummet, 120. Bölüm; ed- Devlet,
1283. Bölüm
5380. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir ailenin hayrını
dileyince onları dinde fakih kılar, küçükleri büyüklerini sayar;
kendilerine aile ilişkilerinde samimiyet ve harcamalarında orta yol
ve tutumluluğu nasip eder. Kendilerine ayıplarını gösterir.
Böylece ondan tövbe ederler. Allah onlara bundan başkasını
dilerse onları kendi hallerine bırakır.” [429]
5381. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Başka bir işle
meşguliyetten dolayı mahrum kalmamak için hayırlı işlere
koşun.” [430]
5382. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırlı bir işi yapmaya
niyetlenince onu erteleme. Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala bazen kendisine
itaatle meşgul olan bir kuluna bakar ve şöyle der: İzzetime ve
celalime andolsun ki bundan sonra sana azap etmeyeceğim.” [431]
5383. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Babam şöyle buyuruyordu: “Hayırlı
bir işe niyetlenince acele davran. Şüphesiz ne
olacağını bilemezsin.” [432]
5384. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin yüzüne hayır
kapısı açılırsa bu fırsattan istifade etmelidir. Zira
bu kapının yüzünün ne zaman kapanacağını bilemez.” [433]
5385. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden biri hayırlı bir
işe veya birine fayda vermeye niyetlenince sağında ve solunda
iki şeytan hazır olur. Bu yüzden bu iki şeytan kendisini ondan
alı-koymadan acele davranmalıdır.” [434]
5386. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim hayırlı bir işe
himmet ederse acele davranmalıdır. Şüphesiz ertelenen her
işten şeytan bir fırsat elde eder.” [435]
5387. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah acele yapılan
hayrı sever.” [436]
5388. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırlı işte acele
davran ki doğruyu bulasın.” [437]
bak. el-İcleh, 2539.Bölüm ve 2540. Bölüm;
et-Tesabuk, 1737. Bölüm
5389. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kardeşlerinin en
hayırlısı sana mali yardımda bulunandır. Ondan daha
hayırlısı ise sana kifayet edendir.” [438]
5390. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı malın, sana
hacetin hakkında yardımcı olandır.” [439]
5391. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hakkında sabrettiğin en
hayırlı kimse kendisinden başka çarenin olmadığı
kimsedir.” [440]
5392. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı arkadaşlar
dört kişilik arkadaşlardır, en hayırlı seriyye dört
yüz kişilik seriyyedir, en hayırlı ordu ise dört bin
kişilik ordudur.” [441]
5393. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlı anahtarı doğruluktur. En hayırlı
mühürleri ise vefadır.” [442]
5394. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı din
İbrahim’in (a.s) dinidir.” [443]
5395. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı sünnet Muhammed’in
sünnetidir.” [444]
5396. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı azık
takvadır.” [445]
5397. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı ilim fayda
verendir.” [446]
5398. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı amel fayda
verendir.” [447]
5399. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı hidayet
uyulandır.” [448]
5400. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı zenginlik nefis
zenginliğidir.” [449]
5401. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kalbe atılan en hayırlı
şey yakindir.” [450]
5402. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“En hayırlı el infak eden eldir.” [451]
5403. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı belde sana
tahammül edendir.” [452]
Kur’an:
“Güçlü ve
anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve
Yakup'u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten
bağlı kimseler kıldık. Doğrusu onlar
katımızda seçkin, hayırlı kimselerdendirler. İsmail’i,
Elyesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi iyilerdendir.” [453]
5404. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz en
hayırlılarınız takva sahibi, temiz, elleri açık
(cömert) olan, kötü dilli ve şehvetine düşkün olmayan, anne
babasına iyilik eden ve ailesini başkasına muhtaç etmeyendir.” [454]
5405. İmam Ali (a.s), aziz ve celil olan
Allah nezdinde insanların en hayırlıları sorulunca
şöyle buyurmuştur: “Allah’tan en çok
korkan, en çok takva üzere amel eden ve dünyadan en çok yüz çevirendir.” [455]
5406. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlılarınız,
en cömertleriniz, en kötüleriniz ise en cimrilerinizdir.” [456]
5407. Resulullah (s.a.a), kendisine,
“insanların en hayırlısı olmayı istiyorum” diyen
birine şöyle buyurmuştur: “İnsanların
en hayırlısı, insanlara fayda veren kimsedir. O halde insanlara
faydalı ol.” [457]
5408. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı, insanların kendisinden istifade ettiği
kimsedir.” [458]
5409. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı insanların kendisinden
faydalandığı kimsedir.” [459]
5410. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kulların en
hayırlısı kendisinde şu beş haslet toplanan kimsedir:
İyilik ettiğinde sevinir, kötülük ettiğinde mağfiret diler,
kendisine iyilik verilince şükreder, belaya uğrayınca sabreder
ve zulme uğrayınca bağışlar.” [460]
5411. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı dünyadan yüz çeviren, rağbeti az olan,
şehveti ölen, imanı halis olan ve yakini doğru olandır.” [461]
5412. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı genişliğinde cömert ve şükredici
olandır. İnsanların en hayırlısı
darlığında fedakar ve sabırlı olandır.” [462]
5413. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı, kalbinden hırsı çıkaran ve rabbine
itaatte isteklerine isyan edendir.” [463]
5414. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı nefsinin şehvetlerinden temizlenen,
gazabını söküp atan ve rabbini razı edendir.” [464]
5415. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı gazaplandığında hilimli (yumuşak) olan, zulme
uğradığında bağışlayan ve kendisine kötülük
edildiğinde iyilikte bulunandır.” [465]
5416. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı, insanların zahmetine katlanandır.” [466]
5417. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların makam
açısından en hayırlısı, atının üzerine
oturup düşmanına korku salan ve düşmanlarının
kendisini korkuttuğu kimsedir.” [467]
5418. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı çabuk gazaplanmayan ve hemen hoşnut olan
kimsedir.” [468]
5419. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız,
Allah’ın nefsi hususunda kendisine yardım ettiği ve neticede
nefsine malik olan kimsedir.” [469]
5420. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız hızla
göç ettiğini bilip, göçü için azık edinendir.” [470]
5421. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız,
görünüşü sizlere Allah’ı hatırlatandır.” [471]
5422. Resulullah (s.a.a), kendisine, “Ey
Allah’ın Resulü! Hangi arkadaş hayırlıdır?” diye
sorulunca şöyle buyurmuştur: “Görünüşü
sizlere Allah’ı hatırlatan ve konuşması ilminizi
arttırandır.” [472]
5423. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız sizleri
hayırlı işlere davet edendir.” [473]
5424. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız günah ve
suçlardan münezzeh olanlardır.” [474]
5425. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız yemek
yediren, selamı yayan ve insanlar uyurken namaz kılandır.” [475]
5426. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız, güzel
konuşan, yemek yediren ve gece insanlar uyurken namaz kılan
kimsedir.” [476]
5427. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı, en itidalli olandır.” [477]
5428. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı, farzlardır, işlerin en kötüsü ise
bidatlardır.” [478]
5429. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı, yakini ortaya çıkarandır.” [479]
5430. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı akıbet açısından en hayırlı
olandır.” [480]
5431. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı tamahtan soyunandır.” [481]
5432. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı, başlangıcı kolay, neticesi güzel ve
akıbeti övülmüş olandır.” [482]
5433. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşlerin en
hayırlısı aşırı gidenin ona geri döndüğü ve
geride kalanın ona katıldığı orta yoldur.” [483]
5434. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey Allah’ın Kulları! Sizlere
ilahi takvayı tavsiye ediyorum. Şüphesiz takva kulların tavsiye
edildiği en hayırlı şey ve Allah indinde, işlerin en
hayırlı sonudur.” [484]
bak. Eş-Şerr, 1974. Bölüm
5435. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırlı işler
yapın! Az da olsa hayırlı şeyi küçümsemeyin, şüphesiz
hayrın küçüğü de büyüktür ve azı da çoktur.” [485]
5436. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayrın hiç bir şeyini
küçümsemeyin, şüphesiz yarın seni sevindirdiğini görürsün.” [486]
5437. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyada sadece şu iki kişi
için hayır vardır: Günah işleyip günahını tövbeyle
telafi eden ve hayırlarda acele eden kimse.” [487]
5438. İmam Ali (a.s) sürekli şöyle
buyururdu: “Dünyada sadece iki kişi için
hayır vardır: Her gün iyiliğini arttıran kimse ve
kötülüğünü tövbeyle telafi eden kimse.” [488]
5439. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayatta sadece iki kişi için
hayır vardır: İtaat edilen alim ve can kulağıyla
dinleyen kimse.” [489]
5440. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin! Sizlere dünya ve ahiretin en
hayırlı ahlakını göstereyim mi?” Kendisine, “Evet ey
Allah’ın Resulü” denilince şöyle buyurdu: “Kendisinden kopan
kimseyle ilişki kuran, kendisini mahrum edene bağışta
bulunan ve kendisine zulmedeni bağışlayan.” [490]
5441. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin! Sizlere dünya ve ahiret ehlinin
en hayırlı ahlakını haber vereyim mi?” Kendisine, “Evet
ey Allah’ın Resulü” denilince şöyle buyurdu: “Alemde selamı
yaymak!” [491]
bak. el-İhsan, 866; er-Rahim, 1466.
Bölüm; el-Mukafat, 3505. Bölüm; el- Eh, 45. Bölüm
5442. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şu üç kimsenin asla hayrı
umulmaz: Gizli halinde Allah’tan korkmayan,
yaşlılığında günahtan sakınmayan ve
ayıplardan utanmayan kimsenin.” [492]
5443. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hayır ve şer
sadece insanlarla tanınır. Hayrı tanımak isteyince,
hayır işle ki ehlini tanıyasın. Kötülüğü tanımak
istediğinde ise kötülük yap ki ehlini tanıyasın.” [493]
bak. el-Hakk, 898, 899. Bölümler
5444. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz münezzeh olan
Allah hayır için ehil, hak için sütunlar ve itaat için ise koruyucu takdir
etmiştir.” [494]
5445. Mirac hadisinden şöyle yer
almıştır: “Ey Ahmed!
Şüphesiz hayır ve ahiret ehli kimseler, utangaç ve hayası çok
kimselerdir. Ahmaklıkları az, faydaları çok, düzenleri
azdır. İnsanlar onlardan rahattadır. Nefisleri kendilerinden
sıkıntıdadır. Sözleri ölçülüdür, nefislerini hesaba çeker
ve kınarlar. Gözleri uyur ama kalpleri uyumaz. Gözleri ağlar,
kalpleri Allah’ı zikreder, insanlar gafillerden yazılınca onlar
zikredenlerden yazılırlar... Göz açıp kapayıncaya kadar
bile olsa, hiç bir şey onları Allah’tan alıkoymaz. Çok yemek
istemez ve çok konuşmazlar, çok elbiseleri olmaz, insanlar, onlara göre
ölülerdir. Allah ise onlara göre diri ve ayaktadır.” [495]
5446. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İyilerin sünneti, yumuşak
konuşmak ve herkese selam vermektir..” [496]
bak. el-Ma’ruf (2), 2699. Bölüm
5447. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayırdan daha hayırlı
şey hayrı yapandır. ” [497]
5448. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Doğruluktan daha güzeli
söyleyenidir, hayırdan daha hayırlısı yapanıdır.” [498]
5449. İmam Hadi (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırdan daha
hayırlısı yapanıdır, güzelden daha güzeli söyleyenidir
ve ilimden daha üstünü taşıyanıdır.” [499]
5450. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayrı yapan, hayırdan daha
hayırlıdır. Kötülüğü yapan ise kötülükten daha kötüdür.” [500]
5451. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gücünüz yettiğince hayır
yapın! Hayır yapan kimse hayırdan daha
hayırlıdır.” [501]
5452. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayırdan daha
hayırlısı sadece hayrın sevabıdır.” [502]
5453. İmam Bakır (a.s), Süleyman b.
Halid’e şöyle buyurmuştur: “Sana
hayrın kapılarını haber vermemi ister misin?” Süleyman,
“Evet, sana feda olayım” deyince şöyle buyurdu: “Oruç ateş
karşısında bir kalkandır, sadaka günahları siler ve
insanın gece yarısı Allah’ın zikri için ayağa
kalkmasıdır.” [503]
5454. İmam Sadık (a.s), Ali b.
Abdulaziz’e şöyle buyurmuştur: “Sana
hayrın kapılarını haber vereyim mi? Oruç kalkandır.
Sadaka günahları temizler ve insanın gece yarısı
kalkıp rabbiyle münacaat etmesi” Sonra şu ayeti tilavet etti: “Vücutlarını
yataklardan uzak tutup...” [504]
5455. Resulullah (s.a.a) Muaz b.Cebel’e
şöyle buyurmuştur: “Sana hayır
kapılarını haber vereyim mi?” Muaz, “Evet, ey Allah’ın Resulü”
deyince şöyle buyurdu: “Oruç cehennem karşısında bir
kalkandır, sadaka hataları örter, insanın Allah’ın
hoşnutluğunu taleb ederek gece yarısı (ibadet için)
kıyam etmesi.” Sonra şu ayeti okudu: “vücutlarını
yataklardan uzak tutup...” [505]
5456. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayır çoktur. Hayrı
işleyen ise azdır.” [506]
bak. el-Birr, 342. Bölüm
5457. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayra kılavuzluk eden de
hayrı işleyen kimse gibidir.” [507]
5458. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayrın kılavuzu, hayrı işleyen
kimse gibidir.” [508]
5459. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hayra kılavuzluk eden kimseye,
hayrı işleyen kimse gibi sevap vardır.” [509]
5460. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala sözlerden dört,
meleklerden dört, Peygamberlerden dört, doğrulardan dört, şehitlerden
dört, kadınlardan dört, günlerden dört ve topraklardan dört tanesini
seçmiştir.
Sözden seçtiği şunlardır:
Sübhanallah, elhamdulillah, la ilahe illallah ve Allah-u Ekber. Her
namazın arkasından bu dört cümleyi söyleyen kimseye on iyilik
yazılır, on kötülüğü silinir ve on derecesi yükselir.
Meleklerden seçtiği ise şunlardır: Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail
Peygamberlerden ise İbrahim’i halil, Musa’yı kelim,
İsa’yı Ruh ve Muhammed’i habib olarak seçmiştir.
Doğrulardan seçtiği ise
şunlardır: Sıddık olan Yusuf, Habib-i Naccar ve Ali b. Ebi
Talib”[510]
Şehitlerden seçtikleri ise
şunlardır: Yahya b. Zekeriyya, Circis’un-Nebi, Hamza b. Abdulmuttalib
ve Cafer- i Tayyar.
Kadınlardan seçtiği ise
şunlardır: Meryem b. İmran, Firavun’un karısı Asiye
binti Müzahim, Fatimat’uz-Zehra ve Hatice binti Huveylid
Aylardan seçtikleri ise
şunlardır: Recep, Zilka’de, Zilhicce ve Muharrem. Bunlar haram olan
dört aylardır.
Günlerden seçtikleri ise
şunlardır: Ramazan bayramı günü, Arefe günü, Kurban bayramı günü ve suyun
tandırdan fışkırdığı gün olan Cuma günü.[511]
Şüphesiz Mekke’de namaz
kılmaz, yüz bin namaza, Medine’de (Mescid’un-Nebi’de) namaz kılmak,
yetmiş beş bin namaza, Beyt’ul-Mukaddeste namaz kılmak elli bin
namaza ve Kufe (Mescidi’nde) namaz kılmak yirmi beş bin namaza
bedeldir. [512]
156. Konu
el-İstihare
İstihare-Hayır
Dileme
F el-Bihar,
91/222-288, el-İstihare
F el-Bihar,
91/226, 2. Bölüm, el-İstihare bi’r-Rika’
F el-Bihar,
91/241, 4. Bölüm el-İstihare ve’t-Tefeul bi’l-Kur’an il-Mecid
F el-Bihar,
91/256, 7. Bölüm el-İstihare bi’d Dua
F Kenz’ul-Ummal,
7/813, 815, Selat’ul İstihare
F La
Hez Kitab, el-İrşad’ul Mustebsir fi’l İstiharat, Li’s-Seyyid
Abdullah Şubber feinnehu Kitab-u Camiun fi haze’l Bab
F
5461. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah şunu nazil buyurdu: Bir
şeyler yapıp benden hayır dilememesi (istihare etmemesi) kulumun
mutsuzluğundandır.”[513]
5462. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İstihare etmeksizin (Allah’tan
hayır dilemeksizin) bir işe girip zorluğa düşen kimse sevap
elde etmez.” [514]
5463. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’tan hayır
dileyen her mümin kula istemediği şey vaki olsa bile Allah hayır
verir.” [515]
5464. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın Resulü (s.a.a) beni
Yemen’e gönderdi ve bana şu tavsiyede bulundu: Ey Ali! Allah’tan
hayır talep eden kimse şaşkınlığa düşmez ve
meşveret eden kimse pişman olmaz.” [516]
5465. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ademoğlunun
Allah’tan hayır talep etmesi ve Allah’ın kaza ve kaderinden hoşnut
olması onun mutluluğundandır ve ademoğlunun Allah’tan
hayır talep etmemesi ve ilahi kaza ve kaderden hoşnut olmaması
onun mutsuzluğundandır.” [517]
5466. İmam Ali (a.s) oğluna
yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Allah’tan
çok hayır dile.” [518]
5467. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan hayır dileyen kimse
pişman olmaz.” [519]
5468. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir işe koyulunca Allah’tan
hayır dile.” [520]
5469. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan hayır dile ve
(hayır dilemeksizin) hiç bir şeyi seçme. Zira nice kimse bir işi
seçmiş ve o iş helakine neden olmuştur.” [521]
5470. İmam Sadık (a.s), istihare
hakkında İbn-i Ebi Ya’fur’a şöyle buyurmuştur: “Önce
Allah’ı yücelik ve azametle zikret. O’nu öv. Peygambere ve Ehl-i Beytine
(a.s) salat-u selam gönder, sonra da şöyle de: Allahım! Gaybı ve
aşikar olanı bilen, Rahman ve Rahim olan ve tüm sırların bilicisi
olan senden yardım diliyorum. Allah’tan rahmetinin yardımıyla
hayır talep ediyorum.” [522]
5471. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim gönülden bir defa Allah’tan
hayır dilerse Allah kesinlikle ona hayır inayet eder.” [523]
5472. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin kul yapmak istediği iş
hususunda Allah’tan bir defa hayır dileyince mutlaka Allah onu o iki
işin en hayırlısına hidayet eder.” [524]
5473. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir işi yapmaya niyetlendiğinde
onun hakkında yedi defa Allahh’tan hayır talep et. Sonunda, kalbine hangi şeyin daha çabuk
geldiğine bak, hayır ondadır. Yani onunla amel et.”[525]
5474. İmam Seccad (a.s), istihare
hakkındaki duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Ben ilminle senden hayır diliyorum. O halde Muhammed’e ve Ehl-i Beytine
selam gönder. Bana hayırı mukadder kıl. Bizlere seçme marifetini
ilham et. Onu bizlere taktir ettiğin şeylerden hoşnut olmak ve
hükmettiğin şeylere boyun eğme vesilesi kıl. Şek ve şüpheyi
bizden uzaklaştır. Bizleri ihlas sahiplerinin yakini ile güçlendir.” [526]
bak. Vesail’uş Şia, 5/213, 5. Bölüm
5475. İmam Sadık (a.s), kendi
huzurunda, “Bazen bir işi yapmak isteyince Allah’tan hayır diliyorum,
ama aklım bir yere varmıyor” denilince şöyle buyurmuştur: “Kur’anı
aç ve Allah’ın izniyle gözüne ilişen ilk ayetle amel et.” [527]
5476. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kur’an ile fala bakmayın.” [528]
İstihare insan iki işten
birini tercih edemeyince ve amel için birini seçemeyince, Allah’tan o iki
işten birini seçme hususunda yardım dilemesi ve hayrını
onda kılmasını arzulamasıdır. Ama fala bakmak,
işlerin sonuçlarını, geleceği ve benzeri olayları
tahmin etmektir.[529]
5477. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İki rekat namaz kıl ve
Allah’tan hayır talep et. Zira Allah’a andolsun ki bir Müslüman Allah’tan
hayır talep edince Allah mutlaka ona hayır taktir eder. ” [530]
bak. Vesail’uş-Şia, 5/204 Ebvab’u- Selat’il İstihare
157. Konu
el-Hiyatat
Terzilik
5478. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Erkeklerden iyilerin işi
terziliktir. Kadınlardan iyilerin işi ise
dokumacılıktır.”[531]
5479. Resulullah (s.a.a) elbisesini diker,
ayakabısını yamardı. Evinde en çok işi
terzilikti.” [532]
5480. İmam Ali (a.s), terzinin
yanında durarak şöyle buyurmuştur: “Ey
terzi! Analar yasında ağlasın! İpleri sağlam tut,
iğneleri ince kıl, düğümleri birbirine yakın at. Zira Allah
Resulünden (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: “Allah hain
terziyi dikip hıyanet ettiği gömlek içinde haşreder.”
Kumaşların fazlalıklarını almaktan sakının.
Zira elbise sahibi ona daha layıktır. Sakın onları mükafat
olarak almayın.”[533]
Dal Harfi
Konular:
ü ed-
Diraset (Öğrenmek-Ders Almak)
ü el-Mudarat
(İyi Geçinmek)
ü ed-
Dua (Dua)
ü ed-
Dunya (Dünya)
ü ed-
Deniye (Aşağılık)
ü ed-
Dehr (Dehr-Zaman)
ü el-Mudahane
(Gevşeklik)
ü ed-
Devlet (Devlet)
ü ed-
Deva (İlaç-Deva)
ü ed-
Din (Din)
ü ed-
Deyn (Borç)
158. Konu
el- Diraset
Öğrenmek
Ders
Almak
bak.
F Marifet
(1), 2589. Bölüm; İlm, 2856, 2874, 2877. Bölümler el-İğtinam,
3108. Bölüm; el- fikr, 3251, 3256. Bölümler
Kur’an:
“Allah'ın kendisine
Kitab’ı, hükmü, peygamberliği verdiği insana: “Allah'ı
bırakıp bana kulluk edin” demek yaraşmaz. Aksine (şöyle demelidir:)
“Öğretmekte ve okutmakta olduğunuz Kitap uyarınca Rabbani
(başkalarını eğitmekten sorumlu halis kullar) olunuz.”[534]
5481. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Marifetin meyve vermesi ilim
öğrenmekledir.”[535]
5482. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlim öğrenmek marifeti
meyvelendirir ve uzun tecrübeler aklı çoğaltır.”[536]
5483. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlim öğrenmek alimlerin
lezzetidir.”[537]
5484. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlim talep edin ki ilminiz
çoğalsın.” [538]
5485. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizlere Kur’anı öğrettim.
Aranızda delillerle hükmettim ve sizlere bilmediğiniz şeyleri
öğrettim.” [539]
5486. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sadece uzun süre ders alanlar ilim elde
edebilir.” [540]
5487. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Devamlı ders almayan kimsenin
derin anlayışı olamaz.” [541]
5488. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çok ders okuyan kimse öğrendiği ilmi unutmaz ve
bilmediği şeyi öğrenir.” [542]
5489. İmam Ali (a.s), Malik Eşter’i
Mısır’a vali olarak tayin ettiğinde kendisine
yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: “İdaren
altındaki ülke işlerini düzenlemek ve senden önceki insanların
ortaya koyduğu şeyleri ayakta tutmak için daima ulema ile
görüşmeyi, hikmet sahipleriyle tartışmaları çoğalt.” [543]
156. Konu
el-Mudarat
İyi Geçinmek
F el-Bihar,
75/393, 87. Bölüm, et-Takiyye ve’l-Müdara
F Vesail’uş-Şia,
8/539, 121. Bölüm, istihbab’ul-Müdara en-Nas
bak.
F 192.
Konu, er-Rıfk; 254. Konu, el-İşret
F el-İdavet,
2565. Bölüm; et-Takiye, 4179. Bölüm; el-İşret, 2730. Bölüm
5490. Resulullah (s.a.a.) şöyle
buyurmuştur: “Rabbim bana farzları eda etmeyi
emrettiği gibi insanlarla iyi geçinmeyi de emretmiştir.”[544]
5491. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tevrat’ta yazıldığına
göre aziz ve celil olan Allah’ın Musa bin İmran ile
yaptığı münacaatlardan biri de şuydu: Ey Musa! Gizli
sırlarımı içinde tut, açıkta benim ve senin
düşmanını idare et. Gizli sırlarını ifşa
ederek onların bana sövmesine sebep olma. Aksi taktirde bana sövmede,
benim ve senin düşmanınla ortak olmuş olursun.”[545]
5492. Ebu Bekir Hazremi şöyle diyor: “Kardeşim
Alkame İmam Bakır’a (a.s) şöyle dedi: “Ebu Bekir, Ali için
insanlarla savaşmak gerekir diyor.” İmam Bakır (a.s) bana
şöyle buyurdu: “Eğer Ali’ye (a.s) söven birini görür de burnunu
kesmeye güçün yeterse bunu yapar mısın?” Ben, “Evet” dedim. İmam
(a.s) şöyle dedi: “Bu işi yapma.” Daha sonra şöyle buyurdu: “Ben
eğer Ali’ye söven birini görürsem bir sutunun arkasına gizlenirim,
sövgüleri sona erince yanına vararak onunla tokalaşırım.” [546]
5493. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cebrail (a.s), Peygamberin (s.a.a)
yanına vardı ve şöyle buyurdu: “Ey Muhammed! Rabbin sana selam
gönderdi ve şöyle buyurdu: Kullarımla iyi geçin.” [547]
5494. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlarla iyi geçinmek
imanın yarısıdır. İnsanlara yumuşak davranmak ise
hayatın yarısıdır.” [548]
5495. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın, “İnsanlarla güzel
konuşun” ayeti hakkında şöyle
buyurmuştur: “Maksat mümin veya kafir tüm
insanlardır. Müminlere
karşı güler yüzlü olmak gerekir. Kafirlere ise onları imana
cezbetmek için yumuşakça ve güzel bir şekilde konuşmak gerekir.
Bunun en küçük meyvesi kendisini ve mümin kardeşlerini onların
şerrinden korumasıdır.” [549]
5496. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın düşmanlarını
idare etmek insanın kendisi ve kardeşleri için verdiği en üstün
sadakadır.” [550]
5497. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah, peygamberleri, Allah’ın
dininin düşmanlarıyla iyi geçinmeleri ve din kardeşlerini
korumak için güzel takiyye ettikleri için diğer insanlara üstün
kılmıştır.” [551]
5498. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şu üç şey her kimde olmazsa
ameli kemale ermez: Allah’ın günahlarından kendisini koruyan takva,
insanları idare etmesini sağlayan ahlak ve cahilin cehaletini defeden
bir hilim.” [552]
5499. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İdare etmekten başka
çaresinin olmadığı kimseyi idare etmeyen kimse hikmet sahibi
değildir.” [553]
5500. İmam Rıza (a.s), akıl
hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Hüzün
bardağını yudumlamak, düşmanlara karşı müsamaha
göstermek ve dostlarla iyi geçinmek.” [554]
5501. İmam Hasan (a.s) da akıl
hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Hüzün
bardağını yudumlamak ve düşmanlara karşı müsamaha
göstermek.” [555]
5502. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İyi geçinmek en övülmüş
haslettir.” [556]
5503. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aklın meyvesi insanlarla iyi
geçinmektir.” [557]
5504. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hikmetin başı insanlarla iyi
geçinmektir.” [558]
5505. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aklın başı insanlarla
iyi geçinmektir.” [559]
5506. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlarla iyi geçinmek en üstün amellerdendir.” [560]
5507. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlarla iyi geçin ki
kardeşliklerinden istifade edesin. Onlara güler yüz göster ki kinleri
ölsün.” [561]
5508. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlarla iyi geçin ki
zararlarından güvende olasın ve hilelerinden salim kalasın.” [562]
5509. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din ve dünya selameti insanlarla iyi
geçinmektedir.” [563]
5510. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Düşmanlarla iyi geçinmek
savaşlarından güvende kılar.” [564]
5511. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Kureyşten bir grup
insanlarla çok az iyi geçindiler ve bu yüzden de Kureyş’ten atıldılar.
Oysa Allah’a yemin olsun ki aile açısından kötü değillerdi.
Kureyşten olmayan bir grup ise insanlarla iyi geçindiler ve neticede (bu)
yüce hanedana katıldılar.”
Daha sonra şöyle buyurdu: “Her
kim halktan elini çekerse şüphesiz onlardan bir el çekilmiştir. Ama
insanlar ondan bir çok el çekmiş olur.” [565]
5512. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel geçinmekle ıslah olmayan
kimseyi kötü mükafat ıslah eder.” [566]
5513. İmam Ali (a.s) ashabını
kınadığı bir konuşmasında şöyle
buyurmuştur: “Daha ne (zamana) kadar
sırtları ağır yükler altında ezilmiş genç
develerle veya bir yanı dikilse öbür yanı sökülen ve sürekli
yırtılan eski elbiselerle idare edildiği gibi sizi idare
edeceğim?... Ben
sizleri islah edecek ve eğriliğinizi düzeltecek şeyi biliyorum.
Ama Allah’a andolsun ki nefsimi fesada-bozgunluğa düşürmek pahasına
sizi islah etmeyi (uygun) görmüyorum.” [567]
5514. İmam Ali (a.s)
yaralandığı günün seher vakti yaptığı
konuşmasında şöyle buyurmuştur: “Oturmuştum,
uyku bastırdı, gözlerim kapandı. Aniden Resulullah’ı
(s.a.a) gördüm. Dedim ki: “Ya Resulullah! Ümmetinden ne eğrilikler ne
düşmanlıklar gördüm!” Resulullah, “Onlara beddua et” diye buyurdu.
Dedim ki: “Allah onlardan daha hayırlısını versin bana ve
benden daha kötüsünü musallat kılsın onlara.” [568]
160. Konu
el- Dua
Dua
F el-Bihar,
93/286-394, c. 94 ve 95, Ebvab’ud-Dua
F Vesail’uş-Şia,
4/1083, Ebvab’ud-Dua
F el-Bihar,
86/339, 46. Bölüm, ediyyet’us-Saat
F el-Bihar,
97/132, c. 98, Kitab-u A’mal’is-Sinin ve’ş Şuhur ve’l-Eyyam
F Kenz’ul-Ummal,
2/62-239, 612-701, 7-69-80, fi’d-Dua
bak.
F el-Harb,
761. Bölüm; istihare, 1179. Bölüm; er-Rızk, 1492. Bölüm; es-Subh, 2164. Bölüm;
ez-Zulm, 2469. Bölüm
Kur’an:
“De ki: “duanız
olmasa Rabbim size ne diye değer versin?”
Yalanladığınız için, azâb yakanızı
bırakmayacaktır.”[569]
“Rabbiniz: “Bana dua
edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine
yediremiyenler alçalmış olarak
cehenneme gireceklerdir” buyurmuştur.”[570]
5515. İmam Ali (a.s) oğlu Hasan’a
(a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Bil
ki şüphesiz dünya ve ahiretin melekutunun hazinelerini elinde tutan, senin
dua etmene izin vermiş, sana icabet edeceğini üstlenmiş, sana
bağışta bulunması için kendisinden istemeni
emretmiştir. O rahim ve kerimdir. Seninle kendisi arasına seni O’ndan
engelleyecek birisini karar kılmamış ve katında senin için
şefaat edecek birine seni
sığındırmamıştır... Sonra dua ve ondan
istemek olan hazienelerinin kilidini eline vermiştir. O halde
istediğin zaman dua ederek hazinelerinin kapılarını
açabilirsin.”[571]
5516. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ibadetimden çekinenler hor bir
halde cehenneme gireceklerdir” İmam şöyle buyurdu: “İbadetten
maksat duadır. En üstün ibadet duadır.”
Ben (Zürare),
“Şüphesiz
ki İbrahim çok yumuşak huylu ve çok sabırlı idi”
deyince de imam şöyle buyurdu: “(Ayette geçen) “evvah” kelimesi
aslında dua anlamındadır.” [572]
5517. İmam Bakır (a.s), kendisine,
“Çok Kur’an okumak mı daha iyidir yoksa çok dua etmek mi?” diye sorulunca
şöyle buyurdu: “Dua etmek. Sen
Allah-u Teala’nın şu sözünü duymadın mı? “De ki:
“Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” [573]
5518. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Duayı terk etmek günahtır.” [574]
5519. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dua ibadetin beynidir. Hiç kimse dua
ile helak olmaz.” [575]
5520. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua başarının
anahtarları ve kurtuluşun gerdanlıklarıdır.” [576]
5521. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua kurutuluşun gerdanlıkları
ve başarının kandilleridir.” [577]
5522. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua rahmetin anahtarı ve
karanlığın meşalesidir.” [578]
5523. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dua müminin silahı, dinin
direği, göklerin ve yerin nurudur.” [579]
5524. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aynı ameli yapan iki kişi
cennete girer ama biri arkadaşını daha üstün görür ve şöyle
der: Ey Rabbim! İkimiz de aynı şeyi yaptık o halde ona
neden daha üstün bağışta bulunuyorsun.” Allah tebarek ve teala
şöyle buyurur: “O benden istedi, ama sen istemedin.” [580]
5525. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’a yeryüzünde
en sevimli amel duadır.” [581]
5526. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala nezdinde duadan daha
saygın bir şey yoktur.” [582]
5527. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz insanların en acizi duadan
aciz olandır.” [583]
5528. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çok dua et ki şeytanın
zararından salim kalasın.” [584]
5529. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua et ve, “iş işten
geçmiş” deme. Şüphesiz aziz ve celil olan Allah nezdinde sadece dua
ile elde edilen bir makam vardır.” [585]
5530. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’a dua et ve,
“iş işten geçmiş” deme.”
Zurare şöyle diyor: Şüphesiz
İmam’ın maksadı şudur ki kaza ve kadere olan imanın
dua hususunda ısrarlı olmana engel olmamalıdır.” [586]
5531. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde en sevimli şey
Allah’tan dilekte bulunmaktır.” [587]
5532. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En üstün ibadet duadır.” [588]
5533. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bütün hayırlı işlerin
yarısı ibadettir, diğer yarısı ise duadır.” [589]
5534. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah kıyamet günü müminlerin
duasını amele çevirir ve bu yüzden cennette onlara fazla ihsanda
bulunur.” [590]
5535. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminlerin Emiri (a.s) çok dua eden
biriydi.” [591]
5536. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlardan münezzeh olan
Allah’ı en çok bilen kimse, O’ndan en çok dilekte bulunan kimsedir.” [592]
5537. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En üstün ibadet duadır. Allah kula
dua için izin verirse ona rahmet kapısını açar. Şüphesiz
hiç kimse dua ile helak olmaz.” [593]
bak. Kenz’ul Ummal, 2/62
5538. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizleri düşmanlarınızdan
kurtaracak ve rızkınızı artıracak bir silahı
göstereyim mi?” Kendisine, “Evet ey Allah’ın Resulü” denilince
şöyle buyurdu: “Gece gündüz Rabbinize dua edin. Şüphesiz ki
müminlerin silahı duadır.” [594]
5539. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua güzel bir silahtır.” [595]
5540. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Peygamberlerin silahıyla
kuşanın.” Kendisine, “Peygamberlerin sialhı nedir?” denilince
şöyle buyurdu: “Duadır.” [596]
5541. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua mızraktan daha etkilidir.” [597]
5542. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dua keskin silahtan daha etkilidir.” [598]
5543. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua keskin mızraktan daha
etkilidir.” [599]
5544. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua müminin kalkanıdır.” [600]
5545. İmam Bakır (a.s), Zürare’ye
şöyle buyurmuştur: “Sana Allah Resulunün
(s.a.a) istisna etmediği bir şeyi haber vermeyeyim mi?” Ben, (Zürare)
“Evet söyle” deyince şöyle buyurdu: “Dua, her ne kadar
kesinleşmiş de olsa kaza ve kaderi değiştirir. (İmam
kesinleşmiş kaza ve kaderi teşbih ve beyan etmek için)
parmaklarını birbirine geçirdi.”
[601]
5546. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duadan ayrılmayın.
Şüphesiz ki Allah için dua etmek ve Allah’tan bir şey dilemek, kaza
ve kaderi kesinleşmiş ve sadece uygulaması kalmış
olan belayı bile defeder. Nitekim
aziz ve celil olan Allah’a dua edilir ve bir şey dilenilirse belayı
tümüyle geri çevirir.” [602]
5547. Amr b. Yezid şöyle diyor: “İmam
Kazım’ın (a.s) şöyle buyurduğunu işittim:
Şüphesiz dua taktir edilmiş veya edilmemiş her şeyi
(belayı) defeder.” Ben, “taktir edileni bildim de taktir edilmeyen nedir?”
diye sorunca şöyle buyurdu: “Yani artık asla taktir edilmez.” [603]
5548. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dua nazil olan ve
olmayan her türlü belayı defeder.” [604]
5549. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kaza ve kader sadece dua ile geri
çevrilir.” [605]
5550. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sakınma insanı
kaderden kurtarmaz. İnsanı kaderden sadece dua kurtarır.” [606]
5551. İmam Sadık (a.s),
ashabına şöyle
buyurmuştur: “Uzun belayı kısasından
ayırt ediyor musunuz?” Biz, (ashap) “Hayır” deyince şöyle
buyurdu: “Bela anında sizden birine dua ilham edilirse bilin ki
şüphesiz o bela kısadır.”[607]
5552. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duadan ayrılma, şüphesiz ki
duada her hastalığın şifası vardır.”[608]
5553. Muhammed bin Müslim şöyle
diyor: “İmam
Bakır’a (a.s) şöyle arzettim: “Allah’ın Resulü (s.a.a)
şöyle buyurmuştur: “Bu siyah tanede (çörekotu) zehir
dışında her şeyin şifası var.” İmam, “Evet”
dedi.” Daha sonra şöyle buyurdu: “Sana içinde her türlü
hastalığın ve zehirin de şifasının olduğu
şeyi haber vermeyeyim mi?” Ben, “Evet”
deyince şöyle buyurdu: “Dua.”[609]
5554. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bela inmeden önce dua ile bela
dalgalarını kendinizden uzaklaştırın. Taneyi yarana ve
insanları yaratana yemin olsun ki bela mümine, selin yüksek tepeden
aşağı dökülmesinden ve tatar atlarının koşmasından
daha hızlı ulaşır.”[610]
5555. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bela dalgalarını dua ile defedin.
Şüphesiz belanın usandırdığı müptela kimse,
duaya, beladan güvende olmayan afiyetteki kimseden daha muhtaç değildir.” [611]
5556. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim kendisine bir belanın
çatacağından korkar da bela gelmeden önce dua ederse aziz ve celil
olan Allah onu asla belaya düşürmez.” [612]
5557. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dua belayı
karşılar. Kıyamete kadar birbirleriyle karşı
karşıya dururlar.” [613]
5558. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Bela indikten sonra
yapılan duadan istifade edilmez.” [614]
5559. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz münezzeh olan
Allah’ın gazapları ve cezaları vardır. O halde sizlere
gelip çatarsa onları dua ile uzaklaştırın. Şüphesiz
belayı dua dışında bir şey uzaklaştıramaz.” [615]
5560. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bela kapılarını dua ile
kapatın.” [616]
5561. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bela kapılarını
istiğfar ile kapatın.” [617]
bak. el-Bela, 416. Bölüm
Kur’an:
“İnsanın
başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O’na
yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime
yalvarmış olduğunu
unutuverir; Allah'ın yolundan saptırmak için O’na eşler
koşar. De ki: “küfrünle az bir müddet zevklen, şüphesiz sen
cehennemliksin.” [618]
“İnsana bir
darlık gelince, yan yatarken, oturur veya ayakta iken bize yalvarıp
yakarır; biz darlığını giderince, başına
gelen darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner. İsraf
edenlere yaptıkları böylece güzel görünür.” [619]
“Yoksa, darda
kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren,
başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün
sahipleri yapan mı? Allah'ın yanında başka bir ilah
mı? Pek kıt düşünüyorsunuz.” [620]
bak. Zümer, 49, Yunus, 22; Ankebut, 65; Rum, 33; Lokman, 32; En’am, 40, 41, 63; İsra, 67
5562. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rahatlığında kendini
Allah’a tanıt ki şiddetli sıkıntı anında seni
tanısın.” [621]
5563. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duada öncelikli davranan kimseye bela
indiğinde icabet edilir ve melekler şöyle der: “Bu ses
tanıdık bir sestir ve göklerden örtülü kalmaz.” Her kim de duada
öncelikli davranmazsa kendisine bela indiğinde icabet edilmez ve melekler
şöyle der: “Biz bu sesi tanımıyoruz.” [622]
5564. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümine zorluk anında dua
ettiği gibi rahatlık anında da aynı şekilde dua etmesi
yakışır.” [623]
5565. “Allah-u Teala Davud’a (a.s) şöyle
vahyetti: “Rahatlık günlerinde beni an ki
ben de zorluk günlerinde sana icabet edeyim.” [624]
5566. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s),
münacaatında şöyle buyurmuştur: “Beni
rahatlığın kendisini azdırdığı ve
belanın yere serdiği kimselerden kılma. Onlar sadece kendilerine
bela inince seni çağırır ve sadece haceti olduğunda seni
anar. Böyle olunca senin için yere kapanır ve elleri dilekte bulunmak için
sana uzanır.” [625]
5567. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kul rahatlık anında Rabbini
anınca Allah onu beladan kurtarır.” [626]
5568. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir ayakkabı bağı bile
olsa her ihtiyacınızı aziz ve celil olan Allah’tan dileyin.
Şüphesiz Allah onu kolaylaştırmadıkça, kolay olmaz.” [627]
5569. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Sizden her biri tüm ihtiyaçlarını
hatta kopmuş ayakkabı bağını bile Allah’tan
dilemelidir.” [628]
5570. “Allah Musa’ya şöyle vahyetmiştir: Ey
Musa! İhtiyaç duyduğun her şeyde, hatta koyunun otunu ve
hamurunun tuzunu bile benden dile.” [629]
5571. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duadan ayrılmayın.
Şüphesiz dua gibi hiç bir şeyle Allah’a yakın
olamazsınız. Küçük bir şey için bile olsa, küçük olduğu
sebebiyle dua etmeyi terketmeyin. Zira küçük ihtiyaçlar da büyük
ihtiyaçaları gideren kimsenin elindedir.”
[630]
5572. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Küçük ihtiyaçlarınızı
küçümsemeyin. Şüphesiz Allah-u Teala nezdinde müminlerin en sevimlisi en
çok dileyendir.” [631]
5573. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizden her biri
ihtiyaçlarını, hatta tuzunu ve ayakkabı bağını
bile Rabb’inden dilemelidir.” [632]
Kur’an:
“Kullarım
sana beni sorarlarsa, bilsinler ki ben, şüphesiz onlara yakınım.
Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık
onlar da davetimi kabul edip bana iman etsinler ki doğru yolda
yürüyenlerden olsunlar.” [633]
“Rabbiniz: “Bana
dua edin ki size icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine
yediremiyenler alçalmış olarak
cehenneme gireceklerdir” diye buyurmuştur.” [634]
5574. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebareke ve Teala...bir
peygamberi göndermek istediğinde ona şöyle buyurmuştur:
“Tatsız bir olay seni üzdüğünde beni çağır ki icabet
edeyim.” Allah bunu benim ümmetime de ihsan etmiştir. Nitekim şöyle
buyurmuştur: “Beni çağırın ki size icabet edeyim.” [635]
5575. İmam Sadık (a.s), Allah
Tebarek ve Teala’nın, “Allah’ın
insanlara açtığı rahmeti hiç kimse engelleyemez” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: “(Bu
rahmet) duadır.” [636]
5576. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bulut yağmurun hazinesi
olduğu gibi dua da icabetin hazinesidir.”
[637]
5577. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’tan izin isterse Allah
ona izin verir.” [638]
5578. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim münezzeh olan Allah’ın
kapısını çalarsa kapı kendisine açılır.” [639]
5579. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çalınan her kapı mutlaka çok
geçmeden çalan kimsenin yüzüne açılır.” [640]
5580. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah yüzüne dua
kapısını açtığı herkese mutlaka icabet
kapısını da açmıştır.” [641]
5581. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizden her kimin yüzüne dua
kapısı açılırsa icabet kapıları da
açılmıştır.” [642]
5582. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a dua kapısını
yüzüne açtığı kimseye icabet kapısını
kapatması yaraşmaz. Allah böyle yapmaktan yücedir.” [643]
5583. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kula icabet etmek
istediğinde ona dua etme iznini (başarısını) verir.” [644]
5584. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir şeyi arzular ve o
şey aziz ve celil olan Allah’ın rızasına uygun olursa, o
şey kendisine ihsan edilmedikçe dünyadan ayrılmaz.” [645]
5585. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çok dua et, şüphesiz dua her
rahmetin anahtarı ve her hacetin gideriliş sebebidir. Allah nezdinde
olan şeylere sadece dua ile erişilir. Bir kapı çok
çalınırsa mutlaka çok geçmeden çalan kimsenin yüzüne
açılır.” [646]
5586. Bezenti şöyle diyor: “İmam
Rıza’ya (a.s) şöyle dedim: “Fedan olayım! Ben kaç
yıldır Allah’tan bir hacetimin giderilmesini istiyorum. Ama
icabetinin ertelenmesinden dolayı kalbimde bir şüphe oluştu...”
Bana şöyle buyurdu: “De bakayım: Eğer sana bir söz söylersem ona
itimat eder misin?” Ben, “Fedan olayım, eğer senin sözünüze
güvenmezsem kimin sözüne güveneyim?...” İmam şöyle buyurdu: “O halde
Allah’a daha fazla itimat et, zira Allah sana (icabet) vaat etmiştir.
Nitekim Allah Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur: “Kullarım
sana sorunca...” [647]
5587. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duanın adabına riayet et.
Eğer duanın adabına riayet etmezsen icabet beklentisi içinde
olma... Bil ki eğer Allah bize duayı emretmeseydi ama biz halis bir
şekilde dua etmiş olsaydık yine de fazlı ve keremi
sebebiyle bizlere icabet ederdi. Kendisi duanın şartlarını
yerine getiren kimseye icabet etmeyi garantilediği halde nasıl icabet
etmez?” [648]
Burada duanın müstecab olması
için gerekli olan, Masumlar’dan (a.s) nakledilen en önemli
şartlarını zikrediyorum:
1-Marifet
5588. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Her kim benim fayda veya zarar verdiğimi bildiği
halde benden bir şey isterse kendisine icabet ederim.” [649]
5589. İmam Sadık (a.s), kendisine,
“neden dua ediyoruz da duamız müstecap olmuyor” diyen bir topluluğa
şöyle buyurmuştur: “Çünkü şüphesiz
sizler tanımadığınız bir kimseye dua ediyorsunuz.” [650]
5590. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın, “O halde davetime icabet etsinler ve
bana inansınlar” ayeti hakkında
şöyle buyurmuştur: “Yani benim
istedikleri şeyi kendilerine bağışlayabileceğimi
bilsinler.” [651]
bak. 1206. Bölüm; 5717. Hadis
2-Marifetin Gerektirdiği
Şeylerle Amel Etmek
Kur’an:
“Ey İsrailoğulları! Size
verdiğim nimeti hatırlayın ve ahdimi yerine getirin ki ben de ahdimi
yerine getireyim; sadece benden korkun.” [652]
5591. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Amelsiz dua eden kimse yaysız ok
atan kimseye benzer.” [653]
5592. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Yemeğe yeterince tuz
atıldığı gibi, iyilikle birlikte de yeterince dua
edilmelidir. ” [654]
5593. İmam Ali (a.s), kendisine, “Allah, “bana
dua edin sizlere icabet edeyim”
diye buyurmuştur; o halde neden dua ediyoruz da icabet edilmiyor?” diye
sorulunca şöyle buyurmuştur: “Zira
kalpleriniz sekiz hıyanette bulunmuştur. İlk olarak siz
Allah’ı tanıdınız, ama hakkını sizlere farz
kıldığı şekilde eda etmediniz. Dolayısıyla bu
tanımanız sizlere fayda vermedi... Dualarınızın
kapılarını ve yollarını
kapattığınız takdirde hangi duanız kabul olacak?” [655]
5594. İmam Sadık (a.s), aynı
sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Zira
sizler Allah’a verdiğiniz söze vefa göstermediniz. Allah şöyle
buyuruyor: “Ahdime vefa gösterin ki, ahdinize vefa göstereyim” Allah’a
yemin olsun ki eğer Allah’ın ahdine vefa göstermiş
olsaydınız, Allah da sizin ahdinize vefa gösterirdi.” [656]
5595. “Allah Musa’ya (a.s) şöyle vahyetmiştir:
“Ey Musa! Beni temiz bir kalp ve doğru bir dille çağır.” [657]
5596. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kul Allah Tebarek ve
Teala’yı doğru bir niyet ve halis bir kalple
çağırınca, aziz ve celil olan Allah’ın ahdine vefa ettikten
sonra kendisine icabet edilir. Ama aziz ve celil olan Allah’ı niyet ve
ihlas olmaksızın çağırırsa kendisine icabet edilmez.
Nitekim Allah da şöyle buyurmuyor mu: “Ahdime vefa gösterin ki ben de
ahdinize vefa göstereyim.” O halde vefa gösteren kimse vefa görür.” [658]
3-Kazanç Temizliği
5597. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı dua takvalı
göğüs ve temiz kalpten çıkan duadır.” [659]
5598. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kul, yiyeceği haram
olduğu halde elini Allah’a doğru kaldırınca bu haliyle
kendisine nasıl icabet edilsin?” [660]
5599. Resulullah (s.a.a), kendisine,
“duamın kabul olmasını istiyorum” diye söyleyen birine
şöyle buyurmuştur: “O halde
yiyeceğini temiz kıl. Karnına haram lokma girmesin.” [661]
5600. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kazancını temiz kıl ki
duan kabul olsun. Şüphesiz insan haram bir lokma ağzına
götürdüğü taktirde kırk gün duası kabul olmaz.” [662]
5601. Kutsi bir hadiste şöyle yer
almıştır: “Dua senden, icabet
ise bendendir. Dolayısıyla haram yiyen kimsenin duasından
başka hiç bir dua benden örtülü kalmaz.” [663]
5602. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimi duasının müstecap
olması sevindiriyorsa o halde kazancını temiz kılsın.” [664]
5603. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden her kim kendisine icabet
edilmesini istiyorsa kazancını temizlemeli ve insanların
hakkını ödemelidir. Karnında haram olan veya yanında halktan
birine ait bir hak bulunan kimsenin duası Allah’a yükselmez.” [665]
5604. Rivayet edildiği üzere Musa (a.s)
şiddetle yalvarıp yakaran, ellerini göğe doğru
kaldıran ve dua eden birini gördü. Bunun üzerine Allah Musa’ya (a.s)
şöyle vahyetti: “Eğer o
şöyle ve böyle de yapsaydı duası kabul olmazdı. Zira onun
karnında, sırtında ve evinde haram vardır.” [666]
4-Dua Anında Kalp Huzuru ve Yumuşaklığı
5605. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz Allah gafil ve
habersiz olan kalbin duasına icabet etmez.” [667]
5606. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz Allah gafil
kalbin duasını kabul etmez.” [668]
5607. Resulullah (s.a.a), Allah’ın en
büyük isminin ne olduğu sorulunca şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
isimlerinden hepsi de büyüktür. O halde kalbini Allah’tan başka her
şeyden boşalt ve Allah’ı istediğin isimle çağır.” [669]
5608. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah gafil ve habersiz kalbin
duasını kabul etmez.” [670]
5609. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
gafil ve dikkatsiz kalbin duasına icabet etmez. O halde dua edince
kalbinle yönel, sonra icabet edileceğine yakin et.” [671]
5610. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah katı olan
kalbin duasına icabet etmez.” [672]
5611. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kalbiniz
yumuşadığında dua etmeyi ganimet bilin. Şüphesiz ki
kalp yumuşaklığı rahmettir.” [673]
5612. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bedenin titrediğinde, gözlerin
ağladığında ve kalbin yumuşadığında o
anı ganimet bil ki şüphesiz sana teveccüh edilmiştir.” [674]
5613. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden birisi kalbi
yumuşayınca dua etsin. Şüphesiz kalp halis olmadıkça
yumuşamaz.” [675]
Bu Bölümle ilgili olan hadisler de ileride zikredilecektir.
1-Günah
5614. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kul Allah’tan bir hacet
dilerse Allah da yakın gelecekte ve biraz ertelemeyle o hacetini giderir.
Ama kul sonradan günaha düçar olur. Bunun üzerine Allah Tebarek ve Teala
meleğe şöyle der: “Onun hacetini giderme ve onu mahrum kıl, zira
o kendini benim gazabıma maruz bıraktı ve benden taraf
mahrumiyete müstahak oldu.” [676]
bak. 1204.Bölüm; ez-Zenb, 1383. Bölüm
2-Zulüm
5615. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
İsa b. Meryem’e (a.s) şöyle vahyetti: “İsrailoğullarının
önde gelenlerine şöyle de: “Ben sizlerden birinin ve boynunda kul
hakkı olan hiç kimsenin duasına icabet etmem.” [677]
5616. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
şöyle buyuruyor: “İzzetim ve celalime andolsun ki bir mazlum
kendisine zulmedilen bir hak hususunda bana dua ederde, kendisi de aynı
zulmü başkasına işlerse asla kendisine icabet etmem.” [678]
5617. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala İsa’ya (a.s) şu
öğütü vermiştir: “Ey İsa! İsrailoğullarının
zalimlerine şöyle de: Ayaklarınızın altında haram ve
evlerinizde put varken sakın bana dua etmeyin. Zira ben, bana dua edene
icabet edeceğime dair yemin ettim, benim ona icabetim (dua yerinden)
dağılıncaya kadar kendileri için lanet olacaktır.” [679]
5618. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Birisine zulmedilipte kendisine
zulmedene beddua ettiğinde aziz ve celil olan Allah şöyle buyurur:
“Başka birisi de senin ona zulmettiğini söyleyerek beddua ediyor,
istersen ikinizin de bedduasını kabul edeyim ve istersen de
affıma uğramak için erteleyeyim.” [680]
bak. 1204. Bölüm
3-Duanın İlahi Hikmetle Uyumsuzluğu
5619. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz münezzeh olan
Allah’ın keremi hikmetiyle çelişmez. Bu yüzden her dua müstecap
olmaz.” [681]
İbn-i Sina şöyle diyor:
“Duanın icabet sebebi, sebeplerin ilahi hikmetle
uyuşmasıdır. Yani bir şey hakkında dua eden birinin
duası ile Allah tarafından o şeyin gerçekleşme sebebi bir
araya gelmektedir. Dolayısıyla eğer, “O şey dua ve o duayla
uyuşması olmaksızın vücuda gelebilir mi?” diye sorulursa
şöyle deriz: “Hayır, zira her ikisinin de sebebi birdir ve bu sebep duayı
o şeyin vücuda geliş sebebi kılan Allah’tır. Nitekim ilaç
kullanmayı da, hastanın sıhhat bulma sebebi
kılmıştır. Hasta ilaç kullanmadıkça asla
iyileşmez. Gerçekleşmesi için dua ettiğimiz şey bir hikmet
esasınca, ilahi kaza ve kader minvali üzeri o şeyin varlık
sebebiyle buluşur. Dolayısıyla dua etmek gerekir. Duanın
icabetini beklemek de farzdır...”[682]
1-Besmele
5620. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bismillahirrahmanirrahim ile
başlayan dua reddedilmez.” [683]
2-Allah’ı Övmek
5621. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz başında övgü
olmayan her dua kısırdır.” [684]
5622. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminlerin Emiri’nin (a.s)
kitabında yer aldığı üzere Allah’tan bir şey dilemeden
önce onu övmek gerekir. O halde aziz ve celil olan Allah’a dua edince önce onu
öv.” Ravi şöyle diyor: “Ben, “Nasıl övelim” diye sorunca İmam
şöyle buyurdu: “Şöyle demelisin: “Ey bana şahdamarımdan
yakın olan! Ey insan ile kalbi arasına giren! Ey en yüce yerde
görülen! Ey benzeri olmayan!” [685]
3-Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine Salavat Göndermek
5623. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizin bana salavat göndermeniz
dualarınız için icabet ve amelleriniz için temizliktir.” [686]
5624. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e
salavat gönderilmedikçe (Allah’tan) örtülüdür.” [687]
5625. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim aziz ve celil olan Allah’tan
bir ihtiyacını dilemek isterse Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine salavat
göndermekle başlasın. Sonra Allah’tan hacetini dilesin. Sonunda da
Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine salavat göndersin. Zira aziz ve celil olan Allah
duanın başını ve sonunu kabul ettiği halde
ortasını terk etmekten daha yücedir. Zira Muhammed’e ve Aline
gönderilen salavat örtülü kalmaz.” [688]
5626. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her dua Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e
salavat göndermedikçe göklerden örtülüdür.” [689]
4-Salihleri Şefaatçi Kılmak
5627. Masumların (a.s) duasında
şöyle yer almıştır: “Allahım!
Eğer günahlarım senin nezdinde yüzsuyumu dökmüşse ve senden
duamı engellemişse o halde Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e salavat
gönder. Onların yüzü suyu hürmetine ya Rabbi dualarımı kabul
et.” [690]
5628. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan bir ihtiyacını
dilemek istediğinde şöyle de: “Allahım! Ben senden Muhammed ve
Ali’nin hakkı için diliyorum. Şüphesiz onların senin nezdinde
bir makamı vardır.” [691]
5629. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’ın açık
ve gizli elçileri vardır. O halde Allah’ın açık elçileri
hakkı için bir şey dilediğinde gizli elçilerinin hakkı için
de dile.” [692]
5-Günahını İtiraf Etmek
5630. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duada önce övmek, sonra
günahını itiraf etmek ve sonra da icabet edilmesini istemek gerekir.” [693]
6-Yalvarıp Yakarmak
5631. “Allah-u Teala Musa’ya (a.s)şöyle
vahyetmiştir: “Ey Musa! Bana dua edince korku, panik ve
endişe ile dua et, yüzünü yere sür, bedeninin değerli
organlarıyla karşımda secdeye kapan, karşımda horluk
ve tevazu içinde dur ve benimle münacaat ettiğinde haşyetle korkan
bir kalple münacaatta bulun.” [694]
5632. “Allah-u Teala İsa’ya (a.s) şöyle
öğüt vermiştir: “Ey İsa! Bana
üzgün ve kurtarıcısı olmayan boğulmak üzere olan birisi
gibi dua et… Bana sadece horluk, yalvarıp yakarmak ve ihlas üzere dua et.
Bana böyle dua edersen ben de icabet ederim.” [695]
5633. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın Resulü (s.a.a)
yalvarıp yakarma ve dua anında, yiyecek bir şey isteyen bir
sefil gibi dua ediyor ve ellerini yukarı kaldırıyordu.” [696]
7-İki Rekat Namaz Kılmak
5634. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın biri camiye girdi, iki
rekat namaz kıldı, sonra aziz ve celil olan Allah’tan hacetini
diledi. Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu kul rabbinden çok
çabuk diledi.” Daha sonra başka birisi geldi, iki rekat namaz
kıldı, sonra aziz ve celil olan Allah’ı övdü, Peygamber’e ve
Ehl-i Beyt’ine salavat gönderdi. Bunun üzerine Allah’ın Resulü (s.a.a) ona
şöyle buyurdu: “(Allah’tan) Dile ki sana verilecektir.” [697]
5635. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim doğru dürüst abdest
alır, iki rekat namaz kılar, rüku ve secdelerini kamil bir
şekilde yerine getirir sonra selam verir, aziz ve celil olan Allah’ı
ve Allah’ın Resulünü över ve ardından hacetini dilerse şüphesiz
yerinde dilemiş olur. Her kim de yerinde hayrı taleb ederse, ümitsiz
geri dönmez.” [698]
8-Hiç bir Duayı Küçük Görmemek Gerekir.
5636. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala... icabetini
duanın içinde gizlemiştir. O halde hiç bir duayı küçük görme.
Zira bir çok defa icabet edilir de sen bilmezsin.” [699]
9-İstediğini Çok Görmemek
5637. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah şöyle
buyuruyor: “... Eğer kullarımın kalpleri, en mutlu kalbin
arzusuna benzer bir arzu içinde olursa bu arzular kullarımdan birinin
deniz suyuna daldırdığı bir iğne gibi kalır. Zira
benim bağışım da, vaadim de sözdür. Ben bir şeye, “ol”
dersem o olur.” [700]
5638. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Eğer ilk ve son, canlı ve ölü, yaş ve kuru
tümünüz toplansanız ve herkes istediğini dilese ve de ben onları
giderecek olsam, benim mülküme en küçük bir etkisi olmaz.” [701]
5639. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah Peygamberlerinden birine
şöyle vahyetti: “... Eğer yedi kat gök ve yeryüzü benden tümüyle bir
şey dilese ve hepsinin hacetini tek tek giderecek olsam, yine de bir sinek
kanadı kadar bir şey mülkümden eksilmez. Sorumlusu olduğum
mülküm nasıl azalsın?” [702]
5640. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan isteyin ve çok isteyin. Zira
Allah için hiç bir şey büyük/çok değildir.” [703]
5641. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir isteği çok görmeyin. Zira
Allah nezdinde olanlar taktir ettiğinizden daha çoktur.” [704]
10-İsteklerde Yüce Himmet Sahibi Olmak
5642. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a
(a.s) vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Kendin
için güzelliği kalacak olan ve vebali yok olacak olan şeyi
dilemelisin. Mal ve servet senin için kalmaz ve sen de onun için baki
kalmazsın.” [705]
5643. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ebu Zer Allah korkusundan o kadar
ağladı ki gözleri rahatsız oldu. Ona, “Neden gözlerin şifa
bulsun diye Allah’a dua etmiyorsun?” dediklerinde ise Ebu Zer şöyle dedi:
“Ben bu işten (gözlerimin iyileşmesinden) gafilim. Buna fazla önem
vermiyorum.” Kendisine, “Seni hangi şey bundan gafil kıldı?”
dediklerinde ise şöyle dedi: “İki büyük şey: Cennet ve Cehennem” [706]
5644. Rabia b. Ka’b şöyle diyor: “Günün
birinde Allah’ın Resulü (s.a.a) bana şöyle buyurdu: “Ey Rabia! Yedi
yıl bana hizmet ettin, benden bir şey istemiyor musun?” Ben
şöyle dedim: “Ey Allah’ın Resulü! Bana düşünmem için fırsat
ver.” Ertesi gün sabah Allah Resulünün huzuruna vardım. Bana, “Ey Rabia!
Benden hacetini dile” deyince şöyle dedim: “Allah’tan beni seninle cennete
götürmesini dile.” dedim. Bana, “Sana bunu kim öğretti?” dedi. Ben, “Ey
Allah’ın Resulü! Bana hiç kimse öğretmedi. Kendi kendime
düşündüm ve şöyle dedim: “Eğer ondan servet istersem sonunda yok
olacak, eğer ondan uzur ömür veya evlat istersem hepsinin sonu ölümdür.”
Rabia daha sonra şöyle dedi: “Allah’ın Resulü bir müddet
başını önüne saldı ve sonra şöyle buyurdu: “Ben bu
şeyi yapacağım, sen de çok secdelerle bana yardımcı
ol.” [707]
5645. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın biri Allah Resulünün
huzuruna vardı, selam verdi, Müslüman oldu ve sonra şöyle dedi: “Ey
Allah’ın Resulü! Beni tanıyor musun?” Allah’ın Resulü, “Sen
kimsin?” diye sordu. O, “Ben, cahiliyye döneminde falan gün Taif’te
geldiğin evin sahibiyim ve ben sana ikramda bulundum. Allah’ın Resulü,
“Hoş geldin, şimdi ne istiyorsun?” diye buyurdu. O şahıs,
“Ben, çobanlarıyla birlikte ikiyüz koyun istiyorum” dedi. Allah’ın Resulü
(s.a.a), ona istediği şeyi vermelerini emretti ve ashabına
şöyle buyurdu: “Bu şahıs, İsrailoğullarından olan
yaşlı kadının Musa’dan (a.s) istediği şeyi isteme
himmetine sahip olamadı.” [708]
5646. İmam Sadık (a.s),
İsrailoğullarından yaşlı kadının Musa’ya
(a.s) sorduğu şey hakkında şöyle buyurmuştur: “O
yaşlı kadın şöyle dedi: “Benim için bir kaç şey
yapmadan bu işi yapmayacağım: Ayaklarımı
hızlı yürütmeli, gözlerimi geri vermeli, gençliğimi iade etmeli
ve bana kendinle cennette yer vermelisin.” [709]
11-Herkes İçin Dua Etmek
5647. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizden biri dua edince herkes için dua
etsin. Zira bu dua icabete daha yakındır, her kim kendisine dua
etmeden önce kardeşlerinden kırk kişi için dua ederse, o dua hem
onlar, hem de kendisi hakkında müstecap olur.” [710]
5648. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim, kendisine dua etmeden önce
kırk mümine dua ederse duası müstecap olur.” [711]
12-Gizli Dua
Kur’an:
“Rabbini
gönülden ve korkarak yüksek olmayan hafif bir sesle sabah akşam an, gafillerden olma.” [712]
5649. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Gizli yapılan bir dua açık
yapılan yetmiş duaya denktir.” [713]
5650. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kulun gizlice yaptığı
tespih ve duanın sevabını Allah tebarek ve Teala’dan başka
hiç kimse bilmez.” [714]
bak. Ez- Zikr, 1352. Bölüm
13-Toplu Dua
5651. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kırk kişi bir araya gelir ve
herhangi bir şey hakkında Allah’a dua ederse mutlaka icabet
edildiği bir halde ayrılırlar.”
[715]
5652. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Babam için tatsız bir olay
baş gösterdiğinde, kadın ve çocukları topluyar, dua ediyor,
onlar da “amin” diyorlardı.” [716]
Ben diyorum ki: Bu tür rivayetleri ve
gizli duanın faziletine delalet eden önceki rivayetlerin arasını
şöyle bulmak mümkündür: Önceki rivayetlerde toplu dua edilmesinin
toplumsal etkisinin olmadığı hususlar ele
alınmıştır veya şeriatın sadece gizli hallerde
dua edilmesini güzel gördüğü hususlarla ilgilidir. Teheccüt (gece)
namazı kılmak gibi. Ama ikinci grup hadisler ise toplu dua
edilmesinin toplumsal etkilerinin olduğu veya hadiste zikri geçen özel
konulara özgü hususlarla ilgilidir.
bak. Er-Riya, 1420. Bölüm
14-İcabet Hakkında Hüsnü Zan
İçinde Olmak
5653. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İcabet edileceğine yakin
ettiğiniz bir halde Allah’a dua edin.” [717]
5654. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua edince kalbinle Allah’a yönel ve
icabetinin kapıda olduğunu düşün.” [718]
5655. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dua ettiğinde icabetinin
kapıda olduğunu zannet.” [719]
15-Uygun Bir Zaman Seçmek
5656. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir farzı eda ederse,
duası Allah nezdinde müstecaptır.” [720]
5657. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç vakitte dualar Allah’tan örtülü
kalmaz: Bir farzı yerine getirdikten sonra, yağmur
yağdığı zaman ve yeryüzünde Allah’ın bir mucizesi
ortaya çıktığı zaman.” [721]
5658. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’a dua
edeceğiniz en hayırlı vakit seher vakitleridir.” Daha sonra
Yakub’un (a.s) sözünü nakleden şu ayeti okudu: “Yakında sizler
için Rabbimden mağfiret dileyeceğim.” Allah’ın Resulü daha
sonra şöyle buyurdu: “Onlar için duayı seher vaktine
bıraktı.” [722]
5659. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah için bir hastayı
ziyaret ederse o hastanın kendisi hakkında ettiği duayı
Allah kabul eder.” [723]
16-Israr
5660. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan Allah
insanların birbirinden ısrarla bir şey istemesini hoş
görmez. Ama bunu kendisi hakkında hoş görür.” [724]
5661. Tevrat’ta şöyle yer
almıştır: “Dualarda
ısrarlı olun ki icabetle rahmet sizi kuşatsın ve afiyet
sizleri müjdelesin.” [725]
5662. Hakeza Tevrat’ta şöyle yer
almıştır: “Her kim benim
ihsanımı ümit ederse benden ısrarla dilemelidir.” [726]
5663. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan dilemekte ısrarlı
ol ki rahmet kapıları yüzüne açılsın.” [727]
5664. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki mümin kul aziz
ve celil olan Allah’tan hacetini dilemekte ısrar ederse mutlaka haceti
giderilir.” [728]
5665. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah ısrarla dua
eden kimseyi sever.” [729]
5666. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’tan hacetini
dileyen ve icabet olsun veya olmasın dualarında ısrar eden kula
Allah rahmet etsin.” [730]
5667. “Allah-u Teala Musa’ya (a.s) şöyle dedi:
“...Ey Musa! Nezdimde olan şeylere rağbet eden ve yaptıklarından
pişman olan kimse gibi bana dua et.” [731]
5668. “Hakeza Allah Musa’ya (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Benden bir şey dileyince,
yanımdaki şeylere rağbetinin nasıl olduğuna bir bak.” [732]
bak. el-Mucat, 3853. Bölüm
1- Olmayacak ve Doğru Olmayan Şeyler
İçin Dua Etmek
5669. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey dua sahibi! Olmayacak veya
doğru olmayan şeyleri Allah’tan dileme.” [733]
5670. İmam Ali (a.s), hangi duanın
daha etkisiz olduğu sorulunca
şöyle buyurmuştur: “Olmayacak
şeyler için yapılacak olan dua.” [734]
5671. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ben, “Allahım! Beni kullarından
hiç birine muhtaç etme” diye dua edince Allah’ın Resulü şöyle buyurdu:
“Ey Ali! Böyle deme. Herkes mutlaka diğer insanlara ihtiyaç duyar.” Ben,
“Ey Allah’ın Resulü! Nasıl dua edeyim?” diye sorunca şöyle
buyurdu: “De ki: Allahım! Beni kötü yaratıklarına muhtaç etme.” [735]
5672. İmam Ali (a.s), “Allahım!
