Gadir Sayfası

 

 

Ana Sayfa

Makaleler

 

 

Gadir Biati  

A- Ehl-i Sünnetin sağlam kaynakları itibariyle:

 

1- Hicretin 10. yılında, Zilhicce ayının 18'inde, Cuma günü ,  Peygamber efendimiz hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve âlihi ve sellem) yüzbini aşkın hacı ile, veda haccından dönerken, Cuhfe nahiyesinde “Gadir-i Humm” denilen bir gölün etrafına vardığında, Cenab-ı Allah tarafından vahi olarak, şu ayeti şerife iner:

“Ey Resul (elçi)! Sana Allah tarafından indirileni bildir! Şayet bunu yerine getirmezsen, onun elçiliğini ifa etmemiş olursun!, Allah seni insanlardan korur” (Maide suresi: 67)

Bunun üzerine Peygamber efendimiz bütün hacı kafilesini durdurur, geride kalan insanların yetişmesi ve önde giden insanların geri dönmesi için haber yollar. Herkes toplandığında Hz Muhammed (saa), develerin semerlerinden bir mimber yaptırıp, mimberin üzerine çıktı ve sağına İmam Ali'yi alarak halka bir hutbe okur ve sonra  şöyle buyurur:

“Ey İnsanlar! Yakın bir zamanda Allah’ın davetine icabet edeceğim. Aranızda değeri biçilmez iki ağır şey bırakıyorum. Biri Allah’ın kitabıdır, kendisi nur ve hidayet doludur. Öbürü ise soyum, Ehl-i Beyt’imdir. Bunların ikisine sımsıkı tutunursanız benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. İkisi kevser havuzunda bana varıncaya kadar birbirinden asla ayrılmazlar. Bakayım benden sonra bu ikisine  nasıl davranacaksınız. Ehl-i Beyt’ime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını size hatırlatıyorum (üç defa tekrarladı).

Daha sonra şöyle buyurdu: Ey insanlar! Ben bütün müminlerin kendi nefisleri üzerinde onlardan daha fazla emir ve tasarruf  sahibi değil miyim?”
Hazır olanlar hep bir ağızdan dediler ki: “Evet, sen bizim nefsimizin üzerine bizlerden daha fazla emir sahibisin.”

Bunun üzerine: “Allah benim mevlamdır (emir ve tasarruf sahibimdir), ben de sizin mevlanızım” buyurdu.
Sonra  sağında duran İmam Ali’yi elinden tutarak, havaya kaldırıp şöyle devam buyurdu: "Men küntü mevlâh fehaze Aliy mevlâh" “Ben  her kimin mevlası isem (üzerinde emir ve tasarruf sahibi isem) bu  Ali de onun mevlasıdır.” 

   “Ey Allah’ım! Ali’yi emir sahibi kabul edip ona yardımcı olana sen  yardımcı ol ve Ali’ye düşmanlık edene sen de düşman ol, ona destek olana sen de destek ol, onu küçük düşüreni sen de küçük düşür ve hangi tarafa yönelirse yönelsin, hakkı her zaman onunla beraber kıl”  buyurarak, böylece Hz. Ali'ye beyat etmiş oldu.

Hz. Muhammed (saa) tebliğini ve beyanını bu şekilde bitirdikten sonra ona şu ayeti kerime iner: “Bugün size dininizi tamamladım, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim.” (Maide suresi: 3.ayet)

Daha sonra Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: “Dini tamamlayan, nimetini tamamlayan, benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı olan Allah-u Teala ne de büyüktür!”

Bu beyat merasiminin  ardından, başta Ebu Bekir ve Ömer olmak üzere bütün sahabeler, toplu halde  Hz. Ali’yi tebrik etmeye başladılar, hatta Ömer şöyle dedi: "Kutlu olsun sana, ne mutlu sana, ey Ebu Talip oğlu Ali, bugün benim ve erkek-kadın bütün  müminlerin mevlası oldun"

2-  Yine Sünni ulemadan, Hafız Ebu Cafer Muhammed b. Cerir-i Taberi "El Velayetu Fi Turuk-ı Hadis-il Gadir" adlı kitabında Gadir hadisini Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet ediyor:"Resulullah (sav) Veda Haccı'ndan dönerken öğle vaktinin sıcağında Gadir-i Hum denen yerde durdu. Büyük gölgelikler kurulmasını emretti. Gölgelikler kurulduktan sonra herkesin cemaat namazı için toplanmasını buyurdu. Cemaat namazı için toplandık; Allah Resulü (sav) bizlere bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: Allah-u Teâla bana şu ayeti nazil etti: 'Ey Resul! Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun ve Allah seni insanlardan koruyacaktır.' (Maide Suresi, 67) Cebrail, bana burada Rabbimin şu emrini bütün herkese iletmemi emrettiğini bildirdi: 'Ali b. Ebu Talib benim kardeşim, vasim ve halifem, benden sonra İmamdır.' Ben de size tebliğ ediyorum. Ben her kimin mevlası isem bu Ali (as) de onun mevlasıdır; bu Allah tarafından bana bildirilmiştir." 