Fitneden sana sığınırım” diyen birine şöyle
buyurmuştur: “Senin malından ve
çocuklarından Allah’a sığındığını
görüyorum. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: “Şüphesiz
mallarınız ve evlatlarınız fitnedir.” O halde
şöyle de: “Allahım! Saptırıcı fitnelerden sana
sığınırım.” [736]
5673. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın, “Allah’ın kendisiyle bazınızı
bazınıza üstün kıldığı şeyleri temenni
etmeyin” ayeti hakkında sorulunca şöyle
buyurmuştur: “İnsan başkasının
eşini ve kızını arzu etmemelidir. Aksine onların
benzerlerini arzu etmelidir (ki Allah ona da versin.)” [737]
2-Acele Etmek
5674. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kul dua edince acele etmediği
takdirde Allah Tebarek ve Teala sürekli hacetini giderme işinde olur.” [738]
5675. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kul acele eder ve Allah’tan istemekten
el çekerse Allah-u Teala şöyle buyurur: “Kulum acele etti,
ihtiyaçlarını benden başka birisinin giderebileceğini
sanıyor.” [739]
5676. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin acele etmediği ve ümitsizce
duadan el çekmediği takdirde sürekli olarak Allah’ın rahmetinde,
genişliğinde ve hayrındadır.” Ravi şöyle diyor: “Ben,
“Nasıl acele ediyor?” diye sorunca şöyle buyurdu: “Kul şöyle
der: “Ben falan falan zamandan beri dua ediyorum, ama hiç bir icabet görmedim.” [740]
5677. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar acele etmedikçe sürekli
hayır üzere olurlar.” Kendisine, “Ey Allah’ın Resulü! (s.a.a)
nasıl acele ediyorlar?” deyince şöyle buyurdu: “İnsanlar
şöyle derler: “Biz dua ediyoruz ama müstecap olmuyor.” [741]
3-İşinin Salahını Allah’a Öğretmeye Kalkışmamak
5678. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala şöyle
buyurmuştur: “Ey Ademoğlu! Sana emrettiğim hususlarda bana itaat
et ve seni islah edecek şeyi bana öğretme.” [742]
5679. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah
arşının üstünde şöyle buyurmuştur: “Ey kullarım!
Sizlere emrettiğim hususlarda bana ibadet edin ve bana sizleri islah
edecek şeyi öğretmeye kalkışmayın. Şüphesiz ben
onu daha iyi bilirim ve maslahatınız hususunda sizlere cimri
davranmam.” [743]
5680. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’a bilmediği
şeyi öğretmeye kalkışırsa Allah’ın arşı
titrer.” [744]
5681. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Her kim benden bir şey istemeyi unutacak kadar zikrimle
meşgul olursa, isteyenlere verdiğim en iyi şeyi ona veririm.” [745]
5682. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’a ibadetten dolayı
istemekten gafil kalırsa, Allah isteyenlere verdiği şeyin en
hayırlısını ona verir.” [746]
5683. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Her kim benim zikrim sebebiyle istemekten gaflet ederse,
benden istemeden önce ona veririm.” [747]
5684. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle buyuruyor:
“Her kim zikrimden dolayı istemekten gaflet gösterirse, isteyenlere
verdiğim şeyin daha büyüğünü ona veririm.” [748]
5685. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kulun aziz ve celil olan
Allah’a bir haceti bulunduğunda önce Allah’ı övmeli Muhammed’e ve
Al-i Muhammed’e selevat göndermelidir. Bu taktirde hacetini unutsa bile Allah
onun hacetini dilemeden önce karşılar.” [749]
5686. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir defa Allah’a dua ettim bana icabet
etti ve ben hacetimi unuttum. Zira Allah’ın cevap vermesi ve dua
esnasında kuluna yönelmesi kulun O’ndan bir şey dilemesinden çok daha
büyük ve değerlidir. Hatta istediği şey cennet ve ebedi nimetler
bile olsa.” [750]
5687. Ebu Hamza şöyle diyor: “Şüphesiz
Allah Davud’a (a.s) şöyle vahyetti: “Ey Davud! Şüphesiz emrime itaat
eden kulumun hacetini daha dilemeden karşılarım ve bana dua
etmeden ona icabet ederim.” [751]
5688. Fatımat’uz Zehra (s.a) şöyle
buyuruyor: “Her kim Allah’a halis bir ibadet
gönderirse, aziz ve celil olan Allah da ona en üstün maslahatını
indirir.” [752]
bak. el-İbadet, 2503. Bölüm
5689. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden birinin Rabbinden talep
ettiği her şeyin kendisine bağışlamasını
dilemesi için tüm insanlardan ümidini kesmesi ve sadece Allah’a ümit
bağlaması gerekir. Aziz ve celil olan Allah onun gerçekten böyle
olduğunu bilince Allah’tan istediği her şeyi kendisine ihsan
eder.” [753]
5690. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim herhangi bir
şey hususunda insanlara ümit bağlamaz ve tüm işlerini aziz ve
celil olan Allah’a havale ederse, aziz ve celil
olan Allah onun tüm hacetlerine icabet eder.” [754]
5691. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kalbinde Allah’ın
rızasından başka hiç bir istek olmayan kimseye Allah’tan
istediği her şeye icabet edileceği konusunda garanti veriyorum.”[755]
5692. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kalplerinizi inceleyiniz. Eğer
Allah kalplerinizi kendi yaptığı işlere oranla her türlü
hoşnutsuzluk düşüncesinden temiz kılmışsa bu taktirde
Allah’tan istediğinizi dileyin.” [756]
bak. el-Bihar, 46/51, Ali Bin.
Hüseyin’in Duası
5693. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç dua Allah-u Teala’dan örtülü kalmaz:
Kendisine iyilik yaptığı
zaman babanın oğula yaptığı dua ile kendisine eziyet
ettiği zaman aleyhine ettiği beddua, mazlumun zalim hakkında
ettiği beddua ile mazlumun, zalimden intikamını almada ona
yardım eden kimse hakkında ettiği dua ve bizim için mümin
kardeşine mali yardımda bulunduğu kimseye mümin insanın
ettiği dua ile kendisine muhtaç olduğu ve ihtiyacını
giderebildiği halde gidermeyen kimse aleyhinde ettiği beddua.” [757]
5694. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Babanın bedduasından
sakının. Şüphesiz babanın bedduası kılıçtan
daha keskindir.” [758]
5695. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dört kişinin duası asla
reddolmaz: Adil imamın, babanın oğula ettiği dua,
insanın gıyabında kardeşi için ettiği dua ve mazlumun
duası. Azameti yüce olan Allah şöyle buyurmuştur: “İzzetim
ve celalime andolsun ki her ne kadar uzun da sürse sonunda intikamını
alacağım.” [759]
5696. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dört kişinin duası asla
reddolmaz: Adil imamın halkı için ettiği dua, iyi babanın
evladı için ettiği dua, iyi çocuğun babası için ettiği
dua ve mazlumun duası. İsmi yüce olan Allah şöyle
buyurmuştur: “İzzetim ve celalime andolsun ki her ne kadar uzun da
sürse sonunda intikamını alacağım.” [760]
5697. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sakın mazlum bir müslümana
zulmetmek hususunda zalime yardımcı olmayınız. Zira size
beddua ederse bedduası müstecap olur. Şüphesiz babamız Resulullah
(s.a.a) şöyle buyuruyordu: “Şüphesiz
mazlum müslümanın duası müstecap olur.” [761]
5698. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ümmetimin çocuklarının
duası günahlara bulaşmadıkça müstecap olur.” [762]
5699. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir topluluğa iyilik eder
de, onlar kendisine teşekkür etmezlerse
ve o da haklarında beddua ederse bedduası müstecap olur.” [763]
5700. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kur’an okuyan kimsenin duası er
veya geç kabul olur.” [764]
bak. Ez- Zulm, 2469. Bölüm
5701. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dört kişinin duası müstecap olmaz:
Evinde oturduğu halde “Allahım! Bana rızık ver” diyen
kimsenin duası. Kendisine şöyle denir: “Sana rızık talep
etmeni emretmedim mi?” Karısına beddua eden erkeğin
bedduası. Ona da şöyle denir: “Onun işini sana havale etmedim mi?”
Hakeza malı olupta heder eden ve “Allahım! Bana rızık ver.”
diyen kimsenin duası. Ona da şöyle denir: “Sana iktisatlı
olmanı emretmedim mi?” Hakeza hiç bir belge ve delil olmaksızın
birine borç veren kimsenin duası... Allah ona şöyle buyurur: “Sana
şahit tutmanı emretmedim mi?” [765]
5702. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’ın Resulü
(s.a.a) bir gece evinden dışarı çıktı, göklere
baktı ve şöyle buyurdu: “Bu saat, (kötü yönetici), şair, polis,
(kötü gece bekçisi) tambur ve davul çalan kimse dışında herkesin
duasının kabul olduğu bir saattir.” [766]
5703. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Benden başkasına tevessül eden
yaratığı göklerin ve yerin sebeplerinden kesip atarım. O
zaman benden bir şey isterse ona bağışlamam ve beni
çağırırsa ona cevap vermem.” [767]
5704. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Musa bin İmran (a.s) secde halinde
olan ashabın birinin yanından geçti. İşi bitip dönünce onun
hala secde halinde olduğunu gördü. Musa (a.s) ona şöyle dedi:
“Eğer hacetin benim elimle giderilseydi onu giderirdim. Aziz ve celil olan
Allah Musa’ya şöyle vahyetti: “Ey Musa! Eğer boynu
kırılıncaya kadar da secde etse, sevmediğim şeylerden
el çekmedikçe ve sevdiğim şeylere yönelmedikçe yine de isteğini
kabul etmem.” [768]
5705. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İyiliği emretmeli ve
kötülükten sakındırmalısınız. Aksi taktirde Allah
kötülerinizi iyilerinize musallat eder. Bu taktirde iyileriniz dua eder ama
duaları kabul olmaz.” [769]
5706. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir zaliminm zulmünü mazur
görürse Allah ona zulmedecek birini musallat eder. Bu taktirde dua
ettiğinde duası müstecap olmaz ve Allah mazlumiyeti hakkında ona
hiç bir sevap vermez.” [770]
5707. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ben Allah’tan dostun dostu
hakkında ettiği bedduayı müstecap etmemesini istedim.” [771]
5708. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duanın icabetinin ertelenişi
seni ümitsiz kılmasın. Zira Allah’ın
bağışlaması niyetine bağlıdır. Bazen bir
duanın icabeti ertelenir ki bu vesileyle dileyene daha büyük bir mükafaat
ve ümitvar olana daha çok bağışta bulunulsun. Nice şey
istersin de sana verilmez. Ama er veya geç ondan daha iyisi sana verilir. Veya
hayır ve maslahat açısından senden esirgenir. Nice istekler
karşılandığı taktirde dininin helakine sebep olur.” [772]
5709. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Duanın icabetinin ertelenişi
seni ümitsiz kılmasın, zira bağış niyete
bağlıdır.” [773]
5710. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz (bazen) kul dua edince
aziz ve celil olan Allah iki meleğe şöyle der: “Ben onun
duasını kabul ettim. Ama hacetini bekletin. Zira onun sesini
işitmeği seviyorum. (Bazen de) Kul dua eder, Allah Tebarek ve Telaa ise
şöyle buyurur: “Çabuk isteğini karşılayın, onun sesini
işitmek istemiyorum.” [774]
5711. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlarınla dualarının
yolunu kapattıysan icabetinin ertelenişini geç sayma.” [775]
5712. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’ın (Musa
ve Harun’un Firavun’u helak etmesini Allah’tan istemesi üzerine), “Şüphesiz
duanıza icabet edilmiştir”
diye buyurmasından, Firavun’un helak olmasına kadar tam kırk
yıl geçti.” [776]
5713. İshak bin Ammar şöyle
diyor: “İmam
Sadık’a (a.s) şöyle arzettim: “Acaba birinin duası müstecap
olduğu halde ihtiyacının giderilmesi ertelenebilir mi?”
İmam şöyle buyuradu: “Evet, yırmı yıl da
ertelenebilir.” [777]
Kur’an:
“Savaş,
hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı.
İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin
iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin
kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” [778]
5714. Zebur’da şöyle yer
almıştır: “Allah-u
Teala şöyle buyuruyor: “Ey ademoğlu! Sen benden bir şey
istiyorsun ben ise senin maslahatın için onu
karşılamıyorum. Daha sonra ısrarla isteyince ben de
isteğini kabul ediyorum ve sen onun yardımıyla bana
karşı günah işliyorsun. Bunun üzerine ben yüzsuyunu dökmek
istiyorum ama sen bana dua ediyorsun ve ben günahlarını örtüyorum.
Ben sana ne kadar iyilik ettim sen ise bana ne kadar kötülük! Neredeyse
artık senden asla hoşnut olmayacak kadar gazap edeceğim.” [779]
5715. İmam Bakır ve İmam
Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah
Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bazı
kullarım benden itaatimden bir şey diliyor ki bu sebeple onu seveyim.
Ama ben ondan esirgiyorum ki bu ameli sebebiyle kendini
beğenmişliğe düşmesin.” [780]
5716. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah dünyayı
dost ve düşmanına verir. Ama ahireti sadece sevdiklerine verir.
Şüphesiz mümin Rabbinden dünyada bir karış yer ister ama Allah
ona vermez. Ahireti talep ettiğinde ise Allah ona istediği her
şeyi verir. Allah kafire dünyada istediği her şeyi verir ama
ahirete bir karış yer ister ama Allah ona vermez.” [781]
5717. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın biri Müminlerin Emiri’nin
(a.s) yanına vardı ve şöyle dedi: “Ben Allah’a dua ediyorum, ama
müstecap olmuyor.” İmam şöyle buyurdu: “Çünkü sen Allah’ı onun
sıfatları dışındaki sıfatlarla nitelendiriyorsun.
Şüphesiz duanın dört hasleti vardır: Batını ihlas,
niyet (kalp) huzuru, vesileyi tanımak ve isteklerinde insaflı olmak.
Acaba sen bu dört hasleti bilerek mi dua ediyorsun.” O şahıs, “hayır”
deyince imam şöyle buyurdu: “O halde onları tanı.” [782]
5718. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “İzzetime, celalime, azametime ve yüceliğime
andolsun ki ben dünyada dostuma kendisini zikrimden alıkoyacak bir
şeyi vermekten çekinirim. Çünkü sesini duymak için bana dua etmesini
istiyorum. Kafiri ise arzusuna ulaştırırım zira ondan
nefret ediyorum. Bana dua etmesini ve
sesini işitmek istemiyorum.” [783]
5719. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bazen de bir şey istersin
verilmez; fakat, dünyada ya da ahirette bundan daha hayırlısı
verilir. Veya verilmemesi senin yararınadır. İstediğin pek
çok şey vardır ki, eğer verilirse dinin helak olur. O halde
güzelliği sana kalıp vebali senden uzaklaşanı isteyen kimse
ol.” [784]
bak. el-Bihar, 93/326/10
Kur’an:
“İnsan
iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua
eder. Esasen insanoğlu acelecidir.” [785]
“Allah: “Ey Nuh!
O senin ailenden sayılmaz; çünkü kötü bir iş işlemiştir;
öyleyse bilmediğin şeyi Benden isteme. Şüphesiz ben sana
öğüt veriyorum; bilgisizlerden olma” dedi.” [786]
5720. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kurtuluş ve helak
yollarını bil ki Allah’tan içinde kurtuluşunun olduğunu
sandığın, oysa helakine sebep olan bir şeyi istemeyesin.
Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: “İnsan
kötülüğü diler.” [787]
Kur’an:
“Cehennemlik
oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta
tapanlar için mağfiret dilemek Peygambere ve müminlere yaraşmaz.
İbrahim'in, babası için mağfiret dilemesi, sadece ona
verdiği bir sözden ötürü idi. ” [788]
5721. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir zalimin bekası için
dua ederse, şüphesiz yeryüzünde Allah’a isyan edilmesini sevmiş olur.
” [789]
5722. İmam Kazım (a.s), kendisine,
“Müslüman bir insanın, kafir olan anne beabası için namazda
mağfiret dilemesi doğru mudur?” diye soran kardeşi Ali bin
Cafer’e şöyle buyurmuştur: “Eğer
çocukken onları kaybetmiş ve dolayısıyla Müslüman olup
olmadıklarını bilmiyorsa sakıncası yoktur. Ama kafir
olduklarını biliyorsa onlar için mağfiret dilememelidir.
Eğer bilmiyorsa onlar için dua etsin.” [790]
5723. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Müminin duası
üç halet dışında değildir: Ya kendisi için biriktirilir, ya
dünyada karşılanır, ya da kendisine çatacak olan belayı ondan
defeder.” [791]
5724. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a dua eden bir Müslüman
hakkında, duasında sıla-i rahimi terketmek veya bir günaha
ulaşmak olmadığı taktirde -Allah-u Teala üç şeyden
birini yapar: Ya duasını dünyada karşılar, ya ahireti için
biriktirir veya ondan bir kötülüğü defeder.” [792]
5725. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Söylediğim duanın
şartlarına riayet eder ve içini Allah için halis kılarsan
şu üç şeyden biri sana müjdeler olsun: Ya çok geçmeden isteğin
kabul olur, ya daha iyisi senin için biriktirilir, ya da indiği taktirde
seni yok edecek olan bir belayı senden defeder.” [793]
5726. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah müminin hesabını görür
ve şöyle buyurur: “Bu hesabı tanıyor musun?” o, “Ey Rabbim!
Hayır tanımıyorum” der Allah şöyle buyurur: “Falan ve falan
gece şöyle ve böyle dua ettin ve ben onu sana biriktirdim.” İmam daha
sonra şöyle buyurdu: “O mümin Allah’ın kendisine verdiği
sevabın büyüklüğünü görünce şöyle der: “Ey Rabbim! Keşke
dünyada hiç bir duamı kabul etmeseydin de onu benim için ahirete
saklasaydın.” [794]
5727. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulunu severse şiddetli
sıkıntılara sokar ve başına bela
yağmurlarını yağdırır. Bunun üzerine kul Allah’a
dua edince şöyle buyurur: “Lebeyk ey kulum, lebbeyk! Eğer istersen
senin dünyadaki isteklerini karşılayayım. Şüphesiz
isteklererini karşılamaya kadirim. Ama eğer ertelersem nezdimde
senin için biriktirdiğim şey, senin için daha iyidir.” [795]
5728. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin ahiretin güzel sevabını
görünce dünyada hiç bir duasının müstecep olmamasını
arzular.” [796]
5729. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Rabbiniz haya ve kerem
sahibidir. Kulu kendisine elini uzattığı halde onu boş
olarak döndürmekten haya eder.” [797]
5730. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir dua insanın birinin
gıyabında yaptığı dua kadar hızlı müstecap
olmaz.” [798]
5731. Allah Musa’ya (a.s) şöyle vahyetmiştir:
“Bana günah işlemediğin dilinle dua et!” Musa, “Bu dili nereden
getireyim,? diye sorunca Allah şöyle buyurdu: “Bana
başkasının diliyle dua et.” [799]
5732. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En çabuk müstecap olan dua
kardeşin kardeşi hakkında gıyabında ettiği
duadır. Kardeşi için dua etmeye başlayınca kendisi için
tayin edilen melek şöyle der: “Amin, sana da iki katı olsun.” [800]
5733. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müstecap olmaya en yakın ve
hızlı dua insanın kardeşine gıyabında ettiği
duadır.” [801]
5734. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Fatıma (a.s) dua ettiğinde
mümin erkek ve kadınlar için dua eder, kendisi için dua etmezdi. Bu konuda
kendisine sorulunca şöyle buyururdu: “Önce komşu sonra ev.” [802]
5735. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müslümanın kardeşi için
gıyabında ettiği dua dua eden kimseye rızık
kazandırır, ondan belayı defeder ve melek kendisine şöyle
der: “Sana da iki katı olsun.” [803]
5736. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminin mümin hakkındaki
duası ondan belayı uzaklaştırır ve
rızkını artırır.” [804]
5737. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gıyabında kardeşlerine
dua et, zira bu iş rızık yağdırır.” İmam
bu cümleyi tam üç defa buyurdu.” [805]
5738. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hiç kimsenin duasını küçük
sayma. Yahudinin bile kendi hakkındaki duası müstecap olmaz ama
sizler hakkındaki duası müstecap olur.” [806]
Ben diyorum ki; insanın
gıyabında din kardeşi için dua etmesinin fazileti
hakkındaki rivayetler gerçekten de çoktur.
bak. el-Bihar, 93/383, 26. Bölüm; el-Kafi,
2/507; Kenz’ul Ummal, 2/97, 98
161. Konu
ed- Dunya
Dünya
F el-Bihar,
73/1, 122. Bölüm, Hub’ud-Dunya
F el-Bihar,
5/309, 15. Bölüm, illet’ul-Leti min ecliha ce’el’el- Lahu fi’d dunya el- lezzat
ve’l Alam ve’l-Mihen
F Kenz’ul-Ummal,
3/181-246
bak.
F 206.
Konu, ez-Zuhd; 163. Konu, ed- Dehr; 500. Konu, el-Mal; 280. Konu, eş-Şohret;
F el-Hüzn,
817-819. Bölüm; el-Hüsran, 1020-1021. Bölümler; ed- Deva, 1290. Bölüm; ed- Din,
1320. Bölüm; ez-Zenb, 1384. Bölüm; er-Rahat, 1567, 1568. Bölüm
Kur’an:
“O halde sen de
zikrimizden dönenlerden ve dünya hayatından başka bir şey
istemeyenlerden yüz çevir. Bu
onların ulaştıkları bilginin nihayetidir. Doğrusu
Rabbin yolundan sapmış
olanı bilir, hidayete ermiş olanı da bilir.”[807]
“Ardlarından
yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitaba mirasçı oldular. “Biz
nasıl olsa affedileceğiz” diyerek Kitab’ın hükümlerini
değiştirme karşılığında bu değersiz
dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir
şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a
karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitab üzerine söz
alınmamış
mıydı? Kitapta olanları okumamışlar
mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret
yurdu daha hayırlıdır.” [808]
5739. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya herşeyden daha
aşağı olduğu için dünya olarak
adlandırılmış ve ahiret ceza ve sevap olduğu için
ahiret olarak adlandırılmıştır.” [809]
5740. Resulullah (s.a.a), kendisine, “dünya
neden dünya olarak adlandırılmıştır?” diye soran Yezid
b. Selam’a şöyle buyurmuştur: “Zira
şüphesiz dünya aşağılıktır ve ahiretten daha
düşük yaratılmıştır. Eğer ahiretle eşit
yaratılsaydı ehli fani olmazdı. Nitekim ahiret ehli fani
değiller.” “O halde ahiret neden ahiret olarak
adlandırılmıştır” diye sorunca da şöyle
buyurmuştur: “Çünkü sona ertelenmiştir ve dünyadan sonra
gelecektir. Yılları nitelendirilmez, günleri sayılmaz ve
sakinleri ölmez.” [810]
5741. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar dünyanın
çocuklarıdır. Hiç kimse annesini sevdiği için kınanmaz.” [811]
5742. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar dünyanın
çocuklarıdır ve çocuk annesinin sevgisi üzere
yaratılmıştır.” [812]
5743. İmam Bakır (a.s), Allah-u
Teala’nın, “Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu
yurttan maksat dünyadır.” [813]
5744. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ahirete ne güzel bir
yardımcıdır.” [814]
5745. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kendisini kalıcı bir ev
bilmeyen kimseye güzel bir ev ve vatan bilmeyen kimseye güzel bir
vatandır.” [815]
5746. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ile ahiret elde edilir.” [816]
5747. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ahiretin tarlasıdır.” [817]
5748. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala Musa’ya (a.s) bir
münacaatında şöyle buyurmuştur: “Hayır üzere amel edenler
dışında bu dünya zalimler yurdudur. Hayır üzere amel
edenler için ise dünya ne güzel bir yurttur.”
[818]
5749. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kendisini hazırlamayan ve
korku üzere olmayan kimse için ne kötü bir yurttur.” [819]
5750. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah dünyayı, dünyadan
sonrası için yarattı. Dünya ehlini de hangisinin güzel amel
işleyeceğini bilmek için imtihan etti. Biz dünya için
yaratılmadık ve dünya için çalışmakla da
emrolunmadık.” [820]
5751. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya,
başkası için yaratılmıştır; kendisi için
değil.” [821]
5752. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bedenleriniz dünyadan çıkmadan
önce kalplerinizi dünyadan çıkarın. Sizler burada imtihan edileceksiniz
ve başka bir yer için yaratıldınız.” [822]
5753. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kul dünyadan ahireti için,
hayatından ölümü için, gençliğinden
yaşlılığı için azık almalıdır. Zira
dünya sizler için yaratılmış ve sizler ise ahiret için
yaratılmışsınız.”
[823]
5754. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Dünya iki
dünyadır. Araç olan dünya ve lanetlenmiş dünya.” [824]
5755. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sadece kendisiyle aziz ve celil olan Allah’ın
rızası istenen dünya dışında dünyada olan her şey
mel’undur, mel’undur.” [825]
5756. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah yolunda
kullanılan dışında dünya ve dünyanın içinde olan her
şey mel’undur, mel’undur.” [826]
5757. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala Musa’ya (a.s) şöyle
vahyetmiştir: “Şüphesiz dünya ceza yurdudur, dünyada Adem’i
hatası sebebiyle cezalandırdım ve benim için olan şeyler
dışında dünyayı ve dünyanın içindeki her şeyi
lanetledim.” [827]
5758. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilin dünya öyle bir yurttur ki orada
(dünyadan yüzçevirme) olmadan hiç kimse ondan kurtulamaz, esenliğe
kavuşamaz. Hiç kimse dünya için sayılabilecek bir şeyle
kurtuluşa eremez. İnsanlar dünyaya imtihan nedeniyle müptela
olmuşlardır. O halde dünyadan dünya için elde ettikleri şeyler
ellerinden çıkacaktır. Ondan hesabını soracaklardır.
Ama dünyadan gayrisi (yani ahiret için elde ettikleri) kendisi için baki
kalır ve sürekli onunla olur, ondan ayrılmaz.” [828]
5759. İmam Sadık (a.s), İmam
Hüseyin’e (a.s) veda ziyaretinde şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Bana dünyayı o kadar çoğaltma ki ilginç güzellikleriyle meşgul
olarak ve süslerinin şatafatına aldanarak senin zikrinden mahrum
kalayım ve dünyayı bana o kadar az kılma ki
sıkıntısı amelime zarar versin, hüznü göğsümü
doldursun. Dünyadan bana kötü kullarından müstağni olacağım
ve kendisiyle hoşnutluğuna ereceğim miktarda
bağışla.” [829]
5760. İmam Ali (a.s),
ihtiyacını izhar eden birine şöyle buyurmuştur: “Bil
ki dünyadan sana ulaşan
ihtiyacından fazlası hususunda, sen
başkalarının hazinedarısın.” [830]
5761. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı ehline terk ediniz. Zira
dünyadan kendisine yetecek miktardan fazlasını alan kimse bilmeden
ölümünü hızlandırmıştır.” [831]
5762. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan kendinize yeten şeyden
fazlasını istemeyin ve size ulaşan-erişenden
fazlasını taleb etmeyin.” [832]
5763. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Az bir dünya, çok dünyadan
hayırlıdır. Yeterli miktarı sonu insanı helak edecek
olandan daha uygundur.”
[833]
5764. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Lokman oğluna şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan sana yetecek kadarını al ve onu terk
etme. Aksi takdirde insanlara yük olursun ve dünyaya ahiretine zarar verecek
kadar dalma.” [834]
5765. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Öncekilerden ve sonrakilerden herkes
kıyamet günü dünyadan kendisine sadece yiyeceği kadarının
verilmiş olmasını temenni eder.” [835]
5766. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer dünyadan yarın hesaba
çekileceğin bir şeyi elde etmemeye gücün yeterse bunu yap.” [836]
5767. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya metası çerçöp gibidir.
Mirası ise çamur ve balçıktır. Dünyadan yeterli miktarda almak toplamaktan
daha hayırlıdır. Dünyadan kopmak, dünyaya bağlanmaktan daha
huzur vericidir. Dünyadan fazla bir şey isteyen fakirliğe mahkumdur.
Dünyadan kaçan kimse rahatlık içindedir.”
[837]
5768. Selman-i Farsi ölüm anında neye
hasret ettiği ve neden üzüldüğü sorulunca şöyle buyurdu: “Benim
üzüntüm dünya sebebiyle değildir, lakin Allah’ın Resulü (s.a.a)
bizlere tavsiyede bulundu ve şöyle buyurdu: “Sizden her birinizin
yiyeceği bir yolcunun azığı kadar olmalıdır. Ben
etrafımdaki bunca eşya sebebiyle Allah Resulünün emrine
aykırı davranmış olmaktan korkuyorum.” Ardından
evdeki eşyalara işaret etti: “O yastık, kılıç ve
kadeh!” [838]
bak. er-Rızk, 1503, 1504. Bölümler;
el-Mesken, 1847.Bölüm
5769. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bu Allah’ın Peygamberleri ve
seçkinleri dünyadan münezzehtir... Daha sonra salih insanlar onları takip
ettiler... Dünyayı kendileri için bir leş gibi gördüler ki zaruret
dışında ondan yemek hiç kimse için caiz değildir. Ondan
sadece hayatta kalacakları ve ölmeyecekleri ölçüde yediler. Dünyayı
yanından geçenlerin ağzını kapadığı
kokmuş bir leş bildiler. Onlar dünyadan sadece yetecek
miktarıyla iktifa ettiler. Ey kardeşlerim! Allah’a yemin olsun ki
dünya düşüncesini saf ve fikrini halis kılan kimse için leşten
daha kokmuş ve ölüden daha iğrenç bir şeydir. Ama işi deri
tabaklamak olan kimse, leşin yanından geçen veya ölüye yakın
oturan kimse gibi kokuşmuşluğunu hissetmez ve kokusundan
rahatsız olmaz.” [839]
5770. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Benim gözümde dünya sadece mecbur kaldığımda
yediğim bir leş gibidir.” [840]
5771. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin dünyaya ibret gözüyle bakar,
karnın ihtiyacı miktarınca ondan azık alır; dünya
sözünü düşman ve gazap kulağıyla işitir.” [841]
5772. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ondan az şey elde eden, çokça
güven; çok şey elde eden ise helakı için korku ve endişe elde
etmiş demektir.” [842]
5773. İmam Ali (a.s) bazı
ashabına yazdığı mektubunda öğüt vererek şöyle
buyurmuştur: “Her kim aziz ve celil olan Allah’tan
sakınırsa güç elde eder, doyar, kanar, aklı dünya ehlinden üstün
olur...dünyanın haramını pis bilir, şüphelerinden
sakınır. Allah’a andolsun ki dünyanın halis helallarına,
kendisine yetecek miktarı dışında teveccüh etmez. Bedenine
güç veren bir parça ekmek ve çıplaklığını örtecek bir
elbise; hem de bulduğu yiyeceğin en sıradanını ve elbisenin
en kabasını edinir. Mecbur kaldığı şeye de
güvenmez ve ümit bağlamaz.” [843]
5774. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya münafıkların yurdudur,
takva sahiplerinin yurdu değildir. O halde dünyadan sadece bedenine güç
verecek, seni hayatta tutacak ve ahiretin için azık olacak
miktarını al.” [844]
5775. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Haramdan kaçtığınız
gibi dünyanın fazlalıklarından da kaçının. Leşe
önem vermediğiniz gibi dünyaya da önem vermeyin. Dünyanın
fazlalıklarından ve kötü davranışlarınızdan
Allah’a tövbe edin ki şiddetli azaptan kurtuluşa
erişebilesiniz.” [845]
5776. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala dünyaya
şöyle vahyetti: “Bana hizmet edene hizmet et ve sana hizmet edeni
sıkıntıya düşür.” [846]
5777. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah dünyayı yaratınca ona
itaat etmesini emretti ve dünyada Rabbine itaat etti. Sonra Allah dünyaya
şöyle buyurdu: “Seni talep edene muhalefet et ve sana muhalefet edene uyumluluk
göster.” Dünya Allah’ın kendisine ettiği bu tavsiye üzere dönmektedir
ve bu dünyanın tabiatıdır.”
[847]
5778. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz azameti yüce Allah
şüphesiz dünyaya şöyle vahyetmiştir: “Her kim sana hizmet ederse
onu sıkıntıya düşür ve her kim de seni terkederse ona
hizmet et.” [848]
5779. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya nasibi, kendisini istemeyen
kimseye koşar.” [849]
5780. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya, onu terkedenin ahiret ise onu talep
edenindir.” [850]
5781. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Her kim dünya için çalışırsa
onu kaybeder. Her kim de dünyadan el çekerse dünya onu talep eder.” [851]
5782. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan uzaklaşan kimseye dünya
horluk çinde gelir.” [852]
5783. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyaya hizmet ederse dünya onu
kullanır, her kim de münezzeh olan Allah’a hizmet ederse dünya kendisine
hizmet eder.” [853]
5784. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer sen dünyaya yönelirsen dünya
senden yüz çevirir. Eğer sen dünyaya sırt çevirirsen dünya sana
yönelir.” [854]
5785. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah-u Teala
dünyayı ahiret niyeti üzere verir ve dünyayı dünya niyeti üzere
vermekten sakınır.” [855]
5786. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyayı talep için çabalarsa
onu kaybeder. Her kim dünyadan el çekerse dünya bizzat yanına gelir.” [856]
5787. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın örneği senin gölgen
örneğidir. Sen durursan durur. Sen peşine düşersen
uzaklaşır.” [857]
5788. “Musa’ya (a.s) şöyle
vahyedilmiştir:
“Yaratıklarımdan dünyayı büyük sayan hiç kimsenin gözü
aydın olmaz ve dünyayı küçük gören her kes ondan istifade eder.” [858]
5789. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Eğer birisi, “Allah dünyaya lanet
etsin.” derse dünya da ona şöyle der: “Allah ikimizden rabbine en çok
isyan edeni çirkinleştirsin.” [859]
5790. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya sövmeyin, şüphesiz dünya
mümin için güzel bir binektir. Zira onunla hayra ulaşılır ve
kötülükten kurtulunur. Şüphesiz kul, “Allah dünyaya lanet etsin” deyince
dünya şöyle der: “Allah ikimizden, rabbine en çok isyan edene lanet
etsin.” [860]
5791. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey dünyayı kötüleyen,
aldatıcılığına kanan, boş şeylerine
kapılan k! Dünyaya aldandıktan sonra mı onu kötülüyorsun?! Sen
mi dünyayı suçluyorsun, yoksa o mu seni suçluyor?! O seni ne zaman
azıttı, aldattı!... Dünya, ona doğru davranana
doğruluk yurdu, ondan bir şey anlayana afiyet yurdu, ondan azık
toplayana zenginlik yurdudur.” [861]
5792. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Ey dünyayı kınayan kimse! Sen mi ona
karşı suçlusun, yoksa o mu sana karşı suçlu!” Orada
hazır bulunanlardan biri, “Ey Müminlerin Emiri! Ben ona karşı
suçluyum” deyince İmam şöyle buyurdu: “O halde neden dünyayı
kınıyorsun? Dünya kendisine doğru olan kimseye doğruluk
yurdudur... Eğer dünyayı acılıkları sebebiyle
kınıyorsan, tatlılıkları sebebiyle de öv. Aksi
takdirde onu terk et; ne öv ve ne de kına.” [862]
5793. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ne olmuş da bir grup dünyayı
kınıyor ve ona sırt çeviriyor. Dünya şüphesiz kendisine
doğru olana doğruluk yurdudur... Ey Cabir! Dünya
ayrılacağını ilan ettiği halde dünyayı
kınayan kimdir?... Bir topluluk yarınki pişmanlıkla onu
kınar (bir grubu ise över). Oysa dünya hepsine de hizmet etmiştir.” [863]
5794. İmam Hadi (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya bir pazardır. Bir grup onda
kazanır ve diğer bir grup ise onda zarar eder.” [864]
5795. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ancak kör (kalpli) olanların
görme sınırının son noktasıdır, dünyanın ötesinde
ne olduğunu görmez. İnsan basiretiyle dünyayı deler geçer ve
(esas) yurdun dünyanın ötesinde olduğunu bilir. Bu yüzden basiretli
kimse dünyadan yüz çevirir, kör ise ona yönelir. Basiretli kimse ondan
azık toplar, kör ise onun için azık biriktirir.” [865]
5796. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ibretle bakanı basiret
sahibi yapar, hasretle bakanı ise kör eder.” [866]
bak. 39. Konu; el-Besire
5797. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya bir uykudur. Dünyaya aldanmak ise
pişmanlıktır.” [867]
5798. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya hüsran pazarıdır.” [868]
5799. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya akılların yere
serildiği yerdir.” [869]
5800. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ağlatıcı bir
gülüştür.” [870]
5801. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya zekilerin
boşadığıdır.” [871]
5802. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya zehirdir. Onu sadece bilmeyen
kimse içer.” [872]
5803. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kötü bir maden ve
aldanış yurdudur.” [873]
5804. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya içen hiç kimse için tatlı ve
hiç bir dosta vefalı değildir.”
[874]
5805. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kötülük tarlasıdır.” [875]
5806. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya mutsuzların arzusudur.” [876]
5807. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya insanı teslim alır.” [877]
5808. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya insanı zelil kılar.” [878]
5809. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya aşağılık
insanların arzusudur.” [879]
5810. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya bağlanan kimsenin
bağı kopar.” [880]
5811. Hz. Mesih (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey dünyayı hayır işlemek
için dileyen kimse! Dünyayı terk etmek daha iyidir.”[881]
5812. Rivayet edildiği üzere Osman b.
Maz’un vefat ettiğinde Allah’ın Resulü (s.a.a) yüzünü örten
parçayı kaldırdırıp iki gözünün arasını öperek
uzun uzun ağladı. Tabutunu kaldırdıklarında Peygamber
şöyle buyurdu: “Ne mutlu sana ey
Osman! Ne dünya sana elbisesini giydirdi ve ne de sen dünyanın elbisesini
giydin.” [882]
5813. Allah-u Teala Musa’ya (a.s) şöyle
vahyetmiştir: “Bil ki şüphesiz her fitnenin tohumu
dünya sevgisidir.” [883]
5814. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En büyük günah dünya sevgisidir.” [884]
5815. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tüm günahların başı
dünya sevgisidir.” [885]
5816. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisi her isyanın kökü ve
her günahın evvelidir.” [886]
5817. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisi fitnelerin başı
ve mihnetlerin köküdür.” [887]
5818. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Afetlerin başı dünyaya
bağlanmaktır.” [888]
5819. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya dinin fesadı,
yakinin yok edicisi, fitnelerin başı ve zorlukların köküdür.” [889]
5820. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sen münezzeh olan
Allah’ı dünya sevgisinden daha zararlı bir amelle
karşılamazsın.” [890]
5821. Mirac hadisinde şöyle yer
almıştır: “Şüphesiz ki kul
gök ve yeryüzü ehlinin namazı kadar namaz kılsa, gök ve yeryüzü
ehlinin orucu kadar oruç tutsa, melekler gibi yemekten kaçınsa,
çıplak fakirlerin elbisesini de giyse, ama dünya sevgisinden,
refahından, riyasetinden süsünden veya
ziynetinden bir zerresi bile kalbinde olsa asla bana yakın olmaz ve
kalbinden sevgimi çekip alırım.”
[891]
5822. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’a isyan edilen ilk
şey altı taneydi: “Dünya sevgisi, riyaset sevgisi, yiyecek sevgisi,
kadın sevgisi, uyku sevgisi ve rahatlık sevgisi” [892]
5823. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan
Allah’ı ve Resulünü tanıdıktan sonra hiç bir amel dünyadan
nefret etmekten daha üstün değildir… Şu günahlar dünya sevgisinden
kaynaklanmıştır: Kadın sevgisi, dünya sevgisi, riyaset
sevgisi, rahatlık sevgisi, konuşma sevgisi, yücelik sevgisi ve servet
sevgisi. Bütün bu yedi haslet dünya sevgisinde bir araya
toplanmıştır. Bu yüzden Peygamberler ve alimler bu konuyu
bildikten sonra şöyle demişlerdir: “Dünya sevgisi bütün
günahların başıdır.”
[893]
5824. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Seni islah eden şeyi taleb etmek,
dünya sevgisinden değildir.” [894]
5825. İbn-i Ebi Ya’fur şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s), “Biz dünyayı seviyoruz” deyince, “Dünya ile ne
yapıyorsun?” diye sordu. Ben, “Dünya vesilesiyle evleniyorum, hacca
gidiyorum, ailemin masraflarını karşılıyorum,
kardeşlerime yardım ediyorum ve sadaka veriyorum” deyince İmam
(a.s) şöyle buyurdu: “Bunlar dünya
değildir, bu ahirettendir.” [895]
bak. Vesail’uş-Şia, 12/18, 7. Bölüm
5826. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı terk et. Şüphesiz
dünya sevgisi, insanı kör, sağır, dilsiz ve hor kılar.” [896]
5827. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisi aklı bozar, kalbi
hikmet duymaktan sağır kılar ve acı azaba neden olur.” [897]
5828. Allah Davud’a şöyle buyurdu: “Ey
Davud! Dünya şehvetlerine bağlanmış kalplerden sakın,
şüphesiz onların akılları benden örtülüdür.” [898]
5829. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendisine dünya galebe çalan kimse önünde
olan şeyleri görmekten kör olur.” [899]
5830. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisine kapılanın
kalbi üç şeye tutulur: Kendini bırakmayan bir hüzne, ondan
ayrılmayan bir hırsa ve ulaşamayacağı bir arzuya.” [900]
5831. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kalbi dünyaya bağlanan kimsenin,
kalbi üç haslete bağlanır: Bitmeyen bir hüzün, ulaşılamayan
bir arzu ve erişilmeyen bir ümit.” [901]
5832. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bekayı seviyorsa
musibetler için sabırlı bir kalp hazırlamalıdır.” [902]
5833. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisi bir kulun kalbinde yer
ederse sürekli üç şeyle birlikte olur: “Sıkıntısı
bitmeyen bir meşguliyet, zenginliğe ulaşmayan bir fakirlik ve
sonuna erişilmeyen bir arzu.” [903]
5834. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz eğer dünyaya
rağbet ederseniz ömrünüzü sizlere baki kalmayacak ve sizlerin de kendisine
baki kalmayacağınız bir şeyde tüketmiş olursunuz.” [904]
5835. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin himmeti dünya olursa,
dünyadan ayrıldığında hasreti şiddetli olur.” [905]
5836. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyaya daha çok
sarılırsa, dünyadan ayrıldığında hasreti daha
şiddetli olur.” [906]
5837. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisi tamaha düşmeye neden
olur.” [907]
5838. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı seven kalpten tamahın
ayrılması haramdır.” [908]
5839. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya kalp ve bedenler
için bir meşguliyettir. Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala bizlere
verdiği helal nimetin bile hesabını sorar; nerede kaldı ki
haram yoldan elde edilen nimetler.” [909]
5840. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı seven kimse, dünyayı
başkası için toplar.” [910]
5841. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan faydalanan kimseler sevinçli
olsalar bile kalpleri ağlar ve dünyadan kendilerine ulaşan nasip
sebebiyle sevinç içinde olasalar da kendilerinden hoşnut değillerdir.” [911]
5842. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı seven kimsenin kalbinden
ahiret korkusu gider.” [912]
5843. Misbah’uş-Şeria’da yer
aldığına göre İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyayı severse tekebbüre
kapılır. Her kim dünyayı beğenir ve güzel sayarsa haris
olur. Her kim dünyayı taleb ederse tamaha kapılır. Her kim
dünyayı överse dünya kendisine riya elbisesini giydirir. Her kim
dünyayı isterse kendini beğenmişliğe düşer. Her kim
dünyaya güvenirse, dünya onu gaflet bineğine bindirir.” [913]
5844. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sevgisi için kulaklar
hikmeti duymaya karşı sağır olmuş ve kalpler basiret
nurundan körelmiştir.” [914]
5845. Mirac hadisinde yer
aldığı üzere Allah Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Ey Ahmet! Eğer kul gök ve yeryüzü ehlinin
namazı kadar namaz kılsa, gök ve yeryüzü ehlinin orucu kadar oruç
tutsa, melekler gibi yemekten çekinse, abitlerin elbisesini giyinse, lakin
kalbinde zerre kadar bir dünya sevgisi olsa, şöhret düşkünlüğü,
riyaset sevgisi, dünyaya ilgi ve dünya süslerine ve zinetlerine kapılma olsa
asla evimde bana komşu olmaz, kalbinden sevgimi çıkarırım.
Beni unutsun diye kalbini karartırım ve sevgimin tatlılığını
ona tattırmam.” [915]
bak. el- Ummet, 126, 1243. Bölümler; el-Huzn,
817.Bölüm
5846. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Acaba ağızda kalan bu yemek
artığını ehline bırakacak hür bir insan yok mu?
Canlarınızın değeri cennettir; o halde onları ondan
düşüğüne satmayın.” [916]
5847. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bu Allah’ın peygamberleri ve
seçkinleri dünyadan münezzehtirler. Övgüsü yüce Allah’ın yüz
çevirttiği şeylerden yüz çevirmiş, nefret ettiği
şeylerden nefret etmiş ve küçük gördüğü şeyleri küçük
görmüşlerdir.” [917]
5848. İmam Seccad (a.s), “Ey
iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla birlikte olun!”
ayeti okununca şöyle buyururdu: “Allahım!
Beni bu çağrının en yüce mertebesine yücelt. Güçlü bir iradeyle
bana yardım et... Bana dünyayı kınamada ve dünyadan güzel
ayrılmada birlikte hareket eden bir kalp ve dil nasip et ki sadece
doğruyu söyleyeyim.” [918]
5849. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın çirkinliklerine ve
alçaklıklarına, dünyaya düşkünlüğün
ayıplığına ve kötülüğüne karşı Allah’ın
Resulü sana güzel bir örnek ve bir delil olarak yeter. Çünkü dünya
etrafıyla Peygamber’den alınmış, bütün yönleriyle
başkası için hazırlanmıştır. Peygamber onun
sütünden kesilmiş ve süslerinden yüz çevirmiştir... Öyleyse tertemiz
olan pak Peygamberine (s.a.a) uy; çünkü, onda uyacak kimse için güzel örnekler,
yaslanacak kişiye yaslanacak yerler vardır. Allah katında
kullarının en sevgilisi, nebisine uyup onun yolunu izleyen kimsedir.
Dünyada ağız dolusu bir lokma
yemediği gibi, gözünün ucuyla bile bakmadı ona. Dünya ehlinin, bedeni
en zayıf ve karnı en aç olanıydı. Dünya ona sunuldu, kabul
etmedi. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın
buğzettiği şeyi bildi de buğzetti, hor gördüğünü hor
gördü ve küçük gördüğünü de küçük gördü. Hiç bir ayıbımız
olmasa bile, yalnız Allah ve Resulünün buğzettiğini sevsek,
Allah ve Resulünün küçük gördüğünü büyük görsek, Allah’a karşı
gelmek ve Allah’ın emrinden çıkmak için yeter bize. Peygamber (s.a.a)
yerde yemek yer, kul gibi otururdu. Ayakkabısını kendisi tamir
eder, elbisesini kendisi yamardı. Çıplak merkebe biner, birini de
arkasına bindirirdi. Evinin kapısına asılmış olan
üzerinde resimler bulunan perdeyi görünce, zevcelerinden birine “Benden gizle,
baktıkça dünyayı ve süslerini hatırlıyorum” dedi.
Dünyadan kalbiyle yüz çevirmiş,
içinde yad etmeyi öldürmüştü. Güzel
bir elbisesi olmasın, dünyayı sürekli bir yer bilmesin ve onda her
zaman kalma ümidini taşımasın diye, ziynetini gözünden uzak
tutmayı severdi. Bu yüzden ruhundan dışarı atmış,
gönülden uzaklaştırmış, gözünden gizlemişti. Bir
şeyi sevmeyen biri işte böyledir; ne onu görmek ve ne de yanında
adının anılmasını ister.
Resulullah’ın bu dünyada dostlarıyla
beraber aç yaşaması ve Allah nezdindeki yüce makamına
rağmen dünya süslerini kendisinden esirgemesi bu dünyanın
kötülüklerine ve ayıplarına delalet eder. Bakan kimse aklederek
baksın; Allah Muhammed’’i böyle yaşamakla alçalttı mı,
yoksa ikram edip yüceltti mi?! Alçalttı diyen, yüce Allah’a andolsun büyük
iftira eder, yalan söyler. İkram edip yüceltti diyen de bilsin ki Allah
ondan gayrisine dünyayı vermekle alçaltmış, dergahına en
yakın olanlardan da dünyayı uzak tutmuştur. Peygambere uyan
kişinin de onun izini takip etmesi, konduğu yere konması
gerekir. Yoksa helak olmaktan kurtulamaz. Allah Muhammed’i kıyametin
yaklaştığına dair bir nişane; cenneti müjdeleyen,
azapla korkutan bir kimse olarak gönderdi. Dünyadan karnı boş olarak
çıktı, ahirete esenlik içinde vardı. Taş üstüne taş
koymadan rabbinin yolunu tuttu, davetine icabet etti. Rabbimiz onu bize
uyulacak, tabi olunacak biri olarak göndermekle ne büyük lütufta
bulunmuştur!” [919]
bak. 1221. Bölüm
5850. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki bana göre
dünyanız bir suya inen, aniden kervan öncüsünün göç emrini verdiği,
onların da hemen göç ettiği kervana benzemektedir. Dünyanın
lezzetleri benim gözümde içtiğim cehennemin kaynar suyu, yudum yudum
içtiğim zehir, tabak tabak yediğim engerek zehiri ve boynuma
astığım ateşten kolye gibidir. Allah’a andolsun, şu
yünden dokunmuş gömleğimi o kadar yamattım ki artık
yamayandan utanıyorum. Birisi bana, “Artık bunu atmayacak
mısın?” dedi. Ona “Benden uzak dur” dedim. Sabah olduğu zaman
halk, gece yol alanları över.” [920]
5851. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah'a and olsun bu dünyanız
benim gözümde, cüzzamlının elinde bulunan domuz kemiğinden daha
değersizdir.” [921]
5852. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanızın değeri bir
keçinin aksırığından daha değersizdir bence.” [922]
5853. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Benim
nazarımda dünyanız, bir çekirgenin ağzıyla
çiğnediği yapraktan daha değersizdir. Ali’nin fani olacak
nimetler ve baki olmayan lezzetlerle işi ne!” [923]
5854. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Benim
nazarımda dünyanız, bir çekirgenin ağzıyla
çiğnediği yapraktan daha değersizdir. Bu dünyanız
benim gözümde, cüzzamlının bulunan sıyırdığı
domuz kemiğinden daha değersiz ve bir hastanın çiğneyip sindirim bozukluğuna
düçar olduğu Ebu Cehil karpuzundan daha acıdır! Ali fani olan
nimetlere ve günaha bulaşmış lezzetlere ne yapsın? Çok
yakında ben ve Şialarım gece uyumamış gözler ve
zayıf karınlarla rabbimizi görmeye gideceğiz. “Ta ki iman
edenleri arıtsın ve kafirleri yok etsin.” [924]
5855. Abdullah b. Abbas (r.a) diyor ki: “Cemel
savaşına giderken Basra yakınlarındaki “Zikar” bölgesinde
Hz. Ali’nin (a.s) yanına vardım. Hz. Ali oturmuş
yırtık ayakkabısını dikiyordu. Bana, “Bu
ayakkabımın değeri ne kadardır?” diye buyurdu. “Hiç
değeri yok” dedim. O zaman da Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Allah’a
yemin olsun ki bu ayakkabı bana sizlere hükümet etmekten daha sevimlidir.
Sadece bir hakkı ikame edeyim veya bir batılı yok edeyim (diye
sizlere hükümet etmeyi kabul ettim.” [925]
5856. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eskiden ilahi bir kardeşim
vardı. Gözünde dünyanın küçüklüğü, onu benim gözümde
büyütmüştü.” [926]
5857. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Bilin ki gözümde
insanların en büyüğü olan bir kardeşim vardı. Onu benim
gözümde büyüten en önemli şey, dünyanın gözündeki küçüklüğüydü.” [927]
bak. el- Eh, 54. Bölüm
5858. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin nefsi yüce olursa dünya
gözünde küçülür.” [928]
5859. Zerar b. Zemret’uş Şeybani,
Şam’a gidip Muaviye’nin yanına vardığında Muaviye
kendisine Emir’ül-Mü’minin’i (Hz. Ali) sordu. O şöyle dedi: “Şahadet
ederim ki onun, gece karanlık bastığında mihrabında
eliyle sakalını tutup, yılan sokmuş birisi gibi
kıvranarak ve hüzünlü birisi gibi ağlayarak şöyle dediğini
gördüm: “Ey dünya! Ey dünya! Uzaklaş
benden. Kendini bana mı sunuyorsun, yoksa beni mi arzuluyorsun? Beni
aldattığın gün olmasın! Heyhat! Sen, benden
başkasını aldat; benim sana ihtiyacım yok. Seni üç kez
boşadım; artık dönmeye imkan yok. Ömrün kısadır,
değerin azdır, arzun hakirdir. Ah! Azığın azlığından, yolun uzunluğundan,
seferin uzaklığından, varılacak yerin (kabir, berzah ve
kıyametin) zorluk ve azametinden!” [929]
Ben şöyle diyorum: “Nehc’ül Belaga’da ise
şöyle yer almıştır: “Zerar b. Hamza-i Zebaiyy’in
naklettiğine göre Muaviye’nin yanına varınca Muaviye kendisinden
Müminlerin Emirini (a.s) sordu. Zerar şöyle dedi: “Şehadet
ederim ki onu ibadet mahallerinin birinde gördüm.” Hadisin devamı
Tenbih’ul Hevatir’de yer aldığı şekliyle
aynıdır.”[930]
5860. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı yüzünün üstüne çarpan, ona
gerektiği kadar değer veren ve olması gerektiği gibi bakan
benim.” [931]
5861. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey dünya! Benden uzaklaş!
Yularını boynuna attım
(dilediğin yere git), pençenden kurtuldum, tuzaklarından
sıyrıldım. Sürçme yerlerinden uzak kaldım... Heyhat! Senin
sürçme yerlerine ayak basan kayarak düşer. Dalgalarına düşen
boğulur; (ama) senin tuzaklarından uzaklaşan başarıya
ermiştir. Senden kurtulup da selamete eren kimsenin geçimi dar olsa ne
çıkar! Onun yanında dünyanın, zevale ermesi yakın bir gün
gibidir. Benden uzak ol! Vallahi ben sana zelil edesin diye boyun eğmem.
Beni istediğin yere çekesin diye irademi sana teslim etmem.” [932]
el-İmamet (2); 165 ve 166. Bölümler
Kur’an:
“Dünya
hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.
Takvalı olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha
hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz?!” [933]
“Bu dünya
hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat
ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!” [934]
“Bilin ki, dünya
hayatı oyun, eğlenme, süslenme ve aranızda övünmeden ibarettir.”
[935]
5862. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Acaba dünya rüyada bindiğini
gördüğün ve uyandığında kendini yatakta bulduğun bir
binekten başka bir şey midir? Oysa ne bir bineğe binmişsin,
ne de dizginlerini eline almışsın! Veya dünya (rüyada)
giyindiğin bir elbise ve ilişkiye girdiğin bir cariye (kız)
gibidir.” [936]
5863. İmam Ali (a.s), derinden bir ah
çeken Cabir b. Abdullah’ı görünce şöyle buyurmuştur: “Ey
Cabir! Dünya için mi ah çekiyorsun?” Cabir, “Evet!” deyince İmam
şöyle buyurdu: “Ey Cabir! Dünyanın lezzetleri yedi şeydedir:
Yiyilecek, içilecek, giyilecek, nikah kıyılacak, binilecek,
koklanacak ve duyulacak şeylerde. En lezzetli yiyecek baldır ve o bal
arısının salyasıdır. En tatlı içilecek sudur ve o
da yerin üstünde akıp gitmektedir. En iyi giyilecek şeyi ipektir, o
da bir böceğin salyasındandır. Nikah kıyılacak en iyi
şey kadınlardır ve o da iki idrar aletinin ve iki benzer
şeyin birbirine girişidir. Kadında olan en güzel şey onun
en çirkin organından istenir. Binilen en iyi şey attır ve o da
öldürücüdür. Koklanılan en değerli şey misktir ve o da bir
hayvanın göbeğindeki kandır. Duyulan şeylerin en güzeli
şarkıdır ve o da günahtır. Dolayısıyla
akıllı insan bu niteliklere sahip bir şey için ah çekmez.” [937]
Cabir bin Abdudllah şöyle diyor:
“Allah’a yemin olsun ki o andan sonra artık dünya kalbimden bile geçmedi.”
5864. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizleri dünyadan
sakındırıyorum. Şüphesiz dünya gıpta edilecek bir yurt
değildir. Dünya kandırıcı şeylerle süslendirilmiş
ve kendisine bakanı zinetleriyle aldatmıştır.”[938]
5865. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizleri dünyadan
sakındırıyorum. Şüphesiz dünya nefsani isteklerle
çevrilmiş tatlı ve taze bir şeydir.” [939]
5866. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizi dünyadan
sakındırıyorum. Şüphesiz dünya içinden göç edilmesi gereken
bir konaktır ve kalma yeri değildir.” [940]
5867. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizi dünyadan sakındırıyorum.
Çünkü dünya göç edilecek bir yurt, meşakkat ve zorluk yeridir. Onun
sakinleri göçmek, oturanları ayrılmak zorundadır.” [941]
5868. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizleri dünyadan
sakındırıyorum. Zira dünya çok kandırıcıdır.
Dünya ehli arzusuna ulaştığında bile dünya aziz ve celil
olan Allah’ın şu sözünden öteye geçmez: “Onlara dünya
hayatının örneğini zikret ki...” [942]
5869. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan sakının! Şüphesiz
dünyanın helalinin bir hesabı, haramının bir cezası
vardır. Başlangıcı sıkıntı ve sonu
fenadır.” [943]
5870. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizi dünyadan ve dünyaya aldanmaktan
sakındırıyorum. Zira dünya çok geçmeden sizden öncekilerden
alınıp ayrıldığı gibi alınacak ve
ayrılacaktır. O halde dünyadaki çabanı, kısa gününden uzun
ahiret günü için azık alma yolunda tüket.” [944]
5871. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Süsleriyle kendini süsleyen, bezekleriyle
bezenen… gelin gibi tecelli eden ve gözlerin dikilip kaldığı bu
aldatıcı ve vefasız dünyadan sakının.” [945]
5872. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan tümüyle sakının ve
çok geçmeden sizden ayrılacağına yakin ettiğiniz için hüzün
yüklerini omuzlarınızdan atın. Dünyada en çok sevindiğiniz
zaman, ondan en çok sakındığınız zaman olsun.” [946]
5873. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan sakının! O gerçekten
kalleş, aldatıcı ve kandırıcıdır! Bir
taraftan verici, diğer taraftan ise alıcıdır. Bir taraftan
giydirici, bir taraftan soyundurucudur.”
[947]
5874. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan sakının.
Şüphesiz dünya hem Allah dostlarının düşmanı ve hem de
Allah düşmanlarının düşmanıdır. Zira
Allah’ın dostlarını üzer ve düşmanlarını ise
kandırır.” [948]
5875. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan sakının.
Şüphesiz Harut ve Marut’tan daha büyücüdür.” [949]
Kur’an:
“Küfredenlere,
dünya hayatı süslendirilmiştir. Onlar, (bu yüzden) iman edenlerle
alay ederler; oysa, takva sahipleri kıyamet günü onların üstünde
olacaklardır. Allah dilediğini hesapsız şekilde
rızıklandırır. ” [950]
“Kadınlara,
oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar
ve dört ayaklı hayvanlara, ekinlere karşı aşırı
sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya
hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah
katındadır.” [951]
“Mal ve
oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak yararlı
işler, sevab olarak da, emel olarak da, Rabbinin katında daha
hayırlıdır.” [952]
5876. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya aldanan kimsenin durumu ise,
nimeti bol, mamur bir konaktan; harap, kıtlıktan kupkuru
kesilmiş bir yere göçen topluluğa benzer. Onlar için önce
bulundukları yerden ayrılmak kadar kötü, ansızın öyle bir
yere gitmek kadar hoş olmayan hiç bir şey yoktur.” [953]
5877. Mirac Hadisinde şöyle yer
almıştır: “Ey
Ahmed! Gözü renkli bir şeye iliştiğinde veya kendisine
tatlı ve ekşi bir şey verildiğinde kanan bir çocuk gibi
olma.” [954]
5878. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yok olucu az bir şeyin seni
aldatmasından ve değersiz yok olucu bir şeyin seni
kaydırmasından sakın.” [955]
Kur’an:
“Her nefis (insan)
ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size tam olarak mutlaka
ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan
kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı, zaten, sadece
aldatıcı bir metadan ibarettir.” [956]
“Dünya
hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına
güvendirerek şeytan sizi ayartmasın.” [957]
“Ey insanlar!
Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir; dünya hayatı sizi
aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi
ayartmasın.” [958]
“Bu, Allah'ın ayetlerini alaya almanızdan ve
dünya hayatının sizi aldatmış olmasından ötürüdür.” O gün, ne oradan
çıkarılırlar ve ne de özürleri dinlenir.” [959]
5879. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz dünya
aldatıcı ve hilekardır. Her gün bir koca edinir, her gece bir
aileyi öldürür ve her an bir topluluğu dağıtır.” [960]
5880. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın sayısız
ilginçlikleri sizi kandırmasın. Zira dünyadan yanınızda çok
az bir şey götüreceksiniz.” [961]
5881. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın
aldatışından sakının. Şüphesiz dünya gençlik,
güzellik ve servet gibi kandırıcı güzelliklerini insana vermekte
ve sonra almaktadır. Oraya bağlananı ve kurulanı
dışarı atar.” [962]
5882. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kandırıcıdır
ve içinde olan her şey aldanıştır. Yok olucudur ve içinde
olan her şey fani olacaktır. Takva dışında hiç bir
azığında hayır yoktur.”
[963]
5883. Mesih (a.s) şöyle buyuruyor: “Dünya
kandırıcı ve üzüntü vercidir. Dünyaya kanan kimse
aldatılmış ve dünyaya itminan eden kimse fitneye düşmüştür.” [964]
5884. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya aldanan kimsenin himmeti her ne
kadar yücelse de ahiretten az bir şeyle nasiplenen kimse gibi
değildir.” [965]
5885. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya imkansız arzularla
aldattığı ve yalan ümitlerle kandırdığı
kimseye körlük elbisesini giydirmiş, ahiretten koparıp
atmış ve helak yerlerine düşürmüştür.” [966]
5886. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Önceden gönderdiğin senin
malındır. Senden sonra varislere bıraktığın ve
şu anda sahip olduğun şeyler senin aldanış
vesilendir.” [967]
5887. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kandırıcı ve yok
olucudur. Boş bir yurt ve eğri bir dayanaktır.” [968]
5888. İmam Ali (a.s) dünyanın
nitelikleri hakkında şöyle buyurmuştur: ““Dünya kandırır, zarar verir ve geçer.
Allah dünyayı dostlarına sevap, düşmanlarına da ceza olarak
beğenmemiştir.” [969]
5889. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya yöneldiğinde insanı
kandırır, sırt çevirdiğinde ise insana zarar verir.” [970]
Kur’an:
“Bu,
Allah'ın ayetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının
sizi aldatmış olmasından
ötürüdür.” O gün, ne oradan çıkarılırlar ve ne de özürleri
dinlenir.” [971]
“Dinlerini oyun
ve eğlenceye alanları, dünya hayatının
aldattığı kimseleri bırak.” [972]
“Doğrusu
Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldananlar.
Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları,
ayetlerimizi bile bile küfrettikleri gibi biz de bu gün onları unutuyoruz.” [973]
5890. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın hilesi insanı yere serer,
heva ve hevesin hilesi insanı kandırır. Şeytanın
hilesi ise insana (dünyayı) süsler ve tamaha düşürür.” [974]
5891. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefsin dünya ile huzur bulması en
büyük aldanıştır.” [975]
5892. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: ““Şüphesiz dünya bir tuzak
gibidir. Kendisine rağbet edeni kuşatır.” [976]
5893. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey dünya! Hileni bilmeyen ve
tuzakların kendisine gizli kalan kimseyi kandır.” [977]
5894. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İçindeki
değişiklikleri gördüğü halde dünyaya bağlanmak cehalettir.” [978]
5895. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İçindeki kötü
değişiklikleri gördüğü halde dünyaya bağlanmak cehalettir.” [979]
5896. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ahmak insanın ganimetidir.” [980]
5897. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bu geçici dünya ahmak insanın
aldanış sebebidir.” [981]
5898. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya sevinmek
ahmaklıktır.” [982]
5899. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aklın meyvesi dünyaya
düşmanlık ve nefsani istekleri kesip atmaktır.” [983]
5900. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın hilesini bilen kimse,
gerçekleşmesi mümkün olmayan rüyalarına aldanmaz.” [984]
5901. ReSulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Eğer benim dünya hakkında
bildiklerimi siz de bilseydiniz canlarınız ondan rahata ererdi.” [985]
bak. 1253. Bölüm, 6015. hadis; 386. Konu,
el- Gurur
5902. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hakkı söylüyorum! Dünya seni
aldatmadı; fakat sen, dünyayla kendi kendini aldattın! Dünya sana bir
yığın öğüt vermiş, seni adalet ve insafa davet
etmiştir. Dünya sana isabet eden bir bela veya gücünün eksileceği
hususunda verdiği vaatlerinde, sana yalan söylemekten veya seni kandırmaktan
daha vefalı ve daha doğru davranmıştır.” [986]
Kur’an:
“Bizimle
karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatından hoşnut
olup ona bağlananların ve ayetlerimizden habersiz bulunanların,
işte bunların kazandıklarına karşılık
varacakları yer cehennemdir.” [987]
5903. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer dünya fani ise o halde ona
itminan etmek neden?” [988]
5904. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şehirlerin birinin
duvarının altında bir levha bulundu ki üzerinde şöyle
yazılıydı: “Ben Allahım! Benden başka ilah yoktur.
Muhammed benim peygamberimdir... dünyayı denediği halde dünyaya
itminan eden kimseye şaşarım.”[989]
5905. İmam Ali (a.s) Allah-u
Teala’nın, “Duvarın altında
onların bir hazinesi vardı”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu
hazine altından bir levha idi ve üzerinde şöyle
yazılıydı: “…Dünyayı ve ehlini halden hale
değiştiğini gördüğü halde dünyaya itminan eden kimseye
şaşarım.” [990]
5906. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nice kimse dünyaya güvendiği halde
dünya onları acılara düşürmüş, dünyaya itminan eden nice
kimseyi dünya yere sermiş ve nice çekinen kimseyi dünya
aldatmıştır.” [991]
5907. Adem (a.s), oğlu Şit’e (a.s)
şöyle vasiyet etmiştir: “Fani dünyaya
gönül verme. Ben ebedi cennete gönül verdiğim halde bana vefa göstermedi
ve ondan çıkarıldım.” [992]
5908. Allah-u Teala Musa’ya şöyle
vahyetmiştir: “Ey Musa! Zalimler gibi ve dünyayı
anne ve babası sayan kimseler gibi
dünyaya gönül verme... Dünyadan ihtiyaç duymadığın şeyleri
terket.” [993]
5909. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Talih onlara yöneldi ve
faydalandılar ve dünyaya gönül verdiler. Ahiret için
hazırlıklı olmadılar. Sonunda boğazları tutuldu
ve çoklarından eser kalmayan bir topluluğun yurduna sürüldüler.
Dünyada çok az kaldılar ve süratle ahirete doğru götürüldüler.” [994]
5910. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya, dünyadan yüzçevirenler gibi
bakın. Dünya çok geçmeden sakinlerini kovacak ve refah içinde yüzen
zengini derde müptela kılacaktır. O halde dikkatli ol ki insanı
şaşırtan dünyanın çokluğu sizleri
kandırmasın. Zira dünyadan kendinizle götüreceğiniz şeyler
çok azdır.” [995]
5911. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya, ondan ayrılıp yüz
çeviren kimse gibi bakın. Şüphesiz dünya çok geçmeden kendisini yurt
edineni sürer ve güvenlik içindeki eşraf takımını derde
mübtela kılar. Yüz çevirip sırtını dönen dünyaya ümit
bağlanmaz ve ne olacağı bilinmeyen geleceği beklenmez.” [996]
5912. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı bir diken gibi gör ve
nereye bastığına dikkat et. Her kim dünyaya güvendiyse dünya onu
hor kıldı. Her kim dünya ile ünsiyet edindiyse dünya onu yalnız
bıraktı ve her kim dünyaya rağbet ettiyse dünya onu gevşek
ve güçsüz kıldı.” [997]
5913. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya yüz çeviren ve ayrılacak
bir kimse gibi bak. Dünyaya şeyda aşıklar gibi bakma.” [998]
5914. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya yüz çeviren ve elçeken zahitler
gibi bakınız. Zira Allah’a andolsunki dünya çok geçmeden kendisini
yurt edinen sakinini dışarı atacak ve güven içinde olan
eşraf takımını derde mübtela kılacaktır.” [999]
5915. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey Allah’ın kulları! Sizi
terk edecek olan bu dünyayı her ne kadar terk etmeyi istemeseniz de terk
etmenizi tavsiye ederim... O halde dünyanın yüceliği ve övüncü
hususunda yarışmayın. Ziynet ve nimetlerine aldanmayın.
Derdinden, mihnetinden sızlanmayın. Zira izzeti de övüncü de bir gün
biter. Ziyneti de nimeti de bir gün zeval bulur, derdi de mihneti de bir gün
sona erer.” [1000]
Kur’an:
“İşte,
azıp da dünya hayatını tercih edenin varacağı yer şüphesiz
cehennemdir.” [1001]
“Ama sizler
dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı
ve daha bakidir.” [1002]
“Onlar ahiret
karşılığında dünya hayatını satın alan
kimselerdir, bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da
görmezler.” [1003]
5916. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Lezzetlere ve nefsani isteklere uyarak
dünya hayatını ahirete sakın tercih etme. Şüphesiz Allah-u
Teala kitabında şöyle buyurmaktadır: “İşte
azıpta...”Yani Allah için olan şeyler dışında
dünya ve dünyanın içinde olan her şey lanetlenmiştir.” [1004]
5917. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kime dünya ve ahiret sunulur ve
kendisi dünyayı ahirete tercih ederse aziz ve celil olan Allah’ı
kendisiyle ateşten korunacağı hiç bir iyiliği
olmaksızın karşılaşır. Her kim de ahireti seçer
ve dünyayı terkederse, kıyamet günü Allah’ı kendisinden
hoşnut olduğu bir halde karşılar.” [1005]
5918. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyaya tapar ve dünyayı
ahirete tercih ederse, akıbeti korkunç olur.” [1006]
5919. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar dünyalarını
düzeltmek için dini işlerinden birini terk ettiklerinde, Allah daha
zararlı bir şeyi onların yüzüne açar.” [1007]
5920. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ali b. Hüseyin (a.s) bana şöyle
buyurdu: “Her ne zaman biri dünya diğeri ahiret olan iki işle karşılaştım
ve dünyayı seçtiysem, henüz akşam olmadan istemediğim olaylarla
karşılaştım.” Daha sonra İmam Sadık (a.s) Ümeyyeoğulları
hakkında şöyle buyurdu: “Onlar seksen yıl boyunca dünyayı
ahirete tercih ettiler, ama kendileri tatsız bir olayla
karşılaşmadılar.” [1008]
5921. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyası salim
kaldığı takdirde ahirette zarar görmekten korku içinde olmazsa
helak olur.” [1009]
5922. Lokman oğluna öğüt vererek
şöyle buyurmuştur: “Dünyanı
ahiretine sat ki her ikisini de elde edesin. Ahiretini dünyana satma ki her
ikisini de kaybedersin.” [1010]
Kur’an:
“Küfredenler,
ateşe sunuldukları gün, onlara: “Dünyadaki hayatınızda
sizin için güzel olan her şeyi harcadınız, onların zevkini
sürdünüz; ama bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük
taslamanızın ve yoldan çıkmanızın
karşılığında alçaltıcı bir azâb
göreceksiniz” denir. ” [1011]
5923. Bir hadiste Ömer şöyle diyor: “Peygamber’e
(s.a.a) şöyle arzettim: “Ey Allah’ın Resulü! Allah
İranlılara ve Rumlara Allah’a tapmadıkları halde
rahatlık ve genişlik vermiştir. Dua et ki senin ümmetin de
rahatlık ve zenginlik içinde olsun.” Peygamber (s.a.a) dik oturdu ve şöyle
buyurdu: “Ey İbn-i Hattab! Yoksa şekke mi düştün? Onlar
iyilikleri acil bir şekilde bu dünya hayatında kendilerine verilen
bir topluluktur.” [1012]
bak. 1236. Bölüm, 5989 ve 5990. hadisler
Kur’an:
“O halde, dünya
hayatı yerine ahireti alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim
Allah yolunda savaşır, öldürülür veya galip gelirse, yakında ona
büyük bir ecir vereceğiz.” [1013]
5924. Suveyd b. Gafele şöyle diyor: “Küçük
bir hasırın üzerine oturduğu ve evde başka bir kimse olmadığı
halde hilafet için kendisine biat edildiği bir sırada Müminlerin
Emiri’nin (a.s) yanına vardım ve biatten sonra şöyle dedim:
“Beytülmal senin elindedir, ben odanda her ev için gerekli olan hiç bir
eşya görmüyorum.” O şöyle buyurdu: “Ey İbn-i Gafele!
Akıllı insan terk edeceği ev için eşya almaz. Bizim
güvenlik yurdumuz vardır ki en hayırlı metamızı oraya
intikal ettirdik ve kendimiz de yakında oraya varacağız.” [1014]
5925. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz insanlar dünyanın
kuludur ve din ağızlarında bir lakırtıdır. Menfaatleri
nerede temin edilirse oraya dönerler. Bela ile imtihan edildiklerinde ise
dindarlar azalır.” [1015]
5926. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dinarı ve dirhemi severse
o dünyanın kuludur.” [1016]
5927. İmam Sadık (a.s), İshak
b. Galib’e şöyle buyurmuştur: “Ey
İshak! Sence, “Kendilerine bir şey
bağışlanırsa razı olur ve eğer
bağışlanmazsa öfkelenirler” ayetinin muhatapları kimlerdir?”
Sonra İmam bana (raviye) şöyle dedi: “Onlar insanların
üçte ikisinden çoğudur.” [1017]
5928. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden önce sizden daha çok yaşayıp eser
bırakanların, olmayacak emeller peşinde koşanların,
yardımcıları hazır ve orduları çok olanların
yurdunda değil misiniz? Onlar da dünyaya taptılar, nasıl da
dinlerini bırakıp dünyayı tercih ettiler!? Ondan sonra,
kendilerini menzile ulaştıracak azık almadan, o güç yolları
aşacak binekleri olmadan göçüverdiler.”
[1018]
5929. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hevesleri, akıllarını
çelmiş; dünya kalplerini öldürmüştür. O, kendini oraya
kaptırmıştır. Artık dünyanın ve ondan bir
şeye sahib olanların kölesi olup çıkmıştır.
Gittiği yere gitmekte, yanaştığı yere yanaşmaktadır.” [1019]
5930. Mirac hadisinde şöyle yer
almıştır: “Çok yiyenler, çok
uyuyanlar, çok gülenler, çok öfkelenenler, az hoşnut olanlar, kötülük
ettiği kimseden özür dilemeyenler, kendisine kötülük edip özür
dileyenlerin özrünü kabul etmeyenler, itaat anında tembel olanlar, günah
anında cesur olanlar, arzusu uzun ve eceli yakın olanlar, nefsini
muhasebe etmeyenler, az fayda verenler, çok konuşanlar, az korkanlar ve
yemek anında çok sevinenlerdir… İşte onlar dünya ehlidirler.
Şüphesiz dünya ehli genişlik
anında şükretmez, bela anında sabretmezler, halkın
çoğu onların gözünde azdır, yapmadıkları şey
sebebiyle kendilerini överler ve kendilerinin olmayan şeyleri iddia
ederler. Arzu ettikleri şeyi konuşurlar, halkın kötülüklerini
zikr ederler ve iyiliklerini gizlerler.”
Peygamber (s.a.a) şöyle sordu: “Ey Rabbim!
Dünya ehlinin bu ayıplardan başka ayıpları da var
mıdır?” Allah şöyle buyurdu: “Ey Ahmet! Dünya ehlinin bir çok
ayıpları vardır, onlar cahil ve ahmaktırlar, öğretmenleri
karşısında tevazu göstermezler, kendilerine göre akıllı
kimselerdir. Ama arifler nezdinde onlar ahmakların ta kendileridir.” [1020]
5931. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya müminin zindanı ve
sıkıntı sebebidir. O halde dünyadan ayrılınca zindan
ve sıkıntılardan kurtulmuş olur.” [1021]
5932. Lokman (a.s) oğluna öğüt
vererek şöyle buyurmuştur: “Dünyayı
kendine zindan et ki ahiretin cennet olsun.”
[1022]
5933. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya müminin zindanı ve kafirin
cennetidir.” [1023]
5934. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya müminin zindanı, mezar,
kalesi ve cennet, döneceği yerdir. Dünya kafirin cenneti, kabir
zindanı ve ateş sığınacağı yerdir.” [1024]
5935. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya hiç bir mümine sefalı
değildir. Nasıl olsun ki! Oysa dünya onun zindanı ve
belasıdır.” [1025]
bak. el-Bela, 408. Bölüm; es-Secn, 1766.
Bölüm
5936. İmam Bakır (a.s), bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Hayatta kaldığım müddetçe hayatımı, refah içinde
kılmanı ve kendisiyle itaatinde güçleneceğim ve hoşnutluğuna
ulaşacağım bir geçim sağlamanı istiyorum...
Dünyayı bizlere zindan etme. Dünyadan ayrılışı bizlere
hüzün sebebi kılma.” [1026]
5937. İmam Sadık (a.s), bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Dünyayı
bizlere zindan etme. Dünyadan ayrılışı bizlere hüzün sebebi
kılma.” [1027]
5938. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a
(a.s) yaptığı bir tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: “Dünya
senin en büyük himmetin olmasın.” [1028]
5939. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin gece gündüz en büyük himmeti
dünya olursa Allah-u Teala fakirliği iki gözünün arasına diker,
işini dağıtır ve dünyadan sadece Allah’ın kendisine
nasip ettiğine ulaşır. Her kimin de gece gündüz en büyük himmeti
ahireti olursa Allah-u Teala kalbine zenginlik verir ve işlerini
toparlayıp düzene koyar.” [1029]
5940. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin en büyük himmeti dünya olursa
mutsuzluğu ve hüznü uzar.” [1030]
5941. Resulullah (s.a.a), sürekli okuduğu
bir duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Bizlere öyle bir korkunu nasip et ki bizimle günahların arasına engel
olsun...Dünyayı en büyük himmetimiz ve ilmimizin nihayeti karar
kılma.” [1031]
5942. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim en büyük himmeti dünya
olduğu halde sabahlarsa Allah tarafından hiç bir şey üzerinde
değildir ve dört haslete maruz kalır: Kendisinden asla
ayrılmayan bir hüzün, kendisinden kurtulamadığı bir
meşguliyet, hiç bir zaman zenginliğe dönüşmeyen bir fakirlik ve hiç
bir zaman son bulmayan bir arzu.” [1032]
5943. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların dünyada en
değerlisi dünyaya hiç bir değer vermeyen kimsedir.” [1033]
5944. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s),
kendisine, “İnsanların en değerlisi kimdir?” diye sorulunca
şöyle buyurmuştur: “Dünyayı kendisi
için bir değer görmeyendir.” [1034]
5945. İmam Bakır (a.s),
“insanların en değerlisi kimdir?” diye sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı kendisi için bir
değer görmeyendir.” [1035]
5946. İmam Bakır (a.s), aynı
sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Dünyanın
kimin elinde olduğuna önem vermeyen kimsedir.” [1036]
5947. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz insanların en
değerlisi dünyayı kendisi için bir değer görmeyendir.” [1037]
5948. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim dünyadan
ahiretin sevabına yönelirse değersiz bir şeyden değerli bir
şeye yönelmiştir. Ondan daha büyüğü dünyadan kaybettiğini
ulaştığı bir nimet ve elde ettiği bir ganimet
sayandır.” [1038]
Kur’an:
“Eğer bütün
insanların tek ümmet olma (tehlikesi) olmasaydı, Rahman olan Allah
küfredenlerin evlerinin tavanlarını… gümüşten yapar ve
altın bezeklerle işlerdi. Bunların hepsi ancak dünya
hayatının geçimliğidir. Ahiret, Rabbinin katında O’na
karşı gelmekten sakınanlaradır. ” [1039]
5949. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın, “Eğer bütün
insanların tek ümmet olma tehlikesi olmasaydı...”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Eğer
Allah böyle yapsaydı tüm insanlar kafir olurdu.” [1040]
5950. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala dünya nimetine
düşmanı için bir an olsun önem vermemiştir. Aksi takdirde aziz
ve celil olan Allah kitabında şöyle buyurmazdı: “Eğer bütün
insanların tek ümmet olma tehlikesi olmasaydı...”
Aksi takdirde hadiste de şöyle yer almazdı: “Eğer mümin kulum
üzülmeseydi, kafirin kafasına başı ağrımasın diye
yırtılmayan, demirden bir bez bağlardım.” [1041]
5951. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah şöyle buyuruyor: “Eğer
mümin kulum olmasaydı, kafirin kafasına, mücevherattan bir bez
bağlardım.” [1042]
5952. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sizin canından
korktuğunuz için hastayı yemekten ve içmekten sakındırdığınız
gibi, Allah-u Teala da mümin kulunu sevdiği için onu dünyadan
sakındırmaktadır.” [1043]
5953. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya yurdu rabbinin katında
bayağı görülmüş bir yurttur. Helali haramına, hayrı
şerrine katışıktır. Hayat ölümle, tatlı acı
ile içiçedir. Bu yüzden Allah onu dostlarına özgü
kılmamıştır ve onu düşmanlarından
esirgememiştir.” [1044]
5954. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Eğer dünya aziz ve celil olan
Allah nezdinde bir sivrisineğin kanadı kadar değerli
olsaydı, asla kafire ve facire bir yudum su içirmezdi.” [1045]
5955. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Resulullah (s.a.a) bir çöpe atılmış
olan kulağı kesik keçi yavrusunun leşinin yanından geçerken
ashabına şöyle dedi: “Bu ne kadar eder?” Ashab, “Eğer canlı
olsaydı, bir dirhem bile etmezdi” deyince Peygamber (s.a.a) şöyle
buyurdu: “Canım elinde olan Allah’a andolsun ki dünya Allah nezdinde bu
keçi yavrusunun sahibi nezdindeki değerinden daha düşüktür.” [1046]
5956. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya aziz ve celil olan Allah nezdinde
hiç bir değere sahip değildir. Bildiğimiz yaratıkları
arasında gözünde dünyadan daha nefret edilecek bir varlık
yaratmamıştır. Dünyayı yarattığı günden beri
ona bakmamıştır. Dünya anahtarları ve hazineleriyle,
ahiretinden hiç bir nasibi eksilmeksizin Peygamberimize (s.a.a) teklif edildi
de o kabul etmekten sakındı. Zira aziz ve celil olan Allah’ın
bir şeydennefret ettiğini bildi de nefret etti ve Allah’ın küçük
gördüğü şeyi küçük gördü.” [1047]
5957. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde dünyanın hakir
olmasının nişanelerinden biri Allah’a karşı
günahların sadece dünyada yapılmasıdır; Allah katında
olana dünyayı terk etmedikçe erişmenin mümkün olmamasıdır.” [1048]
5958. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yahya b. Zekeriyya’nın
başının İsrailoğullarından olan bir fahişeye
hediye edilmesi dünyanın Allah nezdindeki değersizliğindendir.” [1049]
5959. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Yahya b.
Zekeriyya’nın başının altından bir leğen içinde
İsrailoğullarından olan bir fahişeye hediye edilmesi
dünyanın Allah nezdindeki değersizliğindendir. Bu
aşağılık bir insanın dünyadan büyük bir nimete
eriştiğini görmesi faziletli özgür insan için bir tesellidir. Nitekim
o kötü kadın o değerli hediyeyi elde etti.” [1050]
5960. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir kadının Yahya b.
Zekeriyya’yı öldürmesi, dünyanın Allah-u Teala nezdindeki
horluğundandır.” [1051]
5961. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala nezdinde dünyadan daha
nefret edilen bir şey yoktur. Allah dünyayı yarattı, sonra takdim
etti. Kendisi ona bakmadı ve kıyamete kadar da bakmayacaktır.” [1052]
5962. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “O halde dünya, deri tabaklanan
ağacın düşen yaprağından ve yün kırpılan
makasın artığından daha düşük/aşağı
olmalı.” [1053]
5963. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey İbn-i Cündeb! Eğer yüce
Allah’ın evine komşu olmak ve yakınında Firdevs cennetinde
sükunet etmek istiyorsan dünya nezdinde hor/küçük olmalıdır.” [1054]
5964. Resulullah (s.a.a), bir çöpün
yanında durmuş ve şöyle buyurmuştur: “Geliniz
ve dünyayı görünüz!” Çöpün içinden eskimiş kumaş
parçalarını ve çürümüş kemikleri alarak şöyle buyurdu:
“İşte dünya budur.” [1055]
5965. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünya sahibini ulular ve
dünyasına tamah ettiği için severse Allah ona gazab eder.” [1056]
5966. İmam
Ali (a.s) Şam’a sefer ederken, geçtiği Enbar şehrinin büyükleri,
saygı ifadesi olarak atlarından inip önünde koştuklarında;
“Bu yaptığınız nedir?” diye
sordu. Onlar; “Bu bizim adetimizdir; emirlerimizi böyle ulularız”
dediler. İmam (a.s) şöyle
buyurdu; “Vallahi emirleriniz bundan faydalanmamaktalar. Böyle yapmakla dünyada
kendinize zahmet veriyorsunuz; ahirette de bu işinizle sefil
olacaksınız. Arkasında azap olan meşakkat, ne de
zararlıdır; ateşten emin olmayı beraberinde getiren rahatlık
da ne de faydalıdır!” [1057]
5967. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Takvanın yücelttiği kimseyi
aşağılamayın, dünyanın yücelttiğini yüceltmeyin.” [1058]
bak. 359. Konu, et-Ta’zim
5968. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ve ahiret iki uyumsuz düşman
ve iki farklı yoldurlar. O halde kim dünyayı sever ve ona gönül verirse,
ahirete buğzeder ve ona düşman kesilir. Bunlar doğu ve batı
gibidirler. Bunların arasında yürüyen, birine yaklaştıkça
diğerinden uzaklaşır. Bunlar bir kocası olan iki kadın
(kuma) gibidirler (sürekli ihtilaf içerisindedirler).” [1059]
5969. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın
acılığı, ahiretin tatlılığıdır;
dünyanın tatlılığı da ahiretin
acılığıdır.” [1060]
5970. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun
ki dünya ve ahiret terazinin iki kefesi
gibidir; biri aşağı inerse diğeri yukarı çıkar.” [1061]
5971. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünyayı taleb etmek
ahirete zarar verir ve ahireti taleb etmek de dünyaya zarar verir. O halde
dünyaya zarar verin ki dünya zarar vermeye daha müstahaktır.” [1062]
5972. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyayı severse ahiretine
zarar verir.” [1063]
5973. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Dünya ve ahiretin misali iki eşi olan bir
adamın misalidir; birini hoşnut ederse diğerini öfkelendirir.” [1064]
5974. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ve ahireti bir araya
toplamayı istemek nefsin aldatışındandır.” [1065]
5975. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya işin düzeldiğinde dinin
hakkında kötümser ol.” [1066]
5976. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Su ve ateş bir tabakta bir araya
gelmediği gibi dünya ve ahiret sevgisi de mümin kimsenin kalbinde bir
araya gelmez.” [1067]
bak. el-Mehebbet (2), 672. Bölüm ; el-Ahiret,
33. Bölüm
5977. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Biz dünyayı seviyoruz, ama dünyanın
bize verilmemesi, verilmesinden daha iyidir. İnsanoğluna dünyada bir
şey verilince ahiretteki nasibinden bir şey eksilir.” [1068]
5978. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cennete giren en son Peygamber Süleyman
b. Davud’dur (a.s). Bu ona dünyanın verilmesi sebebiyledir.” [1069]
5979. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kime bu dünyada fazla bir şey
verilir ve cennete girerse cennetteki nasibi, dünyadaki nimeti sebebiyle
azalır.” [1070]
5980. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya lezzetlerinden birine
ulaşan kimseye, kıyamet günü bu lezzet hüzün olur.” [1071]
5981. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya serveti ahiret
fakirliğidir.” [1072]
5982. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyada her neyi kaybedersen senin için
ganimettir.” [1073]
5983. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Dünyanın acılığı
ahiretin tatlılığıdır.” [1074]
5984. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyadan bir şey taleb eden kimse,
ahiretten taleb ettiği şeyin çoğunu kaybetmiştir.” [1075]
5985. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünyadan bir şeye sahip
olursa ahirette sahip olduğu şeyin çoğunu kaybeder.” [1076]
5986. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya çoğaldıkça ahiret
azalır. Dünyada her ne azalırsa, ahirette çoğalır.” [1077]
5987. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların ahirette en
zengini, dünyada en fakir olanıdır. İnsanların ahiretten en
çok nasipleneni, dünyadan en az nasiplenenidir.” [1078]
5988. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Fakirlik iki çeşittir: Dünya
fakirliği ve ahiret fakirliği. Dünya fakirliği ahirette
zenginliktir, dünya zengiliği ise ahirette fakirliktir ve bu helak
olmaktır.” [1079]
5989. Resulullah’a (s.a.a), özel bir sütlaç
getirdiler, ama o yemekten sakındı. “Bu haram mıdır?” diye
sorduklarında ise şöyle buyurdu: “Hayır,
ama nefsimin sevmesini istemiyorum.” Daha sonra şu ayeti okudu: “Dünya
hayatında temiz ve güzel şeylerden nasiplendiniz...” [1080]
5990. Ömer b. Hattab şöyle diyor: “Allah’ın
Resulünden (s.a.a) görüşmek için izin istedim ve Ümmü İbrahim’in
odasında olduğu bir esnada yanına vardım. Hasırın
üzerine uzandığını, bedenin bir Bölümünün yerde
olduğunu, başının altındaki yastığın
hurma lifinden doldurulduğunu gördüm. Selam verdikten sonra oturup
şöyle dedim: “Ey Allah’ın Resulü! Sen Allah’ın Peygamberi,
seçkini ve yaratıklarının en iyisisin. Kisra ve Kayser ise
altından tahtlar, ipek halılar üzerinde oturuyorlar. Allah’ın Resulü
(s.a.a) şöyle buyurdu: “Onların nimetleri kendilerine sadece bu
dünyada verilir ve bu da çok geçmeden sona erer. Bizim nimetlerimiz ise bize
ahirette verilir.” [1081]
5991. Cabir Ensari şöyle diyor: “Allah’ın
Resulü (s.a.a), Fatıma’yı (a.s) deve örtüsünden dikilmiş bir
elbise içinde, eliyle değirmen taşını çevirdiği ve
çocuğuna süt verdiği bir halde görünce gözlerinden yaşlar
döküldü ve şöyle buyurdu: “Ey kızcağızım!
Dünyanın acılığıyla ahiretin
tatlılığına doğru koş.” Fatıma (a.s)
şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! Nimetleri sebebiyle Allah’a hamdeder
ve verdikleri sebebiyle ona şükrederim.” Bunun üzerine şu ayet nazil
oldu: “Çok yakında Rabbin sana bağışta bulunacak ve sen
de razı olacaksın.” [1082]
Kur’an:
“Bu yüzden Allah
onlara dünya sevabını ve ahiret güzelliğini verdi. Allah ihsan
sahiplerini sever.” [1083]
“Dünya nimetini
kim isterse, bilsin ki, dünyanın ve ahiretin nimeti Allah'ın
katındadır. Allah işiten ve görendir.” [1084]
“İyi
davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir. Onların yüzlerine ne bir
karalık, ne de zillet bulaşır. İşte onlar
cennetliklerdir, orada temelli kalırlar.” [1085]
“Kadın,
erkek, iman etmiş olarak kim güzel
iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız.
Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.” [1086]
“İbrahim'e
İshak'ı ve Yakup'u bahşettik. Soyundan gelenlere kitab ve
peygamberlik verdik. Onu dünyada mükâfatlandırdık; doğrusu o
ahirette de salihlerdendir. ” [1087]
5992. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mal ve çocuklar, dünya ürünüdür. Salih
amel ise ahiret ürünüdür. Bazen Allah her ikisini de bazı kimseler için
bir araya toplar.” [1088]
5993. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ekinler iki türlüdür: “Dünya ekini, mal
ve çocuklardır. Ahiret ekini ise kalıcı iyiliklerdir. Bazen aziz
ve celil olan Allah her ikisini de birisi için bir araya toplar.” [1089]
5994. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey Allah’ın kulları!
Şunu bilin ki muttakiler, hem dünyanın geçici faydalarını,
hem de bir müddet sonra gelecek olan ahiretin faydalarını elde ettiler.
Onlar dünya ehlinin dünyadaki nimetlerine ortak oldular, fakat dünya ehli
onların ahiretteki nimetlerine ortak olamadılar. Muttakiler dünyada
en güzel yaşam şeklini seçtiler, dünyanın nimetlerinden en iyi
şekilde faydalandılar. Üstelik onlar, dünya nimetiyle çarpılan
dünya ehlinin dünyada tattıklarından da tattılar. Zalimlerin ve
mütekebbirlerin aldıklarından da aldılar. Sonra karlı bir
alış verişle, maksada ulaştıracak bir azıkla
oradan ayrıldılar; dünyalarında zahitliğin lezzetine
kavuştular, ahirette de Allah’ın komşuları
olacaklarına yakin ettiler. Onların (muttakilerin) duaları
reddedilmez, lezzetten de payları azalmaz.” [1090]
5995. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer dinini dünyana tabi
kılarsan, dinini ve dünyanı helak etmiş olursun ve ahirette hüsrana
uğrayanlardan olursun. Dünyanı dinine tabi kılacak olursan
dinini ve dünyanı elde etmiş olursun ve ahirette de kurtuluşa
erenlerden olursun.” [1091]
5996. İmam Ali (a.s), Allah-u
Teala’nın “İyi davrananlara daima daha iyisi ve üstünü verilir” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: “Ayette
geçen “el-Hüsna” (daha iyisi) cennettir ve “ez-Ziyadet” (üstünü) ise
dünyadır.” [1092]
5997. İmam Bakır (a.s), hakeza
ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Ayette
geçen “el-Hüsna” kelimesi cennet, “ez-Ziyadet” kelimesinden maksat ise dünyadır.
Allah dünyada kendilerine verdiği şeyin ahirette hesabını
sormaz ve onlar için dünya ve ahiret sevabını bir araya toplar.” [1093]
5998. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlahi takvadan
ayrılmayın. Şüphesiz takva hayrı toplar. Takvadan
başka bir hayır yoktur. Takva ile elde edilen dünya ve ahiret
hayrı başka bir şeyle elde edilemez. Aziz ve celil olan Allah
şöyle buyurmuştur: “Sakınan kimselere: “Rabbiniz ne
indirdi?” denince, “iyilik” derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik
vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne
güzeldir!”
[1094]
5999. İmam Sadık (a.s), “Allah-u
Teala’nın “Ta ki menfaatlerini görsünler”
ayetindeki menfaatler, dünya menfaatleri midir yoksa ahiret menfaatleri midir?”
diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Her
ikisi de”[1095]
6000. İmam Ali (a.s), Allah-u
Teala’nın “Onu dünyada mükâfatlandırdık;
doğrusu o ahirette de Salihlerdendir”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Her
kim Allah-u Teala için çalışırsa Allah ecrini dünya ve ahirette
verir ve her iki yurtta da isteklerini karşılar.” [1096]
6001. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Üç şeyin sevabı dünya ve
ahirettedir: Hac fakirliği giderir, sadaka belayı yok eder ve
sıla-i rahim ömrü uzatır.” [1097]
6002. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mürüvvete zarar vermeyecek ve israfla
sonuçlanmayacak şekilde, helaldan isteklerini karşılayarak
nefislerinizi dünyadan nasiplendirin ve bu yoldan din işleri hususunda
yardım alın. Şüphesiz şöyle rivayet edilmiştir:
“Dünyasını dini için veya dinini dünyası için terk eden kimse
bizden değildir.” [1098]
6003. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en himmetlisi
dünya ve ahiret işlerine himmet gösteren mümin kuldur.” [1099]
6004. Lokman (a.s) oğluna nasihat ederek
şöyle buyurmuştur: “Ey
oğulcağızım! Ahiretine zarar verecek şekilde dünyaya
koyulma ve insanlara yük olacak şekilde dünyayı terk etme.” [1100]
Kur’an:
“Dünya
hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla bitkiler
yetişip birbirine karışmıştır.” [1101]
“Onlara, dünya
hayatı misalinin tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten
indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine
karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe
döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.” [1102]
6005. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyanın misali yılanın
misalidir; dokunulması yumuşak ama içi öldürücü zehirdir.
Akıllı insanlar ondan sakınır, çocuklar ona ellerini
uzatır.” [1103]
6006. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünyanın misali
yılan misalidir; dokunulması yumuşak, ısırması
ise şiddetlidir. O halde kendisiyle çok az birlikte olacağın
için dünyadan hoşuna gidenlerden uzaklaş. Dünyadan seni sevindiren
her şeyden daha çok sakın. Zira her kim sevinçle dünyaya
bağlanırsa o sevinç kendisini hoş olmayan olaylara sürükler.” [1104]
6007. Ashabtan birisi şöyle diyor: “Ben
Allah’ın Resulü (s.a.a) ile birlikteydim. Kendisinden bir şeyi
uzaklaştırdığını gördüm ve şöyle dedim: “Ey
Allah’ın Resulü! Allah’ın selamı sana ve Ehl-i Beyt’ine olsun.
Kendinden neyi uzaklaştırıyorsun?” Allah Resulü şöyle
buyurdu: “Dünya karşımda tecessüm etti ve ben ona şöyle dedim:
“Benden uzaklaş!” Dünya yeniden döndü ve şöyle dedi: “Sen benden
kaçatıysan da senden sonra gelenler benden kaçamayacaktır.” [1105]
6008. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bu dünyanın misali, baştan
aşağı yırtılarak kopmak üzere olan son bir ipe
bağlı kalan elbise misalidir.”
[1106]
6009. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya içtikçe susuzluğu
arttıran ve sonunda insanı öldüren deniz suyu misalidir.” [1107]
6010. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya mavi gözlü bir kadın
şeklinde Mesih’e (a.s) tecessüm etti. Mesih (a.s) ona şöyle buyurdu:
“Kaç defa evlendin?” Dünya, “Çok!” dedi. Mesih (a.s) şöyle buyurdu:
“Onların tümü seni boşadı mı?” Dünya şöyle dedi:
“Hayır! Hepsini öldürdüm.” Mesih (a.s) şöyle buyurdu: “Senin geriye
kalan kocalarına eyvahlar olsun! Nasıl da geçmişten ibret
almıyorlar.” [1108]
6011. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya zehir gibidir. Onu bilmeyen kimse
yer.” [1109]
6012. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya onu
tanımayanların düştüğü bir tuzaktır.” [1110]
6013. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya, durduğunda duran ve
peşisıra gittiğinde uzaklaşan gölgen gibidir.” [1111]
6014. Misbah’uş-Şeria’da yer
aldığına göre İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya başı kibir, gözü
hırs, kulağı tamah, dili riya, eli şehvet, ayağı
kendini beğenmişlik, kalbi gaflet, rengi fena ve ürünü yokluk olan
bir suret mesabesindedir.” [1112]
6015. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hüseyin (a.s) Kufe’ye doğru
gitmeye hazırlanınca İbn-i Abbas, yanına vararak, Tef
(Kerbela) taraflarında öldürüleceği sebebiyle gitmemesi için ona Allah
ve akrabalık hakkına yemin içtirdi. İmam Hüseyin (a.s)
şöyle buyurdu: “Ben öldürüleceğim yeri senden daha iyi biliyorum. Ben
dünyadan ayrılmak dışında bir şey istemiyorum. Ey
İbn-i Abbas! Sana Müminlerin Emiri (a.s) ve dünyanın hikayesini
anlatayım mı?...
Müminlerin Emiri (a.s) bana şöyle
nakletti: “Ben Fatıma’nın olan Fedek bağlarının
birinde büyük bir istekle elimde kürek çalışıyordum. Aniden
içeri bir kadın girdi. Ona bakınca güzelliğinden neredeyse
kalbim duracaktı. Onu Kureyş kadınlarının en güzeli
olan Amır Cümi’nin kızı Buseyne’ye benzettim. O kadın bana
şöyle dedi: “Ey Ebu Talib’in Oğlu! Seni bu kürekten müstağni
kılmam için benimle evlenmeyi ister misin? Böylece sana yer yeryüzünün
hazinelerini gösteririm ve tüm mülk senin ve senden sonra geriye kalan soyunun
olur.” Ona şöyle dedim: “Sen kimsin? Seni ailenden isteyeyim?” O, “Ben
dünyayım!” dedi. Müminlerin Emiri (a.s) şöyle buyurduğunu
söyledi: “Git ve başkasını bul. Sonra küreğimi elime alarak
kendi kendime şu şiiri okudum:
“Aşağılık
dünyanın kandırdığı kimse şüphesiz
kaybetmiştir. Bu dünya aldattığı ümmetlere asla bir
şey bağışlamaz. Dünya Buseyne’nin güzel yüzüyle bana geldi.
Güzelliği onun gibiydi. Ona şöyle dedim: “Başka birini aldat!
Şüphesiz ben dünyadan yüz çevirdim ve cahil değilim. Ben dünyaya ne
yapayım? Zira Muhammed o taşlar arasına düştü. Farzedelim
dünya hazinelerini, incilerini, Karun’un varlığını ve
kabilelerin mülkünü bana verdi. Hepsi yok olacak değil midir?
Hazinedarlarından bağışlanması istenir. O halde benden
başkasını kandır. Benim senin mülk, izzet ve bağışına
rağbetim yoktur. Nefsim kendisine verilen rızka kanidir. Ey dünya! Git
maceracılarla işine bak. Ben Allah’ı göreceğim günden
korkuyorum. Ebedi ve yok olmayacak azaptan korkuyorum.” [1113]
[1114]
Ben şöyle diyorum: “Nehc’ul-Belağa-i
Keyderi’de, Müminlerin Emiri’nin takva sahiplerinin niteliği hakkında
Hemmam’a söylediği, “Dünya onları istedi ama onlar dünyayı
istemedi” sözünü şerh ederken şöyle denilmiştir: “Müminlerin
Emiri’nin kerametlerinden biri de İmam Sadık’ın
babalarından (a.s) nakl ettiği –Hadisin şarihi zikredilen hadisin
benzerini- rivayettir.” Daha sonra şöyle demektedir: “İşte
İmam Ali’nin (a.s), “Dünya onları istedi, ama onlar dünyayı
istemedi sözünün anlamı da budur.” [1115]
6016. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya ehli bir konakta
konaklayan, aniden kafile önderinin göç emrini verdiği ve herkesin
göçtüğü bir kervan misalidir.” [1116]
6017. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ehli uyku halinde götürülen
kervan misalidir.” [1117]
6018. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sizlerin ve dünyanın
misali bir yolda giden ve adeta o yolu katetmiş olan, bir işarete
varmak isteyen ve adeta ona ulaşmış olan yolcular misalidir.” [1118]
6019. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya az bir dinlenme
yeridir. Kalınacak yer değildir. Sizler dünyada, bir konakta
konaklayan, kısa bir süre dinlenen, sonra göçen ve gece gündüz yol alan bir kervan gibisiniz. Onlar
(kervan ehli) dünyaya hafif yüklerle girdiler, ama ağır yüklerle
çıktılar. Uzaklaştıkları konakta bir daha konaklamazlar
ve terk ettikleri yere bir daha geri dönmezler.” [1119]
6020. Resulullah (s.a.a), kendisine
“İnsan dünyada nasıldır?” diye sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Göçüp giden kafile gibidir.” Kendisine,
“İçinde ne kadar kalırlar?” diye sorulunca da, “Kervandan geride
kalan kimse miktarınca” diye buyurdu. Kendisine, “Dünya ve ahiret
arasındaki mesafe ne kadardır?” diye sorulunca da şöyle buyurdu:
“Göz açıp kapayıncaya kadar. Nitekim Aziz ve celil olan Allah
şöyle buyurmuştur: “Onlar, kendilerine söz verileni
gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir müddeti eğlendiklerini
sanırlar.”
[1120]
6021. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünyalık sahibinin
misali suda yürüyen kimse misalidir. Acaba suda yürüdüğü halde
ayaklarının ıslanmaması mümkün müdür?” [1121]
6022. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sakın dünya ehlinin dünyaya
yöneldiğini ve hırsla dünyaya kapıldığını
görüp aldanmayasın. Zira onlar birbirine hırlayan, güçlülerin
güçsüzleri yediği büyüklerin küçükleri mağlub ettiği vahşi
yırtıcılar ve havlayan köpekler gibidirler. Onların bir
kısmı esir, bir kısmı başı boş
bırakılmış hayvanlar gibidirler. Akıllarını
kaybetmiş, bilmedikleri yola saplanmışlardır.” [1122]
6023. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yedikleri için rüsva oldukları bir
leşe yöneldiler ve o leşe olan sevgi üzere birbiri ile
anlaştılar.” [1123]
6024. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Öncekiler sonrakileri güderler;
sonrakiler de öncekilere uyarlar. Aşağılık dünyayı
elde etmek için savaşırlar, kokmuş leşe saldırıp
dalaşırlar.” [1124]
6025. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Dünyaya ne yapayım? Benim ve
dünyanın misali bir yaz günü öğlen vakti uyumak için bir
ağacın gölgesine sığınan ve sonra orayı terkeden
bir yolcu misali gibidir.” [1125]
6026. Ömer Allah Resulünün (s.a.a) yanına
vardı. Allah Resulü bir hasırın üzerine uzanmış,
hasır bedeninde iz
bırakmıştı. Ömer şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü!
Daha yumuşak bir yatak bulsanız daha iyi olur.” Peygamber (s.a.a) ona
şöyle buyurdu: “Benim
ve dünyanın misali bir yaz günü günün belli bir saatinde ağacın
gölgesine inen sonra orayı terkedip giden bir yolcu misalidir.” [1126]
6027. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı deneyen kimsenin durumu;
harap, kıtlık, darlık bir yerden, evi mamur ve geniş,
otlağı bol bir yere yolculuk eden bir kavme benzer; yolun zahmetine,
arkadaşlardan ayrılığa yolculuğun meşakkatlerine,
yemeğin yabanlığına katlanır, sonra, genişlik ve
bolluk diyarı yurtlarına, yerleşecekleri evlerine gelirler.” [1127]
Kur’an:
“De ki: “Dünya menfaati öenmsizdir. Allah’tan
korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı
kadar haksızlık edilmez.” [1128]
“Allah
dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye
göre verir. Dünya hayatıyla övünenler bilsinler ki dünyadaki hayat ahiret
yanında sadece bir geçimlikten ibarettir.” [1129]
“Size verilen
her hangi bir şey, dünya hayatının bir geçimliği ve
süsüdür. Allah katında olan daha güzel ve devamlıdır. Akletmez
misiniz?” [1130]
6028. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ahiret karşısında dünya,
ancak sizden birinin parmağını denize sokup, sonra da kendisiyle
ne getirdiğine bakan kimse misalidir.”
[1131]
6029. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Acaba dünya birinin
parmağıyla yaladığı bir şeyden, birinin
içtiği su karıştırılmış sütten veya
uyuklayan kimsenin uyuklamasından başka bir şey midir?” [1132]
6030. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendine kolay davran. Şüphesiz çok
yakında gideceksin, (dünya ile) arkadaşlık azdır, (dünyada)
ikamet etmek çok kısadır.” [1133]
6031. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her fani olan şey azdır.” [1134]
6032. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya fani ve yok olucudur. Eğer o
senin için kalsa da sen onun için kalmayacaksın.” [1135]
6033. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz dünya bir köprüdür. Ondan
geçiniz, onu bayındır kılmayınız.” [1136]
6034. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyada bir garipmişsin veya
yoldan geçen biriymişsin gibi ol. Kendini kabirlerde yatanlardan say.” [1137]
6035. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Beka yurduna indiği halde fena
yurdu olan dünyayı bayındır kılmaya çalışan
kimseye şaşarım.” [1138]
6036. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden önce ve
karşınızda ölüp gidenler gibi olun. Onlar dünyada göçebeler gibi
çadır kurdular, sonra konaklarını bırakıp göçtüler.” [1139]
6037. İmam Ali (a.s), bir
duasında şöyle
buyurmuştur: “Allahım! İçinde insanı
yere seren çukurların kazıldığı bir yurtta nasıl
yol alınabilir...? Allahım! Dünyanın hile ve aldatmasından
sana sığınırım ve dünya köprüsünden geçmek için senden
yardım dilerim.” [1140]
Kur’an:
“Ey kavmim! şüphesiz
bu dünya hayatı geçicidir, ama ahiret, doğrusu işte o,
kalınacak yurttur.” [1141]
6038. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Dünya yurdu
geçiş yurdu, ahiret yurdu ise karar kılınacak yurttur. Dünyadan
ahiretiniz için azık alın.” [1142]
6039. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kalmak yurdu değil,
geçiş yurdudur. Orada iki tip insan vardır: Biri özünü (nefsi
isteklere) satarak kendisini helak eder; diğeri de özünü (Allah’a)
satarak kendisini (azaptan) kurtarmış olur.” [1143]
6040. İmam Ali (a.s) oğlu İmam
Hasan’a (a.s) yaptığı vasiyetlerin birinde şöyle
buyurmuştur: “Ey oğulcağızım!
Dünya için değil, ahiret için yaratıldığını bil.
Beka için değil, yok olmak için hayat için değil, ölüm için yartıldın.
Ne kadar kalacağını bilmediğin bir evde, alınıp
götürüleceğin bir durakta, ahırete varacağın bir
yoldasın.” [1144]
6041. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Deniz dalgasının üzerinde kim ev
yapar. Dünyanın hali işte budur! O halde dünyayı kalış
yeri edinmeyin.” [1145]
6042. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya yurdu olmayanın yurdudur. Malı
olmayanın malıdır. Aklı olmayan kimse dünya için toplar ve
ilmi olmayan kimse dünya için düşmanlığa
kalkışır. Allah’a itimadı olmayan kimse dünya hakkında
haset eder ve yakini olmayan kimse dünya için çaba gösterir.” [1146]
6043. Rivayet edildiği üzere Cebarail (a.s),
Nuh’a (a.s) şöyle demiştir: “Ey
Peygamberlerin en uzun ömür süreni! Dünyayı nasıl gördün?” Nuh (a.s)
şöyle buyurdu: “Bir kapısından girip diğer
kapısından dışarı çıktığım iki
kapılı bir ev gibi.” [1147]
bak. 1238. Bölüm
6044. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya geçen bir gün ve biten bir ay
gibidir.” [1148]
6045. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya son bulucu, ahiret ise ebedidir.” [1149]
6046. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adeta dünyada olan şeyler az sonra
yok olacak, ahirette olan şeyler
ise yok olmayacak ve her gelecek olan yakin gibidir.” [1150]
6047. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya bir andır; o halde onu
itaatle geçirin.” [1151]
6048. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a itaat hususunda sabredin ve
Allah’a karşı günah işlememe hususunda sabırlı olun.
Şüphesiz dünya bir andır. Dünyadan geçip giden vakitlerin ne
sevincini duyarsın ne de hüznünü. Henüz gelmemiş olanın ise ne
olacağını bilemezsin. O halde içinde bulunduğun anda
sabırlı ve sevinçli ol.” [1152]
6049. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz
doğuda ve batıda, denizde ve karada, çölde ve dağda,
Allah’ın velilerinden bir velinin veya Allah’ın hakkını
bilen kimsenin nezdinde güneşin üzerine doğduğu her şey bir
gölgenin hareketi gibidir.” [1153]
6050. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı
konakladığın ve sonra terkettiğin bir konak, rüya aleminde
gördüğün ve uyandığında kendisinden hiç bir eser
görmediğin bir mal gibi gör. Ben bunu sana örnek olarak söyledim. Zira
dünya akıl ve ilim sahibi kimseler nezdinde bir gölgenin hareketi
gibidir.” [1154]
6051. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz akıllı
kimselerin gözünde dünya bir gölgenin hareketi gibidir; henüz yayılmadan
toplanır ve uzamadan kısalır.”
[1155]
6052. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya alimler nezdinde bir gölge
gibidir.” [1156]
6053. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aldananları aldatan şeyler
sizi de aldatmasın. O, belli bir zamanda devam edecek olan, uzun bir
gölgedir.” [1157]
6054. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya bir bulut gölgesi ve insanın
uykuda gördüğü bir rüya gibidir.” [1158]
6055. Hasan bin Ali (a.s) sürekli şu
şiiri örnek veriyordu: “Ey
dünya lezzetlerinin ehli! Bu lezzetler kalıcı değildir. Geçici
gölgeye aldanmak şüphesiz ahmaklıktır.” [1159]
el-Mev’izet, 4130. Bölüm
6056. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Lokman oğluna
şöyle buyurmuştur: “…Şüphesiz dünya derin bir denizdir. Bir çok
insan bu denizde boğulmuştur. O halde bu denizdeki gemi ilahi takva
olmalıdır. Yatağı iman, yelkeni tevekkül, kaptanı
akıl, kılavuzu ilim ve dümeni sabır olmalıdır.” [1160]
6057. Bir rivayette şöyle yer
almıştır: “Ey
oğulcağızım! Şüphesiz dünya bir çok neslin
boğulduğu bir denizdir. O halde bu denizde gemi Allah-u Teala’dan
sakınma, köprün Allah’a iman, yelkeni tevekkül olmalıdır.
Böylece ey oğulcağızım kurtuluşun umulur! Ama
kurtulacağını zannetmiyorum!”
[1161]
6058. Lokman (a.s) oğluna öğüt
vererek şöyle buyurmuştur: “Oğulcağızım!
Dünya derin bir denizdir. Onda bir çok varlık helak olmuştur. O halde
bu denizdeki gemin iman, yelkenin tevekkül, içindeki azığın
ilahi takva olsun. Eğer kurtulursan bu Allah’ın rahmetiyledir ve
eğer helak olursan kendi günahların sebebiyledir.” [1162]
6059. Evzai şöyle diyor: “Şüphesiz
Lokman Hekim şehrinden çıkarak Musul’un köylerinden Kumas
adındaki bir köye vardı. Orada tahammülü bitince...kapıları
kapattı. Çocuğuna seslendi, ona öğüt verdi ve şöyle dedi:
“Ey oğulcağızım! Dünya derin bir denizdir. İçinde bir
çok insan helak olmuştur. O halde dünyanın işinden azık
edin ve içi ilahi takva olan bir gemi hazırla. Sonra bu gemiye bin ki
kurtuluşa eresin. Gerçi yine de kurtulmayacağından korkuyorum.
Oğulcağazım! O gemi imandır, yelkeni tevekkül, dümeni
sabır, kürekleri ise oruç, namaz ve zekattır. Oğulcağazım
her kim gemi olmaksızın denize açılırsa boğulur.” [1163]
6060. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey insanlar! Şüphesiz dünyada olan
kimse misafirdir! İnsanların elinde olan şey ödünçtür.
Şüphesiz misafir sonunda gidicidir ve ödünçler geri çevrilmelidir.” [1164]
6061. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ebu Zer (a.s) bir hutbesinde şöyle
buyurmuştur: “Ey ilim talibi! Sakın ailen ve malın seni alı
koymasın! Onlardan ayrılacağın gündesin. Onlarda bir gece
kaldığın, sabah onları terk ettiğin ve
başkalarının yanına gideceğin bir misafir gibi.” [1165]
6062. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyada misafirler gibi olunuz.” [1166]
6063. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sizler ve bu dünyada
arzuladıklarınız geçici misafirlersiniz.” [1167]
6064. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Dünya, belalarla çevrilmiş ve
hıyanetle tanınmış bir evdir. Ne kendi hali sabit
kalır, ne de sakinleri güvenlik ve esenlik içindedir! Çeşit
çeşit durumları, durmadan değişen halleri vardır.
Dünya hayatı kınanmış, orada emniyette olmak imkansız kılınmıştır.” [1168]
6065. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Savaş, soygun, yağma ve helak
yurdudur. Dünya ehlinin bir ayağı mezarda; gidenlere kavuşacak,
kalanlardan ayrılacak durumdadır. Yolları
şaşırtıcıdır.”
[1169]
6066. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya zorluk, zahmet zeval ve intikal yurdudur.
Lezzetleri, hayatın acılarıyla eşit değildir.
Dünyanın mutlulukları mutsuzluklarına vefa göstermez,
yükselişleri alçalışına karşı direnmez.” [1170]
6067. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya gariplerin yurdu ve mutsuzların
vatanıdır.” [1171]
6068. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sıkıntı ve mihnet
diyarıdır.” [1172]
6069. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya musibetler, belalar ve
tatsız olaylarla doludur.” [1173]
6070. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın gazabına en
yakın ve rızasına en uzak yurt dünyadır! Dünya hallerinin
değişmesini ve ayrılıklarını çok iyi
bildiğiniz için, dünyanın gamına ve zorluklarına göz
yumun.” [1174]
6071. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ceza, zeval, fena ve bela
yurdudur. Nuru karanlık, hayatı bulanık, zengini fakir,
sağlıklısı hasta ve azizi zelildir.” [1175]
6072. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Bu dünya hüzün
diyarıdır; sevinç diyarı değil. Eğri büğrüdür,
doğru değil. Onu tanıyan kimse hiç bir ümidine sevinmez ve hiç
bir mutsuzluğuna üzülmez.” [1176]
6073. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya, sizden sevince ulaşan herkesi
sonunda ağlatmıştır, güvenlik kanadı altında
sabahlayan herkes şiddetli bir belanın inişinden, bir nimeti
kaybetmekten veya bir afiyetin zevalinden dolayı korku içinde
olmuştur. Bütün bunların ötesinde de ölüm vardır.” [1177]
6074. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı şahit tutuyorum ki bu
dünyada sevindirici bir nimete ulaşınca, başka bir nimeti
kaybederek hüzne boğulursunuz.” [1178]
6075. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyada bir sevince ulaşan herkesi
dünya, ardından göz yaşına boğmuştur. Dünyanın
hoşnutluğuna ulaşan herkesi, dünya ardından
sıkıntılara düşürmüştür. Nimet yağmurunun
ıslattığı herkesi, bela ve mihnet bulutları da
ıslatmıştır.” [1179]
6076. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her yudum suda boğaza kaçıp
boğulma, her lokmada boğazda durup ölme tehlikesi vardır. Bir
nimetine ancak bir başkasından ayrılarak nail olabilirsiniz.” [1180]
6077. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya ters yüz ve
baş aşağı olmuştur. Lezzetleri kararmıştır,
bağışları hüzün vericidir. Yaşamı dert dolu,
kalışı geçicidir. Talep edenine inatçılık etmekte ve
süvarisini helak etmektedir. Kendisine güvenene hıyanet etmektedir.
Kendisine dayananı yerinden söküp almaktadır. Topluluğu
dağılmaya yüz tutmuş bağı kopmak üzeredir.” [1181]
Kur’an:
“Dünya
hayatının geçici menfaatine göz dikmeyin. Allah katında bir çok ganimetler
vardır.” [1182]
“Yeryüzünde ağır
basıncaya kadar düşmanı esir almak hiç bir peygambere
yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti
kazanmanızı ister.” [1183]
6078. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah dünyayı dost ve
düşmanına verir. Ama ahireti sadece sevdiğine verir.
Şüphesiz dünya ve ahiretin çocukları vardır. Siz ahiretin
çocukları olun ve dünyanın çocukları olmayın.” [1184]
6079. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dünya elden ele gezer. O
halde dünyadan nasibini en güzel şekilde taleb et ki sıra sana
gelsin.” [1185]
6080. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünya elden ele gezer. Her ne kadar
zayıf da olsan, lehine olduğunda sana ulaşır. Eğer
zararlı olursa, güçlü de olsan, kendinden
uzaklaştıramazsın.” [1186]
6081. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Size ne olmuş da elde
ettiğiniz az bir dünyayla seviniyor ve ahiretten mahrum olduğunuz
nice şeye hüzünlenmiyorsunuz?” [1187]
6082. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya sebepleri kopucu ve ödünçleri
geri dönücüdür.”
[1188]
6083. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya kime yönelirse
başkalarının güzelliklerini de ona bağışlar.
Dünya her kimden yüz çevirirse kendi güzelliklerini de ondan alır.” [1189]
6084. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ehli akıllı
olsaydı, dünya viran olurdu.” [1190]
6085. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
tesellisiyle teselli bulmayan kimse dünyanın hasretlerinden canı
boğazına gelir.” [1191]
6086. Allah-u Teala Peygamberlerinden birine
şöyle vahyetti: “Dünyayı
dadı, ahireti ise anne edinin.” [1192]
6087. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim sağlık içinde
sabahlar, ailesi içinde rahat olur ve günlük yiyeceği bulunursa dünya
hayrı kendisine verilmiş gibidir.”
[1193]
6088. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı terk etmek sabır
bitkisinden daha acı ve aziz ve celil olan Allah yolunda kılıçların
kırılmasından daha şiddetlidir.” [1194]
6089. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya ve din kazancı çok zor
olmuştur. Dünya malından hangisine el uzatırsan senden önceki
facir birinin de buna el uzattığını görürsün. Ahiret
kazancını elde etmek hususunda ise sana yardım edecek birini
bulamazsın.” [1195]
162. Konu
el- Deniye
Aşağılık
bak.
F 170.
Konu, ez-Zillet; 234. Konu, es-Siflet
6090. İmam Hasan (a.s), “alçaklık
nedir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Aza
bakmak ve küçük bir şeyi esirgemek.”[1196]
6091. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aşağılık nefis,
aşağılık şeylerden asla ayrılmaz.” [1197]
6092. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en
akıllısı her türlü aşağılıktan en uzak olanıdır.” [1198]
6093. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin kimse, kalbi her türlü
aşağılıktan temiz olandır.” [1199]
6094. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aşağılık insanla
çekişme ki sana karşı küstahlaşır.” [1200]
6095. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefsini her türlü
aşağılıktan temiz kıl ve ahlaki güzellikleri elde
etmeye çalış ki, günahlardan kurtulasın ve yücelikleri elde
edesin.” [1201]
6096. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Takva insanı her türlü
aşağılıktan münezzeh kılar.” [1202]
6097. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aşağılık
şeylerden uzak durmak düşmanı hor ve hakir kılar.” [1203]
F
6098. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman bedenleri eskitir, arzuları
yeniler, ölümü yaklaştırır ve arzuları
uzaklaştırır. Her kim zamanı elde ederse
sıkıntıya düşer ve her kim kaybederse incinir.” [1204]
6099. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz zaman mahkum edilmeyen
bir düşman, zulmetmeyen bir talip ve yenilmeyen bir
savaşçıdır.” [1205]
6100. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman geçenlerle akıp gittiği
gibi kalanlarla da akıp gidiyor. Giden zaman geri dönmez. Onun içindekiler
de ebedi ve sonsuz kalmazlar. İşinin sonu
başlangıcındaki gibidir. İşleri birbirine benzer,
nişaneleri açıktır.” [1206]
6101. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya, okunu yayına
takmış. O okun sivri ucu hedefini şaşmaz, yarası da
tedavi edilmez. Diriyi ölü yapar, sağlamı sakat, başı
selamette olanı da derde sokar. Kurtulanı helak oklarına hedef
kılar.” [1207]
6102. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman halini
değiştirdiği bir halde sen nasıl kendi halinde
kalabilirsin?” [1208]
6103. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim zamanı kınarsa,
kınaması uzar.” [1209]
6104. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Halkın "ne mutlu ona"
dediği kimseye, zaman kötü bir günü gizler.” [1210]
6105. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman iki gündür. Bir gün lehine, bir
gün aleyhine. Lehine olunca azma ve aleyhine olunca üzülme. Zira her ikisiyle
de imtihan ediliyorsun.” [1211]
6106. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman iki gündür. Bir gün lehine, bir
gün de aleyhine. Lehine olunca azma, aleyhine olunca da
sabırsızlık gösterme.” [1212]
6107. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman iki gündür. Bir gün lehine bir
gün aleyhine. Lehine olunca azma ve aleyhine olunca da sabret.” [1213]
6108. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a
(a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Ey
oğulcağızım! Bil ki zaman sürekli yüz
değiştirmekte, değişmektedir. O halde şiddetle
kınayan ve insanlar nezdinde özrü az olan kimselerden olma.” [1214]
6109. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zaman iki halet üzeredir: Yok
olma ve bağışlama. Yok ettiğinin dönüşü olmaz ve
bağışladığı şey devam etmez.” [1215]
6110. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zamana karşı sadece
akıldan yardım alınır.” [1216]
bak. 365. Konu, el-Akl
Kur’an:
“Hayat, ancak bu
dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak
zamanın geçişi yokluğa sürükler” derler. Onların bu hususta
bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar.” [1217]
6111. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın Resulü inkarcılara
yönelerek şöyle buyurdu: “Hangi delille eşyanın olması
gerektiğini, sürekli olduğunu ve olacağını
söylüyorsunuz?” Onlar şöyle dediler: “Zira biz gözlerimizin
gördüğüyle hükmediyoruz. Varlıklar için bir yaratacı
göremiyoruz. Bu yüzden varlıkların önceden var olduklarına ve
onlar için bir yokluk görmediğimiz için de sürekli var olacaklarına
hükmediyoruz.” Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Varlıkların
ezeliyetini gördünüz mü veya onlar için bir ebediyet müşahade ettiniz
mi... Gördüğünüz bu varlıkların hepsi birbirine muhtaçtır.
Her birinin vücudu başkasıyla bağlantılıdır.
Tıpkı bir binanın parçaları gibi birbirine ihtiyaç
duyarlar. Aksi takdirde bina uyumlu ve sağlam kalmaz. Diğer
gördüğünüz şeyler de böyledir. Eğer sağlamlık ve kemal
açısından birbirine muhtaç olan şeyler kadim ve ezeli ise, o
halde söyleyin bakayım eğer hadis (sonradan
yaratılmış) olsalardı nasıl var olurdu? Hangi
niteliklere ve duruma sahip olurdu?” İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu:
“Bu esnada inkarcılar sustular… “Biz görüşlerimizi yeniden gözden
geçireceğiz” dediler.”[1218]
164. Konu
el-Mudahene
Yumuşak
Davranmak
F el-Bihar,
71/360-362, 41/8-11, Terk’ul-Medahne
bak.
F 159.
Konu, el-Müdara; 192. Konu, er-Rıfk; 557. Konu, et-Takiyye
F
Kur’an:
“Onlar isterler
ki sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak
davransınlar.” [1219]
6112. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala Şuayb Peygambere (s.a.a)
şöyle vahyetmiştir: “Şüphesiz ben kavminden yüz bin kişiye
azap edeceğim. Bunların kırk bin kişisi kötüleri,
altmış bin kişisi ise iyileridir. Şuayb şöyle arzetti:
“Allahım! Kötüler müstahaktır, ama iyiler neden?” Aziz ve celil olan
Allah şöyle vahyetti: “Onlar günahkarlara karşı yumuşak davrandılar
ve benim gazabım için gazaplanmadılar.” [1220]
bak. el-Ma’ruf (2), 2703. Bölüm; el- Emsal,
3615. Bölüm
6113. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kardeşlerin en kötüsü nefsin
hususunda sana yumuşak davranan ve ayıplarını örtendir.” [1221]
6114. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Düşman, sadece sana
yaptığı zulüm sebebiyle düşman
adlandırılmıştır. Dalkavukluk ederek
ayıplarını sana söylemeyen kimse, sana zulmeden
düşmandır.” [1222]
bak. el-Ayb, 3016. Bölüm
6115. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim nefsine yumuşak
davranırsa nefsi onu haram günahlara sürükler.” [1223]
6116. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefislerinize ruhsat vermeyin. Aksi
takdirde gevşersiniz. Hak yolunda gevşemeyin ki hüsrana
uğrarsınız.” [1224]
6117. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefislerinize,
sizi zalimlerin yoluna götürecek ruhsatlar vermeyin ve nefislerinize
karşı sizleri isyana daldıracak şekilde yumuşak
davranmayın.” [1225]
6118. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahireti amelsiz ümideden kimseden
olmayın... O insanları kınar, ama kendisine karşı
gevşek davranır.” [1226]
bak. el-Ayb, 3011. Bölüm
6119. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizden her biriniz hakla
karşılaştığınızda ve onun hak olduğunu
bildiğinizde sakın yumuşak davranmayın. Aksi takdirde
apaçık bir hüsrana düşersiniz.” [1227]
6120. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Canıma andolsun, hakka
karşı duranlara ve sapıklık yolunda yürüyenlere karşı
savaşmak hususunda müsamaha ve gevşeklik göstermem.” [1228]
6121. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah, size rahmet eylesin! Biliniz ki
sizler, gerçekler doğrultusunda hakça konuşulanların az
olduğu, doğruyu söyleyenin dilinin tutulduğu, hakka
sarılanın zayıf düştüğü bir zamanda
yaşıyorsunuz. Zamanın ehli isyanda karar kılmış, dalkavuklukta
uzlaşmışlardır.” [1229]
el-Hakk, 900. Bölüm
165. Konu
el- Devlet
Devlet
bak.
F 19.
Konu, el-İmaret; 22. Konu, el-İmamet; 560. Konu, el-Velayet (1)
F ed-
Dünya, 1268. Bölüm; er-Re’y, 1427. Bölüm; el-Müstaz’af, 2375. Bölüm
F
Kur’an:
“Eğer
siz bir yara almışsanız,
(size düşman olan) o topluluk
da benzeri bir yara
almıştır. Böylece biz, Allah'ın gerçek müminleri ortaya
çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen
lehe, bazen da aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez.” [1230]
6122. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her devletin bir ömrü vardır.” [1231]
6123. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hakkın bir devleti,
batılın da bir devleti vardır.”
[1232]
6124. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Devlet sırt çevirdiği gibi
yönelir de.” [1233]
6125. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yüce insanların devleti en üstün
ganimet, aşağılık insanların devleti ise yüce
insanların horluk sebebidir.” [1234]
6126. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yüce insanların devleti,
güzellikleri aşikar kılar. Aşağılık
insanların devleti ise kötülükleri ve ayıpları ortaya
çıkarır.” [1235]
6127. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adil insanın devleti
farzlardandır. (kalıcıdır) Zalim insanın devleti ise
olasılıklardandır. (geçicidir)”
[1236]
6128. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yüce insanların devleti, en
faydalı ganimetlerdendir.” [1237]
6129. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cahilin devleti
değişime doğru hareket halinde olan yabancı gibidir
(kalıcı değildir). Akıllı insanın devleti
birleşmeye iştiyak duyan akraba gibidir.” [1238]
6130. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötülerin devleti iyilerin zahmete
düşmeleridir.”[1239]
6131. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötülerin devleti iyilerin zilletidir.” [1240]
6132. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aşağılık
insanların devleti zulüm ve fesat üzere kuruludur.” [1241]
6133. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Devletin zevali,
aşağılık insanları seçmektendir.” [1242]
6134. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Devletlerin sona ermelerinin dört
delili vardır: Temel şeyleri zayi etmek,
aldatıcılığa sarılmak, aşağılık
insanları öne geçirmek ve üstün şahsiyetleri geri itmek.” [1243]
6135. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aşağılık insanlara
yakın olmak talihin yüzçevirdiğinin alametlerindendir.” [1244]
6136. İmam Ali (a.s), Ziyad b. Ebih’i
Abdullah b. Abbas’ın yerine Faris valisi olarak tayin ettiğinde yaptığı
uzun bir konuşmasında onu, fazla harac almaktan
sakındırarak şöyle buyurmuştur: “Adalet
ve insafa riayet et; zulüm ve haksızlıktan sakın. Zulüm, halkın
dağılmasına neden olur; haksızlık ise işi
kılıca götürür.” [1245]
6137. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bu haklardan Allah’ın farz
kıldıklarının en büyüğü, yöneticinin halk, halkın
da yönetici üzerindeki hakkıdır... O halde halk yöneticinin
hakkını ve yönetici de halkın hakkını eda ederse
aralarında hak üstün olur, dinin programları uygulanır, adaletin
nişaneleri doğrulur, kanunları halk arasında yürürlükte
olur. Zaman bununla ıslah olur, düşmanın ümitlerinin ümitsizliğe
dönüşmesi ve devletin bekası bununla gerçekleşir.” [1246]
6138. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Devletler adalet gibi hiç bir
şeyle korunmamıştır.” [1247]
6139. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Devletlerin bekası adil
sünnetleri/ilkeleri ikame etmekledir.” [1248]
6140. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim devleti zamanında iyilik
etmezse sefalete düştüğü zamanda yardımsız kalır.” [1249]
6141. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim adaletle davranırsa Allah
mülk ve devletini sağlam kılar.” [1250]
6142. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dini, devletinin kalesi ve
şükrü nimetlerinin koruyucusu kıl. Dinin koruduğu her devlet
mağlub olmaz ve şükrün koruduğu her nimet alınmaz.” [1251]
6143. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel siret/metot, kudretin
güzelliği ve emirliğin kalesidir.” [1252]
6144. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşleri korumak için
uyanık olmak devletin nişanelerindendir.” [1253]
el-Hayr, 1161. Bölüm; 44. Konu, el-İktisad
166. Konu
ed- Deva
Deva-İlaç
F Kenz’ul-Ummal,
10/3, el- Edviye
F Kenz’ul-Ummal,
10/91, Mehzurat’ut-Tedavi
F el-Bihar,
62/62-356, Ebvab’ut-Tib ve’l-Mualecet’il-Emraz ve Havas’il-Edviye
F el-Bihar,
81/202, 2. Bölüm; Adab’ul-Meriz
bak.
F 328.
Konu, ez-Zufer; 317. Konu, et-Tıb
F el-Humk,
956. Bölüm; ed- Dua, 1192. Bölüm; el-Bela, 418. Bölüm; el- Gazab, 3079. Bölüm; el-Kur’an,
3295. Bölüm; ez-Zenb, 1385. Bölüm
6145. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Peygamberlerden birisi hastalandı
ve şöyle dedi: “Beni hastalandıran kimse şifa vermedikçe kendimi
tedavi etmeyeceğim.” Allah-u Teala ona şöyle vahyetti: “Kendini
tedavi etmedikçe, sana şifa vermeyeceğim. Zira şifa vermek
bendendir.” [1254]
6146. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her derdin bir dermanı
vardır.” [1255]
6147. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah-u Teala ölüm
dışında indirdiği her derdin bir de dermanını
indirmiştir. Onu tanıyan tanır, tanımayan ise
tanımaz.” [1256]
6148. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah indirdiği her derdin
şifasını da indirmiştir.” [1257]
6149. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Tedavi olun. Şüphesiz Allah-u
Teala, ölüm ve yaşlılık dışında indirdiği
her derdin şifasını da indirmiştir.” [1258]
6150. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Tedavi olun.
Şüphesiz Allah-u Teala ölüm dışında
yarattığı her derdin şifasını da
yaratmıştır.” [1259]
6151. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her ilaç, bir derdi harekete geçirir.
Beden için ihtiyaç duyduğu şeyler dışında perhiz
etmekten daha faydalı bir şey yoktur.” [1260]
6152. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müslüman hastalığı
sağlığına galip gelmediği müddetçe tedavi olmaz.” [1261]
6153. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hastalığınız kendi
kendine iyileştiği müddetçe doktorların tedavisine yönelmeyin.
Zira doktor bir usta gibidir; az işleri bir çok işlere sebep olur.” [1262]
6154. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bedenin hastalığına
tahammül ettikçe, ilaç kullanmaktan sakının. Hastalığa
tahammül edemeyince, tedaviye yönelin.” [1263]
6155. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hastalık seninle
uyuştuğu müddetçe sen de onunla uyuş.” [1264]
6156. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sağlığı
hastalığına galip olduğu halde kendisini tedavi ederken
ölen kimseden Allah nezdinde beriyim.” [1265]
6157. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şeyin kötü sonuçları
vardır...Her ne kadar ilaçtan dolayı sağlıklı kalsa da
hasta olmaksızın ilaç kullanmak.” [1266]
6158. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hastalık seni yatağa
düşürmedikçe, kendini yatağa düşürme.” [1267]
6159. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Perhiz en iyi ilaçtır. Mide
hastalıkların evidir. O halde bedenin adet ettiği müddetçe
(perhize) adet edin.” [1268]
6160. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Beden için ihtiyaç miktarı
dışında yemekten çekinmek en faydalı şeydir.” [1269]
6161. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Perhiz hiç bir şey yememek
değil her şeyin hafifini yemektir.” [1270]
6162. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yemekten perhiz etmek hastaya bir zarar
vermez.” [1271]
6163. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hastaları yemeğe
zorlamayın. Zira Allah onlara su içirir ve yemek yedirir.” [1272]
6164. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hastaya yedi gün sonra perhiz etmek
fayda vermez.” [1273]
6165. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Açlık çekmek en faydalı
ilaçtır.” [1274]
6166. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Açlık ve hastalık bir araya
toplanmaz.” [1275]
bak. el-Bihar, 62/140, 55. Bölüm; ez-Zenb,
1360. Bölüm
6167. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Toprak yemek de domuz eti yemek gibi
haramdır. Her kim, içinde her derdin
şifası olan Hüseyin’in (a.s) kabrinin toprağı
dışında, bir toprak yediği için ölürse ben onun
namazını kılmam. Ama eğer her kim onu da (İmam
Hüseyn’in –a.s- toprağını da) heves üzere yerse, kendisine
şifa vermez.” [1276]
6168. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Teberrük olsun diye toprağımdan
bir şey almayın. Zira ceddim Hüseyin b. Ali’nin (a.s)
toprağı dışında herhangi bir toprağı yemek
haramdır. Zira Allah-u Teala bu toprağa Şialarımız ve
dostlarımız için şifa
bağışlamıştır.” [1277]
6169. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hüseyin’in (a.s) kabrinin
toprağında her derdin şifası vardır ve o en büyük
ilaçtır.” [1278]
6170. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çocuklarınızın
damağına Hüseyin’in (a.s) toprağını sürün.
Şüphesiz Hüseyin’in (a.s) toprağı her güvenliğin
sebebidir.” [1279]
bak. el-Bihar, 101/118, 16. Bölüm
Kur’an:
“Şüphesiz size ölü hayvan
etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen
hayvanı haram kılmıştır; fakat, darda kalana,
başkasının payına el uzatmamak ve zaruret
miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah
bağışlayandır, merhamet edendir. ” [1280]
“Size ne oluyor
ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram
olanları genişçe anlatmışken adının üzerine
anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu
çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapıtıyorlar.
Aşırı gidenleri en güzel bilen Rabbindir.” [1281]
bak. Maide, 3; En’am, 145; Nahl, 115
6171. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah insanları yarattı ve
bedenine ve kıvamına sebep olan şeyleri bildi. Onlardan istifade
etmeyi helal ve mübah kıldı. Onlara zarar veren şeyi de bildi ve
onlardan sakındırdı. Aynı zamanda mecbur kalan ve bedeni
sadece onlarla sıhhat ve kıvam bulan kimseye de fazla değil,
ihtiyaç ölçüsünce (yasaklanan şeylerden istifade etmeyi) helal
kıldı.” [1282]
bak. el-Bihar, 62/79, 52. Bölüm
Kenz’ul Ummal, 10/52, fi’l Mahzurat-i
mine’t Tedavi
6172. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsana, hastaların dertlerini
derman etmesi gibi dünyevi dertlerini de tedavi etmesi ve hastanın perhiz
etmesi gibi dünyevi istek ve lezzetlerden sakınması
yakışır.” [1283]
bak. Ez- Zenb, 1385. Bölüm; et-Tekva,
4164. Bölüm ; el-Kalb, 3407. Bölüm
6173. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Padişah için ilaç yazma. Zira
eğer faydalı olursa sana teşekkür etmez ve ona zarar verirse
seni itham eder.” [1284]
6174. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nice devalar hastalığa sebep
olur ve hastalıklar da ilaç olur.” [1285]
6175. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nice deva hastalık olur ve nice
dert şifa olur.” [1286]
6176. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Hastalığını
bilmeyen kimseyi ilacı yok eder.” [1287]
6177. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hastalık gökten olursa, burada
ilaç fayda etmez.” [1288]
6178. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İstiğfar günahların
ilacıdır.” [1289]
6179. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer insanlar elmanın
özelliklerini bilseydiler hastalıklarını sadece onunla tedavi
ederlerdi.” [1290]
6180. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnek sütü ilaçtır.” [1291]
6181. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ecel ne güzel ilaçtır.” [1292]
6182. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İlacın
acılığına tahammül etmeyenin hastalığı devam
eder.” [1293]
167. Konu
ed- Din
Din
F el-Bihar,
68/211, 23. Bölüm, es-Selametu ve’l Ginay fi’d-Din
F el-Bihar,
72/226, 112. Bölüm, el-İstihfafu bi’d-Din
F el-Bihar,
75/301, 76. Bölüm, min bae Dinehu bi dünya gayrihi
bak.
F Et-Ticaret,
447. Bölüm; el-İlm, 2860, 2861. Bölümler; el-Hayat, 979. Bölüm; el-İhlas,
1036. Bölüm; ed- Devlet, 1283. Bölüm; es-Salat (1), 2301. Bölüm; eş-Şeriat,
1980-1982. Bölüm; ez-Zühd, 1611. Bölüm; es-Sefer, 1829. Bölüm; el-Akl, 2795. Bölüm;
el- Gıybet, 3133. Bölüm; el- Fıkh, 3239. Bölüm
F
6183. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şeyde insan kendisini hak üzere
bilir: İnandığı dinde, kendisine galebe çalan heva ve hevesde
ve işlerindeki tedbirde.” [1294]
6184. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ben birinde
hayırlı hasletlerden birini güçlü görürsem onu o haslet için
kabullenir ve sahip olmadığı diğer hasletleri görmezlikten
gelirim ve onu kendime seçerim, terbiyesini üstlenirim. Ama din ve akıl
yokluğunu bağışlamam. Zira dinden ayrılmak güvenden
ayrılmaktır. Korkuyla iç içe olan hayat tatlı değildir.
Aklın yokluğu ise hayatın yokluğu demektir ve hiç kimse
ölüler ile muaşeret etmez.”[1295]
6185. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminlerin Emiri (a.s)
konuşmalarında şu cümleyi sık sık ifade ederdi: “Ey
insanlar! Dindar olun! Dindar olun! Şüphesiz dindar olduğunuz halde
bir kötülük işlemeniz, dinsiz olduğunuz halde iyilik işlemenizden
daha hayırlıdır. Zira dinde günah bağışlanır
ama dinsizlikte iyilik kabul görmez.” [1296]
6186. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayat sadece dinledir ve ölüm sadece yakini inkar etmekledir.” [1297]
6187. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilinki şüphesiz işlerinizin
ölçüsü din ve ismetinizin ölçüsü takvadır.” [1298]
6188. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dininde dikkatli olursa
kıyamet günü yüce bir makama erişir.” [1299]
6189. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinde uyanık olmak, kendisine
rızık verilen kimseye bir nimettir.”