 

3- Haris bin Numan el-Fehri Olayı:

Ebu İshak-i Sa’lebi en Nişaburi (ö. h. 427 veya 437), “el Keşf-u ve’l Beyan” tefsirinde şöyle demiştir: Süfyan b. Uyeyne’den “Seele sailun biazabin vakiin” (İstekte bulunan biri gerçekleşecek olan azabı istedi) ayeti kimin hakkında nazil olmuştur? diye sorduklarında şöyle dedi: “Sail hakkında nazil olmuştur. Kimsenin sormadığı bir meseleyi sen benden sordun. Babam Cafer b. Muhammed’den, o da babalarından (Allah’ın selamı onlara olsun) şöyle nakletmiştir: Resulullah (s.a.a) Gadir-i Hum’da halkı bir araya topladığında Ali’nin elini tutup şöyle buyurdular: “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.” Bu haber çeşitli şehirlere yayılınca, Hars b. Numan-i Fehri’ye de ulaştı. Bunun üzerine devesine binerek “Ebtah” denilen yerde Resulullah’ın (s.a.a) yanına geldi, devesinden inip şöyle dedi:

“Ya Muhammed! Allah tarafından, bize emrettin ki, Allah’tan başka bir ilah olmadığına ve senin O’nun elçisi olduğuna şehadet edelim; biz de onu kabul ettik. Beş defa namaz kılmamızı emrettin, onu da kabul ettik. Zekat vermemizi emrettin; onu da kabul ettik. Bir ay oruç tutmamızı emrettin; onu da kabul ettik. Daha sonra buna da razı olmadın (yetinmedin) amcan oğlunun elini kaldırdın onu bizden üstün kıldın ve “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır” dedin. Acaba bu (iş), senden midir yoksa Allah'ın emri midir?”

Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular: “Ondan başka bir İlah olmayan Allah’a andolsun ki bu, Allah’tan taraftır.”

Hars b. Numan bunu duyunca geriye dönüp devesine doğru ilerlerken şöyle diyordu: “Allah’ım! Eğer Muhammed’in dediği söz hak ise gökten başımıza taş yağdır veya bize elemli bir azap gönder!”

Hars b. Numan, devesine yetişmeden başına bir taş düşüp alt tarafından çıktı ve onu öldürdü. Bunun üzerine Allah-u Teala şu ayeti nazil etti: “Sail (istekte bulunan biri) gerçekleşecek olan azabı istedi...”(Mearic 1-2. Ayetler)

 

Allah-u Teâlâ’nın Gadir’e Verdiği Önem

 

 

B- Şia Kitaplarında Gadir-i Hum Günü

 

Gadir Günü ile ilgili Ehl-i Beyt'ten nakledilen büyük bir hutbe vardır. Şia kitaplarında tamamıyla nakledilmiştir.

http://gadir.free.fr/gadir/Hadis/gdr%20kamile.htm

 

        İşte bu büyük biat gününü, Ehl-i Beyt aleyhimesselam, “İydullah’il Ekber” (Allah'ın en büyük bayramı) olarak adlandırdılar, onu bayram ilan ettiler  ve taraftarlarına bu günü bayram olarak kutlamalarını tavsiye ettiler...

Senetli bir şekilde İmâm Cafer as-Sâdık'ın (a.s) babasından, onun da babalarından Resulullah'ın (s.a.a) şöyle burduğu rivâyet edilmiştir:

"Gadir-i Hum günü ümmetimin en faziletli bayram günüdür ! Şanı yüce olan Allah bu günde kardesim Ali’yi benden sonra ümmetime önder olarak tanıtmamı emretmişti. Ümmetimin Ali ile hidayet bulması için bu emir inmişti. Bu mübarek günde şanı yüce olan Allah, dini ve ümmetim üzerine olan nimetini tamamlamıştı; aynı zamanda İslam’ı din olarak bize rıza görmüştü"

Bu da gadir bayramının fazileti hakkında bir hadis.

 

GADİR GÜNÜNÜN FAZİLETİ HAKKINDA BİR HADİS