[1300]
6190. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din izzettir, ilim hazinedir ve suskunluk
nurdur.” [1301]
6191. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din iki nesepten en
şerafetlisidir.” [1302]
6192. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din nurdur.” [1303]
6193. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulu seçince ona
dindarlığı ilham eder.” [1304]
6194. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin başı dini tanımak,
dini tanımanın kemali onu tastik etmek ve onu tastik etmenin kemali
ise onu tek bilmektir.” [1305]
6195. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bil ki şüphesiz dinin
başı teslim, sonu ise ihlastır.” [1306]
6196. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin sonu iyiliği emretmek,
kötülükten sakındırmak ve hadleri ikame etmektir.” [1307]
6197. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin nihayeti imandır.” [1308]
bak. el- Yakin, 4247. Bölüm
6198. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din kökü teslim ve rızayet olan
bir ağaçtır.” [1309]
6199. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin kökü emaneti eda etmek ve
ahidlere vefa göstermektir.” [1310]
6200. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz din kökü Allah’a yakin,
meyvesi Allah yolunda dostluk kurmak ve münezzeh olan Allah yolunda
düşmanlık etmek olan bir ağaçtır.” [1311]
6201. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dostum Cebrail bana şöyle dedi:
“Şüphesiz bu dinin örneği sabit olan bir ağaç örneğidir;
kökü iman, damarları namaz, suyu zekat, dalları oruç, yaprakları
güzel ahlak ve meyvesi haramlardan
sakınmaktır. Ağaç sadece meyvesi ile kemale erdiği gibi
iman da aynı şekilde haramlardan sakınmakla kemale erer.” [1312]
6202. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinde işlerin kökü namazlara
dayanmak ve büyük günahlardan sakınmaktır. Bu işlerden göz
açıp kapatıncaya kadar olsun müstağni değilsin. O halde
bunlardan gaflet etme ki bunlardan
mahrumiyet insanı helak eder. Eğer ilerleyip fıkıh ve
ibadete koyulursan bu senin nasibindir/kemalindir.” [1313]
6203. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dinin kökü sakınmak,
başı ise itaattir.” [1314]
6204. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah hak taraftarlarını,
Allah’ın düşmanlarını dost ve yardımcı edinmekten
sakındırmıştır...Allah’ın
düşmanlarını Allah’ın dininin temel ilkelerinden haberdar
etmeniz sise helal değildir. Zira eğer bu konuda sizden bir şey
duyarlarsa, o konuda size düşmanlık ederler.” [1315]
bak. el-İman, 256. Bölüm; ez-Zuhd,
1611. Bölüm
6205. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin başı yakin
doğruluğudur.” [1316]
6206. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin başı takva sahipleriyle
arkadaşlık etmektir.” [1317]
6207. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Doğruluk dinin
başıdır.” [1318]
6208. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin başı yakinin
sağlamlığıdır.” [1319]
6209. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin başı iyilikleri elde
etmektir.” [1320]
6210. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin başı heva ve hevese
muhalefet göstermektir.” [1321]
bak. el- Yakin, 4242, 4243. Bölümler; el-Vere’,
4058. Bölüm
6211. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin düzeni nefsani isteklere
muhalefet etmek ve dünyadan münezzeh olmaktır.” [1322]
6212. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin düzeni iki haslettir: Kendini
insafa davet etmen ve kardeşlerine mali yardımda bulunman.” [1323]
6213. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Biz Ehl-i Beyt’in sevgisi dinin
düzenidir.” [1324]
bak. el-İmamet (1), 134. Bölüm
6214. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Takva ve doğruluktan ayrılma.
Şüphesiz din, takva ve doğrulukta toplanmıştır.” [1325]
6215. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin toplamı amel ihlasında,
emeli kısaltmada, ihsanda bulunmada ve çirkinlikten
sakınmadadır.” [1326]
6216. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey dinin toplamıdır:
İffet, takva ve haya.” [1327]
bak. el-İslam, 1872. Bölüm
6217. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İki şey dinin ölçüsüdür:
Doğruluk ve yakin.” [1328]
6218. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İslam’ın ölçüsü doğru
sözlülüktür.” [1329]
bak. Nehc’ul Belağa, 7. Hutbe; en-Niyyet,
3979. Bölüm
6219. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her şeyin bir dayanağı
vardır. Dinin dayanağı ise fıkıhtır.” [1330]
6220. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ruh dinin dayanağıdır,
ilim ruhun dayanağıdır ve beyan ise ilmin
dayanağıdır.” [1331]
6221. İmam Ali (a.s) Malik Eşter’e
yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: “Dinin
direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmanlara
karşı duran, ümmetin çoğunluğu olan halkı daha çok
sevmeli ve onlara daha fazla
meyletmelisin.” [1332]
bak. es-Salat (1), 2270. Bölüm; el- Yakin,
4243. Bölüm
6222. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Tevhid dinin yarısıdır.” [1333]
6223. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Güzel ahlak dinin
yarısıdır.” [1334]
bak. ez-Zevac, 1634. Bölüm
6224. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin en üstünü arzuları
kısaltmaktır.” [1335]
6225. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dininizin en üstünü günahtan
kaçınmadır.” [1336]
6226. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dinin en üstünü Allah
için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” [1337]
6227. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin zirvesi sabır, yakin ve
nefsani isteklerle cihad etmektir.” [1338]
6228. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en dindarı,
şehveti dinini bozmayandır.” [1339]
6229. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Altı şey dinin
temellerindendir: Halis yakin, Müslümanların hayrını dilemek,
namazı ikame etmek, zekat vermek, haccetmek ve dünyadan yüz çevirmek.” [1340]
6230. İmam Sadık (a.s), kendisine,
“dinin temeli tevhid ve adalettir. İlminin sahası çok geniştir.
Akıllı insan onu derketmelidir. O halde tevhid ve adaleti bana öyle
bir anlat ki anlayışı kolay ve ezberlemesi rahat olsun” diye
söyleyen birisine şöyle buyurmuştur: “Tevhid,
kendin hakkında caiz gördüğün şeyi rabbin hakkında da caiz
görmen, adalet ise
yaratıcının, hakkında kınadığı
şeyleri ona isnad etmemendir.” [1341]
6231. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cahil olmanızın size
yakışmadığı hususlarda iyi düşünün. Kendi
hayrınızı dileyin ve cahil olmanız hususunda hiç bir
özrünüzün kabul edilmeyeceği şeyi tanıma hususunda çaba
gösterin. Şüphesiz Allah’ın dininin bir takım erkanı
vardır ki onları tanımayan kimseye zahiri ibadetlerinin hiç bir
faydası olmaz. Her kim onları tanır ve onlara inanırsa
ibadetteki güzel ılımlılığı ona zarar vermez.” [1342]
bak. el-İslam, 1871, 1873. Bölümler
6232. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dindar insan düşünür ve neticede
huzura kavuşur. Huzu gösterir ve tevazuya yönelir. Kanaat eder ve bu
sebeple müstağni olur. Kendisine verilen şeyden hoşnut olur.
İnzivayı seçer ve kardeşlerden müstağni olur.
Şehvetleri terkeder ve böylece hür olur. Dünyayı kenara iter ve
neticede kötülüklerinden korunur. Hasadeti (kıskançlığı)
uzağa atar ve neticede sevgi ortaya çıkar. İnsanları
korkutmaz ve bu yüzden de insanlardan korkmaz. Onlara karşı suç
işlemez ve bu yüzden de onlardan salim kalır. Hiç bir şeye gönül
bağlamaz ve neticede kurtuluşa ve faziletin kemaline erişir.
Afiyeti basiret gözüyle görür ve bu yüzden de pişmanlıktan güvende
olur.” [1343]
6233. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin meyvesi emanete riayettir.” [1344]
6234. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dini sığınağın
ve adaleti kılıcın
kıl ki her türlü kötülükten kurtulasın ve tüm düşmanlarına
galip gelesin.” [1345]
6235. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din insanı korur.” [1346]
6236. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din en güçlü dayanaktır.” [1347]
6237. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin
afeti haset, kendini beğenmişlik ve böbürlenmektir.” [1348]
6238. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin afeti kötü zanda
bulunmaktır.” [1349]
6239. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dinin afeti üç kişidedir: Facir
olan fakihde, zalim olan imamda ve cahil olan gayretli (abid) kimsede.” [1350]
6240. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin fesadı tamahtır.” [1351]
6241. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tamah din için ne kötü bir
arkadaştır.” [1352]
6242. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin fesadı dünyadır.” [1353]
6243. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Eğer başına bir bela
gelirse malını canına feda et. Eğer bela seni aşarsa
malını ve canını dinine feda et. Zira yağmalanan
kimse, gerçekte dini yağmalanandır. Evi yıkılan kimse
gerçekte dini yıkılandır.” [1354]
6244. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bela gelip çatınca
mallarınızı, canlarınıza kalkan kılın. Bir
olay ortaya çıktığında canlarınızı dinlerinize
feda edin. Bilin ki dini helak olan kimse helak olmuş ve dini
yağmalanan kimse yağmalanmıştır.” [1355]
6245. Resulullah (s.a.a), Ali’ye (a.s)
yaptığı bir tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: “...Beşincisi
şu ki canını ve malını dinine feda et.”[1356]
6246. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din musibeti en büyük musibettir.” [1357]
6247. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinini kaybeden kimse küfür ve delalet
uçurumuna düşer.” [1358]
6248. İmam Sadık (a.s), aziz ve
celil olan Allah’ın “Böylece Allah onu,
onların hilelerinin kötülüklerinden
korudu” ayeti hakkında şöyle
buyurmuştur: “Yani Firavun ailesinin müminini. Allah’a
andolsunki onu parça parça ettiler. Lakin Allah dinine zarar vermelerinden onu
korudu.” [1359]
6249. İmam Sadık (a.s), musibet
esnasında şöyle buyururdu: “Musibetimizi
dinimizde kılmayan Allah’a andolsun.” [1360]
bak. Temam’ul Hayr fi unvan’il musibet,
2244. Bölüm
bak. el- Fakr, 3230. Bölüm; ed- Din,
1320. Bölüm
6250. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a isyan edene itaat eden kimsenin
dini yoktur. Allah’a isnad edilen batıl/yalan bir iftiraya düşen
kimsenin dini yoktur. Allah’ın ayetlerinden bir şeyi inkar eden
kimsenin dini yoktur.” [1361]
6251. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan olmayan zalim bir imamın
velayetine inanan kimsenin dini yoktur.” [1362]
6252. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Takvası olmayan kimsenin dini
yoktur.” [1363]
6253. İmam Bakır (a.s) veya
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Batılı
güçlendirmeyi Allah’ın dini sanan kimsenin dini yoktur ve zalime itaat
etmeyi Allah’ın dininin bir parçası gören kimsenin de dini yoktur.” [1364]
6254. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahde vefa göstermeyen kimsenin dini
yoktur.” [1365]
6255. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İyiliği emretmek ve
kötülükten sakındırmakla Allah’a itaat etmeyen kimsenin dini yoktur.” [1366]
6256. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mertliği olmayan kimsenin dini
yoktur.” [1367]
6257. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hayır tümüyle
akılla derk edilir ve dolayısıyla aklı olmayanın dini
yoktur.” [1368]
6258. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ı
gazaplandırarak bir sultanı razı etmeye çalışırsa
aziz ve celil olan Allah’ın dininden çıkmıştır.” [1369]
6259. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din için sevmeyen ve din için
buğzetmeyen kismenin dini yoktur.” [1370]
6260. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şekki olan kimsenin dini yoktur.” [1371]
Kur’an:
“Şöyle
derler: “Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri
burada niçin görmüyoruz?” “Onları alaya alırdık; yoksa
şimdi gözlere görünmezler mi?”” [1372]
“Bu söze mi
şaşıyorsunuz?
Gülüyorsunuz...Ağlamıyorsunuz. Sürekli gaflet içinde
oyalanmaktasınız.” [1373]
bak. Saffat, 12-15; Zuhruf, 47; Casiye, 9, 33, 35
6261. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ben sizler hakkında
dini küçümsemenizden ve hükmü (hakimliği) satmanızdan korkuyorum.” [1374]
6262. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’ın dinini
hor görmekten sakının. Her kim Allah’ın emrini hor görürse,
Allah kıyamet günü onu hor kılar.” [1375]
6263. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dininizi dillerinize pelesenk
etmiş, sanki her biriniz amelini işleyip tamamlamış,
efendisinin rızasını kazanmıştır.” [1376]
6264. İmam Sadık (a.s) Ebi Basir’e
şöyle buyurmuştur: “Ey Eba Muhammed!
Allah cehennemlik düşmanlarınızın dilinden naklettiği
şu sözünde sizleri anmıştır. “Şöyle
derler: “Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri
burada niçin görmüyoruz?” Allah’a yemin olsun ki bu ayetten maksat sadece
sizlersiniz. Sizler bu dünyanın ehli nezdinde en kötü
insanlarsınız. Oysa Allah’a andolsun ki sizler cennette sevinecek,
onlar ise cehennemde sizleri arayacaktırlar.” [1377]
bak. el-Bihar, 72/226, 112. Bölüm
Kur’an:
“Dinlerini oyun
ve eğlenceye alanları, dünya hayatının
aldattığı kimseleri bırak. Kur'an ile öğüt ver ki, bir
kimse kazandığıyla helake düşmeye görsün, o takdirde
Allah'dan başka ona ne bir yardımcı, ne de bir
kurtarıcı bulunur; her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz.
Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır.
İnkar etmelerinden dolayı kızgın içecek ve can
yakıcı azâb onlaradır.” [1378]
“Doğrusu Allah, dinlerini alay ve eğlenceye alan,
dünya hayatına aldanan küfredenlere ikisini de haram etmiştir”
derler.” Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları,
ayetlerimizi bile bile küfrettikleri gibi biz de onları unutuyoruz.” [1379]
6265. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ın dinini oyun ve
eğlenceye alırsa münezzeh olan Allah onu ebedi olarak ateşe
sokar.” [1380]
6266. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki o ciddidir,
şaka değildir! Hakikattir, yalan değildir! Sesini bütün
canlıların kulağına ulaştıran ve hepsini
hızla süren ölümü söylüyorum! O halde insanların kalabalık
oluşu seni aldatmasın.” [1381]
6267. İmam Sadık (a.s) Abdullah b.
Cündeb’e yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Ey
İbn-i Cündeb! Cehalet çok eskiden beri bayındır olmuş,
temeli güçlü kılınmıştır. Bu, Allah’ın dinini
oyun olarak edindiklerinden dolayıdır. Öyle ki onlardan biri ameliyle
Allah’a yakınlaşmak isterse (gerçek) maksadı O’ndan gayrisidir.
Onların hepsi zalimdirler.” [1382]
bak. 478. Konu, el- Lehv
Kur’an:
“Puta tapanlar hoşlanmasa
da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini doğru yol
ve hak dinle gönderen Allah'tır.” [1383]
6268. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “On iki hidayet bulmuş insan
bizdendir. İlki Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib (a.s) ve
sonuncuları ise neslimden olan dokuzuncusudur. O hak üzere kıyam eden
bir imamdır. Allah yeryüzünü ölümünden
sonra onunla diriltir ve O’nun sebebiyle hak dini müşrikler
istemediği halde tüm dinlere üstün kılar.”[1384]
bak. 1316. Bölüm; el-Hakk, 886. Bölüm; el-
Emsal, 3598. Bölüm
Kur’an:
“İnsanların
fırka fırka olacağı, Allah katından
kaçınılmaz o günün gelmesinden önce, kendini dosdoğru dine
yönelt.” [1385]
“Sadece
kendisine tapmanızı emretmiştir. İşte dosdoğru
din budur.” [1386]
6269. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Herkese gücünün yeteceği kadar
yüklenmiştir. Cahillerin yükü de hafifletilmiştir. Rahmet eden bir
Rab, doğru bir din ve bilen bir imam var.”[1387]
Merhum Allame Tabatabai “Kayyim”
(dosdoğru) hakkında şöyle demektedir: “Kayyim bir işin
sorumluluğunu üstlenen ve o işi tedbirle idare etmekte güçlü olan
veya hiç bir gevşeklik veya sarsıntıya düşmeden
ayakları üzerinde duran kimsedir. O halde ayetin manası
şöyledir: “Toplumu idare etmekte ve toplumu mutluluğun zirvesine
ulaştırmada güçlü olan din tevhit dinidir. Dosdoğru,
sarsılmayan, beşeri hidayet eden, asla insanı
sapıklığa düşürmeyen, hak olan ve batılın asla
sızamadığı din, tevhit dinidir. Ama insanların
çoğu his ve duyu alemine alıştığından ve fani
dünyanın debdebesinde boğulduğundan dolayı temiz bir kalp
ve doğru bir akıldan mahrumdurlar. Onlar tevhit dininin dosdoğru
ve kurtarıcı bir din olduğunu anlamıyor, sadece dünya
hayatının zahirini görüyor ve ahiretten gaflet edip yüz
çeviriyorlar.”[1388]
Kur’an:
“Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir,
sakın müşriklerden olma.” [1389]
“Hakka yönelerek
kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine
ver. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur;
işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.” [1390]
6270. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a dinlerden en sevimli
olanı, hanif dinidir. Alime, “Sen zalimsin” dediğini görmediğin
takdirde şüphesiz ümmetime veda edilmiş olur.” [1391]
6271. İmam Bakır (a.s), aziz ve
celil olan Allah’ın, “Allah’a hanifler
olun ve ona şirk koşmayın”
ayeti hakkında soru soran Zürare’ye şöyle buyurmuştur: “Hanif
Allah’ın insanları üzerinde yarattığı
fıtrattır. “Allah’ın yaratışında
değişiklik olmaz” Allah insanları kendisini tanıma
üzere yaratmıştır. [1392]
6272. İmam Bakır (a.s), aziz ve
celil olan Allah’ın, “Allah için hanifler
olun ve Allah’a şirk koşmayın” ayetinde
geçen “hanifiyye”den maksadın ne olduğunu soran Zürare’ye şöyle
buyurmuştur: “Maksat Allah’ın insanları
üzerinde yarattığı fıtrattır. “Allah’ın yaratışında
değişiklik olmaz” Allah insanları kendini tanıma
fıtratı üzere yaratmıştır.” [1393]
6273. İmam Bakır (a.s) aziz ve celil
olan Allah’ın, “Allah için hanifler
olun ve Allah’a şirk koşmayın” ayetinde
geçen “hanifiyye”den maksadın ne olduğunu soran Zürare’ye şöyle
buyurmuştur: “Bu Allah’ın insanları üzerine
yarattığı fıtrattır. Allah bütün yaratıkları
kendi marifeti üzerinde yaratmıştır.” [1394]
6274. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hanif dininde bıyıkları
kısaltmak, tırnakları kesmek, bıyıkları
aldırmak (kesmek) ve sünnet ettirmek gibi şeyler dahil hiç bir
şey hükümsüz bırakılmamıştır.” [1395]
Kur’an:
“Allah size
kolaylık ister, zorluk istemez.” [1396]
6275. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Şüphesiz
Allah’ın dini kolaydır.” [1397]
6276. İbn’ul-Edre’ şöyle diyor: “Şüphesiz
Allah’ın Resulü (s.a.a) namaz kılan birini gördü. Bir müddet ona
baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Onun doğru namaz
kıldığını mı zannedi yorsun?” Ben, “Ey
Allah’ın Resulü! O Medine halkının tümünden daha fazla namaz
kılıyor” deyince şöyle buyurdu: “Bunu sakın ona söyleme ki
onu helak edersin.” Daha sonra şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah bu
ümmet için kolaylık istemiştir. Allah onların zorluğa
düşmesini dilememiştir.” [1398]
6277. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kolaylaştırın,
zorlaştırmayın. Ram ettirin, ürkütmeyin.” [1399]
6278. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde dinlerin en sevimlisi,
kolay olan hanif dinidir.” [1400]
6279. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ben kolay olan hanif dini
üzere gönderildim. Her kim benim sünnetime muhalefet ederse, benden
değildir.” [1401]
6280. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah beni, ruhbanlık için
göndermedi. Şüphesiz ki Allah nezdinde dinlerin en
hayırlısı kolay olan hanif dinidir.” [1402]
Kur’an:
“Dinde sizin
için bir zorluk kılmamıştır” [1403]
“Allah insana
ancak gücünün yeteceği kadar yükler;” [1404]
“Varlıklı
olan kimse, nafakayı varlığına göre versin; rızkı
ancak kendisine yetecek kadar verilmiş olan kimse, Allah'ın kendisine
verdiğinden versin; Allah kimseye, verdiği rızkı aşan
bir yük yüklemez. Allah, zorluktan sonra kolaylık verir.” [1405]
6281. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın ümmetime verdiği ve
kendisiyle onları diğer ümmetlere üstün kıldığı
üç şey vardır ki Allah onları peygamberlerden
başkasına vermemiştir. Zira Allah Tebarek ve Teala bir peygamberi
gönderdiğinde ona şöyle buyurmuştur: “Dininde çaba göster ve
kendini zorluğa salma.” Allah Tebarek ve Teala bu nimeti benim ümmetime de
bağışlamış ve nitekim şöyle buyurmuştur: “Allah
dinde sizlere zorluk kılmamıştır.” Yani hiç bir
darlık kılmamıştır.”[1406]
6282. Al-i Sam’in kölesi Abd’ul-A’la
şöyle diyor: “İmam Sadık’a (a.s) şöyle
arzettim: “Ayağım kayıp, tırnağım kopunca
ayağıma merhem sürdüm. Nasıl abdest alayım?” İmam
şöyle buyurdu: “Bu ve benzerlerinin hükmü aziz ve celil olan Allah’ın
kitabından anlaşılır. Allah şöyle buyurmuştur: “O
sizlere dinde zorluk kılmamıştır” Üzerine mesh et.” [1407]
bak. el-Bihar, 5/298, 14. Bölüm
6283. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey dinin kemalidir:
“İhlas, yakin ve kanaat.” [1408]
6284. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki dinin kemali ilim elde etmek
ve ilimle amel etmektir.” [1409]
6285. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Haramlardan
sakındığında, şüphelerden
kaçındığında, farzları eda edip müstehapları
yerine getirdiğinde, dini faziletleri kemale erdirmiş olursun.” [1410]
bak. el-İman, 267-270. Bölümler; el-Bela,
407. Bölüm; 467. Konu, el-Kemal
Kur’an:
“Bugün, size dininizi kemale erdirdim,
üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için
İslam’ı beğendim.”
[1411]
6286. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kur’an emredici ve sakındırıcıdır.
Konuşan bir suskun ve Allah’ın yaratıkları üzerindeki
hüccetidir. Allah Kur’an hakkında yaratıklarından söz
almış, nefislerini Kur’an’a rehin kılmış, nurunu
tamamlamış ve dinini kemale erdirmiştir.” [1412]
6287. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah her şeyi beyan edici olarak
sizlere Kur’an’ı indirdi. Peygamberi bir müddet aranızda
yaşattı ki kitabında zikrettiği ve beğendiği dinini sizler ve kendisi için kemale
erdirsin.” [1413]
bak. el-İmamet (1), 131. Bölüm; el-Hamr,
1122, 5129. Hadis
Kur’an:
“Allah'a, bize
gönderilene, İbrahim'e, İsmail’e, İshak'a, Yakub'a ve (Yakub’un
evlatlarından 12) torunlarına indirilene, Műsa, İsa ve Rableri
tarafından peygamberlere verilene…” [1414]
“Kim
İslam’dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O
ahirette de kaybedenlerdendir.” [1415]
6288. Ebu Basir, İmam Sadık’a (a.s)
şöyle dedi: “Fedan olayım! Bana aziz ve celil
olan Allah’ın kullarına farz kıldığı,
insanların tanımak zorunda olduğu ve kendisinden başka hiç
bir dinin kabul görmeyeceği dini tanıt.” İmam şöyle
buyurdu: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in
(s.a.a) Allah’ın Resulü olduğuna şahadet etmek, namaz
kılmak, zekat vermek, imkanı olanların haccetmesi, Ramazan ayının
orucunu tutmak.” Sonra bir müddet sustuktan sonra iki defa şöyle
buyurdu: “...ve velayet” [1416]
6289. Abdulazim Hasani şöyle diyor: “Efendim
olan Ali b. Muhammed’in (a.s) huzuruna vardım. Gözü bana ilişince
şöyle buyurdu: “Ey Ebu’l Kasım! Hoş geldin. Sen gerçekten bizim
dostumuzsun. Ben şöyle dedim: “Ey İbn-i Resulillah! Dinimi size arz
etmek istiyorum! Eğer doğru ve beğenilmiş ise hayatta
olduğum müddetçe bu din üzere sebat göstereceğim.” İmam, “Ey
Ebul Kasım! Söyle!” deyince ben şöyle arzettim: “Ben Allah Tebarek ve
Teala’nın bir olduğuna inanıyorum... Velayetten sonra Farz olan
vecibeler şunlardır: Namaz, zekat, oruç, hac, cihad, iyiliği
emretmek ve kötülükten sakındırmak.” Ali b. Muhammed (a.s) şöyle
buyurdu: “Ey Ebu’l-Kasım! Allah’a andolsun ki bu Allah’ın
kullarına seçtiği ve beğendiği dindir. Bu din üzere sabit
kal. Allah seni dünya ve ahirette hak ve sabit din üzere kılsın.” [1417]
6290. İbrahim Muhariki şöyle diyor: “Ebu
Abdillah Cafer b. Muhammed’e (a.s) dinimi beyan ederek şöyle dedim: “Şehadet
ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, o tektir ve ortağı
yoktur. Hakeza şehadet ederim ki Muhammed (s.a.a) Allah’ın elçisi ve
Ali ondan sonraki adil imamdır. Sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali b.
Hüseyin, sonra Muhammed b. Ali ve sonra da sen.” İmam, “Allah sana rahmet
etsin” dedikten sonra şöyle buyurdu: “Allah’tan sakının!
Allah’tan sakının! Allah’tan sakının. Takvadan, doğru
konuşmaktan, emanete riayet etmekten, karın ve tenasül organı
iffetinden ayrılmayın ki Refik-i A’lada bizlerle birlikte
olasınız.” [1418]
6291. Amr b. Hureys şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s) şöyle arzettim: “Kurbanın olayım! Kendisiyle
Allah’a ibadet ettiğim dinimi size arz etmeme izin verir misiniz?”
İmam, “söyle!” deyince ben şöyle arzettim: “Ben Allah’a kendisinden
başka ilah olmadığı, Muhammed’in (s.a.a) onun kulu ve
elçisi olduğu, kıyametin şüphesiz geleceği, Allah’ın
ölüleri mezarlarından dirilteceği üzere ibadet ediyorum. Hakeza namaz
kılmak, zekat vermek, Ramazan ayında oruç tutmak ve gücü olana
Ka’be’yi haccetmek de farzdır. Allah’ın Resulü’nden (s.a.a) sonra
velayet Ali b. Ebi Talib’in, ondan sonra Hasan’ın, ondan sonra Hüseyin’in,
ondan sonra Ali b. Hüseyin’in, ondan sonra Muhammed b. Ali’nin
hakkıdır. Sizler benim imamlarımsınız. Ben bu inanç
üzere yaşıyorum, bu inanç üzere öleceğim ve Allah’a bu inanç
üzere ibadet ediyorum.” İmam şöyle buyurdu: “Ey Amr! Allah’a andolsun
ki bu benim ve babalarımın dinidir. Bu din üzere Allah’a gizli ve
açık ibadet ediyoruz ve bu dine bağlıyız.” [1419]
6292. Yusuf şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s) şöyle arzettim: “Allah’a kendisiyle ibadet ettiğim
dinimi size de arzetmek istiyorum ki eğer doğru ise bu din üzere beni
sabit kıl. Yok eğer doğru değilse, beni hakka yönelt.
İmam, “Söyle!” deyince ben şöyle arzettim: “Şehadet ederim ki
Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur ve
Muhammed O’nun kulu ve elçisidir ve Ali benim İmamımdır ve Hasan
benim imamımdır ve Hüseyin benim İmam’ımdır ve Ali b.
Hüseyin benim imamımdır ve Muhammed b. Ali benim imamımdır
ve sen fedan olayım, babalarının yolu üzeresin.” Yusuf
şöyle diyor: “Bu esnada İmam Sadık (a.s) kaç defa şöyle
buyurdu: “Allah’ın rahmeti senin üzerine olsun!” Ardından şöyle
buyurdu: “Allah’a yemin olsun ki bu din Allah’ın, meleklerin, benim ve
babalarımın dinidir. Allah bu dinden başka bir dini kabul
etmez.” [1420]
6293. Hasan b. Ziyad Attar şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s) şöyle arzettim: “Her ne kadar amellerim hususunda
iyilik üzere olsam da dinimi sizlere arzetmek istiyorum.” İmam, “söyle” deyince şöyle arzettim: “Allah’tan
başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın kulu ve
elçisi olduğuna şahadet ederim. Onun Allah tarafından
getirdiği her şeyi ikrar ediyorum.” (İmam benim dediğime
benzer şeyler söyledi.) Ali benim
imamımdır Allah ona itaati farz kılmıştır. Her
kim onu tanırsa mümindir, her kim de onu tanımazsa
sapıktır. Her kim ona muhalefet ederse kafirdir. [1421]
6294. İmam Bakır (a.s), kendisine,
“sen ve ailenin Allah’a ibadet ettiği dini bana haber ver ki ben de o din
üzere Allah’a ibadet edeyim” diye söyleyen Ebu’l Carud’a şöyle
buyurmuştur: “Kısa ama çok önemli bir şeyi
sordun. Allah’a yemin olsun ki sana kendisiyle aziz ve celil olan Allah’a
ibadet ettiğimiz, benim ve babalarımın dinini sana beyan
edeceğim: “Allah’tan başka ilah olmadığına,
Muhammed’in (s.a.a) Allah’ın elçisi olduğuna şahadet etmek,
Allah nezdinden getirdiği her şeyi, ikrar etmek dostumuzla dost
olmak, düşmanlarımızdan beri olmak, emrimize teslim olmak,
Kaim’imizi beklemek, çaba göstermek ve sakınmaktır.” [1422]
bak. el-Bihar, 69/1, 28. Bölüm; el-Amel
(1), 2946. Bölüm; eş-Şefaat, 2035. Bölüm
Kur’an:
“Dinde zorlama
yoktur; artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır.
Tağutları inkar edip Allah'a iman eden kimse, kopmak bilmeyen
sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir,
bilendir.” [1423]
“Onların
dediklerini biz biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba
değilsin; söz verdiğim günden
korkanlara Kur'an'la öğüt ver.”[1424]
“Sen öğüt
ver! Esasen sen sadece bir öğütçüsün. Sen, onlara zor kullanacak
değilsin.” [1425]
6295. “İbn-i Abbas şöyle diyor: “Araplar
arasında adet olduğu üzere bir kadının çocuğu
kalmayınca kendi kendisine, bir çocuğu hayatta kaldığı
takdirde onu Yahudi edeceğine dair söz veriyordu. Beni Nadir yahudileri
sürgün edilince Ensar’ın çocuklarının bazısı da bunlar
arasındaydı. Ensar şöyle dedi: “Biz çocuklarımızdan el
çekemeyiz.” Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah şu ayeti nazil buyurdu:
“Dinde zorlama yoktur. Hah ile batıl iyice ayrılmıştır.” [1426]
bak. et-Tekelluf, 3509. Bölüm; Tefsir’ul
Mizan, 2/342
6296. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinini aziz ve celil olan Allah’ın
kitabı vesilesiyle tanıyan kimse dağlar yerinden sökülse bile o
dininde sarsıntıya uğramaz. Bilmeden bir inancı kabul eden
kimse ise haberi olmadan ondan çıkar.” [1427]
6297. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim şahıslar vesilesiyle
bu dine girerse, şahıslar da
onu bu dinden çıkarırlar. Her kim de kitap ve sünnet üzere bu dine
girerse, dağlar yerinden sökülse bile o sarsılmaz.” [1428]
bak. el-Hakk, 898. Bölüm
6298. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz dindarların
kendileriyle tanındığı bir takım alametleri
vardır: “Doğru sözlülük, emanete riayet, sözüne bağlı
olmak, sıla-i rahimde bulunmak, zayıflara merhamet etmek,
kadınlara az karışmak, iyilik etmek, güler yüzlü olmak,
sabır ve tahammül etmek, ilme ve insanı aziz ve celil olan Allah’a
yaklaştıran şeye tabi olmak! Ne mutlu bunlara ve güzel
akıbetlerine!” [1429]
bak. el-Hayr, 1173. Bölüm; ez-Zikr,
1344. Bölüm; ed- Dünya, 1240, 1254, 1255. Bölümler
6299. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinini dünyan ile koru ki ikisini
de kazanasın. Dünyanı dinin ile koruma ki ikisini de kaybedersin.” [1430]
6300. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinini dünya ile koru ki seni
kurtarsın. Dünyanı din ile koruma ki seni yok etmesin.” [1431]
6301. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinini dünyana tabi kılarsan
dinini ve dünyanı helak edersin ve ahirette hüsrana uğrayanlardan
olursun. Eğer dünyanı dinine tabi kılarsan, dinini ve
dünyanı elde etmiş ve ahirette kurtuluşa erenlerden olursun.” [1432]
6302. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim mülkünü dinine hizmetçi
kılarsa her padişah ona boyun eğer. Her kim dinini mülküne
hizmetçi kılarsa, her insan ona tamah eder.” [1433]
6303. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar
dünyalarını ıslah etmek için dinlerinden bir şeyi terk
edince mutlaka Allah da onlara daha çok zarar verecek bir kapı açar.” [1434]
bak. 1305. Bölüm
6304. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çok geçmeden öyle bir şüpheye
düşeceksiniz ki doğru yolu bulmak için ne bir nişane ve ne de
sizleri hidayet edecek bir imam göreceksiniz. O şüpheden sadece “el- Garik”
duasını okuyan kimse kurtulacaktır. Ben, “Garik duası
nasıldır?” diye sorunca şöyle buyurdu: “Şöyle de: Ey Allah!
Ey Rahman! Ey Rahim ve ey kalpleri değiştiren Allah! Kalbimi dinin
üzere sabit kıl.” [1435]
6305. Resulullah (s.a.a), bir duasında
şöyle buyurmuştur: “Ey kalpleri sabit
kılan Allah! Kalplerimizi dinin üzere sabit kıl!” [1436]
6306. Resulullah (s.a.a), hakeza bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Ey
kalpleri değiştiren Allah! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.”[1437]
6307. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin sebatı yakinin gücüyledir.” [1438]
Bak. el-İmamet (3), 235, 256. Bölümler
6308. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın dinini sadece onu tümüyle
kavrayan kimse koruyabilir.” [1439]
6309. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah-u Teala’nın
dinine sadece onu tümüyle ihata eden kimse yardım edebilir.” [1440]
6310. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’ın
dininin koruyucuları, dini ikame edenler, ona yardım edenler, her
taraftan onu ihata edenler, Allah’ın kulları için koruyup riayet
edenlerdir.” [1441]
6311. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah bu dini kötü birisi
ile güçlendirir.” [1442]
6312. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala bu
dini nasipsiz topluluklarla güçlendirir.” [1443]
6313. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah
Tebarek ve Teala İslam’ı, ehli olmayan kimselerle güçlendirir.” [1444]
6314. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bu din, Allah
nezdinde nasibi olmayan kimselerle güçlü olur.” [1445]
6315. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinlerin bütün işleri dört türdür:
“İlki hakkında ihtilaf olmayan, bütün ümmetlerin üzerinde icma
ettiği ve mecburen kabul edilmesi gereken zaruri şeydir.
İkincisi icma edilen haberlerdir. Her şüpheyi bu haberlere döndürmek
gerekir. Her olayın hükmünü ondan çıkarmak icab eder. Bunlar
hususunda ümmet icma etmiştir. Üçüncüsü ise şek ve inkar edilebilir
şeylerdir. Bunlar hususunda ehlinden açıklama istemek gerekir. Her
kim bu konuda görüş belirtirse tevili hususunda ittifak edilen ilahi
kitaptan bir delili veya üzerinde icma edilen ve hakkında hiç bir ihtilaf
olmayan bir sünneti ortaya koymalıdır. Dördüncüsü ise akılların
doğruluğunu tanıdığı ve ümmetin özel ve genel hiç
bir ferdinin hakkında şek edip inkarda bulunamayacağı kanunlardır.
Bu iki şey tevhid ve ondan daha aşağısını
tırmalama diyeti ve ondan daha yukarısını
kapsamaktadır. O halde din hususunda ortaya çıkan meselelerde
eğer sabit bir delili varsa kabul et, eğer gerçeği örtülü ise
onu kabul etme. Her kim bu üç işten birini (dini bir konuyu ispat için)
ortaya koyarsa, bu Allah’ın şu ayette Peygamberine
açıkladığı üstün delildir: “Üstün delil
Allah'ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi”
de.” Bu üstün delil, cahile
ulaştığında, alimin ilmiyle anladığı gibi
cahil kimse de cehaletine rağmen onu anlar. Zira Allah adildir, zulmetmez.
Kullarına bildiği şeyi delil kılar ve kullarını
anlayıp tanıdıkları şeye davet eder; bilmedikleri ve
tanımadıkları şeye değil. [1446]
6316. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dini sadece akıl ıslah eder.” [1447]
6317. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din ve edep aklın neticesidir.” [1448]
6318. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Din sevgiden başka bir şey
midir?” [1449]
6319. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dini korumak marifetin meyvesi ve
hikmetin başıdır.” [1450]
6320. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dini idare etmek takva ve yakin
güzelliği ile mümkündür.” [1451]
168. Konu
ed- Deyn
Borç
F el-Bihar,
103/138-156, Ebvab’ud-Deyn ve’l-Karz
F Vesail’uş-Şia,
13/76, Ebvab’ud-Deyn ve’el-Karz
F el-Bihar,
74/359, 23. Bölüm; Kazaud-Deyn’ul-Mü’min
F Kenz’ul-Ummal,
6/209-256, fi’d-Deyn
bak.
F 437.
Konu, el-Karz
F eş-Şehade,
2111. Bölüm; el-Velayet (1), 4321. Bölüm; el-Hisab, 840. Bölüm
6321. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Borçlanmaktan sakının.
Şüphesiz borç gecenin hüznü ve gündüzün zilletidir.”[1452]
6322. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Borç gecenin hüznü ve gündüzün
zilletidir.” [1453]
6323. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Borç iki kölelikten biridir.” [1454]
6324. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çok borçlanmak doğru insanı
yalancı ve sözünde duran insanı sözünde durmaz kılar.” [1455]
6325. Ebu Said Hudri Allah Resulü’nün (s.a.a)
şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Küfür
ve borçtan Allah’a sığınırım.” Kendisine, “Ey
Allah’ın Resulü! Borç ve küfür eşit midir?” diye sorulunca,
Resululullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Evet!” [1456]
6326. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Az borçlanın, şüphesiz az
borçlanmak ömrü uzatır.” [1457]
bak. Vesail’uş Şia, 13/76, 1. Bölüm
6327. İmam Ali Kazım (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kendisinin ve
ailesinin geçimini bu helal rızıktan temin etmek için
çalışan kimse, aziz ve celil olan Allah yolunda cihat eden kimse
gibidir. Ama eğer temin edemezse Allah ve Resulünün ümidiyle
borçlansın ve ailesinin geçimini temin etsin.” [1458]
6328. Muaviye b. Vehed şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s) şöyle dedim: “Bizlere nakledildiği üzere Ensar’dan
birisi ölünce iki dinar borcu vardı. Peygamber (s.a.a) onun
namazını kılmadı ve şöyle buyurdu: “Dostunuz için
namaz kılın.” Sonunda yakınlarından biri iki dinar borcunu
ödemeyi üzerine aldı. (Acaba bu rivayet doğru mudur?)” İmam
Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Doğrudur” daha sonra şöyle
buyurdu: “Allah Resulü (s.a.a) Müslümanlar ibret alsın,
başkalarına olan borcunu ödesin ve borçlanmayı hafife
almasın diye böyle davranmıştır. Yoksa Allah’ın Resulü
de vefat ettiğinde borçluydu. Hasan (a.s) da borçlu olduğu bir halde
vefat etti. Hüseyin (a.s) da borçlu olduğu bir halde şehit oldu.” [1459]
bak. Vesail’uş-Şia, 13/79, 2. Bölüm
Kur’an:
“Ey iman
edenler! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız
zaman onu yazınız.” [1460]
6329. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bazı kimselerin duası
müstecap olmaz, onlardan biri de vaadeli borç verdiği halde onu yazmayan
veya bir kaç şahit tutmayan kimsedir.” [1461]
6330. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şahitleri olmadığı
için hakkı zayi olan kimse sevap görmez.”
[1462]
bak. el-Bihar, 103/154, 5. Bölüm;
Vesail’uş Şia, 13/93, 10 . Bölüm
Kur’an:
“Şayet
birbirinize güvenirseniz (rehin gerekmez ama) güvenilen kimse borcunu ödesin.
Rabbi olan Allah'tan sakınsın.” [1463]
6331. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim birinin hakkını
ödeyebildiği halde ertelerse kendisine her gün için haraç yiyen kimsenin
günahı yazılır.” [1464]
6332. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Borç üç kısımdır: Birisi
alacaklı olduğunda mühlet verir ve borcunu zamanında öder. Bu
kimse kar eder ve zarar etmez. Birisi alacaklı olduğunda
zamanında alır ve borçlu olduğunda da zamanında öder. Bu
kimse de ne kar eder ve ne de zarar görür. Birisi de alacaklı olduğunda
zamanında alır, ama borçlu olduğunda sürekli borcunu erteler. Bu
kimse zarar eder ve fayda görmez.” [1465]
6333. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Malı hususunda insanların en
cimrisi, yüzsuyunu dökmede en cömert olandır.” [1466]
6334. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Zengin insanın borcunu ertelemesi
zulümdür.” [1467]
bak. el-Bihar, 103/146, 3. Bölüm;
Vesail’uş Şia, 13/89, 8. Bölüm ve s. 112, 25. Bölüm; es-Sadeka, 2243.
Bölüm
Zal Harfi
Konular:
ü ez-Zikr (Zikir)
ü ez-Zillet (Zillet)
ü ez-Zenb (Günah)
169. Konu
ez-Zikr
Zikir
F el-Bihar,
93/148, 1. Bölüm; Zikrullah-u Teala
F el-Bihar,
86/240, 45. Bölüm; el- Ediyye ve’l-Ezkar
F Kenz’ul-Ummal,
1/413, 2/240, fi’z-Zikr
F Vesail’uş-Şia,
4/1177, Ebvab’uz-Zikr
bak.
F 393.
Konu, el- Gaflet; el-Meclis, 521. Bölüm, 522. Bölüm; ez-Zulm, 2458. Bölüm
F
Kur’an:
“Onlar iman
etmişlerdir, kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşmuştur. Bilin
ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur. ” [1468]
“Ey iman
edenler! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı
anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır.” [1469]
bak. Bakara, 152; Al-i İmran, 41, 191; Nisa, 142; A!raf, 180, 205; Tevbe, 67; Kehf, 24, 28; Ta-Ha, 34, 32; Nur, 37; Şuara, 227; Ankebut, 45; Ahzab, 21, 35, 41; Cuma, 10; Müzzemmil, 8
6335. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “(Allah’ı) zikretmek” muhiplerin
lezzetidir.[1470]
6336. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Senin zikrinin lezzetinden başka lezzetlerden, seninle ünsiyet edinmekten
başka tüm rahatlıktan, sana yakın olmaktan başka tüm
sevinçlerden ve senin itaatinden gayri tüm işlerden senden
bağışlanma dilerim!”[1471]
6337. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) hakeza
bir duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Senin hatıranı anmak, kalplere ne kadar lezzetli ve vehimlerle gayp
yollarını katetmek ne de tatlıdır!”[1472]
6338. İmam Ali (a.s), Haris’e şöyle
buyurmuştur: “Allah Resulü’nün (s.a.a) bana öğrettiği
bir duayı sana da öğreteyim mi?” Ben (Haris), “Öğret” deyince
şöyle buyurdu: “Allahım! Kalbimin pencerelerini senin zikrine aç ve
bana, sana ve peygamberine itaat etmeyi ve kitabınla amel etmeyi nasip
et.”[1473]
6339. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir sevgiliyle (mahbub ile)
oturmaktır.”[1474]
6340. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rabbim bana sözümün zikir, sessiz
kalışımın fikir ve bakışımın ibret
olmasını emretti.”[1475]
6341. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın zikri
dışında susan kimseye ne mutlu!”[1476]
6342. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir iki ganimetten en üstünüdür.”[1477]
6343. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e selam gönder, bizi senin zikrinle nefsani
isteklerinden yüz çeviren, dakik bir marifeti sebebiyle kudret
düşkünlüğünün sebeplerine muhalefet eden, şehvetlerin
ateşten perdelerini tövbe suyunu dökerek söndüren ve cehalet
tabaklarını hayatın berrak suyu ile yıkayan kimselerden
kıl.”[1478]
6344. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Ey
zikri, zikredenler için bir şerafet, şükrü şükredenler için bir
zafer, itaati, itaat edenler için bir kurtuluş olan Allahım!
Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e selam gönder ve kalplerimizi zikrinle diğer
tüm zikirlerden müstağni kıl.”[1479]
6345. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek takva
sahiplerinin huyudur.”[1480]
6346. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek her iyilik
sahibinin huyu ve her müminin hasletidir.”[1481]
6347. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek her takva
sahibinin sevinci ve her yakin sahibinin lezzetidir.”[1482]
bak. 1344. Bölüm
Kur’an:
“Allah'ı
anmak daha büyüktür!” [1483]
6348. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir şeyi Allah’ın zikrine
değiştirmeyin. Şüphesiz Allah şöyle buyurmuştur: “Allah’ı
anmak daha büyüktür!”[1484]
6349. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala’ya en sevimli gelen amel
ve kulu dünya ve ahirette her türlü kötülükten kurtaran en etkili şey Allah’ı
zikretmektir.” Kendisine, “Hatta Allah yolunda cihattan da mı üstündür?”
denilince şöyle buyurmuştur: “Eğer Allah’ın zikri
olmasaydı cihat emri de verilmezdi.”[1485]
6350. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizlere melikiniz olan Allah nezdinde
en hayırlı amelinizi, en temiz işinizi ve
makamınızı en çok yükselten şeyi, sizler için dirhem ve
dinardan daha hayırlı olan ve hatta düşmanla
karşılaştığınızda öldürmek ve öldürülmekten
daha hayırlı olan fiili haber vermeyeyim mi?” Onlar, “Haber ver, ey
Allah’ın Resulü!” deyince şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan
Allahı çok zikretmek”[1486]
bak. el-Mehabbet (2), 664
Kur’an:
“Ey iman
edenler! Allah'ı çok anın. O’nu sabah akşam tesbih edin.” [1487]
“Seni daha çok
tesbih edelim ve çokça analım.” [1488]
6351. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kur’an’ı tilavet et ve Allah’a çok
zikirde bulun. Şüphesiz zikir senin için göklerde bir hatırlanma ve
yeryüzünde bir nurdur.”[1489]
6352. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikri yüce Allah’tan, onu çok zikretmekle
sakının.”[1490]
6353. Resulullah (s.a.a) kendisine, “Allah-u
Teala’ya insanların en özel kulu olmak istiyorum” denilince şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı çok zikret ki Allah-u Teala’ya
kullarının en özeliolasın.”[1491]
6354. İmam Sadık (a.s) kendisine,
“Allah nezdinde en değerli yaratık kimdir?” diye sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı en çok zikreden ve
itaatiyle en çok amel edendir.”[1492]
6355. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir dışında her şeyin
sona erdiği bir sınır vardır. Zikrin sona erdiği bir
sınır yoktur. Aziz ve celil olan Allah bir takım farzları
farz kılmıştır. Her kim onları eda ederse o
onların sınırıdır... Aziz ve celil olan Allah zikrin
azına razı olmamış ve sona erdiği bir sınır
taktir etmemiştir.” İmam Daha sonra şu ayeti okudu: “Ey iman
edenler! Allah’ı çok zikredin.”[1493]
6356. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gücünüz yettiğince gece gündüz her
an Allah’ı zikredin. Şüphesiz Allah kendisini çok zikredilmesini
emretmiştir.”[1494]
6357. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kul rabbini her gün yüz defa zikredince
bu Allah’ı çok zikirdir.”[1495]
6358. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ı gizlice zikrederse
Allah’ı çok zikretmiş sayılır.”[1496]
6359. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Fatımet’uz-Zehra’nın (a.s)
tesbihatı da aziz ve celil olan Allah’ın buyurduğu çok zikirdir.
“Ey İman edenler! Allah’ı çok zikredin.”[1497]
6360. Abdullah b. Bukeyr şöyle diyor: “İmam
Sadık’a (a.s), “Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin!” ayeti
hakkında çok zikretmenin en az sınırı nedir diye sordum.
Şöyle buyurdu: “Her namazın arkasından otuz üç defa Allah’ı
tespih etmektir.”[1498]
bak. 1342. Bölüm
6361. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İyi insanın dili zikri
sürdürmeye aşıktır.”[1499]
6362. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Zikri devam ettirmek evliyanın samimi
dostudur.”[1500]
6363. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin sürekli Allah’ı zikreder ve
çok düşünür.”[1501]
6364. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanoğlu içinde Allah’ı
zikretmediği her an için kıyamet günü hasret duyar.”[1502]
6365. İmam Ali (a.s) Nevf’ul-Bekali’ye
öğrettiği bir duasında şöyle buyurmuştur:
“Allahım! Her kim zikrinle meşgul olmaz ve sana
yakınlığa doğru yolculuk etmeye hazırlanmazsa hayat
ona ölüm ve ölümü ona hasret sebebi olur.”[1503]
6366. İmam Ali (a.s) Şabaniye
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Bana zikrinden zikrine aşık olmayı ilham et. Himmetimi üstün
isimlerine ve mukaddes mahalline yönelt.”[1504]
6367. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Senden Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e
selam göndermeni, beni sürekli seni zikreden ve ahdini bozmayan kimselerden
kılmanı dilerim.”[1505]
6368. İmam Ali (a.s), bir duasında
şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Hakkın, kutsiyetin, en yüce sıfatların ve isimlerin hakkı
için senden gece ve gündüzümü zikrinle bayındır kılmanı,
sürekli sana hizmette bulunmayı, amellerimi nezdinde makbul saymanı,
böylece tüm amel ve virdlerimin -irademin- tek bir vird olmasını ve
sürekli sana hizmette bulundurmanı dilerim.”[1506]
bak. 1346. Bölüm
“Göklerin ve
yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca
gelmesinde akıl sahiplerine şüphesiz deliller vardır. Onlar
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar.” [1507]
“Namazı
kıldıktan sonra, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de
anın. Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince
kılın. Namaz şüphesiz, iman edenlere belirli vakitlerde farz
kılınmıştır. ” [1508]
6369. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Musa (a.s) şöyle arzetmiştir:
“Ey Rabbim! Ben, makamını seni zikretmekten daha yüce gördüğüm
bir haldeyim.” Allah şöyle buyurdu: “Ey Musa! Beni her hal üzere zikret!”[1509]
6370. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En üstün ve gerekli vasiyet rabbini
unutmaman, sürekli onu zikretmen, ona isyan etmemen ve oturup kalkarken ona
ibadet etmendir.”[1510]
6371. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a
(a.s) vefat anında şöyle vasiyet etmiştir: “Her
hal üzere Allah’ı zikret.”[1511]
Kur’an:
“Allah'ı
çok anan erkekler ve kadınlar,” [1512]
6372. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim gafiller arasında
zikrederse, kaçanlar arasında cihat edenler gibidir.”[1513]
6373. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gafiller arasında Allah’ı
zikreden, kaçanlar yerine savaşan kimse gibidir.”[1514]
6374. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gafiller arasında Allah’ı
zikreden kimse, kaçanlar yerine savaşan kimse gibidir. Kaçanların
yerine savaşan kimsenin ise varacağı yer cennettir.”[1515]
6375. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikreden kimse
kurtuluşa erenlerdendir.”[1516]
6376. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde en sevimli amel sözün
tesbihidir...” Kendisine, “sözün tesbihi nedir?” diye sorulunca şöyle
buyurdu: “Bir grup sohbet ederken, birisinin Allah’ı tesbihte
bulunmasıdır.”[1517]
6377. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikreden kimse
dışında herkes susamış bir halde ölür.”[1518]
6378. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ın zikriyle
meşgul olursa Allah da (insanlarca) anılışını
güzel kılar.”[1519]
6379. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yıldırım mümin ve kafire
isabet eder; ama Allah’ı zikreden kimseye isabet etmez.”[1520]
6380. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yıldırım aziz ve celil
olan Allah’ı zikreden kimseye isabet etmez.”[1521]
6381. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin her ölümle ölür; boğulur,
enkaz altında kalır; yırtıcı hayvanlara yem olur,
yıldırıma çarpılır. Ama Allah’ı zikreden kimseye
yıldırım çarpmaz.”[1522]
Kur’an
“Namazlarında
devamlı olanlar...” [1523]
“Şüphesiz ben
Allahım, benden başka ilah yoktur; bana kulluk et; beni anmak için
namaz kıl.” [1524]
6382. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin Allah’ı durduğu,
oturduğu veya yattığı halde zikrettiği müddetçe
sürekli namazda sayılır. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Onlar ayakta
iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar;”[1525]
6383. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı ayakta veya otururken
zikrettiğin müddetçe, pazarda samimi bir toplantıda veya nerede
olursan ol, sürekli namaz ve ibadet halinde sayılırsın.”[1526]
bak. es-Salat, 2301. Bölüm
6384. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’ı zikreden
kimse onun oturup kalktığı arkadaşı olur.”[1527]
6385. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Musa b. İmran (a.s)
aziz ve celil olan Rabbiyle münacaat ettiğinde şöyle dedi: “Ey Rabbim!
Sen benden uzak mısın ki sana sesleneyim? Yoksa bana yakın
mısın ki seninle münacaatta bulunayım?” Azameti yüce Allah ona
şöyle vahyetti: “Ben, beni zikreden kimsenin arkadaşıyım.”[1528]
6386. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Musa (a.s) şöyle dedi: “Ey Rabbim!
Sen bana yakın mısın ki seninle münacaatta bulunayım veya
benden uzak mısın ki sana sesleneyim? Ben şüphesiz sesini
duyuyor ama seni göremiyorum, o halde sen neredesin?” Allah ona şöyle
buyurdu: “Ben arkanda, önünde, sağında ve solundayım. Ey Musa!
Kul beni zikredince ben onunla oturan arkadaşıyım ve kul bana
dua edince ben onunla birlikteyim.”[1529]
Kur’an:
“Artık beni anın, ben de sizi
anayım; bana şükredin, nankörlük etmeyin.” [1530]
6387. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Ey Ademoğlu! Sen içinde beni zikret ki ben de içimde
seni zikredeyim. Ey Ademoğlu! Beni bir toplulukta zikret ki ben de seni,
senin topluluğundan daha hayırlı bir toplulukta zikredeyim.”[1531]
6388. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Kendi nefsinde beni zikreden kimseyi ben de meleklerden bir
grup arasında zikrederim. Bir toplulukta beni zikreden kimseyi ise ben de
Refik-i A’la’da zikrederim.”[1532]
6389. Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Ey kulum! Eğer beni halvette
zikredersen, ben de seni halvette zikrederim. Eğer beni bir grup
arasında zikredersen ben de seni onlardan daha hayırlı ve daha
kalabalık bir grup arasında zikrederim.”[1533]
6390. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Sen şöyle buyurdun ve buyurduğun şey haktır: “Beni
zikredin ki ben de sizi zikredeyim.” Bizlere seni zikretmeyi emrettin ve
buna karşılık sen de bizlere zikredeceğini vaadettin.
Böylece bizlere yüceliş, büyüklük ve azamet elbisesini giydirdin.
Şimdi bana emrettiğin gibi seni zikrediyorum. Sen de bana vaadettiğin
şeyi gerçekleştir. Ey kendini zikredenleri zikreden!”[1534]
6391. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala Davud’a (a.s)
şöyle vahyetti: “Zorbalara beni zikretmemelerini söyle. Zira ben beni
zikredeni zikrederim. Dolayısıyla onlar beni zikrederse, ben de
onları zikrederim, lanetlerim.”[1535]
1: Zikir Kendini Islah Etmenin
Anahtarıdır.
6392. İmam Ali (a.s) oğlu Hasan’a
(a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Ey
oğulcağızım! Sana Allah’tan sakınmanı, emrine
bağlı kalmanı ve kalbini zikriyle bayındır
kılmanı tavsiye ederim.”[1536]
6393. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim kalbini sürekli zikirle
bayındır kılarsa gizli ve açık tüm filleri güzel olur.”[1537]
6394. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kalbin salahının aslı
Allah’ın zikriyle meşgul olmasıdır.”[1538]
6395. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sürekli zikretmek ruhların
gıdası ve salahın anahtarıdır.”[1539]
6396. Kutsi hadiste şöyle yeralmıştır:
“Hangi kulun kalbine başvurur ve kalbinde
zikrime sarılmanın galip geldiğini görürsem, onun idare ve
terbiyesini üstlenir ve onunla oturan, konuşan ve kaynaşan
arkadaşı olurum.”[1540]
2: Zikir Kalplerin Hayatıdır
6397. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı halis bir şekilde
zikredin ki en güzel hayata sahip olasınız ve onunla kurtuluş
yolunu katedesiniz.”[1541]
6398. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kalplerin hayatı zikirdedir.”[1542]
6399. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’ı zikreden
kimsenin, Allah kalbini diriltir, aklını ve fikrini
nurlandırır.”[1543]
6400. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir akılların nuru,
nefislerin hayatı ve kalplerin cilasıdır.”[1544]
6401. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek kalpleri
diriltir ve onu unutmak ise kalpleri öldürür.”[1545]
3: Zikir Nefislerin
Gıdasıdır.
6402. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek nefislerin gücü
ve sevgiliyle oturmaktır.”[1546]
6403. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sürekli zikretmek ruhların
gıdasıdır.”[1547]
4: Zikir Kalplerin Nurudur
6404. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikret. Şüphesiz ki
Allah’ı zikretmek kalplerin nurudur.”[1548]
6405. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir nur ve kemaldir. Unutmak ise
zulmet ve yokluktur.”[1549]
6406. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir basiretlerin cilası ve
batınların nurudur.”[1550]
6407. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir akılların hidayeti ve
nefislerin basiretidir.”[1551]
6408. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir, akılla ünsiyet kurar, kalbi
nurlandırır ve rahmet indirir.”[1552]
6409. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikrin semeresi kalplerin
nurlanmasıdır.”[1553]
6410. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmekle işlerde
başarı elde edilir ve onunla batınlar nurlanır.”[1554]
6411. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikri çok olanın düşüncesi
nurlanır.”[1555]
6412. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikreden kimse basiret
elde eder.”[1556]
6413. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sürekli zikretmek kalbi ve fikri
nurlandırır.”[1557]
5: Zikir Kalplerin Cilasıdır
6414. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah zikrini kalplerin
cilası kılmıştır. Kalplerin ağır işiten
kulakları Allah’ın zikriyle duyar, kalplerin
zayıflamış gözleri, O’nun zikriyle görür ve inatçı kalpler
O’nun zikriyle boyun eğer.”[1558]
6415. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz münezzeh olan Allah hiç kimseye
Kur’an gibi bir şeyle öğüt vermemiştir. Zira Kur’an
Allah’ın sağlam ipi ve güvenilir sebebidir, kalplerin baharı,
ilmin kaynakları ondadır. Kalp için ondan başka bir cila
yoktur.”[1559]
6416. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ilahi takva;
kalplerinizin hastalığının ilacı, yüreklerinizin
körlüğünün görmesi, bedenlerinizin hastalığının
devası, kalplerinizin fesadının salahı, nefislerinizin pisliklerinin
temizliği ve gözlerinizin karanlığının
cilasıdır.”[1560]
6-Zikir Kalplerin
Şifasıdır
6417. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek kalplerin
şifasıdır.”[1561]
6418. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek nefis
hastalıklarının devasıdır.”[1562]
6419. İmam Ali (a.s), bir duasında
şöyle buyurmuştur: “Ey ismi deva ve
zikri şifa olan!”[1563]
6420. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikredin, şüphesiz
zikir şifadır. İnsanları zikretmekten sakının.
Şüphesiz bu hastalıktır.”[1564]
bak. el-Kur’an, 3295. Bölüm
7-Zikir Ünsiyetin Anahtarıdır
6421. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek basiretleri
nurlandırır ve batınlarla ünsiyet kurar.”[1565]
6422. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir ünsiyetin anahtarıdır.”[1566]
6423. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir akılla ünsiyet kurar.”[1567]
6424. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikreden, Allah’ın
munisidir.”[1568]
6425. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’ın seni
zikriyle munis kıldığını görürsen, şüphesiz
seni sevmiştir. Seni
yaratıklarıyla munis ettiğini ve zikrinden
ayırdığını görürsen şüphesiz sana buğzetmiştir.”[1569]
6426. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a itaat et, zikriyle ünsiyet edin
ve ondan yüz çevirdiğinde onun sana yöneldiğini hatırla.”[1570]
bak. el- Uns, 310. Bölüm
8-Zikir Şeytanı Kovar
6427. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek
şeytanı kovar.”[1571]
6428. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek her müminin
sermayesidir. Kazancı ise şeytandan güvende olmasıdır.”[1572]
6429. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek imanın
sütunu ve şeytandan korunmuş kalmaktır.”[1573]
6430. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz şeytan burnunu
insanoğlunun kalbine dayamıştır. Kul Allah’ı
zikredince şeytan burnunu kaldırır. Allah’ı unutunca
şeytan ona vesvese eder. Gizliden gizliye vesvese eden işte budur.”[1574]
6431. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Onu bize, bizi kandırıcı düşman kıldın... Allahım!
O halde onun hakimiyetini kendi hakimiyetinle bizden uzaklaştır ta ki
sana çok dua etmekle onu bizden alı koyasın ve senin
yardımınla onun hilesinden korunmuş kimselerden olalım.”[1575]
6432. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İhlası denenmiş bir
şahadetle, şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, O
tektir ve O’nun ortağı yoktur... Şüphesiz ki bu şahadet
imanın aslı, ihsanın anahtarı, Rahman’ın rızası
ve şeytanın helak edişinden uzak olmaktır.”[1576]
bak. eş-Şeytan, 2016 ve 2019. Bölümler
9: Zikir Nifaktan Güvende Olmaktır
Kur’an:
“Doğrusu
münafıklar Allah'ı aldatmaya çalışırlar, oysa O,
onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel
kalkarlar, Allah'ı pek az anarlar.” [1577]
6433. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ı çok zikrederse
nifaktan beri olur.”[1578]
6434. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’ı çok
zikredin. Şüphesiz ki bu en güzel zikir, nifakta emanda olmak ve
ateşten kurtulmaktır. Aziz ve celil olan Allah her hayrı
kulları arasında bölüştürdüğünde kendisini zikredeni
hatırlar ve zikri arşın altında duyulur.”[1579]
10- Allah’ı Zikretmenin Semeresi Muhabbettir
6435. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ı çok zikrederse
Allah onu sever.”[1580]
6436. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e selam gönder! Gaflet anlarında beni senin
zikrine yönelt ve mühlet günlerinde beni itaatinde kıl ve benim için
muhabbetine giden kolay bir yol takdir et. O yol vesilesiyle bana dünya ve
ahiret hayrını kemale erdir.”[1581]
bak. el-Mehabbet(2), 659. Bölüm
11: Zikirin Meyvesi İsmettir
6437. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Kuluma benimle meşguliyetin galebe
çaldığını görünce isteğini benden istemeye ve benimle
münacaatta bulunmaya yöneltirim. Kulum böyle olup hataya düşmek isteyince,
hata yapmasına engel olurum. Onlar benim gerçek dostlarımdır.
Onlar gerçek kahramanlardır.”[1582]
6438. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Kuluma benimle meşguliyetin galip geldiğini
görünce istek ve lezzetlerini zikrimde karar kılarım. İstek ve
lezzetlerini zikrimde karar kılınca bana aşık olur ve bende
ona aşık olurum, birbirimize aşık olunca da aramızdaki
örtüyü kaldırırım ve aşkımı ona hakim
kılarım. Böylece insanlar hata ettiğinde o hata etmez.
Onların sözü peygamberlerin sözüdür. Onlar gerçek kahramanlardır.”[1583]
bak. el-İsmet, 2750. Bölüm
12: Kalplerin Huzura Kavuşması Zikirdedir.
Kur’an:
“Onlar iman
etmişler, kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşmuştur. Bilin
ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur.” [1584]
6439. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın zikri göğüslerin
cilası ve kalplerin huzurudur.”[1585]
6440. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım!
Aşık kalpler sana aşık olmuş, çeşitli
akıllar senin marifetin üzere toplanmıştır. Senin zikrinden
başka bir şeyle kalpler huzura ermez ve nefisler seni görmekten
başka bir şeyle sükuna erişmez.”[1586]
6441. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) hakeza
şöyle buyurmuştur: “Allahım! Beni,
sana olan şevk ağaçları, göğüs bahçelerinde yeşeren
kimselerden kıl. Nefisleri, rabbine yönelmekle huzura ermiş ve
ruhları zafer ve kurtuluşla yakine ulaşmıştır.”[1587]
bak. el-İman, 271. Bölüm
el-Kulub, 3389. Bölüm
13: Zikirle Göğsün Genişlemesi
6442. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir göğüslere genişlik
verir.”[1588]
bak. el-Kalb, 3394. Bölüm
1-Düşmanla
Karşılaşınca
Kur’an:
“Ey iman
edenler! Bir toplulukla karşılaşırsanız dayanın;
başarıya erişebilmeniz için Allah'ı çok anın.” [1589]
6443. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Düşmanlarınızla
savaşta karşılaşınca az konuşun, aziz ve celil
olan Allah’ı çok zikredin.”[1590]
2-Pazarlara Girince
6444. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Pazara girip insanların
işleriyle meşgul olduğunu görünce aziz ve celil olan
Allah’ı çok zikredin. Şüphesiz bu günahlar için keffaredir,
iyilikleri arttırır ve insan bu vesileyle gafillerden yazılmaz.”[1591]
6445. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim pazarda insanların gaflete
düştüğü ve işleriyle meşgul olduğu bir zamanda
Allah’ı ihlas üzere zikr ederse, Allah ona bin iyilik yazar ve
kıyamet günü onu hiç kimsenin aklından bile geçmeyeceği bir
şekilde bağışlar.”[1592]
3-Gam, Hakemlik ve Bölüştürme Anında
6446. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hüzünlenince hüznünle, hakemlik
yapınca dilinle ve bir şey bölüştürünce elinle Allah’ı
hatırla.”[1593]
4-Gazap Anında
6447. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah peygamberlerinden birine
şöyle vahyetti: “Ey Ademoğlu! Gazaplanınca beni zikret ki ben de
gazabım anında seni zikredeyim ve seni başkalarıyla
birlikte helak etmeyeyim.”[1594]
5-Halvetlerde ve Lezzet Anlarında
6448. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tevrat’ta şöyle
yazılmıştır: “Ey Musa!... Halvetinde (yalnızlık)
ve lezzet sevinçlerinde beni an ki ben de senin gaflet anlarında seni
anayım.”[1595]
6449. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bizim Şialarımız (taraftarlarımız)
halvet ve yalnızlık hallerinde Allah’ı çok zikredenlerdir.”[1596]
6450. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı halvetlerde çok zikret,
nimetleri şükürle birlikte kıl.”[1597]
6451. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim aziz ve celil olan Allah’a
itaat ederse, her ne kadar namaz, oruç ve Kur’an okuması az da olsa Allah da
onu anar.”[1598]
6452. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek iki
çeşittir: Musibet anında zikretmek iyi ve güzeldir. Bundan daha
üstünü ise Allah’ın haram kıldığı şeylerle
karşılaştığında, Allah’ı zikretmektir. Bu
durumda Allah’ı anmak seni haram işlemekten alıkoyar.”[1599]
6453. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim gerçekten Allah’ı
zikrederse o itaatkardır. Her kim de Allah’tan gafil olursa o
isyankardır. İtaat hidayetin alameti ve isyan ise dalalete
düşmenin alametidir. Bu ikisinin kökü Allah’ı anmak ve gaflettir.”[1600]
6454. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey kulların amel
ettiği en zor şeylerdir: Müminin insaflı olması,
insanın kardeşine mali yardımda bulunması ve her haliyle
Allah’ı zikretmek. Yani insanın bir günahla
karşılaşıp onu yapmak istediğinde Allah’ı
hatırlamasıdır. Böylece Allah’ı hatırlamak onu
günahtan alıkoyar. Aziz ve celil olan Allah da nitekim şöyle
buyurmuştur: “Allah'a karşı gelmekten sakınanlar,
şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca,
Allah'ı anarlar ve hemen
gerçeği görürler.”[1601]
6455. İmam Sadık (a.s) Hüseyin
Bezzaz’a şöyle buyurmuştur: “Sana
Allah’ın kullarına farz kıldığı en şiddetli
şeyi söylemeyeyim mi... İnsanlara insaflı davranman,
kardeşine mali yardımda bulunman, her durumda Allah’ı
zikretmendir. Zikirden maksadım, “Sübhanallah, elhamdülillah, la ilahe
illallah ve Allah-u ekber” demek değildir. Bu da zikirdir. Ama
Allah’ı zikretmekten maksadım, Allah’a itaat veya günahla
karşılaştığında O’nu hatırlamandır.”[1602]
6456. İmam Sadık (a.s) Allah-u
Teala’nın “Allah’ın zikri daha büyüktür”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Yani
Allah’ın helal ve haram kıldığı şeyle
karşılaşınca Allah’ı hatırlamak.”[1603]
6457. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’ı
bilmeden zikretme ve oyuna dalarak unutma. Allah’ı kamil şekilde zikret,
kalbinde olanla dilinde olan şey uyumlu olsun. İçin ile
dışın mutabık olsun. Kendini zikrinde unutmadıkça ve
işinde kendini kaybetmedikçe O’nu gerçek anlamda zikredemezsin.”[1604]
6458. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir iki çeşittir: Kalple uyumlu
olan halis zikir ve O’ndan başka herkesin zikrini yok eden alıkoyucu
zikir.”[1605]
6459. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’ı zikredip onu
görmeye koşmazsa kendini alaya almıştır.”[1606]
6460. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir dilin
yaptıklarından ve fikrin yollarından biri değildir. Lakin
zikrin evveli zikredilenden, ikincisi ise zikredendendir. (Önce Allah zikretme
başarısını verir ve kul zikreder.)”[1607]
6461. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer Allah’ı zikredersen bil
ki bu O’nun seni zikretmesindendir. O senden müstağni olduğu halde
seni zikretmektedir. O halde onun seni zikretmesi, senin onu zikretmenden daha
değerli, daha sevimli, daha kamil ve daha çabuktur... O halde her kim
Allah-u Teala’yı zikretmek isterse bilmelidir ki Allah kendisini zikretme
başarısını kuluna hatırlatmadıkça kul onu
zikretmeye güç yetiremez.”[1608]
Kur’an:
“Bunları ne
ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz
kılmaktan, zekât vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin
döneceği günden korkarlar.”[1609]
“Doğrusu
senden önce de kendilerine kitaplar ve belgelerle vahyettiğimiz bir
takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” [1610]
6462. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünya yerine zikri tercih eden bir
zikir ehli vardır. Onları ne ticaret ne de alışveriş
bundan alıkoyabilmiştir. Bu şekilde yaşamaya devam
etmişlerdir.”[1611]
6463. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adeta müminler fikir ve ibret alma ehli
olan fakihlerdir. Kulaklarıyla duydukları şey Allah’ın
zikrini duymaktan sağır ve dünyanın (gördükleri) süsü,
onları Allah’ı zikretmekten kör kılmamıştır.”[1612]
6464. Mirac hadisinde hayır ehlinin
sıfatı hakkında şöyle yer almıştır: “İnsanlar
gafillerden yazılınca onlar zikredenlerden yazılır... Göz
açıp kapayıncaya kadar dahi hiç bir şey onları Allah’tan
alıkoyamaz... İnsanlar onlara göre ölülerdir, Allah ise onlara göre,
diri, kayyum ve kerimdir... Kalplerinde yaratıkla meşguliyet diye bir
şey görmüyorum.”[1613]
6465. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zikir ehli Allah’ın ehli ve has kullarıdır.”[1614]
6466. İmam Bakır (a.s) ahiret
çocuklarının sıfatı hakkında şöyle
buyurmuştur: “Onlar Allah’ı zikretmekten
usanmazlar.”[1615]
6467. Resulullah (s.a.a), Allah-u
Teala’nın, “Zikir ehline sorun”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Zikir
benim ve imamlar ise zikir ehlidir.”[1616]
6468. İmam Sadık (a.s) hakeza
şöyle buyurmuştur: “Kitap zikirdir ve
ehli ise Al-i Muhammed’dir.”[1617]
6469. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın, “Şüphesiz o (Kur’an) senin ve
kavmin için zikirdir ve yakında sorulacaklardır”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Zikir
Kur’an’dır, biz ise onun kavmiyiz ve biz sorulan (insanların soru
soracağı) kimseleriz.”[1618]
6470. İmam Sadık (a.s) hakeza
şöyle buyurmuştur: “Allah’ın Resulü
(s.a.a) zikirdir, Ehl-i Beyt’i (a.s) soru sorulacak kimselerdir ve onlar zikir
ehlidir.”[1619]
bak. ed- Din, 1319. Bölüm
6471. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İsa’nın (a.s) yüzük
taşında, İncil’den aldığı iki cümle vardı:
Allah’ı hatırlamaya sebep olan kimseye ne mutlu ve Allah’ın unutulmasına
sebep olan kimseye eyvahlar olsun!”[1620]
6472. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın velileri
görüldüğünde insana Allah-u Teala’yı hatırlatan kimselerdir.”[1621]
6473. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En iyileriniz görüldüğünde insana
Allah’ı hatırlatan kimselerdir.”[1622]
6474. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En üstününüz, görüldüğünde,
görünüşleri insana Allah-u Teala’yı hatırlatandır.”[1623]
6475. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlınız,
görülmeleri size Allah’ı hatırlatan, konuşmaları ilminizi
arttıran ve amelleri sizleri ahirete müştak eden kimselerdir.”[1624]
bak. el-Mecaliset, 524. Bölüm
6476. Mirac hadisinde şöyle yer
almıştır: “Ey Ahmet! Beni
zikretmeye devam et!” O şöyle buyurdu: “Ey Rabbim! Nasıl seni zikretmeye
devam edeyim?” Allah şöyle buyurdu: “İnsanlardan halvete çekilerek,
tatlı ve ekşiden nefret ederek ve karnını ve evini dünyadan
boşaltarak.”[1625]
6477. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir şeyi seven kimse, sürekli o
şeyi zikreder.”[1626]
bak. 1334. Bölüm
el- Gaflet, 3095, 1348. Bölümler
Kur’an:
“Ey iman
edenler! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı
anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır.” [1627]
6478. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanı Allah’ı
zikretmekten gafil kılan her şey kumardan sayılır.”[1628]
6479. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı zikretmekten alıkoyan
her şey İblisten’dir.”[1629]
6480. Resulullah (s.a.a), Allah-u
Teala’nın “Mallarınız ve
evlatlarınız sizleri alıkoymasın” ayeti hakkında
şöyle buyurmuştur: “Onlar ümmetimin salih kullarıdır.
Onları hiç bir ticaret ve alışveriş Allah’ın zikrinden
ve farz kılınan beş vakit namazdan alıkoyamaz.”[1630]
6481. İbn-i Abbas hakeza şöyle
diyor: “O (hiç bir şeyde Allah’tan gaflet
etmeyen kimse) kendisine ölüm indiğinde zekatını vermediği,
kendisiyle hacca gitmediği ve kendisiyle Allah’ın hakkını
vermediği bir malı olduğunda Allah’tan ölüm anında
malının sadaka ve zekatını vermesi için kendisini geri
döndürmesini isteyen mümin kuldur. ”[1631]
Kur’an:
“Şeytan
şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin
sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık
bunlardan vazgeçersiniz değil mi? ” [1632]
6482. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Organlar arasında gözden daha az
şükreden (nankör) bir organ yoktur. O halde isteklerini
karşılamayın ki sizi Allah’ın zikrinden alıkoyar.”[1633]
6483. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlar arasında şehvete
itaatten daha şiddetlisi yoktur. O halde ona itaat etmeyin. Aksi takdirde
sizleri Allah’tan alıkoyar.”[1634]
6484. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim insanların zikriyle
meşgul olursa münezzeh olan Allah da onun zikrini kesip atar.”[1635]
6485. İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz çok yemek, irade
zayıflığı, tokluk sarhoşluğu ve kudretten
doğan gaflet insanı, amel hususunda yavaşlatan ve Allah’ı
zikretmeyi unutturan sebeplerdendir.”[1636]
bak. el- Gaflet, 3097. Bölüm
el-Heva, 4035, 4040, 4041. Bölümler
el-Hub, 653. Bölüm
el-İbadet, 2504. Bölüm
Kur’an:-
“Benim zikrimden
yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör
olarak haşrederiz.
O
zaman: “Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir
kimseydim” der. Allah: “Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen
onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun” der.” [1637]
“Rahman olan
Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak
bir şeytanı arkadaş veririz.” [1638]
6486. “Allah-u Teala Musa’ya şöyle
vahyetmiştir: “Ey Musa! Her halinde beni unutma. Mal
çokluğuna sevinme. Şüphesiz beni unutmak kalbi
katılaştırır ve mal çok olduğunda günahlar da
çoğalır.”[1639]
bak. el-Kalb, 3402. Bölüm, el-Kabr, 3268. Bölüm
Allah-u Teala’nın, “Onun dar bir geçimi
olur” diye buyurmasının delili
şudur: “Her kim Rabbini unutursa ve onu zikretmezse dünyaya
sarılmaktan, dünyayı hedef edinmekten, onu elde etmeye
çalışmaktan, fikir ve zikrini hayatını düzeltmek ve
geliştirmekten ve ondan faydalanmaktan başka çaresi kalmaz. Böyle bir
insanın hayatı az olsun veya çok kendisine yeterli gelmez. Zira elde
ettiği hiç bir şeye razı olmaz ve sürekli daha
fazlasını elde etmeye çalışır. Böylece hiç bir yerde
durmaz. Dolayısıyla her ne elde ederse etsin, yine de rahatsız
ve hoşnutsuzdur. Kalbi daha fazlasını ister, ayrıca keder,
gam, hüzün, endişe, ızdırap, ölüm, hastalık, afet,
kötülüğünü isteyenlerin hasedi, düşmanların komplosu,
çabalarındaki başarısızlık, yakınlarını
kaybetmek, elindeki şeyleri yitirmek gibi tatsız olaylardan
kaynaklanan korku sürekli kalbini sıkar ve onu tahammülden düşürür.
Oysa eğer rabbinin azametini
tanıyıp O’nu zikretse ve unutmasaydı, rabbi nezdinde ebedi, ölüm
ve yoklukla karışık olmayan bir hayatın, zevali olmayan bir
mülkün, zilletten uzak bir izzetin, miktarı ve sonu olmayan bir sevincin, yüceliğin,
büyüklüğün kendisini beklediğine yakin eder. Dünyanın geçici bir
şey olduğunu, dünyevi yaşamın, uhrevi yaşamla
mukayesede hiç bir değer ifade etmediğini anlardı. Eğer bu
nükteleri anlasaydı, kendisine taktir edilen miktarla kanaat eder,
kendisine nasip kılınan rızka kifayet eder ve kendini zorluklara
atmazdı.[1640]
Dolayısıyla “Rahman olan
Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak
bir şeytanı arkadaş veririz”
ayetinin anlamı şudur: “Her kim rahmanı yad etmekten
körlüğe kapılır ve gece körülüğü veya görme
zayıflığı olan kimseler gibi bakarsa ona şeytanı
veririz. “Şeytan ona yakındır” Şeytan
ondan ayrılmaz bir arkadaşı olur.”
Allah-u Teala’nın “Şüphesiz
onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola
eriştiklerini sanırlar” ayetinin
anlamı ise şudur: “Şeytanlar Allah’ın zikrinden yüz
çevirenleri yoldan çıkarmaktadır. Ama bunlar hak yolda yürüdüklerini
zannetmektedir. Bu da -yani sapık ve hak yoldan uzak oldukları halde
hidayet üzere olduklarını sanmaları- onlara şeytanın
arkadaş kılındığının ve şeytanın
emri altına girdiklerinin göstergesidir. Zira insan ilk tabiatı
gereği hakla karşılaşınca hakka yönelim arzusu içindedir.
Ama nefsani isteklerine uyduğu için haktan yüz çevirir ve bu yolda
yürümeye devam ederse Allah kalbini mühürlemekte, basiret gözünü kör etmekte,
şeytanı ona arkadaş kılmakta ve neticede de hak ve
hakikatle karşılaşınca onları görmekten aciz düşmekte,
fıtratı gereği yöneldiği hakkı şeytanın kendisini
davet ettiği batıla mutabık kılmakta ve işte bu yüzden
de sapık olduğu halde kendisinin hidayet üzere yürüdüğünü
sanmakta, batıl üzere olduğu halde hak üzere olduğunu zannetmektedir.”
[1641]
bak. eş-Şeytan, 2018. Bölüm
el-Aşk, 2739. Bölüm
Kur’an:
“Allah'ı
unutup da, Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler
gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.” [1642]
6487. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı unutan kimseye, Allah bizzat
kendisini unutturur.”[1643]
6488. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’ı unutan
kimseye Allah bizzat kendisini unutturur ve kalbini kör kılar.”[1644]
6489. Sadık İmamlardan (a.s)
bazıalrı şöyle buyurmuşlardır: “Dilin
zikri, hamd ve sena etmek; nefsin zikri, sıkı çalışmak ve
zorluklara tahammül etmek; ruhun zikri, korku ve ümit; kalbin zikri,
doğruluk ve sefa; aklın zikri, ululamak ve haya; marifetin zikri
teslim ve rızayet; batının zikri ise müşahade ve
görmektir.”[1645]
Kur’an:
“Rabbini
gönülden ve korkarak içinden hafif bir sesle sabah akşam an, gafillerden olma.” [1646]
6490. İmam Bakır (a.s) veya
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Melek
sadece duyduğunu yazar, aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “ve rabbini kalbinde an...” kulun bu deruni zikrinin
sevabını Allah-u Teala’dan başka hiç kimse bilemez.[1647]
6491. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ı hamil bir zikirle zikret.”
Kendisine, “hamil zikir nedir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur:
“Gizli ve örtülü zikir.”[1648]
6492. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı zikir gizli
zikirdir.”[1649]
6493. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Koruyucu meleklerin
işitemediği gizli zikir, onların duyduğu zikirden
yetmiş kat daha iyidir.”[1650]
6494. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir duasında
şöyle buyurmuştur: “Allahım! Bana
halvet ve topluluk arasında, gece ve gündüz, açık ve gizli, zorluk ve
kolaylık halinde zikrini ilham et ve beni gizli zikir ile menus kıl.”[1651]
bak. ed- Dua, 1199. Bölüm
Kur’an:
“Allah'ın yücelmesine
ve içlerinden adının anılmasına izin verdiği evlerde,
insanlar sabah akşam O’nu tesbih ederler.” [1652]
6495. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İçinde Allah’ın
zikredildiği ve içinde Allah’ın zikredilmediği evin misali, diri
ve ölü misalidir.”[1653]
6496. İbn-i Merduye, Enes b. Malik ve Bureyde’den
şöyle nakletmektedir: “Allah’ın Resulü
(s.a.a), “Allah'ın
yücelmesine izin verdiği evlerde...”
ayetini okudu. Adamın birisi kalkarak şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü!
Bunlar hangi evlerdir?” Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Peygamberlerin
evleridir.” Ebu Bekir kalkarak şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! Bu,
Ali ve Fatıma’nın evi de bu evlerden midir?” Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurdu: “Evet! Onların en üstünlerindendir.”[1654]
6497. Ebu Hamza Sumali şöyle diyor: “İmam
Bakır (a.s) hacca gidip Hişam b. Abdulmelik kendisiyle görüşünce
insanlar ona yönelerek sorular soruyorlardı. İkrime şöyle dedi:
“Yüzünde ilim nişanesi olan bu kimse kimdir? Şüphesiz onu küçük
düşüreceğim!” Ama İkrime İmam’ın (a.s)
karşısına durunca bedeni titredi ve utanarak şöyle dedi:
“Ey İbn-i Resulillah! Ben
İbn-i Abbas ve diğerlerinin yanında çok oturdum ama onların
hiç birinin yanında bu hale düşmedim.” İmam Bakır (a.s)
şöyle buyurdu: “Ey şamlıların hakir kulu! Sana eyvahlar
olsun. Sen Allah’ın yüceltilmesine ve adının
anılmasına izin verdiği evin huzurundasın.”[1655]
6498. İmam Bakır (a.s), Katade’ye, “sen kimsin?”
diye sordu. O, “Ben, Katade b. Diamet’il Basri’yim dedi. İmam Bakır
(a.s) ona şöyle buyurdu: “Sen Basra ehlinin fakihi misin?” O, “Evet” dedi.
Katade uzun bir süre sustuktan sonra şöyle dedi: “Allah seni Salih kılsın.
Allah’a andolsun ki ben fakihlerin huzurunda ve İbn-i Abbas’ın
karşısına oturdum ama hiç birinin yanında kalbim böyle
titremedi.”
İmam (a.s) ona şöyle buyurdu:
“Eyvahlar olsun sana! Sen nerede olduğunu biliyor musun? Sen “Allah’ın
yüceltilmesine izin verdiği evler…” huzurundasın. Bu evler biziz.
Sen onların karşısındasın.” Katade şöyle dedi:
“Allah’a andolsun ki doğru söylüyorsun. Allah beni sana feda etsin,
Allah’a yemin olsun ki bu evlerden maksat taş ve topraktan evler
değildir.”[1656]
6499. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın zikrini duyan kimse de
zikredicidir.”[1657]
6500. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey Eba Zer! Allah senin yüreğinde
azamet ve celal sahibi olmalıdır. O halde onu, köpek veya domuzu
gördüğünde, “Allahım! Onu hor kıl” diyen cahilin
andığı gibi anma.”[1658]
6501. Masum İmamlardan (a.s) şöyle
nakledilmiştir: “Cennette
zikredenlerin zikre başladığında meleklerin içinde
ağaç dikmeye başladığı çöller vardır. Bazen bir
melek işten el çekince ona, “Neden durdun?” diye sorulur. O şöyle
der: “Dostum el çekmiştir.” Yani Allah’ı zikretmekten el
çekmiştir.”[1659]
6502. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İblis şöyle dedi: “Ey Rabbim!
Yaratıklarından her birisi için bir rızık tayin ettin.
Benim rızkım nedir?” Allah şöyle buyurdu: “Üzerinde benim ismim
zikredilmeyen her şey!”[1660]
170. Konu
ez-Zillet
Zillet
bak.
F 162.
Konu, ed- Deniye; 350. Konu, el-İzzet
F el-Hırs,
787. Bölüm eş-Şehadet, 2115. Bölüm; el-Kibr, 9439. Bölüm; el-Kizb,
3462. Bölüm
6503. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey insanlar! Şüphesiz ölüm
aşağılıktan ve yücelik horluktan öncedir (daha iyidir.)”[1661]
6504. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Az ile yetinin ve zillete boyun
eğmeyin.”[1662]
6505. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ölüme evet,
aşağılığa hayır! Aza evet, ama dilenmeye
hayır!”[1663]
6506. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir anlık zillet ömür boyu izzete
değmez.”[1664]
6507. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her ne kadar seni isteklerine
ulaştırsa da nefsini aşağılıktan yüce tut. Zira
her ne kadar büyük de olsa hiç bir değer dinini telafi etmez ve dökülen
yüz suyunu geri getirmez.”[1665]
6508. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Her ne kadar seni isteklerine kavuştursa
da her türlü aşağılıktan nefsini yüce tut. Zira hiç bir
şey bu yolda kaybettiğini telafi edemez. Başkasına köle
olma, şüphesiz Allah seni hür yaratmıştır.”[1666]
6509. İmam Ali (a.s) bir
duasında şöyle
buyurmuştur: “Allahım! Benden
aldığın ilk değerli şey ve emanet olarak verdiğin
nimetlerden geri alacak olduğun ilk emanet canım olsun.”[1667]
6510. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İzzet içinde ölüm zillet içindeki
hayattan daha iyidir.” İmam (a.s) şahadet günü şu beyitleri okuyordu:
“Ölüm utançdan daha iyi ve utanç ateşe daha layıktır. Allah’a
yemin olsun ki ne utancı ne de ateşi kabul etmeyeceğim.”[1668]
6511. İmam Hadi (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim kendini hor görürse
şerrinden güvende olma.”[1669]
6512. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala
nefsini zelil kılmaktan başka her işi mümine havale
etmiştir.”[1670]
6513. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümine nefsini zelil kılması
yakışmaz.” Kendisine, “Nasıl kendisini zelil kılar?” diye
sorulunca da şöyle buyurmuştur: “Gücünün yetmediği bir işi
yapar ve böylelikle de kendisini küçük düşürür.”[1671]
6514. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümine kendisini zelil
kılması yakışmaz.” Mufazzal b. Ömer, “Nefsini nasıl zelil
kılar?” diye sorunca da İmam şöyle buyurdu: “Özür
dileyeceği bir işe girişmekle.”[1672]
6515. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Kızıl
tüylü develer de verseler en küçük bir horluğa düşmeye tahammül
etmem.”[1673]
6516. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim özgür olduğu halde zilleti
kabul ederse biz Ehl-i Beyt’ten değildir.”[1674]
6517. İmam Hüseyin (a.s), Aşura günü
Yezid’in ordusuna hitaben şöyle buyurmuştur: “Bilin
ki şüphesiz zinazade oğlu zinazade beni iki işten birini seçmek
zorunda bırakmıştır: Kılıç ve zillet. Ama heyhat
ben asla zillete boyun eğmem. Allah, Resulü, temiz ecdad, tertemiz
kucaklar, gayretli kalpler, yüce canlar, asla zilleti kabul etmezler.
Aşağılık içinde helak oluşu şerafetli bir
şekilde ölmeye tercih etmezler.”[1675]
6518. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar dinar ve dirhem
hakkında cimri davrandığında, peşin alıp vadeli
sattıklarında, inek ve koyunların peşi sıra gibip
Allah yolunda cihadı terkettiklerinde Allah onları zillete
düşürür ve dinlerine geri dönmedikçe kendilerinden zilleti
kaldırmaz.”[1676]
6519. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar zillet korkusundan
hızlıca zillete koşmaktadırlar.”[1677]
6520. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tamah iki zilletten biridir.”[1678]
6521. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir zillet tamah zilleti gibi değildir.”[1679]
6522. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim
sıkıntısını açığa vurursa horluğa
razı olmuştur.”[1680]
6523. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim hayatı severse zelil
olur.”[1681]
6524. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsan küçük zillette tahammül
etmez ve bu kendisini büyük zillete düşürür.”[1682]
6525. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hakları terketmek insanı
zillete düşürür ve insan bu konuda yalan söylemek zorunda kalır.”[1683]
6526. İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendisini irşad eden bir hikmet
sahibinden mahrum olan kimse helak olur ve kendisini savunan aptaldan mahrum
olan kimse zelil olur.”[1684]
6527. İmam Hasan’a (a.s), “Zillet nedir?”
diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan
korkmak.”[1685]
6528. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’tan başkasından
izzet edinirse o izzet kendisini helak eder.”[1686]
6529. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin teyid etmediği her izzet
zillettir.”[1687]
6530. İmam Sadık (a.s) kendisine,
“Benimle bir grup arasına bir konuda ihtilaf ortaya çıktı. O
şeyden el çekmek istiyorum ama bana, “Ondan el çekmen senin için
zillettir” diyorlar” diyen birisine şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz
zelil olan zalimdir (sen değil).”[1688]
6531. Bir rivayette şöyle yer
almıştır: “Adamın
birisi komşusunu İmam’a (a.s) şikayet etti. İmam (a.s) ona,
“Sabret” diye buyurdu. Adam, “İnsanlar beni zillete düşmekle
suçluyorlar” deyince İmam şöyle buyurdu: “Şüphesiz zelil
zulmeden kimsedir.”[1689]
bak. el-Hırs, 787. Bölüm
et-Tama’, 2418. Bölüm
6532. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanların en zelili
insanları hor kılandır.”[1690]
6533. İmam Ali (a.s) kendisine, “En kötü
zillet hangisidir?” diye sorulunca
şöyle buyurmuştur: “Dünya
hakkında ihtirasa kapılmak.”[1691]
171. Konu
ez-Zenb
Günah
F el-Bihar,
73/308, 137. Bölüm, ez-Zunub ve asaruha
F el-Bihar,
73/366, 138. Bölüm, ez-Zunub’ul-Leti tucib-u gazab’ellah ve suret’el- Ukube
F el-Bihar,
73/392, 142. Bölüm, men etae’l-Mahluk fi me’siyet’il-Halik
F el-Bihar,
79/2-294, ebvab’ul-Measve’l-Kebair
F Kenz’ul-Ummal,
4/202-248, Kitab’ut-Tevbe
bak.
F 57.
Konu, et-Tevbe; 392. Konu, el-İstiğfar
F el-İman,
264. Bölüm; ed- Dua, 1198. Bölüm; ed- Dünya, 1221. Bölüm; el-Havf, 1147. Bölüm;
eş-Şefaet, 2041. Bölüm; ez-Zafer, 2440. Bölüm; ez-Zulm, 2470. Bölüm; el-Hicret,
3990. Bölüm; el-Kalb, 3395, 3399, 3401, 3402, 3404, 3406. Bölümler
Kur’an:
“Günahın
açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar,
kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza
göreceklerdir.” [1692]
“Zulmedenlerin,
geçmiş arkadaşlarının suçlarına benzer suçları
vardır; cezalarını benden acele istemesinler.” [1693]
“Hayır öyle değil;
kötülük işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler, cehennemlikler işte
onlardır. Onlar orada temellidirler” [1694]
“Bilin ki,
içinizde Allah'ın peygamberi bulunmaktadır. Eğer o, bir çok
işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma
düşerdiniz; ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize
güzel göstermiş; küfrü, yoldan çıkmayı ve baş
kaldırmayı size iğrenç göstermiştir. İşte böyle
olanlar, (Allah katından bir lütuf ve nimet sayesinde) doğru yolda
bulunanlardır.”[1695]
6534. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz günahlar,
günahkarların üzerine oturduğu, dizginlerini salıverdiği ve
kendilerini ateşe sürüklediği inatçı atlardır.”[1696]
6535. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlar hastalıktır.
İlacı istiğfar ve şifası ise günaha geri dönmemektir.”[1697]
6536. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Günahın sarhoşluğundan
sakının. Şüphesiz günahın da şarap gibi hatta ondan
daha şiddetli bir sarhoşluğu vardır. Allah-u Teala
şöyle buyurmuştur: “Onlar sağır, dilsiz ve kördürler.
Onlar (küfürden imana) geri dönmezler.”[1698]
6537. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey insan! Seni günahına karşı cesaretlendiren nedir? Seni rabbine
karşı gururlandıran nedir? Kendi kendini mahvetmene sebep olan
nedir?”[1699]
6538. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günah kendisine galip olan, muzaffer
olmamıştır; şerle galip olan ise mağlup
olmuştur.”[1700]
6539. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ailene şefkat yüzünden, Allah’a
itaati bırakıp, Allah’a isyana yönelmekten sakın. Zira Allah-u
Teala şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası
için cezalandırılmayacağı günden korkun.”[1701]
6540. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz aziz ve celil olan
Allah’ın, her gün ve her gece şöyle nida eden bir münadisi
vardır: “Ey Allah’ın kulları! Allah’a isyan etmekten
sakının. Zira eğer otlayan hayvanlar, süt emen çocuklar ve beli
bükülmüş yaşlıların hatırı olmasaydı
üzerinize parça parça olacağınız bir azap dökülürdü.”[1702]
6541. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sağlığına zarar
verir diye yemekten perhiz edip kendilerini ateşe atan günahlardan perhiz etmeyen
topluluklara şaşarım.”[1703]
6542. İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendisine zarar verecek olan yemekten
perhiz eden, ama kendisine zarar veren günahtan sakınmayan kimseye
şaşarım!”[1704]
6543. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hastalık korkusuyla yemek yemekten
sakınan, ama cehennem ateşi korkusuyla günahlardan sakınmayan
kimseye şaşarım!”[1705]
bak. ed- Deva, 1287. Bölüm
6544. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz akıllı
insanlar, dünyanın fazlalığını bile terk etmişlerdir.
Nerde kaldı ki günahlar! Oysa dünyayı terk etmek bir fazilet,
günahları terk etmek ise farzdır.”[1706]
6545. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim bir günah işlerse
kendisine bir daha dönmeyecek olan bir aklını kaybeder.”[1707]
6546. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Eğer Allah, kendisine karşı
günah hususunda azap vaad etmeseydi bile nimetleri hatırına isyan
edilmemesi gerekirdi.”[1708]
6547. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah itaatine
teşvik etmeseydi bile rahmetini ümit etmek için kendisine itaat edilmesi
farz olurdu.”[1709]
bak. eş-Şukr, 2061. Bölüm
el-Haram, 801
et-Taat, 2427. Bölüm
eş-Şeriat, 1982. Bölüm
6548. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötülüklerden sakınmak iyilikleri
kazanmaktan daha evladır.”[1710]
6549. Masum İmamlar (a.s) şöyle
buyurmuşlardır: “Çaba ve gayret
gösterin. Eğer amel etmiyorsanız, günah da işlemeyin. Zira bina
inşa eden kimse onu viraneye çeviren. Her ne kadar az da olsa
binasını yükseltir. Ama bina inşa edip viraneye çevirne kimsenin
binası yükselmez.”[1711]
6550. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yere düşmekten sakınmak,
yerden kaldırılmasını istemekten daha iyidir.”[1712]
bak. Ramazan, 1548. Bölüm
Kur’an:
“Kim iyilikle gelirse
ona on katı verilir ve her kim de ortaya bir kötülüklr gelirse ancak
misliyle cezalandırılır; onlara haksızlık
yapılmaz.”[1713]
6551. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a
(a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Tövbeyle
yönelişinin kabulünde sana şiddetli davranmadı. Günahın
sebebiyle zorluğa düşürmedi, rahmetinden seni ümitsizliğe
düşürmedi. Aksine, suçundan yüz çevirmeni bir iyilik saydı;
yaptığın kötülüğe misliyle, ettiğin iyiliğe de
on misliyle karşılık verdi. Sana tevbe ve hoşnutluk
kapısını açtı.”[1714]
6552. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Birleri (kötülükleri) onlarına (iyiliklerine)
galebe çalan kimse ne kötüdür!”[1715]
6553. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah’a isyan ile bir işi
yapmak isterse ümit ettiği şeyden uzaklaşır ve
korktuğu şeye yakın olur.”[1716]
6554. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın birisi İmam Hüseyin’e,
“bana iki kelime öğüt ver” diye yazınca kendisine şöyle
cevap yazmıştır: “Her kim Allah’a isyan ederek bir
iş yapmak isterse, ümit ettiği şeyi daha fazla kaybeder ve
sakındığı şeyin gelişini
hızlandırır.”[1717]
6555. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim açıkça günah işlerse
yardımsız bırakılır. Her kim de günahını
gizlerse (şayet) bağışlanır.”[1718]
6556. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’a açıkça günah
işlemek azabı hızlandırır.”[1719]
6557. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Açık günahtan sakın,
şüphesiz açık günah en şiddetli günahtır.”[1720]
6558. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Açıkça günah işleyen kimse
perdeleri yırtmıştır.”[1721]
6559. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Gece bir kötülük
yaptığında rabbinin günahını gizlediği ama buna
rağmen sabah olunca, “Ey falan kimse! Ben, dün gece şöyle böyle
yaptım” diye günahını açıklayan kimse
dışında ümmetimin tümü
bağışlanmıştır.”[1722]
6560. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ben, üç kişi
dışında bu ümmetten hakkımızı tanıyan kimseler
için kurtuluş ümit ediyorum: Güçlü zalim, heva ve hevesine tapan kimse ve
açıkça günah işleyen kimse dışında.”[1723]
bak. el-Ma’ruf(2), 2694. Bölüm
6561. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah nezdinde en büyük
günah, sahibinin nezdinde küçük olan günahtır.”[1724]
6562. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah nezdinde en
şiddetli günah, günahkarın saydığı önemsiz günahtır.”[1725]
6563. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En şiddetli günah günahkarın
hafife aldığı günahtır.”[1726]
6564. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde en büyük günah seni yaratan
Allah’a ortak koşman, seninle birlikte yemesinden (fakirlikten) korkarak
çocuğunu öldürmen ve komşunun karısıyla zina etmendir.”[1727]
6565. Resulullah (s.a.a), kendisine, “en büyük
günah hangisidir?” diye soran Abdullah b. Mes’ud’a şöyle buyurmuştur:
“Yaratıcın olan Allah’a eş
koşmandır.” “Sonra hangisidir?” diye sorunca, “Seninle birlikte
yemesinden (fakirlikten) korkarak çocuğunu öldürmendir” diye buyurdu.
“Sonra hangisidir?” diye sorunca da, “Komşunun karısıyla zina
etmendir” diye buyurdu. Allah da Peygamberini tasdik ederek şu ayeti
indirdi: “Allah ile birlikte başka bir ilahı
çağırmayanlar...”[1728]
6566. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlar tümüyle şiddetlidir. En
şiddetlisi ise et bitiren ve kan yapan günahtır.”[1729]
6567. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En büyük günah haksız yere
müslümanın malını alıkoymaktır.”[1730]
6568. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde en büyük günah,
günahkarın ısrar ettiği günahtır.”[1731]
6569. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanın
ayıplarını bilmemesi en büyük günahlardandır.”[1732]
6570. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Günahlara
sevinmekten sakın. Şüphesiz günaha sevinmek, günah işlemekten
daha büyüktür.”[1733]
6571. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahların en pisi üç tanedir:
“Dilsiz hayvanı öldürmek, kadının mehrini vermemek ve
işçinin ücretini ödememek.”[1734]
Kur’an:
“Allah kendisine
ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan
başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak
koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur.” [1735]
6572. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın kitabındaki
hükümlerden birisi de şudur: “Tevbe etmeden rabbinin huzuruna çıkan
kimseye, istediği kadar çalışıp çabalasın, işinde
ihlaslı olsun kendisine hiç bir fayda vermeyecek şeyler
şunlardır: Kendisine farz kıldığı ibadette
Allah’a ortak koşmak, öfkesini bir kişiyi öldürerek yenmek,
başkasının ayıbını söylemek, bir
ihtiyacını elde etmek için dininde bidat ortaya çıkarmak,
insanlara iki yüzlü görünmek, onlar arasında iki dilli konuşmaktır.”[1736]
6573. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah yeni din çıkaran,
işçinin hakkını vermeyen veya hür olan birini satan kimse
dışında her günahkarı affeder.”[1737]
6574. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Her kim yanında
aç ve yemeksiz kalan bir mümin olduğu halde tok yatarsa, aziz ve celil
olan Allah (onun hakkında) şöyle buyurur: “Ey meleklerim! Siz de bu
kuluma şahit olun ki ben ona emrettim, o bana isyan etti ve benden
başkasına itaat etti, ben de onu kendi işine havale ettim.
İzzet ve celalime andolsun ki onu asla affetmeyeceğim.”[1738]
6575. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günah üç kısımdır:
Bağışlanan günah, bağışlanmayan günah ve
günahkarın korku ve ümit içinde olduğu günah...
Bağışlanan günah, Allah’ın kendisini dünyada
cezalandırdığı kimsenin günahıdır.
Dolayısıyla Allah kuluna yeniden (ahirette) azap etmekten daha yüce
ve bağışlayıcıdır. Bağışlanmayan
günah ise kulların birbirine zulmetmesidir… Üçüncü günah ise Allah’ın
kullarından gizlediği ve günahkara tövbe nasip ettiği
günahtır. Bu yüzden günahından dolayı korkulu ve rabbinden
ümitlidir. Biz bu şahsa karşı onun kendisine olduğu gibiyiz
(korku ve ümit içindeyiz)”[1739]
6576. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bağışlanmayan
günahlardan sakının: Ganimetlerde hıyanet etmek ki her kim
ganimetlerde bir hıyanette bulunursa kıyamet günü onu kendisiyle
getirir ve faiz yemek ki faiz yiyen kimse mezarından şeytanın çarptığı
kimse gibi delirmiş bir halde ayağa kalkar.”[1740]
6577. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dindaşlarının (senden)
hoşnutsuzluğu dışında her günah
bağışlanır.”[1741]
6578. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bağışlanmayan
günahlardan biri de insanın, “Keşke bu günah dışında
herhangi bir günahla yargılanmasam” demesidir.”[1742]
6579. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kötü ahlak dışında her
günahın bir tövbesi vardır. Zira kötü ahlaklı insan bir günahtan
çıksa bir diğerine düşer.”[1743]
6580. İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah şu iki günah
dışında müminin her günahını bağışlar,
dünya ve ahirette onu işlediği günahtan temizler: Takiyyeyi terk
etmek ve kardeşlerin haklarını zayi etmek.”[1744]
6581. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her ne zaman kötü bir iş yapmak
istersen onu yapma. Zira Allah bazen kulu günah halinde görür ve şöyle
buyurur: “İzzet ve celalime andolsun ki bundan sonra onu asla
affetmeyeceğim.”[1745]
bak. el-Kunut, 3422. Bölüm
ez-Zulm, 2451, 2452. Bölümler
6582. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Halvet halinde günahtan
sakının. Şüphesiz size şahit olan hakim olandır.”[1746]
6583. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim halvette günah işlerse
Allah ona itina göstermez.”[1747]
bak. el-Hesab, 842. Bölüm
ez-Zikr, 1341. Bölüm
Kur’an:
“Günahın
açığını da gizlisini de bırakın. Günah
kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza
göreceklerdir.” [1748]
“Gizli ve açık
kötülüklere yaklaşmayın.” [1749]
6584. İmam Bakır (a.s), Allah-u
Teala’nın, “kötülüklere yaklaşmayın”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Açığı
zina, gizli ise metres tutmaktır.”[1750]
Ben diyorum ki: “Bu sadece
çirkinliklerin örneğini beyan etmek içindir. Yoksa çirkinlikler bu
örneklere münhasır değildir.”
bak. el-İmamet, 133. Bölüm
6585. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah işlediği
büyük bir günahta kendisine teveccüh eden kulunu sever ve küçük bir günahı
hafif sayan kulundan ise nefret eder.”[1751]
6586. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahı küçümsemen ve içinde
bulunduğun haline razı olman gibi bir musibet yoktur.”[1752]
6587. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İşlediğin bir
kötülüğü küçümseme. Şüphesiz (kıyamet günü) onu hoşuna
gitmez bir şekilde göreceksin.”[1753]
6588. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey İbn-i Mes’ud! Hiç bir
günahı değersiz görme, küçümseme ve büyük günahlardan uzak dur. Zira
kıyamet günü kul, günahlarına bakınca gözleri kan ve irin
ağlar. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Herkesin
işlediğini gördüğü gün...”[1754]
6589. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz mümin günahını
üzerine düşmesinden korktuğu büyük bir kaya parçası gibi görür.
Kafir ise günahını burnunun önünden uçup giden bir sinek gibi görür.”[1755]
6590. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah, gazabını kendisine
günah işlenilmesinde gizlemiştir. O halde hiç bir günahı
küçümseme. Zira sen bilmediğin halde Allah’ın gazabı o günahla
birlikte olabilir.”[1756]
6591. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala
bir kulun hayrını dileyince günahlarını gözlerinin önünde
mücessem kılar ve günah yükünü omuzlarına ağırlık
verir. Allah bir kulun kötülüğünü istediğinde ise ona günahlarını
unutturur.”[1757]
6592. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Mesih (a.s) havarilerine
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz günahları küçümsemek ve
değersiz görmek, İblis’in hilelerindendir. İblis sizlere
günahları değersiz gösterir ve gözlerinizde günahları küçültür,
böylece günahlarınız toplanır, çoğalır ve sizleri
sarar.”[1758]
6593. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Resulullah (s.a.a) kuru
ve bitkisiz bir yere indi ve ashabına şöyle buyurdu: “Bir miktar odun
toplayın.” Onlar, “Ey Allah’ın Resulü! Biz kuru ve bitkisiz bir
topraktayız. Burada odun bulunmaz” deyince Peygamber şöyle buyurdu:
“Her kim ne bulursa getirsin.” Onlar, odunları topladılar ve
Peygamber’in huzurunda üst üste yığdılar. Bunun üzerine
peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Günahlar da işte bu şekilde
toplanır.” Ardından şöyle buyurdu: “Küçük sayılan
günahlardan sakının. Zira her şeyin bir sorgulayanı
vardır. Bilin ki şüphesiz günahları sorgulayan kimse şöyle
yazmaktadır: “Önceden yaptıkları her şeyi, geride
bıraktıkları eserleri ve her şeyi apaçık kitapta
saydık.”[1759]
6594. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Az olan günahları, az saymayın.
Zira bu günahlar yavaş yavaş toplanır ve çoğalırlar.”[1760]
6595. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Küçük günahlar büyük günahların
yoludur. Küçük günahlar hususunda Allah’tan korkmayan kimse büyük günahlar
hususunda da O’ndan korkmaz.”[1761]
6596. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Az günahları küçümsemeyin,
şüphesiz küçük günahlar, yavaş yavaş toplanır ve büyük
günaha dönüşürler.”[1762]
6597. Zeyd’uş Şehham şöyle
diyor: “İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurdu: “Küçük sayılan günahlardan sakının. Şüphesiz bu
günahlar bağışlanmaz.” Ben, “Küçük sayılan günahlar
hangisidir?” diye sorunca da şöyle buyurdu: “İnsan günah işler
ve şöyle der: “Bu günahtan başka günahım olmasaydı ne iyi
olurdu.”[1763]
6598. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Küçük sayılan günahlardan
sakının. Şüphesiz küçük günahların bir sorgulayanı
vardır. Sizden hiç kimse şöyle demesin: “Günah işliyorum ve
Allah’tan bağışlanma diliyorum.” Zira Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Eğer onlar bir hardal tanesi
ağırlığınca da olsa...”[1764]
6599. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Küçük sayılan günahlardan
sakının. Şüphesiz onların da bir sorgulayanı
vardır.”[1765]
6600. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz İblis küçük
günahlarınızdan hoşnut olur.”[1766]
6601. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz insan, iyilik eder,
onlara güvenir, küçük sayılan günahlar işler, ama Allah ile
karşılaşınca O’nu kendisine öfkelenmiş görür. (Bazen
de) İnsan kötü iş yapar ve sonra ondan el çeker. Kıyamet günü
güvenlik içinde olur.”[1767]
6602. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Günahın küçüklüğüne
bakmayın, kime karşı küstah olduğunuza bakın.”[1768]
Kur’an:
“Size yasak
edilen büyük günahlardan kaçınırsanız,
kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere
yerleştiririz.” [1769]
“Küçük günahlar
dışında büyük günahlardan ve çirkin işlerden
kaçınanlara gelince, şüphesiz Rabbinin bağışı
boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında
cenin halinde iken sizleri en iyi bilen O’dur. O halde kendinizi temize
çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.” [1770]
6603. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın, “Size yasak edilen büyük günahlardan
kaçınırsanız...” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: “Büyük
günahlar, aziz ve celil olan Allah’ın işleyene ateşi farz kıldığı
günahlardır.”[1771]
6604. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Büyük günahlar yedi tanedir: Bilerek
mümini katletmek, iffetli kadına iftirada bulunmak, düşmanla cihad
meydanından kaçmak, hicretten sonra (beldesine) geri dönmek, zulüm üzere
yetim malını yemek, apaçık delilden sonra faiz yemek ve
Allah’ın hakkında ateşi farz kıldığı her şey.”[1772]
6605. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah’a, Resulüne ve
vasilerine (onlara salat ve selam olsun) yalan isnad etmek, büyük
günahlardandır.”[1773]
6606. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İffetli kadınlara iftirada
bulunmak büyük günahlardandır. Zira aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmaktadır: “Onlar dünya ve ahirette lanetlendiler ve onlara büyük
azap vardır.”[1774]
6607. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Büyük günahlar şunlardır:
Allah’a şirk koşmak, anne babaya saygısızlık etmek,
bir cana kıymak ve bilerek yalan yere yemin etmek.”[1775]
6608. İmam Bakır (a.s), kendisine
büyük günahlar sorulunca şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
hakkında ateş vadettiği her şey.”[1776]
6609. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Büyük günahlar dokuz tanedir. Onlardan
en büyüğü ise aziz ve celil olan Allah’a şirk koşmaktır.
(Diğerleri ise:) Mümin insanı öldürmek, faiz yemek, yetim malı
yemek, iffetli kadına iftirada bulunmak, cihad meydanından kaçmak,
anne babaya saygısızlık etmek, Beyt’ul-Haram’ın hürmetini
çiğnemek ve sihir. Her kim bu günahlardan temiz olarak Allah’la
görüşürse duvarları altından olan cennette benimle birlikte
olacaktır.”[1777]
6610. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Büyük günahlar şunlardır:
Allah’a şirk koşmak, bir cana kıymak, yetim malı yemek,
iffetli kadına iftirada bulunmak, cihad meydanlarından kaçmak,
hicretten sonra (yurduna) geri dönmek, sihir, anne babaya
saygısızlık etmek, faiz yemek, cemaatten ayrılmak ve ahdini
bozmak.”[1778]
6611. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir cana kıymak büyük
günahlardandır. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz her kim bir mümini bilerek katlederse
cezası ebedi olarak cehennemde kalmaktır.”[1779]
bak. el-Bihar, 79/2, 68. Bölüm, s. 204, 95.
Bölüm
Kenz’ul Ummal, 3/540 ve s. 831.
6612. İmam Ali (a.s), büyük
günahların en büyüğü sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
hilesinden (azap ve mühletinden) güvende olduğuna inanmak, Allah’ın
yardımından ümidini kesmek ve Allah’ın rahmetinden ümitsiz
kalmak.”[1780]
bak. el-Havf, 1146. Bölüm, 449. Konu, el-Kunut
Kur’an:
“Onlar fena bir şey
yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar,
günahlarının bağışlanmasını dilerler.
Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır?
Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.” [1781]
6613. İmam Bakır (a.s), Allah-u
Teala’nın “…ısrar etmezler”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Günahlar
hususunda ısrar etmek, kulun günah işlediği zaman
bağışlanma dilememesi, tövbe düşüncesine
kapılmamasıdır. Günahlarda ısrar etmenin anlamı
budur.”[1782]
6614. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlarda ısrar etmek,
Allah’ın hilesinden (azabından) kendini güvende hissetmektir.
Allah’ın hilesinden (azabından) sadece hüsrana uğrayan topluluk,
kendini güvende hisseder.”[1783]
6615. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Gözün donması
(ağlamaması), kalbin katılaşması, rızık
talebinde şiddetli ihtirasa kapılmak ve günahlar hususunda ısrar
etmek, şekavetin ve mutsuzluğun alametlerindendir.”[1784]
6616. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dört şey kalbi öldürür: ... Günah
üstüne günah işlemek.”[1785]
6617. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İstiğfar ile büyük günah ve
ısrarla birlikte küçük günah olmaz.”[1786]
6618. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Allah nezdinde en büyük günah, günahkarın
üzerinde ısrar ettiği günahtır.”[1787]
6619. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın kendisinden
alacağı şiddetli intikamı bildiği halde günah
işlemekte ısrar eden kimseye şaşarım.”[1788]
bak. et-Tevbe, 459. Bölüm,
el-İstiğfar, 3088. Bölüm
el-Cihad(3), 594. Bölüm
6620. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Günaha sevinmekten
sakın. Şüphesiz günaha sevinmek, günah işlemekten daha
büyüktür.”[1789]
6621. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günaha sevinmek günah işlemekten
daha çirkindir.”[1790]
6622. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kötülüklere sevinmekten daha büyük bir
günah yoktur.”[1791]
6623. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rezaletlere sevinen kimse
kurtuluşa ermez.”[1792]
6624. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a karşı günah
işlemekten lezzet alan kimseyi Allah zillete düşürür.”[1793]
6625. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahın
tatlılığını azabın çetinliği bozar.”[1794]
bak. 410. Konu, el- Ferah
Kur’an:
“Hayır,
bilakis onların kazandıkları kalplerini paslandırıp
körelmiştir.” [1795]
6626. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Babam (a.s) şöyle buyururlardı:
“Günah kadar hiç bir şey kalbi bozmaz. Şüphesiz kalp, günah
işleyip, günahta ısrar edince, sonunda günah kendisine galebe çalar
ve kalbin altını üstüne getirir.”[1796]
6627. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsan günah işleyince
kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer tövbe ederse o nokta silinir.
Eğer yine günah işlerse o siyah nokta büyür. Sonunda tüm kalbini
kaplar. Artık kurtuluş yüzünü görmez.”[1797]
6628. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kulun kalbinde beyaz bir nokta
vardır. İnsan günah işledikçe o noktada siyah bir nokta belirir.
Eğer tövbe ederse o siyahlık gider. Eğer günahlara dalarsa siyah
nokta büyük. Sonunda tüm beyazlığı kaplar.
Beyazlığı kaplayınca, artık günahkar insan hayır
ve salah yüzünü görmez. Aziz ve celil olan Allah nitekim şöyle
buyurmuştur: “Hayır! bilakis onların
kazandıkları kalplerini paslandırıp köreltmiştir.”[1798]
6629. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gözler sadece kalp
katılaştığı için kurur ve kalp de sadece günahlar
sebebiyle katılaşır.”[1799]
bak. el-Kalb, 3404. Bölüm
6630. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kula nimet verince, sadece o
nimetin ortadan kalkmasına kendisini müstahak kılan bir günah
işlemedikçe kendisinden o nimeti almaz.”[1800]
6631. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nimet ve hayatın güzelliği
sadece işledikleri günahlarla ortadan kalkmıştır.
Şüphesiz Allah kullarına zulmedici değildir.”[1801]
6632. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kul günah işleyince
gece namazından mahrum kalır. Kötü işin insan üzerindeki
etkisinin hızı, bıçağın ete girişindeki
hızından daha süratlidir.”[1802]
6633. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Günahlardan sakının.
Şüphesiz günahlar hayırları yok eder. Şüphesiz kul, günah
işleyince, o günah sebebiyle öğrenmiş olduğu ilmini
unutur.”[1803]
bak. en-Ni’met, 3907. Bölüm
Kur’an:
“Başınıza
gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine
de çoğunu affeder.” [1804]
6634. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günah olmadıkça (ateş veya
hastalık sebebiyle) hiç bir damar atmaz, hiç bir ayak taşa çarpmaz, hiç
bir baş ağrısı veya hastalık ortaya çıkmaz.
Nitekim aziz ve celil olan Allah kitabında şöyle buyurmuştur: “Başınıza
gelen herhangi bir musibet...” Allah’ın
bağışladığı günah, Allah’ın
sorguladığı günahtan daha çoktur.[1805]
6635. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlardan sakının. Zira
günah olmadıkça hiç bir bela inmez ve hiç bir rızık azalmaz.
Hatta sıyrık almak, ayağı takılıp düşmek ve
musibete uğramak bile. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Başınıza gelen herhangi bir musibet....”[1806]
6636. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bazen Allah müminin cisim, mal, çocuk
veya eşine bir bela indirir.” İmam sonra şu ayeti okudu: “Başınıza
gelen herhangi bir musibet” Üç defa ellerini
birleştirerek, her defasında şöyle buyurdu: “Allah bir çok
günahları affeder.”[1807]
6637. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ellerinizle önceden gönderdikleriniz
olmadıkça hiç bir damar atmaz ve hiç
bir ayak sürçmez. Allah’ın affettiği günahlar ise daha çoktur.”[1808]
6638. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz mümin günah işler ve
böylece rızıktan mahrum olur.”[1809]
6639. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz kul günah işler ve
bu sebeple elinden rızkı alınır.”[1810]
6640. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahlardan uzaklaşın. Zira
kulun rızkı, günah sebebiyle alıkonur.”[1811]
6641. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kullar önceden yapmadıkları
yeni bir günaha bulaştığında Allah da onlara önceden
indirmediği belayı indirir.”[1812]
6642. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günah sebebiyle ölenler, eceliyle
ölenlerden daha çoktur.”[1813]
bak. el-Bela, 399. Bölüm
el-Ceza, 506. Bölüm
Kur’an:
“İnsanların
elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesâd çıkar; Allah da belki dönerler diye
yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine
tattırır.” [1814]
6643. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir yıl bir öncekinden daha az
yağışlı değildir. Aziz ve celil olan Allah
yağmuru istediği yere yağdırır, insanlar günah
işleyince, aziz ve celil olan Allah kendilerine taktir ettiği
yağmuru onlardan alıkoyar.”[1815]
bak. el- Fesad, 3201. Bölüm
el-Halik, 1096. Bölüm
6644. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Günah, günahı olmayan kimse için
de uğursuzdur. Zira eğer günahkara muhalefet ederse belaya
uğrar. Eğer onun gıybetini ederse günahkar olur. Eğer
günaha razı olursa o zaman da ortak olur.”[1816]
bak. el- Fesad, 3201, 3202. Bölümler
6645. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yöneticiler yalan söyleyince
yağmur kesilir. Sultan zulmedince devlet itibarını kaybeder,
zekat verilmezse hayvanlar ölür.”[1817]
6646. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nimetleri değiştiren günah
zorbalık ve isyandır. Pişmanlık getiren günah cinayettir.
İntikama sebep olan günah zulümdür. Perdeyi yırtan günah şarap
içmektir. Rızkı alıkoyan günah zinadır. Ölümü
hızlandıran günah sıla-i rahimi terk etmektir. Duaya engel olup
havayı karartan günah anne babaya eziyettir.”[1818]
6647. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Duanın
icabetine engel olan günahlar kötü niyetlilik, iç pisliği, kardeşlere
ikiyüzlü davranmak, dostunun isteğini yerine getirmemek, vakitleri geçene
kadar farz namazları ertelemek, iyilik ve sadakayla aziz ve celil olan
Allah’a yakınlaşmayı terk etmek, kırıcı olmak ve
çirkin sözler kullanmak.”[1819]
bak. ed- Dua, 1198. Bölüm
6648. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Göğün yağmurunu alıkoyan
günahlar hakimlerin hüküm vermedeki zulmü, yalancı tanıklık ve
tanıklığı gizlemektir.”[1820]
Bak, el-Mal, 3765. Bölüm
6649. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Üç şeyin cezası bu dünyada
görülür ve ahirete ertelenmez: Anne babaya eziyet, insanlara karşı
zorbalık ve iyiliğe küfranda bulunmak (nankörlük).”[1821]
6650. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dört kimsenin cezası çok
hızlı ulaşır: Senin iyilik ettiğin ama onun sana
kötülük ettiği kimsenin, senin zulmetmediğin ama onun sana
zulmettiği kimsenin, sözleştiğinizde senin sözüne
bağlı kaldığın ama onun vefasızlık
ettiği kimsenin, senin yakın ilişkiler kurduğun ama onun
ilişkileri kestiği kimsenin.”[1822]
6651. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminlerin Emiri’nin (a.s)
kitabında şöyle yer almıştır: Üç günahın sahibi
cezasını bu dünyada görmedikçe ölmez: Zulüm, akrabalık
bağını kesmek ve yalan yemin.”[1823]
6652. İmam Ali (a.s) bir hutbesinde
şöyle buyurmuştur: “Ölümü
hızlandıran günahtan Allah’a sığınırım.”
Abdullah b. Kevva Yeşkuri kalkarak, “Ey Müminlerin Emiri! Günahlar ölümü
hızlandırır mı?” diye sordu. İmam şöyle buyurdu:
“Eyvahlar olsun sana! Evet, sıla-i rahimi terk etmek (ölümü)
hızlandırır.”[1824]
6653. İmam Ali (a.s), kendisine, “hangi
günahın cezası sahibine daha çabuk ulaşır” diye sorulunca
şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka
dostu olmayana zulmetmek, nimete şükretmekte kusur etmek ve zulüm
niyetiyle fakire uzanmak.”[1825]
6654. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cezası en çabuk ulaşan günah
sana zulmetmeyene zulmetmendir.”[1826]
bak. el-Bihar, 73/366, 138. Bölüm
6655. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her hastalığın bir
ilacı vardır. Günahın ilacı ise istiğfardır.”[1827]
6656. Ammar b. Yasir şöyle diyor: “Kufe
şehrinde yürürken Müminlerin Emiri’nin (a.s) oturduğunu gördüm ki,
bir grup insan etrafında toplanmış o da herkese ıslah
olacağı şeyi bildiriyor. Ben şöyle arzettim: “Ey Müminlerin
Emiri! Günahlar için de nezdinde bir ilaç var mıdır?” Bana şöyle
buyurdu: “Evet! Otur!” Ben insanlar dağılıncaya kadar diz üstü
oturdum. Sonra İmam bana bakarak şöyle buyurdu: “Sana söylediğim
ilaçları al.” Ben, “Buyrun ey Müminlerin Emiri!” dedim. O şöyle
buyurdu: “Fakirlik yaprağı, sabır kökü, gizleme helilesi[1828]
(bitkisi), hoşnutluk belası, fikri çimen mantarı ve hüzünler
sukmunyasını[1829]
göz yaşıyla karıştır, endişe kazanında
kaynat korku ateşinin üzerine koy. Sonra uykusuzluk süzgeçinden geçir ve
yandığın bir halde iç. Ey hasta adam!
Hastalığının devası işte budur.”[1830]
6657. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala mümin kulu için
kırk kalkan takdir etmiştir. Bir günah işledikçe bir
kalkanı kenara çekilir. Mümin kardeşinde bir ayıp görüp onu
kınayınca diğer kalkanlar kenara çekilir ve korumasız
kalır. Böylece göklerde meleklerin dilinde ve yeryüzünde insanların
dilinde rüsva olur.”[1831]
6658. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kulun kırk büyük günah
işleyinceye kadar kırk kalkanı vardır. Kırk büyük
günah işleyince o kalkanlar başından kenara çekilir.”[1832]
6659. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Mümin yetmiş iki perdenin
arkasındadır. Bir günah işleyince bir perde
yırtılır. Eğer tövbe ederse Allah o perdeyi yedi perdeyle
birlikte kendisine geri çevirir.”[1833]
6660. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bu yüce ve güçlü olan Allah ne de
kerimdir! Zayıflıktan boyun eğdiğin halde seni Allah’a
isyana cüret ettiren nedir! Oysa sen, Allah’ın perdesinin altında
kalıyor, lütfünün genişliğinde yeryüzünde gezip-tozuyorsun ve
O, seni lütfünden mahrum bırakmadı, üzerindeki mağfiret
perdesini de yırtıp atmadı. Aksine senin için
yarattığı nimeti, senden alıkoyduğu kötülüğü
veya sendn çevirdiği belayı farkettiğinde, O’nun sana olan
lütfünü göreceksin! Bir de Allah’a itaat etmiş olsaydın ne
olacağını düşün!”[1834]
bak. et-Tevbe, 466. Bölüm
1-Dünyevi Ceza
6661. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulun hayrını
dileyince onu bu dünyada cezalandırır. Bir kulun kötülüğünü
dileyince günahlarını kıyamet günü cezalandırmak için
(cezasız) tutar.”[1835]
6662. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Mümin bir günah işleyince günahlar
sebebiyle fakirliğe düçar olur. Eğer o günahı temizlemezse hastalığa
mübtela olur. Eğer o da günahlarını temizlemezse hakim gücün
takip korkusuna düçar olur. Eğer o da günahlarını temizlemezse
ölüm anında çok zor can verir. Sonunda kendisiyle sorgulanacağı
bir günahı olmaksızın Allah ile görüşür ve cennete götürülmesi
emredilir.”[1836]
6663. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şialarımızın
(Taraftarlarımızdan)biri bizim nehyettiğimiz bir işi
yapınca ölmeden önce malına, çocuğuna veya kendisine bir bela
iner ve bu sebeple günahları temizlenir, aziz ve celil olan Allah’ı
günahsız bir halde karşılar. Eğer günahlarından bir
şey kalmışsa ölüm anında çok zor can verir.”[1837]
6664. Resulullah (s.a.a) Cebrail’den ve
Cebrail de Allah’tan şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Ey
Muhammed! Sen, Ali ve büyük günah işleyen kimseler
dışındaki siz ikinizin Şiaları cennete girmedikçe
diğer peygamberlerin cennete girişini yasakladım. Büyük günah
işleyince melekler müjde ve sevinçle kendisini
karşılayıncaya dek malıyla veya bir sultan korkusuyla onu
belaya düşürürüm. Ben ona gazap etmem. Bu (belalar da) işlediği
günahlar sebebiyledir.”[1838]
6665. İmam Rıza (a.s), Allah-u
Teala’nın, “O gün hiç bir cin ve insanın
günahı sorulmaz” ayeti hakkında
şöyle buyurmuştur: “Her kim hakka
inanır, günah işler ve tövbe etmeden dünyadan göçerse berzahta o gün ah
sebebiyle azap görür ve kıyamet gününe ise sorgulanacağı bir
günahı olmaksızın gelir.”[1839]
el-Kabr, 3266. Bölüm
6666. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Mümin erkek ve kadınlar
Allah’ı günahsız olarak karşılayıncaya kadar sürekli
can, mal ve çocukları hususunda belaya düçardır.”[1840]
Bak. el-Bela 404. Bölüm
2-Hastalıklar
6667. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hastalık mümin için temizleyici ve
rahmettir. Kafir için ise azap ve lanettir. Mümin günahlarından tümüyle
temizleninceye kadar sürekli hastalıklarla birliktedir.”[1841]
6668. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Hastalık günahları temizler.”[1842]
6669. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah bir kulunu derde mübtela edince
hastalığı ölçüsünce günahlarını temizler.”[1843]
6670. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Dert çekildiği anlar günah anlarını
siler.”[1844]
6671. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir gece ateşler içinde yanmak,
bir yıllık günaha kefaret sayılır.”[1845]
6672. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Demirci körüğü, demirin
pisliklerini giderdiği gibi şüphesiz hastalık da bedeni
günahlardan temizler.”[1846]
6673. İmam Ali b. Hüseyin (a.s) bir
hastanın iyileştiğini görünce ona şöyle buyurdu: “Günahlardan
temizlenişini tebrik ediyorum. Güzel amele yeniden başla.”[1847]
6674. İmam Ali (a.s) çocukların
hastalığı hakkında şöyle buyurmuştur: “Anne
ve babanın günahlarının kefaretidir.”[1848]
6675. Resulullah (s.a.a), kendisine, “hangi
şey benden günahları temizler” diye soran birisine şöyle
buyurmuştur: “Gözyaşları, tevazu ve
hastalıklar.”[1849]
6676. “Münezzeh olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Bana itaat edenler misafirlerimdir.
Bana şükredenlerin nimetleri arttırılır. Beni zikredenler,
nimetlerimden istifade ederler. Bana karşı günah işleyenleri
rahmetimden ümitsiz kılmam. Eğer tövbe ederlerse ben onların
sevgilisiyim. Eğer beni çağırırlarsa onlara icabet ederim.
Eğer hasta olurlarsa onların doktoru olurum. Günah ve ayıplardan
temizlenmeleri için onları sıkıntılar ve musibetlerle tedavi ederim.”[1850]
3-Hüzünler
6677. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Müminin günahı çoğalır
ve günahlarına kefaret olacak ameli de olmazsa Allah onu hüzne mübtela
eder ve bu sebeple günahlarını siler.”[1851]
6678. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz hüzünler müslümanın
günahlarını siler.”[1852]
6679. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şialarımızdan biri bir
günah veya kötülük işleyince gece bir hüzne kapılır. Bu hüzün
kötülük ve günahını döker. O halde kalem günahlarını
nasıl yazsın?”[1853]
6680. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Günahlar arasında hiç bir namaz
ve orucun örtemediği günahlar vardır.” Kendisine, “Ey Allah’ın Resulü!
O halde o günahı hangi şey örter?” diye sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Geçimini temin etmekte hüzünlere kapılmak.”[1854]
6681. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah
mümine çatan sıkıntı, dert, hüzün, hatta endişeyi, onun
günahlarına kefaret kılar.”[1855]
6682. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hüzün
anları kefaret anlarıdır. Mümin günahlardan temizleninceye kadar
sürekli hüzün içindedir.”[1856]
6683. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mümin, korkunç bir rüya gördüğünde
bu sebeple günahları bağışlanır. Bedenine bir zarar
geldiğinde o sebeple günahları bağışlanır.”[1857]
6684. Resulullah (s.a.a), “Arzularınıza
göre değildir... Her kim kötülük ederse cezasını görür”
ayeti indiğinde kendisine “Belleri büken ayet indi!” diyen birisine
şöyle buyurdu: “Hayır, öyle
değildir. Sen hiç üzülmez misin, hiç hasta olmaz mısın, hiç zorluk
ve sıkıntıya düşmez misin?” O şahıs, “Tabi ki”
deyince şöyle buyurdu: “İşte bunlar ceza sayılan
şeylerdir.”[1858]
bak. el-Bela, 404. Bölüm
4-İyilikler
Kur’an:
“Gündüzün iki
ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl.
Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt kabul edenlere bir
öğüttür.”[1859]
“Bu, Allah'ın size
indirmiş olduğu buyruğudur. Kim Allah'ın buyruğuna
karşı gelmekten sakınırsa, O, onun kötülüklerini örter,
ecrini büyültür.”[1860]
6685. İmam Bakır (a.s) veya
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ali
(a.s) halka yönelerek şöyle buyurdu: “Size göre Allah’ın
kitabında hangi ayet daha ümit vericidir.” Bazısı dedi ki: “Allah
kendine şirk koşmayı bağışlamaz. Ondan
başkasını dilediğine bağışlar.”
İmam şöyle buyurdu: “Güzeldir ama bu ayet değildir”
İnsanlar artık görüş belirtmekten vaz geçti. İmam
şöyle buyurdu: “Ey Müslüman topluluğu! Neden konuş muyorsunuz?”
Onlar, “Allah’a andolsun ki söyleyecek bir şeyimiz yok” deyince İmam
şöyle buyurdu: “Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu
işittim: “Allah’ın kitabında en ümit verici ayet şu
ayettir: “Gündüzün
iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl.
Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir.”[1861]
6686. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir kötülük yapınca bir iyilik de
yap ki o kötülüğü yok etsin.”[1862]
6687. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala her iyilikle bir
kötülüğü giderir. Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz
iyilikler kötülükleri giderir.”[1863]
6688. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sizlere ilahi takvayı vasiyet
ediyorum. İlahi takva vesilesiyle günahlarınızı temizleyin
ve hastalıklarınızı tedavi edin.”[1864]
bak. el-Hesene, 859. Bölüm
es-Salat, 2272, 2314. Bölümler
5-Güzel Ahlak
6689. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz güzel ahlak, güneşin
buzu erittiği gibi günahları eritir. Kötü ahlak ise sirkenin
balı bozduğu gibi ameli bozar.”[1865]
6690. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şu dört şey kimde olursa
baştan ayağa günaha boğulsa da Allah günahlarını
iyiliğe çevirir: Doğruluk, haya, güzel ahlak ve şükür.”[1866]
6-Mazlumların İmdadına Yetişmek
6691. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mazlumların imdadına
yetişmek ve hüzünlü kimsenin hüznünü gidermek büyük günahların
kefaretindendir.”[1867]
6692. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mazlumların imdadına
yetişmek ve hüzünlü kimsenin hüznünü gidermek büyük günahların
kefaretindendir.”[1868]
7-Meleklerin Mağfiret Dilemesi
6693. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz zikri yüce Allah’ın,
rüzgarın dökülmek üzere olan ağaç yapraklarını döktüğü
gibi Şialarımızın sırtından günahları döken
melekleri vardır. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Rablerini
hamdıyla tesbih eder ve iman eden kimseler için mağfiret dilerler.”
Allah’a yemin olsun ki onlar sizlerden
başkası değildir.[1869]
8-Çok Secde Etmek
6694. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Birisi Allah’ın Resulüne (s.a.a)
gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü (s.a.a)! Günahım
çoğalmış ve amelim azalmıştır.” Allah’ın Resulü
(s.a.a) ona şöyle buyurdu: “Çok secde et! Zira rüzgarın
ağacın yapraklarını dökmesi gibi çok secde etmek de
günahları döker.”[1870]
9-Hac ve Umre
6695. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bu umre o umreye kadar ikisi
arasındaki günahların kefaretidir. Makbul olan haccın
sevabı cennettir. Bazı günahlar sadece Arafat’ta
bağışlanır.”[1871]
6696. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a yakınlaşmanın en
iyi vesilesi Allah’ın evini (hac ve umre) ziyaretinde bulunmaktır. Bu
ikisi fakirliği giderir ve günahları temizler.”[1872]
bak. 696. Bölüm
10-Amel Defterini Hayırla Açmak ve Kapamak
6697. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz kula
vekil kılınan melek amel deferine yazar. O halde amel defterinin
başına ve sonuna hayır yazdırın ki arasındakiler
sizlere bağışlansın.”[1873]
11-Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine Selam
Göndermek
6698. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim günahlarını
temizleyecek bir iş yapamıyorsa Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salavat
göndersin. Zira o günahları kökten söküp atar.”[1874]
12-Ölüm
6699. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ölüm müminin günahlarına
kefarettir.”[1875]
bak. 462. Konu, el-Keffaret
el-Hudud, 744. Bölüm
eş-Şehadet (2), 2111. Bölüm
el-Musafahat, 2257. Bölüm
es-Salat, 2272. Bölüm
el- Gaybet, 3141. Bölüm
6700. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şeye kim riayet ederse
taşlanmış şeytandan ve her türlü beladan güvende olur:
“Kendisi üzerinde hiç bir hakkı olmayan yabancı bir kadınla
halvet etmemek, sultanın yanına gitmemek ve bid’at ehline bidatinde
yardımcı olmamak”[1876]
6701. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sıla-i rahim ve
iyilikte bulunmak hesap işini kolaylaştırır ve insanı
günahlardan korur.”[1877]
6702. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah
insanları itaatine teşvik etmeseydi, yine de rahmetini ümit ederek
itaat edilmesi farz olurdu. Allah haramlardan sakındırmamış
olsaydı, yine de akıllı insana haramlardan kaçınması
farz olurdu.”[1878]
6703. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Lezzetlerin kesilmesini ve kötü
sonuçlarının kalıcılığını
hatırlayın.”[1879]
bak. el-İsmet, 2750. Bölüm
ez-Zikr, 1340. Bölüm
6704. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hırs, kibir ve haset insanı
günaha düşmeye çağıran şeylerdir; şer (kötülük) ise
tüm çirkinlikleri toplayandır.”[1880]
6705. İmam
Ali (a.s), Nehrevan savaşında öldürülen Hariciler’e rastladığında
şöyle buyurdu: “Haliniz kötü olsun! Şüphesiz sizi
aldatan, sizi zarara uğrattı.” “Ey Müminlerin Emiri! Onları kim aldattı?" diye
sorulduğunda da şöyle buyurdu: “Saptırıcı
şeytan ve kötülüğü emreden nefisleri onları ümitlerle
aldattı, onlara isyan yollarını açtı, üstün geleceklerini
vaadederek onları ateşe düşürdü.”[1881]
bak. 386. Konu, “el- Gurur”
6706. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim haram işten yüz çevirirse
Allah onun yerine kendisine sevindirici bir ibadet bağışlar”[1882]
6707. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ardından iki rekat namaz
kılmak ve Allah’tan afiyet (bağışlanma) dilemek
fırsatı verilen günah, beni üzmez.”[1883]
6708. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Müminlerin Emiri (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çirkin işler yapınca, sırıtma. Günah
işleyen kimse gafil avlanmaktan kendini güvende görmemelidir.”[1884]
Ra harfi
Konular
ü er-Riaset (Riyaset- Başkanlık)
ü er-Ruya (Rüya)
ü er-Riya (Riya)
ü er-Rey (1) (Görüş-Rey)
ü er-Rey (2) (Görüş-Rey)
ü er-Riba (Faiz)
ü er-Rec’at (Yeniden Diriliş-Dönüş)
ü er-Reca (Ümit)
ü er-Rehm (Merhamet)
ü er-Rehmet (Rahmet)
ü er-Rahim (Sıla-i Rahim, Akrabalık)
ü er-Ruhsat (Ruhsat-İzin)
ü el-İrtidad (Dinden Dönmek)
ü er-Rızk (Rızık)
ü er-Rustak (Köy)
ü er-Resul (Elçi)
ü er-Rİşvet (Rüşvet)
ü er-Rıza’ (Süt vermek)
ü er-Rızak (1) (Razı olmak)
ü er-Rızak (2) (Razı olmak)
ü er-Rıfk (Yumuşaklık)
ü el-Murakebe (Murakebe)
ü Ramazan (Ramazan)
ü er-Rimaye (Ok Atmak)
ü er-Rehbaniyyet (Ruhbanlık)
ü er-Rehn (Depozit)
ü er-Ruh (Ruh)
ü er-Rahet (Rahatlık)
ü er-Riyazet (Riyazet)
172. Konu
er-Riaset
Riyaset
Başkanlık
F el-Bihar,
73/145, 124. Bölüm, Hub’ur-Riaset
bak.
F 280.
Konu, eş-Şöhret; 88. Konu, el-Cah, es-Suflet, 1833. Bölüm
6709. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyaset yokluk sebebidir.”[1885]
6710. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kuyruk ol ve baş olma.”[1886]
6711. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Baş olmaya çalışma ki
aksi taktirde kuyruk olursun.”[1887]
6712. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala Musa’ya şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın da kendisinden razı olduğunu
bilmedikçe insanların kendisinden hoşnut olduğu kimseye
gıbta etme. İnsanların kendisine itaat ettiği kimseye gıbta
etme. Zira insanların ona hak dışında itaat etmesi ona ve
ona uyanlar için yok oluştur.”[1888]
6713. Zebur’da şöyle yer
almıştır: “Gerçek riyaset mülk
riyaseti değildir. Şüphesiz riyaset ahiret riyasetidir.”[1889]
bak. eş-Şeref, 1984. Bölüm;
9276. Hadis
Kur’an:
“İşte
bu ahiret yurdudur. Onu yeryüzünde
böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Allah'a
karşı gelmekten sakınanlarındır.” [1890]
6714. İmam Rıza (a.s), birinin
adını andıktan ve, “o riyaset peşinde koşan birisidir”
dedikten sonra şöyle buyurmuştur: “Eğer
iki vahşi kurt çobansız bir sürüye saldırırsa, makam
peşinde koşan birisinin dinine verdiği zarardan daha az zarar
verir.”[1891]
6715. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Mal ve makam sevgisinin müminin dinine
verdiği zarar, biri önden, biri arkadan çobansız sürüye saldıran
iki vahşi kurdun verdiği zarardan daha hızlıdır.”[1892]
bak. el-Ahiret, 33. Bölüm
6716. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sizlerin en kötüsü
arkasından gidilmeyi seven kimsedir. Bu kimse mecburen yalan söyler veya
görüşünde aciz kalır.”[1893]
6717. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah tebarek ve Teala’ya isyan edilen
ilk şey şu altı haslettir: Dünya sevgisi, riyaset sevgisi, yemek
sevgisi, kadın sevgisi, uyku sevgisi ve rahatlık sevgisi.”[1894]
6718. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Alimlerin afeti riyaset sevgisidir.”[1895]
6719. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim halkın,
karşısında kendisini ululayarak durmasını severse yeri
cehennemdir.”[1896]
6720. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Makam ve şöhret sevgisi
(Allah’tan) korkan ve sakınan kalpte olmaz.”[1897]
bak. Şerh-u Nehc’ul Belağa-i
İbn-i Ebi’l Hadid 2/181
6721. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyaset düşkünü başkanlardan
sakının. Zira Allah’a yemin olsun ki ayakkabılar birinin arkasından
ses çıkarınca (halk peşi sıra koşturunca) helak olur
ve (peşinden gidenleri de) helak eder.”[1898]
6722. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyaset taleb eden kimse helak olur.”[1899]
6723. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyaset isteyen kimse helak olur.”[1900]
bak. el-Helak, 4019. Bölüm
6724. İmam Sadık (a.s), Sufyan b.
Halid’e şöyle buyurmuştur: “Ey Sufyan!
Riyasetten sakın. Zira her kim riyaset taleb ederse helak olur.” Ben
(Süfyan b. Halid) şöyle arzettim: “Fedan olayım! O halde hepimiz
helak olduk. Zira hepimiz ismimizin anılmasını, halkın
kendisine yönelmesini ve kendisinden istifade edilmesini sever.” İmam
şöyle buyurdu: “Doğru anlamadın, riyaset taleb etmen, gereksiz
yere birini bayrak etmen, söylediği her şeyi onaylaman ve
insanları ona çağırmandır.”[1901]
6725. İmam Sadık (a.s), Ebu Hamza
Sumali’ye şöyle buyurmuştur: “Riyasetten
sakın, şahsiyetlerin peşi sıra yürümekten kaçın.” Ben
(Hamza Sumali) şöyle arzettim: “Fedan olayım, riyaseti bildim, ama
elimde olan şeylerin (rivayetlerin) üçte ikisini şahsiyetlerin
peşinden koştuğum için elde ettim.” İmam şöyle buyurdu:
“Doğru anlamadın, maksadım, birini delil olmaksızın
bayrak etmen ve söylediği her şeyi onaylamandır.”[1902]
6726. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim haksız yere riyaset
peşinde koşarsa insanların hak üzere itaatinden mahrum
kalır.”[1903]
6727. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyasetin afeti böbürlenmektir.”[1904]
6728. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanları az bir günah
sebebiyle cezalandıran kimse riyasete ihtiras duymamalıdır.”[1905]
6729. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Beş şey dediğim gibidir:
Cimri kimse huzur görmez, haset eden kimse lezzet almaz, padişahların
vefası olmaz, yalancı insanın mürüvveti olmaz ve aptal insan
efendi/baş olmaz.”[1906]
bak. 251. Konu, “es-Siyaset”
es-Seyyid, 1926. Bölüm
6730. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Göğüs genişliği (sabır)
riyasetin aracıdır.”[1907]
6731. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Cömert kimse efendilik ve malı çok
olan kimse ise reislik yapar.”[1908]
6732. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim dünya ve ahirette yücelmeyi
severse dünyada yücelmeye düşman kesilmelidir.”[1909]
6733. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyaseti aradım ve onu
Allah’ın kullarının hayrını dilemekte buldum.”[1910]
6734. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim iyilik yaparsa riyasete
layıktır.”[1911]
6735. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Güzel şöhret gücün kalesidir”[1912]
bak. es-Seyyid, 1925. Bölüm
173. Konu
er-Ruya
Rüya
F el-Bihar,
61/151, 44. Bölüm, Hakikat’ur-Ruya ve Tabiriha
F Kenz’ul-Ummal,
15/362, 514, er-Ruy
Kur’an:
“Dünya
hayatında da, ahirette de müjde onlaradır. Allah'ın sözlerinde hiç
bir değişme yoktur. Bu büyük başarıdır.” [1913]
“Yusuf babasına:
“Babacığım! “Rüyamda onbir yıldız, güneş ve
ayın bana secde ettiklerini gördüm” demişti.” [1914]
“Mısır'da
onu satın alan kimse karısına: “Ona güzel bak, belki bize
faydası olur yahut da onu evlat ediniriz” dedi. Biz işte böylece
Yusuf'u o yere yerleştirdik; ona, rüyaların nasıl
yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir,
fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [1915]
bak.
Yusuf, 37; İsra, 60; Saffat, 102, 105; Feth, 127; Mücadele, 10
6736. Resulullah (s.a.a), Allah-u
Teala’nın “Müjde onlaradır”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu
müminin gördüğü ve onunla dünyada müjdelendiği güzel rüyadır.”[1916]
6737. Resulullah (s.a.a) hakeza şöyle
buyurmuştur: “Bu müminin gördüğü ve
başkasının kendisi için gördüğü salih rüyadır.”[1917]
6738. Resulullah (s.a.a), Allah’ın “müjde
onlaradır” ayetini soran Cabir’e şöyle
buyurmuştur: “Şimdiye kadar hiç kimse onu bana
sormamıştır. O (dünyada) müslümanın gördüğü veya
başkasının kendisi için gördüğü salih rüyadır ve
ahirette de cennettir.”[1918]
bak. ed- Dur’ul-Mensur, 4/374-378
6739. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Nubuvvetten sadece müjdeleyiciler baki
kalır.” Kendisine, “Müjdeleyiciler nedir?” diye sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Salih rüyadır.”[1919]
6740. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah’ın Resulü
(s.a.a) sabah olunca ashabına şöyle buyuruyordu: “Müjdeleyicilerden
bir haber var mıdır?” Peygamber salih rüyayı kastediyordu.”[1920]
6741. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Salih rüya iki müjdeden biridir.”[1921]
6742. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Salih rüya mümin için bir müjdedir ve
nübüvvetin kırk altı parçasından biridir.”[1922]
6743. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Salih rüya Allah’tan bir müjdedir ve o
nübuvvetin parçalarından bir parçadır.”[1923]
6744. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Salih rüya nübuvvetin yetmiş
parçasından bir parçadır.”[1924]
6745. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz müminin rüyası,
nübuvvetin yetmiş parçasından bir parçadır.”[1925]
6746. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ahir zamanda müminin görüşü ve
rüyası nübuvvetin yetmiş parçasından bir parçadır.”[1926]
bak. Kenz’ul Ummal, 15/366-371
6747. Allah’ın Resulü (s.a.a) çok rüya
görürdü. Gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi
aşikar olurdu.[1927]
6748. Muhammed b. Ka’b ve Ayşe şöyle
diyor: “Allah’ın Resulü’ne (s.a.a)
vahyedilen ilk şey sadık rüyaydı. Allah’ın Resulü rüya
görüyordu ve rüyası sabahın aydınlığı gibi
aşikar idi.”[1928]
6749. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rüya üç çeşittir: “Allah
tarafından mümine müjde olan korkunç rüya, şeytan tarafından
olan rüya ve karmaşık rüya.”[1929]
6750. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüya üç kısımdır: Allah
tarafından bir müjde olan rüya, şeytanın vücuda getirdiği
hüzünlü rüya ve insanın uykusunda gördüğü kendi kendisiyle
konuşması.”[1930]
6751. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüya üç kısımdır:
Şeytanın hüzünlendirmek için insanı korkuttuğu rüya,
insanın rüyada gördüğü kendi kendisiyle konuşması ve
nübuvvetin kırk altı parçasından biri olan rüya.”[1931]
6752. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüya üç kısımdır: Allah
tarafından bir müjde, insanın kendi kendisiyle konuşması ve
şeytanın korkutması.”[1932]
6753. İmam Sadık (a.s), kendisine, “Fedan
olayım! Doğru ve yalan rüyanın kökeni bir midir?” diye soran Ebu
Basir’e şöyle buyurmuştur: “Evet
doğrudur (şu farkla ki) yalan ve gerçek olmayan rüyayı insan,
kovulmuş ve kötü şeytanın musallat olma zamanı olan gecenin
başlangıcında görür. Bu tür rüyalar insanın hayal
ettiği şeylerdir; yalan, gerçek dışı ve
faydasızdır. Ama sadık rüya, meleklerin indiği gecenin üçte
ikisi geçtikten sonra görülen rüyadır ve o seher vaktinden öncedir. Bu tür
rüyalar, insan cünublu, temiz olmaksızın veya aziz ve celil olan
Allah’ı hakkıyla zikretmeksizin uyumadığı takdirde
doğrudur ve gecikmeyle de olsa Allah’ın isteğiyle
gerçekleşir.”[1933]
6754. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala ruhu yarattı ve ona
nefis denen bir sultanı hakim kıldı. O halde kul yatınca
ruh bedeninden çıkar ve sultanı kalır. Bu esnada bir grup melek
ve bir grup cin üzerinden geçer. Eğer sadık rüyalardan olursa,
meleklerden kaynaklanmış ve eğer yalan rüyalardan olursa
cinlerden kaynaklanmıştır.”[1934]
6755. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kullar uyuyunca ruhları göğe
yükselir. Ruhun gökte gördüğü gerçektir. Havada gördüğü ise
karmaşık rüyalardır.”[1935]
6756. İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela’ya
doğru çıktığı rivayette şöyle yer
almıştır: “İmam Hüseyin
(a.s) yoluna devam etti ve Uzeyb denilen yerde konakladı. Orada öğle
vakti uyudu ve ağlar bir halde uykudan uyandı. Oğlu,
“Babacığım, neden ağlıyorsun?” diye sorunca şöyle
buyurdu: “Oğulcağızım! Bu rüyası yalan olmayan bir
saattir. Rüyada birisi yanıma geldi ve bana şöyle buyurdu: “Siz
gitmekte acele ediyorsunuz ve ölüm sizleri cennete doğru götürmektedir.”[1936]
6757. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizden birisi güzel rüya görünce onu
tabir etsin ve başkalarına anlatsın. Eğer kötü rüya görürse
onu tabir etmesin ve hiç kimseye söylemesin.”[1937]
6758. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüya tabir edilmediği müddetçe
rüya gören insanın başı üzerinde uçan bir kuş gibidir.
Tabir edilince başına konar. O halde rüyanı dostun ve görüş
ehli kimse dışında hiç kimseye söyleme.”[1938]
6759. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüyayı hasadet ve tecavüzden
münezzeh olan mümin dışında kimseye söylememek gerekir.”[1939]
6760. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüyayı alim veya hayır
dileyen kimse dışında hiç kimseye söylememek gerekir.”[1940]
6761. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsan rüyasında tatsız
şey görürse yattığı tarafından diğer
tarafına dönmeli ve şöyle demelidir: Şüphesiz gizlice
fısıldamak, müminleri hüzünlendirmek için şeytanın
yaptığı bir iştir. Allah’ın izni olmaksızın
müminlere hiç bir zarar veremez.” Daha sonra şöyle demelidir:
“Gördüğüm kötü rüyadan ve taşlanmış şeytanın
şerrinden Allah’ın mukarreb meleklerinin, mürsel peygamberlerin ve
salih kullarının sığındığı kimseye
sığınırım.”[1941]
bak. el-Bihar, 76/220/29, 43/90/14
6762. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizden birisi rüya görmediği için
üzülmesin. Zira her kim ilimde derinleşirse ondan rüya
kaldırılır.”[1942]
6763. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kul aziz ve celil olan Allah’a karşı
günah işlemek istediğinde eğer Allah onun hayrını
dilemişse, ona kendisiyle günahtan sakınacağı korkunç bir
rüya gösterir.”[1943]
6764. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Zaman (kıyamet)
yaklaşınca müminin rüyası yalan çıkmaz. Müminin rüyası
en doğru rüya ve en doğru sözdür.”[1944]
6765. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rüya Allah’tandır.
Karmaşık rüyalar ise şeytandandır.”[1945]
6766. İmam Askeri (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Çok yatan kimse karmaşık
rüyalar görür.”[1946]
6767. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Tebarek ve Teala’nın dini
rüyada görülmekten daha yücedir.”[1947]
6768. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlılarınız
akıl sahipleridir.” Kendisine, “Ey Allah’ın Resulü! Akıl
sahipleri kimlerdir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Doğru
rüya görenlerdir.”[1948]
174. Konu
er-Riya
Riya
F el-Bihar,
72/265, 116. Bölüm, er-Riya
F el-Bihar,
72/323, 118. Bölüm, es-Suma
F Vesail’uş-Şia,
1/47, 11. Bölüm, Tahrim’ur-Riya
F Kenz’ul-Ummal,
3/468, 811, er-Riya
bak.
F 144.
Konu, el-İhlas
F el-İhlas,
1041. Bölüm; ed- Din, 1323. Bölüm; es-Serire, 1789, 1790. Bölümler; el-İlm,
2865, 2866. Bölümler
Kur’an:
“Yurtlarından
böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan men
edenler gibi olmayın. Allah onların işlediklerini her yönüyle
bilendir.” [1949]
bak. Bakara suresi, 264. ayet Nisa
suresi, 38, 142. ayetler; Maun suresi 6-7 ayetler.
6769. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin zahiri batınından
daha ağır olursa terazisi hafif olur.”[1950]
6770. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanın batınının
hasta ve zahirinin güzel olması ne de çirkindir.”[1951]
6771. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyakarın, zahiri güzel ve
batını hastadır.”[1952]
6772. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey Ebuzer! Allah’tan sakın! Kalbin
kötü olduğu halde insanlar sana ikramda bulunsun diye onlara Allah’tan
korktuğunu göstermeye çalışma.”[1953]
6773. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allahım! Zahirimin insanların
gözünde güzel, batınımın ise senden gizlemeye
çalıştıklarımla çirkin olmasından sana
sığınırım. Senin de bildiğin şeyleri
koruyarak zahirimin güzel, sana getireceğim amellerimin ise çirkin
olmasından, böylece halka yakın, senin hoşnutluğuna uzak
düşmekten sana sığınırım.”[1954]
6774. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey İbn-i Mes’ud! Kendin ve Rabbin
arasında günahlar ve isyanlar hususunda ısrar ettiğin halde insanlara
karşı Allah’tan korktuğunu huşu ve tevazu sahibi
olduğunu göstermeye çalışma. Allah-u Teala şöyle
buyurmuştur: “Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin
gizlediğini bilir.”[1955]
6775. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey zahirleri süslü ve güzel olup susuz
develer gibi suyun etrafına diz çökenler! Ne olmuş da zahirinizi
bayındır, kalplerinizi ise virane görüyorum. Allah’a yemin olsun ki
görüşeceğiniz ve kendisine doğru gittiğiniz şeyi
görmüş olsaydınız şüphesiz şöyle derdiniz: “Keşke
dünyaya tekrar döndürülseydik, Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve iman
edenlerdan olsaydık”[1956]
6776. Resulullah (s.a.a.) şöyle
buyurmuştur: “Dünyayı dini ile elde eden,
yumuşak dili sebebiyle insanlar nezdinde koyun postuna bürünen kimselere
eyvahlar olsun! Onların sözü baldan daha tatlı, kalpleri ise kurdun
kalbidir. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Benimle (rahmetimle)
mi aldanıyorsunuz?”[1957]
6777. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir kısmı da dünyayı
ahiret ameliyle (ibadet ve kulluğunu gösteriş yaparak) ister ve
ahireti ise asla dünya ameliyle (gerçek ibadet, zühd ve takvayla) talep etmez.
Kendisini mütevazi gösterir, adımlarını (zararsız insanlar
gibi) birbirine yakın atar, (ibadet için) eteğini toplar, kendisini
emin/güvenilir kılmak için süsler. Allah-u Teala’nın örtüsünü de
günahlara bir vesile kılar.”[1958]
6778. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlardan Allah-u Teala’nın
en çok nefret ettiği kimse, elbisesi amelinden daha hayırlı olan
veya elbisesi Peygamberlerin elbisesi olduğu halde ameli zorbaların
ameli olan kimsedir.”[1959]
6779. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet günü insanların en
şiddetli azap göreni, kendisinde bir hayır olmadığı
halde insanların kendisinde hayır olduğunu
sandığı kimsedir.”[1960]
bak. el-İlm, 2895. Bölüm
6780. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Melekler, sevinçle kulun amelini
yükseltir... İyiliklerini yükseltince aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurur: “Onları Siccin’e (zindana) koyun. Şüphesiz bu işler
benim için yapılmamıştır.”[1961]
6781. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Koruyucu melekler sevinç içinde kulun
amellerini yükseltir... Birbiri ardınca hicapları kat eder ve sonunda
münezzeh olan Allah’ın huzurunda dururlar. Salih bir amel ve dua
getirdiklerini söylerler. Allah-u Teala onlara şöyle buyurur: “Sizler
kulumun amelini kaydeden kimselersiniz. Ben ise onun batınına
bakarım. O bu amelleri benim için yapmamıştır. Lanetim
üzerine olsun.”[1962]
6782. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyakarlıktan sakın. Zira her
kim Allah’tan gayrisi için amel ederse, Allah onu amel ettiği kimseye
havale eder.”[1963]
6783. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet günü riyakara şöyle
seslenilir: “Ey kötü insan! Ey vefasız! Ey riyakar! Amelin havaya
savruldu, sevabın yok oldu. Git ve mükafatını kendisi için amel
ettiğin kimseden al.”[1964]
6784. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah tanır da insanlar
tanımasa kula ne zarar verir! Her kim insanlar için amel ederse
sevabı insanların üzerinedir. Her kim Allah için amel ederse
sevabı Allah’a kalmıştır. Şüphesiz ki her türlü riya
şirktir.”[1965]
6785. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz ben, en zengin ortağım! O halde her
kim bir iş yapar ve benden başkasını ortak kılarsa ben
o işten uzağım ve o benden başkasını ortak
kıldığı kimseye aittir.”[1966]
6786. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, içinde zerre
miktarınca riya olan ameli kabul etmez.”[1967]
6787. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey İbn-i Mes’ud! Bir iyilik
yaptığında Allah’tan gayrisini irade edersen, Allah’tan bir
sevap ümit etme. Zira Allah şöyle buyurmuştur: “Kıyamet
günü biz onlara değer vermeyeceğiz.”[1968]
6788. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Ben en hayırlı ortağım! Her kim
işlediği bir amelinde benden gayrisini şerik koşarsa
(bilsin ki) ben sadece bana halis olanı kabul ederim.”[1969]
6789. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah şöyle
buyurmuştur: “Her kim benim ve benden başkası için amel ederse o
(ameli) kendisi için amel ettiği kimsenindir.”[1970]
bak. Vesail’uş Şia, 1/51; 12. Bölüm;
el-Amel, 2947. Bölüm
6790. Resulullah (s.a.a), kendisine, “Ey
Allah’ın Resulü! Kurtuluş nededir?” diye soran birisine şöyle
buyurmuştur: “Kulun Allah’a itaat hususunda
insanları irade etmemesindedir.”[1971]
6791. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Resulullah (s.a.a),
“Yarın kurtuluş nerdedir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz kurtuluş, Allah’ı aldatmamaktadır. Aksi takdirde
Allah da sizialdatır. Şüphesiz
her kim Allah’ı aldatmaya çalışırsa Allah da onu aldatır,
ondan imanı çekip alır. Eğer şuuru varsa gerçekte o kendini
kandırmıştır.” Kendisine, “Allah’ı nasıl aldatmaya
çalışır?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın emrettiği şeyle amel eder, sonra Allah’ın
gayrisini irade eder.”[1972]
bak. es-Sucud, 1748. Bölüm
Kur’an:
“Rabbine
kavuşmayı uman kimse salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç bir
şeyi ortak koşmasın.” [1973]
6792. İmam Sadık (a.s) aziz ve celil
olan Allah’ın, “Rabbine
kavuşmayı uman kimse...” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: “Kul
bir sevap işler ama Allah’ı göz önünde bulundurmaz. Aksine
insanların övgüsünü taleb eder. O sevabı insanların
duymasını ister. Böyle bir kimse rabbine ibadette şirk
koşmuştur.”[1974]
6793. Birisi Allah Resulü’nün (s.a.a)
yanına vararak şöyle dedi: “Şüphesiz
ben sadaka veriyorum, sıla-i rahimde bulunuyorum ve bunu sadece Allah için
yapıyorum. İnsanlar benim yaptığımı anlıyor
ve bu sebeple beni övüyorlar. Bu da beni sevindiriyor ve bundan hoşlanıyorum.”
Allah Resulü (s.a.a) bir müddet sustu ve bir şey demedi. Sonra şu
ayet nazil oldu: “Rabbine kavuşmayı uman kimse...”[1975]
6794. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Resulüne (s.a.a) “Rabbine
kavuşmayı uman kimse” ayeti sorulunca şöyle
buyurmuştur: “Her kim insanlara gösteriş için namaz kılarsa
müşriktir... Her kim Allah’ın emirlerinden birini insanlara
gösteriş yapmak için yerine getirirse müşriktir.”[1976]
6795. İmam Sadık (a.s) hakeza bu
ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Bu
şirk riya şirkidir.”[1977]
6796. İmam Sadık (a.s), Allah-u
Teala’nın “Rabbine kavuşmayı uman kimse” ayetinin
tefsirini soran A’la b. Fuzeyl’e şöyle
buyurmuştur: “Her kim insanların övgüsü için
namaz kılar, oruç tutar, köle azad eder veya hacca giderse her ne kadar
bağışlanmış şirk olsa da amelinde şirk
koşmuştur.”[1978]
bak. el- Ummet, 128. Bölüm 264. Konu, eş-Şirk
6797. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki riyanın azı bile
şirktir.”[1979]
6798. Resulullah (s.a.a)
ağladığını görünce neden
ağladığını soran Şeddat b. Evs’e şöyle
buyurmuştur: “Ben ümmetim hakkında şirkten
korkuyorum. Onlar puta, güneşe ve aya tapmazlar. Ama amellerinde
riyakarlığa düşerler.”[1980]
6799. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizler hakkında en çok küçük
şirkten korkuyorum.” Kendisine, “Küçük şirk nedir ey Allah’ın Resulü?”
diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Riya”[1981]
6800. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her türlü riya şirktir. Her kim
insanlar için amel ederse sevabı insanların üzerinedir.”[1982]
6801. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz cehennem ve cehennemlikler
riyakarlar yüzünden feryad ederler.” Kendisine, “Ey Allah’ın Resulü!
Ateş nasıl feryad eder?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur:
“Onların azap gördükleri ateşin sıcaklığından.”[1983]
6802. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim şöhret veya bir şey
elde etmek için Kur’an okursa kıyamet günü eti soyulmuş kemikten bir
yüzle aziz ve celil olan Allah ile görüşür. Kur’an sürekli ensesine vurur
ve sonunda onu cehenneme sokar ve diğer cehennemliklerle birlikte
ateşe düşer.”[1984]
6803. Şöyle rivayet edilmiştir: “Aziz
ve celil olan Allah bir grubun ateşe atılmasını emreder ve
Malik’e şöyle emreder: “Ateşe de ki ayaklarını
yakmasın. Zira onunla camiye gittiler. Ellerini de yakmasın. Zira
ellerini dua için bana doğru kaldırdılar...” Malik şöyle
der: “Ey mutsuzlar! Ne günah işlediniz?” Onlar şöyle derler: “Biz
Allah’tan başkası için amel ettik ve bizlere şöyle denildi:
“Mükafatınızı kendileri için amel ettiğiniz kimselerden
alın.”[1985]
6804. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet günü namaz kılan kulu
getirirler ve o şöyle der: “Ey Rabbim! Ben senin rızayetine ermek için
namaz kıldım.” Ama ona şöyle denir: “Hayır! Sen, “Ne güzel
namaz kılıyor!” denilsin diye namaz kıldın! Onu cehenneme
götürün.”[1986]
6805. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü çağrılan ilk kimse
Kur’an’ı göğsüne toplayan, Allah yolunda öldürülen ve zengin kimseler
çağrılır. Aziz ve celil olan Allah Kur’an okuyan kimseye
şöyle buyurur: “Elçime nazil buyurduğum şeyi sana öğretmedim
mi?” O, “Evet ey Rabbim!” der. Allah şöyle buyurur: “Öğrendiğin
şeyle ne yaptın?” O şöyle der: “Ey rabbim! Gece yarısı
ve gündüzleri Kur’an okudum.” Allah şöyle buyurur: “Yalan söylüyorsun.”
Melekler de, “Yalan söylüyorsun.” derler. Allah-u Teala şöyle buyurur:
“Senin asıl hedefin, “falan şahıs Kur’an okumaktadır” diye
söylenilmesiydi ve de söylenildi.”[1987]
6806. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet günü hesaba çekilen ilk
kimse şehadete erişen kimsedir. Onu getirirler ve Allah kendisine
verdiği nimetleri ona bildirir ve o da böylece bilir. Sonra ona, “Bu
nimetlerle ne yaptın?” diye sorar. O, “Senin yolunda şehadete
ulaşıncaya kadar savaştım” der. Allah şöyle buyurur:
“Yalan söylüyorsun, sen, “Ne kahramandır” denilsin diye savaştın
ve bu da söylenildi.” Sonra yüz üstü yere düştüğü bir halde yerden
sürüklenip ateşe atılmasını emreder.”[1988]
bak. en-Niyyet, 3980. Bölüm
6807. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Riyakarın dört nişanesi
vardır: Başkalarının huzurunda Allah’a itaat hususunda
ihtiraslı olur, yalnız kaldığında gevşeklik ve
tembellik eder, her işte övülmeyi sever ve zahirini güzelleştirmeye
çalışır.”[1989]
6808. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyakarın dört nişanesi
vardır: Yalnız kaldığında tembellik eder, insanlar
arasında neşat içinde çalışır, övülünce amelini
arttırır ve övülmeyince amelini azaltır.”[1990]
6809. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Riyakarın üç alameti vardır:
Gözü insanlara ilişince neşat içinde çalışır,
yalnız kalınca tembellik eder ve tüm işlerinde övülmeyi sever.”[1991]
6810. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Lokman oğluna şöyle
buyurmuştur: “Riyakarın üç alameti vardır: Yalnız
kaldığında tembellik eder, insanların nezdinde neşat
içinde olur ve her işini övgü için yapar.”[1992]
bak. Vesail’uş-Şia, 1/54; 13. Bölüm
6811. İmam Bakır (a.s), kendisine,
“Bir hayır yapan ve bunu bir insan gördüğünde sevinen kimse”
hakkında soran Zürare’ye şöyle buyurmuştur: “Sakıncası
yoktur. Herkes insanlar arasında açığa çıkmasını
ister. Elbette bu hayırlı işi, o iş (bilinmesi) için
yapmadığı takdirdedir.”[1993]
6812. Adamın biri Allah Resulü’nün
(s.a.a) yanına vararak şöyle dedi: “Ben sadaka veriyorum, sıla-i
rahimde bulunuyorum ve bunu sadece Allah için yapıyorum. Ama bu benden
bilinince ve bu sebeple övülünce beni sevindiriyor ve bundan
hoşlanıyorum.” Allah Resulü (s.a.a) sustu ve hiç bir şey demedi.
Ardından şu ayet nazil oldu: “Rabbine
kavuşmayı uman kimse salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiçbir
şeyi ortak koşmasın.”[1994]
6813. Resulullah (s.a.a), kendisine, “Bir hayır
yapan ve insanların kendisini övdüğü kimse hakkında ne
buyuruyorsunuz?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Bu
müminin kendisine çabuk erişen müjdesidir. Yani dünyada kendisine çabuk
verilen müjdedir. Diğer müjde ise münezzeh olan Allah’ın şu
sözüdür: “O gün müjdeniz altından ırmaklar akan cennettir.”[1995]
6814. İmam Sadık (a.s), “Kendisini
gören kimseyi (doğru ve kıraat ile) namaz kılmaya çekmek için
namazını kıraatle ve güzel bir şekilde eda edenin hükmü
nedir?” diyen Ubeyd’e şöyle buyurmuştur: “Bu
iş riya değildir.”[1996]
Rivayetlere cemetmek için
bak. el-Bihar, 72/294;
Vesail’uş-Şia, 1/55, 15. Bölüm; s. 56; 16. Bölüm
6815. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sizden birisi namazla meşgul
olduğunda şeytan yanına gelir de, “Sen riya yapıyorsun”
derse gücü yettiğince farzın vakti geçmemek şartıyla
namazını uzatsın. Eğer ahiret işi ile meşgul ise
mümkün olduğu kadar onu uzatsın. Dünyevi bir işle meşgul
ise onu bıraksın.”[1997]
6816. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Biz şöyle dedik: “Ey Allah’ın
Resulü! Bizden biri oruçlu haliyle namaz kılınca şeytan
yanına varıyor ve şöyle diyor: “Sen riya yapıyorsun”
Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “O şahıs bu durumda
şöyle desin: Allahım! Bilerek bir şeyi sana şirk
koşmaktan sana sığınırım. Eğer bilmeden
böyle bir şey yaparsam senden bağışlanma dilerim.”[1998]
6817. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ameli korumak, amelden daha zordur.”
(Ravi şöyle dedi:) “Ameli korumaktan maksat nedir?” İmam şöyle
buyurdu: “İnsan bir olan ve ortağı bulunmayan Allah için bir
bağışta bulunursa bu gizli amel kendisine yazılır. Ama
sonunda bunu söyleyince gizli sevabı silinir ve kendisine aşikar
yazılır. Yeniden söylerse bu defa ameli temizlenir ve riya
yazılır.”[1999]
6818. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim gizlice bir amelde bulunursa
kendisine gizli (amel sevabı) yazılır. Onu dile getirince o
gizli ameli silinir ve açık bir amel yazılır. Eğer ikinci
defa yeniden dile getirirse aşikar ameli silinir ve kendisine riya
yazılır.”[2000]
bak. el-İhlas, 1030. Bölüm
6819. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ecir açısından en üstün
ibadet, en gizli olanıdır.”[2001]
6820. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gizli olan bir iyilik, yetmiş
iyiliğe bedeldir.”[2002]
6821. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ameli gizlemek, tatsızlıklara
sabretmek ve musibetleri gizli tutmak iyiliğin hazinelerindendir.”[2003]
6822. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kıyamet günü cennet
muhafızı olan Rıdvan önünden geçmeyen bir grup görür ve onlara
şöyle der: “Sizler kimsiniz? Nereden girdiniz?” Onlar şöyle der:
“Bizden uzaklaş, biz Allah’a gizlice ibadet eden ve Allah’ın da
gizlice cennete koyduğu kimseleriz.”[2004]
6823. İsa (a.s) havarilerine şöyle
buyurmuştur: “Sizden birisi oruç tutarsa
başına ve sakalına güzel koku sürmeli ve elbisesine güzel kokan
yağlar sürmelidir ki insanlar onun oruçlu olduğunu anlamasın.
Sağ eliyle bağışta bulunduğunda onu sol elinden
gizlesin ve namaz kıldığında odasına perde assın.
Zira rızkı bölüştürdüğü gibi övgüyü bölüştüren de
Allah’tır.”[2005]
6824. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Gizli ibadet, aşikar
olanından daha iyidir. Aşikar amel etmek, uyulmayı (örnek
olmayı) isteyen kimseler için iyidir.”[2006]
6825. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sadaka, namaz, oruç ve tüm güzel
işler eğer müstahap olursa gizli yapılması daha iyidir.
Eğer farz olursa onu açık yapması daha iyidir.”[2007]
6826. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Münafığın evinde riya
etmek ibadettir. Müminin evinde ise şirktir.”[2008]
6827. İmam Ali (a.s), müminin
sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “O
riya için bir işi yapmaz ve haya ettiği için hayırlı bir
şeyi terk etmez.”[2009]
6828. İmam Ali (a.s), kendisine, “Hangi
insan daha kördür?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Başkası
için amel ettiği halde amelinin sevabını aziz ve celil olan
Allah’tan dileyen kimse.”[2010]
6829. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala cenneti tüm riyakarlara
haram kılmıştır.”[2011]
6830. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Cennet dile geldi ve şöyle dedi:
“Ben her cimriye ve riyakara haramım.”[2012]
6831. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala’nın rızayeti
irade edilmeyen her iyiliğin üzerinde riya çirkinliği vardır.
Meyvesi ise ceza çirkinliğidir.”[2013]
175. Konu
er-Re’y
Görüş-Rey (1)
F el-Bihar,
75/97, 48. Bölüm, en-Nehy an’il-İstibdad bir’re’y
bak.
F 281.
Konu, eş-Şura, 471. Konu el-Licac
F el-Mer’et,
3656. Bölüm
“
6832. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Düşünce ihtiyatlı hareket
ederek elde edilir. Ham düşünce ne kötü bir yardımcıdır.”[2014]
6833. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Meşveret ediniz ki doğru
düşünce ortaya çıksın.”[2015]
6834. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Düşünceyi yayık gibi
çırpın ki doğru düşünce ortaya çıksın.”[2016]
6835. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zafer uzak görüşlülükle elde
edilir. Uzak görüşlülük meşveretle ve görüş ise sırrı
korumakla elde edilir.”[2017]
6836. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey doğru görüşün
göstergesidir: Güzel karşılamak, sözü güzel dinlemek ve güzel cevap
vermek.”[2018]
6837. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanın düşüncesi
tecrübesi ölçüsüncedir.”[2019]
6838. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim çeşitli görüşlerle
karşı karşıya gelirse hata yerlerini iyi tanır.”[2020]
6839. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim çeşitli görüşleri
bilmezse çare bulmaktan aciz kalır.”[2021]
6840. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın korudukları
dışında insanların akılları ve fikirleri
eksiktir. Soru soranları eziyet edenler, cevap verenleri ise ilimden
nasibini almayanlardır. Eğer içlerinde görüş sahipleri olsa da
rıza ve gazapları o görüşü ortaya koymalarını
engeller.”[2022]
6841. İmam Ali (a.s), kendisine, “İnsanların
en sağlam düşünceli olanı kimdir?” diye sorulunca şöyle
buyurmuştur: “İnsanlara aldanmayan ve
dünyanın kendisini süsleriyle aldatmadığı
kimsedir.”[2023]
6842. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Akıllarınıza
karşı kötümser olun. Zira akla güvenmek hataya sevab olur.”[2024]
6843. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), bir
duasında şöyle buyurmuştur: “Allahım
örtülü duadan, yalan ümitten, haya perdesinin yırtılmasından,
delil getirme hususunda yenilmekten ve doğru olmayan görüşten sana
sığınırım.”[2025]
6844. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Görüşün sürçmesi mülkü sona erdirir ve
yokluğu ilan eder.”[2026]
6845. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Görüşün sapması hedefleri
bozar.”[2027]
6846. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kimin görüşleri zayıf
olursa düşmanları güçlü olur.”[2028]
6847. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim görüşü zayi ederse
(musibete) düçar olur.”[2029]
6848. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bazen tek düşünce sapar.”[2030]
bak. 251. Konu, “es-Siyaset”; ed- Devlet,
1282. Bölüm
6849. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Akla en yakın görüş heva ve
hevesten en uzak olan görüştür.”[2031]
6850. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Görüş açısından
insanların en üstünü meşveret edilen kimsenin görüşünden
müstağni olmayan kimsenin görüşüdür.”[2032]
6851. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En hayırlı görüş heva ve
hevesten en uzak olan ve doğruluğa en yakın bulunan
görüştür.”[2033]
6852. İmam Ali (a.s), kendisine, “İnsanların
görüş açısından en sağlamı kimdir?” diye sorulunca
şöyle buyurmuştur: “İnsanların
kandırmadığı ve dünyanın da süsleriyle
aldatmadığı kimsedir.”[2034]
bak. 1422. Bölüm; 6841. Hadis
6853. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Başına buyruk insan uçurumun
kenarında durmuştur.”[2035]
6854. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Başına buyruk insan hata ve
yanlışlık uçurumuna düşer.”[2036]
6855. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Başına buyruk olmak seni
kaydırır ve uçuruma yuvarlar.”[2037]
6856. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim başına buyruk hareket
ederse yok olur ve her kim büyüklerle meşveret ederse akıllarına
ortak olur.”[2038]
6857. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim kendi görüşüyle iktifa
ederse kendini tehlikeye atmıştır.”[2039]
6858. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim kendi görüşünde
yalnız olursa gerçekte bir görüşe sahip değildir.”[2040]
6859. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendi görüşüne sadece cahil olan
insan aşık olur.”[2041]
6860. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendini beğenen insanın
görüşü olmaz.”[2042]
6861. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Başına buyruk kimseyle
meşveret etme.”[2043]
bak. el- Ucb, 2514. Bölüm
6862. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnatçılık görüşü
ortadan kaldırır.”[2044]
6863. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Muhalefet etmek görüşü viran
eder.”[2045]
6864. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kindar insanın görüşü olmaz.”[2046]
6865. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kinli insanın ve dar görüşlü
kimsenin görüşü olmaz.”[2047]
bak. 471. Konu, “el- Licac”
6866. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Görüşün doğruluğu talih iledir.
Eğer talih sana yönelirse doğru görüş de yönelir. Eğer
sırt çevirirse o da sırt çevirir.”[2048]
6867. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer talih birine yönelirse
hatalarını bile doğru gösterir ve muhalifinin
doğrularını yanlış gösterir.”[2049]
6868. İmam Hasan (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gerçek görüş sadece gazap
anında tanınır.”[2050]
6869. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim görüşten aciz kalır
ve çarelerden istifade edemezse yumuşaklık anahtarı olur.”[2051]
6870. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Görüş çoktur. Ama uzak
görüşlülük azdır.”[2052]
6871. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Azim ve irade düşünce
miktarıncadır.”[2053]
6872. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En kötü görüş şeriate
aykırı olandır.”[2054]
6873. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Senin görüşün her şeyi
kapsayamaz. O halde görüşünü önemli meselelere özgün kıl.”[2055]
6874. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yaşlıların görüşü
gençlerin kahramanlığından (başka bir rivayette ise
şöyle yer almıştır: gençlerin toplanmasından) bana
daha çok sevimlidir.”[2056]
6875. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bana göre yaşlıların
görüşü gençlerin çareciliğinden daha sevimlidir.”[2057]
6876. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Önemli ve değerli görüşü
hakir bir insan da sana söylemiş olsa küçümseme.”[2058]
6877. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Görüşünü seni ilgilendiren
şeylerle sınırla.”[2059]
6878. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Bana muhalefet eden kimsenin görüşü uzak
olsun! Hakkı gördüğüm günden beri hak hususunda asla şekke
düşmedim.”[2060]
176. Konu
er-Re’y
Görüş-Rey (2)
F el-Bihar,
2/283, 34. Bölüm, el-Bid’a ve’r-Re’y ve’l-Mekais
F Kenz’ul-Ummal,
3/619, el-Kavl-u Biz’Zen
bak.
F 406.
Konu, el- Fetva; 444. Konu, el-Kaza (2)
F el-Kaza,
3369, 3374. Bölümler; el-Kur’an, 3317. Bölüm
6879. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bu ümmet bir müddet Allah’ın Kitabı
üzere amel eder, sonra bir müddet Resulullah’ın (s.a.a) sünneti üzere amel
eder ve sonra bir müddet rey üzere amel eder. Her ne zaman rey üzere amel
ederse sapar ve diğerlerini saptırır.”[2061]
6880. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim din hususunda kendi
görüşüyle konuşursa bana ithamda bulunmuştur.”[2062]
6881. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim rey üzere konuşursa bana
dinde ithamda bulunmuştur.”[2063]
6882. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey olduğu takdirde hiç
bir amel kabul görmez: Şirk, küfür ve rey” Kendisine, “Ey müminlerin
Emiri! Reyden maksat nedir?” denilince şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın Kitabı’nı ve Resulü’nün sünnetini bir kenara
bırakıp re’y ile amel etmendir.”[2064]
6883. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Görüşlerin derinliğine
erişemediği ve düşüncelerin ulaşamadığı
konularda kendi görüşünle amel etme.”[2065]
6884. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İsrailoğulları sürekli
itidal yolunu katettiler. Sonunda Melezler ve
İsrailoğullarının esir aldıkları kavimlerin
çocukları arasında büyüdüler ve din hususunda re’y/görüş
izharında bulundular. Böylece hem kendileri saptılar ve hem de
başkalarını saptırdılar.”[2066]
6885. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz yönetici kimse çaba
göstererek hakkı elde ederse iki sevabı vardır: Eğer
çabaların neticesinde hakka ulaşamazsa bir sevabı vardır.”[2067]
6886. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim düşüncesini
insanların hayrını dileme yolunda kullanır ve çaba
gösterirse niyetinin sevabını elde eder ve görevini de
yapmış olur.”[2068]
bak. el-Kaza, 3369. Bölüm
177. Konu
er-Riba
Faiz
F el-Bihar,
103/114, 5. Bölüm, er-Riba ve Ahkamuha
F el-Bihar,
103/157, 6. Bölüm, Riba fi’d-Deyn
F Vesail’uş-Şia,
12/422, Ebvab’ur-Riba
F Kenz’ul-Ummal,
4/104-121, 185-201, Fir’-Riba
6887. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En kötü kazanç faiz
kazancıdır.”[2069]
6888. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En kötü kazanç faiz
kazancıdır.”[2070]
6889. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah faiz yiyene,
faiz verene, faizi yazana ve faize şahitlik edene lanet etmiştir.”[2071]
6890. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Alan ve veren faizde eşittir.”[2072]
6891. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlara öyle bir zaman gelecek
ki herkes faiz yiyecek. Faiz yemeyen kimseye de faizin tozu bulaşacak.” [2073]
6892. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey Allah hesap görene kadar,
aziz ve celil olan Allah’ın korumasındadır: “Asla zina etmeyen
kimse, malı asla faize bulaşmayan kimse ve bu iki işte
aracılık etmeyen kimse.” [2074]
6893. İmam Rıza (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah sana rahmet etsin! Bil ki faiz
haram ve büyük günahlardandır. Allah faize ateşi vaadetmiştir.
Faizden Allah’a sığınırız. Faizi tüm peygamberler ve
bütün semavi kitaplar haram kılmıştır.” [2075]
Kur’an:
“Faiz yiyenler
mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin
kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Zaten
alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa Allah
alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabbinden
bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir,
onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar
cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır. Allah faizi tüketir,
sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiç bir günahkarı
sevmez.” [2076]
bak. Nisa suresi, 161. ayet; Rum suresi, 39. ayet.
6894. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Göğe götürüldüğüm gece bir topluluk gördüm. İçlerinden
biri kalkmak istediği halde karnı çok büyük olduğundan bir türlü
kalkamıyordu. Cebrail’e, “Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?” diye sordum. O
şöyle buyurdu: “Bunlar yerlerinden şeytanın
çarptığı kimseler gibi kalkan faiz yiyicilerdir.”[2077]
6895. Resulullah’tan (s.a.a) nakledildiği üzere
Mirac gecesinde karnı değirmen taşı gibi büyük insanlar
görüyor. Bunlar Firavun ailesinin yolları üzerine oturmuşlar ve
Firavun ailesinin geldiğini görünce yollarının üzerinden kalkmak
istiyor, ama büyük karınları onları bir tarafa çekiyor ve
düşüyorlar. Firavun ailesi onların üzerinden gidip geliyor.
Cebrail’e, “Bunlar kimdir?” diye sorunca Cebrail şöyle buyuruyor: “Faiz
yiyenlerdir.”[2078]
6896. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Miraca götürüldüğüm gece
karnı evleri andıran ve içi dışarıdan görülecek
şekilde yılanlarla dolu olan kimselerin yanından geçtim. “Ey
Cebrail! Bunlar kimdir?” diye sorunca, “Bunlar faiz yiyenlerdir” diye buyurdu.[2079]
6897. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Faiz yiyenler, şeytan kendilerini deli
etmedikçe dünyadan çıkmazlar.”[2080]
6898. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Faiz yiyen kimse (kıyamet günü) mezardan
kalktığında alnında şöyle yazılı
olduğunu gördüm: “Allah nezdinde hiç bir delili yoktur.”[2081]
6899. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim faiz yerse aziz ve celil olan
Allah yediği faiz miktarınca karnını cehennem ateşiyle
doldurur. Faiz vesilesiyle bir mal elde etmişse Allah-u Teala onun hiç bir
amelini kabul etmez. Zerre kadar faizden elde ettiği malı oldukça
sürekli Allah ve melekler ona lanet eder.”[2082]
6900. Resulullah (s.a.a), Allah-u
Teala’nın, “Sura üfürülüp grup grup geldiğiniz
gün” ayeti hakkında şöyle
buyurmuştur: “Ümmetimden on grup
dağınık olarak haşrolur. Allah onları diğer
müslümanlardan ayırır... Onlardan bazısı ayakları
yukarıda, başları aşağıda, sürüklene sürüklene
götürülür... Baş aşağı götürülenler faiz yiyenlerdir.”[2083]
6901. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde bir dirhem faiz
insanın halası veya teyzesi gibi mahremiyle otuz defa zina etmesinden
daha büyüktür.”[2084]
6902. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde bir dirhem faiz,
kırk defa zina etmekten daha büyüktür.”[2085]
6903. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah nezdinde bir dirhem faiz
Allah’ın evinde mahremleriyle yapılan yetmiş zinadan daha
büyüktür.”[2086]
6904. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Faizin yetmiş parçası
vardır. En azı insanın annesiyle Allah’ın evinde zina
etmesi gibidir.”[2087]
6905. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Faizin yetmiş üç kapısı
vardır. En azı insanın annesiyle zina etmesidir. Faizin en
kötüsü ise Müslüman insanın yüz suyunu dökmektir.”[2088]
bak. Vesail’uş-Şia, 12/422, 1.
Bölüm
6906. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Faizin yetmiş üç kapısı
vardır. Şirk de işte böyledir.”[2089]
6907. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Faizin yetmiş günahı
vardır ki en azı insanın annesiyle zina etmesidir.”[2090]
6908. İmam Rıza (a.s), faizin haram
kılınış sebebi hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz
aziz ve celil olan Allah faizi haram kılmıştır. Zira faiz
malın yok olmasına sebep olur. Zira insan bir dirhemi iki dirheme
alınca, aldığı dirhemin değeri bir dirhemdir.
Diğer dirhem ise batıldır. Dolayısıyla faiz ve
alışveriş herhaliyle alan ve satan için malın eksilmesine
ve zarara sebep olur. O halde Allah Tebarek ve Teala malı yok ettiği
için onlara faizi haram kılmıştır.”[2091]
6909. İmam Sadık (a.s) faizin haram
oluş sebebi sorulunca şöyle buyurmuştur: “İnsanlar
birbirine ihsanda bulunmaktan elçekmesin diye.”[2092]
6910. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah faizi haram
kıldı ki ihsanda bulunmak ortadan kalkmasın.”[2093]
6911. İmam Sadık (a.s), faizin neden
haram kılındığını soran Hişam b. Hakem’e
şöyle buyurmuştur: “Eğer faiz helal
olsaydı insanlar ticareti ve ihtiyaçlarını elde etmeyi bir kenara
bırakırlardı. Dolayısıyla Allah faizi haram
kıldı ki insanlar haram yemekten elçeksinler, ticaret ve
alışverişe yönelsinler ve birbirine borç versinler.”[2094]
6912. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey insanlar! Önce hükümler, sonra
ticaret! Allah’a andolsun ki bu ümmet arasında faiz siyah bir kaya
parçasının üzerinde hareket eden karıncadan daha gizlidir.”[2095]
6913. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin hükümlerini bilmeden ticarete
kalkışan kimse faiz uçurumuna yuvarlanır.”[2096]
6914. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dinin hükümlerini bilmeden ticarete
kalkışan kimse defalarca faize bulaşır.”[2097]
bak. et-Ticaret, 429. Bölüm; 423. Konu,
“el-Fıkh”
6915. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Noksan sıfatlardan münezzeh olan
Allah katından “Elif, Lam Mim.
İnsanlar “inandık” demekle imtihan edilmeden
bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar!”[2098]
ayeti indiğinde anladım ki, Resulullah (s.a.a) aramızdayken
bize fitne inmez. “Ey Allah’ın Resulü! Allah’ın bu ayetle sana haber
verdiği fitne nedir?” dedim... Şöyle buyurdu: “Ey Ali! Bu kavim
mallarıyla aldanacak, dinleriyle Rablerine minnet etmeye
kalkışacak, rahmetini dileyecek, azabından emin olacak.
Haramını yalancı şüpheler ve gaflete düşürücü isteklerle
helal kılacaklar. Böylece içkiye nebiz (şıra), rüşvete
hediye, faize alışveriş adını takarak helal sayacaklar.”[2099]
6916. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlara öyle bir zaman gelecek
ki herkes faiz yiyecektir. Faiz yemeyen kimseye de faizin tozu
bulaşır.”[2100]
bak. 131. Konu, “el-Hiyle”
Kur’an:
“Allah faizi
tüketir, sadakaları bereketlendirir. Allah hiçbir nankör günahkarı
sevmez.” [2101]
6917. İmam Sadık (a.s), kendisine,
“Faiz yiyen birinin malının çoğaldığını
görüyoruz” diye söylenince şöyle buyurmuştur: “Mal
ve serveti çoğalsa da Allah dinini ortadan kaldırır.”[2102]
6918. İmam Sadık (a.s), Aziz ve
celil olan Allah’ın “Allah faizi
tüketir, sadakaları bereketlendirir”
ayeti hakkında, “Birisinin faiz yediği halde mal ve servetinin
çoğaldığını görüyoruz” diyen birisine şöyle
buyurmuştur: “Hangi yok oluş ve bereketsizlik
bir dirhemin dini yok edişinden daha kötüdür. Eğer tövbe ederse
serveti yok olur ve fakirleşir. (Yani zenginliği dinin gidişi
sebebiyledir; malın bereketi sebebiyle değil.) ”[2103]
6919. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki en kötü faiz bir ihsanın yüz
suyunu dökmektir. En kötü yüz suyunu dökmek ise dil uzatmaktır. Yalan
rivayet etmek iki dil uzatmaktan biridir.”[2104]
6920. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En kötü faiz insanın
kardeşine dil uzatmayı çoğaltmasıdır.”[2105]
6921. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “En kötü faiz, müslümanın yüz
suyunu haksız yere dökmeye yeltenmektir.”[2106]
bak. 215. Konu, “es-Sebb”, 344, “el-İrz”;
380, “el-Ayb”, 400, “el-Gıybet”
Kur’an:
“Ey iman
edenler! Allah'tan sakının, iman etmişseniz, faizden arta
kalmış hesaptan vazgeçin.
Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve peygamberine karşı
açılmış bir savaş
olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece
zulmetmemiş ve zulme uğramamış olursunuz.” [2107]
6922. İmam Sadık (a.s), birinin
“riba” (faiz) yediğini ve bunu “liba” olarak
adlandırdığını duyunca şöyle buyurmuştur: “Eğer
aziz ve celil olan Allah beni ona musallat ederse boynunu vururum.”[2108]
6923. Ali b. İbrahim tefsirinde, “Ey
iman edenler! Allah’tan korkun ve faizin geri kalanını
bırakın” ayeti hakkında
şöyle diyor: “Bu ayetin nüzul sebebi şuydu: “Faiz
yiyenler” ayeti nazil olduğunda Halid b. Velid Allah Resulüne (s.a.a)
şöyle arzetti: “Ey Allah’ın Resulü! Babam Sakif kabilesine faizle bir
mal verdi. Öldüğü zaman da bana o faizi almamı vasiyet etti.” Bunun
üzerine Allah-u Teala, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve faizden geri kalanı
bırakın” ayetini indirdi. Daha sonra Peygamber şöyle
buyurdu: “Her kim faiz alırsa katli vaciptir.”[2109]
bak. 101. Konu, “el-Muharıb”
178. Konu
er-Rec’at
Yeniden
Diriliş
F el-Bihar,
53/39, 29. Bölüm; er-Rec’at
6924. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki günler ve
geceler sona ermeden Allah ölüleri diriltir ve canlıları öldürür.
Hakkı ehline geri döndürür ve kendisine seçtiği dinini hakim
kılar.”[2110]
6925. İmam Sadık (a.s), aziz ve
celil olan Allah’ın, “Kur'an'a uymayı sana farz kılan
Allah, seni döneceğin yere döndürecektir”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’a
yemin olsun ki Resulullah (s.a.a) ve Ali Seviyye’de bir araya toplanıp
görüşüp on ikibin kapısı olan bir camiyi inşa etmedikçe
dünyanın sonu gelmez.”[2111]
6926. İmam Rıza (a.s), kendisine,
“Ey Ebe’l-Hasan! Rec’at hakkındaki görüşün nedir?” diye soran Memun’a
şöyle buyurmuştur: “Rec’at haktır,
önceki ümmetler arasında da var olmuştur. Kur’an da bunu dile
getirmiş ve Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Önceki
ümmetler arasında olan her şey olduğu gibi kılı
kılına bu ümmette de meydana gelecektir.”[2112]
6927. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “(Mehdi) kıyam edince kabirde
mümine şöyle denir: “Ey falan! Efendin zuhur etmiş, eğer ona
katılmak istiyorsan kalk ve katıl. Rabbinin kerametinde kalkmak istiyorsan
kal.”[2113]
6928. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kaim (Mehdi) kıyam edince Cumad’el-Ahir
ayında ve Recep ayının onuncu gününde insanların daha önce
benzerini görmediği bir şekilde yağmur yağar. O yağmur
sebebiyle Allah kabirdeki müminlerin kemiklerini bitirir. Adeta onların
Cuheyne tarafından geldiklerini ve saçlarındaki toz ve
toprağı silkelediklerini görür gibiyim.”[2114]
6929. Ebu Carud, Ali’nin (a.s) şöyle
buyurduğunu işiten birinden nakletmektedir: “Cumada
ve Recep ayının arası, çok ilginçtir! Çok ilginçtir!” Birisi
ayağa kalkarak, “Ey Müminlerin Emiri! Sürekli ilginç olduğunu
söylediğin bu şey nedir?” deyince şöyle buyurdu: “Annen
yasına otursun! Allah, Resulü ve Resulü’nün Ehl-i Beyti’nin düşmanlarıyla
savaşan (diriltilmiş) ölülerden daha ilginç ne olabilir ki?”[2115]
6930. İbn’ul-Kevva, Ali’ye (a.s)
şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! Cumada ve Recep ayının
arası çok ilginçtir! Çok ilginçtir!” sözünü anladın mı?”
İmam şöyle buyurdu: “Eyvahlar olsun sana ey tek gözlü adam! O zaman
dağılmış kemikler toplanır, ölüler dirilir, bitkiler
biçilir ve helak edici belalar birbiri ardınca iner.”[2116]
6931. Ubeydullah b. Hefka şöyle diyor: “Eban
b. Tağlip bana şöyle dedi: “Bir gruba rastladım ki İmam
Sadık’tan rivayet etmemi ayıp görüyorlardı.” Onlara şöyle
dedim: “Sorduğum her şeyi Allah Resulü’nün (s.a.a) sözüyle
cevaplandıran kimseden rivayet ettiğim için beni nasıl
kınayabilirsiniz?” Eban b. Tağlip daha sonra şöyle diyor: “Bir
grup çocuk yürüyor ve kendi kendilerine gülerek, “Cumada ve Recep
ayının arası çok ilginçtir, çok ilginçtir!” diyorlardı.
Ben, İmam Sadık’a (a.s) bu konuyu sorunca şöyle buyurdu: “O
zaman diriler ölülerle görüşecektir.”[2117]
6932. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üzerindeki toprak yarılan ve
dünyaya dönen ilk kimse Hüseyin b. Ali’dir (a.s).”[2118]
6933. İmam Bakır (a.s) Bukeyr b.
E’yen’e şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü
(s.a.a) ve Ali (a.s) rec’at edecektir (dünyaya geri döneceklerdir.)”[2119]
6934. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adeta Humran b. E’yen ve Muyessir b.
Abdulaziz’in Sefa ve Merve arasında kılıçlarıyla insanlarla
savaştığını görür gibiyirm.”[2120]
6935. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Dünyaya dönecek ilk kimse Hüseyin b.
Ali’dir. Hüseyin b. Ali, yaşlılıktan kaşları
gözlerinin üzerine ininceye kadar hükümdarlık edecektir.”[2121]
6936. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah Adem’den Muhammed’e (s.a.a) bütün
mürsel Peygamberleri diriltecektir. Onlar benim huzurumda
kılıçlarıyla ölülerin, dirilerin ve tüm insanların ve
cinlerin başının ortasına vuracaktır... Benim de
birbiri ardınca dönüşüm ve rec’atım olacaktır. Ben bu
dönüşlerin, rec’atların, saldırıların ve
intikamların sahibiyim.”[2122]
6937. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ben toprağı yarılıp
içinden çıkacak ilk kimseyim. Bu Müminlerin Emiri’nin dönüşü ve
Kaim’imizin kıyamıyla aynı zamanda olacaktır.”[2123]
6938. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adeta Abdullah b. Şerik el-A’miri’nin,
siyah sarığı ve omuzlarının arasına düşen
iki zülfüyle rec’at eden, dört bin tekbir getiren rec’at etmiş kimseyle
birlikte, dağın eteğinde, biz Ehl-i Beyt’in Kaim’inin hizmetinde
durduğunu görür gibiyim.”[2124]
6939. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan benden sonra İsmail’i
diri bırakmasını diledim, kabul etmedi. Ama bana İsmail’in,
Kaim’in (a.s) ilk dirilen on iki ashabından biri olacağına dair
yüce bir makam bağışladı. Ashabından bir diğeri
de bayraktarı olan Abdullah b. Şerik’tir.”[2125]
6940. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kaim (a.s) ile birlikte yirmi yedi
kişi Kufe’nin arkasında zuhur edecektir. Bunlardan on beş
kişi Musa’nın (a.s) kavmindendir. Bunlar insanlara hak yolu gösteren
ve onları adalete çağıran kimselerdi. Bunlardan yedi kişi
de Ashab-ı Kehf’tendir. Hakeza Yuşa b. Nun, Selman, Ebu Dücane-i
Ensari, Mikdad ve Malik-i Eşter de onun hizmetinde bulunan dostları
ve yöneticileridir.”[2126]
6941. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz rec’at genel bir şey
değildir. Özel bir şeydir. Dünyaya sadece halis iman edenler veya
tümüyle şirk koşanlar döner.”[2127]
6942. İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık
(a.s), Allah-u Teala’nın, “Helak
ettiğimiz beldenin geri dönüşü imkansızdır”
ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
azapla yok ettiği hiç bir kavim rec’at esnasında geri dönmez. Bu ayet
rec’at’ın en büyük delilidir. Zira hiç bir Müslüman, kıyamette azapla
helak olsun veya olmasın tüm insanların dönüşünü inkar
etmemektedir. O halde Allah-u Teala’nın, “dönüşü
imkansızdır” sözünden maksadı rec’at’tır. Ama
kıyamette yeniden dirilmektedir ki cehenneme girsinler.”[2128]
6943. İmam Sadık (a.s), aziz ve
celil olan Allah’ın, “Her ümmetten bir
grubu dirilttiğimiz gün” ayeti hakkında
şöyle buyurmuştur: “Öldürülen her mümin rec’at
eder ki (yeniden yaşadıktan sonra doğal bir ölümle) ölsün.
(Doğal ölümüyle) ölen her mümin ise rec’at eder ki öldürülsün.”[2129]
6944. Abdurrahman b. Kasir şöyle diyor: “İmam
Bakır (a.s), “Şüphesiz Allah müminlerin canlarını ve
mallarını satın almıştır” ayetini okudu ve
şöyle buyurdu: “Bunlardan maksadın kimler olduğunu biliyor
musun?” Ben, “Maksat savaşan, öldüren ve öldürülen müminlerdir” deyince
şöyle buyurdu: “Hayır, maksat öldürülen müminlerdir ki ölmek için
geri döndürülürler ve ölen müminlerdir ki öldürülmek için yeniden
diriltilirler.”[2130]
bak. el-Bihar, 53/40/8ve s. 66/59 ve s.
71/70 ve s. 53/31
179. Konu
er-Reca
Ümit
F el-Bihar,
70/323, 59. Bölüm, el-Havf ve’r-Reca
F Kenz’ul-Ummal,
3/139, 707; el-Havf ve’r-Reca
bak.
F 153.
Konu, el-Havf; 449. Konu el-Kunut; 20. Konu, el-Emel
Kur’an:
“İman
edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihat edenler Allah'ın rahmetini
umarlar. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.”[2131]
6945. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her ümitli olan kimse arayıcı
ve her korkan kimse kaçıcıdır.”[2132]
6946. İmam Ali (a.s), Ziyad’a
yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: “Sen
Allah’ın yanında mütekebbir kişilerden sayılırken ondan mütevazi kişilerin ecrini mi
arzuluyorsun?! Hakeza kendin nimetler içinde yüzerken, dulu ve zayıfı
muhtaç bırakarak, Allah’tan sadaka verenlerin ecrini ve
mükafatını mı kazanmak istiyorsun?! Kişi geçmişteki
yaptıklarıyla mükafatlandırılır ve neyi vermişse
onun karşılığını alır.”[2133]
6947. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yalancı ümitten sakın.
Şüphesiz yalancı ümit seni gerçek korkuya düşürür.”[2134]
6948. İmam Ali (a.s), ümitvar
olduğunu iddia eden birisi hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’a
ümit bağladığını iddia ediyor. Allah’ın azametine
yemin olsun ki yalan söylüyor. Ümit ediyor da niçin ümidi, ameli ile ortaya
çıkmıyor? Her kim ümit ederse ümidi amelinde ortaya çıkar. Onun
ise Allah’a ümitten başka her ümidi amelinde gözüküyor. Allah’a ümid
dışında her ümit delilik, Allah’tan korku dışında
her korku ise hastalıktır.”[2135]
6949. İmam Sadık (a.s), kendisine,
“Bir grup insan günah işlemekte ve (Allah’ın rahmetinden) ümitli
olduğunu iddia etmektedirler. Ölünceye kadar da bu hal üzere
yaşarlar” denilince şöyle buyurmuştur: “Bunlar,
kendi arzu ve hayallerine boğulmuş kimselerdir. Yalan söylüyorlar,
onlar ümitli değillerdir. Zira bir şeye ümit bağlayan kimse o
şeyi elde etmek için çalışır. Her kim bir şeyden
korkarsa ondan kaçar.”[2136]
6950. İmam Ali (a.s), kendisine öğüt
vermesini isteyen birine şöyle buyurmuştur: “Amelsiz
ahirete ümidi olan ve uzun arzularla tövbeyi geciktiren kimseden olma; o kimse,
dünya hakkında zahitler gibi konuşur; fakat dünyayı isteyenlerin
yaptığını yapar.”[2137]
6951. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bir
duasında şöyle buyurmuştur: “(Allahım)
Örtülü kalan duadan, yalancı ümitten, haya perdesinin
yırtılmasından, yenilmiş delil getirmekten ve doğru
olmayan görüşten sana sığınırım.”[2138]
6952. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Size beş şey vasiyet
ediyorum; onlar için develerin (çabuk koşsunlar diye) koltukları
altına (tabanlarınızla) vursanız (her yere yolculuk
etseniz) da değer mi değer: Hiç biriniz rabbinden
başkasından bir şey ummasın; günahından başka
bir şeyden korkmasın...”[2139]
6953. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tüm ümitlerinizi münezzeh olan
Allah’a bağlayın. O’ndan başkasını ümit etmeyin. Şüphesiz
Allah-u Teala’dan başkasına ümit bağlayan kimse ümitsiz olur.”[2140]
bak. “es-Sual (2), 1709, 1710; el- Ye’s,
4236. Bölüm
6954. İmam Bakır (a.s), kendisine,
“Allah’ın kitabında hangi ayet daha ümit vericidir?” diye soran
Bişr b. Şureyh-i Basri’ye şöyle buyurmuştur: “Senin
kavmin ne diyor?” O, “Ey kendilerine zulmeden kullarım! Allah’ın
rahmetinden ümit kesmeyin” ayetinin olduğunu söylüyorlar” deyince,
İmam şöyle buyurdu: “Ama biz Ehl-i Beyt bunu demiyoruz. O, “O halde
görüşünüz nedir?” diye sorunca İmam şöyle buyurdu: “Bize göre
şu ayettir: “Yakında Rabbin sana bağışta bulunacak
ve sen de razı olacaksın.” Bu da şefaattir. Allah’a yemin olsun
ki şefaattir! Allah’a yemin olsun ki şefaattir!”[2141]
bak. ez-Zenb, 1387. Bölüm;
Nur’us-Sekaleyn, 5/595/12
6955. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ümit etmediğin şeye, ümit
ettiğin şeydan daha çok ümit bağla. Zira kardeşim Musa b.
İmran, ateş getirmeye gitti, ama aziz ve celil olan Allah onunla
konuştu.”[2142]
6956. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ümit etmediğin şeye, ümit
ettiğin şeyden daha fazla ümit bağla. Zira Musa (a.s) ailesine
ateş getirmeye gitti, ama mürsel peygamber olarak döndü.”[2143]
6957. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ümit etmediğin şeye, ümit
ettiğin şeyden daha fazla ümit bağla. Zira Musa b. İmran
(a.s) ailesine ateş almaya gitti. Ama orada aziz ve celil olan Allah
kendisiyle konuştu ve Peygamber olarak geri döndü. Sebe melikesi de
ülkesinden dışarı çıktı, ama Süleyman
vasıtasıyla Müslüman oldu. Firavun’un sihirbazları Firavun’un
gücüne güç katmak için dışarı çıktılar, ama mümin
olarak geri döndüler.”[2144]
180. Konu
er-Rehm
Merhamet
F el-Bihar,
74/390, 28. Bölüm, et-Terahim ve’l-Teatif
F el-Bihar,
74/405, 29. Bölüm, Men Yestehikku en Yerheme
F el-Bihar,
75/136, 52. Bölüm, Rehm’us-Sagir
F Vesail’uş-Şia,
8/552, 124. Bölüm, İstihbab’ut-Terahim
F Kenz’ul-Ummal,
3/162, 172, er-Rahmet- u Biz-Zuafa
Kur’an:
“Muhammed
Allah'ın elçisidir. Onun berâberinde bulunanlar, küfredenlere
karşı sert, birbirlerine merhametlidirler.” [2145]
“Onların
izleri üzerinden peygamberlerimizi ard arda gönderdik; Meryem oğlu
İsa’yı da ardlarından gönderdik ve ona İncil'i verdik; ona
uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet duyguları koyduk;
üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat
kendilerinin guya Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya
attıkları rahbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler;
içlerinde iman etmiş olan kimselere
ecirlerini verdik; ama çoğu yoldan çıkmışlardır.” [2146]
“Sonra, iman
edip birbirlerine sabır tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı
tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar amel defterleri
sağdan verilenlerdir.” [2147]
6958. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Rahman olan Allah Tebarek ve Teala
merhametli kullarına merhamet eder. O halde yeryüzünde olanlara merhamet
edin ki gökte olanlar da size merhamet etsin.”[2148]
6959. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İyilik et ki sana iyilik edilsin…
Merhamet et ki sana merhamet edilsin.”[2149]
6960. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Senden alttakilere merhamet et ki
senden üsttekiler sana merhamet etsin. Onun hatasını kendi hatanla,
günahını rabbine
(karşı işlediğin) günahınla ve merhametine olan
ihtiyacını rabbinin rahmetine olan ihtiyacınla mukayese et.”[2150]
6961. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Kendinden üste olanlardan rahmet
ümit ettiği halde kendinden aşağıdakine merhamet etmeyen
kimseye şaşarım.”[2151]
6962. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim hatta bir serçenin cesedine
bile merhamet ederse Allah kıyamet günü ona merhamet eder.”[2152]
6963. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”[2153]
6964. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir münadi cehennemde şöyle feryad
eder: “Ey merhametli! Ey bağışlayıcı! Bizi
ateşten kurtar.” Allah meleğe onu ateşten
çıkarmasını emreder ve Allah’ın huzurunda durur. Aziz ve
celil olan Allah ona şöyle buyurur: “Acaba sen bir serçeye bile merhamet
ettin mi?”[2154]
6965. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Yeryüzünde olanlara merhamet etmeyene,
gökte olanlar merhamet etmez.”[2155]
6966. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlara merhamet etmeyene Allah
merhamet etmez.”[2156]
6967. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.
Bağışlamayan kimse bağışlanmaz Özür kabul
etmeyenin Allah da tövbesini kabul etmez.”[2157]
6968. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah merhametli
kullarına merhamet eder.”[2158]
6969. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Nefsim elinde olana andolsun ki sadece
merhametli kimseler cennete girer.” Kendisine, “Hepimiz merhametliyiz”
dediklerinde ise şöyle buyurmuştur: “Hayır! Sadece herkese
merhamet edenler!”[2159]
6970. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah merhametlidir ve
merhametli olanı sever. Allah rahmetini, rahmet sahibi kimselerin üzerine
indirir.”[2160]
6971. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala’nın kalbine insanlar
için merhamet koymadığı kimse aldanmış ve hüsrana
uğramıştır.”[2161]
6972. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ümmetimin merhametlileri orta
kesimdir.”[2162]
6973. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Zelil olan azize, fakir olan zengine ve
cahiller zamanında zayi olan alime merhamet edin.”[2163]
6974. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ben üç kişiye merhamet ederim ve
onlar merhamete layıktır: “İzzetten sonra zillete düşen
aziz, zenginlikten sonra fakirliğe düçar olan zengin ve ailesinin ve cahil
insanların arasında küçük görülen alim.”[2164]
6975. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Fakirlere merhamet edin.”[2165]
6976. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ey Enes! Çocuklara merhamet et ve büyüklere
saygı göster ki dostlarımdan olasın.”[2166]
6977. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ailenin çocuklarına merhametli ol
ve ailenin büyüklerine saygı göster.”[2167]
6978. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim çocuklarımıza
merhamet göstermez ve büyüklerimizin hakkını tanımazsa bizden
değildir.”[2168]
6979. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Yiğitlerin sürçmelerine göz yumun;
onlardan biri sürçerse, Allah’ın eli onu yüceltir.”[2169]
6980. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İsmet sıfatına sahip,
Allah’ın lütfüyle günahlardan korunmuş olan kimselerin, günah ve
kötülük işleyenlere acımaları gerekir. Sürekli Allah’a
şükretmeli ve bu şükür onları halkın ayıbını
söylemekten alıkoymalıdır.”[2170]
6981. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Öyleyse kendinize acıyın.
Çünkü, siz dünya musibetleriyle de bunu çok iyi tecrübe ettiniz.”[2171]
6982. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey insan! Seni günahına karşı cesaretlendiren nedir?...
Başkalarına acıdığın kadar kendine
acımıyor musun?”[2172]
181. Konu
er-Rahmet
Rahmet
F el-Bihar,
6/1, 19, Afvullah-i Teala...Vusat’u-Rahmetihi
F el-Bihar,
7/286, 14. Bölüm, Ma Yezhuru Min Rahmeti Teala fi’l-Kıyamet
F Kenz’ul-Ummal,
4/273, Fi Siet’i-Rahmetillah
bak.
F el-Afv
(2), 2770 Bölüm; el- Emel, 113. Bölüm; el-Kunut, 3421, 3422. Bölümler
F
Kur’an:
“Allah'ın
rahmetinin belirtilerine bir bak, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl
diriltiyor? Şüphesiz ölüleri O diriltir. O her şeye kadirdir. ” [2173]
6983. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah yatatıkları kudretiyle
yarattı ve rüzgarları rahmetiyle harekete geçirdi.”[2174]
6984. İmam Ali (a.s), Adem’in (a.s)
yaratılışı hakkında şöyle buyurmuştur: “...Münezzeh
olan Allah tövbe kapısını yüzüne açtı ve ona rahmet
kelimesini öğretti.”[2175]
6985. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah-u Teala gökleri ve
yeri yaratınca yüz rahmet yarattı ki her rahmet gök ve yer arası
kadardır. Ardından o rahmetlerden birini yer yüzüne indirdi ve bu
rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine acır, anne çocuğuna
merhamet eder, kuşlar ve hayvanlar su içer ve insanlar yaşarlar.”[2176]
6986. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Hiç kimse Allah’ın rahmeti
olmaksızın cennete giremez.” Kendisine, “Sen de mi?” diye
sorduklarında ise şöyle buyurdu: “Evet! Allah beni rahmetine mazhar
kılmadıkça hatta ben bile.”[2177]
Kur’an:
“Arşı
yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tespih ederler; O’na iman
ederler. Müminler için: “Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her şeyi kapsamıştır.
Tövbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları
cehennemin azabından koru” diye bağışlanma dilerler.” [2178]
“Seni
yalanlarlarsa, “Rabbinizin rahmeti geniştir; O’nun azabı suçlu kavimden
geri çevrilemez” de.” [2179]
“Bu dünyada ve
ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz sana hidayet olduk” dedi. Allah :
“Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim her
şeyi kapsamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten
sakınanlara, zekât verenlere, ayetlerimize iman edenlere
yazacağız” [2180]
6987. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey Esbağ! Eğer
adımların sağlam, velayetin kamil ve elin açık olursa bil
ki Allah sana senden daha merhametlidir.”[2181]
6988. İmam Kazım (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bırak kendi yolunda eziyet gören
kimseye, dostlarına eziyet etmekle kendisine eziyet eden kimseye bile
sevgi gösteren, rahmet sahibi hakkında ne düşünüyorsun?! Bırak
Allah’ın rızayetini arayan ve O’nun için insanların
düşmanlığını tercih eden kimsenin,
düşmanının bile tövbesini kabul eden merhametli ve tövbeleri
kabul eden Allah hakkında ne düşünüyorsun?”[2182]
6989. İmam Zeyn’ul Abidin (a.s)
kendisine, “Helak olan kimseye şaşırmamak gerekir. Kurtulan
kimseye, “nasıl kurtuldu?” diye şaşmak gerekir.” diyen Hasan-i
Basri’ye şöyle buyurmuştur: “Ben
ise şöyle diyorum: “Kurtulan kimseye şaşmamak gerekir. Aksine
bunca geniş rahmetine rağmen helak olan kimseye şaşmak
gerekir.”[2183]
6990. İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Üç şey olduğu hakde mümin
helak olmaz: Allah’tan başka ilah olmadığına ve
ortağı bulunmadığına şehadet etmek, Allah Resulü’nün
(s.a.a) şefaati ve aziz ve celil olan Allah’ın geniş rahmeti.”[2184]
6991. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah-u Teala yüz rahmet yarattı
ve bir rahmeti kulları arasındadır. İnsanlar onunla
birbirine merhamet ederler. Diğer doksan dokuz rahmetini ise
dostlarına ayırmıştır.”[2185]
6992. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Eğer Allah’ın rahmetnin
ölçüsünü bilseydiniz kesin ona dayanırdınız.”[2186]
6993. Ömer şöyle diyor: “Allah
Resulu’nün (s.a.a) yanına bir grup esir getirdiler. Aniden esirlerden bir
kadın esir bir çocuğu görünce koştu, onu kucağına
alarak bağrına bastı ve süt verdi. Peygamber (s.a.a) bize
şöyle buyurdu: Acaba bu kadının çocuğunu ateşe
atabileceğini zannediyor musunuz?” Biz, “Hayır, gücü olduğu
müddetçe bunu yapamaz” deyince Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah da
kullarına bu annenin çocuğuna merhametinden daha merhametlidir.”[2187]
6994. İmam Seccad (a.s) bir duasında
şöyle buyurmuştur: “Ey merhametli
babadan daha çok bana iyilik eden ve bana yakın dosttan daha yakın
olan kimse! Mekanların beni korkuttuğu ve vatanların beni sürdüğü
bir zamanda sen yalnızlığımda, kurbetimde benim dostumsun.”[2188]
Kur’an:
“Ayetlerimize iman
edenler sana gelince: “Size selam olsun” de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek
fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse,
ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O,
bağışlayan ve merhamet edendir.” [2189]
“De ki: “Göklerde
ve yerde olanlar kimindir?”, “Allah'ındır” de. O, rahmet etmeyi kendi
üzerine almıştır; Andolsun ki, sizi olacağı şüphe
götürmeyen kıyamet gününde toplayacaktır. Kendilerine yazık
ettiler; çünkü onlar iman etmezler.” [2190]
6995. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala
hilim ve ilim sahibidir. Şüphesiz Allah’ın gazabı
hoşnutluğunu kabul etmeyen kimsenin üzerinedir. Allah
ihsanını, kabul etmeyen kimseden esirger ve hidayetini istemeyen
kimseyi saptırır... Allah rahmeti kendisine farz
kılmıştır. O halde rahmeti gazabını geçmiş,
doğruluk ve adalet kemale ermiştir.”[2191]
6996. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah yarattığı her
şey için, ona galebe çalacak şeyi de yaratmıştır.
Rahmetini de yarattı ki gazabına galebe çalsın.”[2192]
Kur’an:
“Düzeltilmişken,
yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve umutla yalvarın.
Doğrusu Allah'ın rahmeti iyi davrananlara yakındır.” [2193]
“Allah kendisine
iman edenleri ve O’na sımsıkı sarılanları rahmetine ve
bol nimetine kavuşturacak, onları kendisine götüren doğru yola
eriştirecektir.” [2194]
“ Muhakkak sizi biraz korku, biraz
açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz,
sabredenlere müjdele. Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz
Allah'ınız ve elbette O’na döneceğiz” derler.Rablerinin
mağfiret ve rahmeti onlaradır. Hidayeti bulanlar da onlardır.” [2195]
6997. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Gerçek tövbe ile kendini Allah’ın
rahmet ve bağışına sun. Gerçek dönüş için halis duadan
ve gece karanlığındaki münacaattan yardım al.”[2196]
6998. İmam Ali (a.s) ahir zaman
hakkında şöyle buyurmuştur: “...Bu,
isimsiz müminden başkasının kurtulmadığı bir
zamandır...Söz gezdirip kulların ayıplarını yaymazlar,
boş söz konuşmazlar.. Allah, işte onlara rahmet
kapılarını açar, zorluk ve meşakkatlerini giderir.”[2197]
6999. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın zikriyle rahmet iner.”[2198]
7000. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Af ile rahmet iner.”[2199]
7001. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Başkalarına rahmet etmekle
rahmet iner.”[2200]
7002. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Zayıflara rahmet, rahmet indirir.”[2201]
7003. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rahmetin dökülüşünün en iyi
vesilesi tüm insanlara merhametli olmaktır.”[2202]
7004. Resulullah (s.a.a) kendisine, “Rabbimin
bana merhamet etmesini istiyorum” diyen birisine şöyle buyurmuştur: “Kendine
merhamet et ve Allah’ın yaratıklarına merhamet et ki Allah da
sana merhamet etsin.”[2203]
bak. el-Afv (2), 277; er-Rahm, 1450. Bölüm
Kur’an:
“ Kafirler için
hazırlanmış ateşten
sakının. Size merhamet edilmesi için, Allah'a ve Peygambere itaat
edin.”
[2204]
“Bu,
indirdiğimiz kutsal Kitabtır, ona uyun. Umulur ki kurtuluşa
erersiniz.
[2205]
“Namaz
kılın, zekât verin, peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.”[2206]
“Salih: “Ey
kavmim! Niye iyilikten önce, acele kötülük istiyorsunuz? Merhamet
olunasınız diye Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı?” dedi.” [2207]
bak. A’raf suresi, 204. ayet; Yasin suresi, 45. ayet; Hucurat suresi, 10. ayet.
323. Konu (et-Taat); 392. Konu; “el-İstiğfar”
7005. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet etmek
rahmete engel olur. (Kimsenin canını) baki bırakmayan kimseyi
baki bırakmak ümmeti helak eder.”[2208]
7006. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim insanlara merhamet etmezse
Allah rahmetini ondan alıkoyar.”[2209]
bak. el-Afv, 2767. Bölüm
7007. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Rabbinizin ömrünüz
boyunca nesim rüzgarları vardır. O halde kendinizi bu nesimlerin
önüne bırakın ki onlardan bir miktarı da size ulaşsın
ve ondan sonra artık asla mutsuzluğa düşmeyesiniz.”[2210]
7008. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ömrünüz boyunca hayrı talep edin
ve kendinizi Allah’ın nesim rüzgarlarına bırakın. Zira Allah’ın rahmet
nesimleri bazen eser ve kullarından dilediğine ulaşır.”[2211]
7009. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın emirlerine itaat ederek
kendinizi O’nun rahmetine bırakın.”[2212]
7010. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ölçüsünü bilip haddini aşmayan
kimseye Allah rahmet etsin.”[2213]
7011. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günahına dikkat edip Rabbinden
korkan kula Allah rahmet etsin.”[2214]
7012. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Tövbeye yönelip hatalarından
dolayı özür dileyen ve ölümünden önce işe kalkışan kimseye
Allah rahmet etsin.”[2215]
7013. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Düşünüp ibret alan ve ibret
alıp basiret sahibi olan kimseye Allah rahmet etsin.”[2216]
7014. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Öğüt alıp günahlardan
sakınan ve ibretlerden faydalanan kimseye Allah rahmet etsin.”[2217]
7015. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sabrı hayatının
bineği edinen ve takvayı vefatının azığı
kılan kimseye Alalh rahmet etsin.”[2218]
7016. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ecelinden öne geçen, kalacağı
yurt ve yücelik mahalli için güzel amelde bulunan kimseye Alalh rahmet etsin.”[2219]
7017. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Arzusunu kısaltan, ecelinden öne
geçen, fırsatı ganimet bilen ve amelden azık edinen kimseye
Allah rahmet etsin.”[2220]
7018. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Fırsatı ganimet bilen, amele
koşan ve korkudan himmet kemerini kuşanan kimseye Allah rahmet
etsin.”[2221]
7019. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefsani heva ve hevesine galip gelen ve
dünyanın tuzaklarından kaçınan kimseye Allah rahmet etsin.”[2222]
7020. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Rabbine rağbet eden, (dinini
koruyan) günahını hesaba çeken, nefsani isteklerine muhalefet eden,
arzularını yalanlayan...sürekli düşünen, uzun geceler
sabahlayan...kalbinde olanın aksini izhar etmeyen, bildiğinin en
azıyla yetinen kimseye Allah rahmet etsin. Onlar Allah’ın
yeryüzündeki emanetleridir ve onlar sebebiyle kullardan belalar def olur.”[2223]
7021. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Günah işleyip itiraf eden, korkup
amele yönelen ve sakınıp iyiliklere koşan kimseye Allah rahmet
etsin.”[2224]
7022. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir hakkı dirilten, bir batılı
öldüren, zulmü kaldıran ve adaleti hakim kılan kimseye Allah rahmet
etsin.”[2225]
7023. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir hükmü işitip ezberleyen,
doğru yola çağırıldığında ona yakın
duran, kılavuzun ipine sarılıp kurtuluşa eren kimseye Allah
rahmet etsin.”[2226]
7024. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her nefesinin ölüme doğru bir
adım olduğunu bilip amele doğru kaçan ve arzusunu kısaltan
kimseye Allah rahmet etsin.”[2227]
7025. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Bir hakkı görünce yardım
eden, bir zulmü görünce engelleyen ve zalim karşısında hakka yardımcı
olan kimseye Allah rahmet etsin.”[2228]
7026. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ecelden öne geçip, arzusunu yalanlayan
ve amelini halis kılan kimseye Allah
rahmet etsin.”[2229]
7027. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefsini Allah’a karşı günah
işleme hususunda dizginleyen ve dizginlerinden tutarak Allah’a itaate
doğru sürükleyen kimseye Allah yardım etsin.”[2230]
7028. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şehvetinden el çeken ve nefsani
isteklerini söküp atan kimseye Allah rahmet etsin.”[2231]
7029. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Nefsani hedeflerini söküp atan, nefsini koruyan ve dizginlerini eline alarak onu
Allah’a itaate sürükleyen kimseye Allah rahmet etsin.”[2232]
7030. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hayattan ölüm için, fenadan beka için
ve gidici dünyadan kalıcı yurt için azık edinen kimseye Allah
rahmet etsin.”[2233]
7031. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Haramlardan sakınan, cezaları
üstlenen ve bir çok ganimetlere koşarak yarışan kimseye Allah
rahmet etsin.”[2234]
bak. el-Murakabet, 1539. Bölüm
7032. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bilin ki Recep Allah’ın
sağır ayıdır.[2235] Büyük
bir aydır ve Allah nezdinde hiç bir ayın hürmet ve fazileti Recep
ayı kadar olmadığı için sağır olarak
adlandırılmıştır.”[2236]
7033. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Recep ayı Allah’ın
sağırıdır (veya yağışıdır). Allah
bu ayda rahmetini kullarına yağdırır.”[2237]
7034. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Recep ayı, ümmetimin
başına şiddetle rahmet yağmuru yağdığı
için Allah’ın yağış ayı olarak
adlandırılmıştır. Bu ay haram aylardan olduğundan
ve müşriklerle savaş yasaklandığından dolayı da
“sağır ay” olarak daadlandırılmıştır.”[2238]
7035. Abdullah b. Abbas şöyle diyor: “Recep
ayı geldiğinde Allah Resulü (s.a.a) Müslümanları etrafında
topluyor ve onlar için hutbe irad ederek şöyle buyuruyordu:… Daha sonra
şöyle buyurdu: “Ey Müslümanlar!
Büyük ve mübarek bir ay sizlere gölge etmiştir. Bu ay yağış
ayıdır, Allah bu ayda, müşrik veya İslam’da bidat
çıkaran kimseler dışında tüm kullarının üzerine
rahmet yağmurunu indirir.”[2239]
182. Konu
er-Rahim
Sıla-i Rahim
F el-Bihar,
74/87, 3. Bölüm, Silat’ur-Rahim
F Kenz’ul-Ummal,
3/356, 765, Silat’ur-Rahim
bak.
F es-Sadeka
2232. Bölüm
Kur’an:
“Sana Rabbinden
indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, onu bilmeyen köre benzer mi?
Ancak akıl sahipleri ibret alırlar. Onlar, Allah'ın ahdini
yerine getirirler, anlaşmayı bozmazlar. Onlar, Allah'ın
birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler,
Rablerinden korkarlar; kötü hesaptan ürkerler.” [2240]
bak. Bakara suresi, 83, 177; Nahl suresi, 90. ayet; İsra suresi, 26; Rum suresi, 38. ayet; Kıtal suresi, 22. ayet
7036. İmam Sadık (a.s) Allah-u
Teala’nın, “Onlar...birleştirirler...” ayeti
hakkında şöyle buyurmuştur: “Bunun
örneklerinden biri de sıla-i rahimdir. Tevilinin nihayeti ise bizimle
bağ kurmandır.”[2241]
7037. İmam Sadık (a.s) Allah’u
Teala’nın, “Kendisiyle birbirinizden bir şey
istediğiniz Allah’tan ve akrabalık bağlarını kesmekten
sakının” ayeti hakkında
şöyle buyurmuştur: “Bundan maksat
insanların akrabalığıdır. Şüphesiz aziz ve celil
olan Allah bunu emretmiştir; büyük ve önemli saymıştır.
Bunu kendisiyle aynı sırada tuttuğunu görmüyor musun?”[2242]
7038. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sevap açısından en
hızlı hayır sıla-i rahimdir.”[2243]
7039. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ey
insanlar! Hiç kimse her ne kadar mal-mülk sahibi de olsa
yakınlarından ve onların kendini elleri ve dilleriyle savunmalarından
müstağni (ihtiyaçsız) olamaz. İnsanın yakınları,
insanın ardında en iyi, en büyük koruyucularıdır.
İnsanın dağınıklık ve
perişanlığını en iyi derleyip toplayanlar
onlardır. Zorluk ve acılarda kendine (yabancılardan) daha
merhametli olurlar... Allah’ın insana halk arasında verdiği iyi hayırlı
isim, başkasına miras olarak bırakacağı maldan daha
hayırlıdır. Sakın ola ki fakir
yakınlarınızı gördüğünüzde onlardan yüz çevirmeyin,
onlara vermediğinizde çoğalmayacak ve verdiğinizde ise
azalmayacak malı ihsan ediniz. Her kim akrabasından el çekerse
onlardan bir el çekilmiş olur, ama kendisinden bir çok el çekilmiş
olur. Her kim etrafındakilere alçakgönüllü ve merhametli olursa,
onların sürekli dostluğunu kazanır.”[2244]
7040. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Akrabalarına saygılı davran.
Şüphesiz onlar senin kendisiyle uçtuğun kanatların, kendisine
döndüğün kökün ve kendisiyle saldırıya geçtiğin elindir.”[2245]
7041. Ebu Basir şöyle diyor: İmam
Sadık’a (a.s) şöyle sordum: “İnsan hakkı tanımayan
akrabalarıyla ilişkisini kesebilir mi?” İmam (a.s) şöyle
buyurdu: “İlişkiyi kesmemesi gerekir.”[2246]
7042. İmam Sadık (a.s) kendisine,
“Benimle aynı görüşleri paylaşmayan akrabam var. Buna
rağmen onların benim üzerimde bir hakkı var mıdır?”
diye soran Cehm b. Hamid’e şöyle
buyurmuştur: “Evet! Akrabalık hakkını hiç
bir şey kesemez. Eğer seninle aynı inancı
paylaşsalardı iki hakka sahip olurlardı: Akrabalık
hakkı ve İslam hakkı!”[2247]
7043. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahim amelleri temizler, malları
çoğaltır, belayı geri çevirir, (kıyamette) hesabı
kolaylaştırır ve ölümü erteler.”[2248]
7044. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahim ahlakı
güzelleştirir, eli bağışlayıcı kılar, ruhu
temizler, rızkı arttırır ve eceli erteler.”[2249]
7045. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahim ve iyilik hesabı
kolaylaştırır ve günahlardan korur. O halde sıla-i rahimde
bulununuz ve güzel bir selam vermek veya selama cevap vermekle de olsa
kardeşlerinize iyilik ediniz.”[2250]
7046. İmam Hadi (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah, Musa b.
İmran (a.s) ile konuşunca Musa şöyle arzetti: “Sıla-i
rahimde bulunan kimsenin mükafatı nedir?” Allah şöyle buyurdu: “Ey
Musa! Onun ölümünü ertelerim ve can vermenin zorluklarını ona kolaylaştırırım.”[2251]
7047. Hz. Fatımat’uz-Zehra (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah sıla-i rahimi
sayıların çoğalması için farz
kılmıştır.”[2252]
7048. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan korkun ve sıla-i rahim
de bulununuz. Zira bu iş sizler için dünyada daha kalıcı ve
ahirette daha hayırlıdır.”[2253]
7049. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahim ömrü uzatır ve
fakirliği ortadan kaldırır.”[2254]
7050. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her kim rızkının
çoğalmasını ve ölümünün ertelenmesini dilerse sıla-i
rahimde bulusun.”[2255]
7051. İmam Hüseyin (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her kim ölümünün ertelenmesini ve
rızkının çoğalmasını dilerse sıla-i rahimde
bulunsun.”[2256]
7052. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahim, ehli her ne kadar
iyilerden olmasa da, evleri bayındır kılar ve ömürleri
uzatır.”[2257]
7053. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahim hesabı
kolaylaştırır ve kötü ölümden korur.”[2258]
7054. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz bırakın iyi ve
güzel insanları, kötü insanlar bile sıla-i rahimde bulununca
malları artar ve ömürleri uzar.”[2259]
7055. İmam Ali (a.s), Nevf’e şöyle
buyurmuştur: “Ey Nevf! Sıla-i rahimde bulun ki
Allah ömrünü uzatsın.”[2260]
7056. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bazen birinin üç günlük ömrü kalır
ama sıla-i rahim yerine getirince Allah onu otuz yıl erteler. Bazen
de birinin otuz yıllık ömrü kalmıştır. Ama sıla-i
rahimi terk ettiği için Allah onu üç güne çevirir.”[2261]
7057. İmam Sadık (a.s), Muyessir’e
şöyle buyurmuştur: “Ey Muyessir! Senin
ömrün çoğalmıştır. Hangi şeyle amel ettin?” Ben, “Genç
olduğum zaman beş dirhem ücret alıyordum ve onu da dayıma
harcıyordum” dedim.”[2262]
7058. İmam Sadık (a.s), hakeza Muyessir’e
şöyle buyurmuştur: “Ey Müyessir!
Defalarca ecelin gelip çattı, ama her defasında da Allah sıla-i
rahim ve akrabalarına iyilik sebebiyle onu erteledi.”[2263]
bak. el-Umr, 2532. Bölüm Sila-i Rahim’in
ömrün uzamasına sebep olduğuı hakkındaki hadisler cidden
çok fazladır. Bu konu için bak.el-Bihar, 74/94/24/ ve s. 97/31; s. 100/48;
s. 130/96; s. 117/78, s. 120/82; s. 132/99
7059. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Sıla-i rahimi yerine getirmek için
(hatta gerekiyorsa) bir yıllık yolu katet.”[2264]
7060. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Ümmetin hazırda olanlarına ve
burada olmayanlarına, kıyamete kadar erkeklerin bellerinde ve
kadınların rahimlerinde olanlara akrabaları bir yıllık
yol miktarınca uzakta da olsa sıla-i rahimde bulunmalarını
tavsiye ediyorum. Zira sıla-i rahim dinin bir parçasıdır.”[2265]
7061. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Seninle ilişkisini kesen
akrabalarınla ilişki kur. Sana kötülük edene iyilik et. Her ne kadar
zararına da olsa hakkı söyle.”[2266]
7062. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Akraban seninle ilişkisini
kesmiş olsa bile sen ilişkini kesme.”[2267]
7063. Ebuzer şöyle buyurmuştur: “Resulullah
(s.a.a) bana, her ne kadar akrabam bana sırt çevirse de sıla-i
rahimde bulunmamı tavsiye etmiştir.”[2268]
7064. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her ne kadar akrabanız sizinle
ilişkisini koparmışsa da siz ilişkinizi sürdürün.”[2269]
7065. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur:
“En çok sıla-i rahimde bulunan kimse,
kendisiyle ilişkisini kesen akrabasına sıla-i rahimde bulunan
kimsedir.”[2270]
7066. İmam Seccad (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah nezdinde
şu iki adımdan daha sevimli bir adım yoktur: Müminin Allah yolunda
saf tutmak için attığı adım ve kendisiyle ilişkisini
kesen akrabasını ziyaret için atılan adım.”[2271]
7067. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Adamın biri Allah Resulü’nün
(s.a.a) huzuruna vararak şöyle arzetti: “Ey Allah’ın Resulü!
Kendisine gelip gittiğim bir akrabam var, ama onlar bana eziyet ediyor, bu
yüzden onları terk etmek istiyorum.” Allah’ın Resulü (s.a.a)
şöyle buyurdu: “Bu takdirde Allah hepinizi terk eder.” Adam, “O halde ne
yapayım?” diye sorunca Peygamber şöyle buyurdu: “Seni mahrum
kılana bağışta bulun, seninle ilişkisini kesen
kimseyle ilişki kur ve sana zulmedeni bağışla. Böyle
yaptığın takdirde aziz ve celil olan Allah onlar
karşısında sana destek olur.”[2272]
bak. el-Hayr, 1170. Bölüm; el-İhsan,
866. Bölüm; el-Mukafat, 3505. Bölüm
Kur’an:
“Sağlam söz
verdikten sonra Allah'ın ahdini bozanlar ve Allah'ın
birleştirilmesini emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünde
bozgunculuk yapanlar, işte lânet onlara ve kötü yurt, cehennem, onlaradır.” [2273]
“Geri dönerseniz
yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını
kesmeniz beklenmez mi sizden? İşte, Allah'ın lânetlediği
sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği
bunlardır.” [2274]
7068. İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Resulullah’ın (s.a.a) kitabında
şöyle gördüm: “İnsanlar akrabalarıyla ilişkisini
kestiği takdirde mal ve varlıkları kötü insanların eline
geçer.”[2275]
7069. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “İnsanlar sıla-i rahimi terk
ettiği zaman servetler kötülerin eline geçer.”[2276]
7070. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Üç kimse asla cennete girmez:
Şarap içen kimse, sihirbaz ve akrabalarından kopan kimse.”[2277]
7071. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ölümü ve yokluğu
hızlandıran günahlardan biri de akrabalarından kopmaktır.”[2278]
7072. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Ölümü ve yokluğu
hızlandıran günahtan Allah’a sığınırım”
Abdullah b. Kevva Yeşkuri ayağa kalkarak şöyle arzetti: “Ey
Müminlerin Emiri! Ölümü hızlandıran günahlar da var mıdır?”
İmam şöyle buyurdu: “Eyvahlar olsun sana! Tabi ki vardır ve
akrabalardan kopmaktır.”[2279]
7073. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Halıka’dan sakın.
Şüphesiz Halıka insanları öldürür.” Ben, (Ravi) “Halıka
nedir?” diye arzettim. İmam şöyle buyurdu: “Akrabalarından
kopmak.”[2280]
7074. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “En çirkin günah akrabalık
ilişkisini kesmek ve anne babasına eziyet etmektir.”[2281]
7075. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Akrabalardan kopmakla gazap ve intikam
ortaya çıkar.”[2282]
7076. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Aralarında akrabasından kopan
birinin olduğu topluluğa rahmet inmez.”[2283]
7077. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz melekler aralarında
akrabalarından kopan birinin olduğu topluluğa nazil olmaz.”[2284]
7078. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Hiç bir günah akrabalardan kopmak,
hıyanet ve yalan gibi, Allah’ın uhrevi cezanın yanı
sıra bu dünyada da işleyene hızla ceza vermesine layık
değildir.”[2285]
bak. el-Bihar, 74/134/104; s. 99/43; s.
90/10, 73/376/14; Vesail’uş-Şia, 8/593, 149. Bölüm
7079. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Her ne kadar bir selamla da olsa
akrabalarınıza iyilik edin.”[2286]
7080. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Bir selamla da olsa sıla-i rahimde
bulununuz.”[2287]
7081. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Her ne kadar bir selamla da olsa
sıla-i rahimde bulununuz. Zira Allah Tebarek ve Teala şöyle
buyurmuştur: “Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz
Allah'tan ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de
sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir””[2288]
7082. İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Eğer bir su içmekle de olsa
akrabalarınıza sıla-i rahimde bulun. En iyi sıla-i rahim
akrabalara eziyet etmemektir.”[2289]
7083. Resulullah (s.a.a.) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz Allah-u Teala kendisine
isyan edilmesinden hoşlanmadığı gibi, ruhsatlarıyla
amel edilmesini sever.”[2290]
7084. Resulullah (s.a.a.) şöyle
buyurmuştur: “Kul
bağışlanmasını sevdiği gibi Allah-u Teala,
ruhsatlarının kabul edilmesini sever.”[2291]
7085. Resulullah (s.a.a.) şöyle
buyurmuştur: “Allah farzlarıyla amel edilmesini
sevdiği gibi ruhsatlarıyla da amel edilmesini sever.”[2292]
7086. Resulullah (s.a.a.) şöyle
buyurmuştur: “Allah farzlarının
yapılmasını sevdiği gibi ruhsatlarıyla amel edilmesini
de sever.”[2293]
7087. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın sizlere verdiği
ruhsatlara bağlı kalın.”[2294]
7088. Kafur’ul-Hadim şöyle diyor: “İmam
Hadi (a.s) bana şöyle buyurdu: “Falan su kovasını falan yere koy
da namaz için abdest alayım.” Daha sonra beni bir işe gönderdi... Ben
unuttum ve emrini yerine getirmedim. O gece çok soğuktu. İmam (s.a.a)
namaz için kalkınca ben anladım ve kovayı emrettiği yere
koymadığımı hatırladım. Beni
kınamasından korkarak yerimden uzaklaştım. İmam (a.s)
kızgın bir halde beni çağırdı. Kendi kendime, “İnna
lillah, şimdi ne bahane bulayım” dedim... İmam (a.s) şöyle
buyurdu: “Eyvahlar olsun sana! Benim soğuk suyla abdest almaya adet
ettiğimi bilmiyor musun? Neden kovaya sıcak su koydun?” Ben,
“Efendim! Allah’a yemin olsun ki ben ne kovayı bıraktım ve ne de
suyu” deyince İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Allah’a şükürler olsun!
Allah’a yemin olsun ki ne bir ruhsatı terk ettik ve ne de bir
bağışı reddettik. Bizleri kendine itaat ehli kılan ve
bizlere ibadet başarısını veren Allah’a hamdolsun!
Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle buyururlardı: “Allah
ruhsatlarını kabul etmeyen kimseye gazap eder.”[2295]
7089. İmam Sadık (a.s) kendisine,
“İnsanların öldürülmesini mi hoş görürsün, yoksa Ali’den beri
olduklarını söylemelerini mi?” diyen ashabından birine
şöyle buyurmuştur: “Ben ruhsatı
daha çok seviyorum. Allah-u Teala’nın Ammar hakkındaki şu sözünü
duymadın mı: “Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor
altında olan kimse müstesna”[2296]
bak. Vesail’uş-Şia, 11/481/20
7090. İmam Ali (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Allah’ın belirsiz
kıldığını siz de belirsiz kılın.”[2297]
7091. Alkame b. Kays şöyle diyor: “Ali’yi,
Kufe minberinin üzerinde şöyle derken gördüm: “Allah’ın Resulü
(s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Zina eden kimse mümin olduğu haliyle
zina etmez... Alkame, “Ey Müminlerin Emiri! Zina eden kimse kafirdir” deyince
Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Allah’ın Resulü (s.a.a) bize ruhsata
dayalı hadisleri belirsiz bırakmamızı emretmiştir.
Zina eden kimse imanla ve zinanın helal olduğuna inanarak zina etmemektedir.
Eğer zinanın helal olduğuna inanırsa kafirdir.”[2298]
Amel Terazisine Koyulan En Güzel Şey
Peygamber’in (s.a.a) Ahlakının Yücelik ve
Azameti
Huyları Birbirinden Ayırt Etmek
Yüceliklerin Zorluklarla Birlikte Oluşu
Ahlaki Yüceliklerin Tefsiri (1)
Ahlaki Yüceliklerin Tefsiri (2)
Ahlaki Karakterlerin Birbiriyle İrtibatı
Şarap Çirkinliklerin Annesidir
Şarap Sofrasına Oturmaktan
Sakındırmak
Şarap İçen Kimseye Davranış
Metodu
Şarap İçen Kimsenin Haşrolma
Şekli
Allah’tan Başkası İçin de Olsa
Şarap İçmeyi Terk Etmeye Teşvik
Şarabın Yaptığını Yapan
Şeylerin Haram Oluşu
Allah’tan O’nu Görüyormuşsun Gibi Kork
Allah’tan Korkmak Allah’ı Tanımak
Miktarıncadır
(Allah’tan) Korkan İnsanın Nişanesi
Allah’tan Korkandan Her Şey Korkar
Korkunun (azaptan) Güvenlikteki Rolü
Allah’tan Başkasından Korkmaktan
Sakınmak.
Allah’ın Düzeninden Güvende Olmamak Gerekir
Bir Şeyden Korkunca Yapılması Gereken
Şey
Hain Birine Bile Hıyanet Etmekten
Sakındırmak
Dünya ve Ahiret Hayrına Ulaşma Sebebi
Allah bir Kulun Hayrını Dileyince
Allah Bir Kavmin Hayrını Dileyince
Allah Bir Ailenin Hayrını Dileyince
Hayırlı İşlerde Acele Etmeye
Teşvik
Az da Olsa Hayırlı İşi Küçük
Görmekten Sakınma
Hayırdan daha üstün Şey Nedir?
Hayra Kılavuzluk Etmenin Değeri
İyi Geçinmekle Islah Olmayan Kimsenin
Akıbeti
Dua Kesinleşmiş Kaza ve Kaderi Bile
Değiştirir
Dua Eden Kimsenin Terketmesi Gereken Hususlar
Haceti İstemediği Halde Giderilen Kimse
Duanın İcabetinin Erteliniş Sebebi
Duanın Müstecap Olmayış Sebepleri
Bilinçsiz Dua Etmekten Sakındırmak
Zalim ve Kafirler İçin Dua Etmekten
Sakınmak.
Mümin Kadın ve Erkekler İçin Duanın
Etkileri
Dünya Ahiret İçin
Yaratılmıştır
Araç Olan Dünya ve Lanetlenmiş Dünya
Dünyadan Zaruret Miktarınca Almak
Dünya Kendisini Terkedenin Malıdır
Dünya Sevgisi Her Günahın
Başıdır.
Dünya Sevgisinden Sayılmayan Şey
Dünyanın Gerçeği Oyun ve Eğlencedir
Dünyaya Aldanmaktan Sakındırmak (1)
Dünyaya Aldanmaktan Sakındırmak (2)
Dünya İnsanları Aldatmada Kusurlu
Değildir.
Dünyaya İtminan Etmekten Sakındırmak
Dünyaya Gönül Vermekten Sakındırmak
Dünyayı (Ahirete) Tercih Etme Tehlikesi (1)
Dünyayı (Ahirete) Tercih Etme Tehlikesi (2)
Allahım Dünyayı Bana Zindan Kılma
Dünyaya Fazla Önem Verme Tehlikesi
Allah Nezdinde Dünya Hordur (1)
Allah Nezdinde Dünya Hordur (2)
Dünya Sahibini Ululamaktan Sakınmak
Dünya Lezzeti Ahiretin Hüznüdür
Dünya ve Ahiretin Bir Araya Gelişi
Müminin Dünya Ve Ahireti Önemsemesi
Dünyayı İmtihan Eden Kisenin Misali
Dünya Gölgenin Hareketi Gibidir
Dünya Hiç Kimse İçin Sefalı Değldir
Hak Hususunda Gevşek Davranmak
Dünyevi Hastalıkları Tedavi Olmak
Din ve Dindarları Küçümsemekten
Sakındırmak
Amellerin Yegane Kabul Vesilesi Olan Din
Dini Kalpte Sabit Kılmak İçin Dua
Allah’ın Dinini Koruyanların
Sıfatı
Dini, Nasipsiz Kimselerle Güçlendirmek
İhtiyaç Anında Borçlanmanın
Cevazı
Borçları Ertelemekten Sakınmak
Zikir Takva Sahiplerinin Huyudur
Allah’ı Zikretmek Her Haliyle Güzeldir
Allah’ı Zikreden Namaz Kılan Kimse
Makamındadır
Zikreden Kimse Allah ile Arkadaş Olur
Beni Zikredin ki Ben de Sizi Zikredeyim
Özel Yerlerde Allah’ı Zikretmeye Teşvik
Görülmesi İnsana Allah’ı Hatırlatan
Kimselerin Fazileti
Zikrin Devamına Sebep Olan Şey
Zikre Engel Olan Şeylerin Önemi
Allah’ı Zikretmekten Yüz Çevirmenin Etkileri
Allah’ı Unutmak Kendini Unutmaktır
Mümine Kendini Hor Kılması
Yakışmaz
Günahtan Sakınmak İyilikten Daha
Evladır
Kötülüklerin Galebesinden Sakındırmak
Allah’a İsyan İle Bir İş Yapmak
İsteyen Kimse
Halvet Halinde Günahtan Sakındırmak
Küçük Günahlar Büyük Günahlara Uzanan Yollardır.
Kalbin Bozulmasında Günahın Rolü
Günahların Nimetin Yok Oluşundaki Rolü
Günahların Belaların İnişindeki
Rolü
Karada ve Denizde Günahların Etkisi
Günahın Günahı Olmayanlar Üzerindeki Etkisi
Allah’ın Günahkarın Günahını
Örtmesi
Din Üzerinde Riyaset Taleb Etmenin Tehlikesi
Riyaset Sevgisinden Sakındırmak
Riyaset Taleb Edenin Helak Oluşu
Kınanmış Makam Düşkünlüğü
Hangisidir?
Peygamberin (s.a.a) Çok Rüya Görmesi
Tatsız Rüyalar Görüldüğünde
Yapılması Gerekenler
Her Kim Allah’tan Gayrisi İçin Amel Ederse Allah
Onu Amel Ettiği Şeye Havale Eder
Salih ve Riya Amelleri Zikretmek
Görüşte İsabet Etmenin Sebepleri
Faizi Helal Bilen Allah’a Savaş
Açmıştır
Rec’at Cumada ile Recep Ayı Arasında
Gerçekleşir
Öldürülen Veya Ölen Kimselerin Rec’at’ı
Allah’tan Başkasına Ümit Bağlamaktan
Sakındırmak
Allah’ın Kitabının En Ümit Verici
Ayeti
Kendinizi Allah’ın Rahmetine Maruz
Kılın
Sıla-i Rahim (Akrabayı Ziyaret)
Hiç bir Şey Akrabalık Bağını
Kesemez
Sıla-i Rahim İçin Bir Yıllık Yol
Kat Etmek
İlişkisini Kesenle İlişki Kurmak
Sıla-i Rahimi Kesmekten Sakındırmak
Sıla-i Rahimin En Küçük Örneği
Ruhsatlarla Amel Etmeye Teşvik
Ruhsat Hadislerinde Belirsizlik
[1] Kenz’ul-Ummal, 5137
[2] Meheccet’ul-Beyza, 5/90
[3] el-Bihar, 71/396/79
[4] Kenz’ul-Ummal, 5225
[5] el-Hisal, 29/102
[6] a.g.e. 30/106
[7] Emali el-Seduk, 403/8
[8] Gurer’ul-Hikem, 10547
[9] a.g.e. 1280-1281
[10] el-Bihar, 71/392/59
[11] a.g.e. s. 393/63
[12] a.g.e. 10/369/20
[13] a.g.e. 71/396/78
[14] Sefinet’ul-el-Bihar, 1/410
[15] Gurer’ul-Hikem, 1658
[16] a.g.e. 4842
[17] a.g.e. 4851
[18] a.g.e. 4857
[19] İlel’uş-Şerayi’, 560/1
[20] Gurer’ul-Hikem, 3072
[21] a.g.e. 3203
[22] a.g.e. 8153
[23] el-Hisal, 145/172
[24] Kenz’ul-Ummal, 5248
[25] Uyun-u Ahbar’ir Rıza (a.s),
2/71/328
[26] Meheccet’ul-Beyza, 5/93
[27] el-Kafi, 2/101/12
[28] Şerh-u Nehc’il-Belağa-i
İbn-i Ebi’l-Hadid, 6/338
[29] el-Kafi, 2/100/5
[30] a.g.e. h. 4
[31] Kurb’ul-İsnad, 46/149
[32] el-Bihar, 71/383/17
[33] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza (a.s),
2/37/98
[34] el-Kafi, 2/99/2
[35] Kalem suresi, 4. ayet
[36] Meani’l-Ahbar, 188/1
[37] Nur’us-Sakaleyn, 5/392/25
[38] a.g.e. s. 391/23
[39] Tenbih’ul-Havatir, (Necef
baskısı), 72
[40] el-Bihar, 71/385/26
[41] Emali et-Tusi, 140/227
[42] el-Bihar, 71/387/35
[43] a.g.e. 77/58/3
[44] Meani’l-Ahbar, 253/1
[45] Kenz’ul-Ummal, 5229
[46] el-Bihar, 71/394/63
[47] a.g.e., s. 393/63
[48] a.g.e. s. 396/76
[49] Gurer’ul-Hikem, 3404
[50] Meheccet’ul-Beyza, 5/95
[51] Gurer’ul-Hikem, 5267
[52] el-Bihar, 69/407/115
[53] Meheccet’ul-Beyza, 5/96
[54] el-Bihar, 78/81/68
[55] el-Kafi, 2/101/11
[56] el- İhtisas, 225
[57] Gurer’ul-Hikem, 4855
[58] a.g.e. 3032
[59] el-Hisal, 621/10
[60] Gurer’ul-Hikem, 4556
[61] a.g.e. 3740
[62] Kenz’ul-Ummal, 5180
[63] Mustedrek’ul-Vesail, 11/193/12721
[64] el-Bihar, 78/53/89
[65] Gurer’ul-Hikem, 4712
[66] a.g.e. 9989
[67] a.g.e. 10745
[68] a.g.e. 9381
[69] a.g.e. 4069
[70] Gurer’ul-Hikem, 43-44
[71] Emali el-Seduk, 184/8
[72] el-Hisal, 431/11
[73] Gurer’ul-Hikem, 3543
[74] Meani’l-Ahbar, 191/1
[75] a.g.e. h. 2
[76] Kenz’ul-Ummal, 43542
[77] a.g.e. 5217
[78] a.g.e. 5218
[79] Gurer’ul-Hikem, 6278
[80] Emali et-Tusi, 478/1042
[81] Nehc’ul-Belağa, 257. hikmet
[82] Tenbih’ul-Havatir, 2/122
[83] Gurer’ul-Hikem, 4953
[84] a.g.e. 2967
[85] a.g.e. 9382
[86] a.g.e. 9373
[87] a.g.e. 2930
[88] a.g.e. 3165
[89] a.g.e. 520
[90] a.g.e. 6800
[91] a.g.e. 2983
[92] el-Bihar, 77/213/1
[93] Gurer’ul-Hikem, 4565
[94] el-Bihar, 71/396/77
[95] Gurer’ul-Hikem, 4856
[96] el-Bihar, 71/395/73
[97] el-Kafi, 2/100/7, 9
[98] el-Bihar, 78/53/86
[99] a.g.e. 77/148/71
[100] Gurer’ul-Hikem, 4281
[101] a.g.e. 9131
[102] Emali el-Seduk, 174/9
[103] Kısas’ul-Enbiya, 195/244
[104] Al-i İmran suresi, 159. ayet
[105] Kalem suresi, 13. ayet
[106] el-Kafi, 2/321/1
[107] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, 2/37/96
[108] Meheccet’ul-Beyza, 5/93
[109] el-Bihar, 73/299/12
[110] Gurer’ul-Hikem, 5567
[111] a.g.e. 5639
[112] a.g.e. 5640
[113] a.g.e. 5593
[114] Kısas’ul-Enbiya, 195/244
[115] el-Bihar, 71/393/63
[116] Cami’ul-Ahbar, 290/788
[117] Gurer’ul-Hikem, 1667
[118] Şerh-u Nehc’il-Belağa-i
İbn-i Ebi’l-Hadid, 6/337
[119] Gurer’ul-Hikem, 10766
[120] el-Bihar, 71/394/63
[121] Emali’el-Seduk, 315/2
[122] Meheccet’ul-Beyza, 5/93
[123] el-Bihar, 78/246/62
[124] Gurer’ul-Hikem, 8595
[125] Gurer’ul-Hikem, 9192
[126] a.g.e. 9187
[127] a.g.e. 8023
[128] a.g.e. 1604
[129] el-Bihar, 62/277/72
[130] el-Kafi, 6/309/1
[131] a.g.e. 2/291/9
[132] el-Bihar, 77/85/3
[133] a.g.e. 72/192/8
[134] Sahifet’us-Seccadiye, 45, 8.
Dua, bak. tüm duaya
[135] Mustedrek’ul-Vesail, 11/369/13289
[136] el-Bihar, 36/358/228
[137] Gurer’ul-Hikem, 3319
[138] a.g.e. 3223
[139] a.g.e. 3299
[140] a.g.e. 3388
[141] el-Kafi, 2/240/33
[142] el-Bihar, 75/415/68
[143] a.g.e.
[144] Nehc’ul-Belağa, 445. hikmet,
Şerh-u Nehc’il-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 20/95
[145] Emali et-Tusi, 301/597
[146] Gurer’ul-Hikem, 4143
[147] Nahl suresi, 67. ayet
[148] Bakara suresi, 219. ayet
[149] Maide suresi, 90. ayet
[150] Emali el-Seduk, 346/1
[151] Kenz’ul-Ummal, 13191
[152] el-Bihar, 79/152/64
[153] Vesail’uş-Şia, 17/237/1
[154] Kenz’ul-Ummal, 13181
[155] a.g.e. 13182
[156] a.g.e. 13183
[157] el-Bihar, 79/149/64
[158] a.g.e. 79/140/48
[159] a.g.e. s. 148/58
[160] Sevab’ul-A’mal, 291/8
[161] el-Hisal, 619/10
[162] a.g.e. s. 164/215
[163] el-Bihar, 79/141/53
[164] İlel’uş-Şerayi’, 476/2
[165] el-Bihar, 79/136/33
[166] a.g.e. s. 141/50
[167] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza (a.s), 2/98/2
[168] Nehc’ul-Belağa, 252. hikmet
[169] el-Hisal, 621/10
[170] el-Hisal, 632/10
[171] a.g.e.
[172] el-Bihar, 79/131/20
[173] a.g.e. s. 127/7
[174] a.g.e. s. 148/58
[175] a.g.e. s. 150/64
[176] a.g.e. s. 148/64
[177] Sevab’ul-A’mal, 290/5
[178] a.g.e. h. 4
[179] Kenz’ul-Ummal, 43958
[180] Tenbih’ul-Havatir, 2/115
[181] el-Bihar, 79/150/64
[182] Tefsir-i Ali b. İbrahim, 2/411
[183] el-Kafi, 6/412/2
[184] Enfal suresi, 41. ayet
[185] Kenz’ul-Ummal, 10968
[186] a.g.e. 11048
[187] Besair’ud-Derecat, 29/5
[188] Kaynağında “lem Y’arifune”
dir.
[189] Kenz’ul-Ummal, 5947
[190] a.g.e. 5929
[191] el-Bihar, 73/121/110
[192] Emali’el-Mufid, 209/44
[193] Şerh-u Nehc’il-Belağa-i
İbn-i Ebi’l-Hadid, 2/181
[194] el-Bihar, 78/57/120
[195] a.g.e. 72/67/27
[196] Nehc’ul-Belağa, 103. hutbe;
Şerh-u Nehc’il-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 7/109
[197] el-Bihar, 78/264/170
[198] Gurer’ul-Hikem, 3375
[199] a.g.e. 7124
[200] el-Bihar, 70/111/12
[201] Kenz’ul-Ummal, 5950
[202] Meheccet’ul-Beyza, 6/109
[203] el-Bihar, 78/202/35
[204] Secde suresi, 16. ayet
[205] Gurer’ul-Hikem, 664
[206] el-Bihar, 78/164/1
[207] a.g.e. s. 165/1
[208] Gurer’ul-Hikem, 1757
[209] a.g.e. 5091
[210] Tezkiret’ul-Havas, 136
[211] Emali et-Tusi, 115/176
[212] el-Bihar, 42/203/7
[213] a.g.e. 77/440/48
[214] a.g.e. s. 133/43
[215] el-Mevaiz’il-Adediyye, 32
[216] el-Bihar, 48/111/18
[217] a.g.e. 78/41/25
[218] a.g.e. 77/180/10
[219] el-Bihar, 70/7/5
[220] a.g.e. s. 386/48
[221] el-Kafi, 8/79/33
[222] Fatır suresi, 28. ayet
[223] el-Bihar, 70/393/64
[224] Gurer’ul-Hikem, 3121
[225] Emali et-Tusi, 203/346
[226] el-Kafi, 2/68/4
[227] Gurer’ul-Hikem, 3126
[228] el-Kafi, 2/70/9
[229] a.g.e. s. 71/21
[230] el-Bihar, 70/382/34
[231] Zumer suresi, 9. ayet
[232] Kenz’Ul-Ummal, 5894
[233] a.g.e. 5867
[234] Nur’us-Sakaleyn, 4/545/30
[235] Gurer’ul-Hikem, 5055
[236] el-Bihar, 70/384/39
[237] el-Kafi, 2/67/1
[238] a.g.e.
[239] Kaynakta da aynıdır. Zahiren
“bihillah” doğrudur. yani o kalp ile.
[240] Tenbih’ul-Havatir, 1/50
[241] Gurer’ul-Hikem, 5056
[242] Nehc’ul-Belağa, 27. mektup
[243] Naziat suresi, 40-41. ayetler
[244] el-Bihar, 78/51/82
[245] Nehc’ul-Belağa, 160. hutbe
[246] el-Bihar, 70/392/61
[247] a.g.e. 69/286/21
[248] a.g.e. 78/244/54
[249] Tuhef’ul-Ukul, 388
[250] el-Bihar, 77/237/1
[251] a.g.e. 75/309/3
[252] a.g.e. 78/164/1
[253] el-Kafi, 2/69/7
[254] İbrahim suresi, 14. ayet
[255] Rahman suresi, 46. ayet
[256] el-Bihar, 70/392/60
[257] Gurer’ul-Hikem, 10234
[258] a.g.e. 10161-10162
[259] Nehc’ul-Belağa, 82. hikmet
[260] el-Bihar, 78/80/66
[261] Gurer’ul-Hikem, 4027-4028
[262] Hud suresi, 103. ayet
[263] İbrahim suresi, 14. ayet
[264] Rahman suresi, 46. ayet
[265] Naziat suresi, 40-41. ayetler
[266] Guerr’ul-Hikem, 1987
[267] a.g.e. 9913
[268] a.g.e. 5058
[269] a.g.e. 8036
[270] el-Kafi, 2/70/10
[271] Kenz’ul-Ummal, 5881
[272] Gurer’ul-Hikem, 7726
[273] Kenz’ul-Ummal, 5885
[274] el-Kafi, 2/68/3
[275] el-Bihar, 77/50/3
[276] Gurer’ul-Hikem, 9014-9015
[277] el-Bihar, 70/382/36
[278] Kenz’ul-Ummal, 5883
[279] Tenbih’ul-Havatir, 2/108
[280] el-Bihar, 78/366/2
[281] Yunus suresi, 62-63. ayetler
[282] Ahkaf suresi, 13. ayet
[283] Maide suresi, 69. ayet
[284] Bakara suresi 112. ayet
[285] el-Bihar, 70/378/25
[286] Tenbih’ul-Havatir, 2/112
[287] el-Bihar, 44/192/5
[288] el-Bihar, 70/379/28
[289] Gurer’ul-Hikem,
75
[290] Nehc’ul-Belağa,
208. hikmet
[291] Gurer’ul-Hikem, 4591
[292] a.g.e. 5054
[293] a.g.e. 5052
[294] a.g.e 10832
[295] el-Bihar, 78/314/1
[296] el-Hisal, 281
[297] Al-i İmran, 175. ayet
[298] Ahzap suresi, 39. ayet
[299] Nehc’ul-Belağa, 160. hutbe
[300] Kenz’ul-Ummal, 5909
[301] el-Kafi, 2/171/5
[302] Nehc’ul-Belağa, 4. hutbe
[303] Gurer’ul-Hikem, 5740
[304] Maide suresi, 54. ayet
[305] Al-i İmran suresi, 175.
ayet
[306] el-Bihar, 78/100/2
[307] a.g.e., 77/126/32
[308] el-Hisal, 526/13
[309] a.g.e. s. 345/12
[310] A’raf suresi, 99. ayet
[311] Neml suresi, 50. ayet
[312] el-Bihar, 78/121/3
[313] Gurer’ul-Hikem, 7764
[314] el-Bihar, 70/386/49
[315] Gurer’ul-Hikem, 8764
[316] a.g.e. 4537
[317] a.g.e. 3437
[318] Nehc’ul-Belağa, 175.
hikmet
[319] Gurer’ul-Hikem, 4108
[320] el-Bihar, 76/247/37
[321] Gurer’ul-Hikem, 8955
[322] el-Bihar, 71/174/10
[323] Enfal suresi, 27. ayet
[324] Emali’el-Seduk, 325/12
[325] el- İhtisas, 231
[326] Keşf’ul-Gumme, 2/375
[327] el-Bihar, 75/172/14
[328] el- İhtisas, 248
[329] Mustedrek’ul-Vesail, 9/80/10265
[330] a.g.e. 14/14/15974
[331] Gurer’ul-Hikem, 107
[332] a.g.e. 738
[333] a.g.e. 969
[334] a.g.e. 2667
[335] a.g.e. 4742
[336] a.g.e. 5227
[337] a.g.e. 5260
[338] İlel’uş-Şerai’,
528/7
[339] Gurer’ul-Hikem, 8616
[340] a.g.e. 1431
[341] a.g.e. 5734 aynısı
İmam Kazım (a.s) hakkında nakledilmiştir. Bak. el-
el-Bihar, 78/320/6
[342] el-Kafi, 5/304/2
[343] el-Bihar, 103/175/3
[344] Gurer’ul-Hikem, 10418
[345] Nur’us-Sakaleyn, 2/144/67
[346] a.g.e. h. 68
[347] a.g.e. h. 66
[348] el-Bihar, 77/89/3
[349] a.g.e. 78/364/4
[350] el-Hisal, 151/185
[351] el-Bihar, 75/175/7
[352] Gurer’ul-Hikem, 2103
[353] Tuhef’ul-Ukul, 22
[354] Gurer’ul-Hikem, 6374
[355] el-Bihar, 2/68/17
[356] Gurer’ul-Hikem, 9310
[357] Nehc’ul-Belağa, 26. mektup
[358] el-Bihar, 103/103/55
[359] Gurer’ul-Hikem, 1690
[360] a.g.e. 4030
[361] a.g.e. 7391
[362] Nehc’ul-Belağa, 31. mektup
[363] Al-i İmran, 30. ayet
[364] Kenz’ul-Ummal, 43597
[365] el-Bihar, 77/76/3
[366] Gurer’ul-Hikem, 6545
[367] a.g.e. 6151
[368] a.g.e. 6442
[369] a.g.e. 8177
[370] a.g.e. 8085
[371] a.g.e. 1199
[372] Nehc’ul-Belağa, 151. hutbe
[373] el-Hisal, 17/61
[374] Emali’el-Seduk, 32/2
[375] el-Bihar, 73/171/10
[376] a.g.e. 75/26/8
[377] Tuhef’ul-Ukul, 278
[378] a.g.e. 306
[379] el-Bihar, 74/312/69
[380] Gurer’ul-Hikem, 4675
[381] a.g.e. 4735
[382] a.g.e. 4781
[383] Mişkat’ul-Envar, 264
[384] Tuhef’ul-Ukul, 49
[385] el-Bihar, 77/158/143
[386] a.g.e. s. 175/9
[387] el- İrşad, 1/231
[388] Tenbih’ul-Havatir, 2/115
[389] a.g.e. s. 122
[390] el-Bihar, 73/168/3
[391] el- İhtisas, 325
[392] el-Bihar, 74/178/17
[393] a.g.e. 93/311/14
[394] Gurer’ul-Hikem, 4670
[395] a.g.e. 9670
[396] Kenz’ul-Ummal, 30811
[397] Mustedrek’ul-Vesail’uş
Şia, 2/414/2338, bak. Vesail, 14/23/8
[398] Gurer’ul-Hikem, 2142
[399] Tuhef’ul-Ukul, 359
[400] el-Bihar, 74/282/3
[401] Emali’et-Tusi, 577/1190
[402] el-Kafi, 2/71/2
[403] el-Bihar, 85/164/12
[404] Nehc’ul-Belağa, 94.
hikmet, Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/250
[405] Tuhef’ul-Ukul, 234
[406] Nehc’ul-Belağa, 387. hikmet
[407] el-Bihar, 73/55/28
[408] Kenz’ul-Ummal, 2890
[409] el-Bihar, 77/80/3
[410] Gurer’ul-Hikem, 4114
[411] a.g.e. 4115
[412] a.g.e. 4133
[413] a.g.e. 4138
[414] a.g.e. 4113
[415] a.g.e. 4116
[416] Kenz’ul-Ummal, 30762
[417] a.g.e. 30763
[418] a.g.e. 30764
[419] a.g.e. 30765
[420] a.g.e. 30767
[421] Kenz’ul-Ummal, 30768
[422] el-Bihar, 78/292/2
[423] a.g.e. 73/307/33
[424] et-Tevhid, 415/14
[425] el-Kafi, 8/13/1
[426] Kenz’ul-Ummal, 28692
[427] el-Kafi, 1/229/3
[428] Dur’ul-Mensur, 3/270
[429] Kenz’ul-Ummal, 28691
[430] el-Hisal, 620/10
[431] el-Bihar, 71/217/20
[432] el-Kafi, 2/142/3
[433] el-Bihar, 77/165/2
[434] el-Kafi, 2/143/8
[435] el-Bihar, 71/225/38
[436] el-Kafi, 2/142/4
[437] Gurer’ul-Hikem, 4361
[438] el-Bihar, 78/12/70
[439] a.g.e.
[440] a.g.e.
[441] el-Hisal, 202/15
[442] el-Bihar, 78/161/21
[443] el- İhtisas, 342
[444] a.g.e.
[445] el-Bihar, 77/114/8
[446] a.g.e.
[447] el- İhtisas, 342
[448] Emali’el-Seduk, 394/1
[449] a.g.e.
[450] a.g.e. 395/1
[451] el-Bihar, 77/149/74
[452] Nehc’ul-Belağa, 442.
hikmet
[453] Sad suresi 45-48. ayetler
[454] el-Bihar, 70/375/20
[455] a.g.e. s. 378/24
[456] a.g.e. 73/307/34
[457] Kenz’ul-Ummal, 44154
[458] el-Bihar, 75/23/1
[459] Gurer’ul-Hikem, 5001
[460] el-Bihar, 78/206/63
[461] Gurer’ul-Hikem, 5031
[462] a.g.e. 5027-5028
[463] a.g.e. 5025
[464] a.g.e. 5026
[465] a.g.e. 5000
[466] a.g.e. 5002
[467] Kenz’ul-Ummal, 10657
[468] a.g.e. 43588
[469] Tenbih’ul-Havatir, 2/122
[470] a.g.e. 2/123
[471] a.g.e.
[472] Emali’et-Tusi, 157/262
[473] Tenbih’ul-Havatir, 2/123
[474] a.g.e.
[475] el-Hisal, 91/32
[476] el-Bihar, 74/383/93
[477] a.g.e. 76/292/16
[478] el- İhtisas, 342
[479] Gurer’ul-Hikem, 4967
[480] Emali’el-Seduk, 395/1
[481] Gurer’ul-Hikem, 4973
[482] a.g.e. 5032
[483] a.g.e. 5059
[484] Nehc’ul-Belağa, 173. hutbe
[485] Nehc’ul-Belağa, 422.
hikmet, Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 20/66
[486] el-Bihar, 71/182/37
[487] Nehc’ul-Belağa, 94.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/250
[488] el-Bihar, 73/121/110
[489] a.g.e. 77/168/6
[490] a.g.e. 74/102/56
[491] el-Bihar, 76/12/50
[492] Emali’el-Seduk, 336/8
[493] el-Bihar, 78/41/26
[494] Nehc’ul-Belağa, 214. hutbe
[495] el-Bihar, 77/24/6
[496] Gurer’ul-Hikem, 5565
[497] el-Bihar, 77/161/173
[498] Emali’et-Tusi, 223/385
[499] el-Bihar, 78/370/4
[500] Nehc’ul-Belağa, 32.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/149
[501] Gurer’ul-Hikem, 2532
[502] a.g.e. 7487
[503] el-Kafi, 2/24/15
[504] Nur’us-Sakaleyn, 4/229/32
[505] a.g.e. h. 33
[506] el-Hisal, 30/105
[507] Kenz’ul-Ummal, 16052
[508] a.g.e. 16054
[509] Sahih-i Muslim, 1893
[510] Kaynaktan dördüncüsü düşmüştür. İhtimalen rivayette olduğu gibi Hizb’il Ali Firavun’un Mümini dördüncüsüdür. el-Hisal, 225/58
[511] el-Hisal’da: şehrlerden seçtiği ise şunlardır: “İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye yemin olsun.” İncir: Medine, zeytin, Beyt’ul Mukaddes, Sina dağı, Kufe emin belde ise Mekke’dir.
[512] el-Bihar, 97/47/34
[513] el-Bihar, 91/225/4
[514] Mehasin, 2/432/2498
[515] el-Bihar, 91/224/4
[516] Emali’et-Tusi, 136/220
[517] el-Bihar, 77/159/153
[518] Nehc’ul-Belağa, 31. mektup
[519] Gurer’ul-Hikem, 9453
[520] a.g.e. 3988
[521] a.g.e. 2346
[522] el-Bihar, 91/256/1
[523] Feth’ul-Ebvab, 257
[524] el-Bihar, 91/257/2
[525] a.g.e. 91/265/19
[526] Sahifet’us-Seccadiye, 135, 33.
dua
[527] et-Tehzib, 3/310/960
[528] el-Kafi, 2/629/7
[529] Vesail’uş-Şia,
4/875/2
[530] el-Kafi, 3/470/1
[531] Tenbih’ul-Havatir, 1/41
[532] a.g.e., 1/42
[533] a.g.e.
[534] Al-i İmran suresi, 79.
ayet
[535] Gurer’ul-Hikem, 7622
[536] el-Bihar, 78/128/11
[537] Gurer’ul-Hikem, 9755
[538] a.g.e. 2276
[539] Nehc’ul-Belağa, 180. hutbe
[540] Gurer’ul-Hikem, 7422
[541] a.g.e. 10552
[542] a.g.e. 8916
[543] Nehc’ul-Belağa, 53. mektup
[544] el-Kafi, 2/117/4
[545] a.g.e. h. 3
[546] el-Mehasin, 1/405/918
[547] el-Kafi, 2/116/2
[548] a.g.e. s. 117/5
[549] el-Bihar, 75/401/42
[550] Tefsir-i Mensub ile’l-İmam
Askeri, 354/241
[551] el-Bihar, 75/401/42
[552] el-Kafi, 2/116/1
[553] el-Bihar, 78/57/121
[554] Emali’el-Seduk, 233/17
[555] a.g.e s. 534/2
[556] Gurer’ul-Hikem, 1313
[557] a.g.e. 4629
[558] a.g.e. 5252
[559] a.g.e. 6321
[560] a.g.e. 9786
[561] a.g.e. 5129
[562] a.g.e. 5128
[563] a.g.e. 5610
[564] a.g.e. 8539
[565] el-Hisal, 17/60
[566] Gurer’ul-Hikem, 8202
[567] Nehc’ul-Belağa, 69. hutbe
[568] a.g.e. 70
[569] Furkan suresi, 77. ayet
[570] Gafir suresi, 60. ayet
[571] el-Bihar, 77/204/1
[572] el-Kafi, 2/466/1
[573] el-Bihar, 93/299/30
[574] Tenbih’ul-Havatir, 2/120
[575] el-Bihar, 93/300/37
[576] a.g.e. s. 341/11
[577] Tenbih’ul-Havatir, 2/154
[578] el-Bihar, 93/300/37
[579] el-Kafi, 2/468/1
[580] el-Bihar, 93/302/39
[581] el-Kafi, 2/467/8
[582] el-Bihar, 93/294/23
[583] Emali et-Tusi, 89/136
[584] el-Bihar, 78/9/64
[585] el-Kafi, 2/466/3
[586] a.g.e. s. 467/7
[587] el-Bihar, 69/393/72
[588] Kenz’ul-Ummal, 3134
[589] a.g.e. 3137
[590] el-Bihar, 78/294/3
[591] el-Kafi, 2/468/8
[592] Gurer’ul-Hikem, 3260
[593] Tenbih’ul-Havatir, 2/237
[594] Mekarim’ul-Ahlak, 2/8/1980
[595] Gurer’ul-Hikem, 9938
[596] el-Kafi, 2/468/5
[597] Mekarim’ul-Ahlak, 2/12/2005
[598] el-Bihar, 93/297/25
[599] el-Kafi, 2/469/7
[600] a.g.e. s. 468/4
[601] a.g.e. s. 470/6
[602] a.g.e. h. 8
[603] a.g.e. s. 469/2
[604] a.g.e. h. 5
[605] Mekarim’ul-Ahlak, 2/7/1978
[606] el-Bihar, 93/300/37,
Kenzul-Ummal, 3123
[607] Mekarim’ul-Ahlak, 2/9/1989
[608] a.g.e. s. 12/2008
[609] el-Bihar, 93/299/32
[610] el-Hisal, 621/10
[611] el-Bihar, 93/301/37
[612] Mekarim’ul-Ahlak, 2/10/1992
[613] el-Bihar, 93/300/35
[614] el-Bihar, 93/314/19
[615] Gurer’ul-Hikem, 3512
[616] el-Bihar, 93/288/3
[617] Mustedrek’ul-Vesail, 5/318/5980
[618] Zumer suresi, 8. ayet
[619] Yunus suresi, 12. ayet
[620] Neml suresi, 62. ayet
[621] el-Bihar, 77/87/3
[622] el-Kafi, 2/472/1
[623] a.g.e. s. 488/1
[624] el-Bihar, 93/381/6
[625] a.g.e. 94/130/19
[626] Kenz’ul-Ummal, 5899
[627] el-Bihar, 93/295/23
[628] a.g.e.
[629] el-Bihar, 93/303/39
[630] a.g.e.
[631] Mekarim’ul-Ahlak, 2/97/2275
[632] Kenz’ul-Ummal, 3140
[633] Bakara suresi, 186. ayet
[634] Gafir suresi, 60. ayet
[635] Kurb’ul-İsnad, 84/277
[636] el-Bihar, 93/299/31
[637] a.g.e. s. 295/23
[638] Gurer’ul-Hikem, 8291
[639] a.g.e. 8292
[640] el-Kafi, 2/467/3
[641] el-Bihar, 78/113/7
[642] Kenz’ul-Ummal, 3154
[643] a.g.e. 3155
[644] a.g.e. 3156
[645] el-Hisal, 4/7
[646] el-Bihar, 93/295/23
[647] Kurb’ul-İsnad, 385/1358
[648] el-Bihar, 93/322/36
[649] Uddet’ud-Dai, 131
[650] el-Bihar, 93/368/4
[651] a.g.e. 93/323/37
[652] Bakara suresi, 40. ayet
[653] el-Bihar, 93/312/17
[654] a.g.e. s. 305/1
[655] A’lam’ud-Din, 269, bak. Hadisin
tümü.
[656] el-Bihar, 93/368/3
[657] a.g.e. s. 341/11
[658] el- İhtisas, 242
[659] Tenbih’ul-Havatir, 2/154
[660] İrşad’ul-Kulub, 149
[661] Uddet’ud-Dai, 128
[662] Mekarim’ul-Ahlak, 2/20/2045
[663] el-Bihar, 93/373/16
[664] el-Bihar, 93/373/16
[665] a.g.e. s. 321/31
[666] Ed- Da’vat li’r Ravendi, 24/34
[667] el-Bihar, 93/321/31
[668] A’lam’ud-Din, 295
[669] el-Bihar, 93/322/36
[670] a.g.e. s. 314/19
[671] el-Kafi, 2/473/1
[672] a.g.e. s. 474/4
[673] ed- Ed- Da’vat li’r Ravendi,
30/60
[674] el-Bihar, 93/344/5
[675] el-Kafi, 2/477/5
[676] el-Bihar, 73/329/11
[677] el-Hisal, 337/40
[678] el-Bihar, 75/312/20
[679] a.g.e. 93/373/16
[680] Emali’el-Seduk, 262/3
[681] Gurer’ul-Hikem, 3478
[682] el-Bihar, 93/361/23, bak tüm söze
[683] ed- Ed- Da’vat li’r Ravendi,
52/131
[684] el-Bihar, 93/317/21
[685] a.g.e. s. 315/20
[686] a.g.e. 94/54/22
[687] el-Kafi, 2/491/1
[688] Mekarim’ul-Ahlak, 2/19/2040
[689] Kenz’ul-Ummal, 3988
[690] el-Bihar, 94/22/19
[691] ed- Ed- Da’vat li’r Ravendi,
51/127
[692] el-Bihar, 93/311/13
[693] a.g.e. s. 318/23
[694] a.g.e. s. 305/1
[695] a.g.e. s. 314/19
[696] Mekarim’ul-Ahlak, 2/8/1981
[697] el-Bihar, 93/315/21
[698] a.g.e. s. 314/20
[699] el-Hisal, 209/31
[700] Emali’et-Tusi, 675/1424
[701] el-Bihar, 92/253/48
[702] a.g.e. 92, s. 303/39
[703] a.g.e. s. 302/39
[704] Mekarim’ul-Ahlak, 2/97/2275
[705] el-Bihar, 77/205/1
[706] a.g.e. 78/451/16
[707] el-Bihar, 93/326/10
[708] Nur’us-Sakaleyn, 2/473/225;
Musa (a.s) yaşlı kadından, Yusuf’un (a.s) kabrini göstermesini
isteyince, yaşlı kadın, cennette Musa’yla (a.s) birlikte
aynı derece olması şartıyla ona kabri gösterdi.
[709] el-Fakih, 1/193/594
[710] el-Bihar, 93/313/17
[711] a.g.e. s. 317/21
[712] A’raf, 205
[713] ed- Ed- Da’vat li’r Ravendi,
18/7
[714] el-Bihar, 93/319/25
[715] el-Kafi, 2/487/2
[716] el-Bihar, 93/341/11
[717] a.g.e. s. 305/1
[718] el-Kafi, 2/473/3
[719] a.g.e. h. 1
[720] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza,
2/28/22
[721] el-Bihar, 85/321/8
[722] el-Kafi, 2/477/6
[723] el-Bihar, 81/217/10
[724] el-Kafi, 2/475/4
[725] el-Bihar, 77/42/11
[726] a.g.e.
[727] a.g.e. 77/204/1
[728] el-Kafi, 2/475/3
[729] el-Bihar, 93/374/16
[730] el-Kafi, 2/475/6
[731] el-Bihar, 77/39/7
[732] a.g.e. s. 36/7
[733] el-Hisal, 635/10
[734] Mean’il-Ahbar, 198/4
[735] el-Bihar, 93/325/6
[736] a.g.e. h. 7
[737] Tefsir-i Ayyaşi, 1/239/115
[738] el-Kafi, 474/1
[739] el-Bihar, 93/374/16
[740] a.g.e.
[741] Tenbih’ul-Havatir, 1/6
[742] el-Bihar, 71/178/24
[743] Tenbih’ul-Havatir, 2/108
[744] Tuhef’ul-Ukul, 363
[745] el-Bihar, 93/323/36
[746] a.g.e. s. 342/11
[747] Kenz’ul-Ummal, 1873
[748] a.g.e. 1874
[749] el-Bihar, 93/342/11
[750] el-Bihar, 93/323/36
[751] a.g.e. s. 376/16
[752] Tenbih’ul-Havatir, 2/108
[753] el-Kafi, 2/148/2
[754] el-Bihar, 75/110/16
[755] el-Bihar, 43/351/25
[756] Emali’el-Mufi, 54/1
[757] Emali’et-Tusi, 280/541
[758] el-Bihar, 74/84/94
[759] a.g.e. 77/47/3
[760] İrşad, 1/304
[761] el-Kafi, 8/8/1
[762] el-Bihar, 93/357/14
[763] a.g.e. s. 349/15
[764] a.g.e. s. 313/17
[765] ed- Ed- Da’vat li’r Ravendi,
33/75
[766] el-Bihar, 75/342/30
[767] a.g.e. 93/304/39
[768] el-Kafi, 8/129/98
[769] el-Bihar, 93/378/21
[770] el-Kafi, 2/334/18
[771] el-Bihar, 93/378/21
[772] Keşf’ul-Meheccet, 228
[773] Gurer’ul-Hikem, 10356
[774] el-Kafi, 2/489/3
[775] Gurer’ul-Hikem, 10329
[776] el-Kafi, 2/489/5
[777] el-Bihar, 93/375/16
[778] Bakara suresi, 216. ayet
[779] el-Bihar, 77/43/12
[780] a.g.e. 6/114/8
[781] el-Mumin, 27/47
[782] Tenbih’ul-Havatir, 1/302
[783] et-Temhis, 23/17
[784] Nehc’ul-Belağa, 31.
mektup; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 16/87
[785] İsra suresi, 11. ayet
[786] Hud suresi, 46. ayet
[787] el-Bihar, 93/322/36
[788] Tevbe, 113-114
[789] el-Bihar, 75/334/69
[790] a.g.e. 74/67/38
[791] Tuhf’ul-Ukul, 280
[792] Mekarim’ul-Ahlak, 2/8/1983
[793] el-Bihar, 93/323/36
[794] a.g.e. s. 271/12
[795] et-Temhis, 24/25
[796] el-Kafi, 2/491/9
[797] Kenz’ul-Ummal, 3128
[798] el-Bihar, 93/359/17
[799] a.g.e. s. 342/11
[800] el-Kafi, 2/507/4
[801] a.g.e. h. 1
[802] el-Bihar, 93/388/20
[803] a.g.e. s. 385/11
[804] el- İhtisas, 28
[805] el-Bihar, 93/387/17
[806] a.g.e. s. 294/23
[807] Necm suresi, 29-30
[808] A’raf suresi, 169. ayet
[809] İlel’uş-Şerayi’,
2/1
[810] el-Bihar, 57/356/2
[811] Nehc’ul-Belağa, 303.
hikmet
[812] Gurer’ul-Hikem, 1850
[813] el-Bihar, 73/107/106
[814] a.g.e. s. 127/126
[815] Nehc’ul-Belağa, 223.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 11/239
[816] Nehc’ul-Belağa, 156. hutbe
[817] Avail’ul-Lei, 1/267/66
[818] Kasas’ul-Enbiya, 162/183
[819] el-Bihar, 73/98/82
[820] Nehc’ul-Belağa, 55.
mektup; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 17/135
[821] Nehc’ul-Belağa, 463.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 20/181
[822] el-Bihar, 78/67/3
[823] Tenbih’ul-Havatir, 1/131
[824] el-Kafi, 2/317/8
[825] Kenz’ul-Ummal, 6088
[826] a.g.e. 6083
[827] el-Bihar, 73/21/10
[828] Nehc’ul-Belağa, 63. hutbe;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 5/140
[829] el-Bihar, 101/281/1
[830] a.g.e. 73/90/61
[831] Kenz’ul-Ummal, 6058
[832] Nehc’ul-Belağa, 45. hutbe;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 3/152
[833] Gurer’ul-Hikem, 10993
[834] Mustedrek’ul-Vesail,
13/16/14604
[835] el-Bihar, 77/54/3
[836] a.g.e. 78/277/112
[837] a.g.e. s. 60/139
[838] a.g.e. 72/54/85
[839] el-Bihar, 73/110/109
[840] a.g.e. 78/193/7
[841] Nehc’ul-Belağa, 367.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 19/285
[842] Nehc’ul-Belağa, 111.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 7/227
[843] el-Kafi, 2/136/23
[844] Metalib’us-Suul, 52
[845] Mustedrek’ul-Vesail,
12/54/13496
[846] el-Bihar, 77/54/3
[847] a.g.e. 70/315/20
[848] Emali’el-Seduk, 23/9
[849] Gurer’ul-Hikem, 1407
[850] el-Bihar, 73/81/43
[851] Gurer’ul-Hikem, 7785-7786
[852] a.g.e. 8079
[853] a.g.e. 9091
[854] a.g.e. 3798-3799
[855] Kenz’ul-Ummal, 6056
[856] Nehc’ul-Belağa, 82. hutbe;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 6/238
[857] Gurer’ul-Hikem, 9818
[858] el-Bihar, 73/121/110
[859] a.g.e. 77/1717/7
[860] a.g.e. s. 178/10
[861] Nehc’ul-Belağa, 131.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/325
[862] Metalib’us-Suul, 51
[863] Nehc’us-Saade, 1/352
[864] el-Bihar, 78/366/1
[865] Nehc’ul-Belağa, 133.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 8/275
[866] Nehc’ul-Belağa, 82. hutbe;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 6/238
[867] Gurer’ul-Hikem, 1384
[868] a.g.e. 396
[869] a.g.e. 921
[870] a.g.e. 403
[871] a.g.e. 441
[872] a.g.e. 1411
[873] a.g.e. 1473
[874] a.g.e. 1721
[875] a.g.e. 401
[876] a.g.e. 694
[877] a.g.e. 2
[878] a.g.e. 3
[879] Gurer’ul-Hikem, 442
[880] a.g.e. 628
[881] Tenbih’ul-Havatir, 1/134
[882] el-Bihar, 82/91/43
[883] a.g.e. 13/354/51
[884] Kenz’ul-Ummal, 6074
[885] el-Kafi, 2/315/1
[886] Tenbih’ul-Havatir, 2/122
[887] Gurer’ul-Hikem, 4870
[888] a.g.e. 5264
[889] a.g.e. 3518
[890] a.g.e. 3818
[891] el-Bihar, 77/30/6
[892] a.g.e. 73/60/29
[893] el-Kafi, 2/130/11
[894] Kenz’ul-Ummal, 5439
[895] el-Bihar, 73/106/104
[896] el-Kafi, 2/136/23
[897] Gurer’ul-Hikem, 4878
[898] el-Bihar, 14/39/19
[899] Gurer’ul-Hikem, 8856
[900] Nehc’ul-Belağa, 228.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 19/52
[901] el-Kafi, 2/320/17
[902] el-Bihar, 78/81/71
[903] a.g.e. 77/188/38
[904] Gurer’ul-Hikem, 3848
[905] el-Bihar, 71/181/34
[906] el-Kafi, 2/320/16
[907] Gurer’ul-Hikem, 4872
[908] Tenbih’ul-Havatir, 2/122
[909] el-Bihar, 77/81/2
[910] Metalib’us-Suul, 56
[911] a.g.e. s. 52
[912] el-Bihar, 78/315/1
[913] Misbah’uş-Şeria, 197
[914] Gurer’ul-Hikem, 7363
[915] Mustedrek’ul-Vesail,
12/36/13446
[916] Nehc’ul-Belağa, 456.
hikmet
[917] el-Bihar, 73/110/109
[918] a.g.e. 78/153/18
[919] Nehc’ul-Belağa, 160.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 9/229
[920] Emali’el-Seduk, 496/7
[921] Nehc’ul-Belağa, 236.
hikmet
[922] Nehc’ul-Belağa, 3. hutbe;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 1/202
[923] Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 11/246
[924] el-Bihar, 40/348/29
[925] Nehc’ul-Belağa, 33. hutbe;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 2/185
[926] Nehc’ul-Belağa, 289.
hikmet
[927] el-Bihar, 69/294/24
[928] Gurer’ul-Hikem, 9130
[929] Tenbih’ul-Havatir, 1/79
[930] Nehc’ul-Belağa, 77.
hikmet, Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/224,
el-Bihar, 73/128/132
[931] Nehc’ul-Belağa, 128. hutbe
[932] a.g.e. 45. mektup
[933] En’am suresi, 32. ayet
[934] Ankebut suresi, 64. ayet
[935] Hadid suresi, 20. ayet
[936] Emali’et-Tusi, 296/582
[937] el-Bihar, 78/11/69
[938] a.g.e. s. 21/82
[939] Nehc’ul-Belağa, 111.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 7/226
[940] Nehc’ul-Belağa, 113. hutbe
[941] Nehc’ul-Belağa, 196.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 10/176
[942] Nehc’us-Saade, 3/284
[943] el-Bihar, 78/23/88
[944] Tenbih’ul-Havatir, 2/150
[945] el-Bihar, 73/108/109
[946] a.g.e. 73/109/109
[947] Nehc’ul-Belağa, 230. hutbe
[948] Nehc’us-Saade, 3/202
[949] Tenbih’ul-Havatir, 1/131
[950] Bakara suresi, 212. ayet
[951] Al-i İmran suresi, 14.
ayet
[952] Kehf suresi, 46. ayet
[953] Nehc’ul-Belağa, 31.
mektup; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 16/83
[954] İrşad’ul-Kulub, 200
[955] Gurer’ul-Hikem, 2612
[956] Al-i İmran, 185
[957] Lokman suresi, 33. ayet
[958] Fatır suresi, 5. ayet
[959] Casiye suresi, 35. ayet
[960] Nehc’us-Saade, 3/174
[961] el-Bihar, 73/118/109
[962] Gurer’ul-Hikem, 2562
[963] Nehc’ul-Belağa, 111. hutbe
[964] el-Bihar, 73/120/110
[965] Nehc’ul-Belağa, 370.
hikmet
[966] Gurer’ul-Hikem, 3532
[967] el-Bihar, 71/356/17
[968] Gurer’ul-Hikem, 2053
[969] Nehc’ul-Belağa, 415.
hikmet
[970] el-Bihar, 78/23/88
[971] Casiye suresi, 35. ayet
[972] En’am suresi, 70. ayet
[973] A’raf suresi, 51. ayet
[974] Gurer’ul-Hikem, 6387-6389
[975] a.g.e. 5650
[976] a.g.e. 3678
[977] a.g.e. 6413
[978] a.g.e. 1979
[979] a.g.e. 2037
[980] a.g.e. 1110
[981] a.g.e. 896
[982] a.g.e. 454
[983] a.g.e. 4654
[984] a.g.e. 8939
[985] Kenz’ul-Ummal, 6130
[986] Nehc’ul-Belağa, 223.
hutbe; Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 11/239
[987] Yunus suresi, 7-8. ayetler
[988] el-Bihar, 73/88/54
[989] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
(a.s), 2/44/158
[990] Mean’il-Ahbar, 200/1
[991] el-Bihar, 73/97/82
[992] el-Bihar, 78/452/19
[993] Kısas’ul-Enbiya, 162/184
[994] el-Bihar, 78/18/76
[995] a.g.e. s. 20/79
[996] a.g.e. s. 39/16
[997] el-Bihar, 78/22/84
[998] Gurer’ul-Hikem, 2386
[999] a.g.e. 2561
[1000] Nehc’ul-Belağa, 99. hutbe
[1001] Naziat suresi, 37-39. ayetler
[1002] A’la suresi, 16-17. ayetler
[1003] Bakara suresi, 86. ayet
[1004] Mekarim’ul-Ahlak, 2/355/2660
[1005] el-Bihar, 76/362/30
[1006] el-Hisal, 632/10
[1007] Nehc’ul-Belağa, 106.
hikmet, Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/268
[1008] el-Bihar, 73/127/125
[1009] Mean’il-Ahbar, 198/4
[1010] el-Bihar, 13/422/17
[1011] Ahkaf suresi, 20. ayet
[1012] Kenz’ul-Ummal, 4663
[1013] Nisa suresi, 74. ayet
[1014] el-Bihar, 70/321/38
[1015] Tuhef’ul-Ukul, 245
[1016] el-Hisal, 113/91
[1017] el-Bihar, 73/125/118
[1018] Nehc’ul-Belağa, 111. hutbe
[1019] a.g.e. 109. Hutbe
[1020] el-Bihar, 77/23/6
[1021] Kenz’ul-Ummal, 6082
[1022] el-Bihar, 13/428/23
[1023] Kenz’ul-Ummal, 6081
[1024] el-Hisal, 108/74
[1025] Kenz’ul-Ummal, 6090
[1026] el-Bihar, 97/379/1
[1027] İkbal’ul-A’mal, 1/134
[1028] el-Bihar, 42/202/7
[1029] el-Kafi, 2/319/15
[1030] el-Bihar, 73/81/43
[1031] a.g.e. 95/361/18, bak, 97/158,
231)
[1032] Tenbih’ul-Havatir, 1/130
[1033] el-Bihar, 77/112/2
[1034] Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 6/233
[1035] el-Bihar, 78/188/36
[1036] A’lam’ud-Din, 302
[1037] Tuhef’ul-Ukul, 389
[1038] Emali’et-Tusi, 613/1266
[1039] Zuhruf, 33-35. ayetler
[1040] el-Bihar, 73/125/118
[1041] a.g.e. 82/147/32
[1042] et-Temhis, 47/73
[1043] Kenz’ul-Ummal, 6104
[1044] Nehc’ul-Belağa, 113. hutbe
[1045] Emali’et-Tusi, 531/1162
[1046] el-Bihar, 73/55/27
[1047] a.g.e. s. 110/109
[1048] Nehc’ul-Belağa, 385.
hikmet
[1049] el-Bihar, 44/365
[1050] Tenbih’ul-Havatir, 1/76
[1051] Kenz’ul-Ummal, 6133
[1052] el-Bihar, 77/80/2
[1053] Nehc’ul-Belağa, 32. hutbe
[1054] el-Bihar, 78/282/1
[1055] Tenbih’ul-Havatir, 1/128
[1056] el-Bihar, 76/360/30
[1057] Nehc’ul-Belağa, 37. hikmet
[1058] a.g.e. 191. hutbe
[1059] a.g.e. 103. hikmet
[1060] a.g.e. 251. hikmet
[1061] el-Hisal, 64/95
[1062] el-Bihar, 73/61/30
[1063] a.g.e. s. 81/43
[1064] Ravzat’ul-Vaizin, 490
[1065] Gurer’ul-Hikem, 5995
[1066] Tuhef’ul-Ukul, 359
[1067] Tenbih’ul-Havatir, 1/131
[1068] el-Bihar, 73/81/44
[1069] a.g.e. 14/74/16
[1070] a.g.e. 72/67/25
[1071] Gurer’ul-Hikem, 9618
[1072] a.g.e. 4705
[1073] a.g.e. 7207
[1074] a.g.e. 9793
[1075] a.g.e. 8895
[1076] a.g.e. 8908
[1077] a.g.e. 9619-9620
[1078] a.g.e. 3221-3222
[1079] el-Bihar, 72/47/57
[1080] Nur’us-Sakalayn, 5/15/22
[1081] Mecme’ul-Beyan, 9/133
[1082] Nur’us-Sakaleyn, 5/594/10; Bak,
s. 595/11
[1083] Al-i İmran, 148
[1084] Nisa suresi, 134
[1085] Yunus suresi, 26. ayet
[1086] Nahl suresi, 97
[1087] Ankebut suresi, 27
[1088] Nehc’us-Saade, 3/127
[1089] a.g.e. s. 322
[1090] Nehc’ul-Belağa, 27. mektup
[1091] Gurer’ul-Hikem, 3750-3751
[1092] Emali’et-Tusi, 26/31
[1093] Nur’us-Sakaleyn, 2/301/47
[1094] Emali’et-Tusi, 25/31
[1095] Kafi, 4/422/1
[1096] Nur’us-Sakaleyn, 4/157/33
[1097] Tuhef’ul-Ukul, 7
[1098] el-Bihar, 78/321/18
[1099] Kenz’ul-Ummal, 702
[1100] el-Bihar, 73/124/112
[1101] Yunus suresi, 24
[1102] Kehf suresi, 45. ayet
[1103] el-Bihar, 78/311/1
[1104] a.g.e. 73/105/101
[1105] Tenbih’ul-Havatir, 1/128
[1106] a.g.e. 148
[1107] Tuhef’ul-Ukul, 397
[1108] el-Bihar, 78/311/1
[1109] a.g.e. 73/88/56
[1110] Gurer’ul-Hikem, 3865
[1111] a.g.e. 9818
[1112] Misbah’uş-Şeria, 196
[1113] el-Bihar, 75/362/77
[1114] Nehc’ul-Belağa, 193. hutbe
[1115] el-Bihar, 73/83/47
[1116] a.g.e. 78/13/71
[1117] Nehc’ul-Belağa, 64. hikmet
[1118] a.g.e. 99. hutbe
[1119] el-Bihar 78/18/76
[1120] a.g.e. 73/122/110
[1121] Tenbih’ul-Havatir, 1/148
[1122] el-Bihar, 73/123/111
[1123] Nehc’ul-Belağa, 109. hutbe
[1124] a.g.e. 151. hutbe
[1125] el-Bihar, 73/119/110
[1126] a.g.e. 123/112
[1127] Nehc’ul-Belağa, 31. mektup
[1128] Nisa suresi, 77. ayet
[1129] Ra’d, 26. ayet
[1130] Kasas suresi, 60. ayet
[1131] el-Bihar, 73/119/110
[1132] Tenbih’ul-Havatir, 2/41
[1133] Gurer’ul-Hikem, 10039
[1134] a.g.e. 6838
[1135] a.g.e. 1802
[1136] el-Hisal, 65/95
[1137] Emali’et-Tusi, 381/819
[1138] el-Bihar, 78/94/107
[1139] Nehc’ul-Belağa, 176. hutbe
[1140] el-Bihar, 94/104/14
[1141] Gafir suresi, 39. ayet
[1142] Nehc’ul-Belağa, 203. hutbe
[1143] a.g.e. 133. hikmet
[1144] a.g.e. 31. mektup
[1145] el-Bihar, 14/326/42
[1146] Tenbih’ul-Havatir, 1/130
[1147] a.g.e. s. 131
[1148] Gurer’ul-Hikem, 1205
[1149] a.g.e. 4
[1150] el-Bihar, 78/20/79
[1151] a.g.e. 77/164/2
[1152] Tuhef’ul-Ukul, 396
[1153] el-Bihar, 78/306/1
[1154] Kafi, 2/133/16
[1155] el-Bihar, 73/119/110
[1156] a.g.e. s. 126/123
[1157] Nehc’ul-Belağa, 89. hutbe
[1158] Gurer’ul-Hikem, 1960
[1159] Tenbih’ul-Havatir, 1/69
[1160] Kafi, 1/16/12
[1161] Kasas’ul-Enbiya, 190/238
[1162] el-Bihar, 13/411/2
[1163] a.g.e. s. 427/22
[1164] a.g.e. 77/187/10
[1165] el-Kafi, 2/134/18
[1166] el-Bihar, 73/81/43
[1167] Nehc’ul-Belağa, 129. hutbe
[1168] a.g.e. 226
[1169] a.g.e. 191
[1170] Gurer’ul-Hikem, 3480
[1171] a.g.e. 1206
[1172] a.g.e. 409
[1173] a.g.e. 1724
[1174] Nehc’ul-Belağa, 161. hutbe
[1175] el-Bihar, 78/22/84
[1176] a.g.e. 77/187/10
[1177] el-Kafi, 8/174/199
[1178] Emali’et-Tusi, 216/379
[1179] el-Bihar, 73/97/82
[1180] Nehc’ul-Belağa, 145. hutbe
[1181] Gurer’ul-Hikem, 3661
[1182] Nisa suresi, 94. ayet
[1183] Enfal suresi, 67. ayet
[1184] el-Bihar, 77/188/10
[1185] el-Hisal, 633/10
[1186] Emali’et-Tusi, 225/393
[1187] Gurer’ul-Hikem, 9652
[1188] a.g.e. 1365
[1189] el-Bihar, 78/205/47
[1190] Gurer’ul-Hikem, 7574
[1191] el-Bihar, 73/92/69
[1192] Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 6/232
[1193] Emali’el-Seduk, 315/3
[1194] Kenz’ul-Ummal, 6113
[1195] el-Bihar, 78/320/11
[1196] Tuhef’ul-Ukul, 225
[1197] Gurer’ul-Hikem, 1557
[1198] a.g.e. 3073
[1199] a.g.e. 1956
[1200] a.g.e. 10221
[1201] a.g.e. 9989
[1202] a.g.e. 10081
[1203] a.g.e. 9774
[1204] el-Bihar, 78/67/8
[1205] Gurer’ul-Hikem, 3628
[1206] a.g.e. 3693
[1207] Nehc’ul-Belağa, 114. hutbe
[1208] Gurer’ul-Hikem, 6989
[1209] a.g.e. 8570
[1210] Nehc’ul-Belağa, 286.
hikmet
[1211] Tuhef’ul-Ukul, 207
[1212] el-Bihar, 78/13/71
[1213] el- İrşad, 1/300;
Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 19/364
[1214] el-Bihar, 77/210/1
[1215] Gurer’ul-Hikem, 2199
[1216] el-Bihar, 78/7/59
[1217] Casiye suresi, 24. ayet
[1218] el-Bihar, 9/261/1, bak. Hadisin
tamamına
[1219] Kalem suresi, 9. ayet
[1220] Mişkat’ul-Envar, 51
[1221] Gurer’ul-Hikem, 5725
[1222] a.g.e. 3876
[1223] a.g.e. 9022
[1224] el-Kafi, 1/45/6
[1225] Nehc’ul-Belağa, 86. hutbe
[1226] a.g.e. 150. hikmet
[1227] el-Bihar, 77/291/2
[1228] Nehc’ul-Belağa, 24. hutbe
[1229] a.g.e. 233
[1230] Al-i İmran, 140. ayet
[1231] Gurer’ul-Hikem, 7285
[1232] el-Kafi, 2/447/12
[1233] Gurer’ul-Hikem, 1226
[1234] a.g.e. 5112-5113
[1235] a.g.e. 5106-5107
[1236] a.g.e. 5110-5111
[1237] a.g.e. 9381
[1238] a.g.e. 5108-5109
[1239] a.g.e. 5114
[1240] a.g.e. 5115
[1241] a.g.e. 5118
[1242] a.g.e. 5486
[1243] a.g.e. 10965
[1244] a.g.e. 9287
[1245] Nehc’ul-Belağa, 476.
hikmet
[1246] a.g.e. 216. hutbe
[1247] Gurer’ul-Hikem, 9574
[1248] a.g.e. 4715
[1249] a.g.e. 9107
[1250] a.g.e. 8722
[1251] a.g.e. 5831
[1252] a.g.e. 4847
[1253] a.g.e. 9360
[1254] el-Bihar, 62/66/15
[1255] Gurer’ul-Hikem, 7275
[1256] Kenz’ul-Ummal, 28079
[1257] el-Bihar, 62/68/21
[1258] Kenz’ul-Ummal, 28088
[1259] a.g.e. 28090
[1260] el-Kafi, 8/273/409
[1261] el-Hisal, 620/10
[1262] el-Bihar, 81/207/17
[1263] a.g.e. s. 211/30
[1264] Nehc’ul-Belağa, 27. hikmet
[1265] el-Hisal, 26/91
[1266] el-Bihar, 78/234/53
[1267] Mustedrek’ul-Vesail, 2/72/1445
[1268] Mekarim’ul-Ahlak, 2/180/2468
[1269] el-Kafi, 8/273/409
[1270] a.g.e. s. 291/443
[1271] el-Bihar, 62/140/2
[1272] a.g.e 62/142/13
[1273] el-Kafi, 8/291/442
[1274] Gurer’ul-Hikem, 903
[1275] a.g.e. 10569
[1276] el-Bihar, 101/129/43
[1277] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
(a.s), 1/104/6
[1278] el-Bihar, 101/123/18
[1279] a.g.e. s. 136/79
[1280] Bakara suresi, 173. ayet
[1281] En’am suresi, 119. ayet
[1282] el-Bihar, 62/82/1
[1283] Gurer’ul-Hikem, 10945
[1284] el-Bihar, 75/382/47
[1285] Nehc’ul-Belağa, 31. mektup
[1286] Gurer’ul-Hikem, 5369-5370
[1287] el-Bihar, 78/160/21
[1288] el-Bihar, 77/165/2
[1289] Gurer’ul-Hikem, 913
[1290] el-Bihar, 62/93/4
[1291] el-Kafi, 6/337/1
[1292] Gurer’ul-Hikem, 9905
[1293] a.g.e. 9209
[1294] Tuhef’ul-Ukul, 321
[1295] Gurer’ul-Hikem, 3785
[1296] Nehc’us-Seade, 3/368
[1297] el-Bihar, 77/418/40
[1298] Nehc’us-Seade, 2/50
[1299] Gurer’ul-Hikem, 8807
[1300] a.g.e. 2058
[1301] el-Bihar, 78/79/56
[1302] Gurer’ul-Hikem, 1622
[1303] a.g.e. 213
[1304] a.g.e. 4072
[1305] Nehc’ul-Belağa, 1. hutbe
[1306] Gurer’ul-Hikem, 2338
[1307] a.g.e. 6373
[1308] a.g.e. 6345
[1309] a.g.e. 1255
[1310] a.g.e. 1762
[1311] a.g.e. 3541
[1312] el-Bihar, 71/388/40
[1313] a.g.e 78/7/59
[1314] Mekarim’ul-Ahlak, 2/376/2661
[1315] el-Kafi, 8/12/1
[1316] Gurer’ul-Hikem, 5228
[1317] Kenz’ul-Ummal, 44399
[1318] Gurer’ul-Hikem, 517
[1319] el-Bihar, 77/213/1
[1320] Gurer’ul-Hikem, 5245
[1321] a.g.e. 5257
[1322] a.g.e. 9981
[1323] a.g.e. 9983
[1324] Emali’et-Tusi, 296/582
[1325] Gurer’ul-Hikem, 2827
[1326] a.g.e. 4770
[1327] a.g.e 4679
[1328] a.g.e. 5770
[1329] a.g.e. 9727
[1330] el-Bihar, 1/216/30
[1331] el- İhtisas, 245
[1332] Nehc’ul-Belağa, 53. mektup
[1333] et-Tevhid, 68/24
[1334] el-Hisal, 30/106
[1335] Gurer’ul-Hikem, 3315
[1336] el-Hisal, 4/9
[1337] Gurer’ul-Hikem, 3540
[1338] a.g.e. 5633
[1339] a.g.e. 3207
[1340] a.g.e 5638
[1341] el-Bihar, 4/264/13
[1342] el- İrşad, 2/205
[1343] Emali’el-Mufid, 52/14
[1344] Gurer’ul-Hikem, 5494
[1345] a.g.e. 2433
[1346] a.g.e. 1
[1347] a.g.e. 489
[1348] el-Kafi, 2/307/5
[1349] Gurer’ul-Hikem, 3924
[1350] Kenz’ul-Ummal, 28954
[1351] Gurer’ul-Hikem, 6551
[1352] a.g.e. 4409
[1353] a.g.e. 6554
[1354] Kenz’ul-Ummal, 43601
[1355] el-Kafi, 2/216/2
[1356] Vesail’uş-Şia,
11/452/5
[1357] Gurer’ul-Hikem, 1385
[1358] a.g.e. 6550
[1359] el-Bihar, 13/162/5
[1360] a.g.e. 78/268/183
[1361] el-Kafi, 2/373/4
[1362] el-Bihar, 72/135/19
[1363] Kemal’ud-Din, 371/5
[1364] Emali’el-Mufid, 184/7
[1365] el-Bihar, 84/252/47
[1366] a.g.e. 100/86/59
[1367] Tuhef’ul-Ukul, 389
[1368] el-Bihar, 77/158/1
[1369] a.g.e. 73/393/7
[1370] el-Kafi, 2/127/16
[1371] Gurer’ul-Hikem, 1014
[1372] Sad suresi, 62-63
[1373] Necm suresi, 59-61. ayetler
[1374] el-Bihar, 72/227/2
[1375] a.g.e. h. 3
[1376] Nehc’ul-Belağa, 113. hutbe
[1377] Nur’us-Sakaleyn, 4/467/75
[1378] En’am suresi, 70. ayet
[1379] A’af suresi, 51. ayet
[1380] Gurer’ul-Hikem, 9029
[1381] Nehc’ul-Belağa, 132. hutbe
[1382] el-Bihar, 78/280/1
[1383] Tevbe suresi, 33. ayet
[1384] Kemal’ud-Din, 317/3
[1385] Rum suresi, 43. ayet
[1386] Yusuf suresi, 40. ayet
[1387] Nehc’ul-Belağa, 149. hutbe
[1388] Tefsir’ul-Mizan, 11/178
[1389] Yunus suresi, 105. ayet
[1390] Rum suresi, 30. ayet
[1391] Kenz’ul-Ummal, 291
[1392] el-Kafi, 2/12/4
[1393] el-Bihar, 3/279/11
[1394] a.g.e. h. 12 Tefsir’ul Mizan,
16/186/190
[1395] Nur’us-Sakaleyn, 3/94/263
[1396] Bakara suresi, 185. ayet
[1397] Kenz’ul-Ummal, 5418
[1398] Dur’ul-Mensur, 1/464
[1399] a.g.e. s. 465
[1400] Kenz’ul-Ummal, 289
[1401] a.g.e. 900
[1402] a.g.e. 5422
[1403] Hac suresi, 78. ayet
[1404] Bakara suresi, 286. ayet
[1405] Talak suresi, 7. ayet
[1406] el-Bihar, 5/300/1
[1407] Nur’us-Sakalayn, 3/524/235
[1408] Gurer’ul-Hikem, 4685
[1409] Tuhef’ul-Ukul, 199
[1410] Gurer’ul-Hikem, 4148
[1411] Maide suresi, 3. ayet
[1412] Nehc’ul-Belağa, 183. hutbe
[1413] a.g.e. 86
[1414] Bakara suresi, 136. ayet
[1415] Al-i İmran suresi, 85.
ayet
[1416] Kafi, 2/22/11
[1417] el-Bihar, 69/1/1
[1418] Emali’et-Tusi, 22/384
[1419] el-Bihar, 69/5/7
[1420] a.g.e. s. 8/9
[1421] Rical’ul-Keşi, 2/722/798
[1422] el-Kafi, 2/21/10
[1423] Bakara suresi, 256. ayet
[1424] Kaf suresi, 45. ayet
[1425] Gaşiye suresi, 21-22.
ayetler
[1426] Sunen- u Ebi Davud, 2682
[1427] el-Bihar, 23/103/11
[1428] a.g.e. s. 2/105/67
[1429] Emali’el-Seduk, 183/7
[1430] Gurer’ul-Hikem, 5861
[1431] a.g.e. 5863
[1432] a.g.e. 3750-3751
[1433] a.g.e. 9016-9017
[1434] a.g.e. 10831
[1435] Kemal’ud-Din, 352/49
[1436] Kenz’ul-Ummal, 3726
[1437] a.g.e. 3727
[1438] Gurer’ul-Hikem, 4702
[1439] Kenz’ul-Ummal, 5612
[1440] a.g.e. 28886
[1441] Gurer’ul-Hikem, 3912
[1442] Kenz’ul-Ummal, 115
[1443] a.g.e. 28956
[1444] a.g.e. 28957
[1445] a.g.e. 25959
[1446] Tuhef’ul-Ukul, 407
[1447] Gurer’ul-Hikem, 1341
[1448] a.g.e. 1693
[1449] el-Hisal, 21/74
[1450] Gurer’ul-Hikem, 4903
[1451] a.g.e. 5590
[1452] el-Bihar, 103/141/4
[1453] Tuhef’ul-Ukul, 359
[1454] Gurer’ul-Hikem, 1687
[1455] a.g.e. 7105
[1456] el-Hisal, 44/39
[1457] el-Bihar, 103/145/21
[1458] el-Kafi, 5/93/3
[1459] a.g.e. h. 2
[1460] Bakara suresi, 282. ayet
[1461] el-Bihar, 104/301/1
[1462] el-Kafi, 5/298/3
[1463] Bakara suresi, 283. ayet
[1464] el-Bihar, 103/146/3
[1465] el-Hisal, 90/29
[1466] Gurer’ul-Hikem, 3190
[1467] Mustedrek’ul-Vesail,
13/397/15713
[1468] Ra’d suresi, 28. ayet
[1469] Munafıkun suresi, 9. ayet
[1470] Gurer’ul-Hikem, 670
[1471] el-Bihar, 94/151/21
[1472] a.g.e 94/151/21
[1473] Kenz’ul-Ummal, 5051
[1474] Gurer’ul-Hikem, 322
[1475] el-Bihar, 93/165/43
[1476] Gurer’ul-Hikem, 5936
[1477] a.g.e. 1672
[1478] el-Bihar, 94/127/19
[1479] Sahifet’us-Seccadiye, 51, 11.
dua
[1480] Gurer’ul-Hikem, 5163
[1481] a.g.e. 5173
[1482] a.g.e. 5174
[1483] Ankebut suresi, 45. ayet
[1484] el-Bihar, 77/107/1
[1485] Kenz’ul-Ummal, 3931
[1486] el-Bihar, 93/157/29
[1487] Ahzap suresi, 41-42
[1488] Ta-Ha suresi, 33-34
[1489] el-Hisal, 525/13
[1490] el-Bihar, 77/369/34
[1491] Kenz’ul-Ummal, 44154
[1492] el-Bihar, 93/164/43
[1493] el-Kafi, 2/498/1
[1494] a.g.e. 8/7/1
[1495] el-Bihar, 93/160/38
[1496] a.g.e. s. 342/11
[1497] el-Kafi, 2/500/4
[1498] Nur’us-Sakaleyn, 4/286/153
[1499] Gurer’ul-Hikem, 7617
[1500] a.g.e. 9757
[1501] a.g.e. 1933
[1502] Kenz’ul-Ummal, 1819
[1503] el-Bihar, 94/95/12
[1504] a.g.e 94/98/13
[1505] a.g.e. s. 99/13
[1506] İkbal’ul-A’mal, 3/336
[1507] Al-i İmran suresi, 190-191
[1508] Nisa suresi, 103. ayet
[1509] el-Bihar, 80/176/21
[1510] a.g.e. 78/200/27
[1511] Emali’et-Tusi, 8/8
[1512] Ahzap suresi, 35. ayet
[1513] Mekarim’ul-Ahlak, 2/373/2661
[1514] el-Bihar, 75/468/20
[1515] a.g.e. 93/158/32
[1516] Gurer’ul-Hikem, 5164
[1517] Kenz’ul-Ummal, 44060
[1518] el-Bihar, 81/240/26
[1519] Gurer’ul-Hikem, 8235
[1520] el-Bihar, 93/157/26
[1521] Emali’el-Seduk, 375/3
[1522] el-Bihar, 93/162/42
[1523] Mearic suresi, 23. ayet
[1524] Taha-Ha suresi, 14. ayet
[1525] Emali’et-Tusi, 79/116
[1526] Kenz’ul-Ummal, 1927
[1527] Gurer’ul-Hikem, 5159
[1528] el-Bihar, 93/153/11
[1529] Kenz’ul-Ummal, 1871
[1530] Bakara suresi, 152. ayet
[1531] el-Bihar, 93/158/31
[1532] Kenz’ul-Ummal, 1796
[1533] a.g.e. 1797
[1534] el-Bihar, 94/151/21
[1535] a.g.e. 93/320/29
[1536] a.g.e. 77/199/1
[1537] Gurer’ul-Hikem, 8872
[1538] a.g.e. 3083
[1539] a.g.e. 9832
[1540] el-Bihar, 93/162/42
[1541] el-Bihar, 78/39/16
[1542] Gurer’ul-Hikem, 6445
[1543] a.g.e. 8876
[1544] a.g.e. 1999
[1545] Tenbih’ul-Havatir, 2/120
[1546] Gurer’ul-Hikem, 5166
[1547] a.g.e. 9832
[1548] a.g.e. 6103
[1549] a.g.e. 602-603
[1550] a.g.e. 1377
[1551] a.g.e. 1403
[1552] a.g.e. 1858
[1553] a.g.e. 4631
[1554] a.g.e. 5168
[1555] a.g.e. 9123
[1556] a.g.e. 7800
[1557] a.g.e. 5144
[1558] Nehc’ul-Belağa, 222. hutbe
[1559] a.g.e. 176. hutbe
[1560] a.g.e. 198. hutbe
[1561] Kenz’ul-Ummal, 1751
[1562] Gurer’ul-Hikem, 5169
[1563] İkbal’ul-A’mal, 3/337
[1564] Tenbih’ul-Havatir, 1/8
[1565] Gurer’ul-Hikem, 5167
[1566] a.g.e. 541
[1567] a.g.e. 1858
[1568] a.g.e. 5160
[1569] Gurer’ul-Hikem, 4040-4041
[1570] Nehc’ul-Belağa, 223. hutbe
[1571] Gurer’ul-Hikem, 5162
[1572] a.g.e. 5171
[1573] a.g.e. 5172
[1574] Nur’us-Sakaleyn, 5/725/5
[1575] Sahifet’us-Seccadiye, 106, 25.
dua
[1576] Nehc’ul-Belağa, 2. hutbe
[1577] Nisa suresi, 142. ayet
[1578] el- Firdevs, 3/564/5768
[1579] el-Bihar, 77/290/2
[1580] a.g.e. 93/160/39
[1581] Sahifet’us-Seccadiye, 87, 20.
dua
[1582] Uddet’ud-Dai, 235
[1583] Kenz’ul-Ummal, 1872
[1584] Ra’d suresi, 28. ayet
[1585] Gurer’ul-Hikem, 5165
[1586] el-Bihar, 94/151/21
[1587] a.g.e. s. 150/21
[1588] Gurer’ul-Hikem, 835
[1589] Enfal suresi, 45. ayet
[1590] el-Hisal, 617/10
[1591] a.g.e. s. 614/10
[1592] a.g.e. 103/102/47
[1593] a.g.e. 77/171/7
[1594] el-Bihar, 75/321/50
[1595] Emali’el-Seduk, 210/6
[1596] el-Kafi, 2/499/2
[1597] Gurer’ul-Hikem, 2374
[1598] el-Bihar, 77/86/3
[1599] a.g.e. 78/55/110
[1600] a.g.e. 93/158/33
[1601] el-Hisal, 131/138
[1602] el-Bihar, 93/154/17
[1603] Nur’us-Sakaleyn, 4/162/61
[1604] Gurer’ul-Hikem, 10359
[1605] el-Bihar, 93/159/33
[1606] a.g.e. 78/356/11
[1607] Gurer’ul-Hikem, 2091
[1608] el-Bihar, 93/158/33
[1609] Nur suresi, 37. ayet
[1610] Nahl suresi, 43. ayet
[1611] Nehc’ul-Belağa, 222. hutbe
[1612] el-Bihar, 73/36/17
[1613] a.g.e. 77/24/6
[1614] Gurer’ul-Hikem, 1467
[1615] el-Bihar, 78/165/2
[1616] el-Kafi, 1/210/1
[1617] Nur’us-Sakaleyn, 3/57/97
[1618] el-Kafi, 1/211/5
[1619] a.g.e. h. 4
[1620] el-Bihar, 11/63/1
[1621] Kenz’ul-Ummal, 1783
[1622] a.g.e. 1786
[1623] a.g.e. 1784
[1624] a.g.e. 1787
[1625] el-Bihar, 77/22/6
[1626] Gurer’ul-Hikem, 7851
[1627] Munafikun suresi, 9. ayet
[1628] el-Bihar, 73/157/2
[1629] Tenbih’ul-Havatir, 2/170
[1630] Dur’ul-Mensur, 8/179
[1631] a.g.e. s. 180
[1632] Maide suresi, 91. ayet
[1633] Gurer’ul-Hikem, 7519
[1634] a.g.e. 7520
[1635] a.g.e. 8234
[1636] el-Bihar, 78/129/1
[1637] Ta-Ha suresi, 124-126. ayetler
[1638] Zuhruf suresi, 36. ayet
[1639] el-Kafi, 8/45/8
[1640] Tefsir-i el-Mizan, 14/225
[1641] a.g.e. 18/102
[1642] Haşr suresi, 19. ayet
[1643] Gurer’ul-Hikem, 7797
[1644] a.g.e. 8875
[1645] Mustedrek’ul-Vesail, 5/397/6177
[1646] A’raf suresi, 205. ayet
[1647] el-Bihar, 5/322/7
[1648] Kenz’ul-Ummal, 1757
[1649] a.g.e. 1771
[1650] a.g.e. 1929
[1651] el-Bihar, 94/151/21
[1652] Nur suresi, 36. ayet
[1653] Kenz’ul-Ummal, 1923
[1654] Dur’ul-Mensur, 6/203
[1655] Nur’us-Sakaleyn, 3/607/182
[1656] el-Kafi, 6/256/1
[1657] Gurer’ul-Hikem, 5579
[1658] el-Bihar, 77/82/2
[1659] a.g.e. 93/163/42
[1660] Kenz’ul-Ummal, 1917
[1661] Tuhef’ul-Ukul, 95
[1662] Gurer’ul-Hikem, 362
[1663] Nehc’ul-Belağa, 396.
hikmet
[1664] Gurer’ul-Hikem, 5580
[1665] el-Bihar, 77/206/1
[1666] Tuhef’ul-Ukul, 77
[1667] Nehc’ul-Belağa, 215. hutbe
[1668] el-Bihar, 44/192/4
[1669] Tuhef’ul-Ukul, 483
[1670] el-Kafi, 5/63/3
[1671] Mişkat’ul-Envar, 245
[1672] a.g.e. 50
[1673] el-Bihar, 46/100/88
[1674] Tuhef’ul-Ukul, 58
[1675] el-Bihar, 45/9
[1676] Kenz’ul-Ummal, 10504
[1677] Gurer’ul-Hikem, 2172
[1678] a.g.e. 1645
[1679] Tuhef’ul-Ukul, 286
[1680] Tuhef’ul-Ukul, 201; Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/84
[1681] el-Hisal, 120/110
[1682] Tuhef’ul-Ukul, 366
[1683] a.g.e. s. 360
[1684] el-Bihar, 78/159/10
[1685] a.g.e. s. 103/2
[1686] Gurer’ul-Hikem, 8217
[1687] a.g.e. 6870
[1688] Tenbih’ul-Havatir, 1/125
[1689] el-Bihar, 78/205/46
[1690] a.g.e. 75/142/2
[1691] Mean’il-Ahbar, 194/4
[1692] En’am suresi, 120. ayet
[1693] Zariyat suresi, 59. ayet
[1694] Bakara suresi, 81. ayet
[1695] Hucurat suresi, 7. ayet
[1696] el-Bihar, 78/3/51
[1697] Gurer’ul-Hikem, 1890
[1698] el-Bihar, 77/102/1
[1699] Nehc’ul-Belağa, 223. hutbe
[1700] a.g.e. 327. hikmet
[1701] Mekarim’ul-Ahlak, 2/349/2660
[1702] el-Kafi, 2/276/31
[1703] Tuhef’ul-Ukul, 204
[1704] el-Bihar, 78/159/10
[1705] a.g.e. 62/269/60
[1706] a.g.e. 78/301/1
[1707] Meheccet’ul-Beyza, 8/160
[1708] Nehc’ul-Belağa, 290.
hikmet
[1709] Gurer’ul-Hikem, 7594
[1710] a.g.e. 1522
[1711] el-Bihar, 70/286/8
[1712] a.g.e. 78/187/31
[1713] En’am suresi, 160. ayet
[1714] Nehc’ul-Belağa, 31. mektup
[1715] Tuhef’ul-Ukul, 281
[1716] el-Bihar, 77/178/10
[1717] a.g.e. 73/392/3
[1718] a.g.e. s. 356/67
[1719] Gurer’ul-Hikem, 9811
[1720] a.g.e. 2677
[1721] a.g.e. 525
[1722] Kenz’ul-Ummal, 10338
[1723] el-Hisal, 119/107
[1724] Gurer’ul-Hikem, 3141
[1725] a.g.e. 3140
[1726] el-Bihar, 73/364/96
[1727] Kenz’ul-Ummal, 43869
[1728] Nur’us-Sakaleyn, 4/31/111
[1729] el-Kafi, 2/270/7
[1730] Sevab’ul-A’mal, 322/10;
Tuhef’ul-Ukul, 216
[1731] Gurer’ul-Hikem, 3131
[1732] el-Bihar, 78/91/95
[1733] a.g.e. 78/159/10
[1734] Mekarim’ul-Ahlak, 1/506/1752
[1735] Nisa suresi, 48. ayet
[1736] Nehc’ul-Belağa, 153. hutbe
[1737] el-Bihar, 72/219/1
[1738] Sevab’ul-A’mal, 298/1
[1739] el-Bihar, 6/29/35
[1740] Kenz’ul-Ummal, 43770
[1741] Tuhef’ul-Ukul, 303
[1742] el-Hisal, 24/83
[1743] el-Bihar, 77/48/3
[1744] Tefsir-i Mensub ila
İmam’ul-Askeri (a.s), 321/166
[1745] el-Kafi, 2/143/7
[1746] el-Bihar, 78/70/25
[1747] a.g.e. 46/247/35
[1748] En’am suresi, 120. ayet
[1749] En’am suresi, 151. ayet
[1750] Mecme’ul-Beyan, 4/590
[1751] el-Bihar, 73/359/80
[1752] Tuhef’ul-Ukul, 286
[1753] el-Bihar, 73/356/65
[1754] Mekarim’ul-Ahlak, 2/350/2660
[1755] Emali’et-Tusi, 527/1162
[1756] el-Bihar, 73/349/43
[1757] Mekarim’ul-Ahlak, 2/365/2661
[1758] Tuhef’ul-Ukul, 392
[1759] el-Kafi, 2/288/3
[1760] Emali’el-Mufid, 157/8
[1761] el-Bihar, 73/353/55
[1762] el-Hisal, 616/10
[1763] el-Kafi, 2/287/1
[1764] Nur’us-Sakaleyn, 4/204/47
[1765] el-Kafi, 2/270/10
[1766] el-Bihar, 73/363/93
[1767] Mekarim’ul-Ahlak, 2/367/2661
[1768] el-Bihar, 77/167/6
[1769] Nisa suresi, 31. ayet
[1770] Necm suresi, 32. ayet
[1771] el-Kafi, 2/276/1
[1772] a.g.e. s. 277/3
[1773] el-Bihar, 2/117/17
[1774] a.g.e. 79/9/9
[1775] Kenz’ul-Ummal, 7797
[1776] el-Bihar, 79/15/24; bak.
Vesail’uş-Şia, 11/251, 46. Bölüm
[1777] el-Bihar, 77/170/7
[1778] Kenz’ul-Ummal, 4326
[1779] el-Bihar, 79/8/8
[1780] Kenz’ul-Ummal, 4325
[1781] Al-i İmran suresi, 135.
ayet
[1782] el-Bihar, 6/32/40
[1783] a.g.e. 78/209/86
[1784] el-Hisal, 243/96
[1785] a.g.e. s. 228/65
[1786] el-Bihar, 73/355/62
[1787] Gurer’ul-Hikem, 3131
[1788] a.g.e. 6259
[1789] el-Bihar, 78/159/10
[1790] Gurer’ul-Hikem, 2045
[1791] a.g.e. 10762
[1792] a.g.e. 10705
[1793] a.g.e. 8823
[1794] a.g.e. 4884
[1795] Mutaffifin suresi, 14. ayet
[1796] el-Kafi, 2/268/1
[1797] el-Bihar, 73/327/10
[1798] el-Kafi, 2/273/20
[1799] İlel’uş-Şerayi’,
81/1
[1800] el-Bihar, 73/339/21
[1801] el-Hisal, 624/10
[1802] el-Kafi, 2/272/16
[1803] el-Bihar, 73/377/14
[1804] Şura suresi, 30. ayet
[1805] el-Kafi, 2/269/3
[1806] el-Bihar, 73/350/47
[1807] Tuhef’ul-Ukul, 214
[1808] el-Bihar, 81/194/52
[1809] a.g.e. 73/349/41
[1810] el-Kafi, 2/270/8
[1811] el-Hisal, 620/10
[1812] el-Kafi, 2/275/29
[1813] Emali’et-Tusi, 701/1498
[1814] Rum suresi, 41. ayet
[1815] el-Bihar, 73/329/12
[1816] Firdevs, 2/249/3169
[1817] Emali’el-Mufid, 310/2
[1818] el-Bihar, 73/374/11
[1819] Mean’il-Ahbar, 271/2
[1820] Nur’us-Sakaleyn, 5/597/24
[1821] Emali’el-Mufid, 237/1
[1822] el-Hisal, 230/71
[1823] Emali’el-Mufid, 98/8
[1824] el-Bihar, 74/137/107
[1825] el- İhtisas, 234
[1826] Gurer’ul-Hikem, 3146
[1827] Mustedrek’ul-Vesail, 5/316/5972
[1828] Guzel kokan bitki taneleri
[1829] İshal edici bir bitki
özüdür.
[1830] a.g.e. 12/171/13803
[1831] el-Bihar, 73/361/87
[1832] İlel’uş-Şerayi’,
532/1
[1833] Nevadir’ur-Ravendi, 6
[1834] Nehc’ul-Belağa, 223. hutbe
[1835] el-Bihar, 81/177/18
[1836] a.g.e. s. 199/56
[1837] el-Hisal, 635/10
[1838] el-Bihar, 68/145/92
[1839] Nur’us-Sakaleyn, 5/195/42
[1840] el-Bihar, 67/236/54
[1841] Sevab’ul-A’mal, 229/1
[1842] el-Bihar, 67/244/83
[1843] Deaim’ul-İslam, 1/218
[1844] el-Bihar, 67/244/83
[1845] a.g.e. 81/186/39
[1846] a.g.e. s. 197/54
[1847] a.g.e. 81/186/41
[1848] a.g.e. h. 40
[1849] Kenz’ul-Ummal, 44154
[1850] el-Bihar, 77/42/10
[1851] ed- Ed- Da’vat li’r Ravendi,
120/288
[1852] a.g.e. h. 285
[1853] el-Bihar, 68/146/94
[1854] ed- Dea’vat li’r Ravendi,
54/141
[1855] Tuhef’ul-Ukul, 38
[1856] el-Bihar, 67/244/83
[1857] Emali’el-Seduk, 404/12
[1858] el-Bihar 81/192/49
[1859] Hud suresi, 114. ayet
[1860] Talak suresi, 5. ayet
[1861] el-Bihar, 82/220/41
[1862] Emali’et-Tusi, 186/312
[1863] Nur’us-Sakaleyn, 2/402/238
[1864] Nehc’ul-Belağa, 191. hutbe
[1865] el-Bihar, 71/395/74
[1866] el-Kafi, 2/107/7
[1867] Nehc’ul-Belağa, 24. hikmet
[1868] el-Bihar, 78/67/5
[1869] a.g.e. 59/196/61
[1870] Emali’el-Seduk, 404/11
[1871] el-Bihar, 99/50/46
[1872] Nehc’ul-Belağa, 110. hutbe
[1873] el-Bihar, 5/329/25
[1874] Emali’el-Seduk, 68/4
[1875] Emali’el-Mufid, 283/8
[1876] el-Bihar, 74/197/32
[1877] el-Kafi, 2/157/31
[1878] Gurer’ul-Hikem, 7594-7595
[1879] el-Bihar, 73/364/96
[1880] Nehc’ul-Belağa, 371.
hikmet
[1881] a.g.e. 323. hikmet
[1882] el-Bihar, 77/121/20
[1883] Nehc’ul-Belağa, 299.
hikmet
[1884] el-Bihar, 73/317/4
[1885] Gurer’ul-Hikem, 223
[1886] el-Bihar, 78/226/95
[1887] el-Kafi, 2/338/1
[1888] a.g.e. s. 135/21
[1889] el-Bihar, 14/47/34
[1890] Kasas suresi, 83. ayet
[1891] el-Kafi, 2/297/1
[1892] a.g.e. s. 315/3
[1893] a.g.e. s. 299/8
[1894] el-Hisal, 330/27
[1895] Gurer’ul-Hikem, 3930
[1896] Mekarim’ul-Ahlak, 1/66/70
[1897] el-Kafi, 2/69/7
[1898] a.g.e. s. 297/3
[1899] a.g.e.h. 2
[1900] a.g.e. s. 299/7
[1901] Mean’il-Ahbar, 180/1
[1902] el-Kafi, 2/298/5
[1903] Tuhef’ul-Ukul, 321
[1904] Gurer’ul-Hikem, 3950
[1905] el-Bihar, 75/272/2
[1906] el-Hisal, 271/10
[1907] Nehc’ul-Belağa, 176.
hikmet
[1908] Tuhef’ul-Ukul, 96
[1909] Gurer’ul-Hikem, 8868
[1910] Mustedrek’ul-Vesail,
12/173/13810
[1911] Gurer’ul-Hikem, 8014
[1912] a.g.e. 4810
[1913] Yunus suresi, 64. ayet
[1914] Yusuf suresi, 4
[1915] Yusuf suresi 21. ayet
[1916] el-Kafi, 8/90/60
[1917] el-Bihar, 61/180/41
[1918] Dur’ul-Mensur, 4/375
[1919] el-Bihar, 61/177/39
[1920] el-Kafi, 8/90/59
[1921] Gurer’ul-Hikem, 1610
[1922] Dur’ul-Mensur, 4/374
[1923] a.g.e. s. 376
[1924] a.g.e. 4/377
[1925] el-Mumin, 35/71
[1926] el-Kafi, 8/90/58
[1927] el-Bihar, 61/182/45
[1928] Menakıb-i İbn-i
Şehr-i Aşub, 1/44
[1929] el-Kafi, 8/90/61
[1930] el-Bihar, 61/191/58
[1931] Dur’ul-Mensur, 4/378
[1932] Kenz’ul-Ummal, 41385
[1933] el-Kafi, 8/91/62
[1934] el-Bihar, 4/222/4
[1935] Emali’el-Seduk, 125/16
[1936] a.g.e. 131/1
[1937] Kenz’ul-Ummal, 41392
[1938] a.g.e. 41390
[1939] el-Kafi, 8/336/530
[1940] Kenz’ul-Ummal, 41395
[1941] el-Kafi, 8/142/106
[1942] Tuhef’ul-Ukul, 50
[1943] el- İhtisas, 241
[1944] el-Bihar, 61/172/31
[1945] a.g.e. s. 591/58
[1946] Durret’ul-el-Bahire, 43
[1947] el-Bihar, 82/237/1
[1948] Cami’ul-Ehadis, 215
[1949] Enfal suresi, 47. ayet
[1950] Emali’el-Seduk, 398/8
[1951] Gurer’ul-Hikem, 9661
[1952] a.g.e. 1577
[1953] Mustedrek’ul-Vesail, 1/109/111
[1954] Nehc’ul-Belağa, 276.
hikmet; Şerh-i Nehc’ul-Belağa, 19/167/282, Riya yerine risa
vardır.
[1955] Mekarim’ul-Ahlak, 2/360
[1956] Tuhef’ul-Ukul, 292
[1957] A’lam’ud-Din, 295
[1958] Nehc’ul-Belağa, 32. hutbe
[1959] Kenz’ul-Ummal, 7483
[1960] a.g.e. 7485
[1961] el-Kafi, 2/295/7
[1962] Mustedrek’ul-vesail, 1/112/121
[1963] el-Kafi, 2/293/1
[1964] Munyet’ul-Murid, 318
[1965] Mustedrek’ul-Vesail, 1/106/106
[1966] Uddet’ud-Dai, 203
[1967] Tenbih’ul-Havatir, 1/187
[1968] Mekarim’ul-Ahlak, 2/253
[1969] el-Kafi, 2/295/9
[1970] Sevab’ul-A’mal, 2/289
[1971] Tenbih’ul-Havatir, 1/186
[1972] Emali’el-Seduk, 466/22
[1973] Kehf suresi, 110. ayet
[1974] el-Kafi, 2/294/4
[1975] Nur’us-Sakaleyn, 3/316/269
[1976] Tefsir’ul Kumi, 2/47
[1977] a.g.e.
[1978] el-Bihar, 72/301/40
[1979] Tuhef’ul-Ukul, 151
[1980] Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 2/179
[1981] Uddet’ud-Dai, 214
[1982] el-Kafi, 2/293/3
[1983] Mustedrek’ul-Vesail, 1/107/109
[1984] Sevab’ul-A’mal, 337/1
[1985] el-Bihar, 8/325/102
[1986] Zuhd lil Huseyin b. Said,
63/166
[1987] el-Bihar, 72/305/52
[1988] Munyet’ul-Murid, 134
[1989] Tuhef’ul-Ukul, 22
[1990] Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 2/180
[1991] el-Kafi, 2/295/8
[1992] el-Hisal, 121/113
[1993] el-Kafi, 2/297/18
[1994] Nur’us-Sakaleyn, 3/316/269
[1995] el-Bihar, 72/294/18
[1996] a.g.e. s. 301/39
[1997] Kurb’ul-İsnad, 86/281
[1998] el-Bihar, 72/303/48
[1999] el-Kafi, 2/296/16
[2000] Uddet’ud-Dai, 221
[2001] Kurb’ul-İsnad, 135/475
[2002] Sevab’ul-A’mal, 213/1
[2003] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
(a.s), 2/38/105
[2004] Felah’us-Sail, 36
[2005] Uddet’ud-Dai, 220
[2006] Kenz’ul-Ummal, 5273
[2007] Deaim’ul-İslam, 1/241
[2008] el-Bihar, 75/421/79
[2009] Metalib’us-Suul, 53
[2010] Emali’el-Seduk, 322/4
[2011] el-Cami’us-Sağir,
1/263/1725
[2012] el-Bihar, 72/305/52
[2013] Gurer’ul-Hikem, 6919
[2014] el-Bihar, 78/81/76
[2015] Gurer’ul-Hikem, 2567
[2016] a.g.e. 2569
[2017] Nehc’ul-Belağa, 48. hikmet
[2018] el-Bihar, 78/237/73
[2019] Gurer’ul-Hikem, 5426
[2020] Nehc’ul-Belağa, 173.
hikmet
[2021] Gurer’ul-Hikem, 7865
[2022] Nehc’ul-Belağa, 343.
hikmet
[2023] Nur’us-Sakaleyn, 4/217/102
[2024] Gurer’ul-Hikem, 2570
[2025] el-Bihar, 94/156/22
[2026] Gurer’ul-Hikem, 5476
[2027] a.g.e. 5902
[2028] a.g.e. 8048
[2029] a.g.e. 7909
[2030] a.g.e. 6646
[2031] a.g.e. 3022
[2032] a.g.e. 3152
[2033] a.g.e. 5011
[2034] Emali’el-Seduk, 322/4
[2035] el-Bihar, 75/105/41
[2036] Gurer’ul-Hikem, 1208
[2037] a.g.e. 1510
[2038] Nehc’ul-Belağa, 161.
hikmet
[2039] a.g.e. 211. hikmet
[2040] el-Bihar, 75/105/39
[2041] Gurer’ul-Hikem, 9471
[2042] a.g.e. 7480
[2043] el-Bihar, 75/105/41
[2044] Nehc’ul-Belağa, 179.
hikmet
[2045] a.g.e. 215. hikmet
[2046] Emali’et-Tusi, 301/595
[2047] el-Bihar, 2/60/1
[2048] Nehc’ul-Belağa, 339.
hikmet
[2049] Gurer’ul-Hikem, 1806
[2050] el-Bihar, 78/113/7
[2051] A’lam’ud-Din, 298
[2052] Gurer’ul-Hikem, 1213
[2053] a.g.e. 6173
[2054] a.g.e. 5674
[2055] a.g.e. 3638
[2056] Nehc’ul-Belağa, 86. hikmet
[2057] el-Bihar, 75/105/39
[2058] Gurer’ul-Hikem, 10278
[2059] Şerh-i
Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/42
[2060] Nehc’ul-Belağa, 4. hutbe
[2061] Kenz’ul-Ummal, 915
[2062] a.g.e. 1048
[2063] a.g.e. 1051
[2064] a.g.e. 1640
[2065] Nehc’ul-Belağa, 87. hutbe
[2066] Kenz’ul-Ummal, 918
[2067] a.g.e. 14110
[2068] Nehc’us-Saade, 2/79
[2069] el-Kafi, 5/147/12
[2070] Emali’el-Seduk, 395/1
[2071] a.g.e. 346/1
[2072] Kenz’ul-Ummal, 9760-9784
[2073] Sunen-u Ebi Davud, 3331
[2074] el-Hisal, 101/55
[2075] Fıkh’ur-Rıza (a.s),
256
[2076] Bakara suresi, 275-276. ayetler
[2077] Tefsir’ul Kumi, 1/93
[2078] Mustedrek’ul-Vesail,
13/332/15508
[2079] Kenz’ul-Ummal, 31857
[2080] Tefsir’ul Ayyaşi,
1/152/503
[2081] Kenz’ul-Ummal, 43958
[2082] Sevab’ul-A’mal, 336/1
[2083] Mustedrek’ul-Vesail,
13/330/15500
[2084] Emali’el-Seduk, 153/7
[2085] el-Bihar, 103/116/6
[2086] Nur’us-Sakaleyn, 1/295/1177
[2087] el-Bihar, 103/117/13
[2088] Kenz’ul-Ummal, 9754
[2089] a.g.e. 9772
[2090] a.g.e. 9773
[2091] el-Bihar, 103/119/23 Hadisin
tamamına bak.
[2092] a.g.e. 78/201/32
[2093] Vesail’uş-Şia,
12/425/10
[2094] el-Bihar, 103/119/24
[2095] a.g.e. s. 117/16
[2096] Nehc’ul-Belağa, 447.
hikmet
[2097] el-Bihar, 103/118/17
[2098]- Rum/1-2
[2099] Nehc’ul-Belağa, 156. hutbe
[2100] Mustedrek’ul-Vesail,
13/333/15513
[2101] Bakara suresi, 276. ayet
[2102] el-Bihar, 103/117/12
[2103] el-Fakih, 3/279/4005
[2104] Kenz’ul-Ummal, 8105
[2105] a.g.e. 8106
[2106] a.g.e. 8107
[2107] Bakara suresi, 278-279. ayetler
[2108] el-Kafi, 5/147/11
[2109] Mustedrek’ul-Vesail,
13/334/15519
[2110] el-Bihar, 53/102/125
[2111] a.g.e. s. 113/17
[2112] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
(a.s), 2/201/1
[2113] Gaybet’ut-Tusi, 459/470
[2114] el-Bihar, 53/90/94
[2115] a.g.e. s. 60/48
[2116] a.g.e. s. 59/46
[2117] el-Bihar, 53/77/85
[2118] a.g.e. s. 39/1
[2119] a.g.e. h. 2
[2120] a.g.e. s. 40/7
[2121] a.g.e. s. 46/19
[2122] a.g.e. s. 47/20
[2123] a.g.e. s. 62/52
[2124] a.g.e. s. 76/81
[2125] a.g.e. h. 82
[2126] a.g.e. s. 90/95
[2127] a.g.e. 53/39/1
[2128] Tefsir’ul Kumi, 2/76
[2129] el-Bihar, 53/40/5
[2130] a.g.e. s. 74/73
[2131] Bakara suresi, 218. ayet
[2132] Emali’el-Mufid, 207/38
[2133] Nehc’ul-Belağa, 21. mektup
[2134] el-Bihar, 78/164/1
[2135] Nehc’ul-Belağa, 160. hutbe
bak. Kelamın tamımına.
[2136] el-Kafi, 2/68/5
[2137] Nehc’ul-Belağa, 150.
hikmet
[2138] el-Bihar, 94/156/22
[2139] Nehc’ul-Belağa, 82. hikmet
[2140] Gurer’ul-Hikem, 2511
[2141] el-Bihar, 8/57/72
[2142] Kenz’ul-Ummal, 5904
[2143] el-Kafi, 5/83/2, 3
[2144] Emali’el-Seduk, 150/7
[2145] Feth suresi, 29. ayet
[2146] Hadid suresi, 27. ayet
[2147] Beled suresi, 17-18. ayetler
[2148] Kenz’ul-Ummal, 5969
[2149] Emali’el-Seduk, 174/9
[2150] Gurer’ul-Hikem, 2422
[2151] a.g.e. 6255
[2152] Kenz’ul-Ummal, 15614
[2153] a.g.e. 5971
[2154] a.g.e. 5992
[2155] a.g.e. 5965
[2156] a.g.e. 5972
[2157] a.g.e. 5966
[2158] a.g.e. 5967
[2159] a.g.e. 5989
[2160] a.g.e. 10381
[2161] a.g.e. 5968
[2162] a.g.e. 5964
[2163] el-Bihar, 74/405/2
[2164] Emali’el-Seduk, 20/8
[2165] Kenz’ul-Ummal, 5983
[2166] a.g.e. 6055
[2167] Emali’el-Mufid, 222/1
[2168] Kenz’ul-Ummal, 5970
[2169] Nehc’ul-Belağa, 20. hikmet
[2170] a.g.e. 140. hutbe
[2171] a.g.e. 183
[2172] a.g.e. 223
[2173] Rum suresi, 50. ayet
[2174] Nehc’ul-Belağa, 1. hutbe
[2175] a.g.e.
[2176] Kenz’ul-Ummal, 10464
[2177] a.g.e. 10407
[2178] Gafir suresi, 7. ayet
[2179] En’am suresi, 147. ayet
[2180] A’raf suresi, 156. ayet
[2181] Emali’et-Tusi, 173/292
[2182] Tuhef’ul-Ukul, 399
[2183] el-Bihar, 78/153/17
[2184] a.g.e. s. 159/10
[2185] Kenz’ul-Ummal, 5668
[2186] a.g.e. 10387
[2187] a.g.e. 10461
[2188] el-Bihar, 94/157/22
[2189] En’am suresi, 54. ayet
[2190] En’am suresi, 12. ayet
[2191] el-Kafi, 8/52/16
[2192] Kenz’ul-Ummal, 10390
[2193] A’raf suresi, 56. ayet
[2194] Nisa suresi, 175. ayet
[2195] Bakara suresi, 155-157. ayetler
[2196] el-Bihar, 78/164/1
[2197] Nehc’ul-Belağa, 103. hutbe
[2198] Gurer’ul-Hikem, 4209
[2199] a.g.e. 4317
[2200] a.g.e. 4343
[2201] a.g.e. 5415
[2202] a.g.e. 3353
[2203] Kenz’ul-Ummal, 44154
[2204] Al-i İmran suresi,
131-132. ayetler
[2205] En’am suresi, 155. ayet
[2206] Nur suresi, 56. ayet
[2207] Neml suresi, 46. ayet
[2208] Gurer’ul-Hikem, 5430
[2209] a.g.e. 8965
[2210] Kenz’ul-Ummal, 21324
[2211] a.g.e. 31325
[2212] Tenbih’ul-Havatir, 2/120
[2213] Gurer’ul-Hikem, 5204
[2214] a.g.e. 5205
[2215] Nehc’ul-Belağa, 143. hutbe
[2216] a.g.e. 103. hutbe
[2217] Gurer’ul-Hikem, 5207
[2218] a.g.e. 5208
[2219] a.g.e. 5209
[2220] a.g.e. 5210
[2221] a.g.e. 5211
[2222] a.g.e. 5212 “Müminin hüznü
kalbinde sevinci yüzünde olur” hadisine işaret oalbilir.
[2223] el-Bihar, 78/46/59
[2224] Tuhef’ul-Ukul, 210
[2225] Gurer’ul-Hikem, 5217
[2226] Nehc’ul-Belağa, 76. hutbe
[2227] Gurer’ul-Hikem, 5214
[2228] Nehc’ul-Belağa, 205. hutbe
[2229] Gurer’ul-Hikem, 5216
[2230] a.g.e. 5218
[2231] Nehc’ul-Belağa, 176. hutbe
[2232] Gurer’ul-Hikem, 5219
[2233] a.g.e. 5220
[2234] a.g.e. 5221
[2235] Haram ayı olduğu için
Recep ayında mazlumun feryadı ve katliam hareketleri
işitilmediğinden
“sağır” olarak adlandırılmıştır.
[2236] Sevab’ul-A’mal, 78/4
[2237] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza
(a.s), 2/71/331
[2238] el-Bihar, 97/39/24
[2239] a.g.e. s. 47/33
[2240] Ra’d suresi, 19-21. ayetler
[2241] el-Bihar, 74/98/40
[2242] el-Kafi, 2/150/1
[2243] a.g.e. 2/152/15
[2244] Nehc’ul-Belağa, 23. hutbe
[2245] el-Bihar, 74/105/67
[2246] el-Kafi, 2/344/3
[2247] a.g.e. s. 157/30
[2248] a.g.e. s. 150/4
[2249] a.g.e. s. 152/12
[2250] a.g.e. s. 157/31
[2251] Emali’el-Seduk, 173/8
[2252] el-Bihar, 74/94/23
[2253] Kenz’ul-Ummal, 6911
[2254] el-Bihar, 74/288/2
[2255] a.g.e. s. 89/5
[2256] a.g.e. s. 91/15
[2257] Emali’et-Tusi, 481/1049
[2258] a.g.e.
[2259] el-Kafi, 2/155/21
[2260] Emali’el-Seduk, 174/9
[2261] Kenz’ul-Ummal, 6920
[2262] el-Bihar, 74/96/28
[2263] a.g.e. s. 99/45
[2264] a.g.e. s. 103/61
[2265] el-Kafi, 2/151/5
[2266] Kenz’ul-Ummal, 6929
[2267] el-Kafi, 2/347/6
[2268] el-Hisal, 345/12
[2269] Emali’et-Tusi, 208/357
[2270] el-Bihar, 74/400/41
[2271] el-Hisal, 50/60
[2272] el-Bihar, 74/100/50
[2273] Ra’d suresi, 25. ayet
[2274] Muhammed suresi, 22-23. ayet
[2275] el-Kafi, 2/374/2
[2276] a.g.e. s. 348/8
[2277] el-Hisal, 179/243
[2278] el-Bihar, 74/94/23
[2279] el-Kafi, 2/347/7
[2280] a.g.e. s. 346/2
[2281] Gurer’ul-Hikem, 3251
[2282] a.g.e. 4930
[2283] Kenz’ul-Ummal, 6978
[2284] a.g.e. 6974
[2285] a.g.e. 6986
[2286] a.g.e. 6914
[2287] Tuhef’ul-Ukul, 57
[2288] el-Hisal, 613/10
[2289] el-Kafi, 2/151/9
[2290] Kenz’ul-Ummal, 5335
[2291] a.g.e. 5336
[2292] a.g.e. 5334
[2293] Mustedrek’ul-Vesail, 1/144/214
[2294] Kenz’ul-Ummal, 5538
[2295] el-Bihar, 80/335/6
[2296] Nur’us-Sakaleyn, 3/88/233
[2297] el-Bihar, 2/272/5
[2298] Kenz’ul-Ummal, 1733